bizim ünide başlıyordu ama gitmesende geri kalmazsın.

güzel kızlar kapılır.

ders olabilir.

fotokopicilerle kanka olunur.

sınıfın ineği belirlenir.

Genelde tanışma faslıyla geçer, çok manyak bir hocaya denk gelmediğiniz müddetçe ders olmaz. Ama aynı hafta, bir hocanın 2 ve ya daha fazla dersi varsa, 2. derste muhakkak yapılır.

Genelde hocalar kendini tanıtır, dersin işleyişinin nasıl olacağını falan anlatır. Varsa gerekli ders malzemelerini söyler, öğrencilerin sorularını cevaplar.

Genelde ders olmaz yani ama aynı ders haftanın iki veya daha fazla günü varsa hoca ilk gün yukarıda dediklerimi yapıp ikinci gün ders işleyebilir.

herkes gruplar halinde 200 kişi 200 kişi gezer öyle. zil ne zaman çalacak falan diye soranlar olur. bazıları ayağa kalkar hoca girince falan. çok eğlenirsin bence git.

ermanen +1

haha iyiymiş öyleyse.zaten gidecektim,merak ettiğim için soruyorum.

evet çevremden aldığım duyumlara göre ilk hafta mutlaka okula gidilmeliymiş çünkü ortamlar bu süreçte kuruluyormuş haliyle ermanen'in dediği gibi güzel kızlarda kapılıyormuş
not:tabii bunlar ilk sınıfsan geçerli

Ders de ne demek, odev bile olur ilk derste:

www.eksisozluk.com

mühendislik fakültesiyse, çatır çatır ders işlenir not tutulur. ayrıca ekle - sil, ders kayıt onayı vs gibi muhabbetler de olabilir.

yok olmaz pek ama yapan var sen bizim bölümdeydin yamulmuyorsam kimyacı yapar, arkadaş çevresi oluşuyo ama sonra tekrar dağılıyo ,okulu tanımaya çalışıyo insan hangi lab derslik nerde öğrenmeye çalışıyo tabi ben mezun olcam hala öğrenemedim.

onu bunu boşver de çok şanslısın. tadını çıkart ve bu söylediğimi hiç unutma. eğer bunu asrın klişesi diye değerlendirirsen çok üzülürsün.
asıl mevzuya gelince misal mühendislik okuyorsan ilk yıl genel derslerin olacak (fizik kimya mat) ve hocalar diğer fakültelerden gelecek. uyuz olacaklar. derse başlarlar. benim daha ilk dersimde sınıfı bulamayıp geç kalmam üzerine tüm sınıfa nutuk çekmişti enayi kadın. geç kalınmasın falan diye. dizginleri tutmak istiyordu çünkü sonra kedi oldu.
deneyimlerim de şunu diyor ilk hafta git ki bir şeyler kaçırma. insanlara merhaba, hang okuldaydın sen hangi dershane ya demekten çekinme. sonra adamlar kaynaşır sen malak gibi bakarsın ilk bikaç ay.
sonra her şey oturuyor zaten.
efkarlandım..

bizde başlamıştı vakti zamanında. ama biz girceğimiz sınıfı bulamadığımızdan girememiştik :D geri de kalmadık hıh...

tabi ki olur, lise mi sandınız :) biz tanışalım hocam, yazın naptığımızı anlatalım desek de 15 dk. içinde hocaların çoğu derse başlardı. ama tabi anlaşıldığı üzere üniversiteden üniversiteye değişiyormuş hocaların tutumu. hangi üniversitede olduğunu belirtmende fayda var.

istediğin okulda, bölümde değilsindir. ha bi de çok güzel bi lise hayatı geçirmişsindir. ve lise arkadaşlarınla aynı üniversitede değilsindir.

olması mı lazımdı? normal

bu ülkede istediği okulda/bölümde olan çok az kişi var zaten. merak etme, yeni arkadaşlıklar kurup oraya alışıp yeni tecrübeler edindikçe sevmeye/heyecanlanmaya başlayacaksın.

cecilia:evet olması lazımdı.
sizofren hayaller:umarım söylediğin gibi olur.

ailenin yanında falan mısın? eğer değilsen hiç tanımadığın kişilerin arasında yeni bir şehirde nasıl heyecanlanmaz insan? 2-3 güne heyecan gelir yeni kişilerle tanışınca.

yazik ziyan:liseyi de farklı bir şehirde okudum ailemden ayrıydım.belki bunun bir etkisi vardır.

geçmiş senden. ben başlayacak olsam yeniden üniversiteye, iple çekerdim, iple.
yılların verdiği yalnızlıktan ötürü sendeki, üniversiteye farklı şehirde başlamanın heyecanını liseye başladığın gün yaşın daha ufakken almışsın. ama düzelir. istemediğin bir okul ve bölümde isen hiç dert etme, yeni insanlarla tanışacaksın, belki kim bilir aşık olacaksın... heyecanla okula gideceğin günler gelecektir elbet.

valla diğer duyurularından anladığım kadarı ile bolumun ile ilgili bir sıkıntın var sanki lakin universite yılları aynı lise yılları gibi mutlu ve dolu geçirilmeli bence daha sonra böyle aktif öğrencilik yok. başkasının başına gelen senin başına gelecek diye birşey yok. okuduğun bölümden zevk almaya çalış. ama hakikaten senin için bir sorun oluşturuyorsa bu bölümde okumak alternatiflerini de şimdiden araştır. yatay/dikey geçiş olanaklarını göz önünde bulundur.

yazik ziyan:bölümümü cok istiyordum ama resmen hayallerim yıkıldı diyebilirim.umarım ben bir istisna olurum.daha şimdiden dikey geçiş düşünüyorum ama olanaklarım ne bilmiyorum,arastıracagım.
milan baros:benim de ilk tercihim.seninki de kötüymüş.

dikey geçiş düşünüyosan 2 yıllık diye heyecanlanmamışsındır belki.

historien:malesef anlamadım.

dikey geçiş düşünüyorum yazmışsın. ona cevaben dedim.

üniversitede kızlar teklif etmiyor heyecana gerek yok. ilk hafta da gitme zaten ders mers olmaz gerek yok.

ne olduğu belli değil. işsiz güçsüz boş beleş adamlar işte. merak edilecek bir tarafları yok aslında.

sağcılık gibi yapıyor. (bkz: sağ gösterip sol vurmak)

anti-komünist şekilde dolaşıyordu en son. her şeye "bunlar goministler hep onların suçu" yazıyordu. başka pek argümanı yoktu sanırım.

eğleniyor.

sözlük formatında sözlük formatıyla dalga geçiyor.

saçma bir cümle oldu kabul ediyorum.

abi troll.

troll ün sagi solu mu olur, anlamiyorum bu da yeni cikti. troll den beklentisi ne adamlarin abi, owencan yok troll müs ama keske her troll öyle olsaymis.

olur mu öyle sey ya, adam güzel bi degerin icine ediyo, sonra millette negzel sicti ama, sekilli sekilli diye alkis tutuyo olay bu su anda.

güzelim nicki heba eden basit bir troll.

halbuki üst düzey orijinal küfürler eden atsizcilar.org mu net mi ne öyle bi sitenin admininin nickiydi o.

yaramaz. hatta böyle seylerle cv kabartma sekline girerseniz büyük sirketler bence direk eler.

cv için değil, zaten kendi işim var. asıl amacım elimde bir sertifika olması, mümkünse bir şeyler de öğrenmek falan. kursa gidecek vakit bulamam. o yüzden sormuştum.

buyuk sirketler niye elesin allasen. bi yanda mal gibi oturup hic bir sey yapmayan adam; diger yandan kurs, seminer vs..kosturup sertifikalar kazanmis bir adam varsa elbette kendini gelistiren, mucadele eden adama verirler.

38

38 ya da 36

38.

38 sanki en arka kalır, yatıramam, mal gibi kalırım burnumda pozisyonda olan ön koltukta gibi hissettim ama, emin de değilim.

tam tersi hepsi gibi yatırabilirsin ve kimse rahatsız olmaz mis gibi ben hep en arkadan alırım.

ben de tekli koltukta ve en arkada giderim hep. en rahat yer bence. yanlar falan da satılmazsa daha bir iyi oluyor.

Bu rahat hatların tekli koltukları arasındaki mesafe, çiftli koltukların arasındaki mesafeden az. O sebepten mesela ben tekli koltuk almıyorum çünkü bacaklarım sığmıyor.
Uzun boyluysan göz önüne al bunu.

38 aldım. Basond'un son açıklaması beni tatmin etti :) Teşekkür ederim.

mümkün değildir diye biliyorum.

kontenjansız bir yere yerleştiysen ek kontenjanda değiştirebilirsin.

ben sadece "kimya" bölümü ve "kimya mühendisliği" bölümünü karşılaştırabilirim, gördüğüm ve emin olduğum için o da. kimya mühendisliği bölümünde kimya bölümünde öğretilen kimyanın yarısı bile öğretilmiyor. ama meslek, iş bulma, çalışma hayatı vs bu gibi konular hakkında bilgi sahibi değilim.

farklı bir dalda çalışıyorum, sadece şuraya cevap belki verebilirim.
"kimya mühendisliğinden mezun olan biri, bir kimya fabrikasında çalışan ustadan daha bilgisiz mezun oluyorsa okumamızın ne anlamı var. gerçekten aklımı kurcalayan bir soru. sürekli aklıma takılıyor."
bu çok normal bir durum, adı üstünde adam usta ve sen öğrencisin :) diploma seni mühendis yapmıyor. senin 1 yılda aldığın dersi, adam çok stresli bir zamanda belki 1-2 saat içinde halletmeli. ve sürekli pratik imkanı var. kritik nokta, senin öğrenme kabiliyetin adamdan daha fazla.(genellikle) sen işlerin nasıl yürüdüğünü 1 yılda öğrenirken belki o 5 yıl içinde öğrenecek. veya adam yeni bir şey görünce şaşırıp anlamazken, sen çok kısa bir zaman içinde kavrayabileceksin. teknik olarak 0 olduğunu, ama istersen ve vakit ayırırsan o adamdan daha teknik olabileceğini kabul etmelisin.
mühendislik eğitimi sana öğretmemeli, öğrenmeyi nasıl yapacağını vermeli. yoksa, senin aklın alıyor mu 4 yıl içinde ders geçerek mühendis olabileceğini? :)

kimya mühendisliği mezunu bir arkadaşım bankada işe girdi, diğeri de yine alakasız bir iş yapıyor.

belki sorun onlardadır tabii bilemem.

@lanetolasibeyaz

tabiki haklısın. fakat konuştuğum kişi şunu demeye getirdi. mühendise 2x lira para vereceğime, ustaya x para veririm. mantık bu. haksız da değil.

o da normal. başlangıçta biraz sıkıntı tabi ki çekilecek. kendimden örnek vereyim. benim 4 katım kadar para alan usta var :) ama ondan 5-6 sene sonra başlayan adam da onun 2 3 katı kadar alıyor. klişe olacak ama, olay gerçekten sende bitiyor. işi öğrenip onlara kendini mecbur bırakırsan, kozlar senin eline geçer. bu defa onlar sana para teklif etmez, sen şu şartlarda çalışmak istiyorum dersin.

bir arkadaşım öğrenciyken, yaklaşık 1 yıl aylık 300-400 liraya çalıştı. bazen parasını bile alamadı :) oradan alacağını aldıktan sonra, kurumsal bir yere başvurdu. onlar da kaçırmak istemedi elemanı, çünkü gerçekten iyiydi. ve ilk ciddi işi için 3500 civarı paraya anlaştı.

benim minicik tavsiyem ne yap et okurken mesleğinle alakalı bir işe bedava da olsa gir.

kesinlikle çok ümitsiz bir dal. ayrıntı vermeyeceğim ama öyle olduğunu bil.

muhtemelen üretim odaklı bir yerle görüşmüşsünüz. buralarda yıllarca aynı iş yapılıyor olabilir. hatta belki işin nasıl yapılacağı bile söyleniyordur iş isteyen firmalar tarafından. dolayısıyla burada tecrübe devreye girer. sizin patronun dediği doğru çıkar. ancak sıkıyorsa sizin patron bir araştırma veya geliştirme işine usta alsın mühendis yerine. yani afedersiniz ama çok vizyonsuz bir görüş olmuş.

öte yandan türkiye'de kimya alanında ne kadar ar-ge yapılıyor, ne kadar mühendise ihtiyaç var sorusu sorulabilir (yukarıdaki yaklaşımdan tamamen farklı bir olay).

Okul+ yabancı dil olayı çözüyor. Piyasada çok iyi kariyer yapan maaşlar alan kim muh var şartlar da çok iyi ama bu bir avuç yabancı sirket icin geçerli e onlarda ÖSS de max ilk 5'te görebileceğin okulların mezunlarını alıyor gerekirse mba falan yaptırıp tepelere getiriyor.

en ise yaramaz muhendisliklerden birisidir. birincisi kimyadan anlamaz kimyager isi ii bilir. genelde muhendisin gorevi kimya isleminin yapildigi ortamin dizaynidir bir nukleer reaktor dizayni uzerinde calisir veya kimyasal sentez platformu gibi veya en basitinden bir hastanedekibakteri test kitinin icini dizayn eder.

genelde biz de kimyager kucuk isler yapar yani oyle buyuk bir platforma ihtiyac yok muhendise de gerek yok, muhendis uretim de isin icine giriyor ve verimli reaksiyon ortamini tasarliyor o yuzden bu ulkedeki en ise yaramaz meslektir.


kimyagerlik bence daha degerli hic birsey olamzsan sentetik uyusturucu dizayn eder piyasaya mal verirsin.

bu arada benim ark kim muh tu pilot oldu thye girdi 15 bin alacak ayda

işsizlik garanti gibi bişey diyosunuz yani kısaca. çok kötü. okurken yapabileceğim bişey yok mu yani. işsizliği bile bile 4 sene daha mı okuycam ben. psikolojiye bak.

şimdik şöyle bir durum var bir çok kişide demiş kimya mühendisleri kimyadan anlamaz gibisinden bazi kimya forumları falan var oralarda belki dikkatini çekmiştir kimya mühendislerine "sen kimyayı nerden bilicen mühendis" falan diye dalga geçerler biraz haklılar kimya mühendislerinin genel anlamda işleri kimyasal prosesi yönetmek gibidir aslında o yüzden kimyadan ziyade kimyanın sanayide kullanımıyla ilgili ve mühendislik dallarıyla ilgili bilgileri mevuttur.

ama türkiyede patronlar genelde işi bilmediklerinden (denyolar) laboratuvarına kimya mühendisi almaya çalışıyorlar böyle bir durum mevcut zannediyorlar ki kimya degilmi onlarda yapar gibisinden tabi ki yaparlar bir fabrikadaki analizleri bir adama 2 ay göstersen o da yapar ama ama arge ye bir faydası olmaz sorunları gideremez v.s v.s. benim genel düşüncem türkiyede ota boka "mühendisi" ünvanı verme merakından kimya mühendisliği diye birşey çıktı. yanlış olmasın gereksiz demiyorum eğer kimya mühendisini kendi alanında eğitiminin devamında çalıştırırsan çok faydalılardır.

bir kimya mühendisi bir ustadan daha bilgisiz mezun oluyor diyemezsin en kötü eğitimi alsabile ama usta dediğin adam 10 senedir aynı işi yaptıgından onun için rutin olur ve sana istesende istemesende sanayinin her alanına ait eğitim veremezler öyle bir imkan yok zaten anca dal seçimi v.s v.s sırasında birşeyler yaparsın. ama bir usta da "akışkanlar mekaniği" "ısı aktarımı" "kütle aktarımı" "kimyasal proses" bilemez baktığın zaman bir kimya sektöründe ki fabirikada tamamıyla bunun üzerine kuruludur.
iş aslında birazda sende biter sen konunun özünde işi bırakıp öyle böyle mezun olma yoluna gidersen bir çok kişi bile senden çok şey bilebilir.

ben tamamen severek isteyerek kimya bölümü okudum mezun oldum her haliylede çok memnunum. eğer illa birşey istiyorsan benim sana önerim kaçıncı sınıftasın bilmiyorum ama imkanlarında varsa yandal,çap yapıp kimya bölümünede giriş yapman yolunca çünkü büyük ihtimalle ilk işin senin sektöründe laboratuvarda olacaktır.
birde şu durum var bir çogumuz bunu yaptı biraz diplomadaki unvandan mı bilemiyorum ama özellikle ben kimya mühendisi olarak yükseldiginde maaş durumun çok yükselebildiğinden (ben 23bin dolar maaş alanını biliyorum) genelde göz maaş olarak yüksekte oluyor bu da işe giriş sürecinde sıkıntılardan biri ondan dolayı belli süre sonra bir çok kimya mühendisi sektörü bırakma yoluna giriyor.
bir durumda şu bir çok firma diploma kiralama ne bileyim 1 mühendis alıp yanına tekniker alma yöntemine gittiğinden dolayı işe girme süreci sıkıntılı.

kimya mühendisi olarak çok büyümenin benim gözlemlediğim 2 yöntemi var
1.si idealist davranıp gerekirse yıllarca işsiz kalıp sonunda çok büyüklerden birine (petkim-tüpraşa) girip orada yüksek maaşla çok fazla yükselerek çalışmak
2.si maaşa çok aldırış etmeden tecrübe kazanıp basamak basamak firmadan firmaya atlayarak yükselmek.

sakın moralini bozma (kendim için diyorum) kimya dünyanın en güzel dalıdır pes edip vazgeçme ben sırf laboratuvarda olmayı ve "kimyager" ünvanını sevdiğimden kimya oldum işsiz de kaldım çok zorda iş buldum ama inanılmaz mutluyum halimden eğer sende birazda seviyorsan sende mutlu olursun ve gerçekten pes etmeden çalışırsan çokta yükselebilirsin.

ama eğer biraz da olsa tavsiye istersen benim her mühendisliğe başlayana söylediğim gibi kimya bölümüne çap map birşeyler yapın ve 2. üniversite hakkında "işletme" benzeri bir bölüm okuyun.

valla çok genelleme olacak ama iş sende bitiyor "xx şimdi ilaç mümessili" "yyy bilmem nerede muhasebeci" kısmını her gördükçe şunu diyorum ya okulda bir bok öğrenmedi ya işi hiç sevmiyor yada bu muhtemelen işe başlar başlamaz 3bin maaş istiyorum dedi.

iş bu yazılanların tamamı sektörün içinde olan hayvanlar gibi uzun süre iş aramış biri tarafından cümlelere dökülmüştür.

tr.wikipedia.org

tr.wikipedia.org

www.youtube.com

uk yani united kingdom, kuzey irlanda ingiltere iskoçya ve galler'den meydana gelir. britanya adası ingiltere'nin olduğu adadır. britanya adaları da o civar işte. ingiltere de uk'e bağlıdır yani o 4 ülkeden birisidir.

ayrıca irlanda cumhuriyeti britanya krallığına bağlı değil. hatta biz serbest irlanda derdik sanırım eskiden.

haftada 6 gün. yaz kış böyle.

her gün sabah sekmez.

eger yorucu bi günse bir de aksam, yazin minimum sabah aksam, aam arada terlersem gene dus alirim.

hafta içi her gün sabah işe gitmeden duş alırım. hatta sıcak havalarda akşam eve gelince de tekrar kısa bir duş alırım. hafta sonu da evden çıkacaksam çıkmadan önce duş alırım. dışarı çıkmayacaksam, kimse de gelmeyecekse, evde miskinlik edeceksem ancak kendim rahatsız olduğum zaman duş alırım.

tabiki hergün

canım ne zaman isterse. öyle her gün yıkanmak şart değil spor veya kirletici bir faaliyet yapmıyorsan. eğer kendini rahatsız hissediyorsan gider yıkanırsın. ister günde 3 kez, ister haftada 1-2 kez.

özellikle saçı her gün yıkamak zararlı, o yüzden gün aşırı (köpüksüz) duş ama saçları 2 günde bir yıkamak tercihim.

bir kaç sene önce gazetede sosyolog bir hatununun araştırmasını okumuştum köylerde banyo alışkanlığı gibi bir şey di.köydeki hatunları toplamış haftada kaç kez banyo yaptıklarını sormuş,birisi her gün demiş diğer hatunlar kıkırdamış yeni evli demişler,diğeri 3 gün demiş kıkırdamışlar bir diğeri ayda bir demiş kadınlardan biri onun kocası hasta demiş o zaman uyanmış sosyoloğumuz köylerde bonyo alışkanlığı cinsel ilişkiyle alakalıymış.şu anda öylemidir bilmiyorum.kendi adıma söylersek yazın sıcağa bağlı değişiyor bazen günde 3 bile oluyor kışın da her gün duş alırım.

evden her çıkışta, gelişlerde işten geliniyorsa mutlaka, 2 saattan uzun süren gezmelerden gelişlerde de mutlaka. yani ortalama günde 1,83

Bu cevapların üzerine kim artırıp da daha az yıkandığını söyleyebilir ki. Ne olursa olsun kirli sanılmak ayıp sayılır.
Ama ben çoğu insanın her gün her gün yıkandığını sanmıyorum. Tahminimce insanlar ortalama kışın haftada 2-3, yazın daha sık duş/banyo yapıyordur. Bu dediğim bile belli bir düzeydeki insanlar için tabii.

@firez ailenizle ya da bir kaç arkadaş kalıyorsanız belki banyo alma sıklığınız az olabiliyor, ancak ben tek yaşayan biriyim ve son 4 yıldır 2 günde aldığım duş sayısı keslinlikle 3 ün altına düşmüyor.. kimse buraya yazmak zorunda değil niye yalan söylesin ki .. dediğim gibi yalnız yaşamak etkiliyor bence, hatırlıyorum üniversiteyi ailemin yanında okudum ve o zamanlar yaz kış iki günde bir duş alıyordum.

@madik atak;
az bir yanılş anlama olmuş; ben, buraya yazanların abarttığını kastetmemiştim. Sadece, "daha az yıkananlar bu durumda yazmayabilirler" demek istemiştim.
Yorumunuz doğru olabilir, yalnız yaşayan kişiler için banyo organizasyonu daha kolay olabiliyor.
Ben de örneğimi çevremden, arkadaşların laf arasında bahsedişlerine göre filan yazdım zaten.

en az beş en çok on.

O arada bakmaları mümkün. Son on bine girdiğinde her an yazar olma ihtimalin var.

bakmışlar, beğenmemişler. başka bir ihtimal yok.

yazarlığınız onaylanmazsa sözlük kaydınız kapatılıyor.

Ben hesap niye kapatılmış olabilir ve sebebini nasıl öğrenirim diye soruyorum. Sorumun cevabı bu değil.

sorunun cevabı bu ne yazık ki. hesabın da kapatılıyor.
istersen iletişim'den yazıp sor ama cevap alamazsın gibi geliyor şu ortamda. moderatör olsaydı nickini ver biri denk gelip bakar derdim ama o da yok.

mail adresinize yedekleriniz gitmiştir. entry'lerinizi kopyalayıp buraya yapıştırın veya yeni duyuru açın, bakalım, yanlışlık olmuşsa düzeltilir. mod olsa daha kolay olurdu ama yine de halledilir.

bu soruya sanki cevap veriliyor. ben de 4binlerdeydim ve 1 gün sonra üyelik mesajımı gördüm.

istanbul kürt enstitüsü'nü bir araştır, unkapanında.

turkce gibi ogrenemzsin bir suru lehce var diyarbakirdaki kurtlerle kuzey iraktakiler anlasamazlar ayni dille, ayrica zazaca da vardir.

sen iyisi mi kuzey iraktaki versiyonu ogren cunku ilerde en cok isine o yarar herhalde.

kumbara sanat'ın kursları vardı geçen sene. bu sene de açarlar.

bence farsça'yı da düşünebilirsin. gramer aynı, kelimeler de çok benzer. onu halledince de kürtçe'yi daha rahat öğrenirsin. (kürtçe kursu bulmak zordur diye düşündüğümden böyle bir tavsiyede bulundum)

çok kolay öğrenirsin. Türkçeden bir farkı yok. Türkçe trabzonlu ile muğlalı anlaşabilior mu ki?


Kürtçeye geline Kürtçenin de standart bir lehçesi var. Yarın eğitim dili oldugunda herkes aynı lehçeyi öğreneceğinden problem olmaz.

- Hinker adlı çalışma kitabını alabilirsin.
-Kurdi-Der kursları var

bana da bir şey gelmedi. beklemekten başka yapılacak bir şey yok.

arkadaşlarıma 2 yılı geçtikten sonra cevap gelmişti.

Ve sonunda yanıt geldi. Çok ilginçtir buraya yazdıktan sonra cevapladılar.

"Sayın İlgili,

Yeni dönem kurs tarihleri MHK trafından belirlenecektir ve bulunduğunuz ilde başvuru tarih önceliğine göre kurs sıranız geliğinde size kurs tarihinden en az 15 gün önce bilgi verilecektir.
Saygılarımızla.."

bende 1. nesil var çok az entry girilmiş temiz.

sat panpa.

kaça gider acaba 1 ve 2. nesiller

bende de var 2. nesil. ne kadar verirsin?

Ben de öyle hissediyorum da ne yapalım öyleler. Bazıları bilmiyor, bazıları unutuyor, bazıları umursamıyor.

Edit: @xenophobe: 2-3 haftadır ilk defa tikle ilgili duyuru gördüm, insanların tik alamamasından rahatsız olmasından çok senin bunu görünce hallenmen ilginç bence.

Edit 2: Ayrıca bu kadar format kaygısı olan bir yönetimle bu tik olayının önemli olması gayet normal bence.

Edit 3: @sadun: Sen de mi tiklemeyeceksin yoksa :)

compumaster burayı okuyorsan alla aşkına kaldır şu tik sistemini. cevap yazan yazsın yazmayan yazmasın. anasayfadaki 50 duyurunun 60 tanesi tikle ilgili olmasın artık.

hissetmiyoruz, rahatsız etmiyor.

edit: senin 2-3 haftadır ilk defa görmen benim 4 senedir 1000 kere gördüğüm gerçeğini değiştirmiyor.

tik olayı önemlidir arkadaşım. kusura bakmayın o soruyu sorup cevap bekliyorsan sana cevap verenleri adam yerine koyacaksın. ayrıca hangi cevabın doğru ya da işe yarar olduğunu göstermesi açısından da önemli.

tik olayı nedense çok kafaya takılıyor. madem şu tik olayını duyuruyu açandan bağımsız oylamalı olarak da "cevap budur" a getirin herkes rahatlasın. 10 adet çoh doğru oyu alan adam tiklensin duyuru sahibinden bağımsız. cevap veren adam da çok büyük problemler çözdüğünün onayının verdiği sevinçle hayatına devam etsin.
hayır problemlere de bakıyorum, biri diyor ki kuşum hasta napayım, öbürü diyor ki kolaya buz koysam olur mu. diğeri çıkmış hangi filme gideyim. çok basit sorulara yine yüzeysel cevaplar ve tavsiyeler genelde. niye büyütüyonuz bu kadar.
neyse.

ben de daha yeni sorduydum. acayip bi durum. bence üye olurken tembihlensin tik atın cevap aldığınızda diye.

www.eksiduyuru.com

toptan atıyor olabilir ben 1 ayınkini yeni attım önceden mobilden girdiğim için.
hem önemli de değil,en çok tik alana bişeyde vermiyo compu

yardım ettin çıktın gittin. daha ne? tik koysa ne koymasa ne.. üşenmekle de ilgili değil bence.

Çok takmamak lazım belki bilmiyor olabilir, bu konu için yeni kayıt olduğunuzda ilk defa girenlere bilgilendirme amaçlı pop-up açılabilir. Daha çok verilen cevap kendisi için olumsuz olunca tiklemeyenler rahatsız ediyor beni.


Ekleme: tik atınca cevap verildiğinin zannedilip cevap vermekten vazgeçenler olabilir. Bu durumun önüne geçmek için de tik atmamış olabilir, sonra unutmuştur.

bu tik olayı boşuna getirilmedi sanıyorum. ekşi duyuru'nun özelliklerinden biridir bu. karşındaki adam duyuruna "cevap" niteliğinde bir şeyler yazmışsa, -olumlu/olumsuz farketmez- o tik konacak. bu kadar.

gerçi kullanıcıların çoğu bu özelliği bilmiyor galiba.

moderatorler istifa etti ortalık panayır yerine döndü. sanıyorum hala düzelmemiş.

kanzuk varmış bir tane..

valla eski kız arkadaşım ve onun ev arkadaşı dediğini yaparak intihar etmeye çalıştılar ikisi de ölmedi. ama tabii erkenden müdahale edildi.

hayat güzel?

cehennemde görüşürüz panpa

@terelelli, 35 tane içsem bile mi %1? Kas gevşeticiden bahsediyoruz hani bi de, herhangi bi ilaç bile olsa bi anda vücuda 35 tane almak, bünyeye bu denli kimyasalın girmesi bi şeyler yapmalı?

%1 senin ölme ihtimalin demedim ben. Rapor edilen ilaçla intihar vakalarının %1'i ölümle sonuçlanmış diyorum. Bunun içinde 30 ilaç alan da vardır, 3 tane alan gerizekalı da vardır 300 tane alan da vardır o kadarını bilemem.

Diğer soruna doktor olmadığım için şöyle olur böyle olur diyemem açıkçası, onun yerine başka bir şey anlatayım. Zamanında insülin koması bana çok mantıklı bir intihar şekli gibi gelmişti. Araştırdım, kendini insülin komasına sokmak bile çok zor. Normal dozun yüzlerce katını alıp da ölmeyen bir sürü insan var. Yüzlerce diyorum evet. 30 kas gevşeticiden daha etkilidir değil mi?

img1.loadtr.com

miğde ağrısından ölürsünüz çok acı çekersiniz.

valla aşırı doz alımlarında -terim ne kadar doğru bilmiyorum, ayrıca her aşırı dozda oluyor mu emin değilim- beyinin ajitasyon geçirmesi denen bir durum var. bu halde hasta kendini kaybederek etrafa saldırmaya başlıyor, bilinci kapalı ancak. intihar eden bir arkadaşımda bu durum olmuştu. hastaneye götürdüğümüzde önce uykuya daldı sonra ayaklanıp etrafa yumruklar tekmeler atmaya başladı, zayıfçana bir çocuktu ama bildiğin deli kuvveti geldi herife. bayağı bir yerimiz de morarmıştı. hasta bakıcılarla beraber 4-5 kişi zorla yatağa bağlamıştık. neyse ki ölmedi kerata ancak bizi patakladığını da hatırlamıyordu. diyeceğim odurki bu duruma geldiğinde ya evdekiler ya komşular çıkan patırtıyı duyarak intihar ettiğinin farkına varırlar zaten. ne gerek var hem niye intihar ediyorsun hayat güzel, başka da bir şey yok elinde, git birisine aşık ol, sev, seviş, sarhoş falan ol ne bileyim yap bişeyler işte bu yaştan sonra ben mi öğretecem nasıl yaşanılacağını sana :)

kaçanları da öldürdüler. yani illa ki kaçan olmuştur, kılık değiştiren, saklanıp bir süre sonra ortaya çıkan vs. ama tabiri caizse yeniçeriler kılıçtan geçirildi.

reha çamuroğlu'nun son yeniçeri romanını okursan her ne kadar fiktif bir roman dahi olsa sana bu konularda biraz ipucu verecektir

ben arşivleri az da olsa bildiğimden bir şey söyleyeyim. bazı gazeteler bu olaydan sonra yeniçeriler'in hortladığını falan yazmış. gördüğünüz yerde imha edin tarzında, zombi muamelesi yapmışlar adamlara.

kaçan eden olmuştur elbet ama yeniçeri olduğunu gizlemek zorunda kalarak. başarabilen olduysa da bilemeyiz yani.

olayın özü de 2. mahmud'un sultan 3. selim'in öldürülmesi üzerine kinlenmesidir bence. adam baya bildiğin katliam yaptı. kısa anlatılır geçilir ama aslında hazin bir olaydır bu.

geçmişte ordusunu katleden bir ülkeyiz. gerçi fırsat bulsa yine aynını yapacak insanlar da yok değil.

şimdi herkes esprili olsun diye "one teenage horny girl and boy friend" falan diyecektir :)

Bence her erkek esaretin bedelini izlemeli.

porno filmler

erkek izlemesi gerektiren ne olabilir ki?

"kadınları nasıl daha iyi tanırız" belgeseli ?

edit: "must see movies for men" diye listeler varmış harbiden.. aratınca çıkıyor bir sürü. ne gereksiz işler...

edit2: ben buraya herhangi bir film yazsam da olur ayrıca... mafya, hapishane ve eşcinsel konuları işleyen filmleri erkeklerin izlemesi gereken mi oluyor yani?

ben espri olsun diye kamasutra diyecektim.

big tits at work

"back to the future"
bakmayın öyle etkilenmiştim ben =)

bi de "click"
o kadar duygusal filmde ağlamadım da click'in sonunda ağladım arkadaş, izleyince anlayacaksın =)

Amk o kadar yazdım gitti ya :( Neyse baştan

Amelie (ciddiyim bak)
The Fall
Le Huitieme Jour
The Brokeback Mountain
The Godfather Serisi
Braveheart (ve türevleri)
Into the Wild
Mr. Nobody
Fight Club
Vanilla Sky (veya orijinali)
Das Experiment
Naked
Good Will Hunting
Dead Poets Society
The Usual Suspects
Forrest Gump
Ve belki Donnie Darko, One Flew Over the Cuckoo's Nest

Şimdi neye göre listeledim? Erkeğin yaşamını ele alış şekilleriyle listeledim. Belki Das Experiment daha alt sıralara gelebilir. Forrest Gump veya Good Will Hunting çıkabilir listeden. Bu filmler bir erkeği çok farklı halleriyle ele alıyor, çok farklı psikolojilerle ortaya koyuyor. İzlemeni tavsiye ederim. Amelie meselesine gelince bence hiçbir erkek bu kadar tatlı bir kadını ve filmi kaçırmamalı.

Ayrıca bunları şu an bilgisayarımda olan 50 filmden seçtim. Bu liste çok uzar. Aklıma gelmiyor çünkü.

(bkz: godfather)

nasıl da yazılmamış.

reservoir dogs liste başı

russian institute serisi.

scent of a woman

benim de oyle, duzenli olarak gunde bikac tane en begenilen entrym kotuleniyor. aciklamasi yok, entrylerinden birinde dusuncelerine ters bisey goren ezigin biri ibneligine yapiyor.

peki bir kişinin bir entrye attığı 10 oyun hepsi sayılıyor mu ? öyleyse çok saçma. bak artık ne yazsam kötülenmeye başladı.

öncelikle (bkz: seovi)

bir kişi 10 oy veremez bir entry'e. sadece 1 oy verebilir.

"ekşi sözlük tarafından edinilen bilgileriniz gizli tutalacak, anonimiteniz korunarak istatistiki veri olarak kullanılabilecek, bunun dışında paylaşılmayacaktır. ancak yasal zorunluluğun söz konusu olması ve yetkili makamlar tarafından usulüne uygun olarak talep edilmesi halinde ip adresiniz ekşi teknoloji tarafından ilgili makamla paylaşılabilecektir."

böyle de bir madde var ama?

siz de yanlış girin o bilgileri.

yanlis girmek en dogrusu.

1 yılı var en az

kaçıncı sıradasın

46684

hocam 1 yıl garanti aynen.

ben en son entry 2011 in 11. ayında doldurmuşum buna göre bugün 29248. sıradaymışım, buna göre 1 yıl doldurunca yazarlık olayı hikaye
daha çok bekleriz .... en az 2 sene diyorum ben.

zamanında 88bin'den girmiştim listeye, 5 küsür senede yazar oldum.

60binden girdim listeye,iki ay sonra birden 40bin oldum 3-4 ay sonra birden 10bin kişi daha öne geçtim.tam bir yıl sonra yazarlığım onaylandı.ama bu süreçte bir-iki istina hariç her gün sözlüğe girdim ve uzun süre bilgisayar başında kaldım.
kısacası sen de bir yıl kadar beklersin muhtemelen.

10 ay surdu benim macera.

ben 3 temmuz 2011'de 10 entry girmişim sıram yaklaşık 82 binlerdeymiş.

24 nisan 2012'de de yazar olmuşum.

en geç seneye onaylanır o hesap bence.

46681 oldu. hızla ilerliyorum. xoxoxo

ölür giderim valla

evet düşünüyorum. çok fantazi kurdum bununla ilgili, uzun uzun düşündüm, yes i can demek istiyorum. ama yalnız olmalıyım, 2. bi kişi ayakbağı olabilir.

ilaç vs stoğumuz yoksa biraz zor. bi üşütmede ya da enfeksiyonda gideriz bence.

kıyametine de bağlı aslında. mesela zombili bi kıyamet olsa pek çoğumuz hayatta kalabilir sanırım, sonuçta bi sürü şey izledik bu konuda bi sürü şey öğrendik. normal felakette daha zor olabilir.

paranoyakligin doruklarinda yasayan insanlar bunlar www.youtube.com az biraz matematik bilselermis keske.

ben kalabileceğimi düşünüyorum .. hayatta kalacak şekilde avlanabilirim veya toplayıcılık yapabilirim. barınma ve güvenlik sorunu yaşayacağımı da düşünmüyorum . daha önce 7 gün boyunca çok sınırlı su ile yüksek efor gerektirecek şekilde dağda açık alanda kaldım.

hastalık konusuna bişey diyemem. hastalık var hastalık var..

@comptrol, ben o adamlarla ilgili bir şey sormadım ki.

herşey şartlara bağlı o iş filmlerdeki gibi olmuyor.

olası bi doğal afetde insanın yapacağı pek bişey olmayabilir. herşey şansa bağlı. depremde,selde, nükleer saldırıda, salgın hastalıkta ne zaman nerede olduğun çok önemli.

soru ilk dalgayı atlattıktan sonra eğer hayatta kalmayı başarabilmiş isem ve sorun klasik şehir hayatının, alışveriş yapacak marketin barınacak evin artık var olmaması ise evet hayatta kalırdım. çoğu insan da kalırdı.

saçma.

Başlıktan yola çıkarak pek mantıklı değil efem, deizmle teizmin en klasik ayrımı ikisinde de bir yaratıcının olmuş olduğunu kabul etmelerine rağmen sonrasında teistlerin onun müdahale ettiğine, deistlerin etmediğine inanmalarıdır. Haliyle esasen mantıklı bir önerme değil eğer ki bu ayrımı net kabul edersek.

Edit: İzledim efem, yer yer doğru şeylerden bahsediyor lakin klasik inanan kafa yapısını bana kalırsa çok bariz bir şekilde zorlanarak esnetmeye çalışıyor. Hani "dinde her zaman mantık olmaz, olursa da iman olmaz" diyen arkadaşlar vardır ya, onun sıkıntısını besbelli daha bir yoğun çekiyor gibi.

Ama anlattıklarının hepsini bir arada alacak olursak bir laf salatasından farkı yok bence.

Türkçe Öğretmenliği veya Tarih Öğretmenliği bölümlerini okuyarak.

formasyon kalkmıştı ama sonra iptal edildi o karar diye biliyorum ben. en son durum ne bilen varsa yazar birazdan.

Kalktı, sonra "şu anda okuyanların hakları saklı kalmak üzere" şeklinde değiştirildi.

valla bi kalkıyo bi veriyolar. acayip.

tarih okumuş biri olarak açıktan tarih okuyan birisinin örgün okuyan birisi kadar donanımlı olacağını düşünmüyorum.

ayrıca açıktan uluslararası ilişkiler okuyorum ve örgünde okuyan birinin eline su dökemeyeceğimin farkındayım.

okusunlar benim için problem değil.

Bu çok saçma, öğretmen olmak için girenler olduğunu bilmiyordum gibi bir şey. Öğretmen olmak için edebiyat, tarih, felsefe ve sosyoloji okunur muymuş ya? Bu kadar önemli bilimler, öğretmen yetiştirmek için mi varlarmış? Ne tuhaf bir kafa yapısı. Neyse krallıktan çıkmamam iyi oluyor herhalde.


Hayır oluşturmuyor. Benimle aynı haklara sahip olan bir insan tanımıyorum.

Sosyoloji 3. sınıfım ve hala devam ediyorum. Bu bölümü de örgün okuyorum. Hiç de pişman deiğilim. Sana şunu söylemeliyim örgün öğretim okuyan insanla açık öğretim okuyan insan arasında emin ol dağlar kadar fark oluyor. Aynı bölümü açık öğretimde okuyan bir kaç kişiyi de çok yakından tanıyorum ama onları görünce hiç çalışmadığım bi konu hakkında öğretilenler kat kat bana dönüyor. Acı ama gerçek bana öğretilen şeylerin yüzde on u na sahipler. Diceksin herşey sana öğretilen teoriler, kuramlar... vs mi, yaşadığımız gerçeklerle çok farklı haklısın ama şunuda unutma örgün öğretim okuyan insan üniversite ortamında o gerçeklerle yüz yüze kalacaktır merak etme... Amacım da bölümü bitirince öğretmenlik değil ha olursa o onu da yaparız ;)

edebiyat okuyorum örgün.tek kitap okumadan mezun olan adamlar var bak edebiyat diyorum.adam açıktan okur imkanı buna yetiyordur ama bu alana ilgilidir.kendini yetiştirmiştir.bölümün hakkını vermiştir.okul önemli değil iş okuyanda bitiyor.açıktan okuyordur birikimi kültürü süperdir adamın. ben onu alkışlarım.istediği yere gelsin.istediği imkanları elde etsin.

www.youtube.com

www.google.com

hiç belgesel izlemiyorsunuz değil mi?
marsa araç gönderen aya mı çıkmadı?

Aya cikildiginda bi plaka gibi bir sey birakildi diye biliyorum.Yeri yurdu belli galiba dunyadan tam ona lazer gonderince geri donuyor.

belgesel izliyoruz hacı. marsa araç gönderilip aya çıkılmamışta olabilir :)

madem aya çıkıldı neden o bayrağı göremiyoruz ?

ben pek inanmıyorum

tamam marsa robot gönderildi ama 1959 da değildi

Proje üzerinde 400000 kişi çalışıyordu. Bunların hiçbiri uyanmadı olaya ya da bildikleri halde ses çıkarmadı öyle mi?

Yok , açıkçası bende inanmıyorum ay muhabbetine o zamanlar aya gidecek teknoloji yoktu, uzay aracını kontrol edecek düzeyde bilgisayar bile yoktu, ama çok güzel sahne sanatları ve gelişmemiş teknoloji sayesinde insanları uyutmak çok kolaydı

Ben de pek inanmıyorum açıkçası.

Ben de inanmıyorum. Her ne kadar devletlerin ve şirketlerin elinde bulunan teknoloji bildiğimizden kat kat ileri olsa bile uzay seyahatleri çok ciddi bir konu. Hem ayrıca geçtiğimiz 1-2 sene içerisinde ay seyahati ile ilgili dökümanlar, fotoğraf ve araştırmaların kaybolduğunu, arşivlerinde bulunamadığını bildirmişti Nasa.

Düşünsenize, başka bir gezegene insanlı araç yollayıp iniş yapıyorsunuz ve bu projenin sonuçları kayıp. Hadi lan oradan olur mu öyle şey !

İnsanlardan o kadar çok bilgi saklanıyor ki biz bu dünyada yaşamıyor adeta deneye tabi tutuluyoruz...

biraz tereddütlerim olmasıyla birlikte bir de şöyle bir şey var, niçin bir daha hiç gitmediler?

aya gidildi tabii ki. şu ana kadar aya gidilmediğine dair ortaya atılan bütün iddialar çürütüldü. zaten yakın zamanda ayın insanlar tarafından bırakılan izlerinin görüldüğü bir fotoğrafı da çekildi.

www.nasa.gov

Bence zamanında Sovyetler soğuk savaş sırasında Amerika'yı tokat manyağı yapıyordu. Ruslar aya gidip ordan Amerika'ya el sallayınca kompleksli Amerika da Bağcılar'da bir fotoğraf stüdyosuna Kilyos'tan getirilen kumları doldurup Rusya'ya el salladı. Yemedik tabii. Daha sonra sunulan fotoğraflarda onlarca hata tespit edildi ama örtbas edildi tabii hepsi.

Azcık fotoşopla ben de aya gidebiliyorum evde canım sıkıldıkça.

Bir daha neden hiç gidilmedi diye sormak da konu hakkında hiçbir şey bilmediğinizi ortaya çıkarabilir. 6 kere aya insanlı uçuş yapıldı.

ayrıca durmadan neden bi daha gidilmedi diyenler için: aya gitmek çok masraflı bir proje. yeterli araştırma yapılıp, örnekler ve bilgiler toplandıktan sonra çok bir anlamı kalmıyor tekrar o masrafı yapmanın. riski de çok yüksek. bir kere hedefe eriştikten sonra, aynı albenisi olmadığı için nasa şu anda mars odaklı çalışmalar yapıyor. ancak gelişen teknoloji ile birlikte son yıllarda tekrar yeni bir seyahat yapılmasının gündeme gelebileceği söyleniyor. 2020'li yıllarda insanoğlu aya tekrar ayak basabilir.

edit: en.wikipedia.org burada tüm teoriler ve karşılıklarını bulmak mevcut.

O zamanki teknolojinin cok yetersiz oldugunu dusunenlere ufak bir hatirlatma olmasi acisindan www.bbc.co.uk belgeselini oneriyorum, tamamini elbette izlemek zorunda degilsiniz cunku konuyla birebir alakali degil fakat belgeselde de vurgulanan ve anlatmak istedigim halen 1950lerin fotograflari kullaniliyor daha iyi goruntulenemedigi icin.

23.30

star verecek

ocak ayını bekleyeceksin. notların fena değil ama senin bölüm çok fazla eleman arıyor mu bilemem.

akademikpersonel.org diye sanırım bir site var, orada daha fazlasını öğrenebilirsin.

%50 ales
%35 diploma notu
%15 kpds veya üds

bu şekilde ortalamalarını alacaksın.

diploma notunun 100'lük sistemde kaça denk geldiğini öğrenmek için yök'ün sitesindeki tablodan bakabilirsin.

Yağları kasa dönüştürerek.

edit: Sanırsın ki herkes Arnold Schwarzenegger.

Onu yapmak için nasıl bi beslenme programı,vg programı izlemeliyim. Zaten vücut geliştirme yapıyorum.

yağlar kasa dönüşmez. hiç mi biyoloji dersine girmediniz.

yağ oranını düşürmek için kardiyoya devam. beslenmede proteine ağırlık verin, karbonhidratı biraz azaltın.

disfircasiyimben özelden gelip "ne cahil insansın ya" demişsin. senin ne kadar terbiyesiz ve tartışmaktan aciz bir insan olduğunu ifşa edeyim dedim öncelikle. mallara da ekledim, boşuna mesaj atma.

gelelim cevaba:

yazdığınız şeyi okuyun sonra ahkam kesin.

yağ dokusunda azalma ve kas hacminde artış aynı anda gerçekleşir evet, lakin vücuttaki mevcut yağlar kasa dönüşmez. yağ yakımı ve kas artışını aynı anda gerçekeleştirmek mümkündür fakat pek kolay bir iş değildir. zira beslenmenizde harcadığınız kaloriden daha azını almanız gerekir. bu da kazanacağınız kas miktarını azaltır. hülasa vücudunuzda 1 yılda oluşturabileceğiniz kas azami 12 kg olur.

esasen öncelikle vücuttaki yağları yakmaya yönelik kardiyo çalışmaları tavsiye edilir. istenilen yağ oranına ulaşıldığında beslenmede karbonhidrat arttırılır.

karbonhidrat yerine yiyeceğiniz az bir miktarda kuruyemiş size makarnanın verdiğinden daha kaliteli bir enerji ve yağ sağlar.

184 ve 80 kilo olması yağ oranının düşük olduğu anlamına gelmez. 175 boyda ve 75 kiloyla 100 cm bele sahip adamlar olduğunu da hesaba katın.

1 bölgesel zayıflama diye bir şey yoktur.
2 yağlar kasa dönüşmez.
3 cahille tartışılmaz.

"bölgesel zayıflama yapacaksın, yağlarını kasa dönüştüreceksin, ne cahil insansın ya" diyen ve yazdıklarını silen disfircasiyimben'e cevaben yazılmıştır.

historien +1 olmak üzere,

kuzeninin kas kütlesinin senden fazla oluşu bu farkı yaratmış olabilir, bir kere iri bir adam oldugunuzu aklınızda çıkarın, iri falan değil aksine cılız fakat bol yağlı birisiniz kas oranınız düşündüğünüzden daha az ve evet gereken yağ oranına ulaştığınızda cücük gibi kalıcaksınız.

benim önerim biraz ondan biraz bundan olmak üzere,

bir set içindeki tekrar sayınızı ay içinde,

ilk hafta 12, ikinci hafta 8, üçüncü hafta 6 ve son hafta 5 olarak düzenleyip, hareketlerinizi uzman eşliğinde ayda 1 yenilemeniz.

bu sizin gibi (şu anki durumunuzu göz önünde bulundurarak konuşuyorum) karma vücutlar üzerinde iyi bir etki gösterecektir.

diyetinizde, protein alımını maksimum (minimum kilonuz x 1,5 gr), karbonhidrat alımını da düzenli dağılım yaparak (genelde antreman öncesine yığarak) ayarlamanız gerekmekte ki beslenme hakkında en ufak birşey bilmiyorsanız, bildikleriniz sadece kulaktan dolma bilgilerse, en yakın devlet hastanesindeki diyetisyen eşliğinde yapmanızı öneririm.

2.5 ay bu spor için hiçbirşey sakın bilinçsizce hareket etmeyin, yıkımınız büyük olur ve bu sefer onu toparlamak için uğraşırsınız.


Ek bilgi, uzun tekrarlı hafif ağırlıklı setler aerobik glikoliz odaklı enerji üretimini arttırır ve bu da dolaylı olarak kas kütlesini azaltır.

Yani, eğer sadece yağların yakımına odaklı bir spor yaparsanız ki bu depo karbonhidratların tüketilip, ek enerji sağlayıcı olarak yağ yakımı demektir, kas kütlesini arttırmaz, azaltır.

benimki bozuk mesela.

çevre meselesi. kaldı ki kızların cepte adam tutma mevzusu daha abartılı bence. bu da benim çevremle alakalı.

kadının erkekte gördüğü "işte o kişi" algısı ile erkeğin kadında gördüğü "işte o kişi" algısı farklı olabilir.

bir de "sen benim hayatımın kadınısın" demek, seni kimseyle aldatmayacağım demek değildir. iki ayrı sadakat gerektirir.

farklı sadakatler derken?

Hakikatten mi ya !!!????

benim sütüm sağlam.pınar süt. o yüzden sıkıntı olmaz. ama aynı bozukluk sizde de var. pastorize süt gibisiniz 1 günde bozuluyorsunuz.

(tüm erkekler için konuşmuyorum.)

özet olay şudur: başka kadınlarla yatmak erkeğin diğer kadına sevgisi ve saygısını azaltmaz. başkalarıyla çatır çatır yatıp sevdiği kadının sıcak kollarına dönüp bebek gibi uyuyabilir.

skywalker arkadaşım iletime 'Neden üzülen hep kadınlar o zaman,hı hı hı?'' diyerek devam etmek istiyorum!

11.ci amerikalı arkadaşım, aynı özgürlüğü sevdiğin kadına da verir misin peki?Bu da gerçek bir soru! Karşı atağa geçmece falan değil

erkek birine hayatımın kadını dediyse, öyledir. ama bu başka kadınlara meyil etmeyeceğinin teminatı değildir. diğer kadınlara meyil etmesi de onları hayatının kadını olarak görmesi demek değildir.

birine hayatımın kadını demek bir sadakat.
seni kimselerle aldatmayacağım başkasına asla bakmayacağım demek ayrı bir sadakat.

bilmem anlatabildim mi...

Vallahi anlattın. Ama o iki olgunun arasındaki farkı sezinleyemiyorum. Belki bende hata vardır. Yani ben bir kadın olarak seviyorsam erkeğimin hayatında varımdır (bknz: hayatımın erkeği) e eğer hayatımın erkeğiyse de başkasıyla yatıp kalkmam. Hem bunu onurlu bulmam hem de içimden gelmez

ben bir erkek olarak, kız tarafında gördüm bunu.
erkekler başkasıyla olunca fark edebiliyosunuz, kızlar daha gizli, üstü kapaklı şekilde yapıyor.

doğa ile alakalı bence. sonuçta bir zamanlar hayvandık.

Peki bu danışıklı dövüşü normal mi karşılıyorsunuz arkadaşlarımmm?

senin gözünde, hayatının erkeğinin dışında bir erkeğe bakmamak kendiliğinden gelen bir sadakat. bu bir içgüdü, iyi huy, ya da senin ifadenle karakter sahibi olma durumu.

ama her erkek için böyle kendiliğinden gelen bir sadakat olmayabilir.
erkeklerde ayrı ayrı işliyor bu mekanizma. (hayatımın kadını- senin üzerine gül koklamam durumu)

diğer söylediğin,
bir kadının bir erkekte böyle bir durumla karşılaşması bana çok normal geliyor. bir erkek de bir kadında böyle bir durumla karşılaşabilir tabi. cinsiyete bağlı değil diyebiliriz.

Garip şeyler çıkacak buradan. Öyle hissediyorum!! Devam etsek çok güzel olmaz mı?

erkek olmakla alakası yok kadınlar da yapıyor bunu. sebebi ise heyecan aramaktır. sevgilin varken, ona aşıkken yine de bir başkasıyla flörtleşirsin çünkü bu heyecan verir. erkeklerin ya da kadınların %şu kadarı bunu yapıyor diyemicem malesef.

Sanki beni tanımladın. Hem de iyi tanımladın. Aynen böyleyim.

toplumsal... yani, ogrenilmis bir sey bence bahsettiginiz. buralarda boyle bu, disarda bu kadar degil. "pic" dediklerine benzemek istediklerini dusunuyorum genc erkeklerin... ama disarda da orada da sevgilisi varken digerlerine bakmayan kadin yahut erkek, insanlar var. bence durust olunca, durust insanlarla karsilasiliyor, olmayinca da digerleriyle...

erkek arkadaşların seni neyine göre seviyor önce bunu tartışmak gerek. aklına zekana davranışlarına mı, yoksa cinselliğine mi???

sizin etrafınızdaki erkeklerin sütü bozuktur. çevrenizi değiştiriniz.

Genelleme yapmak istemem biraz okuduklarımdan biraz gördüklerimden hareketle konuşayım/yazayım: Kadın güven ararken erkek haz arıyor. Haz dediğimiz şey de "güvenli" ve "ciddi" ilişkilerde bir yerden sonra erkeğin o aradığı formundan başka bir forma evriliyor. O heyecanlı belki biraz daha içgüdüsel, vahşi şeklinden sevmenin ve sevilmenin verdiği biçime dönüşüyor. O noktaya gelince de erkek sıkılıyor ama bir taraftan da elindeki kaybetmek istemiyor ve hoşgeldin çokeşlilik! Erkeğin o biraz eksik kalmış duygusal yönünü beslemesi için illa ki bir kadına ihtiyacı var bence. Önce anneye sonra anneden kopuş ve başka bir kadın. O kadını kaybetmeyi göze alması ya "bir şeyleri kaçırıyorum" hissinden ileri geliyor ya da o kadından bir anlamda korktuğu için vazgeçiyor. Erkekler neyi niye yapıyor diye düşünürken bir kadın gibi düşünmemek lazım "erkekler oyun ister" oyun yoksa, mücadele etmesi gerekmiyorsa sıkılıyor. Diğer taraftan da dediğim gibi ortada bir sevgi olmadan sadece hazza dayalı ilişkiler olunca da bir yerden sonra sanırım yıpranıyorlar. Diye düşünüyorum.

Mahkeme kararı falan gerekir bu tür bir değişiklik için. Aksi takdirde mümkün değil.

Herkes kafasına göre istediği yerde "doğmuş" olurdu yoksa.

mahkeme kararıda hastane doğum belgesini görmeden değiştirmez diye düşünüyorum yokmudur başka çaresi?

yeni doğan birisi için bir şekilde hallediliyor da sonradan değiştiremiyorsun.

T.c kimliği ne dmek ayrıca bölücüler gibi? TÜrkiye Cumhuriyeti yazmak ya da kimlikteki doğum yeri değiştirme yazmak zor mu geliyor?

pardon kardeşim bende şimdi farkettim hatamı hemen düzeltiyorum

gerçekten bir yanlışlık yoksa değiştiremezsin.

sorayim ben de hemen bir sey arada
peki beyoglu'nu istanbul olarak yazdirabiliyor muyuz?

yok la bekliyor bizim okul da.

kardeşimin okul kaydı için 180 lira harç yatırdık cuma. benimkiler belli değil. şu haliyle duruyor, ama beklenti de var.

ek: adnan menderes üniversitesi için yatırdık, esogü için beklemedeyiz.

@repins
hangi okul için yatırdınız?

İkinci öğretimlerde durum nasıl olacak bakalım..

harçlar kaldırılacak. yani öyle diyorlardı aslında?

bu yıla yetişmez gibi duruyor. çatır çatır ödeyeceğiz galiba yine.

haber yok daha, sizce ikinci öğretim yatıracak mı peki beyler?

bence de bu seneye yetişmeyecek, en erken ara dönemde kaldırılabilir.

ikinci öğretimler için kaldırmaları çok saçma olur. o yüzden, ikinci öğretimler için sadece indirim olacağını düşünüyorum.

İkinci öğretimler için neden saçma oluyor ki? Tek farkı ders saatleri olan -ki çoğu zaman birinci öğretimlerle beraber olan- bir eğitim için neden kat kat kat be kat! fazla harç ödeyeceğiz? Parası çok diye seçmiyor onu seçen, rahatlığı cazip gelmiyor, puanı ona yettiğinden seçiyor çoğu zaman. Ben onlardan biriyim.. Eğitim parasız olacaksa şayet; 2. öğretim diye ayrılmamalı sanıyorum. En azından daha makul bir ücret olmalı sanki. Hiçbir değişiklik getirilmez ise, vay halimize.

@balekmek
inşallah ikinci öğretimler için de düzenleme yapılır, ancak hüseyin çelik'e bu konu sorulduğunda ikinci öğretimler için harçların kaldırılmasından yana değilim dedi. zaten onun maksadı belli dedi. sanki biraz zor gibi.

ben de 2. öğretimim. şahsen, örgün öğretim için kalkacaksa harç. ikinci öğretimler için sadece indirim yapılmalı. 1.155tl harç ödüyorum mesela. yarıya inebilir. ikinci öğretimler için kaldırılması cidden çok saçma bir uygulama olur. örgün öğretimler isyan eder o zaman, kimse sabahın köründe derse gitmek istemez.

Bu açıklamadan haberim yoktu, an itibariyle hislerimi paylaşsam pek iyi olmaz sanıyorum.. İkinci öğretim okuyan öğrenciye bir darbe dahadır! Bizim babamız millet vekiliydi çünkü, paramızı dağıtacak yer arıyorduk, okulun yoklaması da genelde olmuyormuş diye, ''maksadımız da belli'' olunca keyiften seçtik elbette. Ah ah.

Arada farkın olması değil; arada kat değil de katlarca! farkın olmasıdır canımızı sıkan elbet. Birinci öğretim harcı kaldırılıyorsa eğer, ikinci öğretimde yapılacak makul fiyat haktan ötedir, kaçınılmazdır.

birinci öğretimler 185 TL öderken ben 770 TL ödüyorum.bu da adama koyuyo tabi...puanım oraya yetti anca,keyfimizden seçmedik.200 tl ye insin razıyım...

yok hacım aynı götüm gibi 95. Çok ram yiyor. 3.1 rulez

(bkz: kurt rambis)

İşlemcin nedir? Eğer 486'dan aşağı ise kurtarmaz. RAM de bi 8 MB filan olmalı en az. Eğer bilgisayar bunları karşılamıyorsa hiç kasma. Intel yakında pentium'un yeni bir sürümünü çıkaracakmış, onu bekle istersen. Yeni bir bilgisayar düşünebilirsin.

ms-dos neyine yetmiyor, komut sıkıntısı çekiyorsan yardımcı olalım.

Çok teşekkürler belki biraz daha bekleyip çıktığında windows 96'ya geçerim.

Git bence. Görmüş olursun.

alti yildir tatile gitmiyorsan, her yer guzel olur. ayrica Burhaniye de guzel bir yer.

Oralar (buralar)güzeldir. Ören'i mutlaka görün. Ayvalık'a doğru da inebilirsiniz, yakın sayılır.

ayvalık-altınoluk-altınova taraflarını öneririm.

üstteki yerlere ek olarak akçay'a da gidersin.

emeklisiyle birlikte genci de boldur ören'in. ama eylülde tenhalaşır. gece alemi istiyorsan ve sadece ören'de kalacaksan tavsiye etmem. ama şöyle bi şey önerebilirim. gündüz denize ören'den girip konaklamayı ören'de yapıp akşamları akçay, altınoluk, ayvalık yapabilirsiniz. ören'de kalın diyorum zira diğerlerine göre görece daha uygundur fiyatlar.

okunabilir. ikinci üniversite kapsamında sınava girmeden direkt bir bölüm seçip okuma hakkınız var lisans öğrencisiyseniz. kasım gibi başvuruları oluyormuş takip edin derim.

okunabiliyor. sınava girmeye gerek yok. üniversitedeyken okuyan arkadaşlarım vardı.

kontenjansız bölümler okunabiliyor.

08.30-17.30 arası çalışıyorum. İş yerim evime yakın olduğu için mutluyum.
Kardeşim 08.00-17.00 arası çalışıyor, eskiden 5 dakikalık mesafede oturuyordu ve çok mutluydu ama artık İstanbul'un diğer yakasına taşındı ve zorlanmaya başladı.

Cost Control (Maliyet Kontrol); Aysonları hariç, 08:00 - 17:00, fakat ay başları yoğun çalışıyorum. Bir sıkıntım yok.

sabah 8 aksam 18,20. 7,30da şirkette olup 18,30da çıkıyorum. ayda bir de cumartesi günü 8,30 - 13,00 çalışıyorum.

şirket şehrin dışında olduğu için hafta içi bir hayatım yok arkadaşlar mütemadiyen buluşurken ben gidemiyorum tek memnuniyetsizliğim bu.

sabah kafama göre 8-9, akşam 6. cumartesi olmayaydı iyiydi. yol olmasa fena değil. damn metrobüs!

Yazılı mesai 9:00-18:00, fiili mesai 10:00-17:00, yer üniversite, evim bir dakika mesafede, gayet mutluyum evet.

8-18 arası çalışıyorum. evim izmir işim manisa'da, memnun değilim.

@hamsi hayır o abla benim işyerimde :)))

08:00-17:00 arası 6 gün çalışıyorum. ev-iş arası 45 dk. eh nefret etmiyorum en azından..

8.30 - 17.30 haftasonu yok. yol 1.5 saat. 1 - 2 saat yemek arası, istediğin zaman sigara molası çay molası. yol dışında her şey güzel.

not: yolun amına koyim.

haftada beş gün 9-6

eyi yani..

bu arada iş yapın lan, sözde herkes çalışıyor şu saatte. hayatımız yalan.

08.00 - 18.00. 10 saat dirsek çürütüyorum. Ama c.tesi çalışmıyorum. 9-5 en güzeli bence

5 gün 9-18. lehime esnek olarak.

09:00-18:00, hafta sonları istisnai durumlar ( yurt dışından misafir vesaire ) çalışmıyorum, yarım saatte rahat rahat işte oluyorum. çok memnunum. uzun yıllar otelcilik sektöründe saat, izin, bayram, yılbaşı doğru dürüst bilmeden çalıştım. şimdi kendimi erken emekli olmuş gibi hissediyorum :)

08:30 - 17 :30 servis kapıdan alıyor gayet memnunum..

08-16 , haftasonu yok. yol azicik uzun, bir saat gel bir saat git, gunde iki saat direksiyon salliyorum. otobuse binersem bibucuk saat her yon. yol disinda cook memnunum :(

yazın sabah genelde 9-10 akşam da en erken 7-8 bazen 9buçuk-10
kışın sabah 9 akşam 6-7

haftasonu tatil yapmıyorum. haftada 6 gün çalışma ve genelde pazartesi veya salı tatil yapıyorum 1 gün.

ev iş yerine yakın.

pek memnun sayılmam ama kendi iş yerimiz işte.

bir hafta 08.00 - 18.00 diger hafta 10.00 - 20.00
bir gun hafta ici, bir gun hafta sonu iznim var. istersem birlestirebiliyorum ama ayri ayri daha guzel oluyor, hafta nasil geciyor anlamiyorum bile.

telekom, 8 - 17. işle ev arası 5dk, o yüzden keyfim yerinde.

bir gökdoğan olacaksam inanıyorum. hamamböceği olacaksam inanmıyorum. ama önce insan olmak lazım.

neden olmasın?

yok keke

inananlara saygı duymakla beraber, inanmıyorum. o değil de yeniden topraktan dirileceğine inanan adamların bu tür inanışlarla dalga geçmeleri bana çok komik geliyor.

Var. Bu arada karmaniz cok kotu olmadigi surece oldugun seyden insan) daha asagi seviyede var olman imkansiz. Ha bir de reenkarnasyon sonsuza uzayan bir dongu degil, dunyaya gelme amacimiz zaten bu reenkarnasyondan dongusunden/zincirinden kurtulmak. Buna da islami literaturde insan-i kamil olmak, budizmde aydinlanma -buddhahood- hristiyanlikta kingdom of god'a -tanrinin kralligina- ulasmak deniyor.

Bu da Mevlana'dan: Ben de cansız varlıkken öldüm, yetişip gelişen bitki oldum; bitkiyken öldüm, hayvan biçiminde tezahür ettim. Hayvanlıktan geçip öldüm, insan oldum; öyleyse ölmekten korkmak niye? Hiç daha kötüye dönüştüğüm, alçaldığım görüldü mü?

ben inanmıyorum ama inanana da bişey demem.

@melankoli basili, mevlana'dan yaptığın alıntıdaki farklı bir durum. tasavvuftaki kavs-i nüzul ve kavs-i huruc reenkarnasyon gibi görünse de başka bir şey. insan-ı kamil olmak tekrar tekrar dünyaya gelerek elde edilen bir şey değil ki.

İslam inancında sunni ve zahiri anlayışa göre kabul görmemektedir.Ama batını islam anlayışlarında bu inanç yaygın olarak vardır.Özellikle nusayrilikte (arap aleviliği) yaygın bir inançtır.Ülkemizde Hatay bölgesindeki bazı vatandaşlar arap alevisidir ve bu sebepten oralarda ufak büyük herkesten reenkarnasyonla ilgili hikayeler duyarsın.Batınılikte reenkarnasyonu iran aracılığıyla hisndistandan öğrendiği düşünülür.Gerçi sunni bir din adamı olan yaşar n. öztürk şöyle demekte(git:www.youtube.com )
Şahsen ben tüm inananlara saygı duymaktayım ama kendim ateistim ve ölümden sonra tekrar bu dünyada beden bulmak şöyle dursun öteki aleme bile inanmamaktayım.Ama ruh bilinç sahibi olmasada, bir enerji durumuysa belki bi şekilde bişeylere yarar kim bilir?
Ha bi de şu vardı :D (git: youtu.be)

Reenkarnasyon diyince aklım tek bişe geliyor : youtu.be

cennetle aynı şey bu dunyada yokluk çekenler kendilerini boyle teselli ederler.

inanmıyorum..

www.dinimizislam.com

atletizm fedarasyonu hakemlik kursu açıyor, onu takip edip başvurman lazım.Kurstan sonra başarılı olursan en alt kademeden başlayarak hakemliğe giriş yapabilirsin.

yav hep besyocuları öncelikli alıyorlar bu tip kurslara. pek de kurs açılmıyor.

bence faal atletizm hakemleri derneği'ne de ulaşıp bilgi isteyebilirsiniz.

www.fahad.org.tr

paçalı tavuk?

bizimkiler dizisinde ki katil in tavuğu

pacali papakli tavuk, yedigimiz tavuk.

katilin tavuğu değil beyler. katilin tavuğu yoktu zaten horozu vardı..

çok süslü bi tavuk, bence de paçalı bu.

spenç yada ispenç deniyor.(ülke ve cinsine göre değişiyor) paçalı bodur tavuk+horoz

yalnız onlar yıkıldıktan sonra roma hemen yıkılmadı ki.

Scipii: My family, the House of Scipii, are beloved of the gods. A proud boast, but true all the same. In return we have served Rome, ruled well, led her armies to glory; it has cost us dearly, despite the love of the gods. Sometimes the hatred of men is stronger. Our dead lie in many graves, put there by Carthaginian swords...and a few Greek ones. Even Roman blades have taken Scipii lives; that, we do not forget, or forgive. So, now our time has come. The spirits of the dead cry out for blood. I will lead our family in this undertaking. The gods will grant us vengeance. When Sicily is Roman, when Carthage is crushed, when the other Roman families are gone, when the world is mine...then I will stand before the gods and be worthy of their love. And worthy to rule Rome!

Julii: Gods...I hate Gauls. My grandfather hated them too, even before they put out his eyes. Did you think I'd be out here on the frontier without good reason? Yes, Rome needs a strong frontier. No, Rome doesn't need unwashed barbarians at her gates! So, that's why I'm here, the leader of the Julii: to bring Roman order to stinking Gauls. Revenge? That'd be good too. This war against the Gauls won't last long, and when it's done, I've got plans. This is all about power, power in Rome. Going down that road means dealing with all my rivals: the Senate, the Greeks, those Carthaginian elephant-riders, the Scipii and the Brutii families too. After all, the man who controls Rome rules the world...and one day, I will be Emperor.

Carthage: Last night, the crying of the children kept me awake...and I had a terrible vision. I saw the fall of our city: bleached bones under a harsh sun; Carthage, gone! Why would Baal send such a vision? He is not cruel; he has watched over us. We have had victories aplenty in war. Our merchants sail to all corners of the world. Yet even now, I fear. I cannot help it. We are the envy of lesser men. They tell terrible lies about us. They do not understand, so they lie. But the Romans, they are the masters of falsehood. War will come, I am sure of it. So. I will have no more false visions...and I think the children will be quiet tonight.


Bunlar da dönemin duygularını yansıt

Burada, aslında Roma için iki problem var. Öncelikle Kartaca Akdeniz'in karşı tarafında ve kuşatmasının zorlu olacağı kesin. Zira Roma, karacı bir devlet ve askeri operasyonlarda,normalde donanmasına değil lejyonlara güveniyordu.

İkincisi sizin sorduğunuz denge meselesi ile alakalı, Akdeniz'de ilk çağda korsanlık yaygın hem de çok yaygın. Kartaca Roma'ya düşman bile olsa güçlü bir devlet ve sahip olduğu otoritesi sayesinde korsanlığı engelleyebilecek kapasitedeydi. Roma, Kartaca'yı yıkıp da, kendisi o bölgede tam hakimiyet sağlayamazsa, Akdeniz ticaretini, korsanların sekteye uğratmasından çekiniyordu.

hiç bir fikrim yok kesin bilen biri vardır umarım

Ben de Jes Högh olarak tahmin ediyorum.

edit: solskjaerin verdiği linke bakarsak kimse giymemiş.

Benim de oyum orman faruk a

tayfun korkut

jes högh

aga o senelerde forma numarası sabit değildi ki.. tff'ye göre faruk da giymiş tuncay (akgün) da giymiş sabin ilie de giymiş..

www.tff.org

2000-2001

tayfun 7
högh 4
kemalettin 5
ilker 2 giyerdi. mantıklı sallayın :D

ben de olamam öyle.

cesareti kazanıyor.
erkeklerin her şeye evet cevabı alınmasının imkansız olduğunu, reddetmenin ve kaybetmenin de kazanmak olduğunu, kadınların her şeye evet demek zorunda olmadıklarını anlamaları gerekiyor.
reddilmekten korkan erkeklerin çoğu, büyürken bir çok garip, sağlıksız yargıyla kafası karıştırılmış tipler. ki erkeklerin çoğu reddedilmekten korkuyor, therefore, erkeklerin neredeyse tamamının kafası sağlıksız, garip ve basiretsizlik kavramından hareket eden bir sürü datayla dolu.

@fauxhumanitas biz de bir ingiliz rahatlığı ile yetişmiyoruz takdir edersin, bodrum'da düşünmüyorum bile ingilizlerle konuşurken. ama bir türk kızı "ayyy"lığı da var. benim genelde çekincem reddetmeyi usulsüz yaparsa çevredeki biri görürse endişesi oluyor daha çok. umarım betimleyebilmişimdir.

Kızlar garip, daha yeni bir duyuruda mememden bahsediyor diye 2 yıllık sevgilime cemkiriyorum, haklıyın dimi? Gibisinden bir kafa vardi. O kızın masasına gitsem tecavüz etti diyerek içeri attırır lan! :) bence bizim yaptığımız doğru olan ama her doğru olan eğlenceli ve macera dolu olmuyor maalesef. Geçenlerde otobüsten inen bir kıza inerken gulumseyip göz kirptim. Bu konudaki en buyuk çılgınlığım budur.

[erkeklerle ilgili sormuşsun. kızlar için geçerli olan kısmı yazsam mı emin olamadım o yüzden ilk başta beybiboy]
Rahatlıkla İngilizliği gerçekten bağdaştıramadım.
Sefil kızlara da gidip yanaşmayın bence zaten. Basit insanlar doğal seleksiyonda yok olacaklar umudumuz, yıl 2012, hala baki.
evet böyle pakt ve kurallar sadece bu konuda değil bir çok ilişki biçiminde konulmuş değil TR'de. anne-çocuk, sen-kuzen, one night stand-sen... etc.

Hiç tasvip etmiyorum.
Dating, flirting sayısı artmalı.
Herkes beğendiğine gidip söylemeli.

Kendimden örnek vereyim. Arkadaşımın şizofreni ile ilgili problemleri üzerine konuşurken, yan taraftaki çocuk, arkadaşımın dediğine göre bulunduğumuz ortamdaki en güzel çocukmuş, geldi ve "çok güzel şeyler konuşuyorsunuz, söyledikleriniz çok ilginç. ben de felsefeciyim, birlikte sohbet etmeyi çok isterim." dedi.
dünya naziği bir genç-adamdı.
"çok isterdim ama arkadaşım hasta ve gerçekten özel bir şeyler konuşuyoruz" dedim.
yani çok kritik ve ciddi bir mesele konuşulurken buna kulak misafiri olmaması gerekirken oluyor.
nezaketle yaklaşıldığında buna bile yumuşak tepki verilebiliniyor.

çirkin kızlar verir öyle ters tepkileri.
güzel kızlar nezakete nezaketle karşılık verir.
gidin güzel kızlarla konuşun barlarda.

mantık şu: böyle bir ilgiye alışmamış olan bir canlı, bu ilgiyi gördüğünde savunmaya geçecektir. bu ayyyy, ordan. yüksek ses çıkarmanın da bir savunma olduğuna dair araştırmalar okuduğuma yemin edebilirim.

etüd:
tamam çirkinlere de yanaşın. çirkinler arasında da çok güzel kızlar var. ama biraz utanç sıkılçsa anlaşılır la yüzünden. zarif olun. ince olun. MOROBO BON BONOBO MOYMON diye gitmeyin.
insalığı kurtaracaksa zarif olmak kurtaracak.

ben olamam.

ya bir de sevmiyorum bu olayı ben. kız arkadaşımla da tanışmaya çalışanlar oluyor, hoş değil bence. bilmiyorsun ki karşındakinin sevgilisi var mı yok mu?

@fauxhumanitas köpeğin anüsüne soktun sen de. ölücü değiliz yahu, dediğim gibi hiç yapmadığım şey değil sadece her zaman aynı şevkle ve çekincesiz duruşla yapamıyorum diyorum. yoksa bu zamana yanına gittiğim ve düzgünce ve kibarlıkla konuştuğum bir kız ne tokat attı ne de can sıkıcı bir şekilde tersledi. en en en fazla üzgünüm, şöyle şöyle bir sebep var tadında bir cevap almıştım ama yine de o özgüven eşiğini aşıp da istediğim "yırtık"lığa ulaşamadım. kaybedeceğim bir şey yok ulan. ne bileyim, kendime bir türlü aşılayamadım bunu.

öncesinde de şöyle bir örnek var mesela. kolumda otostopçunun galaksi rehberi ile ilgili alıntı bir dövme var. bir gün bir mekanda bir kız bunu farketti ve aa! 42 mi? (kitaptan özel bir sayı) ben de bayılırım galaksi rehberine dedi ve muhabbet başladı. şimdi böyle bir giriş yapmak basit. bunu ben de yapabiliyorum. ama daha fazla konuşunca, o dövmeyi görmesem de bir şekilde konuşurdum dedi. kesin yani. erkeklerin karşı koymayışına öyle alışmışlar ki kızlar daha rahat. işte ben de o kafada olmak istiyorum. reddedilsem de sorun değil, o "hele hele"liğe ulaşmak istiyorum.

ben de olamam. ne bileyim bar'a içilmeye gidilmez. gidene uçana kaçana tanışmak bilemiyorum. biraz yüzsüzlük oluyor. ama bir şekilde birileriyle de tanışman lazım işte sıkıntı burda doğuyor.

çok tatlıymış o kız. bayıldım. peşini bırakmasaydın. şaka yapmıyorum. en önemli şeylerden biri insanların ortak referans noktalarını paylaşmaları aslında.

anlamadım, her gördüğün kıza mı yoksa beğendiğin kıza mı, "oğ memo burası teksas emerikağ" derkenki gazla gitmek kastın?
arkadaşın her gösterilen kıza bile gidiyor çünkü senin anlatımına göre?

bunu mu istiyorsun?
böyle bir şeyi neden istiyorsun? her kızla konuşmak biraz gereksiz değil mi? sana hoş gelenle konuş.
aslında her kızla konuşursan belki dış görünüşün sakladığı, iç güzelliğini de bulursun. ama tabii iç güzellik dinine inanıyorsan. ben pek inanmıyorum.

p.s.: bu "yırtık" 90lardan sonra şu aralar bir geri dönüş falan mı yaptı haberim yok? kullanımı mı artı yani?

@fauxhumanitas bırakmadım zaten, sonra bırakmak zorunda kaldım. sebepler sebepler.

beni yanlış anladın her kızla değil her konuşmak istediğim kızla konuşmak bu istediğim. yapamadığım şey de bu zaten. keşke şu an bi saniyeliğine mükemmel empati olanağın olsa da if i were in your shoes durumunu canlı yaşatıp ne anlatmak istediğimi eksiksiz ifade edebilseydim.

yırtığı çok kullanırım, gerisini bilmem. moda olmasın, o zaman kullanmam.

olmadım..olmamda..çünkü gereksiz birşey.Sadece fiziksel görünüşten hareket ederek birisiyle tanışma girişimi kadar saçma birşey yok..

karşı tarafın vereceği tepkiyi bilemezsin..

sevgilisi varsa zor durumda bırakabilirsin..

bu tarz medeni cesaret sahibi insanların biraz zavallı ve ilgiye aç olduklarını düşünüyorum.

tamam, hadi, yırtık moda olmasın o zaman.

hayret, tam bir empat olarak yakıştıramadım kendime.

şaka bir yana zor bir şey, ilk dediğim geçerli. kız çocukları da erkek çocukları da sapık yargılarla yetiştiriliyor bu ülkede. bakalım değişecek mi, sanmıyorum.
bu yargılar ve kalıplar değişmediği sürece herkes herkesle sağlıksız ilişki kurmaya devam edecek, kimse kendini ifade edemeyecek. sadece dediğin meselede değil, her anlamda.
yani senin böyle bir korku, korku değilse de endişe/emniyetsizlik (emin-niyetsizlik) yaşamanın geçmesi aslında sadece sana bağlı değil. bir anlamda çevreye bağlı. öteki bakış açısına göre de mizaç meselesi. insiyatif almaya daha esnek ve destekleyici bakan bir ailede yetişmiş olabilir arkadaşın. belki tecrübe ettikçe, yani tekrarla rahatlık, daha kaygısız yaklaşma eğilimin artabilir. çok fazla değişken var, şu an hesaplayamıyorum.

p.s.: yanlış anlamadım. yanlış anlattığın yerlerin esnekliğini kullanarak, anlattıklarını tuhaf yerlere çektim. bilinçli olarak yaptım. cheers.

bir "ilac" kullaniyor olmasi muhtemeldir :)

kamışa su yürüdüyse kimse beni tutamaz panpa en piç en yüzsüz ben olurum sen de yürü git kim tutar seni bee hey koçum benim pancar motoru gibi tatak tatak tatak

ben de konuşurum. ama bağlayamam o başka :))

konusmak var konusmak var. yani kime ne dedigin onemli. tutup da olmayacak hatundan anormal batili tepkiler beklersen e zaten iyi ki tanismamissin degil mi? dolayisi ile birak onlar kaybetsin senin guzel medeni cesaretini. bu arada kiz arkadasina mal gibi davranan erkekler, evet kizin sevgilisi olabilir kizin da agzi ve dili oldugu icin bunu ifade edebilir. korkmayin yapabilir cocuk degil kendisi. bu tiplerin cocuklari ileride ayakkabinin bagcigini bagliyamiyor, ayy bi birakin hatunlar bir birey olsun tersliycekse bile kendi terslesin. zaten terslenen adam da nazik bir sekilde kendi ifade edemeyen hatuna benden uzak cehenneme direkt cekecektir. bu ne yaaa, ne kiymetli hayir tesekkurler ilgilnemiyorumun varmis kendi basina soyleyemiyorsun. yahu canini siktigin insan tipini goruyormusun mahsun kole :) valla degmez billa degmez, sen duzgun ol, duzgunler cekiyor birbirini merak etme...

konuşurumda bağlarım. ukala ol hocam. gittiğin zaman kızın götünü kaldıracak şekilde konuşma kendini pazarla.

ben olabilirim. hoşuma giden insanla iletişim kurarım. üstelik bunun yarattığı heyecandan da zevk alırım.
insan beğendiği biriyle konuşabilmeli. karşındakinin sevgilisi olup olmaması bunu değiştirmez. sevgilisi var diye bütün karşı cinsten soyutlanması mı gerekiyor bir kadının (ya da erkeğin ama tr koşullarında bu genelde kadın oluyor.)
eğer kızın sevgilisi varsa zaten nazik bir şekilde bunu belirtir, erkek de ileri gitmez. bunu namus meselesi haline getirince komik oluyorsunuz.

bir de tr'deki kadınların ay beni sikecek tavrı da çok eleştirilmiş. bir noktaya kadar bu eleştirilere katılsam da işin şöyle bir boyutunu da gözardı etmemek gerek; kadın azcık istekli görünse kaşar diye yaftalanır, ya da biraz ortalama üstüyse bir sürü abaza erkek tarafından (ki cidden çok var bunlardan) son derece çirkin şekilde rahatsız edilir. bir süre sonra da gelen tüm erkeklere ters davranmaya başlar. (hepsi böyledir demiyorum ama çoğu böyle.) ya da ailede öyle yetişir ki eline erkek değmesi onun için utanç sebebidir.

not: anlaşılmıştır sanırım ama yine de belirtelim, dişi kişiyim.

buzlukta gıdayla birlikte zaman da donuyor bir müddet. koyduktan 4 ay sonra buzluktaki tavuk etini çıkarıp yediğimi bilirim. ve hala bu satırları yazabiliyorum. eğer açıldıktan hemen sonra koyulduysa yenir gayet.

yeme bence.
garantiye al.
sonra zehirlenme.
işin gücün yok deli dana gibi dolanırsın hastanelerde.

büyük çaplı bir zehirlenmeye yol açmasa da motorları bozma ihtimalin yüksek. yeme, salla çöpe.

tadı biraz değişik olsa da yenilebiliyor.zehirlenme falan olayı da pek olmaz kırmızı ette

açlıktan geberiyorum ya

at gitsin.

olm pizza sipariş et.
olmadı kalk git dışarıdan bir şey al.
ne geberiyon.

yaşadığım yerde her yer kapalı şu an. çok uzaklara da gidemem :(

şurada var bir şeyler: goo.gl

fasulye

hamburger

bacon, beef jerky.

Coney Island hot dog
en.wikipedia.org

ek yorum: ama bence türkiye'deki yiyecekler daha iyi. getirilmemesi taraftarıyım.

Guney Amerika'dan misir diye hatirliyorum.

benim başıma gelmişti. birkaç yıl önce ekşide yazar olunca başka bir sözlükte yazdıklarımı aynen kopyalamıştım. biri görüp bir moderatöre ispiyonlamış, o nickin sahibinin ben olduğumu söyleyince "diğer sözlükten entryleri silerseniz sorun olmaz" dedi.

bence yazar olduktan sonra yapın bu işlemi. çaylakken sıkıntı çıkmasın.

Çaylakken başka sözlükten entry alıp buraya girerseniz, onay sırası size geldiğinde uçarsınız. Zira diğer sözlükteki entry'nin sahibinin siz olduğunuzu bilmemize imkan yok. Kaynak göstermeden alıntı/copy paste yapmış sayılıyorsunuz bu durumda.

Birilerine "geri zekalı" diyerek başka bir zihinsel bozukluğu aşağılamaktan farklı olduğunu düşünmüyorum. Tamamen sosyal statü belirlemeyle ilgili, ego tatmini sağlamayı amaçlayan bir yaklaşım. Gerçek hastaları gördüklerinde alay ederler ama hava atmak için hastalık isimlerini kullanırlar. Sosyal yaşamın bir diğer garipliği işte.

bi ara antidepresan alarak hava atmaya çalışanlar da vardı yav.

Bunlar bebelerin kendini kanıtlama çalışmaları. Yani sanıyor ki " narsizm" bende var diyince, " ben kendimi çok beğenirim hehe" " çok güzel/yakışıklı olduğumu düşünürüm hehe " mesajını çakarım insanlara.

(bkz: psikoloji terimlerinin piç edilmesi)

evet havalı zannediyorlar. ve bazı kesimlerde havalı bir şey de zaten. bu sizin dahil olmadığınız ama görebilme izniniz olan bir kesimde/grupta da göstermiş kendini.
ayıp diye bir şey yok.

ayrıca narsisizm de oldukça yaygın, dünyadaki insanların çoğu da nevroz hastası.

ben kendi adıma batı bilimine zaten inanmıyorum.

çok saçma ama öyle. benimde facebooktan bir arkadaşım bir ilaç fotoğrafı paylaşmış üstüne de şekiller çizmiş hatta, hayatımı kurtaran haplar diye..
internetten baktım antidepresanmış. bu kişinin profilinde de obsesif insan tarzı şeyler var sürekli. bu bile övünülecek bir şey olmuş.

Olmaz her şeyi indir

yasa hukuk?

Indirdigin sey telif haklarini cigniyorsa suctur. Her sey gg degil yani, degisiyor indirdigin materyale gore.

torrentten her şeyi indirmek ne ya?

duyuruda birine porno indirdiği için almanyadan dava açıldığını görmüşlüğüm var.

indirdiklerinin hiçbiri yasal değil ancak dava açılmadıkça ceza da almıyorsun ve yüzbinlerin indirdiği dosyalar içinde dava açılmaz yani. açabilirler mi? elbette. açma ihtimalleri var mı? çoooook çooooooooook ve çok düşük bir ihtimal.

ilerde açacaklar diyenler de var yav. mesela porno indirdin diyelim, telif hakkı sahibi adam sana diyecek "ya bilmemkaç bin dolar para verirsin ya da sana dava açarım sen de rezil olursun" falan.

böyle şeyler olabilirmiş sanırım ilerde.

indirmek değil indirtmek suç türkiye'de diye biliyorum. torrent'de aynı zamanda yükleme de yaptığımız için ilginç durumlar oluşabilir.

yasak sitelere girip "ben giriyorum, siz de girebilirsiniz." gibi beyanat yapan başbakanımız var, (bkz: abdullah gül'ün korsan film izlemesi) gibi bir iddia var. türkiye'de o tarz şeylere dava falan açılmasına daha çok var, gönül rahatlığıyla indirin.

türkiye'ye geç gelir

yeni yeni kurulmaya başlandı tekrar. misal üsküdar'da var artık.

Firma battı, sonra farklı holdingler satın alarak adını yaşattılar bir süre ama onlar da yürütemediler. Şimdilerde kayıpları oynuyor.

Kıyılmış kavrulmuş fındıkları vardı pakette, onlardan bulsam tam süper olacak.

o firmayı yedi birisi kesin yoksa o çeşmeden akan fındık ezmeli çikolata gibisi var mıydı herkes hastasıydı, ne zaman gitsek kalabalık olurdu hem nutella halt etmişti yanında niye batsın ki durup dururken bana saçma geliyor. şimdi ara bul yok ki :((

beylerbeyi nde vardı lan :( çukulatadan heykelcikler vardı alırdık yerdik :(

internetten bulduğum telefon numaralarını aradım iznik ve inegöl şubelerinin alakasız yerler çıktı. sanırım sadece üsküdar'da var? gidince birkaç kilo alayım bari.

ben solgar kullandım, memnun kaldım

bende gnc kullandım tablet olarak ama memnun kalmadım okadar parada boşa gitti.şimdi bu ürün fiyat olarak uygun hemde sıvı olması daha iyi.ama işte içipde kardiyo sırasında kalpten gitmeyelim ?

o markayı kullanmadım. fakat l-carnitine denen şeyin çok işe yaradığına inanmıyorum.

bir de suplementlerde ucuza kaçmamak lazım bence.

haklısınız ama adamlar güvenilir gibi geldi birçok yerde mağazaları var
www.sepenatural.com.tr
bayada eczane ile çalışıyorlar
www.sepenatural.com.tr

Merhabalar,

Ürünü inceledim, bunlar standart çin üretimidir. Firma büyük ihtimal ürünü ithal edip üzerine kendi ambalajını basmış. Aynı kutu ve şişe formatı ile polen, ginseng ve ginko biloba gibi bitkilerin de likit ürünleri var. Yıllardır da satarız(karnitin hariç) çok şükür bir sorun, şikayet çıkmadı bu güne kadar. Aksine teşekkür edenimiz ve devamını almaya gelenler çok oldu.

4 yıl önce büyük ihitmal aynı ürünü kullandım ben de. niye büyük ihtimal diyorum çünkü benim kullandığım ürünün üzerinde çince yazılar vardı. 1 aylık yoğun bir kardiyo programı ile çok büyük faydasını gördüm. sonra diyetisyen olan kuzenimin ''karaciğierinde yağlanma'' yapar demesi ve ötesinde gözümü korkutması ile bırakmak zorunda kalmıştım.

Bu ürünler ucuz olur. Hatta şöyle diyeyim o ambalaj değişikliği dahil toplam masrafı 3-4 lirayı geçmez. bunlardan ülkeye bir sokmaya onbinlerce sokuyorlar. Kaldı ki çinde bu ürünler zaten çok ucuz. Eğer aklını solgar ve gnc nin ürünlerinin fiyatı bulandırıyorsa firmaların kendi ülkelerindeki fiyatlarına da bir bak. bu tür supplementler ucuzdur zaten ama maalesef ülkemizde bazı vergi dezavantajları ve şirket politikaları yüzünden tanınmış firmalar fahiş fiyatlarla satıyorlar ürünlerini.

zamanında kullanmıştım, işe de yaradı. tabii mucizevi bir etkisi yok. "yardımcı" sadece. basit bir dille yağ kütlelerini parçalayarak vücuttan daha hızlı atılmasını sağlıyor. spor yaparsan tabi.

yani ürünü alsam bir sıkıntı yaşarmıyım.gncnin 90 kapsülü bitirdim herhangi bir sıkıntı olmadı tabi etkiside olmadı.birde bunu denemek isityorumda işte korku var markaya güvenebilirmiyim diyorum ?

güvenebilirsin. l-carnitine en iyilerindendir bakma.

hocam siz nerden biliyorsunuz ? kullandınız mı ? ne kadar adet tükettiniz vede ne kadar süre kullandınız acaba ?

günnceell !

markayı bilmiyorum ama l-karnitin ile ilgili bir uyarıda bulunayım aklınızda olsun. diyabetiniz varsa kullanmayın çünkü kan şekerinde dalgalanmaya yol açabiliyor.

diyabetim yok.sağolun uyarı için

klasik.

başka=

telkin müzikleri falan olabilir belki.

Eleni Karainrou, Loreena Mckennitt, Yann Tiersen.

farid farjad