Muhendisiz.biz var ama referans kodu almadan üye olamıyor ve sitede önceden işe yarar proje veya not upload etmeden bu notları indiremiyorsunuz

Bence farklı üniversitelerden bu dersleri alan arkadaşların varsa onlara sorabilirsin. Yoksa ünilerin kampüsüne uğrayıp üni içindeki ya da çevresindeki fotokopicilere sorup bırakılan notları araştırabilirsin

gömlek ve fular için avva ya bak.%50 indirimde şuan.

Mudo 250 TL ye 100 TL indirim yapıyordu en son koyları belki ordan kapatirsin

Kaban siyah diz üstü ve hakim yaka bak derim. Sarar damat tween falan bakabilirsin.

Botu klasik harley davidson alabilirsin. Siyah deri olanından. 260 tl falan. Daha uyguna anca sezon sonunda bulabilirsin. Zaten bu fiyattan ucuz bot kaliteli markalar arasında olmayacaltır. Malum dolar yükselince...

Sweatshirtleri jack jonestan al diyeceğim ama pahalı satıyorlar. Lcw de iş görür

Fular hiç almadım kullanmadım ama atkıyı kotondan alabilirsin. Fena değiller bu alanda.

İndirimde yakalayabilirsen levis kotlar oluyor 100 tlye. En kötü zara alabilirsin. Ama ikisine 100 tl diyorsan lee cooper işini görür.

Klasik slim fit gömlekte tek bir markadan aldım (zaten nadir giydiğimden tek bir tane var) kip marka kalıbı güzel oturuyor. Teki 100 tl tabi bunların

Hostellara dikkat et, mümkünse kalma :))

giden arkadaşım facebookdan ev ve ev arkadaşları bulmuştu.
facebook gruplarını kovala biraz

tek katli mi? 6 sene amerikada yasadim oyle tek katli ev pek gormedim. bahsettigin evler genelde iki kat arti cati kati olur. hatta bi tanesinin insaatinda bizzat calistim. gerci soruyu da tam anlayamadim. istanbulda sehir disina cikarsan mustakil evler gorursun ama bunlar sadece zengin kesimin yasadigi yerler. amerikada ise bahsettigin sekilde bir evde orta gelir grubu yani ogretmen memur kesimi falan yasayabiliyor.

İstanbul dışına çıkmaya gerek yok zira çamlıcada çokça var. Ama parası sağlam

izmirde güzelbahçe tarafında öyle villa banliyö evleri var. ama türkiyede bunlar hep zengin işi.

Bir kişi bile dememiş propagandadır o ya diye. Arkadaşlar, bu amerıkanın filmlerinde yaptığı bir propagandadır. Evet zenginlerin oyle evleri vardır mutlaka ama zannetmıorum ki bizden farklı olsunlar.

hep propaganda hepp.

www.ncsociology.org

ankara batıkent'te bolca sitesi var bu tarz evlerin. hatta birinde de teyzem oturuyor.

izmir mavişehir taraflarında da var.

Burada da var ama fahis. En azindan IStanbul'da oyle.

Propaganda oldugu sadece kismen dogru.

Oncelikle sunu belirtmek lazim, ABD cok uygar bir ulke degil. Ciddi anlamda muhafazakar"vahsi kapitalizm" dedigimiz olayin varligini ciddi hissettirdigi bir ulke. Yani evet, aclik, fakirlik var ama bu adamlarin orta sinifi bize gore "zengin".

Turkiye'de 3000 lira maas alan adami zengin saniyorlar. Kimse de demiyor ki "Ulan herif yoksulluk sinirinda maas aliyor, nesi zengin amk?". Amerika'da ise tecrubeli bir muhendisin senede 100-150 bin dolar maas almasi soz konusu. Dolayisiyla adamin 20 senelik mortgage'a girip (ekonomi cok daha stabil Turkiye'ye gore, faizler o daha dusuk) milyon dolarlik ev almasinda garip bir durum yok. Turkiye'de bar benzer evler ama o kadar para kazandiran meslek cok az. Sirket sahibi degilsen cok zor yani.

edit: 3000, yoksulluk sinirinin altinda su anda. 4500tl imis.
edit2: banliyoden nefret ederim. Toronto'da banliyode yasiyordum birkac yil once, kilometrelerce tek katli evler... bok gibin.

dogru diyorsun, amerikada, ingilterede, avustralyada herkesin oturdugu bahceli garajli evlere turkiyede villa deniyor.

Geçen yıl İngiltere'deydim, bizim mahalle komple böyleydi. Ben yurtta stüdyo dairede kaldım ama arkadaşlarımın evlerine gittim, iki katlı, arkası büyükçe bahçeli evlerin kiraları da çok pahalı değildi yani. (3 kişi, kişi başı £250-300 falan) evler küçüktü eskiydi tabii. Bizdekinin tersine apartmanlar çok daha lüks ve daha pahalıydı :)

Türkiye'de bazı siteler falan öyle, ama halkın ulaşabileceği şeyler değil bildiğim kadarıyla.

Leventin göbeğinde var bunlar. Eşek gibi pahalıdır ama tabii.

Levent başta bu şekilde yapılmıştı. Sonrası malum. Abd'de yer çok, ulaşım arabayla. İstanbul gibi 20 milyon kişi göt kadar yere sıkışmış değil ki

ne propagandası manyak mısınız? tek katlı evle mi propaganda yapacaklar? amerikan banliyölerinde evler öyledir zaten. mesela new york'ta manhattan'da apartman dairesinde oturursun ama long island'a gitsen 2-3 katlı evler vardır.

Türkiyede de var yok değil ama hiç bir zaman o filmlerdeki gibi huzur verici bir plan ve dekorasyon da olmuyor o dekorasyonda olsa bile etrafı sıkışık oluyor. O filmde gördüğümüz şekilde tr de çok çok az yerde vardır onlarda da türk tipi işçilik kullanıldığından yine o havayı vermez tabiki fahiş fiyatlıdır... Bu evlerin en önemli özelliği lambri dir. duvarlar yarıya kadar lambri kaplıdır beyaz tonlarda. bahçe muntazam bir şekilde çim kaplı her daim yemyeşil varsa havuz masmavi...

mesela new jersey'de tek katlı evi iyi bir town'da 200-250 bin dolara alırsın. bahçeleri de orta seviye olur. bunun için de senede 100k bile kazansan krediyle falan alırsın çok zor değil. burada direkt zengin evi oluyor onlar.

çünkü açılmasıteknik olarak çok kolay bir bölüm
çünkü istihdamın hemen her alanında kullanılabilir

Asıl soru neden bu kadar çok üniversite yapılıyor

Üniversite = beton = yeni ihale = vurgun
Üniversite = imar = vurgun
Yurt = beton = yeni ihale = vurgun
Yeni bina = yeni masa sandalye alet edevat = yeni ihale = vurgun

açılması prosedürlere en uygun bölüm iktisat ile birlikte. bu anlamda türkiye'nin uyguladığı nüfus politikasıyla birebir ilgisi var. "niteliğini iyileştirme" yani istatistiklere üniversite mezun sayısı olarak yansıyacak mı bu diploma? evet yansıyacak. gerisi mühim değil.

sonra deve demiş ki; nerem doğru ki.

mühendislik fakültesi kurup yanına bir de lab yapmakla uğraşmamak için tabela üni. tarafınca sıkça tercih ediliyor

bir de babası esnaf olan, bu işi devralıcak olanlar okuyor. bu açıdan iş hayatına, muhasebesinden iş planına faydası olan bir bölüm. benim tanıdığım çok var, işletme okuyup baba dede şirketinin (2-3 dükkanlık küçük bir şirket bile olsa) başına geçip, okulda öğrendiği planlama, muhasebe, stok kontrolü, yönetim bilgilerini uygulayan.ülkenin her yerindeki küçük işletme sahipleri, çocukları okumuş olsun vizyonu olsun, işleri eline alsın diye gönderiyor.

Birinci ve en önemlisi, işsizlik oranını düşük göstermek. Öğrenci olarak gözüküyorsanız işsizlik oranına katılmıyorsunuz.

İkincisi nitelikli elemanları bu işsizlik oranına rağmen çoğaltarak arz talep dengesizliği oluşturup lisans eğitimi görenleri ucuz iş gücüne çevirmek.

kalifiye insanları 3 kurusa çalıstıran görgüsüz ayılar çoğalsın diye çocuğum...

Yani normlade tc kimlik numarası için lazım sanırım sadece yani önemli değil.

Artık istemiyorlar. Kim oldupunu bile sormuyorlar hatta benim de al

Valla bosh un ocakları çok iyi. Güçlü de hem ama biraz tuzlu olabilir.

Kaza olayını bilmem de, "black swan" olabilir aradığın film, yani siyah kuğu, portman.

silent hill.

www.imdb.com

Silent hill +1

arkadaş ne black swan'i ya yuh.

tabii ki. akla gelmesi değil; gelince hissettirdikleri mühim.

Hem de ne... Deşme yaramızı

Akıldan çıkmaz ki gelsin

ciddi misiniz? şu an çok mutlu oldum.

Nasıl ayrıldığına bağlı. Soğuduğum için ayrıldıysam pek umrumda olmaz. Başkası için terketmesim kimseyi ama öyle yapmış olsaydım uine aklıma gelmezdi. Ama severek ayrıldıysam gayet gelir aklıma düşünürüm her an.

Dediğim gibi nasıl ayrıldığınla alakalı

karaları bağlamaya gerek yok da en azından yeri gelince, ulan bi zamanlar bi x vardı diye aklınızın ucunun kenarından falan geçer heralde.

bakkalı bile görünce aklıma geliyor ne diyorsun

Erkek olunca hafuzaya reset atmıyorsun. Ama dertlendirmez.

Valla su an cok saskinim.

Takip.

Su geçirmez alırsan ayak kokusu yapar. Deri almaya çalış

Grisport almıştım ben. 2 senedir sorunsuz kullaniyorum.

Salomon
Jack wolfskin
Columbia
Karakorum
The north face (bu pahalı gerçi)

jack wolfskin, salomon, north face vs. bakılabilir. alternatif olarak decathlon'un da su geçirmez outdoor botları var.

www.jack-wolfskin.com

www.boyner.com.tr

Greyderin su geçirmezlerinden bi tane de ben aldım, öncesinde deri kullanıyordum ama cidden hem su geçirmiyor hem de ciddi sıcak tutuyor. Eskiden kalın çorap tabanlık kombosuyla bile ayak parmaklarımı kaybedecek durumdaydım. Söylediklerine göre -30 a kadar dayanıklı ama sanmıyorum. Tek eksisi tabanı çılgın kayıyo. 280 papel olması lazım.

decathlon da quechua gibi marka var.
fiyat ve modellere göz atabilirsin. çok kaliteli ve konforlu değil ama kesinlikle dandik de değil.

tinyurl.com

@sttc bunları denedim ama güvenip alamadım ya. iyi de diyorlar aslında ama bu paraya outdoor botun iyi olabileceğini beynim kabul etmedi. alınabilir mi diyorsun?

@grayswandir
arkadaşım giyiyor bir ayakkabı bu quechua dan. 50€ ya almıştı. rahatlık konusunda çok iyi değil ama hiçbir şikayeti yok.

bence bu başlıktaki diğer markalara da bak. ardından bu quechua yı dene. rahat ise fiyatına bak, diğerlerinin fiyatının yarısı ise al. ama bi 70-80 lira fark varsa risk almamayı düşünebilirsin.

ama dediğim gibi, o ilk denediğindeki his önemli. az para değil sonuçta. bir de alırken iade koşullarını öğren. sonra demesinler "siz bu botu dışarı giymişsiniz, geri alamayız". sanki botu evde giymek için alıyoruz.

seks meselesinde bir şey diyemeyeceğim ama alkol konusunda aynı mağduriyeti ben de yaşıyorum. her türlüsünden nefret ediyorum yahu. hiçbirinin tadını sevmiyorum. sarhoşluk hissiyatından da zerre keyif alamıyorum.

olum nasıl aynı olur lan. mouse ile meme nasıl aynı olur okudukça hayretler içinde kaldım yemin ederim. bu soruya nasıl bir yanıt verilir valla bilmiyorum.

alkol konusunda bende çok kırgınım. jager iç mesela güzeldir hafiften de kıyak yapar birayla gidersen bence güzel olanlar var tamam genelinin tadı acı bok gibi. alkolü içittiren muhabbet mazi falan zaten.

1) değil. ben heteroseksüel kısmı ağır basan kadın olduğum halde bayağı bir şey hissediyorum. meme, kalça -bırak ellemeyi- görmek bile hoşuma gidiyor. tabi "çirkin" meme kalça görmek istemem. ya senin gördüğün meme, kalça estetik olarak sana çekici gelen biçimde değilmiş ya da dokunduğun kadın seni heyecanlandırmadığı için memeye kalçaya dokunmak da bir şey ifade etmemiş.

sen sanırım zevk almak, heyecanlanmak yerine zevk alıyor, heyecanlanıyormuş gibi yapıyorsun. yani yaşamıyorsun o duyguyu, yaşıyormuş gibi yapıyorsun. filmlerde gördüklerini taklit ediyorsan durum bu.

seni gerçekten heyecanlandıran biriyle olmamışsın demek ki, ya da seni engelleyen bir şey var bilinçaltında. onun ne olduğunu bulursan da "-mış gibi yapmak" yerine gerçekten yaşarsın.

2) sevmiyorsan içme. soruyu anlamadım. zaten soru değil itirafmış. e peki.

1. Çok insan bu eleştiriyi yapıyor: Pornolar seksi tektipleştiriyor. Bir sırası olmak zorundaymış, hepsini yapmak zorundaymışız gibi hissettiriyor. Örneğin ben anal seks sevmiyorum (dini nedenlerle değil, ereksiyonumu bile kaybediyorum - g.t s.kmek cidden çok saçma geliyor). Yıllarca farklı olduğumu bu yüzden normal olmadığımı düşündüm. Ama kimin umrunda s.k benim s.kim, partnerim de bu konuda inatçı değilse anal seks istemiyorum. Zaten artık seks ayak parmağı yalamayla başlıyor pornolorda. Gelecek nesiller ayak parmağı yalamak istemiyorum bende garip bir durum mu var diye sorular soracak kendi kendilerine.

2. Şekerli içkileri deneyebilirsin. Alkol kolonya gibi bir şeydir evet tadı bence de güzel değil. Az vodka bol portakal suyu dene.

1) seksi sevmiyorsundur, madem sevmiyorsun niye sevişiyorsun ki?
2) e içme madem sevmiyorum demek de bi delikanlılık, hepsini biliyorum içtim ama sevemedim daha hiç birini dersin kimse ayıplamaz.

@selam: sanırım başarı kısmı hoşuma gidiyor. bilmiyorum. seks sevmiyor değilim. sadece filmlerde gördüğüm, başkalarının anlattığı şekilde meme, göt elleyince haz almıyorum. cinselliğin fizyolojik etkisi yok gibi. hissizlik var ama elbetteki psikolojik açıdan haz alıyorum.

içme madem olmuyor. popüler kültür öğesi. içki içmeyen insanın club'ta barda ne işi var? durumu. "iyi içiciyim" lafını herkes neden söylüyor mesela?

Kadın bedenini seviyorum, çıplak, giyinik fark etmez. Daha çok dokunmaktan ziyada komple bedenen teması daha çok seviyorum. Sanırım sırnaşık ve sarılmayı seven kişiliğimden kaynaklı olabilir. Kedi severken bile boynuma dolarım, atkı gibi doladığım bile olmuştur. Bazen de sert dokunurum, ateşi harlarım oda ayrı mevzu.
Alkol konusunda rakıyı sevemedim bi türlü, bu saatten sonra da seveceğimi düşünmüyorum. Bunun yerine bi ara şaraba sardım, bi şişe içiyorum bana mısın demiyor. Zaten şarapları birbirinden ayıramam, öyle çok çok fark olmadıkça. Viskiyi birayı severim.

olm, ellerimizde öyle "zevk noktaları" yok ki, hiçbirimiz çıplak kadına/adama dokununca oyşş ne kadar da zevkli diye düşünmüyoruz. Zevkli olan kısmı biraz sonra yapacaklarımız ve onun heyecanı. Penetrasyondan hoşlanıyor musun? Ana yemek o. Geri kalanı sos. Birisine dokunduğunda uçman filan gerekmiyor. O bi hazırlık aşaması.

İçkiler için küçükken ben de senin düşündüğünü düşünürdüm. Ama o zaman yaşamsal faaliyetimizi sürdürmek dışında su bile içmemek lazım. Onun da tadı çok saçma değil mi? Hatta tadı bile yok. Ama sana verdiği ferahlık hissini seviyorsun. Biranın da yorgunluğunu alışını, rakının sohbetini, viskinin yanında dinlediğin müziğini, vodkayla birlikte sergilediğin en çılgın danslarını sevmen lazım.

Sende ruh eksik. Hayat ve hayat içindeki aktiviteler kitapta yazılmış gibi yaşanmaz. Herkes kendi anlamını yükler. Daha basit düşün.

viskiyi ağzımda bekletip yudumlamayı severim, çok içmişliğim yok ama yine de severim. onun dışında rakıdan nefret ederim. şalgamla bir nebze içilebilir hale geliyor. bneim için içkilerin şahı bir şekilde biradır. biraz da @pandispanya'nın bahsettiği yorgunluk alma olayından dolayı. mesela 3-5 sene önce kadıköy shaft'ta çalıştım 3-4 ay kadar. her gün akşam bar kapandıktan sonra müşteriler çıkınca, hesap kitap yapılırken bira içerdik. işte benim hayatım boyunca tattığım ve tadacağımı düşündüğüm en mükemmel lezzet oydu. off ulan offff! çok özledim yeminle o tadı...

cinsellikle ilgili deneyimim yok ben de es geçtim onu.

Cinsellik konusunda şunu diyebilirim. Sevdiğim ve dilinden anladığım bir kadınsa ve beğeniyorsam, yüzü ve teni güzelse zevk alıyorum tam ereksiyon ve normal bir boşalma yaşıuorum. fakat tek gecelik ve yeni tanıştığım biriyse ilk başta ereksiyon olup sonra zevk almamaya başlıyorum. Sonrasında ya geç boşalma ya da boşalamama problemi oluyor. Yani tenine alışmam gerekiyor zevk almak için. Yoksa ileri geri bir hareketten başka tatminkarlıkta olmuuor. Hissiz nir boşalma işte.

İçki konusuna gelirsek çok susadıysam bira güzel geliyor su ya da soda yerine içmek gibi. Fakat milletin 6-7 bira içmesini anlamlanfıramıyorum zira benim midem şişiyor. Aynı çok su içmek gibi.

Sarhoş olup kendimi kaybetmek bana haz vermiyor aksine rahatsız edici bir his. Sanırım kontrolcü ve rahat davranmayan bir kişi olduğumdan.

Diğer alkol oranı yüksek içkilere gelirsek beyne vurmadığı sürece haz almadan içerim ama sadece muhabbet ortamında. İçki içmek bana dünyanın en gereksiz işlerinden biri gibi gelir hep. Ot falanda öyle. Kötü alışkanlıklardan bir tek sigaradan haz alırım. Onu da uykusuz ve aç karnına içmek kötü oluyor.

Özetle hepsi yerine meyve suyu vs. İçmek benim için çok daha haz verici şeyler.

1- 5 mt'den göğüs çatalı görünce boşalan insanlara sorduğun soruya bak :D
neyse, bunun altında psikolojik bir nedende yatıyor olabilir, partnerini arzulamıyorda olabilirsin. sertleşme problemin yoksa (ki yazdıklarından çıkarımda bulunacak olursam) fizyolojik bir problem yok gibi duruyor. öncelikle başkalarıyla birlikte olmayı deneyebilirsin. partnerin değer verdiğin biriyse eğer önce yalnız sonra partnerinle birlikte psikoloğa başvurmanda fayda var. dediğim gibi değer verdiğin biri değilse önce eş değiştir sonra psikoloğa başvur. bunun sırasına sen karar ver.

2- içki zevk meselesi. bunun üstünden deneyerek geleceksin. içme zorunluluğu diye bir şey yok ancak çoğu içeninde sadece iş olsun diye içtiklerini aklından çıkarma. içiyorlar, çok konuşuyorlar ama ha kazana dökmüşsün ha bunlara içirmişsin aynı şey. içkinin kendisi haricinde yanında yediklerin ve birlikte içtiğin insan ve içtiğin ortamda önemli. her içki her ortama gitmez. tercihim duruma göre güzel bir scotch'tan yana kullanırım genelde ama arkadaşlarla bir araya geldiysekte pub'da takılırız, eşli buluştuğumuzda güzel bir yemek şarabı açarız vs..

tadıp, deneyip, yaşayıp karar vereceksin.

Sen kesin japonların honda markasıyla yapıp piyasaya sürdüğü robot asimo falan olmalısın:) bu kadar çok harekete aksiyona rağmen bu hissizliğin başka bir açıklaması olamaz:d

cinsellik herhalde hoşlanmadığın boşalma ihtiyacı hissettiğin kişiler denk gelmiş diyorum...sevsen kalbin penisinden daha çok atar en azından ilk zamanlar ve uzun süre ayrı kalınca sarılmak bile güven verir...

alkole gelince şarap güzeldir ortamda içilir blue ve black viskide güzeldir rakıyı ilk içtiğimde kusmuştum herhalde ondan anasonlu hiçbir şeye tahammülüm yok
birada hammal işi olsada yanında shot tequila ile en hafif seçim ertesi gün başağrısı istemezsen iyidir :)

Yok, kapanmaz. 2007 de açtırdığım hesabı kullanıyorum hala

hayır kapanmaz.
ama aldığın nefesten ücret almaya başlar banka.

O sadece maaş için aç talimatı verilen hesap. Şahsınıza ait sizden başka kimse kapatma yetkisi veremez.

Eskiden senin gibi düşünüp çizmezdim ama sonra kitapları daha da kendime göre özelleştirdiğimi düşündüm. Çiziyorum sen de çiz

Basılı kitapta altını çizmem ama Kindle'da okurken yapıyorum sadece. Çizili kitap hiç hoş gelmiyor gözüme.

şu zamana kadar yapmıyordum da en son okuduğum kitapta ilgimi çeken yerler oldu 3-5 cümlenin altını çizdim

Kindle aldığımdan beri evet. Eskiden kitaba zarar vermekten çok üşendiğim için yapmazdım, kindle ile çok kolay.

çok çok elzem birşey değilse çizmem, ama kindle'da çılgınlar gibi çizer ve not alırım.

cümlenin kenarına bir işaret koyup sayfayı kıvırıyorum

Su fosforlu kalemlerle uzerini ciziyorum hatta cayir cayir. Kindle'da da ciziyorum.
Ciziyorum yani acimam. Kitap benim. Kitap degis tokus yapma, verme huyum yok. Vermissem de çizdiğim yerler onda ne uyandiracak merak ederim.

@doxanikee +1
Sadece e-reader'da çiziyorum, basılı kitaba çizmek benim de içime sinmiyor.

çizmek sorun değil de çizip ikinci el olarak satmaya çalışmayın o kitapları sahafçılara. hele hele çizik kitaplara teklif edilen fiyatları beğenmeyip can sıkmayın. çok küfür yersiniz. kendi kütüphanem kitapları kesinlikle vermem kimseye diyorsanız çizmek sorun değil bence.

ders kitabını bile cizmedim kiyamadigim için. pişmanım şimdi, nedir yani cizsem ne olacakti

Acemi, mesela sevdiğin bir cümle kuruluyor ya da ne bileyim önemli bir bilgi oluyor ciziveriyorsun. İlerde baktığında da 'aaa burada bu yazıyordu diyorsun.' yazdığın kağıdı kaybedersen olacak? Her şeyi ozentilik olarak algılamasak daha iyi sanki.


Tercih etmeme ya da benim gibi sebeklerden çizmeme kısmına bir şey diyemem tabii.

Kitabi bozmak istemiyorum, o yuzden onemli kismin oldugu sayfanin koseni katlarim.
Ama tam 45 derece olmali katladigim yerin acisi:)

hayir.

Asla ve kat'a. Begendigim bir yer oldugunda telefonla fotografini cekip o kismi kirpiyorum.

Kitaba zeval gelmesin diye neredeyse kapagini bile tam acmiyorum ben. O derece titizim bu konuda. Lutfen.

Ders kitabini hunharca cizerim ama. Hic affetmem. Kiymet vermiyorum cunku. Ama bir roman/siir kitabi oyle mi? Canini yerim onun ya, kokusunu sevdigim.

kindle ı herkes söylemiş zaten ben de orda okuyorsam yapıyorum. Normal kitaplarda da bu senelere kadar hiç çizmezdim, artık cümlelerin başına kurşun kalemle hafif nokta, çizgi ya da minicik çarpı atıyorum.

bundan önce sayfa ve sırasını not ederdim ama bu notlar hangi kitaba ait yazmadığım olmuş, hiç bir işe yaramıyor, karışıyor gidiyor.

elektronikse çiziyorum tabi ki, basılıysa fotoğrafını çekiyor veya not alıyorum. basılıya kıyamıyorum.

asla çizmem

romanları çizmem -yani gerek duymadım şu zamana kadar, ondan sanırım. bir de romanlarıma mümkün mertebe özen göstermeye çalışıyorum okurken diyeceğim ama, üstünde mandalina/portakal suyu lekesi olan varrr, çikolata lekesi olan varrrr, ne bileyim çay/kahve lekesi varrr, çoğu yırtılmışşş.. vs. vs. yani okuduğun kitap bir şekilde senden bir parça alıyor :) bu da çok kötü bir şey değil, sen de çizerek yapıyorsun işte :)

ama ders kitaplarını ya da makaleleri çiziyorum. ve özentilik olarak da görmüyorum zira benim ders kitaplarım genelde fotokopi olduğu için başka türlü göremiyorum, zaten görme ve algılamada bir sürü sorunum var, zaten çizme işi bu nedenle yapılır?? ek olarak, çoğu makale de zaten çıktı alındığında korkunç oluyor, artı her tarafı bazen bana yaramıyor oluyor -mesela şu anda yüzey karakterizasyonu ile ilgili bir ödev yapıyorum ve okuduğum makalelerin ödev konusu dışında ele aldığı diğer karakterizasyon yöntemleri umrumda değil, zira onlarla alakalı olmayacak ödev, altı üstü kim nerede hangi amaçla kullanmış onu anlatacağım, kalkıp da zaten karınca duası gibi yazılmış bir makalede işaretlemem gereken yeri işaretlemezsem, işimi uzatmış olurum. ki bilgisayardan okumak zorunda kalıyorsam onda bile hunharca adobe'un işaretleyicisini kullanıyorum, hatta firefox üzerinde kullanılan işaretleyici var, kimi internet sayfalarında onu bile kullanıyorum. işaretle gitsin yani.

rayde+1

çiziyorum. yıllar sonra okuduğun satırları çizilmiş görmek bile güzel. ki bence gayet iyi oluyor. geleceğe yatırım. ayrıca her kitabı zeval gelmesin diye çizmeyenleri de anlamıyorum.

Şimdi yapmıyorum. Eskiden çizerdim, şimdi bakıyorum o zamanki etkiyi uyandırmıyor bende.

romanlarda çizmem genelde de çizmem en fazla sayfayı kıvırırım.

Çizmesi önemli değil de, herhangi bir işaret eklemeyen (köşeli parantez) ve notlar almayan kişi kitabı okumuyordur. Elbette bu yorum akademik eserler için geçerli. Çünkü kitapla uğraşmazsa 1 seneye kalmadan (en fazla 2 sene) ne varsa unutacaktır.

Romanda daha az gerekli oluyor tabii ki çizim. Ancak yine notlar almazsa, önemli yerleri işaretlemezse; 5-6 sene içinde o romanı okurken girdiği düşünsel üretimi unutacaktır.

Şekilci olacağız derken; yazma ve düşünsel üretim alışkanlığını kaybediyor insanlar. Ki bu kitap okuma alışkanlığından daha önemli bir alışkanlık, onsuz kitap okumanın değeri oldukça düşüyor. Kitap okumak basit; sistemli düşünsel/yazınsal üretim zor.

ek: en önemli edebiyat eleştirmenlerinden susan sontag'dan roman nasıl okunur/çözümlenir örneği: pbs.twimg.com :large

Ders kitapları, akademik yayınlar vs. dışında dokunmuyorum. Kitabın cilt kısmının aşınması, biraz kabarması vs. hoşuma gidiyor biraz ama çizmek, sayfa kıvırmak falan aşırı geliyor. aslında yapmak lazım. hem tekrar okuduğun zaman için hem de bazen gerçekten güzel cümleler oluyor not tutmak için vs. ama sonuç olarak yapmıyorum :D

Ders amaçlı okuduğum kitapları çizerim not alırım yazarim. Aynen @protector arkadaşımızın verdiği örnek gibi olur hatta. Bundan zevk de alırım. Bana aitmiş hissi veriyor galiba o.
Ama ders dışındaki kitapları çizmem karalamam. Cizilmesini de istemem.

sontag'ın örneğini göze sokmak için verdim. Elbette herkes o kadar çizmeyecek ve her roman o kadar çizilmeyi hak etmiyor (resimdeki finnegans wake, apayrı bir roman). Ancak bir kitabı okuyorsan ve 5 yıl sonra hala o kitabı okumuş olmak istiyorsan; belli bir miktar çizim ve karalama yapman gerekiyor.

Kitap okuyucusu bir program kullanıcısı değil; kitap okuyucusu kitabı ikinci olarak zihninde parçalayıp tekrar kurar. Bunu yapmıyorsa, zaten kitabı okumamış, televizyon reklamı izler gibi göz gezdirmiştir. Belli bir süre sonra unutacaktır. Bu sebeple gerçekten okumuş olması için, kendi bağlamını unutmaması lazım.

Neden bu 'nasıl okunur' muhabbetine taktığımı da söyleyeyim; yoksa çok gereksiz duruyor yaptığım açıklama. Türkiye'de bu kadar roman basılıyor ve satılıyor. En önemli isimler hem de. Selim ileri de demişti bir keresinde "bu kadar ulysses baskısı var ve satılıyor, o zaman insanlar nasıl hala bu halde?" diye. İşte bundan dolayı; herkes okuduğunu iddia ediyor ama tahammülsüzlük, araştırma eksikliği ve ideolojik çağırmalara kapılıp gitme son sürat devam ediyor. Demek ki insanların okuma eyleminden anladıkları şey yanlış. İnsanlara kitap okuyun demekten ziyade, nasıl okuyacaklarını göstermek gerekiyor.

Her tarafını çiziyorum çizmeden anlayamam

çiziyorum, soru işaterleri, ünlemler vs. koyuyorum, yanlarına notlar alıyorum. yetmiyor arka sayfaya notlar alıyorum. kalemsiz kitap okuduğum nadirdir. romanları kalem olmadan okuyorum.
kitap başvuru kitabı gibiyse notlar kolaylık sağlıyor. hımm şu bölümde şu konu vardı filan diyorsun. veya şimdi yaptığım gibi aradan uzun zaman geçip tekrar okuyunca eski senle yeni seni karşılaştırabiliyorsun. iki üç gündür 21 yıl önce okuduğum bi kitabı okuyorum, o zaman aldığım notları görüyorum. bazı notları şimdi almazdım, bazılarını alırdım, yeni notlar ekliyorum.
kitabın sayfaları sararmış, yaprakları gevremiş... duygular şelale:)

Nö

çizerim, çok da severim. kitabın okunmuş olduğunu hatırlatıyor bana. bir de aylar sonra kitabı karıştırıp neresini çizmişim acaba diye bakarım. altını çizdiğim yerleri okurum, o an ne düşünüyordum acaba diye düşünürüm filan. sırf çizemiyorum diye arkadaşlardan ödünç kitap almayı sevmiyorum.

Evet. Mezun olunca bi sure issiz kalirsam gecinebilmek icin.
23 yas.

Evet, ihtiyacım olduğunda borca girmemek veya aileden istemek zorunda kalmamak için. 25.

çalıştığım dönemlerde çok harcamam genelde, işsiz kaldığımda parasız kalmamak için.

hayır. param ve zamanım varken yiyorum ki ileride ikisinden biri olmazsa yiyemedim demeyeyim diye. evde arabada gözüm yok, elim ayağım tuttuğu sürece bana yetecek parayı kazanabileceğim için ekstra çabaya girmiyorum.
fazla fazla kazansaydım yapardım ama, sırf birikim yapıcam diye hayatından kısan insan değilim sadece.

Of mobilde editleyemiyorum ortalama aylık ne kadar kenara atabiliyorsunuz diyecektim.ev kira olmasa , fatura derdi olmasa maaşınızın ne kadarını biriktirirdiniz mesela ?

ben su an her ay maasin yarisindan fazlasini atiyorum ailemle kaldigim icin. yani 1500 lira. yarin obur gun evden ayrilinca kenarda garanti param olsun diye. yada olmadi is kurarim issiz kalinca.

Yaş 27, aylık 150 tl'lik bes hesabım var, ayda 300de kenara fona atmaya calisiyorum. Fon hesabını arada sıkışınca tirtikladigim oluyor. Eskiden birikimle araba ev alinabilecegini zannederdim şimdi sadece biraz paramız olsun, ufak bir tatil yapalım veya bir süre işten çıkarsam ac açıkta kalmayalım onun derdindeyim :/

@ihan niye alınamaz mı kii alan çok var

kus kadar maası olup ev-araba alinmaz. ben aylik 1500 biriktirmeme ragmen gene de asiri gereksiz goruyorum. elinde az para varsa oncelikle onu nasil katlayacagini dusun. yani kendi isin sermaye. arabaya yatirdin mi onlarca yil daha isci kalmayi kabul ediyorsun gibi bir taahutte bulunuyorsun. borcuydu, benziniydi vs..kendi isini kursan ve dogrulari yaparsan muhtemelen bikac yil icinde daha iyi araba ve evi zorlanmadan alirsin.

yapmıyom. param yok. 21.

şöyle söyliyeyim...2010 da bir işte 1 sene çalıştım ayrıldım..6 ay kursa gittim işten çıktığımda 8bintl biriktirmiştim. kursa 5 bin verdim, 6 ay sonunda kredi kartında 3bintl borcum vardı.
biriktirmeme rağmen para yetmedi ve belli yaştan sonra aileden de istemek zor oluyordu.
2012 den beri şuan 2 iş değiştirdim. kenarda 70bintl aldığım 13bintl lık bir motor çalınan 5bintl lık bir motor bilgisayar ev eşyası 4bintl civarında ekipman...ve son zamanlarda dışarda da güzel para harcıyorum.
nasıl mı yaptım ilk 2 sene işte neredeyse ihtiyacım harici para harcamadım. 3bintl maaş alıyorsam 2.5 ayırıyordum.
şimdi bu parayla işssiz kalsam ayda 500tl harcayarak 10 senemi geçiririm parasız kalmamaktansa

sonuç akıllı bir insanın birikim yapmama ihtimali yoktur. (ayda 20bintl kazanmıyorsa)

çok para harcayacak yerim yok. millete para yedirmeyi sevmem. kendime göre de her şeyim var. birlikte güzelce para ezeceğim kimsem de yok. ya benden para beklentisinde insanlar var, ya da para harcamayı bilmeyen tipler var çevremde (ya parası yok / ya da parasını öyle düzgünce harcamaz)

kısacası tek başıma harcayıp ne yapayım?

yaş 29

yaş 29. istesem hatta biraz da kendimiz zorlasam ayda 1500 lira rahat atabilriim kenara ama yapmıyorum. para harcarken güzel.

yapıyorum gezmek için 26.

Kira fatura derdim yok. Aylik 500 tl rahat atiyorum kenara. Evlilik icin sanirim asdsgsysyhs. Yas 24

40 tane çeyrek biletim var.

Yılbaşında biriktiricem.

ev kirası, öğrenim kredisi ve banka kredisi sebebiyle yapamıyorum,

bunlar olmasaydı maaşın yarısını hadi yarısı olmasa da yüzde 40 ını filan bu işe ayırabilirdim.

tabi bir de asla, para biriktirme hastalığına girip maymuna dönen tiplerden olmam, ota boka lüzumsuz para saçan biri değilim, yaşam kalitemi düşürmeden yaparım, her şeyi göze alıp birikim de birikim deseydim şimdi de biriktirebilirdim.

evet yeni ev almak için 33

Birikim yapmak icin illa ki hayatindan kismana gerek yok, oncelikle bunu soylemek lazim.

Yapiyorum, maasimin %15-20 sini kenara koymaya ve yatirim olarak (doviz, mevduat vs) degerlendirmeye calısıyorum. Kisa vadede ev, araba vs gibi bir hedefim yok. Kenarda bir guvence olmasi her zaman iyidir, guc verir. Bunu hem ailemden hem de cevremden ornekleriyle gordum. Onun hariinde, su an evlilik vs gibi durum olsa karsimda, ailemden ya da bankadan kredi almadan mutevazi bir duzen kuracak gucum var. Tuketime yonelik borclanmayi dogru bulmuyorum, asla yapmam.

yeni işe girdim aldığım bütün parayı arabayı yenilemek için biriktiriyorum, sanki hiç işe girmemiş gibi aileden geçinmeye devam:)

Ben de yapıyordum 5-6 yıldır, şimdi gelirim olmadığı için yapamıyorum. Ama iyi ki yapmışım şimdi kendimi idare edebiliyorum en azından. Yurt dışında okumak istiyorum asıl onun için biriktiriyordum parayı. Eğer o olmazsa da kendi evime çıkmak için kullanırım, şimdi ailemle yaşıyorum zira. Onun dışında acil bir durum olursa kullanmak için birikmiş para olması güven veriyor. Yaş 26.

Evet. 20. Niye bilmiyorum.

Evet yapıyorum. Arabayı yenilemek için. Yaş 31.

Evet. Sermaye içün. Amaca da ulaştım gerçi

işe girdiğim an, önce çok acil ihtiyaç listesi yaptık, ona göre sıra ile yapacağım bir yandan da yurtdışına çıkmayı istiyorum. direkt oraya yöneleceğim. ha sonra ev, araba zaten kredi ile olacak şeyler.


ayrıca biri-kim ya?


25/f

ev-araba için biriktirmiyorum, paramı yurt dışında gezmek için harcıyorum. sadece bireysel emeklilikte birikimim var.
yaş 28

akmasa da damlıyor. maaş da çok değil çünkü. daha çok maaş olursa daha çok birikir. henüz bir hedefim yok. birikiyor öyle. ev konusunda işe yarar hiçbir zaman yaramazsa.

Yapıyorum. İleride rahat etmek için. Yaş 34.

Evet. Ev,araba,çiçek,böcek için değil açıkçası. Para güçlü hissettiriyor, bir planım yok henüz.

24.

Altın hesabım var, kredi kartımdan otomatik olarak her ay çeyrek altın değeri kadar para çekiliyor. Ben de karttan çekildiği için bu ay almıyım demiyorum. Düzenli oluyor en azından çok olmasa da.
Toplu beklediğim bir para var o gelince de borsada değerlendireceğim.
Onun dışında tatil ve işsiz kalacağım zamanlar için ayrı bir birikimim var. Ama onları tam olarak birikim saymıyorum.
Yaş:29

ben bir yıldır biriktirdiğimi yiyorum.

Nissan ilk aklıma gelen marka.

Fiat?

fiat

fiat, nissan, kia, land rovers, bugatti, lancia, ford, mclaren diyor google. hepsinde bi şekil logo var ama

aslinda bu soylediklerinizin logolari var. nissan mesela yuvarlak icinde nissan yaziyor. benim sormak istedigim sadece logotype olarak logosu olan??

bugattinin de eb seklinde logosu var aslinda.

McLaren, DAF, Iveco.

bence BMC. Bu kadar insanın nasıl aklına gelmez.

@belkider
BMC'nin arkasında mavi dörtgen var.

jeep sanki biraz uyuyor buna ama onun da jip seklinde logosu var.

gmc?

gecenin en dogru cevabi gmc gibi gorunuyor.
www.gmc.com:content/mm_gal_c2/thumbnailArea/mm_gal_item_c2_17.img_resize.img_stage._3.jpg

bmc ye de mansiyon odulu veriyorum o halde. kanaat notu kullandim

@seindfeld tomofil markasi demistim.

@heritage evet iveco da o sekil. daf da kabul edilebilir.

Volvo

Filtre kahve hastası biri olarak iyi mide varmış adamda/kadında derim. Sade ve şekersiz filtre kahve içtim birkaç kere midem delinecek sandım.

ben mesela buyum. çok iyi bilmem ama kendimi.

kendim gibi bilirim.

(bkz: aaa bu benim lan)

onlardan biriyim. bence kötü biri değilim.

kendimdir. severim

Ben de kendim gibi bilirim diyecektim ki denilmiş. Tatlı ve içimi yumuşak şeyleri sevmiyor olabilir diye düşünürüm. Ağzının tadını biliyor derim.

digerlerinin okunusunu bilmiyor derim.

Sevgilim.

uyanmak için tercih ediyorum şahsen

buyrun benim?

Blonde Roast yoksa kul icmektedir. Medium'a, hele ki dark roast'a hic bulasmiyorum.

@duyulmasi gerektigi kadar,
filtre kahveye espresso shot mı attırıyorsun, nasıl oluyor o :)

duyuruyu starbucks'da filtre kahve yudumlarken gördüm :) favorim.

sade filtre kahveye bayılırım. kahvenin her haline bayılırım hatta. ama starbucks'taki iğrenç oluyor. genel olarak beğenmiyorum starbucks kahvelerini.

ekstra shot'i ya da double shot'i sade filtre kahveyle bagdastiran cinslerini kahveden anlamiyor diye bilirim.

İyi biriyim bence ben

Orta kavruk, sade kahve içiyorum 4c 8tl. Pahalı ama lezzetli. Yeni çektikleri için evdekinden güzel oluyor. Tatlı içen insanları anlamıyorum.

ben de aynı soruyu geçenlerde kendime sordum. iki grup olduğunu düşünüyorum;

1-filtre kahve alışkanlığı olan, yurtdışında yaşamış beyazyakalılar.
2-Kahve ismi söylemede veya starbucks menusunu anlamada sıkıntı çekip, söylesem de kurtulsam diyenler.

İyi bilirim. Kitap ve cuğarayla bayağı iyi gidiyor meret. Hele bir de arka fonda farid farjad varsa. Canım çekti bak şimdi.

Kahvecide kahve içenleri mantıklı biliriz.

iyi bilirim. biri de benim. sade günün kahvesi içtiğim oluyor. sade filtre kahveyi zaten hemen hemen her gün evde kendim yaptığım, içtiğim için starbucks'a gidince abidik gubidik, kahveden bozma içecekleri tercih ediyorum.

Çirkefdirler. Filtreci baba türbesine takılırlar.

demek ki seviyor derim ne diyeyim.
sevmeyen biri mümkün değil içemez.
ne olursa olsun hem de.
şimdi çay içiyoruz diye şey mi olduk aaaaaaaaaaaaa

david ambshem diye aç, daha garanti olur.

Sıfır bi mail adresi ve tanımsız tel ile bence okeydir.

Haydaa. Tel no soruyor muydu ya. Onu nasil yapalim.

yandex mail al. ymail ile katit oldun mu telefon sormuyor

Yes ulan.

yes be annem

çıkmazsa üzülürsün sonra.

çıkmazsa yes diyenlere küfredicem ama.

çıkarsa yes diyenlere para dağıtmayacaksan çıkmayınca da sövme

Et nolcak canin sagolsun 7 sulaleme sov istersen. Bi daha yes!

Aldım ulan! hahayt triryonnar benim artık!

YES AL

baylaşmam hepi benim

sonucu paylas +1

sonucu da paylasmıcam ki ne kadarbencil oldugum anlasılsın.

Ya gorursunuz zaten miaminin nesi meshurdur ne yenir sorularını herhangi pozitif bir durumda.

alma hayallerine yazık.

Yapmasaydın onu

yes

Bilet numaralarını yazacak ve 2 büyük ikramiyeden birisi çıkarsa buraya yazan ilk 50 kişiye 1000'er lira yollayacaksan. YES

tutma ihtimali en düşük şey bilet. no, keyiflik al, gerisi üzer

Yaklasik 200 liralik bir eylem. 200 lira harcamak keyfinize degiyorsa alin.

Or

geçen yılbaşında bizimkilere bir yerden 100-150 bilet geldi. hiçbirine de birşey çıkmadı

nö. o parayla hayır işi yap.

no lan manyak mısın

nonono

No diyecektik de geç kaldık geçmiş olsun artık babayı bulmazsın umarım

disovery channel'da böyle bi program var. geçen bi adam caligula parasını bi kaç bin dolara sattı. ama iyi durumdaydı o para. konu hakkında bilgim yok ama iyi araştırın, sandığınızdan daha değerli olabilir.

www.eskiparalar.net buradan söylerler sanki bu sayfada en üst sıranın otadaki amcaya benziyor www.banknotai.com

evet evet bu
upload.wikimedia.org
ms 193 falan diyor.

Bende epey var bunlardan 50 kadar . bizans veya roma parası. Yerin 1-2 metre altında dedektörculer tarafından bulunuyorlar ve degerleri yok. Sadece küp icinde toprak deformasyonu yoksa veya altınsa para ediyor. 2-3 lira falan diyorlar ve almıyorlar. Nümizmatik Derneği başkanından aldığım bilgiler bunlar. Ayrıca bendeki gibi sayısı fazla ise müzeye kayıt şartı ile koleksiyon yapabiliyorsunuz.

beyazıtta işporta satan sakallı bir amca var bu tarz paraları. onun tezgahına bak o satıyorsa beş kuruş etmez.

bir takım testlerle veya para üzerindeki resim/yazıyla yapılan tarihlendirmeyi bir bakışta yapmamızı istemen çok enteresan.
para karardığına göre yüzde 90 gümüş. eşi benzeri olmayacak bir parça değilse beş para etmez.

değersiz. bende de vardı benzer bir şey. o sıralar araştırmıştım.

Çok tahrip olmuş çok para etmez

su da varmıs

www.saatvesaat.com.tr

ikisi de güzel. ama direkt metal ise çok pahalı.

böyle zincirimsi şeyler bana kıro aksesuarı gibi geliyor. alttaki daha iyi bence.

Kıromtırak

bu fiyata daha güzellerini bulabilirsiniz bence

ÇOK kötü

beyaz corapla kombin edersen cok canlar yakarsin.

Kiromsu

Derili falan bak bunlar kötü ya

kör olaydım da görmeyeydim

Çok fena , kiromsu

hayır. iş burda. mecburuz.

izmir - edirne.
bosna.
usa.

hayır, çok kalabalık, çok pahalı.
izmir, iş yok dönemiyorum.
yeni zelanda.

hayır. henüz başka fırsat çıkmadı, iş burada.

balıkesir
polonya.

memnun değilim. çok kalabalık insandan tiksindim artık. gidecek yerim yok.

edinburgh <3

Memnunum ben ama Besiktas sinirlarindan cikmadigim icin olabilir bu memnuniyet. Trafik, toplu tasima derdim yok. Fazlasiyla sevdigim bir yer ve ne arasam burda var zaten, gitmr ihtiyaci duydugum en guzel yerler bile yurume mesafesinde.

eskiden memnundum artık değil. artık neredeyse hiçbir anlam ifade etmiyor bana. şuan bursa'dayım memnunum. burada yaşamak isterdim mesela. yurtdışına hiç çıkmadım ama yine de her zaman hayalim birleşik devletler'de yaşamak.

ben çok memnunum ya. hayır baya baya çilesini de çekiyorum. anlamadım mazoşistmiyim neyim. bi çok şehir gezdim gördüm. ünv yi de dışarda okudum ama hiç bi yerde ist daki kendi huzurumu bulamadım. ama başka şehirde yaşama seçeneğim olsaydı sanırım ankara olurdu. yurtdışı olarak da güney avrupa ülkeleri.

memnun değilim, insan çok, trafik çok. iş bur da mecburiyetten kalıyoruz.

maldivler.

kesinlikle hayır.

Değilim ama okul yüzünden burdayım. Yurtdışına tekrar dönmeyi planlıyorum, diğer evim ve ailem hala isvicre'de olduğu için isviçre.

Türkiye sınırları içinde izmir ya da mersin olabilirdi. (Mersinliyim)

Not: bu soru haftada bir soruluyor, onu da belirteyim.

memnun değilim. ev-iş arası metro kullandığım için trafiğe takılmıyorum ama insan ve bina kalabalığı beni yoruyor.
sevdiğim mekanlarda artık yer bulamıyorum, her yerde sıra var, herkes kıç kıça yaşıyor, her yer bina, çoğu yerde görüş açısı en fazla 50m, ufuk göremiyoruz ya resmen.
kaldı ki istanbul'un nispeten iyi yerlerinde yaşıyorum ve çalışıyorum.

türkiye'de izmir'de yaşardım (ki 5 sene yaşadım, en güzel yıllarımdı).

yurt dışında porto veya lizbon'da yaşamak isterdim.

memnunum da merkezi bir semte geçsem daha memnun olacağım.

türkiyede başka bir yerde yaşamak istemezdim. izmirde ankarada kısa süreler bulundum. daraldım.

dışarıda pariste yaşardım. parası olan adam orada bir ev alır, bütün ömrünü restoranla sinemayla tiyatroyla sanat püsürle geçirir. şehirde her halt mevcut. amerikalara da nispeten yakın, londra desen trenle iki saat. avrupanın geriye kalanına ulaşım kolay. canın sıkıldığında çık gez. yaşamak için şahane bir yer. tabii hayaller güzel çok.

geçende de buna benzer bir soru soruldu.

oldukça memnunum. istanbul olmasaydı izmir'de yaşamak isterdim. yurtdışında da oslo'da yaşamak hayal gibi olurdu.

NYC.

Değilim ama sosyal imkanlar bakımndan ( sinema, tiyatro, festivaller, birbirinden güzel sıcacık cafeler, kültür sanat vakıfları, atölyeler) bana sanki bu imkanları başka yerde bulamayacakmışım gibi gelmiştir hep. Cahil de olabilirim bu konuda. Hatta önerecğiniz yer varsa, ahanda burda hiçbirşeyden eksik kalmazsın derseniz tavsiyelere açığım !!!

Aman bu aksam beylerbeyınde balık yıyeyım, yok cihangire uzayayım, o konser senin bu konser benim akayım, alkole doymayayım falan gibi durumlarım yok. Tabi iş imkanı da daha bol İstanbul'da.

Nerde yaşayabilirdim bilmiyorum :(( ama yurtdışında sanırım bana en uygun yer Amerika :)

İş fırsatlar açısından memnun, yüksek kiralar yüzünden memnun değilim. Genele bakarsak nötürüm.

İl olarak doğup büyüdüğüm sakaryada yaşamak isterdim ama iş potansiyeli yok.

Aslında yurtdışında norveç, isviçre danimarka gibi refah düzeyi yüksek ülkelerde yaşamak isterdim ama ingiltere hep daha samimi gelmiştir bana. Ve bunun için iş ortamı oluşturmaya çalışıyorum.

değilim. nefret ediyorum hatta. şubat'tan itibaren yurda geçeceğim mesela, bugün bayağı yeri aradım fiyat aldım bir sürü. iki kişilik odalar için alabildiğim en düşük fiyat ki o da tek bir yerde zaten 750 lira. kimisi 850 çekiyor, kimisi 1200 diyor. tek bir odada başka bir insanla yaşayacağım, muhtemelen torrentçisi osuydu busuydu derken doğru dürüst internet bağlantım bile olmayacak ama 750 lira vereceğim. bu inanılmaz ve mantık dışı pahalılığından nefret ediyorum istanbul'un.

türkiye'de yaşamayı istemiyorum. illa yaşamak zorunda olsaydım gölcük'te (kocaeli) veya eskişehir'de yaşamak isterdim sanırım.

yurtdışı için "avrupa olsun çamurdan olsun" diyorum. özellikle isteyebileceğim iki yer geliyor aklıma ilk olarak: isveç'te lulea, almanya'da düsseldorf. onun dışında devasa olmayan, insanların kafasının rahat olduğu, terörmüş ırkçılıkmış bu tip tatavaların en son uğrayacağı kendi halinde bir şehir isterdim.

baltık başkentleri, brno, linz, spezia falan mesela. bisikletle veya yürüyerek işe gidebileceğim, kendi halinde şirin bi yer işte. of of. niye burda doğdum, niye bi türlü gidemiyorum amk. sinirden kendimi skicem.

alttaki cepleri çok kaba.

998 lira etmez. bir gariplik var sanki de çözemedim.

kötü duruyor.

bana da bi garip gelmişti zaten. Ama çizgisi hoşuma gitti ne yalan söyleyeyim.

Kalıbı kötü o paraya değmez

zik gibi

idare eder ama o kadar para etmez.

bilhassa çizgisi kötü zaten.

Cidden çok kötü.
Nasıl bu kadar kötü tasarlıyorlar yaw.
Tek olsun diye mi

beğenmedim.

manken üstünde emanet gibi duruyorsa üçgen olmayan adamda nasıl durur hayal et.

kaba yaw. bin tlde cok

Bunun sıradan bir insan vücudunda daha da iğrenç duracağına eminim. Gidip deneyip aynada bakıp bilgi ver bize. O paraya da yazık ayrıca.

cepler berbat

modeli güzel ama o ceplerle rahat edemezsin.
insan elini cebe sokmak istiyor soğuk havalarda.

hani mail servisini kulllanıyorsunuz?
hotmail - gmail gibi servislerse nereden gönderildiğini öğrenmek mümkün.

gmail'den geldi. nasıl öğrenebilirim peki?

gmailde yanıtla butonunun yonunda orjinali göster gibi bir seçenek var. orayı inceleyebilirsin.

Öncelikle farklı ülkelerin proxylerini kullandıysa ya da polise verilebilecek durumu yoksa -ki anladığım kadarıyla yok- programla istenilen mail adresini gönderici olarak gösterip atılabilir.

Eğer otomatik mesaj değilse geri mesaj yollayın gönderilen mesajın konusu hakkında maile karşı taraf devam ederse gerçektir. Çünkü gönderici olarak mail adresi kullanılır ama cevaplayan kişinin maili sahte mail adresi kullanana gitmez.

Örneğin ben [email protected] diye (veya gerçek bir audi yetkilisinin mail adresi) gönderici oluşturabilirim. Ama maili gönderen kişinin maili bana ulaşmaz

Dns çakışması sorunu olabilir. Lan bağlantılı yazıcı gibi cihazlar otomatik dns girdisini internetle aynı yapınca girmeyebiliyor.

A3 bence

:)

Haklısın, baktığım araçları yazayım az çok fikir verir.

Opel Astra
2011 2012 golf
Focus
Corolla
vs.

ben olsam focusla corolla arasında kalırdım. hangi aracı daha temiz daha donanımlı bulursam onu alırdım.

benim kendi tercihim ise sw bi araç olurdu.

Yazdıklarının içinde corolla

93 model porsche al. havan olsun

nie ikinci el bu paraya?

yıl bitimi oldugu için butun firmalar indirim yapıyor bene sıfır al

ben olsam polo golf yada yaris alırdım

50 bine sıfır golf mü var?

golf olmaz ama 0 fabia alinabilir

2011-2012 dizel otomatik corolla

evet golf baya uçmuş fiyatı bayadır bakmıyodum golf e

dedigin gibi uygun dille konuş.
gerilime gerek yok. (kardesin için) korkma falan olarak görme bunu. İşin gereği bu .

sert dille konuşursan aynı çeteyi senin başına da sarabilir, tatlı dille konuş mutlaka. tatlı dilden gayrısı yok bu işin.

dinsizin hakkindan imansiz gelir. yok mu biraz cebine para koyup sarap falan alip onlarin basina saracak birileri?

deki 2 aylık tiner bali paranız benden. hem kardeşimi rahat bırakın hem de o yosmaya musallat olun :)))

bu tarz mevzularda pek fazla alternatif yok. iki türlü yaklaşım olacak, bir grup sakinlik diğer grup saldırı önerecek. yaklaşım tarzı hani kimseye lafım yok.
alttan aldıkça bu yavşakların götü kalkacak yarın bir gün yine sarma ihtimalleri olacak. onun için başka pisliklere söyleyip durumu izleyeceksin. ya da kendin odunu eline alıp üç beş arkadaşınla pusuda bunları bekleyeceksin baktın kardeşine sataşıyorlar çıkacaksın odunu bunlardan bi tanesinin kafasında kıracaksın ama böyle çaaaaaattt diye ses gelecek korkma bir şey olmaz. bunlar dayağa şerbetlidir. hepsini dövmene gerek yok. psikopat mıyım? -hayır. ama böyle ibnelere tamam yapmayın etmeyin diye diye bu hale geldim. şimdi; odunu ben kırıyorum, onlar düşünüyor. dayak cennetten çıkmıştır lafı gerçektir. herkese anladığı dilden konuşmak lazım.

Ya onlardan daha belalısını başlarına saracan.

Ya da okul - semt Değişikliği

Yaşı küçük ve belalı kitleyle asla uzlaşamazsın. Yaşları 18 den küçükse seni bıçaklasa ona bişey olmaz sana olur. Sen onu dövsen suçlu sen olursun. Bence Kardeşini bir şekilde uzak tut. Burada klavye başında vur kır demeye benzemiyor hayat. Höyt desen al sana göt der klavyeciler.

Kucuk zilli kaltagi ara tatli dille konus.

tatlı dil her zaman çözümdür, aksine hiç bulaşma bile çünkü işler daha da sarpa sarabilir.

ha bana kalsa en mantıklısı okul semt değişikliği.

zilliyi gandır

benzeri başıma geldi kız kardeşim değil ama sevdiğim bir abinin kızına oldu, aynı şekilde zilliyi tanıyorduk gittik efendi gibi konuştuk halledelim dedik, konuşurken efendi kız sonra bizimkini sıkışıtırmaya devam edince gidip o serseri tayfasının başındaki malı eşşek sudan gelene kadar döverek işi çözdüm ben, tabi bu bir on sene önceydi şimdi serseri tayfası daha bir pislik sanki bilemiyorum.

tatlı dille konuş tabi ki millete bakma hersey olabılır

tatlı dılle konus ama kız kardesını mumkun oldugu ılk vakıt okuldan al.

orospu cocukları bır dahakı sefer baska sey yaparsa pısman olursunuz, ozgurce semtınde dolasmasından daha onemlısı uzerıne sıgara atan piçlerden korumak

Uc bes adam bul o lavuklari komaya sok yanlarina kalnasin. O kucuk kaltagi ise.. Neyse

tatlı dil tek çözüm.yaptığı davranışın ne kadar çocukça olduğunu anlat, biz de şimdi gelip seninle mi kavga edelim,bunun bi sonu var mı gibi de .yani tamamen alttan alırsan iyice üste çıkma durumu da olabilir çünkü.

Tatli dille ama gozdagi vererek kizla konus, bir daha boyle bir sey olursa polise sikayet edecegini, bunun da siciline islenecegini ve boylelikle sabikali olacagini soyle ve mevzuyu kapat. Tehdit gibi illegal tesebbuslere bulasirsan yine senin basin yanar.

1) o cocuklari tehdit ettin dovdun diyelim, bunlarin arkasindaki abilerinin ortaya cikip senin ve kizkardesinin caninizi daha fazla yakmayacagini ...

2) bu dovdugun/tehdit ettigin cocuklarin bugun yarin size zarar vermeyecegini ...

3) bunlarin polise gidip, bu tehdit/dayak yuzunden polise sikayette bulunmayacagini ...

Nereden bileceksin?

Ayrica ilk gorusmeyi whatsapp dan yap, sonra telefonla yap ve bunu yaparken de sesini kaydet. Her seyi anlattir ve oldu ki kiz uyarini ciddiye almadigi icin gercekten sikayet etmek istedin, bunlari delil olarak kullanirsin:



www.hukuki.net


Ve tekrar ediyorum, yasal yollarin disina cikma.

once tatli dil. baktin olmuyor sopa. oyle de cozulmezse okul degisikligi.

ölümüne dövdür hocam. zaten uğraşamayız diyen polisler sayesinde olaylar bu noktaya geliyor

hukukcular varsa dogrulasın benım bıldıgım whatsapp ve ses kayıdı delil olarak kullanılamıyor?

kızın korkusu yok belli ki, diğerlerinin zaten korkusu yok Allaha emanet yaşıyorlar. bunu tatlı dille bi yere kadar çözersin, ondan sonra yüz verdik astarını isteme moduna girerler. atıyorum bi kalem aldın konuşma için bi kalem aldı bunun devamı da gelir her seferinde kardeşine sarar. konuşmanın çözüm olacağını sanmıyorum. daha belalısı lazım. ya da o çeteden birinin sevdiği bayıldığı bi abi bulacaksın. abi höt diyecek bunlar ses edemeyecekler. semt okul değişikliği de sallantılı, kız direkt gidip müdüre nereye nakil oldu diyip öğrenebilir ya da bi şekilde öğrenir. çeteye söyledi mi yine peşinde olur.

uzak dursun diyeceğim gözünün üstünde kaş var diyip yine arızaya bağlayacak.

buna benzer bişeyi yaşadım ben sınıfta üstüme yürüdüler falan okulumun çevresinde torbacı çoktu. banabişey olmadı da. bizim müdür deliydi ağzına sıçıyordu okulun kimse bi bok yapamıyordu.

benim diyeceğim bu. reşit olmadıkları için polis hiç bişey yapamaz.

sert konuşma ortamı kızdırır sidik yarışına döner.


sahi kardeşine savunma sporu eğitimi aldırsana?

Denemeden anlayamassın. 1 ay dene gör.

benim durumda seninkine benziyordu ve ben arada marmaraya da biniyordum. bi keresinde ciddi ciddi zararlı cıktım o aylık konusunda fakat bu sefer ulasım konusunda daha rahat hareket etme imkanım oldu mesele bi otobüse tıkanıp kalmadım. ne biliyim haftasonları daha rahat gezdim aman para gitcek şu olacak bu olacak gibisinden. denemeni öneririm.

Günde ortalama 77/30=2.60 tlyi geçiyorsa mantıklı. Hatta az da olsa yakınsa yine mantıklı.

Gidiş dönüş aktarmalarla birlikte hesaplarsan çıkar ortaya. Aksi halde bilemezsin

Helikopterlerde ne var bilmiyorum ama soyle bir teknoloji mevcut: youtu.be

Aynen bu sistem işte ama bi adı vardı bu işin

acıbadem

sitede oturacaksan esenyurt beylikdüzü ve arnavutköy (sultan çiftliği tarafındaki) sitelerde kimse bi halta karışmaz. e tabi şişli mecidiyeköy kadıköy vs daha iyi ama oralar da pahalı. senin sitelere bakman lazım hem resmi bi yönetim hem de komşuluk ilişkileri zayıf olacak.

1100'e zor. 800'e kalınan yerlerde ise sana hasetle bakarlar.

yine de bir kadıköy tarafına bakılmalı derim. acıbadem'de 1100 liraya ev hayal. belki hasanpaşa tarafları olabilir. ama acıbadem ı-ıh. mekan çok iyi ama o paraya ev bulamazsın.

bahçelievler belki.

Arkadaşlar kısa sürede yazdığınız cevaplara teşekkür etmekle birlikte, Avrupa yakasında aradığımı yazmayı unutmuşum. Kusura bakmayın lütfen.

Sahibinden.com'da, 1000 - 1100 civarı, Şişli ve Mecidiyeköy taraflarında güzel daireler görüyorum, ama oralarda insanların nasıl yaklaşacağını bilemiyorum. Belediyelerine bakarak, daha hoşgörülü insanların ikamet ettiğini düşünüyorum ama bilen birilerinin yorumları çok daha değerli olacak benim için. :)

Not: Particilik falan yapmak değil amacım, lütfen yanlış anlamayın.

Abicim beşiktaş, şişli taraflarında kimse kimsenin yaşamına karışmaz. Hiç kafaya takma o işler eskide kaldı. Sen fiyat/perf olayına bak ona göre karar ver. Gerisi fasa fiso.

mecidiyeköy'de karışan eden olmuyor. meydana yakın bir yerde oturuyorum. kimsenin ipinde olmuyorsun. rahat rahat takılıyorum ben.

ama 1100'e zor bulursun. bulsan da gülbağ tarafında olur ancak. şişli tarafı biraz daha pahalı ve düzgündür. durumum olsa ortaklar tarafında kalırdım şişli'de.

Bekarsan siteden uzak dur. Güvenlik vs olursa gelip gidenini sorguya çekerler.

Semtten ziyade apartmana önem ver. Çok aile varsa rahat edemezsin.

Evi tutarken de bekar olduğunu gelip gideninin olacağını belirt. Bundan sonrası bütçeye kalmış bişey

beşiktaş- abbasağa

1100'e 1+1 bulabilirsin biraz ararsan.

Sarıyer

kurtuluş senin gibilerle dolu kadın-erkek.

Arkadaşlar, teşekkür ederim tekrar. Beşiktaş, Şişli ve Mecidiyeköy tavsiyeleriniz gayet güzel.

Bu semtlerde ev sahiplerinin "aileye, memura" gibi ısrarcı olmayacağını tahmin ediyorum, doğru mudur?

Bir de son bir soru olarak, Kurtuluş ve Gültepe hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Tekrar teşekkürler. :)

araban varsa atasehir, bomonti, ferikoy

Beşiktaş İstanbul'un en güzel yeri bence.

edit: limiti yeni gördüm özür diliyorum beşiktaş'ta 1100'e düzgün yer bulamayabilirsin, eli yüzü düzgün yerler 1500'den başlıyor ki onu bile bulmak çok zor.

dikilitaş, fulya tarafları daha ucuz olabilir.

kurtulus ve gultepe bildigin getto. bi gun git gez, panayir gibi, eglenceli olur.

Beşiktaş çok büyük bir ilçe. Gayrettepe de Beşiktaş, Ortaköy'de.. Bir standartı yok yani. Genelde sessiz düzgün semtlerde aileler Yaşar. Sabah 8 de kalkan akşam 11 de yatan bu insanlar da gelip gidenine illa ki karışır.

Bekar adamsan varoşları tercih et. Ailelerin yaşamak istemeyeceği yerleri seçersen sorun yaşamazsın. Üniversite yakını semtlerde de artık bekara gence alışmış oluyorlar

arkadaşım bilip bilmeyen yazmış sen benim dediğime bak sen diyorsun rahat yaşam alanı 800-1100 diyosun acıbadem , beşiktaş , beylikdüzü yada o paraya yaşamazsın diyenler var...herşeyden önce unutma istanbulda m2 düşen insan olduğu için herkesin lafına bakma...

Avrupa Yakası düşünüyorsan ,o paraya 2+1 yaşınılanacak bir yer yok avrupa tarafında :) eğer 1+1 yada 1+0 kalırım diyorsan Zeytinburnu , fatih , Gaziosmanpaşa ama ben senin yerinde olsam anadolu yakasında e5 yada metro,vapur güzargagında üsküdar , ataşehir , Maltepe taraflarını düşünürdüm... git üsküdarda tut

Bahçeşehir?

Benim kiram 750 lira. 700 e de var.

beyoğlu sütlüce ya da halıcıoğlu civarı bakabilirsin. 1000 tl ye sıfır daireler var idi. muhit olarak çok bilmiyorum ama istanbulun çoğu yerinde (en azından varoş olmayan yerlerde) kimse karışmaz kimseye

belediyeden izinsiz kesemezler bildiğim, belediyeye başvurabilirsiniz. yan apartman kendi bahçesindeki kendi diktiği ağacı kesiyordu da belediye geldi kesemezsiniz diye, yani o kadar kolay olmamalı 29 çınarı birden kesmek.

bir baktım da internetten, park ve bahçeler müdürlüklerinden izin gerekiyormuş sanırım, siz de belki bu doğrultuda araştırabilirsiniz.

Teşekkürler

izin alınmadan kesilen ağacın cezası var. ihbar edebilirsiniz.

Belediyeye şikayet yazısı yazdım başka nereye ne yapabilirim??

Ya da nereyi arayabilirim

ilçe belediyesi park ve bahçeler müdürlüğünü ve zabıtayı arayıp ihbar edebilirsiniz. belediye ancak sağlıksız olan ağaçların kesimine izin verir. belli bir yaş üstündeki ağacın kesimi yasaktır. ancak ülke insanı önce ağaçların dibine kimyasallar dökmek suretiyle ağacı kurutup sonra belediyeye haber verip kestiriyorlar. her ağaç için kesim bedeli ödeniyor bir de belediyeye.

Tekrar tekrar teşekkürler

izinsiz kesemezler hatta budayamazlar bile. Il orman mudurlukleri bu islere bakiyor, kesim ya da budama gerekliyse onlar karar veriyor. Bizim apartmanda da benzer bir durum vardi, cezasi buyuk kafalarina gore kesemezler

Şöyle bi geri dönüş aldım: İlgili başvurunuz konusu nedeniyle PARK VE BAHÇELER MÜDÜRLÜĞÜ 'ne iletilmiş olup, söz konusu birimin vermiş olduğu cevap aşağıda belirtilmiştir.
SİTE İÇİ ALANLAR KAT MALİKLERİ VE BİNA YÖNETİMLERİNİN SORUMLULUĞUNDADIR. KONUNUN KAT MÜLKİYETİ KANUNU ÇERÇEVESİNDE BİNA YÖNETİMİYLE ÇÖÜZMLENMESİ GEREKMEKTEDİR. AKSİ DURUMLARDA YARGI Yoluna gidilmelidir.


İyide zaten kesildikten sonra yargıyı napiyim. Başka nereye ne yapabilirim??

tam bir İBB cevabı olmuş. cevabı nereden aldığınızı bilmiyorum ama bu cevabı veren ilçe belediyesi ise anketin görseli ile İBB beyaz masaya yazın. bimer'e yazın. proje yapılacağı zaman boş arsada bile ağaç varsa, ölçümde tespit edilmişse ve sonra o ağacın kesildiği tespit edilirse ceza verilir.

29 çınar ağacı olan bir site tahminin istanbul'un eski yerlerinden biri. (erguvan dikileceğine göre istanbul'dan bahsediyorsunuzdur.) anketi istanbul kent savunmasına iletin, sosyal medyada yayın. yakın çevreden de destek almış olursunuz.

Hocam pardon şimdi günah aldın benim yüzümden ama bildiğin Etimesgut eryaman.

sizin sitedekilerin başka planları var ağaç kesildikten sonra erguvan dikeceğiz diye kandırmaya çalışıyorlar milleti. erguvan karasal iklimde yaşamaz ki. nemli akdeniz iklimi ister, soğuğa dayanamaz. ankara'nın ayazına nasıl dayansın o narin ağaç?

ankara'yı bilmiyorum ama saraçoğlu mahallesi'nde de yıkım ve ağaçların kesimi yapılıyor. bir direniş var. insanlarla gruplarla iletişim kurmanızı tavsiye ederim.

www.jd.com diye hatırlıyorum

evet jd. kanserojen değil mi onlar ya

Maalesef imkansiz gibi bisi. Herkes kendini tarihci zannedip kitap yaziyor; ama yekta güngör özdeni tavsiye ederim. Bu beyefendi; saygi deger asker (80li yaslarda) Ataturkun naasinin yerini degistirirlerken gorevlendirilen askerlerdenmis. Kendisini yakindan tanima firsatini yakaladim, eserleri var kendisinin.

Kitap değilde can dündarın mustafa belgeseli gayet bu perspektife uygun bence. Hatta kemalistler tarafındanda atamızı küçümsüyorsun dendi.

Ama hakkıda yenmiyor tabii.

çapraz okuma yapmanız gerekir, tarafsız anlatan diye bir şey yok. kime göre, neye göre?

burada en önemli şey iyi veya kötü yorumları görmezden gelmek ve belgelere bakmak ve boşlukları kendi sorularınızı sorarak doldurup noktaların arasını bağlamak.

gerçekten tarafsız bir şey arıyorsanız bu önünüze hazırlop gelmez. tarafsız kaynak şudur diyenler bunun tarafsız olduğunu nereden biliyor, o günde mi yaşamışlar? geçin bunları, asıl onlardan korkacaksınız.

Atatürk'ün uşağı

@godoşu beklerken +1, yalnız bunun için epeyi bir okuma yapmalısnız ve üzerine kafa yormalsınız.

Atatürk'ü tarafsız anlatan bir kitap gerçekten yok gibi. Yaptıklarını anlatan derken neyi kastediyorsun tam anlamadım ama tarih kitaplarında neler yaptığı yazıyor.

Tarih kitaplarında yazanlara çok derin girmeden kişiliği ile ilgili merak ettiklerin varsa yani gerçek Atatürk'ü merak ediyorsan H.C Armstrong - Bozkurt okuman gereken kitaptır.

Yazar Atatürk düşmanı olarak bilinir ve bu kitabı Atatürk'ün kendisi "eksik" olduğu gerekçesiyle yasaklatmış, artıları kendisi yazara göndermiş ve tekrar basılmasını sağlamıştır.

atatürk'ü tarafsız anlatan bir kitap bulmak kolay değil.

ama atatürk'ün yakınındaki birinden onun yaşadıklarını ve kişiliğini anlamak (abartma payıyla) için falih rıfkının "çankaya"sını okumuştum. birçok konuda flu kalan konuları yorumlama fırsatım oldu diyebilirim.

şimdi de listemde andrew mango'nun "atatürk: modern türkiyenin kurucusu" var. birkaç kitap sonra onu okuyacağım.

vibram tabanlı almaman gerekiyor (çok kayar şehirde). satıcılar över ama inanma si..

Karakorum
The north face
Salomon
Jack wolfskin
gibi markaların botları dağcılık için uygun üretildiğinden hem hafif hem de gayet koruyucudur.

yds'in gtx botlarına yönebilirsin. veya adidas terrex continental-adiprene-traxion özellikleri iyi mesela salomon,merrel,jack wolfskin,the north face,chiruca,cat,


param yetse:salomon toundra alırım. tabii fazla gelir ama

Jack Wolfskin Vojo Hike Mid

yds MORAINE GTX-ODİN GTX-VULCAN GTX

filipis'in dediklerinin yanı sıra, hi-tec ve kullanmadım ama merrel da iyi markalar

Keen de kalitelidir. Baya memnunum. Salomon,merrel ve the north face'e göre de fiyatları daha uygundur ama kalite açısından büyük farkları yoktur. Tavsiye ederim.

Koter. Kanamayı durduruyor.

yakarak değil mi? iyide bu dokuların zarar görüp, kendini onarmasını engellemiyor mu?

cerrahın kanamadan dolayı asıl düzeltmek istediği yeri görmesi için ameliyat sahasının kansız olması gerekir koter oralardaki minik damar uçlarını yakarak kanamayı minimize eder

koterin avantajı kestiği yerin kanamasının olmayışı. dezavantajı da o bölgenin yanarak kesilmesinden ötürü ortaya çıkan ölü dokuların olası enfeksiyon kaynağı olması. doku onarımı da güçleşiyor ama vücut hallediyor o işi. ;)

arkadas bu cerrahlarin isi ne zor oyle ya. cok kutsal is.

2 hafta 31 cekmeme yasagi geliyormus

Cinsel içerik yasakta, periscopeta grup yapan türkler var hey babam hey.

çükünü kesiyolar.

Sesin iyi ise sevgiline bir single çıkar

yok ya ses berbat :/

pikap? artık pek orijinal değil gerçi ama gideri var. Olmadı kindle pw. Orijinalliğini bilmem de on numara hediye olur.

kız mı erkek mi ilgi alanı ne ne sever ne eder?

Yanlis soyluyorlar. Islamda supheye yer yok. Supheyi giderene kadar arastirman isteniyor islamda. Islamda oyle.

Sen şüphe hissedip bunu söylemediğinde Allah anlayabiliyor bunu. Hatta "Dimik bindin şiphi ittin" diyor.

illaki vardır. şüphe duymadan yaşayamazsın. onlarca şeyi neden yaptığımızı bilmiyorum bir müslüman olarak.

misal şeytan taşlamak... mantıklı bir açıklaması da yok bunun. bir taşa taşlar atıyorsun. komik. bunun böyle olduğunu düşünmek beni dinden çıkaracak değil ya.

ahahaha çok güzel söylemişsin. Akıl şeytan icadıdır.

Şüpheye de kat'iyen yer yok.

Önce deizm, sonra agnostizm sonra da ateizme giden ilk yola girmişsin hayırlı olsun.

Şüpheye yer yoktur, islam dini ''mutlak bir iman'' ister hatta bizim din hocası bile ''düşünmeyin çocuklar dinden çıkarsınız'' diyodu, valla adam haklıymış.

neferkitty +1

şüphe derken "oku"mayla geçecek şüphelerden bahsedilmiyor. yani şüpheden kasıt "2+2 cidden 4 mü yapar?" falan değil. asıl şüphe olayı başka burada. "lan ya allah yoksa?" diyemezsin mesela islamda. ya da "acaba cihad doğru bir şey mi?", "kadınlarla erkekler her anlamda eşit olsa olmaz mıydı?" diyemezsin. dersen allahı sorgulamış olursun.

kuran'a göre evrimi de sorgulayamazsın, gök ve yer olaylarını da. çünkü evrimi kabul etmiyor kuran. adem & havva var yaratılışçı dinler için. yer olayları insanlar azgınlık yaptı diye var, gök ile ilgili ise yanlış ifadeler var kuranda. bunlar kuranı yanlış düşürecek/düşüren şüpheler olduğu için dinden çıkma oluyor.

senin sorduğun daha çok ilk kısma giriyor, ki "imanda şüphe" diye özellikle belirtmişsin zaten. meleklere, peygamberlere, kutsal kitaba, allaha, tekrar dirilmeye falan iman etmen, şüphe duymaman gerek islam sınırları içinde kalmak istiyorsan.

kısacası şüpheye yer yok.

İslam içinde birçok fıkıh düşüncesine sahip. Seni bir şeyi sorgulamak için engellemez, yani sogulama demez fakat (yanına bir fakat koyar) sorgularken amacın 'allah neden böyle bir hüküm koymuş?' Ya da bu olayda allah bize ne demek istiyor allahın bunun üzerindeki hikmeti nedir?'diye sorgulaman beklenir.

Yani sorgularken bile seni kısıtlar, sorgulamanı allahın varlığıyla kabulüyle başlamanı, cevabında amacın allahı bulmak olmasını ister, allahın yokluğu düşüncesini bile allahın varlığını bulmak için kullanmanı ister.

Felsefeden uzak bir dindir vesselam(gerçi diğer dinlerde aynıdır farkı yok)

Kuran'ı okumak tuhaf, çünkü kimi yerlerde "Şüphe edenlerden olma" şeklinde ifadeler var. Bir yandan da peygamberler, çeşitli "açık" mucizelerle gelerek, insanların ikna olmasını sağlıyorlar.
Bir yandan da şu ayet var:
Bakara, 118: Bilmeyenler, "Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya!" derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri (anlayışları) birbirine benziyor. Biz âyetleri, kesin olarak inanacak bir toplum için açıkladık.

"Şüphe şirke götürür" derler.

Şüphe olmadan insan aklı bir şey üzerine düşünemez. Benim aklım tabi Almanca çalıştığı için "Zweifel" üzerinden gideyim, ikilem anlamına geliyor. Doğa da bir ikilik üzerine kurulu. Zıtlıklar ve belli bir düzen. Dolayısıyla bu zıtlıklar üzerine düşünmeden hiç birşeye varamayız. Türkçenin ırzına geçildiği için düşünmemize de engel olan bir hal alıyor dil problemi.

Doğada yüzlerce ikilem mevcut ve düz anlamda şüphe kendi başına bir problem olamaz. Şüphe ancak şirke götürüp Allah'ı veya bu var olan düzeni yok saymayı getirirse insanı şirke... yani Allah'a şart koşmaya götürebilir. O zaman din de iman da tehlikeye girebilir. Agnostisizmde bile var olan bir güç var ve bu reddedilemiyor. Dolayısıyla akıl varsa şüphe de vardır ama neyi kabul edip neye reddedeceğimiz bizim irademize ve aklımıza bağlı.

İslam toplumsal bir dindir. Hani "düşünmek serbest söylemek yasak mı" demişsin ya... şöyle bir örnek üzerinden anlatmaya çalışayım... İslam'da alkol aldığınızda dinden çıkmazsınız ama günahkar olursunuz. Ama bunu toplum içinde yaptığınızda bunun yayılmasına da sebep olursunuz ve başka sorumluluklar devreye girer. Toplumsal günahlar İslam'da kesinlikle onaylanmaz. Yani aslında siz bir Müslüman olarak içki içseniz bile bunun toplumsal olarak yayma eğilimine gittiğinizde durum değişir. İslam genel olarak toplumsal hayatı düzenlemek için gönderilmiş bir din. Birey olarak sizin eylemleriniz tamamen Allah/Tanrı ile kendi aranızda iken toplumsal eylemleriniz doğrudan İslam'ı ve toplumu bağladığı için başka şekilde yargılanabilir.

Bunu düzenleyen sistem din kurumu ve devlet iken bugün bunun kurumsal organizasyonu din açısından da devlet açısından da sorunludur. Şu an Türkçe konuştuğumuzu düşündüğümüzde Türkiye üzerine konuştuğumuzu farz edelim.

Almanya örneğinden gideyim yine... Alman toplumu Türkler ilk geldiğinde ya da herhangi bir düzenli bir batı toplumunda Müslüman ya da yabancı bir topluluk o toplum içinde yaşamaya başladığında nasıl düşünüp organize olmuş onu hatırlayalım. Alman yasaları toplumsal hayatı organize ediyor ve diyor ki ev içi hukukunuza... bu İslam hukuku olur veya başka bağlı olduğunuz bir topluluğun kuralları olabilir. Bunları özel hayatınızda işleyebilirsiniz. Örneğin evlenmek, miras paylaşımı vb. ama toplumsal olan bir eyleme dönüşürse ve bu o toplumu etkileyecek bir hal alırsa Alman yasaları devreye girer. Örneğin bir cinayet işlendiğinde bu toplumsal olarak yayılabilecek bir eylem olduğu için bu o toplumu da bozacak bir şey olduğu için buna müdahale eder.

Çok uzattım gerçi ama şöyle özetleyeyim... İslam toplumsal olan hayatı belirler ve sizin toplumsal olmayan hayatınızdaki herşeyi vicdanınıza ve kendi iradenize bırakır.

''Şimdiye kadar hep önce iman sonra şüphe yolunu tuttuk, şimdi de şüphe ile başlayarak imanı arayalım.'' Erol Güngör

Herhangi bir tartisma baslatmak icin soylemiyorum, bir cevap da beklemiyorum buna ama kurana gore yer gok olaylarini sorgulayamazsin falan filan diye bir sey yok, kim uydurduysa yanlis. Kurani anlamsiz bulabilir, uydurma, safsata olduguna kanaat getirebilirsin ama kuranda boyle bir sey yok. Evrende olan biten her bir halti bal gibi de sorgular, arastirirsin. Kuran sana astrofizikle ilgili bilgi falan vermez zaten, kendin arastirirsin. Kutlecekimini de kendin kesfedersin, atomalti parcaciklari da.

arkadaş bilimi kuranda aradıklarını sanmış.

@mete kudur,
ne yazık ki bu soruyu tarafsız olarak tartışabileceğin ya da soruna tam anlamıyla bir yanıt bulabileceğin bir yer değil burası.

islam, kelime olarak "teslim"den gelir. yani bu sözcüğün kökeni "allah'a sorgusuz sualsiz teslim olmak" manasıyla ilgilidir. öyleyse islam'da şüphe edilemez anlamı çıkıyor. ancak bunu sadece "islam"la bağdaştırmak doğru değil. tüm dinler ve hatta batıni öğretiler ve felsefi inançlar için de bu geçerlidir. zira biraz zen budizmi ile ilgilenirsen (budizm ile tasavvuf arasında çok yakın bir ilişki var*) "zihin" denilen kavramın yok edilmesi gerektiğinden bahsedilir(1). zihin, şüphenin yaratıcısıdır. zihin "mara'nın oyunlarına(2)" ve maya'nın yanılsamalarına(3) kolayca düşebilir.

hazreti islam peygamberinin bir hadisi vardır ve şöyledir "herkesin inandığını sen bil". zira islam doğru anlaşıldığında(4) şüphe edecek bir durum olmadığı ortaya çıkar.

peki günümüz islam anlayışında şüphe edecek tonla sorunun olması neden? çünkü insanlar hakikati "idrak" edemediler ya da idrak etmeye bile çalışmadılar. ayrıca islam (aynı diğer dinlerde olduğu gibi) toplumları yönetmek için bir oyuncak haline geldi.


* hayır bir şey içmedim. tüm batini (=ezoterik, içrek)öğretilerde bu ilişki çok net görülür.
1 - mesela echart tolle ve benzeri ekolde olanların bu konuda söylediği bir çok şey vardır. şimdinin gücü adlı kitabı neredeyse bununla ilgilidir.
2 - mara, hinduzim'deki baştan çıkaran tanrı(ça) olarak bilinir. islamdaki şeytana benzer. nefsin kötü yönü de denilebilir.
3 - Platon'un mağara alegorisi anımsanabilir burada. modern toplum aldatmacaları da buraya girer. "maya" yine hinduzm inancındadır. hakikatin anlaşılmasını engellemek için onu örter, gizler. o yüzden "hakikat yolunu bulanlar, ancak onu arayanlardır" demiş bistami. mevlana'nın bahsettiği görünmeyeni gizleyen perde de bunu işaret eder.
4 - islam doğru anlaşıldığında dediğimde biri muhakkak "gerçek islam bu değil:( " der ve dalga geçer. öyleyse gerçek islam ne? kişinin rabb'e, tanrısına ve yaratıcısına teslim olması ve onu anlamaya çalışmasıdır.

sonuç:
şüphe dinden çıkarabilir. çünkü çok çok güçlü bir silahtır. şüphe sözcüğünü islam literatüründe arama sadece, psikolojik etkilerini ve hatta toplumsal ilişkiler bazında da ele al. şüphenin olumlu etkisi görülmez. (hazırlıklı olmak, teyakkuzda olmak şüphe ile aynı anlamda değildir) ancak şüphenin kötü olması, islamda sorgulamanın ve soruna yanıt aramanın olmadığı anlamına gelmez. islamda da (diğer öğretilerde olduğu gibi) her soruya bulabileceğin yanıtlar vardır. ancak en önemli husus objektif olablimektir ki şüphe objektifliğe zarar verir.

Askerlik şubesine gidip sen kendin tecil ettireceksin

ıyıde hocam zaten sorum oydu benım ne zaman mezun olacağımı bılmedıgı ıcın unıversıte tecılı normal mezunıyet tarıhınden 4-5 ay sonraya ya da maksımum zamana alması gerekmez mı? bir sene once 4.sınıf kaydımı yaparken tecıl yapıldığından ne dıyerek askerıyey yazı yazmıştır bu okul onu merak edıyorum. bu adam hazıranda mezun olacak dıye düşünüp ekim kasıma kadar tecil ettirdilerse ben evrakı alıp doğrudan yuksek lısans kaydımı yapabılıyorum. yok eğer böyle değilse diploma universiteden gelecek(kargo 2 gün sürüyor o kadar uzak) ben onunla muayene için askerlık subesıne gıdecegım vs vs 16 sına kadar işlemlerı nasıl yetıstırecegımı bılmıyorum ondan soruyorum. diğer durumda askerlik durum belgesinde eğer 1 hafta sonrasına kadar bile tecilliysem evrakı alıp kaydımı yapmam yeterli. 16 eylülden sonraki bir tarihe kadar tecilli midir onu merak ediyorum aslında.

Mezuniyet tarihinden itibaren 3-4 ay içinde yaptırman lazım lisans tecilini. Fakat yüksek lisansa kaydın gerçekleştiyse kurum senin adına tecil işlemi başlatacak ve mezuniyet sonrası tecilini yaptırmazsan yl tecilin başlar o da maksimum 3 yıl 4 aydır.

şimdi şubeyle görüştüm senın mezun oldugun bılgısı bıze gelmedı 31 aralık 2015 e kadar tecıllısın ıstersen belge verelım tecıllı olduguna daır ısını gorecekse dedı. ben eylulun 16 sında kaydımı yapacagım ıcın okul benım tecılımı yapacak bu sekılde sorun kalmamıs oluyor. lısans tecılı degıl zaten yuksek lısansa baslıyorum.

7 plus değil de 6 plus boyunda 7 çıkıp 7-mini filan çıkabilir belki. artık standart büyük telefonlar çünkü...

hatta 7s çıkartıp sonra minisini yapıp 7 "s&m" adını vermeleri güzel olur mesela.

he asıl soruya da cevap: çok düşmüyor genelde. hatta türk lirası daha hızlı düşebilir bile kısa vadede, bir bakmışsın seneye 1 yıl öncekinden pahalı olmuş... imkansız değil yani böyle bir ülkede...

Düşmez. Düşmesini bekleme boş yere.

Düşmez dolar dengeler onu. Daha yeni zam yaptı adamlar dolar yüzünden.

Note 3 alırken 5s 1800 civarıydı şimdi 2200 olmuş mesela.

düşmez. iphone 5s hala 2000, iphone 5 1800, iphone 5c 1600 gibi.

sinuzitten olabilir, susuzluktan olabilir, yorgunluktan bile olabilir. beynin sag tarafinda birsey varsa sadece sol goze etki ediyor da olabilir. eve varip dinlendiginizde gecer, gecmezse mutlaka doktora gidin. goz doktoru zaten baska bolumlere artarir gerekli gorurse.

Normal baş ağrısı gibi başlamadı, ondan çok garipsedim aslında. Hala ufak ufak zonkluyor ama sağ tarafta tık yok.

otobüslerin cam üst diplerinde klima oluyor. siz tepe klimasını kapatsanız bile orası merkezi sisteme bağlı olduğu için inceden inceden üfürmeye devam ediyor. soldan soldan o üfürüğü yediyseniz ondan ağrı yapmış olabilir. genelde bende öyle oluyor da.

Sinüzit kaynaklı migren olabilir. Tek taraflı, göz odaklı olduğu için migren diye düşündüm, çünkü benim de migren ağrım o şekilde oluyor.

Zonkluyorsa sinüzit olabilir. Sinüzit yapabilir böyle tek taraflı göze vuran ağrılar

halanne, kapatılacak klima yoktu ama tepeden üfürüyordu evet. Ondan kaynaklı olabilir.

whimsical, hiç migren ağrısı çektiğimi hatırlamıyorum önceden. Sinüzitle bağlantılı mıymış? Umarım başlangıcı değildir, nolur olmasın :D

filipis, sanırım dediğiniz gibi bir durum, zira burun da tıkalı. Kurtulamadık gitti şu
meretten.

Sanırım beklemekten başka bir çare yok, biraz biraz azalıyor zaten :) herkese çok teşekkürler.