birkaç pangınotunu alırım.

focusphotography.com

farklı yüz ifadeleriyle şöyle bile olabilir.

yok bu pozun iş adamı versiyonunu istiyorum.

böyle bakan 'vay aq hemen şuna vekaleti vereyim' diyebilsin.

Arkadaslrin mi beceremedi yoksa malzemede mi bir sorun var? Sonucta "boyle cekin" dedigin adam Nathan Fillion.

@fortisvita
beni filion yapın demiyorum bu pozdan çek diyorum. daha önceden de foto çektirdim. çeken adam işi biliyorsa, çekiyor.

olm ne var o fotografta ya. fotosopla sıyah beyaz yapmıslar ıste.

işte öyle değil hacı ya.. neden bilmiyorum ama bazısı bu kalitede çıkartıyor fotoyu bazısı ayvalık tatili tadında.. öyle oraya buraya koymalık formal foto istiyorum.

evet. her gün olmasa da zaman zaman yapıyor. sıcak olması ve kokudan dolayı olduğunu tahmin ediyorum

yeni çıkardıklarımıza anında çörekleniyor, ama akşamdan yarın giyeriz diye hazırladığımız jilet ütülü kıyafetleri de sabah kırışık ve üstü kedi tüyü kaplı buluyoruz hep :)

Evet kıyafetleri ne zaman ortada görse üzerine yatar.

Uzerinde sahibinin kokusu olan seyleri sever kediler. Bir de bizimki disi mesela, hep benim kiyafetlere gidiyor, hatununkilere pek salca olmuyor. En son camasir sepetinde yakaladim hatta. aha burada:

www.instagram.com

çok yaygın. sadece kıyafete değil, çantaya, ayakkabıya da yatıyorlar. :)

Sicak ve senin kokun kedi icin cok cazip, benimki de yatiyor :)

En son hizini alamayip kucagima geliyor zaten asdfsc

Mobildeyim editleyemedim bir de yebi yikanmis kiyafet ve carsaflara da yatiyor, yeni aldigim kiyafete de direkt atliyor

sadece üzerine yatmakla kalmayıp bazılarına işiyor. dışarıdan gelince paçalarıma yapışıp kafasını sürtüyor, niyeyse gereksiz bi sevinç kaplıyo hayvanı pantolona kafasını sürtünce. pantolonu çıkarıp kenara bırakarak test ettim, keramet bende değil pantolondaymış.

yeni yıkanmış ve üzerinde parfüm olanlara yapıyor daha çok, bir de dışarıdan gelip koltuğa bıraktığım pantolonların da paçalarına işedi birkaç kez. sanırım kokuyla ilgili bir durum :H

daha bu sabah yatağın kenarını yüzünden evde ufak çaplı bir kriz yaşandı, ahahahaha... :D

çanta ,ayakkabı, terlik,kıyafet.
bebeklikten bugüne aynı

evet. hele terli kıyafet çorap vs daha çok seviyor. yalıyo tişörtü :D

uzun vadede kendim is kurmayi planliyorum. Bu sekilde cozecegim.

8-5 gibi çalışan bir iş yeri ve evini yolunu buna göre ayarlayabilme başarısını göstererek olanları ve olacakları kabulleneceksin. Ya da en iyi şartları bulana kadar devam. Çalışmak zaruridir sonuçta.

Bazen diyorum ki zaman nasıl da geçiyor, yaş mevzusu derin konu.

Aşamıyorum, bunun bunalımındayım açıkçası bir süredir. Ne için bu denli çalıştığımı sorguluyorum zira çalışmalarımın karşılığını maddi ve manevi olarak alabildiğimi de düşünmüyorum.
50 yaşından sonra hayatı yaşamak istemiyorum, haftaiçi yollarda kısıtlı zamanımı da harcamak istemiyorum.
Kafayı ve parayı, biraz da cesareti toplarsam kendime büro değil de cafe açmak istiyorum.

Bu para ve zaman 2lisinin yanında unutulmaması gereken sağlık da var ve içinde bulunduğumuz ekonomik düzen orta gelir sahibi insanların bu 3üne aynı anda sahip olmasına pek fırsat vermiyor. Şöyle ki;gençken zaman ve sağlık varken para olmuyor, işe başlayınca para ve sağlık varken zaman kalmıyor, emeklilikten sonra da para ve zaman varken sağlık olmuyor. O yüzden üzerinde çok düşünmeye gerek yok gelişine yaşamak lazım. İyi bir aile ve arkadaş çevresi varsa bu 3lüden ortalama bir karışımla her zaman mutlu olursun ama onlar da yoksa 3lü tam olsa da mutlu olmayabilirsin..

belli bir yaşına kadar okumanın sınavlara falan girmenin sebebi sanırım kalifiye bir eleman olmak. böylece daha kısa süre çalışıp daha çok para kazanabiliyorsunuz. üstelik işin yorucu olmuyor ve saygın bir konumda oluyorsun flaan filan.

Bir süre çok çalışıp yatırım yapacak para biriktireceksin.

Komünist kuran kursları açalım devrimci cihadı öğretelim

Komünizmin kanlı tarihini izletelim. sonra oturur bir daha konusuruz.

Dostum devlet teroru demissin ama sovyet bayragi koymussun gorsele. Ozellikle Stalin zamani, devlet terorunun allahi Sovyetler Birligi'nde var zaten.

komünizmi dini inançlarla ve kişi menfaatleriyle bağdaştırmadığınız sürece zor işler. bu memlekette inşası imkansız gibi.

metabolizma boyle, survivor kaldirmiyor. yapacak bir sey yok.

sen merak etme bence, ışığı gördüm ben. :(

başkaları adına utanmak eylemini iliklerime kadar yaşatıyor bu tarz ahmak yapımlar.
ayrıca nöron ölmesi diye bir şey de gayet var.

bence başkasının ne izlediği hakkında ''beyinleri akıyor, salaklaşıyorlar'' diye tespit kasanlar cidden daha embesil (sana demiyorum)

gün içerisinde sayfalarca akademik makale de okuyorum, kitap da okuyorum, nat geo ya da discovery channel da izliyorum ama iki dakka sözlüğe girip saçma salak entry de okuyorum. survivor'ın sözlükteki o entryleri okumaktan ya da facebook'a girmekten bir farkı yok, ya da müzik dinlemekten, ya da bi soluklanıp kahve içmekten.

ya da duyuruya girip bu soruyu okuyup, cevap vermekten, duyuruda takılmaktan da bir farkı yok. abartanlar cidden çok komik.

tipik herkesin kendisini en zeki sanma sendromu.

belki adam uyuşmak istiyor, vakit öldürmek istiyor.

Not: nagihan ve morgülcüyüm.

Sen izle kardeş, sen izlemeye ve uyumaya devam et. Iyi seyirler, iyi uykular.

Herkesin "Bu da izlenmez be kardeşim" dediği bir şey olabilir, kimi için bu Acun, kimi için Recep İvedik, kimi için başka bir şey. Kafa dağıtmak için şeylerden kalitesiz olduğu için değil, daha kalitesizini izliyorum çok rahatlıkla ama Acun'u sevmemek için kendimce sebeplerim var. (Bu da "fare dağa küsmüş ve dağın haberi olmamış" durumu) Beyin de havuz problemi gibi geliyor bana, doluyorsa bir yandan musluğu açıp boşaltmayınca taşıyor bunalıp. Banu Alkan filmi dinlemişliğim var, saçma şeylere gevrek gevrek gülen bir insanım; kime laf edebilirim Acun izledi diye. Acun programların formatlarındaki ortak noktalar ve Acun'un kendisi benim için bir ürün tipini, bir ideolojiyi temsil ediyor ve bu ideolojiden hoşlanmıyorum. Derdim izleyenlerle değil, Acun'la doğrudan. Gün içindeki konuşmalarının çoğunu bu programların oluşturduğu insanlar var, bu nedenle de bu kanalın daha verimli kullanılabileceğini düşünüyorum.

Ama beynim hassas, güldürüklü bir şeyler izleyince formatı yiyip rahatlıyor; hakkaten sistem ayarlarının kendine gelmesi zaman alabiliyor.

booking veya hostelworld

hostelworld ve tripadvisor'daki yorumlara güvenerek birçok hostelde kaldım, kötü bir durumla karşılaşmadım. bir de booking.com'a bakmanı tavsiye ederim. Bazen hostellerden daha uygun fiyata güzel oteller bulmak mümkün oluyor.

Ben de zamaninda hostelworld'e guvendim, bayagi isabetliydi

hostelbookers'tan okuyorum review'ları ve gayet güvenilir yorumlar genelde

Diyebiliriz.

hiç sevmem

severim

Badem ezmesi,, turk usulu olan resmen harika.

Ben cok begenirim, fistik ezmesini de severim.
Damak tadi meselesi tamamen, ustunde tartisilacak bir sey yok:)

cevap fotoda
prntscr.com

fıstıklısına taparım normalinin de gideri var bence.

iğrenç bişey bence.

Tadi cidden efsane aci. Yani badem aci degil ama badem ezmesi aci. sacma sapan bir sey. Oturur yarim kilo badem yerim tek seferde ama badem ezmesini zerre sevmem.

olm cok kotu lan.

Asla diyemeyiz..Bunu gördünüz mü saldırın..

www.niederegger.de

cok severim. mukemmel bir sey bence.

Çok sevenlerdenim ben de.

henüz denemedim.

Biletli konserde damsiz girilmez muhabbeti yapamaz kimse. Yikarlar orayi.

Ben de öyle düşünüyorum ama yine de bir sormak istedim, teşekkürler.

Benim swiss gear cuzdani 25 dolara aldim, 2 senedir kullaniyorum, tek kusuru yok. Internetten vs bulabilirsen uygun fiyata tavsiye ederim.

Tergan

www.amazon.com

Matraş demişlerdi burada daha önce. Bir bak istersen.

kadıköy civarlarındaysan boğadan metrobüse doğru inerken gelinlikçilerin olduğu yerde derici dükkanın var kendileri yaptıkları için bir çok çeşit mevcuttu ben ordan almıştım 40 liraya gayet memnunum 2 yıldır kullanıyorum sıkıntısı yok.

kipling

i am var bahariyede, oradaki cüzdanlar da fiyat / performans olarak iyi. kadıköy boğadan yukarı çıkarken solda.

Squarespace?

www.squarespace.com

Burası biraz yaratıcı sanatlara uygun bir yer gibi geldi. Ben daha çok yazılıma odaklanan, yazılım ürünleri özelinde bir ortam arıyorum.

change.com araxılığıyla dünyayı kurtarma girişimlerinize bir son verin kampanyası başlatmak istiyorum bende.

KaraSakall ne yapılsın istiyorsun peki? Bir ikinciside change.com değil org

direkt olarak onedioya mail ataılabilir. change.orgun işe yaramadığını düşünenlerdenim.
ayrıca rahatsız olmuyorum. takip etmiyorum çünkü o siteyi.

bence onedio gibi dandik siteleri takip etmesek daha iyi. hep diyorum, adamlar buzzfeed'in turk klonu. buzzfeed zaten clickbait krali berbat bir site, turk klonundan ne bekliyoruz ki?

ayrica change.org tam bir "toplumun gazini alalim" araci. harbiden change.org'da baslayip basariya ulasan ciddi bir hareket var mi?

@sutlu nescafe @fortisvita kesinlikle onedio'nun dandikliği konusunda hem fikiriz. Fakat change.org gibi platformlar bu tür olaylar için organize olmak ve haberdar olmak için birebir diğer türlü böyle durumların varlığından haberdar olmak biraz sıkıntılı. Görüşleriniz için teşekkür ederim.

sebebini @fortisvita belirtmiş.

hayatında hiç bir şey yapmayan tipler bir imza atıp dünyayı değiştirdiklerini ve bir şeyler yaptıklarını zannedip aslında sadece vicdan mastürbasyonu yapıyorlar. Günün sonunda etkisiz değersiz ve işe yaramaz bir şeye dönüşüyor

rahatsız oluyorum. sosyal medyadaki cinsiyetçi dil iğrenç boyutlara varmış durumda, onedio da bunun ekmeğini yiyor.

bu arada change.org üzerinden başlatılıp da başarıya ulaşan bir sürü kampanya mevcut.
soranların bir google'laması yeterliydi.
www.change.org
www.change.org
en.wikipedia.org

her kampanya başarıya ulaşamıyor tabii ki ama en azından birilerinin sesi duyuluyor.

Rahatsızsan girmezsin olur biter. Bu kafaya ne yaparak ulaşıyorsunuz öğrenmek istemiyorum.
Bahsi geçen siteye toplamda 10 kere girmemişimdir bu arada.

ichef-1.bbci.co.uk

Cinsiyetçi içeriği olup olmadığına hiç dikkat etmemiştim. Hatta bir aralar bir kadın içerik ekleyici biri vardı, o da 'Buluşmaya götürüp para ödemeyen erkekleri sevmeyiz' tarzı şeyler ekliyordu. Bilmiyorum, yazdıkları bu ayarda mı ve alınganlık durumumu var; yoksa gerçekten medeni bir ülkede olsak nefret suçu sayılacak boyutta mı. Daha da ötesinde, benzer liste ve başlıkların erkekler için açılıp açılmadığını da bilmiyorum. Siteyi çok kullanmıyorum, arada Facebook'tan bir şeyler geliyor, dikkatimi çekerse bakıyorum. O yüzden 'Desteklerim, desteklemem' diyebilecek bir durumda değilim.

change.org'a gelirsek; eğer kişi hiçbir şey yapmayacaksa, change.org'a imza vermesini tercih ederim. change.org'a verilen bir imzanın insanların karşı çıkma gücünü azaltacağını veya imza vermenin başka bir karşı çıkma şekline alternatif olarak sunulduğunu düşünmüyorum. Karşı çıkacak olan imzası dışında da kendine başka şekiller bulup karşı çıkıyor zaten. Çıkmayacak olanın da, bomboş oturmasındansa bir imza verip içinin rahat olmasını olumsuz bulmuyorum. İşe yarayıp yaramaması kadar önemli bu bence. Ayrıca, bu en azından bir bilinçlendirme şekli de. Ana akım medyada, hatta bazen medyada çıkmayan şeyleri biri Facebook'ta paylaşırken görüyor ve öğrenebiliyorsun. Tepki vermek ya da vermemekten öte saçma da olsa bir şeylerden haberin oluyor. Atla deve değil ama bu küçük haberlerin önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü küçük şeyler birikir ve iyi/kötü bir sona ulaşır. Kimsenin de 'İmza verdim, dünya sayemde daha güzel olacak' diye havaya girdiğini görmedim. İnsan bir şeylere yardım ettiğini düşündükçe mutlu olur. En fazla o anlık iyi bir şey yaptığını düşünüp kendini mutlu hissediyordur, o mutluluk da en fazla 5 dakika kalıyordur kişinin bünyesinde.

Size ne yahu? Size ne? u yapılan "STV dizi yayınlamasın" veya "Hande Yener şarkı söylemesin" diye imza toplamak kadar saçma. İçeriği beğenmiyorsanız girip okumazsınız olur biter. Sanki başlarında yeterince ahlak polisi yokmuş gibi bir de sizinle mi uğraşacak insanlar?

olmuyorum. cinsiyetçiliğin tu quoque olduğunu düşünmüyorum çünkü.

erkek kadından ya da kadın erkekten üstündür demiyorum; sadece kadın kadındır, erkek erkektir fikrine sahibim. bu yüzden bendenki etkisi kötü değil o paylaşımların.

change.org'a ise elimi nasıl kaptırdıysam her gün 3-4 tane bir şeyleri değiştirelim mailleri geliyor. başlangıçta belki işe yarayabilir düşüncesi haizdi bende. fakat şimdi hiçbir şeyine tıklamıyorum.

Cinsiyetcilik ne yazik ki kulturumuzde var. Erkekler ustundur kadinlar alcaktir algisi ya da boyle olmasa da erkekler iyi muhendis olur kadinlar dogustan evin temizlenmesini iyi bilir algisi toplumumuza islemis durumdadir.

İçeriği bilmiyorum, içeriğe göre belki benim için de yerinde, belki de benim için abartılı. Bunun için de siteye girip yazı inceleyesim de pek yok. Yine de 'Size ne' ve 'Sen de girme'ye açıklama yapmak istedim.. Başlıktaki 'kadın' veya 'kız' yerine başka kelimeler koyalım. Örneğin, 'Bir zenciye yapılmaması gereken 14 hareket' olsun. Bunun içeriği çoook hafif değilse, Amerika'da ümüğünü sıkarlar, ister geyik yap, ister ciddi olsun. Ya da burada bir Kürt yazar, kendi köşesinde 'Bir Türk'e yapılmaması gereken 14 hareket' dese ya da bir Türk yazar 'Bir Kürt'e yapılmaması gereken 14 hareket' diye bir yazı yazsa gayet ırkçı olur. Ya da benzer bir şekilde, bir Akit gazetesi yazarı 'Mini etek giyen bir kıza yapılmaması gerekenler' veya 'Bir Kemalist'e yapılmaması gerekenler' diye döktürse karşı taraf ne hisseder? Her durumda yazan kişi kendi aklınca geyik yapıyor, komikleşiyor ama bir tarafı alındırıyor. Bu bu kadar kuvvetli bir başlık değil, bunu kabul ediyorum. Birisi 'Duyuru yazarlarına yapılmaması gerekenler' veya üstünde duran bir kimlik için bu gibi bir şey yazıp üstünden geyik yapsa alınmazsın ama o yazıda seni itin bir tarafına sokup çıkarırsa rahatsız eder; yazının içeriğine ve kişinin tepki eşiğine bağlı.

Eğer sitede erkeklerle de benzer şekilde dalga geçiliyorsa veya içerik hafifse, pek tepki vereceğim bir şey değil. Siteyi dolaşmadığımdan, imza vereceğim bir şey de değil. Ama aktif kullanıcı olsam ve yeteri sıklıkta, tek taraflı bir 'Bir X'e yapılmaması gereken hareketler' tarzı yazılar görsem, böyle bir içerik olması beni rahatsız eder. Bu da aslında aynı köke dayanan iki nedenden dolayı rahatsız eder. İlki söylenen şey ayrımcı ise ve bu ayrımcılık sadece tek taraflı ise, bunun bir sitede komiklikle şirin gösterilmesi toplumda yaygınlaşıp, bu yerleşik kültürde daha da köklenebilir. Topluma 'geyik' adı altında ayrımcı bir kültür gelişmesini istemem. İkincisi, yine benzer olarak siteler +18 değil, çocukların girebileceği ve komik şeyleri öğrenecekleri siteler. Çocukların ayrımcılık öğrenmesini istemem. Çocuğumun bir şeylerle dalga geçmeyi öğrenmesini isterim. Bu da hafif içerik ve karşılıklı atışma ile mümkün olur. Bu tarz şeylerin 'Sen de bakmayıver' ile örtüleceğini düşünmüyorum. Böyle bir şey için imza mı toplarım, başka tepki mi veririm bilmiyorum ama karşı olduğum bir şey olsaydı ve böyle bir imza kampanyası denk gelse idi, katılırdım. Hak verip vermeyecekleri kısmına karışmadan da çevreme yaymaya çalışırdım.

Bütün feminist çıkışlar gibi bu da ağır işsizlik içeriyor.

onedio bence direkmen kendine son versin, kullanmayın şöyle siteleri niye prim verirsin ki onedioya, niye ciddiye alırsın.

osuruktan nem kapmaya devam.

bu kadar aptalca, özürlüce kampanyalar yapıp kendi bokunuzla çırpının arkadaşlar.

Dolmakalem kartuşu

kalem kartuşu

kartus ama her kalemin kartusunu degistiremezsin oyle.

refill/kartuş

cartridge - kartus - refill - yedek uç

Kendisi izin istiyor mu? Ona göre mi cevaplıyoruz?

Yapabilir

kesinlikle hayır. zaten böyle bir şey yapmaz, o yüzden birlikteyiz. ama yaparsa karşı çıkarım, izin isterse de vermem.

@cenkist 'in bir sevgilisi olsun da tüm duyuru alemi rahatlasın? Yok mu kendini feda edecek biri şu trole? İnanılmaz sevap kazanır kendini feda eden söyliyim

Dinsiz kafir herifin tekiyim ama bu toplumu baz alınca buna asla izin vermem, hatta yobazlık bile yapabilirim.

İşte modern toplum olsalar izin verirdim demek isterdim ama onu da demem, asla ona da izin vermem :)

Bir kadının ya da bir erkeğin vücüdunu ön plana çıkartarak kendini toplumun beğenisine sunması teşhirdir bence. Yani, bir insan neden bedeni ile ön plana çıkma kaygısı güder? Bilemedim! Yani sen kendi etini topluma açıp sergilersen, adam da seni et parçası olarak algılayacaktır.

Sonrada çıkıyorlar "nefes alıyoruz, umarım tahrik olmuyorsunuzdur" vay efendim bu memleket "kafaya değil, göte bakıyor" tripleri yapıyorlar.

Şahsen ben ne sunarlarsa ona bakarım dişilerde. Beyniyle ve kişiliğiyle ön planan çıkanın zekasına ve kişiliğine bakarım, götünü başını sunanın götüne bakarım.

@traveller sevgili bulma sıkıntım yok .Hatta bir kızı red ettim öyle söylim kardesim.

@traveller neden tüm duyurularda bu kadar sitemlisin sakin ol dostum kafa dağıtmak ve insanlara yardımcı için geliyoruz buraya

@cenkist hadi bakalım zaten tüm özel yaşamını paylaştığından biliyoruz

S*ktiğim hatunlara karışmıyorum, s*kmediğim/s*kemediğim hatunlara baskı uyguluyorum. Benim bi ayrıcalığım olması lazım hajum.

hayır, karışmam.

@keskul tinder kullanmiyorm ki nasıl eşleşmişim :))

kenara birakalim bunlari, cenkistin olasi sevgilisi böyle yapti diyelim.

Senkist, neden bu kizla berabersin? Madem uyusmuyorsunuz?

Cenkistin müstakbel sevgilisi, amacin ne? Altinda yatan anlam ne? Hayatimi paylasmayi seviyor musun? Amacin ne? Ilgi mi hosuna gidiyor? Cenkist vermiyor mu ilgi ve önem? Baska insanlarin onayina ihtiyac mi duyuyorsun umarsizca? Annen ve baban takdir etmedi mi seni hic? Hep mi yetersiz hissettin hayatinda? Sporda gösterdigin gelisimi cevrende farkeden yok mu? Cenkist ne güne duruyor, bir laf edip iltifat edemeyecek kadar mi öküz? Cenkistle ciddi düsünmediginden olasi adaylara acik kapi mi birakmak derdin? Cenkist o zaman neden hayatinda?

Sonuc. Analiz edeceksin. Yok paylasmayacaksin yok söyle yapacaksin diye emir vermeyeceksin. O zaman inada biner, yobaz, bagnaz, eski kafali olursun. Elbette hayatini kayda almak isteyebilir bir insan, ama bunu public yapmanin manasi yok pek. Varsa da ince, altta yatan baska seyler vardir. Ya bulacak yok edeceksin, cözeceksin sorunlari ya da zaten uyusmadigin biriyle iliskiye girmeyeceksin.

Tamamen seks odakli düsünenlere lafim yok. Iliski derken, sevgililik makamindan degerlendirdim.

Saygilar...

Sevgilim cocuk olmadigina gore "izin vermelik" bir durum yok.

sevgililerimle izin vermeli ya da vermemeli tarzda bir ilişki kurmam. yapar, hoşuma gitmezse tepki gösteririm. değiştirip değiştirmemek onun kararı yine. hoşuma giderse daha fazla yapmasını isterim. yapmak ve yapmamak yine kendi kararıdır.

diğer yandan sorunun cevabı benim için bir sakıncası yok.

Burada insanlar soru sorarlar ve kimsenin kimseye, neden bunu sordun? demeye hakkı yoktur. Adam ister gerçekten sevgilisiyle olan durumunu soruyor olsun, isterse hayal ürünü soru üretiyor olsun, isterse kafadan yazıyor olsun kimse karışamaz.

Buraya gelipte vay efendim sevgilin yok senin, neden soruyorsun, özel hayatını bizimle paylaşıyorsun diye kızan arakdaşlar boşa sinirlenmeyin. Beğenmediğiniz soruya cevap yazmayın olsun, bitsin! Çok mu zor?

ben fotoğrafın genel haline göre hoşnutsuzluğumu söylerim. mesela, kız arkadaşım bikinilidir arkadaşlarımızla birlikte toplu bi foto çekilmişizdir veya buna benzer anlık bir plaj fotosudur buna hiçbir şey demem. ancak poz verip kendini gösterircesine çekilen karelere karşı olurum.

bikini, dekolte imkansız.

tayt vücut hatlarını belli etmeden olabilir.

zaten foto paylaşım yapmadan bana gönderecek ben izin verirsem paylaşabilir.

bunun için izin isteyecek biriyle zaten sevgili olmam. ister koyar ister koymaz. koymak istiyorsa da benle sevgili diye kendini kısıtlayıp koymuyorsa ya bende bir yanlış vardır onun üzerinde istemeden de olsa olumsuz bir baskım olmuştur ya da o beni yeterince tanımadığından gereksiz yere baskı hissetmiştir... ne olursa olsun bir sorun vardır yani...

izin vermem. bunu lisan-ı münasiple de anlatmam.

götünü keserim, kalbini de kırarım.

kesinlikle izin vermem diyenler sevgililerini tatilde haşemayla mı denize sokuyor sorar mısın?

Sevgilim istediği yere istediği fotoğrafı koyabilir. Benden izin almaya kalkarsa ayrılırım. Çocuk mu avutacağım? Ne izini?

Birisi sevgilisine "sana güveniyorum ama insanlar kötü" diyorsa o kendisi de en az o insanlar kadar kötüdür.
Dünyada kötü insanlar var diye hayatımı mı kısıtlayacağım?

Güzel bir kadına herkes bakar. Bir kızı bin kişi ister bir kişi alır diyorlar ya, öyle.

Onu kısıtlayan erkek hem kendine, hem topluma hem de kadına güvenmiyordur. Son ikisine güvenmesin anlarım da kendine güvenmemek utanılası.

ayh tamam biz geri kafalıyız. haklı olan sizsiniz.

hayır anlamadığım bunu istemeyen, buna izin vermeyen erkek kendi içinde mutlu mesutken; 'sevgilim benden izin almaz, alırsa sevgilim olmaz; onu bırakırım' diyen erkek, izin vermeyen erkeğe neden saldırıyor? ben buna karışmayan erkeğe ağzımı açıp da hiçbir şey söylememişim, ama haşmetmeab buyuruyor: 'böyle yapanlar hem kendine, hem topluma, hem kadına güvenmiyordur...' bir doğru sizsiniz değil mi?..

yahu azizim, benim yanımda olan kadın bu durumdan şikayetçi değil. hatta demeleri o ki, içten içe sahiplenilme duygusundan mütevellit hoşnut olma durumu da mevcut (buna ister basitlik de, ister kezbanlık de, zerre umrumda değil). böyle olmasaydı zaten ne diye ayrılmazdı benden. ezcümle alan razı, veren razı. e o zaman adam olan sormazlar mı güzel kardeşim: sana ne?

Koyması için baskı yaparım.

gavat olmadığım için koymasını istemem, bırak ki bundan hoşnut olayım.

"In South Park, tha canadians are animated with less care, their head are 2 pieces so the gap represents their mouth." diye açıklamış biri.

özetle, south park'ta kanadalıları özellikle böyle çiziyorlarmış.

Ozentilikten cok South Park gondermesi.

tamamen south park
vignette2.wikia.nocookie.net

çakoz değil geyik, bir nevi meme olmuş artık

çok mutlular çok gülüyolar diye mi acaba:))

Stalin'in, en az Hitler kadar fasist ve totaliter oldugunu turk solcusuna anlatamazsin. Anlamazlar.

Hiçbir ideoloji masum değil. Türk solunu eleştireyim derken Amerikan gemilerine karşı namaz kılan yobazlar da olmuş bu ülkede. Hepsini eleştirebilmek gerekli.

Ki sovyetler de almanyayı kurtardı kurtarmasına ama ellerinde güllerle koşmadılar. Onların da almanyada yaptığı yıkım, savaş suçları az değil. İki tarafından birbirinden eksik kalır yanı yok kısaca.

komünistler zararlı olduğunu düşündükleri düzenin zorbalık yapmadan, basite indirgersek "oyunu kuralına göre oynamadan" değiştirilemeyeceğini savunurlar, o yüzden bu durumdan çok rahatsız değillerdir. onlara göre dönemin şartlarına göre yapılması gerekenler yapılmıştır.

kendi içinde mantığı olan bir düşünce, elinde silah sana doğrultmuş insana "hadi canım benim indir o silahı lütfen" diyerek o insanı etkisiz hale getiremezsin. ama her şey bu kadar basit değil ve özellikle bizimkiler öz eleştiri yapmaktan uzak, bu sebeple kendi hatalarını göremiyorlar ve bu yüzden ilerleyemiyorlar.

İyiye iyi demek için başka kötüsü olmaması gibi bir gereklilik yok çünkü.

Mesela sen bu duyuruda haklısın. Benim sana haklı olduğunu söylemem için bütün duyurularına bakıp, bunda haklısın ama şunda reröre demem gerekmiyor.

Doğru yaptıkları işi kutlamak ve anmak, yanlış yaptıklarını hatırlayıp ders almaya engel değil. Sadece Stalin değil, herkes için aynı.

akraban tkp'li herhalde, stalin'i sahiplenme konusunda çok kararlılar. denildiği üzere laf anlatamazsın bunlara, kendi hallerine bırak. geçen de bunların önde gelenlerinden bir tanesi twitter'da kuzey kore savunması yapıyordu.

truf lu cıkolata.

petito

saklıköy^^

tuzlu kurupasta.

tripple whopper dublex cheddar büyük boy pizza vs... bol bol patates ve coca cola ile tabi... kola demedim bak whopper bk, bk pepsi veriyor evet farkındayım... pepsi içme, menü söyleme ya da menüyle geleni at çöpe git ayrı coca cola al bk yanına...

Penis

Sufle

milföy hamuruna beyaz peynir ufalayıp sosis dilimleyip üçgen sarın, atın fırına. bi de çay demleyin enfes bi şımartma yöntemi oluyor

Hoşbeş, coco star, rodeo, browni. Yaşasın pis boğazlık.

Belli standartı b ile sürdürebileceksen a'ya dönme. Kariyer hırsın var mı? 6bin yetmez 16 bin olsun diye düşünüyor musun, yoksa bu bana yeter, ileride biraz artarsa ballı börek mi diyorsun? Bunların cevabına göre hareket et.

A'ya tok satıcı yaklaşmak da mantıklı, ben şu anda stressizim, stresimi unutturacak meblağ şudur. Mutlu yaşamayı istiyorum, bu meblağı alırsam stresli olsam bile mutlu olurum, bu da çalışmama yansır doğal olarak diyebilirsin; neticede kaybedecek bir şeyin yok.

Madem A'da yolun daha acik gibi, A ile bir sey imzalamadan once gelecek planlarini konusurum. Yani "5 yil icerisinde beni nerede goruyorsunuz?" diye sorarim mesela. Yani beni aliyorsunuz da terfi ettirecek misiniz yoksa asagi yukari ayni yerde mi takilacagim?

iki şirkette de müdür olarak çalışıyordum ( iki şirket de çok büyük kurumsal firmalar) yaşım da nispeten genç olduğu için iki şirkette de 5 sene içinde bir üst seviyeye geçmem (direktör/grup müdürü vs.) olasılık olarak çok yüksek olmayabilir ayrıca A şirketine geri dönerken bu tip bir terfinin garantisini almak mümkün olmayacaktır takdir ederseniz.

A şirketi 1 sene sonra geri arıyorsa belki bazı gereksiz stres faktörlerinin olduğunu farketmiş ve bunları düzeltmiştir. Düzeltmediyse de maaş farkı ila A ya geri dönüp varsa bir C için arayışta olmak daha iyi olabilir.

Çünkü B deki durumunuz üst düzey için daha vazgeçilebilinir görünüyor. Sıkılıp surat asarsanız veya bir şeyler değiştirmeye çalışırsanız hiç şansınız olmayabilir.

kariyer hedefin ne? Ada 5 6 sene calıstıgına gore 2-28 yaşındasın diyelim. artık bi düzen kuracaksan hiç basını agrıtma Bye devam et. ama yok hırslıyım yükselmem lazım dersen sana Bden ekmek cıkmaz kosarak Aya git

ncki görünce ben ne zaman açtım böyle bir başlık dedim.

Ikisi de çok büyük kurumsal firmalarda zaten belli bir standartın üstündedir. Hani patronun oğlu gelip de sana artistlik yapmadığına göre ve maaş olarak da tatmin edici olduktan sonra bence B de kal. Sallıyorum B de 5.000 ₺ alırken A da 6.000 ₺ ye uğraşma. Strese girdiğine değmez. bakarsın ilerde yine değiştirmek istersin o zaman değerlendirirsin zaten tecrüben olduğu için iş bulman da zor olmayacaktır. Ayrıca steve reisin şu sözlerine de kulak ver
www.lifecoachcode.com

bosan gıt,

4 yıllık bırısı karı/kocadan pek farklı degıl sanırım. geliyorsa adamla/kadınla gelmıyorsa tek basına git.

Farkında mısınız bilmiyorum de evli değilim. Zaten sorun da erkek arkadaşımın olup olmaması değil, çok daha farklı.

her ülkenin kendine özel olan bölümlerinden birini okumasaymışsın keşke ama mesela kendi ülkene dönüp yakın sayılabilecek ama genel geçerliliği olan bir konuda yüksek yapsan mesela uluslararası ilişkilerle alakalı olur, siyasetle alakalı olur falan, ona göre de bir meslek seçsen? ben senin yerinde olsam yol yakınken eğitim olanakları için şartları zorlardım (denklik - yüksek vs) o kadar okuduktan sonra kafe açmak seni üzmeyecek aynı parayı kazandıracaksa o da olur neden olmasın. erkek arkadaşın da canına susamadıysa zamaniçinde fikre alışacaktır bence :')

avrupada bir ülkede hukuk alaninda yüksek lisans yapip bu yüksek lisans diplomasi ile hukuk alaninda calismanin bir yolu var mi peki, yoksa hukuk alaninda calismak icin iki diplomani (bachelor ve master) birlikte mi sunman gerekiyor. bunu inceledin mi?

Ya da avrupa ülkelerinden birinde yine hukuk alaninda akademik bir yol cizebilirsin kendine.

artilarini eksilerini yaz türkiye'de kalmanin, diger ülkeye gitmenin, hangileri senin icin önemli düsün tasin.

ben almanya'dayim mesela, ülkenin vatandaslarina verdigi haklar, güvenlik, sosyal devlet falan süper. ama insanlar iyrenc, o yüzden burada kalmak istemiyorum cok.

sanirim bölümünü, cok gelecek plani yapmadan secmissin. yurtdisina gitsen yine international law falan devam edebilirsin heralde. ya da akademide de devam edebilirsin diye tahmin ediyorum.

sonuc olarak bryan fury'e katiliyorum. ayril, dön ülkene.

keske universiteye baslamdan once duyuruda sorsaydin, eminim bir cok kisi seni en azindan hukuk gibi denklik gerektirecek bir bolumu okumaman konusunda uyarirdi.

asil konuya donersek, senin yerinde olsam turkiye'de kalmazdim. tekrar 4 yillik bir universite okumak (maddiyat elveriyorsa) hic de dusundugun kadar kotu bir secenek degil. muhtemelen gencsin ve o 4 yilin cok uzun oldugunu dusunuyorsun ama degil. 60 yasina kadar calisacagini varsayalim. 35 yil boyunca cafe isletmek mi istersin (ki aslinda zevkli olabilecek de bir is) yoksa 4 yil daha okuyup 31 yil boyunca sevecegin uzmanlik gerektiren baska bir isi mi yapmak istersin? 35-40 yil calisacagini dusununce 4 yillik kaybin (ki aslinda kayip degil, cift diploman olacak) hic de onemi olmadigini anlayacaksin.

ben 5-6 yildir yurtdisinda (Amerika + Avrupa) yasiyor ve calisiyorum. odum patliyor isimle, vizemle ilgili sorun cikar da geri donmek zorunda kalirim diye. Senin oyle bir derdin de yok. Erkek arkadasin da seninle gelirse onun da hayati kurtulur.

Bir de senden ricam geldigin yere dondugun zaman oradaki Turklere isin TRT haberde gorduklerinden cok daha farkli oldugunu, ulkenin epey bir boka sardigini anlat lutfen.

5 - 6 yıl korkutuğun kadar uzun bir süre değil. zaman öyle çabuk geçiyor ki. imkan ve istek varsa hiç durma ve git. 5 sene sonra keşke demekten iyidir.

mutlu değilsen dön bence.

Avrupa vatandasligin varken gelip Turkiye'de okuman bile bayagi fantastik bence.

Bir de hukuk sorunlu bolum, eger Turkiye'de hukuk diplomasi alirsan baska ulkede hukuk alaninda calisman cok zor. Muhendis, mimar bir sekilde denklik aliyor ama hukuk icin bayagi zor. Hukuk bitirip Turkiye'de 1000 lira maasla, berbat calisma saatleriyle staja baslarsin, sonra kadrolasmis mahkemelerde tecavuzlere verilen indirimleri izlersin.

Bas git arkadasim, durdugun hata. Ben Kanada'da kalmak icin yirtiniyorum su anda, Avrupa vatandasligim olsa, hele ki ailem Avrupa'da yasiyorsa donup arkama bakmam bile. Elemani bir sekilde getirirsin yanina.

Ben de aynı sıkıntıyı yaşıyorum. Tamam yabancı ülkelerde kollarını açmış oraya taşınması beklemiyor fakat, hukuk okuduğum için denklik almak herhangi bir meslek dalından çok daha zor. Benim de bu sene bitiyor.
İki çare kalıyor: ya hayat boyu hukuk icra etmeden farklı bir yaşam standardı yakalayacaksın. Ya da meslek uğruna burada kalacaksın.
Ben hukuku seviyorum, o yüzden içimde icra etme hevesi var ve beni kararsız bırakan bu. Ama senin yerinde olsam kesinlikle giderdim. Aman aman sevmedikten sonra, burada avukat olmanın hayatına ne etkisi var ki? Git, mutlu ol.

kaç ablacım. vatandaşlığın da var kasma mevzuyu.

türkiyedeki hukuk diplomanın avrupada veya başka yerde hiç bir geçerliliği yok. hukuk sistemleri ve kanunlar komple farklı olduğu için ondan o düşünceyi bi kafandan at en başta. erkek arkadaşının diploması EUA'ya göre akredite mi bi baktır. akredite ise avrupada geçerlidir. değilse ülkeye göre 200 ile 600 euro arasında değişen ücretle denklik alabiliyosun.

bence dön geri aç cafeni biraz para biriktir ardında da eğer aklına yatıyosa mesleğe yönelik işletme veya şirket yönetimi gibi dallarda eğitim al. en temizi bu olur.

belki dört yıldır üniversite okuyup da hala birinci sınıfta olduğum için bu kadar kolay geliyor bana söylemek ama senin yerinde olsam ben basıp giderdim herhalde.

vatandaşlığın da varmış ne güzel. açıkçası üniversite mezunu olup burada yaşamaktansa, atıyorum isveç'te lise mezunu olarak sıradan bir işte çalışmayı tercih ederdim ben. çalışma şartlarım insani mi? tamam. gerisi çok mühim değil. senin önceki duyurularından hatırladığım kadarıyla isviçre veya avusturya sanırım ülke. buralarda da öyle gidip asgari ücretle türkiye'deki gibi 12 saat çalışacağını sanmıyorum. hem bissürü kursu, okulu falan vardır bi şeylerin. ne biliyim benim bi arkadaş elektrik okuyodu 2 senelik mi ne, gayet güzel yaşıyo şimdi isveç'te.

dediğim gibi belki avrupa'yı görmediğimden belki de okul için emek sarf etmediğimden bu kadar kolay geliyor söylemek ama şu an bi avrupa ülkesinde oturum iznine sahip olmak için çok şey verebilirdim sanırım. türkiye'de üniversite mezunu olup iyi para kazansan ne olacak sanki.

türkiyede hukuk okumuş, mannheim'de bürosu olan eniştem var oradaki türklerin buradaki davalarına bakıyor
orada göç-azınlıklar- konularında AB filan gibi kurumlarda derneklerde örgütlerde yerel yönetimlerde ya da akademide işin olabilir belki
yani kafe açmak da berbat değil ama neden tek seçeneğin bu diye düşünüyorsun? (biliyorum aklımız hep ilk gastronomiye çalışıyor ben de okurken o alanda çalışmıştım ama daha geniş bakmaya çalış, böyle yerlerde staj yapmaya çalış bence hazır evin var, kalacak yerin var, vatandaşsın para bile vermeseler olur)
bence böyle "keskin" karar almaya çalışma, dene, deneyin. erkek arkdaşın da sen de hem orayı hem burayı deneyimleyin, gerekirse bir süre gidip gelin. bi bakın.gerçekten gençsin daha böyle büyük büyük kararlar almak, kesin dönüm noktaları yaşamak zorunda değilsin ki sıkma kendini.

Biraz daha detay verseniz hoş olurdu. Mesela neresi bu sayılı hukuk fakültesi, ya da vatandaşlığınız hangi ülkeden?

Mesela AB üyesi bi ülke vatandaşı ve galatasaray hukuk mezunuysanız direkt fransa'ya, belçika'ya gidin derim, illaki iş bulursunuz.

Bir de alan değiştirmeyi düşünebilirsiniz, özellikle business school'lar alan değiştirenleri kabul ediyor. Gmat'te 700+ alabilirseniz o okullara da şansınız olur. Hem AB üyesiyseniz görece daha ucuza okursunuz, hem de sonrasında çalışma izni derdiniz olmadığından rahat iş bulursunuz. Tabii yatırımcı bankacı veya pazarlamacı olmak istemeyebilirsiniz o ayrı.

Ben 3 sene Avrupa'da yaşadıktan sonra 2 sene önce Türkiyeye döndüm, biraz daha zorlasam kalma şansım da vardı Avrupa'da. Yeterince çabalamadığım için kendime her gün kızıyorum.

Şimdi tekrar gitmek için uğraşıyorum ama hiç kolay değil, yeniden bir başlangıç yapma şansım olsa, hiç düşünmez basar giderim. bence siz de öyle yapın.

yazmayacaktım size verebileceğim bir fikrim olmadığı için ama dayanamadım: YA BUNDA DÜŞÜNÜCEK NE VAR ARKADAŞIM ARKANA BİLE BAKMA BAS GİT. bırak standart bir yaşam için avrupaya gitmeyi standart altı bir yaşam için bile bir an olsun düşünmeden giderim. hiç birşeyin olmasa bile medeni bir toplumda yaşayacaksın, tecavüze uğramak, saçma sapan bir sebeple öldürülmek risklerini en aza indireceksin. adaletle bir sorunun olduğunda güvenebileceksin. insan olarak bir değerin olacak.ileride canından çok seveceğin çocucuğunu gönül rahatlığıyla ve bir sürü sosyal imkanla büyüteceksin. en önemlisi ailen orada zaten arkana bile bakmana gerek kalmayacak. k.bakma çok doluyum içimi döktüm birazda buraya. yeni hayatında bol şans.

sen galiba gsü mezunuydun ablacım, basıp fransaya belçikaya gidip yüksek lisans yapsana? hukukla ilgili hiçbir alanda çalışamayacağına emin misin? belki avukat olamazsın ama danışman olursun, akademisyen olursun, niye cafe açasın?

benim hukuk mezunu arkadaşım londrada 9 ay london school of economicsde master yaptı.
türkiyede de deneyimi var tabii ve imf'ye girdi.. sen de bir lse yapıp 1 yıl avrupada böyle international kuruluşlara başvursan, hani vatandaşlığın da var, gsü mezunuysan zaten fransızcan da vardır, baya kapılar açılmaz mı?

seni gerçekten anlıyorum ve bu aralar benim de kafam çok karışık, ama akademisyenlik falan çok kolay değil artık yani mezun olunca iş bulamayanlar üniversitede kalmaya uğraşıyor gerçekten bunu istemese bile iş olsun diye geliyorlar akademi de istediğin gibi olmayabilir sonra üzülebilirsin. üniversite denkliğini kesin olarak araştırdın mı? eğer olmuyorsa master için o ülkeye gitsen sonra çalışmaya başlayabilirsin belki? bunu da bi düşün.
erkek arkadaşının kafası da net olsun şimdi tamam deyip seninle gittikten sonra uyum sağlayamazsa seni bahane etmesin. çok ciddi bi konuşma yap.
kısacası bence git yani bir yolunu bulup git.

Yüksek lisans veya denklik için fırsat olacaktır ama diyelim ki olmadı vve en kötü durum oldu. En kötü durumla bile 5-6 yıl hiçbir şey değil. Ben de 8-9 yılımı çöpe atmanın planlarını yapıyorum şu an mesela. Şöyle düşünebilirsin, diyelim ki denklik olmadı, yüksek lisans da olmadı. Orada yeniden üniversiteye başlaman gerekti ve diyelim ki okumadın. 4 sene sonra yine aynı ikilemle debeleniyor olacaksın. Başa alırsan, 4 sene sonra orada bir üniversiteden mezun olacaksın, üstüne bir de hukuk mezunu olacaksın. Avrupa, disiplinler arası çalışma için cennet. Bu iki temel sende olursa, onların güzel bir kombinasyonunu bulabilirsin. Örneğin, burada hukuk okuyan bir arkadaşım yurtdışında moda ile ilgili bir şeyler yaptı. Şimdi, modaevlerinde hukuk bölümlerine danışmanlık yapıyor. Hukuğa niş bir alan her zaman gerekli. Hatta denklik alsan bile, niş bir yüksek lisans iyi olabilir.

Ek olarak, İstanbul her zaman dönüp dolaşıp gelinebilecek bir yer. Farz edelim ki gittin ve gittiğin yerde mutlu olmadın. İstanbul'da her zaman iş bulursun. Yurtdışı tecrüben olduğu için avantajlı olursun. İstanbul hep burada, istediğin zaman gel ve yerleş.

Erkek arkadaşın da yüksek lisans yapabilir yurtdışında. O da senden 5-10 ay sonra gelir ama gelebilir. O da yüksek lisans yaparsa, orada kendini kanıtlamasına gerek kalmaz. Mühendis zaten, orada da iş bulabilir.

Ergenler death note seviyormus, hmm...

Death Note cikali 10 sene oluyor neredeyse. Nispeten yetiskinlere yonelik animeler arasinda da iyi bir yeri vardir.

Gecnligin bu aralar ugrastigi seyler:

www.youtube.com

www.youtube.com

ilk ikisi için bir şey diyemem ama 700 bilmem kaç gün raporlu olup da her ay tıkır tıkır maaş almak hiçbir adalet sistemine uymaz. çalışanlar, yolunu bulmaya uğraşmayanlar enayi mi?

(bkz: işsizlik)

Bizim millet işsiz olduğundan bu tarz şeyler üzerine fikir beyan ediyor. Şu videoyu izlerseniz durumu daha net anlayabilirsiniz: www.youtube.com

Yeni Turkiye'ye hosgeldin. Adamlar bu sig, basit, baskici, beyinsiz dusunce yapisini resmen pompaladilar topluma (toplum da hazir tabi, yuz buldukca arsizlasti).

yeni türkiye'de kimse kimseye güvenmiyor ve saygı duymuyor.
yeni türkiye'de kimse kimseye güvenmediği ve saygı duymadığı için insanlar her olayın altında farklı sebepler de arıyor. misal, birisi öldüğünde yeni türkiye insanı öncelikle onun kimliğine bakıyor ve ona göre tavrını geliştiriyor.

bir yerde güzel bir öneri görmüştüm ve aynen katılıyorum. şöyle ki; insanlara "bana ne" dedirtene kadar onların kafalarını duvara vuracaksın. önce hafif sürteceksin, şöyle duvarı ısıtsın o kafası. sonra, o kafayı alıp vuracaksın güzelce. her vurduğunda sana ne diyeceksin, ta ki o kişi "bana ne" diyene kadar. ortadoğu'ya özgü eğitim metotları olmalıdır kanımca.

Sana ne Devilred? Bir sorunun varsa sisteme yönelt eleştirini. Şahsa niye yöneltiyorsun

Yukarıdaki cevabı görmeden yazmıştım cevabı. Belirteyim dedim

ilk ikisinde haklı üçüncüsünde haksızsın. kamu görevlisi kadın, böyle bir şey varsa eğer yapmamalıydı.

kadının maaşıyla uğraşmak ayıp ama 700 gün rapor alıp okula gitmemek, devletin kaynağını sömürmek normal di mi? kusura bakma da bu örneği veriyorsan ikiyüzlüsündür. sisteme yöneltecekmişiz eleştiriyi, bak sen. e iyi o zaman her bokta aynı şeyi söyleyelim, "kişileri şeyapmayın yea" olsun. bu mudur?

biz yiyoruz birbirimizi, sen takma kafana.

ooouuu atarlı ergene denk gelmişiz, kaç kaç kaç!

sistem herkese aynı sistem değil bu arada, bunu da ekleyeyim. mayıs ayında sekiz aylık hamileyken bebeği karnında ölen, gözleri uzun süre görmeyen öğretmen kuzenim eylül ayında işbaşı yaptı bu sene. siyasetçi yakını değildi çünkü.

devilred +1500 der meister +1500

neyi savunduğun belli değil be.ilk 2si sosyal yargılar, tabular, tartışmalar üçüncüsü eşitlik istemi. bu kadar basit. ne demek kardeşim o kadar rapor, rantçıya rüşvetçiye bana ne mi diyelim, göz mü yumalım? bu mu lan medeniyetten anladığınız, andaval mısınız?

www.birgun.net

hdp'ye oy vermiş biri olarak söylüyorum, kaç sene içinde 700 küsür gün işe gitmemiş ya da gidememiş bilmiyorum. Fakat birey yerine sisteme yönelt eleştirini dersen "sizin aklınız yok mu kardeşim? neden kendinizden başkaları ile uğraşıp duruyorsunuz?" sorusunu bireylere değil, bu bireyleri böyle davrandıran sisteme getirmen gerekir eleştirini. Dahası niye insanlarla uğraşıyorsunuz deyip yine insanlara atarlanman da kendi içinde tutarsızlık barındırıyor.

Ya ikinci bir bavula koyup gotureceksin ya da goturmeyeceksin. Tek bavulla yolculuk yapiyorsan, senden dana gibi aleti tasimani istemeleri makul degil zaten.

sırf bir şey istemek için isteyenlere ayarım. annenin kuzeni nedir? çok yakının bile değil. bence bavula sığmadı diyerek getirme.

Goturmeme opsiyonu yok bu seferlik maalesef zira isteyen kişiyi çok severim. Bir kere tamam dedim ne istediğini bilmeden. Bir dahaki sefer kibar bir dille kim ne isterse reddeceğim zaten.

Ucaga niye almiyomus thy? Dev karaflar (3-4 kg olanlardan) yine dev metal tabela (sokaktan soktugum araciniz cekilir tabelasi, baya buyuk ve agir) hepsini kabine soktum. Havalimanina tek gitmiyosan al yanina, sansini dene bence.

o zaman kabine sokacaksın başka çaren yok.

Nope. Yillardir yapiliyor bu, is parada bitiyor. Iste netflix bu yuzden var, turkiye'de televizyonda film bu yuzden izlenmez ve geleneksel tv boyle boyle bitme noktasina gelecek.

bu tür sahnelerin kesilmesi için özellikle para verecek insanlar var bu ülkede.
yani izleyici olarak.

fearomenkor'un onerdigi iyi gorunuyor. RAM'i arttirman gerekebilir calistigin projeye bagli olarak (ya da secenek varsa direkt 16gb al)

bir de lenovo'nun gaming laptoplarina bak.

Diz üstü bilgisayar denilince telefon ve televizyon üretip bu konuda popülerleşmiş firmalar maalesef diz üstünde o kadar başarılı değiller. Dell marka diz üstü bilgisayarlar her açıdan iyidir üstelikte bütçen oldukça iyi. Dell diyorum çünkü satın aldıktan sonra servisiyle garantisiyle bu işi en iyi yapan tek firma dell. Uzun yıllar takır takır çalışır çünkü bu firma özellikle diz üstü bilgisayar konusunda uzman ve kendini sadece bu işe adıyor yıllardır. Nasıl ki nikon sadece fotoğraf makinesi konusunda yıllardır çalışıyorsa dell firmasıda diz üstü bilgisayar konusunda geliştiriyor kendini daima.

(bkz: building information modeling)


kaynak ariyorum dersen:
au.autodesk.com

Yurt dışında sahada çalışmış mühendisler burada şantiyede özerk takılıyor, kimse ilişmiyor zaten. Türkiye için inşaat işlerinde çevre falan önemli. Bilgiden ziyade.

BİM yalan, TAV'la Arabistana gidersin anca. Ofise geçmek istiyorsan, MS PRoject ve Primaverayı ekle CV'ne, çok fazla teknik ofis arayışı var, gir birine, sonra büyüklere geçersin. Eğer okulun ODTÜ değilse.

3.5 yıl sonra ofiste statiker olarak çalışmayı düşünmediğini varsayıyorum. o nedenle bizim sektörde özellikle teknik ofiste Ms Project, Primavera gibi planlama programları artı değer katar. eğer çalışmak istediğin firmanın çelik ayağı var ise x steel faydalı olabilir. excel felan zaten söylemiyorum. ihaleye giren firmalar için oska felan kullanmak işe yarar olabiliyor ama Ms project daha ağır basıyor gibi. he bir de gir bi kariyer sitesine teknik ofis mühendisi yaz orda istenilen şartlar sana net bilgi verecektir.

statiker olacaksan eğer çelik için sap2000, x steel gibi programları, betonarme için probine, etabs, idecad, sta4cad programlarını bilmen gerekecek. çelik statik hesabını yapan çok firma yok betonarme ise sürüsü ile.

sektörde açık konusu: karayolu tasarım mühendisi. bu kadar net. yani belki über sayıda adam aranmıyor ama zaten bunu yapabilen mühendis sayısı da çok fazla değil.

Ya da takım elbise mi giysem? 2 yılda 2 kez giydiğim siyah takım elbisem var.

takım giy ya da photoshop ile giydirsinler.

Takım giymene gerek yok. Benim pasaport fotoğrafımda üstümde tişört var mesela. Vizelerimin de bazılarında gömlekli, bazılarında tişörtlüyüm. Sıkıntı olmaz, zaten neredeyse boynundan başlıyor biyometrik fotoğraf.

arka plan beyaz olduğu için üzerine beyaz bir şey giyme. onun dışında senin bilmen gereken pek bi şey yok, yani fotoğrafçı "biyometrik çektircem" dediğinde ona göre ayarlıyor zaten. yüzün gözün açık olsun, gerisi pek mühim değil. yani normal vesikalıktan farkı yok. giyiminin de pek önemi yok eğer iş başvurusu falan yapmayacaksan. tişört, gömlek iş görür. gerek yok takıma.

tisort iyidir.

teknoloji çok gelişti ben sakallı polo tişörtlü gittim hatta yakası yamuk çıktı fotolarda adam photoshopla on numara takım giydirip sakalları traşladı

benim pasaportta fosforlu yeşil tişört, uzun saç, broz ten var, sürükle portekiz ligine bırak, sırıtmazdım.
bu arada biyometriği nasıl şokluyolar olm yasak değil mi?

telefonda uygulaması var passport photo id kendin çekipde bastırabilirsin ama ne kadar kullanışlıdır onu bilemem.

Biometrik fotonun photoshoplanmasi yasak bildigim kadariyla. Siz yaptirmayin oyle bir sey.

Bir de tshirt olur, sadece is basvurusuna filan verecekseniz sikinti olanilir ama ehliyet pasaport sorun degil tshirt.

lmgtfy.com

bonus: www.memurlar.net

@la noix

onu bende biliyorum cınım, belki memur biri vardır reel maaslara ulasırım diye şettim ben.

Memurun zengin oldugu nerede gorulmus?

Yeni atandin ben de iki gün sonra bekar yeni başlayan düz memur maaşını söylerim hocam ilk ayligimi alcam. Agi ile beraber 2350 gibi bi şey olacak galiba. Yds 90 diye bi miktar dil tazminatı da alırsın ama çok bi şey değil.

@akatreil

her lisans ya da önlisans maaşı artırmıyor mu?

Yok hocam en yüksek mezuniyet neyse onu dikkate alıyorlar. Zaten önlisans - lisans arası maaş farkı da 4-5 lira.

@akatreil

peeeh bosuna okuduk o zaman.:P

çalışacağın yere bağlı ama memurlar.net teki robot doğru hesaplıyor.

3 lisans bir işe yaramaz, her alanda az az bilmek yerine tek alanda uzman olanlar zengin olup yükseliyor. kalan kariyerinde buna yönel. devlette 2. 3. lisansa ek para yok zaten.

Kamu iktisadi teşebbüsleri var oralarda calisirsan 3000 liraya yakın alırsın. Hatta devlet hava meydanlarında çalışan düz memur 4000e yakın alır. Ama kpssde 90 puan ustu alirsan ancak olur orası o da bi ihtimal.

Aynen kardeşim benimde hayatta gördüğüm çok şey bilmek değil ufacık birşeyin uzmanı olmak sana ün para şöhret ihtiras getiriyor ;)

2015 aralik itibari ile 2.200 tl +/- (10-20) maas alirsin.

ocak ayinda %5 zam gelecek. vergi dilimleri sıfırlanacak. 15 inde tekrar sorarsan onuda yazariz.

not: vhki ve bilgisayar isletmeni degil, direk memur maasini yazdim. bu diger kadrolardan bunlardan 40-100 lira fazla alir.

lisans mezunu, bekar bir memur olarak yds 90 ise 2325 tl maaş alırsın.

yattı maaş kardeş. 2246 lira.

Turk toplumu sorunlu bir topluluk zaten.

antidepresan hiç kulanmadım alkolik de değilim(sosyal içiciyim), ama bunların genelde modern çağın sorunları olduğunu düşünüyorum.

bizim toplumumuzun ayrı sorunları var bence kültür çatışmaları-problemleri, din ve modernlik çatışması vs.

Celal Şengör hep şu kitabı öneriyordu, ebook'unu bulamadım satın alıp okuyacağım. Önsözünü Doğan Cüceloğlu yazmış.
www.kitapyurdu.com (Hasta Toplumlar, Robert B. Edgerton)

halkımızın büyük çoğunluğu mutlu değil.
çevremde de büyük çoğunluğun ekonomik duruma bakmaksızın mutlu olmadığını görüyorum.

Asıl sorun sabırsızlık, tahammülsüzlük, iradenin güçsüz olması.

sivrisinek ısırsa sorun oluyor.
sorunsuz yaşanmak istenen bir hayatın kendisi asıl sorundur.

Kesin hastalikliyiz. Kimse elestiriyi kabul etmiyor. Herkes kendini mukemmel saniyor. Kadinlara karsi, cocuklara karsi, ulkedeki her azinliga karsi igrenc dusuncelerimiz var. Nasil duzeliri bilmiyorum cunku cahillige ovgu kanimiza islemis.

Ben buna bir copy-paste yapacağım.

Kültürümüzde dertler, tasalar öyle bir madalya gibi takılıp geziliyor ki niye bu kadar yüceleştirildiğini anlayabilmiş değilim. Kime dokunsan sana sorunlarını liste yapar önüne sunar. Şöyle anlatayım, bir konferansta bir Kolombiyalı ile denk geldim ve aramızdaki bir konuşmada dünyanın en mutlu 3. ülkesi olduklarını söyledi. Ondan önce de hayatlarımızı karşılaştırdık, oldukça da kötü durumdalardı. Ben ilk "Manyak mısınız, niye mutlusunuz" diyecektim. Sonra "Nasıl mutlu oluyorsunuz" diye kibarcasına çevirdim. "Bir sorun olduğunda gülebilmek çok önemlidir. Biz dertlerimizin nasıl üstünden geldiğimizle gurur duyarız, bu gururu duymak için de sabırsızlanırız. Bunları bunları yaptım, diye anlatırız. Gülenler yukarı çıkabilenlerdir" demişti. Sonra da durdum, iki dakika düşündüm "Manyak olan bizmişiz" dedim. Bizde ne kadar ağır yük kaldırırsan o kadar gurur duyuyorsun, onlar da o yükten ne kadar çabuk kurtulursan ve ne kadar uzun süre hafif kalırsan onunla gurur duyuluyor. Oradakiler, bir dert olduğunda gülerek "Ben bu derdin üstündeyim" diye bakıyorlar ve sürekli gülmek bir gurur kaynağı. Zaten öncesinde dertleri taşıma konusunda master seviyesindeki bir halka 80'lerde de arabesk bir darbe vurunca, "Yıllar yılı dert yolunda ne ilk ne de sonuncuyum" gibi şarkılar da damardan işleyince doktora kadar yapmış kadar olduk. Mizahımız bile öyle, Yılmaz Erdoğan'ın 90'larda "Ağlamasını bilmeyen adamın, gülmesinden bir b.k olmaz" diye bir repliği vardı. "Efkarlanmak" diye başka dillere %100 anlamı korunarak çevrilmeyen bir kelimemiz var. Tamam, Kolombiyalıların da bazı mallıkları var, sel oluyor, köyü yutuyor, bunlar hala gülüyor "Atlatacağız nasıl olsa" diye ama biz neden bu kadar takığız diye düşünmüyor da değilim. Hayır, derdi taşırken yapıcı bir şey de yapmıyoruz. Derde neyin yol açtığını unutuyoruz ama derdin kendisini unutmuyoruz.

@aychovsky çok yapıcı bir deneyim ve çözümleme olmuş.

ben de aslında geçtiğimiz günlerde arkadaşlarımla konuşurken bu kolombiyalı hikayesiyle benzer bir sonuca varmıştım. sıkıntı ve sorun yaşadığımızda toplum olarak bir koyverme ve her şeyden vazgeçme tutumundayız. örneğin bir arkadaşım okulu uzattı, diploma projesi dönemine geldi, okulda 7.senesi. bir taraftan çalışmaya başladı bir ofiste bu dönem ki değerli bir durum bence bu. sonra kaygılanmaya başladı, depresyona girdi, diploma projesini bıraktı ve sonuç: işi bırakma ve ailesinin evine dönme kararı. oysa vazgeçme ve kabuğuna çekilmeyle hangi sorunun çözüldüğü görülmüş? esas olan mücadeledir, mücadele sırasında durumu çöz ya da çözme bir şekilde zamanla sorunlarının üstesinden gelinir. kaderimize çok çabuk razı oluyoruz ve pes ediyoruz. sonra da kendimize acımaya başlıyoruz. oysa daha geniş bir perspektiften bakabilsek, 'neden bunlar benim başıma geliyor' demeyi bırakır, herkesin başına türlü türlü şeyler geldiğini görür ve kendi baş etme yöntemlerimizi geliştiririz.

sorunlara gülüp geçmek çözüm müdür bilemem, ancak onları gözümüzde büyütmek hiçbir zaman çözüm olmadı. mücadele ve süreç esastır, sebep ve sonuç yan ürün.

Büyük şehirlerde, annesi babasından farklı bi dünyaya doğan, sınıf atlayan, ne gelenekçi ne modern olabilen genç yetiskin ve yetişkinler olarak pek çoğumuz doğal olarak sorunlu olmasa da huzursuzuz.

Bi insanın depresyonda olmasının, alkolik ya da bağımlı olmasının altında çok farklı dinamikler var tabii ama karamsâr bir freudyen olarak bence de uygarlasmanin bedeli nevroz, sorunluluk, huzursuzluk, kimlik arayislari, abartayim, artan akıl hastalığı oranı.

Kilkenny
Stella Artois
Sleeman Cream Ale
Leffe Brown
Innis and Gunn Oak Aged
Tuborg Gold

@fortisvita

çok inigiliz sevdalısı cıktın sen. özbeöz türk birasına sahip çıkalım.

Ciguliyevskaya olsa da içip k.ciğerimizi imha etsek.

@kargn
ciguli de öldü beee.. peeeh.

A.r.e iyi adamdı

erdinger
tuborg grøn
delirium red

marmara gold süper içimli
amsterdam
carlsberg
bomonti
tuborg gold

innis and gunn haric ingiliz yok halbuki? Ayrica Skol turk degil?

jaybird bluebuds x

Beats ne yahu, gozunu seveyim almayin su dandik urunleri.

gerekiyor. çanta varsa minik göze baksana.

mantiken olmasi lazim ama makineye gore degisir aslinda, bilemedim. en olmadi ebay'de 1-2 dolara siparis et.

Baktım ama çıkmadı. Diğer kapak standart olsaydı da ön tarafa takılsaydı keşke. Lensi taşırken çanta içinde hava kabarcıklı poşete sarılı şekilde saklasam çok mu riskli olur?

öyle riske girilir mi, en kısa zamanda kapak al :')

Yurtdışından sipariş versem geç gelir, türkiye'de bulunur mu ki?

18 55 kit lens.
n11'de internet üzerinden gönderen mağazaya onay vermesem eksik parça var diye çok mu saçma olur?
Fiyatı ucuz bir parça ama uğraştırıyorlar.

satıcıya söyle "lens kapağı çıkmadı, kapaksız lens mi olur" de. yollayınca ödemeyi yaparsın. bu haliyle çizersin lensi. o da eksik ürün satmamayı öğrenmiş olur.

kapak şöyle bir şey olacak.

urun.n11.com

Objektifi neden çıkartıyorsun ki? Her tak çıkarda toz riski vardır, eğer tek objektif kullanıyorsanız çıkartmayın.

smallville?

yapılıyor sık sık. bir değil iki değil hatta.
2016 sonu girecek iki superman dizi uyarlaması ve daha çoğunun dedikodusu var. Batman evrenindeki gotham devam ediyor.

smalville daha çok gençliği ve özelliklerini kazanma tarafına odaklanıyor. adam uçamıyor bile dizinin çoğunda. finalde superman oluyor galiba.
gotham da gordon temelli dizi. batman'in de küçüklüğü var.
şöyle adamakıllı batman joker maceraları izleyebileceğimiz veya superman'in kutuplardaki evini görebileceğimiz; aynı arrow, flash, daredevil gibi asıl dönemlerini gösteren yapım yok.

yapılıyor. batmanin dizisi vardı eskiden. superman için smallville var. şu an flash ve daredevil dizileri var. agents of shield var.
neyse şuradan kendin bakarsın artık. marvel vs dc dışında olanları da var tabi
en.wikipedia.org
en.wikipedia.org

Çünkü filmi yapılırsa hayvan gibi gişe geliri elde edecek, dvdler vs. satacak, dizi ile kazanacağı paradan daha fazla kazanıyor böyle. İkinci sebep ise bence dizinin geliri düşük olduğu için bütçesi de düşük oluyor ve beklentileri karşılayacak oyuncu kadrosu ve görsel efektleri yapamıyorlar. Flash'ın ve Supergirl'ün efektleri ortada işte, hatta oyuncuları da genel olarak vasat.

Marvel ise çok efekt gerektirmeyen, daha çok yakın dövüş stiline sahip, sokak arasında takılan kahramanları dizi yapıyor ve yapımcılığını kendisi yaptığı için özen göstererek iyi senarist, reji ve oyuncu kadrosuyla çalışıyor. Zaten asıl filmlerine ve çizgi romanlara destek olarak görüyor sanırım, o yüzden kar düşüncesi ikinci planda gibi. Bu yüzden kaliteli diziler çıktı ortaya.

film haklarına sahip olan yapımcılar dizi için devri gerekli olan telif haklarını başkalarına vermek istemediklerinden veya fahiş fiyatla vermek istediklerinden veya günün birinde biz yaparız dediklerinden bu kült karakterlerin arrow, flash, daredevil gibi dizileri yapıl(a)mıyor.

batman'in adam west'li dizisi komediydi ya, geyikti o çok. kötüydü yani, ama nostaljik olduğundan tatlı. wonder woman da var öyle "cheesy"... :)

Odenir.

Bence gerekir, toplu yasamin kurali budur.

"Hizmet alinmiyor sonucta" mantigiyla gidilirse asansor kullanimi icin de evde yasayan kisi sayisi ve evin kacinci katta bulundugu ile ilgili bir denklem gerekirdi aidat hesabi icin.

Ekleme: Ben de din hizmetlerini kullanmiyorum ama odedigim vergiden en fazla diyanet isleri faydalaniyor

Ödenmesi lazım. belli bir yeri işgal (ikamet etme) söz konusu.

ev yıllarca boş kalsa da ödenir. kiracı varsa kiracı öder. aynı aidat gibi.

kiraladığınız bi evse siz ödemeyin. ev sahibinin ödemesi lazım. ama ev sizin ve bir süre boş kaldıysa kapıcı aidatı+masraflar şeklinde bi ödeme vardır ve bunu sizin ödemeniz şart. hatta merkezi ısıtma gibi ekstralar varsa bile ödemeniz gerekir. ben kapattım kaloriferi deme şansınız da pek yok.

edit: olm nerenizle okuyonuz? kiraladığınız bi evse ve birikmiş aidat borcu varsa siz ödemeyeceksiniz elbette. bu kadar basit cümleyi zorla açıklattırıyorsunuz!

kiraladığınız evse siz ödemeyin ne demek? kiralayan kişi öder aidatı. ben tatile gidiyorum aidat yok dersen en basit tabirle çiğlik olur bu. gariban adamın aldığı 3 kuruşa göz dikme bir zahmet.

kiraladığınız evse de siz ödeyeceksiniz. kira sözleşmenize bakmanız yeterli zaten bunun için. yani her halükarda ödeyeceksiniz.

olm kiraladığımız bi evse niye biz ödeyelim. kiralayan kimse o öder kapıcı aidatını:)
biz mülk sahibiyiz 4 ay yokuz dedim. 1-2 ay neyse de 4-5 ay tuhaf geldi biraz ondan sordum. tamam öderiz sıkıntı yok :)

"Ben de haftasonları yokum, %28 az ödeyeyim" diyen komşuya ne diyeceksin? Ya da "haftaiçi geç saatlere kadar yokum, ama X kişisi ev hanımı, hep evde" diyen de çıkar.

kimse kimsenin ne kadar evde durduğunu ölçmüyor. O yüzden o aidat standarttır, ödenir.

Apartman aidatı belirlenirken alınan hizmetler uzerinden değil, verilen hizmetler uzerinden hesaplanır.
Sizin olmadığınız zamanlarda da kapıcı istihdam ediliyor,çöpler toplanıyor,giriş katında otursaniz bile asansör çalışıyor,bakımları yapılıyor...
Ortak yaşamın surdugu yerlerde ortak alinmis aksine bir kural konulmadığı sürece herkesin masraflara katilim oranı eşittir.
Apartmanda daire kiracili ise bu tip bedeller kiracı tarafından,değilse boş bile dursa ev sahibi tarafindan ödenir.

enfeksiyon olmuş kanında. bi ateş düşürücü iç

Havale indiriminden yararlanmak üzeresin. Ateş düşürücü iç +1

theraflu içebilirsin, hem ateş düşürücü, hem ağrı kesici etkisi de var az biraz. burun akıntısını da anında kesiyor. yan etki olarak uyku getirir. uyumadan içersen mışıl mışıl uyursun. ha, hastalığın ciddi birşeyse bok yoluna da gidebilirsin, doktora görünmekte fayda var.

imgur.com

seç izle şeklinde dizi ve filmler.

game of thrones yok mesela şu an.

film dizi var. türkçe altyazı yok.
online platform. kendi dizileri var, ve gerçekten çok başarılı diziler. filmleri de var. bayağı bildiğin adam parasını veriyor dizi/film çektiriyor koyuyor. fakat sorun ingilizce yoksa anlamı yok.

Sec-izle seklinde. Netflix, onceden dvd servisiydi, simdi tamamen online. Ayda 10 dolar (ya da yasadigin bolgedeki fiyati neyse iste) veriyorsun, sana sunduklari her seyi istedigin kadar izliyorsun internet uzerinden. dvd'ye cikmis bircok film ve dizinin yaninda "Netflix Originals" dedikleri kendi yapimlari olan film ve diziler var. En bilneni House of Cards mesela (ki bayagi basrili).

icerik ulkeden ulkeye degisiyor, turkiye'de su anda ne var ne yok bilmiyorum.

Hocu bu xenomorphun kankasi bence.

Çok sevimli :)

sozde kurumsal olmaya calisan sirket sacmaliklari iste. bordroyu verme yasal olsa bile. adam gibi fiyat ceksinler iste, begenmezsen pazarlik et, su kadar istiyorum de. sonucta adamlar keyfinden almiyor seni ise, ihtiyaclari var.

Bordro verme

fortisvita + 1

hayır arkadaş kaç para vereceksen söyle ne o eski maaşa bakmalar felan. adli sicil kaydını anlarım sıkıntı var mı yok mu bilmek için isterler, hizmet dökümü de olabilir gerçekten dediğin kadar tecrübeli misin değil misin diye de bordro biraz garip geldi bana.

Transkriptinde ortalamanın hesaplanmış olması ve 2.5'in üstünde olması, alttan dersinin olmaması gerekiyor üstten ders alabilmen için. Tabi bizim okulda böyle bu.

@diffarensiyel; yani önceki bölümdeki ortalamanın mı 2.5 üstü olması gerekiyor?

Ama ben şu anki bölümüme birkaç dersin sınavı hariç devam etmiyorum gibi bir şey. Haliyle ortalamayı saldığım için berbat. Bu durumda buradaki dersleri muaf saydıramaz mıyım?

Tamamen okula kalmis bir sey. Derslerin sayilmasi bile. Yani okul "ben saymiyorum bu dersleri, beni alakadar etmez" bile diyebilir.

Anladım. Peki deü veya ege hakkında bilgisi olan var mı?

500bin

30binle seyyar tezgah açarsın kardeşim.

sıfır. iş mekanizmasını çözdükten ve o mekanizma içine girebilecek bir gedik yarattıktan sonra başka bir şeye ihtyacın yok. bu gedik bazen paradır, bazen tanıdık, bazen görüntü, bazen din iman, bazen bilgi. sadece para ile iş yapılacağını zanneden kişinin sıfırdan bir şeylere başladığını zannetmiyorum. ama sen çimento fabrikası açacağım diye işe girersen o zaman ilk yatırım olacaktır işin içinde. bunlar ayrı konular zaten bu tip bir sorunda da spesifik soruya göre spesifik cevap var. net yani.

Is kurarken en az 1 sene hic para girisi olmasa bile iflas etmeyecek bir birikim gerekir (derler).

30bin TL sermaye ile gireceginiz isin teoride aylik 30bin/12=2500 TL getirecek bir is olmasi lazim ki 2500 TL icin is kurma stresi ve riskinde degmez.

Ise bakar. Mesela evde oturup bilgisayar basinda yapabilecegin bir isi cok rahat kurabilirsin o paraya. Turkiye'de oluyor mu bilmiyorum ama home office icin kirayi, faturalarin bir kismini vergiden dusme gibi imkanlar oluyor bazen, mis.

İş kurmak değil yapabileceğiniz iş kurmak önemli. Ne iş yaparsınız? Satışçı mısınız? Herhangi bir Sektör deneyiminiz var mı. Deneyim konuşuyor

nasıl bir iş kurmaya niyetin var? home office mi çalışacaksın? hiç detay vermemişsin. ona göre kendi çapımızda bir öngörüde bulunabilirdik. şimdi ne yazsak havada kalacak. şu an ekonomik kriz var. yılların firmaları takır takır gidiyor. haberlere çıkmamasının tek nedeni sansür. örneğin en büyük 500 firma falan diye listelerde adı çıkan firmaların bile çoğu borç içinde yüzüyor mesela. o yüzden kazanacağın paradan son derece emin değilsen eğer ve şu an zaten kendini çevirebiliyorsan bence iki kere düşün. eldekini kaybetmek var neticede.

ytü kampüsü var mesela eski taş binalar var bir de yeni yapılan sikko binalar var.. ben dedim mimar arkadaşa ya 50 metre yanında ne güzel taş bina var neden aynı mimaride yapmıyorsunuz dedim.. çok mu tutuyor? dedim.. her bina kendi dönemini yansıtır dedi eleman..

yazıyı bilmiyorum ama maddi kaygılar kısmı doğru, restorasyon alanım değil ama ciddi bir yatırım olduğunu biliyorum. maddiyattan kaçılmasının sebebi de bilinçsizlik elbette. yoksa yapı nitelikli ise hiçbir aklı başında ve başka çıkarları olmayan mimar yıkımını ve yeniden yapımını onaylamaz.

yukarıdaki arkadaşın bahsettiği olay ise farklı bir durum. yeni yapılan bina sikko olmak durumunda değil, mimarın ve işverenin bok yemesidir o. yoksa gidip bu zamanda selçuklu mimarisiyle, barokla tasarım yapmanın anlamı tabii ki yok. yapılırsa ortaya malum saray veya demirören avm çıkar zaten.

Benim soruya bir cevabim yok ama dayanamadim @gmzo, eski binalarin, demirorenin nesi var ya, viyananin mimarisi falan gibi olsa gunumuzde de her yer, ne guzel olur bence. Yuksek tavanli, genis kapili falan. Yeni binalar sux

restorasyon uzmanıyım, uzun uzun anlatacak vaktim yok ama kabaca @dedim'in arkadaşı ve @gmzo son paragraf +1
ek olarak, eskiyi birerbir kopyalamak taklitçilik olduğundan hoş karşılanmaz.

Isvicre zurih'te yeni tek bir bina yok, hepsi restore edilmis. Tek bir top atisi almadiklari icin de sehir yapisi korunmus, zaten duzgun is cikarmislar.

Bence dandik yapilasma ve rant ile alakalidir, kesin bilgi degil.

Cunku evet, her yapi kendi donemini yansitmalidir.

Yani simdi gidip art nouveau binalari cok guzel kopyalayabiliriz ama ortaya en fazla tarlabasindaki gibi betonarme uzerine firil firil dekore edilmis ucubik kopyalar cikar iste. Ha, oturup tas ustasi yetistirelim, sonra kolon-kiris yerine sifirdan yigma yapi insa edelim. iyi guzel de neden kardesim? 5-6 metreden fazla aciklik gecemiyorsun malzemenin getirdigi sinirlamalar nedeniyle. Sirf "yaptik guzel oldu heee" kafasiyla mimari urun ortaya koyamazsin, sonucta insan yasayacak/calisacak icinde, islemek zorunda tasarladigin sey. Ha, mesela soyle cagdas ornekler de var:

www.e-architect.co.uk

Bu da bok gibi mesela. Kisin hayvan gibi buz sarkitlari oluyor o catidan asagi bakan. Icerisinin plani filan zaten berbat.

Tamam, atiyorum 17. yuzyil yapilari guzel, o zaman hepsini onun gibi yapalim? O zaman bence de Mozart besteleri guzel, niye elektro gitarla yeni sarki besteliyoruz ki? Hep Mozart sarkilarini yorumlayalim, remixleyelim filan yani.

edit: bu arad bir karisiklik var, restorasyondan mi bahsediyoruz, yeni yapidan mi? yoksa eski yapinin yanina yapilan eklenti mi? eski yapinin yanina/yakinina da yapilsa eskiyi taklit etmek yanlistir. yeni ile eski arasindaki uyum cok baska bir tartisma konusu.

@yuzır arkadaşım, senin viyana mimarisi diye adlandırdığın şey mevcut yapıların korunmasıyla ortaya çıkan şey. demirören avm sonradan taklitle yapıldı, tarihi bina filan korunmadı yani.

Eskiden küçük bir azınlık apartman/bina yapabiliyorken çoğunluk daha köhne evlerde oturuyordu. şimdi orta sınıfa uygun binalar yapılıyor çoğunluk.
tabi ki estetik kaygıdan çok maliyet düşünülerek yapılıyor.

zengin azınlık gene mimari şaheserler yaratabilir.

bunun dışında şehircilik belediyelerin imar planına kalmış durumda. tabi bu imar planları da mimarlar şehir planlamacıları vs. ile değil köylü kurnazı siyasetten bir yerlere kapağı atmış rantçı arkadaşlar tarafından yapılıyor.

dön de bir belediye başkanlarına bir bakıver.

istanbulun oy uğrana nasıl gece kondu doldurulduğu ise ayrı bir şey. ucuz iş gücü ve inşaat malzemecilerinin rantları için buna göz yumulmuş tapu dağıtarak bu oya çevrilmiş. dün köyde kerpiç duvarı sıvayamayan insanlar 3 kuruşa kapattıkları bu arsalar sayesinde büyük müteahhitler iş adamları oldu.

ülke 50-60 yıldır inşaat üzerine yürüyor. uzun süredir avrupa'nın en çok çimento üreten ülkesiyiz.

neyse kısaca evet para.

işin içinde büyük de bir rant var. apartman yıkılıp yenisi yapılıyor ve aynı alandan bilmem kaç tane fazla daire çıkmalı ki, müteahhit kar etsin. e araziler de eskisi gibi ucuz değil, git gide fiyatları artıyor, nüfus da geeeniş geniş alanlar için çok fazla arttı. sonuç 4 metreden 3 metrenin altına inen tavanlar, daracık odalar şu bu.

eleştiri okumak önemli bir kısmı bu işin, en azından filme neresinden bakmak gerektiğini gösteriyor. onun haricinde çok izlemek tabii ki önemli ama sadece izlemek yetmez. sinema sanatı edebiyat ve diğer güzel sanat dallarıyla iç içe, diğerlerinden az buçuk anlıyor olmak bir filme daha geniş açıdan bakmayı sağlar.

sürekli film izlemek. en iyi yönetmenler genelde en fazla film izleyenlerden çıkar. zaten film izledikçe o kültür kendiliğinden gelişir.

Film izlemek insana bir perspektif kazandiriyor ama gidip Adam Sandler izliyorsan surekli faydasi yok tabii ki. Elestiri okumak/izlemek daha mantikli cunku senin gormedigin 25 seyi birden goruyo adamlar. Youtube'da takip ettigim birkac kanali onerebilirim:

bu eleman ilah benim gozumde:
www.youtube.com

biraz mizahi yaklasim ama analizler ciddi:
www.youtube.com

bu da tamamen geyik:
www.youtube.com

İnanmayacaksın belki ama kitap okumak. Çok kitap okumak.

@amelie poulain iyi demiş, kesinlikle kitap okumak bu etkenlerden biri.
en bilinirliğinden mesela nuri bilge ceylan. bütün filmlerinde edebiyattan izler bulursun.

ayrıca fortisvita +1. her filmi izlemek de maharet değil. gerçekten bu alandaki yetkinliğini artıracak, ilham verecek yönetmenlerin filmografilerini izlemek önemli.

temel görsel sanatlar hakkında bilginin olması.

-dottir, -son izlanda'da kullaniliyor mesela.

izlanda taraflar -son mesela samuelson.
danimarka -sen cristiyansen
sırplar -iviç lazoroviç
bulgarlar -ov danilov

Ruslar -ov, -ova, İskandinavlar -sson, Slavlar -iç, Ermeniler -yan, İrlanda O'Xxxx, Azeriler -zade....

Ek: Gürcüler -vili ve -adze

hollandalılar arasında "van" kelimesi çok kullanılıyor.

Pierre van Hooijdonk

bu şekilde olan 15 hollandalı rahat tanıyorumdur.

Ne lan bu izlanda aski benim de aklima ilk onlar geldi.

Bu arada -dottir kiz icin, -son oglanlar icin kullaniliyor

şurada "son of" diye ararsanız birşeyler çıkıyor. en.wikipedia.org

İrlanda'da Mac veya Mc oğlu, O' soyundan anlamına geliyor.
Portekizce'de -es, Rodrigues, Rodrigo'nun oğlu oluyor. İspanyolcası -ez
Romen -escu
Ermenilerin -yan
Azerilerin -zade'si var

eksisozluk.com

almanların -macher
Schumacher
sayılır mı bilemedim.

gürcistanda
-dze (Örn. Şota Arveladze)
-shvili (Örn. Mihail Saakaşvili)

bin liranın eksikliği nelere mal olur onu düşün. büyük değişikliklere sebep olmayacaksa değiştir, iş tutmasa bile hem öğretici olduğu için fayda sağlar, hem de sonradan iş bulabilecek potansiyele sahip olursun; kaybedecek çok bir şeyin yok yani.

hisse olmasi iyiymis ama %1 az beah. ben olsam ya maasta ya hissede pazarlik yapatim biraz.

4500 1 yıllık muhendis icin baya iyi para. 3500 de az degil yani, iş ogrenmek icin gecilir. amaa startup'ta calısacagın adamın kafası cok önemli. ben bi yazılım işi icin kendi şirketini kuran bi herifle gorusmustum, o anki maasımın 1.5 katını ve turlu imkan teklif etmişti ama gorusmede o kadar igrenc tavırlar sergilemişti ki dedim böyle bi egoyla ugrasacagıma hiç bulasmam bu işe. kucuk firmanın böyle bi dezavantajı var.

değiştirmezdim
fazla çalışıp az kazanacaksın

ben muhtemelen startup'a geçerdim, hem master'ı rahatlatacak hem de 3500 lira da zamlandığı anda eski maaşa yetişebilecek durumda, aynı zamanda startup'ı şekillendiren demirbaşlardan olacaksın. hisse de bir avantaj.

değiştir kaptan.
4500 ile 3500'ün çok farkı yok

%1 hisse demek iş büyürse ilerde büyük para demektir.

Ben olsam iş aradım ama daha düşük maaşa iş değiştirmezdim.Her iş değişikliğinde daha çok maaş almaya çalışmak gerekir.

Start up seni çok istiyorsa pazarlık yap maaşını yükseltsin.Şu an aldığın maaştan bahset.

Bir sene tecrubeli bir bilgisayar muhendisi icin bence en onemli sey yetenek gelistirmek. bu paradan su asama icin daha onemli bence is temposundan bagimsiz. yogun olmasi(adami bitirecek seviyede degilse) bir eksi olmayabilir. startup'un ne kadar sure idare edecegi onemli bir konu. isten ciktiktan sonra bir ay sonra kapanacaksa sikinti. adamlara planlari nasil para ne kadar idare edecek filan gibi konulari konusmak onemli. maasinin dusecegini soyleyip daha fazla hisse isteyebilirsin.

1. kaymaksız homojenize sütün satışları artsın. -tam gevreğe dökmelik-

2. dünyadaki en gdo ya maruz kalmış ürünlerden mısırın satışı artsın... -üretimde 1. abd-

diye uydurulmuş bir şeydir gevrek. sağlığa da zararlıdır.

ofiste domates, biber, kaşar lı bir sandviç yeseniz mesela? siz bilirsiniz tabi.

Ben yulaf, badem, ceviz, maple syrup filan karistirip firina atiyorum, sonra onu sutle yiyorum. Daha iyisine rastlamadim daha.

etinin lifalif'i var. sağlıklı ama çok tatsız tuzsuz bişey. biz onun için meyve kurusu karışımı (üzüm, incir, kayısı, erik, yaban mersini) bi de fındık ceviz badem koyuyoruz. hepsini küçük küçük kıyıp kavanozlara koydum. her seferinde yeniden uğraşmaya da gerek kalmıyor. isteyen istediği kadar kaşıklayıp koyuyor kasesine. ayrıca toz zerdeçal, zencefil ve tarçın da ekliyoruz. hem çok sağlıklı oluyor hem lezzetli hem de çok uzun süre tok tutuyor.

bir çocuğunuz olsun, ilk dişi çıkınca sevinin. büyüsün sizi üzsün, üzülün. hep birlikte mutlu olun. deli gibi kızın ona. bazen aldırmayın.

Çocuk doğurmamak için geçerli sebeplere ihtiyacınız yok. İstemezseniz doğurmazsınız. İnsanlar nedense birilerini ikna edecek sebepler bulmaya çalışıyor ama gerek yok. Ben de doğurmak istemiyorum ve düşünmüyorum. Çocuk istemeyen eş bulmak zor değil, ben buldum şahsen.

edit: ek olarak çocukları olan mutlu insanlar görünce içim cız etmiyor, gizli gizli patik koklamıyorum ve hormonlarım da ağlamıyor çocuk diye.

Vall 9-10 milyar insana ulastigimizda ciddi sikintilar baslayacak zaten. Cocuk yapmamak genel olarak iyi bir sey olabilir.

Sen çocuk yapma.

Eş bulmakta zorlanıyorum demişsin ama tam olarak kafamdaki eş tanımına uyuyorsun, hehe :)

Söylediklerini ben de daha önce düşünmüştüm. Dediğin gibi dünyada milyonlarca çocuk var. Hatta çoğunun ailesi bile yok. Bu kadar çocuğa rağmen çocuk yapmak gerçekten çok mantıksız. Halbuki dünyadaki tüm çocuklar senindir. Onlar büyüyünce senin hayatına dokunacaklar. Bir tane çocukla ilgilenmek yerine neden birden fazlasıyla ilgilenmeyesin ki? Çocuk bakımı ve büyütmesi çok masraflı ve çok yorucu. Özellikle bizim ülkede çocuk yapmak tam bir saçmalık. Her an her şey gelebilir çocuğun başına.

Duygusal yaklaşanlara hiç aldırma. Gayet de mantıklı düşünüyorsun. Çocuktan alabileceğin duygusal zevkleri herhangi birinin çocuğundan da alabilirsin. Bizim millette elalemin çocuğu diye bir mantık olduğundan herkes kendi çocuğuna sevgi gösteriyor sen hepsine gösterebilirsin.

bence olay insanlar mantıken değil içgüdüsel olarak çocuk yapıyorlar.

Cocuk istememenin nedenini romantiklestirmeyin. Yok bi suru kimsesiz varmis da yok bencilceymis de. Esas "ben gezmek istiyorum vaktimi cocuga ayiramam" bencilce bi dusunce. Birkac sene boyunca gecede bilmemkac kez uyanmayi bi dene. Ilk 4 hafta 2-3 saatte bir uyanip bi hayvani falan beslemeyi dene. Birilerine biseyler ogrrymeyi dene, ki bu en basitinden biseyleri elinde tutmak, emeklemek olsun. Ondan sonra hangisi bencilce tekrar konusalim

Bu mantalitedeki insanlar cocuk yapmasin zaten

bu konudaki teorilerim şöyle, insanın 30la 50 yasları arasında buyuk bi zaman ve enerji boslugu var. saglıklısın, ama ergen degilsin. delice partiler, cılgın atmalar falan keyif vermiyor ama hala üretkensin, stabil bi şekilde bi konu üstüne yogunlasabilirsin.
secenekler, sanatcı olmak ve üretmek, bilim adamı olmak ve üretmek, ya da cocuk yapmak. bunun altında biraz da geriye bişey bırakabilme içgudusu var. bunlardan birini yapmazsan delirmek olası. insanın kontrolsuz enerjisi cok tehlikeli bişey. aslında guzel yonlendirebilse insan sıkıntı olmaz ama icinde yasadıgımız dunya ve daha özelde toplum düzeni sürekli bişeylere itekliyor bizi.
öte yandan dediginde cok haklısın, bu enerjiyi herhangi bir cocuga vermek bence daha zor ve degerli bişey. cunku sen dogurunca doga seni analıga programlıyor, hormonların seni belli bir davranısa sokuyor. ama baskasının cocuguna sahiplik etmek sırf kalpten gelen bi güzellik.
kişisel olarak konusursam, bilim insanı olabilecek dönemeçlerde kendimi harcadım ve yanlıs tercihler yaptım, o tren kaçtı. şimdi yas 30a yaklasmısken sanata dair bişeyler yapmak icin cabalıyorum. Allah kısmet ederse bikaç sene şansımı denerim, bunu da beceremezsem ya da becersem ve maddi imkanlarımı bi seviyeye cekebilirsem ileriki yıllarda bir cocuga sahip çıkmayı cok isterim.

Ben de istemiyorum.

1.si param yok

2.si dünya berbat bir yer

saçma sapan düşünceler. bence "ben bazı konularda çok farklı düşünmeliyim, ben farklı bir insan olmalıyım" zorlamasının sonucu olabilir.

Baska bir yerle anlastin mi ayrilmadan once? Aileye soylerim ben direkt sahsen.

istifa kararını verdiğinize göre kafanızda buna neden olan birşey vardır. mesela daha güzel bir iş bulmak, sınava hazırlanmak, iş yerinde mutlu olmamanız gibi. masaya oturduğunuzda ya bugün ofiste oturduk zaten epey düşünüyordum şöyle şöyle yapmayı planlıyordum, bu iş bana göre değil şu planlarım var o yüzden 2 ay sonra işten ayrılıyorum kendime böyle böyle bir yol çizecem dersiniz onlar da düşüncelerini söyler size.

Yaş kaç? Ailenin daha önceki durumlarda tepkisi nasıl? Bunlar önemli. Çünkü bu koşullarda daha çok 'ne alaka lan, aileye nooluyo' kafasında cevaplar verilecektir. Arka planı kur ki ona göre cvplar hazırlayalım.

1-Putperestlige kafayi takan genelde muslumanlar. Tapilan seyin fiziksel objenin kendisi oldugu sanrisi var. Halbuki dedigin gibi onun temsil ettigi seye tapiliyor aslinda. Lakin bunu kabul eden, Kabe'nin de put oldugunu kabul etmek zorunda. Sikinti burada basliyor.

2-Iyi-kotu goreceli kavramlar. Bir musluman neden daha iyi oldugunu dusunuyor bilemiyorum. Bence fark yok, zaten dedigim gibi bence muslumanlar da putperest.

3-Dogrudan nasil toplumu duzenledigine dair tam bir sey soyleyemeyecegim ama islam sonrasi, Mogol Istilasi'na kadar ciddi bir yukselis donemi var. Bilim ve sanat alaninda Avrupa'nin bayagi otesinde Ortadogu 1400'lere kadar. Mogol istilasi sonrasi cok daha yobaz, icine kapali, dogmatik bir ortadogu var.

4-Insanlar radikal degisimleri sevmiyorlar genel olarak. Cok zorunda kalmadikca cogu insan devrim yapmak istemez, karni tok adam kolay kolay ayaklanmaz. Gecmisten gelen geleneklerin, inanclarin yeni dine entegre edilmesi, gecis surecini kolaylastiriyor.

1. putlar/aracılar/medyumlar tanrı otoritesini (rububiyeti) tırtıklamaya başladığında, bu kapıdan, evliyalar, üçler kırklar yediler, şeyhler, mürşidler ve bi dolu ipsiz sapsız adam daha giriyor. böyle bir durumda kul=kul eşitliği bozuluyor. kullar bir takım tanrısal adamlarla eşit koşullarda yaşayamaz olup, dünyanın düzeni bozuluyor.

2. yukarıdaki madde ile direkt alakalı. peygamber dahi aciz bir kul olmasa, dünya üzerindeki insanların imtihanı zulüm olur. adalet gider. öyle bi dünyada da işte gücü gücü yetene olur, ahlak bundan ibaret olur.

3. çok uzun.

4. senkretik ne demek bilmiyorum.

3- kizlari diri diri gomuyorlardi, kizlari diri diri gommeye devam edip toprak yerine tas attilar.

3) kızlari diri diri topraga gömdüklerine inanmiyorum. bu millet nasil cogaliyordu?

@vayezikhan, hepsi gömülmüyordu tabii ki.

tek katli mi? 6 sene amerikada yasadim oyle tek katli ev pek gormedim. bahsettigin evler genelde iki kat arti cati kati olur. hatta bi tanesinin insaatinda bizzat calistim. gerci soruyu da tam anlayamadim. istanbulda sehir disina cikarsan mustakil evler gorursun ama bunlar sadece zengin kesimin yasadigi yerler. amerikada ise bahsettigin sekilde bir evde orta gelir grubu yani ogretmen memur kesimi falan yasayabiliyor.

İstanbul dışına çıkmaya gerek yok zira çamlıcada çokça var. Ama parası sağlam

izmirde güzelbahçe tarafında öyle villa banliyö evleri var. ama türkiyede bunlar hep zengin işi.

Bir kişi bile dememiş propagandadır o ya diye. Arkadaşlar, bu amerıkanın filmlerinde yaptığı bir propagandadır. Evet zenginlerin oyle evleri vardır mutlaka ama zannetmıorum ki bizden farklı olsunlar.

hep propaganda hepp.

www.ncsociology.org

ankara batıkent'te bolca sitesi var bu tarz evlerin. hatta birinde de teyzem oturuyor.

izmir mavişehir taraflarında da var.

Burada da var ama fahis. En azindan IStanbul'da oyle.

Propaganda oldugu sadece kismen dogru.

Oncelikle sunu belirtmek lazim, ABD cok uygar bir ulke degil. Ciddi anlamda muhafazakar"vahsi kapitalizm" dedigimiz olayin varligini ciddi hissettirdigi bir ulke. Yani evet, aclik, fakirlik var ama bu adamlarin orta sinifi bize gore "zengin".

Turkiye'de 3000 lira maas alan adami zengin saniyorlar. Kimse de demiyor ki "Ulan herif yoksulluk sinirinda maas aliyor, nesi zengin amk?". Amerika'da ise tecrubeli bir muhendisin senede 100-150 bin dolar maas almasi soz konusu. Dolayisiyla adamin 20 senelik mortgage'a girip (ekonomi cok daha stabil Turkiye'ye gore, faizler o daha dusuk) milyon dolarlik ev almasinda garip bir durum yok. Turkiye'de bar benzer evler ama o kadar para kazandiran meslek cok az. Sirket sahibi degilsen cok zor yani.

edit: 3000, yoksulluk sinirinin altinda su anda. 4500tl imis.
edit2: banliyoden nefret ederim. Toronto'da banliyode yasiyordum birkac yil once, kilometrelerce tek katli evler... bok gibin.

dogru diyorsun, amerikada, ingilterede, avustralyada herkesin oturdugu bahceli garajli evlere turkiyede villa deniyor.

Geçen yıl İngiltere'deydim, bizim mahalle komple böyleydi. Ben yurtta stüdyo dairede kaldım ama arkadaşlarımın evlerine gittim, iki katlı, arkası büyükçe bahçeli evlerin kiraları da çok pahalı değildi yani. (3 kişi, kişi başı £250-300 falan) evler küçüktü eskiydi tabii. Bizdekinin tersine apartmanlar çok daha lüks ve daha pahalıydı :)

Türkiye'de bazı siteler falan öyle, ama halkın ulaşabileceği şeyler değil bildiğim kadarıyla.

Leventin göbeğinde var bunlar. Eşek gibi pahalıdır ama tabii.

Levent başta bu şekilde yapılmıştı. Sonrası malum. Abd'de yer çok, ulaşım arabayla. İstanbul gibi 20 milyon kişi göt kadar yere sıkışmış değil ki

ne propagandası manyak mısınız? tek katlı evle mi propaganda yapacaklar? amerikan banliyölerinde evler öyledir zaten. mesela new york'ta manhattan'da apartman dairesinde oturursun ama long island'a gitsen 2-3 katlı evler vardır.

Türkiyede de var yok değil ama hiç bir zaman o filmlerdeki gibi huzur verici bir plan ve dekorasyon da olmuyor o dekorasyonda olsa bile etrafı sıkışık oluyor. O filmde gördüğümüz şekilde tr de çok çok az yerde vardır onlarda da türk tipi işçilik kullanıldığından yine o havayı vermez tabiki fahiş fiyatlıdır... Bu evlerin en önemli özelliği lambri dir. duvarlar yarıya kadar lambri kaplıdır beyaz tonlarda. bahçe muntazam bir şekilde çim kaplı her daim yemyeşil varsa havuz masmavi...

mesela new jersey'de tek katlı evi iyi bir town'da 200-250 bin dolara alırsın. bahçeleri de orta seviye olur. bunun için de senede 100k bile kazansan krediyle falan alırsın çok zor değil. burada direkt zengin evi oluyor onlar.

Rusya, su anda legal bir dayanagi olmasa bile bir ton zorluk cikartiyor tum turklere, hic riske atma derim. Hani Turkiye'de usulsuzluk, rusvetcilik almis basini gidiyor ya, Rusya'nin yaninda hicbir sey oyle diyeyim. Su anda Turklere karsi nefret pompalaniyor resmen, her turlu zorlugu cikartirlar.

transit vize diye bir uygulama var. rus büyükelçiliği yada başkonsolosluklarından birini ararsan sana gerekip gerekmediğini söyleyebilirler. evet söyleyebilirler çünkü tahminim onlar da ne olduğunu bilmiyor şu anda.

rusya vize islerini vhs diye bir firma yapiyor. internetten arayip telefonla sorabilirsiniz.

2 way bluetooth receiver/transmitter alip audio jack ile kendi mevcut/istedigin kulakligi kullanabiliyormussun. ürün linki yok ama diy proje olarak bolca gördüm.

Dedigin gibi zor. Kulakta durmaz, en buyuk problem orada.

Belki boyle bisey?

www.urbanears.com

ben de onun ilk önce şeytan yemini ve siyah kan kitaplarını okumuştum, ikisi de çok akıcıydı ve ikisini de çok sevmiştim. sonra kızıl nehirler'e başlayınca ikisine nazaran daha sıkıcıydı, hele başları. ama bitir derim, güzel kitaptı diye hatırlıyorum. ayrıca okumadıysan ve bu türü seviyorsan şeytan yemini ve siyah kan'ı tavsiye ediyorum. gerçi ben bunları lisede okumuştum, şimdi o tür kitaplardan hoşlanmıyorum, şimdi okusam ne düşünürüm bilmiyorum ama okuduğumda sevmiştim.

bu kadar konuşup soruna cevap veremedim. kusura bakma.

kitap iyi bayagi. okuyali cok oldu, baslari sikici miydi hatirlamiyorum sahsen. film bayagi kotu ama, oyle boyle degil.

başlangıcındaki ganamos kısmını dahi hatırlıyorum. bence grange'nin diğer kitaplarına nazaran daha güzel kitaptır.

spoiler

sonunda yanlış hatırlamıyorsam yine sevişiyorlar.

spoiler

ben de siyah kan'i okumustum. surukleyiciydi.

filmi harbiden aşırı kötü

orta okuldayken okumuştum. gayet beğenmiştim. şimdi okusam yavan gelir herhalde.

Kitap çok iyiydi ya. lisede okumuştum bayılmıştım. hala da durur bende. ama başlarının nasıl olduğunu anlamadım fakat kitap güzel ben sıkıldığımı hatırlamıyorum hiç. bu türü sevmiyorsanız belki sizi sıkmıştır.

kızıl nehirler güzeldir, zamanla daha bi açılır da zorlamaya gerek yok belki de. belki de kişiye uygun bir tercih değildir.

ben de lisede okumuştum.sürükleyiciydi ama çok boş bi kitap geliyo bana şimdi.

vakit kaybı.

çok umursadığımdan değil de ben neden tiklenmedim acaba? gerilim-polisiye tarzı kitapların standart sonudur sevişme olayı ve buna eleştirel bir yaklaşımda bulunmuştum yukarıda. hay allah seviştiklerini söyledik diye adam tiklememiş ya ühühühü :( dan brown kitaplarında da sevişiyorlar güzel kardeşim. onu da bilerek oku. grange içinse; leyleklerin uçuşunda çok güzel bir sevişme bölümü vardı ortalarda, taş meclisinde de yine aynı şekilde sevişme var. var yani. güzel spoiler veririm böyle işte.

bütün kitaplarını okudum beğendim merak ettiriyor.
biraz daha ilerle bayarsa bırak derim.
çok oldu okuyalı ne anlatmıştı tam hatırlamıyorum ilk 50 sayfada

@zoque valla gozumden kacmis, cok ozur dilerim. O kadar gommeyeydin iyiydi dicem de yok lan az bile soylemisin. Saka bi yana bilerek yapmadigimi bil. Cevaplar icin herkese tesekkur ederim.

@lionel andres yok abi ne demek. gömme durumuna girmem dediğim gibi seviştiklerini söyledim de spoiler olarak alıp da tavır aldıysan diye, yoksa tikleme yav canın saolsun :) her şeyin saolsun, sen var ol.