fiyat verseniz iyi olurdu.

iki kez yazmışsınız, anlamadım. "fuul" nedir?

arkadaş duyuruyu açıp gitmediyse, işe yarayacak birkaç bilgi daha -fiyat vs- verirse iyi olur.

fiat olarak günlük olarak 125 ytl haftalık kalacaklara günlüğü 100 tl.
kişi başı hotel 50 ile 100 tl.otele kişi başı vereceğiniz parayla aile toplam 100 tl

fuul demek her şey var demek yani dayalı döşeli

www.bvtlivetv.com

neredeyse bütün radyoların listen.pls dosyaları mevcut. Onları bir yere kaydedip winampla dinlesen olmaz mI?

mesela www.radioeksen.com

sağ tarafta canlı dinlenin yanınan AAC+'a tıklıyorsun listen.pls. Daha sonra onu winampla açıyorsun güzel güzel dinliyorsun.

(bkz: yağmurda koşan adam mı çok ıslanır yürüyen mi )

supersin yaa...esit degil demi ! biliordum yani bilmiordum da oyle tahmin etmistim fizik okuyan bir arkadasla iddaya girmistim internetten istersen bak demisti....bende eksiduyurudan yararlanayim dedim zaten emindim daha once konusulmustur diye...kosarak daha cok ama yuruyerekde olabilir karisik bilemiorm ancak esit degil biliorm

mythbusters adli programda deneyi yapildi ve kosan kisinin daha cok islandigi ispatlandi. yalniz bu; ruzgarin hizi, ruzgarin yonu, senin hizin gibi faktorlere gore de degisebilir. ayrica hizli kosup korunacagin yere vardiginda da daha az islanmis olabilirsin. sozlukte de bunlara benzer seyler yazilmis, ozetlemeye calistim ben de.

bunun cevabını bilim teknik dergisinde açıklamışlardı 6-7 yıl önce. ama onda zamanlar eşitti sanırsam. mesafe eşitse eğer bence yürüyen daha çok ıslanır tabi ki.

lüzumsuz bilgiler ansiklopedisinde de vardı bu, galiba o da eşit diyordu. ama yok işte, içim rahat etmiyor, koşarak daha az ıslanırmışız gibi geliyor.

gerçek hayatta hiç bir şey eşit değildir.

yapılan deneyler hatta mit avcılarının yaptığı deney ve en nihayetinde ingiliz bilim adamlarının yaptığı araştırmalar sonucu yürüyen adamın daha çok ıslandığı yönünde idi.cevaben : eşit değildir.

bi farid farjad havası var ama bilemedim.

Title - To miyai
Artist - Behrouz Panahi
Album - Sweet Scent of Love

www.zedge.net

açığa alıp 1 ya da 2 yıl içinde istediğiniz zaman kullanma hakkınız var. hatta iade edip paranızı bile alabilirsiniz. sorun çıkmaz yani =)

ben internetten aldığım bileti telefon ile erteletmiştim bir gün sonrasına. bir sorun olmaması lazım.

yurtdışı ise, iptal olmuyor benim bildiğim.

iki gün için bir bilet daha almışlığım vardır. bazen ertelemede fena bir miktar ödüyorsun ceza mahiyetinde.

eğer promosyonlu bilet almadıysan ücret ödemeden değişiklik yapabilirsin.

muhtemelen promosyonlu bilet olduğu için iptal yapmazlar, biraz zorlarsanız vergi tutarını iade ederler, o da nerden baksan 80-90 lira yapar temizz

tarih değişikliğinin cezası var, yalan olmasın sanki 50 euro diye aklımda kalmış.ha bir de arada fark varsa onu da ödemeniz gerekecek.

istanbul içiyse taksimde otobüs duraklarının arkasında büyük bi satış ofisi var, oradan her türlü işlemi yapabilirsiniz.

burada yazılanlara inanma.

aldığın biletin kısıtlama durumuna göre ceza ödeyip ödemeyeceğin değişir. ayrıca zorlama ya da cazgırlıkla personelin ilave olarak yapabileceği bir şey yoktur. en doğru bilgiyi rezervasyon kodunuzu bildirip çağrı merkezinden alabilirsiniz. 444 0 THY

evet personelle alakası vardır, başımıza geldi ki yazıyoruz değil mi efendim.
bileti alırken elli kere sormama rağmen telefon edince yok öyle bişey demeleri, üsteleyince tamam vergi iadesi yaparız demeleri başka neyle alakalı ben çözemedim.
hakkını aramak da cazgırlık oluyormuş ne güzel

o personelin denyoluğundan ve bilgisizliğinden olmuş, yoksa zorla kestiği vergi onun ya da şirketin cebine girmez.

Genelde kendini belli ediyor bu duraklar. Yani 6+5'se 6. hece sonu bir kelimenin sonuna filan gelir. Kelimenin ortasında durak olmaz yani.


Durak: Hece ölçüsüyle yazılan şiirlerde, ahengi artırmak amacıyla mısralar belli yerlerinden ayrılır. Bu ayrım yerlerine durak (durgunlanma) denir.
1. Durak, ahenk sağlayan bir çeşit ses kesimidir.
2. Sözün gidişi zorlanmadan şiir okuyucusuna bir nefes payı bırakılmıştır.
3. Duraklarda kelimelerden ortalarından bölünemez. İyi bir durakta kelime mutlaka bitmiştir.
Not: Bir şiirde, bütün dizelerin durakları aynı olabileceği gibi, belli dizelerde farklı duraklar da kullanılabilir. Bir şiirin her dizesinde farklı duraklar kullanılmışsa, o şiir duraksız kabul edilir.
4. Hece ölçüsünde ikili, üçlü, dörtlü, beşli, altılı duraklar kullanılmıştır.

kaynak: www.turkceciler.com

durak, hece ölçüsü için geçerli bir terim. hece ölçüsü ise dizelerin, hece sayılarının eşitliğine dayanan bir sistemdir. yani birinci dize 7 heceden oluşuyorsa şiirin bütün dizeleri 7 heceli olmalı.

"Hey hızara hızara 7 hece
Dalda elma gızara 7 hece
Beni sana virmezler 7 hece
Başka yerden gız ara" 7 hece

dizeleri mümkün olduğu kadar eşit veya eşite yakın parçalara bölüyoruz. (niye mi? okumayı kolaylaştırıyor, ahenk sağlıyor filan. zamanla alışıyor insan.)

Hey hızara / hızara 4 hece + 3 hece
Dalda elma / gızara 4 hece + 3 hece
Beni sana / virmezler 4 hece + 3 hece
Başka yerden / gız ara" 4 hece + 3 hece

bu şekilde, kelimeler arasında durulabiliyorsa buna durak diyoruz. yok kelime bölünüyor ama kelimeler arasında -dizeler arasındaki uyuma dikkat ederek- duramıyorsak o zaman "duraksız" diyoruz. şu halde yukarıdaki mani 4+3=7'li hece ölçüsü ile söylenmiş oluyor.

Almanya çiftlik gibi
dumanı iplik gibi
Almanya'ya yar saldım
Kınalı keklik gibi

bu mani de duraksız 7'li hece ölçüsü ile söylenmiş.

- belirli kalıplar vardır, çok kullanılanları vardır. öyle rastgele bölünmez dizeler.
- mümkün olduğu kadar eşit parçalara bölünmeli: 4+4, 4+3, 6+5, 4+4+3 gibi. yani 8+3 olmaz. 4+7 olmaz.

zayıflamayaı bilmiyorum ama kanı temizlediğini biliyorum.

en basitinden yağların yakımında su kullanılıyor diye biliyorum

ayrıca metabolizmanın hızlanmasına yardımcı olur. metabolizmanın hızlanması zayıflamamızdaki en önemli etkendir.

boşaltım sisteminin çalışmasına yardımcı olur. yakılan yağlar da o sistemden atıldığı için pozitif etkisi vardır diye düşünüyorum.

hemen her şeyde olduğu gibi bunda da aşırıya kaçıldığında zararı var. böbrekler filan haddinden fazla çalışıp yoruluyor vs.

2. beraat ettiğinizden emin misiniz, bununla ilgili bir yazı ulaştı mı elinize?
3. mahkeme bu adres değişikliğini askerlik şubesine bildirmez. şubenizi arayıp benim adresim şu şu diyebilirsiniz ya da yedeklik yoklaması yaptırın, adres olarak da ikametgahınızı verin. şube bilgisayarlarında sadece tek adres kaydedilir. o adresle ilgili bir geri bildirim olmadıkça da değiştirilmez.
4. aile üyelerine yapılan tebligatlar geçerli sayılıyor.

hocam aman diyim, cezayı ödeyin sonra itiraz edin. sonuçta kesilmiş o iadesi olur ama kesilmiş işte sonuçta muazallah askere bile alırlar tekrardan ;)

teşekkürler :)
faksını istedim bizimkilerden, alıp kendim bakacağım. yarın da buradaki şubeye gidip yeni adresimi söyleyeceğim. yoksa evdekiler alıyor, bana söylemeyi de unutuyorlar. zamanında itiraz edemiyoruz ya hu..
@serseri martı, yedeklik yoklamasını hatırlattığın iyi oldu, onu da halledelim.
@05, ödeyeceğiz herhal, n'apalım.. hele o çile, tekrar çekilmez :)

20 ya da 25 lira için bu kadar kafa patlatıp bunu mu yazdın? Yahu hapse atmadıklarına dua et öde gitsin. Bununla uğraşmak için yazacağın mektubun, gideceğin yerlerin, kullanacağın telefonun yanında 20 lira hiç bence.

soruda eksiklik var.

bu verilerle soru çözülemez sanırım

bence 36 derece.
Çünkü soru buradaki şekli ile eksik çizilmiş veya kitapta eksik çizmiş yani özetle EKSİK
ama AB doğrusu ile AC doğrusu birbirine eşitse veya ABM açısı ile ACM açısı eşitse soru çözülür ve 36 çıkar....
Tabi ki başka bilgilere göre cevap da değişebilir:):)::):):))::)

edit:
@layouter, sallama kabiliyetimi kullandıydım emme demek tutmadı, aydınlandım. doğrusun vallah :)

eğer abm ve acm eşit deniyorsa sorunun yanında yöresinde sonuç 36 evet..

geometri unutmak kesin söylemler için bi sorundur evet :) yanılmışım demek..

36 olamaz, eger AM dogru parcasi cizilirse MAC 36 olur (MA=MC=yaricap oldugu icin). o yuzden x=BAC'nin 36'dan buyuk oldugu kesin ama diger arkadaslarin da dedigi gibi soru eksik.

72

biz de öyle düşünmüştük. soruda eksiklik var. teşekkürler herkese.

barbaros caddesinde yıldıza gelmeden once bi tane vardı meb yayınevi. 7/11 i geçtikten sonra mıydı ne o civarda.

zamanın behrinde taksim'de, marmara otelinden gümüşsuyu'na dönerken köşedeki binanın altında vardı.

cağaloğlunda vardı bir zamanlar. yokuştan aşağı yürürken solda kalıyordu iran konsolosluğunun oralarda diye anımsıyorum. ama 7-8 yıldır hiç dikkat etmedim yerinde olup olmadığına.

teşekkür ederim hepinize...
not aldım, az çok bildiğim yerler, birdahaki gidişimde dikkat edip bulacağım şu kitapçıları.

m.e.b. kitabevleri'nin tamamı kapatılmı$tır. Cağaloğlundaki yerlerinde çe$it olarak ne bulacağınız $üphelidir. Gelin ben size zibilyon tane eski basım, yeni basımlarından bulayım. 1940 - 1980 arası dönem demek istedim.

harika olur!!!nasıl ve nereden bulacapız peki :)??

ne olursa olsun tecavüz daha normal geliyor insana. kız arkadaşımızı akşam geç saatte dolmuşa bırakıyoruz bu korkudan dolayı. bilemiyorum tam. ama birinin öldürülmesinden çok tecavüz edilmesi filan en azından daha insanımsı geliyor. gerçekten tam emin olmayarak aklımdan geçenleri söylüyorum. umarım biraz daha psikolojiyle desteklenen cevaplar gelir.

(dip not: duyuru'da gördüğüm en zor soru olabilir.)

edit: önceki yorumu gördüm de cevabım yanlış anlaşılabilir gibi geldi. iddiam tecavüzün normal bir şey olduğu değil tabii ki hatta direk iğrenç bir şey olduğunu iddia ediyorum. örnek vermek gerekirse ıssız adam'daki sevişme sahnelerinin tecavüzü andıranlarını gayet izleyemedim. iddiam tecavüzün cinayetten daha olası geldiği..

bence tecavüz daha kötü. şöyle ki birine tecavüz edersen hayatı boyunca o yaşadığı karelerle yaşamaya mahkum edersin. ama ölürse senin onu nasıl öldürdüğün kareleriyle yaşamak zorunda kalmaz. raydan çıkanlar diye bir film izlemiştim erkek arkadaşımla sinemada bir kaç yıl önce. filmde otel odasına giren hırsız adamın o gece takıldığı kadına tecavüz ediyordu. o tecavüz sahnesinin hala gözümün önünden gitmemesi bir yana filmden çıktıktan saatler sonra bile erkek arkadaşımın elini bile tutamamıştım. ama çok cnayet filmi izledim. hiçbiri beni o sahne kadar etkilemedi. belki subjektif konuşuyorum ama ilk yaptığım açıklama herkes için doğru sonuçta. mesela sen bir düşün. erkeksin sanırım ama yine de düşün sonuçta öyle şeyler de oluyor. birinin sana tecavüz etmesini mi istersin seni öldürmesini mi?

"dile kolay" derler ya, bazı şeyler hayata ağır ama dile kolaydır. tecavüz gibi. aslen insanı öldürmek ile onun ırzına geçmek arasında fark olmamakla beraber; bu fiilleri işlememiş kişiler için bunları dillendirmek kolay gelir [fiilleri işleyene lafımız yok, zira onun insanlıktan nasibi yok. her şeyden zevk alması normaldir (!)]
hele bir de şehvet olunca işin içinde... sorma..

Tecavüze uğrayan birinin yaşadıklarını, hissettiklerini daha sonra kendisinden dinleyip, empati yapabiliyoruz.

Cinayete kurban giden birisinde ise bu imkansız. Ben hiç duymadım "beni şöyle öldürdüler, kafama da böyle sıktılar" diye anlatanı televizyonda.

öncelikle cinayet mağduru diyim zaten ölmüş oluyor ama tecavüz mağduru ömür boyu bunun travmasını yaşıyor.
bir kişiyi bir kere öldürebilirsiniz ama , defalarca günlerce aylar hatta malumunuz olduğu üzere yıllarca da tecavüz edilebilirsiniz.hem de farklı farklı kişiler tarafından. hatta bu tecavüzlerden birileri nemalanabilir, peşkeş çekilebilirsiniz. video ortamına kaydedip yayabilirler veya bu işi para karşılığı yaptırabilirler size.
daha da abartıyorum size tecavüz edenle evlendirebilirler. (bkz: oha )
ayrıca bir katil genelde bir kişiyi öldürmüştür (seri katilleri tenzih ederim).ama tecavüz suçluluları çoğunlukla bu işi defalarca bir kişiye karşı veya farklı farklı kişilere yapmıştır.
birini öldürmek bazen boğuşarak olur bazen seni öldürmek isteyen kişiyi öldürürsün. bir dava uğruna da cinayet işlersin ve çevreye göre takdir dahi edilebilirsin.bazen cinayeti mensubu olduğun din emreder bazen de akrabaların baban ve abilerin. bazen namus için işlersin ve aferin alırsın bazen savaşta işler kahraman olursun.
ne için işlersen işle cezaevinde ağa bile olursun sana olan korkudan ama diğerinde yerin damat koğuşudur nedense..
hele seri katiller olayına hiç girmiyorum holivut sağolsun ülkemizde seri katil çıkmamasını bile aşağılanma olarak göreceğiz nerede ise.
yani işte eyle....

cinayet tecavüzden daha korkunç bir suç değil bence...
her suçun mantıklı bir sebebi olabilir cinayetin de...ama tecavüzün haklı bir sebebi olamaz(sadece daha önce sana tecavüz etmiş birine tecavüz etmek belki haklı sebep olabilir)
bir de tecavüz travması hayat boyu seninle yaşayacak bir şey oysa ki cinayete kurban gittiğinde zaten ölmüş olduğun için sana tecavüz gibi bir acı vermez...
o yüzden cinayeti üstüne alınmak daha kolay bence..

şimdi şoyle birşey de var. ölüm insan psikolojisinde bastılılmış/geriye atılmış bir dürtüdür. bilinçaltındadır. normal bir insan yaşantısında kendi ölümünü düşünmez. ancak tecavüz çok daha farklı. ne zaman nerde olacağı bilinmeyen birşey. bir de cinselliğin meta olduğu bir toplumuz. türk toplumunda sorarsan tecavüz mü ölüm mü diye insanlar ölüm der. ancak avrupada cinsellik daha az metalaştırılmış olduğu için orda bu soruyu sorarsanız yanıtları %50 %50 alırsınız diye düşünüyorum. toplumlara bağlı yani.

doktor muayenesi ile tecavüzü nasıl karşılaştırabilirsiniz ki? her yetişkin ve temyiz kudreti yerinde olan insan, cinsel özgürlüğe sahiptir ve tecavüz, bu özgürlüğün, fiziksel hasarlar bir yana bırakılırsa, kişinin psikolojisiyle ve geleceği ile birlikte zarar görmesidir. hele ki küçük çocuklara tecavüzün, cinayetten daha ağır bir suç olduğunu düşünüyorum.

tecavüzün abartıldığını düşünüyorsanız, ağır ceza mahkemelerinde mağdurun da bulunduğu birkaç duruşma seyretmenizi ve mağdurun sanığı her gördüğünde hissettiklerinin ne olduğunu anlamaya çalışmanızı tavsiye ederim.

Özellikle ülkemizde, bu durumlarda kadınlar tecavüze sebebiyet vermiş gibi algılandığı ve kadın da gizli ya da açık bir biçimde suçlandığı için kadının acısı daha da katlanıyor maalesef.

valla inançlı bir insan olarak görürüm kendimi, o kadarda okumuşluğum/görmüşlüğüm vardır büyük ihtimal ama hiç bir yerde kıyametin cuma günü ve aşure günü olacağını görmedim/duymadım. akşam namazı vakti filan diye duydum ama cuma ve aşure gününü ilk kez duyuyorum.
yani sanki en baştan yanlış yerden başlıyormuşsunuz gibi geldi.
ha ayrıca kıyametin alametleri bir çoktur. ve bu alametlerin içinde hz. isa gelecek diye bir şeyde yoktur.
son olarak islamda der ki;
kıyametin ne zaman kopacağını sadece allah bilir. kafa yormaya değmez bence. hiç ölmeyecekmiş gibi öbür dünyaya, yarın ölecekmiş gibi bu dünyaya çalışırsak herşey güllük gülistanlık olur sanki.

mantıksız olan: o gün doğumgünüm, öyle bir şey olursa olay çıkartırım.

mantıklı olan: bunlar önceden kesinlikle bilinemez. kıyametin kopacağının bile garantisi yok.

@etna:

"bana günler sunuldu. cuma gününü gördüm; onun güzelliği ve nuru hoşuma gitti. orada siyah nokta şeklinde bir şey gördüm. "bu nedir?" diye sordum. "kıyamet onun içinde" kopacaktır" denildi. (Abdürrezzak San'ani, Musannef, III/256, No. 5559, 5560).

“Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün Cuma günüdür. Adem o gün yaratılmış, o gün Cennete konmuş ve o gün Cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de başka bir günde değil, Cuma günü kopacaktır.” (Müslim, Cuma, l8)


kıyametin cuma günü kopacağına dair iki hadis-i şerif.

Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: İsa bin Meryem adil bir hakim ve adaletli bir imam (devlet başkanı) olarak (gökten yere) inmedikçe kıyamet kopmayacaktır. O, (indiğinde) haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracaktır. Mal da o kadar çoğalacaktır ki hiç bir kimse mal kabul etmeyecektir.

bu da hz. isa nın yeryüzüne geleceğinin kıyamet alameti olduğuna dair...

kıyametin aşure gününe denk gelmesi konusu da bir çok kişi tarafından kabul edilir. ama bu konuda hadis veya herhangi bir ayet bilmiyorum. internette bunu buldum. tabi bunu kesin olarak kabul etmemek normaldir.

Aşure günü

Bu günde mahlukatın yaradılmasından itibaren çok büyük hadiseler zuhur etmiştir:
bunlardan bağzıları şunlardır :Ogün;
__Semavat ve arz, arş, cennet, cehennem, gökler, yer, ay, yıldızlar, yaratıldı
Adem (A.S)yaratıldı., cennete girdi,tevbesi kabul edildi.
İbrahim (A.S)doğdu, ateşten kurtuldu.
Musa(A.S)Firavn'ün zulmünden kurtulup firavn helak oldu.
İdris (A.S)yüksek makama çıkarıldı.
Nuh (A.S)ın gemisi tufandan kurtulup karaya çıktı.
Süleyman A.S)'a saltanat verildi.
Yunus (A.S)balığın karnından kurtuldu.
Yusuf(A.S)kuyudan çıkarıldı. yahya (A.S)'ın gözleri açıldı
Eyüp(A.S)hstalıktan kurtulup şifa buldu.
yeryüzüne ilk yağmur (Allah'ın rahmeti)yağdı.
efendimiz(s.a.v)'in torunu H.HÜSEYİN (R.A)şehit edildi.ve kıyametin kopmasıda aşure günü olacaktır.imamı gazali mükaşefetül kulübtercümesi sahife 699

şu tarihte kıyamet kopacak denmez çünkü öyle bir bilgi gelmedi, gelmeyecek. ancak kıyamet alametleri dediğimiz şeyler olabilir. etna da demiş, sadece allah bilir kıyametin vaktini.

rectoa: tabi ki sadece Allah bilir kıyamet vaktini.

“Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: Onun bilgisi ancak Rabbimin katındadır. Onu vaktinde ancak O (Allah) ortaya çıkaracaktır. O göklere de, yere de ağır basmıştır. O, size ancak ansızın gelecektir. Sanki senin ondan haberin varmış gibi sana soruyorlar. De ki: Onun bilgisi sadece Allah katındadır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar." (A’râf,187)

hani baştan dedim ya islamiyet ve bilim çerçevesinde iredeleyelim konuyu diye. o yüzden bu kaynakları vermekte sakınca görmüyorum.

bir de şunu eklemek istiyorum. bu tarihte kıyamet mi kopacak gibi sığ bir soru sormadım en başından beri. bu tarihin birçok farklı kültürde anlamları olması sizce de garip değil mi? neler söylemek istersiniz bu konuda?

soru budur.

2012 hakkında ben de çok şey duydum. 2000 hakkında da duymuştum. 1999 hakkında da... [09.09.1999, 19.09]
kıyametin ne zaman kopacağını hiçbir yaratılmış bilemez. antik çağlardan kalan metinlerde ahir zamandan bahsedilmiş, asr-ı saadette yaşayanlar ahir zamanı yaşadıklarını söylermiş, daha sonraki nesiller de kıyamet alametlerinin çoğaldığını, kıyametin yaklaştığını söyleyip durmuşlar. şimdikiler gibi.
belkim 1000 sene daha devam edecek bu hayat, kim bilir...
geleceğe dair söylenen sözlere temkinli yaklaşmak lazım.
etna hoş demiş; hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyaya, yarın ölecekmiş gibi öbür tarafa...

kıyamet zamanı herkesin müslüman olması ve isa nın gelecek olması sadece duyuntulardır. kuranda falan böyle bir ibare yok. kıyamet öncesinde o kadar belirgin bir şeyler olsa (son an dışında) herkes müslüman olurdu zaten. insan iradesi kesin olandır. buna asla dokunulmaz. herkesin müslüman olacağı falan yok. cuma günü kıyametin kopacağı da tamamen bir efsane. doğruluğu emin olmayan, büyük ihtimalle uydurma olan hadislerde geçer o.

kıyamet dediğin olay, bilim açısından da illa ki kopacak. küresel ısınma, bilmem hangi boşluktaki delik falan bence ciddi şeyler. ama direkt kuran da zaman belirtilmemiştir.

islam inancında dünyanın son anlarına doğru herkesin müslüman olacağını ayetler de hadisler de açık-kapalı belirtmiş. ben bir çok islam aliminin eserlerinde bu alameti onayladıklarını gördüm. tabi inanç meselesidir. bunları işin uzmanlarına bırakalım.

bir çok farklı kültürün birbirinden habersiz oldukları bir dönemde 2012 tarihine dikkat çekmeleri nasıl açıklanabilir? 2000 veya 2006 da böyle bir durum yoktu?

whowillsurvive2012.com where is your god now? dedirten bir trailer. :)

2012 ile ilgili astronomik yaklaşımlar var. bunlardan önemli gördüğüm iki tanesi şöyle:
dünyanın samanyolu galaksisine ait olmadığını, zamanında samanyolu ile çarpışmış başka bir galaksiden kurtularak 2012 yılında samanyolu'nun çekimine geçeceği söyleniyor. hatta samanyolunu bu nedenle gece gökyüzünde batı -doğu yerine kuzey-güney düzleminde görüyormuşuz.

bir diğer fikir de samanyolu diskinin üst (veya alt) tarafında bulunduğumuz, o tarihte samanyolu ile aynı düzleme geçeceğimiz ve daha sonrasında ise diskin altına (veya üstüne) doğru ilerleyeceğimizdir.

uuv, fena sarmışsınız gibi.
1.(şaşırtmacalı soru) islamiyet'te cuma diyorsa ve mayalar da 21 aralık 2012 diyor ve bugün de cumaya geliyorsa ve gerçekten kıyamet bugün kopacaksa mayalar neden müslüman değil?
2. kıyametin büyük ve küçük birçok alameti daha var. bunlardan biri de kıyamet kopacağı zaman yeryüzünde gerçek müslüman kalmamış olması (bu nokta yazdığınız inanışlarla ne kadar çelişiyor, farkında mısınız?).
3. bir takım hristiyan mezheplerine göre dünyada hala yaşayan 9bin meshedilmiş insan var (gökteki krallıkta yaşama umudu olan insanlar). bunlar ölmeden kıyamet kopmayacak diyorlar. bu meshedilmişlerin ölmesi de en az 60 yılı bulur, tabi başka meshedilmiş doğmazsa.
4. kıyamet, armegedon vs. vs. beklemediğimiz bir anda gelecek birçok inanışa göre. insanlar bunu hesap edebilselerdi her şey ne kadar kolay olurdu, öyle değil mi? :)
..bu arada, 1800lü yılların sonuna doğru insanlar kıyametin kopacağına inandılar, kutsal kitaba göre bu tarihi hesaplamışlardı ama hiçbir şey olmadı. 1912-14 arasında tekrar kıyametin kopacağını sandılar ama kıyamet kopmasa da çok benzeri bir olay oldu, 1. dünya savaşı.
1960lı yıllarda yine kıyametin kopacağını sandılar ve hatta mal-mülk satıp çadırlarda yaşadı bir kısım hristiyanlar ama kıyamet yine kopmadı. hatta bu çadırlarda yaşayıp da kıyameti bekleyenlerin bir kısmı inançlarını da yitirdi. onlara açıkça siz bilemezsiniz diye bildirildiği halde hesaplamaya girişmişler :) herneyse..
islamiyet'te öğretilen de(ya da ana-babamızın bize öğrettiğine göre) cuma günü akşam namazından sonra kıyametin kopacağıdır (akşam namazının farzının önce kılınmasının sebebi budur, kıyamete yetişmek). o gün sabah güneş batıdan doğar ve akşamı kıyamet kopar. hatta o günle ilgili bir sürü hikaye daha var.
bla bla..
özetle, herkes kıyametle uğraşıyor.
1999'da da kıyamet kopacağını söyleyen insanlar vardı.

@aithra: aslında söylediklerim çelişmiyor. yanlış anlamamanızı rica ederek söylüyorum. konuya islamiyet çerçevesinden bakmaya çalışmışsınız ama becerememiş, yanlış çıkarımlarda bulunmuşsunuz:

1. mayaların cuma gününe dikkat çekmesi onların müslaman olmalarını gerektirmez. nasıl ki ateist bir bilim adamı everenin bir noktadan meydana geldiğini kabul ediyor, ve bunu islamiyet inancıda kabul ediyor. bu bilim adamının müslüman olması mı gerekiyor? müslüman olmayanlar yaratıcının taktir ettiklerini tahmin edemez mi? ilim sadece müslümanlara mı verilmiş? ya da bu özellik sadece müslümanlara mı atfedilmiş?

ya da mayalar bu takvimi hazırladıkalrında islamiyet diye bin din mi vardı? bunları da hesaba katın.

2.kıyametin bir alameti de dünya da gerçek müslümanların kalmamış olmasıdır. doğrudur. ama bu hz. isa nın dünyaya gelip altın çağ ı getirmesinden sonra olacaktır. zaten geçek müslümanların kalmamasının en büyük sebeplerinden birisi de bu rehavet çağında gelen zenginlik ve bolluktur. bunun neresi çelişki? dediğim gibi bu çerçeveden bakmayı becerememişsiniz.

3. hristiyan mezhepleri de beni ilgilendirmiyor. ben inandığım din penceresinden bakıyorum olaya. tabi bu da bir yorumdur. ama sanırım bir müslüman önce kendi dininin alametlerini dikkate alır.

4. yukarıda da örnek verdiğim ayet te zaten bu dediğinizi kabul ettim. ama dediğim gibi bu tarihte kıyamet olmasa bile bir şeyler bekleniyor. işte bunun cevabını da son cümlelerinizden aldım. yani kıyamet olmasa da büyük bir olay... evet bu olabilir.

25.000 tl sine o tarihte kıyametin kopmayacağına iddiaya girerim.istediğiniz rakamla girebilirsiniz bahse ben o karşılığında o kadar veriyorum.
kaldı ki cuma günü olsa bile bize göre cumartesi olan bir günde veya bir başka yere göre perşembe olan bir günde de kopabilir.akşam vakti olayı ise zaten kolpa. çünkü bir günün 24 saatinin her anı yerkürenin bir yerlerinde akşam namazı vaktidir.sonuç perşembe den cumartesiye kadar tehlikedeyiz namaz niyaz zinhar terkedilmeye diğer günler rahat olun.relax.

bir şey daha eklemek istiyorum. o günü dünyanın sonu olarak yorumlayanlar da var tabi ama genellikle bir takvimin (yani bir dönemin) sonu olarak yorumlanıyor. örneğin yeni bir buluş ile (sağlık, genetik, silah sanayi, enerji, felsefe, astro fizik, özellikle kuantum fiziği vd alanlarda) bir devir kapanacak, yeni bir devir açılacak. insanların kafasında yeni nöron bağlantıları oluşabilir, yaşam tarzı değişebilir, mesela son gidişatta ekonomik düzen tamamen değişebilir. kapitalizm çökebilir. kimbilir. eğlenceli bişiler olsun da. :)

mayaların cuma gününe dikkat çektiğini söylemedim ki. onlar sadece tarihe dikkat çekiyorlar, siz o günün cumaya denk geldiğini söylüyorsunuz. ayrıca mayaların zamanında islamiyet diye bir din olması gerekmez, bir noktada birleştiklerini keşfettiyseniz başka noktalarda da paralellik aramalısınız bu şekilde karşılaştırmak için.
2.becerip beceremediklerimi listelediğiniz için teşekkürler. fakat bir de şöyle açıklayayım: herkesin müslüman olması vs. demişsiniz ama gerçek müslüman kalmayacak denmiş. bence bunlar apaçık şekilde çelişiyor ve hatta çelişmese bile şu noktaya varıyor: herkes kendini über müslüman sanacak ama aslında hiçbiri hiçbir şeyi layıkıyla bilip yapmayacak (bu nokta günümüze ne kadar da benziyor).
3. o zaman mayaları bir kenera bırakın da müslümanlığın gereklerine göre yaşayın, neden mayaları bu işe karıştırıyorsunuz? dininizin söylediklerinin mayaların desteğine mi ihtiyacı var? hem mayaların uyduruk takvimine inanıp diğer bir dinin inancını kenara itmenizin sebebi bence ancak o dine karşı geliştirdiğiniz bir ön yargı falan olabilir.
herneyse, boş işler bunlar.
sevgilerle..

@aithra: yazdıklarımda ilimin sadece müslümanlara verilmediğini söyledim. mayalar astronomide çok ileriydiler. bu yüzden onların 21 aralık 2012 tarihini bir dönüm kabul etmiş olmaları benim de acaba larıma ortam hazırladı ki dediğim gibi bunu mayalar gibi astronomide ileri bir topluluk söylüyorsa dikkate almak lazım.

"1.(şaşırtmacalı soru) islamiyet'te cuma diyorsa ve mayalar da 21 aralık 2012 diyor ve bugün de cumaya geliyorsa ve gerçekten kıyamet bugün kopacaksa mayalar neden müslüman değil?" bu cümleleriniz sebebiyle mayalar ve müslümanlık ilişkisini kurdum. sanırım neden müslüman olmadıklarını siz de ben de sorgulamıyoruz.

dinimin söylediklerinin mayaların veya çinlilerin söylediklerine ihtiyacı yok ama dediğim gibi ilim sadece müslümanlara ya da yaratıcıya inananlara atfedilmedi. dünyanın bugünkü teknolojiye sahip olmasının sebebi sadece müslümanlar mıydı? diğer kültürlerin dediğini neden dikkate almayalım?

ayrıca mayaların takvimini benimseyip dinimin söylediklerini kenara atmış değilim. en baştan beri söylediklerimi hadis ve ayetlerle desteklemeye çalışıyorum.

"Bilim adamları 153 yıl önce hayatı felç eden güneş fırtınasının bir benzerinin Kuzey Amerika ve Avrupa'yı 2012 Eylül'ünde vuracağını tespit etti."
eylül ayı diyor, olur mu? :)

(git: 49174)

sinema.yedincigemi.com

"daha fazla" istemenin kime ne zararı olur ki, bildiğiniz iyi şeyleri saklamayın biz de bilelim.. (sinema dünyasından haber veren sitelerden de gına geldi açıkçası)

beyazperde vardı eskiden, şu an ne durumda bilmiyorum. en bilinen haber sitelerinden biri rottentomatoes'tur. yorumsa zor biraz bulmak.

turkish tekilaya katılmamak mümkün değil. hakikaten samanlıkta iğne aramak gibi bir şey bu iş. ama ekşi camiası bu iğneyi bulmazsa daha kime giderim ben..

www.bakiniz.com

bir de yalnizca ilk postlari okumaniz sartiyla forum.divxplanet.com'un film inceleme ve elestiri bolumleri var.

www.otekisinema.com

iyikotufilm.com
filmseyretmefabrikasi.blogspot.com
arabolge.org

pegasusu filan bilmem ama sanırım o koltuk seçme şeysidir. Bilet aldıktan sonra havaalanında ki check in olayını online check in olarak yapıyor olabilirsin.

öncelikle biletini aldın. geriye check in yaptırman kaldı. yalnız pegasus koltukları parayla satıyor. uçuşuna 48 saat kala otomatik check in ile koltuk numaranı belirleyebilirsin ya da havaalanında check in yaptırırsın. bir sorun yok yani...

sen bileti aldın. uçak kalkmadan bir iki saat önce havaalanına gidip koltuğunu belirler, gerçek biletini de alırsın. ama bir saat filan önceden gidip check-in yaptırman lazım, yoksa elindeki bilet yerine geçmiyor. (ben ilk uçak biletimi öyle yaktım da.. tecrübesizlik işte..)

yurtiçi 1 saat yurtdışı 2 saat önce havalimanında olmanız lazım. bazen acaip sıra oluyor sonra kaçırırsınız uçağı.

koltuk olayı şu cam kenarı, geniş aralık olan emergency exit yanı vs tarzı koltukları istiyorsanız ekstra para ödeyip koltuk seçebiliyorsunuz. (ki amsterdama giderken şansa emergency dönüşte normal koltuk geldi. sıkışıklıktan ölüyordum dönüşte ama çok ucuzdu bilet ayrı)

sözlükte var bolca..
ama en iyisi bence kayak.com

flypgs.com'u kullanıyorum epeydir, erken alırsan bileti, ucuza bulabiliyorsun.

londra için easyjet.com 40 euroydu ya gidiş.

www.bulucak.com

vayama.com

buna benzer bir soru burada yayınlanmıştı.

www.ucuzabilet.com diye cevap vermiştim. Taksit de yapıyorlar bile demiştim.

cnbc-e dergisi bu ay veriyordu galiba.

cnbce dergi veriyor bu ay 3d gözlük.

@hicazkar
@lemmiwinks

---

biraz araştırdım nette ama kağıttan bi şey değil mi o? yani devamlı kullanmayı düşünüyorumda çabuk yırtılıp bozulmasını istemiyorum o bakımdan.

kağıttan ama en uygunu o. bulamadım lanet dergiyi hatta chuck 3d var izleyemiyorum :)

şimdiye kadar hep kağıttan mamul gözlükler gördüm. daha sağlam malzemeden varsa biz de alalım :) yahut olmadı, alalım, sağlamlaştıralım :)

arkadaş az önce aldı cnbc-e derginin verdiğini 3 liraya. kağıttan ama bir süre iş görür öyle hemen yırtılacak gibi durmuyor, iyi tarafından bakarsak diğer gözlüklerin aksine bunun kırılma riski yok :) (polyannacılık günümdeyim bugun eheh)

eğer plastik sağlam bi tane alabileceğim bi yer için öneri gelmezse muhtemelen cnbc-e derginin verdiği gözlüğü alacağım gibi gözüküyor.

yalnız o gözlükler farklı farklı oluyomuş yani her filme uymuyo hepsi standart kırmızı mavi gözlüklerle chuck izlenmiyomuş mesela

@yuto
hmmm o zaman olay değişir. ben chuck'ı izlemek için istemiyordum. torrent yada rapidshare'den 3d filmleri indirip izleyeceğim.

internette aratirsaniz amerikanyada ismarlanabilen bazi yerler vardi. hani simdi derseniz ki "bunlar turkiye'ye yollamiyor o halde sizi soyle alalim: www.myus.com

genelde kırmızı/mavi oluo bu gözlükler.. yani bi tarafında kırmızı jelatin, diğerinde mavi. aslında evde bile yapılabilir ama renk farkından dolayı tam sonuç verir mi bilemem.

cnbce'nin verdiği ise kahverengi/mavi imiş. yani sadece ona uygun filmler izlenebilir.

ücretli öğretmenlik oluyor diğer adı sanırım.

bulunduğunuz yerin il/ilçe milli eğitim müdürlüğüne başvuruyorsunuz, evrakları hazırlamanızı söylüyorlar. sonra uygun bir yer oldu mu çağırıyorlar. ama garantiniz yok, yani okulunuza sizin branşınızda bir atama oldu mu, sizi alabiliyorlar ordan.

rectoa'nın dediği gibiyse eğer... üniversite mezunlarının idareten yapacakları bir iş aslında. ders saatine göre ücret alınıyor. 700 lira civarı oluyor maaş. mesela türk dili ve edebiyatı mezunu bir arkadaş başvurmuştu öyle, hamile bir öğretmen izne gitmiş onun yerine şuan 6. 7. 8. sınıf türkçe derslerine giriyor. ziraat mühendisliği mezunu bir arkadaşım da memleketi ağrıda ingilizce öğretmenliği yapıyor. garip ama evet var öyle birşey. dediğim gibi maaş az oluyo ama.

ayrıca afedersiniz köpek gibi çalışıp sizinle aynı saat derse giren bir öğretmenin yarısı kadar maaş alırsınız. en azından ing. öğretmenliğinde böyle.

@stillsoon, sadece ingilizce değil, diğerlerinde de öyle maalesef. hatta bazı okullarda ikinci sınıf muamelesi görür. sınavlarda filan görev çıkmaz, uyuzluk yaparlar. ufak bir geliri olur, para lazımsa yapılır. başka imkan varsa hiç bulaşılmasa daha güzel olur, kafa rahat eder.

muaf olmaması lazım, sonuçta özel isim falan değil. teleskobu/teleskobun doğrusu. hocanın gözünden kaçmıştır büyük ihtimalle.

Soyle bir yazi buldum:

p, ç, t, k harfleriyle biten, yabancı dillerden dilimize girmiş birçok kelime sesli harflerle başlayan bir ek aldıklarında değişikliğe uğramazlar. Bu kelimelerin sonundaki sert sessizler yumuşamaz. Ornek: Cumhuriyeti, esareti, saadeti

Simdi genelde t ile bitenlerde goruluyor ama teleskop da bu kurala dahil sanirim.

tek heceli kelimeler ve yabancı dillerden geçmiş bazı kelimelerde yumuşama görülmeyebilir, diye bir kuralımız var; emme bu "bazı" neye göre belirlenir bilemiyorum. sanırım halkın kullanımına göre, zaman içinde şekilleniyor.
"teleskop, -bu" için:
tdkterim.gov.tr
bazan, tdk ne kadar doğrusu şöyledir dese de içimize sinmez, bildiğimizi okuruz :)
hocaya bişey dememek, kalp ve beden sağlığı açısından iyidir.

tdk'ya şimdi ben de baktım, "teleskobu" şeklinde orada da ama nette de şöyle bir baktım sanırım her 2 kullanımı da mevcut. atıyorum "einstein teleskopu" diyen de var "teleskobun icadı" diyen de.

böyle meselelerde bir "olması gereken" vardır, bir "olan". birincisi tdk'dır, ikincisi kullanıcılar (yazar, şair vs). kullanıcılar her zaman tdk'yı takmıyor. hele ki akademik çalışmalarda kriter tdk olmalı halbuki. ama çeşitli kullanımlara rastlamak mümkün.

valla elektron mikroskobu oluyorsa "teleskobu" da olabilir ama bana da komik geliyor. "diyalekdi" falan da denmiyor mesela, o da ilginç "maketi" deniyor, "makedi" denmiyor mesela. gene "izotobunun" diyen de hiç duymadım. bi standardizasyona gidilememiş herhal. ermanen'in dediği doğrudur ama sanırım (bu durumda elektron mikroskobunu da elektron mikroskopu yapmak gerekiyor tabi).

daha once de sorulmustu saniyoru burada. oluyormus o durum. ana baci, secim yapmiyorlarmis yani :)

ensest olanlar var, tek esliler var, cok esliler var...

peki onlarda ensestin sonuçları sıkıntılı olabiliyor mu? (sakat yavrular gibi)

Güvercinlerde de böyle bir durum var.Baktığım için biliyorum.Bir yavru annesiyle çiftleşebiliyor.

(bkz: #6394512)

köpeklerde vardır, hatta bu olay iyi genlerin aktarımı mantığıyla soy içi (inbreeding) eşleşme teknikleri bile yapılmıştır. ancak günümüzde anne ve babadan 2 kuşaktan daha yakın eşleşmelere profesyonel köpek federasyonları izin vermiyor, ancak kaçak olarak tabi yapılabiliyor.

ne karı kocası, ne ana babası.. yok daha abi, birader, abla, bacı filan.. onlar hayvan efendim, ne yapsalar yeri.
tek eşli hayvanlara temas edilmiş yukarıda, gayrısında ar namus yok.

tavşanlar bu olayın imparatorlarıdır.
Hayvanlar gibi seks yapmak buna denio galiba

üye olmadan da altyazı çevirip yükleyebilirsiniz siteye (öyle sanıyorum en azından).
sitenin çevirmen takımından biri bulunup sorula da bilir.

edit: özür.. denedim, üye olmadan yüklenmiyormuş.
edit 2: dp bonus var. isterseniz orada paylaşabilirsiniz. şuracıktan bakılabilir:

forum.divxplanet.org

sözlükten mesaj attım ;)

acemilikte, diğer zamanlardan daha çok vaktimiz oluyordu. genelde akşam yemeğinden yatış vaktine -yaklaşık üç saat- kadar serbest oluyorduk. şahsen dokuz tene mi on tene mi kitap bitirmiştim. öyle fena kitaplar da değildi. puslu kıtalar atlası, kuyucaklı yusuf, savaş ve barış vs.
tabii ne desek, gittiğin yere göre değişir. inşaallah güzel bir yere çıkar askerliğin. tez zamanda tezkereler dilerim.

acemilikte zor olur ama usta birliğinde çoğu zaman mümkündür.

gördüğün gibi hicazkar'ın da dediği gibi gittiğin yere göre değişir aslında. en sağlıklı yanıt bu.

çok teşekkürler. acemilikte nöbetler ve görevler başlamadığından mesai bitiminden sonra baya vakit olur gibi düşünüyordum ben de.

devasa bir sakıncalı kitap yayın vb.. arşivi vardır. kitapları onaylatırken oradan kontrol ederler. kafalarına göre karar vermezler.

ayrıca her birlikte iyi kötü bir kütüphane vardır. (acemi birliklerinde)

oralardan da yaralanabilirsin. bağışla toplandığı için genel olarak her türlü kitap bulunabiliyor bu kütüphanelerde.

not: bu arada acemi birliğinde de nöbet tutarsın. hiç bir şey olmazsa bot nöbeti olur. sonuçta nöbet de eğitimin bir parçası. :)

aslında nereye çıkacağınızla da yakınen alakalı, küçükyalı'ya yanımda küçük bir kütüphaneyle gittim, girişte hepsine el koydular sakınca vs. aramadan acemilik bitene kadar da alamadım, ama bırakın kitap okuyacak zamanı gazete sayfası okuyacak zaman-mekan yoktu. usta birliğinde ise uykumdan çalarak ki çok çok değerli bir şey olduğunu öğreneceksiniz, bir kitap bitirmeyi başarmıştım incecik. okumayı sevmeyen bir arkadaşımsa diyarbakır merkezde acemilikte 6-7 kitap okumuştu sıkıntıdan :)

elbette vakit var, hatta nöbet yerlerinde yasak olmasına rağmen okuyabilirsin kitap.

bu soruyu, tam olarak nereye, hangi tabura, boluge vs. gideceginiz belli olmadan cevaplamak mumkun degil. belli olunca da ancak orada askerligini yapan birileri cevaplayabilir.

ornegin en son gelen "nobet yerinde yasak olmasina ragmen okuyabilirsin" muhtemelen kendi kisisel tecrublerine dayanarak verilmis bir cevap. benim tecrubelerime gore de nobette kitap okuyan adamin askerligi bitmez.

lafin kisasi, 1-2 kitap goturebilirsiniz. sorun olursa, vakit bulamazsaniz en fazla yer kaplar ya da daha sonra teslim etmek uzere alirlar. firsatiniz olursa da ilerleyen zamanlarda baska kitaplar bulursunuz zaten.

ben kamuflajin cebinde tasiyordum kitabi, firsat buldukca (arazi oldukca) acip okuyordum... bir de aldigin goreve de bagli biraz. egitim cavusu veya yazici olursan zor da, kazan dairesi, camasirhane ya da kutuphane sorumlusuysan epey bos vaktin olabilir...

an itibariyle bende 94 kb la indiriyor,yer adana.

var. sayfalar açılmıyor veya çok zor açılıyor.. ekşiduyuru'ya da giremiyordum epeydir. bilgisayardan sanmıştım baştan ama arkadaşlar da söyledi, onlarda da varmış bir yavaşlık.

edit: yer istanbul.

torentte sıkıntı yok da rapid sorunu bende de var.

yer kocaeli.

benimki de çok yavaş bazı sayfaları açmıyor.açsa bile 1 saat bekliyorum.

ben izmir'deyim ve benzer bir yavaslik sorunu yasiyorum. 10-20kb arasi geziniyor.

dns'leri otomatik alırsanız yavaşlık problemi kalmıyor( sanırım ). ben değiştirdim oldu.

Sözlüğün olağan yavaşlığı hariç her zamanki hızında. L: İstanbul.

olmaz mı?!

öğlene kadar problem yoktu,ne olduysa öğlen oldu..
ben de tek problem bende mi acaba diyerek trojan, spyware taraması yapıp duruyordum..

birkaç forum taradım, yurtdışı çıkışları problemli yine..bir yerde çanakkale-istanbul arasından kaynaklanan bir problem olduğunu yazmışlardı..

rapid'te 2-4kb arasını görüyordum gündüz, şimdi ise 12'lerde..

ortalama 150kb küsürle çeken rapid 20kb civarına düşmüştü, saat 01:20 gibi de tamamen gitti internet.

5dk önce geldi çok şükür.

yer istanbul anadolu yakası

zaman zaman, facebook, v.s gibi sitelerdeki resimleri açmakta bile güçlük çekiyorum. altyapısın çok kötü olan bilecik.

burası bana tanrının bir lutfu.

son bir kaç haftadır, yer yer bu problem var.

yaninda gotur bir $ey olmaz. sinifta toplayabilirler bir ihtimal ama ciki$ta alirsin.

normalde binaya getirmek yasak diyorlar ama şahsen ben getirenleri asmıyorum. kapatın, cebinizde dursun diyorum. diğer arkadaşlar da genelde böyle diyor ama her okul aynısını yapar mı bilmem. yani girişte üst araması yapılır yapılmaz bilmem de -telefonun alındığını görmedim- salon başkanlarının, sınava katılanların üstlerini aradığı vaki değil.

götür abi, kapat dursun cebinde. sorarlara yok dersin. aramazlar korkma.

ben gecen sene alese girerken yanımda goturmustum, bibaya girişte polisler aldılar ve sınavdan cıkarken de geri verdiler.

kıllık çıkaranlar olmakta ki bana çıkarmışlardı bir kere bir sınavda. eğer acil işin olacağını düşünmüyorsan götürme yanında. sonra orda elaleme teslim etmek zorunda kalırsın.

divxplanet.com

www.turkcealtyazi.org

bu iki dökümanda altyazılarla nasıl oynayacağın anlatılıyor, filmleri birleştirmek bence biraz daha zor olur, hem fps'siydi şuyuydu buyuydu değişir iyice allak bullak olur.

bizim kardeş de zamanında -ihtimal ki sizinkinin aynı- iki parçalı dosyalardan indirmiş, altyazısını tutturamadım filan diyordu. baştan, tek parçalar halinde 6 bölüm indirdim, altyazıları da paşalar gibi.
not: altyazı bölmek, senkronize etmek zor bir iş değil. @cevaps'ın verdiği linkler işini görür. ben kullanıyorum subtitle workshop'u, basit program.

tish-o vardı..iyiydi..

www.cemilcopy.com

istediğinizi işaretleyin zaten amacı istatistiksel veri elde etmek o srunun. ama yok ben devlet istatistik kurumunu kandıramam diyorsanız işinşz zor:).

ha, ne bileyim, olmaz kardeşim, başvuramazsın doktoraya falan derler mi diye tırstımdı :)

o zaman işaretliyim gitsin. hatta diğer diyim de kafaları karışsın :))

benden de bi soru hazır sorulmşken
başvuru formunun çıktısını alıp, doldurup mu gitces? yoksa orda mı dolduruyoz?

çıktısını alıp, doldurup gidin. ama biri hiç çıktısını almamıştı, oradaki görevli uğraşma, dedi kendisi çıktısını aldı, doldurttu adama.

çıktısını aldıktan sonra, üniversite, bölüm ve sınava gireceğiniz yer kısımları internetteki foruma göre dolduruluyor, internet olmalı yanınızda, haberiniz olsun. ya da bu kısımları baştan not edin.

yaa karıştı şimdi kafam :(

ya doktoradan ya da asistanlıktan geçeyim ben.. en azından geçer gibi cevap vereyim :)

pek bir bağlayıcılığı olmasa gerek, zira sizi mağdur edecek bir halt karıştıramamaları gerekir. ben de başvurdum, hangisini işaretlediğimi hatırlamıyorum bile. sonuç belgesinde de bu tercihe dair bir alamet yok.

2007 de klavuzda birden fazla seçenek de işaretlenebilir diye yazıyormuş. bu senekinde öyle yazmıyor, bir tanesini işaretleyin, diyor. belki herkes iki tane işaretlediği içindir. ama dediğiniz gibi, sonuç belgesinde bir şey denmiyorsa, fazla ağrıtmıyım kafamı bari.

akademik diyip, dalıyorum ortamlara :)

cevaplar için teşek.

Ben de TRT kullanimi o sekildeydi diye hatirliyorum ama net degil, bi ara TV izlersem daha dikkatli dinleyecegim spiker'leri.

Nisantasi'na dogru, gazeteler de hep boyle kullaniyor.

tdk linki olmus ama, tdk sitesinden yapilan alintiya gore "nisantasi'na" ya da "adapazasi'na" seklinde kullanmak gerekiyormus anladigim kadariyla. Yani normal hayatimiza devam edebiliriz :)

edit: bahsedilen link, (bkz: #9835708) altinda olan link.

"nişanın taşı"na veya "adanın pazarı"na gitmediğimize göre "y" kullanılmalı efendim.

Kaynak gösteremeyeceğim ama bu y harfi meselesi yer isimleri için geçerli olmayabiliyor diye biliyorum. Misal Kemeraltı'ya değil, Kemeraltı'na doğru olanı. Kaynak bulursam eklerim.

Sözlüktekinin aynısını başka bir yerde de buldum:

TDK web site:

"Ünlüyle biten bir kelimeye belirtme veya yönelme durumu eki
getirilirken araya kaynaştırma harfi y girer. Kediyi, örtüye, masayı
vb. <u>İsim tamlamalarına durum ekleri getirilirken de tamlamanın
sonundaki iyelik ekinden dolayı araya zamir n'si girer.</u> Masa
örtüsünü, kalem kutusuna, kitap dolabında vb. Yer adlarına ek
getirirken de bu duruma dikkat ederiz. Yani yer adı tek kelimeden
oluşuyor ve ünlü harfle bitiyorsa yer adıyla belirtme veya yönelme
durumu eki arasına kaynaştırma harfi y girer. Ankara'yı, Ankara'ya
örneklerinde olduğu gibi. Yer adı bir isim tamlamasından oluşuyorsa
tamlama ile durum ekleri arasına zamir n'si girer. Taşucu'nu,
Kırklareli'ne, Adapazarı'nda örneklerinde olduğu gibi. İyelik ekinin
iyice kalıplaştığı birkaç örnekte ise kelime ile durum eki arasına
zamir n'si yerine kaynaştırma harfi y'nin girdiğini görüyoruz:
Rumeli'yi, Tunceli'ye."

benim kafam iyice karisti acikcasi. Net bir kurali ya da uygulamasi yok sanirim, hangisi dile daha yatkinsa odur kural o zaman benim son kararim.

bir edebiyatçının konu ile ilgili görüşü şöyle idi: yazarken "y" ile olmalı ama okurken "n" ile olabilir.
yani aslı "nişantaşı'ya" olmalı. ama "galat-ı meşhur" olarak "nişantaşı'na" deniyor, konuşmadaki mazur görülebilir ama yazı dili kurallarla bağlı olduğu için daha hassas olunması gerekiyor.
@uyuzcan'ın dediği gibi, evet.

y harfi kullanılmalıdır bence. nişantaşı'na derseniz nişantaşı diye bir taş var ona gidiyorsunuz olur, nişantaşı'ya derseniz nişantaşı bölgesine gidersiniz. zeytinburnu'ya derseniz doğrudur zeytinburnu'na derseniz zeytin burnu anlamı olur, yine aynı şekilde zeytinburnu'nda derseniz yanlış zeytinburnu'dadır onun olması gerekeni.

www.edebiyatogretmeni.com desem çok mu uyanık olurum? Yok yok bayarım.

@eftalit, teşekkürler ama bu site edebiyat öğretmenleri için hazırlanmış bir site. bunun gibi çok var da benim istediğim, bir edebiyat öğretmeninin hazırladığı site. illa edebiyat ile ilgili olması gerekmiyor. herhangi bir tema olabilir.

www.edebiyatogretmeni.net olabilir mi?

www.enfal.de başlıklar halinde derli toplu bilgiler var.
www.enfal.de buradan da yayılış bilgilerine bakabilirsin.

çayın içinde bekletmek. o şekilde demleyebilirsin bile sanırım. sonra saç kurutma makinesi ile kurut, kırılgan olur. kırılgan olur ne yaa? duygusal gibi :)

üşengeç bir insansan afiyetle içtiğin bir kaç sallama çay poşetinin suyunu azcık -çok değil!- sıktıktan sonra kağıtların üzerine koy, yat uyu sonra o kadar çaydan uyuyabiliyosan :)sabah kalkınca kurumuş ve sararmış olur, bi de güzel bir doku kazanıyor çayı yiyince. dolgun böyle.

kahve de olabilir.

www.things-to-make-and-do.co.uk
şu tutorialın ilk iki basamağı işinize yarayabilir.

kahve kokmaz mı?

çakmak tutarak da yapabilirsin. hatta kenarlarını baya baya yakıp böyle dekoratif görüntüler verebilirsin. ben denedim daha önce, işe yarıyor.

fırında yapabilirsin

çay, özellikle kaçak çay -zift gibi oluyor, yapmıştım-, ceviz kabuğu, yaprağı vs. güzel renkler veriyor, hoş desenler çıkabiliyor.
ateş tehlikeli, tavsiye etmem. kağıt kenarına şekil vermek için hoş ama kağıdın rengini değiştirmek için boyamak daha makul.
hatta kağıdın bir kısmını bir çeşit, bir kısmını başka bir çeşit boyayarak artizlik de yapabilirsiniz.

Sanırım yazılı-çizili kağıda uygulamak istemişsin ve kazaya kurban gitmişsin harita konusunda. Bence kağıda ne yazacak ya da çizeceksen önce boş kağıda sarartma işlemini gerçekleştir ve sonra yaz-çiz. böylesi senin için daha makbul olur.

Limon sürüp lamba gibi bir kaynak altında ısıya maruz bırakılabilir.

(git: 64677)

Sayın demcan'ın belirttiği duyuruya cevap yazdım, inceleyebilirsiniz. Yalnız bahsettiğiniz komik tutar üyelere verilecek 42TL ise 1 günlük iş için ne kadar ücret beklediğinizi merak ettim doğrusu.

bana 20 - 30 lira demişlerdi de.. kardeşim de şehir dışından gelecek sırf görev için, ondan yani, değmez dedimdi. o duyuruyu da okudum. teşekkür ediyorum.

biz de bilmiyoruz. diziyi izlemeye devam et. çıkar bir yerlerden.

lostpedia'da öyle bir şey görünmüyor. bence o bir daha çıkar ortaya.

bir de üstteki tireleri çoğalt, ilk cümlen kabak gibi görünüyor, spoiler olabilitesi mevcut.

işin ilginci kimse de "noldu bu kıza" demiyor. neyse bekleyelim bakalım.

@drink the stars,
düzelttim.

jacop, christian falan eve çıktı onlar heralde. aaronlu bir bölümde ortaya çıkar diye düşünüyorum.

sözlükte bir girdide bahsediyordu. bir ekran görüntüsü alınmış, sun ile jack'in babasının kulübedeki sahnesinden bi görüntü. izlerken hiç farketmemiştim ama arkada bir ara bir kadın silüeti beliriyor. kafasını falan oynatıyor. claire olabilir gibi geldi bana da. yazı dün yazılmıştı sözlüğe bakabilirsin.

lost'un usulü bu: bazı şeyleri gözden gizliyor, bölümler -yahut sezonlar- sonra çıkarıyor ortaya, 'aaa bu da vardı' dedirtiyor.

evet claire 6. sezonda çıkcak karşımıza. bu sezon hiç beklemeyin yani.

@dr cucu

sanırım şundan bahsediyorsun

lostpedia.wikia.com:509_sun_woman2.jpg

5.sezonda gözükmicekmiş,6.sezonda tekrar geri dönücek yani biz Claire'e nolduğunu falan öğrenicez herhalde,bi yerde öyle okumuştum.

back to the future 2 ve 3, bu konunun üzerine senaryolarını hazırlamıştı zaten. doc, zaman makinesini tünele saklıyor, yıllar sonra mektup yollatıyor, martin mektubu alıp zaman makinesini buluyor falan. yani tam böyle olmayabilir de, böyle eylemler vardı.

yeni yeni ortaya çıkan internetten kuantum fiziğini yalayıp yutan adamlara göre sorduğun şey mümkün. onlar, sitelerde okuyup da ağızlarının açık kaldığı her şeye "oha kuantuma göre bu mümkün" diyenlerdir. şüphesiz ki cehennemde bizzat einstein tarafından bellerine ateşli meşe odunu yiyeceklerdir.

bilimsel olarak soruyorsan, zaman makinesi ile bir yolculuk, yani deney yapılamadığı için, yani ortada gözlem olmadığı için ne olacağını konuşmak imkansız.

ben yaptım dediğine benzer bir şeyi. Hiç bi şey olmadı.

(bkz: #15633103)

zamanda yolculuk öyle filmlerde gördüğümüz gibi bir şey değil. şu kitabı okumanı tavsiye ederim.
zamanın daha kısa tarihi- stephen hawking

zaman makinesi meselesi epey çetrefilli. zaman yolculuklarında döngüler filan oluyor. yani teori ne kadar akla yatsa da pratikte mümkün değil. ha, gönül istemez mi? gönül neler istemez ki..

bununla ilgili bir entry vardı, bu arada bulan olursa sevinirim. yöntem olarak zor ve özveri istiyor biraz ama şöyle bir şeydi:

yaşadığınız süre boyunca zaman makinesinin icat edilmiş olup olmayacağını şöyle anlayabiliriz. şimdi bir kağıda "eğer zaman makinesi icat olursa ve ben zaman yolculuğu yaparsam 10 mart 2009 (bugünden 5-10 gün gerisi olabilir) tarihine gidip şuraya (zırt pırt kazılmayan güvenli bir yer) gömeceğim" yazacaksınız. bu kağıdı da asla kaybetmeyeceğiniz, unutmayacağınız şekilde yanınızda taşıyacağınız bir yere koyacaksınız. sonra da hemen gidip dediğiniz yeri kazıp bakacaksınız. kağıt oradaysa ileri bir tarihte zaman yolculuğu yapıp, bulunduğunuz günden 5-10 gün önce kağıdı oraya gömmüşsünüz demektir.

Maalesef zaman makinesi yapılamayacak. Bir şekilde ortaya çıkardı şimdiye kadar.

(git: www.bvtlivetv.com)

bvtlive güzel, hoş program lakin bir keresinde denemiştim, dizi oynarken internetten izlenemiyor. ya vermiyorlar veya çok naz aşık usandırıyor, izlenemiyor yani..

www.istek.net

eskı bınaları kullan. yanı, mesela botter apartmanı gıbı

bence kronolojik olarak sınıflandır.
bizans şunları şunları yapmıştır; ayasofya falan, osmanlı bunu yaptı; süleymaniye, mimar sinan eserleri falan, işte bu rokokodur, şu baroktur deyip beyoğlu'ndaki yapıları, dolmabahçe sarayı'nı falan göstermek mantıklı.

tarlabaşı'ndaki evler de ilginç; karşılıklı ip gerip çamaşır asılan sokaklar da gösterilebilir.

tabi yalılar da var.

(bkz: doğan apartmanı)
(bkz: ziraat bankasi karakoy subesi)
(bkz: fener rum lisesi)

eminönü'ndeki istanbul ticaret üniversitesi binasi da modern mimari örneklerinden gösteriliyormus

yalilar onemli. camiiler onemli. eminonu'nde is bankasi'nin eski binasi var simdi muze olan.
tarihi-turistik yerler klise olsa da bilgilendirici olur, bence bulunmali.
cumhuriyet donemi icin sedad hakki'dan ornekler gosterebilirsin, ataturk kitapligi mesela, kolayca icine de girebilecegin bi yer
onun disinda ataturk havaalani ve kanyon var yenilerden, gerci kanyon ozgun bisey sayilmaz
loft falan var levent'te tabanlioglu'nun. yine levent'teki tum o gokdelenlerin de bence istanbul mimarisi diynce bulunmasi lazim

(bkz: raimondo d aronco)
(bkz: alexandre vallaury)

saint michel lisesi'nin binası
boğaziçi üniversitesi güney kampüsü
robert college
galatasaray lisesi
mısır apartmanı
rahmi koç müzesi
akaretlerdeki sıraevler

cevahir'i goster ibretlik bu topraklara ait.

mimar vedat tek diye arama yap, oradaki sonuçları kullan. mesela sirkeci postanesi

küçük çamlıca tepesindeki köşkler yeni ama estetik değer taşıyan binalardır.

geri odeme yapiliyor, arayin iptal etmek istediginizi soyleyin ve daha sonra da asagidaki ornekteki gibi bir dilekceyi subeye ve genel merkeze fakslayin. aynisini yaptigimda ucreti geri odedikleri gibi ek bonus da verdiler. (worldcard)

YAPI KREDI BANKASI A.Ş.
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NE


Konu : Kredi kart yıllık üyelik ücreti hk.


Hamili olduğum xxxx xxxx xxxx xxx nolu kredi kartından 2009 yılı xxx ayına ait Hesap Bildirim Cetvelinde 35 YTL. kredi kartı yıllık üyelik ücreti kesildiğini öğrenmiş bulunuyorum. Hesap Bildirim Cetveli ile kesilen yıllık üyelik ücreti, 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasanın 6. maddesinde düzenlenen " Sözleşmelerdeki Haksız Şartlar" hükmü ve ilgili yasal düzenlemelere aykırıdır.

Yukarıda saydığım nedenlerle 2009 yılı xxx ayına ait Hesap Bildirim Cetvelinde yer alan yıllık üyelik ücretine itiraz ediyor ve talep edilen ve kesilen 35 YTL kredi kart yıllık üyelik ücretinin bir sonraki hesap bildirim cetvelindeki tutardan mahsubunu talep ediyorum. Aksi halde yasal yollara başvuracağım hususunu bilgilerinize sunarım. Saygılarımla.



XXXX XXXX

İmza

yiyen de var yemeyen de.

akbank bana da "35 lira için bir şey yapamayız ama 25 lira chip para verelim" dediler. istemem, ücreti de silin, kartı da iptal edin dedim. ücreti geri verdiler, kartı da iptal ettiler.

yapı kredi "tabi efem iptal edelim" diyip kartı iptal etmeden ücreti geri verdi. ama ben bir dahaki sene uğraşmamak için kartı da ayrıca iptal ettirdim.

garanti bankası hiçbir blöfü yemedi. bonus falan bir şey de

kadirsavun'un dilekçesi süpermiş. yapayım bunu garanti'de. teşekkürler.

sizden paralarını geri alma konusunu anlamadım. banka sadece kart ücretini size borç olarak yansıtır. ve isterse ters bir hareket girerek bunu iptal eder. şu sıralar hiç bir banka bireysel kart müşterisini kaybetmek istemez.
siz yine arayın. az çıkışın; falanca banka almıyor böyle bir şey siz niye böyle yapıyorsunuz, illa iptal mi ettirmemiz lazım kartı falan diye.
a)kart ücretini iptal ederler (düşük ihtimal, yazdıklarınıza göre pek verimli bir müşteri değilsiniz anlaşılan)
b)puan yüklerler
c)belli bir ciro taahhüdü karşılığı puan yüklemesi yaparlar

blöf yaptığında kartına chip para yüklüyorlar. altı ay kapatmama garantisi veriyorsun. ben en azından yarısını kurtarmıştım bu şekilde.

yapı kredi ve akbank, kestikleri ücretleri geri ödemediler, birden fazla kez aradım, dilekçe yazdım, nafile. yasal bir kesinti bu, ödemiyoruz filan dediler. halbuki akrabalarımdan ikisininkini geri ödemişti yapı kredi. galiba harcama durumuna göre adam seçiyorlar. ikisini de iptal ettim, rahat ettim. ha, ödeseler daha güzel olurdu, orası ayrı.

benim de başıma geldi bu olay, iptal ettirdim.ama ben sözleşmeye yazmıştım kart mart ücreti ödemem diye gerçi akbank çamura yattı sizin sözleşmeniz yok gelin sözleşme yapalım diye.

Olduuu



Cebit Türkiye fuarının tam çıkışıydı, Akbank çalışanı bir kişi kredi kartı isteyip istemediğimi sordu.Ben de yüksek lisans için 4 taksit yapan Akbank ya daYapı Kredi Bankalarından birisinden kredi kartı çıkaracaktım. Hazır burada bunları bulmuşken kartımı çıkartayım istedim.Hem kartı 10 dakikada vereceklerini söylediler hem de herhangi bir kart aidatı alınmayacagını söylediler.

Söyledikleri gibi kartımı 10 dakika içinde çıkartıp bana verdiler.Ben kendilerine okulun şu kadar tuttugunu bana bu tutarın altında bir limti verilirse kartı almayacagımı söyledim.Ayrıca kredi kartı sözleşmesine hiç bir şekilde kredi kartı aidatı, hesap işletim ücreti alınmayacagını bu bedelleri ödemeyecegimi kendilerine sözlü olarak belirtmemin yanında sözleşmeye el yazısı ile ekledim ve imzaladım.


Gel zaman git zaman tam okul taksitleri bitti derken 35 TL kredi kartı ücreti geldi.Tabiki de kuzu kuzu ödedim, bankadaki görevlileri aradım hiç bir şekilde yardım edemeyeceklerini söylediler, iki kez itiraz ettim fakat herhangi bir gelişme yok.Normal şartlar altında sen bankanın kredi kartı aidatı oldugunu biliyor ve bunu kabul ediyorsan banka senden bunu alır.Bu bankanın hakkıdır.Fakat bu şekilde çalışanı tarafından bu şekilde kandırılmak hiç hoş değil.Serbest piyasa kurallarına göre bu da doğru değildir.Dava falan açsam kesin kazanırım ama bankanın bana verdigi para puanlar bu benden istenen kredi kartı ücretini geçtigi için şimdi söz etmiyorum fakat bu tutarı kullandıktan sonra bankayı arayıp kartımı iptal ettirecegimi söyleyecegim.

Geçen cuma günü hsbc’deki kredi kartımı iptal ettirmek için bankaya gittim.Orada telefon bankacılıgında görüştügüm kişi neden kredi kartımı iptal ettirmek istedigimi sordu ben de kart ücretinden dolayı dedigimde kişi hemen 2008deki 35 tl kart ücretini iptal ettigini hesabıma bu tutarın eklenecegini.Fakat 2009 nisanda 30 tl kart ücretinin tekrar alınacagını söyledi ben de iptal ettirmekten vazgectim.Fakat nisanda tekrar itiraz edecegim alırlarsa o parayı tekrar iptal ettirecegim.

Bunu Akbank’a da yapacagım.Bu hafta para puanlarımı kullanıp bankaya kartı iptal ettirmek istedigimi söyleyecegim.Bu banka denilen sermaye piyasalarının olmazsa olmazı kuruluşlar malesef bu kart ücretleri konusunda pek düzgün davranmıyor ve kafasına göre işlem yapıyor.

Sözleşme şartlarına uymayan, sözleşmeyi kendisine göre yorumlayan Akbank gibi rezil bankalar oldukça ne bizim serbest piyasa ekonomimiz düzene oturur ne de Akbank dünyadaki bankalarla yarışa girebilir.

Olay böyle oldu,

Daha sonra bankadan mail geldi.

Bankadan bir mail geldi.Sözleşmemi bulamamışlar, demekki benim el yazımla olan sözleşmeyi hiç ettiler ve gelip yeni sözleşme imzalamamı istiyorlar.İtiraz etmesem 35 tl hiç olacaktı.Bunlar terbiyesizler.Serbest piyasanın düzenini bozuyorlar.Bence siz de itiraz edip kullanmama tehdidinde bulunun ama bu tehdit falan enreye kadar.
Kredi kartınıza ait sözleşme talebiniz Bankamızca incelenmiştir.
13.06.2003 tarihinde, 4822 sayılı yasa ile değişen 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun uyarınca, bu tarihten önce basılan kredi kartlarında sözleşme olması şeklinde yasal bir zorunluluk bulunmamaktadır.
Kredi kartınızın 11.10.2008 tarihinde kullanıma açıldığı tespit edilmiş olup Bankamız kayıtlarında sözleşmenizin mevcut olmadığı belirlenmiştir.
Kredi kartınıza ait sözleşmenizin bulunmaması sebebi ile en kısa sürede şubenizden kredi kartı sözleşmesi imzalamanız gerekmekte olup konu hakkında şubenize bilgi verilmiştir.
Yapılan inceleme sonucunda kredi kartınıza yansıtılan üyelik ücreti iade talebinize olumlu yanıt verilerek ilgili tutar kartınıza iade edilmiştir.
Saygılarımızla,
Bize Ulaşın
444 25 25
www.akbank.com

Eğer bankayı aramanıza rağmen kart ücretini iade etmiyorsa tüketici hakları mahkemesine gidin. Daha önceki kazanılan davalar dolayısı ile kaybetme gibi bi şansınız yok zamanında bi banka bunu yargıtaya götürüp davayı kaybetmişti...

difteri tetanoz var sanırım, bir de hepatit belki?

bize sadece menenjit vurdular. (bkz: #13883954)

walla sorman biraz yürek istiyor ondan dolayı pek bilen yoktur ama askerde revirde görev yapanlar bilebilir..bi tanesi tetenoz da diğer 2si ne bilmiyorum.hatta iki koldan da aynı anda vuruyolardı bayağı zevkli bişey.

bize tetanoz ve kızamık. hem sağ koldan hem sol koldan, aynı anda zımbaladılar resmen! zart diye de vurulmaz ki kardeşim.. insan az nazik olur...

menenjit ve tetanoz...

önceki sezonlarda, diğer kazazedeler ihtiyaç oldukça servis ediliyordu. bölüm bölüm ortaya çıkıp kayboluyorlardı. belkim ihtiyaç anında kullanılmak üzere yedek kulübesinde bekliyorlardır.

yakında onların yaşadıkları da bir bölümde özetlenebilir belki de. hatırlıyorsanız geçmişte ana-lucianın olduğu grubun neler yaptığını görmüştük bu şekil.

ya da hemen bir spin-off yapsınlar rahatlayalım. rose ile bernard ın aşk hikayesi çevresinde döndürülebilir ne bileyim.

herkesi gemiye yolladilar gemi de patladi. figuranlari dusunmeye gerek yok artik.

ateşli okların olduğu bölüm bildiğim kadarıyla gemi patladıktan sonra, bu da herkesin gemiye gitmediğini gösterir.

sıçızlama demek doğru değil bence. onlar adı üstünde figüran. hikayeye kattıkları pek bişey yok. daha önceki sezonlarda figüranlara yönelik bi bölüm yapılmıştı ve çok tepki almıştı. çünkü kimse figüran görmek istemio. ana karakterleri seviyo millet. bi de jj boş iş yapmaz. o kalan 15-20 lostielere ne olduğunu da kısaca anlatır ilerleyen bölümlerde.

bernard ile rose ikilisi var onlar figuran değil. onlar da kayıp söyleyeyim dedim.

tamam figüranları ben de sevmiyorum, onlar yok edilsin gerekiyorsa ama açıklanarak yapılsın di mi. yani alevli oklarla hepsinin öldüğünü, bi lostie'lerden sawyer'ın kurtulduğunu görelim mesela (jin sonradan geldi). benim bildiğim lost bunu açıklar havada bırakmaz. ama 3 yıl sonrasını bile gördük, bunlardan ses yok. 3 yıl öncesinde de "lan geri kalanımız nerede" diyen olmadı. endişe içindeyim.

spirit crusher'ın dediği figüranlı bölüm, şu örümcek ısırdı diye felç olan, öldü diye gömülen elmas çalan çift bölümü galiba. o da bir bölüm sürdü öyle kaldı. belki renk olsun diye katmışlardır araya öylesine. anlamsız bir bölümdü. ama olsun ben bunun da altından bir şey çıkacak diye bekliyorum. çıkmasa da önemli değil. havada kalmış bir şey yok. gereksiz bir bölümdü, geçti gitti.

bahsettiğini en rahat yine başlıkta yazdığın "movie maker" ile yaparsın, "yok ben uğraşacağım." dersen buyur uğraş:
(git: 47340)

Not: orada adı geçenlerden sadece edius'u kurmadım, kurduklarım arasından karar kıldığım ise orada adı geçmeyen "Pinnacle Studio Plus" idi.

Hmm sanırım haklısın Movie maker işimi görür.

Şarkı konusunda da biraz yardım gelirse süper olucak, hadi bakalım pamuk eller cebe...

romantik bir şeyler olsun istiyorsan göksel baktagir'i tavsiye ederim:
ilk aklıma gelenler, yalnız sen, muhayyerkürdi saz semaisi, meltem (kürdilihicazkar saz semaisi), nostalji (muhayyerkürdi saz semaisi), ağlama..
www.lastfm.com.tr

@hicazkar , hepsi çok güzel ama biraz daha bilinir tarzda şarkılar olursa memnun olurum...

en bilineni; "monitörü akvaryum yapmak" olsa gerek.

hasan bey ve ekibi bu işleri pek sever, ortamlarına takılın.
www.zamazing.org

fandan mini bir masaüstü vantilatörü yapılabilir.

anakarti ortadan delin, her yerde satilan saat aksamlaridan takin. board watch sahibi olun.

www.eksibition.org

gerekli mercilere şikayet et. zira sesli propaganda yapmak ayın 9'una kadar yasak. mahalleyi de belirt, bir daha mahalleden geçmezler.

Merhaba,
Aynı durumdayım. Her şekilde lanet okuyorum. O rezil müzikleri veyâ şarkıları seven insan yoktur bana kalırsa. "Rezil" diyorum çünkü, o tür müzikleri sevmemem bir yana, onlar o hoparlörlerden gerçekten rezil bir şekilde çıkıyor ve adetâ beyni mahvediyor. Herkes rahatsızdır.
Kolay gelsin.

Etme boş yere, bir işe yaramıyor. Biz ettik cuma günü, "olur öyle şeyler" cevabı aldık.

Bence o müzik kulak dolgunluğu için. En çok bağıran sesini duyurur hesabı. Beynini kullanmayan vatandaşlar varsa, kulak dolgunluğu kadrosundan oy almak istiyorlar.

Saadet Partisinin seçim müziği Ceza kabul etmeyince Türk asıllı alman bir rapçiye verilmiş diye duydum ben, hitap ettikleri kitlenin seveceği müziği yakalamaya çalışıyorlar bence.

saadet partisinin ki grup nasihat..
oldu bitti milli görüş için rap şarkılar yapan bir grup.. yeni değil olay..
sadece şarkıları seçim müziği yapılınca gündeme geldi..
yaptıkları şarkıda kullandıkları sample'lar da grup yorumdan çalıntı.. komunist gruptan..

ya bu adamların müziği güzelmiş buna verelim değil de tersini düşününce; bi parti müzik filan yapmasın mahallelerde gezinmesin, insanlar "aa bak bunlar hiç mahallemize gelmedi, seçim vaktinde gelmedilerse iktidara geldikten sonra hiç gelmezler. onlara asla oyumu vermem" diye düşünebilir. o seçim arabaları istiklal caddesinde gezinmiyor sonuçta. kenar mahallelerde de geziniyor. ve evet insanlarımız çeşit çeşit. sırf arabasıyla sokağına gelmedi diye oy vermemezlik yapabilirler.

reklamın iyisi kötüsü olmaz diye düşünüyorlar herhalde. (bu arada ben de illet oluyorum, hepsine hem de)

öncelikle tamamen akıl yürüttüğümü söyliyeyim.bana burdaki durum tevekkül ile ilgiliymiş gibi geliyor.yani bir işin olmasını ummaktan,arzu etmektense allaha güven,onun iradesine inan gibi bir anlam var.yani şair diyor ki "bir işin olmasını delice,çılgınca arzu etme.olur ya da olmaz.neticede bu sonuçlar allahtan geliyor.sonuçlarına da arzuların doğrultusunda diretme.allah sana ne veriyorsa zaten senin için hayırlısını,güzelini verecektir." gibi..

bir işin iyi olmasını istemek kötü birşey mi? diye sormuşsun.şu minvalde din diyanet ve onun eksenindeki dogmatik düşünce ayrı,gerçekler ayrı diyebilirim sadece.

@ppp, makul. yani evet, inat hoş değildir, haklısın. dünyaya tamah etmemek lazım vs.
yalnız.. bir işin olmasını çok istememek lazım, burası tamam. o iş olduğunda niye reddedeyim ki (2. dize) yani zaten -az veya çok- olmasını istediğim bir işti o.
bir de madem iş oldu, neden ve neye inat etmeyeyim? yani zaten istediğim iş oluyor. hani istemesem de olsa, inat söz konusu olur ama istemişim ve olmuş!
acaba diyorum mana içinde mana mı gizli? bizim saksı basmıyor mu?

Teorikte evet ama genetiği ile oynanmış ürünlerde bunu engelliyorlar bu nedenle sürekli aynı satıcıdan(israil) aynı tohumu almak zorunda kalıyorsunuz.

tamam da bir ağaç sadece 1 yıl mı ürün veriyor ki? kökü sende olduktan sonra sınırın yok diye biliyorum?

benim aklıma direk domates geldi nedense ondan öyle yazdım ama elmayıda düşünsel bir kere legal olarak fidanını alman gerek.Yine tohumun üreme etkisini engellemiş olabilirler.

tohumunun üreme etkisi engellenmesi ne demek ki? elmanın içinde zaten tohum. ürediği için tohum olmuş. çimlenmeyi kastediyorsan, ben de çimlenmez diye düşünüyordum ama çimlendiler resmen. şu an saksıda öylesine ektiğim elma çekirdeklerinden 2 si çimlenmiş.

bitkilerin kısırlaştırılması, günümüzde bilinen bir şey. çekirdeksiz meyve sebze yemediniz mi hiç? elma çekirdekten de yetişir, fidan şart değil, evet haklısınız ama genetiğiyle oynanınca maalesef ya hiç yetişmiyor veya ham kalıyor.
domates için de öyle.
nenem köyde kendi yetiştirdiği -iki avucumdan daha büyük- domateslerin çekirdeklerini çıkarıp kurutur ekerdi. yetişen domatesten yine tohum alır, eker. yine.. yine..
ama şehir domateslerinden maalesef öyle tohum alamadığını söylemişti. ektikleri yeşil yeşil, ham kalıyormuş, yetmiyormuş yani.

peki saksımdaki elma filizleri? onların ekşi elmalarını yiyemeyecek miyim ben? üzüldüm bak şimdi.

şimdi kazın ayağı öyle değil. teoride elmanın çekirdeğini alır ekersin ama pratikte çekirdekleri toplayıp ekince iyi sonuç vermiyor. tohumluk olacak çekirdeklerin (tohumların) özel olarak seçilmesi, hatta yetiştirilmesi gerekiyor. (sadece elmadan bahsetmiyoruz burda diğer bitkilerden)

bu senenin buğdayını gelecek sene tohum olarak kullanır, onu da gelecek sene kullanırsak tohumlar dejenerasyona uğruyormuş. bunun ayrıntılı bilimsel açıklamaları var ama ben çok bilmiyom. (nerden biliyorsun mea maxima culpa derseniz. babam zirat yük müh. ve uzun yıllar tohum üreten bir firmada yöneticilik yaptı. misal onlar şeker pancarı tohumu üretirlerdi. her sene özel olarak üretilen tohumlar üreticiye satılırdı o tohumlar. yani verimli bişi olmasa çiftçi niye alsın o tohumları? )

günümüz şartlarına ve teknolojisine uygun bir tarım için özel üretilmiş tohum gerekiyor. eski dönemlerdeki gibi işte buğdayın bir kısmını pazarda satar bir kısmını tohum olarak ayırırsanız onların verimi çok az olduğundan çuvallarsınız. eski yöntemleri hatırlasanız 1 sene, 2 sene nadasa yatırma bile vardı. karlar ve üretim çok düşüktü. şimdi kendi ürününü tohum olarak kullanan adam çok zarara girer. yani günümüz çiftçisi tohumluk buğdayını ayrı alacak karlı üretim için.

yalnız dikkatinizi çekerim. burda bahsettiğim gmo (genetically modified-genetiği ile oynanmış ürünler) değil. normal ürünler için bu geçerli.

soruya cevap o firmalar pek bişi yapmaz kendi elmalarının çekirdeğinden olan meyveler için. çünkü aynı elma çıkmaz tohumu aynı olmayınca.

çekirdeğini ektiğin meyve büyüyünce aynısını vermez zaten. mesela senin saksındaki çekirdekten yetişen elma, ham olucak ve tadı muhtemelen kötü olucak. aynısı olması için yetiştirdiğin fidanı o istediğin elma türündeki ağaçtan dal koparman ve yetişen fidana aşılaman. ki bu da kolay bişey değil zaten. tutturmak, zamanında yapmak filan. bilgi ister deneyim ister.

çekirdekten yetiştirdiğin ağacın meyvesine pic denir. (ç değil) aşılı olan meyve ağaçlarının verdiği ürünün çekirdekleri ana ürüne benzemez. yani bi üstteki cevapda da belirtildiği gibi iyi ürün veren bir meyve ağacaından bir dal alıp ana gövdeye aşılaman gerekir. fidan yetiştiriciliği ile ilgili kitaplar var. orman fakültelerinden temin edebilirsin. orada aşının nasıl yapıldığını, aşı çeşitlerini şekilli olarak anlatır. ne zaman, hangi şartlarda yapılacağını da anlatır. fakat aşı işlemi el alışkanlığı gerektiren bir mevzu. yani yaptım oldu olmuyo. biraz fazla kesersin tutmaz, biraz az kesersin yine tutmaz. zaten genetiğiyle oynanmış ürün alma. gereksiz. labrotuarda üretilmiş meyve doğallığını kaybetmiştir. tavsiye etmem. fidanlıklarda satılan meyve ağacı fidanlarının da iyi olması gerekir eğer almak istiyorsan. çıplak köklü satılır. seçmek için de ya bi peyzaj mimarıyla yada bir orman mühendisiyle git derim. bbaşarılar. bu arada saksındaki elma çekirdeğinden yetiştirdiğin fide meyve bile vermeye bilir. çünkü meyve çiçeklerinin döllenmesiyle oluşur. çiçek açtığında şöle bi salla o zaman çiçekleeri birbirini döller. meyveyi ya verir ya vermez. verdiğinden de bi verim alamazsın.

the future of food ve the world according to monsanto isimli belgeselleri bulabilirseniz, bu konudaki tartismalari etraflica anlatiyorlar.

kitap incelemeleri, tartışmaları vs. istediğinize göre galiba:
www.dipnotkitap.net

kendi görüşüne uygun siyasi parti veya dernek tarzı bir yerin toplantılarına katılırsan bulma şansın var.

galiba böyle başkasının önayak olmasını bekleyen tembellerden çok var aramızda. ben de istiyorum, ben de istiyorum!

tarih vakfının var sanırım böyle bir şeyleri.

kitap kulübü-tartışma grubu gibi bir şey?
obaa kesinlikle varım ben. bence yapılmalı hemen!

madem istekli çok, kendimiz yapalım biz de. hayalimdeki şey tam kitap kulübü değil aslında ama kitabın olduğu yerde her şey tartışılabilir.
biriniz duyuru açabilir mi acaba? ben mesaj atamıyorum sorun çıkıyor bir sürü.

post rock severseniz eğer; god is an astronaut, explosions in the sky, mono, godspeed black you emperor, this will destroy you, joy wants eternity ilk aklıma gelenler, sağlam müzik yapıyor adamlar.

yann tiersen, goran bregovic, vb. bunlar da ayrı bir güzeldir.

enstrümentali okuyunca direkt yansımalar ve incesaz diye zıplayacaktım ama senfonik/klasik demişsin sonra gördüm.
olsun belki seversin klasik türk musikisine yakın, udlu neyli kanunlu filan. :)

can atilla'yı bir deneyebilirsin.

mogwai.

Joe Satriani.

rachel's

-opeth'in enstürmantel parçalarına doyum olmaz 1
-erdal erzincan'ın enstürmantel parçalarına doyum olmaz 2 (anadolu ve giriftar albümleri mesela)
-eleni karaindrou
-göksel baktagir
-nicos ( archipelago albümünü ne yap ne et bul hocaM)
-Odysseus Mediterranean albümü. ( yunan sanatcılar tarafından gene)
-ronan hardiman ( lord of the dance'in müziklerini yapan irlandalı herif , kesinlikle önerrim)


şimdilik bu kadar geldi aklıma.

(bkz: balmorhea)

bunu dinle, beğenmezsen gel seni rock yıldızı yapayım.

önerileriniz çok teşekküerler arkadaşlar
zaten satriani opeth can atilla dinlediğim ismlerdi
özellikle eleni karaindrou ronan hardiman nicos güzeldi
latin iskoç tarzında hareketli gruplar yokmu bildiğiniz

hangedup

burayı kurcalayabilirsiniz:

www.last.fm

hoş vakit geçirtir mi bilemem ama meşhur sanatın öyküsü var mesela tuğla gibi. biraz da tuzlu tabi fiyat olarak.

Hoş vakitten kastım, zaten güzel(ne kadar göreceli:) resimlere bakarken her insan gibi etkileniyor, hayretlere düşüyor hoş vakit geçiriyorum.Ama tabii aptal gibi bakıyorum resme :) öyle renk uyumu gibi şeyler için resime bakmak yerine biraz daha bilinçli bakıp daha hoş zamanlar geçirmek istiyorum. Günlük stresimi atayım,gün aşırı bakayım şöyle hayata biraz ara verdiğimde.

Gerçekten güzel siteymiş ama benim aradağım daha çok görsel sanatlara yönelik

ben de size birebir uymadığını düşünerek silmiştim ama üstteki cevaplarınız havada kalmasın, tekrar yazayım:
www.dipnotkitap.net
saygılar :)

www.artchive.com kendi galerinizi bile oluşturabilirsiniz.