Köpek eğitmeni ol o zaman. 5-6 bin dolar at kenara. Buluruz seni eğitecek bir eğitmen. Özellikle taşınmazlarla aran iyiyse pekala istediğin şeyi olabilirsin hocam, bu ülkede taşınmazın varsa gönül rahatlığıyla pezevenklik ve hatta torbacılık bile yapabilirsin, en azından kimseye bağlı olmazsın yatıp çıktığında gelecek evin çok boka battığında ülkeyi terketmek içine nakite çevirebileceğin bi taşınmazın olmuş olur :)

Neyse köpek eğitmenliği konusunda ciddiyim, istersen yardımcı olurum.

@chiper hacım 5 - bin dolaresciğim olsa zaten bir şekil köpek eğitmenliği eğitimi verecek bir yere ya da ses teknisyenliği sertifika eğitimlerine falan katılırım da yok işte :D taşınmaz da anasını satayım ankarada bir yer var babadan kalan 30 senedir imar çıkmasını bekliyoruz araziye :D iki ucu poklu değnek

O zaman devam et, mimarlıktan başka bir iş yapman da ancak kendini geliştirebilmenle başka zanaata dayalı bir meslek edinmeye çalışmanla ancak uzun zamanla mümkün olur. Onun da kendimce örneğini mesaj atarım sana.

@chiper s...tın ağzıma hacı :))) at tez zamanda bekliyorum.

Ben 28 yas civarinda kariyer degistirme karari aldim. Hem de yasima gore kariyerimin belki de olabilecek en tepe noktasindayken ve doktora ogrencisiyken yaptim bunu.
2 sene sefalet cektim. Once kendi birikimimi yedim; sonra ailemden biraz destek aldim, gittim sagda solda en vasifsiz elemanin bile burun kiviracagi ucretle calistim. Velhasil sonunda muradima erdim.
Kendi isimi yapiyorum sayilir ama esasinda bir kolelik biciminden baska bir kolelik kulvarina gectim. Aslinda cok da birsey degismedi. is hayati hep ayni; analitik zekan varsa teknik eleman olarak kalmani istiyorlar.
Ama soyle de birsey var. Daha once kariyerimin zirvesi dedigim noktada aldigim paranin 7 katini kazaniyorum; 10 katini kazanmamak icin hicbir engel yok onumde ama yasin da getirmis oldugu bir bikkinlik var artik.
Netice itibariyle soyle diyeyim: biraz risk alirim, bir sure ac kalmayi goze alirim diyorsan degistir kariyerini. Zorlu bir surec ama sonu mutlu bitiyor.

@görmemisin oglu neiş yapıyordun hangi işe geçtin sormamda sakınca yoksa?

@want2die valla en büyük sorun da o hacım. ama merak ettiğim başka iş yapacam derken özellikle yapmak istediğin meslek var mıydı? böyle içinde ukte kalan? yoksa şu da olsa iyi olur gibisinden başvurularda mı bulundun?

nötr yaklaşıyorum genelde. onlar kısa sürede sevdirecek veya sevdirmeyecek hareketler yapıyor zaten.

Sevmem hic olmasaydik ne hayvanlara ne bitkilere ne de kendimize bu kadar zarar vermezdik.

genelde sevmem. negatif önyargıyla yaklaşırım. çocuk falan da sevmem.

insanları sevmem, mukadderatı kötüdür ama yine de birey bazında kurtarılabilir olarak görüyorum.

köpek gibi düşünüyorum, toplu halde vahşet saçabiliyorlar ama yalnızken muntazamlar.

İyi insanlar var ve iyi ki varlar. Kötü, ciğeri beş para etmeyen insanlardan fazlalar bence. İyi insanları seviyorum.

Hayal kirikligina ugramaktan korktugum icin insanlari sevmeye korkuyorum.

Hayir; insanlarla iletisimim minimumda. Bazen gunlerce tek kelime etmedigim oluyor.. Hayatimi bu sekilde idame ettirebilmek icin epey ugrastim ama degdi..Bebek ve cocuk da sevmem +1

Sevemiyorum. Keşke sevseydim.

Ben insan severim. Genel olarak severim insanlari. Les olanlari sevmiyorum tabii.

Bebek ve cocuk da ozellikle severim. Cok tatli kucuk bir cocuk gorunce minciklayasim gelir genelde.
Cocuk sevmeyen insanlari sevmem iste bak. Neden sevmiyorsun, kimse cocuk sevmek zorunda degil diyebilirsin ama ben de bilmiyorum, nedense cocuk sevmeyenleri sevmiyorum. COcuk sevmeyen insanlar guvenilmez insanlarmis gibi geliyor bana.

mesafeliyimdir insanlara karşı, ama sevmem de diyemiyorum.

Ben sevmiyorum sevmem de. Onlar hayvanlara zulmedenler.

herkesi sevmek zorunda olmadığımı biliyorum, herkesi sevmiyorum ama insanların bir kısmını seviyorum. bebek ve küçük çocuk sevmeyenlereyse kesinlikle anlam veremiyorum. bebe yahu o, dünyanın belki de en saf şeyi, nesi sevilmez, nasıl sevilmez aklım almıyor. gerçekten iyi gözle bakamıyorum bu tür insanlara.

bebek, çocuk, genç, yaşlı ayırt etmeksizin kimseyi sevmem. hatta çocukları biraz daha fazla sevmem. çok ayrı bir dünyaları var. çok bencil ve acımasızlar genel olarak. yaşı biraz ilerlemiş insanlar (eğer kendini yetiştirebilmiş, birikimli biri ise) biraz daha katlanılır oluyor benim için.

aynı şekilde hayvanları da sevmem.

müziği ve doğayı çok severim ama bak.

sözüm meclisten dışarı ama FAK İNSANLAR KEDİ KÖPEK FALAN AKAR tipi insanları biraz fazla ergence buluyorum. ben de her önüme gelene papatya veren, herkesi sarılıp seven biri değilim ama insan ırkından böyle komple nefret etmek falan bana sağlıksız geliyor. sağlıksızdan ziyade, bunu yapanların kendini farklı göstermek istediğini düşünüyorum biraz. hayvan sevmek için insandan nefret etmek zorunda değilsiniz. "insanı sevmek" demek gidip tecavüzcüsünü, hırsızını, yolsuz politikacısını sevmek demek değil illaki. hepimiz insanız neticede, hiç değilse kendinizi sevdiğiniz için biraz tolerans gösterin yahu

hayvanseverleri sevmiyorum, zaten onlar da hayvan-sever'ler.

içimden insan sevgisi taşmıyor ne yalan söyleyeyim. bebek-çocuk, kafam kaldırmıyor zaten başta...

Sabah akşam beraber köpeklerimizi gezdirdiğimiz bazı insanlar dışında kendi aileme bile tahammülüm yok. İşimden de ayrıldım, gün içinde kimseyle muhattap olmuyorum. Kafeye mi gideceğim? Tek gidiyorum mk, garsona nezaketen 2 eyvallah bitti iş. Minibüse bile binmiyorum, bu ara hiç tahammülüm yok yanıma bir metreden fazla birilerinin yaklaşmasına. Bu ara sinirliyim ama en azından günde bikaç sefer huzurlu olduğumu çok net hissedip anlayabiliyorum.

Bebek ve çocuk hariç münferit olarak sevmediğim insanlar var. Birini sevmiyorsam özel, kişisel bir nedeni vardır. Ötesinde severim.

canlı türü olarak insanları sevmiyorum ama sevdiğim bazı insanlar var.

valla yaş ilerledikçe daha gözlemci ve mesafeli olmaya başladım. en nihayetinde insan da olsa insan insandır (!) lakin ben uzak duruyorum artık, yalnız kalmak daha güzel sanki, aşın ağrımıyor onun bunun derdiyle.

Tüm insanlığı yok edecek bir gücüm olsa anında kullanırım.

Insanina gore.
Akilli, kibar, iyi ve saygili insanlari cok severim.
Ama ufku kapanmis, aptal, kotu ce ot gibi yasayan insanlara asla tahammulum yok.

kendiliğinden mahcup insan severim, iblis insan sevmem. genele vurduğumuz zaman %15 - %85 dengesinde oluyor bu, o yüzden bugünkü anketimi sevmem diye cevaplıyorum.

bazılarını çok severim, çok ayırmam
ama şu tek işi eleştirmek, burnu havada, her şeyden memnuniyetsiz insanlar var ya, heh onlar bana uzak ben onlardan uzak...

insanları severim, yeni insanlarla tanışmak ve onlarla sohbet etmek hoşuma gidiyor. Aralarında sevdiğim özelliklere sahip olanlar varsa ise muhabbetimi geliştirip daha da ileriye götürmek için çaba harcıyorum ki sohbetlerimiz ve arkadaşlığımız daim olsun. Buradan da tanıdığım böyle insanlar var, günlük yaşamımda ise pek çok.

Çok seviyorum, kendini sevdirmekle ilgili derdi olanlara biraz dikkatli yaklaşıyorum ilk başta o kadar.

İnsanları çok severim. Genellikle herkese pozitif yaklaşırım.

genelde sevmem.

İş görüşmesine kotla gidenden hayır gelmez.
Takım her zaman artı puandır.
Kravat yoksa bile en azından smart casual giyin.

kot pantolon bence şorttan daha kötü.

ama çok kasıntı da giyinmeyin. düzgün bi pantolon, + polo yaka tshirt süper


ayrıca tasarım departmanına gelecek biri KISA KOLLU GÖMLEK gibi bir facia giyse, görüşmeyi yapmadan sonlandırırım. (neticede tasarım zevkli adam işidir, ve kısa kollu gömlek bir TASARIM FACİASIDIR)

Keten pantolon + gömlek ikilisi her ortama uydurulabilecek bir şey. Hele ki şu sıcaklarda en orta yol bu gibi.

- maaş beklentiniz ne?
* siz hiç ikea'ya gittiniz mi?
- tabi lan, burda çalışıyorum.
* peki hiç beymen home'a gittiniz mi?
- evet
* ikea'da mobilyaların üstünde fiyat etiketleri var. ama beymen home'da yok değil mi?
- evet
* işte ben ikea'yım. beni alın. al beni.

@tosiba güldürdün valla :D

@skooma katılıyorum keten pantul ve gömlek sanırım en mantıklısı

@tchuck pantolon + polo ya evet kısa gömlek muhabbetine hayır. tasarımdan bu kadar anlıyorsanız rica ederim levis, mavi gibi markaaların moda tasarımcılarıyla paylaşın bu fikrinizi. son bir kaç yılda ortaya çıkmış son derece saçma ve şekilci bir olay şu kısa kollu gömleğe giydirme modası. neticede kısa kollu gömlek var kısa kollu gömlek var. ek olarak eğer ege veya akdeniz bölgesinde yaşıyor olsaydınız -klimalı işyeinden çıkıp klimalı arabasına binerek klimalı avmlere takılmaya giden, gece klimalı yatak odasında uyuyan biri değilseniz- sade tişörtün bile insanı çıldırttığı bir havada dirseklere kadar kıvrılarak giyilen gömleğin insanı nasıl cinnete sürüklediğini bilirdiniz.

@cakabo kot pantolona kurban ol sen.

mevcut kanallar iyi durumda olabilir ama görmediği bir kanal kalmış olabilir mi acaba ? kanal tedavinizi endodontist mi yaptı ?

hayır normal diş hekimiydi.

hemen bir endodontiste gorunun, kanal tedavisi uzmani onlar oluyor.

teşekkür ederim oscar

biz ne yaşıyoruz böyle ya sendromundasınız.

pbs.twimg.com

yoo sapık değilsiniz.

eğlenceli bişey yaşıyosunuz bence. yalnız house mdnin dediği gibi çıkmasın sonra.

bi buluşup çay filan içseydiniz.oradaki erkek garson vs bayan ile fantaziler yapardınız akşamada :) hem kişi dayı mı taş ,bebek mi görmüş olurdun :)

zaten görüştüysen dikkate alma.

cinsel bir çekim var diyelim. sapıklık falan çok göreceli şeyler. eğer taraflardan birinin isteği ve rızası dışında gerçekleşen bir durum varsa o sapıklıktır. yok ama iki kişi de durumdan memnunsa ve bundan haz alıyorsa kimseyi alakadar etmez. isterseniz bdsm ye yelken açık isterseniz swinger olun isterseniz erotik muhabbet yapın. eğer tanışmıyorsanız bir tanışın, ilk buluşma çok kısır geçebilir utangaçlık vs den. o yüzden alkollü bir ortam da buluşun kullanıyorsanız. yok zaten tanışıyorsanız ikinizde birbirinizle sevişmek istiyorsunuz ama farkında değilsiniz demektir. beklediğiniz kabahat.

not: korunmayı ihmal etmeyin :)

sapık değilsiniz ama tam olarak bilemeyiz de

sapıklık değil. güzel bir şey tadını çıkarmaya bak.

Aynı durum bende de var. Urkutmuyorum şimdilik.

3 ay gibi bir süre var sanırım. ondan sonra gelir testi yapılması lazım diye biliyorum.

turkiye.gov.tr den mi yaptınız sorgulamayı. hayır ben de kol gibi 2800 tl gözüküyor da hala...

90 günden sonra çıkar. Bendede gözükmüyordu sonradan çıkardılar. Hemde 2012 borcunu.

aralıktan bu yana 130 günden fazla oldu. çıkmadı hala?

hem e-devletten hem de sgk gov tr'den yaptım sorgulamayı.

ben geçen temmuzda işte ayrıldım martta 1500 küsür lira bir anda borç çıkıverdi. bence kol gibi girecek dayı.

vertigo diye geçen baş dönmesi olayını uykuda yaşamış olabilir misiniz?

bilmiyorum ki ilk defa başıma böyle bir şey geldi bir araştırayım teşekkürler

bazen bana da oluyor. sanki deprem oluyormuş da sarsılmışım hissiyle uyanıyorum. ama ben artık alıştım, eskisi kadar korkmuyorum, direk uykuya dalıveriyorum yine. bu arada bendeki genel olarak çok derin uykudayken değilde uykununbiraz daha hafif seyrettiği anlarda oluyor.

umursamazlıktan sebebini araştırmadım hiç.

ben de yattıktan 40-50 dakika sonra oldu sanırım 1:30 da falan yattım o hisle uyandığımda davulcu geçiyordu daha yeni dalmıştım uykuya herhalde

Bende cok fazla oluyor bu. Hatta annemlere falan da cok söylemişimdir. Deprem mi oldu diye uyanirim.

Kendi tespitime göre birkac kez küçük depremleri hissettigim ve bu küçük depremlerde uyandigim icin huy oldu bu bende. Deprem hissi veren sey ise kalp atışlarım nabzım vs... Sana ne kadar mantikli gelir bilemen ama gercekten böyle. Mesela artik deprem diye uyandığımda bilincim yerine gelene kadar bekliyorum. Kalp atislarim mi yoksa deprem mi ayirt etmeye çalışıyorum. Kalp atislarimsa 30 saniye sonra uyumus oluyorum.

arada bana da oluyor da yasadigim yere en yakin ve en buyuk deprem 1973'te 300 kusur km uzaklikta meydana geldigi icin uyaninca korkmuyorum hic. uykuya dalarkenki sicramanin bir degisigi diye dusunuyorum ben.

Bana çık sık oluyor , iç sarsılması mı, vücut sarsılması mı , sarsıldığımı hissetme mi öyle bişey . Bakmadım ne dert olduğuna.
Benim derdim bana yeter , bir dertte sen katma bülbül

bende de oluyor, yalnız değilmişim. çok sıkd eğil ama hatırladığım 5 6 defa.

bi kaç gün önce oldu en son. uyanır uyanmaz depremlere baktım. yoktu bişey.

neden olur bilmiyorum.

bana da cok sık olur, kalp carpıntısıyla alakalı sanırım

arada sırada oluyor o hissiyat.

ben geçen sabah yaşadım ama o gerçek depremdi:)

oluyor. özellikle yorgun olduğum zamanlarda.

Yaşım 25. hiçbir işlem yaptırmadım ve silinmiş benimki 2 ay işlemiş 0 TL'nin üstüne.

kontrol etsene bi borcu.

benim yaşım 25 üstü

ya o değişiyor.
yapılan düzenlemeye bağlı.

umarım borç olur sadece :/

af ayağına ödemeyi bıraktım, bizi kapsamadı.

Arkadaşlar bilginiz olsun, turkiye.gov.tr'den tamamen sıfırlanmış görünüyor.

Edit: verilmeyen bir hizmetin parasını borç diye yazıp da sonra silmek eşeğini kaybettirip sonra buldurmaktır bence de.

@la rana sıfırlanma muhabbeti sadece 25 yaş altı için geçerli oluyor.

düşülme ihtimali çok yüksek. o yüzden internet şubesine girip yada şubeye gidip yeni bir hesap açtırın, o hesabın bilgilerini verin ve eskisini kapatın derim

maaş hesaplarından hesap işletim ücreti alınmıyor bildiğim kadarıyla. çalışacağınız şirket kurumsal şubesine bildirsin şu şu nolu hesap maaş hesabı olarak tanımlanacaktır diye. sonrasında hesap işletim ücreti ödemezsiniz.

içinde para olmayan kartlardan da hesap işletim ücreti alacaklardı diye bi şeyt çıkmıştı. hepsini kapatmıştım ben. bilhassa garantiden korkuyorum.

bi hesabı kontrol edin derim ben.
eğer içinde sıfır,sıfır varsa internetten kapatabiliyosunuz. olmadı telefonda.

ben olsam yeni temiz bir hesap açardım.

O hesap sonradan mAaş hesabı olarak kurum tarafından değiştirilemez.
Kapatın
Sonra sıfırdan açın
edit: bir arkadaş bilgi yanlış değişitirilebilir dedi.

Git bankaya şunu kapatcam de, kapattır. Sonra yeni bir maaş hesabı açtır işte.

1 yıl boyunca 0 TL ile tuttuğum hesaptan aidat çekemediler. maaş hesabım falan değildi. gittim, kartı kapattırıcam dedim. şıp diye kaldırdılar. 4 ay sonra gittim, maaş yatacak, hesap açıcam dedim. aynı hesabı geri açtılar, ücret kesilmedi. hesabı kapattır, ertesi gün git, geri açtır. bıdıbıdı ederlerse, bu banka dediler dersin. adamın asabını bozmasınlar.

sağolun dostlar

Kafana göre bir şey yaz. Sonra canlı yardımları vs varsa ulaş söyle şu kodlu gönderi de adres bilgisini şöyle verdim ama aslında öyle bir sayı yok. Biz kullanmıyoruz öyle şeyler de. Bu kadar. Hatta demesen bile olur çünkü paket trye geldikten sonra yine Türk bi firmaya verilecek. Türk kurye diyecek ki bu numara ne ya, neyse bildiğim yere götüreyim ben.

street number evin numarasıdır. caddenin değil. iki satır varsa yüzde 90 odur.

Atiyorum: 70.sokak
No:55

Street number in apartman numarasi oldugunu dusunuyorum ben de. yurtdisind apartman adi diye bisey yok cunku bizdeki gibi :D

biz kullanıyoruz gayet.
no:8/7, no: 8 daire:7 vs şeklinde verdiğimiz no işte street number.

tamam o zaman her ihtimale karşılık şöyle yazacağım: atıyorum adres 8888 sok no 44 d: 2 ise adrese bunu olduğu gibi yazıp street no ya da 44 şeklinde... budur yani de mi gençler?

dediğiniz gibi yapıp street number a aparman no sunu yazdım. eğer bir sorun çıkarda siparişim yalan olursa hepinizin ip adresi elimde... ip adresinizden evinizi bulup sabah işe okula giderken geçtiğiniz yollara muz kabuğu atacağım haberiniz olsun :)

www.youtube.com :D

cotton eye joe. :)

eyvallah gençler :D

yatak carsafini degistirmeyi dene. yakin zamanda degistirdiysen yeni carsaf alerji yapiyor da olabilir.

duş jeli kullanıyorsan duş jelini, sıvı sabun kullanıyorsan yine sıvı sabununu değiştir farklı bir marka dene. ayrıca banyo lifini de değiştirmeyi dene mutlaka.

Karaciger enZimlerine de bakmak lazim
Cok sicak suyla dus alma

Çamaşır deterjanı da olabilir sorun. Yemek konusunda baharat olabilir sorun.

esnaflarla ilgili çalışma çok geniş kalıyor. biraz daha daraltabilirseniz daha sağlıklı olur.
logo - kurumsal kimlik olarak düşünüyorsanız 4 renk çok fazla diye düşünüyorum. tabi bir çalışma yapıldıysa onlara da bakmak lazım, tasarımın hatlarına göre mavi ve tonları düşündüğünüz kadar ciddi kalmayabilir.

onun dışında google'da renklerin uyandırdığı hisler ve anlamları üzerine bir arama yaparsanız sizi yönlendirebilir.

ben renk konusunda tıkandığım zaman hali hazırda çalışılmış işlere bir göz atıyorum, nasıl renk seçimleri yaptıklarına bakıyorum. onun için behance.net ya da niice.co gibi sitelere çalıştığınız işin anahtar kelimelerini aratıp bir göz gezdirebilirsiniz.

Cok tesekkur ederim. Acikcasi renkler hakkinda tam bir odunum diyebilirim. O yuzden 4 tane olmasi gerektigi gibi bi israrim yok. Ben de mavi tonlarini dusundum ama bikac kisiden soguk kalir cevabini aldim.

Bir de bizim ulkenin esnafi oldugundan yabanci kaynaklari arastirmak istemedim pek.

Mesela Mavi'nin yanina 2. renk olarak ne secerdiniz siz ? Turuncu cok mu cocuksu kalir ?

paletton.com

BOyle de bir site var. Vaktiniz varsa bi palet atarsaniz cok sevinirim simdiden tesekkurler

çalışmanın ne olduğunu ve hedef kitlesini bilemediğim için çok farazi olur renk önermem.
ama mav-turuncu da zıt renk olduğundan daha çok dikkat çeker sadece. mesela FedEx logosu da turuncu mavidir ancak hatları serttir çocuksu bir hava vermez.

şu benim renk paletim: i.hizliresim.com internette orda burda gezerken aa ne güzel renk diyip biriktirdiğim renkler :D güzel bişey görürsen kullanırsın belki diye atıyorum

edit: linki güncelledim

Link calismiyor ama :(

arkadaşım, öncelikle okulundan mezunum onu belirteyim, renklerin anlamları diye basit bir google aramasında da bir çok bilgiye ulaşabilirsin.

ama sana yardımı dokunacaksa eğer illustrator kullanıyorsan, önce renk paletleri indir, bedava. sonsuz sayıda adobe kuler gibi yerlerde renk paletleri mevcut.

sonra yaptığın logo en fazla 3 renkten oluşsun sonra re-color seçeneği var illustrator'de. benim en sevdiğim özelliği. bu indirdiğin renk paletleriyle logoyu farlı renklerle görürsün.

sayısız fikir sunar sana gözüne kestirdiğini kullanırsın. hatta birden fazla gözüne ilişen varsa, müşteriye sunarsın onlar seçer. bu kısa yolu.

uzun yolu üniversitede gerçekleşiyor,sana 2 yıl boyunca bilgsayarsız ortamda boyalarla renkleri kullanmayı guaj boyalarla anlatmıyorlar ama sen öğreniyorsun yaklaşık 60-70 projeyi tamamladıktan sonra.

@Yourvenom tesekkur ederim bilgilendirme icin.

arkadaşım çok genel bir kural, mavi - turuncu, kırmızı - yeşil, mor - sarı bunlar komplamanter/karşıt/zıt renklerdir. bunların yarattığı etki siyah ve beyaz ınkine benzer. esnaflarla ilgili yapılan çalışma ne? logo mu? iç mekan tasarımı mı? her halükarda 4 renk fazla. ek olarak esnafın hangi işle uğraştığı da önemli. misal balık satan bir yer yada deniz lokantası için mavi iyidir ama kebapçıda mavi pek hoş durmaz gibi sanki, daha kırmızıya yakın renklere meyledilebilir. sanıyorum ki daha çok logo gibi grafik çalışmalar için soruyorsun. uzmanlık alanım değil ama yukarı da verdiğim zıt renklerden birini baskın diğerini de dengeleyici olarak ikinci planda tutarak hemen hemen bütün iş dallarına yönelik logo vs çalışmalarında kullanabilirsin. ek olarak bunların açık koyu, kirli tonlarını da katarak zibilyon tane şey çıkartabilirsin.

aşağıdaki video bir buçuk dakikada bütün terimlerden bahsediyor. izlemeni tavsiye ederim:

www.facebook.com

www.dropbox.com

senle konuştuğumuz sıralar yeni logomu yaptım, eleştiri kabul ederim.

@dante

senden de

tasarımcıyım
yeşil sarı siyah ve bazen gri kullanıyorum artık benim için standart haline geldi bu renkler..
he benim işim tamamen makinalar üstüne kurulu ama yinede söyleyeyim dedim :D

tamamen kafadan uyduruyorum desene.

Evin müteahhitine dava açılsın. Demirden çalmış muhtemelen. Müteahhit yıkıp baştan yapacak o döşemeyi. Tek tek döşemenin başlangıç noktasına epoksi ile 8'lik nervürlü çelik tutturacak matkapla delip. sonra tekrardan beton dökülecek 10-12 cm... Alt kattan gözükecek kadar çöktüyse bu saatten sonra düzgün hale getirmek zor. Binanın diğer katlarındaki döşemeler ve kirişler de çok sağlam değildir muhtemelen. Beton röntgen tarzı cihazlarla kontrol ettirmekte fayda var.

@benim adim kerim hepinizi severim; dava açma sanırım olamıyor. yapı 20 yılı geçkin 23- 24 yaşında. sanırım bu gibi durumlarda bir süre sınırı var 20 yıl gibi. bilemiyorum soruşturmak gerek.

@zoghurt evet bu benim de aklıma geldi ama çelik konstruksiyon sanırım yapının kaldırabileceğinden fazla bir yük bindirir.

bu arada yapıda görünür olarak bir sorun olmasa da dikkat edildiğinde kolon ve kirişlerde ufak esnemeler, yamulamlar -ama çok bariz değil- bir şey çakılmak istendiğinde betonun ufalanması-bu da ilginç zira kimi yerlerde iyice taşlaşmış haldeyken kimi yerlede ufalanıyor beton-, sıvasız yerlerde tuğlaların parçalanmış olması gibi bir yığın olumsuz detay görülebiliyor.

eksisozluk.com

Taşkışla'da toplanan kitleyi biliyor musun?

verimliliği, fiyatı artırarak artırıyorlar.

dogaltarim.org (site caponca)

@Traveller masanobu fukuoka yı biliyorum. hatta ondan bu işin tekniğini öğrenmiş bir yunan elemanda var, türkiyeye de gelmiş. ama işte böyle anlatılan yazılan şeylerden ziyade bizzat yaşayıp görmüş yada bu işi meslek edinmiş -ziraat mühendisleri- kişilerin yorumlarını merak ediyorum.

taşkışladaki grupla ilgili bir bilgim yok hocam açıklar mısın zahmet olmazsa?

@kaledekiyalnizlik malesef caponca bilmiyorum :))

Olay tohumda bitiyor haci dogal tohum kalmadi ortalikta.

kesinlikle mümkün. üretiminizden doğanın (böcekler, kuşlar, funguslar, patojenler vb) alacağı payı %50 düşünür ve kabul ederseniz, fazla bir çabaya gerek de olmayabilir. ancak bu iş ile (organik tarım) hayatımı yürütecem, satış da yapacağım derseniz entegre mücadele gerekli.

organik tarımda (doğal tarımla eş anlamlı kullanılır bir çok yerde) kimyasal kullanımına çok kısıtlı izin olduğundan, önleme ve engellemeye yönelik bi disiplin aslında. ekim dikimden aylar önce yapılması gerekenler var (yabancı ot temizliği, solarizasyon), toprak iyileştiriciler (yanmış hayvan gübresi, leonardit, kan unu, kemik tozu vb) var, kültürel önlemler var (mantari hastalıklar olmasın diye sıra aralarını geniş tutarak ve hakim rüzgara doğru kurarak havalandırmayı artırmak vb.), dayanıklı çeşit seçimi var, fiziksel (yapışkan tuzaklar, bahçe çevresinde repellent bitki kullanımları), biyolojik ajanları (predatör - avcı böcekler, bakteri preparatları) kullanmak var, izin verieln bitkisel kökenli pestisitleri veya ev yapımı solüsyonları kullanmak var (biber, sarımsak tozu, arap sabunu karışımları).

ancak tüm bunlara rağmen, çevrede (makro anlamda çevrede) kullanılmakta olan pestisitlerin kalıntıları rüzgarla havaya, toprak suyuyla derelere karıştığından, tüm ekosisteme bir şekilde dağılmakta ne yazık ki. yani, kendi bahçenizde de olsanız dalından kopardığınız gibi yememek en iyisi olur, O.T. ürünü de olsa ortalama %13lük bir bulaşıklık söz konusu Türkiye'de, okuduğum bir makaleye göre. iyi başlayıp kötü bitirdik gibi oldu ama ümidi kaybetmeyin, bunların hepsinin kitabı kaynağı yöntemi var. bizde pek yaygın olmasa da (aslında düşündüğümüzden yaygın ama ihracata gidiyor üretimin çoğu. bkz nimeks) insanlar bu konularda onlarca yıldır kafa yoruyorlar ve binlerce hektarlık alanlarda başarıyla uyguluyorlar bu yöntemleri. okyanusya ülkeleri hayli ileride bu konuda.

bunlar çok ağır diyen üreticiler için de iyi tarım uygulamaları var (Good Agriculture Practices). hepsiyle ilgili döküman bulmanız mümkün.

bir iki link atarak bitireyim

samsun.tarim.gov.tr

(bunlar o.t. için değil ama domates elma hıyar yapıcam arka bahçemde derseniz işinizi fazlasıyla görür)

www.tarim.gov.tr

www.tarim.gov.tr

www.tarim.gov.tr

@kaichi sen yetkili bir abiye benziyorsun :))) bu konuda önerebileceğin yayınlar, kitaplar var mı acaba? ekin sapı devrimi dışında :) güzel başlayıp karamsar bitirdin evet ama daha kötüsü şu sisteme olabildiğince az dahil olmak için bile paraya ihtiyacımızın olması. bir ağız tadıyla zen imi tao mu şeyettirmediler yav :)

düzeltmelere doyamadım, bir iki link de ekledim yukarıya :) o.t'den önce google'da ".... hastalık ve zararlıları" diye girişin, oralarda tarım bakanlığı'nın güzel pdf'leri var. o.t. işini sonra da toparlarsınız, zararlı kimyasal temasını çıkarınca bunlar işe yarar.

Ziraat okumadım ama tarımda çalıştım. Organik tarım özellikle sebzelerde zor bir konu. Meyvecilikte bu kadar zor olmayabilir. Ürünler organik değil diye kızıyoruz ama ilaçlama yapılmazsa ürünler çok kolay bozuluyor, hastalık geliyor. Çiftçiler rekolteyi yükseltmek için yapmazlar her ilacı. İlaçlar zaten oldukça pahalı, hastalık gelmemesi için yapmak gerekir.

Organik tarım işine gireceksiniz öncesinde normal, ilaçlı tarımı görmenizi tavsiye ederim. Kolay bir iş değil.

@1lisan1insan bahsini ettiğim organik tarım değil hocam. doğal tarım olarak geçiyor, daha farklı bir tarım yöntemi. sözlükte doğal tarım ve masanobu fukuoka başlıklarına bakmanı öneririm :)

öncelikle geçmiş olsun.
yakın zamanda benzer telaşları yaşadığım için bir sürü bilgi topladım.
öncelikle kapı çelik de olsa, ekstra kilit de taksanız her türlü açıyorlar. ben de bizzat çilingirden öğrendim.
iki çözüm var;
1. kale kilidin (teknik adını tam bilmiyorum) orijinal anahtar dışında herhangi bir şey yuvaya girdiğinde içerden (kilit yuvasından)kendini parçalayan mekanizmalı bir kapısı var. yani kilit yuvasındaki küçük küçük parçalar kendiliğinden dağılıveriyor. dolayısıyla anahtarı olmayan herhangi biri kapıyı asla açamıyor.
fiyatı biraz yüksek;ayrıca böyle bir durumda kilidi vs değiştirmeniz de gerekiyor sanırım ama tabiiki herşeye değer.

2. kapının arkasına "hipotenüs" yapacak şekilde bir kalas koymanız. uzun olmasına gerek yok. zeminle kapı arasına yarım metrelik biraz bir kalası yerleştirin. espri yapmıyorum. eğer kapının yakınında vestiyer, kolon gibi kalasın ucunu tam denk getirecek birşey varsa süper olur.yani uçları tam otumalı hiç boşluk kalmamalı. uygun ölçülerde kestirirsiniz zaten. basit momonet mantığı. kapıyı lazerle ya da testereyle kesmedikleri müddetçe dışarıdan asla açılamaz.

alarm tek çare. evime 3 kere hırsız girdi ve artık kameralar, lensler, laptop vs. nerede yerini biliyor sanırım ki en son sadece 20 dk evde olmadığımda gelip ne var ne yok götürmüştü. üst katta olmama rağmen parmaklık yapıldı tüm camlara ama onları bile kesmiş bu 20 dk içinde! şimdi ev telefonuna bağlı alarm var. evin içinde herhangi bir hareket olduğunda ya da pencere, kapı açıldığında beni ve isteğim 5 kişiyi daha arayarak haber veriyor. telefonla polisi yönlendirmek size kalmış. (her ay fatura ödemekten daha mantıklı) 2. gidriğinde kapının kilidi bozarak girmişti. kapıyı yeniledik. 17 noktadan kilitleniyor, 3 ayrı kilit var. kapı kapandığında sadece açılan kısım değil menteşe yönünde de sabitleyici dişler var ancak kapıyı yapanlar hiçbir hırsız için garantili kilit ve kapı olmadığını söylemişti.

ayrıca sürgüyü de böyle açıyorlar www.youtube.com

@acemi kapı çengeli bozulmuştu, bugün yeniden taktırdım. ama madarch ın paylaştığı video da zaten nasıl açtıklarını gösteriyor. www.youtube.com

belki çengel yerine sürgü biraz daha etkili olabilir.

@lorne malvo kapı zaten çelikti. kapının malzemesinin bir önemi yok açıkçası.

@jimjim dediğin kilidi araştıracağım. şimdilik kapının arkasına dediğine benzer bir destek yaptım ama ev annemin malum kendisinde anne titizliği var bu tip bir çözüme yanaşacağını sanmıyorum :) zaten benim asıl derdim de annem. ben evde yokken böyle bir şeyin olmasına engel olmak asıl amacım.

@Brk37 @madarch evet alarm ilk etapta gürültü ve caydırıcılık için en iyi seçenekler arasında. bayramdan sonra kapıyı komple yenilemeyi düşünüyoruz üzerine artık jimjim in ve senin bahsini ettiğin kilit çeşitlerini araştırarak bir şey uyduracağım.

yine de dostlar eğer kullanıp memnun kaldığınız kilit ve alarm markası varsa paylaşırsanız çok mutlu olurum. çünkü dandik alarmlar durduk yere evde kimse olmasa dahi çalarak sorun çıkartıyormuş. internetten araştırıyorum yine ama son kullanıcı yorumları ve deneyimleri benim için daha değerli.

ülkede resmen şans eseri yaşıyoruz umarım kimsenin başına gelmez böyle bir şey.

@acemi teşekkür ederim. bir de şuna benzer bir şey buldum larm vs ye ek olarak. bana mantıklı geldi ama bilmiyorum artık, iyice araştırmam lazım artılarını eksilerini.

www.youtube.com

Evet kesinlikle aksiyonun şantiyesi içinde yer alman lazım,
Şantiye de seni uşak a çevirmemeleri lazım (ekiplerin),
Az buçuk olayı önceden bilmem lazım, yani ne bileyim en azından betonarme projesindeki demir ve uygulamadaki demir i karşılaştırabilöen lazım, bir kere hızlı matematik hesabı yapabilmen lazım.
Sen önce megep in inşaat teknolojileri modüllerini indir oku.
Mantığı kavga, mesela,
Temel yalıtım uygulaması, ne şekilde yapılıyor.
Astar, mebran, fondolin,..
Ek yerleri, şalama , bindirme falan kavramlara aşina ol. Bide aç youtube videosunu izle uygulama örnekleri...
Sonra işin çakallığı ne olur onu öğren tecrübelerden...
Sen işin başında yalıtımı kontrol etme görevin varken, ordaki ekip işi astarsız yaparsa, ulen buraya neden Astar Yapmadınız, sökün burayı, şalamayı AZ tutmuşunuZ malzeme yapışmamış... ( ki şalama malzemeyi ısıtıp betona yapıştıran tüp tür, az girsin diye A ısıtıp basarlar, sonra mebran dökülür) eşek gibi tırsarlar. Adam olursun.
Malesef deve ye diken muhabbet i.. Sen ben iyi oluyum herkes iyi olsun dersen.. Olan sana olur.
Zaten süreci bir kere görsen Hermann süreç korkma yanı.
30 katlı bina da olsa temel den sonra her katta kalıp, demir, beton dökümü, vibrasyon, kalıp sökümü, hatalı beton dökümü sorunlarının çözümü, 30 KEZ tekrar edecek. Hakeza, duvar, tesisat ta oyle.
Sen modelleri indir.
Gerisi hallolur.

öncelikle kaba inşaat aslında isteğine uygun bir dal. fakat şantiyecilik aynı zamanda,

-kışın soğukta, buz gibi havada beton beklemen, yazın öğlen sıcağında sahada durman gereken
-sahanın yanında yine birçok metrajdı, hakedişti, ataşmanlar hazırlamaktı, çokça aktif olarak çalışılan
-verilirse 2 haftada 1 pazar tatili verilen (verilmeyedebilir)
-gecesi gündüzü belli olmayan sosyal hayatı sıfıra indiren
-enerjini çokça sömüren
-bir sürü adamla iletişim kurarak hatalarını engellemeye çalışman
-çokça dikkatli, öngörülü, hızlı çözüm üreten, pratik zekalı insan olmayı gerektiren
-işçilere emir vermeyi, bağırmayı, iş öğretmeyi ve iş dağılımı yaptırmayı bilmen gereken
-iş planlaması ve programlamasını bilmen gereken
bir iş dalı.

Ofiste çalışan inşaat mühendisiyim ben sektörden genel olarak hoşnutsuzum ya umarım o güven özveri tecrübeye sahip olur bu sektörden defolur giderim

@dunyatuhaf en kısa sürede indireceğim megep in dosyalarını. teşekkür ederim.

@filipis sanırım saydığın şeylerin bir kısmı her iş için geçerli. geri kalanı da deneyim kazanılıp kaşarlandıkça edinilebilinir sanırım. edinilemezse de ölüm yok ya sonuçta :)

anladığım kadarıyla ikinizde şantiye çalışanısınız. iş yaşamınızda peki denk geldiniz mi hiç benim durumumda içmimar olupta şantiyeci olan birine? yani açıkçası iş başvuruları için tereddütlerim var "senin alanın değil" deyip de geri çevirlirim diye. şu an için işin zorluğundan ziyade iş bulma konusunda yaşayacağım muhtemel sıkıntılar daha çok endişelendiriyoe beni :)

@take it away honey umarım en kısa sürede sana uygun bir alana yada mesleğe geçiş yaparsın dostum. insanın sevmediği yabancılaştığı bir mesleği yapması çok korkunç. yaşın gençse eğer ilgi duyudğun alanlara yönelmek belkide daha sancısız olur.

Ben eklemiyorum. Niyetin baskaysa ekle, o zaman ekledim.

eklememenin hiç bir getirisi olmuyor. ekle gitsin. gerginlik yaratma her iki taraf için de. eklemezsin, başka anlamlar çıkartırlar, bilemezsin. gerek yok.

ekle gitsin

Ekle.

sen ekledikten sonra da gerileceksin ki... bu sefer de konuşma başlatsam mı, yoksa onun muhabbet açmasını mı beklesem diye sorun edeceksin büyük ihtimalle. ekle gitsin, millet aynı işyerinde, okulda bırak konuşmayı, sadece yüzünü gördüğü insanları çatır çutur ekliyor, kasma hiç.

Hiç, gerilmek aklımın ucundan bile geçmiyor. Ekle gitsin.

ekle yahu ne olucak ben de eskiden o eklesin triplerindeydim.bi insanlar 2 kez aynı ortamda bulunursam eklerim artık hee uyuz olduysam eklemem.

tunnelbear

chrome için zenmate i, firefox içinse anonymoux u kurun. her hangi bir yasaklı siteye girmek istediğinizde sadece tek bir tıkla girebilirsiniz. yalnız chrome için zenmate anonymoux a göre daha stabil, anonymoux da bazen ip alamama sorunları çıkabiliyor.

camel green denedin mi?

denemedim açıkçası ama ilk çıktığı yıllarda full flavor u içmiştim, tam olmasa da şöyle böyle andırıyordu eski camel ı. sonradan green e evrilmiş sanırım ama içimi hakkında pek olumlu şeyler yazmıyor sözlükte.

bir de eski tiryakilik günlerimi geride bıraktım artık belki bir ihtimal yemeklerden sonra bir tane içiyorum, o da içtiğime değecek tadda bir sigara olsun diyorum. o sebepten tütün olarak sordum sarmak zahmetli iş olduğundan üşenir devamını getirmem deyü. paket alırsam eski dumanlı günlere dönüşüm hızlanır :) tabii en güzeli hiç içmemek ama :P

o zaman camel green den uzak dur kim ne derse desin :) çünkü güzel sigara.

www.sundayszaman.com

ve

www.voicesnewspaper.com

demişler.

eyvallah buradaki anlatımlardan farklı bir marş olduğu izlenimi olduğu çıkıyor. ama sanırım marşın kendisini dinlemedikçe içim rahat etmeyecek. google ve youtube taki aramalarımdan bir sonuç elde edemedim.

denk gelen olur da burada paylaşırsa fena sevinirim.

bu olabilir mi? youtu.be

keşke bilebilsem :) bir şey diyemiyorum çünkü sözleri yok. türk - izmir marşının normal izmir marşından farklı sözleri var. zannımca orjinal sözlü olanı bulunmadıkça cevap bulmak zor. ayrıca izmir devlet senfoni orkestrası 5 ekim 2007 yılında bu parçayı seslendirmiş. eğer denk gelen olur da burada paylaşırsa çok sevinirim.

Petrol mühendisi ve endüstri mühendisi görmüşlüğüm var. İkisi de baba yazılımcıydı.

yazılım işi kişinin kendini geliştirebilmesiyle alakalı, lise mezunu, matematik terk, fizik mezunu ve bir de jeofizik mühendisi çok iyi yazılımcılar biliyorum olmayacak iş değil onun için, avantajın mihendislik eğitimin, dezavantajın biraz geriden başlayacak olman. başarılar.

teoloji eğitimi alanını biliyorum ben sen ne diyorsun!! -ilahiyat değil bildiğin teoloji- tamamen sana kalmış istersen lise mezunu ol senin yaptığın işler konuşur o sektörde, ha tabii ki mühendislik eğitimi iş başvurularında + etken olur. ama bildiğim kadarıyla çok rekabet var; ilgili eğitim veren okulların iyice artmasıyla hatta verilen programcılık eğitimleri falan... zor bir sektör olabilir.

elektronik bitirip yazilim firmasinda calisan bir insan taniyorum. ama adam hayatinin cogunu ukrayna'da gecirmis bir rus ve su an kanada'da ikamet ediyor (vallahi dalga gecmiyorum). okul surerken birkac yarismaya katildi, okul icin de projeler yapti filan, sonra bir is gorusmesinde verilen testi halletti, aldilar ise. hangi meslegi secersen sec birkac sene junior olarak suruneceksin.

çok alakasız mıdır bilemiyorum ama elektrik mühendisi bi yazılımcı tanıyordum, alakasız bölümleri yarıda bırakıp sağlam yazılımcı birini daha tanıyordum, lisede fizik dersinde onlar sorularını çözerdi ben de soruların üzerine kodlar yazardım vs derdi. bunlar hep kendini geliştirmek

Ben gemi inşaat müh. bitirdim ve ben de yazılımcı olmak istiyorum. abim ve dolayısıyla arkadaşlarının çoğu bilgisayar müh. onlardan akıllar aldım. okulda c eğitimi almıştım. öncelikle kendim bir kaç kaynak bulup c/c++ gibi temel dilleri öğreneceğim. arkasından iyi bir yerde yazılım uzamanlığı kursuna gideceğim. bu kurs sonunda microsoft sertifikaları alınabiliyor. sonra Allah nasip ederse sektör değiştirip yazılım sektörüne giriş yapacağım. bu anlattıklarım 7-8 aylık bir süreyi kaplıyor.

not: konuyu takipteyim. sormak isteğiniz bişey olursa abime sorabilirim.

avantaj adınızın mühendis olması. yeni mezun iseniz dezavantajı yok, geç kalmamışsınızdır. ne yazılımcılar var piyasada bir görseniz.

Lise mezunu bile var epey. Hiç alakası yok eğitimle valla, kendini geliştirme olayı tamamen.

muhtelemen dahacok para kazanırsın yazılım isiyle.

Yorumlar icin cok tesekkurler. Ciddi ciddi dusunmeye basladim sanirim bu yolda devam edebilirim. Ileride belki kendi alanimla vs birlestirebilirim bu yazilim olayini, cunku ucu acik gibi.

Olayla ilgili bir sorum daha var.

Sanirim devlet direkt yazilim ya da bilgisayar muhendislerini ise aliyor.

Fakat Ozel sektorde bir yazilim muhendisi kadar yukselme sansim var midir kendimi gelistirdigim taktirde?

Yoksa bir noktadan sonra "hop sen dur bakiim cevre muhendisi" tarzi olaylarla karsilasirmiyim?

genel olarak özel sektörde adam senin verilen işi nasıl bir performansla yaptığına bakar. sen işini düzgün yaptıktan sonra zannetmiyorum adam seni bu şekilde kısıtlasın. ha kısıtladıysa da gider kısıtlamayan başka bir yerde iş bulursun bu kadar basit, her şey sende bitiyor bu sektörde.

Haa, bi de, ssg lise mezunu...

asus iyi.

öncelikle:

(bkz: #36697163)

dediğim gibi asus kullanıyorum ve oldukça memnunum.ama kullandığım bilgisayar sizin belirlediğiniz fiyatın üzerinde. şöyle diyelim en az yeni nesil i5 işlemci, gforce 650m yada minimum 635 ekran kartı ve 8 gb ram. ram de daha aşağı düşmeyin sakın, ayrıca giri de belirttiğim gibi max. ram miktarını da göz önünde bulundurarak alışveriş yapın. monster ın sitesini bir araştırın 6 ay sonra teslim edilmek üzere gayet uygun fiyata güzel özellikleri olan bilgisayarlar seçebilirsiniz. ayrıca sadecenotebook.com uda ziyaret edin fiyatları çok uygun güzel indirimler denk geliyor. -ki #36696345 de fikirlerimi belirtmiştim.-

demedim, demem, demeyeceğim.
bilinçli yalnızlık her zaman tercihim olmuştur.

Hissettim.

Hiç bir bok değişmedi. Hala öyle hissediyorum.

bence ben cok iyi bi insan olmama ragmen sevilmiyorum ve sevilmeyecegimi de hissediyorum. cunku cok netim, direkt. neyse o. bu cagda boyle insanlar tutulmuyor. canım cicim yapıp 2 gun sonra madik atmak daha tatlı geliyor insanlara.

dedim. değişmedi, aynı şekildevam ediyorum :))

dedim, diyorum, demeye devam edecek gibi duruyorum.

dedim. hala diyorum. bir şeyler değişmiyor. bi kere yalnızsan hep yalnız oluyorsun genelde. doğuştan geliyor.

yuoo.

Hayır. Aksine çok sevilesi bir insanım, önemli olan benim birilerini sevip sevemeyeceğim dedim her zaman. O kimseyi bulamayacağımı iddia ettim her zaman ama değişti. Gönül babında sevebileceğimi de buldum çok şükür.

Dedim. Fakat 2 gün öncesinde hiç beklemediğim yerden bir umut ışığı belirdi,heyecanlandım doğal olarak,bakalım neler olacak :)

evet, lisedeyken.

dedim korkuyorum ama yine de güçlüyüm!

oldu. geçti. sonra tekrar oldu. sonra yine geçti.

dedim. bi de üstüne büyük konuştum, aman yokk asla evlenemem ben, evlenmicem de zaten, zaten bu devirde ne gerek var, zaten kimi bulcam ohoo, zaten zaten zaten...

ekimde nişanım nisanda da düğünüm var.

bişeyler planlayarak olmuyormuş onu öğrendim, gönül meseleleri baam diye oluyormuş.

dedim kısa sayılmayacak bir vakit evvel.... hala daha yalnızım bi sikim değişmedi; kozmosun evrenin kıyak geçmesi, kaderin ağlarını örmesi, erosun göte batan okları falan hikaye alayı, senin kafandakiler, hayatta kendini konumlandırdığın yer, hayattaki konumun-statü gibi-, sahip olduğun nitelikler önemli. günümüzde her şey pazarlama üzerine kurulu. git aşkın metafiziğini oku okumadıysan, orada daha güzel anlatıyor..

köpek al deli gibi seviyorlar sahiplerini ^^

çok zor.birde geçemediğini düşün.2 yıllık okul mezunu olursun

Zor değil hatta cok kolay.. Sadece marmara bile dgs ile 80 kisi alacak.. Toplamda 1500civarinda adam dgs ile hukuka gececek, sinava da 5000 civari insan girecek. Yani sinava giren her uc kisiden biri hukuka gidebilecek.
Universite sinavinda hukuk kazanmaktan cok daha kolay dgs ile gecmek.

önce neden hukuk okumak istediğini sor kendine. avukat mı olmak istiyorsun? yoksa idealinde hakimlik savcılık mı var? eğer hakmlik savcılık varsa bildiğim kadarıyla idari hakimlik sınavlarına iibf mezunları başvurabiliyor ama yamuluyor olma ihtimalim de var. yok bunların hiç biri değil sadece hukuk okumak istiyorsan, amacın bölümü kazanmaksa, idealin biraz havada kalıyor demektir. hukuk beklediğin gibi bir bölüm çıkmayabilir, sonra pişman olma.

bu arada dgs ile geçiş yapmış biri olarak söyleyeyim dgs ile yerleşmek çok ama çok zor. çok ayrıntılı bir araştırma yap bu sene yada geçen sene hukuk fakültelerinin dikey geçiş kontenjanı neymiş onu öğren, yaklaşık kaç puanla almışlar onu öğren, o puanları almak için ortalama kaç net yapmak gerekir ve dgs ea puan sıralamasında adalet mezunlarının durumu ne? (bu bilgiler ve dgs nin nasıl lanet ve stresli bir şey olduğunu öğrenmek için dikeygecis.org adresindeki forumu ayrıntılı şekilde incele hatta üye olup oradakilere de sorabilirsin bu sorunu, bizzat içinde olanlar olarak daha yol gösterici cevaplar verirler) tüm bunları öğren ona göre kıyas yaparak karar ver, uluslararası ilişkiler mi adalet myo mu?

bu arada kimseyi yanlış yönlendirmeyelim marmara nasıl 80 kişi alıyor dgs de? marmara hukukun lys kontenjanı kaç? dgs kontenjanı asıl kontenjanın yüzde onu kadar olur genelde marmara hukuk lys den 800 kişi mi alıyor? buyrun burada var dgs hukuk kontenjanları, bölümlere göre düzenlenmiş kontenjanlar ve puanları, hukuk bölümünü bulup bakabilirsiniz:

www.dikeygecis.com

geçtiğimiz senelerde marmara'nın 40 birinci öğretim 40 ikinci öğretim aldığını ben de okumuştum. ama nerede okumuştum ne kadar güvenilir bilemiyorum. fakat toplamda 80 kişi aldığını görmüştüm.

ayrıca ben de adalet okuyorum 2.sınıftayım dgs ile hukuk fakültesine geçmek istiyorum sanırsam vakıf üniversitesi olacak zira devlet için 96-98 çok über bi puan.

vakıf üni. için kaç puan yeterli ki?

not: duyuruya maydanoz gibi oldum ama aynı dertten muzdaribim :)

giren sayısı 5 bin değil 150 bin civarı. bölüm 100 kişiyse ortalama 4-5 kişi kontenjanı olur. 80 ne abi şaka mısın ?

Marmara hukuk 800 kisi aliyordu 2. Ogretimle beraber. Bu da 80 dgs alacak demektir.
Dgsye 150bin kisi girecek evet ama bunlardan sadece 5000 tanesi hukukcu.
Avukatim, isyerimde calisan asistanim bu sene dgs ile hukuka gecmeye calisiyor, hatta bu hafta izin verdik, 3 hafta ise gelmeyip ders calisacak.
İstatistiklere gecen hafta baktim, gecen sene 1500 civari kisi alindi hukuk fakultelerine ve gecen sene 5000 civari adalet mezunu girdi dgs sinavina... Sen mezun olana kadar sistem degismezse cok kolay dgs ile hukuka gecmek.

iyi bir öbp ve 70 70 le istanbul/marmara hukuk gelcek bu yıl dgsyl.e
ben öneririm açıkcası dgsyi.
eğer vakıfı istiyorsan çok kolay..

öss ye bir sene daha çalış dgs'yle gitmeden iyidir. daha az zaman kaybıyla mezun olursun

valla eski kız arkadaşım ve onun ev arkadaşı dediğini yaparak intihar etmeye çalıştılar ikisi de ölmedi. ama tabii erkenden müdahale edildi.

hayat güzel?

cehennemde görüşürüz panpa

@terelelli, 35 tane içsem bile mi %1? Kas gevşeticiden bahsediyoruz hani bi de, herhangi bi ilaç bile olsa bi anda vücuda 35 tane almak, bünyeye bu denli kimyasalın girmesi bi şeyler yapmalı?

%1 senin ölme ihtimalin demedim ben. Rapor edilen ilaçla intihar vakalarının %1'i ölümle sonuçlanmış diyorum. Bunun içinde 30 ilaç alan da vardır, 3 tane alan gerizekalı da vardır 300 tane alan da vardır o kadarını bilemem.

Diğer soruna doktor olmadığım için şöyle olur böyle olur diyemem açıkçası, onun yerine başka bir şey anlatayım. Zamanında insülin koması bana çok mantıklı bir intihar şekli gibi gelmişti. Araştırdım, kendini insülin komasına sokmak bile çok zor. Normal dozun yüzlerce katını alıp da ölmeyen bir sürü insan var. Yüzlerce diyorum evet. 30 kas gevşeticiden daha etkilidir değil mi?

img1.loadtr.com

miğde ağrısından ölürsünüz çok acı çekersiniz.

valla aşırı doz alımlarında -terim ne kadar doğru bilmiyorum, ayrıca her aşırı dozda oluyor mu emin değilim- beyinin ajitasyon geçirmesi denen bir durum var. bu halde hasta kendini kaybederek etrafa saldırmaya başlıyor, bilinci kapalı ancak. intihar eden bir arkadaşımda bu durum olmuştu. hastaneye götürdüğümüzde önce uykuya daldı sonra ayaklanıp etrafa yumruklar tekmeler atmaya başladı, zayıfçana bir çocuktu ama bildiğin deli kuvveti geldi herife. bayağı bir yerimiz de morarmıştı. hasta bakıcılarla beraber 4-5 kişi zorla yatağa bağlamıştık. neyse ki ölmedi kerata ancak bizi patakladığını da hatırlamıyordu. diyeceğim odurki bu duruma geldiğinde ya evdekiler ya komşular çıkan patırtıyı duyarak intihar ettiğinin farkına varırlar zaten. ne gerek var hem niye intihar ediyorsun hayat güzel, başka da bir şey yok elinde, git birisine aşık ol, sev, seviş, sarhoş falan ol ne bileyim yap bişeyler işte bu yaştan sonra ben mi öğretecem nasıl yaşanılacağını sana :)