Eymir gölü var. Araba ile giremiyorsunuz ama girişe park edip içeri yürüyorsunuz. kahve içebileceğiniz yerler de var.

bir klişe olarak göksu parkına gidin. eryaman otobüsleri göksu parkına gidiyor. sessiz sakin oluyor genelde.

kopru ustunden giden umitkoy, cayyolu, konutkent dolmuslarina bin. onunden geciyor. ama sofore tepe primeda inecegini soyle. bazen orayi hizli geciyorlar.

Meşrutiyet caddesi-sıhhiye-necatibetey hattından geçen konutkent, korusitesi, ümitköy, etimesgut, sincan vb. otobüslerinin geçtiğini zannediyorum.

1950'den sonra hemen hemen hiç hükümet kuramadığı için denemez. (Hükümeti kurmadan da düşünce iklimi olarak ülke üzerinde belirleyici etkisi olması mümkün. Bunun da olduğunu düşünmüyorum. chp'nin muhalefetteyken bile olan ideolojik/siyasal/kültürel etkisi, inönünün şahsına bağlanamaz bence.)
Ama tabii ki 1940-50 arasından iyisiyle kötüsüyle sorumlu olması gerekir.

inönü'den de uzun yaşayanı var üstelik son ittihatçı diyebileceğimiz bir adam .
Mahmut Celâleddin Bayar 16 Mayıs 1883; Gemlik, Bursa – 22 Ağustos 1986 İstanbul

filmi iyice izlemedim, ama google'a "kill bill, bride, 4 years" yazdım.
Sonuç: genelde elindeki çizgilere bakıp, bir çeşit el falı gibi yılları anladığı tahmin ediliyor.
answers.yahoo.com
www.imdb.com

ikea nın kıçı kırık şeylerine o kadar para verirsen valla üzülürüm, kırılırım, darılırım..

google'a "small house decoration" yazdım. görsellerde güzel şeyler çıktı.
şu hoş örneğin;
kalidej.net

Bir de houzz.com var, orada iç dekorasyon aranaibliyor anahtar kelimelerle.

kitap fuarın gitmedim, ama ato fuar alanına daha önce gitmişliğim var.
Ato'ya gelmeden, camiye yakın ara sokaklara da park edebilirsiniz. Ben genelde fuarın kendi kapalı otoparkına giriyorum. güvenlikçiler yönlendiriyor zaten.

niye ara sokağa parketsin? laf. koy otoparka bedava nasılsa , hop bi asansör yukardasın.

herkes park konusunda cevap vermiş :)
fuara giden yok mu peki?

indirimler % 25-30 civarı

luzır

(bkz: luzır)

tutunamayan

ezik olmadığı hatta alakası bile olmadığı kesin. kaybeden olabilir işte.

derbeder

Kaybeden.

kaybeden +1
ezik denemeyi bile göze alamaz

başarısız olabilir belki. tutunamayan ve kaybeden'e böyle afili anlamlar yüklenmeye başladı. loser'ın ise hiç de öyle afili bir anlamı yoktur. cümle içinde kullanalım: "he is a loser" "başarısızın teki" ha, böyle afili anlamlar yüklenmeseydi kaybeden pekâlâ olabilirdi ama şimdilerde yeniyetmeler şekilden şekle girerek "abi ya, ben tam bir kaybedenim/tutunamayanım, anlıyor musun" diye geziyor. ingilizce konuşan memlekette loser olmak ekmeği yenen bir şey değildir, acınası, olmak istenmeyen bir şeydir.

Bence ezik daha iyi karşılıyor.

genel kanının aksine, bence anlamını tam olarak karşılayan kelime ezik. hatta eziq yani. o derece.

ben motamot "kaybeden" veya "kaybetmiş" çevirilerini çok yetersiz buluyorum ama bu şahsi kanaat tabii.

bize söylediğini ona da söleyebilirsin. Başın saolsun demek her zaman kötü yapmaz insanı bazen yalnız olmadığını hisseder.Gerçi samimi değilim demişsin ama söyle

ben de senin gibi yaprdım. ama corazon valiente de fena şeyler söylememiş. hem belki yakın biri olduğu için iyi olabilir. ne biliym lan ben de bilmem pek.

@corazon
oyle bisi yapamam sanirim soylemeye bile cekiniyorum
@justinho
buraya yazdigimi ona soyleyebilsem zaten...
ama haklisin da bi yandan...

corazon valiente'nin dediğini yap.
bazen hiç tanımadığın insanlardan gelen destek çok daha etkili olabiliyor.

"Ya kusuruma bakma şimdiye kadar söylemediğim için, seni daha çok üzmek istemedim ama söylememenin daha kötü olacağını fark ettim. Kardeşinin mekanı cennet olsun, Allah rahmet eylesin" gibi bir konuşma yapabilirsin.

corazon valiente +1

arkadaslar kizla ayni is yerinde calisiyoruz ama calistigimiz yer baya buyu, ayni ofiste falan degiliz. gun icinde birbirimizi gormuyoruz yani.
gordugum yerler sabah-aksam servise binerken o kadar.
(yanlis anlasilma olmasin)
ha tabi bir de olay 1 hafta falan gecti olayin uzerinden kiz da 1 haftadir zaten ise gelmiyor, buyuk ihtimalle yarin gelecek.
(bazi detaylari yazmamisim sorry)

"başın sağolsun diyerek hatırlatmış mı olurum" doğru bir düşünce değil. Zaten o kişi artık 24 saat bu gerçekle yaşıyor. Siz demediniz diye unutup göbek atacak değil...
Bana göre, minimum: görünce başsağlığı dilemek lazım.
işyerinde arkadaşlarınıza sorun, özellikle kadın çalışanlar bu tür şeyleri güzel organize ederler, onlarla birlikte de gidebilirsiniz.
Aslında direkt işyerinde odasına/çalışma mekanına başsağlığına da gidebilirsiniz, tek veya bir kaç arkadaşla.

ben hiç bişey olmamış gibi devam ediyorum. birisi yakınını kaybettiğinde diğer insanların sürekli bundan bahsederek onu sıktığını düşünüyorum. ben yine günaydın derdim. derim. diyorum.

başın sağolsun denmesi herkese iyi gelir.

git başsağlığı dile hocam. yapabileceğim bir şey var mı diye sor nezaketen.
sen başsağlığı dilemesen sanki onun içi yanmayacak, sen görevini yap.
hatta eve de uğrayabilirsin ama ev uğraması çok iyi olmuyor genelde onu da söylemem lazım. zaten cenaze evi, matem havası yoğun

iç bir kahve otur şimdi yap tabi ki.

Şimdi biraz başla. En azından birazını yapıp, "sabah da şunları şunları tamamlarım" noktasına getirebilirsin. Yani, bugün biraz yapıp, yarın için de ne yapacağını planlarsan olur diye düşünüyorum.

otur başla,bitir.

bugünün işini yarına bırakma. - zen
şimdi olması sonra olmasından iyidir. - jean d'arc
yangın bittikten sonra hortumu g*tüne sok. - türk atasözü.

Bugün sabah 8'den beri çalışıyorum zaten aynı iş üzerinde. Çığlık atmak üzereyim :/

gülsuyu'nda hasan ferit gedik'i gün ortasında öldürenler neydi sence?

ben varım küççük mafya3-5 çeçen koydum kapının önüne geziyoruz, maalleyi haraca bağladık.

:silinmesin cevabı: tek mafya bizatihi devletin kendisi mösyö.

esnaftan haraç toplayanlar, vermedikleri zaman şiddet uygulayanlar var bile hala

mafya var tabi olmaz olur mu. yasadisi bir yigin sektor var dunyanin parasinin dondugu. kim organize ediyor bunlari?

Sorunuzun cevabı değil de söylemeden edemeyeceğim:
Kontör mafyası var. Her şeye gücü yeten hükümet nedense bunları çözemedi. Şaşırtıcı geliyor bana. Normal vatandaş eşiyle dostuyla telefonda sohbet etmeye çekinir oldu, bunlar seri imalat çetecilik yapıyor. Gerçekten merak ediyorum niye üstlerine gidilmiyor.
(Sizin sorduğunuz gerçek, raconlu mafya. Onu bilmiyorum tabii.)

isim falan verip kendimi öldürtemem ama burada herkes tarafından bilinen 2-3 aile var. Bilmediğimiz daha ufak çaplılar da vardır. Lokasyon İstanbul Gaziosmanpaşa.

(bkz: dede ismail)

Denetim Masasından "Yazıcılar ve Fakslar" vb klsörüne girip, istediğiniz yazıcıyı seçip, sağ tuşla "Varsayılan Yazıcı Olarak Ata" deniyor. Daha kolayı da vardır mutlaka.

Güvenpark'tan Çiğdem dolmuşları kalkıyor ama Fen Lisesine uzak mı yakın mı bilmiyorum, bilenler yazar belki. Bu aralar tam da Fen Lisesi kavşağında altgeçit üstgeçit çalışması yapılıyor, yollar kısmen kapalı, vakitli gitmekte fayda var.

hiçbir şey olmaz. silivriye tıkılan darbecilerden sonra kimsenin cesareti yetmez.

bir şeyler yapmaya kalkışan olursa, gereği yapılır.

bi bok olmaz ya. su turbana bu kadar takilmanin ne manasi var anlamiyorum. girerse girsin abi. baska bir olumsuzluga sebep olursa o zaman konusulur. yillardir turban turban basimizin etini yediler ya. takin girin nereye giriyorsaniz da herkes kurtulsun.
ayrica su muhalefetlerin turbana takmasi da ayrica sacma. lan birak adam girsin. tek istedigi bu zaten. o kadar sey olmus, ulke bir turban yuzunden mi elden gidecek?

okullarda zorunlu din egitimi su turban olayindan belki on kat daha fazla onemliyken bunun konusulmasi iktidarin tam da istedigi sey.

bir şey olmayacak bence. olmasın da. mecliste travesti, transseksüel vekilleri görebileceğimiz günler gelir umarım. başörtülü vekil çok umrumda değil açıkçası şu durumda.

Saçını erkeklere göstermeyecek kadar dindar bir kadının 400 erkeğin içinde dolanması bana ters geliyor. İnançla da bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum, başı açık olunca müslüman olunmuyor demek kadar çirkin ve vicdansız bir yorum düşünemiyorum.
Ama soruya cevap vereyim, bu koşullarda chp'nin yapabileceği bir şey yok. Dolayısıyla bir şey olmayacak. Bu yarın için böyle. Ama sonra ne olacak, memleket Malezya'ya zaten döndü, daha kötü nereye gider bilmiyorum.
Ha tabii, daha kötü diye bir şey de yok aslında. Örneğin özgürlük açısından bakarsak, bu kadın kara çarşafla da girebilir meclise esasen. Kara çarşaf kötü, türban iyi de diyemeyiz. Sonuçta, inandığı için kara çarşaf giyiyor, saygı göstermek lazım bu mantıkla...

@kara papuc

inciswf.com

cevap:

ne olacak ki başörtüsü türban olunca ne değişiyor hala anlam veremiyorum yav.

Çocuklarımızın utanarak anacakları bir devir kapanmış olacak.
Akp ise en büyük kozunu son kez oynamış olacak, bu nedenle yeni söylemler geliştirmesi gerekecek.

benim kütüphanemdeki kitaplara yapsalar hayatlarına kayarım. ama şu haliyle gayet iyi. :)

Ben çok beğeniyorum, kim bilir nasıl yapılıyordur. Kitabın içeriğine göre farklı farklı tasarlıyorlar pek güzel.

görünüşü çok güzel ama kitaplara kıyıyorlar be.

Beğenmedim. Kıraç ve susuz kayalık gibi. Kitaptan yapılması da ayrıca nahoş olmuş.

cumhuriyetçiler bütçenin onaylanmasına engel oldular. böylece memurların bir kısmı yani yaklaşık 800bin kadarı maaşını alamayacağı için izinlilermiş gibi oldu

bir arkadas anlatti teknik hata varsa ozur dilerim ama durum su sanirim: ulkedeki yonetim sinirsiz para harcayip da ulkenin paralarini savurmasin diye bir butce tavani var yasada. yani sinirsiz para harcayamiyorsun. obama yeni butceyle bu tavani biraz artirmak istedi ama republicanlar engel oldu devlet para harcayamadi, memurlara para veremedi. ucretsiz izin oldu.

başkan bütçe hazırlar, senato onaylar veya reddeder. bütçede nereye ne kadar para gideceği yazar. bizdeki genel sağlık sigortasına benzeyen obamacare şu an sorun yaratıyor, bütçe ok alamıyor, para gideceği yere gitmiyor, çözüm olarak bütün devlet kurumları fişi çekiyor.

edit: daha detaylı bilgi www.reddit.com

Bütçe üst sınırının aşılmasından çok sağlık sigortası ile ilgili bir konu etrafında sorun var sanırım. Amerika'da çok ciddi bir sağlık hizmetleri sorunu varmış. Hatta breaking bad de bunu anlatıyor, (bir öğretmenin kanser olunca tedavi masrafları için kötü yola düşmesi) :)
Kısaca cumhuriyetçiler yeni sğalık paketinin bu yıl devreye alınmasını istememişler ondan.

çanakkale, lapseki civarlarında tenha bir yerde yaptık biz bunu. yalnız yazlık gibi bir yer. 100 metrekare bir ev. gerçi bizim arsa biraz büyük. 4 dönüm filan. ama sanırım 1 dönüm arsa artı 100 metrekarelık bir ev 130-150 bin arası bir fiyata çıkar. 100-120 metrekarelık betonarme bir ev 80'e çıkıyor bildiğim kadarıyla.

Prefabrik evler var, tesisatı bile döşenmis, tak diye oturtuyorlar, maliyeti hakkında bilgim yok.

Arsa değil tarla alacak, o çok önemli. Önce onu söyleyin. İkisi arasında fark var çünkü. Bolu'nun bir köyünün yakınından alsın bulabilirse. Ev çok para tutmaz. Öyle 100 bin falan değil yani. 5-10 bine halleder. Yani tarla fiyatı (bakın arsa değil) + 5-10 bin ev + 3-5 bin çittir şudur budur. Ne yapıp ettiğini haber verin mümkünse. Mesaj atın buradan.

@sadegazoz: Prefabrik tak diye oturtulmuyor. O dediğiniz konteyner.

Belki emlak sitelerinden satılık köy arsası vs diye aranabilir.
Her durumda ben de çok para tutacağını düşünmüyorum. @grgn+1.

Ulusoy olabilir...

Lider Adana, Yeni Adana diye firmalar var. Hangisi daha iyi bilmiyorum. Geçen yeğenim Lider Adana'nın şu tekli koltuk olan servisiyle yolculuk etti, bir şikayeti yoktu.

baymıştı artık, muhtemelen bundan bitirmişlerdir.
piyasaya müthiş bir giriş yapmıştı zamanında, hey gidi günler.

Baymıştı, konular tekrara dönmüştü galiba. tam olarak neler olduğunu kimse söyleyemez çünkü kimse izlemez olmuştu.

reytingleri düştü ve bitirdiler. üstüne de aynı konsepte olan gossip girlü patlattılar. sonra onunda reytingi düştü ve o'da bitti. hatta sonu aynı the o.c kadar saçma bir şekilde. çok trajik değil mi...

quit the job

E-mail'i yazdım da nazik bir subject bulamıyorum açıkçası..

about leaving the job...

Farewell: blah blah blah

otobüs geçiyor.
kızılay meşrutiyet caddesi girişinde ve sıhhiye necatibey caddesi girişinde durakları var.

@firez teşekkür ederim, otobüs numaralarını biliyor musunuz?

kizilay' da mesrutiyet caddesi uzerinde peynirci' nin onunde konutkent duragi var. mesrutiyet' den sonra mithatpasa(ptt karsisinda), sihhiye ve necatibey' de(emniyet mudurlugu' nun onu) duraklar mevcut. halk otobusu' nun numarasi 163. ego ile gitmek istersen 119.

@sterimar çok teşekkür ederim.

@zahist rica ederim.

cevabımı tümüyle edit yaptım: okulun yerini bilmiyordum, google map'ten baktım, tahmin üzerine yazıyorum:

güvenpark'tan ilker dolmuşları olacak. 1. caddeden sonra yol yukarı doğru kıvrılır, oralarda olması lazım.

okulun web sayfasında 752. cadde diye geçiyor, eski 1. cadde imiş.

Kahverengiye benzeyen

Her kisi de olur bence. Değiştir kafana göre.

alttaki gri.

bence orijinini bozma gayet güzeller.

gri

üstteki.

Benim bildiğim resmi açıklama yok, bayram çok yaklaşana kadar açıklamıyorlar onu. Siz resmi izninizi alın şimdiden, tatil olursa izniniz de iptal edilir. Uzun zamandır bayramlar birleştirilmiyor ama bu sefer 1 gün, herhalde birleştirilir artık.

www.eksiduyuru.com

Bu duyuruyu geçen hafta yazmalıymışsın:(

[email protected] var. Orada zaman zaman eşya ilanları oluyor.

ejderha mizragi serisi ni oku muhtesemdir.

yerdeniz büyücüsü serisi var tam senlik.

Drizzt do'urden kitaplari

Ölüm Kapısı Serisi

Unutulmuş Diyarlar Serisi

Ejderha Mızrağı Serisi

Kral Katili Güncesi

Narnia Günlükleri

Kara kule serisi

Sende bendensin kardeşim, şuanda game of thronesun 5.kitap serisini okumaktayım bu bittikten sonra "fablehaven" adında bir seri kitaba geçicem mutlaka incele ben ilk 3 kitabını birden alıcam hatta 50 küsür liraya buda bittikten sonra uzun zamandır ertelediğim "bartimaeus" serisine geçicem sanırım onunda 4. kitabı çıktı bu sene.

Yerdeniz Büyücüsü +1
Bir de Belgariad serisi var. David Eddings'in.

hala zaman çarkı denmemiş :Ss

star wars

daha basit bir başlangıç için açlık oyunları

eragon

dune

belgariad +1 hatta onun devamı malloryon serisi var, bu 10 kitap resmen yutuyor insanı. çok güzel bir atmosferi var, şu an bi daha okuyasım geldi.

ayrıca metro 2033-2034'e de bakabilirsin, fantastik değil, aksine o kadar realistik ki zaten okuru çarpan noktası o oluyor. 2033 epik 2034 eh işte kıvamında. aralık gibi 2035 gelecek.

Magician serisi tam senlik.

Cevap gelmediği için yazıyorum, belki daha iyi bilen vardır. Gördüğüm kadarıyla okulun yeri, Dışkapı-Keçiören köprüsüne yakın bir yerde, Ziraat fakültesinin ilerisinde.

Yanlış bilmiyorsam Demetevler-Keçiören dolmuşları olması lazım. Sanki ona binip köprü civarından geçiyorsa inilebilir.

Yoksa da mecburen Kızılay'a inmek lazım, ama oradan okula nasıl gidilir bilmiyorum. Dışkapı otobüsleri vrdır mutlaka...

kullanabilirsen bu ve google earth sana yardımcı olur

map.ego.gov.tr

metroyla kızılaya gidip kızılayda bulvar üzerinde kimlik mağazasının önünden dışkapı'ya giden otobüslere binebilirsiniz sanırım.

kan basıncın, kan şekerin, kalp atışın falan hızlanıyor. bi gerilme var, vücudun reaksiyon göstermesi normal.

öfke kontrolünde problem yaşıyor musun? Dolaylı olarak bundan da kaynaklanabilir.

bende de var aynısı. başka kavgaya da şahit olsam biraz oluyor.

tamamen adrenalinin fazla kaçmasından olmalı

kavgaya giren herkes titriyor benim bildiğim. özellikli bir şey değil, değmez.

adrenalin ve stres hormonu kortizol

erkek tarafı geleceği düşünüyor, kadınsa annelik iç güdüleriyle konuşuyor.

ikisi de kendince haklı, bence olaya başkaları katmadan karşılıklı konuşsa daha doğru olur.

Tamam kardeşlik çok güzel bir duygu ama önemli olan çocuklara olabildiğince güzel bir gelecek sunmak. Eğer durum bir çocuğa imkan sağlıyorsa kesinlikle diğer çocuğa gerek yok.

şuanda kardeşim olmasaydı en fazla bir arabam olurdu. kardeş mi araba mı diye kıyaslamaya gerek yoktur sanırım?

Adam haklı bende de aynı düşünceler hakim.

Fakat şöyle de bi şey var; kardeş arkadaş gibi oluyo. Duygusal bakınca kardeş olmalı. Bi yere gidildiğinde iki arkadaş oluyolar, sıkılmıyolar. Tek çocuklar ilerde kuzen ilişkisi de yaşayamıyor yalnız kalıyor. Ama bi taraf istemiyosa zorlamanın da bi anlamı yok.

Ayrıca bi çiftin yapacağı, bakacağı çocuk sadece iki dakika agu bugu yapıcak çevreyi hiç bağlamaz

ikinci çocuk her halükarda mantıklı. 3. çocuk için erkeğin savları mantıklı.

anne haklı. ayrıca devlet okulunda okumanın nesi varmış?

ek: benim de bir kardeşim var ve değişmem kendisini hiçbir mala mülke. değil eşdeğer, yakın bile değiller.

bence erkeğin bakış açısı yanlış. kardeşi, üç yaşındaki çocuğunuz için yapmalısınız diye düşünüyorum. ileride o, hayatta yalnız kalmasın diye, size bir şey olunca acısını, yorgunluğunu kardeşiyle paylaşsın diye.

ben kardeşim olmadan gideceğim yirmi bin liralık okulu napayım. akıllı bir çocuksa zaten devlet okulunda bile başarılı olur, kendini kurtarır. ama iki kardeşin dayanışması, sevinci de üzüntüyü de paylaşmaları, buna bir paha biçemezsiniz.

erkek haklı.çocuğuna mükemmel bir hayat yaşatmak istiyor.o çocuk dört dörtlük yetişsin istiyor.

2 tarafın da haklı yanları var. ama tek çocuk bence biraz sıkıntı. 2 çocuk en ideali. çünkü 50-60 sens sonra siz olmicaksınız kardeşi olacak. 3.yü sakın yapmayın. ben 3. ve sonuncuyum ailemin verdikleriyle de hiç mutlu değilim çünkü çocuk demek masraf demek

kardeşimle aramızda çok yaş farkı var, bizimkiler baba gibi düşünüp tek çocuk olmama karar verip sonra fikir değişmişler. Etrafta oyun arkadaşı olacak tek bi çocuk bile olmadığı için çocukluğumın o dönemi okula başlayana dek sıkıcı geçti ve okulda da bi süre arkadaş edinmekte zorlandım. Tabi bunun başka sebepleri de olabilir ama etkenlerden biri de bu kesinlikle.
Çevrede arkadaşlık edebileceği birileri varsa, ya da buna ortam; olmayabilir de kardeşi, fazla farketmez. Ama öteki türlüyse üzerinde düşünmeliler. Tek sebep arkadaş olayı da değil, sorumluluk ve paylaşma duygusu da gelişir. İkisi de çalışıyorlarmış bir de o var yani.

yaş ilerlemeden bir an önce küçük çocuklarını da yapmamlılar! hemen. söyle ve bu gece sevişsinler bu doğrultuda

tek çocuk olursa sürekli üzerine düşerler. baskıdan ilgiden bunalır. aile yönlendirmesinde özgür olmayan biri olur. şımartılır bu da karakterini etkiler ona zorluk yaşatır.

Kardeş, net. Bi' kere insanın kardeşi dolayısıyla öğrendiği o kadar çok şey var ki. Paylaşma, empati, yardımlaşma, dayanışma, arkadaşlık vs. Daha uzatsan yazarsın baya olumlu şeyler. Ayrıca kötü durumlarda dertleşebilecğin. Anne&baba dahil kimseye anlatamayacağın şeyleri anlatabildiğin insan bazen kardeş. İyi bi' gelecek için paradan çok daha önemli şeyler.

Ben de kendim için eşiniz gibi düşünüyorum. Ama anneliğin nasıl bir duygu olduğunu bilmiyorum, hani günün birinde çocuğum olursa fikrim değişir mi bilemem.

Bir de etraftaki baskıyı umursamayın, hayat sizin. Başkalarının değil.

ülkenin ve eğitim sisteminin bu halinde bile "devlet okulunun nesi varmış?" gibi yorumlar yapabilenlere hayret etmekle birlikte babayı haklı buluyorum.
bir tane olsun, tam olsun.

materyalist düşünmek falan değil bu.
mantıklı düşünmek.
evet, tek çocuk olsun, kazanırsa robert college'da okutulsun.

ya da yurtdışında üniversite okusun, master yapsın vs.

ben tek çocuk olarak büyüdüm, etrafımda gördüğüm herkesten daha normalim merak etmeyin.
sosyal ilişkilerimde de, duygusal ilişkilerimde de son derece tutarlıyım.

3-4 çocuk isteyen biriyim, ama bunu ancak hepsine aynı yaşam kalitesini sunabileceksem gerçekleştiririm.
öbür türlüsü bu devirde maalesef cahillik oluyor.

kardeş duygusal olarak destek, arkadaş falan olabilir de, çocuk "sıkılmasın" diye kardeşi olduğunda robert yerine ara sokaktaki bir okulda okuyacaksa bence sıkılsa da olur.
o kadar sıkılmaktan bir şey olmaz.

(örnekler bilerek abartılmıştır)

bunu bir kadın olarak yazıyorum.

kardeş güzel bir şey olsa da, tek çocuk olmanın da abartılacak kadar kötü bir yanı yok.
ikisine de kendinize göre en iyi standartları sunabileceğinizi düşünmediğiniz sürece ikincisini yapmak "bu devirde" dünyanın en saçma işi.


ekleme:

"ben kardeşimi x'e değişmem" tarzı yorumlar soruyu ve cevapları çarpıtıyor.
elbette var olan bir kardeşi başka bir şeyle değişmezsiniz.
ama ben olmayan bir kardeşin özlemini de duymuyorum mesela.

yani mutlaka hasreti çekilecek olan bir şeyden bahsedilmiyor.
bu tarz cevaplar son derece subjektif ve kişisel bence.
sorunun yanıtı "ben kardeşimi arabaya değişmezdim" olmamalı.

sonuçta herkesin büyüdüğü çevre ve idealleri farklı.
idealler doğrultusunda düşünülmeli.


edit2:

tek çocuğum ve hayatımda (ilkokul dahil) devlet okulunda okumadım.
maddi durumu çok iyi olan bir ailenin çocuğuydum.
tenis oynadım, golf oynadım, yediğim önümde-yemediğim arkamda oldu vsvsvs.

ailem ben 20 yaşındayken iflas edince üni'yi uzatıp çalışmaya başladım, ailemin borçlarını tek tek ben ödedim ve her şeyi ben sırtlandım.
bütün borçları kapadım, şimdi de millet iş arama vs stresindeyken ben kendi kariyerimi çoktan yaptım.

hayatı tanımak ve olgunluk gibi kavramlar "sadece" kardeşle kazanılmıyor.
ya öyle ya da böyle değil yani.

diğer çocuğun yaşam standardı düşecekse ya da hayatında kardeşi olmasa daha ileri gidebilecekken geride kalacaksa ona yazık değil mi peki?
haksızlık değil mi yani?


edit3:

gelen mesaj üzerine yazma gereği duydum.
"başarılı çocuk her yerde başarılıdır" kavramı doğruluk payı olmakla birlikte biraz aşırı bence.
ben kazanılarak girilen özel bir okul mezunuyum.
şu misyoner okulu diye tabir edilenlerin almanca eğitim verenlerinden birinden.
kazandım, ama sonuçta parayla okudum.
burs alacak kadar da muhteşem başarılı bir öğrenci değildim.
yani ailemin parası olmasa her yerde başarılı olamayacaktım.
tıpış tıpış gidecektim bir anadolu lisesine.
iki yabancı dil falan da rüya olacaktı bu durumda tabii.

yani her açıdan düşünmek gerek.

özel okullarda okuyan, her istediğini elde eden, hazıra alışan çocuk tam olmaz zaten, yarım olur. kendi ayakları üzerinde zor durur. onun yerine 1 kardeş daha yapsınlar, paylaşmayı, biraz hayatın zorluğunu ve kardeş sevgisini-desteğini yaşasın çocuklar.

ekleme: özel okullarda okuyup da apartman yöneticisi mi olacakmış? kardeş candır.

şu zamanda 1 çocuk bile fazlayken ikincisi hiç olmamalı.

bir çocuğa sadece maddi imkan sağlayarak "tam" yapamazsınız.

tek çocuk olup "ailemin o kadar parası vardı ki bunlarla övünmeyi kendime görev bildim" yerine, "iki kardeşiz, kardeşimle geçirdiğim o güzel zamanlar olmasa asla bu kadar tam ve mutlu olamazdım" demesini tercih ederim çocuğumun.

Eğer yeniden çocuk bakma kahrı çekmek istemiyorlarsa hak veririm, ama "ilk çocuğa en iyi imkanları sağlamak" gerçekten çok sığ bir düşünce.
Mutluluk yalnızca başarıya bağlı değildir, 20 bin liralık okula gitti diye muazzam bir hayat yaşayacağının garantisi yok, tersine paylaşım, yaraları onarabilme, yardım etme, yardım edilme gibi duygular hayatın daha anlamlı geçmesini sağlar. Hatta yirmi binl liralık okula gidecek çocuk mazallah seri katil bile çıkabilecek steril ve robotik bir görüntü veriyor. Azıcık defo, azıcık arızadır insanı insan yapan.

Bir de olayın rantabl boyutuna bakarsak genelde şunu gördüm, ikinci çocuk kısmen seri üretime giriyor, hem anne daha lakayt ve gerilimsiz yetiştiriyor çocuğu, hem de ekonomik olarak fazla yükü olmuyor, okula kadar tabii..

yahu bu özel okulda okuyanlar uzaylı ve sevgisiz yaşayan farklı ırklarmış gibi davranmanın mantığını çözemedim.

ülkenin 5 yıl sonraki hali belli değilken, "çocuğum kardeş sevgisini yaşasın" diye romantik düşünmenin ne gibi bir yararı olabilir?
çok çocuk düşmanı değilim, ama sorulan soru ekseninde böyle düşünüyorum.

zaten her lise imam hatip bilmemne yapılıyor yavaş yavaş.
imkanın yok diye bütün bunlara boyun eğmek yerine çocuğunun geleceğini az da olsa kendi gücünle çizmeye çalışmanın nesi yanlış?

hayat kadınları bile çocuklarını okutabilmek için mücadele ediyor.
"aman okusun, kendini kurtarsın" diyor.
nicelik değil, niteliktir önemli olan.
hayatı tanımak = parasızlık da değildir.
özel okulda okumak yardımlaşmayı sevmeyen insan olmak anlamına da gelmez.

hayat paralıyken de tanınabiliyor gayet güzel.
ya da paran bitince.
bir şekilde kendini tanıtıyor sana yani.

"çocuk sümüklü sümüklü mahallede top oynasın, canının istediğini yiyemesin, yırtık donla dolaşsın da hayatı öğrensin." benzeri düşünceler kimseyi 2 adım ileri götürmez.

eğer maddi gücün yoksa bir tane çocuk yapacaksın ve ona nitelik kazandıracaksın ki kendini kurtarsın, bu kadar basit.

sanki özel okulda okumak, yabancı dil bilmek, kendi ayaklarının üzerinde durmak vs kötü şeyler.

bu özel okul ve yaşam kalitesi düşmanlığı kimseye bir şey katmaz.
özel okul kimseye hiçbir şeyin garantisini vermez, ama bir ebeveyn olarak çocuğunuz için elinizden gelen maddi manevi her şeyi yaptığınızı bilirsiniz yatağınıza yattığınızda.

ayrıca herkesin en iyi dostu kardeşi olmuyor.
benim annem kardeşlerinden biriyle görüşmüyor.
annemin tanıdığının kardeşi yüzünden evliliği bozuldu.
başka birinin kardeşi kumar borcu yapıp bütün ailenin iliğini kemiğini sömürdü.
yani özel okulda okuduğunda bir şeyin garantisi yoktur, ama kardeşinin de iyilik perisi olmasının garantisi yok eğer böyle düşünürsek.

çocuğuna elinden gelen en kaliteli geleceği sunmanın garantisine sahip olmayı istemek hayatı tanımamak değildir.
hayatı tanımak, altından kalkamayabileceğini düşündüğün şeyin altına girmemektir.

yahu sanki adam bir çocuğa zor bakıyormuş gibi cevap verilmiş, ama bir çocuğu 20000lik okula göndermekle iki çocuğu 10000erlik iki okula göndermek o kadar da fark yaratacak mı?

adam sanki tek göz odada yaşıyor da, biz gene de kardeş sevgisi tatsın diyoruz. ikisine de türkiye ortalamasının üzerinde eğitim verebilecek gibi anlatmış kendisi.

eğer türkiye bundan beş yıl sonra ne olacak diye çocuk yapmayacaksak, ülkeyi iyice yobazların eline bırakmış olmuyor muyuz acaba? eğitim seviyesi yüksek kişilerin tek çocuk yapması, o rahatsız olduğunuz imam hatipliler karşısında sizi azınlık haline dönüştürmüyor mu gitgide?

inawen +1

steril kabuklarımızdan, elit hayatlarımızdan çıkmayalım aman biz; halkın içine karışırız maazallah. neymiş, ülke imam hatiplere kalıyormuş. sen ve senin gibiler yüzünden kalıyor canım kardeşim, artık farkına var bunun. bize dokunmadığı sürece bin yaşasın yılan dersen bunu hak ediyorsun demektir. sen kendini çek günlük hayattan, sonra da gel "ama her yerde imam hatip var :(" diye ağla; mantıklı mı sence?

bir insanı "tam" yapmak istiyorsan maddiyatın yanına maneviyat da eklemelisin. kardeş ise bunun için mükemmel bir yoldur, inan bana.

ah bir de özel okulda okumayan yabancı dil bilip kendi ayaklarının üzerinde duramıyor muymuş? mucizeyim o halde.

@inawen:

20 binlik okulda değil, 10 binlik okulda okusun demek belirsiz bir yaklaşım.
önemli olan aman sırf özel okul olsun diye tırt bir koleje vermek değil.

ama diyelim ki bu adamın çocuğu üsküdar amerikan'ı kazandı ve orada okumak istiyor.
kardeşi olduğu için üsküdar amerikan'da değil de, x anadolu'da okuyacak.
x anadolu kötü demiyorum, burada ağzından salya saçanlar bazen anlayamıyor dediklerimi, ama iyi okuyun.
kötü demiyorum.
adam çocuğunu 20 binlik okulda, yani üsküdar amerikan'da okutmak istiyor.
üsküdar amerikan 20 binlik, istek acıbadem 10 binlik belki.
ama arada uçurum var.

ben "kazanılan" bir okuldan bahsediyorum.
şimdi o çocuk üsküdar amerikan'ı ya da alman lisesini kazanmışken maddi imkansızlık yüzünden orada değil de, x anadolu'da ya da başka bir x okulda okuduğunda, bu çocuğun istikbaliyle oynanmış olmayacak mı?
ben bunu söylüyorum.
"kazandım, ama gidemedim" demeyecek mi?

mesele "özel okul" değil, bunu bir anlatabilsem.
özel okul var, özel okul var.
şimdi ted'le robert bir mi yani?

adam: çocuğum robert'i kazanırsa, maddi imkansızlıktan ted'e vermek istemiyorum diyor işte.
kötünün iyisi olsun, idare etsin istemiyor.
en iyisini sunmak istiyor.

ya da çocuğum robert'i kazanabilecekken ona özel ders aldırıp, dersaneye yollayamadığım için daha düşük seviyeli bir okulda okusun istemiyorum, bütün yatırımımı birine yapayım, ama tam yapayım diyor.
istikbal bu yani, şaka değil.

cerrah yetiştirmek varken bankacı ya da özel sektörde maaşlı çalışan herhangi birini yetiştirmek istemiyor gibi bir şey.
bankacı olmak kötü demiyorum, ama adam bunu "istemiyor".
bunu anlamanın nesi zor?

edit:
bu arada bu devirde yabancı dil bilmemeyi özellikle savunmanın mantıklı en ufak bir yanı yoktur.
bilmeyen bir yere gelebilir mi? elbette gelebilir.
ama bunun gereksizliğini savunmaya kompleks diyoruz.

"ileride 1 çocuğumu 20 bin tl'lik bir okulda okutmak varken ikisini de 10'ar bin tl'Lik okulda okutmak istemiyorum. 2 yarım olacağına 1 tanesini bolluk içinde yetiştireyim." diyen arkadaş keşke ilkini de yapmasaymış. Çocuk sahibi olup onlara en iyi hayatı sunmak böyle birşey değil. Zor şartlarda büyüyen dört kardeş çeyrek mi oluyor yani? Çocukların kaliteli bir hayat yaşaması maalesef sadece "20binlik okula gitmeye", bolluk içinde "tam" yetişmeye bağlı değil. Birçok kriter var ve bunların bir kısmı anne-babanın yönetemeyeceği şeyler.

inatla anlayamıyorsunuz.tamam doğurun doğurabildiğiniz kadar.

cosmicstring,yani ne biliyim çocuksa sözkonusu olan insanların çok iyi düşünmesi gerekiyor.ben çocuğumu çok iyi yetiştirebileceğimi garanti edemiyosam,anne olma hakkımdan fedakarlık etmeliyim,herkes de bu mantıkta olmalı.bu işler oyuncak değil.

aslinda maasina bagli. sen bu ise ayirabilecegin butceyi tanimlasan?

Hediyeyi bilmem de eve gidince güzel bir yere yemeğe götürsen herkesi toplayıp daha hoş olur bence. Bir fikir olarak aklında bulunsun. Hem ilk maaşla yemek adettendir.

valla istersen lokum falan alabilirsin. eminönünde saray muhallebicisi'nin sağındaki sokaktan girince çok meşhur bi lokumcu vardı. millet alıp amerikaya falan götürüyordu. oraya bakabilirsin.

tivi al

Memlekette toplam 2 gece geçirebileceğim o yüzden akşam yemeğe çıkmak sorun olabilir. Arkadaşlara yemek ısmarlamam lazım bayram sonrası üst limit 150 civarı olabilir:)

Eminönünde kahve fincanları var tepsili iki veya altı kişilik bakırdan onlardan alabilirsin yanınada kahve al hazır orada taze çekilmişi varken bence gayet güzel olur...

mumkun oldugunca aktif olarak kullanilmayacak bir sey al ki daha kiymetli gorunsun. :) bir aile resmini yagli boya ile yaptirabilirsin mesela?

Tek tek hepsine ayrı hediye al. Annene mutlaka bir giysi. Ucuz da olabilir. Bedel önemli değil, düşünmek yeterli.

abi çok uzun hikaye.
ama genel anlamda iyi şeyler.

çünkü şu yüzden, eğer bunlar var ise güzel şeyler de oluyor denir
ama eğer bunlar olmaz ise gemi batıyor demektir.

büyük ekonomi illa ki 90 milyonu memnun etmez bkz. çin
ama büyük ekonomilerde seçenek fazla olur. insanlar alır ve satar,
pazar büyür, rekabet artar vs.

Örneğin Suudi Arabistan da ilk 20 de ama ekonomisinin büyüklüğünün çoğu petrol satan bir kaç şirketin cirosu sayesinde.

üşenmiyorum diyorsan şunu oku www.sendika.org

üşeniyorsan sadece koyu renkle yazılmış yerleri de okuyabilirsin.

yanlış bilmiyorsam ülkelerin gayri safi milli hasıla sıralamasını gösteriyor.
Dolayısıyla bizim nüfusumuz, toprağımız çok olduğu için, icabında bizden nüfusu daha az olan ama kişi başına geliri yüksek olan bir ülkenin bile önüne geçebiliyoruz.
eskiden de denirdi bu; "çok moralimizi bozmayalım, tamam ekonomik sıkıntı var ama türkiye'den -atıyorum- iki portekiz bir ispanya çıkar, biz güçlü ülkeyiz" şeklinde.
(kulaktan dolma bilgilerim bunlar, doğrulamanızda fayda var)

balgat, bahcelievler, emek, cukurambar, cigdem, yuzuncuyil

odtu'lu milli kutuphanenin ordan odtu dolmuslarina biner,

hacettepli de bu semtlerden sihhiye dolmuslarina biner

En populer tercih bahcelievler olur.. ama bu yuzden de bahcelievler pahali..

dipnot: ev nerede olursa olsun hacettepe beytepe kampusu ulasim konusunda her zaman sikintilidir.. son zamanlarda bayagi yol alinsa da ozellikle kis aylarinda eglenceli gunler bekliyor..

@bigman

hocam kiz hacettepe tip fakultesinde okuyor. yani sihhiye'de... yani beytepe'ye gitmeyecek...

compadrito+1.
bahçeli özellikle.

sıfır bilgiyle yazıyorum aklında bulunsun.

ben solağım, yazı haricinde her şeyi sol elimle yaparım, yemek, tenis, basketbol vs. dahil. yazıyı da ilkokul hocam zorladığı için sağ elime alıştım. bir arkadaşımın önerisi üzerine şöyle bir test yapmıştık bir kere: iki elini aniden(düşünmeden) parmakların birbirine geçecek şekilde birleştiriyorsun, hangi elinin başparmağı üstte kalırsa, sen o ellisin. ortamda bir tek benim sol elim üstte çıkmıştı.

kesinliği hakkında hiçbir fikrimin olmadığını tekrar söylüyorum.

ben de solağım,sağ elimi hiç kullanamıyorum.

@cepeuc, amma salladın haa. ben komple solağım (her şeyi sol elim ve ayağımla yaparım) ama sağ elimin baş parmağı üstte kalıyor.

@cepeuc

sağlağım, sol el üstte kaldı. senin teori yalan oldu.

ortasın sen.. yani sözlükçe konuşayım.. meyilli. her ikisine de yani, yanlış anlama.

hacı sen bildiğin solaksın. eben, deden seni küçükken feci kanalize etmiş sağ elini kullanmaya.
ama gözle görülen şeyler sadece kaşık ve kalem tutmayla sınırlı olduğu için diğer hareketlerine müdahale etmemişler, onlar da doğal haliyle gelişmiş.
bilardo oyna, bağlama çal, ok at, dart oyna, tesbih salla, vs.vs. hepsi sol eldir.

Kesinlikle solaksın fakat bebekliğinde herşeyi sağ eline doğru uzattıkları için sende yemek yeme ve yazma gibi hareketleri sağ ile yapıyorsun...

okuma yazma öğretimi hocamız "hem sağ hem sol elini kullanabilen çocuklar uzattığımız eşyayı refleks olarak hangi eliyle alıyorsa çocuk olaktır" demişti. sağla uzanıyorsan sağlak, solla uzanıyorsan solaksın demek oluyor.

Cepeuc'un dediği doğru. Ben daha önce okumuştum o yöntemi, çevremde de deneyenlerde doğru sonuç veriyor. (vermiyor diyen arkadaşlar kusura bakmasınlar, ben kendi bildiğimi yazıyorum)
Bir diğer yöntem de aniden biri bir şey fırlatacak, tutmak için hangi elinizle hamle ederseniz o ellisiniz demekmiş. Gerçi ben iki elimi de uzatıyorum ama.

ambidextrousluk var sende de two weapon fighting ve imp. two weapon featlerini al kesin lvl atlarken :P

@cevher67 ya o kanalize etme mevzuunu ben de düşündem de mesela fareyi kullanma, bilardo oynama bunlar saǧ el. ama gitar çalma, dart atma vs. bunlar sol el.olay biraz karışık yani.

Şimdi orası gözde zaten. Eski çayyolu köyünün olduğu yerde her türlü dükkan/küçük esnaf var, orada yaşayan arkadaşlarım her aradıklarını buluyorlarmış.
Hangi tarafı iyidir, onu bilmiyorum.

Küçük esnaf Ayrancı'daki kadar yok, köyde var sadece
Bisiklet için pek düz değil. Bir de caddeler geniş falan, arabalar hızlı. Ama parklar var bisiklet falan için. Ümitköy'den ziyade Koru Sitesi ve/veya Konutkent'e bakınız.

Konutkent 1 veya 2' ye tasinirsaniz ikisinde de her turlu seyi bulabileceginiz kucuk dukkanlar var. buralarda bulamadiginizi koyde bulabilirsiniz.

Daha iyisinde yaşayana kadar en iyisi konutkent..ümitköy kavşağından içeri girdim mi eve gelmiş gibi hissediyorum.sakin ,huzurlu, insanları saygılı..eskiye nazaran kalabalıklaştı ama yine de ankaranın en iyi bölgesi bu civar bence.

Cevaplar icin cok tesekkurler. Peki ulasim nasil bu taraflara? En son hatirladigim Kizilay'dan 11.30'da son otobus kalkiyordu. Hala oyle mi? Ornegin aksam arabasiz Tunus-Tunali civarinda takilip kafam rahat donebilir miyim eve?

(git: www.ego.gov.tr) 'den bakabilrsin otobus saatlerine. tunali-tunus' da takilirsan once kizilay' a gidip, oradan mesrutiyet caddesi uzerinden cayyolu otobuslerine binmen gerekir.

Ahşap kutuda kararlıysanız lokum daha iyi olur, baklava şerbetli falan ahşapta hoş olmaz gibi..

aslında amacım biraz da fikir almak, lokum mu baklava mı konsunda :)

Baklava daha iyi. Ama tahta kutu meselesini bilemedim.

Bence baklava daha iyi olur, ahşap kutuya gerek yok iyi bir yerden güzel bir ambalajla gayet şık olur diye düşünüyorum..

teşekkürler herkese

kuru baklava diye bişi var. baklava ama ravaklı değil. lokum gibi çok güzel ve daha hafif. ahşap kutuya da uyar :)

lokum çok alakasız olur. eski türk filmlerinde, köylerde kaldı lokum götürmek.

sadece tanışma yemeğiyse ya tatlı ya da kaliteli bir pasta alın.

iphone 4 zamanında bir tane sipariş vermiştik. biraz gecikmeli geldi ama sonunda geldi ve sorunsuzdu.

Kardeşimgil led tv aldı oradan. bir sorun yaşamadılar. getirip kurdular bir de...

uzak dur. git 200tl fazlaya baska yerden al ama bunlardan alma

1 ve 3'ten yakışıklı, 4'ten değil. imaj var, fena değil. kızlar sever böyle tipleri.

ikinci eleman soldan sağa mı sağdan sola mı bilemedim ama dördü de tipsiz abi. üstelik karizmatik de değiller. fail hepsi amk.

Biraz uzun suratlı ama gideri baya var.

spor giyinmemesi lazım, idare eder yoksa.

silik

@borderline, üzgünüm borderline, benziyorum :( :)

elemanla tarzlarımızın yakından uzaktan alakası olmasa da, fotoğrafı ilk gördüğüm dakikadan itibaren gülüyorum. anca bu kadar benzeyebilir lan, adanalı ronaldo gibi buluşma düzenlicem arkadaşlar.

berbat resme bakarken sagimdaki iidir

Ses de benziyosa her turlu yakisiklisin

Eşcinsel olmadığını belirtmene ne gerek var anlamadım ama ortalamanın hayli üstünde.

hafif atlık var ama fena değil.

4lü arasında en iyisi bence. 1 ve 4. çok apaçi, 3. çok sıska. en iyisi 2. yani siz görünüyorsunuz sıkıntı yok bence.

Dördü de düzgün insanlar, biraz şekil yapacaklar o kadar.
Senin dediğin kot montlu olansa, saçını biraz daha kısalatacak. daha yandan ayıracak, o sakallar gidecek. Düzgün giyinilecek.

@firez hocam soldan 2. sağdan 2. değil yani

Eğer o ise daha iyi ya, içlerinde en düzgün olanı o zaten. Pırlanta gibi çocuk. Yalnız biraz daha şık şeyler şeyler giyecek. (resimdekine diyorum).

en sağdakini tercih ederim ama bence 1 ve 3'e oranla iyi sayılır.

kan görmek rüyayı bozar. bir anlama gelmiyor yani. rüya tabircisi teyze mode off.

o saattte görülen rüyalar pek tabir edilmez; zaten kan görmüşsün, kan rüyayı bozar tabir edilmez.
şimdi rüyaya yat . tatlı rüyalar!

Kardeşinle ilgili kötü bir şey yok. Daha çok, senin hissettiklerinle ilgili olabilir. Kardeşini bir nedenle bilinçaltında suçluyor vs. gibi bir durumun varsa onun yansıması olabilir.
ama öyleyse bile, kardeşine yansımayacak. O aynen devam edecek, sen de bir daha o konuya takmayacaksın, çünkü kardeşinin her şeyden daha önemli olduğunu rüya sana hatırlatmış..
(yorum gerçekle bağlantısız olabilir, öyleyse silebilirm sonra).

dişi kişiye en yakışan enstrüman kemandır.

ama ikisi arasındaysa seçenek ud bence. sanat müziği çalarsın, daha ne ister insan?

Saz değil bağlama. Saz, "enstrüman, çalgı" demektir. Nefesli saz, vurmalı saz, telli saz, yaylı saz.

ud diyorum. 'kimseye etmem şikayet'i çal aşık olurum. al bak:
www.youtube.com adam çaldı, öptü.

Gitar olmaz mı...
diğerleri arasında bağlamayı daha çok severim, hem bir ortamda herkese çalarsınız. pek ortamlarda ud çalıp dinleten görmedim. koro enstrümanı gibi geliyor insana.

aynen bende senin gibi ud ile bağlama arasında gidip gelmiştim. ud kurslarının bağlama kurslarına göre daha pahalı olduğunu görünce uzun sap bağlama aldım ancak onda da pek kursa gitmedim üşengeçlikten. internetten baka baka az buçuk becermeye başladım. şahsi fikrim bağlama ile başlayıp daha sonra uda geçmen.

bağlama ile başlayıp uda neden geçiyor? ikisinin birbiriyle alakası yok, ikisinin de müzik aleti olması dışında.

sorunun cevabına gelecek olursak bunun belirleyicisi sen olacaksın, hangisinin tarzına yatkınsan, hangisinin sesini daha çok seviyorsan ve bıkmadan çalmak isteyeceğini düşünüyorsan onu seçeceksin. gerçekten de hevesliysen mutlaka öğretecek bir yerler bulursunuz zaten bu en son problem olsun.

Udla hem türkü hem de sanat müziği çalabilirsin ama sanat müziği bağlamaya yakışmıyor. Ud ile bağlama arasında zorluk açısından pek bir fark olacağını sanmıyorum. Öğrenmek zor değil sadece bir kere kavradıktan sonra bol bol pratik yapıp hızlanman gerekiyor ama bunun için de hevesinin olması lazım.

kanun olmaz mı?
ud iyidir ama daha zordur.
isteğin doğrultusunda çalman daha iyi, yoksa sıkılıp bırakabilirsin.

www.youtube.com

halk müziği seven insansan bağlama, tsm seven insansan ud.

ikisini de seven insansan cümbüş.

bağlama öğren. istanbul avrupa yakasında isen Nişantaşı Şan müzik kursunda yaşayan en büyük bağlama ustası Mehmet Erenler'den ders almanı tavsiye ederim. Ankara'da yaşıyorsan İhsan Öztürk'ün kursu var.

baştan başlamak daha iyi olur ama üşeniyorsan en azından 3. sezonu baştan izle.

bence de 3.sezonu baştan izlesen yeter

izlemeye başlayınca insan hatırlıyor.

Bunun kırmaması kalmamış pek. Özellikle o tehdit olayı nedir yahu? Sikerler öyle adamı.

Kusura bakma sinirlendim.

önce şuna hoca deyip durma.

ateş olsa cürmü kadar yer yakar. hadi bakalım birader ne yapabiliyormuşun görelim de hangi tehdidi gerçekleşecek.

sevgilim var de.

diğer hocalarından güvendiğin varsa ona anlat açık açık. yancı almak önemli.

asistan sadece dersine girip ödev okuyorsa etkili ki o zaman da sorumlu olduğu hocasıyla (danışmanı) konuşursun, olmadı bölüm başkanına çıkarsın. korkmanı gerektirecek bir durum yok, tekrarlaması halinde bu durumdan rahatsız olduğunu ve bunu başkalarıyla konuşacağını da belirt. sakın korkma ve çekinme.

sevgilim olmadığını biliyor.. ben salak biraz minnet duygusu yüksek davranıyorum.. benim annem de öğretmen hani hep onun gibi düşünüyorum.. öğretmendir saygı duyulur falan diye düşünüyorum hep ama bunun saygı duyulcak bi tarafı kalmadı... çok yumuşakbaşlı kavga sevmez bi insanım.. son noktaya kadar beklerim bi sorun varsa da... şimdi ben böyle bi ddurumda normal anlattım anlamadı kavga nasıl ediyim ne diyim bilmiyorum ki?!? erorr veriyorum şu an yeminle =(

nickin bir şeyleri anlatıyor gibi...

kaslı bir herif kirala beraber takılın okulda sarılın falan , düşer yakandan. olmazsa yağlı ve iri biri de olabilir. ya da böyle elinle apış arasına doğru ani bir hareket yap mucccuk diye ses çıkararak , reflex olarak orasını kollayacaktır o sırada sıkıca bir kafa at iki kaşının ortasına , bu vesileyle kavga etmemiş olursunuz , tatlı tatlı çözülür olay.

ne minneti, öğretmendir saygısı. adam seni tehdit ediyor, bildiğin taciz ediyor. sapık. görevini kötüye kullanıyor. saygısı mı kalmış daha. haddini bildirmen lazım.

ver sen de kurtul o da kurtulsun

40 yaşında bir adam vardı hani eski sevdiğin, de hocana benim sevgilim var 40 diye.

cinsel bi taciz yok ortada.. ama benimle görüşmek hatta mümkünse sevgilim olma yolunda çok ısrarcı davranıyor. tehdit meselesine gelince, ödev hazırlıyoruz o toplayıp hocaya veriyo notları falan o giriyo kısaca işte o dersin yetkisini hoca ona veriyo.. o da bunu her türlü kullanıyo. onu şikayet etmeden diğer hocalara duyurmadan kendim halletmek istiyorum... haddini bildirmem lazım gerçekten (girl in a coma) sadece hangi cümleler hangi davranışlar daha kesin olur anlam veremedim. çünkü daha önce haddini bildirici bi konuşma yaptım etkili olmadı. ya çabuk unutuyo ya da işine gelmiyo!

boşver mesajlarına falan cevap verme. görmezlikten gel. okulda gerektiği kadar iletişim halinde ol. ders haricinde de bir şey konuşma. sen cevap vermedikçe kesecektir. yeterince açık olabildim mi mesafe koyabildim mi diye de öz eleştiri yap bu arada.

senin önceki sevgilinde senden büyüktü sanırım ve dedenle yaşıyordun, yani yalnızsın. bence çevrendekiler senin yalnızlığından, boşluğundan faydalanmak istiyorlar. önceki sevgilinde böyleydi bence, şimdi buda böyle. harbiden sen kendimden büyük adamları neden kendime çekiyorum diye sordun mu hiç kendine? bence tek nedeni bu. bide güzelsen eğer onlarda kaçırmak istemiyorlardır kesin. bence sen artık kendi denginde birisini bul mutlu ol.

Edit: dengini bul derken, bu yamyamlara kullandırma kendini demek istedim. yoksa hayat senin hayatın tabi.

öğrencilik hayatında zorluyorsa bu kişi seni "sikerlerrrr" diyip bana böyle yaklaşamazsınız okulda bu duyulursa siz düşünün diye sen tehdit edebilirsin...istemiyorsan kestirip at,seni böyle tehdit edip rahatsız eden birini eğer cidden kötü olarak yapıyorsa bunu çekmek zorunda değilsin

"ben bu hocayı kırmadan"
şimdi kırmazsanız ilerde pişman olacaksınız.
bu konuyu mümkün olduğu kadar çevrenize duyurun, utanıp saklamayın.
bu tipler ileride ya iftira olsun diye "o bana asıldı" derler ya da kendilerini öyle olduğuna inandırdıklarından. Bu yüzden yakın arkadaşlarınız durumu bilsin, bir sorun çıktığında size psikolojik destek verirler, en azından size inanırlar.

Bu adamın iyi niyetli olmadığı (basit bir şekilde size romantik olarak aşık olmadığı) arsızlık düzeyinden de belli.

haddini bildirmen gerekiyor +1 kırılmasın hassasiyetin gerçekten bu durum için çok gereksiz geldi bana da o aşama ve iyi niyet çoktan aşılmış haddini bildir ve önüne bak derim ben.

1- bence imkansız
2- midevi ama bağırsağı bilemem

1-Çok zor görünüyor ama olmasını çok isterdim
2-www.altinkilic.com linkte Kefirin Gastrointestinal Rahatsızlar Üzerine Etkileri mevcut :)

2-Kefirin bağırsaklara iyi geldiğini düşünüyorum. Zaten probiyotik olduğu için öneriliyor. Ben de sık sık içmeye çalışırım. Altınkılıç marka olanını tavsiye ederim.

1-imkansız
2-olumlu olur.

1.ye cevap %99.9^^ mümkün değil
ama o yüzde bilmem kaçlık mümkün kısmı değerlendirirsek şöyle birşey ortaya çıkıyor kişisel görüşüm:
bunu bulanlar çok süper bir güce sahip olmuş olacak ve geçmişe gelip bunu kendi menfaatleri için kullanacaklardır ama ortaya şöyle bir sorun çıkıyor
1 yıl öncesine gidip bir taşı dahi yerinden oynatsan bütün olasılıklar değişir
buna göre gelecekten biri gelip birşey değiştirmeye kalkarsa kendi kendini yok etmiş olurlar

veya zamanda yolculuk salt okunur gibi bir durum sadece gözleme açık etkiye kapalı olabilir

gelelim imkansızlık olma olasılığı ve desteklerine
fizikçilerin çoğu zamanı 4. boyut olarak kabul ederler fakat zamanda durmak ve geriye gitmek diye birşey yok. ileriye gitmek var sadece hızı değişebilir

ben geçmişe gidip kendi atalarımdan birini öldürürsem katil kim olur?

eğer ortada gelişen bir teknoloji varsa biz zamanda yolculuğu bulup gelecekteki mühendisleri ve teknolojileri günümüze getiririz böylece bu işlemi sonsuz kere tekrarlayarak sonsuz teknolojiye sahip olmuş oluruz

bu durum biraz da kütlenin korunumu kanununa zıt düşüyor gibi
örneğin zamanda yolculukla gelecekten günümüze kütlesi yüksek bir madde getirelim
o madde buraya geldikten sonra orda değil bugünde olacak
peki zaman ilerlediğine göre o madde nasıl gelecekten yok olup geçmişte var oldu zaman geçince madde de geleceğe gelmiş olacak yani

basit mantığa uymayan birçok yanı var
bu tarz sorular paralel evrenler teorisiyle açıklanıyor ama bence paralel evrenler teorisi zırvadan ibaret
başka evrenler olabilir ama olasılıklar evrenleri diye birşey olduğunu sanmıyorum

detaylı düşününce yine mantıksız geliyor

1-geçmişe yolculuk ; degistirebilecegin bir zamanda yolculuktan ziyade herseyin kayıt altına alındıgı ve ıstenıldıgı zaman ızlenebılen bır gelecek yasayacagız. bu da zamanda yolculuk aslında sadece mudahele edemeyecegız. sadece bılecegız.

gelecege yolculuk konusunun gerceklesecegını ise dusunmuyorum. sadece bazıları mevcut akan zamandan daha hızlı olabılecek . bu gelecege yolculuk degıl sadece dıger gruptan bıraz daha hızlı hareket etme seklınde olacak. teleport gıbı dusunulebılır. mevcut zamanda hızlı yolculuk gıbı.

1.ye evet.
2. ye de evet.

1-paran varsa olabilir.şöyle ki:basarsın parayı bi uzay mekiği satın alırsın,depoyu da fullersin.yanına bi kaç sene yetecek erzak ve hatta canın sıkılmasın diye bi de hatun alırsın.ver elini uranüs,jüpiter ve hatta daha ötesi.geri döndüğünde bambaşka bi dünyadasın artık.sen giderken kısa donla gezen çocuklar artık torun torba sahibi olmuş hatta bi çoğu hakkın rahmetine kavuşmuştur.işte sana zamanda yolculuk.
2- haberim yok.

ehliyet almaması için var diye biliyorum. sizin sorduğunuza tam cevap değil ama benzer bir durum olabilir belki..

Genelde "yaşlılar araba sürmesin" denir ama bence keşke yaşlılar araba sürse de biz sürmesek. Çünkü artık o yaşlarda hareket kabiliyeti azalmış durumda, durakta bekleyemezler, otobüse binemezler, taksi herkesin harcı değil. Esas onların ihtiyacı var arabaya. Keşke biz hızımızı azaltsak onlar için.

Tabi böyle olamayacağına göre şu durumda dedeniz için bir risk var.En azından trafiğin yoğun olmadığı yerlerde sürmesini başarabilirseniz o da bir kazanç.

Araba kullanmak için dikkat ve reflekse ihtiyaç yok, kurallar uyuyorsa sorun yok.

Kurallara uyuyor, ama artık panikliyor ve yön duygusu yok oluyor. Bence refleks gerekli bir şey. Algılaması zayıflamış durumda, mesela tabelalara bakarak gidemiyor, neredeyse akan bir trafikte yolun ortasında durup tabelalara bakıyor. Alt tüneller'den geçerken gözleri görmüyor ve hız tünelden çıkmak biran önce için hız yapıyor. Bunlara rağmen oldukça hızlı kullanıyor.

Ekonomik sorunu yok, taksi kullanabilir. Ama burada asıl problem bunu gurur meselesi yapması tabi. Kapının önünde araba varken neden taksiye bineyim tarzı bir yaklaşım sergiliyor.

Yapacak bir şey yok galiba.

Verebilirler, vermeyebilirler de. Biraz şans işi.

Vize genelde dört günlüğüne verilmez zaten. Standart bir altı ay verirler bence. (Gri pasaport değilse tabii).

Firez schengende genelde o tatil tarihini kapsayan vize veriyorlar. En azindan benim daha once aldiklarim bu sekildeydi. 4 gunlugune gidiyosan 4 gun

x bey x hanım gereksiz laubali olmazsın.

üstad (veya üstat) dersen olur bence. Ama haketmiyorsa demeyeceksin. Götü kalkmasın

samimiyetli olmak zorunda değilsiniz zaten dediğiniz gibi iş yeri. bazen bey hanım sizi birçok gereksiz angaryadan kurtarır. samimiyet her zaman iyi değildir.

kimi yerlerde kimi insanlara (yaşı isterse 1500 olsun) 'abi' dedigin anda bütün angaryayı sirtinda bulursun. x bey, x hanım iyidir her zaman. samimiyet adimini onlarin atmasini bekle.

üstat genelde dpt, maliye gibi yerlerdeki uzmanlara deniyor. Herkese öyle hitap edip ünvanı ayağa düşürmeye gerek yok.

x hanım, y bey'den asla şaşmayın.

ortak kanıya göre bey/hanım en iyisi. ha ama karşı taraftan bir canayakınlık geldi onu da hemen hissedip şerbeti ona göre vericez. teşekkür ettim arkadaşlar.

çıkmamış mı? = çıkmış mı? manasında olmuş, hiç(have you ''ever'') de destek verince hayırla cevaba başlanmış. Yani kullanım doğru bence.

ben burada soruda sorun görüyorum.

o hiç yurtdışına çıkmamış mı? olumsuz bir soru cümlesi.
evet, hiç çıkmamış.
hayır, hiç çıkmamış.
cevaplarda bir problem yoktur. ikisi de -türkçe'de- kullanılır. oysa soruyu değiştirdiğimizde:

o hiç yurtdışına çıkmış mı?

evet, çıkmış.

evet, çıkmamış. olmaz yerine:

hayır, hiç çıkmamış. koyulmak zorunludur.

olumsuz sorulan cümleye
(sen yemeğini yememezlik etmedin mi?)
evet derseniz cümleyi tekrarlayarak onaylamış olursunuz.
(evet, yememezlik ettim.)
hayır derseniz cümlenin soru kökündeki olumsuzluğa karşı gelirsiniz.
(hayır tabi ki yememezlik etmedim.)

eğer evet/hayırdan sonra cümle kuruyorsanız cümlenin olumlu ya da olumsuz kullanımları sorun teşkil etmez. (hayır yememezlik ettim demeniz de evet, yememezlik etmedim demeniz de kullanım açısından yanlış değil. ikisi de yaygın)

almanlar çözmüş işi olumsuz soruya olumlu cevaba doch diyorsunuz, evet ya da hayır derseniz olumsuz cevaplamış oluyorsunuz.

türkçede ise böyle bir kural vs bulunmuyor. bense +x+ artıdır, -x+ eksidir, -x- artıdır diye bakarım. ama anlam karmaşası oluşur mu? cevap evet.

bu kural türkçe ile ingilizce'de birbirinin tam tersi imiş. (ingiliz kültürde bir ingiliz hoca söylemişti).

türkçe: gitmiyor musun?
cevap: evet (gitmiyorum) / hayır (gidiyorum)

ingilizce: are you not leaving?
answer: no (I am not leaving) / yes (I am leaving)

gerçi şimdi yazarken kafam karıştı, öneklerim ters olmamıştır umarım.

Hatta son derece başarılı olan Harry Potter çevirilerinde bu anlamda evet/hayırların hatalı çevrildiği bir kaç yer vardı.

Netbook bitti. Son netbook'lar da satıldı ya da çok az kaldılar.

samsung netbook'ları önerebilirim size. çook uzun süreli batarya dayanıklılığı -yaklaşık 5 saat gidiyor- en büyük etken bu görüşümde. ama bana sorarsanız örneğin ipad mini alsanız daha kullanışlı olacaktır.

3g'li (simkartla bağlanan) netbook bulsaydım tablet yerine netbook alacaktım ben. 3g'li de varmış aslında ama piyasada yoktu.

Netbook bitmedi ama gün geçtikçe düşüyor satışları.

www.vatanbilgisayar.com

Şimdi 700 lirayı netbook için vermektense, kim böyle bir ultrabook istemez ki?

Arada 250-300 liralık fark var. O farkın her kuruşuna da değer.

pm attım usta. netbooklar vasat sana pm attığıma bak bir.

alma hocam netbuk,
ben aldım kullanım açısından bin pişmanım.
alırsan asus, pili epey uzun gidiyor. sağlamda.
ama olmuyor hacı randımanlı olmuyor.
bende bu var memnunum:
www.asus.com

hiç stres yapmayın bence... elle gelen düğün bayram.

www.eksisozluk.com

(bkz: stajyer ehliyet)

En klişe cevapla başlıyorum: okuyarak.

Alanınızla ilgili yabancı metinleri okumaya çalışın. Sık sık sözlüğe bakmaktansa anlamı kendiniz çıkarmaya çalışın. Eğer alıştırma yapmak isterseniz els'nin okuma kitabı bayağı iyi bu konuda.

Ben bayağı paslanmış ingilizcemi gerek makale vs okuma gerek roman okumayla bayağı iyileştirdim. Konuşmada yer yer sorun yaşasam da okumada pek problem yaşamıyorum.

ludmilla+10000
alanınızla ilgili olmasa da olur, hatta internette dahi ingilizce sitelerde dolaşsanız faydası olur.

Kalıba koydurursanız sorununuz çözülecektir. Değiştireceklerini sanmıyorum. Aynı şekilde ben de 41 numara aldım, 42 çok bol olduğu için. Ama 41'de de bir ayağımda parmağım öne değer gibiydi. Alırken konuştum, bir süre giydikten sonra sorun yaşarsanız getirirsiniz kalıba koyarız dediler. Sanırım sizin için de en uygun çözüm bu olacaktır.

Bu Cat'ler de hep böyle mi oluyor nedir, bir üst numarası büyük, bir alt numarası küçük geliyor.
cevap: ykm'ye şansınızı deneyin, belli olmaz. kabul etmezlerse de zamanla açılır diye düşünüyorum. mağazada denenen ayakkabıların bile teki daha genişlediğine göre botla da giydikçe açılır.

botları bi poşetin içerisinde difrize koyup bir gün bekletebilirsin. ayağına vuran yerlerin yumuşadığını görürsün. ben böyle bi sorunla karşılaşınca uyguluyorum, işe de yarıyor.

bileklerin oraya koyulan bişeyler ssatılıyormuş ayağa vurmasın diye, kardeşim geçenlerde cat almış onada vurunca öğrenmiş oldum, benmkisi de cat o da vuruyor anasını satım, nerden nsıl alınıyormuş öğrenirim.

şu anki kasası değil de bir önceki kasası var kuzenimde. pek sevmiyor kendisi bile ama lpgli kullanıyor ve cok az yaktığını söylüyor. duyduğum tek artısı bu. ben de kullandım bikaç kez pek keyifli gelmedi sürüşü.

Biz bir ara araştırmıştık. yeni kasası çarpışma testlerinde (encap crash test galiba) 5 yıldız almış diye biliyorum.