darbeyi kötü yapan kalıcı olması. darbeyi kötü yapan hep yukarda "hmm bak ben burdayım ona göre" demesi. yoksa kaçınılmazdı tabii ki. ve birçok yönüyle iyiydi. ama sağ sol ayırt etmeksizin bütün partileri kapatmak neyin nesi?
kötü olmasının altında güce sevdası geliyor işin özü.
kavga eden iki kardeşi bir anne "siz kardeşsiniz birbirinize destek olmanız lazım şimdi bu odadan çıkmayın ve konuşup bu yaptığınızın hatalı olduğunu anlayın" diyerek de doğru yola getirebilir. ikisinin de ağzını burnunu kırıp da (?) getirebilir.

darbe demek hürrüyetinin elinden alınması demek. silah zoru demek. sokağa çıkma yasağı demek. evinde stok yoksa aç kaldın demek. postal sesi duyunca tırsmak demek. ne zaman biteceği belli olmamak demek. kurunun yanında yaşta yanar demek. tutuklandığın zaman suçsuz olsan dahi kendini ifade etme özgürlüğün yok demek. adaletin geç işlemesi demek.

darbeyi kötü yapan şeyler şunlar:

*kontrgerilla örgütlenmeleri yoluyla darbenin bizzat darbecilerin iş ortakları tarafından hazırlanmış olması.
*on binlerce insanı işkenceden geçirmiş, onlarca insanı idam etmiş, yüzbinlerce/milyonlarca insanı zihnen sakat bırakmış olması.
*kendisinden sonra herhangi bir gerçek siyaset yapılması için alan bırakmamış olması.
*"kitap okumayın, siyasete bulaşmayın oğlum" diyen annelerin yetiştirdiği, askere polise tapan bir ahmaklar cumhuriyetine dönüşmüş olmamız.

"buna dur diyecek bir güç lazımdı" yalanını söyleyen egemenler ve medya organları; zaten olayları çeşitli şekillerde kışkırtarak "darbe gerekiyordu"ya getirenlerin ta kendileri.
bugün bunların torunları çarşı t-shirt'ü ile sahaya atlıyor birilerine saldırıyor falan; düşün işte. o zamanlar da benzer şeyler sağ sol ya da diğer çatışmaları alevlendirmek, körüklemek ya da kışkırtmak için yapılıyordu.
ama "başımızda sosyal medya denen bir bela" olmadıpından insanlar mecburen gazete ve tv'nin yalanlarına inanıyordu. sonra aynı yalanlarla kandırılanlar "darbe gerekliydi, ama sonrasındakiler kötüydü." ya da sadece "darbe gerekliydi" dediler.

Darbeyi yapanlarla darbe ortamını yaratanlar, kardeşi kardeşe düşürenler aynı kişiler.

darbe ortamı pusludur, gemisini yürüten kaptandır öyle zamanlarda. düz yolda, normal seyrinde giden arabaya takla attırmaktır.
etrafta darbelik bir hava yoksa yavaştan oluşturulur, ortalık karıştırılır. bombalar, cinayetler, kazalar*... sosyal, siyasi, ekonomik vs. sıkıntılar üst üste getirilir. birkaç sivil giysili kişi cinayet işler, olayın şahitleri tarafından -eşkal tarifi yapılmak üzere- ilgili merciler telefonla aranır, birkaç dakika sonra aynı kişiler resmi üniformalar içinde arz-ı endam ederler...
halka, asker gelse de ortalık düzelse dedirilir. asker gelir; bir gün önce patlayan bombalar susar, cinayetleri işleyen eller cebe girer, kazalara fren... bir hokus pokusla her şey sütliman olur.
bu arada olan, ülkenin uluslar arası camiada ayaklar altına düşen zavallı imajıdır.
---
işbu taklalar, güzelim memleketime yaklaşık on yılda bir attırılmıştır. bir daha olmaması temennimizdir.

yukardaki bilgiler + abd MENŞEİLİ "DIŞ Mihrakı" ,dünyadaki tüm darbeler gibi bir darbe olması, yeterince masumiyetini ortaya koyuyor. Kenan Efendiye sorsan senden benden çok vatanını düşünür...

temizlemekten kasit nedir bilmiyorum da bu peteklerin isinmama sebebi iclerinde hava olmasi. kaloriferin ucundaki dörtgen-altigen vida tarzi zamazingoyu gevsetip havasini alinca isitiyor gayet de.
sizinki baska bi durumsa bilemedim ama yukarida bahsettigim gayet de basit bir islem, kendiniz de yapabilirsiniz.

ben de +1

dediğin sorunun kaynağı peteklerin hava yapması. kendin çok rahat havasını alabilirsin peteklerin, boş boşuna hem parandan hem vaktinden olma derim.

arkadaşalr haklı, olay tamamen hava meselesi. peteklerde hava var, nalburdan onun için bir anahtar al ve peteklerin havalarını al.

çok basit.

bazan peteklerdeki su adamakıllı kirleniyor galiba. çağırdığım adam toplamda 3-4 kova siyah su çıkarmıştı peteklerden. önce ısıtmayan petekler, temizlikten sonra canavar gibi oldulardı.
ist. anadolu yakasında isen numarasını verebilirim.
--
havadan da olabilir ama ben havasını alıyordum, yine ısınmıyordu, onun üzerine bakım için adamı çağırmıştım. siz önce peteklerin havasını bir alın.

bu zamana kadar 20 den fazla süpürgeyi hurda haline getirmiş biri olarak (ciddiyim) marka model önemli değil, motor gücü en yüksek olanını tercih et. en uzun ömürlüsü onlar.

Toz torbali olmasi sart mi? Tirbasiz dusunmez misiniz? (Su hazneli falan degil direkt torbasiz)

1 yıl evvel sulu aldığımız arçelikten bezdiğimizden süpürge alıyoruz. ve toz torbalıya karar verdik. şuanki torba kaliteleri ve hepa filtreler sayesinde torbalılardan gayet iyi performans alınıyor. toz kaçırma oranları çok çok düşük ancak torba fiyatı ekleniyor ki ona da razıyım. toz torbasızları da araştırdım lakin almayı düşünseydim dyson düşünürdüm onunda fiyat olarak bütçe dışı kalıyor :) rowenta da tek kafamı kurcalayan şey emiş gücünün hiç bir yerde belirtilmiyor olması. bi yanda ses yapan ama deli gibi çeken 500 watlık emiş güçlü philips 9170 veya miele 8310, diğer yanda emiş gücü belli olmayan ama ses konusunda da bariz farkettiren rowenta RO5921. ancak rowenta alan bir iki kişiye sordum memnunlar.

Dört senedir toz torbasız hepa filtreli model "philips marathon fc 9202" kullanıyoruz, feci memnunuz.

nilfisk'in hepa filtreli, istediğiniz fiyatlara modellerini bulabilirsiniz.
sesi çok düşük. bayide dener, bakarsınız.

Evet ectreme eco modelini de düşünmedim değil

nilfisk c 230 var bende. 4 senedir kullanıyorum, maşaallah taş gibi. ilk zamanlar gibi sessiz. canavar gibi çekiyor. hepa filtresi güzel, toz filan yok ortalıkta. torbası içinde uzun süre kalırsa çalışınca biraz kirli çorap gibi kokuyor ama makinenin suçu değil tabii :)

bir kıyak geçeceğim yine de sanırım ya. bugün rapor için sabahlayıp bitiririm belki, yarın da kitabını okuyup karalarım bir şeyler.. edeceğiniz yardım daha çok benim işime yarayacak. :) o pervasızdır, yapmadan gider valla ama ben razı olmam.

kitabı okumak bence örnek sorunsalların üzerine yazmak için yeterli olmaz. dönemle ilişkisini yazmak zor olabilir, ilave bilginiz yoksa. yabancılaşma hakkında daha önce fikir yürütmemiş olmak da ikinci sorunsal hakkında yazmayı imkansızlaştırır.

diğer iki örnekten birini, yeterli olduğunuz hangisiyse, ele alabilirsiniz.

ayrıca örneklerin dışında sorunsal da bulunabilir. örneğin belirgin bir niteliğiyle kendinden sonraki eserlere/yazarlara etkisi gibi.

efendim, eleman dert etmiyor da siz neden?
bence insanlar kendi sorumluluklarini baskasina yuklememeli, cabalamali, bilmiyorsa ogrenmeli, kendi isini kendi yapmali. allah bilir, siz boyle dert edinmisken o gayet rahattir?

şükür, nimeti asıl verene olur. zahiren bazı sebepler eliyle nimetlere -yahut onlar bize- ulaşıyor olsa da aslında o sebepleri de bir yaratan olduğu için şükür -ve teşekkür- o yaratıcının hakkıdır. nimete kavuşmamıza aracılık ettikleri için aracılara -burada insanlara- şükür değil ama teşekkür edilebiliyor ki bir mahzuru olmasa gerek.
--
kelimenin kalıbı ile ilgili şöyle de bir nükte var: herkes şükredebilir fakat teşekkür sadece içten gelerek yapılır.
--
son olarak her nimetin şükrü kendi cinsinden olur(muş).
--
yanlış anlamaya mani olmak için bir cümleyi düzelttim.

azla yetinmek, daha çok kanaatle ilgili sanki.

Hepsini sktir et at. Olayın özü şudur:

Sahip olduklarının farkında ol! Elindekinden daha fazlasının içindeki boşluğu doyurmayacağını bil!

Allah'a şükretmek, birine teşekkür etmek, hayata minnettar kalmak, götünle evrene enerji sallamak; bunlar kavrayış seviyesinin derecesine göre çeşitlilik gösteriyor.

Eskiden şükrederdim Allah'a. Uzun süre önce, dünyanın çeşitli yerlerinde tecavüz edilen, öldürülen, dövülen bebeklere daha çok vakit ayırsın diye benimle olan ilişkisini tek taraflı askıya aldım.

bu şükür olayını çok karıştırdılar. şükür, allah'a yapılır. allah dışındakilere şükredilmez. ancak teşekkür edilir ki bu ikisi ayrı kavram. ayrıca şükür, haksızlıklara boyun eğmek, ses çıkarmamak, zalime isyan etmemek değil, haksızlıklar karşısında allah'a isyan etmemektir.

kiril alfabesi 40 dk.da öğrenilir diye bişy duymuştum. Ama dili öğrenmek ne kadar sürüyordur bilemiyorum.

rusçanın alfabesi nispeten kolay, grameri orta düzeyde zor, sadece çok fazla istisna var ama padejleri iyi kötü öğrenirsen halledersin. en zor kısmı ise kelime bilgisi. çünkü kelimeler başka hiçbir dil ailesine benzemiyor. bir türlü akılda kalmıyor.
2 yıl önce kursuna gittim 2 kur ama şu an çok az şey hatırlıyorum mesela. sanırım sürekli kullanmak gerekiyor.

mgu russian diye aratırsan mgu websitesinde birçok bedava kitap var göz atabilirsin.

arapça konusunda çok fikrim yok açıkçası.

Arapça...

Arapça'yla daha önce tecrübeniz olduğu için Rusça'ya göre daha az zorlanırsınız. Onun dışında ortak kelime de var baya Türkçe ile.

ya arapça öğrenince arapla rusça öğrenince rusla konuşacaksın bunu da göz önüne almak lazım ben rusça öğrenmeyi tercih ederdim şahsen.

tabii ki hangi dili kullanacaksaniz ona egilmenizde fayda var lakin maziniz oldugu anlasilan arapcayi ogrenmeniz nizbeten daha kolay olabilir. uzerine duserseniz -belki de baska diller gibi- arapcayi kolay ogrenebilirsiniz.
her halukarda kolay gelsin.

of.

wi-fi 3g modellerine takılır.
geri kalanına takılmaz.

eğer yeni nesil bir smartphone sahibi iseniz, 3g sim kartlı bir cihaza ekstradan para ve internet ücreti ödemenize gerek yok.

çünkü bütün bu smartphonelarda interneti paylaşma özelliği var.

hadi kolay gelsin.

3. madde için teşekkürler.
1 ve 2 için bekliyorum.

ağır mkv izleyecekseniz ipad 4, divxci iseniz ipad 3 alın. Her ne kadar androidci de olsam tablette IPAD diyorum. Zira o retina ekranı gördükten sonra diğer tüm flagship Android tabletler metro turizm koltuk arkası TV'si gibi gelir size. Acı ama gerçek.

Namazda gozu olmayanin ezanda kulagi olmazmis.
Ben omrumde namaz kilmadim cok mutluyum valla bak. Mutluluk arayisin icin baska bir motivasyon kaynagi bulmalisin belki de.

valla "ruhumun yıpranması" ve "bedenimin akışı" beni "çıldırt mıyor" B) ben de namaza doğru düzgün başlamak istiyorum fakat olmuyor..

korkunun kaynagi inanclarinin kendisi, unut ve mutlu ol.

ölümden ya da cehennemden korktuğun için, ya da huriler için değil; allah için ibadet et, edeceksen.
(bkz: hz. ali/#32928945)

ne içtiysen bende aynısından istiyorum? bu ilk dediklerin için. inançlar konusuna gelince içinde allahın varlığını hissediyorsan ve allahı seviyorsan ona ibadet etmek güzeldir. ibadete başlamak istiyorsan dini ve inancı anlatan kitaplar oku. vidyolar izle ama adam gibi adamlardan izle öyle şarlatanlardan değil.

ölümün kacari yok, gelecek. o gelecek diye kapida beklemenin alemi yok, isimize bakacagiz.
namaz meselesinde gelir gider, kar zarar hesabini yapacak, gerekirse uzmanindan yardim isteyecek.. ona gore istedigini yapacaksin.

Bonus olarak ben de şunu eklemek istiyorum: Bu adamlar neden evleri beton yapmıyor?

beton evin daha dayanıklı olduğunu mu düşünüyorsunuz?

bildiğim kadarıyla evlerin altlarında ya da en kötüsü kamusal binaların bodrumunda sığınaklar oluyor. buralarda toplanıyorlar.
o kadar milletin aynı anda kaçmak için yollara döküldüğünü düşün. izdiham olur. otel yıkılmaz diye bir şey mi var?

@inugard betondan yapsalar facia olur açıkcası. ağır bir malzeme olduğundan afetlerde yıkılma durumunda enkaz altında kalan ölü sayısı artar.

eger herkes ayni anda kacarsa dedikleri gibi felaket olur. ve beton evlerin diger evlere karsi tek artisi yikildiginda uzerine dusen yuk. halkimiz daha anlayamadi bunu...

nal'ın uğur getirdiğine inanılması.

"yukarda allah var" sözü, allah'ın yukarda olduğu inancı. gök tengri'dan kalma.

sanırım cenaze evinde gelenlere yiyecek dağıtılması.

islam'a ait değil ama, hıristiyanlık'a ait çam ağacı süsleme adeti için de şaman adeti denir.

Biz kötü şansı ve nazarı kovması için üzerlik dediğimiz bitkinin kurutulmuşunu yakar evin içinde gezdirerek kollarız. Çok da ruhani bir kokusu var

yörükler mezar taşlarına selvi agaci resmi ciziyorlar, her daim yesil kalan agac ölümsüzlügü simgeliyor. aynı gelenek eski germen ve iskandinav kabilelerinde de var.

elleri göğe açarak dua etme tanrının gökte olduğu inancından gelir islamda tanrı heryerdedir. Bir de tahtaya vurma olayı. Yanlış hatırlamıyorsam eğer insanlar başına kötü bir şeyin gelmesinden korktuklarında ağaçlara vurarak perileri uyandırırlarmış.

easter, nevruz falan pagan-şamanist hep.

aramaya inanmak lazimmis. ama olsun gormemis olanlarin ilgisini cekmistir belki.

duayi fiziksel olarak duvara asma.

40'ı çıkmak ve mevlüt okunması diyecektim, yazmışlar ama mevlit islamiyet'de değil türklerde olan bir şey. "eskiden ölünün 40. gününde ritüel yapıyoduk, e şimdi müslüman olduk, bari yasin okuyalım" şeklinde.

bir zamanlar 'eşik'le ilgili epey düşünmüştüm.
"eşikte oturma, kısmetin kesilir" derler. sebebi nedir? eşikte durmak iyi bir şey değil, zira eşikte bekleyen kişi gelen geçenin ayağına dolanır, insanlara mani olur. bir de cereyana kapılıp hasta olabilir. belki başka mahzurları da vardır.
şimdi, bunlar hayatın gerçekleri ise.. hangi kültürde olursa olsun insanlar bunu tecrübe edebilir. yani şaman kültüründe böyle bir inanış var diye illa ki bu sözün/inanışın o zamanlardan kalma mecburiyeti yok. ihtimalli konuşabiliriz ama o zamandan kalmıştır diye kesin bir hükme varamayız.
dolayısıyla arkadaşa katılmadığım gibi hataya düşme ihtimalinin yüksekliğini de belirterek huzurdan ayrılırım.

Kız babası olsam, benim gibi adama kızını vermem.

kalıplaşmış bir cümlem yok ama çok tekrar ederim. kendi kendime en çok söylediğim şey. uyuma çalış daha çok çalışmak zorundasın elinden gelen değil hep daha fazlası. ben cidden mesela dün yolda giderken bile bunu söyledim. inanılmaz bir hırsım var maalesef ki bu hiç güzel değil. kendime sürekli uyuma oyalanma yapma etme vs köpek gibi çalış diyorum.

vazgeçersen kaybedersin.

iki kişinin bildiği sır değildir.

mohandas karamçand gandi'nin çok sevdiğim bir sözü vardır:

"basit yaşa ki başkaları da var olabilsin"

Yigit harpte,dost dertte ,olgun hiddette belli olur. -Arap atasozu

some people dream of success while others work hard to achieve it.

- nothing tastes better than looking good feels. (düzenli beslenme düsturum bu da)

he değişim bir vazgeçiştir.

karanlığa küfredeceğine bir mum da sen yak.

inandığın gibi yaşamazsan yaşadığın gibi inanmaya başlarsın.

kendime düstur edinmedim de, bazen bazı olaylar karşısında bu sözler aklıma geliyor teselli buluyorum :).

hayatta karşıma çok çıktı/çıkıyor:
el elin eşeğini türkü çığırarak arar.

Mücadele etmeyenin varolmaya hakkı yoktur

Ne ki verilmiştir, bil ki verilmemiştir.

hacı

bu da geçer ya Hu

bir işin, orospusu olana kadar zorluk çekersin.

hep kendim ürettiğimi zannederdim ama, geçenlerde bir akrabam "ona, işin ilmini öğrenmek denir" dedi.

siktiret

"Allah istemiyorsa ben neden isteyeyim."

(bkz: Jedem das Seine )

ofke gelir goz kararir, ofke gider yuz kizarir.

Herkes ne bok yiyorsa yesin.

Her şey akar.

1-ilçe mem'den mem' farklılık oluyor ama kabul edilir çoğu yerde.
2-fark yok geçerli.
3.mesai bittikten sonra yani 5'e kadar geçerli olmaz.

1. il dışına izinli gittiysen ya da yaz tatilinde aldığın rapor geçerli oluyor.
2. özelden alınan raporlara bizim müdür izine çevirmem diye söyleniyor. kabul ederler. ne yapacaklar mecbur:)
3.raporun tarihi önemlidir. saate çok takılma.

raporda tarih olmuyormuş, yani günün tamamı için geçerli.

adam e harfini kullanmadan kitap yazıyor (fransızca), cemal yardıcı da yine e harfini kullanmadan türkçeye çeviriyor. olur yani rubialer redifler falan her şey mümkün gibi. imkansızı istiyorum. bazen

ceviren kisi de sair olunca oluyor.
sahsen, siir tercumelerini duz yazi olarak okumaktan pek zevk alamiyorum. o da siir olunca guzel oluyor. bazi sairler asil siirin veznine uygun ceviriyorlar. nahifi'nin mesnevi tercumesi gibi.
surasi var ki tercume metinler siir de olsa aslini birebir karsilamazlar ama 'ele gecmezse eger sevdigimiz/ care ne eldekini sevmeliyiz'.

şeytana satınca noluyo ki ?

şeytana satmayı açmak gerek.

çok özür dilerim ama soru çok saçma :))

cok fazla supernatural ızlıyorsun galıba

uhumu değil ama iyi bir fiyata japon yapıştırıcımı satabilirdim.

sen uyurken +1

bir crossroads bulurum, bir takım tütsülere, çalı çırpıya, yanan kibrit atarım, hoop şeytan gelir, satarım ruhumu mis gibi. 10 yıl sonra hellhounds gelir, sam and dean'e haber veririm, tuz atan pompalı ve kıçı kırık impalalarıyla beni kurtarırlar :))

-başlıktaki kelimeyi "uhu" değil de "ruh" olarak alırsak-
şöyle bir problem var:
insanı yaratan, ona ömür biçen, zamanı dolduğunda da azade eden şeytan değil ki. şeytanın bizzat kendisi de bu programa dahil. bizden tek farkı, zamanında yaratıcısı ile anlaşmış, kendisine kıyamete kadar ömür biçilmiş olması. dikkat, başkasının hayat süresi üzerinde bir tasarruf hakkı verilmemiş, sadece kendisi için.
şeytan ile anlaşma yapmayı düşünenlere ikaz:
hazret, elinde olmayan bir malı -afidersiniz- millete kakalamaya çalışıyordur.
buradan kamuoyuna duyurulur.
--
hamiş: şeytanın, filimlerden başka, böyle bir anlaşmasını bilmiyorum. bilen varsa bizi de haberdar etsin.

lan afedersiniz ama ne bilmis adamlarsiniz ya. anladik, realistsiniz falan filan. adam sormus iste. cok sacma buluyorsaniz soruyu, cevaplamazsiniz. kafaniza silah mi dayiyorlar her soruya cevap vereceksiniz diye?

ek olarak;

satmam.

dilaraa,sinirlenmene gerek yok,duyuru sahibi senin gösterdiğin tepkiyi göstermedi mesela :))

Mal mıyım niye satayım.

100 yıl fazla yaşayacağım diye 10000000*sonsuz yıl şeytanın yanında niye cehennemde ızgara olayım.

dudağa sürmek için ruja benzer renksiz bişey var kardeşim sürüyodu niveanın ondan sürebilirsin.

kuruyan yer yara olursa:

www.google.com.tr

mideniz sık sık tıkabasaysa dudak kuruluğu, ağız ekşimesi olabilir.. Soyulan dudaksa bir alerjik ya da sık dudak ısırmasıyla gelişebilir.. Bir ihtimal tabi bunlar... Doktora gitmeniz en nihai tavsiyedir.

dudak besleyiciler, evet işe yarıyor ama geçici.
dudak ısırma filan yok. çocukluktan beri aynı dert.
cildiyeye mi gitmek lazım?

önce peeling, ardından blistex. tabi sorun ciddi ise bilmiyorum bir doktora falan gitmekte fayda olabilir.

daha fazla su icin

Birkaç yıl önce benzer bir şikayetle cildiyeye gitmiştim. Doktor bana bunun güneşle alakalı olduğunu söylemişti. Isokeilit diye bir dudak kremi yazmıştı.

İyi bi bal sürmek iyi gelebilir.

tavsiyeler için teşekkürler.
bazı iç hastalıkların dışa çeşitli şekillerde vurduğuna binaen merakımı celbettiydi.
neticede doktor yolu göründü.

beklazon diye bir krem var. (mavisi ama) sırf dudak için de değil herhangi bir yerdeki kuruluğu, çatlaklığı şıp diye geçiriyor düzenli kullanımda. öneririm.

blistex medplus çok iyi

al oku işte

Bu kitap nette var. İndir okumaya başla eğer sararse seni tablet/pc'den kitap okuyamam dersen alırsın. Bana ağır geldi bu kitap okuyamadım.

oku oku...bi' de bulursan kültürden irfan'a kitabını bana gönder panpa...

ağır gelmez diyorsan oku.
cemil meriç okumak her yiğidin harcı değil malumunuz.

Bu ülke çok önemli bir kitap, altının kıymetini herkes bilmez, varsın çok söz edilmesin hakkında.

cemil meriç bence bu ülke ile başlanıp, bu ülke ile bitirilmesi gereken biri. Çok değerli bir kitap, bu ülke'den başlayabilirsiniz. Kırk Ambar'lar da yine başlangıç için uygun olabilir.

bu ülke, "bu ülke"nin yani ülkemin resmidir efendim. resmi göremeyenler ya gözlüklerini, ya gözlerini göstermelidir uzmanına.
cevâhir kadrini cevher-furûşân olmayan bilmez (perferil'e selam). cemil meriç gibi bu memleketin münevverini beğenmeyenlere kulak asmayıp eserin kendisini okuyunuz efendim. beğenecekseniz kendiniz beğeniniz, beğenmeyecekseniz yine kendiniz..
kolay gelsin.

resimdeki yazıda "sistem pilin kapasitesinin çok düşük olduğunu tespit etti. optimal performans için pilin değiştirilmesi gereklidir" yazıyor.

pil ile - pili cikarip kablo ile calistiriyorum, her halukarda ayni hata.
servise gidecek anlasilan.

fanı tıkanmış, ısınıyor olabilir mi?

olabilir tabii fakat teknik bir problem gibi gelmisti. temizlemeye calisalim.

BIOS pili bilgisayarın kapanmasına sebep olmaz. Sadece BIOS ayarlarının hafızada tutulamamasına sebep olur. Muhtemelen aşırı ısınma oluyordur talemon'un dediği gibi. Ancak önemli olan mavi ekran verdiğinde orda çıkan hata kodudur. Bu hata koduna göre hangi donanımda problem olduğu rahatlıkla anlaşılır.

mavi ekranin fotografini ekleyecegim.

orjinalini izle.
abre los ojos

izlenir fena degil.

Izle. Ilk seferde jeton dusmeyebilir ben 3. Defasinda tam anlamistim. Salakta degilim oysa

abre los ojos denen orjinalini izleme. vanilla sky daha güzel.

vanilla sky izlemeye değer hoş bir film. o anki psikolojine göre birkaç gün etkisinde kalırsın.

izlenir. öyle süper değil ama izlenir.

holivud mahsulu, tom kruz'lu versiyonu yerine asil versiyonunu tavsiye ederim ben de. ikisi de guzel ama asli 9 puan ise taklidi 7 puan alabilir.

turkcell goldplus = 5000 dk heryöne 5000 sms ve 2gb internet. 95 TL sözleşmeli indirimli. Artı Turkcell Platinum klübüne üye olmuş oluyorsun otomatikman. Sinemalarda daha fazla gün bedava bilet, havaş servislerinden ücretsiz yararlanma vs var.

bimcell her yone 250 dk+5000 sms+ 500 mb 19 lira. faturasiz.

vodafone red
2000 dakika diğer operatörlere, vodafone ve sabit hatlar sınırsız, 2 gb internet, 2000 sms. 1 yıl taahhütlü 70 tl. bazen 71 falan oluyor.

Turkcell Goldplus

esas vegasa nolmuş abi oha

denizi doldurmak icin colden kum mu cekiyorlar diyecegim ama...

daha içerden çekerler öyle bir şey olsa heralde.

niye abi yakından çekmeleri çölden rüzgarla gelen kumların o boşluğu doldurup şehri basmamasına da yarayacaktır hem.

O video, tek tek fotoğraflardan oluşuyor, ve zannedersem 1995 de çekilen fotoğrafta bir miktar bulutçuk girmiş fotoğrafa, zeminde bir aksiyon yok.

evet öyle ama 94-95-96 sanki saliseler arası çekilmiş patlama gibi.

j-walk.com

esed diktatör. halkı tarayarak, bombalayarak, kimyasal silah kullanarak vs türlü yollarla öldürüyor. halk da onu doğal olarak istemiyor.
esed'i rusya, iran ve çin destekliyor. güya onlar abd'nin karşısında gibi göründüğünden abd esed'in gitmesini istiyor gibi görünüyor. türkiye gibi maşalar varken elini ateşe uzatası yok tabii.

1) muhaliflerin bir kısmı esad nusayri olduğu için, bir kısmı demokratik ya da batılı anlamda demokratik bir yönetim olmadığı için, bir kısmı ılımlı islam denen nanenin ülkede hakim olmayışı yüzünden, bir kısmı selefi anlamda bir islam devleti arayışından, bir kısmı iran/şii nefretinden gayrımemnun. olaylar bu gayrımemnun kitlenin abd, türkiye, israil, ürdün eli, katar ve suudi arabistan parası ile silahlandırılmasından oluyor.

yalnız suriye'deki iç savaşta terörist grubun asıl vurucu gücünü suriyeli muhalifler değil mobilize selefi cihadçılar oluşturuyor. bunlar libya, çeçenistan, afganistan, ırak gibi coğrafyalarda bulunmuş iyi savaşçılar, şehir/kır gerillası tipler.

2) çünki israil öyle istiyor. çünki israil'e aktif muhalefet eden ve israil'in varlığını gayrımeşru addeden tek güruh hizbullah. hizbullah ise iran tarafından suriye üzeri destekleniyor. esad bu anlamda, toprağı olan golan tepeleri israil tarafından işgal edildiği için, varlık olarak israil yanlısı olamayacağı için hizbullaha bu desteği veriyor. üstelik mezhep yakınlığı da var. şii/nusayri benzerliği çokça olmasa da.

ek: yalnız son dönemde işler değişti. cihadçıların hiperaktivitesi israili korkuttu. suriye'de türkiye benzeri ılımlı sünni ve israil dostu bir yönetim hedeflerken kontrol edilemez cihadçıların yönetimi ele geçirme ihtimali de ciddileşti. israil 3 günde esadı devirip yerine işte bu sünni muhalifleri getirecekti hesapta. iş uzayıp olay esad/cihadçı savaşına dönünce şu aşamada israil sadece iç savaşın devam etmesini istiyor. her kim kazansa kendisi kaybedecek korkusu ile.

hiçbir şey ne tam beyaz ne de tam siyah. esed acımasız bir adam ve bir katil. evet. ama diktatör mü? bilemiyorum.

konu şu ki filler kavga ederken çimenler eziliyor. abd öso'yu desteklerken iran ve rusya'da esed'i destekliyor. kim niçin hangi tarafı destekliyor olayına girersek de bunlar hep reel politik tabii. çıkarlar...onu da uzmanı yanıtlasın. =)

2- abd kendi dediklerini yapmayan ülkeleri düşman beller. suriye de bunlardan biri. o yüzden yönetimde söz sahibi olmak istiyor.

1) turkiye'deki insanlarla kiyaslama yaparak konusacak olursak....
muhalifler esad'dan memnun degiller, cunku ulkedeki azinliklarin onlarla ayni derecede ozgur yasamasini istemiyorlar. digerlerinden daha iyi yasayip, digerlerinden daha ustun olmak istiyorlar turkiye'deki akp'lilerin cogu gibi dusunebilirsin (su an bildigim kadariyla suriye'de devletin onemli yerlerinde azinlar da iyi oranda temsil ediliyor).... esad her ne kadar toplumun diger kesimlerine ozellikle de azinliklara tehdit olan insanlari oldurmus olsa da, bu esad'in oldurdugu kisilerin %95+'nin terorist oldugu gercegini degistirmez.

Ulkede laik bir duzen var, her ne kadar islamiyet kurallarina gore yonetiliyor olsa da gunluk hayattaki duzen cok laik bir duzen. yobazlar da bu duzenden rahatsiz (ki hristiyan alimlerin, alevilerin kafalarini kesmelerinden anlayabilirsin ne kadar bu duzeni savunduklarini). Bunlari da Turkiye'deki ateistlerin varligindan rahatsiz olan gerici yobazlar gibi dusunebilirsin...

ben de esad'in diktator olduguna katilmiyorum. bu arada arkadas halki olduruyor demis de... halk dedigi, eli silahli teroristler. aralarinda silahli kadin ve cocuklar da var. bu nedenle teroristleri oldurunce kadin ve cocuklari oldurdu diye lanse edip, insanlarin beynini yikamaya calisiyorlar. ki boyle de oluyor sekil a'da goruldugu gibi. Bunu da turkiye'de silahsiz, baris icinde gosteri yapan halka saldirip onlari olduren daha sonra da oluleri vatan haini ilan edenler gibi dusunebilirsin... birinde kotu insanlar iyi gibi gosterilmeye calisiliyor, digerinde ise iyiler kotu... irtica meraklisi yobazlar isine geldigi gibi yorumluyor her seyi...

2) ABD yeni bir ortadogu istiyor, cikarlarina uygun olan bir ortadogu... iran-suriye ve lubnan da bu ortadoguya buyuk bir engel. tabi arabistan, katar ve turkiye sadece birer kukladan ibaret. ABD Esad'i devirebilmek icin bu kukla ulkeleri ve oso'yu kullaniyor. zaten haberlerde de gormussundur. bu oso'ya egitim veriliyor, silah yardimi yapiliyor felan...

katukatu'nun da dedigi gibi suriye'deki bir takim insanlar once Esad'in gitmesini istedi fakat sonra gordu ki, eger Esad giderse cok buyuk bir degisim olacak (gerici yonde) ulkede bu nedenle suriye'deki laik kesimin nerdeyse tamami + azinliklarin nerdeyse tamami su an Esad'i destekliyor ki her ne kadar turkiye, avrupa ve abd basininda cok yer bulmasa da suriye'nin buyuk sehirlerinde yuzbinlerin, hatta milyonlarin katildigi pek cok esad'a destek yuruyusu duzenlendi savas basladigindan beri. Ki en son okudugumda, su an Esad ulkenin yarisindan fazlasini teroristlerden temizledigi soyleniyordu...yavas yavas savasin sonuna geliniyor yani. Cok buyuk bir dis mudahale yapilmadigi surece de sonucun degisecegini sanmam.

zaten sahur sonu diye imsak vakti olarak belirlenmiş vakitler yanlış. oruç tutmaya insanlar 1 saat erken başlatılıyor ilginç bir şekilde.

@kablelvuku o değil de mersinle bursanın aynı meridyen üzerinde olduğunu söylemek talihsiz olmuş.

değil ki. arada iki dakika var :)

farkli meridyenler uzerindeki iki sehrin imsak ve iftar saatleri arasindaki fark, turkiye'nin ve dunyanin konumlari ile alakali. imsak vakitleri yaklasik, iftar vakitleri uzaktir. problem yok yani.
diyanet'in imsakiyesi dogru, guncel, bilimsel.

diyanetin imsakiyesinin imsak vakti nasıl bilimsel olabilir yapmayın lütfen :)

takvimlerdeki vakitlerin nasıl yazıldığını düşünüyorsunuz? hiçbir ölçüm olmadan mı?
diyanet, çeşitli kurumlarla irtibatlı olarak hem onların ölçümlerini dikkate alıyor; hem oluşturduğu heyete çıplak gözle gözlem yaptırıyor.

o yüzden mi gün imsak vaktinden 50dk kadar sonra aydınlanmaya başlıyor

efendi, dedigin sey tam anlasilmiyor. mesaj attim.

diyanet'in resmi açıklaması. nasıl bilimsel olunuyormuş, şöyle buyurun:

www.diyanet.gov.tr

hiclikten kuvvet dogdu.

ulan o patlama için bile bir şeyler olmalı bence. çat diye nere patlayacak. kafa yetmez aga bunları anlamaya.

big bang bir teori ve kanıtlaması zor. ama elimizeki en iyi teori. ondan öncesini bilmek ise daha da zor bir olgu.

başka teoriler de var, big bang ile çelişen veya çelişmeyen. big bang'in sadece gözlemleyebildiğimiz evrenin başlangıcı olduğunu ama her şeyin başlangıcı olmadığını söyleyen teoriler de var. iki evrenin çarpışması, daha büyük evrenler içinde olduğumuz bir cep evreni, paralel evrenler, gözlemlenemeyen ve bildiğimiz fizik kurallarından farklı evrenler, farklı boyutlar derken nerde olduğunu şaşırıyor insan.

çok geniş ve birçok teorinin olduğu bir konu. işin içinden çıkmak zor. ama okuyup araştırınca çok şey öğrenirsin.

eksisozluk.com

zaman yani "önce-sonra", mekanla birlikte var. mekanin olmadigi durumda zamandan soz edilmiyor. yani big bang, mekanin baslangici ise o andan "önce" diye bir sey yok. zaman da o "patlama" ile baslamistir.

big bang evrenin genişlediğinin keşfedilmesinden sonra ortaya atılmış bir teori diye biliyorum. Ondan öncesi için bilimsel birşey ortaya konamıyor. Okuduğum bir teori, evrenin genişlemesinin durup sonra büzüşmeye başlaması ve en son big bangin tekrar yaşanması şeklinde idi.

Belki evrenimiz çok büyük başka bir şeyden kopan küçük bir parçadır. Belki çok gelişmiş bir uygarlıkta yaşayan bir çocuğun boş zamanlarında yazdığı bilgisayar programında yaşayan şeyleriz :)

biz anlayamadığımız için hiç oluyor. belki de bigbang dediğimiz olay 4 boyutlu başka bi dünyada olan bişey sonucu gerçekleşti. yani zaten olan bi evrenin içinde biz olmuş olabiliriz. biz sadece kendi fizik kurallarımızın olduğu olayları ve zamanı anlayabiliyoruz. 2 boyutlu bi dünya olsa onlar da bizi anlamazdı.

livemocha.com fena değil online bedava pratik dil öğrenimi için.

o ikinci aşama olabilir. pratik yapmak için temel lazım zira.
bana daha basiti gerek. günlük hayatta kullanılacak şekilde.

www.kreativpedagogik.se
swedishlingq.com
www.ielanguages.com
tyda.se

bir de rosetta stone diye bir program var o da guzel.

Ankara İçin İmsak ve Sahur Vakitleri
İmsak 03:07 kesiliyor ve sahur vakti bitiyor.

Diye yazmışlar orada.

03:07 ye kadar yiyorsun sonra kesiyorsun yemeyi.

güneşe göre, yani 5.19'u baz alarak yemek yiyenler de mevcırt. hadiste geçiyo diyodu bugün birisi, ben onun yalancısıyım.

İmsakiye'de 3.27 yazıyor yalnız.

3:07 5:19 arası mı yıyoruz bıraz komık olmus. neyse 3:07 ye kdr yıceksın.hatta ıstanbul ıcınse 3:27 idi

imsak kelimesinin anlamı zaten "tutmak" demek. kendini yeme içme işlerinden tutuyorsun, bırakıyorsun o işleri. öyle güneş doğana kadar yiyen adamı az zorlasan güneş batana kadar da yedirir. al bir imsakiye; imsak-akşam arası oruçlu, akşam-imsak arası serbest.
---
şuradan kendine göre bulursun bir imsakiye:
www.diyanet.gov.tr
tashih: link yenilendi.

şayet, farz edelim, varsayalım...
işin aslı öyle değil ama velev ki öyle olsun...

benim çevremde şöyle de kullanılıyor, "velev ki bunu yarına kadar yapmazsan..."

farz edelim ki

diyelim ki öyle

diyelimki öyle, noooğlmuş? anlamı da var devamı gelmeze cümlenin.

cümle içinde kullanmak:
velev ki ibneyiz.

velev ki, varsayım uzerine bir cumle kuracaksın, burada kullanabilirsin.

orn; velev ki başkan secildin, digerlerinden farklı olabilecegini mi sanıyorsun?

galeri.uludagsozluk.com

(bkz: kahrolsun bağzı şeyler)

(bkz: #35030443)

yatağını bulamamış su gibi.
içinde öfke var. bir şeylere kahredecek ama neye? fark etmez işte.. tanımlayamadığı bazı şeylere. ne olursa.
alayına isyanın bir numara küçüğü.

Apolitik, ne kahrolsun diyeceğini bilmeyen gençlerin bile sokağa dökülmesini temsil ediyor.

Diğer arama motorlarının, Türkçe kelimelere google kadar iyi destek veremediğinden olabilir

bu iş için doğmuş olduklarından olabilir. Google bu, boru değil.. tabir bile çıkarttırdılar millete. yok Google amcaya sor yok Google'la vesaire.

bir de şuna cevap verebilse çok güzel olacak:
www.eksiduyuru.com

google sürekli kendini güncelliyor. bunu yapan başka bi arama motoru yok. sürekli yeni güncellemeler çıkartıp ziyaretçiye en uygun içeriği sunmaya çalışıyor.

Normal değil mi?

Siz de arama sonuçları ve bunlarla ilintili reklamlardan elde ettiğiniz gelirle bu kadar büyüseniz, daha çok gelir için daha iyisini yapmaya çalışmaz mısınız?

ayağa giyip bizzat denemek, rahatsa ve hoşa gittiyse etrafın ne dediğine bakmamak lazım.

yaz kış bot ve spor ayakkabıdan şaşmayan, belirli çizgide gezinen bir adam olarak rahat spor ayakkabı veya amfibik ayakkabı almanızı öneririm. ferahtır serin tutar, bazı markaları ucuza bulursanız tadından yenmez. salomon vardı, 60 liraya almış 6 sene giymiştim. (numarası ayarlanabiliyor) denize girip çıkarken de ayağımdaydı, kış hariç hep giydim bu dönemde. parçalanmadı. en son artık numarası daha çok büyümeyince atacaktım tabanı kestim metal destekli falan çıktı. benim gözümde mükemmel sandalet tanımıdır.

ne dediğimin anlaşılması için örnek:
www.backcountry.com

artist değilseniz güneşin olmadığı yerde çıkarmanız lazım.

gözlük numaralı ise durabilir.

yeni aldim ben cikarmiyorum otobuste, metrobuste ama markette falan cikariyorum kafama takiyorum kel bi insan olmama ragmen

camdan dışarı bakarken takıyorum, içerde ya da ayaktayken çıkarıyorum. çünkü içerisi gözümü rahatsız edecek kadar aydınlık değil. ama dışarısı aydınlık. bu görgüden ziyade mantık ile alakalı.

gerçekten görgü istiyorsanız, yüz yüze konuşmalarda gözlüğünüzü çıkarın. bunu yapmayan insanların gözlüklerini suratlarında kırmak istiyorum.

"migrenim var" veya "ama rahatsız ediyoo" vs diyecekler için önceden size inanmadığımı söyleyeyim. bu kadar hassas gözlere sahipseniz kapalı havalarda da gözlüksüz dolaşmanız mümkün değil.

tak ya da takma fark etmez, takmamak ya da takmak görgü kuralı değildir. ancak biriyle konuşurken şartlar müsaitse gözlüğünü çıkarmadan konuşan insana kafa atasım geliyo aynı celeron 300a gibi. güneş gözlüğü olan bir insanı dinleyemiyorum açıkçası, nereye bakacağımı şaşırıyorum.

kapali alanda kalacagim sureyle ve isigin is yapmama, okumama engel olmasi durumu da var.yani 40 dk narkette alis veris yapicaksam cikartirim ama bakkala girip sigara alirken cikartmam.

arapçada bazı harfler birbirlerine bitişik yazılır. sizinkinde bu bitişme işi olmamış.
ilave: bilen birilerinden profesyonel destek almanızda fayda var.

gugıllamak yetiyor:

galeri.uludagsozluk.com
images.gittigidiyor.com
www.arastiranbatu.com
pbs.twimg.com :large
lh3.googleusercontent.com
www.devletialiyyei.com

teşekkürler. google'da aramıştım ama karşıma başka bir kılıç çıkmıştı. üzerindeki yazıda da silsile çelebi mehmed'e kadar geliyordu.
beyaz kabzalı olan, topkapı sarayındaki kılıç galiba. üzerindeki yazı tam net değil ama az az okunuyor gibi.
daha büyük ve net bir resim varsa ne âlâ.

bilgisayar kullandıkça gelişen bir şey bence hızlı yazmak. etüt falan etki eder elbet ama kısa sürede sonuç alamazsın büyük ihtimal.

kısa sürede sonuç almayı beklemiyorum. ama bu konuda istikrarlı olmam gerek ve bunu yapacağım.

"mavis beacon teaches typing" isimli bir program kullanmıştım bir süre ve faydasını gördüğümü söyleyebilirim, içeriği ingilizce. sana belirli alıştırmalar veriyor ve yapmanı istiyor belli süre içinde. sonra istatistik tutuyor ve gelişimini gösteriyor vs. bulabilirsen belki işine yarayabilir. sanırım ücretsizdi.

@dafaiss türkçe destekli bir geliştirici yazılım buldum.. umarım gelişme katetebilirim. teşekkürler...

düzenli çalışırsan 3-5 ayda ortalamanın da üstü bir hızda yazmaya başlarsın. (dakikada 90-100 kelime gibi) sabırlı ol, sonuçta yetenek gerektiren bir olayı yok çalışan herkes rahatlıkla yapabilir. ben 10 parmak f klavye kullanıyorum, gerçekten alıştıktan sonra inanılmaz konforlu geliyor.

@bacardicola ilk defa klavyeyi kullanmaya çalıştığım günler geldi aklıma. tavsiyeniz için çok teşekkürler.... zamanla elbet.

türkçe için soruyorsanız, inşaallah f klavyeye başlamışsınızdır!

en tazelerinin vakti geçti. adı papaz eriği onların. hafif irileri var piyasada şimdi,onların da son zamanları.

iklime, yükseltiye ve enleme göre hâlâ yetişen yerler var fakat artık sahneden çekiliyorlar. bulmak zor.
iri ve sulu olanları da çok güzel. sert ve ekşisi de var, of!

kimse de demiyo ki bu sene o eriğin kilosu 7 tl idi.

besmele ve bir ayet parçası
(bismillâhirrahmânirrahîm - nasrun minallâhi ve fethun karîb ve beşşiri'l-mü'minîn)

cok cok tesekkurler. yani simdiki arapcayla yazi? bilmiyorum gerci eski arapca diye bir sey var mi.. ayetler degismiyor en nihayetinde ama.

internetten bakarim ayetin anlamina ama kilica neden yazildigini bilmiyorum. zira kilicin ne kadar eski oldugunu da bilmiyorum. asil aradigim sey o :)

meali aşağı yukarı şuna benzer;
www.kuranmeali.org
--
arapça aynı arapça da noktalar filan yok. kelimelerin yeri de istife göre ayarlanmış.
ayetin altında 1100-1101 gibi bir şeyler yazıyor ki kılıcın dövüldüğü tarih olabilir. bu tarih hicri ise miladi olarak 1689-1690 gibi bir tarihe tekabül eder.
kılıcın kendi tarihi hakkında az çok bilgi olsa tarihlemede yardımcı olabilir. kimden kalmış, nerede bulunmuş gibi.

yeni resimde altta bariz bir aslan resmi işli ama üsttekini çıkaramadım.

hicri olup olmadigini nasil bilebiliriz?
o rakamlarin baska bir sey ifade etme olasiligi var midir?
cok bilgim yok.. aileden kalmis babadan ogula gecmis hep. bir kac nesil oncesine kadar hep osmanli subayi olduklarini biliyorum kilicin gectigi insanlarin. simdiki suriye'de veya yunan adalarinda ikisinden biri olmali.
nereden geldigi tam belli degil yani

yardim icin cok cok tesekkurler. sembolu cikartabilecek bir uzmani nasil bulabilirim acaba.

büyük ihtimalle hicri tarihtir o. aile geçmişini araştırabilirsiniz. o tarihlerde yaşayan ve kılıcı kullanma ihtimali olan kimler vardır? o kişinin bağlı bulunduğu yere ait bir damga gibi bir şey olabilir.
etrafımdaki bu işten anlayanlara sorayım. resimleri kaydettim. bir şey çıkarsa haber ederim.
bit pazarlarında, sahaflarda vs böyle tarihi teferruatla ilgilenenler bulunabilir. (tabii atma kabiliyetine güvenenler de :))

profesyonel çeviri ise (resmi evrak vs) 200 tl civarı alırlar bürolarda bu çeviriden.

yok freelance yapılacak derseniz 30-40 gibi birşey tutar kanımca. çok küçük bir metin ama osmanlıca gayet az bilinen bir dil.

arapça değil, türkçe bir metin bu. hatta harekesi kolaylık sağlıyor :)
yalnızca bu işin standardını öğrenmek istiyorum.

gemiye atlayıp üsküdar'a, oradan sahildeki meydandan altunizade taraflarına giden otobüslere...
9 ÜD işini görecektir. on dakikada bir filan kalkar. başka da bir sürü otobüs bulunur.
-
şişli için; metrobüs'e gidebilirsen doğruca altunizade durağında inersin.

Beşiktaş'tan 129T. Tek vasıta.

üsküdar'dan kalkan -139A- otobüse "uzunçayır" metrobüs durağından binebilirsiniz.

Çok teşekkür ederim :)

bu mu kastedilen?
sarkilarnotalar.blogspot.com

1.çok ağır değilse aşıya gerek yok.
2.bilmiyorum.
3.düzenli olarak tedaviye devam etmek gerekiyor, bana doktor yıllarca sürebilir demişti. bir de aşılar yurt dışından özel geliyormuş.

bahar ve güzün yaklaşık bir ay epey zorluyor. diğer zamanlar problem yok amma.
bir de aşının zararından bahsediliyor, içinde cıva mı ne varmış, vücut onu dışarı atamıyormuş, uzun vadede zarar veriyormuş.
gelen/giden hesabı yapsak ne olur sonuç?

bende toz ve karışık polen alerjisi vardı.
aşı önerdi, işim nedeniyle düzenli yaptıramayacağım için hap istedim.
hafifledi, şimdi iyiyim.

ben her sene 1 tane iğne oluyorum (fiyatı 5 tl ama ismi aklımda değil, üzgünüm) onun haricinde de burun spreyleri var çeşitli. onları kullanıyorum yaz sonuna değin. ben bu şekilde başa çıkıyorum. eskiden her bahar başında doktora giderdim bende ki, acaba yeni bir yöntem geliştimi diye.. mamafih doktorlar o aşıyı hiçbir zaman direkt olarak yazmazlardı, bak senin o iğne için şu kapıdan girdiğinde hapşırıyor olman lazımdı demişti hatta birisi. bu hap ve fısfıslar fayda etmezse gel ben gene yazarım sana o iğneyi demişti. lakin tahmin ettiğim gibi oldu hep ve ne hap ne de o fısfıslar yeterli olmadı. illa ki o tek seferlik yapılan iğne gerekiyor ağbi. onu vurul bi, ondan sonrada fıs fıs'ları sırayla seç beğen kullan :) ben böyle yapıorum ve hapşurmuyorum :D

sevgili fisher, sprey kullanmaya devam edilecekse iğne neden? sprey, bir süre sonra burna zarar verdiği için uzun süreli kullanılmaması gerekiyor diye biliyorum.

@hicazkar : iğne tek başına yeterli olmuyor ki. yine kendimden örnek vereyim. spreyin reçetesinde günde 2 kere (sabah-akşam) kullanın yazıyor mesela. ama ben 1 kere (sadece sabahları) kullanıyorum, yetiyor. kullanmaz isem iğne yetersiz kalıyor dediğim gibi. birde haftada 1 gün belirliyorum (atıyorum pazar) o gün hiç kullanmıyorum spreyi.

böyle bir kullanımın zararı olabilir tabi de, başka çarem yok. zararı var diye, kullanmayıp, gözler ve surat kıpkırmızı, sürekli hapşıran, yaşlı gözlerle gün boyu dolaşmak istemem. bende tavsiye etmiş gibi olmak istemezdim. siz doktorunuzun dedikleri doğrultusunda bir gidişat izleyin en iyisi.

doktora sordum, aşı etkili ama mahzursuz değil, diyor. çünkü alerji yapacak maddeleri vücuda yavaş yavaş zerk ediyolarmış ki vücut bunlara alışsın (aşının temel mantığı galiba bu). tehlikeli diyor yani. çok çok ilerlemedikçe yaptırmam diyor (kendisinde de var zira).
şimdilik farklı bir hap ve burun fısfısı verdi, bakalım.

ilaç isimlerini kimse bilmiyor da ondan. aynı şekilde normal yazı yazsalar okunuyor.

ilaç isimlerini bilmemekten dolayı diye bir dedikoduya inanılıyor ama işin aslı okulda çok hızlı not tutmaktan yazıları bozuluyor.
ilaç isimlerini tabi ki biliyorlar :)

okumaya calisan normal halk ilac isimlerini bilmedigi icin, yoksa tabi ki doktor yazdigi ilacin adini biliyor.

ben ilaç ismi bilmemeye de inanmıyorum arkadaş, bildiğin apranax'ı okuyamadığım olmuştu benim, ki en popüler ilaçlardan biri. bence kasti bi durum var ortada :)

6 sene boyunca it gibi not tuttuktan sonra artik sikilmaya basliyor insan. yazasi gelmiyor. o yuzden. hizli not tutmayla alakasi yok yorulmayla alakali. 6 sene her ders ama her ders not tutup hala cok kaliteli yazan arkadaslar da yok degil ama cogunluk yazmaktan biktigi icin kelimenin sonunu bile getirmekte zorlaniyor.

it gibi not tutmak da pek mantıklı bi bahane değil gibi. ben de 5-6 yaşından beri, yani 23 senedir it gibi resim çiziyorum ama şu an çizdiğim herhangi bi şeyi sallamıyorum, gayet de özenerek çiziyorum, hala da it gibi çiziyorum. ayrıca not olayı için demiyorum ama altı üstü 2 satır ilaç yazıyosun yahu, neyine eriniyosun? yani yazılabilecek en uzun şey calcium sandoz efervesan tablet'ten daha uzun değildir herhalde, toplasan 22 harf, hadi max 30 harf olsun. bu mu yorucu ya da zor?

götlük yapıyolar. ama artık elektronik reçete var. nıahahah.

benim gördüğüm ilk doktor yazısı güzeldi. yıllar önce klinikte staj yapmıştım. kliniğin sahibi olan doktor bildiğin köşeli yazıyordu. imzasını atması bile bir dakika sürüyordu. hatta yazısı çirkin olan laborantı azarlıyordu hep.

çok da uyuz bi adamdı, alakasız olarak.

bir nevi argo.
kendi dillerini "avam"ın anlamasını istemeyen garibanlar sadece doktorlar arasında değil, başka meslek gruplarında da var. bence, psikolojik bir hastalık.
yazısı güzel tohtorlarımızın günahlarını almayah.

okulda birçoğu hocanın her ağzından çıkanı yazmalıyım derdinde olduğu için hızlı yazmaya alışıyor. hızlı yazmaya alışınca da mezun olduktan sonra yavaş yazamıyorsun.

ama yazmaktan sıkılmak temel etken. işe sadece reçete yazmak gözüyle bakılıyor ama bunun adli raporları var , yatırıp takip etmen gereken hastalar için hazırladığın tedavi planını yazması var. mesai sonuna doğru o yazı arap , kiril ve japon alfabelerinin karışımı bir hal alıyor.

Eger cok sayida doktor su sebepten diyip ayni seyi soyleyemiyorsa bence tamamen sehir efsanesi olayi. Zamaninda cikmis boyle bir sey, doktor olan da hemen yazisini "doktor yazisi" na ceviriveriyor. Kendi kendine de icinden "doktorum, kotu yazmam lazim, kural bu" diye telkinde bulunuyor. Bence boyle bir sey olabilir. Ornegin bir yerde devrecilik vardir, biraz tecrube kazanan yeni gelene hemen bunu uygular, icinden gelmese bile zorunda hissedip yapar bunu, gibi. Cunku kural odur.

starbucks'ları bu amaçla kullananlar var.

okul kütüphaneleri de olabilir. o civarda ytü var. bahçeşehir barbaros var; ama dışarıdan almıyorlar sanırım. ytü'yü bilmiyorum.

starbukslarda olabilir mi acana dicem ama tam bilemedim.

@sen git ben geliyorum ytü'ye girerler de ders sırasında sessiz kalınamayacağı için pek rahat edemezler

starbuckslar
beşiktaş bahçeşehir üniv. kütüphanesi. (nüfus cüzdanı şart)
yıldız teknik kütüphanesi olabilir.
para vermeyin buralara gitsinler.

kitapkafe tarzı genelde çok sessiz olan ve insanların ders çalışmaya ya da sahiden okumaya geldiği, hatta istediğinizde müziğin hafif bile olsa kapatıldığı bazı mekanlar var. ankarada var, istanbulda banko vardır zaten.
starbucksa bir alternatif olabilir, hem de etraftaki tikky populasyonu olmadığından patlayan flaşlar ve berkecan ile nazlıgül muhabbetlerinden kurtulmuş olursunuz.

kütüphane diye bir şey varmış çok güzel diolla

hocanın ayağına gidilir, ayağa çağırılmaz. pek âlâ evine gidebilirsiniz/gönderebilirsiniz.

metin kısa mı uzun mu? ve jpg/jpeg olmuyor mu?

mesela şuradan yazıp, istediğiniz kadar büyütüp ekran resmini alıp kendi programınıza yapıştırabilirsiniz. bence pek âlâ kaliteli de görünür. resim olduğu için de yazı bozulmaz.

ilave: www.isa-sari.com

metin kısa sayılmaz, a5 boyutlu broşür arkalı önlü doldurması gerekiyor.jpg oluyor tabi de kalitesiz olmuyor. şu an tiff deniyorum bakalım :)
@hicazkar dediğin yere bakıyorum şimdi.

gazanfer

görkem
cihan

Cok sevdigim bi ismi buraya yaziyim da sonra herkes cocuguna o ismi koysun kdhdjsh. Saka saka. Devin adini seviyorum ben

Oguz
Atila
Beren

râkım

Ömer yada yigit çok güzel olmaz mı? :) tosuncuk! :)

yağız
baran
kaan
arda
deniz
ata

kemal
atakan
barbaros
mete
arda

Cingü
Yozdil
Mekbuk
Çipet

Omer yigit gorkem cihan bunlar akrabalarda var digerlerinide onerdik diyebiliriz kabul ettiremedik daha farkli isim onerileri bekliyoruz.

Mustafa
Fatih
Kerem
Eren
Mete

toprak
kenan
asaf

toprak
ilter

bu değil,bu değil, bunlar hiç değil.

albus

devran

ahmet
mehmet
mustafa
ali

baybars

Aren,

turgut

tüm cevaplar için tesekkürler arkadaşlar. ne yazıkki bulamadık. cevaplar işe yaramadı.

evren

devlet bahçeli böyle cıvıklıkları sevmiyor.

"Eğitimsiz ve saldırgan kültürsüz ülkücü" imajından hoşlanmıyor.

(Bu arada sesli güldüm. :)))

"vur de vuralım, öl de ölelim" gibi ciddi, ağırbaşlı, akıllıca, makul, mantıklı ve beliğ sloganlar atmayıp sulu sulu uluduğu için olabilir.

Bahçeli başkan olduğundan beri MHP'nin eli sopalı, okul çıkışında adam sıkıştıran insanların partisi bilinirliğinden çıkarmaya çalıştı. Hatta hatırladığım kadarıyla DSP ile hükümet kurma arifesinde Ülkü Ocakları'na "beyaz çorap giyilmeyecek" genelgesi bile yayınlamıştı. MHP'yi marjinalleşen uç bir partiden AP, ANAP, DYP tarzı bir merkez sağ partiye çevirmeye çalıştı; çok da başarılı olduğunu söylemek güç.

yaprak kullanıyorum. incir yaprağı.

nutella

ayy yanlıs yere yazdım cevabı,mobildeyim silemiyorum da özürrr

naneli şampuan böyle serin serin oluyo

@lola35 sdfghjkl

o değil de, sadece lola'ya tik :)

nüfus müdürlüğüne başvurma hakkınız var.

cumhuriyet oncesinin kayıtlari var mıdır ki?

yörük türkmen çepni gürcü çerkes abaza rum

sinopluysanız bunlar olasılıklar.

gerisini bilemezsin, önceki kayıtlar ya yok ya yanmış yahut da ailen kayda değer olmadığı için bulma olasılıgın yok.

ailende aksini iddia eden yoksa türksündür.

@krox: orasi muhakkak :) da merak ediyor insan işte.

bence abaza ya da çerkez olma ihtimalin daha yüksek.

@aksi, bende meraklandım gece gece ve tekrar baktım da www.takvim.com adresinden hicri olarak 1893'e kadar nüfus müdürlüğü vermiş öncesi yok. kayıt yokmuş bence, ben öyle yorumluyorum.

dedem,dedesi,dedesi ve onun babasına kadar gitmiştik. gece gece neler hatırlıyorum böyle ben. işim var, yatıyorum ben.

(git: 475390)

genlerden afrikadan çıktıktan sonra nereleri dolaşıp geldiğinizi yani binlerce yıllık tarihinizi kaba taslak çıkarabiliyorlar. ancak hem türkiye'de yapılmıyor, hem de binlerce dolar.

cumhuriyet öncesi kayıtlar yok gibi bir şey.. o dönem sanırım ya çok önemli ailelerin soyları tutuluyordu sadece. resmi olarak da askerler ve devlet memeurları yazılıyordu ve tabi sadece erkekler.. bunları düşününce ailenin geçmişinde paşa nazır filan yoksa çok zor eskilerde sağlam bir bilgi bulabilmek.. çokça da araştırma derim bir tanıdık soy ağacı çıkarcam diye kafayı sıyrmıştı..

ailenin büyüklerine -dedeler nineler filan- sormak lazım. genelde bu tür bilgiler sözlü kültürle nesilden nesile aktarılır. onların dediği genelde doğrudur ama tabii kayıt varsa, en sağlamı.

biraz rum, biraz türk, biraz ermeni, biraz gürcü vs. vs.

hele "türkçe'den başka dil bilmeyen soya sahipsen ki %99 öylesin ki halen kendine soy arıyorsun, türksün. etnik türk." diyen salağa diyecek hiçbir şey bulamıyorum. ben bi şey demeyeyim ilber ortaylı desin:

"orta asyadan anadoluya en iyi ihtimalle 500bin civarı türkmen geldi, o sırada anadoluda yaşamakta olan farklı milletlerden en az 2 milyon yerli halk vardı. türkmenler bunların hepsini kesmediğine göre zaman için bu toplumlar kaynaştı ve yerli halk türkleşti." kısaca türkiyede etnik olarak türk yok. onu geçtim dünya üzerinde yüzde 98 oranında saf bir etnik milliyet yok (genleri kastediyorum).

kazakistanlı arkadaşım vardı, biz türküz diyince önce aynaya bak sonra bi siktir git çay koy derdi. adam haklı. tipik bir orta asya türkü orta boylu, siyah saçlı, buğday tenli, çekik gözlü, elmacık kemikleri belirgin, yuvarlak yüzlü, geniş burunlu vs. biriyken çevrenizde kim bu tipik orta asya türküne benziyor?

iste tam olarak onu merak ediyorum @yemrem.

yani, bi orta asya türküne bakıyorum, bi kendime bakiyorum. hacı diyorum nasıl akrabayık la biz. iklime göre degisen fiziksel ozellikleri biliyorum ama hocu biz anadoluya geleli daha bin yıl bile olmadi ki, bu ne hız?

diger yandan türkce'den baska dil bilmiyorsan türksün hacı seklindeki yaklasim bana da desteksiz geldi. asimilasyon diye bir sey var sonucta.

@kabiz tabi ki burdan bir etnik köken ariyor degilim, fikir mi? tam yeri burasi.

-yurtdısında bu konuda calismalar oldugunu ogrendim mesela.
-önerdigin kitaplari not aldim.
-karadeniz bolgesindeki roma döneminden kalma rum populasyonunu merak ediyorum.
-orta asya türkleri ile anadolu türklerinin arasindaki fiziksel farklarin sebeplerini merak etmeye başladım.

yani buranin 'yol gösterme' hususundaki faydasi cok açık. bir de ilkokul ögretmenimin soyledigi bir sey vardi;

''universitede 'türk' kelimesini arastirmaya basladik, bittiginde önümüzde 20 bin sayfalik bir döküman yığını vardı''

türkcülük mü yapti orada bilinmez ama kızılderililer türkmüş hocu :)

ee solgar kapsülünü satmaya devam ediyormuş: www.solgar.com.tr

yasak mı değil mi şimdi?

satılıyor benim bildiğim.

köyde toplar kullanırız. çok da işimize yarar. kim takar ticari kanunnameleri!

hapları geçtim sarı kantaron aslında çok masum değil. ilk aklıma gelen mesela güneş lekelerine yol açıyor olması.

açılıyor

www.downforeveryoneorjustme.com

Açılıyor.

down... denedim, açılmadı. çerezleri filan da sildim ama...

modemi kapatip actim, oldu.

soru biraz karışık. bilim ile kastedilen nedir? bilimden sayılmayan nedir?

@hicazkar, mesela bir dinin nasıl bilimi oluyor? kanıtı yok, hipotezi yok ama hadis anabilimdalı var. mesela hadislerin doğru olup olmadığı belli değilken, bilimi nasıl oluyor?

bildiğim kadarıyla eskiden bilim; müsbet ve dini bilimler diye ikiye ayrılırdı (doğru veya yanlış, tartışılabilir). müsbet; isbat edilebilir, yani deneye gözleme vs dayanan bilimler. fizik, kimya vs. diğeri de malum.
bir alan, deneye gözleme dayanmıyor diye bilim değildir diyemeyiz.
bilim beş duyuya indirgendiği zaman, bahsettiğiniz gibi, görülemeyen, dokunulamayan, duyulamayan vs. hiçbir şey bilimin alanına girmez. ama biliyoruz ki beş duyudan fazlası var ve bilim dediğimiz şeyin alanı oraları da kapsıyor. insan ilgisi, merakı oraları da kurcalıyor.
kısaca, pek âlâ din'in de bilimi olur. pek çok sosyal alan gibi.

bir de, güzel sanatlarda ana bilim dalı değil, ana sanat dalı var.