ben olsam lafını hatırlatır ve parayı verirdim. bir daha da istememesini söylerdim.

iyi yapmışsın şimdi o düşünsün

İyi yapmışsın. Öyle laf edecek kişilikteyse acımanı, vicdanını hak etmiyor. Abi bide...

ben de aynını yapardım ama para da verirdim, "ne zaman lazım olursa gel derdim" çifte darbe.

Ben olsam kıyamaz ve bir şey söylemeden verirdim. Sonra da ağzımı açmadığım için içim içimi yerdi.

((( o ) yapardım.

Aile içinde böyle şeyler olmamalı. O bir hata yapmış, keşke siz de aynı şekilde davranmasaymışsınız.

doğru mu yaptın yanlış mı yaptın bir şey diyemem fakat ben senin yaptığını yapmazdım. parayı verirdim ve maziyi hatırlatmazdım.

bana göre kardeş anne babadan daha önce geliyor.

bence yaptığın yanlış adamı eleştiriyorsun yaptığı şeyden ötürü sonra aynısını sen yapıyorsun üstelik adam kardeşin. para pul için gerek yok bence bu tarz hareketlere.

kardes yaa. bence hic dogru yapmamissin. hatta ozur bile dilemelisin yaptigindan dolayi. keske "sen bana boyle demistin; ama al iste ben sana veriyorum parayi'' diyip lafini hatirlatarak verseydin. hem o cok daha utanirdi hem de sen daha erdemli bir is yapmis olurdun.

Verseydin keske. Su an adami hakli cikarmis oldun. Issizken kardesten yiyen isi varken siktiri ceken biri olmussun

Yanlış hareket. Abin, kardeşin senin o.
Tamam kötü bir laf etmiş zamanında, bir yanlış yapmış ama senin bunu bu şekilde intikama dökmen hata.
Ben olsam "kusura bakma sen bana benim için böyle böyle demiştin o sebeple o da bende ukte kalmıştı, onun için böyle yaptım" der ve abim/kardeşimle olayımı rayına sokardım.
Not:Allah gecinden versin insanın annesi, babası hayatta olmadığı zaman kimi vardır? Abisi, ablası, kardeşi.
Yanlış bile olsalar varlar.

Adam senin kardeşin. Hani arkadaş olsa sıradan biri olsa neyse de. Kardeşinin bu hatasını çevirip kendisine uygun bir dille monte edip onun da bu hatasını anlamasını sağlamak varken yanlış yapmışsın. Ama laftan sözden anlamayan birisi ise, ben doğrusunu yapsam da o anlamaz zaten diyorsan bilemem.

kendi kardeşlerim için düşünüyorum, canımdan değerliler benim için. 3-5 lira için lafını bile etmem.

Keşke kardeşim olsaydı da borç vereydim :( iyi yapmamışsın.

Söz de nişan da saçma. Söz daha saçma. Nişan olacaksa evlilikten maksimum 1 sene evvel yapılmalı.

istemeye geldiklerinde yüzük takılır, nişan yapılmış olur. 1 sene sonra da evlenilir işte. 1 sene içinde ev, eşya, düğün falan halledilir. daha erken yani size.

biz söz falan yapmamıştık. istemeye geldiler akşamına da nişan yaptık. 3 ay sonra da evlendik

ikisini beraber yaptım ben. en mantıklısı da öyle bence.

Hukuken söz diye bir şey yok. Nişan var sadece. Aslında taraflar birbirleriyle evlenmek istediklerini açıkladıklarında nişanlanmış oluyorlar. Bu durum "söz"de gerçekleştiğinde de aslında nişanlanılmış olunuyor. Nişan hediyeleri sebebiyle nişan ayrıca medeni kanunda da düzenlenmiş durumda. Nişan bozulursa hediyeler geri istenebiliyor.

Direkt nişanlanın bence. Hazır olduğunuzda da evlenirsiniz. 8 senelik bir ilişki için söz kesmek tuhaf olur. Daha yeni birbirini tanıyan çiftler tercih ediyorlar sözü. Nişandan önceki adım gibi görüyorlar. Biraz da aile baskısıyla oluyor herhalde.

Biz söz filan yapmadık. Öyle adetleri sevmiyoruz. Direkt nişanlandık. Evliliğe de daha çok var. Bana kalırsa, kız isteme kadın için çok aşağılayıcı bir şey ama işte aileler olsun istiyor... Halbuki evlenme teklifine evet dediğin an, ya da evlenme arzunu ifade edip karşılık aldığın an nişanlanmış oluyorsun hukuken. Tören olması şart değil.

Ayni eve cikilir, cocuk yapmaya karar verince ufak bir kutlamayla evlenilir. Benim icin ideali budur.

hepsini yapın. sözle nişan arasını bir kaç tutun. nişandan bir sene sonra da düğün.

hepsini yapın dediğim gibi. daha sonra hayatınız boyunca;

a) erkekseniz "bir söz/nişan bile yapmama izin vermedin" sözlerini duyarsınız.
b) kadınsanız "keşke yapsaydım" diye hayıflanırsınız. 5 sene, 10 sene içinde olmaz da 15 sene sonra olur ama olur bunlar

isadora +1 sözdür, nişandır hep gereksiz aktiviteler zati.

aileleri olaya ne kadar geç sokarsanız o kadar az problem çıkar. isteme olur, bikaç hafta sonra da nişan, düğün için de 6 ay gayet yeterli bir süre.

8 yıllık birliktelik mi var aranızda? aileler biliyor mu? birlikte mi yaşıyorsunuz? 2 sene içinde de evlenmeyi düşünmüyorsunuz madem, söz ve nişan niye yapıyorsunuz anlamadım? söz ve nişan yapmanın gerekçesi şu bildiğim kadarıyla. bir çift olma yolunda ilerlemek, aile ve çevreye duyurmak, kişilerin birbirini daha yakından tanıması için bir zemin oluşturmak. sizde bu durum saçma olmaz mı? kendinize göre bir model oluşturun bence. durumunuz genel geçer normlara uymuyor zira.

bence gazete ilanı verin siz, uygun gördüğünüz bir zamanda. söz, nişan, duyuru, düğün daveti hepsini bir arada halledersiniz, gayet de güzel ve şık olur.

On senelik birlikteliğin sonunda nişan, 8 ay sonrasında da nikah, düğün yaptık.

charlesbukowskiineksi yapmışsınız işte, kimse mani olmamış. herkes istediğini yapar, buna mani olan yok sonuç olarak. soruyu soran için yazdım bu cevabı. geleneksel normlara göre başlamayıp, sonrasında o zemine uydurmaya çalışmak saçma geldi bana, kusura bakmayın. peki bir soru da size izninizle, aradaki 10 yıllık dönemin resmiyetteki adı nedir?

birlikteydik işte, adı derken ?
:)

Geleneksel Normlara göre nasıl başlanıyor? Yaşımız küçüktü o normlara göre başlayamazdık. Yaşlar küçükken başlayınca aileler baştan beri zaten devrede. İki sene içinde olanaklar izin vermez evlenmeye biz tabii ki evlenmeyi düşünüyoruz.

hepsi çok saçma. üstelik 8 yıllık bir ilişki için söz, nişan daha saçma

aileler baştan beri biliyorsa; ''bunun adını koyalım'' demeliydiler. söz ve nişan bunun içindir. dememişler madem, nasıl biliyorsanız öyle devam edin. 8 yıllık bir çift, ufukta 2 yıl daha evlilik görünmüyor, aileler biliyor, ne sözü, ne nişanı, bu saatten sonra. çok istiyorsanız yapın, ne zaman uygun görürseniz.

hala o fikrimi şahane buluyorum. hürriyet gazetesi' nin güzel bir sayfası var, oraya nişan ve düğün ilanı verin zamanı gelince. güzel güzel yazın ne diliyorsanız artık. gayet de güzel olur. son derece ciddiyim, bence bu ilişki bunu hak ediyor. diğer türlü saçma olur gerçekten.0

mutluluklar size.

@oinıne pe ne sanıyorsun herkes işini düzenini kurup mu ilişkiye başlıyor? Herkes belirli düzenler içinde mi evlenmeli? İkimizin de okulu bu sene bitti, Haziran'da. Ailelerimiz de biz de evlilik meraklısı olmadığımız için ve okumayı, eğitimi daha önemli bir yere koyduğumuz için kimse gelip okurken yüzük takın, adını koyun demedi. İkimiz de 30 yaşında falan değiliz. Öyle hoppala gezdik tozduk da 8 yılı doldurmadık. Dalga geçeceğine dön de bi bak ben neden herkes benimki gibi hayat yaşıyor, benim yaşımda, benim düzenimde sanıyorum diye sorgula. Sonra kendi ilişkin için o takip ettiğin saçma ilanlardan bi tane oluşturursun.

Geleneksel normlarda nasıl ilişkiye başlanır dediğime de cevap alamadım? Söz mü takılır illa, "benim sevgilime kimse bakmasın rerörörörö" diye pastane sözü mü yapılır illa? Öyle yapılmayınca geleneksel başlanmış olunmuyor mu? Veya görücü usulü falan mı olmalıydı? Saçma fikrine kendini bu kadar inandıran başka kimseye daha rastlamamıştım sanırım. Bide dalga falan geçiyosun aklınca. Çok zavallısın bence.

@oinıne pe ne sanıyorsun herkes işini düzenini kurup mu ilişkiye başlıyor? Herkes belirli düzenler içinde mi evlenmeli? İkimizin de okulu bu sene bitti, Haziran'da. Ailelerimiz de biz de evlilik meraklısı olmadığımız için ve okumayı, eğitimi daha önemli bir yere koyduğumuz için kimse gelip okurken yüzük takın, adını koyun demedi. İkimiz de 30 yaşında falan değiliz. Öyle hoppala gezdik tozduk da 8 yılı doldurmadık. Dalga geçeceğine dön de bi bak ben neden herkes benimki gibi hayat yaşıyor, benim yaşımda, benim düzenimde sanıyorum diye sorgula. Sonra kendi ilişkin için o takip ettiğin saçma ilanlardan bi tane oluşturursun.


algılamanda sorun var sanırım. söz ve nişan ne içindir, öğren öyle konuş. 8 yıllık birliktelik yaşıyorsun, amenna, kime ne, aileler biliyor. ne sözü, ne nişanı? kafan mı basmıyor senin? bu saatten sonra neyin sözü, neyin nişanı? komik ve saçma, sana göre komik ve saçma değilse yap, niye buraya soruyorsun? bu memlekette görücü usulü ile evlenen insanlar var veya benzeri şekillerde, iki tarafın birbirini yeterince tanımadığı durumlarda, aile ve çevreye duyurmak ve gençlerin birbirlerini daha iyi tanımaları için yapılır bunlar. sizin için böyle bir durum yok. bir tek ben de değil, pek çok kişi aynı şeyi söyledi. onları da mı okumadın? modern kafada bir ilişkiye başlayıp, geleneksele bağlayarak komik olan sensin ve zavallı olan ben oluyorum yani.

ohh, kafan güzelmiş senin, güle güle kullan.

not. hürriyet gazetesi' nin o sayfalarında pek çok ölüm ilanı ile birlikte, doğum, sünnet, nişan, teşekkür, anma vs. ilanları da var. okursan, görürsün. gayet de ciddi ilanlar. gayrimüslim çoğunluğu, türklerin ilanları da var. modern aile yapınıza ve modern ilişkinize ve durumunuza uyar diye düşünmüştüm. gayet ciddi bir öneriydi, dalga geçmedim. bunu bile anlamadın, seviyen nerelerde, gördük. pastane sözü filan biliyorsun bak ne güzel, kenar mahalle stayla.

@oinone pe düşüncemde yanılmadığımı anladım. Kendini elitize etmiş örümcek kafalının tekisin. İlişkiye modern başladığımızı nerden çıkarıyorsun sözlü değiliz falan diye mi? Sen sevgiline hemen yüzük mü takıyorsun yüzük takmayınca modern mi oluyor? Veya ailelerin isteklerini es geçip direk nikah yapan kaç kişi gördün bi söylesene?

Senin 'geleneksel' bakan dünyanda doğrusu ne bu işlerin? Hemen yüzük, hemen evlilik mi? Böyle yapmayınca adetlere uymayan modern tipler mi olunuyor?

İlişkide geleneksel normları sordum söyleyemedin. Kendini açıkladığını da zannetme. Ayrıca öyle burnu havalarda kendini elit zanneden geri kafalı garip olan kişi de sensin. Evet birsürü insan laf söyledi yorum yaptı ama kendi kafasındaki normlara oturtamadığın insanlara, ilişkilere tüm diğer etkenleri gözardı ederek saçma sapan yorum yapan da sensin.

Kusura bakma ama 20 yaşımda yüzük takıp evlenecek değildim hele lisans öğrencisiyken bunu yapacak kadar evlilik delisi hiç değilim. Diyorum ya kendini kandırma o kadar elit değilsin mantıklı bile konuşmuyorsun.

Ve buradan bakınca evet derdini falan anlattığını sanıyorsan çok büyük yanılgıdasın. İlişki başladığında 16 yaşındaydık, şimdi 24. Üniversite yeni bitti. Modern başlamadı modern takılmadık. Sadece evlenemezdik anlıyorsun dimi kafan basıyor dimi?

ben erkek değilim, o yüzden kimseye yüzük takamam. ne seninin yaşını biliyordum, ne de sen benimkini. sorduğun soruya fikir istediğin için yorum yaptım, beğenmediysen, bana ne. bana hakaret etme hakkını nereden buluyorsun? sorduğun soruda çift olduğunu beyan eden kendinsin, bundan ne anlamalıydık sence? söz saçma ve gereksiz mi diye de soran sensin, bunu dile getirince mi sorun oldu. ısrarla geleneksel şekli ne diye bana soruyorsun, ailene sorsana, yetkili kişi ben miyim? her ilişki kendine özeldir, sordun diye fikir beyan ettim. bir tane bile ilişki sorusu sormadan, benim ilişkim hakkında nasıl fikir sahibi oldun acaba? cinsiyetimi bile yanlış biliyorsun. algılamanda sorun var, sana kolaylıklar diliyorum.

haşlanıp ertesi gün yenmek zorunda kalınmış çok yumurta yedim. dolapta beklediler. tadı bence felaket. hüsrana uğrayabilirsin ve 1 günden fazla durmasa iyi olur o haldeyken.

Paskalya doneminde haslayip (sarisi da kati halde) boyadigimiz yumurtalari 1 gun disarida kaldiktan sonra dolaba koyup 3-4 gun icinde tuketiriz. Yemeden buzdolabindan cikarip oda sicakligina gelmesini tavsiye ederim. Sicak yumurtanin bence tadi daha guzel ama soguk yemek istiyorsaniz bu sekilde muhafaza edebilirsiniz. salatanin icine, piyaz salatanin ustune guzel oluyor soguk yumurta.28 senelik hayatimda her sene ayni sekilde haslandiktan sonra birkac gun buzdolabinda beklemis yumurta yedim, sagligim yerinde hayattayim, bozulmaz hemen.

Haşlanmış yumurta soğuk gitmez.

haşlanmış yumurtayı sıcak yemek makbuldür ancak salatalara eklendiğinde, mezelerde kullanıldığında soğuk olmalı.
bunun dışında beklemiş yumurtayı yemek için;
bir tabağa doğrayın, biraz sirke ya da limon, biraz zeytinyağı, tuz ve karabiber ekleyin. karıştırın ve tüketin. leziz olur.

lop olana kadar haşlamazsan o kadar kokmuyor.
süre tut. mesela 8 dakikada tam pişiyorsa sen 7.20 gibi çıkarırsın yumurtayı.
soğuk sudan geçir hemen. beyazı tam pişmiş, sarısı pişmeye yakın olur.

bu tarz günlerde iş/güç yaptıracak hediyeler alınmaması daha uygun ama..

Aynı toplum baskısı altında ezilip kadınlara biçilen toplumsal rollere yönelik değil de, kişisel hediyeler alınsa annelerimiz daha mutlu olur.

Ev eşyası diğer türlü bunlar.

Zaten istediği bi şeyse madem, ikinci ürünü almakta bir sakınca yok bence.
Bütçenizi bilmiyorum ama yanına küçük de olsa daha şahsi bi hediye de koyabilirsiniz belki?

Tabii ki tava. Ama yanında çiçek filan da alın muhakkak.

15-20 dk sürüyor telefonu bağlamaları. en yakın atm'ye gidip bakmaktan başka bir şansın yok gibi duruyor.

öğreniliyor

Harçlık Avans Bakiye Sorgulama: Harçlık Avans bakiye bilgilerinizi öğrenmek için HARCLIK AVANS BAKIYE yazın ve 4747’e gönderin. SMS'inize cevaben Harçlık Avans bakiye ve kullanılabilir limit bilginiz cep telefonunuza gönderilecektir.


böyle bir şey de varmış

sms le öğreniliyormuş, Bakiye yazıp 4747'ye yolladım. teşekkürler arkadaşlar, yakınımda atm de yoktu maalesef

şu an bimex,gold,teknosa, media markt gibi netten cep telefonu satan köklü firmalarda en çok satan telefon, general mobile discovery.ama kullanmadım.iyimidir bilmiyorum.çok satıldığı bir gerçek.

Bütçe belirtilmemiş ama şu an piyasanın en mantıklısı LG G2. Pili de çok övülüyor. Tek sıkıntısı hafıza kartı takılmaması. 16 gb olanlar 1000 liralara alınabiliyor banka kampanyaları falan derken.

yavaştan phablet segmentine giriş yapabilirsin aslında tuvalete zor düşmesi açısından :)

bi platform ve bütçe kısıtın yok gibi görünüyor.

iphonedan geldiğin için htc m7 ve nexus 5'e bakmanı tavsiye ederim.

neyse parası veririz dersen de sony z2 geliyor.

sayın aşksız prens beni çok üzdünüz bu vurgunuzla beraber, istisnai bir durumdu :D


@minik donut canavari

samsunglarda ne gibi sorunlar oluyor peki? ben genelde memnun insanlar duydum çevremde çünkü. günlük kullanım, temel belli aplikasyonlar dışında pek başka bir şey için kullanmayacağım

---

hafıza kartı bence de sorun değil ama iphonedan geçişin çok zorlamayacağı bir cihaz da arıyorum. samsung galaxy s5 ile note3'ü kıyaslayabilecek olan var mı peki? hangisini seçerdiniz vs?

--

zaten hat üzerinden alma düşüncem var benim. o yüzden de saydığınız telefonların çoğu zaten var turkcell, vodafone vs'de. bakalım bir nihai karar vereceğim artık.

(sesli düşündüğüm bir post oldu hahah:))

Pil konusunda sony z1 tüm telefonlara basar. Benden söylemesi, z2 bile düşük kalmış.

Ayrıca diğer konularda da iyi. Kişisel deneyimlerime bakarak sony z1 i de düşün derim. Teknik özellik olarak kiyas.la sitesini öneririm.

@minik donut canavari

ilgin için çok çok teşekkür ediyorum önce, gupon'un yönlendirmesiyle kıyas.la'ya daldım zati bir kısım..eğlenceliymiş, benim gibi cahilleri için kullanışlıymış.

avukatım, not vs alabilir bir cihazda iyi olur tabi o ayrı

Bu arada samsung bataryalarıyla ilgili ben de bir şeyler söyleyebilirim belki.

Şimdi z1 kullanıyorum gayet memnunum, eski telefonum samsung wonder dı. Wonder gibi kullandığımda z1 in şarjı 2 günü buluyor hiç abartmıyorum. Elimden düşürmediğimde de 1 gün gidiyor rahat. Ama wonder 10-12 saat çok az kullansam anca gidiyordu ve 1.5 senede iki defa batarya şişti. Şimdi sevgilim 1.5 yıldır s3 kullanıyor ve batarya bi anda sıfırlanıyor, yarısı bi anda boşalıyor. Şarjdan çıkarır çıkarmaz %10-15 azalıyor falan. Bu şikayetleri de 5-6 aydır var. Yani ömrü çok kısa bataryanın. Şarj konusunda da bir çözümü yok, z1 le ben şahsen çok rahatım. %20 şarjım varken bile 3-4 saatliğine dışarı çıkıyorum içim rahat bir şekilde. Donanımsal olarak da bana göre çok iyi ama mesela yeni çıkan Modeller Hakkında bir fikrim olmadığı için direk z1 en iyisi diyemem.

Hepsiburada.Com da bitmediyse 1700 lira gibi bi fiyata satılıyordu. Ben alırken z 1800 liraydı mesela.

standart. normal yani.

tarak olarak standart, numara olarak biraz küçük. yani 43 giyen 44 alabilir. 43 sıkar.

@sanal hayvan açılıyo yahu ayakkabı. benim deneyince ayağıma uygun diye aldığım ayakkabı yarım numara genişledi.

bankayı arayıp simkart değiştirdiğini aktive etmelerini istediğini söyleyeceksin.

veya atmden numaranı tekrar girip kendin onaylayacaksın numaranı tekrardan.

simkart degisince guvenlik nedeni ile banka islemleri devre disi kaliyor. cagri merkezini arayin. sorunu cozeceklerdir.

psikoloğa gitmen lazım.

psikolog ile hiçbir ilgisi yok. öyle bir durum yok. eğer bu durum ruh sağlığımı etkilese yada psikologdan başka bir çarem olmadığını düşünseydim zaten giderdim. daha önce zaten gitmiştim, hiçbir boka yaramıyor.

bir amaç edinmek olabilir belki. ufak ya da büyük farketmez, yaşamını anlamlı ve keyifli kılacak bir amaç.

aslında var... amaç var. müzik var. ama artık müzik bile o kadar olağan ki. o bile sıradan geliyor artık. default birşey gibi geliyor, onun da bir zevki kalmadı, bir anlamı kalmadı.

yeni birşeyler gerekiyor.

mesela bir arkadaş mesajla "koşu yap" dedi. mantıklı geldi. sanırım bu yapılabilir.

sağolun beyler, başka önerisi olan varsa yazabilir.

duyurunda yazdıklarına göre psikiyatriste bile gitmen gerekebilir,ilaç kullanman gerekebilir.hayalde yaşıyor gibiyim,hiçbir şeye dikkatimi veremiyorum,yaşadığım yer gerçek değil gibi diyosun.dikkat dağınıklığı,düşünemiyorum,karar veremiyorum,beynim uyuşuk diyosun.mutlaka uzmana görünmen lazım.işe yaramıyor diye bir şey yok.

psikologla ilgili haklı olabilirsin ama eğer bi ilaç kullandığın için bunlar olmuyosa kendi başına halledemeyebilirsin.
bana da geçen yıl çok sık oluyodu bu his. noldu da düzeldi bilmiyorum ama border-line testi yapmıştım laf olsun diye, orda bu bahsettiklerin ve benim yaşadığımda border-line da olanlar olarak yazıyordu. tabii bi tek bunlar değil çok ayrıntılıydı. sen de rasgele bi oku bakalım diğer şeyler de var mı.
mesela çevre etkenler, eleştirilme, küçümsenme, kıyaslanma tarzı şeylerin sebep olduğu gibi şeyler yazıyodu. yani sonuçta internettir, ben de çok üstüne düşüp psikoloğa gitmedim ama border-line diye de bi şey var. pek çok etkeni var. üstünkörü bi oku derim.

amaç edinmek bence de iyi gelebilir, bi şeylerle yoğun olarak ilgilenmek, belki biraz okumak beynini sürekli aktif tutacağından bu hislerden zamanla kurtulmanı sağlayabilir.

daha önce gittim. psikiyatriste de, psikoloğa da. bunların bana yaramayacağını biliyorum. derdim ruh sağlığı, beyin sağlığı ile ilgili değil. hiçbir şey yapamamak. uyuyup uyanmak, hiçbir şey yapmadan geri uyumak. aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamaktan artık hayalde yaşadığını zannetmek.

bir film vardı, adamın biri her uyuduğunda aynı güne uyanıyordu. ona benzer birşey ama tam olarak aynı şey değil. harekete geçmek için birşeyler gerekiyor sadece. dediğim gibi koşu gibi, yada başka birşey. koşu bugüne kadar aklıma gelmemişti. tam olarak böyle birşey.

evet işe yaramıyor çünkü ne aylarca kullanılan ilaçlar ne de defalarca girilen seanslar bir sonuç vermedi.

Animal pak iç. Düzeleceksin. Hangi vitamin, mineral, yağ asidi, amino asit veya performans takviyesi eksikliğin varsa giderip yerine koyar, bu tip sorunların kalmaz.

+ bol su.

dostum köpek falan al besleyebileceksen program yap gün içinde sabah kalkınca kafanda sırala yapacaklarını. kız arkadaşın yoksa bul bir hatun takılın falan

meditasyon deneyebilirsin mesela. hem kafa berraklığı sağlar, hem konsantrasyonunu arttırmana yardımcı olur. araştır biraz.

somut bir şey üretip ortaya koyman, yaparken odaklanacağın, bitince de bunu ben yaptım diyebileceğin elle tutulur bir şey gerekiyor. resim olur, heykel olur, fotoğraf olur, maket olur, puzzle olur, öyle bir şeyler.

Küçüğü çıkınca, büyüğü anında iptal oluyor ve çöpe gidiyor.

Büyük sim kartlı bir telefona geçtiğinizde büyük kart çıkartacaksınız evet.

Bu arada büyük sim kartınızı cep telefoncuda kesip telefona uygun hale getirebiliyorlar. Her telefon bu kesilme işlemini kabul etmeyebiliyor ama çoğunluğu ediyor.

ilgili operatör sana simkartın büyük hali gerekirse diye bir aparat satacaktır zaten. normalde ücretsiz yapmaları gereken iş için 5-10 tl alıyorlar, o aparatın parasıymış gibi fatura ediyorlar. çok düşünme o nedenle.

(büyük simkartı kesiyorlar istersen)

sorunu doğru anladıysam eğer şöyle: telefon küçük sim kart istiyorsa, telefoncuya kestiriyorsun. benim babam makasla kendisi kesmişti hatta asjfhsj. alet var telefoncuda, pat diye kesiyo.

sonra büyük isteyen bi telefon aldın diyelim. ama sim kart küçük, napcaksın? yine gidiyosun aparatını alıyosun, ona takıyosun kartı. aparatlı kart oluyo. o aparatlı kartı da telefona takıyosun. aynen bu şekilde 2 telefonda kullandım ben kartımı. kesik şu an

çıkartınce ne oluyor bilmiyorum ama ben kestirdim. en küçük boyunu kullanıyorum, eer başka telefona takmak istersem diye telefoncu bana iksii için de adaptör verdi. (adaptör denemese de micro boyutunda ve içi nano boşluk olan bir kart ve aynı şekilde dışı normal olan içi mikro kesilmiş olan bir kart.) böylece diğer telefonlara takmak istediğimde yerine koyup takabiliyorum.

ve aynı anda iki sim kart aktive değildir. nanao al sen, bir de telefonculara adaptör iste. verirler.

Bi numara için aynı anda iki kart aktif olmuyo. Diğeri kapanacaktır kullanamazsınız.

Niye yeni çıkaralım demişler anlamadım ve yeni çıkardıklarında büyük gerektiğinde napmak gerek bunun için çözümleri ne merak ettim; ancak kestirirseniz şayet dışında kalan artık kısmı büyük sim kart gerektiğinde kullanmanız için size veriyorlar. Dolayısıyla büyük gerekince tekrar çıkartmak gerekmiyo. Hem kestirmek ücretsiz, direk küçük hat çıkarttıklarında ücret talep ediyolarsa amaç ortada kestirmeyi tercih etseniz daha iyi.

Ama yeni sim için hem ücret istemezler hem de büyük gerektiğinde hemen pratik bi çözümle sunarlarsa yeni çıkarttırın.

Anladım sanırım, teşekkür ederim cvplar için

@gupon; kestirmek nerde ücretsiz, benden para istemişlerdi, bildiğin yer varsa söyle oraya gideyim kdogjkırfd

firmaların büyük bayileri ücretsiz yapıyor. (TİM, Vodafone Shop falan)

geçen eşim büyük simini götürdü turkcell shopa, zımba gibi bir alet varmış, makasla falan uğraşmadan şak diye büyük simi küçük hale getiriyorlarmış, zımbadan çıkan büyük simin kenarını da sana geri veriyormuş, kalıp gibi yerine takıp büyük sim gereken tlfona takabiliyormuşsun. ücretsiz yapmışlar.

turkcell'ler 5 tl aliyodu bir ara bunun icin. halbuki baska yerler ücretsiz yapiyor o zimba gibi aletle. turkcell ya, bunda bile para kazanma derdindesin!

Yeni kart çıkarsa eskisi iptal olur. Aparatı satın almak istemiyorsan da git telefoncuya kartı kestir, kartın dış çerçevesini de makinenin içinden söküp al gel.

geçen perşembe olay olduğunda gitseydiniz acildi. şuanda acil değil. dolayısıyla ücret ödemeniz gerekir.

ne bilcekler olayın zamanını.. tırt boğaz ağrısı için bile gittim defalarca acile, sigortalı olduğum için bilemiyorum ücretini ama aciller ücretsiz rivayeti vardı yakın zamanda. siz bi gidin şansınızı deneyin. kayıt açtırmadan önce sorarsınız.

herhalde bir iki yara falan olmuştur. doktor da bakınca görür yaraların yeni olmadığını. yine de bir daha düştüm falan diyebilirsiniz tabi. bu sizin vicdanınıza kalmış bir durum biraz.

"tırt" boğaz ağrısı için defalarca "acile" gittiğinizi bari böyle söylemeyin yahu. güzel bir şey değil o. ondan sonra sizin gibi "tırt" hastalar yüzünden gerçek aciller saatlerce sıra bekliyor.

@fayfim benim için tırt değildi o ağrılar emin olabilirsin ;) sadece bir diz, bel rahatsızlığı veya kanamalı, krizli, kazalı olaylar kadar 'acil' olmadığı için 'tırt' kelimesini kullandım. zira benim ertesi günü beklemeye mecalim yoktu, ilaçlarımı bile ertesi güne bırakmamıştık. kaldı ki, ajitasyon açısından bakarsak sıra da yoktu hiçbir gidişimde.
her lafa nane olmak marifet değil yani.

çok boğaz ağrıması da acil bir durum değil hocam. size verilecek ilaçların ani bir etkisi yok çünkü. verecekleri en kötü olasılıkla düşünürsek bir antibiyotik, bir ağrı kesici. ikisi de acil ilaçları değil. türkiye'de yapılması gereken çok ciddi bir şey var. acilden farenjit reçetesi çıkmasını engellemek. ama sağolsun bizim bakanımız sizin gibi poliklinik hastaları acile gidiyor diye daha çok doktoru acile çekmeye çalışıyor. hastaları olması gereken yere, yani polikliniğe yönlendirmek yerine. bakan bile bunları söylerken sizden acil olmayan durum için acile gitmemenizi istemek haksızlık gerçi. yapacak bir şey yok. sonuç olarak yine sıkıntıyı siz çekiyorsunuz. ciddi bir durum olduğu zaman 3 saat siz bekliyorsunuz. 3 saat bekliyor apandisit hastası sıra ona gelsin diye. sonra yine doktor suçlu oluyor gerçi.
ben gittiğimde sıra yoktu demeniz bir çözüm değil çünkü bunları sizin özelinizde söylemiyorum. boğaz ağrısı için acile giden tek hasta siz değilsiniz. acile 1000 hasta geliyorsa 900'ü sizin tabirinizle "tırt" boğaz ağrısı.

kalp krizi acil, kol, bacak kırılması acil, yeni başlangıçlı ciddi karın ağrısı apandisit falan şüphesi olacağı için acil, böbrek taşı ağrısı acil.

bir haftadır ağrıyan baş, geçen perşembe olan kaza, çok ağrıyan boğaz, 2 aydır halsizlik, 2 haftadır mide bulantısı, 3 gündür ateş acil değil.

"nane" olmak değil bu yani.

@fayfim herkes kendi penceresinden bakıyor. muhtemelen doktorsunuz kendi pencerenizden bakıyorsunuz. aynı mantıkla arkadaşın, beli bikaç gün önceden tutulmuş bireylerin de acile gitmesi anlamsız. ama mesela boğaz ağrısı ertesinde bikaç gün üst üste tatil olan zamanlarda önem kazanabiliyor. saydığınız rahatsızlıkların ciddiyetinin farkındayım, tecrübe de ettim maalesef ama acile sadece ölümcül rahatsızlıklarla başvurulacaksa sanırım saçma bi şey oluyo. tutup da keyfi şeylere gitmişim gibi anlamlar çıkarmanın bi anlamı var mı bilemiyorum ben. hastanın gözünden bakınca 'doktor suçlu oluyo' diyosunuz ama siz de ordan bakınca her hastayı, herkesi aynı kefeye koyuyosunuz.

ha bide şu var ki -doktor olduğunuzu varsayıyorum- ben sadece boğaz ağrısı şikayetimden bahsetmiş olabilirim tutup hikayemi anlatmicam tabii ki ama faranjit teşhisi koymak için elinizde yeterli bilgi yok. uzaktan bakıp yargılamak da marifet değil. saydığınız hastalıklar dışında kalan acil hastalarını şımarıklık yapıyolarmış gibi anlatmanın bi anlamı yok.

gereksiz yerde gereksiz tartışmalar. gerek yok. sevgiler.

ben yutkunmakta zorlandığım zaman,yılın bu zamanları hastayken, boğazım çok kötü olduğu zaman zencefille balı bir çay bardağı içinde karıştırıp macun kıvamına getiriyorum.Miktarı çok değil yani. kaşıkla da emerek yiyorum. İyice bi yakıyo ama çok iyi geliyo.
Sıcak şeyler içMİyorum sıcak iyi gelmez.

bal (özellikle kestane balı) iyi gelir. kuşburnu iyi gelir.

git hastaneye igne migne yapsınlar. ben 3 gün boşuna salya sümük yatakta can çekişmişim. katarin forte kullanabilirsin bi de.

ılık bitki çayı + bol ılık su

diş fırçalamak da önemli bakterilerden kurtulma amacıyla etkili olduğunu duydum

Adaçayını gargara yaparak iç iyi gelir.

Geçenlerde araştırıp yaptığım ve işe yarayan üç şey var; biri ekinezya çayı - eskiden de yerliler ağız yaraları boğaz ağrıları için kullanırlarmış-
İkincisi; 1 parmak zencefil, 1 çubuk tarçın, 1 dilim portakal, 1 avuç ıhlamur, 0,5 litre su. Bunları kaynatıp bardağa aldıktan sonra bal katıp içiyosun, doktor önerisi bi tarif hakkaten iyi geldi.
Üçüncüsü de; 1er tatlı kaşığı zerdeçal, zencefil, tarçın, karabiberi balla karıştırıp yiyosun. Bu da azaltıyo boğaz ağrısını.

tylol hot ama dozunda.

karbonatlı su ile gargara yap. bogaz ağrısı için mucize diyebilirim.

zırt pırt serviş dışı kalan bir boğaza sahibim. eczaneye işe yarar bir şey sorduğumda, kloroben diye bir sprey vermişti. bilmiyorum placebo mu ne, ama işe yarıyor gibi. rahatlatıyor.

strepsils pastil alıyordum ama pek işe yaramıydordu en son eczacıya bana daha etkili bir pastil varsa ver dedim o da septisil verdi karadutlu bayağı işe yaradı. günde 5-6 tane emiyordum.

felsefe parçalamış.

salla gitsin.

adam gibi bir şeye niyeti olsa gelip sinyal çakar konuşurdu.

....mın enteli=)

Seviyorsan gel konuş bence de. Yemin ediyorum beynim yandı.

bazı insanlar laftır. aksiyon sevmez. hayal dünyasında yaşar. sözleri ağdalıdır güzeldir ama aksiyon alamaz. sana hayır gelmez bu kişiden.

ales sorusu gibi edebiyat yazmışsın,

nıye boylesınız? neden kendı cumlelerınızle konusamıyorsunuz ya da daha sakin yalın cumlelerle? bu denlı edebıyat merakı artık seviciliğe giriyor.
sevgılı olacak kadar yaklastıgınız bırıyle barı acık konusun. ama yok. bu kızla ılgılenmemen en hayırlısıdır umıtlenme.

sonuca en kısa yoldan ulaşmak için yanındayken osur bence, hem o rahat eder hem sen.

yukarıdaki arkadaşlar kadar itici bulmadım ben. edebiyat, tabi ki de çoğu yerde insanın kendisini başka şeyler üzerinden anlatabilmesinin az yollarından birisidir. Oruç Aruoba'dan yaptığı alıntı kaçımızın duygularını ele vermiyor ki?

ayrıca, benim gördüğüm ikinizin de edebiyat seven insanlar olduğunuz, dolayısıyla tabi ki de duygularını bu şekilde dışa vuracak. ahmed arif'in leyla erbil'e yazdığı mektupları içeren bir kitabın başına "seviyom la" yazması beklenmez pek, değil mi? Önemli olan şey bu cümleleri yazarken ne kadar hissettiğidir. -mış gibi yapmak, entelmiş gibi davranmak tabi ki kötü, ama ya kişi gerçekten entellektüel birikime sahipse?

Neyse, asıl sorunun cevabını ben veremem belki, ama yukarıda yazılan ve yer yer sanatı aşağılayıcı bulduğum yaklaşımlara yanıt vermek istedim.

gochebe siz sanatçı mısınız ?

abi ben bu kasıntılı kadın türlerini biliyorum. ama ne yapmam gerektiğini çözememiştim o yüzden yardımcı olamayacağım :)

resmen beynim yandı.

@essoist sanatçı ne arar la duyuruda :))

aksine mutlu ve sosyal adamdan sanatçı olmaz. ondan burdan iyi sanatçı yuvası mı olur.

sanatı asagılayan filan yok bari okudugunuzu anlayın. senın gibiler iste sevici edebiyatcılar sevgili göcebe arkadas. yapmacık ve cogunlukla da taklitci. ve gereginden fazla büyütüyorlar edebiyatı. entelektüel birikime sahip olan biri izin ver de duygularını kendi cumleleriyle izah edebilsin.

ümitlen böceem, pişman flörtü böldüğü için. hatta son cümlede senden bi şey bekliyomuş gibi bence.

@akare, aşağılıyorsun, insanların sanata olan tutkularını basitleştirerek, hakir görerek, senin kabul ettiğin iletişim yolu dışında iletişim yolları seçenleri "sevicilik" gibi cinsel sapkınlık imalarıyla aşağılıyorsun.

"sarı saçlarından sen suclusun" gochebe kardeş. alıntı yaptım belkı sımdı anlarsın. cok fazla sınırlısınız ve maalesef ıkıncı defa belırtmekten hıcap duyuyorum ama okudugunuzu bıle anlamıyorsunuz. sen bın tane kıtap okusan ne olur su durumda. kım bılır ne anlıyorsun. pardon anlamıyorsun dıyecektım.

akare, okuduğumu çok iyi anlıyorum, merak etme. demek istediğim tam da senin yazdığına denk düşüyor; insanlar daha yalın yollarla sevgilerini ya da meramlarını anlatabilirler, buna zaten kimsenin bir şey dediği yok, ama başkaları daha edebi yolla, kendilerini daha iyi anlattıklarını düşündükleri biçimde de anlatabilirler. insanlar ağdalı cümlelerle de konuşabilirler, edebiyata vurgun da olabilirler. ama bu tercihi yapanları "sevicilik" diye yaftaladığınızda aslında bayağılaştırma seviciliğiniz ortaya çıkıyor, maalesef.

koşarak kaç bence :(

yapmak istememe rağmen yapamıyorum demiş.
sonra eskisi kadar değeri ve önemi kalmadı artık demiş.
son cümlesi, yani "sen yapman gerekeni hep yap" kısmından, diğer ilişkilerinde benim gibi olma anlamı çıkardım ben biraz.

benim de beynim yandı.
dur bi alıntı da ben yapcem anlıyın diye.

“iyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı. sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar. ya da hiçbir şey çıkmaz.”

oğuz atay, korkuyu beklerken

annadın?

kaz tuyu al. evladiyelik ve isitmalik istiyorsan north face al.

kardeşim delirdiniz mi? elyaf ile kaz tüyünü aynı cümle içinde bile kullanmamak gerek.(benimki bu seferlik oldu işte)

kaz tüyü şayet hakikiyse, çok değerlidir. mesela terletmez. hava alır; ama sıcak tutar, korur. ve evet hakiki kaz tüyü incedir ama kalının kalını elyaftan evladır.

dondurucu soğukta bir kaz tüyü eldiven taksanız elinize ne demek istediğimi anlarsınız. para problem değilse, uzun süre giyecekseniz elbette kaz tüyü olanını tercih ediniz.

gönül ister ki param bol olsun da alayım zaten çok severim north face jack wolfskin ürünlerini ama hiç yanaşamadım fiyatlarından. kaliteli bir adidas veya başka daha ortalama markalar da eğer kalitelisi olursa aynı performansı sunamaz mı ? bana tommy hilfiger nasıl amerika'da ucuzken burada şekli, pazarlaması yüzünden pahalıysa bu north face falan da benzer durumda gibi geliyor.

@kmtetrfn peki adidas'ta gidiyorum üç yüz liraya kaz tüyü mont var nasıl bilebilirim bir yolu var mı inanabilir miyim ?

fiyatlandırmayı bilemeyeceğim. o benim işim değil. hak veriyorum ama bu konuda size. lüzumsuz bir pahalılık hakim türkiye'de bu tür konularda. fiyatı nedir, bilmesem de kaliteden bahsetmeden olmaz.

o adidas montu alsanız sıcak tutar. kullanılır. bende de reebok var ona benzer. iş görüyorlar elbette. ona karşı değiim. ama "aynı performansı sunmaz mı" derseniz orada durun derim. çünkü kıyaslamak gerekirse kaz tüyü demem gerekir. geri adım atamam. :)

gelin görün ki herşeyi kaz tüyünden giyinen kraliyet ailesi mensubu falan değiliz. çok para vermeye ben de razı değilim. 70, 80 tl'ye şişme mont alıp gayette karda kışta kullanırım.

@proletarier adidas'ın montlarının içindeki tüyü etiketlerin yanında minik bi poşetle teşhir ediyorlar zaten. Bakar görürsün. Bana kalırsa da güvenebilirsin.

Afedersiniz kaz tüyü bir adidas mont aldıydım yarrak gibi çıktıydı (şu yenleri sarkık gibi elin üstüne geleyazanları, 8 yıl önce). Sıcak tutmasına laf edemicem.

antik.eksisozluk.com

Tek diyebileceğim; önce elinizi bir vicdanınıza koyun, ne alacağınıza öyle karar verin.

north face, salomon vb. outdoor mağazalarından bak montu. tamamen sentetik malzemelerde en yoğun kış koşullarına dayanacak malzemeler üretiyorlar. hem kendini sevindir hem kazları.

orijinal al arada 7.5 lira fark var büyük fark alsa fotokopi al derdim ama 15 liralık kitabı da orijinal al bi zahmet :)

kitap al temiz kulllan, seneye alt sınıflara 10'a filan satarsın

orjinal.

Hangisinde rahat çalışabiliyosan..

Bide meslek hayatında, kitaplık düzeceksen, kitaplığında mutlaka olması gerektiğine inandığın kitapların orjinalini edin.

orjinal tabi ki.

yüzüne baka baka işemesi kafa tutma emaresidir hayvanlarda. bunlar bi hastalık belirtisinden öte kedin muhtemelen tek kedi olmaya veya bahçelerin paşası olmaya alıştı ve dolayısıyla öbür kediyi pataklıyo ve böyle davranıyo.

kusma nedeni halılar değildir diye düşünüyorum ama emin değilim. hem çok yemesi hem de serinleyen havalar etken olabilir. rahat etmek adına iyice bi gözlemleyip veterinere götür istersen. için rahatlar. ama bu stresli dönemin bi çözümünü bulsan iyi olur sanırım.

komik olacak ama kusmuğun içeriği önemli.
yani mesela yediği mamaları mama haliyle mi kusuyor?
safra mı kusuyor?
ne renk?
yedikten ne kadar sonra kusuyor?

bunları takip edebilirseniz bir yere varırız, ama şu anda ucu çok açık.
benim tahminime göre kendi tüyleriyle halının tüyleri bir arada olunca fazla tüy birikmiştir midesinde, bazen birkaç gün böyle mücadele ediyorlar.
önce normal normal kusup, 3 gün sonra tüyleri ancak çıkarabiliyorlar.
o tarz bir şey olabilir.

kedilerin hafızası çok kuvvetli değildir.
evdeki kediyi unutmuştur muhtemelen.
evinin/yerinin değişmesi ve diğer kedi onda travma yaratmıştır.

çiş meselesi aslında çok aşırı bir şey değil.
çişi geldiyse tesadüf olarak o şekilde yapmış da olabilir.
yani hemen bir çıkarım yapmayalım.

gözlemleyin.
başka yere çiş yapıp yapmadığına bakın.
su içiyor mu ona bakın.
dediğim gibi kusmuk düzenine, içeriğine, şekline vs bakın.

kusma meselesi muhtemelen tüy meselesindendir dediğim gibi.
önlem olarak halıları kaldırabilirsiniz elbette.
hatta kaldırın, bakalım sonra kusacak mı onu görürüz.

eğer çok yemekten kusuyorsa, yedikten sonraki 1 saat içinde yediği mamayı kusar.
o yüzden çok yediği için kustuğunu düşünmüyorum.
ama mama kusuyor dersen o ayrı.

pirinç unu alın muhallebi gibi yapın suyla verin ishaline iyi gelir. Artı olarak bir maden suyu alın gazını aldıktan sonra 1 şırınga verin ki vücudunda eksilen mineralleri biraz toparlayabilsin. Akmina maden suyu bulabilirseniz daha iyi o daha zengin mineral açısından.

Veteriner serum takamaz mıymış?

benim kedim de aynı durumdaydı. birkaç haftalık, yeni aldık eve. ishaldi. dün veterinere götürdük. hap yutturdu. bugün de yutturdu. yarın da ilaç alacak kedi. bugün daha iyi. katı katı yaptı.

süt verdiğiniz sürece devam edecek ishali. geçirdikten sonra da süt vermeyin, veriyosanız da sulandırarak vermeniz lazım. sütten dolayı ishal.

başka veterinere gidin ama ilaç kullanamayız demişse öyledir.
beslenebileceği tek şey süt değil lütfen veterineri dinleyin bi gıdım bile süt vermeyin. bebekler için süt tozları var veterinerlerde, sadece onu vermelisiniz. büyüdükçe de bebek kuru mamaları...

Süt kullanmıyorlarmış zaten, kitty milk veriyorlar. Bence aldığı gıdadan değil viral ya da bakteriyel bir durum olabilir. Veterineri arayıp durumun ciddi olduğunu belirtin.

Başka bir kliniğe götürdük miniği. Bir iğne yapıldı ne olduğunu bilmiyorum arayıp öğreneceğim. Süt tozuna günde 2 defa karıştırmak üzere bir hap (Protexiotic D-C sanırım tam isminin üzerinden kesilmiş yarıda) verildi ve takviye vitamin ve mineral serum Promega yine süte karıştırmak üzere. Laboratuvar analizi yapılmadığı için neden kaynaklı olduğu bilinmiyor.Ama oradaki aynı büyüklükte kediler için benzer tedavi olumlu sonuç veriyormuş. Şimdilik durumunda bir değişme yok.Umarım yarına daha iyi olur. Günlerdir uyumuyoruz yavruyu beklemekten.

şu ana kadar denediklerimin en iyisi; ponstan fort.

ama hemen şimdi elindekiler arasında kullanman lazımsa etol fort.

buscopan plus? majezik mide ağrısı yapıyor çoğu kişide.

ponstan forte

Başarı Teknik Servis'leri de orjinal samsung ürünleri satıyor.
Bi bakın gidebileceğiniz kolay bi yerde varsa gidin ordan alın, samsungların teknik servisidir zaten başarı. Ben galaxy w gibi tırt bi telefonun bataryasını 20 dk civarı bekleyerek alabildim. s4 kesin ellerinde vardır satın alırsınız hemen.

yoksa da samsung mağazalarından isteyebilirsiniz.

Bu iki yer orjinal satmak durumunda olan yerler zaten o derdiniz de olmaz.

selamlar, aynı sorun bende de vardı, orijinal batarya şişmişti ve şarj tutmuyordu. garantiden değişeceğini düşünmediğim için, doğubank'ın etrafındaki yerlerden birinden(dükkanın ismi olgun'du galiba) orijinal batarya aldım 55 TL, şu anda herhangi bir sorun yok neyse ki. istanbul'daysan en uygun fiyat oradaki dükkanlarda..

düşündüğün boyutu yazmazsan kimse fikir yürütemez veya direk fiyat veremez.

150'den açıyorlar genelde. detay falan çok olmadığı için 200 gibi olabilir belki.

Yanindaki kadini tasiyabilmen onemli yoksa yasin hic bi onemi yok bana gore
Zaman zaman benden 7yas da
10yas da buyuk kadinlar oldu yani hayatimda sadece uzun sureli olmuyor o kadar

bence o olay pınar altuğ - yağmur atacan dan sonra ortaya çıktı.

ben destekliyorum. bence erkekler artık olgun kadınlardan hoşlanıyolar. ama hala belli bi kesim sübyancı takılıyo. onları da es geçmeyelim. kendisinden 7 yaş küçük kızla evlenecek tanıdığım var, her gördüğümde kıza acıyorum. bence daha görmesi/yaşaması gereken bir sürü zamanı vardı

Ben anlam veremiyorum. Sanırım eskiden genellikle erkeklerde görülen bu "benden yaşça küçük olsun da randımanı iyi olsun, beni güzel tatmin etsin" kafasının kadınlarda vuku bulmuş hali... E tabi toplum baskısının azalması, kadınların nispeten özgürleşmesi filan da etkili oldu.

Kendinden genç erkekler daha kırılgan -höt zöt ayılardan olmayan yani- kibar, düşünceli ve bakımlı tipler. Büyük adamlar saldı ve abi, amca moduna girdiler. Garip garip giyinmeye başladılar genç görünücem diye. Genç olanda bu kasıntı haller yok haliyle.

Bu durumu normalleştiren yıllarca magazinde gördüğümüz evli tipler olabilir, aile falan oldular mutlu tablo çiziyolar falan. Muhtemelen bu durum normalleştirdi algıyı.

Söylediğin ikisi de benden küçük değil, biri yaşıtım biri benden 3 yaş büyük, birini beğenmiyorum karakter durumlarından ama mesela herkesin ayılıp bayıldığı 93lü bi dizi karakteri var benden 3 yaş küçük ve çok cılız onu beğenmiyorum. Belki de ilk başta dediğim dış görünüş olayı ağır basıyodur. Söylediğin iki adam da iri, gelse yaşını 3 yaş büyütüp söyleseler sorgulamam inanırım.

bence yeni bir sey degil ya, hep vardi da belki eskiden biraz daha gizli kaliyordur. ayrica 20'li yaslardayken 30'lu yaslarda bir kadinla iliski yasamak cidden guzel oluyor.

Toplum baskısı azaldimi +pandispanya bence daha cok artti gibi ama kimse tinlamiyor
Gecen gun mekanda genç bi erkek olgun bi kadın karsi masa mizda yemek yiyorlar yan masamizdakilerde onlara bakip kesin jigolo dur falan diyor du yani

Şimdi birazdan buraya gelip, "kadın asıl olgunlaşınca güzel", "şarap gibi kadın" tarzı geyiklerle ekmek yemeye kasacak yalakalar türeyecek.

Aha, sebep de o zaten. 30+ kadınların duymak istediği yalanlar var. 25- yokluk çeken erkekler de bu konuda kendilerine yardımcı oluyor. Kadın arada çocuğu kandırabilirse de, kırk yılda bir evliliğe kadar gidiyor.

eskiden ömürlük evlilik dönemiydi. mecburen erkek büyük olacaktı ki ileride (misal 35 yaşında erkek, 45 yaşında kadın gibi) uyumsuz bir çifte dönüşmesin. şimdi ömürlükten ziyade insanlar bulundukları zamanı iyi geçirmeye bakıyorlar. bu da doğal olarak o anki arzularını gerçekleştirmeye yönelik hareketlerini kısıtlamamaya yol açıyor. (ki bu iyi bir şey)

@jackies, elbette böyle durumlar da çıkıyordur ama sanırım 20 sene öncesiyle kesinlikle kıyas kabul etmez. 20 sene önce o çift o şekilde dışarı çıkıp yemek bile yiyemezdi zaten bence.

şimdi, tvlerdeki adamlarla kıyaslama yapmak bence olmamış. emir falan benim tipim değil, bana kız gibi geliyor ama emir kadar çocuğu olan komşularımız bu adamı çok beğeniyorlar. burdaki beğeninin sebebi emirin güzelliği. hatırlarsanız amerika'da da aynıları edward ve jacop karakterlerindeki oyuncular için olmuştu. aynı şey bir kadının bir kadını beğenmesinden farksız gibi geliyor bana.

kadınlar olgun istiyor ama karakeri olgun erkekleri bence. (özellikle tip olarak olgun duran erkekleri beğenenleri ayrı tutuyorum)

ilişkiye gelince, bence belli bir yaşa kadar nasıl erkekler biraz büyük olunca normal karşılıyorsak kadınların da biraz büyük olması normal. normaldi de zaten. 55 yaşında bi teyze var tanıdık, eşi 50 yaşında. bunlar 30 sene önce böyle evlenebilmişse o zaman da bi sorun yoktu. bu yaş sorunu bence kesimden kesime değişmiş o zaman da. eğitimli kesim diyebileceğimiz kesim bu konuda rahatken kalan kısım kadın küçük olmalı mantığında kalmış.

kendime yakın kuşaktan da kendinden yaşça küçük erkekle evlenen kadınlar gördüm ama bunlar 1-4 yaş arası gibi bence çok da fark etmeyecek yaşlardı. bir de kadın 23 adam 19 gibi 1 yaşın bile çok etkileyeceği dönemlerde değildi hiçbiri.

ben de belli bir yaştan sonra +4 ve -4 yaşın çok fark edeceğini düşünmüyorum her iki cins için de. ama şu an 25 yaşındayım, kalkıp da 21 yaşında biriyle ilişki yaşamam yaşamayı bırak kardeşim o yaşta olduğu için bana çok garip gelir.

demi moore oncusu oldu sanirim..

çok kırsal bir aileden geliyorum en büyük amcamın eşi kendisinden 4-5 yaş büyük.
yani bizim gibi (başlık parasıyla filan) evlenen ailelerde bile 50 sene önce olabiliyormuş. Dindar kesim de buna illa olmaz demez diyene Hz. Hatice örneği verilir susar.
Ha tabi ki 15-16 yaşında kızlarla evlenmek isteyeni yine çıkar.
Öte yandan özellikle şehirli, okumuş kadınlar bence bu olgunun en büyük sebeplerinden biri; kadınların 30 yaşında bekar olması (30 yaşında bekar bir kadın olarak da yazıyorum ya bunu, aferin bana)
eskiden 25 yaşın üstünde belki çerkezler filan hariç bekar kadın mı kalıyormuş??
şimdikiler 30-35 bekar, eğitimli, paralı e ne yapsın evli erkeklerle mi takılsın? 30 yaşında ve "uu bu kesin evde kaldım diye üstüme atlayar benim şimdi" denyoluğu yapan ego bin beş yüz, görgüsüzlük diz boyu akranlarıyla mı takılsın. Belki kadın da illa evlenecem demiyor, belki erkeğin yaşı küçük ama kafası olgun uyuşuyorlar bir şekilde. oluyor. Normalleşti diyemem benim bildiklerimde bir tedirginlik var (kadın küçük erkek büyük göstermiyorsa)

birincisi artık ufak erkekler eskinin ufakları gibi görünmüyor baya kocaman adam gibi görünüyor. adama bakıyorsun en az 28 dersin çıkıyor sana 93lü. bunun bir etkisi var o kesin. yeni nesiller bomba gibi geliyor. yaş algısı surattan fizikten belli olmuyor.

ikincisi, eskiden kadınlar bu kadar özgürlüğü söz hakkı olan canlılar değildi gerçi ironiktir hala bir haltta çok da özgür sayılmayız ama en azından cesaret eden kadınların ve bundan gaz alan kadınların sayısı daha çok. kadın yanında güçlü bir erkek olmasa da baya baya kendi başına yardırıp gidebiliyor. bu yüzden erkeğin gücüyle doğru orantılı bir hayat standartı olmuyor. büyük erkek, güçlü erkek isteği oralardan azalıyor olabilir.

üçüncüsü, kerem bürsindi emirdi bunlar yaşlarını yansıtan erkekler değil türkiye içerisinde. hadi bürsin 87liymiş de emir sanırım ufaktı 90larda bir yerlerde. ama bunlar vücut çalışmış kalıplı insanlar. türkiyede bu yaşta böyle erkeklerin sayısı çok düşük. gören de beğeniyor haliyle. kimisi oğlu gibi beğeniyor, kimisi vay iyiymiş diyor. ama şu kabak gibi ortada ki fiziksel olarak bu adamlar tam bir güç timsali. kadın da bunlara bakıyor, erkekler nasıl göğüsten kalçadan kadının göya üremeye yönelik kabiliyetini hesaba katarak etkileniyorsa kadın da güç kavramını böyle görebiliyor olabilir.

dördüncüsü, ben olgun erkek isterim. ama olgunluk yaşla olmuyor bazen. karakterle alakalı. bi bakarsın senden büyük adam laylay yaşarken senden 1-2 yaş küçük adam adamın dibidir.

belli bir yaştan sonra yaşların kaybolan değerler olduğunu düşünüyorum. o noktada artık sadece karakter ve neysen o önemli.

genç erkekler daha aptal oluyordur, kandırması kolay oluyordur.

yeğenin olur. kendi kardeşinin cocugu senin yeğeninse kuzeninin cocugu da yeğenindir.

Ben yeğen diyorum. Küçük-Kuzen diye çağırıyoruz arada ailede. Annemler 6 kardeş ve kuzenlerimin yarısının çocuğu var. Konuşacak kıvama gelenler bana abi diyor; ama kuzenler dayı olarak tanıtıyor beni.

Türkçede bunu karşılayan bir terim olduğunu sanmıyorum bu arada. Belki yöresel ağızlarda vardır; ama genelgeçer, kabul görmüş bir terim yok sanırım.

yeğen farklı değil mi abi? ne biliyim böyle kuzenimsi bi şeyler olması lazım. niye buna bi isim bulmamışlar ki arkadaş :) dayı deseler değil, amca deseler değil, abi deyince yabancı gibi oluyor. yetkililer bi el atmalı buna.

kuzen diye de bişey yok bizim kültürümüzde ona bakarsan. amcaoğlu, dayıkızı vs. dir doğrusu. kuzenlerin bir nevi kardeş olduğu düşünülürse, o çocuk sana dayı, amca, teyze, hala diyebilir ki çok mantıklı. bu durumda da o çocuk senin yeğenin olur. bence yeğen illa ki kardeşin çocuğudur fikri olduğu için yeğen demek garip geliyor olabilir ama lakin ki öyle değildir :)

Türkçe'de o bahsettiğin grup için bi isimlendirme yok. yeğen falan da değil.

1. 2. 3. 4. falan diye giden akrabalık grupları var. 1. grup anne baba kardeş filan. 2.grup annenin kardeşleri babanın kardeşleri. 3. grup annenin kardeşinin çocuğu kocası vs vs. 4 5 falan diye uzatabilirsin listeyi. işte Türkçe'de 2'den sonrasına bi isimlendirme yok.

kuzeninin çocuğu işte başka bi şey değil. ha çok istersen kuzen diyebilirsin. anne/babamızın amcasına da amca falan diyoruz mesela. onun gibin.

a ben beğendim. önü havada kalmaz mı ama giyince ya. burun kısmı biraz sorunlu gibi.

bak bu güzel ben çok beğendim

fena değil. ama model olarak tommy hilfiger daha hoş ve kullanışlı duruyor başka rengi yok muymuş

@feykalade var ama 40 lira var arasında siyah yada beyaz rengiyle.

Dgs sınavı??

kullanıcı hatası neymiş pil şişmesinde, ne yapılıp da pil şişiriliyormuş öyle

ben de anlamadım. kardeşimin telefonu bu ve başka bir şehirde kendisi. samsung ile bile görüşmeyip bu mendeburlara sipariş verdiği için ben de üzerine pek gitmedim ama kafama da takılmadı değil.

Olayı anlamadım ama benimki şiştiğinde samsung servisine götürdüm yenisini verdiler değiştirip. Diretmediler de. Aldığı yer önemli değil trden aldıysa götürsün samsungun kendi servisine

hocam kardeşimin cep telefonunun piliydi. şişmiş ve telefonu da kullanılamaz hale getirmiş. kardeşim de telefonu aldığımız yeri aradı, hatta ben yönlendirdim, onlar da "kullanıcı hatası, isterseniz sizin adınıza sipariş verebiliriz" diyip için işinden çıkmışlar. 70 lira da pil ücreti istemişler. o da "he peki olur" demiş geçmiş. kendisi ilgilenmeyince ben de pek arayıp sormadım artık.

teknik serviste fatura vs. de gerekli olmuyor galiba değil mi?

Yo gerek olmuyo garantisi çıkıyo imei'den falan heralde. Hiç para vermesin kullanıcı hatası falan da değil ciddi bi şey ve garantide sorgulamıyolar bile kullanıcı hatası mı diye. Siz direk servise götürün. Genpaydı yanılmıyosam benim götürdüğüm garanti.

daha önce bataryası aynı şekilde şişen nokia marka telefonumun bataryası garanti kapsamında değiştirildi. o yüzden siz de aldığınız yerle hiç muhatap olmadan samsung yetkili servisine götürün cihazı.

pilin şişmesinin nedeni de düzensiz şarj etmek ve özellikle gece şarja takılı bırakmakmış aklınızda bulunsun.

risk neymiş?

koluna bir şeyler damlatıyorlar sırasıyla. hangisine tepki verirsen "aha alerji" diyor.

Ota boka derken ne mesela?
Çilek,fındık fıstık, yada polen gibi mi?
Yoksa Penisilin faln gibi ilaçlara mı?

Ne tepkisi veriyor vücut buda önemli göz yaşarmasını yoksa kollarda vücutta kızarklıklarmı?

Benim penisiline karşı alerjim çıktı ilacı aldıktan sonra ortaya çıktı(ki önceden defalarca penisilin ilacını almıştım birden bire o gün çıktı ortaya doktorun söylediği şu istediğin kadar önceden alerjin olmasın bugün bile alerjin çıkabilir) tabi direkten döndürdüler beni, gereksiz değil ama dikkatli olmak lazım.

hangi test bu?

alerji testi niye zararlı olsun?

zamanında benim de sırtımda yapmışlardı. bir sürü maddeye karşı alerjim var mı diye. (göğüs hastalıkları hastanesinde)

doktorun istediği şeyin niye zararı olsun?

@mea maxima benden doktor istemedi ben gidip talep etmeyi düşünüyorum.

@basond hali hazırda senelerdir marttan haziran sonuna kadar ağır bi alerji atağı geçiriyorum. İlaçsız dışarı çıkamıyorum ve hasta gibi oluyorum boğaz kaşıntısı, akıntılar dolayısıyla. Dışarda satılan metal şeyleri kullanamıyorum değen yerler hemen kabarıyo. Tozlu ortamlarda ve yoğun deterjan kokan alanlarda duramıyorum. Bide dünden beri ayaklarımda ve bacaklarımda aynı bölgelerde kabartılar var henüz neden olduğunu çözemedim. Kedi sevince de bi şeyler oluyo. Bunların hepsi ağır geliyo bana çoğu zaman. Abartmıyorum da cidden durumum budur.

@sen git ben geliyorum @neferkitty'nin anlattığı sebeplerden riskli deniyor.

her halukarda alerji testi yapılırken hastanede olacaksınız ve de doktor da yanınızda olacak.

akdeniz üniversitesinde yaptırmıştım. randevu aldım muayene oldum, doktor test için gün al dedi gün aldım bir ay sonraya ve yaptırdım.

kola 20 civarında delik açıyorlar toplu iğne gibi birşeyle. sonra damlatıyorlar herbirine. alerjin varsa kabarıyor onlar bir bir. bende birşey çıkmamıştı. daha sonra doktor bir üst safhaya geçelim o halde dedi ve kan testleri istemişti. onda da 3 ayrı şeye bakmışlardı. onlarda temiz çıktı.

daha sonra da ben doktora gitmedim. saman nezlesi gibi birşey olduğuma karar kıldım :)

bu testle ilgili tavsiyem, o testlerin sayısını öğrenip en kapsamlısını yaptırmanız. çünkü bazı hastaneler 10 bazıları 50 çeşit alerjeni test ediyor. en kapsamlısı da genelde ünivcersite hastanelerinde oluyor. geçmiş olsun.

acaba burda kasttettiğin medyada çıkan saçma sapan alerji testi adı altında yapılan 1000-2000 liralık test mi?

günde 30-40 kez hapşırıyorum. sabahları hapşırarak uyanıyorum. yıllardır antihistaminik kullanıyorum. alerji konusunda deneyimli bi insanım yani.

1 senedir gittiğim kbb doktoru sonunda geçtiğimiz hafta alerji testi yaptırmam gerektiğine karar verdi. insanların en çok alerjisi olan "çilek mısır toz kedi köpek" gibi 16 maddeyi kapsayan bir test yaptılar. ve o testteki hiçbir şeye alerjim çıkmadı. yine de doktor 3 tane antihistaminik yazdı.

oysa testten baya ümitlenmiştim. neye alerjimin olduğunu öğreniceğimi, o maddeden uzak durcağımı ve bir daha hapşırmayacağımı hayal etmiştim testin sonucu alana kadar. sonra da göt gibi kaldım ortada. hala aynıyım. çok şükür bu sabah da hapşıracağımı hissederek uyandım. sonsuza kadar hapşıracağımı düşünüyorum.

@mea maxima medyayla alakam yok o testlerden bahsetmiyorum

o zaman endişe etme, ama iyi bir doktor bul. ona git.

gerçi testlerde bir şey çıkmayabilir. senin alerjin olan şeyi tahmin edip de onun testini yapmayabilirler.

ayrıca tedavinin de bir işe yarama garantisi yok. kaç sene aşı oldum. bir faydası olduğunu sanmıyorum. şikayetlerim hala aynı.

Defalarca yaptırdım. Test anlatılmış zaten. Benim her testte neredeyse her şeye alerjim çıkmasına rağmen, tedaviyi küçüklüğümden beri reddediyorum. Mea maxima culpa`nın da dediği gibi, işe yarayacağı kesin değil, çoğu aşının içinde kortizol var, ve daha da kötüsü zaten yeterince alerjikseniz, aşının şok yapma riski oluyor, o yüzden her seferinde hastanede, gözetim altında vurulmak gerekiyor (en azından ağır alerjikler için durum bu.) Şok dediğim hayati tehlike durumu..

Siz yine de testi yaptırın, en azından neye ne kadar alerjiniz var görürsünüz. O kadar tehlikeli bir test değil.

Bir de, birden çok şeye alerjiniz varsa hepsini tedavi edemiyorlar zaten.. Ama zamanla alerjiyle yaşamaya alışırsınız, misal, deneye deneye size en uygun ilaçları bulup, bahar ataklarından önce önleminizi alırsınız, daha rahat edersiniz.. Evcil hayvan besleme işine de girmeyin, bile bile risk almaya gerek yok. (Astıma çevirebiliyor inat ederseniz, çok uzun sürmüyor geçiş.)

Geçen yıl alerjik nezle için alternatif bir tedavi yöntemi duymuştum, ama her yıl tekrarlanması gerektiği için, ve yeni bir yöntem olduğu için, ne kadar güvenilir bilmiyorum. Araştırabilirsiniz:

www.teomandal.com

Ve son olarak, bu kadar hassasiyetiniz varsa, penisilin kullanımında dikkatli olun!

nescafe gold var ise bardağın dibine 3 küp şeker ve 2 tatlı kaşığı gold koy, erimesi için birkaç damla kaynar su sök, eridikten sonra buz gibi sütü karıştır. istersen içine buz da atabilirsin

Kaynatmana gerek yok, evinde bi shaker veya boş kavanoz varsa soğuk sütü dök içine nescafeyi de koy şeker istiyosan onu da at ve 1-2 dk çalkala. Sonra da bardağa koy ve içine buz at. Al sana buzlu kahve.

Kahve ayarı bildiğimiz kahve yaparken ki gibi. Bi fincanın alacağı kadar süte 1 çay kaşığı nescafe, sütü artırdığın kadar miktarı da artır. Nescafe sevmeyen biri olarak anlattığım şekilde yaptığım kahveyi çok seviyorum.

Kakao orani yuksek ancak kakao yagi orani dusuk olanlar daha saglikli ve lezzetlidir. Ayrica seri uretim cikolatalar yerine el uretimi olanlar genelde daha az katki maddesi icerirler. Yalniz el yapimlarinin bir cogu, ozellikle de kendine butik cikolataci diyen yerler, hazir cikolatayi alip eritip yeniden kalipta dondurup satarlar. Benim cikolata konusunda en guvendigim yer baylan pastanesidir. Kadikoyde ve bebekte subeleri var.

en sağlıklısını evde kendin yapabilirsin bunun için video ve tarifler var. ne koyduğunu ne kadar koyduğunu bilirsin.

www.sutlubitter.com şurayı biraz incele oku.

www.anneysen.com buna bak bi de

en sağlıklı çikolata muhtemelen büyük marketlerde ve bazı eczanelerde 9-10 liraya satılan %90-95 oranında bitter olan çikolatalar. hatta 15-20 liraya görmüşlüğüm de var.

ama makul fiyatla alınabilecek olan piyasa ürünü en yoğun bitterli çikolata şu; www.etietieti.com ama yağ oranlarında bi değişiklik göremedim. yine de bitter'in en sağlıklı çikolata olduğunu düşünecek olursak sanırım en iyisi eti karam.

hepsinde rafine şeker, glikoz şurubu da denir(içindekielerde de yazar) var, bizim piyasada olanların. Çok zararlı bişy. İthal ürünlere bir bakın bence.
Not: bir ara market market dolaşıp içindekiler kısımlarını okuyarak bunu içermeyen çikolta aradım, yoktu.

lindt olabilir. pahalıdır ama tadı çok başka. +avrupa üretimi.

migros ve macrocenter'da bulabilrsin.

toblerone ve tadelle'nin içinde glikoz şurubu yokmuş gibi bir şey kalmış aklımda. ama bildiğimiz şeker yine var tabii.

eti'nin %70'i ve ülker'in %80'i de var bu arada.

pixlr.com şöyle birşey var pc için.

Pixlr telefonlar için de var ve instagramdan kat kat güzel bi uygulama. İos için Pixlr express+ var harika.

instacollage yükleyin

ipod touch al psp lere girme hiç.

ipod touch al, her naneyi yersin. psp öyle olmaz.

işte ipod touchin da temiz ikinci elini bulmak çok zor...

psp'nin oyunları çok sikko. bende vardı, dizi izlemek için kullandım bi süre. sonra da ipod touch ile takas edip rahat ettim.

sahibinden ve sanalpazar'ı kontrol et her gün, bütçen ne kadar bilmiyorum ama bulursun ya 200-250'ye 3. nesil en azından.

ısrarlarınız sayesinde vita ve psp'den vazgeçtim. alınık duyurusunu da açmış bulunuyorum. sağolun.

harbi eğlenceli olur eğer taşağına gidersen. git gör eğlenip gel.

edit: samanyolu mezunuyum. zararın allahı gelir 3 sene sonra fark edersin.

git tabi dostum sen bakma burdakilere zarar gelmez o insanlardan

İlgilenir tabii amaç belli. Kayıt olayına gelince; üni kaydında cemaatlere yem olmayın abi! Pilavlının dışında da vedalaşabilirsin. Ayrıca sanki dünyada bi orda pişen özel yemekler. sporuna emeğine sıçıp yemeğe gidiceksin, cezbediyo falan..

git. pilavlı kaçmaz. nasıl canım çekti.

Git tabii.Ama pilavın üzerindeki o türlümsü şeyden ve yoğurttan çok ye,pilavlı adı ama sen pilavı çok kaçırma diyetine yazık.

O kadar emek etmişler vefa bozcu,git vedalaş teşekkür de et.Belki seninle aynı yeri kazanan arkadaşlarınla da irtibata geçersin.

Yaz günü zaten kesin evde sıkıntıdan patlıyorsundur.Her türlü kardasın,pilavı az yersen.Git!

www.radikal.com.tr
:D
Ben bu pilavlı nedir ne değildir şimdi bu sabah öğrendim. Bildiğin maklubeymiş.
Üniversite'de ramazanda iftara çağırırlardı. Koca tepsi yemeğe tanımadığım insanların kaşıkla saldırması çok makul değildi işte ama arkadaşlarla bir kaç gittim. Yemeğin ardından çaylar gelir, sohbete başlanırdı. Tam o esnada biz kaçardık. Tabi o yemeğin ardından evi dolduran ergenleri gördükçe içim burkulurdu o ayrı. Yazık günah lan. Hepsini bir bir işlediler. :S
Neyse, gitme çocuğum, ben senin biletini alayım, gel Bursa'ya, şöyle en güzel yerinde bi buçuk İskender ısmarlayım. Gidiş dönüş yemek benden. Bursa'nın tarihi yerlerini, cami türbelerini de gezdiririm...

pilav iyidir, yav hehe deyip yemeye devam edin.

maklube güzel birşey değil abi. millet saldırıyor, bitmeden bende alayım diyorsun ağzın yana yana yiyorsun.

herkes ortak tepsiden yiyor kaşığı alan dalıyor. steril değil. çaya yüklenirsin. bardak temiz mi ona dikkat et yalnız. aynı bardağa çayı basıp basıp duruyorlar.

Ben de buna benzer bi kız tanıdım. Devamlı karate yaptığını, yüzdüğünü, günde bilmem kaç km filan koştuğunu söylüyordu da evdeyken bir kere kıçını dahi kaldırabildiğini görmediğim, uyuşuğun önde gideniydi. Düzenli spor yapabilmesi imkansız. En son benden kısa kız boyunun da 1.73 olduğunu iddia edince yalan söylediğine emin oldum. Sebebini bilmiyorum, enteresan.

Önce ister istemez bir "yok artık" geçer kafamdan ama ciddiyse ve yalan söylemek için sebebi yoksa hormonal falan bir sıkıntısı vardır ya da yemeyi aşırı seviyordur. Gerçi o kadar spor yapan insanın bir kez "alla alla ben neden böyleyim" diye endokrinolojiye bir görünmemiş olması enteresan olur.
Bir de ne kadar spor, o önemli; haftada 4-5 kez 15 dakika yapıyor olabilir.

spor yapmak iyi güzel de "zayıflayacak" kadar spor yapmak çok zor.

zayıflamak için hem spor yapmak, hem de sağlıklı beslenmek gerekli. üstüne zayıflamanı zorlaştıran rahatsızlığın, hormonal durumlarının olmaması gerekli.

spor yaparak ara ara zayıflayan ve bunu doktor denetiminde öğrenmiş birisi olarak zayıflamak için düzenli olarak haftada ortalama 5 gün, en az 1 saat spor yapılması gerektiğini biliyorum ve bizzat test ettim.

ben yüzüyorum. normalde ben de ciddi bir şekilde birkaç hafta haftada 5 gün 1
saat-1,5 saat arası yüzer ve dikkat edersem kilo veriyorum.

şimdi gelelim gerçeklere insanlar spor yapıyorum dediklerinde taş çatlasın yarım saat yüzdüklerini ve o yüzmenin çok aheste olduğunu, yüzdüklerinden çok zamanı lak lak ve havuz kenarında boş boş dinlenmekle geçirdiklerini söyleyebilirim.

e böyle olunca ne oluyor? sadece spor yapmış, bir miktar sağlık kazanmış oluyorlar ama zayıflayacak kadar yeterli spor yapmıyorlar.

durum böyle.

Şey de olabilir; yapıyodur o sporu -abartma payını çıkıp yarısı kadar yaptığını varsayalım- sonra gidip 'ohh spor da yaptım bişi olmaz diyip yemeğe abanıyodur.

Mesela annemle teyzem her gün yürüyüşe gidip hava atıyolardı 'kilo vercez çok yürüyoz' falan diyolardı hakkaten de yürüyolardı. Ama eve gelip bikaç tane halleyi hüpletiyolardı. E noldu kilo aldılar göbek yaptılar yürüyüşe çıktıkları zaman diliminde :))

kışın 3-4 ayda günde 15-20 dakika ev içinde yapılabilecek egzersizler yapıp, ekmek yemeyip, sebze yemeği ve ızgara et yiyip 7-8 kilo verdim.bir nevi spor yapmadan kilo vermiş oldum.
yazlığa geldim günde 2km yürüyüş yapıyorum yarım saat 1 saat arası yüzüyorum, öğlen ayvalık tostu akşam rakı balık üstüne cila niyetine bira ile kışın verdiğim kiloların yarısını geri aldım.
yani spor tek başına belirleyici değil, boğazını tutmuyorsa şişman olması normal.

mümkündür...
ablam da ben de aynı kategorideniz.

ablam ilkokul 4. sınıfta hentbolle başlamış, sonra basketbola geçmiş ve yıllarca oynadı, odtü kız takımı da dahil. ve ergenliğinde, bütün spor yaptığğı bu yıllarda kilosu 70'in altına düşmedi, üstünde olduğu dönemler çok oldu.(boy 170). evlendikten sonra da düzenli olarak yüzdü, değişen bri şey yok. ilginçtir 39 yaşına geldiğinde birden bire kilo vermeye başladı ve 58'e kadar indi.

benim de durumum buna benzer, yıllarca spor yaptım...spor yaptığım zamanlarda en iyi ihtimalle fit olsam da asla zayıf olmadım. ta ki sporu diyetle destekleyene kadar!!!

ayrıca ankarada gittiğim bir spor salonunun (bir işyerine aitti) hem diyetislenliğini (uzmanlığıydı) hem de step hocalığını yapan kız bildiğiniz balık etliydi. ama deli gibi spor yaptırıyor, milleti ağlatıyordu.

yıllarca ablama anlam verememiştim, ta ki o kızı görene kadar. sonra kendim de bizzat yaşadım.

fit olmakla zayıf olmak biraz farklı şeyler.

yaptığınız şey gayet normal. muhafazakar bir çevre anladığım kadarıyla çevreniz onun için kendinizi öyle hissetmişsiniz, ama mutluysanız pişman olacak bir durum yok, zaten normal süreç budur ve bunun dinle filan alakası yoktur, hissedersiniz yaşarsınız. ayrıca bir şey tükenmez, o zaman evliliğin ilk senesinden sonra da tükenir tükenecekse, öyle bir şey yok içiniz rahat olsun. mutluluklar.

Herhangi bir alakası olduğunu sanmıyorum, bir tek cinselliği tüketmemek üzerinden dönmüyor bu işler. Yaklaşık 9 senedir aynı kişiyle beraberim, cinselliği ilişkinin en başından beri yaşıyoruz, 1,5 senedir de evliyiz. Tükenecek bir şey varsa erken seviştin diye tükenmez yani.

senin sorunun cevabı duyuruda "hayır", dışarıda "evet".

kısaca böyle özetleyebiliriz.

şimdi tükenen evlendikten sonra da tükenir. evlilik sadece beraberliğin daha uzun sürmesinde bir dayanaktır çünki evlenmek de boşanmak da büyük işlerdir. ayrıca sen içinden geldiği gibi plansız davranmışsın. bence olması gereken de bu. bunu yapmasan şu anki ilişikinde kendinden farklı biri olurdun.

off, ne diyeyim ki!
neredeyse 2005 yılından beri görüşüyoruz. Ona karşı hislerimi hiç bir zaman tam olarak açmadım. Hiç bir zaman emin olamadım çünkü.
Neredeyse 8 yıllık süreçte ara ara görüştük. Arkadaş olarak. Ama her zaman yollarımız bir sebepten ayrıldı. 2 yıl ben biryerlerdeydim. 3 yıl o.
Buluştuğumuzda da ne zaman kendimi ifade etmeye kalksam birşey beni engelledi.
Biraz sıkı bir ailesi var. Cemaatçi değiller ama dindarlar. Kız ya malum eve erken gider falan, filan, kurallar var.
Dindar değilim. O daha dikkatli bu konularda. İşte sürekli kitaplarını okuyor, ibadetini yapıyor. Etrafında cemaat tayfasından olanlar bunu etkilemeye çalışsa da tam etkilenmiyor. Ancak onların toplantılarına, etkinliklerine katılıyor. Buluştuğumuz zaman da konu nasılsa Din'e geldiğinde ben kendimi ondan uzaklaşmış hissediyorum. Arada da etkileniyor bu zirzoplardan.
Mesnevi almak istediğini söyledi bir gün. "NT" mağazasına götürdü beni ki yukarda allah var, kapısından içeri girmem, hadi girelim dedim. Yaklaşık 2 saat 3 ayrı mesnevi kitabını alıp tartıştık. Bütün beyitleri alıp cemaat motifleriyle işlemişler ve aslını eritmişler... Bunun tartışmasını yaptık mağazada. Hayatım boyunca görebileceğim en kültürel aktiviteydi herhalde :D
Bunun dışındaki şeyler gözüme batıyor. Ama ben bazen onunla evlendiğimi bile hayal ediyorum!
Bundan evvel ki kız arkadaşlarımda senin gibi düşündüğümden senin gibi hareket ettim. Onlarda aynı şekilde. Tükenen birşeyler oldu elbet. Ama sevişmekle alakası yok buna emin ol. Birbirimizi en çok tanıdığımız anlardı o anlar.

Sen bakma o etrafındakilere, bu ara mini etekle gezenlerde "kapanmaya özeniyorum" muhabbetine girdiler, s****r et. Bu aralar bu moda. Sen bildiğini yap, hissetiğini yaşa...

Biraz hızlı davranmış olsan dayaşadığın ilişkide bi anormallik yok.

Yalnız benim de şöyle bi gözlemim var; kız arkadaşlarıyla rahat gezemeyen, belli bi saatten sonra görüşemeyen, cinselliğini yaşayamayan -evlenmeden olmaz düşüncesinde olan- erkekler daha kısa sürede kız arkadaşlarıyla evliliğini düşünüyo ve erkenden evleniyolar netekim. Rahatça gezip tozan, tatile çıkan, cinselliğini yaşayan, ailesine sevgilisinden rahatça bahseden kim varsa acele etmiyo evlenmek için. Evlenip rahata eriyim kafası olmadığı için bence.

Hangisi sağlıklı dersen, sırf rahatlayıp sevgilisiyle rahatça bi şeyler yaşamak için flörtü kısa kesenlerin yaptığı değil. Sonra vaginismusu nasıl aşacaklarını düşünüyolar, yok 'ben seni tanımamışım', 'ev hayatı çekilmez biriymiş', 'aşırı titiz beni boğuyo' muhabbetleri.. Biraz rahat olsalar halbuki -gidip sevişsinler demiyorum-

sevişmek için evlenen çok tip var yani kabaca, kendini kötü hissetme sevdiğin biriyle birlikte oldun diye. Aynen hissettiğini yaşa. Belki onlar da senin gibi ayak yapıyodur gerdek gecesi muhabbetinde belli mi olur.

Bir de şöyle düşün,arkadaşının dini inancı onu engellemiş muhtemelen.Arkadaşında Allah korkusu olmasa erkek arkadaşıyla ilişkiye girerdi muhtemelen,"bir şeyler tükenir mi?"nin cevabını aramazdı-bence-.
Bu yüzden sen kendini inancına göre yargılasan anlarım ama cinsel ilişkiyi bekletmeyi başka sonuca bağlaman saçma geldi bana.

ha şimdi seviştin ha 2 sene sonra evlenince seviştin ne farkeder? evliliğin 10. yılında bikaç ay veya yıl mı etkileyecek birbirinizden sıkılmanızı? sıkılacak insan evlendikten sonra sevişince de sıkılır.

sen yaşarken içine sinerek mi yaşadın, önemli olan o. başkalarının kalıplarına göre değerlendirmene gerek yok kendini, onların zihniyetini sahiplenmene de. mesela ben de yaşadığın şeyin gayet normal olduğunu düşünüyorum ama bu da pek bir şey değiştirmez, önemli olan senin kafandaki. yine de yaşanmış ve seni "başkaları"nın bakış açısından bakmadıkça rahatsız etmemiş bir şey üzerine bence çok düşünme bence, kafan daha da karışmasın.

tüketme konusu da zaten söylenmiş, öyle bir ihtimal varsa hep var, evlendikten sonra da. dolayısıyla tükeneceği varsa şimdi de tükenir sonra da, bunu düşünerek güzel şeyler yaşamayı ertelemeye gerek yok

sapından kesilmiş 3 gün sonra ceset olacak gül alacağına saksısında orkide al. elinde gülle buluşma iş yerine ya da evine kapısına git, içeri bırakabilsin.

seninle aynı model bir sevgilim var, kutulu gül alıp geldi 2 kere. poşetin de içine koymuş ooh kimse görmüyor.

ve inan bu "görülmeme" çabası gayet de karşı taraftan anlaşılıyor, hiiiç hoş olmuyor, aldığın çiçek kızı mutlu etmeli, sinirini bozmamalı.

verme zaten, onların da canı yok mu? Hem solup gidecek.
Hem ona vereceğin paranın toplamıyla öküz alırs... pardon güzel bir yemek yersiniz, ya da başka şeyler işte. İlla jest yapacak, bir şeyler hediye edeceksen daha hoş bişeyler de düşünebilirsin bence.

Dostum erkekliği bu tarz şeylerle göstermeye çalışma,olmuyor. Çiçek vermek ayıp değil güzeldir aksine.

cinsiyet: erkek

sevgilim ne düşünüyo bilmiyorum ama kadın tarafı olarak elimde çiçekle gezme beni de kızartıyo, öyle gezince durumu baya garipsiyorum.

yapabiliyosan çiçeksepeti'nden falan yolla. beklemediği bi anda, kapısında çiçekler falan. o süpriz olayı daha tatlı bence. ha aynı şehirdeyken saçma olması da muhtemel, kabul ediyorum

Ayni sehirdeyiz ama mektup da istiyor benden. Nedeeeeeen?

Kimsenin çükünde olmaz kardeşim, bakmıyor kimse sana öyle. Sevgilim olmayan birine bir kucak dolusu papatya verdim, sen bir zahmet bir gülü verebil sevgiline.

gül buketini al, göğüs hizasında tutarak dimdik yürü ve gülü sevgiline ver. saçmalama.

Belki kiz da elinde cicekle gezmek istemiyordur. Eski sevgilim ne zaman disarda cicek verse cantama koyardim o da bi sure sonra eve ya da is yerime gondermeye basladi sorun cozuldu.
Ayni sehirde cicek gonderilir mi diye dusunme, yaz bi mektup koy cicegin yanina gonder.

gül çok arabesk, elinde dolaşan erkeğide hiç sevmem doğru yoldasın

3.

2

2

3

sakın ikiyi alma gerçek rengi orada göründüğü gibi olmaz bence bende o renk bot var ve pek iyi değil.

3 diyorum.

yazlıkçı emekli kıyafeti :D

hanım değilim. ben hoş buluyorum. açık mavi olsun.

Herkese yakışmıyo, ayağına giydiğin ayakkabıya bağlı. Ben de hoş buluyorum.

Fümenin üstüne beyaz ve siyah gider diğer renkleri yakıştıramadım fümeye zihnimde. (Gadınım)

açık mavi iyidir. keten de olabilir. bir de slim fit olsun, üstünüze tamamen yapışacak kadar değil ama güzel otursun. şort ve ayakkabı seçimi de iyiyse gayet güzel durur.

aklıma big lebowski'yi getirdi nedense:))

bence bir daha hiç açılmasın.

troll'er doluşmasın diye

biz boyle iyiyiz :)

çünkü duyurunun da bi kapasitesi var. kapalı dursun bence bi soru yazdık 40 kere okundu aşağı indi. küçücük sayfa, cevap vermeye gelen yok galiba yeni üyelerde hep soru sormaya gelen var. adam coldplay konserine gidemeyenler üzgün mü diye soru sormuş falan işte bunlar hep yer israfı. bak bu sorun bile yer israfı bence. üyeliğin var mı? var. naaapacaksın yeni kayıtlara kapalılığını duyurunun. tadını çıkar işte millete cevap ver falan mis gibi.

Evet haklı nedenler olabilir ama yine de yeni üyelik için açılmalı , kendi hesabımı kullanmak istiyorum çünkü.

Üyelik benim değil işte arkadaşımın sorun orada :)) Kendi hesabım olaydı iyiydi.

@want2die illegal içerikle alakalı bir konudan dolayı google adsense'den uyarı aldı duyuru.

google nasıl anlıyor bunu? kelime filtreleme mi yapıyor, yapıyorsa nasıl illegal olup olmadığını ayırt ediyor? google türkiye mi sorumlu bundan?

nasıl bir duyuruydu o illegal içerikli duyuru? detay bilen var mı?

torrent linki paylaşılmıştı.

Birisi Call of dutyi nerden buluruz demiş cevap olarak da bir dosya paylaşım sitesine bir başkası link vermiş. Google siteyi indexlerken o linkin illegal içerikli linkler listesinde olduğunu bildiği için (adamlarda acayip bir illegal içerik toplama ve silme sistemi var) anında ekşi duyurunun Google ile bütün ilişkisini kesmişler. Sonrada kestik diye mail atmışlar. Bu arada böyle bir durum olunca çoğunlukla siteyi geri Google hizmetlerine almıyorlar. Google reklamları yoksa bu site ya paralı üyelikle çalışır 1tl/ay gibi bir şey ya da çalışmaz...

sitedeki iceriginde herhangi bir paylasim sitesinin domain adi gecen herseyi sildim. "abi su torrent sitesinin adi neydi? - torrentblahblah.com" tarzi seyler dahil. sonra google'da tanidigim bir arkadasla telefonda konustum, fader'da aynisini yapti. 2 taraftan bastirinca ilgilendiler. Ha bu 2 kere daha olursa site bir daha acilir mi onu bilmiyorum.

@buhebu +1345

ablacım hala tatlıdasın ama olmaz ki ..

spor yapıyor musun? 6 kilo için "dikkatli beslenme" + spor yaparsan zaten 2 ayda o istediğin kiloyu çok rahat verirsin. kural şu, tatlının peşinden koşmayacaksın, sadece koşacaksın...

6 kilo için dukan yapma, diyetin 2-3 hafta falan sürer zaten.
akıllı akıllı normal diyet yap bence. hiç bulaşma dukana.

ben yaptım dukan 11 kg verdim geçen yıl. kabızlık yaşamadım, sebebi de diyetin bulunulan evreye göre şart koştuğu günlük 'yulaf kepeği' miktarına uymam ve bol bol su içmem.
atak evresi bi miktar zorluyo, baş ağrısı oluyo ve abur cuburlardan kopma zorluğu ortaya çıktığından. aslında gayet serbest bi diyet.

ama dediğim gibi 6 kg için dukan yapmaya değmez.

tatlı yiyebiliyosun ama düşündüğün tarz tatlılar değil, tatlandırıcılı tatlılar yemek zorundasın ve tatlıya koyduğun her şey bi şekilde yağsız olmak zorunda. un da normal un olmuyo mesela. sen bilirsin tabii.

Bence yapmamalısın dukan diyeti insanın bağışıklık sistemine zararlı diye biliyorum çünkü bedenine şok uyguluyorsun aynı şeyleri yiyerek.Uzmanlara göre en fazla ayda 2 kilo ama senin verecek aşırı kilon yok hamur işinden uzak dur şeker tuzu bırak kepekli ekmek ye ve az sık ye bir de git spor yap abur cubur u bırak zayıflarsın birde günde en az 2 -2.5 litre su tüket yanında şişe taşırsan daha kolay olur emin ol su zayıflatan en büyük etkenlerden biri.

valla 6 kilo için yapılabilir. ben 8 için yapmıştım hiç de 2-3 hafta sürmedi. şubatta başladım tüm evrelerinin bitmesi haziran ortasını buldu.
ben çok zor kilo verebiliyorum ki o son 5-6 kiloları vermek gerçekten zordur. dukan onu kırdı. yok su iç biraz spor yap dikkat et öyle olmuyor işler..

neyse dukan korumayı adam gibi yapmadığım için 3 kilosunu aldım. ve veremiyorum gene. benim gibiler için dukan tarzı otoriter diyetler lazım. siz de kendinize göre düşünün..

dukan yapmayın bence böbreklere zarar. o kadar proteini vücut nasıl tolore etsin. ben dukan önermiyorum. illede diyetse karatay.

ama sen hem diyet hem tatlı demişsin olmaz o iş unut sen tatlıyı da dukanı da. şekeri kes. zaten fit olacan.

thracia> :) çok seviyorum tatlı pasta, zor oluyor

gupon> biliyorum tatlandırıcılı ve protein temelli tatlılar oluyor. sütlü yumurtalı peynirli, yulaf kepekli... ama sonuçta tatlı :D

yqzkrttpli> ben ayda 4 kilo sağlıklı diye biliyordum. dediğine yaklaşık bir şey yaptım spor yapmadan 64'ten 60a indim. ama rüyalarımda artık tatlılara saldırıyordum.

nzessia> ben kolay kilo veriyorum aslında. normalde çünkü çok kalorili şeyler yiyorum ve çok yiyorum. biraz kesince kendini gösteriyo hemen ama dediğin gibi belki bi süre sonra durur bende de.

çok yiyorsanız önce dukan yapmayın. az yeme diyeti yapın :) çok yiyorsanız zaten dukana alışmanız da zor başta. ciddi motive olmanız lazım. ben kilo veremiyorum artık yeter motivasyonuyla başlamıştım. sizin farklı.

Tatli istegi normal degil, vucuda onu ogretmeniz gerek. Bunu da diyetisyenle cozersiniz. Tatli yeme istegi cok ac kaldiginizda kan sekeriniz dustugunde gelir. Bazisi ac kalarak kilo vermeye calisiyor, mesela 8 saat yemek yemezsen canin deli gibi tatli ister, o yuzden ac kalmali diyetler pek ise yaramaz. Vucut tatli ister cunku kan sekeri en kolay tatliyla yukselir bilinci olusur. Tatli istegi geldiginde alternatif yiyeceklerle kan sekerini duzenleyebilirsiniz, mesela yarim litre suya cubuk tarcin atip yarim saat bekletin, tatli istegi geldiginde onu icin. Ayni sorunu yasadim ordan biliyorum, diyetisyenim sagolsun 3 ay cikolata bile yemedim, sadece haftada bir sutlu tatli hakkim vardi onun disinda tatlidan koptum bu surede spor ve diyetle 10 kilo verdim, 9 kilosu yagdan gitti. Diyet dedigim de gayet rahatti, hic ac kalmadim. Yani iyi bi diyetisyenle yok dukan yok karatay diyetine gerek kalmaz. Dukan'in doktorlugu elinden alinacakti nerdeyse, adam manyak kafayo bozmus kilolu insanlarla. Her neyse bana sorarsaniz diyetisyene gidin ama devlete degil ha aman.

Benim gördüğüm duyduğum bildiğim 2 ortalama sonuç olarak bir anda kilo verip bünyeyi alt üst etmenin manası yok bende yediklerime dikkat edip kilo verdim ama spor da çok önemli çünkü verip o formda kalmak da özen gerektiriyor.

hiç öyle dukanla falan uğraşmaya gerek yok, zaten yukarıda da denmiş, o kadar protein karaciğere zararlı her şeyden önce.

yapacağın şey şu, porsiyonlarını yarı yarıya azaltacaksın. dengeli (sadece protein, sadece karbonhidrat vs değil, hepsinden) besleneceksin. beyaz şekeri tamamen keseceksin. bol bol su içeceksin ve spor yapacaksın. spor yapmadan/hareket etmeden sağlıklı kilo veremezsiniz, bunu unutun. spordan da kasıt git salona 3 saat takıl değil. yemekten sonra yürüyün mesela 1 saat. pilates yapın. hepsi olur.

100 kilo bir kadın ile 60 kilo bir kadının kilo verme hızı öncelikle bir değildir.
O 1 ayda sizi katlayarak kilo verir, siz ancak 3 ayda sağlıklı olarak o kiloyu verebilirsiniz.
Boyunuza göre ideal ve sağlıklı kilo hesabı ise sitelerden yapılan araştırmalarda değil, uygun bir klinikte yağ, su gibi değerleriniz de ölçülerek yapılır ve bulunur.
Belki sandığınızdan fazla bile vermeniz gerekiyordu vücuttaki yağ oranı sebebiyle.
Bugün baktığınızda 1.70 boya 50 küsür kilo bir kadının yağ oranı 1.64 boya 60 kilo bir kadının yağ oranından fazla çıkabiliyor.
Metabolizma hızınız, bazal metabolizma hızınız yine önemli bir faktördür.
Dukan diyetine gelince, son derece yoğun protein yüklemesinin vücudunuza yapacağı etkiyi biliyor musunuz?
Vücudunuzun ete olan proteine olan reaksiyonunu biliyor musunuz?
Bu tarz diyetler sizin sadece metabolizmanızı alt üst etmeye yarar.
Sporla, düzgün beslenmeyle kilonuzdan kurtulmaya çalışın.
Normal diyet de yapmayın.
Maddi geliriniz el veriyorsa bir diyetisyenle görüşün.
Tatlıya veda etmeden bölgesel yağ depolamasından ve kilo artışından kurtulamazsınız.
5 kilo fazlayı böyle giderse 25 kilo fazlaya götüreceksiniz.
Ve lütfen şekerinize bir baktırın, rüyada tatlı görmek, bu derece tatlı ihtiyacı hissetmek sandığınız gibi damak tadından öte bir durum olabilir.
Kendi kendinize doktorluk yapmayın, bu işlerin okulunu boşa okumuyor insanlar.

Alkol satışı yok ama tek başına huzurla saatlerce oturabileceğin Orta Dünya var. Kocatepe camii'nin orda. Giden tipler ve müzikler bakımından iyidir. Yemekleri de güzel.

Leman kültür var karanfilde..

leman karanfilde degil konur sokakta.

Ekleme: leman acaip gürültülü, garsonların acaip ilgisiz olduğu bi yer. Bikaç ay önce gittik oturduk garson bekledik menü için, kimse gelmedi. Yarım saat beleşe oturduk biz de dışarısı soğuk diye. Sonra da gittik. Tek gidiceksen tavsiye etmem lemanı şahsen. Bide giden kitlede ne ararsan var... Yemeğini söyle, gelsin, ye kalk havasında bi yer. Kafası şişiyo orda insanın. Tıklım tıkış bide.

Bide evet konur'da leman. Tunalı ve bahçeli'de de var gidicem dersen.

visa/maestro olayı var ya yanılmıyosam kartın maestro ise kullanabiliyosun

düzelteyim gupon'u, yardımcı olabilir.

benim bildiğim 3 tane büyük firma var böyle. türkiyede %99'u ikisinin elinde ama. visa ve mastercard. öbürü de american express. üçünüc hakkında bir bilgim yok ama ilk ikisi kredi kartı. visa'nın çıkarttığı debit kartlar yani atm kartları, -yüklediğin kadar harca- visa electron, mastercard'ınki maestro.

kullanırsın dayı. ebay'den falan alışveriş yapabildiğimize göre.

kullanabiliyorsun, no problem

adamlar secim yapmış ve iktidara birileri gelmiş sen kimsinki elinde silah var diye hukumeti al aşşa etmeye çalisiyorsun ve kendi halkına kurşun sıkıyorsun.bundan once cokmu demokratık din de şimdi gelen iktidara darbe yapıyorsun diye ozetleye bilirim.
heriflerin basında husnu mubarek diye bi tip vardı yıllarca kralcılık oynadı halkına,bu gitti halk secimle mursiyi getirdi asker sen kalk darbe yap,hassiktir derler adama..

halk devrimi olacaktı, darbeciler engelledi.
Geçen defa da, mübarek giderken, halk devrimi olacaktı; mursiciler ayak bağı oldu. Seçime katılım çok azdı, mursi seçmen statüsündeki halkın yüzde 15 civarının oyunu almasına rağmen sdçime katılım az olduğu için yüzde elliyi aşkın oy aldı.
Meşru olmayan gitti, başka bir meşru olmayan geldi.
Sebep sonuç ilişkisi bakımından benzetme yapmak gerekirse mısır'ın 27 mayısıydı.

halk hüsnü mübarek'i devirdi geçen yıl bilirsin; sonra seçime gidildi. ama bu seçime 80 milyonluk ülkeden sadece 8 milyon kişi oy kullanmış daha bugün okudum. silah zoru ve baskıyla sandığa çekilmeye çalışılmış halk ama gide gide ülkenin oy kullanabilen halkından %50'si seçime katılmış. mursi %25, rakibi %20 oy almış. fakat mursi seçimden sonra zorbalık, diktatörlük tarzı işlere giriştiği için halk onu da istemedi. ayaklandılar vs derken asker müdahale etti. en son ben takibi bıraktığımda asker mursi'yi gözaltına almıştı ve bi yerde saklıyodu.

demokrasi ve özgürlük denen şey kan dökülmeden malesef olmuyor.şu an oy verdiği başbakanını sevip savunan bir grup, darbeye başta sevinmiş fakat darbecilerin protestoculara uyguladığı şiddet yüzünden taraf değiştirip başbakanı için protesto yapanlara katılan grupla birlikte direniş uyguluyorlar.insan hakları ihlalleri, ölen, sakat kalan insanlar var, gerçek mermi kullanılıyor, olağanüstü hal ve sokağa çıkma yasakları var.korkulan protestocu grupların da canlı bomba vs. yoluyla karşılık vermesi öyle bir şey olursa yıllarca sürebilecek bir iç savaşa neden olabilir ve her iki taraf için de çooooooook zararlı olacak.protestocuların başarıya ulaşmasının tek yolu olarak pasif kalarak ölerek ama karşılık vermeyerek ulaşabileceği söyleniyor.

bunları gupon'a devam mahiyetinde yazdım

önceki yıl diktatörlüğü darbeyle bitiren halk seçime gitti, gelen mursi de verdiği sözleri unutup dinci diktatörlük kurmaya kalktı, bu sefer halk yine ayaklandı, bir kısım da mursi'yi destekleyen kesim olarak farklı meydanlarda karşıt eylem yapıyordu ama şiddet yoktu. sonra ordu amerikadan desteği alınca gaza geldi mursi'ye "halkı dinle olayları yatıştır veya istifa et yoksa 2 gün içinde olaya el koyucaz" dedi. ilk başta mursi taraftarlarına saldırmaya başladı, sonra darbe olunca devrimci kesim de katıldı olaylar büyüdü. bizdekine göre daha vahşi bir tutum var, gerçek mermiler, çok sayıda ölü vs.

türkiye'de ki yansımalarına gelirsek, orduyu bitirmek isteyenler halkta ordulara karşı nefret geliştirmek için bu olayı kullandı, ordular hep darbeci bakın mısır'da din kardeşlerimizi öldürüyorlar dedi. gezi direnişçilerine "oh oldu öldü" "gözü çıkmış iyi olmuş keşke kafası kopsaymış" diyen, polisin mısır ordusundan tek farkının gerçek mermilerle insanları taramamasını göremeyenler bir anda devrimci yanlısı oluverdi.

sanırım olay netleşti mısırda iktidarda dinci bir hükümet varmış ve abd nin desteğini alan laik ordu darbe yapıp dinci hükümeti devirmiş dinci halk dinci hükümeti tekrar iktidara getirmek için ayaklanınca ordu bunu şiddet kullanarak bastırmış tc de de akp liler tabii ki ayaklananları destekliyorlar cevap yazanlara teşekkürler

2005 te yapilan bir onceki secimdeki secmen sayisi 7 milyon
2012 de yapilan devrim sonrasindaki ilk secimde oy kullananlarin sayisi 26 milyon.
ikinci tur secimlerinin sonucunda mursi %52 oy alarak cbaskani oldu.
haziranda tahrir'de baslayan gosterilere gelen surec icerisinde misir basininda mursi hakkinda olumsuz yorumlar cikmaya basladi. halk meydanlara cagrildi.
darbe sonrasinda mursi tutuklandi ve destekcileri rabia ve nahda meydanlarini doldurdu. bir aydan fazla bir suredir de meydanlardaydilar.
ordu defalarca meydanlar bosaltmaliari icin brosur dagitti ve mudahale edecegini acikladi. meydanlardakiler mursi serbest birakilmadikca evlerine donmeyeceklerini soylediler.
ve dun itibari ile de ordu silahli mudahalede bulundu.

ozet olarak boyle. bunu dinciler vs diye ele almak cok sig bir yaklasim. darbeyi acikca destekleyen suudi arabistan ve birlesik arap emirliklerini goz onunde tutmak lazim. israil de zaten basindan beri darbeyi destekliyor.

yani o kadar basit degil. cok cesitli kaynaktan okuma yapmali.

erkek tarafı geleceği düşünüyor, kadınsa annelik iç güdüleriyle konuşuyor.

ikisi de kendince haklı, bence olaya başkaları katmadan karşılıklı konuşsa daha doğru olur.

Tamam kardeşlik çok güzel bir duygu ama önemli olan çocuklara olabildiğince güzel bir gelecek sunmak. Eğer durum bir çocuğa imkan sağlıyorsa kesinlikle diğer çocuğa gerek yok.

şuanda kardeşim olmasaydı en fazla bir arabam olurdu. kardeş mi araba mı diye kıyaslamaya gerek yoktur sanırım?

Adam haklı bende de aynı düşünceler hakim.

Fakat şöyle de bi şey var; kardeş arkadaş gibi oluyo. Duygusal bakınca kardeş olmalı. Bi yere gidildiğinde iki arkadaş oluyolar, sıkılmıyolar. Tek çocuklar ilerde kuzen ilişkisi de yaşayamıyor yalnız kalıyor. Ama bi taraf istemiyosa zorlamanın da bi anlamı yok.

Ayrıca bi çiftin yapacağı, bakacağı çocuk sadece iki dakika agu bugu yapıcak çevreyi hiç bağlamaz

ikinci çocuk her halükarda mantıklı. 3. çocuk için erkeğin savları mantıklı.

anne haklı. ayrıca devlet okulunda okumanın nesi varmış?

ek: benim de bir kardeşim var ve değişmem kendisini hiçbir mala mülke. değil eşdeğer, yakın bile değiller.

bence erkeğin bakış açısı yanlış. kardeşi, üç yaşındaki çocuğunuz için yapmalısınız diye düşünüyorum. ileride o, hayatta yalnız kalmasın diye, size bir şey olunca acısını, yorgunluğunu kardeşiyle paylaşsın diye.

ben kardeşim olmadan gideceğim yirmi bin liralık okulu napayım. akıllı bir çocuksa zaten devlet okulunda bile başarılı olur, kendini kurtarır. ama iki kardeşin dayanışması, sevinci de üzüntüyü de paylaşmaları, buna bir paha biçemezsiniz.

erkek haklı.çocuğuna mükemmel bir hayat yaşatmak istiyor.o çocuk dört dörtlük yetişsin istiyor.

2 tarafın da haklı yanları var. ama tek çocuk bence biraz sıkıntı. 2 çocuk en ideali. çünkü 50-60 sens sonra siz olmicaksınız kardeşi olacak. 3.yü sakın yapmayın. ben 3. ve sonuncuyum ailemin verdikleriyle de hiç mutlu değilim çünkü çocuk demek masraf demek

kardeşimle aramızda çok yaş farkı var, bizimkiler baba gibi düşünüp tek çocuk olmama karar verip sonra fikir değişmişler. Etrafta oyun arkadaşı olacak tek bi çocuk bile olmadığı için çocukluğumın o dönemi okula başlayana dek sıkıcı geçti ve okulda da bi süre arkadaş edinmekte zorlandım. Tabi bunun başka sebepleri de olabilir ama etkenlerden biri de bu kesinlikle.
Çevrede arkadaşlık edebileceği birileri varsa, ya da buna ortam; olmayabilir de kardeşi, fazla farketmez. Ama öteki türlüyse üzerinde düşünmeliler. Tek sebep arkadaş olayı da değil, sorumluluk ve paylaşma duygusu da gelişir. İkisi de çalışıyorlarmış bir de o var yani.

yaş ilerlemeden bir an önce küçük çocuklarını da yapmamlılar! hemen. söyle ve bu gece sevişsinler bu doğrultuda

tek çocuk olursa sürekli üzerine düşerler. baskıdan ilgiden bunalır. aile yönlendirmesinde özgür olmayan biri olur. şımartılır bu da karakterini etkiler ona zorluk yaşatır.

Kardeş, net. Bi' kere insanın kardeşi dolayısıyla öğrendiği o kadar çok şey var ki. Paylaşma, empati, yardımlaşma, dayanışma, arkadaşlık vs. Daha uzatsan yazarsın baya olumlu şeyler. Ayrıca kötü durumlarda dertleşebilecğin. Anne&baba dahil kimseye anlatamayacağın şeyleri anlatabildiğin insan bazen kardeş. İyi bi' gelecek için paradan çok daha önemli şeyler.

Ben de kendim için eşiniz gibi düşünüyorum. Ama anneliğin nasıl bir duygu olduğunu bilmiyorum, hani günün birinde çocuğum olursa fikrim değişir mi bilemem.

Bir de etraftaki baskıyı umursamayın, hayat sizin. Başkalarının değil.

ülkenin ve eğitim sisteminin bu halinde bile "devlet okulunun nesi varmış?" gibi yorumlar yapabilenlere hayret etmekle birlikte babayı haklı buluyorum.
bir tane olsun, tam olsun.

materyalist düşünmek falan değil bu.
mantıklı düşünmek.
evet, tek çocuk olsun, kazanırsa robert college'da okutulsun.

ya da yurtdışında üniversite okusun, master yapsın vs.

ben tek çocuk olarak büyüdüm, etrafımda gördüğüm herkesten daha normalim merak etmeyin.
sosyal ilişkilerimde de, duygusal ilişkilerimde de son derece tutarlıyım.

3-4 çocuk isteyen biriyim, ama bunu ancak hepsine aynı yaşam kalitesini sunabileceksem gerçekleştiririm.
öbür türlüsü bu devirde maalesef cahillik oluyor.

kardeş duygusal olarak destek, arkadaş falan olabilir de, çocuk "sıkılmasın" diye kardeşi olduğunda robert yerine ara sokaktaki bir okulda okuyacaksa bence sıkılsa da olur.
o kadar sıkılmaktan bir şey olmaz.

(örnekler bilerek abartılmıştır)

bunu bir kadın olarak yazıyorum.

kardeş güzel bir şey olsa da, tek çocuk olmanın da abartılacak kadar kötü bir yanı yok.
ikisine de kendinize göre en iyi standartları sunabileceğinizi düşünmediğiniz sürece ikincisini yapmak "bu devirde" dünyanın en saçma işi.


ekleme:

"ben kardeşimi x'e değişmem" tarzı yorumlar soruyu ve cevapları çarpıtıyor.
elbette var olan bir kardeşi başka bir şeyle değişmezsiniz.
ama ben olmayan bir kardeşin özlemini de duymuyorum mesela.

yani mutlaka hasreti çekilecek olan bir şeyden bahsedilmiyor.
bu tarz cevaplar son derece subjektif ve kişisel bence.
sorunun yanıtı "ben kardeşimi arabaya değişmezdim" olmamalı.

sonuçta herkesin büyüdüğü çevre ve idealleri farklı.
idealler doğrultusunda düşünülmeli.


edit2:

tek çocuğum ve hayatımda (ilkokul dahil) devlet okulunda okumadım.
maddi durumu çok iyi olan bir ailenin çocuğuydum.
tenis oynadım, golf oynadım, yediğim önümde-yemediğim arkamda oldu vsvsvs.

ailem ben 20 yaşındayken iflas edince üni'yi uzatıp çalışmaya başladım, ailemin borçlarını tek tek ben ödedim ve her şeyi ben sırtlandım.
bütün borçları kapadım, şimdi de millet iş arama vs stresindeyken ben kendi kariyerimi çoktan yaptım.

hayatı tanımak ve olgunluk gibi kavramlar "sadece" kardeşle kazanılmıyor.
ya öyle ya da böyle değil yani.

diğer çocuğun yaşam standardı düşecekse ya da hayatında kardeşi olmasa daha ileri gidebilecekken geride kalacaksa ona yazık değil mi peki?
haksızlık değil mi yani?


edit3:

gelen mesaj üzerine yazma gereği duydum.
"başarılı çocuk her yerde başarılıdır" kavramı doğruluk payı olmakla birlikte biraz aşırı bence.
ben kazanılarak girilen özel bir okul mezunuyum.
şu misyoner okulu diye tabir edilenlerin almanca eğitim verenlerinden birinden.
kazandım, ama sonuçta parayla okudum.
burs alacak kadar da muhteşem başarılı bir öğrenci değildim.
yani ailemin parası olmasa her yerde başarılı olamayacaktım.
tıpış tıpış gidecektim bir anadolu lisesine.
iki yabancı dil falan da rüya olacaktı bu durumda tabii.

yani her açıdan düşünmek gerek.

özel okullarda okuyan, her istediğini elde eden, hazıra alışan çocuk tam olmaz zaten, yarım olur. kendi ayakları üzerinde zor durur. onun yerine 1 kardeş daha yapsınlar, paylaşmayı, biraz hayatın zorluğunu ve kardeş sevgisini-desteğini yaşasın çocuklar.

ekleme: özel okullarda okuyup da apartman yöneticisi mi olacakmış? kardeş candır.

şu zamanda 1 çocuk bile fazlayken ikincisi hiç olmamalı.

bir çocuğa sadece maddi imkan sağlayarak "tam" yapamazsınız.

tek çocuk olup "ailemin o kadar parası vardı ki bunlarla övünmeyi kendime görev bildim" yerine, "iki kardeşiz, kardeşimle geçirdiğim o güzel zamanlar olmasa asla bu kadar tam ve mutlu olamazdım" demesini tercih ederim çocuğumun.

Eğer yeniden çocuk bakma kahrı çekmek istemiyorlarsa hak veririm, ama "ilk çocuğa en iyi imkanları sağlamak" gerçekten çok sığ bir düşünce.
Mutluluk yalnızca başarıya bağlı değildir, 20 bin liralık okula gitti diye muazzam bir hayat yaşayacağının garantisi yok, tersine paylaşım, yaraları onarabilme, yardım etme, yardım edilme gibi duygular hayatın daha anlamlı geçmesini sağlar. Hatta yirmi binl liralık okula gidecek çocuk mazallah seri katil bile çıkabilecek steril ve robotik bir görüntü veriyor. Azıcık defo, azıcık arızadır insanı insan yapan.

Bir de olayın rantabl boyutuna bakarsak genelde şunu gördüm, ikinci çocuk kısmen seri üretime giriyor, hem anne daha lakayt ve gerilimsiz yetiştiriyor çocuğu, hem de ekonomik olarak fazla yükü olmuyor, okula kadar tabii..

yahu bu özel okulda okuyanlar uzaylı ve sevgisiz yaşayan farklı ırklarmış gibi davranmanın mantığını çözemedim.

ülkenin 5 yıl sonraki hali belli değilken, "çocuğum kardeş sevgisini yaşasın" diye romantik düşünmenin ne gibi bir yararı olabilir?
çok çocuk düşmanı değilim, ama sorulan soru ekseninde böyle düşünüyorum.

zaten her lise imam hatip bilmemne yapılıyor yavaş yavaş.
imkanın yok diye bütün bunlara boyun eğmek yerine çocuğunun geleceğini az da olsa kendi gücünle çizmeye çalışmanın nesi yanlış?

hayat kadınları bile çocuklarını okutabilmek için mücadele ediyor.
"aman okusun, kendini kurtarsın" diyor.
nicelik değil, niteliktir önemli olan.
hayatı tanımak = parasızlık da değildir.
özel okulda okumak yardımlaşmayı sevmeyen insan olmak anlamına da gelmez.

hayat paralıyken de tanınabiliyor gayet güzel.
ya da paran bitince.
bir şekilde kendini tanıtıyor sana yani.

"çocuk sümüklü sümüklü mahallede top oynasın, canının istediğini yiyemesin, yırtık donla dolaşsın da hayatı öğrensin." benzeri düşünceler kimseyi 2 adım ileri götürmez.

eğer maddi gücün yoksa bir tane çocuk yapacaksın ve ona nitelik kazandıracaksın ki kendini kurtarsın, bu kadar basit.

sanki özel okulda okumak, yabancı dil bilmek, kendi ayaklarının üzerinde durmak vs kötü şeyler.

bu özel okul ve yaşam kalitesi düşmanlığı kimseye bir şey katmaz.
özel okul kimseye hiçbir şeyin garantisini vermez, ama bir ebeveyn olarak çocuğunuz için elinizden gelen maddi manevi her şeyi yaptığınızı bilirsiniz yatağınıza yattığınızda.

ayrıca herkesin en iyi dostu kardeşi olmuyor.
benim annem kardeşlerinden biriyle görüşmüyor.
annemin tanıdığının kardeşi yüzünden evliliği bozuldu.
başka birinin kardeşi kumar borcu yapıp bütün ailenin iliğini kemiğini sömürdü.
yani özel okulda okuduğunda bir şeyin garantisi yoktur, ama kardeşinin de iyilik perisi olmasının garantisi yok eğer böyle düşünürsek.

çocuğuna elinden gelen en kaliteli geleceği sunmanın garantisine sahip olmayı istemek hayatı tanımamak değildir.
hayatı tanımak, altından kalkamayabileceğini düşündüğün şeyin altına girmemektir.

yahu sanki adam bir çocuğa zor bakıyormuş gibi cevap verilmiş, ama bir çocuğu 20000lik okula göndermekle iki çocuğu 10000erlik iki okula göndermek o kadar da fark yaratacak mı?

adam sanki tek göz odada yaşıyor da, biz gene de kardeş sevgisi tatsın diyoruz. ikisine de türkiye ortalamasının üzerinde eğitim verebilecek gibi anlatmış kendisi.

eğer türkiye bundan beş yıl sonra ne olacak diye çocuk yapmayacaksak, ülkeyi iyice yobazların eline bırakmış olmuyor muyuz acaba? eğitim seviyesi yüksek kişilerin tek çocuk yapması, o rahatsız olduğunuz imam hatipliler karşısında sizi azınlık haline dönüştürmüyor mu gitgide?

inawen +1

steril kabuklarımızdan, elit hayatlarımızdan çıkmayalım aman biz; halkın içine karışırız maazallah. neymiş, ülke imam hatiplere kalıyormuş. sen ve senin gibiler yüzünden kalıyor canım kardeşim, artık farkına var bunun. bize dokunmadığı sürece bin yaşasın yılan dersen bunu hak ediyorsun demektir. sen kendini çek günlük hayattan, sonra da gel "ama her yerde imam hatip var :(" diye ağla; mantıklı mı sence?

bir insanı "tam" yapmak istiyorsan maddiyatın yanına maneviyat da eklemelisin. kardeş ise bunun için mükemmel bir yoldur, inan bana.

ah bir de özel okulda okumayan yabancı dil bilip kendi ayaklarının üzerinde duramıyor muymuş? mucizeyim o halde.

@inawen:

20 binlik okulda değil, 10 binlik okulda okusun demek belirsiz bir yaklaşım.
önemli olan aman sırf özel okul olsun diye tırt bir koleje vermek değil.

ama diyelim ki bu adamın çocuğu üsküdar amerikan'ı kazandı ve orada okumak istiyor.
kardeşi olduğu için üsküdar amerikan'da değil de, x anadolu'da okuyacak.
x anadolu kötü demiyorum, burada ağzından salya saçanlar bazen anlayamıyor dediklerimi, ama iyi okuyun.
kötü demiyorum.
adam çocuğunu 20 binlik okulda, yani üsküdar amerikan'da okutmak istiyor.
üsküdar amerikan 20 binlik, istek acıbadem 10 binlik belki.
ama arada uçurum var.

ben "kazanılan" bir okuldan bahsediyorum.
şimdi o çocuk üsküdar amerikan'ı ya da alman lisesini kazanmışken maddi imkansızlık yüzünden orada değil de, x anadolu'da ya da başka bir x okulda okuduğunda, bu çocuğun istikbaliyle oynanmış olmayacak mı?
ben bunu söylüyorum.
"kazandım, ama gidemedim" demeyecek mi?

mesele "özel okul" değil, bunu bir anlatabilsem.
özel okul var, özel okul var.
şimdi ted'le robert bir mi yani?

adam: çocuğum robert'i kazanırsa, maddi imkansızlıktan ted'e vermek istemiyorum diyor işte.
kötünün iyisi olsun, idare etsin istemiyor.
en iyisini sunmak istiyor.

ya da çocuğum robert'i kazanabilecekken ona özel ders aldırıp, dersaneye yollayamadığım için daha düşük seviyeli bir okulda okusun istemiyorum, bütün yatırımımı birine yapayım, ama tam yapayım diyor.
istikbal bu yani, şaka değil.

cerrah yetiştirmek varken bankacı ya da özel sektörde maaşlı çalışan herhangi birini yetiştirmek istemiyor gibi bir şey.
bankacı olmak kötü demiyorum, ama adam bunu "istemiyor".
bunu anlamanın nesi zor?

edit:
bu arada bu devirde yabancı dil bilmemeyi özellikle savunmanın mantıklı en ufak bir yanı yoktur.
bilmeyen bir yere gelebilir mi? elbette gelebilir.
ama bunun gereksizliğini savunmaya kompleks diyoruz.

"ileride 1 çocuğumu 20 bin tl'lik bir okulda okutmak varken ikisini de 10'ar bin tl'Lik okulda okutmak istemiyorum. 2 yarım olacağına 1 tanesini bolluk içinde yetiştireyim." diyen arkadaş keşke ilkini de yapmasaymış. Çocuk sahibi olup onlara en iyi hayatı sunmak böyle birşey değil. Zor şartlarda büyüyen dört kardeş çeyrek mi oluyor yani? Çocukların kaliteli bir hayat yaşaması maalesef sadece "20binlik okula gitmeye", bolluk içinde "tam" yetişmeye bağlı değil. Birçok kriter var ve bunların bir kısmı anne-babanın yönetemeyeceği şeyler.

inatla anlayamıyorsunuz.tamam doğurun doğurabildiğiniz kadar.

cosmicstring,yani ne biliyim çocuksa sözkonusu olan insanların çok iyi düşünmesi gerekiyor.ben çocuğumu çok iyi yetiştirebileceğimi garanti edemiyosam,anne olma hakkımdan fedakarlık etmeliyim,herkes de bu mantıkta olmalı.bu işler oyuncak değil.

Güven Hastanesi'nin cildiyesinden accayip memnun burdakiler

Yenimahalle devlet hastanesi'nde ayça diye bi doktor var çok iyi o da

Eylülde son krediyi alıp bitiriyoruz. Bende öyle oldu.

benim haziranda finiş.

okul uzatmış bir kişiyim, eylülde bitenburg.

Kykdan bakılabiliyo ne zaman biteceğine. Bide eğer hazırlık okuduysan 1 sene daha kredi alma hakkın var ama gidip hazırlık okuduğunu belirten evrak ve dilekçe vermen gerek öyle bi durumun varsa.

Onların sana vereceği şey ehliyet olamaz, ehliyeti alman için gereken belgelerdir onlar. Emniyete ehliyeti almaya gittiğinde parmak izi falan vermen gerekiyor kursa vermiş olamazsın heralde? 4 hafta dediğin direksiyon sınavından itibaren mi? Ben 2 hafta beklemiştim dosyamın tamamlanmasını.

evet sertifika belgesi için bekliyorum. Oradan alıp daha emniyete vereceğim... Evet direksiyon sınavından itibaren 4 hafta, şu anda 2 hafta oldu 2 hafta daha beklemem lazımmış.

Şimdi biraz daha zorlaştırıp işi sıkı tutmalarıyla alakalı olabilir ya da 4 ağustosta da direksiyon sınavları vardı topluca sertifika veriliyodur ondan kaynaklanıyo olabilir. Çünkü 4 hafta sürmemesi lazım bu işin.

bizim kurstaki kadın, diğer kursların elinde yoğunluktan sertifika kalmamış demişti. kendisi önceden milli eğitimden fazlaca almış, o yüzden bir günde aldım ben. dosyayla emniyete gittim, parmak izi verdim 20 dk bekledim sadece. daha önceden pasaport için parmak izi verdiysen trafik müd.'ne onu götürebilirsin elinde çıktı varsa.

kaptan süt içerken de aynı şekilde mi davranıyor?

kaptan sıvı tüketmiyor diye genelleyeyim. adeta hidrofobik.

Tavşanlara hamsterlara verilen damlalı biberon şeklinde olandan alsanız işinize yararmı acaba

Kafasını sokamayacağı darlıkta bi kapla deneseniz belki kaptan bi şeyler içmeyi öğrenir. Sadece dilini sokabileceği darlıkta bi kaptan mesela

daha ufak boyutlarda kap ile başlasanız?
yani kafasını içine sokma ihtimali olmayan,daha küçük bişiler.
zamanla kap boyutunu arttırırsınız.
bi de evin bir cok bölgesine yerleştirin.
bizim kedi de korkma değil ama az su içiyordu.evin her yerine kase kase su koyduk,öyle değişik değişik içiyor.

ıslak mamalara su eklemeyi ve değişik şekilli kaplar kullanmayı deneybilirsin çok az su içer zaten ufacık kaplar minik tatlı kaseleri falan

kedi çeşmesi gibi bişey belki? kimisi durgun su içmiyor

unipet.com.tr

kuduz belirtisi olabilir mi ?

2 hafta veya daha geç açıklanma ihtimali nedir?

bu sınavı sırf yüksek lisansçılar ya da akademik kadrodakiler mağdur olmasınlar diye öne almışlardı. en kısa zamanda açıklanır diye düşünüyorum. benim tahminim 1 haftaya yetişmese bile 10 gün civarı olur.

tustan önce açıklanır. ha tus ne zaman bilmiyorum.

Aynen 1 haftada açıklanır, mağduriyet giderme amacıyla ekimdeki sınav 1 eylüle alındı çünkü.

('Yds sınavı' diye bi şey yok, bu hatayı artık yapmayalım lütfen)

yeterli olur.
iyi hoca seçmeye bak; yani rahat çok kafa biri olsun. gergin hocalar öğretemediği gibi seni de geriyor.
istisnai örnekler.

Yeterli olur sürüş eğitimi. Tabii ki bu sınavı geçmek için. Kendinize güvenmiyorsanız daha sonra özel olarak ders alabilir ya da arkadaşlarınızla pratik yapabilirsiniz. Kadın şoför hususunda her kafadan ayrı ses çıkar. Yatağımda yattığımdan çok arabamın koltuğunda oturan bir adam olarak kişisel istatistiğimi paylaşmam gerekirse; evet, var öyle bir durum.

yeterli oluyor evet. jimjim'in dediği gibi hoca önemli. baktın hoca gergin bir tip baştan değiştir. benim gibi aman ne olacak deme, bitmek bilmiyor sonra o dersler. sınavda da geriliyorsun falan.

evet park edemeyen erkek gibi park edemeyen kadında var. erkeklerin araba kullanan kadınları çekemeyerek attıkları boktan kaynaklı durumlar onlar hep. bir şeyi kırk kere dersen olur ya hani, o durumunda etkisi var. bıdı bıdı konuşa konuşa, trafikte kadınları sıkıştıra sıkıştıra bir hal oluyorlar, ondan sonra kadın kötü kullanıyor oluyor. sen kamyoncu, taksici abiyi sıkıştırsana yiyosa! neyse konudan uzaklaştım, korkma geçersin 95 aldım ben daha yeni:D adamlarla sohbet ede ede gittik.

Sadece sinavi gecmene yeterli olur ama trafige cikacak kadar ogrenemezsin 10 saatte.

Park isi de biraz goz ayari isi. Ben 2 senelik soforum hala cuk diye giremiyorum bazi yerlere. Kadin erkek diye ayirmak onda dogru degil.

Kadın sürücü doğuştan yeteneksiz deyip kendini hazırlama bence, bu kesinlikle bir yetenek değil, öğrenilen, pratikle gelişen bir süreç. Bide ben de daha 1 ay önce başladım, 10 saatlik dersler kısmen yetti ama bir de sınavdan önceki gün arkadaşımın arabasıyla baya bir çalıştım, çok işime yaradı. Sınav da zor değil, zaten 10 dakika bile sürmüyor, sadece belirli hataları yapmaman lazım. Bir de sınavda park sormadılar (3 hafta önce), sistem değişti mi yine bilmem ama.

arkadaşların dediği gibi 10 saatlik ders eğer klinik vaka değilseniz sizi sınavdan geçirmeye yeter.
ama trafiğe tek başınıza çıkmak için biraz erken olur.
bu konuda uzun uzun yazmak gerekir ama daha önce sözlükte yazdığım bir entry yi paylaşayım umarım faydası olur.
aslında duyuruda sık sık bu konuyu görüyorum, keşke bu konuda müzdarip olanlar birleşip iyi bir hocadan hep beraber uzun dersler alabilseler negzel olur.
hem hep aynı araç içerisinde teorik yaparlar biri kullanırken diğeri izler filan hemde hocanın anlatacakalrı herkese fayda sağlar. sonradan kritik de yapılabilir berbaerce.

du entry vereyim;

eksisozluk.com