(bkz: adobe illustrator cs5)

bu versiyonu kullanımı en kolay olanı ama büyük ölçüde yetenek ve deneyim işi illustratosyon yapmak. hangi programı kullanırsanız kullanın kolay değil.

site komple flash. bu yüzden binaları çizmek için flash bile kullanmış olabilir çok zor değiller çünkü. fakat insan karakterleri için hazır PSD'ler kullanılmış.

para verseler yapmam. kolay bir şey değil dedikleri gibi arkadaşların. ama photoshop'ta şehir manzarasına çeşitli efektler katarak benzeri bir görüntü elde edebilirsin.

insanı hayattan soğutacak kadar detaylı çalışmışlar.en az 2000 tl isterim bu detayda bir iş için. flash'a gerek de yok. illustrator+photoshop yetecektir.

büyük ihtimalle ramlerde hasar vardır. çift ram kullanıyorsan tek tek söküp açmaya çalış.
bir ara diablo oynarken bende çok fişini çekiyordum aynı şekilde açılmıyordu bilgisayar. tek ram i söküp açabilmiştim

Hdd'e zarar gelmiş olması muhtemel. Ama fişi çekti diye hemen hdd'e zarar gelecek diye bir şey yok.
Bigisayar açılırken f8'e basılı tut, gelen ekrandan çalışan en son ayarlarla bilgisayarı başlat gibisinden bir seçenek olacak. onu seç. öyle dene. f8 ekranı gelmeyedebilir tabi.

olmazsa format at. bilgisayar bu ne yapacağı belli olmuyor. akşam kapatıyorsun sabah açılmıyor. fiziksel bir hasar olduğunu zannetmiyorum.

ram olayına baktım, birini söküüp birini bırakınca hata veriyor: 3 kere bipliyor ki ram hatası demek herhalde. öbürünü bırakınca hata vermedi, ve f8le gelinen menüye de ulaşabildim (anlatamadığım şey şu: bir an için ilk memory sayma falan ekranı var ya ilk açılan o ekran görünüyor 1 sn sonra kayboluyor, o sebepten formatı nasıl atıcam onu da bilemiyorum) neyse f8 menüsünden son iyi yapılandırmayı denedim ancak yine olmadı görüntü yok. windowsun kurulu olduğu harddiskin kablolarını söktüm gerekli dosyayı bulamadığını söyleyecek kadar görüntü geliyor ekrana. ben bu işten zerre bir şey anlamadım.

öyle bir akrabanın bilgisayarı oluyordu kafa yormadım format attım düzeldi bilginize..

sanıyorum ramlerden biri bozuk, giderken windows u da götürmüş. sağlam olan ramle windows yüklemeyi deneyebilirsin cd den?

format atacağım atmasına da, f8le geldiğimiz menüden bir yere ulaşamıyorum ki ne command prompt ne bi şey, siyah ekranda takılıp kalıyor (her seçenek böyle). hiç bilemedim.

bana ekran kartı bozulmuş gibi geldi. monochrome yazılardan renkli windows açılışına geçerken tamamen gidiyor gibi. onboard bir ekran kartı varsa bir de monitorü ona bağlayıp deneyin.

ekran kartıyla alakası yok. f8 ekranına da ulaşamıyormuş.

format için f8 ekranına ulaşman gerekmiyor zaten. biosdan 1st boot device ı cdrom yapıp vindoz sidini tak.

evek gerçekten de ekran kartında bir sorun yokmuş, ramlerden biri uçunca windows da uçmuş sayılmış. format attım düzeldi gayet.

tenk yu herkese.

popüler bi cewap yolu seçtim:
teknosa'dan Canon 1000D Digital SLR Fotoğraf Makinası 999TL alabilirsin mesela.
en az 7.8 yıl idare eder belki. belki de etmez..

not: fotoğraftan anlamam.

dslr değil de bu şeyler var panasonic ve de olympus un slr mantığında objektifi değişen ama içinde bu görüntüyü yansıtıp vizöre götüren aynalar olmadığından oldukça ufak boyutlardaki makineler var. bildiğim kadarıyla sensörleri dslr boyutlu, objektifi değişiyor, fakat tepedeki bakaçlar yok. onun yerine işte lcd den live view. gayet başarılı makineler ve kısmen daha ufaklar.


bunun dışında en ufak dslr bildiğim kadarıyla olympus e420 falan. pentax k-m de ufak boyutlarda bir dslr.


canon un en ufağı bildiğim kadarıyla canon eos 1000d hem ucuz da fiyatlı. nikon da ise d3000 en ufak makine. ama onun yerine milimetreyle daha büyük d5000 tavsiye ederim.

o ufak makine dediğim ;
www.yalcinlar.com.tr

Canon 1000D şu anda yorumlarda en iyi başlangıç makinesi olarak görülüyor. Bu makinelerde bir otomatik modu vardır ki; ayarı sana bırakmaz. Point and click interface kullanır. Ama o tepedeki çarkı çevirdin mi bir anda tüm ayarlarla karşı karşıya bulursun kendini. Dolayısıyla hem ona hem buna yarar. Ha bakarsın feci sarar (sarıyor çünkü fotoğraf), başka başka lensler alırsın değişik değişik şeyler denersin. Lafımın arkasında durduğumu gösterebilmek çabasıyla (yoksa başka amacım yoktur) www.dpreview.com sitesine gidip Canon EOS 1000D olarak aratmanı öneririm. 25 sayfa review seni sıkabilir, ama "conclusion" sayfası fazlasıyla mutlu edecektir...

senin aradığın şey olympus ep2. pahalı gelirse epl-1 de olur. cedric tweedledee ın dediği de bu.
türkiyede yeni yeni öğreniyo insanlar ama yeni nesil bunlarla dolucak.

www.sxc.hu

teşekkür etmekle beraber,
hdri ile hdr arasındaki farkı hatırlatmak isterim.

zbyg.deviantart.com

smashmethod.deviantart.com

www.google.com.tr

Evet, lensin netlediği yeri değiştirerek yapıyorsun (odak halkası). Linkteki videodaki lensin doğası gereği birbirinin arasında çok fazla mesafe bulunmayan 2 nokta arasında bile baya netlik farkı var, alan derinliği bunun kadar sığ olmayan bir lensle aynı tadı yakalayamayabilirsin.

diyaframı açabildiğiniz kadar açıcaksınız ve netlik ayarıyla oynıycaksınız. lensiniz en azından f2.8 falan gibi değerler verebiliyosa gayet tatmin edici sonuçlar alırsınız.

bahsettiğiniz kamera hareketinin adı mezopan. profesyönel kameralar ile netlik ayarını netlik bileziğini kaydırmak sureti ile değiştirerek yaparız bunu.

ben olsam olympus ep2 alırdım. basit menüler istiyosanız epl1 de olur çok daha ucuz üstelik.
yalnız bunlar micro four thirds denilen yeni bir format ve biraz da kişisel tercih meselesi. eskilerin rangefinder makinelerinin dijital versiyonu diyebiliriz. bence harika bir olay ama 'abi dslr dan şaşma' diyenler de olacaktır. bence bir araştırın merak etttiğinizi de sorabilirsiniz

modellerini gerçektn yazsaydın keşke...
neyse madem yazmdaın hepsini yazdıkların uzerinden yorum yapayım..pentax al...
daha da bir sey demem...raad ol...k-x iyidir...

bu kesilmiş hali mi? hiç kestirmeden uzatmış gibi duruyo ?

bilmiyorum ama bu şekli verecek işinin ehli bir kuaför arıyorum.

surf spray denen şeyler var, saçın denize girip çıktıktan sonraki haline benzer bir görüntü vermek için kullanılıyor, bu fotodaki gibi kıvırcıkları tek tek ayırmada işe yarayabilir. gugıla yazınca çeşitli markalar çıkıyor. saçınıza surf spray uyguladıktan sonra saç kurutma makinesini soğuk ayarda kullanarak saçı kurutuyosunuz.

hatta evde yapılan beleş versiyonu şöyle oluyormuş:
www.ehow.com

o sekil verilmez, dogulur.

var şırnakta cumhuriyet caddesinde semih kuaför.
arkadaşım biz ne bilelim senin hangi civarda ki kuaförlere güvenmediğini.

600 tele isteyebilirsiniz.

haftalık 150 - 200 verebilir.göreceğin kol, bacak, göt çatalı, adonis kası falanda cabası:)

not:rakamlar, işletmenin iş potansiyeli ile değişkenlik gösterebilir.ortalama o fiyatlardadır.

ama işte bu eleman denizli'de... günlük 30 falan dedim, fazla geldi epey, sana iş öğretcem falan diyor...

gelmez mi? denizlideki dövmecinin cürümü neyki işi bilmeyen elemana ayda 900 lira versin.benim arkadaş denizlide okumuştu.çok komik rakamlara garsonluk yaptığını söylemişti.bilirsin oralar bide öğrenci mekanı.o iş'i isteyen çok kişi bulur..karar senin, cüzi bir rakama 1-2 yıl yanında takılıp dövmeciliği öğrenirsin..hemen dükkan açamasan bile; memur,işci, bankacı gibi kafa siken meslekler icra ettiğinde istifayı basıp küçük bir dövmeci açma imkânın doğar.sonra bi öğlen molası bankadan arkadaşların mütevazi dövmecini görüp kıskançlık krizine girerler..ne senaryo yazdım arkadaş:)

yahu ben yaz tatili için takılcam, öğrenciyin zaten mimar olcam, dövmeci olacak değilim :) part time devam ederim sadece... ailemin yanında falan kalcam zaten aslında ama paraya ihtiyaç var günde 10 liraya da çalışılmaz ki...

ya böyle durumlarda(yazın çalışma) alacağın ücretin sadece maddi değeri olmuyor.en azından bende hep öyle oluyor...yaz tatilindeki ihtiyaçlarını, planlarını belirliyeceksin. eğer alacağın ücret, yapacağın iş, çalışacağın ortam vs..ilk 3 maddenin önünü tıkıyorsa boşvereceksin..bence hemen para mevzusuna girme.git 3,5 gün takıl.ortama, patrona, müşterilere falan bak.baktın çok zevkli iş, alacağın 10 lirayla bile hayatını bi şekilde geçimini sağlarsın.olmazsa çıkarsın.nasıl olsa sözleşme, sigorta gibi bağlayıcı bir faktör olmayacak.

mimarlık okuyorsan bir büroda çalışmaya bak derim. mezun olduğunda belli bir iş deneyimini kazanmış olman lazım. acı ama gerçek

(bkz: stop motion)

windows movie maker'la yapabilirsin basitçe ama göründüğünden zordur ve aşırı zaman yer profesyonel çalışmalar..

stop motion'dan mı bahsediyorsun acaba?

www.youtube.com

sanırım? emin değilim şimdi anlamaya çalışıyorum
ama böyle birbirini arka arkaya izleyip bir hareketi oluşturuyor gibi değil de
ayrı ayrı resimleri eklemiş gibi.
mesela adam zıplarken sonra yürüyor işte sonra araya otobüs giriyor. böyle birbirinden farklılar am yine de video gibi duruyor.

aklındakini anlatan bir video var mı?

img100.imageshack.us
şunun gibi olabilir. ama kareler birbirinden daha da alakasız.

stop motion oluyor bu. baya az kare var ama bunda.

mm senin dediğin şöyle bir şey sanırım: manzara fotoğrafının ardından, alakasız bir insan figürü, ardından mesela bir karikatür filan. bu çok bağımsız bir çalışma olur lskdfjlsdk

evet evet aynen öyle manzara adam bişiler bişiler :D:D
şimdi olaylar şöyle gelişti arkadaşım ve ben bir sürü foto çektik sonra bunları hızlıca geçerken gözümüze çok füzel gözüktü. oradan çıktı :D

vimeo.com
mesela bu arkadaşlar japonya seyahatlerinde çektikleri bütün fotoğraflardan bi video yapmışlar. güzel de olmuş.

Tabi ki işletim sistemi. Bunun dışında tasarım. İkisi bence birbirinden çok farklı bilgisayarlar. Neticede birinde mac os birinde windows kullanacaksın. Şu bir gerçek ki macbook pro çok stabil bir laptop, ama windowsa alışkın bünyeler için kullanımı biraz zor gelebilir. İkisi de özellik olarak son derece tatmin edici. İsterseniz bir apple store'a gidip biraz mac kurcalayın, size hitap edip etmediğini anlarsınız.

mac'in üzerine windows kurabilirsiniz ama toshiba'ya kuracağınız hackintosh'lar asla aynı verimde çalışmaz.

mac'in özelliği donanımı ve yazılımı yapan aynı firma olduğundan ikisinin uyumu maximumdur. bi alet taktığında deli gibi driver aramazsın, bi program kurduğunda diğerlerini bozmazsın, virüsle falan uğraşmazsın.

ama diğer makineler gibi custimize edemezsin, "overclock ettim, iki fan taktım" olayları yoktur.

macbook pro nun ekranı renkleri falan acayip. ben bizzat görene kadar inanmazdım ama sırf onun için alırdım. bi de işletim sistemi tabi

imkanınız olursa bir mac ile bir pc yi yanyana koyun ikisinde de google i açın. pc'de gördüğünüz rengin aslında beyaz değil sarı olduğunu fark edeceksiniz.

kardeşimde macbook pro var, peder beyin yeni sayılabilecek laptop'u ile yan yana koyunca macbook pro'daki renklerin "gerçek" olduğunu anladık.

@gereksiz insan'ın dediği gibi sıradan bir laptop ekranındaki "beyaz" sandığımız renk meğer sarıymış.

Onun dışında mac os x o kadar mükemmel uyum sağlıyor ki makinaya böyle nasıl anlatsam "akıyor akıyor". programların açılma süreleri windows'a göre oldukça kısalıyor. Misal windowsta açılayım diye kasılan photoshop mac os ta uçuyor.

onun dışında tek tuşla saniyesinde windows ve mac os x arasında geçiş yapabiliyorsunuz.

touchpad'i çok kullanılşlı insanın elini kaldırası gelmiyor.

param olsa hiç acımam, eskiden ben de önyargılıydı "niye bu kadar para veriyim lan" diye ama son kuruşuna kadar hak ediyor.

1000'in uzerinde eder ama ust siniri cihazin durumu belirler.
ornegin bataryasinin durumu nedir? cihazda belli ya da belirsiz darbelerden olusan izler ne alemde, ekraninda herhangi bir cizik vs var mi? tus takiminda herhangi bir sorun (kalkma, eksik tus vs) var mi? isinma problemi var mi? bakimi yaptirilip fanlari falan temizletildi mi? turkiye'den mi alindi (fatura) yoksa y.disindan gelme mi?

bunlara verilecek yanitlara gore 1300'e kadar cikilabilir sanirim (tahmini).

wow bu kadar beklemiyodum. ilanlarda falan 800-900 gibi rakamlar gördüm de hüzünlendim.

gerek kozmetik gerek teknik olarak mükemmel durumda faturası yok ama türkiyeden. garantisi 1 yıl önce bitti.

bu biraz okutma durumudur hocam. sayet iyi bir ilan hazirlar, urununu iyi pazarlarsan her halukarda iyi fiyata satarsin. urununun arkasinda olacaksin, her turden soruya yanit verecek bir ilan hazirlayacaksin. alici olma ihtimali olan kisinin kafasinda en ufak soru isareti yaratmayacak sekilde fotograflarla destekleyeceksin.

ayrica 1000-1300 arasi dedim diye, illa bu fiyata satabilecegin manasini da cikarma. bazi durumlarda -ornegin netbooklar girdi piyasaya bu tarzdan bilgisayarlara ilgi azaldi nispeten- satmak icin uzun sure beklemeyi goze alman gerekiyor. 300 liraya 2 ay satamadigim urunu, azicik makyajladiktan sonra 350 liraya satisa cikardigim gunun ertesinde satmistim. her halukarda o urun iyi durumdaysa (ozellikle bataryasi!) 1000 lira uzeri etmesi gerek.

1300 liraya 13 inç mi? şaka mısınız kuzum?

steam içinde backup diye bişi vardı. dvd ye kaydediyodu hd e de alır heralde bilmiyorum

olur öyle benim de başıma geldi. gözünü kaybetmezsin ama, göz kapağın diğerinden birazcık daha kapalı kalabiliyor. yani çok hafif bi asimetri kalabiliyo gözlerinde.

Bir gezide bizim bir arkadaşa da olmuştu, sabah kalktığında kızın bir gözü kocamandı. Doktora gitmişti, geçmişti. Büyük bir sorun olduğunu sanmıyorum.

demlenmiş çayı ılıkken pamuğa koyup gözünüzü silim ya da tasa koyup gözünüzü içinde açıp kapayın doktora gidene kadar. geçmiş olsun.

"Klasik, herkesin okumuş olmayı istediği, ama kimsenin okumak istemediği şeydir"
M.Twain amcamın bu sözünü hatırlattın bana :P

çünkü dilimizde yazıldığı için kendimizi şanslı hissetmemiz gereken bu iki kitaba ulan herkes okuyor var bi numarası, benim de okumam lazım herhalde diye yaklaştığımız için gitmiyor olabilir onlar bir türlü. gitmiyorsa bırakırsın nedir. o kafayla zor gider ama, ödev gibi geliyorsa sana.

yani şimdi okumak zorunda değiliz elbette. ayrıca sonunda bişi olacak diye beklemeyin eğer yürümüyorsa. bence iki kitap da okurken heyecanlandırmıyorsa sonunda da bir şey hissettirmeyecek. kendinizi okumak zorunda da hissetmeyin. insan neden keyif alıyorsa onu yapmalı.

çünkü türk edebiyatının en önemli iki isminin en önemli iki kitabıdır bunlar. kara kitap'ı okudum ve gerçektende hakkını verdi. tutunamayanlar'ı da ilk fırsatta bitiricem inşallah.

çünkü sonundaki ödül büyüktür. muhtemelen hiç unutamayacağın, hayata bakış açını değiştirecek, beyninde yeni bağlantılar oluşturacak bir şeye kavuşmak için zorlu yollardan geçmek gerek.
(Ne kadar ağır-o kadar süper şeklinde düz mantık kurmuyorum elbette. cevabım sorduğun kitaplar ve daha bir çok kült kitap içindir.)

bildiğim kadarıyla sonic sensörler laserden daha da fazla yanılma payına sahip.

laserin doğruluğu zeminin rengine, ortamdaki ışık miktarına mesafeye göre değişse de illa bir yanılma oluyor her şartta ama 1cm az buz bişi diil. belli ki ortam şartları uygun değil.

lazer için olumsuz şartlar belki sonic için o kadar olumsuz olmayabilir öyle de bir ihtimal var ama bence yine de pek bişi beklemeyin.

Burada buna net yanıt bulmak zor. Bence aynı işi yapan bir fabrikayı ziyaret edin, nasıl bir yöntem kullandıklarını öğrenin.

ultasonik sensörler kısa mesafede kolay kolay iş görmez, hele ki milimetrik hassasiyet isteyen işlerde kullanamazsınız.

Lazer sensörlerde hata payı ne ölçüdedir emin değilim ama ultrasonik sensörlerden daha hassaslar.

Benim çözümüm ise image processing, görüntü işleme. oldukça tatminkar sonuçlar elde edilebilir.

Ayrıca mekanik olarak ölçmek için de bir method var. potansiyometreye bağlı bir çubuk düşünün, sünger geçerken bu çubuğa belli bir açı yaptıracak. ilgili açı değerinin analog sinyalini dijitale çevirip yükseklik bulunabilir. Kaliteli bir DAC ile yapılan uygulamada başarılı sonuçlar elde edersiniz.

edit : ayrıca 12mikron hassasiyetli lazer sensörler bile varmış aşağıdaki linke bakın :

www.acuitylaser.com

tahribatsız muayenede ultrasonik yöntemler boşlukları bulmak için kullanıyor. sünger gibi her tarafı boşluk dolu bir malzemeyi bence hayatta ölçemezsiniz.

Apartmandaki balkonların giderlerinin bağlı olduğu borularda bir çatlama olmuş olabilir ya da üst katlardakilerden birilerinin (üst katınızın olduğunu , apartmanda falan yaşadığınızı varsayarak söylüyorum tabii bunları) su tesisatında abukluk oluşmuştur, çatı problemli olabilir...

O yüzden kendi yaşadığınız mekan dışında problemli bölge var mı diye araştırın derim. Zira problemi kökten çözmeden kurtulunmuyor bu durumdan.

"gel gelelim 8 aydır burada oturuyoruz ve 1.5 hafta öncesine kadar hiçbir şey yoktu. buna ne sebep olmuş olabilir?"
mevsim değişti bununla alakalı olabilir. ben de böyle bir evde yaşamıştım zamanında nem alma cihazıyla gün 6-7 litre su çıkıyodu havadan. mümkünse evinizi değiştirin. mümkün değilse yapabileceğiniz en iyi şey nem cihazı koymak. ben 1 yıl yaşadım şimdi hala yağmurlu havalarda hafiften sızlıyor dizlerim.
bu arada benim önceki evimden kalma bir nem alma cihazım duruyor istanbuldaysanız ve ilgileniyosanız.
bir de evin durumunu anlatmamışsınız pek. giriş altı mı yaşadığınız yer? rutubetli odanın arkası toprak mı? yoksa bir tesisat problemi falan da olabilir. bir de, odaya pencere açma imkanı var mı?

@chavezding

dediğim oda giriş altı katında evet. arkası büyük ihtimalle toprak. şu son yağmurlardan sonra oldu tam olarak biz de yağmura yorduk. ama kışın da çok yağmur yağdı böyle bir problem yoktu.
oda aslında havalandırmaya açılıyor. kapısı var yani. fakat dün gördüm üst kattaki komşu havalandırmanın tepesine koca bir cam koymuş sadece köşelerden boşluk var. bugün çıktım apar topar söyledim. kaldıracak camı.
belki de havalandırmanın o şekilde kapatılması zaten az olan hava akışını kestiği için oldu.

nem alma cihazı hakkında görüşebiliriz.

hocam kesin sızıntı vardır. ve oda eğer kuzey cephede ise bu rutubet olayı daha kolay olur. sızıntı vardır bir dikkat edin sağa sola. umarım tez zamanda kurtulursunuz.

hangisi ucuz ise onu al bence. ahım şahım fark yok aralarında.

Sony iyidir.Ama bu markanın Türkiye'de otrumuş bir servisi yok.Daha doğrusu Türkiye'de distribütörü yok.Hali hazırda Sony bilgisayar satanlar Avrupa'daki distribütörlerden mal alıyolar.Bu yüzden parça konusunda sıkıntı çekersin.Benim fan bozuldu ama aradım taradım bulamadım.Ekranı,sesi,tasarımı falan çok iyi ama traktör gibi çalışıyor alet.

dell

forum klişesidir, ikisini de boşver bunu al tribi ama senin iyiliğin için yapacağım bunu;
macbook pro al. 13 inç bile olsa. fanı olduğunu bile anlamayacaksın. asla şarj adaptörü taşımayacaksın. rendera bırakmazsan ısınmıyor bile. taş gibi taş.

hm, ama 1 gb ekran kartı demişsin, performans için mi istiyorsun makineyi? oyun oynar mısın çok?

sony alırsan rezil olursun sana söylim. servisi falan çok poktan. al toshibayı kafan rahat eder. sony e sakın bulaşma. ama hoca sen karışma ben dert sahibi olmak istiyorum diyorsan sen bilen. sony nin türkiye de distribütörü yok. sirkeci işi gibi yani.
sony alma tekrarlıyorum sony AL-MA.
sony nin hangi ürününü aldıysam en az iki kere servise göndermişimdir. garantisi olmasına rağmen duvara vurup kırdığımda var bir tane.

evet oyun oynarım o yüzden grafik performansı çok iyi olmalı.
toshiba ve sony dışında bir marka almayı düşünmüyorum, o ikisi arasında bir tercih yapacağım.

ayrıca hangi marka olursa olsun arada dandik ürünler çıkabiliyor. yani kesinlikle toshiba al, kesinlikle alma ve kesinlikle sony al ve kesinlikle alma diyen 4 farklı grup var. bu işler biraz da şansa kalmış her marka için bu böyle, çünkü her markayı öven de var, yerin dibine vuran da.

bu yüzden daha genel yorumlar rica edeceğim sizlerden, yani iki laptopu dediğim ısınma ve ses üzerinden karşılaştırmanızı istiyorum sadece. teşekkürler.

nerden geliyo 2 hafta ortalama bi süre 1 aya kadar gelmezse peşine düşün derim yurtdışından gelen bir şey icin.

amerikadan geliyor. erken midir işkillenmek için?
peki gümrükte bekleyip de sonradan masraf çıkarması gibi bir durum mümkün mü?

1 hafta sonra gümrüğe git sor. takip numarası iste tabi ki ama standart shipping le gonderdiyse takip no su olmuyor onlarda

takip no versin. kaç dolar shipping ödedin ?

3. haftada geldi paketim bu arada. okuyan olursa bi fikir olsun

win 7'de nasıl alınıyorsa öyle alınacak olması lazım. ekran kırpması alıcı gibi bişey vardı windowsta sanki.

(bkz: snipping tool)

salata yap. gayet ucuz ve sağlıklı oluyor.

CACIK

kekikli, zeytinyagli, sarmisakli ve elbet hiyarli

ve

kepekli ekmek

Evde haslayacagin misir

Evde tencerenin icinde patlatacagin misir

atistirmalik

badem, findik, kuru uzum, kuru erik, leblebi, ceviz (bunlardan bazilari ucuz degil ama saglikli beslenme icin onemli)

domatesli, yesil biberli, soganli bulgur pilavi ve yarim yagli yogurt

tavuk suyuna tel sehriye corba

KISIR

her turlu meyve (elma yerken kabuklarini soyup yemen gerekiyor - tarim ilaci kalintisi nedeniyle)

yemekleri kızartmadan yapacaksın, mesela en basitinden pirinç plavına başlamadan önce yarım saat sıcak suda bekletki yağı çekmesin. kızartma yeme, zeytin yağı kullan, diğer yağları unut, yemek hazır olana kadar hemen basitte olsa salata hazırla, yağdan uzak dur.

tavuk göğsü ile sağlıklı ve çok çeşitli şeyler pişirilebiliyor.
mantar, mısır, biber (kırmızı-yeşil), havuç, domates, soğan, sarımsak, krema, köri, soya sosu ve çeşit çeşit baharat... o sırada evde ne varsa ekleniyor, hep birlikte pişiriliyor. çok da lezzetli oluyor =)

yüzmeye başladıysanız protein almak şart. bunun en ucuz yolu da tavuk eti, yumurta ve süt.

sebzeli tavuklu yemekler hem kolay hem de sağlıklıdır. salata da çok kolay. yoğurtlu, zeytinyağlı soslar da yapabilirsiniz yavan gelirse.

patatesli omlet :) şahanedir candır
yine menemen.
kızarmış bibe patates ohhh
böyle temel maddeleri alırsan çeşit çeşit yapar yersin
yumurta, patates, soğan, biber, domates filan bin türlü şekle girer.

haa bi de aklima simdi geldi,

haftada en az bir kere

fasulye, bezelye, barbunya, nohut, mercimek, bakla

turu bi sey yemen gerekiyor.

bunun icin de duduklu tencere muthis bi kolaylik.

dudukluyu kullanmayi bilmiyosan iyi bilen birinden ogren.

ben suratina duduklu patlamis adam gordum.

atesten aldiktan sonra basincini dusurmeden kapagini acmaya calisman patlamayla sonuclaniyor.

basinci ani olarak dusurmenin emniyetli yolu, duduklu tencereyi lavaboya oturtup uzerine soguk suyu acmak.

bi de dudukluyu 2/3'sinden fazla doldurmayacan.

tencere buhar cikarmaya baslayinca dudugunu kapatip altini kisacan. mum alevi gibi olacak boyle en KISIK ateste pisecek yani.

(bunlari zaten biliyor idiysen de, belki bi bilmeyen okur diye yazdim)

şimdi aklıma geldi
taze fasulyeli omlet :)
taze fasulyeyi böyle 1cm doğruyosun tavada bi süre çeviriyosun, üstüne yımırtayı kırıveriyosun. :) soğan da fena olmuyo ayh canım çekti pek güzel oluyo.

her gun yemek yapan bırı olarak soyle soylım öncelıkle sunu bil salcalı yemeklere her zaman sıcak su konulur bak ana malzemelerı yanıyosundur zaten atıyorum bır fasulye yemegınde neler var yada bezelyede bunları ıyı bıl saganları ıyı kavur gerısı gelır zaten sımdı yaz bol fasulye bezelye salata engınar yanı sebze bol hersey yapabılırsın

www.yogatic.com
(biraz sportifsen yoga for the legs videosundan başlayabilirsin. ama tüm vücudunu çalıştırmayı ihmal etme. ısınma ve soğuma egzersizlerini de)

bi de mıncıklıycaksın deli gibi :) ve serin su ile duş almaya çalış. ya da en son bacaklarını serinlet duşta.
kafeini azalt, sigara içiyosan azalt. şeker un vs abartmadan.. :)
bi de bol su.

sıvı değil.
su.

bir de diğer sporlar gibi yogayı da tok karnına yapmamalısın. yemekten iki saat sonra. ama çok açken de yapma.

selülit hakkında pek bir fikrim yok, fakat geçen gün bir doktor yanlış masaj yapılması durumunda selülit sorununa faydadan çok zarar vereceğini söyledi. deli gibi mıncıklamadan önce iyi düşünün derim:)

mıncıklamanın her türü mübahtır. :) kılcal damarları zedelemediğin sürece.
kan deveranı iyi gelir. böööle avcunun içiyle ovalıycan, uzun oturmalardan sonra, duşta. sonra arada ayakları dikeceksin havaya biraz öyle dinlendireceksin.

o doktora iyi bak, selülit jeli satıyodur. :)

şimdi adamcağazı zan altında bırakmayalım da:) zayıflama hakkında konuşuyordu zaten ve bu krem, masaj aleti vs. nin hikaye olduğunu düzgün bir beslenme alışkanlığı yanında egzersiz de olmadığı sürece yağ yakımı olmayacağını söylüyordu. arada selülit hakkında da bu masaj aletlerinin faydalı olduğu konusunda yanlış bilgiler olduğunu ve yanlış masajın selüliti arttıracağını söylüyordu. ticari bir kaygısı olduğunu sanmıyorum. sonuçta adam doktor, yıllarca okumuş bu iş üzerine uzmanlaşmış güvenmek lazım:)

dikkat edersen ben masaj aletiynen yoğur demedim :) başkasına yoğurttur da demedim.
elinnen kendi kendine yoğur dedim.

o yüzden saaağyın doktor beni bağlamıyor. ben işe yaradığını gördüğüm şeyi söylüyorum. biraz kan deveranının kimseye zararı olmaz.
haşin olmaya tabi ki gerek yok.
"deli gibi" lafına takıldıysanız düzelteyim tabi..

avuç içi ile, yuvarlak sakin hareketler yaparak, bacaklarınızı seksi seksi okşayınız, ovalayınız ki kanınız hızlansın...

zati egzersiz için de yoga dedik
beslenmesi ile ilgili kaave kola vs içme sigara içme su iç dedik.

e daha ben napam hala bir kulp buluyosanız :P

bisiklet

ben şöyle bişi fark ettim yakın zamanda.
mesela bilgisayara bakıp bakıp mutfağa su almaya giderken ortam çok aşırı karanlık geliyor, önümü görmüyorum. derinlik filan hak getire, sonsuz bir derinlik oluyor.
ancak ışığa bakmıyosam da mesela camdan göğe bakıyosam uzun uzun (gece), sonra koridorda rahatlıkla her yeri görerek yürüyebiliyorum. :)
bilmem cevap oldu mu sana.

hea soyle sallayım madem, gozun cozunurlugu foto makınasından katbekat yuksek oldugundan o kaybı hissetmezsın.

kedibebesi, o dedigin olay gzun ortam ısıgına alısma suresi. insanda baya yuksek bi sure oluyor esasında. hanı nerde akıllı tasarım.

@kedi; ya o farklı bir şey, göz birde tepki veremiyor reseptörler falan, alışma süresi oluyor. onu ben de farketmiştim hem dikoveride mi ne izlemiştim öyle bir şey..

@bryan; ama çözünürlük ile net alan derinliği arasındaki korelasyonu pek anlayamadım :/

yani daha yüksek çözünürlüklü bir fotoğraf makinesinde net alan derinliği daha düşük çözünürlüklü olanına göre daha mı fazla olur? bence saçma.

olmuyor pek o net alan derinliği olayı. yani daha doğrusu şöyle oluyor, çok yakındaki bi nesneye baktığınzıda arkada kalan her şeyi bulanık görürsünüz. ama dikkatinizi o bulanık yerlerden birine çevirdiğiniz an orayı net görmeye başlarsınız. göz merceğimizin otofokusu çok hızlı olduğu için beceremiyoruz bence net alan derinlikli görmeyi =))

he bir de, zaten iki gözümüzün görüş açısı farkı dolayısıyla "derinlik" algısına sahip olabiliyoruz, netlik bozumuna gerek yok...

kobuzcu senin dediğin gözdeki kör nokta ve beynin onu tahminler doğrultusunda doldurmasıdır.

mesela tek göz ile denesek?

merak ettim ben de biraz araştırdım. galiba gözün yapısı biraz açıklıyor bu durumu. gözün iç duvarında odaklandığımız bölgeye denk gelen hücreler çoğunlukla şekil ve renkleri algılamaya yarıyor, buna karşılık esas odağının dışında kalan 'periferi' hücreleri ışığı algılıyor. bu da demektir ki zaten şekil algımız çok küçük bir bölgeyle sınırlı. odak dışı şekilleri fotoğraftaki gibi görmememizin sebebi bu olabilir.

diye bişi attım ortaya

tek göz ile zaten 3 boyut algılayamazsın. 3. boyutu yaratan şey iki gözümüz olması ve iki farklı açıdan bakıyor olması.

ya tabi var bir netlik sınırı ama işte karanlıkta ya da aydınlıkta göz merceğinin ( fotoğraftaki karşılığı diyafram olur her halde) açılıp kapanmasıyla etkilenir mi?

@kedi; işte tek gözle sanki bir fotorğaf karesymi,şçesine bakalım diyorum. sonuç olarak bir net alan derinliği oluyor, mesela laptopun köşesine bakıyorum, arkadaki abajur net deyil. aynı fotoraftaki gibi. acaba ışığın ve göz bebeğinin büyüklüğünün buna etkisi var mı? bu deriniğin boyutuna?

evet şimdi anladım, bence bizde de net alan derinliği ışıkla etkilenir evet. bazı göz yanılması oyunları sanıyorum bundan faydalanıyor. (ama konuştuğumuz gibi tek göz şartı ile)
foto maşini normal gözden ayıran pek bir özellik yok sanıyorum, ilkel bir versiyon olması dışında.

en.wikipedia.org

en.wikipedia.org

en.wikipedia.org

www.sciencedirect.com

www.cambridgeincolour.com

canim benim, vay le le

ya ingilizcem yetmemiş de olabilir ama karanlık ve gözdeki net alan derinliği ile alakalı bir şey bulamadım bunlarda :/ zaten article a erişim izini de yokmuş, kesin o article da vardır yææ

viki şu field of view da anlatmış.
merceğin açıklığı dolayısıyla ışıkla ilgili.
compadrito yanlışsam ses et :) ben de tam emin olamadım.
diyor ki açısal görüş alanı bi de lineer görüş alanı vardır filan. :)
fotoculuk da hiç bilmiyorum, anlamıyorum ki tam bi cevap yazayım.
bu kıt bilgimle 5 cevap yazmama şaşmak lazım :)

fotoğraf makinesi ile gözü kıyaslamak çok yanlış.. göz henüz birçok özelliğini bilmediğimiz biçimde beyne bağlanıyor. Yani görme eylemini çoğunlukla göz değil beyin yapıyor. örneğin çözünürlük kıyaslaması çok komik oluyor çünkü insan gözü neredeyse sınırsız çözünürlüğü algılayabilir ancak beynin algısı sınırlıdır. f tipi cezaevlerinde örneğin zamanla algı yitimi yaşanması da buna örnektir: göz aynıdır, fiziksel bir değişime uğramaz ancak insan bir süre sonra renk ve biçimi ayıramaz olur.

sonuçta insan gözünün net alan derinliği veya çözünürlüğü yoktur aslında, bütün her şey beynin algılama biçiminden kaynaklanır. bu nedenle beyindeki görme eyleminin niteliği çözümlenmedikten sonra -ki çok var daha buna- bu tür karşılaştırmalar yapmak bizi yarı yolda bırakıyor.

insan gzu sınırsız cozunurlukte dğil bi kere. www.clarkvision.com

buradaki hesaplamalar yine fotoğraf makinesi eşleniğine göredir. yine de 576 megapiksel ortalama çözünürlük tahmininden söz ediliyor. renk derinliğini de düşünecek olursanız bu doğadaki "sınırsız" kavramına uygundur. sanırım siz "sınırsız" dediğimizde "sonsuz" kavramına gönderme yapıyorsunuz. hayır. "sonsuz" insanca kavranabilir bir kavram değildir. sonlu olan birçok şey insan açısından sınırsızdır çünkü hiçbir zaman o sonlu olanın sınırına varamayız. bu durumda "sınırsız" bizim için sınırsızdır, doğa için durum farklıdır.

sööylediğin olay yakından baktığın şeyler için geçerli. macro çekim ( macro bakış =) ) yaparsan arkada plan daha flu olur. denedim =)

artılarını bilemeyeceğim ama en büyük eksisi (ya da etkisi) "nem" olsa gerek. hem ev açısından hem de sağlığın açısından.

Nem şu anda pek sorun değil Erdemlide oturduğum için beden neme alıştı o yüzden nem soru olmaz

ulaşım dışında pek ciddi bir sorun düşünemiyorum.

ben de epeydir almadım öyle bişi ama saitek iyi bir markadır. bir de, descent oynamak içinse ne kadar çok eksende dönebiliyosa o kadar iyidir. kontrol kolu 3 eksende de hareket etsin mutlaka.

Logitech Attack3 güzeldir tavsiye ederim; bende de var kullanıyorum, sol ile kullanılabilir fiyatı da uygun. Zamanında VatanBilgisar'dan almıştm...

www.vatanbilgisayar.com

sinirlendiğin konuların aslında sinirinin sebebi olmadığını bir düşün. bu öfkenin kaynağı bambaşka bir yerde. bunu dallanıp budaklanmış bir hedera sarmaşığı gibi hayal edebilirsin, duvarları sarmış. halbuki kökü toprağa tek bir noktadan bağlıdır, duvarla vs ilgisi yoktur pek. o noktayı keşfettiğin an öfken dinecek. sakinleştiricin budur.
(ha eğer buna çözüm bulmazsan da sarmaşığın toprağı bulduğu an yepyeni köklerle daha da sağlamlayacaktır kendini, bu da bir durum)
ha bir de ne tür konulara öfkeleniyorsan bunları aslında kendinde de hissettiğin için, esasen kendine öfkelendiğini de bir düşün.
bir de güzel bir budik atasözü diyeyim sana :)
öfke elinde tuttuğun köz gibidir.
sakinleştirici ile elindeki közü sönük göreceksin, halbuki seni yakmaya devam edecek :)
sevgiler.

soruna cevap olarak da adaçayı veya papatya demleyip içmeni öneriyorum. bir de sarı kantaron deneyebilirsin, hap olarak da st. john's wort adı ile satılıyor. ancak bazı yan etkileri var adaçayı, papatya, pasiflora gibi değildir.

şu doğadan markalı mavi kutulu bir çay var. galiba sarı kantaronlu. onu bir dene. ama 1-2 hafta boyunca içmen gerekcek etkisini görmen için. birde yoğurt yiyebilirsin. içindeki asit bildiğim kadarıyla sakinleştirici uyutucu etkisi var.

şeker hastalığına da işaret ediyo olabilir sinir. hafife almayın derim.

serotonin geri alım inhibitörleri(SSRI)
Sertralin, Sitalopram, Fluoksetin, Paroksetin, Fluvoksamin..........
edit: benden duymadınız tabi....

reçetesiz ssri'lar da var ama doktor al demeden başlanmaz onlara. mahveder insanı sonra.

sıçarken düşünmeyi dene asla eski gözle bakamıyorsun :)
anca işte aşıksan pek farketmiyo

tamam kafan güzel değilken sıçmışsın da aklın başına geldiğinde o mesajı atıp tekrar niye sıçıyorsun onu anlamadım. hatayı kendinde buluyorsan daha çok, öyle bir mesaj olmamış.

o kafayla nasıl davrandıımdan emin olamadığım için en azından bi özür diliim dedim. ama ona nası davranmış olursam oliim, beni o halde bırakmasını doğru kılmaz sanıyorum?

ohoo. ama sen üste çıkmışsın. kendi hatan için özür dileme kısmıyla giriş yapıp, finalde yaptığın öküzlüktü(oha), hayatta başarılar demişsin. yani lafımı sokarım bu işi burda bitiririm demişsin.

ya aslında kendimi suçluyorum demem çok içtiğim için "keşke içmeseydim o kadar" şeklinde. ama diyelim ki oldu bi kere, insan sevmediği birini bile o halde bırakmaz, bu yüzden o maili attım, çok üzüldüm çünkü.

ne dediğini hatırlamadan üste çıkmaya çalışman ve hala kendini haklı görmen garip. örneğin çocuk seni evine bırakayım dediyse ve sen "sen kimsin lan" diyerek karşılık verdiysen ne olacak?

bana birisi öyle bişey dese arkama bile bakmadan yoluma devam ederdim örneğin :/ elemana saydırmadan önce keşke neler olduğunu öğrenmeyi deneseydin.

e üzülmüşsün ama üzüldüğünü belli edecek biçimde yazmamışsın ki. ayrıca bence insan sevmediği birini dahi o halde bırakmaz diyorsun, demek ki ne haldeydin allah bilir :P ya kendin gibi düşünme hiç insanları. gayet de bırakırlar, bırakmışlar da. ben de bırakırdım. 3 günlük bir insan diyorsun. daha ilk buluşmada bu hale geliyorsa, sallamıyordur bu beni vs gibisinden düşünüp uğraşmamıştır seninle, sen de bu attığın maille onu haklı çıkarmışsın. üzgünüm böyle düşünüyorum (:

benimle aynı sıçışı yapmana izin veririm eğer içkileri ortak ödeyeceksek. sonra seni o halde bırakmam ama kesinlikle ikinci bir buluşma olmaz söyleyeyim baştan.

ya sanırım ayrıntıları yazmam lazım:) önem kazanmaya başladı çünkü. utandım bu ayrıntıları yazmaya ama yazıcam:) arkadaş zaten yabancı, tesadüfen tanıştık, hoşlaştık birbirimizden. ama her halükarda bu ülkede yaşamıyor ve gidecek. beklentiler sınırlı bu yüzden. bu ilk buluşma dediğimiz şey dışarıda olacaktı aslında ama son anda "evinde kaldıım arkadaşımın d. günü var. insanlar gelecek, sen de buraya gel, buradan çıkalım" dedi. ben de kezbanlık yapmiim şimdi diye reddetmek istemedim. zaten kendisiyle görüşeceğimiz için epey heyecanlıydım, bi de arkadaşları da işin içine girince iyice titreyerek gittim, başladım votkaları yuvarlamaya yatışmak için. zaten beraber kalan 2 arkadaşı dışında da kimse yoktu bu arada. her neyse sohbet muhabbet iyi gidiyodu ama tabi ben kafayı iyice bulmaya başladım. sonra hatırladıım şey kendimizi odada bulduumuz. malum şey tabii. neden bilmiyorum ama seks işlemi sırasında canım acıdı ve durdurdum. sonra bir baktım kendisi giyinmeye başlamış "arkadaşlarımın yanına gidiyorum" diye. çok sinirlendiğimi hatırlıyorum, sinirli sinirli tepkiler vermeye başladım. o da bi kıllaştı iyice "zaten seksi de durdurdun" falan dedi. birkaç konuşma geçti aramızda, "benden ne bekliyosun?" dedim, "seks" diye cevap verdi ahaha. (çok dürüst). "sen ne bekliyosun, evlilik mi?" diyerek kezban yaptı beni. "tabii ki hayır, ama biraz daha özen gösterebilirsin. ben buraya senden hoşlandıım için geldim" falan dedim. sonrasında zar zor giyindim, ayakta duramıyordum zaten, ne bir yardım etmeye çalışmak ne bir şey, önden önden gitmeye başladı. bi taksi durdurdu, gel seni bırakıcam dedi. ben de sinir yaptıım için "ben kendim giderim" dedim. o da bastı gitti. olayın aslı budur:)

olaya kafanı takıp üzülmeye bile değmeyecek birisiymiş, saygıyı da sevgiyi de hiç mi hiç hak etmiyor, onun için üzülmeye devam ederek değerini arttırma. ileriye bak, bu olayı da öküzün birine denk gelmenin kötü bir anısı olarak hatırlarsın. sana uygun birisi olsaydı senin davranışlarının hiç birini hata olarak görmezdi.

@pitch.shifter
ikinci mesajda haksız olduumu düşündüren şey ne, onu anlamadım:)

gitmek için kalkıp hazırlanan ilk oydu, ben de tek başıma orada kalamayacağım için mecburen onunla çıktım. neyse olan oldu ve buna kafayı takmanın faydasız olduğunu biliyorum aslında. buluşmadan önce fazla anlam yüklemişim demek ki, şimdi de işin böyle boktan bi şekilde başlamadan bitmesini bi türlü kabullenemedim.

erkekler hic sevmez bu tarz benden ne bekliosun sorularini hemde sexide baltaladigin düsünülürse çocugun bu konuda terslemesi normal bence.hem ne kadar ters yapmis olsada eve birakmak konusunu gayet teklif etmis.bunu cok yazmak istemesemde daha ilk bulusmadan olay sexe geldiyse cocuk zaten seni cok ciddiye almamista olabilir bu sebeple. 1night stand mantigiyla hareket ettigin bi insani ne kadar sallarsinki?? (bu son cümle gercek olan bi durumdur alinmaca,gücenmece yok ltfn)

@berginyonbaenre
yok alınmadım, zaten birkaç gün sonra gidecek birinden fazla bişi beklemiyordum ben de. ama tek amacın seks olduğu durumlarda bile biraz özen istiyorum sanırım, olmadı diye hayvanlaşmasına ne gerek var? :)

insan değilmiş, delikanlı hiç değilmiş onun adına üzülmek yersiz. sen de umarım kısa zamanda atlatırsın ve kendini benzer bir duruma sokmazsın.

herifi rahatsız eden şey seksin olmaması değildir büyük olasılıkla. seks oluyorken sorun çıkarmandır. eğer o noktaya getirmeseydin belki o da ilk bulusmadan böyle birşey beklemeyecekti. belki dısarı cıkıp eglenecektiniz. seni tipik kararsız kadın gibi görmeye basladıgından kıl olmustur..

@eleventh american esme has met
haklı olabilirsin tabi ama gerçekten uyuzluk olsun diye durdurmadım seksi, acı hissettiğim için durdurdum. kapris gibi algılanması çok anlamsız, acıya acıya devam etsem daha anlamsız olmaz mıydı?

şanslı çocukmuş ucuz atlatmış ya oda size aşık olsaydı aman allahım düşünemiyorum.

acıyacak tabiki söks buğğ acıdığını söyleyip acıtmadan dersen daha mantıklı olurdu. çocuğu fordçu gibi itip kakarsan heralde giyinir gider.

@fukka
o da size aşık olsaydı derken? aşık falan değilim, okuduğunu algılama problemin mi var? fazlaca etkilenmiştim çocuktan, o kadar. şimdi de böyle tatsız bir deneyimi atlatmakta zorlanıyorum, bu kadar basit.

*titreyerek yanına gitmek*, *votkaları yuvarlamak*

aşık olmak kötü birşey mi? ayıplanacak tu kaka yapılcak birşey mi? aşık olduğunuzu söyleyip rahatlamak yerine bu inkar niye.

uçmak varken yürümek niye a kuzum

tabii ki ayıp değil ama sadece bir kere görülmüş birine aşık olunacağına inanmıyorum. fazlaca beğenme, etkilenme olabilir benim aşk tanımıma göre. ayrıca şanslı çocukmuş falan demen bana nasıl hissettiriyor sence?

e bu durumdaki şanslı kafası ağrımayan kim şanlı çocuk değil mi?

e peki kafaya takan canı sıkılan fazla içip beyin hücrelerinin toplu intiharına sebep olan kim sen şanssız çocuk olmuyor musun?

o açıdan bakarsan evet ama o cümleyi öle bi yazdın ki "şanslı çocukmuş ucuz atlatmış ya oda size aşık olsaydı aman allahım düşünemiyorum" kendimi çok kötü hissettim:) keşke o da benden bu kadar etkilenmiş olsaydı da, belki o şekilde davranmaz, ya da sonra arar durumu düzeltmeye çalışırdı. neyse, hayırlısı diyelim.

şu noktadan sonra kazanılacak kaybedilecek bişey kalmamış. adam zaten ydışına gidiyor. uzun vadeli duygusal bir beklentiside yok.

kendini rahatlatmak isiyorsan eğer şöyle düşünebilirsin. senin hatan çok sarhoş olmak, onun hatası öküz gibi davranmak. üstüne bir de kültür ve bakış açısı farkı eklenince işler iyice karışmış.

o vakit yapılması gereken bir dahaki sefere bu kadar sarhoş olmayıp. hayatta hiçkimseyi gözünde büyütmemek.

tabiki acıya acıya devam etmek gibi bir zorunluluğunun yok, ama erkekler genelde söyle bir mantık yürürtür belki farkında bile olmadan: "eve geldi, yakınlasmaya basladık, demekki o da istiyor, tipik türk kızı gibi naz da yapmıyor, muhtemelen tecrübeli de, oh ne güzel bir gece geciricez" derken senin durdurduğunu görürse rahatsız olur. eğer senden tek beklentisi seksse (bu seninle alakalı olmayabilir bile, mesela kız arkadasından kotu ayrılmıstır, bir süre kadınlara güveni yoktur vs..) bu beklenti karsılanmayınca "öf hem bu noktaya kadar geldi hem de acıdı macıdı diye işi yokuşa sürüyor" diyip sıtkı sıyrılabilir. bir de bu düşüncelerin mantıktan uzak heyecan dolu ve ereksiyon halindeyken aklından geçtiğini düşün.. sen suçlu değilsin de böyle olaylarda her zaman olduğu gibi zaman suçlu mekan suçlu vs..

bir de orpheus'un yazdığını sonradan okudum. cok haklı. kültür farkı da önemli. sokakta gördüğümüz ve hayvan dediğimiz (sözlükte de itin götüne sokulan)türk erkeği değil de okumuş ve görmüş geçirmiş (no pun intented ahaha:)) olanları cok anlayışlı davranıyorlar kadınlara pozitif ayrımcılık kanlarına işlediğinden, işbu nedenle bazen avrupalı erkek cok öküz gelebiliyor. yani yukarıda dediğim gibi, yanlış mekan yanlış zaman ve hatta belki yanlış insan..

cevap soruda gizli.

1. bi daha gormeyecen
2. herif harbi okuzdu. hos vakit gecirmek degil, kelimenin tam manasiyla "ciftlesmek" istiyodu.
3. attigin mesaja cevap vermeye bile tenezzul etmedi.
4. kafana o kadar takmis olmana ragmen, ust beynin (yani beyninin frontal lobunun korteksi) sana diyo ki, "sacmaliyosun" ve o yuzden oturup bu soruyu yaziyosun bizlere.
5. sen duyarli ve ince bi insan oldugun icin, one night stand olsa bile, duygularin tavan yapti. ama gel gor ki karsinda hakiki bi hayvan vardi. isler orada ters gitti.
6. bundan sonra da bunu dusunmeye devam et ama "mind set"ini degistirerek, bu yazdiklarim esliginde dusun. bu sana guzel bi tecrube olsun. (ders demiyorum bak, tecrube diyorum, cunku ben bu olan bitende senin bi hatani goremedim). mesela birine ilgi duydugunda, once, erken algi sistemlerin, onun okuz olup olmadigini incelesin, isler yataga kadar gitmeden daha. isler ilerlerse diye tedbir olarak yaninda jel filan bulundur. (belki de herif sen daha hazir hale gelmeden saldirdigi icin canin acidi, Allah bilir, o detaylari hatirlayamayacak kadar dumanliydi kafan)
7. kendini suclama egiliminde olan yer, alt beynin. ust beynin bunun sacma oldugunu biliyo ve bu soruyu yazdiriyo duyuruya. Sonunda bu catismadan ust beynin galip gelecek ve sen bunu asacaksin. Ille de sallaman gerekmiyo. Alt beyin, ust beyin ayriminda daha fazla bilgi edinmek istersen, Daniel Goleman'in Duygusal Zeka kitabini tavsiye ederim.

Sonuc: Sen hatali degilsin, ayiplanacak, uzulunecek, utanilacak, pisman olunacak bi sey yapmadin.

Bonus: Alkol serebrotoksiktir. Yani dogrudan noronlari (beyin hucrelerini) oldurur. Alkolden ayakta duramayacak kadar etkilenmis olmak, akut alkol entoksikasyonuna giris asamasidir. Konumuzla ne alakasi var bunun? Sen olaydan sonra kafani toplayip, mantik yurutup, akil yurutup hadiseyi rasyonalize etmeye calisiyosun ya, orada hala alkolun etkisi var. Yanlis anlama olmasin, tamam olay gecti gitti, senin sarhoslugun da gecti ama, uzerinde mantik yurutmen gereken verilerin tamami diske kayitli degil. Yer yer bosluklar var, bad sectorler var diskte. Dolayisiyla akil yurutmen, saglikli bir durum muhakemesi yapabilmen zor oluyo. Ah gozunu sevdigimin neuroscience'i be!

sirf kezban demesinler diye kralice kezban durumuna dusmek bu olsa gerek :)
ama alinma sakin bu yazdigima , onunla oyle bir ortamda bulusmanin sonunun nereye gidecegini iyi kotu tahmin etmissindir, hazir degilsen neden gittin ki ya da neden o kadar ictin, keske en basta kezbanlik yapip disarda bulussaydin en azindan rahatlardin biraz, geceniz de farkli biterdi belki.

bir de yabancılarla türkler bir değil. türkler ayıp ettiğini anlar bir süre sonra ama yabancı herif o mesajı aldığında kesinlikle "aa manyak mı ne? sordum seni bırakıyım mı diye hayır dedi, şimdi bu mesaj ne ki??!!" diye düşünmüştür.

birkaç kere hayyam pasajını arayıp taradım bulamadım. eminönünde tek bir yerde var, ilgilenirseniz mesaj atın uzun uzun anlatmaya çalışayım yerini. (adını hatırlamıyorum)

bu arada aklınızda bulunsun piyasadaki tüm polaroid filmlerin tarihi geçmiş durumda.
bir tek şurdan alacağınız film taze olabilir.
shop.the-impossible-project.com

hayyam pasajından almıştı arkadaşım zaten makinayı ama orada yoktu.
-tek
uzun uzun anlatmaya çalışırsan sevinirim! =)

tramvayı solunuza alarak sirkeciden yukarı doğru yürüyün (hayyam karşıda kalıyor, yolu geçmeyin). sağda göreceğiniz fotoğrafçılardan en büyüğünde satılıyor:) zaten birkaç "büyük" mağaza var, her birini deneyin.
ne yazık ki adı aklımda değil o nedenle böyle tarzanca anlatmak durumunda kaldım

teşekkürler! bulmaya çalışacağız artık :)

Fransız Kültür'de heykel sergisine, Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi'nde Beckett sergisine gidebilirsiniz. Oradan da güzel bir teras bulup (Nevizade Sanat Bar mesela) manzara eşliğinde yiyip içebilirsiniz. Mekanda servis sorunsuzdur, kazık atılmaz. (Ben de bu akşam ikinci kez gitmiştim, ne tanırım ne de müdavimiyim.)

cihangirde yemek ve sonra çukurcumada eskici gezmesi?

Uyuklayankedi teras tarzı bina yığınlarının arasında bir yer bence sıkıcı olur.Ne dersin?
Açık havaya çıkmalı, denizin kokusunu hissetmeli.
Modern gibi mesela, o sergiyi görüp sonra da gidip bi kadeh yuvarlamalı cafesinde...

Teras ufku da görüyordu ama geçelim, o zaman Boğaz'a açılın derim. Modern yarın olmayacağına göre.

Mesela Sabancı Müzesi'ni müteakip Emirgan.

Chavezding eskici gezmesi fikri hoşuma gitti açıkcası. Fotoğraf da çekebiliriz aslında orada, ama o daracık sokaklardan sonra sahile inmeliyiz sanırım belki karaköy'e ineriz kim bilir. Bekliyorum başka fikirler. Yarın saat 12:00'ye kadar tüm fikirlere açığım...

www.facebook.com

endüstri devrimi bitti biz kazandık sergisine gidebilirsin.

Topkapı Sarayı pazartesi açık (salı kapalı).

www.topkapisarayi.gov.tr

istenye'den küçük teknelere binip beykoz'a. orda sahilde üsküdar tarafına doğru yürürken taze ızgara balık yedikten sonra çengelköy'e çınar altına.

Önce Beşiktaş'dan arabayla Aşşk Kahve Kuruçeşme'ye gidilip şimdiye kadarki en güzel burger yenildi, sonra Emirgan korusuna gidilip ayakkabılar çıkarılıp paçalar sıvanıp çimlerde yatıldı yuvarlandı daha sonra da bakırköy'e alışveriş merkezine gidildi :)
Sanırım kadınları çözmüşüm yavaştan :) Lüks bir mekanda deniz kenarında yemek, yeşillikler arasında romantizm ve alışveriş merkezi :))) Daha ne ister ki bir kadın ? ? ?

1- yetenek sınavıyla alıyo ygs puanı yeterli lys e girmesine gerek yok başka bir şey istemiyorsa.

2- geçtik

3- herkes torpil diyo bilene zor değildir herhalde. bahçeşehir de fotoğraf video var :) mimar sinan da var herhalde, daha çok özellerde var sanki.

diğerlerini bilmyrm.

3/4- yıldız teknik'te de var ve sınavda çizim yaptırıyorlar kısa bir süre için olsa bile çizimini geliştirmek için bir yere gitmesinde fayda var

5- görsel iletişim tasarımı var ama ytü'deki sınav fotoğrafçılıktan da zor

- mimar sinan güzel sanatlar fotoğrafçılık bölümü
- marmara üniversitesi güzel sanatlar fotoğrafçılık bölümü
yetenek sınavlarıyla alıyorlar. yetenek sınavlarında çizim yeteneği isteniyor fotoğrafçılık için. bu üniversitelerin yine grafik animasyon bölümleri var yetenek sınavlarıyla alım yapan.
ben geçen yıl marmara üni grafik animasyon bölümünü kazandım içerden dışardan bi tane tanıdığım olmamasına rağmen fakat hali hazırda zaten okuduğum için gitmedim o yüzden torpil varsa bile bahsedildiği kadar abartılı değildir diye düşünüyorum neticede kimse kendinden başka bu sınava girenlerin yeteneklerini ve işlerini tam olarak bilmiyor ve bunları değerlendirecek kadar iyi olsalar bu eğitime muhtaç olmazlardı. bununla birlikte sanat bence okuldan öğrenilecek bir şey değildir tabii :)

ps: evet yuto'nun dediği gibi ytü'de grafik tasarım gibi bi bölüm var bi de.

peki hem yetenek sınavlarına girip hem de lys ye girip başka bölümler için şansını denemesi mümkün mü? misal başka bir bölüm tutturdu ama özel yetenek sınavını da geçti? ya da en kötü ihtimalle açıköğretim fakültesi yazıp, işini garantiye aldıktan sonra yetenek sınavını kazanırsa fotoğrafçılık bölümüne girmesi mümkün mü?

yani, yetenek sınavını kazanırsa açıköğretime ya da başka bölüme girmeyecek ama kazanamazsa o bölümlere girmesi mümkün mü?

Bu işin zirvesi mimar sinan'dır. mimar sinan geçen yıl sınavlarda çizim sormadı. bu sene de sormamasını bekliyorum. yerine ilk bölümü genel kültür yaptılar ki dünyadan haberi olan adamları alsınlar. ikinci bölüm de görsel algı sınavıydı. on adet te kontenjanları var. bu sınava girmek paralı. yüz lira filan sanırım. marmara üniversitesinde sınav ücretsiz. orada çizim vardı şu ana kadar. vesaire.

Yetenek sınavıyla kazandığı bölüm ile lys den kazandığı bölüm arasında keyfince seçim yapabilir.

fotoğraf için okula gidilir mi yaa yazıktır. vaktine yazık çocuğun. yani yapsın bu işi tabi ama gidip 4 sene üniversite okuması antika adamlara katlanması çok yazık olur bence. görüyoruz fotoğraf öğrencilerinin bütün yıl yaptıklarını sergilerini. gel vazgeçir derim.

hepinize çok çok teşşekür ederim. sevgi ve saygılarımı sunarım.

chavezding dostuma;

heveslendi işte kız. evin en küçüğü bir de. kırmayım hevesini abi olarak. zorluğunu kendi görsün hayat onu pişirsin, içinde ukte kalmasın sonra. ben de istediğim bölümü okuyamayan bir adamım. senelerdir açıköğretim fakültesinde sürünüyorum :)

saygılar yine de. ilettim yazdıklarını ;)

bir de ekleyeyim. fotoğraf adına başarılı özel eğitimler veriliyor. bir tanesi sanırım galata fotoğrafhanesinin kursu. 2 yıllık bir okul. senelik ücreti 8 bin tl idi sanırım. belgesel ve basın yayın fotoğrafçılığı olmak üzere iki böülümü vardı. 4 yıl harcamadan güzel bir seçenek. 4 yıl harcamaya gelince, istiyorsa gitsin, sonra vazgeçerse de vazgeçsin. sene kaybı diye bir şey yok insan yaşadığı her seneden bir şey öğrenir, sınırlamamak gerek.

yanlış anlaşılmasın fotoğraf harikadır inşallah bu iş hayatı olur ama bu alanda lisans okumaya gerek yok. kendi kendine öğrenemeyeceği hiç bişi vermiyceği gibi özgüvenini de alır götürür okul. hele mimar sinan

Sözlükten "kobuzchu kiz" fotoğrafçılık bölümünde okuyor, ona bi danışın isterseniz.

bununla birlikte marmara üniversitesi aldığı bir cezadan dolayı yetenek sınavlarını bedava yapıyordu ama sanırım bu yıl son yılı. onu belirtmekte fayda var. nitekim türkiye'de hiç bir görsel sanat alanı iyi bi eğitim sunmuyor.

(bkz: mad men)

(bkz: breaking bad)

dexter.

(bkz: carnivale)

stargate universe ü de bi deneyebilirsin bence. daha ilk sezonda hem.

the mentalist,how ı met your mother...

seinfeld, curb your enthusiasm, breaking bad, the wire

soylemezsem çatlarım, the prisoner mutlaka. 6 bölümcük

In Treatment

weeds

(bkz: weeds)

kesinlikle "prison break"

(bkz: fringe)

tüm stargateler. 10+6+1 sezon şimdiik. :)weeds güzel. amsterdam var, sadece 8 bölüm ama süper.

Özellikle Mayıs ayı başında yaşanır bu durum. Bütün sene spor salonuna giden adamın Mayıs ayı başlarında salona gidesi gelmez, içi sıkılır, ayakları geri geri gider, salon yolunu yarılamışken eve geri döner. Buna tam olarak bahar depresyonu denemez, sporcularda mayıs ayında görülen özel bir durum.

Hap dedikleriniz neler? Amino asit midir mesela? Eğer öyleyse merak etmeyin, kimse amino asit yutma ile bir anda şişemez, o tür besin takviyeleri mucize yaratmazlar.

İhtiyacınız olan şey motivasyon. Bu motivasyonu supplement kullanmak sağlayacaksa o da yapılabilir, bilmiyorum belki havaya girersiniz. Vücuttaki bu isteksizliği alan sporcu takviyeleri var, yok değil. Ama onlar da salonda satılmaz.

Siz iyisi mi hedefinize inanın, çalışınca yapacağınıza güvenin ve ne olursa olsun o salondan içeri girmeye bakın.

tabiki içmek zorunda değilsin :) boşver sen onları

hapların adını unuttum. 3'er tane alıyorlar kocaman kocaman haplar. cevaplar ıcın teşekkürler. moral verdiniz:)

et yemelisin.

sağlıklı beslenebiliyorsan haplara gerek yok. ton balığı seviyorsan mesela baya faydalı kas için: kaanlazayiflama.blogcu.com

ek besin takviyelerini en son düşün. önce süt, ton balığı, yumurta.. gibi bol protein kaynaklı bir beslenme programı uygula kendine. 1-2 ayda cidden fark eder normal beslenme programına göre. hapla tozla tabiki daha hızlı olur ama doğalını yapabilme imkanı varsa doğal tercihimdir.

Bekle biraz daha vakit gecsin.

Sonra bi yerlere davet et, konser vs. aklina ne gelirse, zevklerini falan sen biliyosundur.

Edit: Ha yuz yuze gorusmusunuz zaten okumadim. O zaman yuz yuzeyken acil derim msn den soyleme. Bi kac kere bi yere davet et sikilmadan vakit geciriyosaniz zaten bi bulusmanin sonunda soylersin ben senden hoslaniyorum diye.

bir kere hemen açılırsan baştan ipleri karsı tarafın eline verirsin güvenini kaybedersin burdan yola cıkarak.

1) bol bol sana guveniyorum sen benim en iyi dostum tek sirdasimsin, sen cok farklisin tarzi kelimeleri cumle icinde bol bol kullanacaksin

2) asla ilgi manyagi yapmayacaksin kizi ve kesinlikle guzel buldugunu soyleme. o zamani gelecek merak edecek benim icin neden hic guzelsin demedin diyecek. sen degil o merak etsin o kovalayan taraf olsun

3) arda bir hafif dozda elestir. mesela bir resmine bakarak ayakkabıların harika durmus ama o gomlegi neden tercih ettin gibi...

4) ben kotuyum dedigi gunler extra ilgili davran.

5) msni arda bir mesgul moduna yada telefonda konusuyor moduna al. mesgul yogun biriymissin gibi kendini goster yani.

simdilik bu kadar donerim yine.

bence pat diye söyle.
kızlar böyle şeylerden hoşlanır..

pat diye söyleme, kızlar böyle şeylerden hoşlanmaz. o sadece romantik komedi filmlerinde olur.

yüz yüze daha fazla görüşün. (utangacım diyorsun ama başka çaren yok) mesela "gece bilmemne bar'a gidecem, benle gelsene" diyebilirsin. buluştuğunuzda da fiziksel olarak yakın davran. içine düşme tabii. o anlar zaten ;)

kardeşim sakın açılma hemen git başka bi kız bul. müzik zevki hayata bakış vb. aynı olan kızlardan bi yol olmaz... çok zordur onları ayartmak, ancak benim gibiler yapabilir. sen vazgeç bu işten.

kızlar pat diye söylenen şeylerden hoşlanır evet doğru ama kabul etmezler genelde. pat diye duydukları, beklemedikleri bir ilan ı hoşlanmadan cok mutlu olurlar ama genelde cevapları; ben öyle düşünmemiştim, ya hiç o gözle bla bla, biz arkadaşız bik bik... pat diye söylenince egosu şişer evet.

açılmadan önce ilginizi belli etmeniz, karşınızdaki insana da durumu tartması için biraz fırsat vermeniz gerekir. aksi durumda olumsuz cevap almanız olası. daha fazla görüşün, ilgili davranın zaten anlıycaktır. eğer o da olumlu düşünüyorsa belli eder kendi kendine gelişir olaylar.

fazla ergence mi olur bilmem ama gördüğüm kadarıyla birinden hoşlanıyorum diye başkasından bahsediyor gibi yapıp pat diye aslında ondan bahsettiğini söyleyince işe yarayabiliyor (tabii kızın gönlü varsa).

Bir ilkokul arkadaşım msn'den tanıştığı biriyle buluşmuştu. msn'de şiir, edebiyat, hayat üzerine uzun uzun konuştukları kız buluşma boyunca arabalardan bahsetmiş. Bilginize...

önemli olan sabahlara kadar konuştuğu tek kişi sen misin? yoksa gecenin o saatinde msn de 5 kişi var ve sende onlardan birisi misin ? hadi canım ben yatıyorum dediğinde o da evet bende deyip msn i kapatıyrsa şanslısın. ama canım bende birzdan yatarım diyorsa o zaman başkası ile görüşüyordur. aralarda da sana laf yetiştiriyordur. buna dikkat et.

sana tavsiyem eğer sorun olmazsa webcam leriniz açık olsun(ses kapalı) o şekilde yazışın. yazdıklarına karşı tepklierine bak. senle mi ilgileniyor yoksa başka pencerede başkası ile mi sohbet ediyor. belki "kamerası meşguldür" açmaz.

msnden açılma. bir iki kere buluş. kız zaten anlar niyetini. eğer onun da isteği varsa buluşma isteğine olumlu yanıt verir, sonunda da açılırsın hatta herşey kendiliğinden gelişir. amaa eğer gönlü yoksa buluşma isteğini ya geri çevirir, bahaneler öne sürer, erteler vs. buluş buluş buluş.

o kadar büyütmeyin gözünde. yüzyüze buluşup, konuştuğunuzda "aa bu muydu" deme ihtimaliniz de var. olursa olur olmazsa olmaz diye düşünün rahatlarsınız sonra da olaylar gelişir...

strese bağlı dökülmenin bir kısmı geri geliyor. şampuanı hayatından çıkar. şampuan zararlıdır. zeytinyağlı sabun zararsızdır. defne sabunu faydalıdır. saçlarında dökülme yanlı bir sıkıntı varsa kesinlikle defne sabunu kullanmalısın. ben şu an, zamanında aldığım regen şampuanlarla sadece ayaklarımı yıkıyorum inan. bu tecrübemi 3-5 kullanım baremli de yazmıyorum üstelik. bunların hepsini uzun süre kullandım. saç bakımında yaptığın bir değişiklik en erken 1-2 ay sonra sonuç vermeye başlıyor çünkü. saç kazıtmak geçici bir geciktirici. dökülen saçı gözünle görmediğin için piskolojini bozmuyor sadece.

hocam stres ve saç arasındaki ilişki ne menfur bir aritmetiktir yauvv!!
bu kafa kazıtma hikayelerine bir değineyim..
çoğunun aksine bazıları derler ki kazıt iyi gelir. valla doğru, saça iyi gelir, deri sağlık kazanır, bünye rahatlar ve ayrıca prsikolojik olarak bir yeniden başlama, sempatikleşme havası katar. saçlar uzarken rahat rahat bakım yapar, kür uygularsın. sonuç ne olur? genetik kazanır gibi.
ama buna rağmen yani sonucu değiştirmeyecek de olsa, derim ki, kafan güzelse -mecazen değil tabii, şekil olarak- hiç düşünme kazıııt! içinde kalmasın hocam :)

şu dönemde ki saç dökülmeleri mevsim değişikliğinden kaynaklı da olabiliyor..

Sebebi ne olursa olsun, giden saçların geri gelmemesi çok üzüyor insanı. O yüzden kalıcı bir çözüm bulana kadar Wella Liquid Hair kullanın. Ben de vaktiyle ısırgan otu vs denemiştim, bir süre bunlar işe yaradı ama bir süre sonra yine aynı hızda dökülmeye devam etti. O ara imdadıma sözünü ettiğim sprey yetişti. Şiddetle tavsiye ederim.

(bkz: rogaine)

Denemeden lens almayın

fena bi fiyat değil ama ben olsam hong kong dan gelicek lens yerine 50 lira fazla verip istanbuldan almayı tercih ederim. deneme imkanı da olabilr
urun.gittigidiyor.com mesela

lensi takarak, görerek, deneyerek almak gerekir. Kargoda o lens piç olur kırılır filan, ondan dolayı, sirkecide hayyam pasajına gidilir, 2. el ya da sıfırı deneyerek görülerek alınır. Ben de alacam bunlardan bi tane...

aynı lens i yurtdışından almıştım. Deneyerek alma konusuna katılıyorum ancak bu lens in performansı ve fiyatı belli. Fazla bir rizikosu yok bence alınabilir.

üsküdardan otobüsle kolayca gidersiniz.

üsküdar iskeleden kalkan otobüslerin nerdeyse hepsi beylerbeyinden geçer. 15, 15c , 15b vs..kadıköyden gidecekseniz 15f b.beyinden geçer. beylerbeyinde sarayı gezdikten sonra 15'e binerek kanlıcaya da gidebilirsiniz.

muhtemelen avrupa yakasından gideceksin, o zaman metrobüse bin geç karşıya, ilk durak olan boğaziçi köprüsünde in, aşağı doğru yürü bir süre, denizi karşına alarak. zaten deniz kenarına geldiğinde sarayın önüne gelmiş oluyorsun.

hiç hoşlanmasam da nargilecilerde kumpir yerdim ben olsam heralde

www.wikimapia.org&lon=28.9809036&z=18&l=36&m=h
burda bi yerde güzel asmalı falan bi sokak vardı. esnaf burda yiyor öğlen. tavsiye ederim ama tam yerini bulamadım.

galata köprüsüne kadar yürüyebilirseniz orda çok daha güzel şeyler yiyebilirsiniz.
Namlı gurme, balık ekmek vs.

kabataş'ta sucuk ekmek, köfte ekmek vs. yapan bi yer var.. kabataşta inip elinize sucuk ekmekleri alıp yürüyerek tophaneye gidebilirsiniz.. güzel de olur yani..

netlik bozulur

Özel bir yöntemi filan yok yani değil mi? Az bilenen filan. İlla dpi zıkkımı yüksek olacak :D

photoshop için genunie fractals isimli bir eklenti var. resimi az kayıpla büyültebiliyor. başka bir yöntem ise kaliteli bir şekilde resmi bastırıp sonra tekrar taramak.

(bkz: live trace)

ipad, iphone os kullaniyor. iphone os'te de office yazilim(lar)i mevcut degil. sadece goruntuleme isini yapiyor. duzenleme yapilamiyor.

edit: ipad icin iwork'u gormemisim bak. sorry.

iwork diye bi yazılım görmüştüm? iyi kötü bilmiyorum ama word, powerpoint falan vardı?

iwork, mac os de calısıyor. leopar fln onlarda.

ipadin kendisi icin gelistirilmis ozel ofis (iwork) suiti var. apple veriyor alinca icinde. guzel gozukuyorlar baya. (edit: simdi hatirladim, bedava degil sanirim ama ucuz olmasi lazim 9 dolar falan. bedava da olabilir ama bir bak sen, hafizam oyun oynuyor su an)

suradan devam edin: www.youtube.com

bu ilk video keynote'u gosteriyor. Annenin ilgilenecegi yazilim "pages" ise burda: www.youtube.com

ekrandaki klavyeyi kullanmayi severse kullanir bence. ama cok kiside ipad olmadigindan senden daha fazla fikri olmaz muhtemelen kimsenin. anneni de tanidigin goz onune alinirsa :)

Bence almasın neden mi?? ÇÜNKÜ mac OS larda yapılan hiç bir word,powrpoint fln WİNDOWS ta çalışmaz bundan dolayı almasın ama işine yarıcaksa o bilir ve klavyesi dokunmatik alışması zor olur ... siz bilirsiniz

google docs kullanır fkat her halukarda.

ben kullanıyorum. hayatımı kurtardı diyebilirim. etkin doza ulaştıktan sonra etki eder. en başta düşük bir dozla başlatmıştır. daha sonra arttıracaktır. etkin doza ulaşınca farketmeden bir bakmışsınız ki dert tasa kalmamış. okb endike ne demek bilmiyorum.

bipolar bozukluk, boderline, major depresyon vs... de kullanılıyor. yan etkileri görülmeye ilk kullanımdan sonra dahi başlayabiliyor...
endike etme süresi 20 gün ile, bir ay arasındadır pozitif belirtiler için...

bir de başlangıç için kullandığınız ilk ilaçsa fazlasıyla ağır kendisi... daha düşük yan etkili ilaçlarla başlamak daha iyi... lustral, prozac vs... yan etkileriniz çok ağırsa değiştirmesini isteyebilirsiniz.

2 ay kadar kullandım ağır yan etkilerinden dolayı bıraktım. pek etki etmemişti bırakana kadarki sürede.

teşekkür ederim cevaplar için.
ilk başladığım ilaç çok da ağır bir durumum yok açıkçası ama doktor etkili olur dedi. yan etkilerinin çoğu azaldı uyku problemleri hariç..bakalım

sketchup

çoğu ofis hem sunumda hem tasarımda sketchup kullanıyor ve öğrenmesi daha basit.

kabul edilirseniz mayis celbine gidersiniz.

mayıs ne ya? nisan değil mi celb?

hayır mayıs. nisan deel

işte ben de onu anlamadım. demek mayıs oldu he?

4 e bölüyolar işte?

öncelikle dönemin önemli, yani kısa dönemler nisan-sğustos aralık olarak 3 efer askere alınıyor bir yıl içinde ama uzun dönemler 4 devre olarak gidiyorlar.
kısa dönemse mart sonuna kadar başvurman durumunda nisanda gidersin diye tahmin ediyorum. pek reddetmiyorlar gitmek isteyenleri.

converse ile yürüyünce de ayaklarım acıyor sonucta dandik ayakkabı. bana spor amaclı gerek

bot olarak advanture botlar vardır mesela. adidasın, nike'ın falan. hem gore-tex hava su geçirmez ayak kokutmaz, hem da hafif rahat.

hava gecirmez olması iyi birsey degil sanırım

yok ya hiç bir şey geçirmediğini şey etmek için abartı bir kelime kullandım. gore tex in en büyük özelliği çok ufak gözenekli olduğundan suz toz falan geçirmiyor. ama hava geçiriyor bu da ayağın hava almasını sağlıyor.

adidas-brassic street

vallahi öyle marka giyen biri değildim, adidas aldım geçen outletten. 47 numara olması cezbetmişti. kolay bulunmuyo. vallahi hidrolik çorab gibi bişey. acaip rahat.

new balance'a bir göz atmanızı tavsiye ederim.

mesele sadece konfor ve ergonomi ise dağcılık malzemeleri satılan yerlerdeki yürüyüş ayakkabılarına bakın derim. gore-tex özellikli vs... bunlar zaten uzun yürüyüşlere ve zor şartlara göre tasarlanmıştır. lafuma mesela aklıma gelen bi marka.

herkese teşekkürler hepsine bakıciiim. bi arkadas dağ ayakkabısı demis bi 20 kiloluk dağ ayakkabısı mevcut :P bu arada 47 numara ayak oluyor muymuş yaa:)

50 numara giyen arkadaşım var(basketçi)
:)

Mimarsa gelecekte işine çok yarayacak olan italyanca ile ilgili bir şey olabilir. Konuşma kitapları, CD falan. Çok saçma bir öneride bulunmuşta olabilirim. Aklıma bu geldi.

kupa al. şimdi değerini anlamaz ama hazırlıktan sonra geceler boyu süren proje çalışmaları sırasında kahve en iyi dostu olacaktır.

pasabahce'de 'canim istanbul' isminde tealight mumluk var. siyah, metal cizim gibi istanbul silueti, kisa ya da uzunu var. istanbul'daysa ya da seviyorsa guzel bir hediye kanimca. sahsen kendime hediye ettim, mimar adayi icin en guzel hediye midir, gorup siz karar verin.
tahta kuslar, metal kuslar falan da var, bence bir pasabahce'ye ugrayin ( hediye alincak kisinin cinsiyeti + + diye dusunuyoruz, degil mi?)

ben olsam en iyi 100 mimari falan temasında bir kitaba cok sevinirdim.
ya da birsürü rekli çizim kalemine de çok sevinebilirdim

butce, zevk, yas, cinsiyet?

yine de cevap:
-ilginc dizayni olan ev esyalari
-mimarlikla ve tasarimla ilgili kitap
-dunyadaki ilginc mimari yapilarin maketleri oluyor, sen kuruyorsun tabi, 3d puzzle maket gibi

hediye alacak kişi de verecek kişi de erkek. yav kupa, pcf'nin önerdiği şey falan güzel de daha mimarlık içerikli bişi olsun istiyorum.

böyle mimarlık temalı eğlenceli bir roman falan gibi.

@gyroscope italyanca ne alaka yav? ben de mimarlık hakkında hiç bişi bilmediğim için soruyorum. kusura bakma.

@purpurum o dediğin iyiymiş. sağolasın.

@ermanen süpersin :)

neufert al. seveni var sevmeyeni var ama bence işe yarar.

maket olabilir.

gemi veya bina

cetvel al kullandıkları, çizim tahtası falan olabülür. paran varsa mac al en çok o işine yarar:)

bu erkekler de hediye isinden hic anlamiyo :s bi kere kitap alma. daha hazirlikta, tamam severek okuyacak olsa bile maket, kitap gibi seyler ders hatirlatan mevzular. yani icinde ozel bir incelik yok. gayet risksiz hediye tadinda. sayet hoslandigin biriyse bunu gozardi etme derim.
hatun kismisinin sevecegi 2 sey vardir; guzel, dekoratif ya da fonksiyonel bir obje; digeri de canta. kullandigi cantalari bir gozunun onune getir, tarzina karar kil ve ona uygun canta al bence. mesela hanim isi seyler mi takiyo, daha siportik mi, yoksam tribal, alternatif tatta mi? ya da dedigim gibi isine yarayacak bir obje al. :)

@alchemistt mac pahalıdır yav.

@pcf yukarıda da belirttim ama görmedin herhalde. hediye alacağım kişi erkek :)

www.amazon.com

autocad for dummies

ayn rand'ın fountainhead romanı olabilir.

en basta niye demedin, ben de arabulmak icin ugrastim :)
ama olsun en azindan okuyan erkekler hediye alma hususunda aydinlandi.

www.tchibo.com.tr

resim yapiyosa, burdaki firca seti fena durmuyo.

erkekse, o zaman plastik maketlerden alin. hatta bulabilirseniz asker arazi mutfagi var, 2 tane at cekiyor. guzel bir maket, oneririm.
( hala kitap almayin bence, seneye kendi alsin)

kitap.ntvmsnbc.com burada var bir iki güzel kitap mesela.

eğer aboneliği yoksa bir tane mimarlık dergisine abonelik hediye et ( XXI, Yapı, Tasarım...)

fotograf cekmeyi seven bir mimar ise makinasina uygun "tilt shift" lens:

www.bhphotovideo.com