Çift çorap + yara bandı. Kesin çözüm olacaktır, hem yara da iyileşmiş olur.

günlük ped yapıştır topuğuna yarabandı kesmez.çift kat çorap bu mevzuda yapılacak en aptalca iş olur artı olarak.

çift kat çorap dahada aşındırmasın hacı, bence riske girme.

yatmadan buzluğa koyarsan belki biraz rahatlar ayakkabı. ek olarak çorap + yara bandı.

ayyakabının derisi ayakkabıcıda dövdürtmeden yumuşamaz,buzluk tuzluk hikaye.

çift kat çorap ayakkbının ayağınıza daha dar gelmesine sebep olacağından, şimdi vurmayan yerlerinide vurması büyük ihtimal olacaktır.

onun yerine vuran yere denk gelecek şekilde, kalınca bir mendil, pamuk veya günlük ped koyun ve koli bandıyla geniş bir şekilde yapıştırın. normal yara bantları geniş mendil vs tam olarak tutmayabilir ve yarı yolda kayar gider.

biraz geç bir cevap oldu ama şöyle bir yöntem öğrendim: ayakabının içini doldurup (veya 2 kat kalın çorapla giyip) fön makinesi tutuyorsunuz, açılıyormuş.
ayakabıcı da benim ayakabımın topuk kısmını ahşap bir yere oturtup çekiçle vurmuştu birkaç kez o noktaya. yumuşamıştı baya.

havalardan hepimizde aynı dert var. Eczane'den blistex marka dudak kremi almanı tavsiye ederim. cildiye doktorumun tavsiyesiydi.

blisteks aldım da işe yaramadı bende mesela, yves rocher badem özlü dudak nemlendiricisi çogzel.

blistex'in biir sürü dudak kremi var, bildiğim kadarıyla en iyilerden birisi. doğru seçimi yapamamış olabilirsin. ben ilk defa blistex ise yaramadı diyen duydum acikcasi.

acilen öpüşmen lazım hacı. her derde deva sdfs.

Saka bi yana, kremini degistir. her insanin cildi farkli olduğu için ayni etkileri göstermiyor.

blistex'in acıyı hafifleten bir türü var. blistex relief gibi bir şey. mucize gerçekten. dene mutlaka.

bol su için, bir de vitamin alın. bana ne zaman böyle olsa, bağışıklığımın zayıfladığının habercisi.

gece yatmadan önce zeytinyağı da sürebilirsinz. faydası oluyor bayağı...

bağışıklık sisteminin zayıfladığını, yeterli su tüketmediğini gösterir.
geec yatmadan bepanten merhem sürün. sabaha kadar iyileşir. iyileşmezse gün içerisinde de sürün.
bağışıklık sistemi için yeterli ve düzenli beslenin. vitamin kullanın. hatta imuneks alabilirsiniz. ayrıntılı bilgi için eczane ile görüşün.
bol bol su içmeyi unutmayın.

evde patik, sokakta termal corap. (mutfakta asci, yatakta orospu:)

Hem evde hem dışarıda kullanacaksanız 2 katı fazla yıkayacaksınız ve 2 katı çabuk aşınacak demektir.
deichmann'dan ben bunu www.deichmann.com kullanıyorum, eşim de bunu www.deichmann.com kullanıyor, memnunuz, sıcak tutuyor.

yünlü çorap.

termal patik.

patiği çok sıkı giymeyin yalnız. kan dolaşımını yavaşlatırsanız ayaklarınız ısınmaz.

sıcak su torbası kullanın.

söyle

screen shot al sende kalsın.
sonra arkadaşına bi çıtlat, kendisi baksın.
yalancı durumuna düşecek olursan screen shotarı gösterirsin.

hatun ile konuşun. "faceini laptopumda açık bırakmışsın geçen gün" derseniz gerisi gelir sanırım.

nasıl yaparsın bilmem ama mutlaka öğrenmesini sağla. senin arkadaşın böyle bir şey bilip sana söylemese, salak yerine konulmana ses etmese kızmaz mıydın.
fevriliğini azaltmak için ani şekilde değil yavaşça göster bu durumu. yani önce kızdan şüphe etsin, sonra tam olarak bilsin durumu. o zaman belki ani tepki vermez.

mutlaka screen shot al. sonra hatun sana iftira atmasın, "aramızı bozmak için yalan söylüyo" falan diye. sonra arkadaşınla sen kötü olursun.

sen niye karisiyorsun ki anlamadim. cok sevdigin bi erkek arkadas lafi da pek mantikli gelmedi. kiza uyuz oluyorsun bence. kadin kadinin kurdudur demisler.

ayrica baskasinin kisisel bilgilerini karistirman daha buyuk bir saygisizlik. kendine bak önce.

(git: eksisozluk.com)

söyle.

saçma sapan "kızla konuş" falan demeyin ya. git söyle arkadaşınsa. arkadaş demek bu demek.

Kesinlikle git arkadasina soyle. Sen kendini onun yerine koy ve belki adam sirf o kiz icin hayatinin geri kalanini etkileyecek biseylerden vaZgeciyor veya vazgecmek uzere. Vakit bile kaybetme. Seker hastasi olmasi bahane degil.

ayıp etmişsin. Ayıbın dibi. Ben sevgilim olsa bakmam lan. O çocukta öyle yapıyor. Sana ne yarram diyebilirler..

kadınla konuşun dememin sebebi: sonuçta o da arkadaşınız, tanımadığınız biri değil yani ve binde bir ihtimal dahi yanılma payı varsa insan çok sevdiği bir arkadaşının beynine şüphe tohumları salmamalı. ha doğruysa bile kendi aralarında kopmalı dava. ben böyle düşünüyorum ve bunun "saçma sapan" olduğunu da düşünmüyorum. doğruysa ve kadın da sizin bildiğinizi anlarsa zaten bitirir arkadaşınız ile ilişkisini. o şekilde devam edecek hali yok.

burdaki en mantıklı cevap pandispanyanın.

kızla konuşursan kız sana düşman gözüyle bakacak ve senden önce arkadaşına gidecek ve sana karsı dolduracak onu.
facebokunu karıştırman ayıp olmuş gerçekten de. eger gidip kızla konuşursan da her türlü tepkisine hazır ol, haklı çıkar her şekilde(haksız olmasına rağmen).

kızla hiç muhattap olmadan, erkek arkadaşının bunu görmesini sağla.

Kızla bu kadar ilgilenmen ve kurcalaman üzerine, hikayenin devamında, bi öpücük vermezsen sevgiline söylerim demen olası görünüyor.

pili bitiyor, maxell marka alin

benimki de öyle yapıyordu, pili zayıflamış.

ha ameliyat masasında öldürmüşsün, ha evine gidip silahla öldürmüşsün. Aynı şey aslında.
hayatı benim elimdeyse iyileştirirdim ama sonrasında ona dünyayı cehennem ederdim.

Hipokrat yemini boşuna edilmiyor, iyileştirirdim. En azından bir doktor olarak iyileştirirdim, bir kurban olarak devamını sonra düşünürdüm.

İyileştirirdim ama mutlaka bir pislik yapardım.

ölmesine göz yummazdım, ölmesini garanti ederdim.

iyileştirir, sonrada sikini keserdim.

onsuzda yaşayabilir nasılsa!

insan kocasını öldürür mü yahu!

ilkesel olarak yaşatmak gerekiyor tabii ama yakalanmayacağımı bilsem öldürürdüm.

first rule of the code is "don't get caught"

:))

yakalanmamak ya da şüpheleri üzerime çekmemek için iyileştirirdim ama sonra bana geri dönüşü olmayacak şekilde adamın okyanusla olan özlemini sonsuza dek giderirdim.

Soru mu bu

Aci cektirerek oldururum

Bu tür farazi sorular absürd ve anlamsız. Ne yapacaksın? Gelen cevaplara göre ahlak anlayışının temellerini mi oluşturacaksın, gerçek iyilik ve kötülüğün ayırdına mı varacaksın nedir?

Ha başıma gelirse (ironik ama neyse), onun amına kordum... Desem de yapacak pek birşey yok. Yıllar önceki bir tecavüzü ispatlayamam bu bir. Öldürürsem bir sürü problemle uğraşmak zorunda kalırım bu iki. Bu yüzden ben şahsen ameliyatına bir bahaneyle girmez (bayılma, fenalaşma, ben bunu tanıyorum çok kötü oldum gibisinden) başkasına devrederdim...

ihtiyar bende 95'liyim ama şuan 1.5 aylık sakal var. görsen 30 yaşında canlı bomba sanarsın.

ben 94lü herhangi birini görsem vallamı derim zaten, gayet normal

29 yaşındayım, saçlarımı kısa kestirdiğimde ve traş olduğumda 20'lik bebe gibi oluyorum. Çok tatlıyım lan.

bana 18'den sonra 25 falansın diyorlardı. şu an 36 yaşındayım, en fazla 30 falansın diyorlar.

90 sonrası jenerasyon iri kıyım zaten. Az yiyin biraz.

oha leyyn 94-95 ne be?
92'li kardeşimin altını temizliyodum leyyn ben
öhem evet bana da iş arkadaşım 94lüyüm dese herif (kaba değil bu laf, büyüklük göstergesi) saç-sakal, boy-pos o biçim olsa ben de yook yee şaka mı? derim.
83'lüyüm, beni de üniversiteli sanıyorlar.

bana da tam tersi. 30 yaşındayım. gören 24 sanıyor. olur öyle

94lu kardesim var
Esmer hizbullahci sakalli kemik siyah gozluklu
Iri kiyim denen cinsten

Abi derim hep, agiz aliskanligi

Konu komsu, arkadaslarim uzak akrabalar fala hep abim saniyor :))

Bence iyi bir durum :)

kötü yönleri de yok değil ama çalıştığın yerde vs daha çabuk saygı görmene neden olacak bir durum. tadını çıkar.
86'lı olduğum halde bana hala barlarda kapıda kimlik soruyorlar. bütün arkadaşlarım patır patır içeri girerken içeri sıvışmaya çalışan insan muamelesi görüyorum. ya da bir restorantta yemeğimin yanına alkollü bir şey istediğimde yanımdakilere dönüp veli-meli soruyorlar. çalıştığım yerlerde çok samimi olmadığım birileriyle akşam yemeğe filan gideceğimizde alkollü bir şey isteyemiyorum.
demem o ki biraz bakım-spor-sağlıklı yaşamla uzun yıllar aynı yaşta görünmen mümkün. 30'unda 40 göstermeyeceksindir bu şekilde; moralini hiiiiç bozma.

erkek için iyi birşey bence. daha çok ciddiye alınırsın.

22..

16 yaşındayken 23 müsün diye sormuşlardı bana da.. ağız burun dalasım geliyor.. büyük gösteriyorum ya da öyleymiş.. neyse gene sinirlendim..

annemin abisi sananlar var beni diyerek son noktayı koymak istiyorum.

stresli bir dönem geçiriyorsanız olabilir. Bir de üzerine çok kafeinli kahve içiyorsanız.

anksiyete. çok çektim bundan. hala stresliyken uyuyunca bütün gece çarpıntıyla uyanırım. sanki kabus görmüşüm gibi olur. ben sorunu alkolle çözdüm. çünkü alkol bir anksiyolitiktir.

Yoncayı ve üç çiçekli olanı beğendim.

ama hangisi

yoncalı olan. gerçi o da pek güzel sayılmaz ama içlerinden en güzeli o gibi durmuş kadının kolunda.

üç çiçekli olan bence.

:/ nesi var.

yonca ve 3.sü. değişik bi kilit sistemi var, hoş bence o ayrıntı

2. ve 3. diğerlerine nazaran çok daha güzelmiş.

Kısa vadede klorhex gargara ile bir hafta günde bir kere yatmadan önce gargara yapın. Diş etlerinizi iyice fırçalayin

tuzlu suyla gargara yapın evde gargara-ilaç yoksa, iyi geliyor.

30 euro çıkıyor dp'den hesaplayınca. ama bildiğim kadarıyla en ekonomiği dp zaten. bana de 3-4 kg ağırlığında bir koli gönderdiler, en uygun olarak burayı bulmuştuk uzun araştırmalar sonucu. ama benim koli şu an kayıp, bilgin olsun.

ben biraz kurcaladım siteyi biraz ingilizceye çevirerek (tam çeviremedi gerçi).
eğer büyük zarfa sığarsa (ufak paketleri sığdırırlar) ağırlığı da 50 gram, TR ye 3.45 euro olarak hesapladı.
ama yanılıyor olabilirim, tarzanca oldu biraz çünkü.

mp3 player'ı zarfta gönderemez ki karşı taraf. gönderse de dp onu kabul etmez zaten. zarf değil paket olarak gönderilecek. 50 gramdan fazla gelmesi durumunda 500 grama kadar olan seçeneği seçtim ben de.

geçenlerde amerikaya yolladım, koskoca paketi,(20cmx20cm, yükselik 6cm, 600 gr) büyük zarfa koydular. kutuya koymadılar. zarf dediğim büyük-kalın korunaklı bi şey zaten, ince zarf değil.

zarfta göndermeli, mp3ün paketini açsın, çok kalın olmayacak şekilde ve cihazın kendisinin etrafında baloncuklu naylon sarılı halde, yine içi baloncuklu zarflar var onlara koysun.

dhl bana amerikadan 10$a getiriyor zarf içinde öyle paketleri.

oh kayip olabilir. dogru almanya'dan bu tarafa gelen var mı yılbaşında panpalar?

istanbuldan soz ediyorum.

kardesime attigim koss porto pro'yu buyukce ici boyle korunakli bir zarfa koyup (kucuk paket ya da koliye degil yani,versandtasche ile)takipli sekilde (yani einschreiben ile) yolladim. 5 küsür euro verdim diye animsiyorum. istersen 100 euroluk sigortasini da 1,5 euroya yaptirabilirsin. yaklasik 1 haftaya istanbulda olmustu.

bu durum beni de rahatsiz ediyor. kimin neyi soracagina karisacaksak, burda kimse soru soramaz hale gelir.

duyuru formatiyla ilgili kurallar baki kalmak uzere, herkesin istedigi soruyu, istedigi sekilde sormasi gerektigini dusunuyorum. soruyu veya fikirleri begenmeyenler, gormezden gelebilir. cevap vermemek de bir tepki bicimi neticede. hasimsizlik, nazik olamamak buyuf bir eksi duyuru acisindan.

beş yaşında velet çok istedi diye hiçbir araştırma yapmadan köpek alırlarsa, sonra da "ay bu köpek yavru kalmayacakmış bunu atalım" derlerse yargılarız arkadaşım. iki yıllık sevgili vs onlarda hak bulmuyorum yargılayanlarda. ama bu tarz hayvan/insan hakları ihlalinde yargılanır gayet de. o köpeğin bir canlı olduğu, hisleri olduğu of neyse değmez şimdi açıklamaya. öyle işte.

bahsi geçen örnek bana aittir.

Evet yargıladım çünkü bu konuda tepkimi koymazsam kendi insanlığımdan utanırım.
Ortada yanlış bir durum görürsem, eleştirilmek uğruna da olsa, kural dışı da olsa tepkimi koyarım. Insanım ben. Sessiz kalamam bazı durumlarda. hele ki söz konusu oyuncak gibi görülen, bir ruhları ve duyguları olduğu unutulup elden ele gezen hayvancıklar olursa.

Ama onun dışında zaten sadece soruya verecek bir cevabım varsa söylerim, yoksa susarım.
Eğer bir daha böyle bir soruyla karşılaşsam, gene aynı şeyi yaparım.

Onun dışında isteyen istediğini yapsın, sorsun beni hiç ama hiç ilgilendirmez, ama "kendini savunamayacak" herhangi bir canlının (çocuk-hayvan-yaşlı-engelli)istismar edildiğine şahit oluyorsam ve yargılamıyorsam, bana ayıp.

şunu demeye çalışıyorum:

5 yaşındaki çocuk istedi diye köpek alıp, sonra atmak (diğer koşullardan bağımsız) sinir bozucu bir hareket. ama ortada başka bir durum var mı bilmiyoruz. belki çocukta/aile bireylerinde astım ortaya çıktı, belki başka bir şey oldu. ha, buna rağmen bu durum çok asap bozucu ise ve illa ki bir şeyler denmesi gerekiyorsa, buna karşı tepkinin özel mesajla iletilmesi gerektiğini düşünüyorum.

bu konuyla ilgili başka bir fikrim de şu: "x olduğunda y olursa yargılarız arkadaşım." yaklaşımının, kadınlarklubu.com'da (veya benzer bir forum. tam adını hatırlamıyorum) kürtaj ile ilgili fikir isteyen kıza yönelik "nikahsız sevişirken düşüneceğdin, müstehak sana." yaklaşımı ile benzediğini düşünüyorum. ama, bu benim şahsi düşüncemdir. sadece belirtmek istedim. hakaret niyetim yok.

Bana da tuhaf geliyor. Yalnız dikkat etmeye çalışsam da arada yapıyorum galiba.

"Bilmiyorum" deyip geçebilmekle alakalı olabilir. Kompleksliyiz milletçe. Adam soru sormuş, bizim de az çok bilgimiz var. Yorum katarak cevap atmadan durur muyuz hiç! Her ortamda karşılaştığım bi durum. Ama dediğiniz gibi özellikle burada daha dikkat edilmeli. Zira forum değil burası, belli bir formatı var.
eksisozluk.com

buna benzer bir başlığı açsam mı açmasam mı diye düşünüyordum. bir süredir alttaki yorumların bir çoğu eleştiri, aşağılama ve trolleme amaçlı. genellemek belki yanlış ama ergen tayfanın milletle taşak geçme veya laf sokma yarışı son zamanlarda oldukça rahatsız edici.

en çok aldatan kız/erkek meselelerinde tepki geliyor. millet kendini aldatan erkek/kızla eşleştirip oruspu-kahpe demediğini bırakmıyor.

yahu adam/kadın belli ki kimseye açamamış, buraya yazmak durumunda kalmış. illa linç edilecek.

bi hatun var, sorularını "BU ADAM BENİ HİÇ SEVMEDİ Mİ YANİ?" tarzı mavi ve büyük büyük harfli cümlelerle bitiriyor. bu demektir ki "ben dikkat çekmek istiyorum, sorduğum soruya sadece evet deyin yeterli". ego tatmini arıyor burada kısacası ve çok sık aralıklarla arıyor bunu. önceleri cevap vermesem de ciddiye alıyordum, bir derdi vardır belki diye. ama dediğim gibi hatun sadece ego tatmini peşinde. yoksa aynı soruyu gün aşırı sormaz. bir erkeğin bir kadını arzulamasını çok sapkınca görüyor filan. e gel de bunu ironiyle cevaplama.

onun dışında ciddi soru sorup da dalgaya bağladığım kimseyi hatırlamıyorum. "google'da ara"cılara da kafam girsin. demek ki süzülmüş bilgi soruyor insanlar, buraya milyon tane cümle yazıyorlar filan. google'da anahtar kelime yazmaktan daha kolay sanki bu. allahım yarabbim.

normal.

tükürmemeniz lazım kanamanız durmaz yutacaksınız..

sürekli tükürürseniz yara enfekte olup bi de onun ağrısını çekeceksiniz tercih sizin.

Yarın daha fena olabilir. Ilk haftanız sıkıntılı geçecek ama azalarak bitecek, endişe etmeyin.

Peki pazartesi gününe kadar normal konuşabilir miyim? sunum yapmam gerekiyor ve çok önemli allahım nerden girdim bu işlere?

Pazartesi'ye rahat düzelirsin merak etme :)

dondurma yiyiyn, soğuk soğuk iyi geliyor.
ciddiyim.

Geçebiliyormuş! Bu akşam itibariyle tekrar konuşmaya ve yutkunmaya başladım bile :)

hayır çünkü fox gibi bir kanal böyle bir görüntüyü yayınlamaz.

Umarım değildir :((

fox yayınlamaz +1

ama bu tarz birşeydir dostum adam yanmış maalesef

hacım o çarpışma anında zaten canlı kalmaz. yanarak ölmemiştir, travmaya bağlı ölmüştür.

bizde Hindistan-hindi geyiği ne kadar yapılıyorsa orada da Turkey-turkey geyiği o kadar yapılıyor.

4 ay yaşadım. hiç şaka yapılmadı.

en son ne zaman mısır, heee mısır koçanı eheueheğeheğ diye şaka yaptın? 6 yaşında bi kere yapıyosundur, bi daha yapmıyosundur herhalde.

www.straightdope.com

edit: sorunun diğer kısmını cevaplamamışım. evet bana çok soruyorlar.

hiç yapılmadı bana, tek bir hindi esprisine maruz kalmadım amerikada.
zaten yapılsa da umursamazdım.

"mısırlı" falan gülmeye kalkmasın fena cortlar.

yapan olursada çok basit bir şekilde cevapla.

"siz ülkemize hindi demiyorsunuz, hindiyi ilk gördüğünüzde isim bulamamış ve ülkemizin adını takmışsınız gerizekalılar" de.

gerçi oda sana sen niye hindistan diyorsun derse sıçarız :)

belki faydası olur:

www.sabah.com.tr

Kimse sormuyor

kadıköy'de adliye yok. kartal'a taşındı.

www.istanbulbarosu.org.tr

kamu'dan dediği özel hastahane poliklinik olmayacak demek. kamuyu da özel isim yapmak çok tatlı olmuş. aile hekiminden alabiliyorsunuz raporu. adli sicil kaydı da e devletten alınabiliniyor ama onun için de e devlet şifresi lazım. şifre için de ptt ye gitmeniz gerekiyor.

verem savaştan sağlık raporu alınmaz. varsa o iş yeri hekiminden alacaksınız. yoksa yasadaki son durumu bilmiyorum.

ben cevaplayayım.

Sağlık raporunu kızılaydan alabilirsiniz. (verem savaştan alınacaksa özellikle belirtirler, belirtmedilerse size yakın bir kızılaydan alın)

Sabıka kaydı için 2 yol var.
1- (bunu tavsiye ederim) ptt şubesine gidip 2 tl ye e-devlet şifresi alıcaksınız, (hemen veriyolar) sonra o şifreyle internete girip sabıka kaydınızı kaydedip bilgisayara printerdan çıkartabilirsiniz istediğiniz zaman)
2- kartal veya çağlayan adliyesine gidip alacaksınız. başka yer vermiyor artık.

hayır,
evet.

psikiatrinin aslında "aaay hayat beni neden yoruyosun" tarzı hastalarla ilgilenmediğini göz önünde bulundurursak (burada gerçek depresyon hastalarını tenzih ederek konuşuyorum)

katotoniz şizofren, bipolar bozukluk manik dönem, okb, post travmatik stres bozukluğunun ilaç ile tedavisini birebir görmüş insanım

hayır.
var. benim. kendimi asmaya çalıştım, vücudumun sağ tarafı sürekli tik halinde kasılıyordu. odamdan dışarı çıkmıyordum. panik atak vardı. uzun süreli ilaç tedavisiyle atlattım.

bence antidepresanlara olan güveninizi yitirmeyin ama neyi neden kullandığınızı sorgulayın ve terapi seçeneğini de düşünün.

psikolojik rahatsızlıklar türlü türlü. bazılarında ilaç kullanmamak intihar etmek gibi bir şeyken bazılarında ilaç kullanmak ise nezle olup penisilin iğnesi olmak gibi geliyor bana. ilaç gerektirmeyen, terapi gerektiren rahatsızlıklar da var ama çoğu rahatsızlıkta terapi ile ilacın birlikte olması gerek. türkiye'de böyle değil maalesef.

antidepresanlara olan güveni azaltan unsurlardan biri de alakasız doktorların vitamin yazar gibi antidepresan yazabilmeleri. antidepresan c vitamini değildir. kullanmadan önce kişinin öyküsü çok ciddi bir şekilde tahlil edilmeli ve çok dikkatli bir şekilde kar / zarar hesabı yapılmalıdır. (aslında bu çoğu ilaç için geçerli.)
tabii en alakasız doktorların bile kutu kutu antidepresan yazmasında ilaç sektörünün gücü de çok önemli.
bir de "tıp bilimi"nin antidepresanlarla ilgili kısmı ne kadar güvenilir? antidepresanların işe yaramadığını gösteren araştırmalar yayınlanıyor mu? bu yöndeki araştırmalar fon bulabiliyor mu?" gibi sorular var..

ilaçların yapabileceği ve yapamayacağı şeyler var ve insanlar bunu göremeyip ilaçlardan mucize bekliyor. psikiyatristlerin de bu konuda çok duyarlı olduğu söylenemez.

@la noix, mezzosprite +1

psikiyatri kendi hastalıklarına karşı etkili ilaçlara sahip. daha iyi olabilir tabi. onu tartışmıyorum. ama sağda solda atıp tutanlar çoğunlukla aslında psikiyatri hastası olmayanlar.

mesela adamın babası ölüyor, sevgilisinden ayrılıyor, hayatı çok kötü gidiyor vs vs tedavi için psikiyatriye gidiyor. iyi de sevgili kardeşim sen hasta değilsin ki. üzülmen, yıkılman son derece doğal. sana verilecek tek tedavi zaman. verilen ilacı da düzgün kullanmıyor bunlar çoğu zaman. özellikle antidepresanların ilk 15-20 gün hiç etkisi yoktur. bir ilaç atıp moral düzeltmezler yani. ilaç etkisini 2. haftadan sonra göstermeye başlar. bizim hasta zaten almaması gereken ilacı 2 gün içip bu ne lan bir etki etmedi diye bir kenara atıyor.

esas sıkıntı buradan doğuyor zaten. yoksa şizofreniler, okb'ler, bipolarlar falan psikiyatrinin gerçek hastaları. bunlar da oldukça fayda görüyorlar.

Evet işe yarıyor. Bizzat ben.
Ciddi bir panik atağım vardı benim 10 sene önce, ilaç kullandım 1 seneden fazla, tedavi etti, bi daha da olmadım.
yani kullandığım sürece değil, kalıcı bir şekilde tedavi olmuş oldum.

ben special-k ye, yulaf ezmesi karıştırıyorum, bi de içine kuru üzüm falan atıyorum.

yulaf al,sütle karıştır,içine sevdiğin bir meyveyi de kat.güzel oluyor.

ekmekte de var aynı şeyler. pek fark olmaz yani.

doğal koyu renk ekmek nispeten daha sağlıklı sadece.

ben ihe'nin organik tam buğday unlu ekmeğini alıyorum.

yulaf ezmesi hem tok tutuyor hem de doğru şeylerle karıştırırsan daha iyi besin alabilirsin. tabii koca bir kase abanmak pek hoş olmaz kalori açısından. onun dışında kırmızı meyveli gevrekler, special-k falan yenebilir.

special k nesfit vs gibi ürünleri tüketme, çünkü içlerinde şeker var, çok da sağlıklı değiller klasik kahvaltı ile karşılaştırınca. eti'nin yulaf ezmesi ya da müslisi olabilir -müslisinde bildiğim kadarıyla şeker yok ama gene de bir bak- diyet süt ve kuru üzüm, kuru yemiş gibi şeylerden -çok az- ekleyerek tüketebilirsin bence arada, ama klasik kahvaltıyı tercih ediyorum ben genelde.

Tahılın sağlıklı olduğunu sana kim söylediyse, git onu döv.

Şöyle sağlam kafeinli bir kahve içseniz? bende hep ateşleyici güç olmuştur..

yarın hiç bişi yapma felekten bi gün çal. ein l zaman kaybetemiş olursun. kafanı boşalt.

(git: www.youtube.com

bunu dinle =)

www.youtube.com

www.youtube.com

güzel birşey dövme,ben de istiyorum yaptırmayı.

Baskalarinda gorunce seviyorum ama yaptirmam kendime. Gecen sene aldigim kazagi giyemiyorum omur boyu ayni seyi tasiyamam.

İnançlı birisiyim. Yaptırdığım zaman vicdanen rahat olmayacağıma inandığım için yaptırmıyorum.

diyanet en son caiz değildir demişti.

bense zaten dinleri sallamadığım için bir problem görmüyorum.

edit: inanıyor olsaydım da kimsenin beni ve inancımı yargılamasına izin vermezdim.

bu konuda birini etkilemek istemem açıkçası. ama şöyle diyeyim, ben de çok araştırmıştım bi ara ve bana en mantıklı gelen -dini anlamda- şu oldu; adam diyo ki, öyle veya böyle dövme yaptırmış birini artık abdest alamazsın, ibadetlerin olmaz diye dinden uzaklaştırmak, bir kul olarak yorumlayıp allah'la arasına set çekmek olacak iş mi? gibi bir şeyler.. ben sadece iş hayatımda sorun çıkarabilir diye yaptırmıyorum mesela. bir de dövme yaptıracak kadar anlamlı bir şey keşfedemedim henüz.
ido gibi anamla babamın resmini yaptıracak değilim haliyle:)
ailenin çok fazla tepki vereceğini sanmam, sonuçta sen yaptırdıktan sonra ne dicekler, alışırlar onlar da.
karar senin:)

Sırf dövme yaptırdığın için cehennemde çocuk tecavüzcüleriyle aynı koğuşta yatacağını sanmıyorum..
benim var dövmem, bir tane daha yaptıracağım yakında. insanların inancını dövmelerine göre değil de yaptıkları şeylere göre iyi insan-kötü insan olarak yargılıyorum.
Ama eğer için rahat etmeyecekse yaptırma, önemli olan senin iç huzurun.

zaten abdest almanın amacı temiz olmak değil mi?
Yani su değmeyen yer kalmasın denmiş ki,
NEDEN?
insanlar yalap şap orasını burasını azıcık yalandan ıslatıp "tamam ben temizlendim" deyip çıkmasın, mecbur heryeri ıslatmak zorunda kalacağından temiz olsun.

Amaç bu yani mantıklı olarak, insanları gerçekten temiz olmaya teşvik etmek.
yani bana göre, sen gerçekten temiz bir insan olursan abdestli sayılırısn dövmen bile olsa.
Yoksa benim gözümde dövme yaptırmayıp, camiyi leş gibi ayak kokusuyla saran insanlardan daha abdestlisindir.
Tekrardan söylüyorum, bu benim bakış açım.

www.dinimizislam.com
yahu bu din konusunda nasıl bu kadar rahat, bana göre-bence falan denilebiliyor? kaynak var mı? yok ama bana göre böyle? sen misin dinin sahibi? hayır, ama ona göre öyle...

vucudu degistirmek, dovme yaptirmak islam'a gore olumsuz bir durum muymus? muslumanlar kendi dinlerini (ki islama gore, insan icin en onemli sey, islam'dir, islami seviyedir) keske bilseler. (her sey degisirdi)

bir iki sahte hadis var "muhammed peygamberin dovme yapana, yaptirana lanet ettigi" konusunda. bos konu... gercek olsaydi bile islami yorum, "muslumanlar, -dovmeli, musluman olmayan- baska kabile uyelerine benzememeleri, onlarla karistirilmamalari icin, dovme konusunda, peygamberin yorum yapmis olma ihtimali" uzerinedir.

islam'a gore insanin suslenmek amaciyla vucudunun yaratilisini degistirmesinde bir sakinca yok (biraz kurcalayin). kadinlarin kulagini deldirmesi, sac boyatmak, hizma vs. caizdir. (erkeklerinse, kadina benzeme amaci olmadan bunlari yapmasi, yaratilisi degistirmesi caizdir)

peki, allahin yarattigini begenmeyip (bildigin begenmemek) degistirmek isteyenlere islam alimleri ne diyor, "psikolojik acidan hayati belirgin bir sekilde etkileyen bir olumsuzluk yaratiyorsa, vucudun seklini degistirmekte dinen sakinca yoktur..." estetik ameliyatlar, uygulamalar vs.
(bu paragrafin dovmeyle bir alakasi yok aslinda. "ben vucudumu yaratildigi haliyle begenmiyorum. dovme yaptiracagim" diyen bir musluman hic gormedim, duymadim, ki boyle bir sey olsaydi bile, mantik disi olurdu zaten)

yukarida da yazdigi gibi, boy abdesti konusunda da net bir sekilde sorun yok.

bir sekli, yaziyi hayat boyu tasimanin getirebilecegi hevesi gecme, artik begenmeme, fikren degisim yasama vs. konularinda da, lazerle (kalitelisi var kalitesizi var) sorunsuz bir sekilde dovme sildirme secenegi cok acik.

resimden (cizgiden degil; bir sanat turunden bahsediyorum) anlamayan, resim egitimi olmayan bir dovmeci tarafindan yapilmis berbat bir dovmeye sahip olmak ve dovme yapilirken, ignenin can acitmasi (ki kimine gore pek hissedilmeyen bir aci olarak bile algilanabiliyor) disinda, dovme konusunda herhangi bir olumsuzluk falan yoktur; cok net.

(sterilizasyon konusuna girmiyorum bile. zaten saglanmasi gereken bir ayrinti)

kendi dinlerini sadece kulaktan kulaga ogrenme konusunda israrci olan muslumanlara laf anlatmaktan bikmis bir dovmeci olarak beni ve uslubumu mazur gorun.

(benim fikrim boyle)

(ve diyanet calisanlarina yoneltilen sorulara, diyanetciler, "caiz degildir" degil, "buyuk ihtimalle caiz degildir" gibi bir yorum yapiyor bu konuda -sahih olmayan hadisten bahsetmistim- zaten diyanet calisani nasil anlasin arastirmadigi, bilmedigi konuyu)

@aklimdakisorular

bizim insanımız 2 gram bilgisiyle insanları yönlendirmeye bayılır.

Inancli biri degilim, parayi ayarlar ayarlamaz da yaptirmak istedigim 2 3 minik dovme var aklimda cooook uzun suredir. Ama iyi dusunmek lazim, omur boyu tasimaktan mutlu olacagin sey ya da seyler olmasi lazim

Mevki?

trafiğe kapalı alan değil de çok az trafik olan asfalt yollar.

imes'in içi dudullu
göztepe özgürlük parkının arkası (tren yolu tarafı)
ataşehir'in yakınındaki yollar

Kapali alanda pratik yaparak ogrenemezsiniz. Mutlaka trafige cikmaniz gerek.

carrefour un otoparkında çalışmıştım ben akşam saatinde. hatta benle beraber biri daha pratik yapıyordu. (yalnız gece belli bi saatte kitliyorlar, içerde kalmayın)

Aylik bir ortalama yok bile. O ne oyle be

erkek, son beş senedeki toplam harcamalarımı toplam ay sayısına bölsem 1-2 falan çıkar heralde.

her ay almam ki, senede birkaç kez rastgeldiğimde toplu alır, giyerim.
ama senede toplasan o parayı vermiyorumdur herhalde.

arada tanga alıyorum kendime ayh erkeğim

40-50 arası.

topluca almistir haci, ben de bir keresinde tum eskiyen boxerlarimi(hepsi) atip yenilerini almistim, hazir alirken corap da aldim 300 tl falan harcadim dolabi doldurmak icin.

çorap olayında şanslıyım dayım çorap işinde arada al yiğen diye koliyle veriyor hiç çorap almadım hayatımda denebilir.

iç çamaşırını yılda bir alıyorum eskileri atıp toptan, 100-150ye filan geliyor işte çorapta olsa 250yi bulur e bi de pijama alayım desen almışken hazır 300 işte, normal yani.

bayramdan bayrama memlekete gittikçe bababım çorabını donunu araklarım. ayrıca iç çamaşırı ve çorap alışverişi yapmam. erkek.

toplu şekilde almışsa normaldir. ortalama kalitede erkek boxerları çok pahalı. bir atlet en ucuzu 6 lira. yine orta kalitede bir çorap 8-9 lira.

600-700 lira civarında seyrediyor. gidip de pazardaki kıytırık donları giyecek halim yok.

Annem alıyor. Yaş 25.

bazıları yıkamadan atıyorlar. evet gerçekten var belki arkadaşın onlardandır.
ben toptancıdan alıyorum (bkz: şahinler) eskimiyor şerefsiz.

sulanmaz, tersine makarna yogurdu emerek kuru olmaya basliyor. bekletecegim zaman yogurdu fazla koyuyorum ben.

malzemeleri ve yoğurtlu sosu hazırlayın ama birleştirmeden dolaba koyun.
yani bir tarafta makarna ve diğer malzemeleri hazırlayın ayrı dolaba koyun, diğer tarafta yoğurt ve mayonezi karıştırın ayrı dolaba koyun.
arkadaşınız gelmeden önce 2 dakkada bütün malzemeleri çıkarıp karıştırırsınız.

tek sorun kuruması olur, kenara 1 su bardağı kadar fazladan yoğurt ayırırsan ikram sırasında ekleyip bi karıştırırsan hiçbir şey olmaz, mis gibi olur.

streçle de sıkı sıkı sararsan kurumayabilir bile. sen ne olur ne olmaz diyerekten yoğurt bulundur evde. ne biçim de güzel olur şindi o.

şimdi bizim erkek kedimiz var nazar değmesin 7 yaşında. kısırlaştırmazsak eve gelmiyor kedi. bazı aylarda 1 hafta gelmediği oluyordu. kavga dövüş ediyor suratında kulağında bilimum yerlerinde çizikler yaralar oluşuyor. hayvanın ömrü kısalıyor bi yerde. bahçeli evleri olanlar için geçerli tabi bu.

Erkek kediler bütün eve korkunç kokular salıyorlar ve bir süre geceleri inanılmaz sesler çıkarabiliyorlar. Çekilmez bir duruma dönüşüyor.
Ayrıca kısırlaştırmanın kedilere zarar verdiğini düşünmüyorum, kısırlaştırılmış ve çok uzun ömrü olmuş kediler var.

edit: Ayrıca ev hayvanlarının her zaman kaçıp hamile kalma veya bırakma ihtimali de var ki insanlarda olduğu gibi hayvanlarda da doğum kontrolü önemli, sonra sokağa atıp duruyorlar işte.

denetimsiz uretim, kacak hayvan satisi, hayvanlarin hala kimliksiz olusu, dogan hayvanlarin yeterince iyi bakilamamasi; kisacasi populasyon kontrolu gibi sosyal sebeplerle

ve

hayvanlarin kizginlik donemindeki alisilmadik davranislari, fizyolojik ve hormonal degisimleri sebepleriyle kisirlastirilmasi gerektigi soylenir.

gonul ister ki diledikleri gibi ciftlessinler ancak evcil turler maalesef isimlendirmeden anlasilacagi gibi insanlara bagimli. dolayisiyla sosyal sebepler agir basiyor.

benim dişi abimin erkek kedisi var. ikisini de kısırlaştırdık, sebebi de şuydu.
kızgınlık dönemlerinde dişi olsun erkek olsun hormonları değişiyor, bir nevi doğa onları çiftleşmeye çağırıyor, çiftleşme gerçekleşmedikçe bu hormonal durum cinsel organlarındaki aşırı hassasiyet acı veren bir hale geliyor, bir şeylere sürterek rahatlamaya çalışıyor ama doğanın ona emrettiği şey gerçekleşmediğinden ve insanların aksine kendilerini tatmin etmeyi bilinçli bir şekilde düşünmediklerinden, sürekli bu gerginlik cinsel organ hassasiyeti hayvana acı çektiriyor. aşırı sağık arkadaşlarımdan dişi kedisini kulak pipetiyle tatmin eden kısırlaştırana kadar bir süre rahatlasın diyen vardı ve işe de yarıyordu o zaman için:D
bir de şu var kedi, köpek tavşan bir batında 4-6 yavru doğurur ortalama, 3-4 ayda bir de tekrar doğurabilecek hale gelir ve kızışır. sokaklar, barınaklar, yuva bulamadığı için araba altında kalan, kışın soğuktan ölen, hastalanıp bakteriler tarafından kemirilen, deri hastalıkları ilerleyip enfeksiyona dönüşen hayvan doluyken, her doğumda yavruları verecek birilerini bulamayacağınız açıktır, kedi köpeğin eksiği değil fazlası var.
kısırlaştırılmış kediler ev ortamında daha durağan olur, şişmanlamaya ve böbrek problemleri yaşamaya eğilimli hale gelir. ancak buna dikkat ederseniz, kısırlaştırmanın zararı değil aksine faydası olur. çiftleşme olayı kedilerde çok çetin bir süreç, gözünü çıkarmalı kuyruğunu ısırmalı kulağını koparmalı bir süreç. doğum da aynı şekilde, insanlarda olduğu gibi sık ve arka arkaya doğum yapmak hayvanın ömrünü kısaltır, ancak kedilerin kızgınlaşma sıklığı düşünülürse sık sık ve arka arkaya doğum yapmak kısırlaştırılmamış kedilerde kaçınılmaz. bu bahsettiklerim genel olarak ev kedileri için geçerli.
kısırlaştırılan bir sokak kedisi, hayat mücadelesi devam ettiği için hareketsizleşmez, hımbıllaşmaz. bu çiftleşme kavgalarından uzak durmuş olur, ki bir sokak kedisinde tedavi imkanı olmadığından gözündeki bir çizik kulağındaki bir yırtık hayvanın ölümüne bile yol açacak şekilde mikrop vs. kapabilir. üstelik dediğim gibi dişi sokak kedileri sık sık doğurmanın getirdiği yorucu ömrü kısaltan etkiden, hem de bebekleri büyüme sürecinde kısıtlı yemek imkanlarının daha da kısıtlı hale gelmesinden, yavruları koruyabilmek için diğer kedi köpek vs. ile yapacağı ölümcül kavgalardan kurtulmuş olur.
en nihayetinde zaten bir bölgede kısırlaştırma faaliyeti yürütülmesi, ancak o bölgede besin imkanlarının elverdiğinden fazla yavru olmasını önler, zira bütün kedileri kısırlaştırmak mümkün olmadığından, a bu bölgede az kedi var hem de zararsızlar diye yavrularını oraya getiren anneler olacaktır. böylece mama potansiyeli de, kedilerin kışı atlatabilmesine yetecek olur kedi sayısına bölündüğünde.
evcil hayvan kısırlaştırılmazsa evden kaçma riski var bir de, 4. kattan atlayan kediler, aşağıdaki karşı cinsin çağrısını duymuş oluyor. benim kedim henüz kısırlaştırılmadığı dönemde penceredeki sinekliği yırtmıştı ağzına yüzüne batmasına rağmen, sırf aşağı inebilmek için, ki 4. kattayız.

evcil hayvan demek, insanlara bağımlı hayvan demek. yani insanlar baktıkları sürece doğada varolurlar.
o yüzden eğer fazla çoğalırlarsa ve bunlara bakan insanlar yeterli gelmezlerse, sokaklarda telef olurlar.
biz de böyle manzaralar görmek istemediğiniz için (aç sefil durumda) kısırlaştırıyoruz.
sokakta yaşayan evcil hayvanlardan bahssediyorum. (kedi-köpek)

Kısırlaştırmanın genç ve sağlıklı bir hayvana zarar verme olaslığı hiç yok ancak yaşlı ve sağlıksız bir hayvanın kısırlaştırılması sonuçta kısırlaştırma da bir ameliyat olduğu için zararlı olabilir. Küçük yaşta kısırlaştırılan hayvanın yumurtalık, prostat, rahim gibi kanser riskleri sıfırlanıyor. Sokağa çıkmayan bir hayvan kısırlaştırılmadığında, kızgınlık dönemleri çok stresli geçiyor. Davranış bozuklukları da görülebiliyor. Sokağa çıkan bir hayvan kısırlaştırılmadığında ise hamile bırakma ya da hamile kalma riski çok yüksek. Yavrular ne olacak? Hayvanlarda birkaç kere hamile kalıp birkaç kere doğum yapmak da ömrü kısaltıyor ve kanser riskini de yükseltiyor. Cins olan ve sokağa çıkmasına izin verilen bir hayvan söz konusuysa, hayvanın kısırlaştırılması, hayvanı üreticilerden de koruyor.

olayın bakımdaki zorlukları, hayvanın dışarı gitmek istemesi, vesairesi bir yana; sağlıklı 2 adet kedi yılda bir defa dahi çiftleşseler ve bu da 4 yavru demek olsa bile, bunun anlamı ilk yıl 2 tane olan kedilerinizin diğer yıl 6 tane kedi olması demektir. 3üncü yıla girildiğinde, popülasyondaki kedileri 3 erkek ve 3 dişi olarak kabul edersek, dışarıdan eş bulunmaz ise 18 kedi, bulunur ise 30 kedi demek olur bu. 4üncü yıla girildiğinde ise dışarıdan eş bulunmadığı koşulunu devam ettirir isek 54, dışarıdan eş bulur isek 150 kedi olur elimizde. kedinin ömrünü 12 olarak alırsak ve her yıl bu hayvanların çifleşeceğini öngörürsek, eldeki kaynakların yetmeyeceği kadar kediye sahip oluruz hali ile. kaynaklar yetmeyince de olan kedilere olur.

sen onları bos ver gel içelim biz.

fail compilation yaz youtuba

bebeklerden devam

www.youtube.com

biraz iğrenç ama ben buna çok gülmüştüm sabah sabah
www.youtube.com

Çok eğlenceli :)
www.youtube.com

Al:
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

uzun zamandır en cok guldugum sey

friendfeed.com

herkese gosterıyom lan bakın cok komık dıye..

ayrıca mutlulugu kucuk seylerde aramalısın kanka. ben sımdı gıdıp ayda 3-4 kere mutlaka ugradıgım pılavcıya pılavustu doner yıyecegım. sanırım ketcabıdır benı ceken..

depresyon için,
eczaneden d3vit ampülü al iç.
güneş altında yürü.
yağlı balıklar ye.
tracy chapman dinle.

Hamuru kendin ac. Yoksa yalan.
Kasarla da pizza olmaz yahu. Kapamaz misin bi mozarella?

alakasız ama söylemeden edemedim; tortilla ekmeğiyle de güzel oluyor, hamur falan uğraşmadan.. incecik italyan pizzası gibi.

dr oetkerin pizza hamuru ve domates sosu satiliyor 2-3 lira gibi biseydi galiba. onu kullan. hem yapmasi kolay hem de fena olmuyor.

yalniz iki kisiden fazla yiyecekse iki paket al.

Domates ve feslegen ek olarak da mozarella koy. Gerisi hikaye

antalyada kopek arayan ve bu sapsal sirin surati gorup de sahiplenmek istemeyen olabilir mi?

Yaklaşık bir aydır Facebook ve Twitter'da paylaşıyoruz ama henüz herhangi bir dönüş olmadı. Umarız yakında olacak.

bu sevimli sıpayı sırf cins değil diye almayan insanları da inşallah kimse beğenip almaz.
paylaşıyorum hemen.

küçükken öyle tabi de iş sahibi "seve seve" çıkıyorsun. keyiften çıkmıyoruz biz de.

@esmer, aynısını Ben yazacaktım. +1

işten eve gidesim gelmiyor benim de :)))

olum ben çok seviyorum lan. Yağmur yağsın, duvarlar ıslansın, kontrast azalsın şehirde. yamğur sesini dinleyelim, hele yağmur hırçınlaşsın, camları dövsün. Doğayı hissedelim tekrar.

keyfini çıkar o zaman, yarın birgün işe başladığında mecbur aşacaksın.
Not: benim yerime de bi çay-kahve bişey iç bari tv karşısında.

Üniversite öğrencisiyim.Okulda yoklamada yok öyle işte.

Haftada 2 mi?

haftada 2 banyo yetmiyor demek ki...
bir de kalın mı giyiniyorsunuz da terliyorsunuz acaba?
kıyafetleriniz sık yıkanıyor mu? kışın o hataya da düşülebiliyor...
duş jeli/kremi kullanıyor musunuz?
hepsi tamamsa sadece bünyeden kaynaklı diyeceğiz o zaman.
yanınızda roll-on taşıyabilirsiniz, bir çözüm yolu olarak. terlemeye başlayınca koltuk altına sürersiniz. etkisi olur diye düşünüyorum.

en başta doktora git. belli ki bünyen bu şekilde çalışıyor. eğer ilaç verilecekse bari doktor versin. hatta bence en az 2 ideal olarak da 3 farklı doktora git durumunu anlat. sonra kullan ilaç milaç.

haftada 2 banyo az. kışın en az gün aşırı yapın, yazın da hergün yapmak şart zaten(istanbul için konuşuyorum)

terlemeyi engelleyecek roll-on'lar var ama tavsiye etmem. baharatlı ve yağlı yiyeceklerden uzak durup, koltuk altınızı banyo yaparken sabunla ve lifle mutlaka yıkayın. banyo yapmadığınız günler ise sabun ve lif aracılığıyla iyice silin. şikayetiniz %70 azalır.

kalın giyinmiyorum.
duş jeli/kremi kullanıyorum.
bir giydiğimi bir daha giymem.

kışın hergün banyo nedir yahu :)

yedikleriniz de önemli. alkol, sigara, baharatlı ve soğan, sarımsak gibi ağır kokulu yiecekler de terlediğinizde kötü kokmanıza sebep olur.

birader haftada 2 nedir? o yapmadığın günlerde hayat başlıyor vücudunda. Türkiye'de yaşıyorsun ve herşeye rağmen sıcak+kirli bir ülke. her gün duş şart

ha banyodan kastın küvet ise ve her gün duş alıyorsan doktor +1

banyo yaptıktan 4-5 saat sonra ter kokmaya başlıyorsan ve haftada sadece 2 defa banyo yapıyorsan, kendini değil etrafındakileri düşün biraz.
madem böyle bir sorunun var, hergün banyo yap, veya en azından suyun altında terini akıt kafanı ıslatmadan. çok sıcak suyla değil ama, sıcak suyla yıkanırsan banyonun hemen sonrası terlemeye başlarsın)

yediklerine dikkat et. alkol sigara tenini senin algilayamayacgin sekilde kokutur. onun disinda pastirma sogan sarimsak bol baharatli seyler cok sik yiyorsan o da vucudunu kokutur.

bir de kis geldi artik sokaga cikar cikmaz terlemek de ne ola ki?

(bkz: deotak)

deotak+1

o kadar ilaç içinde bula bula paxil'i mi buldunuz?
paxil'e başlamak bir dert, bırakmak ayrı dert. kendi kafanıza göre iş yapmayın, gidin bir psikiyatriste.

ingiltere'de, bu ilacin 18 yasin altindaki hastalara yazilmasi yasaklandi.

ayrica, gunluk hayatin zorluklariyla basedemedikleri icin depresyona girmis kisilerde kullanilmasi da pek onerilmiyor.

agir depreseyonlar icin bir ilac bu.

doktor reçetesi olmadan ilaç kullanmak doğru bir hareket değildir. başka bir şey yazmaya gerek duymuyorum.

Çok yanlış iş yapıyorsunuz, ben paxil i doktor kontrolünde kullanmama rağmen zor bir süreçti, başlaması, bırakması.
sağlığınızı riske atmaya değmez, 3 kuruş doktor paraso vermemek için.

Antidepresanlar oyle kafamiza gore baslayip birakilacak ilaclar degiller.
Cok istiyorsan ilac icmek git psikiyatriste verir zaten. Devlet hastanelerinde de cok iyi psikiyatristler var.
Bu ilaclarin dozlari var, yan etkileri var, beyin kimyasallari soz konusu, sakin kullanma kendi basina.

Ki senin bahsettigin kadariyla ilaclik pek durumun yok. Psikiyatristin yonlendirecegi bir psikologla halledebilirsin diye dusunuyorum. Yeter ki kafana gore is yapma, aman diyim sakaya gelmez.

kendi başınıza/eczacı tavsiyesiyle başlayabileceğiniz tek antidepresan sarı kantaron. onun haricinde sakın bulaşmayın.

Antidepresanları kafanıza göre kullanmayın!!!!! Bizzat beyninizin yapısını değiştiriyor en basit ifadesiyle, mal olur kalırsınız sonra, yapmayın.

siyah takım (papyona gerek yok, seni damat zannederler sonra)

Her türlü gideri var.
2. siyah takım

siyah takim beyaz gomlek fume ya da siyah tonlarini barindirian bir kravat.

siyah corap ve siyah ayakkabi

hesabina ilk para girisinde kesinti yapiliyor, eger 20-30 tl gelirse o kadar kesinti yapiliyor kalani diger hesaba para yattiginda aliniyor.

tüketici hakem heyetine basvuruyorsun 3 ayda sonuclaniyor ama eninde sonunda aliyorsun.

bu sene kredi kartı ve 2 vadesiz hesaptan toplamda 160 tl cekildi hepsini tüketici hakem heyeti sayesinde geri aldim.

evet o mesaj herkese geldi (ben dahil) garanti züğürtledi herhalde, milletten para koparmaya bakıyor.
benim de hesabımda para yoktu ve kullanmıyordum. o yüzedn en yakın şubeye gidip hesabımı kapattırdım.

bi daha o hesabı kullanmayacağım o parayı benden nah alırlar ama eksiye düşürüp ilerde icra falan başlatmasınlar.yoksa gidip kapattırayım.

gidip kapattırma en mantıklı çözüm aslında. çünkü haklıda olsanız, hesabınız açık kalırsa ve olurda bunu unutur o hesaba bi ödeme alırsanız bayağı bi ücret kesilebilir hesaptan. illaki alırsınız geri o parayı ama resmen uğraştırırlar. ben kullanmadığım banka hesaplarını direkt kapatıyorum. heleki garanti, finansbank gibi yerlerden iyice uzak durmak lazım :I

tabi ki lenovo

Ben de Lenovo diyorum.

lenovo

lenovo

lenovo

lenovo+3

tabi ki lenovo. fiyat/kalite olarak en iyisi...
bir daha hp ile lenovo yu karşılaştırmayın:)

4 senedir hp pavilion serisi kullanan biri olarak hp diyorum. 4 senedir birlikte program mı yazmadık, grafik mi yapmadık, oyun mu oynamadık bir kere teklemedi.

Isınma sorunundan şikayet edenler var sözlükte. Laptopu halının, yorganın vs. tüylü zeminlerde kullanırsan fana toz birikir. Ben 2 ayda bir fanı süpürgeyle bi temizlerim hala canavar gibi çalışıyor.

kiz alirsan tarsustan
laptop alirsan asustan

Lenovo hakkında pek fikrim yok ama eğer ucuz yollu bir şey arıyorsan HP'ye kesinlikle yanaşmamanı öneririm.

4 yıldır aktif lenovo kullanıyorum. taş gibi, tek arıza çıkarmadı bu güne kadar. canavar gibidir. ama hp kullanan tanıdıklarda hep arıza hep sorun.

teşekkür dedeim cevaplarınız için. sorarkende lenovo ağır basıyordu açıkcası ve kafamda soru işareti kalmadı sayenizde. bugün alıyorum lenovo. :)

lenavo kullanan arkadaşım servisinden çok çektiği için bana sakın alma demişti.

servis sürecinde süründürmüşler resmen, hp al demişti

hp ile mutluyum , memnunum.

lenovonun servisi sorunludur ama hp gibi zırt pırt bozulmaz.5 yıldır y530 kullanıyorum.ben onu bırakmazsam en az 2 yıl daha çalışır gibi.

hesap ayarlarına giriyorsun (ACCOUNT SETTİNGS)
Sonra solda bildirimler var (notifications)
Oraya tıkla gelecek olan sayfada e-mail tercihlerini seçebilrisin.

mesajlar için ayar yok artık. bana da geliyordu eskiden şimdi gelmiyor, gelmesini istiyorum ama ben.

innerbliss'in dediği yer şurası: www.facebook.com

email sekmesinde ortadaki işaretli bende. acaba sizde en üstteki mi işaretli? öyleyse hemen ben de üsttekini işaretleyeyim... siz de ortadaki veya alttakini...

hiçbir sıkıntı olmaz.
1-2 gün belki sıkıntı çıkar.
sonra kardeş kardeş takılırlar.

7 yaşında-dişi-ankara kedisi kombinasyonu biraz huysuz bir kediye işaret etmekte ama seninki istisna olabilir de.
istisna olmasa bile baştan diğerine sinir olacaktır az buçuk ama daha sonraları hanımefendi çizgisinden olabildiğince ödün vermeyecek pozisyonlarda durmaya çalışacaktır. diğeri de zamanla bunu öğrenir zaten. yeni kedin hayırlı uğurlu olsun.

benim huysuz virjin yeni gelen ufaklığı hala kabullenemedi. birkaç ay oldu. bekliyoruz.

peki mesela birbirlerine alışmalarını kolaylaştırmak için bir şeyler yapabilir miyim? evim de çok büyük değil, birbirlerini çok görmek zorunda kalacaklar :) benim kedi ankara-van kırması aslında, normalde çok uslu ve sakin bi hayvan ama geçenlerde arkadaşımın dişi sokak kedisine bakmam gerekti, benimki onu görünce çıldırdı, tutup parçalayacak diye çok korktum zor kaçırdım elinden, diğer odaya kapattım ayrı odalarda takıldılar. o sebepten emin olamadım hani..

önce birkaç gün ayrı odaya koyun. ufaklığın maması suyu kumu yanında olsun. bir de aşılarını, parazit ilaçlarını hemen yaptırın ki evdeki kediye geçmesin. kapının altından koklaşırlar, ufaklığın oynadığı bir şeyi kıza verirsiniz koklar falan. sonra salarsınız takılırlar. ufaklıklar çok oyuncu oluyor ve bu büyük kedinin inanılmaz sinirini bozuyor. akışına bırakacaksınız yapacak çok da bir şey yok.

ben 1.5 yaşındaki erkek kısır kedimin yanına 5 aylık-mış biz 2.5 aylık sanıyorduk cücük kadar kalmış sokakta çünkülüm- bir dişi getirdim bir iki ay önce.

çok kedici bir arkadaşıma sormuştum napiyim ben diye, bu ayrı odaya koy oyuncaklarını değiştir vs tavsiyeler üzerine kafam karışınca. "sal gitsin yaee onlar takılır kafalarına göre" dedi. ben de öyle yaptım. öyle de oldu. bir hafta kavga ettiler küçük olan dayak yedi sonra koyun koyuna uyumaya başladılar. kediler garip hayvanlar, kendileri bir şekilde oturtuyorlar aralarındaki otorite ilişkisini. sana da tavsiyem, sal gitsin yaaae olacak o yüzden.
he, küçük olanı sen evde yokken bir odaya kapatabilirsin başlangıçta, dayak yiyecek çünkü senin kontrolünde değilken yemesin yaralanır falan sonra.

3 4 gun hirlasirlar tislasirlar sonra hic sorun olmaz alisirlar. Tirnaklarini kesin ikisinin de, sivri olmasim yeter. Farkli zamanlarda aldigim 4 kedim var evimde, bir hafta surmedi alismalari her seferinde. Kokularina alissinlar bir de. O cok onemli.

bak yukardaki duyuruda minnoş bi yavru var, onu alsana :)
Bzizim kedimiz varken, eve çok sokak kedisi aldık. hasta-öksüz yetim kediler..
bizim kedi önce bi afra tafra, bi asabiyet, bi saldırganlık ama baktı ki, mecbur onlarla yaşayacak, hiç dövüp etmedi sonra. yanlarından geçip giderken pısslıyodu sadece, bulaşmayın bana der gibi. onun dışında umursamamaya başladı bi süre sonra.
Alışmaz diye birşey yok, sadece zaman verin.

erkek olan kedi bir süre sonra (eğer kısırlaştırılmazsa) dişiye hallenmeye başlayabilir. kısır dişi de "noluyo lan sapık" diye dalabilir öbürüne.
bi de ufaklar başta dayak yerler ama gene de büyük kedinin peşinde hayran hayran dolaşırlar.

dişi kediler evlerini çok daha fazla sahiplenirler erkek kedilere göre.
erkek kedilerin diğer kedilerle anlaşması daha sık yaşanır.
eve aldığın erkek kediye bırakacaksın dişiyi yumuşatmasını.

bebek bezi. degisik sunum sekilleri var. bir arastirin. son zamanlarda pek moda.

Bebek bezi

ne alırsanız alın, yanına da bir paket bebek bezi ilave edin. +1 sevap puan kazanın. :)

bütçene göre çeşitlenir.
kısa vadede kenara atılmasın istiyorsan eğer, havlu takımı, biberon seti, mama seti özetle giysi dışındaki ürünler olabilir.
tulum, patik vs bunlar çok çabuk kenara atılacak zira çok çabuk büyüyor sıpalar.

ebeveynlerin maddi durumunu da biliyorsan ve mümkünse altın taksan bir ihtiyaçlarını giderirler.

zıbın mıbın zaten dünya kadar gelecek. Onun yerine her zaman ihtiyaçları olacak bebek bezi vb mantıklı.
veya hazır altın düşmüşken, altın da makbule geçer bence.

bence durumlarını bir öğren, öyle al hediyeni. bazı ebeveynler gaza gelip yeni doğan için deli gibi alışveriş yaparlarken bazıları nasılsa hediye de çok olur düşüncesiyle sonraki aylar için temin ediyorlar ihtiyaçlarını. ama altın her zaman en güzelidir tabi, birkaç kişi birleşip falan alma durumun varsa eğer.

hatıralık kalsın istiyorsan bebeklerin ayak izini çıkarıp saklamalık kalıplar var. onlar da sevimli duruyor bence
www.hepsiburada.com

Mont gibi kalın tulumlar var, halihazırda zaten yoksa ve kimse almayı akıl etmeyecekse çok makbule geçer.

gül buketi.

bir de bebeğin ilk saç buklesini ve dişini saklamak için minik gümüş kaplama kutular vardı, almıştım arkadaşıma.
eğer ailenin maddi durumu iyise, pek birşeye ihtiyaçları yoksa böyle birşeye kaçabilirsin.

çeyrek altın

bebek telsizi.

defter

www.bulabilirim.com

bebek starbucks?

Soba ya da şömine şart mı? değilse Kadıköy'de tam uygun bir yer var, Eski as sineması, şimdiki spor merkezinin sırasında Zeytin diye bir kafe. Geniş, ferah, boş, sakin.

img214.imageshack.us

hiç aktarmalı uçmadım ama bildiğim kadarını söyleyeyim.

bu uçuşlar birbirine bağlı uçuş ise, yani abd-münih ve münih-istanbul diye ayrı ayrı biletler almamışsanız, havayolu kendi öyle bir aktarma yapıyorsa münih-istanbul uçağı sizi bekler.

aradaki vakitte çıkıp bi münih'i gezeyim falan demezseniz alman vizesi gerekmez.

yanılıyorsam düzeltin.

1. olabilir
2. gerekmez

www.istanbul.diplo.de

surada prensip olarak turk vatandaslari transit vize almali dedigi icin emin olamadim

Vize alman gerekmez, ancak faydalı olabilir.

1 saatlik aktarma süresi az olduğundan ötürü uçağı kaçırabilirsin. Bu durumda firma sana yeni bir alternatif sunmakla yükümlü. Gideceğin yere o gün başka uçak olmayabilir ve hatta ertesi gün dahi uçakta yer olmayabilir.

Dolayısıyla havaalanında kalman gereken süre artabilir.

Vizen olursa seni Avrupa'nın alternatif bir şehrine yönlendirip oradan aynı veya farklı bir havayoluyla uçmanı sağlayabilirler.

Daha önce birebir yaşanmış bir durum bu.

1 ben öyle çok uçtum, ama her seferine yetiştim. (aynı havaalanında tabi)
2 gerekmez.

yurtdışı kayıtlı gönderi kısmından mı baktınız? oradan bakmanız gerekiyor.
www1.ptt.gov.tr

almanya'daki kargo şirketinden kolinin türkiye'ye giriş gününü öğrenebilirsin. pttde birkaç hafta görünmemisti benimki de. gümrükte bekletiliyordur.

takip numarasının başındaki harfleri de yazdın mı? (TR gibi)

@nilmiye, evet burdan baktım ama bu barkoda kayıtlı gönderi bulunamadı diye uyarı veiyor. dhl'in sitesinde görünüyo ama, türkiyeye girişten sonrası yok.

@zihuatanejo, türkiyeye geçen çarşamba giriş yapmış görünüyor dhl'de, sonrası yok.

@innerbliss, göndericinin bana verdiği takip numarasında harf yok, sadece numara var. başına DE ya da TR koyup da denedim, yine yok.

anlamadığım konu almanyadan DHL e verilen kargo neden ptt ye geçiyor?
Türkiyede'de de dhl e devredilmesi gerekmez mi?

dhl'de detay kısmında verilen bilgi o şekilde. alıcının ülkesine varıştan sonrası için ptt'ye yönlendiriyor.

yurtdışına çok koli göderip aldım ama böyle de olabildiğini bilmiyordum.
444 1 788 den ptt yi arayıp müşteri temsilcisiyle konuşun, yardımcı oluyorlar bu konularda.

aradım şimdi, dhl'e bana verilen kodla giriş yapınca başka bir kod daha varmış, o kodla ptt'den takip edebileceğimi söylediler ama sitede yine de almanyadan çıkış yapmasından başka bir bilgi yok. telefonda da 10-12 gün içinde gelir dediler. umarım geri dönmez.

benim siparişim bir ayda elime ulaşmıştı. türkiye'ye girişinden sonra 20 gün gönderi takip sisteminde görünmedi. bunun 9 günü resmi tatildi desek, 10-15 günlük bekleme süresi normal diyebiliriz. sabredin biraz daha.

hepsini yatırmak.

hepsini yatırmak

hepsini yatırırım...

asgari yatirinca da faiz geliyor. kalanparayi faizden daha iyi degerlendirebilir.miyiz?

hepsini yatırmak.

hepsini yatırmak

kasaptan akciğer alın verin biraz küçümene.

Trabzonda bulamam pek alengirli marka. Alternatif?

akciğer haşlama, miço mama.

tavuk su bulyonu alıp, suya at, kaynat, içine ekmek süt filan da koy. karıştır, bulamaç yap, ver.

tavuk ciğeri ama çok verme.

Hadi ya cidden mi? O zaman türkçe arasına ingilizce kelime sokuşturma gerizekalılığına son ver ki insanlar anlamadığı zaman böyle yüzsüz yüzsüz laf yetiştirmekle uğraşma.

ben kuru mama yiyecek kadar büyümüş olduğu kanaatindeyim fotodan gördüğüm kadarıyla.
illaki sulu-sütlü birşeyler vermeniz gerekmez. Yani yaş mamayı daha çok sever ama kuru mamayı da yemeyi becerebilir.

italyayı yazın gezme. çıplak gezsen bile o sıcakla başedilmiyor. zaten o sıcakta gezilmiyor da.
sıcak olmadığı gün de dolu yağıyor. italya dolusu da ceviz boyunda dolu dedikleri şeyden.

roma hertürlü

öncelikle cevaplarınız için teşekkür ederim. :)
moskova olur da orası birazcık pahalıya geliyor.

youtube'dan roma şubat ayı vidyolarına baktım da, ne biliyim bi garip ya. bileti şimdiden almam lazım, kar falan da yağarsa 5 gün, bilmiyorum ya. :)

ama kamuoyu roma diyor demek ki.

Şubat ayında Kiev'de hava soğukluğunu düşünürsek Roma daha mantıklı bir tercih gibi geliyor. Dolayısıyla karda buzda adamakıllı gezme şansın pek olmaz gibi. Keşke nisan-mayıs gibi gidebilseydin, demeden edemeyeceğim ama kısacası Roma daha makul görünüyor.

kievde 6 gün mü romada 3 gün mü desen bile roma.

gece hayatı dersen kiev.

günübirlik bile olsa. kiev'de 4.günün sonunda sikintidan bokunla oynarsin, hele ki o sogukta hic gerek yok. roma her mevsimde candir.

o mevsimde kieve gelmeyi aklından bile geçirme. roma ideal

Roma ile karsilastirilabilcek az şehir var dünyada bence derdi bi hocamiz. Ben de cok sevdim gidince.

ama kiev i görmedim. O ayri.

Ikisini de gezdim, KIev'de gorecek cok fazla bir sey yok. Genelde Dunya Savasi doneminden kalma, bolca Rus etkili savas muzeleri var. Eger Dunya Savasi, Cernobil vs ilginizi cekiyorsa Kiev.

Yoksa her turlu Roma.

limonlu suya yatırsanız?

buzdolabında, yıkanmadan. biraz hava alır şekilde.

mantar yıkanmaz derler de, sebzeler kararmasın diye hep limonlu suda bekletirler ya, ondan öyle düşündüm.
gerçi ben mantarları yıkıyorum, nemli bezle silmek içime sinmiyor.

eğer açıktalarsa, nemini alması için altına üstüne birer kat kağıt havlu serin.

mantarı suya yatırırsan su çeker. oksijenle temasını kesicen.

Mantarı paket olarak aldıysanız, zaten üzerinde son kullanma tarihi var, o tarihe kadar saklanır. Kilo ile aldıysanız, poşetin havasını alıp en fazla 2 gün saklayabilirsiniz ama pişireceğiniz gün ya da en fazla ertesi gün için mantar alın.
Çok mantar aldınız ve bitiremeyecekseniz, mantarları doğrayıp derin dondurucuya atabilirsiniz. Dondurucudan çıkarıp kullanacağınız zaman, çözdürmeden ve direk dondurulmuş olarak yemeğe atınız yoksa çözdürürken mantarın bozulmasına sebep olabilirsiniz.

Bir ara evde mantar yetiştirmiş biri olarak önerim kurutmandir, oyle yıl dayanır. İstediğin zaman suya koy, siser.

dolgu düşünce hemen ağrımaması lazım aslında. yapman gereken dişçiye gidip yeniden dolgu yaptırmadan tekrar çürümeden.

dişçiye hemen şu an gidemiyorsan, şöyle bir yöntem görmüştüm televizyonda..
adam dolgunun düştüğü yeri ılıtılmış mumla kapatıyordu, (hani yanan mumun dış kısmı şekle girebilen bi sıcaklıkta olur ya) hava almadığı için ağrı kesiliyordu. gerçek hayatta da işe yarar mı bilmem

diş kırılmadan, tekrar çürümeden hemen dişçiye gidilmeli. dolgu düşmüş dişin dolgusu çok daha kolay ve hızlı olur zaten.

yalnız ağrıması sıkıntılı olabilir daha önce kanal tedavisi olmadıysa, duruma göre şimdi kanal tedavi yapabilir.

ama yarın falan doktora git kırma dişini.

bu arada havadan sudan falan ağrı yapıyorsa sakızla dolguyu kapat. yemek yerken falan kullanma o tarafını. dişle de oynama.

cinsiyet kadınsa evlenene kadar babanızın (varsa) sigortasından faydalanabilrisiniz.

erkeğim. onu söylemeyi unutmuşum.

erkek kadın farketmeden 25 yaşından sonra öğrencilik devam etsede anne/babanın sigortasından faydalanılamıyor.
büyük ihtimalle gss borcun vardır.

anne baban değil zaten de işte gss'den yararlanabilyior muyum, borcum olduğu halde?

www.buzzfeed.com

Martha stewarti ve pinteresti karistir. Super seyler bulunuyor. Aklimda ornek yok ama.

(bkz: Dubrovnik )

vize masrafına ve uğraşına gireceksen değecek bir yere git bari. mesela klasik italya (floransa, roma, venedik) genelde yurt dışına çıkanların ilk tercihidir. paris veya barselona da olabilir. bir sürü tur firması tur düzenler. masrafı da senin organize edeceğin saraybosna, hırvatistan ile aynı olur aşşağı yukarı. zaten evlilik telaşındasındır bi de tur organizasyonunu ekleme. vizesiz bir yer istiyorsan tiflis ve çevresine bir bak derim. 4-5 günlük ideal. pek bilinmez ama güzel şehir.

düzenli bir geliriniz varsa ve de istenilen evraklar tam ise vizeniz 1 haftada çıkar. ayrıca size tavsiyem balkanlarda ülkeler arası yolculuk yapmayın aralık ayında. kasım sonunda yollar kapanmaya başlıyor.

size balayı için tavsiyem eğer şehirde geçirmek istiyorsanız bu mevsimde salzburg ya da ljubljana'ya gidin "balkanlarda". romantik olsun doğa içerisinde olsun diyorsanız da lake bled ya da plitvice lakes'e gidin.

vize ile uğraşmak istemiyorsanız da karadağ'a gidin. kotor ya da budva sizi memnun edecektir.

lake bled : www.google.com.tr

plitvice lakes: www.google.com.tr

salzburg: www.google.com.tr

ljubljana: www.google.com.tr

kotor: www.google.com.tr

budva: www.google.com.tr

hepsine gittim hepsini tavsiye ederim.

edit: saydığım yerlerin hepsinde otel mevcut.

o civarlara gitmek istiyorsanız vizeyle hiç uğraşmayıp (vakit darlığından da dolayı) karadağı bir araştırın diyorum ben de.
budva-bar-kotor buralar çok güzel.
macedonia-ohrid de çok güzel.

balayında bosna yapmayın +1
balkanlarda ülkeler arası yolculuk yapmayın +1

ben bunların içinde en çok Bar'ı uygun görüyorum balayınıza. hem çok bilindik değil, hem "yeterince" turistik, hem kısmen ekonomik.
biz şu otelde kalmıştık: www.hotelprincess.me
yanılmıyorsam geceliği 50euro gibi bir miktar idi kişi başı. sitesinde de olması lazım oda ücretleri.
fena değildi.

Dubrovnik bu mevsimde baya boş olur sanırım. ben geçen sene ekimde gitmiştim. bizim bodrum gibiydi sanki iklim açısından. (tamamen benim fikrim) turistik merkezi yerler güzel ama doğal park falan gezecekseniz çok ıssızdı ve restoran ve otel gibi yereler kapalıydı oralarda, sezon dışı olduğu için.

Dubrovnik palace hotel güzeldir, bir de rixos var eminim o da güzeldir. (rixos ta türk restoranına gitmiştik, çok güzel görünüyordu)

Egzama bu. Stres tetikler. Saç derisi için çözüm: Her gün, günlük kullanıma uygun kremsiz bir şampuanla saçınızı yıkayın (tercihen bebe şampuanıyla). Size direkt kortizonu dayamayacak iyi bir dermatoloğa gidin. Özellikle banyodan sonra kaşıntı tutması ise aklıma sabuna ya da sudaki bir maddeye allerjiyi getiriyor.

kanli canlı kırmızı biri misin?
banyodan sonra olması başka birşey animsatti

şampuan alerji yapıyor, besbelli :)

Evet stres yapıyor..
bana stres yüzünden aynısı olmuştu 1-2 haftalık dönem. deli gibi kaşınıyordum. (uzun süren işsizlik dönemi ve deprsiflikten sonra tekrar işe başlayacaktım ve çok geriliyordum bu duruma) doktora gittim, testler yapıldı, eğer birşey çıkmazsa cildiyeye gönderirim dedi.
testlerim normal çıktı ama işe başladıktan sonra kaşıntılarım geçti (stres de geçti) o yüzden cildiyeye falan gitmedim sonra. bir daha da olmadı.

ben ananemin tavuklarını hipnoz yapmıştım. hayvanlar sırtüstü kalakalmışlardı öyle. sayılırsa tabi..

innerbliss gerçek mi? ben bir türlü inanamıyorum bu hipnoz meselesine ki kendim de müslümanımdır. yani metafizik konusunda sıkıntı yok. :)

@innerbliss sayılır tabii, sayılmaz mı?! ama bir insana da yaparım diyor musun? bu sorumluluğu alacak mısın? tüyolar yol yordamlar anlatabilecek misin?

hipnoz ile sana hipnoz sorusu açtırdım şu anda.

lisedeyken yapmıştım arkadaşlar arasında ama arkadaşlar da geyik olsun diye abartmış olabilirler.
hipnozun fal ve büyüyle alakası yok, sana bir belgesel linki gönderirirm. national geographic te seyretmiştim. ilüzyonist bir adam resmen insanların beynine hükmediyor, manipüle ediyor. ama bu bi teknik, doğa üstü bir şey yok ortada.
hani telefonda milleti kandırıyorlar ya, onun çok ileri seviyesi gibi düşün. resmen milleti olmayan bi şeye inandırıyolar çeitli yöntemlerle İnsan beyni çok kolay hükmedilebiliyor, kandırılabiliyor ve yönlendirilebiliyor.

şunun tamamını seyretmedim henüz ama vaktin varsa izle mesela
www.ted.com

al psikoloji kitabını, oku işte nedir hipnoz :) fakat psikologlar normalde hipnoz yapamaz, elbette özel eğitim gerektiriyor. akıl çelme, akıl yönlendirme gibi şeylerle karıştırılmaması lazım. hipnoz epey ciddi bi tedavi yöntemi.

@ermanen abi o başka bir şey ya. telekinezi demiyorum ben. köstekli saat diyorum hipnoz diyorum.
ermanen en birincidir.

abi yapma ya.

ermanen en birincidir.
lan dur!!112

ermanen en birincidir.

Dr. John Butler'dan egitimini almış bir psikolog olarak diyim ki, var ve ise yarıyor. Ve şunu da diyim ki günlük hayatta dahi hipnoz ve onun gereği olan transa girip çıkıyoruz. Bkz. Bir şeyle dünyayı unutacak kadar meşgul olmak veya gözün dalmasi.

O saat geçmişte kaldı arkadaşlar. Trans da zombi gibi olmak degil :)