(bkz: sadece kira geliriyle geçinen insan )

bence bi şirkete kapağı at yavaştan. düzenli mayış iyidir :) bi taraftan freelance'e de devam edersin, daha iyi para kazanmak için.

@cantavolta,

aslında bir yerde çalışıyorum ayrıca. büyük bir şirket değil, startup ama maaş ödemeleri ve sigorta vb. şeyleri gayet düzenli.

şirketlere de yazılımcı olarak girme ihtimalim zor, çünkü diplomalı değilim. işletme okudum izmirde.
anca ajanslarda falan çalışırım ama ajanslar da yazılımcı almaktansa, freelance görmeyi tercih ediyorlar ve atıyorum bir ajansa ayda 5 yazılım işi yapıp 4000 lira kazanacağıma, iş başına 3000-4000 lira alıyorum freelance olunca.

5 haneli alıyorum diyorsanız tahminimce 12-13 alıyorsunuz. 1 yılda diyelim ki 150, 2 senede nasıl ev alacak ki adam bu gelirle :) istanbulda nerede o fiyata ev var :)

elbet gelecek yıllar başka fırsatlar getirecektir, iş fırsatları - sektör fırsatları her zaman çıkar. en kötü kafe filan açarsın zaman geçirmek için.

ev alma konusunda bir şey diyemem ama aldığın maaşın yarısı ile dolar/euro veya hisse senedi işlerine yatırırsan 13 senede gayet iyi bir para biriktirmiş olursun. 40 yaşından sonrada eğer seni tatmin edebilecek bir iş bulamadıysan bu biriken para ile kendini bir şekilde o zamanın şartlarında döndürürsün.

işte çok para kazanmanın zararları. Borç yok, rahat, ortalamanın çok üstünde, can sıkıntısından dert edinilmiş. Allahtan az para kazanıyorumda bu kadar büyük dertlerim yok.

en basiti kendi şirketini açıp danışmanlık yapmak fakat bu 10 senende kurduğunuz networkler çok önemli.

yerinde olsaydım ilerki dönem için danışmanlık yada eğitim işi düşünürdüm. yazılım sektöründe çok ekmek var o işlerde. zaman içerisinde seçtiğin ve gelecek gördüğün bir konuda uzmanlık geliştir. bir şahıs şirketi kurarsın ve danışmanlık yaparsın.
ne tür yazılım yapıyorsun bilmiyorum ama benim de kafamda olan bir şeydir bu.

merak ediyor ve artırıyorum: 'ayrı' üniversitelerde aynı bölümde okumak mümkün mü?

rest.

aynı ama farklı dünyalar insanları mıyız cansu?

@jimmy: hocam aynı anda iki örgün oluyor yahu. kesin emin misiniz?

2. sınıftan sonra çift anadal yapılıyor.

bunun dışında okuyabilirsin. hatta önceki üniversitendeki ders içerikleri ve kredileri tutuyorsa o dersleri saydırabilirsin.

yani 1-2 sene de mezun olabilirsin yine :D

benim geri zekalı bir sevgilim vardı, açıkta da örgünde de aynı bölümü okuyordu. nasıl becermişti o kadar geri zekalılığı bi fikrim yok ama.

@jimmy: şöyle bir şey görmüştüm: www.sgkrehberi.com

valla hocam ben de kesin emin değilim. kimseyi yanıltmayayım. o yüzden sordum emin misin diye.

ama bundan 3 sene kadar önce yök çağrı merkezini arayıp örgün y.l ve örgün lisansın aynı anda okunabilecğeine dair sözlü teyit almıştım çağrı başındaki görevliden.

kendi bölümünü her sene kazanan insanları duymuştum ama bu yıllar önce idi, değiştirmiş olabilirler sistemi.

Okunmuyor.

@devil: lan bugün durup dururken aklıma geldi. açıktan aynı bölümü okuyunca extradan çalışma yükü getirmiyor. ileride y.l için ya da şimdi mülakatla piç edilen öyp için iyi fikir aslında. açıktan diploma notun örgüne göre tavan yapar.

neden geç olsun ki ben de hemen başlamakla hata mı ettim diye düşünüyorum, bence araya bir iki yıl sokmak ideali.

@arkburak yani hocalarla okulla öğrencilikle aramdaki bağ kopar mı diye düşündüm yoksa hevesli olduğumdam değil.

mezun olduktan 5 sene içinde rahatça halledilebilir.Hele tezsiz ise 10 seneyi görür bu süre.

Ağırlık arttırmadığın müddetçe kalınlaşma olmaz. Kalori alımını da düşük tutarsan yağ yakıp incelirsin.

@arnold program hafif geldikçe ağırlık arttırmıştım

ağırlık kullanırsan kalınlaşır. ağırlık azaltabilirsin.

kız/erkek bilemiyorum ama kızlarda hızlı koşu ve yüksek ağırlıklı squat tavsiye edilmez, bacaklarda kaslanma yapar. bisiklet ve ağırlıksız squat deneyebilirsin fit kalmak için.

Kalın bacak bi ben seviyorum sanırım kızlarda. Herkese yakışıyor şahsi görüşüm. Sevmiyorsan ağırlık düşür diyeceğim ama eninde sonunda o quadricepsler ve kalça kasları büyüyor. Yağsız löp kas değildir zaten o bacaklar, kaloriyi düşür dendiği gibi, incelecektir.

1 senede kas açısından o kadar değişim olmaz, yediklerinize pek dikkat etmiyorsunuz sanırım.

Web uygulamaları kısmında pek kullanamazsın.
Lakin bu tür uygulamaların sunucu konfigürasyon ve performans işlerinde kullanabilirsin.

Voip ve real time uygulamalar tabii ki çok daha fazla network bilgisi gerektirir fakat nihayetinde yazılım için IP vardır paket vardır. Ötesi bağlamaz :)

bulut bilişim, veritabanları, web servisler(çok fazla network'e kaymasa da), etik hacker'lık, güvenlik yazılımları. Voip'de girer bu alana.

güvenlik yazılımları, ağ güvenliği

ne kadar derin bir network bilgisinden bahsediyoruz burada önemli olan o. TCP/IP harici pek çok farklı iletişim protokolü var, UDP gibi protokollerin üzerine geliştirilmiş iletişim protokolleri var. TCP/IP üzerine geliştirilmiş özel ağlar var, bu konularda routing bilgiside var şifreleme bilgiside var, kablolama bilgiside var. ne kadar bilgi o kadar köfte.

Kurumsal çözümler sunan firmalarda (büyük ve köklü) proje yöneticiliği

prtg,monitor, trafik raporlama vs.

tüplünün,

aracına göre değişir.

60 kuruş yakan lpg'li araba da var, 20 kuruş yakan da. 50 kuruş yakan dizel de var, 20 kuruş yakan da.

ucuz olması için seçersen, yaklaşık eşit çıkar.

@babilbaligi

aynı aracı baz alırsak

Dizel aracın tüplü versiyonu olmaz zaten. Nasıl bir karşılaştırma yapacaksın?

şöyle bir örnek vereyim;

benzinli 1.6 manuel citröen c4 -> 20-22 kuruş.
dizel 1.6 otomatik citröen c4 -> 18-20 kuruş.

yol aynı, yükler aynı, aynı gün peş peşe (aynı hızda) giden arabalar.

arada %10 gibi bir fark görünüyor, farklı modellerde lpgnin lehine olabilir.

lpg bildiğim kadarıyla aracın fabrika verisi üstüne %20-25 daha fazla yakıyor.
lpg takılacak bir araç min 8 l/100 km benzin tüketmelidir desek. yaklaşık 10 lt lpg tüketir anlamına gelir.
Bunun karşısında toyota d4d motorunun tüketim verisi fabrikada 4 lt gerçekte ise 5 lt civarıdır diyebilirsiniz.
10 lt lpg ile 5 lt motorini karşılaştıracaksınız.
bugünkü pompa fiyatları 2.35 ve 3.57 olduğundan:
10x2.35= 23.5 tl
5x3.57= 17.85 tl

LPG de zorunlu tüketilen benzin hesaba dahil edilmemiştir. (Bazı tiplerde)

İkisini eşitlemek için dizel 6 lt, lpg ise 9 lt civarı yakmalıdır. lpg de 9 lt tüketilebiliyor mu bilmiyorum?

Uzun yolda d4d ile 4.8 lt ortalamayı tutturan biri olduğumdan dolayı tercihim d4d yani toyota olurdu diyebilirim.

@ozdek

teorik hesabın pratikte tutmuyor. hatta fabrika verilerine bakılan hiç bir hesap tutmuyor.

benim arabam lpg'li punto, yan masamda çalışan arkadaşın dizel puntosu var. işe gelirken ben ondan 2 km fazla yol yapıyorum. yokuşlar falan aynı neredeyse.

ben sadece iş için kullandığımda lpg+benzin haftada 55-60 tl arası ödüyorum, arkadaş 65-70 tl arası.

birlikte konvoy yapıp ankara'dan izmir'e gitmişliğimiz var. ben 102 tl'ye gittim, arkadaş 125 tl'ye.


bizimkilerde lpg her türlü daha ucuz yani.


ek: dizel kullanan arkadaşların da uzun yol yapacakları zaman benimkini ödünç almalarını da ekleyeyim.

@lancelot du lac haklı.

araç marka-modeline göre çok değişken bir konu bu. tek tek araç araç değişir.

90+ net iyidir, şu an başlasan muhtemelen 80 küsür puan biraz da şanslı isen 80'lerin sonlarını görebilirsin.

şimdiye kadar calısmadıysan, özelde burnun sürtene kadar da calısamazsın.

Elektrik elektronikte rekabet çok yüksek, 90 üstü puan alamazsan atanman imkansıza yakın, yalnız programlı çalışarak halledebilirsin, dert etme o kadar, mühendislik temelli adamsın sonuçta 90 üstü imkansız bir puan değil. Yalnız bir an önce başla derim, hele bir şu olsun bu olsun da diye bekleme sakın :)

cagdas bilim onemlidir tabii ki. tarih ve edebiyat onemsizdir demiyorum ama pozitif bilimlerin yaninda insanliga katkilari pratik anlamda sifira yakin.

edebiyatsiz tarihsiz bir dunya da dusunulemez ama, pozitif bilim olmasaydi olmazdik. :(

Ben tam tersi olması gerektiği düşünüyorum, ancak yine de aralarında çok büyük bir ayrım olmadığına inanıyorum. Çünkü şöyle bir gerçek var ki; bilimsel bilgi etik ve siyasal bir duruş olmadan, insan olma özelliğinin erozyonuna neden oluyor. İnsan sadece düşünme, olmayan bir şeyi var etme özelliği ile değil; bu yaratım sürecinde etik ve politik bir duruş sergileyebilme özelliğiyle insan olabilmektedir. En önemli örnekler olan kapitalist üretim altında makine işlevi haline gelmiş insanlar; makineye dönüşmüş ve verilen görevleri otomatik onaylayan otoriter yönetimdeki bürokratlar ve daha çok insanı daha az masrafla nasıl öldürebiliriz sorusunu araştıran nazi doktorlardan bir farkımız kalmaz. İnsan yerine makineye dönüşürüz. Unutmamak gerekir ki; bilim sadece hayatı kolaylaştırmaz; insanı insan olmaktan çıkartır, daha öldürücü yöntemler geliştirir, doğaya da sürekli zarar verir (doğaya ilişkin çıkardığı sorunları her çözüşünde, yeni bir sorun ortaya çıkartıyor mesela. daha fazla bilgi için bkz: risk toplumu).

Benim uzun süreli kaldığım ülkeler arasında sadece türkiye'de fark ettiğim bir olgu var. Tarih, edebiyat, sosyoloji ve felsefe gibi alanlar; mühendis, doktor vb. gibi (teorik fizikçileri işin içine tabii ki katmıyorum, çünkü onların felsefeyle olan bağları aşikar) çağdaş bilimin en önemli temsilcileri tarafından küçümseniyor. Bu kişiler farkında olmadan muhafazakarlaşıyor (siyasal bir ideoloji olarak değil; karar alma mekanizması, gerçeklik algısı anlamında bir muhafazkarlaşma) (ancak siyasal muhafazakarlaşmaya da etkisi var tabii ki; türkiye siyasi tarihinde mühendis olup devlet yönetiminde görev almış kişilerin ismini saymama gerek yok sanırım). Sırf fransa'da ve türkiye'deki mühendis algısını karşılaştırarak bile buna ulaşabiliriz: Türk mühendisleri sıfırdan üretim yerine; üretilmiş olan üzerinde kısıtlı değişimler ile ilerliyor. Fransa'da ise mühendis demek devrimci demektir ve 19.yy boyunca gerçekleşen her halk hareketinde ve icatta en önde yer almışlardır (daha fazla bilgi için bkz: paul virilio).

Bu türkiye'de egemen olan düşünce yapısı neyden kaynaklanıyor bilmiyorum. Modern dönemde edebiyat, felsefe ve sosyal bilimler alanında güçlenmeden büyük icatlar çıkartan bir örnekle hiç karşılaşmadım. Üstelik bu iki alan birbirlerini dışlamış da değil. Mesela kuantum fiziği, görelilik kuramları vb. gibi 20.yy'ın başlarındaki atılımların hepsi felsefe ile bağlantılı bir biçimde ilerliyor. Şahsım adına, türkiye'de tarihsel bir saplantı haline gelmiş geri kalma isteğinin; bilimin ne anlama geldiğini anlamamaktan kaynaklanan bu tip muhafazakarlaşmadan kaynaklandığını düşünüyorum. Acaba bunu böyle düşünen mühendisler, doktorlar vb. var mıdır diye düşünürken; odtü elektronikte çok meşhur bir profesörün her ilk dersinde herkese en az 1 sosyoloji dersi alma zorunluluğu getirdiğini açıklamış olması ve etik-siyasal bir duruşları olmadan mühendisliklerinin bir anlam ifade etmeyecek olduğunun altını çizmesi; bu merakımı giderdi. Sanırım 1 kişiden fazlası da vardır.

bunlar elma ile armut'un karşılaştırması gibi ama illa biri seçilecekse bilim olur tabii.

istedikten sonra her zaman pratik yapmaya imkan bulunur ki senin tek sıkıntın pratikte zaten eğer bahsettiğin gibi diğer konularda bu kadar iyiysen.
bunun için illa kursa gitmeye gerek yok, ben arkadaş edinerek geliştirdim konuşmamı sen de öyle yap. speaking geliştirmek için farklı ülkelerden kişilerin seviyelerine göre arkadaş bulup sohbet ettikleri bir site vardı umarım diğer arkadaşların aklına gelir. onu bi dene derim.

Aslında burada temel sebep kendinizi zorlamamanız, hata yapa yapa insanların içinde zorla konuşmaya çalışın, belli bir süreden sonra değişirsiniz, evde bunun için sesli konuşma egzersizleri yapılabilir karşınızda hayali birileri varmış gibi, bir de sunumdan önce sunum provaları yapın karşınızda insanlar varmış gibi sunum yapın.

Psikolojik olabilir. benim açımdan şöyle bir olay gerçekleşmişti ve gerçekleşiyor. ingilizceyi 15 yıldır dinlerim yazarım ama konuşmakta takılırım genelde çünkü o kadar sık yaptığım br durum değil konuşmak. ama nedense bir kaç bira içsem ve rahatlama gelse üzerimdeki tüm sınırlamalar kalkmış gibi bir yabancı dilli kişi ile o kadar rahat konuşmaya başlıyorum ki ben kendim bile şaşıyorum.

bu arada belirteyim ingilizce eğitim dili olan bir üniversiteden mezunum.

Bu sorunu cozecek bir startup fikrim var, deneme asamasinda senin gibi arkadaslari kullanabilirim. Hem siz hem benim isim gorulmus olur :)

ingilizce bilsen konusursun panpa, demek ki daha bilmiyorsun.

okuldan kalan zamanlarında ingilizce konuşmak zorunda olduğun bir şey yap. amerikan kültürü okurken tam olarak anlattığın gibiydim, bazı şeyleri istemeden ingilizce düşünüyor olmam hariç, okulun boş bir döneminde sultanahmette bir otelde çalışmaya başladım. birkaç günde ortama ve ingilizce konuşmaya adapte oldum. ha ama ne oldu işi bırakınca yine seviyem düştü, sonra ingilteredeki iş arkadaşımla konuştuğum bir dönem yükseldi yine düştü. sonra ingiliz bi müdürle çalıştım bir yönem yine yükseldi, şimdi günlük hayatımda ingilizce yok yine düştü. özet, ne kadar konuşursan o kadar rahatlarsın, kısa bir dönem bile bıraksan yine düşersin. çünkü dil gerçekten de nankör bi şey.

Bulunduğunuz şehirde Speaking clublar olabilir, eğer varsa katılmayı deneyebilirsiniz. Yoksa kendin yaratabilirsin, bölümden birkaç arkadaşınla kendi aranızda anlaşabilirsiniz. Bazı konular belirleyip üzerine konuşmayı deneyebilirsiniz. Başta grubu küçük tutup, (yanında daha rahat hissettiklerinle) sonradan yavaş yavaş genişletilebilir. Daha sonra speaking derslerindeki gibi, hazırlanmadan -kurayla konu seçip 3er dakikalık konuşmalar yapmayı deneyin. Daha sonrasında grubunuz süreklilik gösterirse, debate e kadar gidebilir ve o konunun heyecanı ve tartışma arzusuyla zaten gerginlik vs. Kalmaz. Bence bu münazaralar çok işe yarayabilir. Kendini yanlış anlatsan bile ya da karşındaki yanlış anlasa bile daha sonrasında söz alıp onu düzeltmeye çalışmak insanın güvenini yerine getirebilir. Bizim bazı sınavlarımız böyle oluyordu. Şimdi düşününce güzelmiş de.

geçen bayramda 3 günlüğüne Kapadokya'ya gitmiştim. her yerini gezdim, en çok uçhisar'ı beğendim. ferit şahenk'in bir oteli var argos diye. yer bulabilirseniz orada kalın kesinlikle. ben bir öğlen yemeği yemiştim, manzara, hizmet vs. çok iyiydi. fiyatlar biraz tuzlu olabilir ama.

Bence konaklama için kayseriyi tercih edin, fiyatlar ve imkanlar daha uygun olur, hem kayseri'yi de gezmiş olursunuz, 1-2 saatlik yol kopadokya, gezmek için de yazdığınız yerlere ek olarak da Avanos'u görmeden gitmeyin.

ek olarak: unutmuşum, hacıbektaş'a da zaman ayırabilirseniz çok güzel bir gezi olur sizin için.

kayseri'yi beğenmeyenler sanırım pek gezmemiş kayseriyi, sadece kayseriye özgü yiyecek ve içecek almak için bile kayseri'ye gelinir.

bu kadar az bir zamanda kayseriye vakit ayırmanız büyük hata olur. klasik büyükşehir, bişey yok kayseride. konaklama için göreme'de butik oteller var, fiyatları gayet uygun. hem de otantik. booking'den göreme diye aratın onlarca seçenek çıkar. zaten gezilecek yerler birbirine çok yakın, arabanız olduğu için ulaşım sıkıntı olmaz.
ortahisar'da panoramik seyir terası var, gün batımını orada izleyin mutlaka. maddi olarak imkanınız varsa balona binin, binmeseniz de gün batımına doğru göremede balonların kalktığı alana gidip izleyin. akşam avanos ırmak kenarındaki cafelerde oturabilirsiniz (kıyı cafe'nin gözlemeleri çok güzel). yeraltı şehirlerini gezin (kaymaklı ve derinkuyu). vaktiniz kalırsa nevşehir merkez'de cemq diye bi lokanta var, nevşehir tava yiyin, yanında sıcak pideyle şahanedir. ürgüp'te temenni tepesinden ürgüp'ü, uçhisar kalesi'nden uçhisarı kuşbakışı görebilirsiniz. şimdilik aklıma gelenler bunlar.

kendi gezimiz sonrası bir arkadaşımıza yazığımız gezi önerisini kopyaladım :)

Öncelikle çok fazla merdiven inip çıkacağınızı ve gerekirse tırmanacağınızı düşünerek yanınıza uygun ayakkabılar almanızı tavsiye ederiz  Ayrıca güzel fotoğraflar için de selfie çubuğunu unutmayın 

Havaalanından çıktıktan sonra görülmesi gereken yerlerden en yakın olan Avanos var. Burada Akhal Teke At Çiftliği’nde kahvaltı edebilirsiniz. Çok değişik bir yer beklemeyin ama kahvaltısı fena değil. En azından çimlerin üstünde ve açık havada kahvaltı yaparsınız. Kahvaltıdan sonra merkezinde bulunan çanak çömlekçileri gezebilirsiniz. Biz sokağın girişinde sol tarafta bulunan amcadan alışveriş yapmıştık. Kendisi akciğer kanserini yenmiş. Edebiyatı ve tarihi inanılmaz kuvvetli hoşsohbet bir amca. Siz alışveriş yaparken şiirler okur size  Genelde fiyatlar aynı ama o amca bize ekstra bir indirim yapmış, birkaç da hediye vermişti. Bir şeyler alalım diyorsanız orayı tercih edebilirsiniz.

Avanos’tan sonra bence vakit kaybetmeden Paşabağlarına gidin. Müzekart geçiyor. Burada yürüyüş mesafesi 2 km idi yanılmıyorsam. Ama o kadar güzel ve büyülü ki ne kadar yürüdüğünüzü ve kaç merdiven çıkıp indiğinizi anlamayacaksınız. Buraya girmeden yanınıza mutlaka su alın. İçeride çok ihtiyacınız olacak  Buradan sonra haliniz kalırsa hemen yakınında -yaklaşık 1 km gibi hatırlıyorum- sizi çok yormayacak Zelve Açık Hava müzesi var. Orayı gezebilirsiniz. Öğle yemeği için biz çok soruşturmuştuk. En güzel testi kebabını Sedef Restaurant yapıyormuş. Göreme merkezde. Burada yemek yiyebilirsiniz. Biz yedik gayet başarılıydı. Hatta sonradan gittiğimiz yerlerde kebabın görüntüsünü bile çok beğenmedik. Yemekten sonra muhtemelen çok haliniz kalmayacak ama arabayla gideceğiniz için çok yakın mesafede olan sadece manzarayı görüp fotoğraf çekeceğiniz 3 Güzeller’e gidin. 3 tane yanyana heybetli peribacası bunlar. Bu arada yol üstünde her yerde kiliseler var. Örneğin Göreme’de aynalı kilise var. Çok değişik değil ama biz gezmiştik. Hatta Olcay tünel gibi bir yere girmişti burada  Bunun dışında gezilecek Çavuşin Kilisesi var. Durumunuza göre bunları ertesi güne de bırakabilirsiniz.

Akşam yemeği için Uranos Sarıkaya Restaurant’a rezervasyon yaptırın. Genelde çok kalabalık oluyor. Bildiğiniz bir Türk gecesi. Genç bir grup her yöreden dans ediyor. Sonunda oryantal çıkıyor  Yemekler çok efsane değil ama şov ve ambians inanılmaz bence. Bu arada akşamları oldukça serin oluyor. Haziran sonunda gittiğimizi düşünürsek, akşam hırkayla titremiştim.  Gündüz sıkıntı olmaz ama akşam için yanınıza kalın bir şeyler alabilirsiniz. Ne de olsa karasal iklim.

Ertesi gün Göreme Açık Hava Müzesini gezebilirsiniz. Burada da müze kart geçiyor. Tahminen 2 saatinizi alır. Bir de Uçhisar Kalesi var. Çok fazla merdivenle çıkılıyor. Buraya gün batımına doğru da çıkabilirsiniz. Ben çok bakamasamda manzara müthiş , tüm Kapadokya’yı buradan görebilirsiniz 

Bunların dışında Derinkuyu Yeraltı Şehri ve Ihlara Vadisi var. Yalnız bunlar uzak. Derinkuyu ve Ihlara için 1 gününüzü ayırsanız iyi olur. Klostrofobiniz yoksa Derinkuyu’yu hızlıca gezersiniz. Tahminimce gezmeniz en fazla 1 saatinizi alır. Orada eski bir kilise var. Görüntüsü muhteşem. Ben başka bir ülkeye geldim gibi hissetmiştim görünce. Kiliseye yaklaştığınızda 3-5 çocuk hemen size kilisenin tarihini anlatmaya başlıyor kıyamayıp 3-5 bir şeyler veriyorsunuz 

Buradan Ihlara’ya geçebilirsiniz. Yalnız Ihlara çok vaktinizi alacaktır. Dolayısıyla Derinkuyu’ya çok geç gitmezseniz iyi olabilir. Müzekart burada da geçiyor. Ihlara tam bir trekking alanı ve doğa harikası. Vadiye 400 merdivenle iniyorsunuz. İndiğinizde karşınıza bir harita çıkıyor. Hangi kilise kaç km uzaklıkta ve nerede görebilirsiniz. Dolayısıyla tercihinize göre saga ya da sola gidebilirsiniz. Biz saga doğru yaklaşık 2 km yürüdük yanlış hatırlamıyorsam. Hava yağışlı olduğundan diğer tarafa gidememiştik. Diğer tarafta cafe-restaurant gibi bir yer de varmış. Vaktiniz olduğu için oraya yürüyüp dinlendikten sonra dönebilirsiniz. Size kalmış 

Goreme'de kalmanizi oneririm.

Zaten araba varmis, rahat edersiniz. Kayseri'ye ugramayin bile :)
Onun disinda butcenizi bilemiyorum ama guvercinlik vadisine bakan clubmed hotel vardi artik yeirne baska bi otel olabilir ana manzarasi harikaydi, bi oralara bakin derim. (10 sene once filan kalmistim orada herhalde, goreme guncel, 2012de tekrar oradaydim)

Bir de argos hotel methini ben de cok duydum, butce hic sikinti degilse orayi da dusunebilirisniz.

Goreme acik hava muzesi + uchisar kalesi kesinlikle gidip gormeniz gereken yerler. Onun disinda otellerin rehberli yuruyus turlari oluyor vadilerde -trekking hesabi- onlara da katilabilirsiniz. Urgup, avanos da tabi ki gorulmeli.

Butce varsa sabah balona binebilirsiniz.
Derinkuyu yeralti sehri harika ama birazcik uzak (1 saat filan herhalde?) kaymakli da var yanilmiyorsam ama orayi gormedim.

Ve tabi ki doga harikasi ihlara vadisi. O da birazcik uzak ama cok cok guzel

arkadaşlar ilginize çok teşekkürler.

ek soru: müze kart almamız gerekir mi? ben ve arkadaşım sürekli türkiye'deyiz yazın bazen müze vs. geziyoruz da diğer 2 arkadaşımız yurtdışından gelecek ve 1 kere ziyaret edecekler, 40 TL verip müze kart almak gerekir mi sizce? açık hava müzesi, üçhisar kalesi, ıhlara vadisi, yeraltı şehirleri vs. hepsi giriş ücreti istiyor sanırım?

bir kapadokyalı olarak tavsiyem uçhisardır. kayseri diyen arkadaş şaşırttı beni sakın dinlemeyin.

uçhisar pahalı olursa göreme veya avanos da olabilir. ürgüp de kalmanızı tavsiye etmem. ürgüp'e yakın mustafa paşa kasabası var (asmalı konak'ın çekildiği kasaba) güzel butik oteller var orayı da düşünebilirsiniz. gezmek için müze kart şart mı bilmiyorum ama sanırım müze kart olarak kullanılabilen kredi kartları var. onlara bi göz atmanızı tavsiye ederim.

iyi seyahatler

Müzekart alın. Bazı yerlere girmek müze karttan daha pahalıya geliyor.

Bir şey yemene gerek yok.

spordan 1,5 2 saat once karbonhidratca zengin bir ogun yiyebilirsin.

önce yemenizde fayda var çünkü akşam sekizden sonra yenen yemek pek sağlıklı değil.

Ben ac karna gidiyorum. Sadece 1 saat oncesinde bir tane muz ya da bir avuc kuruyemis yiyorum o kadar.5 te paydosyapip 6 da salomda oluyorum genelde.

@gezegen olan pluton aksam gec saatte yemek yemekle ilgili kotu hicbir sey yok. bu sadece bir mitten ibaret.

Arkadaşlar cevaplar için teşekkürler. Ancak ofiste ne tarz bi yemek yenebileceğini sormuştum. Heralde mug içine yulaf ve süt en mantıklısı olcak.

her gün farklı bir şey yapabilirsin. bir gün meyva. elma portakal. bir gün süt yulaf, bir gün haşlanmış yumurta, bir gün çerez fındık ceviz badem gibi..

Spordan en az 2 saat önce evde yaptığın yemekleri bir kaba koy işyerine götür ben besyoda okuyorum bizde çoğu insan öyle yapıyor okuldaki kantinlerde yiyor. Makarna, tavuk, et, brokoli, muz... Daha bir çok şey olabilir.

fazla soda içmek böbrek taşı yapıyordu diye hatırlıyorum.. duymuşsundur?

meyveli sodalar zararlı zaten, gazozdan farkı yok, sade sodalar için de günde 1-2'yi geçmemek gerekiyor sanırım.

mideyi tembelleştirme aman.

Meyveli soda = seker.

O yuzden zararli.

Onun disinda avrupada insanlar surekli gazli su icerler (yani bizim soda tabir ettigimiz) bir zararindan bahsedene rastlamadim.

çalıştığın sektörü iyi tanımalısın. finans, startup, lojistik..hangi sektörse.
iş talebini yapan kişinin ne istediğini bilmelisin.
SQL sorguları yazabilmelisin. oracle, sysbase, DB2 dblerini bilmelisin.
HPQC, jira bilmelisin.
test case'i yazabilmelisin.
webservisleri öğrenmelisin. SOAP, WSDL...vb
yazılımcının hatalı kodunu onu kırmadan sinirlendirmeden aktarabilmelisin.
defect,bug takibini iyi yapabilmelisin.
uygulamaya hem yazılım hem de iş (business) tarafından bakabilmelisin.
deployment olaylarını az çok kavrayabilmelisin.
piyasa agile metoduna doğru kayıyor. agile öğrenmelisin.

test işi çok komplike ama çalıştığınız kurumun sizden beklentilerine göre öğreneceğiniz şeyler değişebilir, kimi kurumda arayüz testi yapmak yeterli olurken kimi kurumda bir sürü tool öğrenmen; white, black box, fonksiyon, güvenlik testleri ve metotları üzerinde uzmanlaşman gerekebilir.

Üniversite okuduğum şehirde, mezun olduktan sonra 3 yıl çalıştım. Genellikle üniversiteden arkadaşlarla görüşüyordum çoğunlukla. Yani samimi arkadaşlarım onlardı.

Geçtiğimiz yıl memlekete geri taşındım. Liseden 3 arkadaş şu an en yakınım olan insanlar. Zaten tatillerde geldikçe görüşüyorduk ama uzaktan çok iletişimimiz yoktu. Şimdi aramızdan su sızmıyor.

Yani 3-5 kişi oluyor tabii ki çok samimi olduğumuz. Onun dışında da denk geldikçe işte... Sen geçmiştekilerle görüşmüyorsun da yeniler mi girip çıkıyor hayatına devamlı? O saçma olurdu biraz...

arkadaşlıklar zaten zamanla eskiyor, insanları tanıdıkça beğenmediğin özellikler daha da çoğalmaya başlar, bu durumda benim için uzun vadeli arkadaşlık pek mümkün olmuyor maks 5 yıllık arkadaşım oluyor.

Ben görüşmem, zira paylaşacak şeyler kısıtlı oluyor. Arkadaşlar kendi dönemlerinde kaldıkları zaman güzel. Ortaokul arkadaşı ortaokulda, lise arkadaşı lisede, üniversite arkadaşı üniversitede. Ben liseyi bitireli 150 sene falan oldu, lise arkadaşımla görüşüp ne yapacağım bilmiyorum ki. Şöyle okuldan kaçtık böyle kopya çektik deyince muhabbet otomatik olarak bitiyor. Hepimiz değişmiş oluyoruz, paylaşacak şeyler de kısıtlı oluyor. Arkadaşlıklar dönem dönem edinilen bir şey olduğunda daha sağlıklı geliyor bana.

İlkokuldan bir tane, ara ara konuşuyoruz. Ortaokuldan iki tane, sık sık konuşuyoruz zaten biriyle üniversiteyi de aynı şehirde okuyoruz. Liseden yok.

hicbiriyle görüsmüyorum.

ilkokuldan beri samimi oldugum her arkadaşımla görüşüyorum, üni'den 1 tane ama. Epi topu 10 tane gerçekten samimi oldugum insan var, min. 10 senelik. Her hafta görüşürüz

her arkadaşlığın kendine özgü bir dönemi, vakti var. hiçbiriyle görüşmüyorum. angelus + bir milyon.

ilkokuldan 1, liseden 3, dersaneden 4, üniversiteden 10+ arkadaşla gorusurum. çoğundan uzakta olduğum icin haftada 1, 2 haftada 1 ya da gün aşırı telefonda görüşüyorum. saplıkla alakası olabilir kopamama ve görüşme sikliginin. bu güruhun hepsi sap çünkü.

ilk ve ortayı beraber okuduğum 3 arkadaşımla en azından ayda 1 görüşüyordum. biri amerika'ya yerleşti ama diğer ikisiyle devam.
hatta bazen birbirimizin diğer arkadaşlarıyla da kalabalık grup olarak vakit geçiriyoruz, seyahat ediyoruz.
lise, üniversite, kurslar ve dershanelerden de kimseyle görüşmüyorum. facebook'ta doğum günü kutlamak, tebrik etmek dışında bi iletişimim yok.
tanıştığın ortam ve geçirdiğin zamandan çok paylaştıkların bağlıyor sanırım.

Bir kaç sene önce lise arkadaşlarımla buluştuk, yakın olanlarla. Lisedeyken ağır rockçı olan abla, saçlarının tepesinde kocaman bir fiyonkla sevgilisine "aşkooomm" diyen tipe dönüşmüş. Biri zaten mıymıyın tekiydi, diğeri de garip garip hareketler. Sıkıntıdan patladım, kafalar lisede kalmış. Bana laf atmalar falan, sen de hala okuyorsunlar, bilmemneler ki master yapıyordum.
Bildiğin, hayatlar falan değişiyor. Bu nedenle buluşmuyorum artık, sosyal medyadan laf atan olursa ancak öyle.
Yakın zamanda başka sebeplerden diğer arkadaşlarımın da çoğunu hayatımdan çıkardım. Çok da iyi oldu, çok da güzel oldu ^^

İki liseye gittim. Birincisinden 6 kişilik bir grubuz. Birbirimizin ailesiyiz. Her gün konuşuruz, her hafta mutlaka boş olan bir kaç kişi buluşur. Ayda bir de toplu buluşma yaparız. Sevmediğimiz yönlerimiz var tabi ama takmıyoruz birbirimizi böyle kabul ettik. Sürekli konuştuğumuz hayatamızdaki her şeyi anlattığımız için paylaşacak şey bitmiyor. Birbirimizin 8-9 yıllık dostuyuz benim 7 yıllık bir ilişkim vardı onların da sevgilileri oldu hep ama değişmedi bu durum. Şu an sapız o ayrı :D

Diğer lliseden 2 kişiyle ayda yılda bir buluşuyoruz. Hayata bakışımız ve görüşlerimiz çok farklı. Ben biraz rahat insanım. Bu ikisi çok stresli ve modumu düşürüyor daralıyorum paylaşacak ortak bir şey bulamıyorum.

Ünide uzatmalı okuyorum bitince de görüşeceğim 3-4 kişi var ileride ne olur bilemem tabi.

İlkokula kadar başka bir şehirdeydim. Yılda bir ordaki arkadaşlarımla buluşurum hepsi aile dostumuz. Hep beraber yemeğe çıkıyoruz paylaşacak bir şeyler çıkıyor illa.

Bu arada tanıdığım bir kız var sürekli ilkokul, ortaokul, lise, dershane, yazlık, üniversite arkadaşlarıyla buluşuyor. Anaokulu kankileriim diye fotoğraflarını gördükçe şaşırıyorum.

Görüşmüyorum kafam rahat. Yaşasın asosyalizm!

almost never.

bizde adalet, demokrasi ve kalkınma neyse onlarda reform o demek ki.

degisen bir sey nasil yok? ahmedinejad'in kati politikalari yok artik. nukleer program konusunda uzlasmaya varildi, amerika ile iliskilerde gerilim azaldi, ambargo kalkiyor vs vs. bir gunde isvec kivamina gelmeyecekler tabii ki ama iran'da en azindan siyasi bir degisim var.

Devletin başı dini lider olduğundan, altta kimin seçimi kazandığının bir önemi olmuyor.

nukleer silah yapmaktan vazgecmek reform yani?

burada asıl mevzu tasarımdan ziyade, yağmurlu havada kullanıp, kullanmayacağınız?
eğer yağmurlu havada kullanacaksınız forclaz, tasarım derseniz salomon

amaca bağlı olarak salomonla kıyaslanamaz bile

yalnız bunlar spor ayakkabısı değil outdoor ayakkabısı. patika yollarda falan yürümek için.

hasmetizm 2046+
amaç spor ayakkabıysa bunlar fena yapar

QUECHUA+1
şehirde de kullansanız arazide de, suya dayanıklı olması şart bir de QUECHUA'nın tasarımı çok daha güzel. Ayrıca sözlükte aratın QUECHUA kullananlar bayağı memnun.

Öncelikle geçmiş olsun kardeşim.
Ekşide bir bilinç oluşturulursa elinizden tutarız. Sözlüğe taşıyın. Zor durumdaysanız imkanı olan arkadaşlarla birlikte 3-5 bir şey göndeririz.

öyle bi psikolojik savaş durumu var ki; nickimi bildikleri için sözlüğe yazmak istemedim, zor durumdaymışım gibi görülmesin diye.

teşekkür ederim bu arada

Ada dediğniz yere neresi, gökçeada, bozcaada, istanbul adalar, marmara adası... Tam bir lokasyon verirseniz, en azından orada yaşayıp ya da yaşamış kişiler akıl verebilir.

gökçeada

Bence sen başkanla görüş durumunu anlat "yaşadıklarım yüzünden sert bir üslup kullanarak bir yazı yazdım ve başkan olarak adanın adını lekelediğimi düşünerek benden nefret etmiş olabilirsiniz ama beni her şeyimden edecek vicdana sahip misiniz bir de sizden duymak istiyorum" de. Hangi partili bu adam?

mhp'li. daha önce derdimizi anlatmaya çalıştık ama en masum tabirle sallamadı. zaten zamanında bi yaptırımı olsaydı olay bu noktaya gelmeyecekti.

entryini ve duyurunu okudum.
bence en iyi çözüm adayı terk etmek.

Çok geçmiş olsun. Allah sabır versin. Gerçekten küçük dünyalarında yaşayan ve meramınızı anlamayan/anlamayacak bir güruhla uğraşmak çok zor.

bir partiye üye olun. adada baskın çıkan parti olsun bu. çalışmalarına da katılmaya gayret edin. eşiniz de kadın kollarına üye olsun. hatta ilk seçimde belediye başkanlığına aday olun. çevrenizi güçlendirin.

valla size yardımcı olacak en güzel şey, bir işletme sahibi nasıl davranmalıdır üzerine yazılar okumanız hatta gerekirse eğitim almanız.

küçük, herkesin birbirini tanıdığı bir yerde; hele hele ada gibi belli bir saatten sonra ana kara ile iletişimin sıfır olduğu bir yerde işletme açıp, yörenin halkına, para kazanacağınız kişilere sinkaflı küfürler ederek, bu ne lan bokum gibi yer deyip üzerine o işletme ile orada hala iş yapabileceğinizi düşünmek hayalciliktir.

yazıyı irdeleyelim. alt metinlerini gözden geçirelim. "ben burayı kredi ile açtım ve eşimle idare ediyorum" yani ben mazlumum. bana yapılan zulümdür vs vs vs. senin kredi çekip oraya yatırım yapmış olman orada yaşayan insanlara orospu çocukları deme hakkını vermez. senin orayı eşinle işletiyor olman orada yaşayanlara aptal deme hakkını vermez. bunları mekanında olay vs çıkaranlar için dediysen de bu kadar büyük genelleme yapılmaz.

yahu kardeşim, insan denen nanenin yaşadığı topluma uyum sağlaması gerektiğini öğrenecek yaşa gelmediniz mi daha? gökçeada'ya adım bile atmadım ama sözlükteki entry'ni okuyunca dayak yememiş olmana ben senin adına sevindim. şiddeti savunan, şiddetin çözüm olduğunu iddia eden birisi değilim. tasvip de etmem. hani bu kadar "barzo" ise oranın halkı (senin anlatımlarına göre) sana fiziksel bir zarar da verebilirlerdi anlatmak istediğim bu.

ancak özellikle belirtmek istiyorum: SANA CEZA YAZILMASI DOĞRU BİR YAKLAŞIM DEĞİL. BU KABUL EDİLEMEZ.

ama bu mağduriyeti de sen çıkartmışsın arkadaş ortaya. ne demek kendi kül tablam? sigara yasağı koyulurken "işletme sahibi içebilir" diye bir izin verilme durumu var mı? yok. sen kül tablanda izmarit yakalatmış mısın? evet. o zaman ceza gayette haklı gerekçe ile yazılmış. (şimdi diğer işletmeler de aynısını yapıyor vs diye savunma geleceksin muhtemelen. herkesin suç işliyor olması kimseye suç işleme hakkı vermez. sen de onları şikayet edebilirsin mesela)

ülkedeki hukukun durumu değil; sana ceza haklı yazıldığı için hukuktan bir sonuç çıkmaz. evet ülkede hukuk leş. bunu bir hukukçu olarak söylüyorum. ama senin bu ufak davanı çözemeyecek boyutta değil hukukun leşliği. siyasi davalarda oluyor o işler. hakkını hukuk önünde aradın diyelim. ne sunacaksın? adamlar adayı ve adada yaşayanlara sinkaflı küfürler ederek aşaladığın yazını çat diye koyacaklar önüne. sigara cezasına itirazında çat diye izmarit dolu kül tablası fotoğrafını koyacaklar önüne. ne cevap vereceksin?

nasıl olsa nickimi bilen yok, sanal ortam edeyim küfürleri gitsin. değil işte o iş öyle.

bak tekrar ediyorum: BELEDİYENİN SANA CEZA YOLUYLA YIPRATMA UYGULAMASINI DOĞRU BULMUYORUM. ben olsam seni dava ederdim, hakaretten tonla tazminatlar ödemeni sağlar, ada halkına da "size hakaret eden adamın parası" diye lokma yapıp dağıtırdım. çünkü sen zaten söylemlerin ile hukuki olarak cezalandırılmayı hak etmişsin. onlar da uzun yolla -mahkeme vs- değil ellerindeki yetkiyle bir güzel o sözlerin bedelini ödetmişler. bir de parti adı vs vermişsin. neyin algısını yaratmaya çalışıyorsun anlayamadım. hani bunlar da o kadar özgürlükçü değil demek istiyorsan valla baya hoş görmüşler seni. akpli belediyede yapsan bu hakaretleri buraya beni linç ettiler/dövdüler diye yazmak zorunda kalırdın.

yazdığın entry'deki üslubuna bakıyorum, kül tablası yakalatmış olmana bakıyorum ve ortada sana haksız yere yazılmış bir ceza göremiyorum.

sen de muhtemelen göremediğin için, hukuki olarak da burada "yırtamayacağını" bildiğin ve/veya bu yönde tavsiyeler bilgiler aldığın için buraya taşıyorsun konuyu.

ne diyelim. geçmiş olsun.

oyle bir entry yazmissin ki orman yerlilerine atesi ve tekerlegi ogreten ustun insan falan zannettim seni. alti ustu bi kafe acmissin, milletle didistigin icin de tutmamis. haklisin haksizsin onu kimse bilemez ama sonucta kaybetmissin. bu kafayla oralarda cok yasayamazsin canim kardesim, yol yakinken kendini de esini de cikar oradan.

goruyoruz ki mikrofasizme burda da destek var. illa girdigin ortama uymalisin, cok goze batmamalisin. bu tasra baskisini yasamayan bilmez, tecrube eksikligi diyelim. ama bazi yorelerde sagduyusu gelismis hakkaniyetli insanlar da soz sahibidir ve bi sekilde duzgun yurur isler. o yuzden sozlerin sert evet ama bu noktaya nasil geldigini tahmin edebiliyorum
benim bi onerim yok sadece gecmis olsun demek istedim

sedat peker

seninki eleştiriyi çok aşmış, onlar kadar olmasa da, kusurun var

ne ara yine faşizme gelmiş

Anlasilmaz

o zaman kilometrenin doğru olup olmadığını anlamanın bir yolu yok?

5664 mesajla. ama onda da adam muayene öncelrinde geri almış olabilir. ki yapıyorlar da

Motorun mekanik yıpranmasından az çok anlayabilirler. Yani 300.000 olan araba 80.000 yapıldıysa doğru bir ekspert anlayabilir bunu.

tanıdıktan araba al

şurada yazmış:

www.wikihow.com

tanıdıktan araba alma. kitler.

hamam. kese. masaj. şok soğuk su ile duş. yüzme havuzu. en son duş.
adabı böyleymiş. denedim güzel oluyor

hamam-sauna-buharOdası-sauna-buharOdası-hamam şeklinde devam et bence, bu süreçte yanında 2 litre su olsun; duşa gerek yok, hamamda zaten duş almış oluyorsun.

ben kendi yaptigimi soyleyeyim, havuz, jakuzi, havuz, buhar odasi, dus.

gezegen olan pluton+

bundan önceki betaydı, yani geçiş kısmı diyebiliriz; son hali buydu ve buna geçiş yapıldı.

Bi nedeni yok her alanda her sektörde tasarımlar değişir. Böylelikle ortama bir hareket kazandırılır. Yani bahsettiğin nedenlerle bir ilgisi yok. Öyle olsa görünüm yine aynı kalır diğer dinamiklerle oynarlardı. Değişim iyidir yani statükocu olmaya gerek yok.

açıkça söyleyeyim, yazılım şirketlerinde de çalıştım, bu ülkedeki şirket sahiplerininin boş durmaya karşı sıkıntıları var, ne kadar gereksiz de olsa, boşa yapıyor da olsan illaki çalışıyor gözükeceksin.

Şimdi bu kanzuk liderliğindeki şirket de birçok yazılımcı işe almıştır, sürekli hata düzelt, belirli noktadan sonra hata da gelmeyince, bu tarz boş işler peşlerinde kovuşturulmuştur.

Sonuç da 2-3 yılda bir değişen tema, 5-6 yılda sil baştan yapılan sözlük, bu böyle uzar gider, hiç düşünmezler tabii google'ın sitesi neden yıllardır aynı, oradaki şimdi hiçbir fonksiyonu olmasa da, "bugün şanslı hissediyorum" butonu neden kalkmıyor.

o neymiş ki? ben hiç öyle bişey duymadım. sözlükte, google'da da yok.

böyle bir espri mi var?

her internette her ortamı çok sık takip eden biriyim ama böyle bir espriyi ilk kez duyuyorum, bu espriden çok bu espriyi yapan insanları merak ettim.

yahu sözlükte görüyorum film başlıklarında.

örnek; eksisozluk.com

hep aynı kullanıcı mı kullanıyor peki? belki kendince öyle bişey yaratmak istemiştir. değilse de bu kadar insan duymamış zaten pek de takılınacak bişey değildir herhalde.

ben de ilk defa duyuyorum ama "her eve imdb kapmanyası" gibi sanırım. yani imdb'siz ev kalmasın hizmeti falan gibi. esprisi o olsa gerek. reklam sloganı yani.

lmgtfy.com gibi belki de.

farklı kullanıcıların kullandığını da gördüm sanırım. film başlıklarında sık sık gezdiğim için, dikkatimi fazla çekmiş anlaşılan.

sabah bu duyuruyu gördüm ama gerçekten bilinen bir şeydir diye cahilliğimi gizleyeyim dedim. favoriye eklediydim :=) ben de duymadım hiç içim ferahladı :D

ben de tam duyuru açacaktım töbe estağfurullahlık bişi oldu sözlüğe diye. yalnız değilsin aynı sorun bende de var.

aynen ben de bu konu ile açılmış başlık bulamayınca sadece bana oldu sandım.

iğğğğğğrenç olmuş yahu lanet olsun

sub-etha butonunu gören var mı beyler?

sub etha yı bulamadım. güzel olmamış

abi bu ne amk ya iyice cildirdi bunlar, amina koymuslar sozlugun igrenc olmus.

gözüm ağrıdı, seveedim; ama belki alışmak gerekir.

Bakamiyorum bile isyannnnnnnnnn

gece modu yapinca biraz daha iyi ama antikten sonra hepsi igrenc

sayfa değiştirme butonu da yok olmuş.

Kanzuk abi sen valla dürüm ye, boşver sözlüğü.

sayfa değiştirme butonu, oylamalar hepsi kaybolmuş, kör ölür badem gözlü olur derler ya o hesap, resmen gözün eski arayüzü arıyor, gözümü aldı. instela'dan farksız olmuş, üstelik işlevsel de değil.

gece modu zorunlu olmalı :(
sıçıp batırmışlar.

darbe olmuş, 28 şubat post-modern darbenin yıl dönümünde olması manidar...

yalnız bir önce ki ucubeden daha iyi olmuş. normal hali göz sikiyor ama gece moduna alınca daha iyi oluyor. cidden subethayı bulalar bi bilgilendirsin şurayı.

birde kimi takip etmeli harbiden çok kötü bir fikir ama favori listene göre çalışıyor herhalde.

iğrenç

arkadaşlar gelmeyin tünelin ucu bombok bi yere çıktı

sayfa numarasını, puanlama butonlarını ve uzun yazıların devamını okuma butonunu bulamadım. nerede yahu bunlar?

not: gece modundayım.

sub-etha yok, oy kullanma butonları yok, sayfa değiştirme butonu yok, yok da yok. yazılar da kocaman; yaşlandılar, gözleri iyi görmüyor diye öyle yaptılar herhalde. olmamış hacı.

Benim normalde de siyah üstüne yeşildi, yazılar değişmiş çok da farklı gelmedi bana.

antik gittiginde sessiz kaldiniz, size mustehak!

antik'ten yenisine geçiliyor diye biz götümüzü yırtarken "modern olun biraz yha" diyenlerin götüne girsin yeni arayüz.
köpek gibi alışacaksınız ipnelerrrrr!!!

sub-etha butonu yok. şimdilik şuradan girilebilinir=> eksisozluk.com

bence bu geçici bi durum. içimden bi ses öyle diyor.

sosyal medyayla ilgili bir işe başvurmuyorsanız ya da o hesaplarınızda spesifik olarak bir şeyi göstermiyorsanız hoş karşılanmaz.

Sebebi neydi ki ?

olmaz

swarm snap twitter tinder okcupid falan eksik kalmış onları da ekle mutlaka.

sosyal medya hesaplarına önem veren müdür/ik varsa zaten onlar bulur bakar size merak etmeyin.

gerek yok bence.

linkedin dışında gereksiz ama yurtdışı iş başvurusu yapılıyorsa facebook olabilir.

Bunu genelde grafik tasarım ya da fotoğrafçılıkla uğraşanlar portfolyo niyetine yapıyor. Öyle bir uğraşınız yoksa yapmayın tabi.

Linkedin bir noktaya kadar güzel durdu CVlerde,şu an da konulabilir ama eskisi kadar etkisi kalmadı bana göre. Diğerleri ise hiç profesyonel değil, yine bana göre.

teslim almayı geciktiremezsiniz, tebligatı yapacak görevli sizi bulamaz ise kapınıza not bırakır, ve tebligatı muhtara bırakır, muhtar almazsa karakola bırakır. Bu durumda siz tebligatı muhtardan alsanız da almasanız da tebligat yapılmış ve yasal süreler başlamış olur, ayrıca tebligatı kabul etmeseniz de tebligat yapılmış ve yine yasal süreler başlamış olur. Sadece tebligat usülüne uygun yapılmaz ise(mesela siz evde yokken komşulara bırakılması gibi) o tebligat geçersiz olur ve sonuçları sizi sorumlu etmez.

Ogrenmeden itibaren 2 ay her halde 1 yil.

Somut örnek vereyim: Tüketici hakem heyeti kararları, postacı eve gelip sizi bulamayınca tekrar hakem heyetine geri götürüyor. Muhtar vs yok yani. Hatta kapıya bildirim de bırakmıyor. Bu durumda tüketici ne zaman kararını teslim alırsa o zaman mı başlayacak itiraz süresi merak ettiğim bu

direk aç oku. öyle kasacak bir kitap değil.

elinin altında bi kalem kağıt olsun ama. bazen takip etmek zorlaşabiliyor.

das kapitali okumak diye bir kitap vardı yanlış hatırlamıyor isem

das kapital'in aciklamalarini iceren kitaplar var.

çok istersen alaatin bilgi'nin kapital hakkında yazılmış kitabı var. kendisi kapital'in ilk türkçe çevirisini yapan adam.

İthaki'den çıkmış, kapital'i okumak isimli büyük bir derleme var. Ne kapitali ne de [çok eleştirilen] Althusser ile Balibar'ın kapital yorumlarını okudum. Ancak, bu iki yorumu da içeren (hatta Althusser'in üstünde yükselen) bu derleme, belki işe yarar.

Onun dışında kapital'in hafif bir kitap olduğunu sanmıyorum, iyi bir ekonomi-politik bilgisi gerektiriyordur muhtemelen. Bir de 3 cildi okuyup grundrisse'yi okumamak olmaz (500-600 sayfalık ve kapital'e giriş gibi bir şey; ancak alıntılandığına çok şahit oldum).

1844 el yazmaları
ücret, fiyat, kar
kapital'e giriş tadında bir kitap ya da david harvey'in videoları
kapital'e başlamadan önce 7. bölüm yeniden-üretim'i okuyun sonra 1. bölümden başlayın derim.

iktisadi terminolojiye hakimsen çok çok çok zorlanmazsın. ama yine de okumasını yapmak kolay değil, hatta okumak için atölyeler falan kuruluyor bazı bazı yerlerde.

ben de okuyorum yaklaşık 1 senedir. Ama roman okur gibi değil, not alarak ve istediğim bölümleri seçerek. başucu kitabı gibi düşün :) daha rahat oluyor.

das kapital'in manga olan versiyonu var, onu oku, çok eğlecenli.

Discovery için sanıyorum, ben hem kendime hem arkadaşlarıma çözüyorum, kendim 45 çözdüm sonra arkadaşlarıma 60 pompaladım. Hepsini yetiştirmeni istemiyorlar zaten rahat ol.

ben de bu tarz sınavlara girip yetiştirememiştim ama yetiştiren insanlar da oluyordur diye tahmin ediyorum.

@skulldragon
evet discovery. 30 soruya anca ulaşabildim. ondan bile emin değilim gerçi sistem kapattı kendini süre bitince. başka işlere bakayım ben umutlanmadan bence?

neymiş bu test linki falan var mıdır?

@kidlazer
hayır, kişiye özel bir şifre gönderiliyor. testi çözdükten sonra da cevaplara bakamıyorsunuz.
işe alım sürecinde gerçekleştiriyor bazı firmalar.

genel yetenek testinde eleme olduğunu bile sanmıyorum ben açıkcası, zira bu aşamadan sonra 6-7 tane daha 6 ay sürecek sınav ve mülakatlara gireceksin. Oralarda elenmek daha muhtemel geliyor bana. Gene böyle testler gelirse cüzi bir ücret karşılığı yapıyorum ben tanıdıklara, yeşillendirebilirsin.

bi arkadaş (bak bi arkadaş diyorum) bi firmanın yaptığı buna benzer 15 dakikalık ve 50 soruluk bir teste girmişti. 12 dakkada bitirip ik'cı ablanın önüne koyunca, abla baya bi şaşırmış; 48 doğru haberi ulaştırılan firma genel müdürü gelip arkadaşla tanışmak istemişti.

hey gidi hey.

bildiğim kadarıyla iş analistinin kod yazmayla hiç alakası yok, adından da belli, analiz yapıyor, dökümantasyon hazırlıyor. iyice cahil olursa iş yürümez tabi.

yazılım geliştirici nasıl yapacağını biliyor ama ne yapacağını bilmiyor. ne yapacağını da iş analisti hazırlıyor işte.

bi de komik şey koyayım.

projectcartoon.com

anaaa bende mis okuyom kenks
benim dışımda okuyan insanlarda varmış nasıl mutlu oldum anlatamam

@eksimeksi evet hem de Türkiye'nin bir ucunda

Mis mezunu da var :D

Uml ogren oncelikle(muhtemelen derslerinden birinin konusudur), genel olarak okulda ogrendigin hemen her sey isine yarayabilir. Is analistligi icin ekstra ahim sahim bir sey bilmeye gerek yok baslangicta. Field learning yapilir genelde. Kucuk projelerden buyuklere dogru kayarsin.

analist var analist var :D
işini iyi yapmak , başarılı olmak istiyorsan yazılım bilmesem de olur diyemezsin
teknik anlamda iyi eğit kendini , analiz yaparken bir sistem kuracaksın ,
bu sistemin çalışırlığı senin teknik bilgine dayanacak .
hangi teknolojiyi kullanacağını bilmeden , veri yapısı hakkında bilgin olmadan ,SOA nedir bilmeden analiz yaparsan çok ilerleyebileceğini sanmıyorum.

yazılım mühendisliği konusunda 2-3 tane ders al, en azından süreçlere hakim olursun. Mezuniyetten sonra endüstri mühendisliği alanında yüksek lisans da yapabilirsin.

cok iyi UML bil, yazilimci ile en iyi bu dil ile konusabilirsin. Zaten UML ögrenirken her bir digram sana bakis acisi konusunda yardimci olacaktir. Use Case diagram ile kullanici aksiyon tarafindan bakip, Entity Relationship diagram ile datanin yazilim tarafinada abstract yönünü birbiri ile iliskilerini göreceksin. Network diagram ile network sistemi, Sequence diagram ile de zaman düzlemi icinde modelleme yaparsin. Analist olarak senin birseyi yapmaktan cok farkli cözümlerin karsilastirilmasi, birbirlerine avantaji dezavantajina hakim olman gerekli. ve kararlarini yazilim mühendisi ile birlikte modelleyip yazilimciya aktarman gerekli. Ama elbette ne kadar yazilim bilirsen daha hakim olursun, diger tarafta analiz yaptigin isi/sektörü ne kadar bilirsen o kadar iyi modellersin.

UML diagram tipleri saymakla bitmez ama önemlileri bunlar: creately.com

Kaynağın açık ve ortada olması değiştirebileceğiniz anlamına gelmiyor. Lisans'a bağlı olarak değiştirme hakkınız olmayabilir.

Yine lisansa göre değişiklik yapabilir ama dağıtamayabilirsiniz, anlamı google play'ye yükleyemezsiniz, sadece kendi telefonunuzda çalıştırabilirsiniz.


Yine lisans'a bağlı olarak değişiklik yapıp dağıtabilir ama reklam/satış/abonelik vb. yollar ile para kazanamayabilirsiniz.

Yine lisans'a bağlı olarak para da kazanabilirsiniz ama uygulama içinde eski yazarını belirtmek zorunda olabilirsiniz.

Yine değişiklik yapabilir, dağıtabilir ve para kazanabilirsiniz ama sizden istendiği taktirde yazdığınız kodu (tamamını) vermek zorunda kalabilirsiniz.


Dolayısı ile sorduğunuz sorunun cevabı Lisans sözleşmesine göre değişmekte. Sizin yazdığınız kodun lisansı ile kullandığınız tüm jar'ların lisansının uyumlu olması gerekiyor.

lisansına bakın, lisans türüne göre dediğiniz işlemleri yapmak için ya da belirli koşullarda yapmak için hakkınız olabiliyor.

makarna, omlet, tavuk ızgara, tost, pilav

Paran olduğu zaman et sote, paran olmadığı zaman tavuk sote.

www.youtube.com

köfte ve hellim peyniri, tavada; önceden dolaba köfte stokla; yemek için 10-15 dakikada ikisini de tavada pişire bilirsin.

hazır mantı alıp makarna gibi pişir.

donmuş lazanya.

iki günde bir soruluyor eski duyurulara bakabilirsin

iki günde bir soruluyor eski duyurulara bakabilirsin

hayir, sadece aciliste "telefonun rootlu, ona gore" diyorlar.

bankalar tavsiye etmiyor güvenlik açısında rootlu telefon kullanmayı.
uygulamaların çalışmasında bir sıkıntı yok tabii; fakat hesap güvenliği elden gidiyormuş diyorlar.

root'dan sonra güvenlik sorumluluğu sende oluyor.

rootlu telefonda kullanılmamalı mı gerçekten peki? risk büyük mü?

güvenlik kavramıyla ne kadar haşır neşir olduğuna bağlı. ben telefonun üzerinde gelen yazılıma güvenmem, yüzde yüz açık kaynak, kodu inceleyebileceğim yazılım kullanmak zorunda hissederim kendimi. kodla vs ile pek haşır neşir olmayan insan için ise tersi daha güvenilirdir daha büyük bir grup tarafından kullanıldığı ve görece bazı meta kaynaklı hesap sorma olasılıklarından dolayı.

paramın olduğu hesabı transferlere kapattım ben öyle kullanıyorum. riskli iş. kredi kartım yok.

bence sorun olmaz. gezecekleri yerler mümkünse yol üstü mü olsun yoksa yoldan çok alakasız da olabilir mi? türkiye çok geniş bir coğrafyaya sahip.

Cizre

Asıl gitmek istedikler urfa da yol üstü de olabilir. Veya farklı yerler. 10 martta istanbula geleckler. yani vakitleri var.

Halfeti olabilir yol üstünde.

urfa'da göbekli tepe.

dünyanın en eski tapınağıdır.

Nemrut'a gidebilirler. Doğa turu falan seviyorlarsa ve araba kullanabiliyorlarsa Munzur vadisi milli parkını gezebilirler en.wikipedia.org Mardin'de merkeze ve midyat'a gidebilirler.

şu aralar o bölge mantıklı mı bilemedim, kapadokya falan gezsinler.

nasıl bir şey olacak tam anlamadım. yol boyunca gezilerek gidilebilir. istanbul çıkışlı bursa-eskişehir-ürgüp-mersin-adana urfa yapılabilir.

bu şehirlerden mersin ve adana yı bilmesemde hepsinde gezilecek görülecek yerler vardır.

dönerkende. maraş-kayseri-ankara şeklinde bir güzergah kullanılarak oralarda gezilebilr.

dediğim gibi ülke coğrafi olarak çok büyük. daha bunun karadenizi egesi doğu anadolusu var. sizin güzergahtan böyle bir şey çıkabilir.

yol üzerinde mi bilmiyorum ama urfa'dan önce kapadokya olabilir. hatay olabilir urfa'ya yakın.

halfeti +1
nemrut +1 ama martta yolu açılmış olur mu bilmiyorum. nemrut için gerekirse msj at adıyamandaki turun numarasını vereyim arabayla çıkmaya kalkmayın. bölgedeki diğer tarihi yerleri de gezdiriyor.
göbeklitepe +1

the last airbender

izlemiştim önceden de çok kötü film be :(

yüzüklerin efendisi

Transformers serisi

Narnia serisi :)

açlık oyunları, labirent.

İzlemedim ama beğenenler vardı.
Pan filmi. Harry potter' ın yaraticilarindandi hatta.

the last airbender animesini izleyeceksin.

-akıllı telefon kullanıyorsan nike running uygulaması indir, hem kayıt altında tutmak hem de motivasyon artırması için harika olur.

-sakatlanmalara karşı iyi bir koşu ayakkabısı edin.

Kol bandı al bi tane. Telefonunu koyarsın. Muzık dinlersin.

Theos önerdiğin bir marka var mı yoksa farketmez mi?
Kol bandını ilk kez duydum bakıyım hemen.

ayağına göre ayakkabı al yoksa ciddi sakatlık riski var

Her gün mümkün olmayabilir okulum var kursum var ama elimden geleni yapacağım. Kıyafet için ne dersiniz?

decathlon iyidir
çok fazla para harcamana gerek yok. zaten koşuda iyileştikçe zamanla eksiklerini fark edip alırsın

güncel olarak nike air pegasus+ 30 kullanıyorum memnunum, her nanede olduğu gibi bunda da işin sonu yok elbet ama bizim gibi amatör koşucular için yeterli bir ayakkabı.

runner's world dergisinde güzel öneriler oluyor, ona da bakabilirsin.

Çok sağ olun hepsine bakıyorum ve burayı seviyorum :)

koşma, yürü; insan anatomisi koşmaya değil yürümeye daha uygundur. Hem terlemezsin, yorucu olmaz, her gün yapabilirsin; hem de yağ yakma olarak da başarılıdır.

yastık adam gibi oyun yok ne zamandır. belki bernarda alba'nın evi, oyunculuk olarak ona yaklaşabilir.

Kuaförde bir gün-kesinlikle önermem,devlet tiyatrosunda oynanmasına bile şaşırdığım bir oyundu fikrimce.
Grönholm methodu +1

Gronholm metodu

Gronholm metodu+1 ve shekspir zorda

Bir de kontrabasi begenmedim pek. Nese dert ask cok guzel.

macbeth ve grönholm metoduna bayıldım ben.

Tatbikat sahnesinin oyunlarını sevebilirsiniz.

yastık adam kadar iyi bir oyun yok, benim için de top nokta oradadır, belki biraz daha para verip, e. beşikçiğlu'nun "bir delinin hatıra defteri"ine gidebilirsin.

olmadı: bernarda alba'nın evi, macbeth güzel, bir de macunköy'deki sahnelerde oynayanını bulabilirseniz "hayvan çiftliği".

grönholm metodu'na aldık bakalım bilet :) teşekkürler herkese.

yeni prömiyer yapan çamaşırhane'ye de güzel diollaa
göz-kap'a da gidilebilir.

ben de aynısını düşündüm dün. bu kadar yas tutulacak bir yerse neden kapandı ki diye. abartı buldum reklam kokuyor.

35 milyon yatırım yapılan deli gibi satış yapan yer kapanınca insanlar şok oldu tabi.
ekşi sozluk bir gün acılmasa şaşırmaz mısın onun gibi.

kar ettiği yoktu zaten, deli satış vardı ama kar etmiyordu.

demin daha önce orda çalışmış birinin "niye kapandı" yazısını okudum. çok hızlı büyümüş de ondanmışmış.
reklam stratejisi olduğuna ihtimal vermiyorum ama. 35 milyon dolarlık yatırımı durduk yere kapatan bir girişimci "ben bu işi beceremiyorum" demiş oluyor piyasaya. aklıma başka mantıklı bir şey gelmiyor.

yani satabilirdi, devredebilirdi, bağışlayabilirdi; bunların hiçbirini yapmayıp çöpe atmak mantıklı değil. Bir plan var gibi, göreceğiz bakalım.

soylentiler

1- aslanoba'ya finansal bilgiler yanlis aksettirilmis. ( su kadar urun sattin filan derken yalan soylenmis sanirim )

2- bir anca cok buyuk bir yatirimla girildigi icin operasyonel olarak oturamamislar.

baska varsa da aklima gelmedi simdi.

Fazla abartmışlar
Tarladaki eleman bile maaşlı. Organik kısmı hikaye, bu sektöre girersen organik diye bir şeyin olmadığını görürsün. Aslanoba bunu 35 milyon dolarla öğrendi

"satabilirdi, devredebilirdi, bağışlayabilirdi" hayır batan şeyi satamazsın.
e-ticarette böyle bişey yok, zaten piyasada o kadar çok şirket kapandı ki haberiniz yok hiç birinden. bu biraz medyatik oldugu için cok haber oldu, sırf benim içinde bulundugum 4-5 firma kapandı hiç haber olmadı. patron geliyor hadi siktirin gidin diyor kapanıyor şirketler

o yazıları da okudum hepsi saçmalıktan ibaret, biri seo yapamadı ondan battı falan yazmış götümle güldüm. web tarafında olanlar işe at gözlüğüyle bakıyor, sanıyor ki ürün satsa olay bitecek siteye adam girse yeter.
ben operasyon tarafındayım günlük işi görseniz ayrıntıları öğrenseniz kafayı yersiniz

sozlukte gorene kadar bir kere bil duymadigim bir yerdi. beni esas sasirtan bu oldu.

ben de siteyi kapanınca duydum, bu nedenle seo veya marketing olayında başarılı olmadıklarını düşünüyorum. ancak başarılı olsaydılar da kapanmazdı demek iddialı olur zira operasyonel verimlilik çok kötüyse ve alternatif üretemedilerse doğaldır.

medium.com

anladığım kadarıyla piyasada tutunmak için bol hediyeli, az karlı çalışmışlar, kullanıcıları genelde mutluymuş. ama kar edemediklerinden gümlemişler.

ayrıca burası türkiye, organik falan inanmayın. para eden herşeyde hile yapar bizim vatandaşımız. gidin ne varsa en ucuzunu alın.

Sevinirim.

Eh. ama gereksiz bi hediye olur bence ?

ne anlamda gereksiz

sevinirim, mesela ben de şu geleceğe dönüşteki delorean'A hayranım, biri model olanını hediye etse çok sevinirim.

sevinirim, mesela ben de şu geleceğe dönüşteki delorean'a hayranım, biri model olanını doğum günümde hediye etti çok sevindim

hayır. model araba sevmem napıcam onu.

Bir gunluk kiralamasini yapsa daha iyi olur.

Benim için bazı şeylere sahip olmamak daha güzel. Bunlardan biri de küçükken hayran olduğum şeyler. Güncel olanla kıyaslayıp büyüsü bozulsun istemiyorum galiba.

heralde. ama tirt bi model olmasın. tırttan kastım 60 70 tl'yede var 300e de.
60lıklar tırt oluyor.

75 liraymış. şu www.sahibinden.com bunu zor veriyorum 300 lira aylık param nerdeyse :(

Ahahaa aynisi yilbasi hediyelesmesinde geldi hem de eksiduyurudan.

Cevap; evet sevinirim

Çok kötü hediye. Üzer hatta.

bana birisi hayran olduğum bmw m3 maketi hediye etse hoşuma gitmez.

ayrıldığında ne yapacaksın, bmw'yi geri mi isteyeceksin? e ayıp olmaz mı?

kendi adıma, sevinirim.

Niye geri isteyeyim ya ne alaka

neden sevinmeyeyim? iyi maksatla verilmiş mutsuz eden hediye var mı?

al mektuplarını, ver mektuplarımı hesabı. ay aman ne bileyim :/

neden gerçeğini alacak güçte bir yakınım yok diye üzülürüm (tamam sustum çünkü erkek değilim:)

alma alma. ben üzülürüm ne öyle ya. gerçeğini alamazsın al maketiyle oyna gibi. no no no.

kişiden kişiye değişiklik gösterir. tamamen göreceli. aracı olan birine modelini almak hoş olsa da egosu tavan yapmış ve aracı olmayan birine bu modeli hediye etmek hakaret olarak algılanabilir. şahsen aracım olmasa ve sevdiğim aracın modeli eşim tarafından bana hediye edilmiş olsa hakaret olarak algılardım.

iade et. 100 lira 100 liradır

teknosa'nin internet sitesinden aldiysaniz mesafeli satış sözleşmesinden dolayi iade etme hakkiniz var, magazasindan aldiysaniz ve kullandiysaniz urunu gelri almalari magazanin insiyatifinde.

Iade et durma hic.

internetten almıştım. bugün dışarı çıktığımda bir şubelerine gidip sorarım bakalım süreç nasıl işliyormuş.

bildiğim kadarıyla cep telefonunda iade kabul edilmiyor (hat takılmış ise) En güzeli mağaza ile veya müşteri hizmetleri ile görüşmek bence. müşteri hizmetleri değişebilir iade alınabilir derse en azından kayıt altında olur ve mağaza çakallık yapamaz.

bir de bimex ten bak derim. genelde teknosa ya göre daha ucuz, vatanla aynı fiyatta oluyor. bir de ek olarak bipara veriyor %5-10 u civarında . hediye çeki olarak kullanıyorsunuz.


EDIT: internetten alınan ürünlerde 7-14 gün içinde koşulsuz iade olması lazım.

cep telefonlarının iadesinde özel bir durum yok, iade edebilirsin, ama ilk önce ihbarname çek 14 gün içinde, bunu da ptt ile posta şeklinde göndererek yapabilirsin, bunu yapmaz isen sorun çıkardıklarında elinde bir belge olmaması başını ağrıtabilir, para iade süreci en iyimser 15 gün sürer, bu arada vatan'daki fiyat güncellenebilir, onun için şimdi vatandan alıp sonra iade sürecini başlat.

bugün vatanda 100 lira ucuzdur, oradan alırsın 3 gün sonra x mağaza kampanya yapar vatanın da 50-100 lira altına satar. teknolojinin olayı bu. o yüzden almadan önce deli gibi araştırıyor zaten. aldıktan sonra ben olsam uğraşmazdım..

Herkese teşekkürler. Aslında önce Bimeks'ten alacaktım en uygun fiyat oradaydı ama akşam eve gelip almaya çalıştığımda fiyat artmıştı ve ben de ücretsiz kargo seçeneği de olduğundan Teknosa'dan almıştım. Şubeyle görüştüm ancak bilgileri olmadığını sağlıklı bilgi için müşteri hizmetlerini aramam gerektiğin söylediler onlar da. Ancak anladığım kadarıyla süreç biraz uzun sürüyor, bu yüzden hiç uğraşmak istemiyorum açıkçası.

şimdi baktım Vatan da tekrar aynı fiyata çıkarmış zaten.

70 e alırım

(bkz: donanımhaber ölücüsü detected)

en ucuzu 250 lira, 1000 liraya kadar yükseliyor. Tam modelini internetten ararsan direkt google'da bile fiyatı çıkıyor.

80'e alırım.

Helalinden 100 kayme çalışır

bu kulaklık iyice ayağa düştü. şirket bence kötü bi strateji izledi.
laptopların yanında hediye verdiler. bir dünya insan (duyurudan da bir çok kişi) satmaya çalıştı. orjinali 700 mü neymiş satarken "500 e bırakırım kutusu açılmamış" diyor.
e sana 500 lira indirim yapıyorlar mı laptop'un yanında o kulaklığı almak istemesen?

ürünün piyasa değeri diye bişi pek kalmadı benim anladığım.

@jalal
@gezegen olan pluton
@hasmetizm 2046

güldürdünüz arkadaşlar, az-çok bu markanın o kadar düşük bir bedeli olmayacağını biliyorum.

normal tanıma göre şuç ve kanıt olarak sayılmaması lazım ama kanıtlanması mümkün olmayan olaylarda kanıt teşkil edebiliyor, mahkemelerde bu yönde çok karar var, suç olacağını sanmıyorum ama yine de benzer örnekleri incele.

önceden söylemen iyi olur.
hep onlar daha iyi hizmet verebilmek icin kaydedecek değil. birazda bizim daha iyi hizmet almamiz icin kaydetmemiz lazım.

telefonu açar açmaz "sizlerden daha iyi hizmet alabilmek için görüşmemiz kayıt altına alınmaktadır" de. ne olur ne olmaz

e onlar zaten kaydetmiyor mu?

@prompter
silahlar eşit olsun. maksat psikolojik etki vermek.

suç olan ve delil olarak sayılmayan kısım görüşme kaydının gizli yapılması.

bir mağazaya girdiğinizde "mağazamız 24 saat güvenlik kameralarıyla hede hödö" yazmasının nedeni de, "görüşmelerimiz kalite standartları gereği kaydedilmektedir" uyarısının nedeni de sadece "bak ben seni kaydediyorum, bu iş gizli değil, haberin olsun" demektir. gizli kaydedersen delil olmayacağı gibi, suçlu duruma düşersin, benim özel görüşmemi kaydetti diye.

aynen sen de görüşmelerimizi kaydediyorum de, bu dediğini de kaydet, suç falan olmaz o zaman. suç olan şey gizli kayıt almak.

Ben koymuyorum resim. BAyağı yerden de çağırdılar attığım CV mi. sektörle alakalı olabilir belki. Bende projeler kısmı var. Özeti hiç dymadım. Mail olarak atarken cv mi, öçnyazı yazıyorum. ORda özetliyorum dediğin şeyleri .şurda staj şu işte.

türkiyedeyse koy derim. avrupada bazen özellikle resim upload ettiriyorlar bazı durumlarda. zararı yok koy gitsin.

cv'de fotoğraf olayı normalde doğrudan ayrımcılık olduğu için yurt dışında özellikle koyulmuyor. ama güzel ülkemizde pek çok ik'cı eğer çok dolu/uygun vs değilse fotoğraf olmayan cv'yi iplemiyor. bunun muhabbeti daha önce burada da geçti. bi ik'cı, doğru değil ama ben de dikkate almıyorum fotoğrafsız olanları demişti...

özet kısmıyla ilgili net bilgim yok.

normalde koymamak gerekir, abd'de fotoğraflı cv'lere iyi gözle bakmazlar, doğrusu da budur zaten, ama bizim saçma gösterişi seven ülkemiz farklı düşünebiliyor, ben koymuyorum, patron olsam fotoğraf koymayanlara öncelik veririm, bu jenerasyon gösterişi seviyor işte, ne yapabilirsin, koyup koymama sana kalmış.

özet kısmı öz geçmiş diye bir paragrafta yazılabilir, olur sorun değil.

yurtdışı diye genellemeyin. sadece amerikada konmasına şiddetle karşı çıkılıyor cinsel ayrımcılıkta bulunmamak için. tekrarlıyorum avrupada çokca aranan bi kriterdir ve almanyada çoğu firma sistemlerine ayrıca foto yüklemenizi isterler.

Yurumek

düz yolda bisikletin etkisi çok az olur. ben olsam bisikletle gidip gelirdim zevkli olması açısından. 15 kilo için de salona git.

Yürü. Bisiklet olayı tırt.

Bisikletin alt bedeni kalinlastirabilmesi icin uzun zaman yapma lazim. Kas yapmak o kadar olsa erkekler spor salonlarinda ugrasmaz bu kadar bisikletle bacak yaparlardi hemen.
Yurumek iyidir ama ideal kilona ne kadar yakinsan, o kadar zor kilo verirsin yuruyerek. Alt bolgen icin bisiklet diyorum ben.

muhtemelen hayatınızda hiç 20 km bisiklet sürmediniz :) çok yorucu olur.

yürüyebildiğiniz kadar yürüyün..

önce yürü sonra bisikletle destekle

hangisini seviyosan onu yap
kalori yakmada merdiven çıkma>bisiklet>yürüme

Yürüyüş, koşu ve bisiklet arasında bacaklarıma etkisini(sıkılaşma) tek hissettiğim bisiklet oldu benim.
1,5 saat yürüyüş, yürümeyi seviyorsanız keyifli bile olacaktır sizin için.
ama 20 km. bisiklet çok daha iyi, gözünüzde büyümesin sakın, takarsınız kulaklığınızı, yorulursanız kenara çeker bi' kahve içersiniz, mis gibi.
Ben oyumu bisikletten yana kullanıyorum.

yürü

bisiklet ama alıştırarak başla yoksa yolda kaliverirsin :)
daha doğrusu bisiklet ile daha çabuk sonuç alırsın.
öyle kalınlaşma vs olmaz çok uzun süreler kullanman lazım onun icin.

bisiklet zaman için de en güzeli daha çabuk gidip gelirsin. ayrıca ben de sıkılaşma olarak faydasını gördüm. kalın bacaklı bisikletçi hiç görmedim bu arada.

"bisiklet alt bedeni daha da kalınlaştırır", "squat götü büyütür" gibi saçma sapan bir inanış, tv'lerde bisikletçilerin vücutlarına bak, bir anormallik var mı, tabii ki bacak kasları diğer kaslardan daha gelişkindir ama bu anatomik bir bozukluğa yol açmaz ki her gün yapacağın 40 km ile birazcık kas oluşturmak için en az 5 yıl her gün devam etmen gerekir. Kas yapmak o kadar kolay iş değil.

bu devirde zaman değerli, Bisiklet++

fazla kilolar direkt dizlere, eklem yerlerine baskı yapar diye düşünüyorum. yürüyüş bunu daha da tetikler ve menisküs seni zorlamaya başlar. bacak ve kalça için en mantıklısı bence bisiklet veya yüzme derim ben.

10 km yürüyüş ve 20 km bisiklet ilk aşamada biraz fazla gibi. ayrıca 10 km yürüyüp işe gidince pert olmuş olursun muhtemelen :)

yav hepsini geçtim amacı sadece kilo vermek ya da form tutmak olan, normalde sporla pek arası olmayan insanlar kendilerine neden böyle uçuk hedefler koyuyor? 10 km yürümek ne, 20 km bisiklet ne? maraton mu koşacaksınız, tour de france'a mı katılacaksınız? yav adam gibi beslenip 3 litre su için, günde 1-2 saat egzersiz yapın işte yürüyo musunuz bisiklete mi biniyosunuz ip mi atlıyosunuz zamanla forma girersiniz zaten. günde 60 km bisiklet sürünce ertesi gün 15 kilo birden vermiyosunuz ki.

hayır yani cidden anlamıyorum bu alanda kendini geliştirmek istemeyen birisi günde neden 20 km bisiklet sürer, mantığı nedir yani? 5 sür, 10 sür tamam da 20km bisiklet ne yav? maratoncu musunuz, bisikletçi misiniz siz kardeşim 10 kilometre niye yürüyosunuz, 50 kilometre niye koşuyosunuz?

bencede yuruyun. eger ise yaramazsa bisikletli versiyona gecin.

ama sehir icinde 20 kilometre bisikletle biraz sorun olur gibi geliyor. tehlikeli sanki -ne yazik ki.

Yürüyüşle kendini bir iki hafta aç, sonra bisiklete geç.

ne iş yansın ne kebap.
bi gün sabah bisikletle gidin, akşam bisikleti işyerinde bırakıp yürüyerek dönün. ertesi gün sabah yürüyerek gidin akşam bisikletle dönün. böylece her gün hem yürümüş hem de bisiklete binmiş olursunuz. ehheiehei ne kadan da zekiyim. tabi her gün bu performansa dayanabilirseniz.

doktor diye bişey icat edildi çok süper.

evet farklı şekilde.

kenacort

sürekli ağzını temiz tut, günde 3-4 kere diş fırçala ve ağızını karbonatlı ve sirkeli su ile de sık sık çalkala, genelde 3-4 günde geçiyor, ağız her ne kadar nemli olsa da tükürük sayesinde çok daha sterildir ve ağız yaraları daha çabuk iyileşir.

Ağzımda yara var demedim ki ne sordum ne anlamışsınız.

Derinin katlarindaki kabugu olusturan katman agiz icinde yok sadece mukoza var. Agiz ici epitel dokusu surekli yigilip kabuk gorevi goruyor. Bakteriler normal flora bakteri ise patojen degildir ama yine de gargara ile temiz bakiliyor kicabuk iyilessin.

vücudun her yerinde bakteriler var. steril bölgelerimiz cok az. bakterilerle bir alakasi yok olayin yani. bu nedir niyedir diye kimseye sormadim, bir derste de dogal olarak kimse anlatmadi ama deri ile mukozanin hücre yapilari tamamen farkli. dolayisiyla iyilesme surecleri de tamamen farkli oluyor.

ağız içi yaram olduğunda tuzlu suyla gargara yapıyorum ben. bi de yaranın üstüne tuz basıyorum. tuzun yakıcı etkisiyle yara kendini toparlıyor hemen.

adaçayı gargarası da iyidir. antiseptik olarak. farenjit de bi çok bitkisel ve kimi kimyasal ilaçtan daha etkili bi dokunuşu var boğaza.

kesinlikle bir seyler degismistir. hicbir sey degismese su seviyen degismistir. dogal olarak yagdan biraz azalma olmustur.

p90x tarzi bir sey mi yapiyorsunuz? eger yapmiyorsaniz fiziken buna musait gibisiniz. deneyebilirsiniz.

kac ogun yemek yiyosun? bilgi vermemissinki...

Sabah en geç 11 kahvaltı, akşam en geç 8 akşam yemeği. Su olayı tamam boş içiyorum. Akşamları veya arada açlık hissedersem ceviz.

Ogunlerini arttirmadan kilo veremezsin. Versende bu yaniltici olur. Kaslardan verirsin. Fazla ogun metabolizmayi hizlandirir. 5-6 ogun protein agirlikli az carb diyeti yaparsan yaninada sporu eklersen 1 ayda 5 kilo yag vermeyi vaad ediyorum sana..

Çok benzer bir durum bende de olmuştu. Vegan olmadan önce Dukan diyeti denedim bir hafta kadar, 81 kiloydum ve öylece kaldım. Sonra vazgeçtim, birkaç ay sonra vegan da olunca kilom şimdi 85'e kadar çıktı. Benim de boyum 185 ve birkaç yıl önce olduğum gibi 74 kilo olmak istiyorum. Artık diyetisyene gitmeye karar verdim. Sanırım başka çarem yok!

tartidaki kilo ayni da, aynadaki görüntü de mi ayni? onda da degisiklik yoksa bir aydir spor diye yaptigin sey cok tirt olabilir.
haftada kac gün, ne kadar, nasil bir "spor" yaptin?

günde 1 saat yürü. ama her gün.

gündü kaç kalori aldığın önemli sonuçta
bir de tirod vs baktır istersen genel bir

Kıyafetlerin nasıl peki eskisi gibi mi oluyor ?

senin ilacın focus t25. yemeni içmeni düzenle abartmadan ve temiz beslenmeye çalış. yaklaşık 3 litre suyunu içmeyi unutma ve 100 gün sürecek bu programı uygula. 85 kiloya indiğinde tekrar görüşelim :)

bence diyet konusunda yeterli disiplin göstermiyorsundur, yediklerinin günlüğünü tut, tutarsızlıkları sen de fark edersin böylece. şeker ve ekmeği azaltmak nedir mesela, günde 2 ekmekten 1 ekmeğe düşmek midir, sorunun burada bence, bu tip yiyecekleri toptan kesmen lazım, spora çok güvenme kilo verme işinde o sadece yardımcı öğe ana öğe yediklerin.

Toplam tükettiğin miktar önemli olan. Spor da yapmalısın.

istanbul şartlarında minimum 150 kaat diyerek tahmin hakkımı kullanırım.

20 bin falan tutar

2 yıl önce 180 metrekare eve parke, duvar kağıdı yapıldı. banyonun ve tuvaletin mermeri yenilendi. 10 bin tl tuttu.

150-250 arası oynar. malzeme kalitesine, müteahhitin sizi kazıklayıp kazıklamamasına bağlı olarak.

yalıtım malıtım derken 200'den aşağı çıkması pek muhtemel değil.

20 falan diyenler neye gore salliyor bilmiyorum. dedigin seylerin sadece malzemesinin ceyregini bile 20 bine alamazsin.

4 katli villa... 1 mutfak yapilacak ful dolaplar vs. 3 tuvalet 2 banyo sifirdan yapilacak... 4 kata ful parke. izolasyon, ful elektrik... Dekorasyonla alakali bir sey yok esyalari sonra ustune alacaksin.

Dedigin seylere bakilirsa, 125-150bin ile baslar diye dusunuyorum. Tabii gormeden nokta atisi cok zor ama 100den asagi olmaz, 250ye kadar yolu var. Bir iki muteahhitin gorup fiyat cekmesi lazim.

tahminen 100B+ lira gib bir şey tutar malzeme kalitesi artırır.

Daire tadilati bize 0.75 bintl/m^2 civarina malolmustu. Ev icten de yalitim yapilacak ve hersey iyisinden secilecek sekilde.

www.armut.com a gir işi fotoğraflarıyla yükle teklif topla. işe yarayabilir.

yaptırdığınız şehre bağlı ama evin metrekaresi fazla, küçük evlerde 20-25 bine halledenler var, tabi herkese dediği parayı vermiyorlar pazarlığa da bağlı. paranın çok olduğunu gören esnaf masrafı şişirebiliyor. dayım geçende yaptırdı 120 metrekare vardır ,25 - 30 bin arası masrafı oldu. gayet de oldu ev.
sizin ev için 25 binin yetmeyeceği kanaatindeyim ben de.

min 200k

biz 110 m2 evi 45-55 bine yaptık.. mutfak sadece 15 bin tuttu ama öyle diyim.
aklına ne geliyorsa en baştan sıfırdan yapıldı.

en fazla tuvalet banyo ve tabiki mutfak tuttu.
ve size tavsiyem herşeyi en baştan yapıyorsanız tüm tesisatı elden geçirin yeniden yaptırın sonradan sıkıntı yaşarsınız.
zor bir süreç saçlarınız beyazlayacak..

biz bir ustaya biraz para kaptırdık bu süreçte küçük çapta dolandırıldık.. o yüzden çok dikkatli olun kolay gelsin.

en az 200.000 diyorum.

bodrum'da 100 mertekare iç mekan, 50 metrekare de avlusu olan evimizin:

- avlusunun bir kısmını (10 metrekare) kapatıp içeri almak ve orayı mutfak yapmak (burada kalıp, demir, beton vs işin içine girdiği için biraz maliyetli oldu, tadilat değil inşaat oldu o kısım)
- eski mutfağın etrafını tuğla ile örüp oda yapmak
- evin tüm iç ve dış seramiklerinin değişmesi (yerler komple seramik)
- tek banyosunun eski fayanslarının kırılıp, komple tesisat + fayans + vitrifiyelerinin değişmesi
- yeni mutfak yapılması
- komple iç dış sıva ve boya
- yeni elektrik tesisatı
- yeni su tesisatı + depo + hidrofor

tadilatı 50.000 lira tuttu. kapılar pencereler değişmedi. sizde kapı pencere var. ev iki katı ve banyo tuvalet sayısı fazla.

hatta ek bilgi olsun diye söyleyeyim, biz ilk anlaştığımızda dış sıva ve banyo değişmeyecekti, tutarımız 40.000 lira idi. dış sıva ve yalıtım eklendi, 5000 lira sırf o tuttu. banyonun fayanslarının kırılıp, tesiatın yenilenip, sıvanıp yeniden döşenmesi işçiliğiyle birlikte 3000. duşakabin, klozet, lavabo falan ile birlikte o da 5000 yaptı, 50.000'i buldu. daha da bitmedi. ufak tefek şeyler çıkacak illa. mesela daha elektrik düğmeleri prizler alınacak, tavan armatürleri, vs.

200-250 civarı diyorum bende

Depresyon falan olmasın?

Bir kan testi yaptırıp B12-B6 değerlerinize baktırsanız? Vücuda az alınıyor olabilir, alınıyorsa bile yeterli emilim sağlanmıyor olabilir. Epey etkiliyor.

lodos! bir de karbonmonoksit zehirlenmelerine dikkat edin.

herhangi bir sorumluluğun var mı? yapman gereken ama yapmak istemediğin bir iş gibi mesela?

Demir eksikliği de olabilir. Bende de aynı sorun vardı. Kan tahlilinden sonra ilaç kullanmaya başladım, düzeldi şimdi.

@animus bilmiyorum belki şu kış depresyonu dedikleri şey olabilir, soğukta dışarıda olmaktan nefret ediyorum, yazın şort-tshirt, açık pencere rahatlığını özlüyorum, soğuk havadan dolayı spor yapmak, duş almak da çok zahmetli geliyor havalar ısınınca bir şeylerin değişeceğini düşünüyorum.

@animus şu an için yok ama 1-2 ay önceye kadar vardı.

@sevgikusunkanadinda böyle sürerse fizyolojik nedenlerini de araştıracağım, bir arkadaşım da uyku probleminin düzenli sporla düzeleceğini söylemişti, bütün bunları yaptıktan sonra devam ederse dediğiniz gibi bir test yaptırabilirim.

@gezegen olan pluton, spor bende pek çok işe yaramıştı ancak bir türlü uykuyu düzeltememişti :) ama bir denemekte fayda var elbette. Kaybedeceğiniz hiçbir şey yok sonuçta.

Spor çözüm olur. Daha az uyursun sabah zimba gibi uyanirsin.

tiroid hormonu düzensizliği olabilir kan tahlilinde tsh, t4 vb gibi hormon seviyelerinede baktırırsanız emin olursunuz tabi herzaman için doktorada yorumlatmak lazım.

sekersiz caysa, kurtarilma ihtimali vardi. fon makinesiyle yirtardin. anakart gitmistir, diger parcalari tek tek deneyeceksin.

birkaç gün bekle, içi iyice kuruyunca düzelir, çay şekersiz ise ileride de pek problem olmaz fakat şekerli ise anakart düzeyine kadar gitmiş ise illaki ileride sorun çıkarır.

cay sekersizdi. iki gun bekledi parcalarina ayrilmis bir sekilde ama bir hayat belirtisi yok.

bir iki ay önce başıma geldi aynı olay. servise yolladım, yaptılar ama 600 lira ödedim. o günden beri bir sorun yaşamadım ve şu an o pc'den yazıyorum. sadece bugün fandan tuhaf sesler gelmeye başladı. çayla ne kadar bağlantılı bir durum bilemeyeceğim tabii. bunun haricinde performansında bir sıkıntı yok. kısacası, tamiri mümkün. gözden çıkarmak istemediğiniz bir pc ise servise yollayın.

sıvı anakarta kadar indiyse ve buna rağmen çalıştırıldıysa her seferinde kurtarılma ihtimali daha da azalır.

*anakartı kasadan çıkart ve üstünde takılı olan parçalardan arındır. sadece anakart kalsın!
*sıvı temaslı olan yeri tespit et mümkünse mercek vs kullan parçaların bacakları normal mi patlagı çatlatı korozyonu var mı yok mu diye.
*selulozik tineri sıvı temaslı olan yere püskürt sonra orta sertlikte bir fırça ile parçaların bacaklarını güzelce fırçala.
*güzelce kurut sonra tekrar kontrol et birkaç gün beklemiş korozyon oluşumu söz konusu olabilir. parçaların içinde herhangi bir sıkıntı oluşmamışsa bu şekilde kurtarabilirsin bu işlemlere rağmen hiçbir sonuç alamıyorsan işini bilen bir bilgisayarcıya götürmen gerekicek çünkü müdahale edilmiş sıvı temaslı bir kartla kimse pek ilgilenmez.

Aynısından elimde var ama parçalarını çıkarmayı akıl etmemişler, şimdi klavye arada sapıtıyor, bazı tuşlar basılınca düzelmiyor, basılı kalıyor. Bir de ekrana görüntü gelmiyor, HDMI kabloyla başka monitöre görüntü aktarabiliyorum ama lcd panel nasıl olmuşsa çalışmıyor. RAM, harddisk vs. gibi parçalarda hiçbir sorun yok. Çay dökülünce hemen ters çevirip kurutmuşlar ama su yolunu bulmuş, gideceği yere gitmiş.

Ram çok altta oluyor ve harddisk te aynı şekilde sıvı ile temas etmeyecek bir yerde olabilir, en iyisi benzer bir laptopta diğer parçaları denemen.

Aynısı benim olmuştu. Ben vidaları söküp kurutmaya çıkarmıştım balkona sonra çalışmaya başladı.