abi sen çirkin diye öyle yapmışsın sanki. Güzel olsa, ne kadar da sevimli yeeyeee falan diyora evrilirdi o.

Yabancıların konuşmaları bize hep boş ve sığ geliyor. Verdiği tepkiler, şaşırdıkları şeyler vs. kültür farkından olmalı. Yurtdışındaysan biraz adapte olmaya çalış.

Yes diyen zor bulursun.

@tsubasa bence de etkisi oldu ama sürekli birileriyle konuşayım da dilim gelişsin kafasındaydım. kızla aynı evdeydik ve sınırsız konuşma imkanım vardı ama istemedim.
çirkinlik umrumda değildi, nice hintlilerle bile konuşmak için can atıyordum valla.

çok haklısın da kız onla ilişkiyi kestin diye hüngür hüngür ağlıyo şu an :( yapılır mı bu?

Japonlar da boyle :( ay yayayayay falan diyorlar, cildirtiyorlar.

yeye yapanıyla da çıkardım.

Kiz asil senden kurtuldugu icin iyi olmus, buna takiyorsan kim bilir nasil bir insansin

tsubasa +1

batarya ömrü dışında bi olayı yok. onu da aynı paraya macos olmayan cihazlar da sağlayabiliyor artık, yani sen boşu boşuna hiç bilmediğin bir os'e alışmaya çalıştığınla kalıyorsun.

Batarya süresi yalan. 5 senelik Hp elitebook var elimde şu an 12 saat pil süresi veriyor.

Hafiflik incelik desen onda da tonla rakibi muadili mevcut artık.

Sanırım tek olayı donanım optimizasyonu. Çünkü Macbook ile 3d görüntü işleme falan oldukça az kasıntıyla olabiliyor.

Macbook alacaktım ucuza buldum gittim Elitebook 840 aldım iyi ki de almışım diyorum şimdi.

Thinkpad, Latitude, Elitebook, Lg gram, Surface vb üst klasman aletler Macbook ile yarışır düzeyde bana kalırsa.

almamak için tek sebebin macOS kullanmak istememek olabilir. gerisi boş. işim gereği çeşit çeşit işletim sistemi kullaniyorum. kendi sahsi işlerim için hala 10 senelik mbp'u kullanırım. macOS rahatlığında takılırım. isteyen sever, istemeyen sevmez.

program uyumsuzlukları. çıldırıcam artık. bu benim kişisel bilgisayarım. firmadaki bilgisayarda solid vs. kullanıyorum ama küçük düzeltmeleri işleri vs. bu bilgisayarda yapamıyorum.

oyun performanssızlığı... bi euro truck2 oynayayım dedim yemin ederim altta soğutucu, bir de küçük döner pervane çevirdim önüne yine de soğumadı alet ve sıfır performans...

kim ne derse desin, windows kolaylığı, program alternatifleri asla yok.

kör nokta tam. ben genelde böyle sokaklarda yavaşlıyorum, frenle durabilecek hıza kadar düşürüyorum. hatta gerekirse korna ile yokluyorum ben geliyorum diye.

bence %50 %50 gibi görünüyor.

belediye de suçlu. öyle kontrolsüz kavşak mı olur. öyle yerleşim mi olur.

İkisi de esit derecede suclu. Tuymuna gidiyorlar. 4 yol agzina gelmeden once sagdaki sokak girisinde de 4 yol agzinda da yavaslayip yolu kontrol etmesi gerekirdi. Diger surucunun de ayni sekilde. Onume cikab yolu goremiyorsun, sansina guvenirsen kaza yaparsin ama en kotu ihtimali dusunup onlemini alirsan kaza yapma ihtimalin cok cok dusuktur.

sağdan gelenin önceliği var o nedenle soldan çarpan suçlu.

yolda bir işaret yoksa sağdan gelen öncelikli olur.

çeken haklı. ikisinin de sokak olduğunu kabul ediyorum. sağdan gelene öncelik var bu durumda.

eşit şartlarda karşılaşmalarda, sağdakinin geçiş hakkı vardır. kameraya çeken bu konuda haklı ama, öyle kör noktalara şansa girilmez.

ben neredeyse duracak kadar yavaşlıyorum. kontrol edip geçiyorum. gerekirse uyarı amaçlı korna çalıyorum, fark edilmek için.

bu sayede, kameralı tarafın olduğu pozisyondayken çarpışmaktan kurtulmuştum. hemen durabildim. gelen araç, kısa mesafede durabilmem sebebiyle, boş kalan alandan gecebilmişti. gecebileceği mesafe olmasaydı çarpışacaktık. duramamıştı hızlı geldiği için.

hayır.

Oynamıyorum.

oynayalım.

eskiden oynuyodum. maziyi anabiliriz.

Oynuyorum ama yeni yeni keşfettim daha.

Dun indirmistim ben de. Oynayalim.

Hayır ama köpekler gibi fortnite oynayacak insana ihtiyacım var.

bayiliyorum. oynayalim. isim ayni.

ilçe sandık kuruluna başvuranlar oluyor. genelde devlet memuru oluyor.

başvurmayan devlet memurlarına da çıkıyor.

başvurmayıp görev istemeyen devlet memuruna da bazen zorla veriyorlar.

partiden oluyoruz biz. isim yazdırıyoruz. her partiye belirli kontejyan veriliyor o da kura ile belli oluyor.

Bu dediklerinin hepsi olabilir ama büyük ihtimalle dediği gibi itiraz edilince kanıt olarak göstermek için almıştır.

sayı tutturmak ve olası durum için fotograf alıyorlar. sizi fişlemek isteyen taraf ysk'da imza attığınızda fişler zaten.

Hocam resmi olarak böyle bir olay yokken, dernek\sendika üyeliğinden, bankada hesabı var diye insanlar hapis yatarken vermesen daha iyi olurmuş.

Dikkat etmek gerek bence.

fişleme neden olmasın ysk kimin elinde rtenin daha ne olması lazım.

dieyçel

Dehele

diyeçel

Dehele. Farkli okuyab amerikan ajanidir

dehele

Diyeçel

dehlül

Dehael.

Dieyçel

Not: İskoç ajanıyım.

Allah belanı versin diye okuyorum. Bu kadar sikko bir firma olamaz evrende.

Di eyç el

Ben "derhal" olarak okuyorum, 20 sene once bir billboard'larini gorurdum sikca, hic unutmadim.

Soyle bir tv reklami da varmis ayni donemden ama bunu hatirlamiyorum: www.youtube.com

de ha el.

de-he-le
çünkü türkçe konuşuyorum.
polemik başlasın :)

dieçel

diyeçel

di-eyc-el

dieçel derhal... eski reklamlarından akla kazınmış.

diyeycıl

dehale iş gereği 240.000 kere duyuyoruz

Dieyçel

Di-ye-çel
Not:alaman gurbetcisiyim

Dün izlemiştim belki yardımı dokunur.
youtu.be

basitçe; dokularda normalden fazla sıvı birikimi demek. damar içi sıvının çeşitli sebeplerle damar dışına çıkması. hücrelerin normal yapısının bozulması mesela tuz kullanımı, tuz suyu sevdiği için kendisine çeker ve tansiyonu yükseltir. kan dolaşımının normal dengesi bozulur. kan dolaşımını bozan herşey ödeme sebep olabilir. ya da darbeye bağlı olarak gelişir. şişkinlik oluşur darbe noktasında. o şişkinlik zedelenen damarlardan dışarı akan kanın deri altında toplanmasına ve morluklara sebep olur. damar yapısı zaman içinde düzelince morluk ve şişkinlik geçer. ödemden bir an önce kurtulmak için de bol bol idrara çıkmak gerekli. idrara çıkınca vücuttan kaybedilen su deri altındaki ödemden çekilmeye başlayacak ve ödem geçecektir.

not: kendi düşüncelerimi kitaba bakmadan yazdım. sonra, böyle demiştin ama böyle oldu demek falan olmasın :=)

Maydanoz, salatalik, limin dilimi ve belki bi paket yesil cay. Bununlari kaba koy uzerine de su tabi. En az 4-5 saat dursun. Bunu ic su olarak. Gercekten cok ise yariyor.

yaşadığım ev 44 m2. 1+1. mutfak 3m2 falandır. ya da daha az.havalandırma çok önemli yoksa tüm ev kokuyor. benim taktik aspiratör açıkken salondaki bir pencereyi de hafif aralamak. çünkü hava girmeli ki hava çıkabilsin.
temizliği kolay. salonun yatak odasından büyük olması önemli. çünkü vaktin salonda geçiyor. evcimen olduğun zamanlarda ferah hissetmen için o tek pencerenin nereye baktığı da önemli. giriş kat çekilmez bence.

her türlü kiradan mantıklı olduğu için al derim. sonra satarsın, değeri artacağından zarar etmemiş olursun.

40 m2 1+1 de var 80 m2 de. Mutfak kapali olur salon da genis ve ferah olursa bunalmazsin. Zaten cocuk yoksa salon ve y.odasi kullaniliyor.

şunu bi izle: www.youtube.com

1 sene stüdyo dairede, 5 sene 1+1 dairede yaşadım. Şimdi ise 2+0 dedikleri 1+1 den tek farkı küçük de olsa ayrı mutfağı ve iki balkonu olan bir dairede yaşıyorum.
Az eşya işi bir süre sonra yalan olabiliyor. Çoğu 1+1 evde 10 tane ayakkabı alabilen ayakkabılık koyacak yer bile yok.
Ayrı mutfak inanılmaz güzel bir şey yemek kokusu geçmiyor.
Salonun antreye kapı ile açılması misafir konusunda çok önemli 1+1 de çift misafir varsa insan onlar uyanmadan tuvalete dahi gidemiyor.
Küçük mutfağa sandalye+mini masa koydum, salona gitmeden atıştırmalık bir şeyler yiyebiliyorum ve sigara içerken tüm ev kokmuyor.
Tüm bunlara rağmen eğer sahibi olacak isem çok çok küçük değilse 1+1 e taşınırdım. Umarım yardımcı olabildim.
Yine sır yine cevaplayalım.

-Mutfak ayri olsun, cok kucuk olsa da tek kisi icin buyuk problem olmaz.
-Banyo cok dar olmasin, kuvet kesinlikle olsun.
-Guzel, kullanisli bir balkonu olsun.(Türkiye´de zaten balkonsuz ev yok diye biliyorum.)
-45 m2´den asagi olmasin.

56m2´de(2+O) iki kisi yasiyoruz. Az ve fonksiyonel esyaya sahip olmaniz gerektigini zaten biliyorsunuz. Biz aksam 9´a kadar genelde evde degiliz. Haftasonu da evde durmuyoruz. Sadece yatili misafir geldiginde ozel alan diye bir sey kalmiyor, ama o da yilda 3-4 kez geldiginden ve evin karsisinda hotel oldugundan buyuk bir dert olmuyor.

yemek yapan biriysen 1 sene içinde bütün eve ve eşyalara kalıcı bir yemek kokusu hakim olacak. 2+1 bak bence.

1 sene 1+1 evde yaşadım. ben seviyordum aslında evimi.

açık mutfak olmasının avantajı da var dezavantajı da.

ocak kullanıldığı için çok çabuk ısınıyordu ev :)
her şey dibinde mutfakta. içeri git gel derdin olmuyor.


ama yemek yaptığın zaman da ne kadar aspiratör de kullansan kokuyor salonun içi. görüntü kirliliği oluyor. koltukta uzanmışsın, tabaklara, lavaboya falan bakıyorsun duruma göre.

bir misafir gelse salonda yatmak zorunda. sen ondan önce uyanırsan da salona gitmek için uyanmasını beklemek zorunda kalıyorsun :/

mutfak ayrı olursa bu durumda mutfakta takılabiliyorsun ama.

karışık oldu ama aklıma geldikçe yazdım.

75 m2 1+1’de 1 sene yaşadım. Gayet ferahtı ama açık mutfak bir türlü alışamadığım bir şeydi. Bir daha asla açık mutfaklı evde yaşamam. Sizin pişirdiğiniz yemeği geçtim komşu balık pişirse inceden kokusu geliyordu.

Yaşadığım ev 58 m2 1+1. Türk usulü yaşarsan işin zor (öyle komodinim olsun, yok vitrinim olsun, bin tane eşyam olsun falan gibi), ama biraz daha minimal yaşıyorsan, teksen veya hayat arkadaşın da senin gibiyse çok güzel yaşarsın. Tek sıkıntı mutfağın birleşik olması ve koku olayı. Bi de biraz konforundan ödün veriyorsun (mesela ekran koyacak yetrim yok sürekli laptopta çalışıyorum, bıu da boyun ağrısı yapıyor)

Yatırım olarak ise en büyük sıkıntı 1+1'i tutacak adam bekar ve serseri tipler olması muhtemel. Rezidans falansa en azından zengin öğrencilere hitap edebilir ama rezidans falan da değilse kitlesi iyicene günlük kiralık tayfasına iniyor, o yüzden sıkıntı.

1+1 olayı istanbulda ve büyük şehirlerin belli noktalarında iş yapar. merkezde oturmak zorunda kalan ama o bölgeye kira yetiştirmeyen kişiler tutar.

bana göre İstanbul merkezde bi şekilde yatırım olur ama kalan yerlerde gereksiz.

emlak piyasası da düşerse millet geniş ferah evler varken küçük evde kalmak istemez.

ama dediğim gibi İstanbul ayrı orada merkezde ev yok seve seve ya parasını verecek ya da parasına göre 40m2 evde kalacak adam.

bes senedir 1+1 kaliyorum ogrencilik bitse de eve ciksam diyorum genis! gunes alan! ve balkonlu! ve ses iletmeyen! evlere bakiyorum sirf keyif olsun diye hatta arkadaslarimin evine gidince daha mutlu oluyorum keske orda uyusam diye ic geciriyorum.

1+1 güzel ama ben artik cok sıkıldım basıyo ev durmak istemiyorum. kendi ailem de saray gibi evde yasiyo cidden 3+1 ev ama bana saray gibi geliyo icinde at kostur. kendi evimde adim atamiyorum cunku her yer esya dolu ve bunlar temel seyler ogrenci evinde ne lazimsa.

yemek yapmiyorsan 1+1 cok rahat. 2 yildir yasiyorum cok memnunum.

pasif agresifim. sinirim en cok kendime zarar veriyor.

pasif agresifim, en çok kendime zarar veriyorum ama zaman zaman çok yakınımdaki insanlarla alakasız patladığım oluyor. bunu değiştirmek için stresten ve tartışmalardan olabildiğince kaçınmak dışında bir şey yapmıyorum.

sinirliyim. çabuk parlıyorum.

Değilim, hatta şimdi düşünüyorum da haksızlık olmadığı müddetçe sinirlendiğimi anımsamıyorum. Orada da aslında hissettiğim şey sinirlenme değil çaresizlik'e refleks gösterememe, yani yine çaresizlik. Hakikaten hiç kızdığım birşeyi anımsamıyorum çok ilginç.

Gerçekten büyük bir mesele olduysa birden sinirlenir parlarım.

Bazı dönemler çok agresif olabiliyorum, normal bir soruya bile ters cevap veriyorum ama bu durumu fark ediyorum hemen ve o gün iyi olmadığımın bilincine varıp olabildiğince az insanla muhatap oluyorum.

Çok sık yaşadığım bir şey olmadığı için de değiştirmeyi düşünmedim açıkçası.

Değilim. Çok sakin bir insanım.
Çok nadir sinirlenirim ama sinirlendiğim zaman da öfke kontrolü problemi yaşarım. Kendimi dizginleyemem, sonradan çok pişman olacağım şeyler yaparım. Bu genelde bana yılda 1-2 kez olur.

Hayir degilim.
Sinirlenirsem de genelde bu yemek yuzunden olur, onda da sadece soylenirim kendi kendime. Soylenerek desarj oluyorum. Zaten en baba sinirim 5-10 surer sinirlensem bile.
Eskiden sinirli bir yapim vardi ama o gunler cok eskide kaldi.

Genel olarak değilim, alttan almayı da süreç yönetmeyi de çok iyi beceririm ama bazen çileden çıkıyorum.

Kimseye zarar vermedim, kendime zararım da olmuyor sadece o anlık yıpranıyorum.

Trafikte sürücü veya yaya olarak daha az sinirlenmeye çalışıyorum. Allahtan arabam yok, yoksa kendi terapi sürecim çok daha zorlu olurdu herhalde.

Giderek düşen bir tahammül sınırım var. Aynı kişilerden aynı şeyler gelince o sınırı daha yüksek bir ivme ile geçiyorum. Genelde pasif agresif ya da fiziksel herhangi bir sonuca varmayan hatta bağırmaya bile çoğu zaman varmaya sesteki değişimlerde (titremeye başlama veya yükselme) olayı kesiyorum hemen hemen her zaman. Kendime veya başkalarına fiziksel zarar vermedim yıllardır. Tahammül sınırım düşerken, öfke kontrolüm de yükseldi zamanla.

Sinirliyim,özellikle tahammülümün azaldığı insanlara,olaylara karşı.. Sinirim geçtikten sonra kendime çok kızıyorum, haklı olsam da neden boşveremiyorum diye üzülüyorum.. Öyle en ufak şeye parlamıyorum tabi, ama inceliksizlik,düşüncesizlik beni çileden çıkarıyor..

anlık çok çabuk yükselişlerim oluyor. çevremdekileri bu ani çıkışlar yüzünden kırıyorum. trafikte deliriyorum. sonradan kendime kızıyorum ancak ne fayda.

çok sinirliyim. çabuk sinirleniyorum. sonra soğuma evresine geçip aynı konu için sinirden kendimi yiyorum. aynı sinir beni mide hastası da yaptı. işin kötüsü düzelmiyor da :(

sinirli değil pamuk gibi insanım ama öfkem çabuk alevleniyor (çok da çabuk sönüyor).

fcking no.

çok çalıştım bu konu üstüne ve büyük oranda kontrol altına aldığım bir öfkem var. Yani, aslında sinirli bir insan olduğumu bilmeyen kişi "ya sopiro da budist rahip gibi bir insanmış, bu kadar sakin olunmaz" falan der muhtemelen.

Öfkelenince de bağırıp çağırmıyorum da Hollywood'daki psikopat karakterlere dönüşüyorum. Gözlerini size dikip tane tane, sakin bir ses tonuyla laf anlatmaya çalışan birini düşünün, hani aksiyon filmlerinde hafifçe gülümseyip yavaşça ayağa kalkarak "Johnny, ah hah, Johnny, Johnny, Johnny.." falan diyen tipler vardır ya. Ben de öyleyim. Ama çok, çok nadir bu kıvama gelirim.

Gerçi normalde de suratsız olduğum için, çok bir şey fark etmiyor olabilir.

Kısaca: sinirliyim.

Bence bu soruya bizden ziyade en yakınlarımızın cevap vermesi daha doğru olur. Sonuçta insan kendisine karşı ne kadar objektif olabilir ki?
Soruya cevap:

Bence değilim. Ortada ciddi bir haksızlık olursa sinirlenebilirim. Sinirlenince kendime ya da etrafımdakilere zarar vermiyorum.

hiç değilim, sinir bozucu derecede sakinim hatta. sinirli insan en nefret ettiğim insan tipi, sinirli olsaydım kendime hiç katlanamazdım muhtemelen; bu da daha çok sinirli yapardı. buradan şu sonuca varabiliriz ki sinirli insanların sinirinin büyük bir kısmı kendilerine. o yüzden öyle anlarda koşarak uzaklaşıp kendini yiyip bitirmesini beklemek lazım.

Maalesef evet. Bu durumu daha çok içimde yaşamaya çalışıyorum ama kimseye doğrudan çatmasam da sinirli olduğum fazlasıyla belli oluyor; hareketlerim sertleşiyor, insanlarla iletişime geçmekten kaçınıyorum, kısa kısa cevaplar veriyorum ve en uç noktada diş sıkarak ağlayacak duruma geliyorum. Sinirlenince tek istediğim sakinleşinceye kadar yalnız kalabilmek.

ooo sinirli de laf mı, o biçim. hemen her şeye sinirlenebilme kabiliyetim var. lisede falan hocalarla sıkıntı olabiliyordu ama en çok kendimi etkiliyor bu durum. daha çok olaylara/olgulara? sinirlenirim. kendi kendimi yiyorum, bir yere vardığı da yok. değiştirmek için herhangi bir şey yapmıyorum. olaylar/olgular kendini düzelttiğinde her şey düzeliyor zaten. çevremdekiler de beni böyle kabul etsin, kimseye haksızlık yaptığım, kırdığım olmuyor. ha kırarsam, o zaman bana çektiri çekebilirler.

değilim

Hayır, çok sakinim. Tüm sinirimi kendime yöneltiyorum bu yüzden bi 10 seneye patlarım gibi geliyor.

çok bir farkları yok. 0 alıcaksan egea ikinci else elysee

1.6 dizel olmayacaksa ve boş paket olacaksa egea asla alınmamalı. hatta 1.6 dizel otomatik, full paket olmalı. o zaman canavar.

fakat dediğim gibi 1.3 egea yerine c-elysee, peugeot 301 çok daha mantıklı seçenek.

egea daha iyi. elysee, 301 ve symbol (bildiğimiz dacia logan) ayarında.

Egea alırım ben olsam.
Yerli üretim sonuçta. Spesifik parçaları ucuz olur citroen’e göre.

egea daha iyi.

boş alacaksa Elize, dolu alacaksa egea.

ikisinin birbirinden pek farkı yok. sadece 301-elize ikilisinin en boşu bile o kadar da boş değil. ama egea'nın boşu hakikaten bomboş. bunun yanında Elize daha az yakıyor, ama fiat servisi daha yaygın.

şirkete alacaksanız bayileri birbirine kırdırın, en uygun fiyatı veren hangisi olursa onu alın derim.

ikisini de kullandım.

egea iyidir.

celise ve301 kadar kalas bir arac kullanmadım egea bile daha iyi bunlardan

Daha önce iş yerinde 1.3 dizel Linea vardı. Yakıt tüketimi yüksek. Kullanan herkeste aynı sikayet vardı. O yüzden 1.3 versiyonundan ben olsam uzak dururdum. Motor aynı motor neticede. Şimdiyse c-elysee var. Yakıt olarak çok daha ekonomik.

ben senelerce başka marka kullandım hiç delmedim, alamanyadan hediye gelmişti. ne patlattı ne çatlattı ne başka bişey yaptı.

sinbo aşırı ötesi hiper dandik bir marka olduğu için herşeyi beklerim.

basit bişey söyliyeyim,

tencereye suyu koy, fokur fokur kaynayınca içine yumurtaları koy. 6 dakka ila 10 dakka arası pişir.

www.youtube.com

Askerde kullanmıştım ben sadece. Çok az su ekleyip, yumurtaları hazneye koyuyorduk. O kendi kendine haslaniyordu. Delme falan yoktu.

tepeden değil geniş kısmından deleceksin, delik de alta gelecek.

Hiç olmuyordu bende de olmaya başladı. Anlamadım. Şans sanırım

bende hic patlamiyor. illaki aktigi zamanlar oldu ama senelerdir tek tuk.
yumurtayi onceden cikart buzdolabindan, onunda etkisi olabilir.
bende ust kismindan delip koyuyorum hep

valla biz ben kendimi bildim bileli kullanıyoruz, hiç delmedik. ilk kez duyuyorum delindiğini.

bu makinenin yıllardır kullanıcısı olarak söyleyeyim, bunun birkaç sebebi var.
1 - çok fazla su koymak. deldiğin ve aynı zamanda su ölçtüğün aparatın üstünde, pişme şekli ve yumurta sayısı için bir çizelge var. o çizelgeye uymalısın!
2 - yumurtanın çok ince kabuklu olması. bazı yumurtalar böyle. ışığa tutunca yumurtanın içi belli oluyor. eğer öyleyse, yumurtayı değiştirmekten başka şansın yok.
3 - deliği aşırı büyütmek. ufak bir deliği açman yeterli.

bunları dene, olmazsa konuşalım ;)

youtube'da görüyordum ama izlemedim. başka bir vesile ile dün ilk kez izledim ve izlemediğim için birşey kaybetmediğimi farkettim. çok yapmacık.

Reklam yapmanın nesi kötü? ben de bunu anlamıyorum.

Bence fena bir adam değil. Kahveyi anlattığı video güzeldi mesela.

Üşengeç paratoneri ama o doğru

@yeteramadenedimherseyi: yaptığın şeye reklam alırsın ama reklam için bir şeyler yapmazsın. sorun bu bence.

10-15 yas araligi icin faydali buluyorum adami. Youtube coplugunde baris ozcan gibilerinin olmasi lazim.

reklam için video da çekilir, yaptığı işe reklam da alır. benim bildiğim kadarıyla montaj dahil videonun her şeyiyle kendisi uğraşıyor ve adamın işi "youtuberlık" değil. toplamda 3-4 videosunu belki izlemişimdir ama standardın üstünde bir iş yaptığı açık. bok atan herkesi sahneye davet ediyorum, video yapmak zorunda da değiller, eğer yeterli bir birikime sahipseniz bir şekilde insanlara ulaşabileceğiniz binlerce sosyal medya sitesi var. bilmediğimiz ve yaptığınız bir iş varsa paylaşın bakalım, neler çıkarıyorsunuz ortaya.

şimdi birisi çıkıp şunu diyecek "ELEŞTİRMEK İÇİN İLLA BİR ŞEY Mİ YAPMAMIZ LAZIM" bu konuda evet diyebilirim çünkü bu adamın profesyonel kariyeri dışındaki bir iş bu. sizin yaptığınız hobi olarak müzik yapan birine "abi ne kadar boktan bir tarzın var, seni kimse dinlemez ki" demekten bir farkı yok.

midem bulanmadı, bir iş yapıyorsa bundan gelir elde etmesi de çok doğal. Babasının hayrına video çekmeyecek ya bu adam. başka muadili varsa görelim bana sürekli olarak bu adamın eleştirilmesi çok garip geliyor. Türk YouTuberlara bakınca düşünüyorum bu adamınkiler danla bilic videolarından daha faydalıdır herhalde .

Bu adami neden parlatip parlatip yaziyorlar anlamiyorum zaten. Bisey yazildigi zaman da acitasyon yapip tipim de tipim diyor.

düşük profil / okumamış kesimde "lan gailba bir şeyler öğreniyorum şuan" hissi yaratan, hiçbir şey öğretmeyen çerezlik bir kanal işte.

kötünün iyisi bile diyemiyorum.

kendisini friendfeed döneminden beri biliyorum. daha sonra yolumuz halen bir yerlerin büyükşehir belediye başkanı olan birisinin alan adına sahip olmam sebebiyle kesişti. uzatmayayım şimdi bu saatte ama tanısanız sevmezsiniz.

Bu adam ne bilgisi satıyor baya uzun bir süre merak etmiştim, ondan sonra aşağı yukarı meali; ''şu tuşa basarsanız hayat bilmem ne olacak '' diye saçma sapan bir video'sunu izlemiştim.

Tam olarak şundan bahsediyordu; asansörlerde kapı kapatma tuşu aslında işlevsizmiş, yani o tuşun elektronik bir devresi yokmuş sadece sizi psikolojik olarak etkilesin diye koymuşlarmış.

tam buna gülüp geçecektim ki, aşağıda en beğenilen yorumlardan birisi de şuydu: ''abi çok doru diyon valla bizim de asansörde fan tuşu var ama fana bağlı değil, fan yerine hoparlör takmışlar fan sesi çıkarıyor'' sonra zaten kendisinden de kitlesinden de ilgi/alakamı geçmiştim.

Youtuberlara karşı genel bi' hoşnutsuzluğum var zaten ama bu barış kardeşinizin anlatıları nasıl bu kadar ''bilgi dolu'' olabiliyor onu da anlayabilmiş değilim.

Ha bu olaydan bir süre sonra da lcw bi' eğitimine katılmış eğitimci olarak, orada da ''kendi kendini doğrulayan kehanet'' olduğu ortaya çıkmıştı.

Yazık, eskiden olsa hayatın bu kadar adaletsiz olmasına çok kırılırdım ama insan gittikçe alışıyor.

türkçe muadili var mı? bence yok. herkes ingilizce bilmiyor. memlekette iyi birşey görünce "yok, yok, kesin vardır içinde bir bit yeniği" düşünme eğilimi üzüntü verici.

Seni kac kisinin takip ettigini gorebilirsin.

ben kullanıyorum. uyku girmeyen gecelerde yatakta takılmak güzel oluyor. işlevsel sayılır. hala geliştirilmesi gereken özellikler ve düzeltilmesi gereken hatalar var ama her şey ha deyince olmuyor. paraları dürüme gömmek yerine böyle şeylere harcamıyorlar maalesef :)) bazı durumlarda telefon aplikasyonu yerine web browser'ından açmak zorunda kalıyorum.

duyuruya girmeyi işkence haline getirmesi haricinde falsosu yok.

profil fotosu koyma özelliğini kullanıyor msunz peki

ben profil fotosu özelliğini kullanmıyorum. sözlüğün instagram, facebook, twitter ayarında bir sosyal medya sitesine dönüştürülmeye çalışılıyor olması hoşuma gitmiyor.

sub-etha'ya girilmiyor dimi hala oradan? ben sözlüğü duyuruya girmek için kullanıyorum çünkü genelde.

mesajlarda falan push notification gelsin diye kurdum onu bile atmadı, sildim galiba bi espirisi yok bi de arada çöküyodu.

2

2

homo sapiens çene yapısı 2 zaten

Alt dişler çeneden dolayi üst dislere gore arkada.

içim rahatladı :)

normali 2. baska bir sey olursa derecesine gore tedavi / ameliyatlik oluyor. alt cenenin cok arkada olmasi da mumkun tabii onun da derecesine gore tedavi / ameliyat durumlari olabiliyor.

derin kapanış

1 olursa çemçük olursun.

1 sakıp sabancı lan?

Lol. Derin kapanışmış.

1 anormal, 2 bir yere kadar normal. Belki çenen aşırı geridir, varsa endişen git bir hekime.

2 ama normale göre daha gerideymiş benimki, tedavi görüyorum düzelmesi için.

2

benimki de 2. durumdaki gibi.

peki o zaman bilumum kafatası görselinde ve modelinde niye hepsi şöyle abicim?

www.medicalrehberi.com
tinyurl.com
encrypted-tbn0.gstatic.com


google görseller'e kafatası yazın bakın, alayı üst üste. gerçeği de, tıp fakültesinde kullanılacak birebir olması gereken modelinde de hepsi üst üste??

kibritsuyu,

www.healthandcare.co.uk

Buradan da birçok çeşide bakabilirsin.

boneclones.com

Male asian skull hariç hepsi olması gerektiği gibi.

açıkçası ben de @kibritsuyu'nun dediği sebepten sordum. ölü kafa tasları bile düzse, benim de mi üstüste olmalıydı diye merek ettim :/:)

2

Polis olsalar kimlik gösterirlerdi, şahısların fotoğrafını çekip 155i arayarak yanınıza ekip çağırabilirsiniz ya da savcılığa şikayette bulunulabilir.

Bu artistler göstermez. Ülke değil tımarhane

kimlik göstermeleri gerekirdi doğru ama % 99 polistir. canlarını sıkıldığını değil şüpheli gördüklerini arıyorlar belli başlı hareketler ya da tarifler var. boşuna duyar kasmayın, sonra bir olay oluncs polis neden önlem almadı oluyor. 30 lu yaşlarda uzun boylu lacivert ceket giymiş birini arıyorlsr ise o tarife uyanlaeı mecbur çeviriyorlar. işleyiş bu şekilde oluyor.

polis değilim polisleri de sevmem, gereksiz yere olay çıkaranı da sevmem

olayın duyar kasmakla, gereksiz olay çıkarmakla ilgisi yok. o zaman hırsızlar da sivil polis taklidi yapıp gel üstünü arayalım deyip seni soyabilirler, illa başınıza mı gelmesi lazım böyle bir olayın anlamanız için? kafanızdan oran verip insanları yanlış yönlendirmeyin. karşındaki sığır bir görevli de olsa sormak lazım.

@opethian haklısın kardeşim. Bu Adamlar polis Di lakin biz sormadan kimlik göstermeleri elzem olan ama yapmıyorlar işte. Kimliklerinin sahte olması durumu var ona hiç girmiycem

Adamlar belki polis değil nerden bileceksin. Niye koyun gibi her dediklerini yapıyorsun? Siz kimsiniz dicen, polis derse, kimlik görebilir miyim diyecen sonra da sen çıkartıp kimlik gösterecen.

Artistlik değil bu. Sadece ben sizin polis olduğunuzu nerden bileyim demen yeterli.

valla kimliğe de çok güvenmeyin bence. benim kiracıda özel harekat rozeti var, kendi kılıfı içinde adam muhasebeci :)

atm etrafında o şekilde dolaşıp, telefonlar konuştuğunuz için atm dolandırıcılarından sanmış olabilirler.

dediğim gibi artık kimliklere de güvenilmiyor. polis kimliğini de çıktısını alıp düzenleyip gösterirler. neler neler yapılıyor :/

kimlik göstermesi lazım ne olursa olsun. 155'i arayıp şikayet edin. bölgeye ekip göndersinler. kendinizi göstermenize gerek yok. telefonla arayıp bölgeyi söyleyin. fotoğraf çekip atma imkanı varsa başınızı belaya sokmadan daha iyi tabii.

İşte polis oldukları belli olmasın diye sakal bıyık bırakıyorlar. Bir çoğu sivil olsalar da o an görevlidirler. Bir ara yanı başımızda sivil polis araç durdurup kaçak sigaraları yakaladı. Ama o an yolda çevirme/kontrol yoktu. Her şey bir anda oldu. İçin rahat olsun. Yüksek ihtimal polistirler. Yoksa kolay kolay herkes böyle bir işe kalkışamaz. Gerçekten polis sevmemek demek başa ne gelirse gelsin yine onlara gidip şikayetçi olmamak demektir. Samimi olmak lazım.

155 i aradım arkadaşlar. Kişiler polismiş zaten olay şehrin göbeğinde oluyor sürekli kamerayla izlenen bi yer. Sahteciliğe kalkışamazlar dedi telefonu açan.

Abi cevap daha beter. "Derhal ilgileniyoruz, nasil kimliksiz arama yaparlar !!!" Yerine, of neyse ya.

Evet ben ısrarla kimlik zorunluluğu yok mu dememe rağmen evet doğru diyemedi. Söylenecek çok şey yok bana niye kimlik sormuyorsun diyenler oldu. Sorsam da sanırım şehrin merkezinde bunu yapabilir miyiz diye çıkışırlardı. Kimlik sormama sebebim öğrenilmiş çaresizlik biraz da

Kimlik göstermeleri gerek, ben sorarım. Sonuçta şüpheli gördüğünü durdurmak ve aramak zorunda, adamların işi o.

26 yaşına geldim, daha bir defa bile polis tarafından durdurulmadım, halbuki çevremde kime sorduysam en az 2-3 defa durdurulmuş. Denk gelmiyorum demek ki.

m.internethaber.com
Çok var böyle haber, insan sormaya da korkar oldu.
Normalde göstermesi zorunlu ama.

sakala takılmayın, beni de havaalanında sakallı, ışıdçi görünümlü bir sivil polis kenara çekip, bir kaç soru sormuştu, (Kimliğini sormadan gösterdi tabi) Bende polislik bu tiplere mi kaldı ya dedim içimden, sonra düşününce bi sıkıntı yok aslında, o adam sivil polis, o tipiyle kimse o adamın polis olduğunu aklının ucundan geçirmezdi

hahahha 155'i ara demişler. isviçre'de yaşıyorlar sanki amına koim.

bi gün haksızlığa uğrarsanız arayın siz 155'i aferin.

çocuk çizgi filmeleri izleyebilir aslında. niloya falan var ya. evet büyükler için çok saçma olacak ama bizim de öyle dizimiz yok ki pek :/

Türkçe dublajlı filmler de olabilir. İlla yerli olsun diyorsan ufak tefek cinayetler, aşkı memnu falan diksiyonları ve anlaşırlıkları iyi genelde

Bavulların uçakta konulduğu yer oldukça soğuk oluyor, erime sıkıntısı olmaz ama 4 saat dediğinize göre yurt dışına gidecek. Ülkelerin çoğuna et ve süt ürünleri sokmak yasak, hedef ülkenin gümrük kurallarını kontrol edin yakalanırsanız sıkıntı olmasın.

@crown çok az bir miktar, yani bir paket margarin kadar götüreceğim. Herhalde sorun olmaz.

Ucagin altina verecekseniz sorun olmaz, soguk oluyo oralar

Buzluk posetler var metalik renk. Dondurup o posete koyun

ben internetten alınca tereyağı, kuru buzla beraber köpük kutuya koyup yolluyorlar. elime geçmesi en az 20 saat sürüyor, geldiğinde hala erimemiş oluyor. kuru buza baktım şimdi, önceden izin alınmak kaydıyla 2,5 kiloya kadar yasalmış uçakta bavul kısmında. izin işi ayrıca uzun prosedür gerektirmiyor anladığım kadarıyla, haber verilsin yeter manasında görünüyor açıklamalar.

dondurun öncesinde. biz erzincan'dan istanbul'a arabayla getiriyoruz bagajda (temmuz yada agustos ayında hemde) çözünmüyor bile doğru düzgün. mutlaka donmuş olsun ama.

bağlantıyı silip bir daha mı kursanız? ben bağlandığımda bir daha hiç sormuyordu direkt bağlanıyordu. şimdi uzağım arabadan bi kaç ay daha deneyemiyorum ama her seferinde sormuyor. direkt bluetoothla bağlanınca ne yapıyor?

iki ayri telefon tanittiniz mi?
benim aracimda da ikinci telefonu tanitinca benzer bir seyler olmustu.

İki ayrı telefonla bile sorunsuz bağlanıyor bizde. İlk giren ilk bağlanır hesabı. Ama manuel olarak değiştirebiliyorsun.

Şu ekli manuelden "my phone" adımını yaparsanız olur

www.mercedes-benz-mobile.com/manualfiles/live/.../Pairing_Instructions(en_US).pdf

Bavuracagin programin sayfasina girip basvuru kosullarina baktin mi ne istiyorlar?

Egitim dili Almanca mi? Dendigi gibi sitesine basvuru kosullarina bakmak lazim. EU disi ogrencilere olan ekstra yaklasimlarini ogrenmek lazim (EU ici odemeler farkli EU disi odemeler daha pahali oluyor genelde). Dil yeterlilik hangi dilde ne kadar istiyorlar? Yani once gireyim sonra ogrenirim seklinde olamiyor zaten, egitim dilini onceden ogrenip sinavini verip ispatlamak veriyor. Tiyatro oldugu icin giris sinavlari vardir muhtemelen? Nasildir, ne istiyorlar giris sinavlarinda? Sitelerinde falan yazmasi lazim hep.

tiyatro gerçekten çok spesifikmiş, ne isterler bilemiyorum.
kabul konusunda: tabi ki mektup iyi olur. ama burslu master bulmak çok zor. yine de tiyatro olduğu için belki daha başka vakıflardan filan sanat bursu oluyordur bakmak lazım.
normal master'a gidecek bir insan gibi düşünelim seni atıyorum işletme masterı gibi, esas konu şu:
sen gidince orada part çalşabilirsin, çalışsan da iyi olur. ama ilk vizeyi alırken ayda 600*12 ay gibi bir hesap yapıp senden 7-8 bin euro gibi bir parayı bankaya yatırmanı, bu parayı ödeyebilecek birini garantör göstrmeni filan isterler. bunu unutma.
dil: lisanslarda mesela şartlı kabul olabiliyor. 1 sene dil okuyorsun önce. ama tiyatroda programlar nece hiç bilmiyorum.

Merhaba,

Bahsettiginiz üniversite, eger Almanca seviyeniz üst düzeyde degilse direkt kabul vermiyor. Ikincisi, cok uzun süren bir not esitleme süreci var(bkz: Anerkennung/ Bewertung ausländisches Volbildungsnachweise zum Studium an der Validation). Notlarinizi yolluyorsunuz ve onlar kendi sistemlerine gore sizin transkribinizi gozden geciriyor ve bitirme notunuzu hesapliyorlar. Bu islemi bazi universiteler normal basvuru sureci icinde halledebilirken, Mainz bahar aylarinin basinda Anerkennung icin basvuru yapilmasini istiyor. Sonra aldiginiz sonuc ile, normal basvuru surecine geciyorsunuz. Tavsiyem baska bir üniversiteden önkabul alip, dil ogrenirken bu surecte istediginiz üniversiteye basvurmaniz.

Yari zamanli calismaniz, ancak dil sinavini verip normal ogrenci statüsüne gectiginizde yasal olarak mümkün. Kolay gelsin.

ben de durumun genelini özetleyeyim hocam;

-öncelikle denildiği gibi dil şartı. ingilizce ise ielts'den minimum 6 istiyorlar genelde, almanca ise c1 seviyesi isteniyor genelde ki sizinki tiyatro olduğu için aksan ve akıcılık çok önemli olduğu için c1 kesindir sanırım.
- bunlar yoksa bu seviyeleri belegeleyebilecek kadar dil okulu şartı isterler. "biz seni kabul ediyoruz okulunla ve notlarınlar ama önce dili hallet" deyip ön kabul/şartlı kabul verebilirler.

ön kabulu alırsan;

önce dil okulu buluyorsunuz(danışman firmalar da kullanabilirsiniz), sonra dil okulu ve ön kabul yazısı ile vize başvurusunda bulunuyorsunuz. vize şartlarından biri "bloke hesaptır". ortalama 8000-9000Euro arasındadır genelde. bu parayı önden yatırıp blokeletiyorsunuz. sonra kalacağınız ay başına taksitlendirip size geri ödeniyor bu para.(amaç her ay size düzenli gelir gelmesi)

dil okulunu geçip, istenilen dil seviyesine gelip sertifikayı alınca bu sertifikayla okula başvuruyorsunuz ve kesin kayıt kısmına geçiliyor. sonraki 1 sene için yeniden vizeye yada vize uzatmaya başvuruyorsunuz. "bloke hesap" olayı sonraki sene için de olacak tabi ne yazık ki. ama iyi tarafı kesin kayıt yaptıktan sonra kısa süreli çalışma izni de almış olacaksınız.

dil okuluna gerek duymazsanız; üst paragraftaki şeyler direkt geçerli. önce kabul alıyorsunuz, o kabul ve dil belgelerinizle konsolosluğa başvuruyorsunuz, bloke hesap açıyorsunuz. vizeniz geliyor ve gidiyorsunuz.

evet okulların harçları ucuz ama dışarıdan gelen öğrenciler için bloke hesap, dil okulu, kalma, yeme içme derken yine baya masraf çıkıyor.

okula kesin kayıttan sonra masrafınız azalıyor ama. en azından okulun yurdunda kalabilir, oranın yemekhanesini kullanabilir ve ücretsiz toplu taşımadan yararlanabilirsiniz. ama dil okulu için gittiğinizde bunlar olmuyor ve çalışamıyorsunuz da.

bu arada lütfen soruyu sonra silmeyin, baya yazdım başka okuyan da olursa onlar da kendilerinde bir şey bulabilirler bu yazıda :)

maltepe'de çok iyi tanıdığım insan gibi insan olan ustam var. fiyatları da uygun, çakal esnaf da değil, çok efendi insan. tavsiye ederim. ben tüm elektrik işlerime oraya gidiyorum. isterseniz tarif ederim.

O kadar da değil. Dünya o bize başarılı diye 'yedirilen' bir çok ünlünün arkasında geniş çapta medya desteği var. Bizde yetenek çok ama sesimiz yeterli derecede çık(a)mıyor. Kolay kolay kimse kendi başına dünyaca tanıyamaz.

Aşağılık kompleksim yok çok şükür. Nice doktor tanıyorum yurtdışından onlarca hastası olan.

Bi bitmediniz şu memleketi gömmeye.

türklerin türkleri küçümsediği kadar kimse bunu yapmıyordur. o zaman aynısı sizin için de geçerli. işinizde çok iyi bir muhasebecisiniz. ben de bir türk olarak, " ne kadar iyi olabilir ki yaa" diyip sizin yaptığınız her işe ön yargı yapayım?

bence bu durum sadece kıskançlıktan kaynaklanıyor. sadece sizin için de demiyorum yanlış anlamayın, genel olarak bir kıskançlık durumu böyle böyle kalıtsal olmuş gibi insanlara.

Turk, Kurt, Alman, Endonezyali fark etmez, doktora doktor, muhendise muhendis gozuyle bakiyorum. Hicbir millete karsi irkcilik beslemiyorum cok sukur. Bunu soyledigim icin Turk dusmani, Kurt dusmani falan ilan ediliyorum, hangisi oldugum konusunda henuz konsensusa varmis degiller.

Evet onyargiliyim. Birilerini dolandirmak ve kaziklamak, bedavaya is yaptirmak vs. ovunulmeyecek bir sey haline gelirse bu toplumda eger, o vakit onyargili olmam.

tecrübesi olmayan bir konuda iş yapıyorsa acaba diyorum. Bunun genelinde çok da önyargılı değilim

Bütün dünya almanın taşağını yesin.

hayır önyargılı değilim ama yabancılardan bir örnek vermek istiyorum o kadar güvenmemeniz için, bir alman firmasında çalışıyordum, diyordum ki ulan bu adamların malında hile hurda yoktur, müthiş ürünler üretiyordur falan filan (almanlar ve sektör lideri ya). işin içine girdikçe öğrendim ki asıl kar ettikleri nokta üründen çalmalarıymış. insan her yerde insan almanı- türkü değişmiyor.

Aynisi oluyor, ustelik hep ayni sarki caliyor, nedenini bilemedim:) ama seviyorum sarkiyi allahtan bi tur dinleyip değiştiriyorum:))

"arkadas kafasina gore telefondaki itunes muziklerimi calmaya basliyor"

Benim telefonumu ne karıştırıyor, o nasıl bir arkadaş? diyecektim. Eminim bir çok kişi de ilk başta benim anladığım gibi anlayacak :)

Sanırım sıkıntı araçta değil, bir medyaya bağlandığını anlayan Itunes direkt listeyi çalmaya başlıyor. E bu çok saçma, buna bir ayar bir müdahele olmaması yazılımcının ayıbıdır.

"Cihaz bir medyaya bağlandığında müzikleri otomatik çal" diye bir ayar olmalı ve ben bunu istersem seçerim istersem seçmem.

Soruya cevap olmadı kusura bakma.

Eşimin arabasında da oluyor aynı durum. 2015 civic hatchback.
Bizde şöyle oluyor, eğer apple music telefonda açıksa, arabaya bluetooth ile bağlanınca direk arabadan çalmaya başlıyor. Apple music kapalıysa spotify açık olsa bile herhangi bir müzik çalmıyor. Biz otomatik bağlanıp spotify'dan çalsın istiyoruz ama o şekilde olmuyor.

benim de öyle. ama telefonun ekranında player çıkıyor. oradan durduruyorum. sonra istediğim uygulamayı açıp, oradan da şarkıyı açıyorum.

Aynısı oluyor, hem de hiç müzik yok, U2'nun sikik bir albümünü çalıyor. Her seferinde elle kapatıyorum.

Sigortacılıktan anlamam ama "Sigortalama" olayı zaten böyle bir mantıkla olmuyor mu? Olur herhalde.

Sanki paket halinde tüm evi sigortalatmam gerekiyormuş gibi hissediyorum, haliyle tüm evi sigortalatsam 7binlik eşya için ayda 1000 lira isterler gibi geliyor (bu konularda hiç bilgim yok, araştırdım ama bulamadım malesef)

mümkün. bulunduğunuz yer için hırsızlık sigortası yapıyorsunuz. o ürün için de faturasını beyan ediyorsunuz.

yalnız şirket bilgisayarı ise şirketi sigortalatmanız lazım. şirket bilgisayarı için evi sigortalattığınızda, şirket üzerinden alınmış pc'yi beyan edemiyorsunuz.

teoride mümkündür diye düşünüyorum.
ama uğraşacaklarına değecek bir miktar olmalı. risk analizi falan yapacaklar sonuçta.
7bin liralık laptopunu yapmazlar ama 7 milyon liralık laptopun varsa yaparlar. bence.

o yüzden senin poponu sigortalamazlar ama jennifer'ınkini sigortalarlar :)

bana sorabilirsin ama hangi durumdan bahsediyorsun anlamadım? n

0 araba getirmek mi yoksa? 2 sene için mi? yoksa gürcistandan falan mı?

almanya(avrupa) getirmekse bana sorabilirsiniz.

az önce bodrumdan bi arkadaşla konuşuyorduk, sonrasında arama yaptım.
arkadaş batum trafik şubeden satın almış, bodrumda arabaya gümrük bakanlığı el koymuş, ihaleye çıkaracak tekrardan. alabilirse iki kez ödeme yapmış olacak.

cars.flypgs.com


uçuş yapıyor olmanıza gerek yok. ister buradan ister, buradan fiyat alıp direkt telefonla arayıp havaalanından kiralayabilirsiniz. yine en güvenirler havaalanı bence.

kurumsal şirket olsun kesinlikle. garenta, avis vs.

çiviyle kırarsınız bence. ince uçlu matkapla delin sonra kalın uçluyla genişletin

toz olmaması ve taşın yumuşaması için su dökün üstüne

zeke + darbesiz. darbe mermerde sıkıntılı olabilir. darbesiz de delersiniz. biraz daha uzun sürer ama delinir. ucunuz iyi olmalı, çelik veya beton ucu iş görür.

cevaplar gayet ufuk açıcı, hepinize çok teşekkürler.

nalburdan bi elmas-mızrak uç sorayım, sonrasında tekrar bir deneyeyim.

mermer darbesiz delinir yav ne yaptınız daş mı bu ağalar... darbesiz, elmas uç, deliğe su takviyesi. belki 483573 kere delmişimdir.

kesme yağı da lazım bu arada, darbesiz kullanın. kolay gelsin.

fazla ısınmaya karşı su ile soğut bir yandan. mermer kalınsa bir elmas uç etmeyebilir. yedek uç bulundur.

www.kurgu-bilim.com

bunun icin netflix bir site acmisti. kim-nedir diye. essege anlatir gibi anlatiyolardi. ben ordan anlamistim:D

4. bölümün girişinde de benzer sahneyi gösterdiler anladım, spoiler geliyor;

şimdi o hannah(yani intihar eden adamın karısı) küçükken de ulrich(kaybolan 2.çocuğun babası)na aşıkmış, çocukken de bu adamı seviyor arzuluyor ama adam şimdiki okul müdür 1986 yılının sarışın uzun boylu kızını seviyor.

Sonra bu kaybolan 2. çocuk geçmişe 1986'ya gidiyor, hannahla bu çocuk karşılaşıp evlenecekler bence, bu zamanın oynaştığı dizilerde, senaristle milleti birbiri ile akraba yapmaya bayılıyor, kendilerince döngü kuruyorlar(senaryo yazanlara küçük bi' iq testi yapılması lazım bence, neyse)
yani, burada benim tahmin ettiğim döngü şöyle olacak; bu çocuk hannahla evlenecek ondan çocukları olacak, babası da hannah'la yattığı için baba oğul aslında aynı kadınla birlikte oluyorlar benzer yaşlarda. çocuk en sonunda intiharı da bu yüzden ediyor mektup da zaten bu yüzden belirli bir tarih ve saatten sonraya yazılmış. Yalnız benim anlamadığım mektup nasıl annesinde adam garaj gibi bir yerde intihar etti ve annesi neden adamın(kaybolan çocuğun aslında) karısını sevmiyor, annesi de mi böyle bir döngünün içinde ? bütün kasaba aslında 1-2 kişinin soyuyla mı oluşuyor ne oluyor o kısmı çıkaramadım.Ama hannah'ın en sonunda sevdiği adamın oğluna vereceğini düşünüyorum. bir de anlamadığım bir kısım daha var, bu polisin eşi olan adam o niye ara ara yalnız başına ağlıyor. Onun da bi' aksiyonu vardır inşallah bize boş sahne izletmiyorlardır.
bu tür dizilerde boş sahne koymalarından nefret ediyorum, lan zaten dizi akmıyor bir de hikayeden kopuk saçma sapan doğa moğa gösteriyorsunuz.

bir de şunu anlıyoruz, charlotte denilen kız büyünce polis olan kız oluyor, o zengin bir kadın var santralin başında ona hediye eden adam da günümüzdeki yaşlı adam. bir de eski kamyonu süren kişilerde polisin babası ve annesi galiba, çünkü resimlerini yanyana koyuyor.

Ayrıca o kasabanın da ben ayrıca poposuna tekme atayım, o nasıl bir havadır öyle hep kasvet hep kasvet, lan bi' gün de güneş açsın millet uçurtma uçursun albatros evinde american pie partisi düzenlesin, batının ahlaksızlığını görelim. Ama yok.

bir de gerçekçi bilmiyorum ama 86 yılında nükleer kullanmış adamlar hakikaten takdir ediyorum, biz 2019 da hala nükleer kullanalım diyoruz. adamlar sökeceklermiş. Ne tuhaf lan dünya.

edit: otomatik klavye kelimeleri düzenlemeye çalışıp bozmuş, anlam düşmeleri olmuş ama olur o kadar şimdi tek tek düzeltmeye çok üşendim çay içiyorum, siz de için.

legal olarak periscope yayınlarını takip edebilirsiniz. periscope bile silmiyorsa bence legal sayılır.

bilet yeterli. uçak, otobüsi tren ne olursa fark etmiyor.

Bilet yeterli olmasa bile bankayı arayıp provizyon kodunu alın o da geçerli olur

Hava iyiyse o maden suyu çıkan mesire yerinde piknik yapılır neydi adı unuttum şimdi:)

girvelik şelalesi; tavuk pirzola ve cacığını tavsiye ederim. balık o kadar da güzel olmuyor.
ekşi su; doğal maden suyu çıkıyor, kaynaktan içiliyor muhteşem lezzetli.
kemaliye; çok güzel gezmelik bir ilçe.
ergan dağına çıkabilirsiniz; büyük ihtimal kar da vardır. olmadı takılabilecek yerler de var orada.

tabi bunların hepsini araba var olduğunu düşünerek yazıyorum.

erzincanlıyım, senede 1-2 kere gidiyorum ve erzincan'ı çok seviyorum :)

merhaba arkadaşlara ek olarak söyleyebilirim.
taşçı konağı var orası güzel.
yeni bir kahveci açılmış özerzade kahveevi diye orası da güzel. bu ikisi mekan olarak tavsiye.

erzincanda doğa sporlarına meraklıysanız hiç canınız sıkılmazsınız aslında. rafting, kaya tırmanışı, buz tırmanışı,kayak, trekking, yamaç paraşütü vs.. bir sürü spora elverişli bir yer. daha çok doğası güzeldir erzincanın.

hiç işe girmemiş olsaydın vardı da daha önce yapıldığı için yok diye biliyorum.

tabi bunlar işyerinin teşvikli bölgelerde olmadığını varsayarak yapıyorum. eğer işyeri teşvikli bölgede ise sgk'yı devlet karşılıyor 1 yıllık.

@hosein; iş yeri istanbul, kartal'da.

kartal'da yok diye biliyorum, özel teknokent falan gibi biryerde değil ise. kesin bilgiyi muhasebeden alırsınız ama dediğim gibi siz yokmuş gibi düşünün.

işkur kaydı varsa sgk prim desteği olması lazım.

hocam
500 kusur tl vereceksiniz ve asgariden odeyeceksiniz.
ya bi zahmet gostersin babanız da
arkadas bunu bile garibana sokma derdindesiniz
iskur olmaz 3 ya da 6 ay işsiz olacaksın
kosgeb destekleri vs. var ama onda da akrabalık sıkıntı.

biz unico'dan yaptırmıştık. bir kazamız oldu, onda da sadece ikame araç talep ettik, o da zaten hemen geldi. onun dışında hiç sıkıntı yaşamadık.

*imm'yi yüksek tut. (100 bin tl mesela)
*ikame araç da ben her ihtimale karşı 7+7 yaptırıyorum.

yukarıdakiler standart poliçelerde daha düşük, bunları bu şekilde yaparsan daha rahat edersin.

kaza sonrası poliçe bir alt kademeden başlayanlar var. benimki öyle mesela. %60 hazarsızlık indirimi var, Allah korusun bir kaza ve tamirattan sonra poliçe %50 den başlayacak sıfırlanmayacak.

araç tamiri nerede yapılacak onu seç. orijinal servise gitsin. onların belirledikleri yerlere gitmesin.

valla ben pert olursa alacağım paraya bakıyorum ufak tefek şeyler için zaten servise arabayı günlerce bırakmayı sevmiyorum. verdikleri araç da hep muadili oluyor nedense. o yüzden artık ucuz olanı yaptırıyorum az biraz da ucuzların içinden eli ayağı düzgün olanları seçiyorum.

şen piliç. şokta var. a101 keskinoğlu satıyor ama onda çok göğüs eti çıkıyo büyük büyük güzel değil. bim'i bilmiyorum.

yemeyin şöyle şeyler yazık etmeyin kendinize. makarna yiyin daha sağlıklı

hepsi aynı formatta.

Ona vereceğin 5 lirayı ye daha sağlıklı.

yenikapı metrosuna binin, yenikapıdan da aktarma yapın.

metro ile yenikapı, yenikapıda aktarma sonra taksim metrosu,

Metro Havaş’tan daha ucuza götürür. Siz en iyisi “Trafi” isimli mobil uygulamayı kurun. Gideceğiniz yeri işaretleyin. Nerede neye binip, nerede ineceğinizi, nerede aktarma yapacağınızı falan öyle güzel gösteriyor ki, hiç yolunuzu kaybetmiyorsunuz bir daha. Ben sıkça kullanıyorum.

Havabus var

havaş yerine havabüse bakacaksınız, o çalışıyor.

alternatifi de dedikleri gibi metro ile yenikapı'dan aktarma ile taksim.

peki metroyu kullanabilmek için akbil falan mı satın almamız gerekiyor, gece saatlerinde istanbul'a varacağız...

İstanbulkart lazım ama bozuk para karşılığı jeton veren makineler de vardı yanlış hatırlamıyorsam. En kötü birinden rica edersiniz. Metro her türlü çok daha avantajlı.

gece dediğiniz, 12den sonra çalışmıyor hiç bir metro. metro 2.60 tl akbil ile.

Taksiyle yeşilköy
Yeşilköy dolmuşuyla taksim

Aracın akıllı anahtarı ya da kartı varsa, onun pili zayıflamıştır.

Kapıyı uzaktan kumanda ile açamazsınız pil biterse, ama araba çalışır. Kapıyı açmak için de mutlaka manuel bir yol vardır, bir gün lazım olur diye öğrenin.

Kumanda pili demiyo da .. diğer arabada öyle diyordu. Böyle şekil söyleyince anlamadım.

Çeviri hatasıdır, "sürücü kartı akü boş" dediyse onu demek istemiştir. Ona da battery deniyor ya.

almanca "akku" den çevirmiş olabilirler direkt. kumanda pilidir.

Google translate ile almanca çeviri yapmışlar belli. Üzücü.

Nasıl bir zeminde çalıştırıyorsunuz? mouse pad gerekiyor sanırım, padless bir mouse olmayabilir.

dpi tuşu varsa bir de ona basın ama hiç çalışmıyorsa sorun dpi değildir.

bizde de böyle olmuştu. wireless mousetu ve içinde piliyle gelmişti. pili beklemekten bitmiş meğer, değiştirince düzeldi.

şikayet edemezsin, etsen de bi sonuç alamazsın. edirne - istanbul otobanının da büyük bir kısmı karanlık, sadece gişe giriş çıkışlarına yaklaşınca ışıklar var.


bildiğin elektrik direği, lambası falan yok yani.

kimse şikayet etmese bile karayolları denetimi zaten biliyor ve bilerek bu böyle yapılıyor. sadece gişe-kavşaklar gibi yerlerde aydınlatma var. ben elektrik tasarrufu(!) olarak düşünüyorum. bazı zamanlar yanmamaları gerçekten çok kötü oluyor.

iyi de körfez hariç her yerde yanıyor bir tek o kısımda yanmıyor.

ankara'da akıncı gişelerine gelene kadar ışıl ışıl, gişeden geçip parayı verdikten sonra ışıklar gidiyor. oh nasıl olsa parayı aldık diye kapatıyorlar herhalde.

kimi kime şikayet edeceksin. yollar yamalı, ışıklar kapalı. şikayet de etsen arızalı, ilgili birime ilettik derler, kalır öyle.

www.kgm.gov.tr

ekran kartıyla alakalı olabilir. 3d pdf ile kaydedip bir bakın öyle görüntü alın.

gölgelerle oynayabilirsin, malzemenin görünümüyle oynayabilirsin, biraz baktım plastikten bile cam görünümü alınabiliyor mesela; i.hizliresim.com

ama en nihayetinde vay be dedirtecek görüntü render'sız zor.

O dili mı ana dilini mi kullandığın karışıyorsa, o dili biliyorsun demektir.

Benim icin konustugumda degil de net olarak anlayabildigimde.

o dilde espri, şaka yapabildiğinde

O dilde rüyalar görüp konuşmaları hatırladığında.

O dilde altyazısız komedi izleyip esprileri anlıyorsan muhtemelen o dili konuşuyorum demekte sıkıntı yoktur.

fakat CV'ye yazmak veya resmi kuruma başvuru vs. içinse o dilin yeterlilik sınavından alınan nota göre belirtmek gerekir. Yani resmi olarak not yoksa, dil de yoktur.

bence bunun sınırı yok; ama olay, upuzun sorunsuz cümle kurabilmekte ve anlayabilmekte; şöyle bir paragraflık tek bir cümle ile derdinizi anlatabiliyorsanız olmuş demektir.

ama resmiyette en azından sınavlarda 90+/100 tarzı puanlar işler.

karşında o dilin native konuşanı olduğunda hiç sıkıntı çekmeden anlaşabiliyorsan (sözlü ve yazılı) o zaman biliyorum dersin.

Babam 25 sene kadar önce bir kooperatifte yöneticlik yapmıştı. Yönetmelik gereği pencerelerin belirli bir yükselikten sonra başlaması gerekiyor. Örneğin, tüm duvarı boydan boya açılan cam yapamıyorsun. Öyle yapmak istediğinde de önüne belirli yükseklikte bir engel koymak gerekyior. Bizim pencerelerin önüne tahta çakmışlardı bunun için. Fransız balkon da o dönemde müteahhitlerin alçak pencere sorununa getirdiği çözüm. İlgili yüksekliğe kadar balkon çekince yönetmeliğe uygun oluyor.

Sonra yaygınlaşmasını bilemem ama hatırladığım kısmı bu.

Deprem yonetmeligi geregi disa cikan balkonlar yasaklandi (ya da sartlari agirlastirildi) diye hatirliyorum. O yuzden Fransiz balkona donuldu.

balkonlar artık m2'den yiyor. o yüzden balkona harcanacağına odalara, salona ekleniyor o m2'ler.

Kentsel donusume giden binalarin metrekaresi zaten dusuyor, balkon da o ufacik metrekareden gidiyor.

Kisaca c1b2k3 +1

arkadaşlar bu dedikleriniz cevap değil. daha doğrusu eksik.

balkon metrekareden yiyorsa, balkona ayıracağı alanı odaya katacaksa hiç balkon koyma o vakit? yani pencere yapıp önüne bir karış çıkıntı ve parmaklık koymaya ne hacet? doğrudan pencere koy, ev balkonsuz olsun, hakkın olan metrekareyi de doya doya içeride kullan işte. yani bu cevapların mantıklı olabilmesi için "evlerde balkon olmak zorundadır" gibi bir şart da olması lazım. pencereyi balkon kılığına sokup mevzuata uydurmak için. öyle bir şey yoksa, ya da siz cevap verirken belirtmiyorsanız cevaplar anlamsız oluyor.

Üreten olarak anlatayım;

1. Estetik, dışarıdan binayı güzel gösteriyor. Salonda balkon olsa bile (ki ayrık nizam yapıların köşesinde mecburen bırakıyoruz, yoksa salonun ortasında kolon kalıyor)

2. Ferah, ben yatak odalarına bile koyuyorum, özellikle küçük dairelere ferahlık katıyor.

3. İmarla/emsalle alakası yok, herhangi bir zorunluluğu da yok. Tamamen moda.

Daireler zaten cüccük kadar büyük şehirlerde, yapılacak her balkon dairenin içini küçültür. Anadoluda öyle değil, adamlar salon kadar balkon bırakıyor cepheye. Kimi binalarda balkon iki ya da üç cepheyi dönüyor. Neden çünkü arsa bol alan bol evler en az 150 karemetre (evet karemetre)

zaten balkon olunca da kapatmıyor muyuz? :) balkonlu diye ev alıp balkonu mutfağa/odaya dahil eden bir güruh için gayet mantıklı çözüm. kendinden odaya eklenmiş balkon.

regen yaz bir daha dene.

Çünkü autocad in en büyük sorunu Hatch. Regen yapın. Olmadı dosyayı kapatıp açın.

fillet ile birleştir olmadı region yap
o da olmadı dosyayı gönder, bakalım

Arada zoom in zoom out yap bir çay iç gel düzeliyor. Şaka yapmıyorum.

i.hizliresim.com

ekran görüntüsü bu. yeniledim, regen yaptım, kapatıp açtım olmuyor.

mesela regen yapıyorum sonra hatch yapıyorum, biraz önceki gidiyor sonra başka bir yerde bu hatayı veriyor. bir daha regen yapıyorum bu sefer yeni yerdeki kayboluyor eskisi bir daha çıkıyor.

üzerinden geçiyorum falan bana mısın demiyor :/

asıl anlamadığım, rectangle ile yapıyorum iki dikdörtgen iç içe. çizimler arası boşluk olması, kesişmeyen yer olması imkansız.

kafayı yiyeceğim gerçekten.

@mete kudur nickli arkadaş çözdü sorunu. tarama yapmak istediğim bölümlerin tamamı ekranda görünmeli arkadaşlar. ben o ince kısma yaklaşıyordum ve tamamı görünmüyordu. uzaklaşıp ince kısmı "denk getirerek" hatch yaptım ve oldu. tek sıkıntı yakalayabilmek. çünkü 180 uzunluk ve ben 0.5'lik bir alanı taramalıydım :/

armut.com'da puanı iyi olan bir mobilyacıya istediğiniz gibi yaptırabilirsiniz. Biraz daha pahalı oluyor ama tam istediğiniz gibi oluyor

Bürotime.

Ofis fuarı varmış istanbulda iseniz ve ilginizi çekiyorsa gezebilirsiniz. Soruya cevap olmadı ama haber vereyim dedim.

Sahibinden.com da guzel ve uygun fiyata takimlar var. bir bakin.

www.sahibinden.com gibi

İstanbul anadolu yakası için nato yolu cd dudullu, avrupa için çağlayan kağıthane cd.

Gidin görün alın, diğer şehirlerde iseniz yine ofis mobilyacılarının olduğu bir pazar vardır.

la noix
alma hocam sakin
dusuk masraf dersen adres ofis var
2. el bankalardan vs. cikma masalar vs. her sey var.
gelip kuruyorlar. nakliye ve kurulum odersen.
dısarda 2000 tl eden masayı buradan 300 tl ye aldık tertemiz.

ben de bir şey merak ediyorum. benim evim de kirada, 2200 kira alıyorum banka üzerinden. ama bana hiç vergi falan çıkmadı şimdiye kadar. sadece emlak vergisi ödedim. bu olayın uygulanırlığı ne kadar ki acaba?

@c1b2k3 vergi çıkmıyor, siz kendiniz beyan ediyorsunuz, bankadan yapılan düzenli ödemeleri ( açıklaması kira olmasa dahi) maliye çok sıkı takip ediyor. bir beyan etmezsiniz iki beyan etmezsiniz sonrasında geriye dönük faiz ceza cart curt topluca alırlar sizde.

not : beyanname verme zamanı mart ayı, kaçırmayın derim.

başka yorumu olan?

yeni taşındım desen?

polis bir gün gelir de seni ikametinde bulamazsa kitler cezayı.
şimdi başvurup değişimi yaparsan kitlemezler ceza falan.
ben üni boyunca 6-7 sene lisedeki yurdumun ikametiyle gezmişim. sıkıntı olmadı sonraki adrese ikamet aldırırken.

cezası 58 lira zaten.

eğer hala eski adresinde oturuyor görünüyorsan yeni taşındığını söyle. ceza ödemezsin.
ama eğer eski adresine birileri oturdu ise sen otomatik olarak boşa çıkıyorsun. bu durumda ceza ödemen gerekir.

ben 1 yıl boyunca bildirmedim. 1 yıl sonra bildirince herhangi bir şey demediler. zaten fatura veya kira sözleşmesiyle ikametgah bildiriyorsunuz.

ben adıma olan ve en son gelen doğalgaz faturasıyla bildirdim. oradaki görevli direkt faturayı aldı, adresi sisteme girdi ve belgemi alıp gittim. ama bu demek değil ki sizin de başınıza gelmeyecek. belki ben şanslıydım bilmiyorum :)

bi ara 2.adres olarak işletmiştim şimdiki yeri, boş gözüküyordu. asıl adresim(1. adres) zaten ailemin evi.

Eski adresinize birileri taşınır da siz boşa düşerseniz (yani sistemde adressiz gözükürseniz) ve belirli olan süreyi geçtiyseniz ceza yersiniz.

Siz de öyle bir durum yok, hala ailenizin evinde ikametiniz gözüktüğü için sistemden anlayamazlar.

Elinde kira kontratı (dümenden bile olur, karala gitsin) ve son fatura ile başvurabilirsin.

Son mesajında zaten bir problem olmadığını belirtmişsin, niye kıllandın ki?

boşa düşerseniz cezası var+1. o da eskisi kadar çok değil diye biliyorum.

58 liraysa iyiymiş, yanlış bildirimde filan 1000 lirayı geçiyormuş. ben ondan korkmuştum. korkulacak bir durum yokmuş. hallederim. :)

Pdf olarak kaydedip ordan halledebilirsiniz belki.

annemden ve babamdan da çıkartıcam bugün. sonra tek tek kendim yapıcam. başka sitelere yüklemek anne kızlık soyadı gibi kavralar yüzünden sıkıntılı olabilir.

anne, babadan kendimizinkinden farklı şeyler çıkıyor mu ki?

word'de kendimce bir tablo yaptım isteyene yollayabilirim.

myheritage.com

var. sen evlatlıksın. ondan gizlemişler.

bende 1860 lara kadar hepsi var iki taraftan da. o nesil komple kafkasya doğumlu kafkas göçmeni olduğu için gerisi varsa da rusya kayıtlarındadır zaten.

senin kayıtlarda bir sıkıntı vardır ondan çıkmamıştır muhtemelen. her yerde kayıtlar düzgün tutulmamıştır doğal olarak.

ailede göçmenlik falan varsa belki önceki kayıtlara ulaşılamamıştır.

eşimin de sadece anne babası çıktı o kadar. bulgaristan göçmeni onlar. benim de anne tarafım sudan göçmeni onlar çıkmadı. göçmenlik durumunda çıkmıyor.

Benimkinde 3 kuşak öncesine kadar var. ilk kayıt 1861 doğumlu üst soy.

Kızımınkinde baba tarafının 3 kuşak öncesi benim taraf 4 kuşak öncesine kadar var.
Çıkarılan verasetlerle ilgili olabilir. Çok detay bakamadım ama gördüğüm kadarıyla veraset ilamı olanlar var, olmayanlar yok.

bizde osmanlıca belgesi vardı zaten, o belgede 1804 yılına kadar gidilmişti. orta boylu sarı bıyıklı çiftçi gibi sıfatlamalar vardı. e-devletteki kayıtta ise 1838 yılına kadar gidilebilmiş. dedelerime dair bilgim artacağına azalmış oldu : )

evet aslında, kardeşler, çocuklar gibi bilgeleri nasıl öğrenebiliriz acaba? bizim ailede bunları soracak çok da kimse yok mesela :/

herkeste farklı galiba, benimki de 1910'da bitiyor.

el yordamıyla arap harfli defterlerden dijitale aktaran kişilerin maharetine kalmış artık olay.

Arkadaşımın da en eski dedesine kadar gidebilmiş. Bulgar göçmeni. Sizde de büyük ihtimal bir göç etme durumu vardır.

herhangi belirti göstermeden bu soruyu soruyorsan bir psikiyatriste gitmende fayda var karşim.

Bunu zaman gösterecek. Şemsiyeyi açamazsın maalesef.

Midem sanki kasılır gibi oldu. Birden aklıma geldi ne bileyim. Katı katı yedim tavuk pilavı ondan da kasılmış olabilir. :(

hiç bir şey olmaması lazım. pişmiş tavuk en az 1 tam gün bekler. çok yaptım yedim, unuttum ertesi gün yedim falan. hiç sıkıntı olmadı ki çok hassas mideli birisiyimdir.

Yaşıyorummm. Sapasağlamım:)

öğlen 11'den sonra hocam. 3ten önce de dönmeye bak.

Cumartesi 11 sonrası her yer tıklım tıklım oluyor. Pazar bu rakam havanın güzelliğine göre 13e kadar kayar.

Dönüş akşamsa yapılabilecek bir şey yok. Saat gece 3te bile kilitli köprü gördüm.

ne olmuş?

alt tarafta soldaki morluk sağdaki siyahlık hocam.

Evde ekrana yetişebilecek çocuk ya da kedi var mı ?
Yanlış görmüyorsam ekrandaki lekelenmeler basınç sebepli gibi geldi.
Direk ekrana ya da çerçeveye bir kuvvet uygulanmış olabilir.

onlar da yok. hatta sadece ben varım neredeyse :/