tam olarak %100 bi çözümü yok galiba.

google'da "iphone shows deleted messages on spotlight" filan diye aratma yapın, belki bi şeyler işe yarar oradaki sonuçlardan.

sıfırlayıp icloud ya da bilgisayarındaki yedekten tekrar kurmayı deneyebilirsin.

cevap phoneclean'mis. sorunu cozdu.

iptal ettirmeyi dusunuyorum de, direk pazarlıga giriyorlar

valla bana hic indirim yapmadilar yine odemek zorunda kaldim ayni faturayi.

İnternet sitesindeki kampanyalara bak, ttnet müşterisi olan kampanyalardan birini beğen ve müşteri hizmetlerini arayıp ben şu kampanyanızdan faydalanmak istiyorum de.

24 ay söze 49 liralık bir kampanya vardı mesela.

sunriseee +1

ben uydunet i açtırdıktan sonra ttneti kapatma başvurusundan sonra 3 kez aradılar beni. hepsinde de daha da indirim daha da indirip yaptılar. en son kardeşim benim şu an bağlantım var ikinci bir internet bağlantısını ne yapmamı bekliyorsun diye sorunca bıraktılar aramayı. nazlanınca düşüyorlar.

entry mi okuyup alışverişe başlayabilirsin.
dünyanın en iyi ürünlerini bulabilirsin tarzına hitap eden şeyler varsa:
eksisozluk.com

massimo dutti'ye bakabilirsin. çok kaliteli şık (deri/kumaş) ceketler var, tek kusurları pahalı olmaları.

oxxo'da var. ben memnunum oldukça.

Zara basic

Gap

tişört değilde truvakar kol mu deniliyo bilmiyorum bugün adil ışıktan aldım 14 liraya :)

Levis'in bedenine göre olanının slim fitleri isteğini karşılar gibi bence.

aradigin sey tam olarak mavi'de var.

adidas.

çapa nın orda hanlar var. oralarda bulabilirsin bunları.

adını hatırlayamamıştım şimdi hatırladım: karagül iş hanı

merhaba.
karakoy'de tramvaydan inip akbank'in oldugu sokaga dogru yuruyun. (hani eminonu tarafindan kabatas yonune donerken isiklar var, o isiklardan saga dogru giren bir yol var, oradaki sokak) sagli sollu tamirci/makine/kimya malzemeleri satan dukkanlar goreceksiniz.

beherglaslar filan gorunuyor camlarin disindan.

sanmıyorum

tadelle/sarelle grubu çikolatalarda yok. ayrıca gdosuz soya lesitini kullanıyorlar. tabii bu kendi beyanları. bana şimdilik en sağlıklısı bu gibi geliyor.

bir de torku ürünlerinde yok galiba. ama sözlükteki bir entry'de bunların da glikoz şurubu kullandığını, ama glikoz şurubunu gdo'lu mısırdan değil de şeker pancarından elde ettiklerini okudum. ayrıca kullandıkları soya lesitininin de gdo'lu olmadığına dair bir beyanları yok.

hala tadelle/sarelle diyorum.

nestle ve torku kullanmıyor. efsane uludağ gazozda da yoktu. nutellada yoktu bi de.

şu ülker'in laviva denilen çikolatası vardı evde, şimdi baktım da ilginç bir şekilde glikoz yok sanırım. internette de baktığımda glikozsuz olduğu söylenmekte. tabii bana kalırsa en sağlıklı çikolatalardan biri lindt ama biraz pahalı, her daim abur cubur niyetine alınmaz.

damak.

Toblerone

tadelle-sarelle-sarelle gofret var. yani sanset tarafından üretilen ürünlerde yok ve yine aynı ürünlerde doğala özdeş değil doğal aromalar kullanılmakta.

torku kullanıyor. şeker fabrıkasının glıkoz surubu kullanması utanılacak bır sey ama kullanıyor adamlar. milka kullanmıyor. tadelle kullanmıyor.

sözlükte böyle bir başlık vardı, hatırlarsam editlerim.

cok feci bir sey ama raf omru uzun olan hicbir seyi satin almamak gerekiyor esasinda.
bizde salcalara kadar her seyi annem yapiyor artik. tereyagini koyluye yaptiriyor, peyniri de ayni sekilde, kucuk bir peynirciden aliyoruz, kargoluyor taaa ezine'den.

bende de var öyle bir durum. lisenin başlarında germinal'i okumuştum mesela. tek karakter adı söyleyemiyorum kafadan. sanırım bi defter tutup bazı kısımları yazmak daha akılda kalıcı olmasını sağlıyor. onu da ben yapamıyorum pek.

Kesinlikle böyle. Hatta bazı filmler için de geçerli bu.

Bu işin formülü yok, ama kitapların göz önünde durması etkiliyor hatırlama durumunu. Epeyce kitabımın büyük kısmını raflara sığdıramadığımdan kolilerde tutuyorum, daha geniş bir eve geçmek ümidini taşıyarak. Kolilerdeki kitapları hatırlamayı bırak, bir çoğunu okuduğumu bile unutuyorum. Ama raftakilerde bu sıkıntım yok. Hele ki arada bir kitaplığın karşısına geçip kitaplara bakınırsan hatırlama oranın artar diye tahmin ediyorum.
Bir de, nasıl okuduğum önemli etken oluyor. Misal, düz okuduğum, ne bileyim olayları üzerinde düşünmediğim, kimseyle hakkında konuşmadığım kitapları unutuyorum ben de. Fakat okurken biriyle "Ya hacım şunu okuyorum, şöyle şöyle" diye adı geçen, bir yerlere hakkında bir şeyler karaladığım, ne bileyim duş alırken olayları şöyle bir kafamda sıraladığım kitapları unutmuyorum.
Kitap günlüğü tavsiye ederim. Sözüm ona başladım ben de, fakat yazarım yarın deyip yazmadığım çok kitap var. Unutmak istemiyorsan on numara kitap günlüğü. Bittikten bir iki gün sonra aklında kalanlarla kitap hakkındaki görüşlerini yazarsan, dönüp yazdıklarına bakmaya gerek dâhi kalmaz, dün gibi hatırlarsın diye tahmin ediyorum.

Ben de, ben de. Onu geçtim, kitabı okumam biraz uzun sürdüyse kitabın başını hatırlamayabiliyorum.

kesinlikle bende de böyle.
birkaç hatırlatıcı şey göremezsem eğer kitabı özetleyebilecek cümleler gelmiyor aklıma.
lisedeyken klasikleri okumuştum hevesle fakat şindi sorsanız okumamış gibiyim.
ancak birileri bir şeyler söyleyecek ki hatırlayayım.

teknik bilemiyorum maalesef.

Sanırım genel bir şey bu. Bende de var malesef. Kitaplarınıza kıyabilirseniz can alıcı yerlerin altını çizebilirsiniz. Belki okuduktan sonra özet çıkartmak da işe yarayabilir.

Pastoral Senfoni'de bir papaz vardı. Görme engelli bir kıza yardımcı oluyordu, sonra da aşık oluyordu yanılmıyorsam...
Saçma sapan bir kitaptı bence, unutman iyi olmuş.
Gerçekten hatırlamaya değer bulduğun şeyleri unutmazsın.
Arada belki açıp birkaç sayfa karıştırırsan hatırlamak daha kolay olur. Ben unuttuklarıma açıp bakıyorum öyle üç beş sayfa, hemen aklıma geliveriyor.

macbook air al, muazzam bir alet. şu an macbook air'dan yazıyorum yok böyle bir konfor.

(bkz: macbook air)

macbook air al.

macbook pro çıkabilirsin o parayla

macbook al cidden güzel

alabilirsin, sanalpazara sahibindene filan bak. yaz aylarında aldım ben de, bilkom fiyatının yarısına. hatta o sıralar metrocity bimeks te i5li bi tane vardı, 2200e filan sadece 8 tuşu çıkıktı teşhir ürünü olduğu için, neyse fazlasıyla bulursun etraftan zaten, bütçen yeterli macbook için.

artik macbook uretilmiyor ki. pro ve air'lar var.
yeni pro'lar cok pahali.
air al.

arkadaşım 2.el satıyo. duyuruyu söyle indirim yapsın.

www.sahibinden.com

şimdi kullanım amacınız önemli gerçekten. oyun oynamayı seven biriyseniz almayın mesela mac. böyle çok şey diyecekmişim gibi oldu ama başka da gelmedi aklıma.

hafiflik öncelikse air, performans öncelikse pro al.

pandora kitabevi'ne bakabilirsin istiklal caddesi'nde, büyükparmakkapı sokak'ta.

dr'larda da kismen varlar. ayrica akmarda her zaman bulabilirsin.

pandora yeterli gelecektir ama belki robinson crusoe'da da bulabilirsin aradığını. yine istiklal'de.

demiroren'de virgin var. orada da cok yabanci kitap var.

Kadikoy'deki sahaflara bak.

robinson crusoe var ya, onlar isteyince getirtiyorlar da.

remzi kitabevlerinde de oluyor.

evet
edit:
çok aceleye geldi,
@phonex doğru şekilde cevap vermiş.

sorun cikar mi? -evet
alisveris yapabilir miyim? -evet

hangisine evet?

Bazen bankalar arasında farklı uygulamalar ortaya çıkıyor. O nedenle müşteri hizmetlerini arayıp teyit almanızı tavsiye ederim. Muhtemelen olmaz deseler bile yol gösterebilirler. :)

tek slip evet
taksitli hayır

aldirmadi. kartin limitini max. 2000 yapabiliyorum para yatirarak.
harcatmiyorlar saka gibi.

hayir diye biliyorum. diyelim hesabinizda 10.000 var ama limitiniz 5.000 taksitli alisverislerinizin toplami 1.000 lira ise 4.000 liraya kadar harcama yapabilirsiniz.

ben de hayır diyorum. banka ile görüşüp limit artımı istemek daha mantıklı.

bana çok çirkin geliyor.

Bence de hic olmuyor.

çirkin

ne alaka ya!!!
ben yazlık yerlerde sürekli bu ayakkabıları giyerim. hava alır, ayaklarım hiç terlemez.
terlik giymeyi sevmediğim için iyidir. iyi de görünür ayrıca!!!

ayakkabısına göre değişiyor bazıları kaba duruyor bazıları güzel. pumanın faas 300 ü var mesela bende iyi duruyor.

bence artık bu takıntıları bırakmak lazım.

gayet de estetik güzel koşu ayakkabıları var. üstüne başına duruşuna uydurursan son derece tarz da olabilirsin. istediğini giy.

etrafımızdakiler için giyiniyoruz ya, gıcık oluyorum.

kötü bayağı

kadinda seksi buluyorum, kivirciklara karsi zaafim var. duzlestirici sac masasi falan kezban isi. erkekte yuzde koselik varsa besleme gibi duruyor. ama uzun ve kivirciksa kirk gibi yakisabiliyorda.

Kıvırcık saçlıyım. Öyle sevimli güzel olanında da değil, keçe gibi bildiğin. Kuaförlerle alakam sıfır, gerçi biraz gitsem belki düzgün olurdu saçım. Hayatım zor bu saçlarla gerçekten. Kendine biraz bakan her kıvırcık saçlının kuaföre gidip dalgalı hale çevirmesini garipsemiyorum.

Edit: Eklemeden geçmeyeyim, her güzel düzgün kıvırcık saçın arkasında gerçekten büyük emekler vardır, saygı duyun valla.

bence tanrı katında bir saç. o kadar güzel, o kadar muhteşem... düzleştirenlere şöyle bakıyorum; galeri8.uludagsozluk.com

Kıvırcık saç güzeldir.

saçlarım kıvırcık hiç öyle düzleştirmeyle falan uğraşmıyorum böyle daha güzel

düz saç bakımlı havası veriyor. kıvırcık saçın modası geçtiğine inanılıyor. ha bence tam tersi kıvırcık saça bayılıyorum

son zamanlarda türk-yabancı dizilerde filmlerde falan hep dalgalı saç kullanıldığı için çok moda diye düşünüyorum.

Aslında bu daha çok kendinde olmayanın daha değerli olması durumu bence.

Bizim şirkette de kızlar genelde düz saçlı ama cins cins maşalara yatırıyorlar maaşları kıvırcık dalgalı yapmak için.

İnugard zaten dalgalı saç kabul görüyor, benim şaşırdığım kıvırcık saçın yok sayılması.

kıvırcık saç iğrenç bişey.

Taşşak kılı gibiyse kötü duruyor. Dalgalı daha güzel.

Kıvırcık saç uğraşılmadığı takdirde çirkin ve bakımsız duruyor. Düzleştirmek kıvırcık saçı bakımlı hale getirmekten daha kolay.

saçlarım kıvırcık değil, dalgalı. ben düz yapıyorum, düz olduğunda daha hoş görünüyorum.

Saçlarım düz am fönlü gibi düz değil, elektrikli düz. Hani bir reklam vardı, erkek kızın saçları arasından parmaklarını geçirmeye çalışıyor, o parmaklar saçta kalıyor keçe gibi olup çıkmıyor; ben de kendi haline bir iki hafta bırakırsam saçım öyle oluyor. Bakım manyağı olmamı istiyor. Bir ay sadece şampuan yapsam ve bıraksam şu modelin biraz daha hacimlisi olur awoiaf.westeros.org

Birkaç kere su dalgası yaptırdım, insanlar "Kendi saçından daha doğal olmuş" dedi. Kısa kestirdiğimde ise kendi dalgalanıyor, öyle de seviyorum. İnsan kendinde olmayanı seviyor herhalde, hastasıyım kıvırcık saçın.

kıvırcık saçlı bir erkeğim, kestirince bildiğin depresyona giriyorum.

kıvırcık saçlıyım. hiç düzleştirmiyorum. zaten ucubeye benziyorum düz saçlı.
bence en güzel hali, doğal hali.

saçlarım dümdüz ve uzun yıllar dümdüz kullandım.
şimdilerde arada bir yatmadan önce burup topuz yapıyorum, sabah uyandığımda karışık bir dalga oluyor, onu azıcık spreyliyorum hacimleniyor filan, güzel oluyor.

değişiklik bazen iyi geliyor. ama asla gidip bukle bukle yaptırmam. en fazla düşes'in fönünden çektiririm o güzel oluyor. hem ağırbaşlı hem de hemen hemen her şekilde her kıyafetle kullanabiliyor insan.

bir supangle olsa da yesek, tamamen katılıyorum, ben de çok uç örnekler hariç herşeyin doğal halini seviyorum.

Mutluluğu yemekte arıyorsun. Alkolizm gibi bir şey seninki.

yapı meselesi bu. mutsuzken ben de soluğu buzdolabında alıyorum. ama bazıları gerçekten yemeden içmeden kesiliyor.
şöyle düşün iki seçeneğin var
1- mutsuz +kilolu
2- mutsuz +zayıf

hem mutsuz hem kilolu olmak daha kötü bu yüzden kendine hakim olmaya çalış. yemeğin değil sporun salgılattığı iyi hissetme salgılarına yapış.

Depresyondayken herhangi bir uç olabiliyor. Çok yemek ve az yemek birer uç. Aynı şekilde çok uyumak ve hiç uyuyamamak da birer uç

Spor yapıyorum aslında, ama bu dönemde her bi bokta isteksiz olduğum için onun da bi faydasını görmüyorum. Hayattan soğudum resmen.

Suya ve sigaraya ver kendini. Benim bunye de bir tuhaf. Cok mutsuzum ve ilk birkac gun bir sey girmedi bogazimdan sonra tam tersi saat basi bir seyler yeme istegi geldi. Sonra tekrar suya bile erinir haldeyim. Yataktan cikasim yok. Sadece sigara..

mutsuzlaştıkça iştahın kapanıyor zaten, kilo kaybediyorsun. en azından bende öyle oldu. zaten çok yiyemiyordum, iyiden iyiye kesildim yemeden içmeden.

mutsuzken yemezsen gayet de kilo verirsin. ya da canının abur cubur çektiği her sefer bir meyve yersen de olur bu.

benim canım nutella, çikolata çekiyordu, mandalina yiyordum gidip gelip, peynir yiyordum mesela. o an meşgul olacak bir şey arıyor insan esasında. koca bir bardak su da işe yarıyor.

Ben de böyleyim. Bir yeni bir eski şeklinde izliyorum filmleri. Sıkıcı olabilirsiniz, ben de olabilirim. Bana zevk veriyor, ne yapayım.

ben bir izledigim filmi ikinci kez izlemem. cok zor. kesfedilecek o kadar kitap ve film varken ayni seyi tekrarlamak zaman kaybi gibi geliyor.

Ben de sevdiğim kitapları tekrar okuyorum ve filmleri tekrar izliyorum.

kimileri diyor ki, devamli ayni seylere takilmak vakit kaybi, insanin kesfedecek cok seyi var... kismen katiliyorum, evet baya vakit kaybi olabiliyor ama oyle bir sey ki, bazen ilk okuyusunda fark edemedigin bir satiri fark ediyorsun o cok sevdigin kitaptaki. ya da filmdeki aktorun bir mimigini. belli olmuyor ki daha once neyi gozden kacirmis oldugun. bu anlamda defalarca izlemek bir filmi, ya da bir kitabi defalarca okumak sacma ya da takinti diye addedilecek bir durum degil.

hani baska hicbir sey okuyamaz/izleyemez hale getiriyorsa seni, tamam, sorun var derim ben ama...

Ayni seyi ben de yapiyorum. Ayni kitabi -teorik bi sey degilse- ikinci kez okuyacagimi sanmiyorum ama turk filmlerinden sonbahar'i sayisiz kez izledim. Bir de weekend diye bi film var, filmin muthisligi bi tarafa o kadar guzel bir ingiliz aksani var ki ingilizceye doymak icin izliyorum bazen.

zor olur. ama doktora gidersen çok iyi gelir, keyif alırsın hayattan

evet.

3 yıl ilaç kullanmıştım son 1 yıl da ilaçsız yaşıyorum. hiç farkı yok doktor seçeneğini düşünmüyorum artık.

evet mümkün. ama daha hızlı çökersin, daha erken yaşta ölmende muhtemel. ben her gün depresyonla yasıyorum, üstesinden geliniyor zira dalga dalga gelip gidiyor ama dediğim gibi yoruluyor insan.

gerçi geberip gidelim amk ne değişecek

distimi.. kronik depresyon hali..
eksisozluk.com

evet, bazen depresyonda oldugunu fark etmiyorsun bile. ya da kabullenmiyorsun filan.
gayet de yasaniyor.

evreka +1

Distimi ilgincmis!

mümkün ama saçma. SSRI + terapi. yeniden doğarsın.

@blossom ilaç ve terapi denedim 3 yıl kullandım ilaç yeniden doğma filan olmadı. ilaç kullandığım dönem ruh gibi oldum. aseksüel oldum hala etkileri geçmedi libidom düştü...

1- belirsiz olmakla birlikte takıldıktan sonra şiddetli ağrı-sızı hissetmediğimi hatırlıyorum. 1-2 hafta içinde diyebilirim.

2- hayır.

bir arkadasimin cikmisti. iki hafta filan aski kullandi ama araba filan kullaniyordu cikartip. (mecburiyettendi o biraz gerci.)

cok agri cekmiyordu.

Arkadasin kolu 2-3 hafta askida kaldi, sonra yine cikti yine askida kaldi. Cikmalar bir sure sinra kayet kolay olmaya basladi kendisi de yerine takabiliyordu. Olay yalama olunca amelyat oldu diye hatirliyorum. Simdi bir sikintisi yok.

benim de yalama olan bi arkadaşım olmuştu.

omuz çıkarsa yalama olur diye biliyorum. cehennem silahında mel gibson hep omzu çıkıyordu

ben de yalama omuz çıkıcılarındandım. 5 6 sene önce yine çıktı, 5 hafta omuzum sargılı gezdim. şükür ki o günden beridir tekrarlamıyo. sana önerim tedavi sonrası fizik tedavi uygulamalrını harfiyen yerine getirmen

klavyen bozulmuş işte. laptop değilse başka bilgisayarda dene klavyeyi. kendi bilgisayarında da başka klavye dene.

klavye bozulmus. degistirmelisiniz.

donanımsal.

laptop evet... yani laptoptu. artık desktop oldu galiba. zaten elektriğe bağlı yaşıyordu.

klavye de yok valla evde.

ya valla durduğu yerde bozulmuş. sapasağlamdı :(

laptopsa bilgisayarı kapat. ters çevirip biraz salla. bi şekilde hava üfle falan, araya bişeyler girmiş olabilir.

glukoz yüksek çıkar. şeker hastalığı konusunda endişeye yol açmadan tok karna kan verdiğini açıkla.

glukoz kesin normalden yüksek mi çıkacak yani?

ben de tok yaptirmistim, sorun olmamisti. bir sey olmaz. portakal suyu icmistim ayni.

Açlık kan şekeri ve tokluk kan şekeri ayrı. Siz ne amaçla yaptırıyorsunuz veya neye bakılacak bilmiyorum ama.

Biri bozuk süt içmişti, dün mü ne? Mide bulantısı filan olmuştu. Siz miydiniz? Onu hatırladım ama alakası yok sanırım.

henüz yaptırmadım ama yaptırmayı düşünüyorum. cem caniklioğluydu galiba, 4000$ 3500-4500$ arası fiyat biçmişti. 15-20 bin gerçekten fahiş rakamlar.

birkaç doktor ve özel hastane daha gezmeyi düşünüyorum. ben de önerilere açığım.

lingual ortodontik tedavi diğerine göre pahalıdır ve iyi yapan ortodontist de azdır zaten.
en az 5 doktor gezin bence.

edit: yeni yüzyıl üniversitesi mi ne açıldı istanbul'a yeni, onun dekanı ya da bölüm başkanı olarak prof.dr. haluk işeri var ona da bi görünün.

ben cem caniklioglu'na gidiyorum, lingual degil benimkisi, ancak kendisi cok iyi bir doktor, tavsiye ederim.
4000$ demisti uc ay once lingual'e.

arkadaşım için sormuştum. cem caniklioglu'yla anlaşmış sanırım. 4500$ ödeyecek. teşekkürler herkese.

annem bana "birana esrar atarlar dikkat et" o günden itibaren dinlemeyi bıraktım tavsiyeleri :)

içine atlet giy..

"yatağa küs girmeyin"

bizim sülaleye has sanıyordum ama o kadar çok kişiden duydum ki. büyük ev ablukada'nın attığı maillerde bile var :)

Pek tavsiye sayilmaz da, annem hemen anliyor olayi bilmese bile.

Mesela salonda tv izlerken, erkek arkadasmla mesajlasiyorum bi mesaj atiyo, bi anda hani icten ice moralim bozuluyo ama yuzden pek belli etmemeye calissam da karsi koltuktaki annem direk:

"Kimle konusuyorsun bilmiyorum ama o kisiyle konusma. Cunku senin kalbini kiran birisi. Seni hak etmiyor." diyor. Direk dumurlara ugruyorum. Kadin her seyi anliyor ve yanilma payi yok diyebilirim.

aklıma getirdin bak, tavsiye değil kesinlikle de sevgili babam şöyle bir şey söylemişti, ben daha beşinci sınıfa falan gidiyordum, kütüphanede ders çalışmak için izin istemiştim, sanki ben orada ders çalışmaya değil de oynaşmaya gidiyorum gibi, demişti ki erkekler senin / sizin salaklığınıza gülerler sadece, nereden geldiyse aklıma, pek cevap gibi olmadı sanırım

koluna altin bilezigi tak, ondan sonra ne istiyorsan yap. anneanne/anne klasigidir.

annem:
-ipleri erkeklerin eline verme.
-yeni birini bulmadan eldekine tekmeyi basma.
-erkeklere acıma.

altın bilezik olayı bizim ailede de fiks: okulunu bitir, koluna bir altın bileziğini geçir. ya da ne bileyim, muhakkak yüzme-tenis-basketbol gibi bir spora ve bir müzik aleti çalmaya -keman olur, piyano olur- ve resim gibi bir şeye yöneltirili çocuk ve "aman bunları da öğren, lisansını al -vsvs- işte kolunda altın bilezik, kendi işini yapamazsan hobini yaparsın iş olarak. sonraa, sakın kimseden borç almayın, kazandığınıza göre harcayın, ayağınızı yorganınıza göre uzatın, kocanız da dahil kimseye minnet duymayın, borçlu olmayın, kredi kartını kullanmayın, kullanacaksanbız da dikkatli kullanın, telefonla beraber uyumayın -radyasyon yayıyor diye-, ışıkları boşuna açık bırakmayın, çamaşırları gece yıkayın, daha az elektrik harcıyor. çok tatlı yemeyin, çok tuzlu yemeyin, kola içmeyin vs. vs. ayh çok komikler ya. ha erkek kardeşime de genelde: çok çalış, çalışırsan olur. kendine güven. sakın bir kızı hamile bırakma, korunmadan cinsel ilişkiye girme. -bunu bize deme gereği duymazlar kuzenler ve ben olarak, biz bu tip şeyleri bilip de dikkat ederiz zaten, ama kimse demedi yani "kızım erkeklere karşı dikkatli ol" falan diye, bir kere babam demişti, "melek de olsa erkek erkektir. ben kendi cinsimi iyi bilirim." diye. ha bir keresinde de annem, arkadaşlarımın evindeyken "kızım dikkat et kolana falan.. " diye lafa başlamıştı da -bu arada arkadaşlarımı da 11 yaşından beri tanıyorum, öyle insanlar değiller yani ki annem de tanır zaten, nereden geldiyse aklına :D - ben gülmekten kırıldığım için lafını bitirememişti, sonra da arkadaşlarım arka planda "yaa malı getirin çok güzel mal var!" "aa boxerım nerde benim aşkım?" "su hazır hadi küvete girelim!" vs. vs. diye efekt yaptıkları için "yaaa ama ben öylesine aklıma geldi de-aman neyse ben kapatıyorum çok kötüsünüz! hıh!" diye trip telefonu kapamıştı ahahhaha çok dalga geçmiştik o zaman annemle ya. hayır yani yaptığımız da nokia telefondan yılan oynamak, ki annem de ailesinden ayrı okumuş, o da bir geyik :)

ha bir de annemin, fast food yemeyin, o bilgisayarın başında fazla durmayın, dışarı çıkın gezin, gereğinden fazla çalışıp da kendinizi paralamayın, başkasının işini/sorumluluğunu siz yapmayın, hiçbir şeye fazla üzülmeyin, hayat gelip geçici, leri var ki, yerim ben onu. ya ne zamandır ailemi göremiyorum, annemin dırdırlarını, babamın hımhımlarını, kardeşim rööaögggghh'larını bile özledim :,(

edit: ha bir de, terliksiz dolaşma, içine atlet giy, terli terli su içme'ler var, onları unuttum :D bir de burun deliklerine arama -bir şeyi ararken bulamadığım zamanlar için- odanı toplaları var ki şu anda odamı görse bayılır herhalde ahahhahhaha XD

"evlenip çocuk yaptıktan sonra evde oturacaksan sırf duvara diploma asmak için okuma" derdi annem.
"bak ben şimdi çok başımı duvarlara vuruyorum zamanında yeterince okumadım diye, oku fırsatlarını değerlendir!" derdi babam.

bir de ne olursa olsun bilelim, senle ilgili bir şey başkasından kulağımıza gelmesin diye tembihlemişlerdir sürekli. bilelim ki ona göre nasıl davranıcağımız bilelim derlerdi.

annem uc sene kadar once sey demisti: "kizim, sakin kimsenin degisecegini dusunme. ben bununla evlenirim, sonra duzelir, duzeltirim, bu huyunu degistiririm deme. oyle olmuyor cunku. insanlari sekillendiremezsin."

apple da hangi mac te hangi batarya takili kaydi oluyor. benim batarya ariza yapinca o sekilde degismisti. yenisini de sisteme kaydetmislerdi.
suan 4 senelik oldu bu pil cogunluk elektrik kullanimda suan cycle 200 bile degil. belki bir kiyaslama yapmanizi saglar.

peki ben sorgulatabiliyor muyum hangi bataryanın takılı olup olmadığını ve nerden nasıl?

ben de macbook pro'ma en son ~2,5 yil once pil almistim. simdi baktim, cycle count 70 gorunuyor.
681 cok ucuk bir sayi. ya bir sorun var, ya da bir cakallik yapmislar.

smc'yi resetleyip bir daha bir bakin: support.apple.com

smc'yi sıfırladım (yani sanırım, tüm talimatları yaptım) ama bir değişiklik yok.

Kasım 2010'un başından beri MacBook kullanıyorum. Cycle Count 631. Fikir verir belki. Servise filan da gitmedi hiç.

grammer problemin varsa halen, oncelikle onu hallet. kitap olarak; betty azar understanding of english grammeri kullanabilirsin. readingten soru kaciriyorsan ielts sorularini cozebilirsin alistirma icin.

hazirligi bir donemde gectim bogazici'nde, o yuzden yazdiklarima kulak ver, dikkatli oku :)
1) gramer eksiklerini tamamlamak zorundasin. hazirlikta beginner ve pre-inter'lere azar'in kitabini kullandiriyorlardi iyi diye, ama ben basim sikistiginda hep cambridge'in gramer kitaplarini kullandim: essential grammar in use, english grammar in use ve advanced grammar in use. ilki cok basit, am-is-are ve basic tense'ler ile preposition'lara yonelik daha cok. ikincisinde ise daha ileri duzey tense'ler var, phrasal verb'ler var, cumleleri baglayabilecegin kaliplari anlatiyor, vs vs... (istersen sana yollayabilirim) ikinci kitap gercekten sahane. advanced de, advanced iste. sana hazirligi atlatacak olan -gramer acisindan- ikinci kitabi cok iyi bilmek. (oncesini de tabii.) calismasi kolay ve zevkli.

bir ayda her gun duzenli calisarak grameri bitirebilirsin. kolay is bu.

2) bu kisim daha zor, cunku pratikler devreye giriyor: tavsiyem her seyden once yazmaya baslamandir, herkes genelde writing'i sona birakir zor diye, ve cuvallar. yapman gereken sey, sana verilen essay turleri ile alakali durmaksizin essayler yazip bunlari kontrol ettirmek. cumle acisindan dogru olmak zorunda her sey, onun disinda, fikirlerini ifade etme sirasini, paragraf yapmayi, girizgahi, sonuclandirmayi bilmek gerek. bunun icin de durmaksizin yazacaksin. her hafta en azindan her gun bir essay yazsan -hafta hafta belli essay turlerine yogunlasabilirsin- hatiri sayilir derecede pratik yapmis olursun ve sikintin kalmaz. en sonda da, hepsini tekrar edersin. yanlis hatirlamiyorsam bes-alti temel essay turu vardi, bir bucuk ay da bu eder. hadi de iki ay olsun.

uc ayimiz gecti. (bu arada grameri unutmuyoruz, surekli hatirlatiyoruz kendimize.)
tabii writing icin temel kosul sozcuk bilmek. bir es anlamlilar sozlugu edinmeni tavsiye ederim, oxford'un bir tane kucuk vardi bende, sahane bir sozluktu. yazarken hakkinda yazdigin konulari degistirdikce zaten sozcuk haznen de genisleyecek.

3) sira geldi reading'e. burada iki sey var: birincisi, critical reading kismi, yani dikkatli dikkatli tarta tarta okudugun kisim. bunu maalesef sana verilen yaziyi anlayarak okuyup sorulari cevaplandirarak yapabilirsin. bu da okuma gerektirir. belirli turleri okumayi ogrenmelisin. zaten hep fasikuller verirlerdi, bilimsel bir yazi olsun, bir gazete yazisi olsun, sosyolojik bir sey olsun... okuyup anlama konusunda pratikten baska cozum yok. diger okuma da daha hizli okumaya, yazi icerisinden belirli keyword'leri cikarmaya, cevaplari cabuk bulmaya yonelikti ki, critical'i yapan bunu cok rahat yapiyor zaten. bir ay da reading'e verdim, dort ay oldu, haziran oldu.

4) en kolayi iste bu kisim, zira listening inanilmaz derecede rahattir, sinavlarda hoca okur metni, kasetten/cd'den dinleme vs gibi bir durum soz konusu degildir dolayisiyla aksan sorunu da yoktur. (turkish english, guzel aksanli pek hoca yoktu YADYOK'ta benim zamanimda. yabanci bir hoca vardi o haric. o da siir gibi konusurdu valla dinlemesi pek zevkliydi. benim dersime girmedi de, bir sinavda listening metnini okumustu gozetmen iken, ordan biliyorum.) neyse. listening en kolayi. bunun icin de basitten baslayarak zora dogru IELTS'in vs listening sinavlarina bakabilirsin. iki hafta maksimum veriyorum.

haziran ortasinda halletmis sayilirsin, sonrasinda da ara ara tekrar edersin, sahane olur. gayet de gecersin.
proficiency hic korkulacak, abartildigi gibi bir sinav degil esasinda. insanlar tembellikten beceremeyip sucu sonra sinava atiyorlar. bogazici'ne girdiysen o kadar ingilizce bileceksin, baska turlu olmaz zaten, ne okulda, ne de okul sonrasi.

kolay gelsin.

Murad ürünlerini tek geçerim. Mutlaka memnun kalacaksınız

ben clinique kullaniyorum. gel hydratant ya da moisturizing lotion secenekleri var cilt tipnize gore belki bakabilirsiniz.

clinique dramatically different jel

ben de Yves rocher in yeşil renkli, karma ciltler için olanını kullanıyorum, Sizinki gibi T bölgesi durumu bende de var.bir kez kullandım beğendim ikincideyim, size iyi gelmedi mi ki acaba?

Yves roche hayvanlar üzerinde test yapıyor ürünlerini. Bilginiz olsun. Ben tercih etmiyorum. Alternatif başka markalar tercih ederseniz bireysel olarak bu duruma da tepkinizi vermiş olursunuz.

Maalesef bana iyi gelmedi. T bolgesindeki yaglanma devam etti.

proxy?

firefox'ta anonymox belki isinize yarar.

chrome.google.com

HANGi eyalete gideceksin araştır oraya air, aylık40 dolar civarı uluslararası sınırsız simkartsız telefon alabilirsin. newyork newjersey de merropcs vardı mesela, hem mesj hem arama tüm dünyaya bedava(aylık 40 dolardı) kullandım

hattini kesinlikle t mobile dan al

yurtdisindan getirilen telefonlari harac verip imei'den pasaporta kaydettirmek bi tek ulkemizde olan, operator ve ithalatcilarin lobileri sonucu olusmus bir sacmalik.

@freekare iPhone 4S uyumlu mu?

@intihar etsem de kendime gelsem Los Angeles'a gidecegim.

sayende david ritter başlığını açtım.

kesinlikle destek olmayin. aylik yuzbinlerce lira gelirleri var(sadece turkiye ofisinin) ve giderleri neredeyse yok gibi. birileri paralari yiyor iste, baska bir sey degil.

egitimlerine girmis ama calismamis biri olarak soyluyorum. egitimin %30luk kisminda "neler anlatacaksiniz" egitimi var, %70inde karsinizdakini nasil kandirirsiniz kismi var. yani bir kredi karti saticisindan farkli degil mekanizma.

valla size sunu soyleyeyim, gecenlerde PETA'nin, dernege yapilan milyonlarca dolar bagisa ragmen hayvanlari kurtarip onlara barinak vs saglamak yerine o dakika olduruldugunun, barinaktakilerin tatillerde beslenmediginin, ac susuz birakildiginin haberini goruntuler esliginde okudum. tuylerim diken diken oldu.

bu tarz derneklerin herhangi bir faydasi olduguna inanmiyorum.

ayni sekilde, benzer durumun universite vakif fonlarinda oldugundan da eminim, sahit oldum. mezun ogrencilerine "bir x'liyi para kazanmaya basladiginizda mutlaka okutun, xvak'a uye olun bagista bulunun" telkini yapan bir universitede, bu xvak'a yatan paranin, rektorun misafirlerini agirlamak, ne bileyim, ona buna hediye gondermek islerinde kullanildigini ogrendim. koskoca vakfin yuzde bes-onluk kismi burs oluyormus da haberimiz yokmus.

diyecegim o ki, bir organizasyon ne kadar buyukse bence bu tarz usulsuzlukleri o kadar da cok oluyor. bireysel olarak yardim edersiniz, bir basiniza fark yaratmaya calisirsiniz, zaten sizin gibi insanlarin sayilari arttikca buyur bu hareket ve etkili hale gelir.

diger turlusu, vicdaninizi rahatlatmak icin bir yardim vakfina gonderdiginiz paradan ibaret olur.
somut sonuclarini gozlerinizle gorebildiginiz yardimlar yapin.

greenpeace de PETA da geri zekali insanlarin paralarini citir citir yemek uzerine kurulmus kurumlardir. bu kurumlara para yediren insanlar bariz aptaldir. bu kadar. bunu izleyin www.youtube.com

evreka'ya katılıyorum. organizasyon büyüdükçe yolsuzluktan artar. en güzel yardım yolu kendi alışkanlıklarını değiştirerek doğaya en az zarar verecek şekilde yaşamaktır. parasal olarak yardım etmek istiyorsan da yerel daha küçük organizasyonlara başvurmak. bu mahalledeki bir yoksula yardım etmekten tut da bir öğrenciye burs vermek veya hayvan barınağının giderlerinin bir kısmını karşılamak olabilir.

spam yapan yardım kuruluşlarına uyuzum. lösev'e yardım yapmıştım bir kere, spam yaptıkları için bir daha yapmadım mesela.

Greenpeace'te çalışmış biri olarak:

Bağış toplama yöntemleri çok itici ama buna cidden ihtiyaç var aslında o yüzden. Türkiye'de fazlaca bir destekçisi yok, 50 bin civarında idi en son.

Ama mesela dünyadaki 5 milyondan fazla olan greenpeace maddi destekçisinin neredeysr 1 milyonu hollandadan. Ülkelerdeki bağış oranına göre oradaki faaliyetler artıyor.

Greenpeace tepki, direniş uzerine kurulu bir örgüt. Yani gönderdiğiniz bağışlarla ağaç dikmez greenpeace, nükleer karşıtı, hes karşıtı vs eylemlerde ödenek olarak kullanır. Eylemlere katılan insanların ulaşımı vs. Bu bağışlarla karşılanır. Mesela hayatını greenpeace'e adamış aktivistler vardır. Greenpeace e ait gemilerle acilirlar kutuplarda petrol gemilerini durdurmaya çalışırlar. Bu insanlar tüm hayatlarını greenpeace e adayip bir işte çalışarak gelir elde edemediginden maaş alırlar haliyle.

Sokaktaki greenpeace yüzyüzecsi olan genelde uni öğrencisi arkadaşlar da maaş + yemek ticketı alırlar. Verdiğiniz bağışlar eylemlerde ödenek ve çalışanlara maaş olarak döner.

Amaç farkındalık yaratmak ve mümkün olduğunca destekçi toplamaktır. Destekçi sayısı arttikca yapilan bağışlar calisanlara yapilan maaş ve akticistlere yapılan yardımlardan öteye geçer. Misal sinop gerzedeki direnişte greenpeace çok aktiftir ki anadolu grubu en son kaybetmişti. Mersin akkuyu nükleer projesinin bekletilmesinde de oldukça etkilidir. Geçen yıl diğer stklatla beraber Ülker gibi, Nestle gibi firmaların GDO'lu ürünleri ülkeye sokamamasinda da payı çok büyüktür.

Maddi kaynakların en çok harcadığı nokta ise genelde arctic eylemleri. Bunun haricinde greenpeace çalışanları arasında bilim insanları var ve çalışmaları için sağlanan laboratuvarlar var. Buralarda oluşturulan raporlar doğrultusunda eylem yapılıyor. Mesela nükleere o raporlarda zararlarinin cok fazla olduğu anlaşıldığı için karşılar. Bunlar hep masraf.

Greenpeace Türkiye sayfasında neler basarildigi ayrıntılı anlatılmıştı. Youtube'da da gerze belgeseli vardı mesela Greenpeace son derece aktifti ordan Görülebileceği üzere. Yani aslında sanılanın aksine dünyadaki en başarılı sivil toplum kuruluşlarından birisi Greenpeace. Ama derdiniz ağaç dikmekse TEMAya bağış yapın. Greenpeace in ilgi alanı küresel çevre suçları çünkü. Çevreyle alakalı olan her şeyle ilgili değil yani.

Çalışanlar ve eğitim veren koçlar da iyi niyetli olmayabiliyor. Size potansiyel para gözüyle bakan yüzyüzeci de vardır koç da. Ama kurum olarak ben başarılı olduklarına inanıyorum.

Lösevle ilgili yukarıdaki yorumu görünce belirtmek istedim, Lösev'e de belli aralıklarla bağış yapıyorum ve onları da çok başarılı buluyorum. Keşke öğrenci olmasam ve daha çok destek verebilsem.

Spam olayı da dediğim gibi, destekçi cidden az. Lösev için de böyle bu. Daha cok kaynağa ihtiyaç var daha başarılı işler yapabilmek icin.

@materyalist

50.000 destekci var, bu destekcilerin bagis ortalamasi da 30TL. bu da ayda 1,5 trilyon lira gelir yapar.

bahsettigin butun eylemler (nukleer santral konusunda yore halkinin bilinclendirilmesi gibi) farkindalik yaratarak veya kucuk cinliklerle yapilan eylemler. bu eylemlerin hicbirisi icin trilyonlarca liraya ihtiyac yok. paraya ihtiyaci olan kurum zaten ofisini taksimin gobeginde, istiklali en guzel goren ust kata acmaz, gider 5te 1i fiyatina bakirkoyde falan acar.

yani gececeksin bunlari, kimse bana aylik 1,5 trilyon lirayi birkacyuz universite ogrencisine verilen gunluk 34TL maas+10 liralik yemek ticket'ina harcadiklarini soylemesin, komik oluyor. zira bahsettigim taksim ofisine verdikleri kira bile bu ogrencilere verdikleri maasin birkac kati falandir muhtemelen. mesela hic merak ettin mi o egitmenler ne kadar para kazaniyor? ornegin benim egitim aldigim kadin(ki sen de muhtemelen ondan egitim almissindir) onceden unicefte calisiyormus egitmen olarak, bu mu "kendini greenpeace'e adamak"? olay sektore donmus, bosuna kendini kandirma adanmak falan deyip.

yerel veya henuz cok buyumemis orgutlenmelere yapilan yardim greenpeace ve hatta unicef'e falan yapacaginiz yardimdan cok daha degerli olacaktir, emin olun.

direkt olarak bunlari yayinlamayayim dedim ama, isten vazgecme gerekcemi egitmene nasil acikladigimi da madem ogrenin.

prntscr.com
prntscr.com

@xfestos; muhtemelen istanbuldasın. Ben Izmirde çalıştım.

Bizim iki tane koçumuz, bir tane izmir Koordinatörü bir tane de ege bölge sorumlusu vardı.

Net olarak maaşlarini sormadım ama yüzyüzecilere verilen miktardan yola çıkarak koçların 2000 civarı, il koordinatorlerinin 3000 bölge koordinatörlerinin de 4000 civari aldığını tahmin ediyorum. Bu miktarlar bana olması gerekenler gibi geliyor.

Onun haricinde toplanan maddiyatlar tamamen Türkiye'de değil elbette. Greenpeace şirketlerden holdinglerden destek almıyor ve eylemlerde kullandığı koca koca gemiler, zodiac botlar vs var. Onceki mesajda bahsettigim bilimsel çalışma laboratuvarları ve çalıştırdığı bilim insanları var. Ve greenpeace Türkiye ortalamasina gore çalışanlarına fazla maaş veren bir kuruluş ki ben stk ların oyle olmaları gerektiğini düşünüyorum zaten.

Bu arada benim kendini Greenpeace e adayan insanlar derken kastettigim insanlar koçlar ve Koordinatörler değil aktivistler. Şu artic 30 dediğimiz aylarca rusya'da tutuklu kalıp daha sonra kefaletle serbest bırakılan ama hala yargilamalari bitmemiş insanlar. Veya 6 ay okyanusa açılıp shell gemilerinin peşinden giden aktivistler.

Taksimdeki ofis Greenpeace Türkiye merkez ofisi hatta başka ofis yok Turkiyede. Bizim izmirde bi tane çalışanların kullandığı ufak bi ofis vardı ama dışarıdan gelen alinmiyordu. Genel ofis taksim gibi merkezi bir yerde olacak tabiki Bakırköy nedir Greenpeace global bir kurum. Oldu olacak Halkalı'da açsın ofisi daha da ucuza gelir ?

Yerel ve buyumemis orgutlenmeler yerel sorunlarda sonuç getirir. Ama su an küresel çevre suçlarına karşı o yerel ve çok buyumemis örgütler ne yapabilir ? Örneğin Shell'in 2013 yılında kutuplarda petrol aramama kararını saglayabilir miydi ?

Ben demiyorum ki Greenpeace sütten çıkmış ak kaşıktir. Ama bu greenpeace e özgü bir şey de değil. En alt yapilanmalardan, kooperatiflerden devletlere kadar birtakım usulsüzlükler her yerde oluyor malesef. Ama genele bakmak lazım ve genele bakıldığında Greenpeace gayet de desteklenmeye değer başarılı bir stk.

Ha bak ben 1 ay yüzyüze ekibindeydim ve sonrasında çıkarıldım yeterli destekçi yapamadigim icin. Evet destekçi toplamaya yönelik hareket ediyorlar ama buna da mecburlar ben toplamda 15 iş günü çalışıp 20 destekçi mi ne kazandırmıştım mesela ki bu baya yetersiz bir sayı.

@materyalist

abi sana o aktivistlerin de parayla kiralandigini soylememisler galiba :)

bogazda bayrak acma, nukleer santrale sizma falan filan onlari yapanlar da kiralik aktivistler mesela. para karsiligi yapiyorlar yani. gotumden uydurmuyorum, egitmenden aldigim bilgi.

@xfestos; aynı şeyi söylüyoruz şu an. ben de o aktiistlerin para aldığını söylüyorum zaten. Ama kiralama şeklinde değil.

O aktivistler sürekli bu tarz eylemlerdeler. Atıyorum kutuplarda eylem yapılacak, gemiyle açılıp Shell'dir BP'dir petrol şirketlerinin gemileri kovalanacak. aylar, belki de yıl sürecek işler bunlar.

Bu adamlar bu eylemlere katılırken ailelerini geride bırakıyor. Herhangi bir işte çalışsalar patrona "ben 7 ay eyleme gidicem izin istiyorum." diyemeyeceğine göre tamamen aktivistliğe adıyorlar kendilerini. Ve en önemlisi de kelle koltuktalar, zira youtube'da birçok videosu var greenpeace aktivistlerinin botlarını alabora etmek için neler yapıyor petrol gemileri.

E bu insanlar haliyle para alıyorlar Greenpeace'ten.

abi senin soyledigin 15-20 kisilik tayfa. zaten su an denizde 2 gemileri mi ne var bildigim. ben bogazdan greenpeace bayragi sarkitma, nukleer santrale sizma vb eylemleri yapanlar icin diyorum. bu adamlar direkt kiralaniyor. denize acilan tayfadan baska bir seyden bahsediyorum yani.

ayrica, kendini bir seye adamak bu sekilde olmaz. su an ulasamayacagim bi bilgi ama sence denizdeki tayfa ne kadar para aliyordur? haftalik 10k euro falan muhtemelen.

GPden uzak durmak için başka bir neden
adamlar bildiğin titan
www.secretcv.com

iyi ceviriler yaptiran yayinevleri
yapi kredi yayinlari
metis
iletisim
can yayinlari
plato

baska okuduklarim hep kotuydu. is bankasi kultur yayinlari'ndan bir kitap okumuslugum var, okumasaydim keske dedim, bitiremedim hatta uc yuz sayfa direndigim halde.
cevirmende bitiyor biraz da. ne bileyim, avi pardo, nihal yeginobali mesela ingilizce cevirilerde cok iyidir... cevirmene bakip almak lazim.

İş iyidir, İletişim de iyi. Sel bazen iyi.

Bi de aslında bu tarz kitapların kültleşmiş çevirmenleri oluyor, onları araştırıp ona göre alabilirsin. Bazen tırt bir yayınevindeki çevirmen çok iyi oluyor, haliyle çevirisi de.

Hasta değilseniz hastalık raporu alamazsınız. İstirahat gerektiren bir hastalığınız varsa hastaneye gitmeniz gerekiyor. Eğer doktor uygun görürse size rapor verecektir.

@fayfim hastayım

aile hekiminize gidin.

hemen hemen her yerde cektirilir. kac adet bastiracaginiza gore, boyuta gore, semte gore de fiyati degisir.

2 tane lazımmış. Ortalama ne kadardır?

normal fiyatı var. 10 lira civarında.

o fotoğrafın özelliği arkaplanın beyaz olması, yüz hatlarını görünmesi, çene alın hizasının belli bir oranı olması falan. özel bir kağıdı tekniği yok yani. o yüzden fiyatı normal fotoğraflarla aynı civarda.

gideceğin emniyet büyükse kesin oluyor fotocu içinde. 10tl'ye çekiyor ankarada eğer polis beğenmezse söylüyosun yenisini çekiyo

Bershka'da buna benzer seyler hep oluyor.
Bir benzerini de Mango'da gormustum.

lc wakiki'de de var birçok benzeri.

Bunu veya net olarak benzerini linklerseniz sevinirim, fiyat aralığı asıl öğrenmek istediğim.

loftta benzer bir tane gördüm geçenlerde. 200e yakındı.

bunun hemen hemen aynısını pull and bear'dan almıştım 2-3 sene önce. indirimde 70 lira mıydı neydi o zamanlar.

200 lira falan vermeyin. Ben Bershka'dan erkek için olanını 70 tl ye almıştım. En fazla 120 falan eder bu tip montlar.

norveçli hevi metal gruplarının dünya popüler kültürüne etkileri üzerine bir makale okuyorum ders için. çay demledim, sigaram olmadığından içmekten vazgeçtim.

biraz araştırma yapiorum yeni programlama teknollojileri ile alakalı ama görüldüğü üzre kendimi tam verebilmiş değilim. aynı zamanda biriinin tavsiye ettiği yann tiersen L'absente albümünü dinliyorum. birazdan bilgisayar başından kalkıp, bir film izleyip yatıcam.

Kahve yaptım onu içiyorum şimdi. Taboo'yu izliyorum. Sonra da çalışmayı planlıyorum.

robbie williams dinliyorum. simdi kitabimi elime alacagim. tum gunu yatarak gecirdim, biraz daha yatagimlayim.
o kadar ozlemisim ki boyle miskinlik yapmayi. kac haftadir surekli is surekli is. bunalmistim.

Cyberpunk üzerine olan merakımı gidermeye çalışıyorum. Hele de şöyle bir şey oyuncuları beklerken (bkz: cyberpunk 2077)

Yabancı'yı okumak nasip oldu sonunda. Onu düşünerek uyuyacağım.

desperados içip, glee izliyorum.
3. sezondayım daha (3-4 haftadır filan izliyorum) ve dizinin esas karakterlerinden birinin yakın zamanda öldüğünü dün öğrendim. uyuşturucudan ölmüş sanırım, o sevimli yüzüne baktıkça bunu kendine nasıl yaptığını merak ediyorum.

breaking bad 4. sezon finalini izledim. bütün gün 4. sezonu izledim zaten. şimdi de müzik dinliyorum.

pazartesiye bio-yakıtların üretim aşamalarından üçü ile ilgili bir sunumum var onu hazırlayamıyorum :(

inanırsak olmaz bence.

Yapmazlar.

@kislar gecmez beresiz
nick sahaneymis.

neden olmasin ama? o kadar kotu filmler yapmislar ki, yaslanip da insanlar bana bakip "bu ne ariyor burda" demeden once sinemada yeniden cekilmis hallerini izlemek istiyorum.

hayır.

aynıları değil de, öncesi, sonrası vs. o evrenden bir şeyler film yapılabilir.

karakterler ve oyuncular o kadar özdeşleşti ki yeni film çekmeleri kendi zararlarına olur. hem ben filmlerin başarılı olduğunu düşünüyorum. zaman zaman kitapla ters düştükleri oldu ancak genel hatlarıyla oldukça güzeller.

not: teşekkür ederim.

Serinin devamı gelecekmiş. :) Potterın oğlu üzerinden ama.

harry potter'a kadar önce star wars'u çeksinler sonra sıra ona gelir

gibson ağzını hayra aç b'ollum. içine iki efekt koyup serinin ağzına sıçacaklar. remake filmlerden hiçbir zaman kaliteli iş çıkmaz.

@kislar gecmez beresiz, star wars gibi bir seriyi katlederlerse dünya'da global gezi parkı olayları olur. bunu göze alarak, ince dokuyup sık eleyerek (böyleydi sanırım bu deyim) adam gibi 4-5-6 filmlerini remake etmeleri şart kanka. çok çok büyük bi star wars fanı olarak 4-5-6'yı sıkılarak izledim

hayır, fantastik canavarlar nelerdir ve nerelerde bulunurların filmini çekiyorlar - ya da çekecekler -. rowling yeni bir harry potter kitabı yazmazsa sanmam yapacaklarını yakın zamanda.

Filmler cidden kötü ama ilk 2 hatta 3 filmin cast seçimi çok iyi. Bunu göze alıp çekmezler bence daha ama temennim önce yeni kitapların gelmesi sonra da filmlerin gelmesi.

alan rickman gibi bir severus snape bulurlarsa yapsınlar.

ama olmaz bence.

gelecekte çekilir de biz göremeyiz herhalde :(

Fim değil de harika dizi olur bundan. İnce kitaplardan birer sezonluk, kalınlardan ikişer sezonluk diziler çekilse harika olur. Bu sayede içine etmemiş, kitapla son derece uyumlu yapımlar ortaya çıkarılabilir.

(bkz: enpara)

ona bir tek garanti izin veriyor ama garantiye bulaşma hiç.

ziraat bankası banka kartı ile internetten yapamadığım alışverişim olmadı. diğer debit kartları 3D secure sistemi yoksa işlemi kabul etmiyor mesela.

çok bankayla çalışmadım ama ziraat internet ve atm konusunda kafaya oynar kesinlikle. hesap ücreti ne alemde onu bilmiyorum yalnız..

halkbankasından maaş hesabı ve kredi kartım var. havale-eft ücretsiz. hesapl işletim ve kart parası da yok. bir sor istersen.

AKBANK.
ATM'leri her yerde. bankacilik hizmetleri de kolay ve hizli. ben cok memnunum. bir de, musteri hizmetleri cok iyi. bilhassa twitter'dan ulastiginizda hemen size donuyorlar.

çok sık görülen bir şey. adını unuttum şimdi, birazdan editleyecem.

edit: floater evet. bulamayıp kafayı yiyordum az kaldı.

Sinek uçuşması gibi bir şey deniyordu ona, retina ile alakalıydı sanırım.
Düzenleme: www.atesyanyali.com

makula dejenarasyonu mu ki?

bu mu

en.wikipedia.org

ya da eye floater

@rhollor
buradaki kadar belirgin bir nokta degil. siyah bir kazaginin ince bir tuyu ucusuyormus gibi.

floater olarak bak, senin aradığın o olması lazım. bende de var çünkü.

ölü piksel. :) bende yok.
şaka bir yana geçmiş olsun.

tekirdag'dan daha kisa suruyor yol.
feribot ucretlerini bilmiyorum ama. bir websitesi vardi orada yaziyordu.

tuzla tarafında falan değilseniz her türlü boğazı geçmek daha kısa sürüyor. eceabattan binerseniz feribota direk çanakkale merkezde inersiniz. 25 liraydı eğer ki yanlış hatırlamıyorsam.

tekirdağdan git daha kısa ordanda ecebattan karşıya geçersin.

tekirdağ üzerinden git 4 saatte gidersin özel araçla

feribota gelibolu'dan da binebilirsin.
bir de eceabat ve kilitbahir seçenekleri var.

sözlüğe girince direkt reklam açıldığı için adblock ile beyaz sahife çıkıyor. adblock'ı bir günlük deaktif et ya da gizli sekmeden (benim gibi) gir.

gizli sekmeden de denedim, ayni sekilde.
gozumuzu diktigimiz her yer reklam, yeter ya bu ne boyle.

antikten girin

antik sözlük'te takıl. o açık. ben de bugün lanet ettim bri daha betaya girmeyeceğim.

antik'te de surekli yeniliyor bir basliga tikladigimda.
hani baslik aciliyor ya, sak diye sayfa yeniden aciyor kendini. garip.

degistirdim zaten bookmark'i hemen antik yaptim.

ekşi++ yükle.

ben 4-5 gün önce atasun'dan aldım. markası bausch lomb. aylık lens; bir ay kullanıyorsun aynı lensi sonra atıyorsun diğerine geçiyorsun. bir kutuda 6 lens var. toplam 3 ay gidiyor. tabi bu benim için geçerli. senin derecelerin farklı olduğu için 2 kutu alacaksın. seni toplamda 6 ay götürecek. 40tl kutusu (markadan markaya değişiyor) bir de solüsyon alıyorsun. (lens ile aynı marka ve 11tl. içinden lens koyma kabı çıkıyor)


bu arada gözün korkmasın hiç. inan bana alışıyorsun. ben ilk günden alıştım. :))

aylık lensin iki türü var.
1 ay'a kadar gözde kalabilenler, her gün çıkarılıp 1 ay boyunca kullanılanlar.

en güzeli 1 ay aralıksız da kalabildiği halde her gün çıkararak yüksek oksijen geçirgenliğine sahip lensleri kullanmak.
night&day aqua önerebilirim. en uzun süre bunları kullandım...

para sorunun yoksa acuvue 1 day trueye alabilirsin, bunlar da her gün atılıp yeni çifte geçilen günlük lensler. deforme olma, çizilme ve batma sorunu olmuyor.

astigmat düşükse torik olmasa da olur, hatta lens daha rahat olur ince olduğundan.
solüsyon da biotrue olduğunda tamamdır...

tabi bc ve dia değerlerine dikkat et.

lasik olmuş birisi olarak şöyle diyeyim;
lens kullanmaya başladığımda gözlükten, lasik olduktan sonra lensten nefret ettim.

alttaki cevaptan sonra ekleme:
kesinlikle lensmarket'den al. hatta almadan önce deneme istersen bir çift tester de gönderiyorlardı en son...(değişmediyse sistemleri)

reçetyi ekledim. air otix night&day iyi sanırım. ama ondaki çap 13.8 bu bir sorun oluşturur mu? ya da gözlük numaraları farklı olduğu için bir göz için farklı bir marka mı alsam?

acuvue oasys 55 tl mi ne.

iki farklı numara almana gerek yok. 4.75'ten bir paket al yeterli.

bu lensleri her gün çıkarmana gerek yok. normalde ömrü 1 ayla biçiliyor fakat mesela gözümdeki 2 ayı geçti benim hiç sıkıntı çıkarmıyor. ama ben en azından haftada bir çıkartıp bir gece solüsyonda bekletiyorum. sen de bu şekilde kullanırsan uzun süre kullanabilirsin.

çap olayına gelince. verdiğim markanın deneme lensini iste optikçiden. onu tak 1 günlük falan olması lazım o. gözünde hissetmezsen anla ki çaplar uyumlu, sana sıkıntı çıkarmaz. ama batışırsa, gözünde hissedersen anla ki çaplar uyumsuz. durumu izah et farklı çapta bir lensin denemesini versinler sana.

Çapın 13.8 olması sorun olur mu sorusunu doktoruna sorsan daha iyi edersin. Ben çapı değil de temel eğrisi eskisine daha küçük olan bir lense geçtim kafama göre neolcak yaw diyerek, gözlerim ağladı. Doktora gittim bu lens senin gözünde oynuyor diyerek yeniden eski temel eğriye geçmemi önerdi.

çap genelde pek sorun olmaz, zaten büyük bir fark da yok. 14 ortalamadır ve doktorlar 13,8 gibi değerler yerine tam sayı yazar çoğu lenste de böyle olduğundan. temel eğri kesinlikle önemli, gözü sıkabilir ya da tutamayabilir.

bence öncelikle tester alarak dene, 13,8 de olsa sorunsuz kullanırsın diye tahmin etmekteyim.
purevision 2 hd de kullandım, kullandığım lensler içerisinde n&d aqua'ya yakın ve memnun olduğum bir lensti.

bu arada ilk denemelerde takana kadar gözünü zorlayıp lensi batırabileceğinden ilk günlerde çapta sorun olmasa da batma yaşatabilir... ben 1 hafta kadar sıkıntı çekmiştim ilk lense başladığımda.

yine de asıl önerim numaraların uzun süredir sabitse lasik.
5 numaranın üzerindeydi benim gözler de... 3 yıldan sonra hafiften kuruluk başlamıştı lens kaynaklı olarak.

acuvue oasys torik lens kullaniyorum ben. her gun cikarip suyuna koyuyorum cunku lensleri devamli gozunde tutmak zararli. bakteri olabilir goz yeterince sulanmazsa. usenme, tak cikar lensini.

lens suyu olarak BioTrue iyi. Kullanabilirsin. fiyati gorece olarak daha pahali digerlerinden. ha diger lens sularindan kullandin, sorun olur mu, hayir tabii ki.
Torik lenslerin fiyati normalin iki kati kadar. Normallerin fiyatlari 40-60 arasinda degisiyor.
Besiktas'ta Adnan Ezen'den aliyorum ben lenslerimi.
Doktor ne numara verdiyse onu al. Biri 4.75, digeri 5.00 yazmis. nasilsa her halukarda aylarca kullanacaksin.

burada en son yuva arayan bir tane erkek yavru var idi. duyuruyu bulup, hala sahiplendirilmedi ise iletişime geç.

www.facebook.com burdan bak kesin bulursun.

sahibinden.com'un hayvan sahiplendirme bolumune bakin.
gonullu olarak sahiplendiriyorlar hayvanlari.

petarkadas.com

cins kedileri genelde ücretsiz sahiplendirmiyorlar. haysev'de falan denk gelirsen de barınağa belli bir miktar mama bağışlaman şartıyla falan sahiplenebilirsin.

hayvan ticaretine katkıda bulunmamak için parayla satan insanlardan almamanı tavsiye ederim. en güzeli hamile british shorthair lı bi kanal bulup ona salça olmak :)

bugün biraz araştırma yaptım da biritiş diye tutturmasam da olurmuş aslında, kısmet diyelim şimdilik ama sırf kendi güdülerimi tatmin edecem diye de duyarsız davranmayacağımdan emin olabilirsiniz :)

yani efekt muhim degil demissiniz ama ben VideofyMe kullaniyorum.
Istedigim efektle (istersem efektsiz) cekip, istedigim siraya koyup montajlayabiliyorum, hatta ve hatta telefonumdaki sarkilari bile videonun ses kaydina yerlestirebiliyorum (bu da ayarlanabiliyor, istersen sadece muzik olsun, istersen hem konusmalari duy hem muzigi, istersen hicbir sey koyma)
fade out da yapilabiliyor.

cok tatli app.

yapar çerçeve zaten pahalı bişey malum. cam numaralısı bile ucuz yanında. küçük numaralı benim gözüm camım yüz liraya mı ne gelmişti yalan olmasın 75 de olabilir. düz cama herhalde 20-30 bişey ister.

çerçeveler peşin 35 taksitli 50 tl. kemik çerçeve. 5-10 tl de cama alır. 50 anca bulur senin iş.

cerceveleri 35 tl'den 700-1000 tl'ye varan bir fiyat araliginda bulabilirsiniz.
camlari da 40'ar tl'den 80 tl diyorum. (en kotu ihtimalle boyle)

yersen.

Iste adamin capi bu kadar yani, yapacak bir sey yok.

ne fark eder ki, ha öyle demiş, ha böyle. yaptığı şey ayıp.
ama işte biz millet olarak aptal olduğumuz için kulaklarımıza dahi inanmayız da kendisine inanırız.

Koltuğu kurtarma derdinde. Bu adamı kurban edebilirler.

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

youtu.be

www.youtube.com

ayrıca bu duyurudaki her linki playliste ekliyorum, link atıcam durulunca.

www.youtube.com

bu da tatli kontenjanindan :)
www.youtube.com

www.youtube.com

bunu siz istediniz aq

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

burada hazır yapılmışı var :) 8tracks.com

playlist, şarkılar paylaşılma sırasına göre eklendi.
www.youtube.com
last updated 00.46-13.11.13 anteelope_ ile.

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

şunu unutma: Türkiye'de işe girmek istiyorsan orada burada tanıdıkların olacak.
tanıdıklarının tanıdıkları olacak.

ve sen bunların hepsine eğer çok sıkıntı içindeysen haber salacaksın. sıkıntı içerisinde değilsen de, yine de senin için CV'ni ele almalarını sağlamalarını rica edeceksin.

hatır gönül, çevre işleri bunlar.

motivasyonsuz görünürsen kimse seni istemez, insan olarak senden hoşlanmaz, referans olma konusunda da çekinceli olurlar onları haksız çıkaracağını düşünerek.

(bkz: #25838373)

o kadar iyi anlıyorum ki seni. entry'de de yazdım, ben döngümü yüksek lisansa başlayarak kırdım. bir adım attım yani, elimden geldiğince. geç ve güç oluyor, ama oluyor bir şekilde.

şu ara iş arıyorum, daha önceki işsizlik tecrübem gibi olmasından çok korkuyorum. bunu yaşayan bilir. insanların sorularını, sorgulamalarını, bakışlarını yaşamayan anlamaz. canını sıkma diyeceğim ama bilirim ki sıkacaksın. adım atmaya çalış. çalış sen.

ek: bu arada, linkini verdiğim entry'yi hangi başlığa yazdığımı unutmuştum. işsizlik başlığına baktım, yoktu. kendi kimdir nedirimden bulayım bari dedim ve nickime tıkladığım anda üstte beliren entry, 1584 entry içinden bu entry oldu. bence okuman gerekiyordu zaten bunu, hayat bile böyle olsun istedi :)

hiç işe girdin mi yoksa mezuniyetten beri bu durumda mısın. işe girip çıkıyorsan belki farklı bir alan denemelisin.

Kışın ortasında Iğdır/Aralık'ta askerdim. -30 derece soğuk gördüm, askerlik her türlü rezaletti ama bir yandan bitsin de istemiyordum. Çünkü işsiz kalacaktım, öyle de oldu. 6 ay işsiz gezdim, bi arkadaşım sayesinde tezgahtarlık yaptım 4 ay. Sonra yine 6 ay işsiz gezdim. Aynen senin gibi canım çok sıkılıyordu ki hayatımda en çok yapmak istediğim iş çıktı karşıma. 26 yaşındaydım, stajer alırız dediler kuruş da para veremeyeceklerini söylediler. Tamam dedim, 6 ay bedava çalıştım. Sonra istifa ettik topluca bir 6 ay daha isşiz kaldım. Arkadaşlarla kendi işimizi kuralım dedik, dönüp bakıyorum çok büyük fanteziymiş. Öte yandan başka bir arkadaşım vasıtasıyla bir iş daha buldum, ikisini beraber götürdüm. Hayatımda en çok yapmak istediğim iş ya gerçekten de öyleymiş. 15 saat çalışıyordum. Kalan zaman uyku ve yoldu. Şimdi arkadaşlarla kurduğumuz iş çok iyi bir kapı açtı. Çok sevdiğim bir iş yapıyorum ve iyi para kazanıyorum. 3-4 yıl önce bunları yapacağımı söyleseler inanmazdım.

Kısaca, sevdiğin bir iş vardır onun için kas. Arkadaşlarına da güven. Hayatımda mülakatta başarılı olup beni işe alan olmadı. Hep arkadaşlarım sayesinde işe girdim. (3 farklı sektör, 7 iş yeri değiştirdim) (Son işime de ben başvurmadım, teklif geldi)

devılred cook sagol.
Yuksek lısans dusunmustum ama okudugum alanda yapmak cıdden ezıyet olacaktı ve hıc yapacak gıbı degıldım.
Ama keske sımdıkı aklım o zaman calıssaydı. Farklı bır bolum okuyup devam edebılırdım ama bu ayrı konu.
Sımdı elımde cok fazla kayıp zaman var ve sen kım oldugunu olmak ıstedıgını belırlemeyıp gostermeyınce ınsanlar daha da acımasız oluyorlar. Komsular bıle cok acayıp laflar edebılıyor. Ama sıkısıp kalmayı hıcbırı bılmıyor.
Senın ıcın cok sevındım ama cıdden sevındım kıymetını anlamaya baslamıssın kendıne kendı gozlerınle bakabılıyorsun. Benım umudum da bu kendım ıcın.

(bkz: #27361680)

bir de bu gelsin o halde benden sana :)

27 bitecek az kaldi en son ciddi anlamda 2011 de calistim o isten ciktim (sozlesmem bitti sirket satildi) ara ara uydurik islerde calistim agustostan beri de harbi issizim. ne yapiyorum dersen kpss calisiyorum. aciktan 4 yillik okulumun tek dersi kaldi subatta ya da martta mezunum. olursa kpss olmazsa diplomayi alip askere giderim donuste de bi fabrikada is bulabilirsem kole olurum. yapacak bisey yok. benim de cevremde yakinimda yardim edebilecek konumda insanlar var isteseler ciddi yerlerde ise baslatabilirler ben senin alsine direkt yardim da istedim ama bildigin oyalama taktigi. kmse yardim etmedi. halbu ki cok caliskan biriyimdir. bu gine kadar ciddi anlamda 2 yere 2 kisi referans oldu hepsi de beni ise aldirdigi icin cok memnundu. patronlarim tesekkur bile etmisler olmayinca olmuyo. biraz cevre edindim calistigim yerde ama onlar da kendi derdinde pek yardimci olmiyorlar bana.

@evreka demiş ki: "şunu unutma: Türkiye'de işe girmek istiyorsan orada burada tanıdıkların olacak.
tanıdıklarının tanıdıkları olacak."

Benim hiç tanıdığım yok. Anne Baba işçi emeklisi, kendi yağımızda kavruluyoruz. Ben şu anda ikinci işimdeyim. Üstelik ilk işimden memnun değildim, ikinciyi bulup istifa ettim. Bütün işlerimi kendim buldum. Kimseye müdana etmedim. Sadece referanslarım kuvvetliydi.

Bu referansları sağlamak için de yıllarca sivil toplumda yer aldım. Lise öğrencisi iken ufak ufak başlamıştım. Taki üniversiteden mezun olup şehrime geldim, o gün bu gündür sürekli stk gönüllüsü olarak aktif çalışıyorum.

Çok sonradan öğrendim ki girdiğim iki işimde de hiç beklemediğim insanlar benden habersiz benim adıma telefonla görüşüp olumlu referanslarını iletmişler.

STK'lar da çevrenizi genişletin, gönüllü olun, gönüllü çalışın.
Manevi sağlığınıza katkı sağlamasının yanı sıra daha kaliteli bir hayat sürmenizi sağlar...

en sakini mi bilmem de ben cevahir ordaki starbucksin ust katini seviyorum cok kalabalik olmuyor.

rentts +1

ancak bugun cevahir'de mahser kalabaligi var. cumartesileri oradan kacinmak gerektigine inaniyorum.
baska yer onerisi olan?
tesekkurler.

Atla vapura kadikoy bahariye starbucksa git. Bogadaki degil ama. Bahariye caddesinden cikarken solda kaliyor.

Vapura bin bahariye starbucksa gel (yeni acilan boganin caprazindakini kastetmiyorum; orasi kalabalik olur.. opera binasina yakin olani diyorum)

eheh nerdeyse ayni seyi yazmisiz halitkinle.

mayadrom starbucks

Elmadağ

yıldızposta daki

@machine head

bir an aynı mesajı iki defa gönderdim sandım :)

elmadag +1

bakırköy capacity d & r'ın içindeki sürekli sakin gibi.

madem beşiktaş'tan tek otobüs; ortaköy'deki starbucks genelde çook ama çok sakin oluyor. ama sahildeki değil de, direkt olarak burger king'in yanında olanı kasdediyorum.
harita: goo.gl

şu derken?? model yok ...

linki unutmuşum kusura bakmayın ekledim, teşekkürler.

çok yakışır sana bu saç modeli.

edit: link gelmiş. bu modeller eskimedi mi hala lan?

saç modeli kişiden kişiye değişir bence.

güzel

yüz şekline bağlı biraz, herkese yakışmaz, yakışmadı mı da apaçi bir görünüm elde edebilirsin :/

hic sekle girmeyen, yumusak ve dumduz saclariniz varsa spreysiz buna benzer bir gorunum elde etmeniz zor. yika cik saci olmaz, fonlemek, spreylemek gerekir.

biraz kati, sert sacsa daha kolay olur gibime geliyor. bir de, demode ya da degil, kisi kendine yakistiriyorsa saclar gayet de guzel oluyor.

@evreka evet aynen yani özellikle yağsızken kapalı mekanlarda bile kafamı azıcık eğiyim ağzıma burnuma kaçıyor artık kestirmek istiyorum o yüzden ama benim de korkum o, bu resimlerde hep doğal gibi görünse de bir sürü işlem olabiliyor ya benimki olmazsa...

şanzelize kafe ceo'su

çok apaçi bir model. lütfen yaptırmayın. apaçi nüfusunu arttırmayın.

bizde de aynı durum, ben de hocaya sordum; "yoklamalar bende, takip ediyorum" dedi.

yoklama alan hocalar ustunkoru de olsa mutlaka bakiyorlar kim gelmis kim gelmemis diye.

hem bir de taniyorlar yuzleri, en ilgisiz hocalar dahi. bence riske atma. yoklama almakla ugrasan biri neden bakmasin bilahare?

bizde hep son hafta toptan girerlerdi.

hic sanmiyorum. ben kadikoy-taksim dolmuslarinda korkudan salavat getiriyorum her seferinde. o kadar hizli gidiyor ki acik trafikte otobusler, ucar olursun yani.

onu ben de epey düşünüm, telleri koparmak epey zor. yani direkleri kırabilirsin ama o yatay teller arabayı tutar muhtemelen.

hadi orayı geçtin, 2 metrelik bir boşluktan sonra parmaklıklar var. onları da kırmak lazım. kaza anında ben ihtimal vermiyorum ama en sol şeritte çok hızlıyken çok iyi yol tutan bir otomobille yardır yardır girersen ihtimal veririm. ya da kamyon falan belki eylemsizlikten.

muhtemelen engellemez ama yol kenarindaki celik bariyerlerin disinda bir de en dista demir parmakliklar var belki onlar tutar.

ama koprude tum araclar duz bir sekilde ilerledigi ve hep ayni yonde ilerledigi icin bu tarz kaza hali cok zor olabilir. en fazla araca arkadan carparsin

hızlı bi makas esnasında takla atılırsa pek koruyacağını düşünmüyorum ama bi sorayım dedim :)

yol ve köprünün kenarı arasında 3 metreye yakın bir mesafe var, çelik tellerden 3 metre sekip denize düşebilir misin?
Bence çelik teller+ köprünün korkulukları bir otomobili tutma konusunda yeterlidir.

soruna cevap degil ama oneri: parfumlerini buzdolabina sakla. o kadar cok parfumu bitirmek sorun olur senin icin. sicakta bozuluyorlar.

@evreke: sagol tavsiye icin

good reader biraz pahalı; ama parasını sonuna kadar hakediyor

office2plus

ben pdf'i safaride acip "open in iBooks" diyorum. iBooks'a kaydediyor, oyle okuyorum sonradan da.

Google Drive'da dosyalari kota harcamadan offline goruntuluyebilirsiniz.

Android icin: support.google.com
iOS icin: support.google.com

dropbox'da da yildizlayinca indiriyor ve oradan okumus oluyorsunuz. google drive'da da vardir aynisi eminim.

iBooks +1

metal mi plastik mi diye soruyorsunuz diye düşünüyorum. Sıcak çorbaya falan soktuğum için ben metal kullanıyorum, memnunum.

edit: el blenderinden bahsettim elbette. Diğer blenderler için çelik ve metal farkını bilemiyorum.

www.willitblend.com

celik uclar plastikten her zaman daha iyidir.

iki ornek blender goster soruyu anlamiyoruz. metal de celik, titanyum varsa titanyum olsun

çelik bir metal alaşımıdır zaten. plastik blenderlar da hiç kullanışlı değil.