en son dolmuslar vardi ama bilemedim

tek vasıta yok. arabanız yoksa dolmuşla bodrum'a gidip oradan iki vasıta yapmanız gerekiyor.

gölköy taksinin önünden salı perşembe yarım, diğer günler 45 dakikada bir direkt dolmuş var. kesin bilgi.

zamanla yanındaki dişlerin şeklini değiştirir o yüzden alınması gerek.

benimde üst tarafımda mercimek kadar bir beyazlık görünüyodu, dişçiye gittim hemen alalım dedi. toplam 30 saniyede kocaman dişi elime verdi, meğerse görünen buz dağının üstteki kısmıymış. içeriden kocaman, bildiğin tam oluşmuş bir diş çıktı. hatta ilk başta yanlışlıkla sağlam dişi çekti sandım çünkü hem beklediğimden büyük çıktı ve ağrısız sızısız bitiverdi. bende diyorum saatlerce sürecek, dikiş atılacak, yemek yiyemicem falan. peeh.

kısaca geç kalmadan gidin.

ben çektirmedim uzun süre, sonra çürümeye başladı içerden. biraz çürümüş, operasyon esnasında ucundan kırıldı. 45 dk dendi operasyona, 1.5 saat sürdü. 5 dikiş :) benimki baya 45 derece eğik yaslanmştı öbür dişe. cesaret gelmişken çektir bence

ben vaktiyle 4'ünü de (zaman aralıklarıyla) aldırmıştım, çok rahatım şu anda.

ilk gün biraz sıkıntı, sonra geçiyor.

birde devlet hastanesinde sakın yaptırma. yeterli kadar sabırlı olmuyorlar. ben ilkini konak diş hastanesinde aldırmıştım. parçalayarak aldılar dişi, boğazıma kaçtı boğuluyordum az daha. özel muayenehaneye filan git. geri kalanını öyle yaptırdım çok kolay ve profesyonelce hallettiler.

not: hastanede ki doktorun çenemi oynatması da cabası. çok esnedim mi takılıyor çenem :/

Röntgen çekiyorlar onun için, diğer dişin köküne dayandıysa o dişi de bozar.

Doktora gidip bir röntgen çektirin, eğer çekilmesi gerekirse çekerler. Ben devletin diş hastanesinde hiç beklemeden bedavaya çektirmiştim. İstanbuldaysanız ataşehir diş hastanesini öneririm, doktorları çok kaliteli ve de devlete ait.

deniz olmasa da olursa yuvacık derim.

@meddah, deniz olmasa da olur hocam, gerek yok illa denize.

o zaman kocaeli yuvacık'ta bulunan karaaslan camping'i tavsiye ederim. ormanın içinde harika bir yer. harika yürüyüş parkurları var, dünyayla bağlantınızı kesiyorsunuz. yemekleri de çok güzel kahvaltıları da. tek handikap içki olmaması. içmek isterseniz alıp odanızda tüketebilirsiniz.

Polonezköy. Ama bayramda hiç gitmedim dolayısıyla bayram nedeniyle kalabalık olur mu bilmiyorum, bir araştırın isterseniz

Araba yok bizde hocam, ulaşım var mı peki? Google'da aradım da muhteşem gözüküyor o Karaaslan, tam böyle yerler arıyoruz işte.

yuvacık köyüne kadar rahatça gidebilirsiniz ama oradan sonra sanırım taksi tutmalısınız. izmit'e gidin. izmit otogarından yuvacık otobüslerine binin. yuvacık köyüyle gideceğiniz yer arası 7-8 km gibi bir mesafe. karaaslan'ı bir arayın gitmeden önce belki servisleri de vardır.

selimiye. marmaris.

polonezkoy'e hafta sonlari ve tatil gunleri konvoy olusuyor, herhalde bir kac bin kisi gidiyordur haberiniz olsun.

Polonezköy'ü eledim o zaman. Marmaris de istanbul'a uzak hocam. Yuvacık çok iyi duruyor şu an için, öğleden sonra bir sorayım rezervasyon olayını.

ayvalık sarımsaklı.

balık için de rakı balık ayvalık.

Edirne'yi düşünür müsünüz? ben sabah gidip akşam dönmğüştüm, çok keyif aldım. gidiş yolunda tek araç bizdik dönüşte gayet rahattı. otobüsler de var.

selimiye camisini gezersiniz, kanımca dünyanın en güzel dini yapısı. güzel bir ciğer tava yersiniz, meriç nehri ve köprüsünü gezersniiz, ana caddesinde yürürsünüz.

gayet iyi olur derim. 4 gün edirne için fazla, fakat istanbul yakınındaki ada vb. dışındaki her yer için öyle. hem turist falan da çekmez bu aralar oteli şusu busu rahat olur.

akşamları da balıkçılar çarşısında balık yer, bol bol peynir ile eve dönersiniz.

@kuja, olabilir hocam kalabalık olmayan her yer mümkün bizim için.

ekime kadar filan devam bence. ki yılbaşında da vittoria'nın açık olduğunu gördüm sanırım -yanılmıyorsam.

ayril.

Kadınların aşkı,sevgililiği ve mutlulupu TV den öğrendiği bir dönemde , bu tarz tabuları yerine getirmemek çok büyük risk.
İnsanlar TV dan kopup kendi başlarına birey olmadıkça bu düşündüklerini hayata geçirmek çok kötü sonuçlar doğurur.
Sen şu an o kızla değil çevresi ile sevgilisin. Senin yaptığın süprizi diğer arkadaşlarına çok iyi anlatmak zorunda. Diğer arkadaşları sevgilin ne yaptı diye sorduğunda iyi bir cevap vermeli .

Toplum , sektör, TV bunu istiyor. Tabular ve haliyle ticaret.

Kolay gelsin

ayrıl da gel mülayim.

pasta yap.

bu doğum günü kutlamamayı prensip haline getirmeye gerek yok. yılda bir gün yalandan da olsa 'iyi ki doğdun' deyip küçük bir hediye vermek zor değil. o da önem veriyor demek ki. nolacak yani? senin doğum günün için hazırlık yapıyormuş bir de.

bencillik bu biraz.

maddi sıkıntı içinde olduğunu biliyordur sanırım. sallaninca kar yagan seylerden al birde yanına duygusal bir mektup yaz ver. zarfı afilli olsun. tamam.

pasta yap +1
hem onun gönlü olur tabi öyle bi kız pastaya bu ne amk da diyebilir ama bence hem masrafsız hem romantik bir de kremayı sürer sevişirsiniz oh mis.

Baps hayat öbyle zaten. Anlamıyorum ki ne bekliyorsunuz. Mecbur kutlayacaksın, hyatında çoğu şeyi mecbur yapacaksın. Eminim ailen senin her istediğini yapmıştır en iyi okullarda okutmuştur vs. FAkat gerçek hayat böyle değil, mecburen o kzıın odğum gününü kutlayacaksın, mecburen arkadaşının doğum günü partisine gidiceksin, mecburen işyerinin iftarına katılacaksın, mecburen o kızın iş arkadaşının düğünü olacak ona gidip eğleniyormuş gibi yapıp bir adet çeyrek altın takacaksın, o kız senden gelsin ailen istesin diyecek o kodumun gümüş tepsisine çikolata koyup takımları giyeceksin, nişan çiçeği alacaksın, mecburen nişan yapacaksın, mecburen kına yapacaksın, mecburen düğün yapıp götünden ter akana kadar oynayacaksın, mecburen en geç 2 haftada bir o kızın ailesinin yanına gidip hal hatır soracaksın, o kzını ailesiyle olan her aktivitiesine katılacaksın, yeter mi ?

Genel olarak durum böyle, çizgini baştan çiz. Eğer o doğum gününü kutlamazsan zaten kız sikinde değil demektir (kabaca ama doğrusu bu), o yüzden sevmiyorsan gönlünü eğlendir seviyorsan bu yukarıda dediklerimin hepsini yapacaksın (ortalma bir türk kızından bahsediyorum - eşim mesela). Başka şansın yok. Bunları göze al ona göre yaşa. İçin el veriyorsa gay ol hepsini es geç.

aynen buraya anlattıgın gibi anlat, o senden ayrılır zaten.

Kendinden odun verme. O nasil surekli sana dogum gunlerine cok onem veririm mesaji veriyosa sen de ona ben hic onem vermem mesaji ver. Ama kiz udak bi sey al kutla hem ozel hissetmis olur. Ustte yazan televizyonlu cevaptan da alinti yap normalde konusurken.

simdi soyle bir sey var, tamam sen onemsemiyor olabilirsin de, zaten bunu kiz arkadasin onemsedigi icin yapman gerekir bence. yani tam anlatamadim ama. seninkisi hakikaten bencillik biraz. sen onemsemiyorsun diye herkesin onemsememesi gerekmez. önemseyen insanlarinkine saygi gostermelisin. ve kiz arkadasin yani, en cok senin onun yaninda olmani istiyordur. ama tabii nasil bir beklentisi var kizin, onu da bilemedim.

bu arada tabii kizin da "hazirla kendini" falan demesi hos degil, kiz da biraz patavatsizmis. Bu konuda da kiz haksiz belli ki buyuk bir seyler bekliyor ama dogum gununu kutlayip kucuk bi opucuk vermek ve sevdigini hissettirmek de yeterli olmali bence.

saçmalamayın olm ya ne pastası. kızın hazırlan demesi üstü kapalı olarak iyi bir hediye istiyorum demek.

bi arkadaşımın sevgilisi kutlamamış (kız çalışıyor, çocuk öğrenci) pasta almış geçiştirmiş, yüzüne söylemiyor ama bana her aklına geldiğinde 'bak şu kadar oldu hala bi şey yapmadı' diyor. zor iş. ya ayrıl, ya o suratı çek.

eğer bu konuda çok tutturuksa bir kadın olarak ondan ayrılmanı tavsiye ediyorum. senin sıkıntı içerisinde olduğunu göremiyorsa ve senin bu konu hakkındaki düşüncelerine saygı göstermiyorsa o ilişki zaten yalandır. ha ama kız sana "tek lüksüm bu, bari başbaşa bir şeyler yapalım" gibi bir mesaj veriyorsa ufak da olsa bir şey yap, ne bileyim pasta yapabilirsin ki 2 paket pötibör bisküvi, 1 karton süt ve 1 paket pudingle alası olur, hem çok da tutmaz maksimum 10tl falan bu malzemelerin hepsi. tarif istersen verebilirim :)) şimdiden kolay gelsin.

Öyle özel hazırlıklar filan yapma, içinden geldiği gibi küçük bir hediye alırsın, bir de yanağından öpersin bitti gitti işte. İyi ki doğmuş, doğum gününde değilde, başka bir zamanda da söylersin, sevmiyorum böyle şeyleri çok abartmayı diye.

İçinden geleni yap. Senin içinden geleni de beğenemiyorsa zaten nereye kadar gider bu iş. Ama sen de bu kadar katı, soğuk olma bence. Doğum günü kutlamak dediğin öyle günler öncesinden strese girilecek bir aktivite değil. Maksat birlikte olmak, güzel vakit geçirmek. Doğum günü de buna bir bahane oluyor işte. Hediye meselesi ise borca girerek alma bence, senin maddi durumunu az çok tahmin edebiliyordur, ona göre beklentisi olmalı. Senin durumunu bilip de ille de hediye diye kendini şartlandırdıysa zaten direk ayrıl gel. Böyle anlayışsız, sadece kendini düşünen tiplerden uzak dur.

Pasta ben normal zamanda yaptimki. Ozel bisey yoktu hani icimden geldi diye yaptim. Simdi ucuk bir seyler istiyor..

Hani 1tam1ayran in soyledigine yakin mutluluklari.. bir yakini evleniyor. Kendi hayalini anlatmisti o ara. Kilisede nikah toreni, havuz basi partisi filan.. hangover 1 deki dugunu tarif etmisti.. bencillik derken anlamadim.

onun önemsediği şeyleri önemsemezsen senin için önemli şeyleri de önemsemesini bekleyemezsin.

hani doğumgününde bi hediye almayı çok görüyosunuz ya ne diyim size? aman elinizde çiçekle falan karşılamayın sakın. incileriniz dökülür. gururunuz sevgilinizin mutluluğunun önüne geçsin. üzülürse falan daha da üstüne gidin, saçmaladığını söyleyin. param yok diye acındırın kendinizi. daha da ağlarsa el kaldırın. ve hayatı boyunca doğumgünlerinden nefret eden bi kadın yaratın.

insanı sevgilisi şımartmayacaksa kim şımartacak amk!?

sandalda kürek çekebileceğin bir yer bul, pastayı pastaneden al (www.pelit.com.tr) üstüne bi mum tak, yak, üflettir, bi de selfie tamam bitti gitti.

Bu kadar onemsiyosa kutla haci. Pasta filan yap romantik bi yazi yaz belki iki satir siir. Iliski dedigin orta yolu bulmak degil mi zaten. Kendinden taviz vermeyip sert durursan kirilirsin, tamamen onun istedierini yaparsan da egilip bukulursun. Orta yolu bul iste

burger kingde kutlama ayarla bence.

aynı ölçüye denk geliyor hemen hemen. ben hiç ölçek değiştirmeden halka kalıp ve baton kalıpta aynı sonucu almıştım şahsen.

hmm kalıptan taşmaz di mi malzeme? bi korktum şimdi :)

yok benim taşmadı. hatta normal çebmer kalıplardan daha geniş ağzı olduğu için baton kalıpların, yüzey daha geniş oluyor ve daha da az kabarıyor.

@loveinaflipbook teşekkürler, deniycem :)

bagajım varsa 7,5'ta, yoksa 8'de binerdim ben olsam. evet, sağlamcıyım.

çok erken değil mi yahu? ben 8.30 gibi düşünmüştüm halbuki.

Valla eğer iç hatlarsa beni 9 buçuktan önce hiçbi güç bindiremezdi. Dışsa da 8.30 diyorum.

9,'da binseniz yeter, çok abartmaya gerek yok 7 filan diye

uçak kaçınca yaşayacağım sorunlar, 1 saat evvel orada olmaktan katbekat yorucu olacak. ben 1 saat için o riski almam.

Adalar'da kahvaltı yapılacak bir çok yer var. Porsuk çayının kenarlarına Adalar diyorlar.

hemen ibis otelin kapısından çıkınca sol çaprazda serdivan vardır. kahvaltı için öneririm.
bir de porsuk kenarında kızılcıklı üzerinden porsuk'a inen merdivenleri kullanırsanız hemen sağda jardin kafe vardır. orası va hala kahvaltı veriyorsa tavsiye edebileceğim yerlerden.

alkol alsanız da almasanız da barlar sokağı, ibis otelin hemen yanındaki varuna kafe uygun fiyatlı akşam yemeği yiyip içebileceğiniz yerlerden.

edit: barlar sokağındaki diesel kafenin ustası çok iyidir. gidip special tavuk yemeğini yiyin mutlaka. orada yediğim yemeklerden de bu kadar yıldır aldığım hizmetten de hep memnun kaldım.

yine ibis oteldan çıkın sağa dönün, doktorlar caddesine çıktığınızda karşınızda acıktım kafe olacak. orası da temiz mutfağa sahiptir. fiyatları öğrenci işi olmasa da abartılı değildir.
ankara ve istanbuldan gelen misafirlerim böyle hizmet ve lezzete sudan ucuz deyip duruyorlar.

odunpazarına çıkın. eski evleri,mahalleyi gezin. balmumu müzesini, cam müzesini ve kurşunlu külliyesini mutlaka görün. bir de cam müzesinin üst katında şehir belleği müzesi vardır. onu da tavsiye ederim.

bunlar haricinde tramvayla otogara gidip, karşısındaki kentpakı ziyaret edebilirsiniz. plajımız oradadır. (tek kullanımlık tramvay bileti alabilirsiniz)

özellikle akşam üstü kahvesine gitmek için ideal bir yer.

edit2: ibis otelin hemen arkasında haller vardır.
orada da yiyip içebilir, minik dükkanları ziyaret edebilirsiniz.

bir de imkanınız varsa sazova parkına gidebilirsiniz. yaz akşamları için serin bir seçenek.aslında akvaryum da var orada ama onun için gündüz gitmek lazım sanırım. stadyumun arkasından minibüsler gider. 15 dakikada gider bir iki saat kalıp geri dönebilirsiniz. minibüsler gece 11'e kadar çalışır.

doyuran'da kahvaltı yapın, akşam barlar sokağına gidin ya da varuna gezgin çok yakınınızda oraya uğrayın. ayrıca sahaflar var porsuk kyısında, doktorlar'da bir sürü mağaza var, onlara bakın. odunpazarına net gidin. balmumu müzesi de güzeldi. onu da tavsiye ederim. pino'ya uğrayıp burger yemeyi ihmal etmeyin :)

Doyuran. Küçük bir yer ama güzeldir, gitmek için en kolay stadın ana kapısını sorup öğrenin, oradan çok lay, bir esnafa sorun yeter.

www.sehirfirsati.com

levent loft iyidir, çok arkadaşım memnun kaldı.

Ben geçenlerde Avantgarde Hotel'in spa merkezine gittim, Zincirlikuyu'da. Temiz ve nezih bir yer. Masajdan memnun kaldım 1 saate yakın sürüyor. Buhar odası ve saunadan da faydalanabiliyorsun. Hatta havuza da girersin muhtemelen, kimse birşey demez gibime geliyor.

hiç olmadı beşiktaş belediyesini arayın, onların bakım evi bayağı iyi.

en son çare bakım evini ararım teşekkür ederim.

pansumanı kendin yapamaz mısın ?

anadolu yakası kadıköy civarlarında olsan 2 adet çok makul veteriner önerebilirdim :/

hayır sadece pansuman değil, iğne de yapılıyormuş. pansumanı yaptık diyelim de, o kadar küçük bir canlıya iğne falan yapamam :(

bu arada bir arkadaşıyla irtibatta, eğer o veteriner bulabilirse o alacak yavruyu. haber bekliyorum.

çırağan'da hayvanları koruma derneği'nini veterinerliği var. oraya bi sorabilirsin.
onun dışında 1-2 tane veteriner önerebilirim arayıp sorman lazım tabi :/

ortaköy: hayat veteriner kliniği
levent: ada veteriner kliniği
bir de beşiktaş belediyesi rehabilitasyon merkezi (adı öyle geçiyor) 7/24 açığız dediler; bayramda bir nöbetçi doktor vardır illa içeride, çünkü tedavide hayvanlar var.

yardımcı olmaya çalışanlara teşekkürler.

şimdi telefon geldi, beylikdüzü'nde oturan bir arkadaşı 20 tl'ye yapacak bir veteriner bulmuş. o yüzden o arkadaşına bırakacak kediyi.

***

levent ada'yı aramıştım. 50 tl ama 30 tl olur demişlerdi.

tekrar teşekkürler!

oluklu daha cok et pisirmek icin. duz tavada yumurta da kirabilirsin, daha cok maksatla kullanilabilir.

mesela biberli mantarlı körili tavuk falan yapıcaz diyelim, oluklu saçma olur di mi?

c) seramik tava

öncelikle seramik düşünüldüğü kadar kaliteli bir tava çeşidi değil dökümler daha iyidir. Ancak bu oluklu tava aşçı olan babamdan bildiğim kadarıyla sadece biftek tarzı etleri pişirmek için kullanılıyor. Başka bir kullanım görmedim daha önce. Diğeri çok daha kullanışlı gibi geldi.

seramik daha başka bir kullanım alanı içinde aslında. yapışmaması bence tek önemli özellik
döküm demir ise daha çok lezzet veriyor hakikaten. düz alıcam karar verdim, teşekkürler :)

3 yıldır 4 iş (ama daha öğrenciyim)

1- halkoyunları eğitmenliği
2- ufak çaplı bi restorant işletmeciliği(kendim açtım sonra kapattım)
3- bağlama eğitmenliği
4-Unicef part-time

şimdi de kpss 'ye giriyorum

Öğrenciyken bir yerde 4 ay. Master bittikten sonra 14 ay başka bir yerde. Şu an 3. işimde 7. ayımı doldurmak üzereyim.

16 aydır çalışıyorum. Daha degistirmedim. Keşke değiştirebilsem diyorum.

Profesyonel olarak 1 iş. Patronla aramda aynı şirkette çalışma süresi olarak 8 ay fark var. Bir şekilde ölürse eğer yerine geçebilirim diye düşünüyorum.

10 yildir calisiyorum, 5inci isimdeyim.

7 yıldır aynı iş, buradan emekli olacağım.

5 iş
6 yıl.

minimum 4 ay, maksimum 2 yıl

5,5 yıl ilk iş yerim, 3,5 yıldır da ikinci iş yerimdeyim. Bazı sektörlerde ise eleman sirkülasyonu çok olur, mesela üniversiteden bir arkadaşım tesisat-inşaat sektöründe, 10 yılda 7 iş değiştirmiştir.

2.5 yil 3. isim.

21 yıl, 5.iş

10 yıl - 5 iş (son altı yıl aynı iş yerinde.)

8.5 yıldır değiştirmedim. İlk işimdeyim.

9. iş olmuş bu mezun olalı 9 yıl oldu --ancak en baştan proje bazlı/süreli olanı, doktora yaparkenki part time işleri, ülke değiştirmekten mütevellit bulunanı şu bu derken rakam artmış.

7 yıldır çalışıyorum. bu 3. işim. arada kısa dönem askerlik ve dönüş sonrası iş arama dönemi de dahil bu toplam süreye...

üniversitedeki dönemsel şeyleri saymıyorum. ama 1. işim çok boktan şartlardaydı, orda sadece 6 ay kalabilmiştim, o da kısa dönem sayılır...

4 yılda 5. işdeyim (arada 2 yıl dönem dönem serbest çevirmenlik)

2 ay
5 ay
2 ay
4 ay
8 ay - buna devam

4 yıl 3 iş

6 gün
7 ay
3 yıl

üniversiteden sonrası için; 7 yıl oldu. 2 iş değiştirdim. 5 yıl ve 2 yıl

babam var lazımsa yolliyim.

plaza çalışanı tarifi olmuş. ilk cümleyi yapmayan plaza elemanı yok gibi(purosuz tabii ki). ikinci cümleyi de göstermelik olarak yapan çok. yoğun sağlam içerik manasında diyorsan, ben görmedim.

ev için diyorsan, onlar tükendi tükenecek.

Ben varım galiba. Rakı içmiyor olsam da bazı insanlar için rakı neyse benim için de sigara o öneme sahip. 3-4 haftadır sağlık sorunlarımdan dolayı doğru düzgün sigara içemiyorum diye 1 kere bile açıp türkü dinlemedim. İlk tenha kafayla sigara içeceğim günü bekliyorum türkülere geri dönüş yapabilmek için.

Ayrıca çay olmadan da çok sigara içmem.

İşte ameliyattan sonra ara verdiğim sigara içimlerine de cuma günü iftar sonrası sigarasıyla başladım. Bunlar güzel şeyler.

Biz burdayız gitmeyiz, ülkemizi bekleriz.

yok, yemeği vedat milorumsu entel kuntel yeni yetme post modernist pasifist vegantrik gomonüstler gibi keyif için yemem. tamamen fiziksel ihtiyaç olduğu için yerim. o yüzden tuz biber miber de dökmem. üzerine de suyumu içerim o kadar.

ben varım. açlıktan gebersem sevmediğim yemeği yiyemem. tuzu, baharatı istediğim gibi değilse yiyemem. puro sevmem, nargile tercihimdir. türk sanat müziği demişsin, müzeyyen senar demişsin, bırak yemek sonrasını, gece yarısı öylesine açıp dinleyip kendi kendime efkarlandığım dahi oluyor mal mal. bir de rakıyı içmesini sevmem kokusunun hastasıyım.

puro sigara yok ama nargile olur mu? kabulünse buradayım.
ama bakma yaşım genç, orta yaş sanıp hayal kırıklığına uğrama.

bi arkadasim bana zarf atiyo sandim cidden.

sigara yok da hani kahve ille olsun denmez yapılırsa hayır denmez. ama çay isterse alakasız bi yemek olsun o çay illaki demlenir ve içilir hani bizde en ama en önemli olay çay.

ben kahveyi pek aramadığımdan olsa gerek.

nescafe varsa içerim ama kola varsa bayılırım.


ve söylediğin olaydan tükenmeyen insanlar cidden var. görmedim ama illaki kahve isteyen aile dostumuz var.

viski, rock-caz, kahve sade.
pls ltf tsk.

var var. ben mesela.

Keyif için yediğim zamanlar da oluyor ama sigara içmem. Rakı-Kimseye Etmem Şikayet/Olmaz İlaç Sine-i Sad Pareme olur, bira-Mötley Crüe olur, viski-Celtas Cordos olur, şarap-Francisco Tárrega/Edith Piaf olur, şalgam-Hasan Dağı olur, kahve-Mahur Saz Semaisi olur, Absinth-Usher olur; içine kendimi de eklersem daha da süper olur.

henüs tükenmemişiz ya,iyi:)

tükenmemiş olmak güzel :)

Fırınlar yapar seve seve.

banka şubeleri kabul etmez mi?

bankalar yapıyor

ptt'ye götürebilirsin ;)

Merkez Bankası...
Bende de 1 kuruş birikti çok.

3'e 5'e bolup kimini bankaya, kimini supermarkete, kimini de firina pttye falan goturebilirsin... Tek parca halinde tumletmek esnafin belki isine gelmez veya ugrasmak istemez o kadar cok bozukla...

eczaneler de ihtiyaç duyuyor.

Dolmuşçular da memnun olurlar. (dolmuşlarda hala para geçtiğini varsayarak yazdım, benim zamanımda geçiyordu)

ufak ufak harca. damacana su alıyorum, dışardan sipariş verirsem onlarla ödüyorum falan bitiyor bi şekilde. :)

Bankaların bütünlemesi lazım ama kim gişede sıra bekler bir çuval bozuk parayı gişeye verir bütünlenmesi için . Bu beni garip hissettirirdi.

Bir de esnaf seçeneği var. Esnafın işi gücü gıcıklık çıkarmak. Bozuk paraları bütünlettirmek için gidiyorum kağıt param yok bende de az kaldı bütünlesem iş yapamayacam diyor. Bütünleyeceği para 10 lira falan. İyi diyorum başka bir gün para bozdurmak için gidiyorum bu sefer de bozuk param yok diyor. Adamlarda ne bütün para ne bozuk para bulunuyor güya. her ikisini de reddediyorlar. 100 lirayı 2 50'lik yaptıramadım diye alışverişi tümden kestiğim yer var. İnadına rakip markete gidiyorum artık. :)

tansaşlarda ki o kendin pişir kendin ye kasaların bozuk para boşluğuna bırakıyorum alış veriş sırasında tık tık tık tık diye içine alıyor, yada fatura yatırma sırasında bankaya götürüyorum "bir zahmet şunu da bütünlermisinin diyorum" alıyorlar.

ben dün 1038 lira eden 1 lik ve 50 kuruş olan bozukların hepsini tek seferde bir döviz bürosunda tümlettim

bende de sürekli var, ben şöyle yapıyorum, akbil, damacana su vs. alacağım zaman bozuklarla alıp, tüm parayı bozuk paraların içine koyuyorum. değiş tokuş yani =) 500-600 tl'yi erittim böyle.

ziraat bankası direkt alıyor.

Ilıca'dan 35 tl ödemiştim. O civarda olur sanırım sizinle. Dönüşte de aynı taksiyi çağırırsanız indirim yapıyorlar.

Taksiyle.com der ki;

Çeşme-aya yorgi; 5 TL
Alaçatı-aya yorgi; 23 TL
Dalyan-aya yorgi; 7 TL

taksiyle.com biraz mütevazıymış.

çeşme-aya yorgi: 12 tl
alaçatı-aya yorgi 30 tl civarı
dalyan'ı bilmiyorum.

bisim'le sasalıya kadar gidin?

yok yahu ödenir, kart nosu varsa net ödenir. benim akrtımı babam ödüyordu mesela

A ısrarla "kredi kartı borcu kısmından ödemeyin, o zaman benim kartımın borcunu öder" diyor ama. ek kartın numarası falan hepsi farklı mı oluyor? öyleyse eğer, bu ek kartın numarasını alıp ödeyebilir miyiz?

ben konunun dışındayım, o yüzden tam bilemiyorum da ne olduğunu. görüldüğü üzere hikayedeki kimsenin ne yaptığı hakkında bir bilgisi ya da fikri yok. ben çözeyim diyorum.

kart no farklı olur tabi, o kart no'yu alırsanız rahatlıkla ödersiniz. hiç probem olmaz.

kart numarasıyla ödenir.

atm'nin yanında şubeden ve internetten de ödenir, her şekilde ödenir yani. sen yeter ki para vermek iste...

@calzoncillos, yok parayı biz vermiyoruz zaten, para yine A'nın. ama iyi dedin, madem biz uğraşıyoruz, komisyon keseyim ben.

internet şubesinden bile ödenir.

geçen yaz gittiğimizde 15 lira gibi bir şey tutmuştu. dönüşte de taksi çağırıyorlar sanırım.

Çeşmeden 13 tl filan tutar, alaçatı’dan daha pahalı, sanırım 20 civarı. Çeşmeden binin bence. Gece tarifesi vardı eskiden (1-2 yıl önce) şimdi kalktı dediler ama bilemiyorum. Gece tarifesiyle 12 tl olan yol, 40 tl’ye çıkıyordu. İyice sorun bi.
Beach’te çıkarken taksiler bekliyor oluyor ya da söylüyorsunuz görevli çağırıyor.

Motovaleler var talep ederseniz ya da arabayla gitmeyip taksiyle dönmek daha mantıklı.
Balatalılar otel diye bir yer var aya yorgi girişinde, konaklamak isterseniz ama oraya da taksiyle gitmek lazım 5 tl falan tutar, hiç gerrek yok konaklamaya, direkt taksiye abanın.

Beachler baya pahalı bu sene. Babylonda bir pizza 25 tl’den başlıyor, tost 16 tl. türkbükü gibi olmuşlar iyice aklınızda olsun.
İyi tatiller

gecen hafta alacatı ılıca taksıyle 15 tuttu...gerisini var sen hesapla

yuksek soyle.

1 aliyorsan 2,5 aliyorum de.

ama abartmadan uc. gerci arastiriyorlarsa senin ssk primlerinden gorup netini bulurlar ama. sen yuksek soyle.

atıyorum 2 bin alıyorsan ve 4 bin söyleyeceksen 3 binden aşağı söyleme.

Bu çok klasik ve artık hemen her işverenin sorduğu bir soru maalesef. Geçiştirmek de biraz zor. Ancak bir risk alıp, şu anda aldığınızdan daha fazla bir rakam söyleyebilirsiniz. İşveren şu anki işyerinizi arayıp ne kadar maaş aldığınızı teyit edemez. Ama bir ihtimal esgm.sgk.gov.tr adresindeki ekrandan, eğer kimlik bilgilerinize bir şekilde ulaşabilirlerse sorgulama yapabilirler (eğer bu sorgu sizin için aktif durumdaysa). Bu durumda da, sigortanızın maaşınız üzerinden yatırılmadığını söyleyebilirsiniz. Bu tabiki dürüst bir davranış olmaz ama işverenin de pek çok konuda dürüst olacağını sanmıyorum. Eğer öyle olsa, şirketin sizin tecrübenizde ve özelliklerinizdeki bir kişiye vereceği maaş aralığı bellidir ve maaş pazarlığını başlatıcı cümlelerden birisi olan "şu anda ne kadar maaş alıyorsunuz?" sorusunu size sormaz.

muallak konuş aralık ver.

100 alıyorsun, 200 isteyeceksin.

"200-250 arası" yaz. sorarlarsa "değişiyor, primlerimiz, bonuslarımız oluyor, bizim şirket biraz farklı" dersin. sigortanı araştırıyorsa zaten sana o parayı vermeyecektir.

elbette ki yüksek söyle.

durum anlaşılacak olursa "brüt rakamlardan konuşuyorduk" deme hakkın var.

KORKMA TİTRET.

normal soyle. zaten sigortadan ogrenirler ne kadar aldigini. sonra da isimden memnunum, degistirmek icin en az iki kati olmali falan de. yada yan haklarimiz cok iyi de. telefon veriyorlar, faturayi oduyorlar fln.

burada yazılanlara inanma.

"kaç lira aldığım önemli değil, burda kaç lira alacağım önemli" de.

beyler sakin.

karşınızda size bu soruyu soranlar ücret bandınızı zaten biliyorlar. şehir ve piyalasarda fiyatlar çok oynak değil. yani kimin ne aldığı belli. uçmayın.
ayrıca bin tane ik semineri vs. düzenleniyor. birçok ikcı birbirini tanıyor,mesleki konularda twitter,facebook vs. sürekli iletişim halindeler.

ne avlanması arkadaş, fantastik misiniz. çöpten besleniyor kediler. sen kuru mama da versen, yaş mama da versen, o kedi çöpe girer sokakta bakıyorsan. kediler meraklıdır. kedileri kuru mamayla besleyen insanlar olmasa kedi kalmaz sokaklarda, aynı şekilde köpek de kalmaz. ben de evde kedi besleyince üzülüyorum kediler için. dışarıdaki gibi mutlu olmuyorlar bence. insancıllar ama evcil başka bişey. temizmama.com dan micho al aynen, besle hayvanları.

kedi kopek sokakta avlanmaz, orman mi bu. cop yer. kuru mamada bagimlilik yapacak madde olsa bile ac kalirsa yememe gibi bir durumu yok, yer. gonul rahatligi ile besleyiniz ama sunu da unutmayiniz, kedi kopek yedigi gibi fare de bu mamalari yer. hergun gittigi kadar dokmeye ozen gosteriniz. ayrica ayni yere koyarsaniz cok feci kavgalara de sebep olabilirsiniz, o yuzden rahatsiz olmayacak bir komsunun evinin onune ya da bos alan varsa oraya yaymaniz daha yararli olacaktir.

ağaç mı kuş mu var ki avlansın hayvanlar?
gerçi mama ve su oldukça hayvanlar daha çok çoğalıyor (kediler).

çok verme o zaman :) dengele.

ben hem evdeki yemeklerden veriyorum onlara göre hazırlayıp, hem de evdekinin mamasından olmasa da (royal canin sterilised kullanıyor bizimki)uygun fiyatlı mama alıp besliyorum. aç kalıp ölmeleri daha mı iyi yani?
semtimde her yerde kuru mama var, yine de çöpe girip çöpten besleniyorlar, böcek vs. yiyorlar, bazen tavuk suyuna ekmek filan yiyorlar. yani yeme güdüleri körelmiyor.
evet avlanma körelebiliyor da allah aşkına her taraf bina gerçekten, ne avlanacak bu kediler? ormanda yaşamıyoruz yani.
her ay ciddi ölçüde kuru mama alıyorum, iki avuç koyuyorum 2 kedi için, en azından gün içinde tok tutar onları.

psikeart'ın bununla ilgili bir sayısı vardı; geçmişine bi bakın derim.

Narsisizm var da bencillik yok :(

Orada g*tü sağlama alıyorlar. Hani müşteri giderde bir sebepten (henüz değişmemiş olur fiyat vs) fiyat farklı olur, sonra papaz olmayalım sigortası. Yoksa her mağazada farklı fiyat uygulaması yok.

Ikea da kolay kolay bitmeyeceğini düşünsem de stok her zaman bitebilir, belli olmaz :)

teşekkürler :)

minoxil

sinir strestendir? onlar geçince bu da geçer.

tresan ısırgan otlu şampuan.

mevsim değişikliği ve strestendir.

badem yağı, zeytinyağı, susam yağı, vs gibi yağ karışımları işe yarıyor haftada 2 yapabilirsin. bi de stresten uzak durmak lazım tabi.

Bioxcin şampuan. Eczanelerde satılıyor. Birde ufak ampüllerde (kür deniyor galiba) satılıyor. Kullan faydasını görürsün.

sampuanının ıcıne az mıktarda sırke ve tum sarmısak at kabugunu soyduktan sonra. ıkısıde koku yapmaz sacında ve faydasını kesınlıkle gorursun.

nashi argan yağı'nın tek işlevi kalın telli saçın varsa bir tık daha yumuşatması. onun dışında hiçbir faydasını görmedim. 2 aydır 2 günde bir sürerek kullanıyorum.

Ben daha az içiyorum. Tek umudum çok fazla sıvı tüketmem su dışında.

Ölmezsin de, az be yavru. Böbrek mühim şey. Hazır karpuz çıktı, önünden karpuzu eksik etme bari.

ben senden daha az içiyorumdur. maden suyunu da genelde haftada bi altılık bitiriyorum. bence bi şey olmaz babam da böyleydi çok su içmezdi sonra gaza geldi adam sağlık falan diye su içmeye başladı deli gibi günde iki litre falan ki doktorlar da öyle öneriyor adama bi haller oldu halsizlik yorgunluk yataktan kalkamaz oldu suyu kesti düzeldi. hehehe. ciddiyim ha abartmadım hiçbi şeyi.

süper çözüm buldum :)

Kedilerin mama kabının yeriyle sularının yerini değiştir, kabı diğer masaya suyu kendi masana al :)

su içen hayvan gördükçe canın çeker belki.

Yok hacı, babaaannemle dedemin şahsen ben 20küsür yıldır su içtiğini görmedim, çayla ikame ettiriyorlar yaşamlarını(o da biz misafir oldukça galiba), biri 1929lu, biri 39lu. 85 yıl sana yeterli geliyorsa boşver, çok da dert etme.

babannem de öyleydi şimdi bir böbreği içinde çürümüş. suyu ihmal etmemek lazım.

Ben altı ay önce bir şey için tahlil yaptırmıştım . Doktor ''sen hiç su içmiyor musun ? dedi tahliller de sıkıntı varmış . Düzenli olarak her gün bir litre su içiyorum , bunun yanında çay ve soda da tüketiyorum.

Gün içinde çok fazla çay kahve içtiğim için su içmek pek aklıma bile gelmezdi, ben de sizin gibiydim. Sağ böbreğim ağzıma sıçtı ve artık yanımda bir litrelik şişelerden taşıyorum. Başta o telefon uygulamarına başvurdum (bkz: water your body), ancak bir süre sonra alışkanlık haline geliyor zaten.

Vücudunuz sizi uyarmaya başlamadan su içmeye başlamanızı tavsiye ederim. Kendinizi daha sağlıklı, ve dahası çok daha dinç hissedeceksiniz.

topraktan falan mı çekiyonuz arkadaşım suyu napıyonuz o.O ben bi gün içmeyince beynim yavaşlıyor, bende mi sorun var acaba. içine bişeyler -limon, tarçın, salatalık vs- atıp dene, maden suyu dene. iç yani.

böbrekleri ve/veya idrar yollarını ele alıyorsun bir ara, ben de öyle idim böbrek sağlam kaldı ama idrar yollarını çok acılı bir biçimde ele aldım.

Çok sağlıksız, evet. Böbrekleri eline alman muhtemel.

böbreklere zarar ileriki aşamada. ayrıca vücutta ödem tutar, iç organların zarar görmesine neden olur susuzluk.
günde 2 litre (sadece su) içerim, ayrıca çay, kahve ve diğer şeyler de var tabi. alışkanlık yaratmaya çalışın. şişe su bulundurun, daha çok içersiniz.

suyu tadındna dolayı mı içmiyosun yoksa canın mı istemiyor? yanında powerade şişesi gibi bişi bulundur. yudum yudum arada iç. ben de bir kerede suyu dikemem kafaya ama öyle bi şişe buldurdum ancak alıştım.

Kalın kas, ince kas diye bir şey yok. Diyete devam ettikçe her yerin incelir.

kalın kas, ince kas diye bir şey nasıl olmaz? e var?

Kasların yapıları aynıdır; yaptığınız egzersizlere beslenmenize göre kaslarınız büyür. Lakin kaslardaki bu büyüme sizin yarım saatlik yürümelerinizle olacak bir şey değil. Hatta ben kaslarım büyüsün istiyorum deseniz bile böyle bir şey yaşamanız çok büyük bir emek mesai ve disiplin gerektirir. O yüzden siz yürümenize diyetinize devam edin aksatmayın, istediğiniz sonuçları zamanla alırsınız.

Kalın kas ince kas yok. Kaslarınız geliştikçe kalınlaşır işte. Yürümeyle bacakları kalınlaştırabiliyor olsaydık benim roberto carlos gibi bacaklarımın olması lazımdı. Haftada ortalama 80-100km civarı yol yürüyorum. Bacaklarım kalın değil.

Bacaklarınızın incelmesinden kastınız eğer sıkılaşmaksa ona uygun hareketleri yapmanız lazım. Yürüyüşle bacak sıkılaşmıyor. Yokuş, merdiven falan çıkıyorsanız sıkılaşır orası ayrı.

şu yüzden demiş olabilir: kardiyo ile sağladığınız kalori esksikliği (ki beslenmenize de dikkat ettiğinizi söylemişsiniz zaten) genel olarak incelmenizi sağlıyor. kas+yağ+su kaybı şeklinde yani... bölgesel olarak incelmek diye bir şey olmadığı ve en eski (en inatçı) yağlar da en son gideceği için sizin su ve kas kaybını minimize etmeniz gerekli şu aşamada. (ideal kilonuzda olduğunuzu da varsayarak)
bu yüzden kardiyoyu azaltmanızı tavsiye etmiş olabilir. kas yapacak diye değil, kaybettirecek diye yani.
(mevzuya çok hakim değilim, sadece yorumlamaya çalıştım durumu)
ben sizin yerinizde olsam kardiyo yerine, tüm beden güçlendirme ve sıkılaştırma egzersizlerine yönelirdim.

Plates sonrası maxuvibe cihazıyla çalışırsanız bölgesel sıkıntınız kalmayacaktır.

paypal yada skrill üyeliğiniz olmadan tema alamazsınız. Paypal hesabınız var mıydı ? Varda paypal sayfasında iken mi sayfa yüklenemiyor. Tam işlemin kesildiği sayfayı belirtebilir misiniz ?

* PAYPAL var alışveriş yapamıyorum.

paypal a yeni üye olduysanız ilk işlemde sanırım kartı onayatmadığınız için işlemi yaptırtmıyor olabilir. Kart onaylaması şu şekilde... 1-2$ dolar bir para çekiyorlar ve sonra siz hesap özetinden kaç para çektiklerini tekrar sisteme girip yazıyorsunuz. Böylece paypal sizin kartın sahibi olduğunuzu (hesap ektresine bakabildiğinize göre) anlayarak onaylı karta çeviriyor.

* PAYPAL yok alışveriş yapamıyorum.

paypal yoksa alışveriş yapamazsınız ancak yardımcı olabilirim. Şu şekilde yapıyoruz biz müşterimizin kartından alırken. bizim kartımız onaylı. ancak müşterinin kartı ile alacaksak paypal giriş yaptıktan sonra yeni kart ekle diyoruz ve müşteri bilgilerini giriyoruz. Temayı alıoruz sonra kartı siliyoruz.

Güvenip kart bilgilerini gönderirseniz bu şekilde temayı alıp gönderebilirim.

Yada ücreti havale yaparsanız yine temayı kendi hesabımızdan alıp gönderebilirim.

ama paypal olmadan debit ya da kredi kartıyla alma gibi bir opsiyon var diye hatırlıyorum yanlış mı hatırlıyorum? ödeme sayfasında kredi kartıyla öderken paypal'a üye ol gibi bir seçenek var ve opsiyonel. biraz o yüzden kafam karıştı.
paypal olmadan direkt kredi kartıyla deniyoruz bu arada..

kredi kartıyla al dediği yanında logolar visa-master-american express geçer anlamında paypala yönlendiriyor. direk kartla alış yok..
paypal üyeliği ve onaylı kart olmak zorunda

Kimyasal olan saglikli degil.

Belki daha az zararli, o da beeelki.

arkadaşlar beyaz sabun diye bir sabun yok. o beyazlık kimyasal maddelerle elde edilmiş.

doğal sabun beyaz olmaz, olamaz. beyazlatma işlemi yapıyorlar.

bir de piyasada üzerinde "doğal sabun" yazan bir çok şey satılıyor. bunları iyi inceleyin. çoğu satış hilesi.

gerçek doğal, içinde kimyasal madde olmayan sabunlar biraz pahalı olabiliyor.

migrosta komili %100 zeytinyagi diye bi sabun var. doktor tavsiyesi. bilginize dostlar

bende şey var. dalan %100 zeytinyağlı sabun.. 2tl 4lüsü. içeriğine baktım gliserin yok yalnız. fazla doğal yani.. gliserinli bakabilirsin.

sampuan yerine beyaz sabunu asla kullanmayin oncelikle, sacinizi supurge sapina cevirirsiniz. ancak camasirda ve temizlikte kullanmak biraz daha az kimyasal icerdiginden sanirim daha az zarar veriyor koltuklara, beyaz esyaya ya da halilara, hatta beyaz boyali kapilara vb.
vucut temizligi icin konusacak olursak da, ben hicbir zararini gormedim, sadece biraz daha kuru birakiyor cildi. kalip sabunlar suda daha zor cozundugu icin cevreye zararli, cildi de kurutur gerekcesiyle dus jeli tuketmeye zorluyorlar insanlari gibi geliyor bana. dus jellerinin hicbirine guvenmiyorum, ama iste pratik oldugu icin en az kimyasal icerenlerini kullaniyorum yine de
ancak beyaz degilde zeytinyagi sabunu kullanmak daha saglikli vucut temizligi icin orasi bir gercek, illa beyaz sart degil yani. hatta zeytinyagi sabunu ile saclarinizi da yikayabilrisiniz.
ama son zamanlarda okudugum kadariyla butun temizleyiciler sagliya zararli, en iyisi karbonat, limon, ve cesitli yaglarla hos kuku vermesini saglayacaginiz temizleyiciler, sampuanlar vs en guveniliri

marketlerde satılan sabundu, deterjandı, şampuandı, vücut jeliydi, bisküviydi aklınıza ne gelirse hepsi kimyasal dolu.

5-6 liraya satılan sampuanın, duş jelinin, 2-3 liraya satılan sabunun "doğal" olmasını beklemeyin.

temizlik için hatta saç için (bkz: arap sabunu )

organik/bitkisel sertifikası olmadığı sürece şüphe edin. ben şampuanımı dahi organik alıyorum. son derece fark edilir değişiklikler var. daha sağlıklı, parlak saçlarım oldu mesela.

Birkaç aydır migrosta sarılan organik saç boyaları var onları kullanıyorum, çok çok iyi, biraz uygulaması uzun sürüyor diğerlerine göre ama olsun

daha önce böyle bir baskül kullanmadım ama internette ve media marktta incelemişliğim var, tam güvenemediğim için o kadar para bayılmak istememiştim. karpuz koysan karpuzun da kemik-kas oranını ölçüyor ve bu yüzden ortalama değerler kullanıyor bu tür basküller gibi yorumlar hem tebessüm ettirmişti hem de soru işareti bırakmıştı bende.

diğer yandan spor salonlarındaki ölçümlerde kullanılan aletler arası farklılıklar da çıkabiliyor (marka-model değişimi sebebiyle). vücut yağ oranını ölçen daha sağlıklı uygulamalar var diye duymuşluğum var ama merak edip ayrıntılarını incelemedim.

karpuzla benim oyum bir değil! şaka bir yana harbi dediğiniz gibiyse o zaman vay halimize :) tam alıyordum valla, böyle bir durumda almam tabi.
teşekkürler..

ben de sormuştum bu soruyu :)
şurayı oku
forum.donanimhaber.com

bizde de var fakirinki, karpuzu ölçmüyor error yazıyor, çorapla ölçmüyor. fena değil bence, ayaklarını bastığın yerde elektrotlar var onunla ölçüyor.

10 gün çok uzun bir süre. ben yemezdim.

yenmez :/

yeme

gitti 1 porsiyon fasulye :) tamamdır, yemeyeyim ben, teşekkürler :)

Çok aç olsaydım eğer ısıtmadan yerdim :) ama fazla aç değilsem direk çöpe..

dogal antibiotik ben olsam yerdim. vucut bagisiklik sistemin gelissin.

@angster akdjasldkdasdakdşas sevdim bu bakış açısını :)

10 gündür hiç dokunulmadıysa bozulmuş olmayabilir.

Ne kadar "at çöpe" meraklısı insanımız var. Tadı ağzınıza normal geliyorsa normaldir diyecem ama çoktan çöpe savurmuş da olabilirsiniz.

nerdesin sen? yapak gönderek.

yani kabında duruyor 10 gündür, ilk yapıldığından beri kaptan alarak başka tabakta ısıttım. tadı normal geliyordu ama bilemedim. :)

@cosmicgadın şimdiden eline sağlık :) çok incesin. akşam yemek yapıcam da ne biliim atılmasın diye dedim, hani bozulmamışsa kan olsun, vitamin olsun diye :))

burda başlık açında yemek mi yollanıyo lan öyle. comicgadin ben de istiyorum bikaç çeşit.

he öyle. yemek yazıp boşluk bırakıp yolluyosun, en geç yarım saat içinde kapıda. Şehir dışı olması durumunda da özel termoslu kutusunda ertesi gün teslim edilir. Beklenen süre içerisinde gönderilmemesi halinde de olası sinirinizin yatışması için dayak hizmetimiz var. Oh mis! Daha ne.

@bradashawcım, on günlük fasulyeye yan bakınca içimden koptu geldi valla:) göndertirdim bi şekil :)) neyse afiyet ola.

bi börek cok MAKBULE geçerdi cosmic kardeş

daha önceden ısıtıp tekrar dolaba kaldırmadıysan ve hava geçirmeyen bir kapsa bir şeycik olmaz.

@cosmicgadın yemek işine mi girsek? porsiyon 5 tele. hadi bakalım :) :p

Vücut şekillendirmenin yolu fitness. Pilates ile kendini kandırırsın.

pilates sıkılaştırır, inceltir, uzun kas yapar, esnek olursunuz. kesinlikle pilates yapın

bu vesile ile bir fitness veya pilates hocası varsa aramızda, bana bir pm atabilirse, özel bir sorum olacaktı.

pilatesle zayıflandığını, ciddi sıkılaşma elde edildiğini görmedim ama esneklik sağlıyor, omurgayı açıp boyu uzatıyor, duruşu düzeltiyor.

çırağan araç trafiğine kapalı demiş bi arkadaşım, yayalara açık bence

Sorun olmaz.

themeforest'tan bakın?

clean , fresh vb. kelimelerin sonuna wordpress themes ekleyip aratırsan bulabilirsin belki.

.mo .po dosylarını çevirerek TR yapılabilir temalar. bunun yanında

codecanyon.net

bunu çözerseniz kafanıza göre tasarlarsınız, baya güzel bişey

peki hazır temalarda türkçe dil desteği genelde olmuyor mu? mesela themeforest'taki temalarda?

olanlarda genelde ana ekranda yazıyor multi language support veya TR desteği var diye.

bu arada galiba ben hangi temayı alırsam alayım, admin sayfasında değil ama ana sayfada türkçe görünüyor değil mi? wordpress'in dil desteği var malum.. ben bundan emin olmak istiyorum aslında.

mesela bi tane buldum;

themeforest.net

wpml ready diyor, mo ve po dosyaları varmış. siz çevirebilirsiniz yani. içinde olduğunu sanmıyorum.

teşekkürler :)

porsuk cayinda balik tutulur?

yok balık tutmıyalım yazık hayvanlara.

odunpazarı na karikatür müzesine git, halleri gör ki ben çok severim, akşamına 222 ye ya da varuno delmundo ya git..

balaban kebabı ye ama yerinde ye, sonra da bana teşekkür et :)

onun dışında barlar sokağına git, adalar'da turla. gece pi'ye de gidebilirsin, up'n down hala varsa oraya da

haller deki sibirya kurdunu sev.. hala yaşıyorsa.. çok hımbıl bir şey yapmıyor bile bu da notum olsun, iyi eğlenceler..

akşam cafe del mundo'ya ya da barlar sokağına gidin. oradan da 222 park'a. rakı için mezze ama porsuk^'taki.
balmumu müzesine gidin, bol bol sokakları gezin, ali ismail'in heykelini görün,

lunapark var mı peki eskişehir' de ?

peki açık mıdır şimdilerde ?

bilmiyorum ama foursquare yorumlarına göre açıkmış:)

çok saol ;)

support.google.com

tamam da, @xx.com.tr uzantısını nasıl o etikete tanımlayacağım yapamadığım bu asıl

Ayarlara giriyorsunuz, filtreler sekmesine tıklıyorsunuz. Alttan yeni filtre oluşturu seçip gönderen kısmına *@xx.com.tr yazıyorsunuz. O filtre penceresinin sağ altında bu arama ile filtre oluşturu seçiyorsunuz. Çıkan kısımda etiket uygula kısmından oluşturulmuş bir etiketi seçiyorsunuz veya yeni bir etiket oluşturuyorsunuz. Gelen kutusunu atla derseniz de sadece o etiketin altında gözükür. Gelen kutusunda gözükmez.

Arkadaşlar Facebook linkinde görebileceğinizz duyuru sahibi benim. Buradan da ulaşabilirsiniz. Şimdi esas bir sorunumuz daha var. Hala herhangi bir veterinerden kesin yanıt alamadık. Lütfen, çok rica ediyorum İzmir'de hayırsever bir veteriner yok mu? O masrafı biz karşılayamayız ne yazık ki. Ufacık yavru, bir tane veteriner bu zavallıya gönüllü yardım edemez mi? Başından ayrılmıyoruz. İzmir'in metropoldeki tüm ilçelerine getirebiliriz. Araç var. Ancak bir tanecik hayırsever, her şeyi para olarak görmeyen bir veterinet arıyoruz. Bu kadar zor olmamalı.

şarkı türkü aramaya gelince çok hızlısın ekşi sözlük.

Merhaba, az once buradaki (ankara) veterinerimizi arayip sordum. Atlantis veteriner klinigi dedi. Bir arayip sorun isterseniz.

bostanlı veteriner kliniği; idil hanım veya türker bey. kesinlikle çok yardımcı olurlar. lütfen oraya da gösterin..

hemen ikisini de kontrol edeceğiz

Uygun olunca haber verin lütfen miniğin durumunu.

Hiçbirşey anlamaniza gerek yok hocam sizleri bir yandan atlasjete bilet aldirirken bir yandanda üye yaparak Turnayi vuruyor belki 30 lira kaybedecekler lakin sinirli sayida olduğu ve zarar ettirmesi mümkün olmayan basit bi reklamasyon kampanyası siz paypalle nasil alisveris yapildigini öğrenecek sayelerinde yaptiginiz alisverslerle bundan sonra saticilarin belli komisyon ödemelerini saglayacaksiniz. Zerre zarariniz olmaz lakin hiçbir şekilde illegal işlemlere girismeyin kişisel durumlarda ornegin tanimadiniz birinden para almak veya gondermek için, bu konuda paypal sorunludur. Türkiye devleti yasalarına uymaz kendi kendine kurallarini uygular.

paypal'ım var zaten. sadece ben ek ücret ödüyor muyum paypal ile alışverişte onu öğrenmeye çalışıyorum.

çok çirkin :(

çirkinden öte, çirkinden ziyade :(

dolgu topugun sozlukte begenilmesi teklif dahi edilemez.

ben dolgu topuk istiyorum ama

intikam zamaaanııı!!!

çook çirkin çoook

neyse ben de çirkinim zaten :)

çipçirkin!

ilkini al bari o zaman.

ikisi de çirkin. dolgu topuğa karşı bi antipatim yok ama bunlar bildiğin 50+ ayakkabısı :( alma bence, çok daha şık dolgu topuklar var piyasada. tabi yine de zevk senin zevkin.

o çok daha şık topuklardan şimdi giyiyorum ayağım acıyooo :(

kendinizi mutlu hissedecekseniz alın, kimse laf diyemez ama dolgu topuk hakikaten itici.

dolgu topuktan hiç hazzetmeyen biri olarak beğenip giyebildiğim tek dolgu topuk şunlar, fikir verir belki:

www.morhipo.com

Ben neden itici bulmuyorum acaba böyle şeyleri? Bildiğin tarafsız kaldım. Sevdicek giyse böyle bir şey beğenirim bile. Ne zevksiz adamım ulan. Çirkinmiş öyle diyorlar. Ama bence giyene de bağlı.

Benim de dolgu topuga karsi herhangi bir antipatim yoktur ama bu ayakkabilar cidden kotu.

www.trendyol.com
bunu alırım o zaman :)

yaşın 45 üstü falansa demek :p

(bkz: )eksisozluk.com

Yaa gunluk hayatta dolgu topuk epey rahat oluyor. Carsiya, gezmeye vs. falan gundelik olarak stiletto ya da platform giyince ayaklar ölüyor! Dolgu topuk bence o konuda daha iyi.

Bence cok da hos. Ama bu begendigin ayakkabilar kotu.

kerbeee'nin yolladigi guzel. O tarz bi seyler dusunsene? :)

1. fena değil ama daha genç işi ve güzel olanlar görüyorum ben etrafımdaki dişilerde biraz daha bakın bence.

son heves bükücüler!!!

çoook kötü

kızma lütfen hem rahat hem daha güzel bir ayakkabı bulabilirsin. Çok feğendim alıcam diyorsan kimse bir şey diyemez elbette ama öyle olsa burda sormazdın sanıyorum. 3. Çok çok kötü, ilk ikisi arasında 2. Daha iyi. Ama Düz siyah dolgu topuklu alsan bile daha hoş durur. Bu ahşap taban/topuk olayı her ayakkabıda iyi durmuyor.

ilkinin formu çok güzel ama bunların hepsi topuğun renginden kaybediyor. ayakkabıyla aynı renk topuğa sahip bişiler bul bence.

kızma ama sanırım çok iğrenç bir giyim tarzın var.

birincisi güzel bence. niye o kadar çirkin denmiş anlamadım.

şuan kusuyorum ve tuvaletten bildiriyorum biliyor musun :( bu duyuru ahalisinin kızları özellikle neden bu kadar zevksiz onu düşünüyorum bi yandan.dolgu topuk rahattır ve güzeldir.ama bunlar iddiada kaybetsen bile giyilmez.

dolgu topuk ayakkabı istiyorsan deıchmanna bak ama kalitesine bir şey diyemem tabi iyi olanlarda var kötü olanlarda.

kötü dedikçe daha kötüsünü buluyor ya lan:)
şaka şaka.
1.linkteki ayakkabı güzel, satın al. zizigo yollarsa tabii:)

Dolgu topuk candır. Ayaklar onu sever, o ayakları sever.
Problem bu ayakkabıların tipinde bence. Daha tatlı dolgu topuklar var.
Onlara yönelin. Hem yaz geliyor. Alın şöyle pudra renkli bir tane, tüm yaz her türlü elbise altına giyersiniz.

topuk kısmının üst renkten farklı olması çirkin gösteriyor.

## ikinciyi yeni gördüm de meğer birle iki ne de güzelmiş dedim. aman ha 3'e bakma. en azından 1 ve 2 deki tek sıkıntı renk uyumsuzluğuydu. bu arada dolgu topuk giyen biri olarak yazıyorum bunu, önyargım yok.

ilaç içme. uyuşturmaktan başka bişi yapmaz. başka çözüm lazım. çalışma programını otur düzenle, şu saatte şunu yapıcam gibi, müzik dinle, arada kendine ödüller ver.

Oha sektör de benzer aynı ben. Çözümü kendimce iş değiştirmek olarak görüyorum ben.

İlaç alma. Ben de yazılımcıyım. Kısa, yoğun işe dalmalar yaşamalısın. Meslek çok sıkıcı, yapacak bir şey yok.

ilaç hiç bir sorunu çözmez. bence bunu bir psikiyatristle konuşman daha yararlı olur.

Bana da arada sırada olurdu
Deadline'ı yaklaşan projeleri bitirerek başla, bir zaman sonra rayına oturuyor

Aynı anda 50 tane iş gelirdi, bir anda hiç birini yapamaz hale gelir donardım

Yazılımla uğraşırken yapılacak işlerin artması gerçekten ters etki yaratıyor. Ben her gün yalnızca bir projeyle uğraşarak kendimce yoluna koydum.

cumhuriyet çok patırtılı gelmişti bana çalgısı çengisi, yakup ise ortam olarak çok keyifliydi, tabi üst katından bahsetmiyorum. zorla inatla yazın dışarda masa ayarlattık 2 kişi ve çok güzel vakit geçti gecenin ilerliyen saatlerinde müdavimleriyle muhabbet döndü vs. keyifli bir geceydi ama mezereri açıkçası öyle aman aman değildi benim için. taksimde meze konusunda tatmin eden tanasia diye bir yer vardı ama kapandı sanırım.
eleos var manzarası güzel diyorlar mezeleri de iyi olsa gerek. öyle patırtılı değilmiş ortamı. bizzat gitmedim bilmiyorum.

kesin adı sanı bilinmeyen ama mezesiyle ortamıyla hakkını veren bir yerler vardır ama heralde.
bakırköy'de "bizim dünyamız" olması lazım ismi, öyle bir yer duydum bildiğin meyhane ama sevgili ile gitmeye de müsait bir yermiş. daha deneme şansım olmadı bir araştır isterse.

Fıççın'ın belirli kısımları güzel olabiliyor. Bir 35'lik içip 2 fasıl dinleyip ucuza kalkabilirsiniz.

cavit ya da yakup derim ben. çiçek'i boşver. illa klasik olsun demezsen; en sevdiğim yerlerden biri latife hanım.

zite
pet rescue
phone drive
showyou
image transfer

iphone için:
runkeeper - yürüyüş, koşu bisiklet için km, hız, harita, ve güzel bir log uygulaması
sooner - to do list uyg.

kediyi doğal olarak vücudunda bulunan, hassasiyeti olmayan insanlar için zararsız olan (hastalık yapıcı değil) bir şeyden mahrum bırakacak olmanız bir yana, bir de hayvanı kimyasala boğacaksınız böyle bir şey yaparsanız.
aşılar mükemmel şeyler değiller, hayvana sürekli aşı yaptırıyorum holley ne sağlıklı falan değil olay.

ayrıca yok öyle bir şey, alerjisi olan insan antihistaminink bir ilaç kullanabilir.

no. saadece göz yaşarmasını falan rahatlatacak bir damla var onadron'du adı galiba

bana kalırsa birinin kediye alerjisi varsa kedinin değil de o kişinin tedavi olması gerekiyor.

kedi alerjisi denen şey, evdeki kediyi sokağa atmak veya vermek için uydurulmuş bi şey.
haa tabi ki binde bir vardır bu dediğin şeyden birinde elbet. ben hiç rastlamadım ama.

önce kediyi yavaşça kenara bırakın.
alerjisi oldugunu düşünen kişi prick test denilen testi yaptırabilir.
orada çıkıyor kedi köpek alerjisi.
benim çıkmıştı zira çocukluğumdan beri kedi köpek beslediğim için vücut bir sekilde yeter ulan diyor sanırım.
o test sonucuna göre kişi aşı tedavisi olabiliyor.
herkeste işe yaramıyor bu tabii.
bende yaramadı ama evde kediyle kıç kıça yatıyoruz,arada şişip kabarıyorum,ilaç alıyorum geçiyor.

valla alerji annemde var ama kadın gık demeyip katlanıyor sıpaya.

alerji olayına ben de inanmıyorum.

astımlı arkadaşım 3 kediyle yaşıyor, hiçbir şey olmadığı gibi astımı daha iyi aslında.
çünkü insana iyi geliyorlar.
o kadar nanemolla olmamak lazım.

edit: inanmıyorum derken, kediyle bir arada yaşamayı dünyanın en imkansız şeyi haline getirdiğine inanmıyorum.
ayrıca "gerçekten" alerjisi olanların sayısı çok az.
söylendiği kadar çok değil yani.

allerpets-c diye bir ürün var amazon'dan bulabilirsin. onu haftada 1 kez falan kedinin tüylerine sürüp havluyla kurularsan alerjenleri azaltıyor. kedilere bir zararı yok, tüylerini daha az yalıyor, alerjen maddeler kedinin tüyünde değil dökülen deri hücreleri ve tükürüğünde olur. bu ürün o alerjenleri etkisiz hale getiriyor. ayrıca kedi alerjisi, köpek alerjisi, kuş alerjisi var, astım hastalarının hepsinde bu çeşit hayvan alerjisi olmayabilir, polen ya da toz alerjisi olup kedi alerjisi olmayan bir astım hastası kedi sahibi olabilir. uydurulmuş falan değil testle falan gayet somut şekilde teşhis edilebiliyor bu kedi alerjisi. bende de var, 1 yıl aşı oldum, aşılar iyi geldiği için allerpets-c'yi artık kullanmıyorum. ama aşı tedavisinden önce 6 ay kadar kullandım ve çok yararını gördüm.

buradaki hayvansever yazarlar ne çok biliyor yaw :)

arkadaşlar kedi, köpek, toz, kıl, tüy allerjisi sandığınızdan çok daha fazla olan birşey. benim hem kardeşimde hemde bende allerji var ve kediyi kucağımıza aldığımız andan itibarek 15 dk geçtikten sonra hemen allerji baş gösteriyor. bende daha hafif ve katlanılır olsada kardeşimin direk astıma geçiyor ve öksürürk krizleriyle beraber nefes almakta güçlüğe kadar gidiyor. bir sürü vaka var böyle dünyada. o yüzden sikko sikko yalan söylüyorlar, sokağa atmak için uyduruyorlar laflarını söylemeyin götümüzle gülüyoruz size.

(bkz: gündüz vassaf)
www.radikal.com.tr

sevgilimle benim de emin olduğumuz tek şey çocuk çok büyük yük. hele günümüzde parasını çalışarak kazanan bir insansan.

ilk zamanları çok sevimli tatlı, sonra süper yaramaz bir şey oluyorlar, ilkokula gidince duruluyorlar evde biraz, o zamanları da az yorucu değil tabii, sonra bir ergenlik ki sorma gitsin hele lise yılları falan kazandığın paranın yarısı ona bile gidebilir tabii kazandığın paraya göre de değişir.

gereksiz yani bütün gelirle hayatı yaşamak bana çok daha cazip geliyor.

hayir, bu kararinizda yalniz da degilsiniz:

www.huffingtonpost.com

sizin gibi güzel insanlar çocuk sahibi olmuyor.

elalemin götünün kılı, götündeki kıl sayısı kadar çocuk yapıyor.

adam boşuna 2023'ü hedef göstermiyor. o tarihte siz hala ikiyken, adamın göt kılları orman oluyor.

hayattaki amaç sevdiğin insanla mutlu olmak olmalıdır bence. çocuk şart dğeil, neden şart olsun. bibribirinze, hayatlarınıza, yapmak istediklerinize daha rahat vakit harcarsınız işte. zaten sevgiline olan anlayışlı yaklaşımına bakılırsa siz beraber mutlu olursunuz gibi geldi bana.

sistem enkazı, kendi kendine çok ağır çıkarımlar yapmışsın. yalnız kalmak sadece yaşlılara mahsus bir şey değildir. ayrıca yaşlansam ve çocuğum olsa onun bana bakmasını istemem. ne kadar gelişigüzel tespitler yapmışsın.

bana göre değil, başkasına göre öyle. sizin ne düşündüğünüz önemli.

millet sorabilir kaç yıllık evliler çocukları yok bla bla.
siz çocuk istiyorsanız da başta şimdi kısır olduğunu öğrenince vazgeçiyorsanız ileride belki bu durum kafanızı kurcalayabilir, sizi üzebilir.
dramatikleştirirseniz ortak bir varlığınız olmaz, sizden dünyaya kalacak bir miras olmaz, aşkınızın meyvesi olmaz vs.

bana kalırsa çocuk zorunlu değil tabi.

Kesinlikle zaruret değildir. Geçti artık "dünyaya bir iz bırakayım, soyum sopum devam etsin" dönemleri. Bence kesinlikle doğru düşünüyorsunuz.

ikinizin düşünüp karar vereceği bir şey sonuçta. bir de çocuk sahibi olmak için başka yöntemler de var. illa hormon tedavileriyle olmasına gerek yok. bu yöntemleri de konuşabilirsiniz.

edit: ikiniz de istemiyorsunuz demişsiniz. hormon tedavisi neden oluyor o zaman? başka durumlar da mı var?

ermanen, bizim için tek yol tüp bebek veya evlat edinmek. tüp bebeğin olmama ihtimali de çok yüksek. evlat edinmeye pek sıcak bakmıyoruz çocuğun karşılaşabileceği sorunlar yüzünden. böyle yani durum.

Çocuk sahibi olmak isteyenlere saygı duyuyorum elbette ama ben de gereksiz görüyorum. Ben de 26 yaşındayım. 9 aylık bir yeğenim var onun dışında çocuklara son derece ilgisizim, bir çocuğu dünyaya getirip iyi bir insan olmasını amaçlayıp büyütmeye, ona güzel şartlar sağlamaya çalışacağım peki sonra? Sonrasının cevabını bulamadıkça da çocuk yapmanın anlamsız olduğuna inanmaya devam edeceğim. İstemek de istememek de kendi içinde bencillik barındıran şeyler ama sanırım anne olmadan daha mutlu bir insan olabilirim.

yapma volkan, beni annem 30 yaşında doğurmuş hiçbir şekilde anneanne falan olmadı, şaka mısın?

Katılmadığım nokta şu; elbette ki ikiniz bir ömür boyu mutlu olabilirsiniz, bunun için bir arada olmanız yeterli. ama freebird'un paylastigi yazida da olduğu gibi çocuk istemenin sebepleri hoşuma gitmeyen. Çok çok bencilce geliyor eksiklik hissetmemek, yalniz kalmamak için bir nevi insanin kendini tatmin etmesi için su dünyaya bir çocuk getirmek.. Tepkim buna ve hak verirsiniz saniyorum bu şekilde aciklayinca.

Onun dişinda elbette bir zaruret değildir..

zaruret değildir. ama çocuklar da yatırım aracı vs. değildir.

bence değil. yalnız olmayalım diye çocuk yapıyor herkes. hatta yüzlerce kez duymuşuzdur, "keşke bir çocuk daha olsaydı büyüdü bunlar." diye.

benim şahsi fikrim, kız çocukları çok tatlı laaaağn ! böyle gelcek minicik elini babasının göğsüne koyup yatcak "bapa bapa!" diye bağıra bağıra koşcak bana falan. parçalarım olum ben onu. affetmem. erkek çocuklarının amına koyim. kendimden biliyorum çok boktan oluyorlar.

şükür ki hiçbir zaman çocuğu yatırım aracı olarak görmedim. hayattaki boşluğu tamamlayıcı olarak gördüm sadece. bencilce çocuk sahibi olmak istemem. yalnızlıktan kastım ele ayağa düşme korkusu değil sadece maneviyat eksikliği. sadece bu.

freebird'un paylastigi yazi hayati iyi anlayan bir perspektiften yazilmis.

cocuk sahibi olmamak/olamamak da senin kisisel bir sorunun. bunu yasayacaksin, sonra asmanin bir yontemini bulup geride birakacaksin. cocuk sahibi olmak senin icin neyi ifade ediyor?

cocuk sahibi olmak cok mantiklidir, insan(hayvan) olmanin getirdigi ilk iki durtuden biridir iste. hayatta kal ve cogal..

bu adama da yeterince asiksan ve seviyorsan, onun icin irrasyonel olmayi goze aliyorsan baska kimselerin fikrine ihtiyacin yok.

insan her zaman yapmadiklarindan pisman olur, fakat bence dogrusu secimine guvenmek, arkaya donup bakmamaktir. bunu su yuzden soyluyorum; gecmis icin yapabilecegin bir sey yok bu bir tarafa, secimlerinin de biri otekinden daha "iyi" degil. gorece bir durum yani. kendine guvendigin surece verdigin kararlar sende pismanlik uyandirmayacak.

''Çocuk sahibi olmak zaruret midir?''

Yani öyle bi soru ki. Bana göre hayatın başka bir işlevi yok. Bak bi etrafına... Yegane süregelen şey doğum-ölüm döngüsü. Arada kaç kere üzüldüğün, kaç kişiyle çıktığın, okulun bilmemneyin ne kadar önemsiz... Ben sevdiğin insanı bu yüzden bırak vs demiyorum, bırakmayacaksın da büyük ihtimalle ama ilerde düşüncelerin değişecek.

Ben 27 yaşındayım çoğu arkadaşım bebek severken ben gözlerim dolu dolu izliyorum. Bu içgüdüsel bir şey. Seks gibi, açlık gibi. Engellenemez bir şey. Muhtemelen erkekler böyle hissetmiyordur. Ben sana samimiyetimle yazıyorum bunları. İlerde o, bu eksikliğinden dolayı hep bir eziklik yaşayacak. Yürütmesi zaten zor olan evlilik iyice çıkmaza girecek. Sadece onun sorunu değil senin de sorunun olmuş olacak. Ve hep içini rahatlatacak şeyler duymak isteyeceksin. Hep teselli arayacaksın. Tıpkı bu soruyu sorduğun gibi.

çocuk sahibi olmak gençken bir zaruret değildir ama sonradan olmaya başlayabilir. fakat bu kişiye göre de değişir. çocuk sahibi olan insanlarda gördüğüm şey artık yaşam amaçlarının çocukları olması. her şeyi onlar için yapıyorlar sanki onlar için yaşıyorlar. çocukları,bebekleri söz konusuysa bitmek bilmeyen bir enerjiyle hareket ediyorlar. siz eğer bunun yerini ömrünüz boyu dolduracak yaşam amacını ve enerjisini başka türlü de bulabileceğinize inanıyorsanız elbette zaruret değildir.
ama şunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor. yaş aldıkça özellikle kadın olarak daha duygusal düşünecek ve hareket edeceksiniz. o zaman da şansımız varken keşke deneseydik diyebilirsiniz.

yalnız olmaktan korkmamalısın çünkü çocuk senin yalnız olmayacağının garantisi değil. çocuğun sen yaşlandığında yanında olacağının garantisi yok. senin yaşlanacağının bile garantisi yok. şu an yanındaki insanla mutluysan, şu an onunla mutlu ol.

hayatınızı yaşayın boşverin çocuğu falan ya. çocuk kadar gereksiz bir şey mi var şu dünyada? boşa yük, dert, sıkıntı, masraf başka bir şey değil.

comptrol'un paylaştığı yazının yorum yapanları beni hayrete düşürdü.kimisi dünyanın nüfusu çok fazla olduğu için kimisi ekosisteme daha fazla zarar vermemek için çocuk yapmıycaz/yapmıyoruz yazmışlar.
bunlar hangi dünyada yaşıyor??? etraflarında hiç mi kötü insan yok da insan bu kadar da iyi niyetli olabiliyor???(saf demedim) gerçi yanlış söylemiyorlar ama bu dünyada yaşıyor olduklarına üzüldüm:((

o yorumları ben de okudum. değişik bakış açıları var. bence herkes gidip okusun.

bence gereklilik değil. hele ki o çocuğa çok iyi bir hayat sağlayamayacaksan.

Ne guzel dusunuyorsunuz, sirf cocuk sahibi olacaksiniz diye esinizin hormonlarla falan ugrasmasini istemiyorsunuz cogunluk gibi... tebrik ederim sizi oncelikle...

Bence de zaruret degil, kedi alin hatta iki kedi alin kopek alin. Onlar da evlat emin olun. Ya da iki kisi gul gibi yasayip gidersiniz ne olacak...

yaklaşık 7 yıllık evliyim.

çocuk sahibi olmak zorunda değiliz. hiçbir şey için büyük konuşmamalı ama eşim de ben de çocuk sahibi olmayı düşünmüyoruz. hele ki bomboş evde ne yapacaksın falan diyenler olmuş, eşinle vakit geçirmekten bu kadar sıkılıyorsan hiç evlenmemek daha iyidir kanımca.

döngü, içgüdüsel vb. yaklaşımlarda da gözden kaçan önemli bir ayrıntı var. bireysel tercih. her içgüdüne bu kadar kayıtsız şartsız teslim oluyor musun?

ayrıca doğum-ölüm döngüsü var da, aradaki hayatı nereye koyalım? işte bu kısmı senin ve eşinin tercihidir.

çocuk sahibi olmak isteyen insanlar da, istemeyen insanlar da vardır. önemli tek nokta bu istektir. bu isteğin de kişilere göre değişken bedelleri vardır. bunları tartıp karar vermelisiniz.

uzun oldu da, neticede şunu diyorum çocuk taraftarı olanlar size çocuk olsun diyecekler; çocuk istemeyenler de olmasın diyecekler.

bunları boşverin, çocuk siz istiyor musunuz buna karar verin.

Testosteron ile ilgili bir problem varsa yine de tedavi olmalı. Olay sadece kısırlık değil. Düşük testosteron erkek sağlığını bir çok açıdan etkiler.

verecegin karari duygusal eksende degil mantik ekseninde ver.

gelip burada sana `"tabiki zaruret degil caaaaanim" diyenler evlenir evlenmez cocuk yaparlar. toplumun yuzdesine baktigin zaman egitimli/egitimsiz fark etmez bunu rahatlikla gorebilirsin. o kadar basit geliyor ki insanlara bazi seyler, huzurevini bile gayet guzel bir yermis gibi gosteriyorlar insana.

ustune basarak soyluyorum, yalniz kalmamak ve ilerde sana ses seda olacak, sorunlarina hemhal olacak, ducal oldugun dertlerde sana omuz verecek insan istiyorsan evlat sahibi olacaksin. evlenen insanlara bak. neden evleniyorlar sence? ustelik senin kanini canini tasimadigin bir insanla bir omur gecirmeyi vaad ederek evleniyorsun da cocuk sahibi olmak neden zaruret olmasin ki?

cevremde en az 3 tane ornek var 60 yasina kadar cocuk sahibi olmamis insan. hepsi hayatinda bunun eksikligini hissediyor. oyle piyasada delikanli gibi gezip "yalnizim lan ben, yalnizlik kralliktir" demekle olmuyor. hormonlar degisip metabolizma yavaslamaya basladiginda insan maneviyata daha fazla onem veriyor. hayattan giderken arkanda bir seyler biraktigini gormek istiyor. herkes dunyada sanatsal ya da bilimsel urunler birakarak gidemiyor malesef. kimisi icin en buyuk dayanak "evlat"dir. bunlari bilerek hareket ediniz.

kalbinizden geçen doğrudur. ben asla çocuk istemiyorum. sevmiyorum, tahammül de edemiyorum. sevene eyvallah. benim kararım ve yapmayacağım. erkek arkadaşım da ok bu konuda.

Sevgilimle bir yıllık birlikteliğimiz varken kazara hamile kaldım ve evlendik. Zaten düşünüyorduk evlenmeyi ama o kadar apar topar oldu ki.

Şu an iki çocuğumuz var biri 2006 diğeri 2008 doğumlu. Evliliğin o cicim aylarını yaşayamadık pek, hamilelik, aşermeler, doktor muayenehanelerinde geçti o aylar. Ama yine de pişman değiliz.

Yalnız evet çok büyük emek ve özveri istiyor. Çok yorulduğum, bırakıp kaçmak istediğim anlar oldu. Ama şu an güzel herşey.
Kesinlikle ve kesinlikle yalnız kalmayalım, aman yaşlanınca bize baksın mantığıyla yapmadık çocuklarımızı. Zaruret de değil. Evliliğin amacı çocuk değildir ve olmamalıdır da. Önemli olan sizin ne istediğiniz. Toplumun evli çiftlere biçtiği " evli, mutlu, çocuklu" klişesini gerçekleştirmek zorunda değilsiniz.

Gerçek sevgi ve paylaşımı yakalamak zordur ve mutlu bir evlilik de illaki çocuk sahibi olmaktan geçmez. Karşınızdaki insan sizin için doğruysa önemli olan budur. Gerisi teferruat.

insanoğlu hırslıdır ve duygusaldır.Henüz duygularını bastırıp mantığını konuşturacak kadar gelişmedi.Hayat kısa olsaydı çocuksuz hayat düşünülebilir ama hayat uzun.

herhangi bir engeli olmayan insanların, içinde yaşadığımız şu dünyaya bir çocuk getirmeleri bile çoğu zaman mantıksız-bencilce geliyor bana. çocuğa yapılmış bir haksızlık gibi geliyor. (beklenmeyen planlanmayan gebeliklerde kürtaj olunsun vs demek değil bu dediğim)

keşke evlat edinmeyi bir kez daha gözden geçirseniz.

sunu da dusun: cocuga, cocuk yapmali miyim sence? diye soruyorsun. burdakilerin yas ortalamasi 18-25 agirliginda. bence git bi huzur evine ya da dedelerina, amcalarina sor.

arnold, zaten 17 yasindan beri hormon tedavisi goruyor. testislerindeki yetersizlik yeteri kadar hormon urettiremiyor. 3 ayda bir testosteron ignesi vuruluyor. fakat disaridan testosteron almak sperm uretimini direkt sifirliyor. cocuk sahibi olmak icin baska bir tedavi sekli var. ama onun ise yaramama ihtimali de cok buyuk. biyopsi olmasi lazim.

volkan, farkindasin degil mi o cocuklar buyuyecek? cocuk kedi gibi sevilecek varliklar degil. cocuga o gozle bakacagima hic cocuk yapmam daha iyi. bence sirf sevmek icin cocuk yapan varsa hic yapmasin daha iyi.

ya sonucta oyuncak bebek degil ki bu. hayattaki manevi boslugu doldursun diye yaparim cocuk yapacaksam. sonucta nereden baksan en az 20 yil agir sorumluluk biniyor uzerine. herkesin yapabilecegi bir sey degil ki. kendi annemin uzerimdeki basarisizligini gorunce kendi yapacagim cocugun hayatini sorguluyorum ister istemez. mutsuz bir cocuk yapmak istemez kimse.

çocuk sesinden nefret eden arkadaşlarımın bile çocukları olduğunda "hayatta yaptığım en güzel şey" diyorlar. benim yok o yüzden bilemiyorum. Ama senden yaşça ileri olan insanların kesinlikle fikrini almalısın.

size ters gelebilir. benim fikirlerim...

şimdi bence bi insanın "sadece çocuğunun olmadığı" bi durum yoktur. yani bi insanın çocuğu olmuyorsa başka şeyleri de eksiktir. ruhsal biyolojik evrimsel hormonsal davranışsal. ben eşimi seçerken buna dikkat ederdim kız olsam. erkek olsam da mesela düzenli adet görmeyen bi kadın bile bana üçüncü bir cinsiyet gibi, "kadın değil" gibi gelir... burdan çocuğu olmak, üremek falan bunları övüyorum anlaşılmasın. yapmayanlara saygım var. ama yapamayan bence görünürde ve görünmezde sağlıklı değildir. ha sağlıklı olmayan insanları küçümsüyor muyum? hayır ama eş seçiminde ben buna dikkat ederim. kaza sonucu bir kolunu bacağını kaybetmek dediğim eksikliği oluşturmaz ya da evlendiğim kişi felç geçirirse de bu dediğim olmaz. ama evleneceğim insanın sağlıklı olmasını isterim. yani güzellik makyaj ev araba benim için önemli değil. sağlam genler, sağlam vücut demektir, sağlam bir beyin ise sağlam bir ruh demektir. ssağlıklı her insan çocuk ister o da ayrı bi mevzu... ama "sadece çocuk yapabildiği" için çocuk yapmak, bu işi (çocuk yetiştirmeyi) ciddiye almamak, bu işi planlamamak bana da hayvansal bir davranış kalıbı olarak geliyor. "ula bu iş nasıl planlanır?" diyen hayvan arkadaşım, mesela kadın kişisi, doğum kontrol hapı kullanıyorsa, ilacı bıraktıktan bir iki ay sonra hamile kalsın, o aylarda da yumurtlama döneminde seks yapılmasın ya da geri çekmeyle korunulsun. not: ben prezervatife de çok eşliliğe de karşıyım.

çocuk konusuna dönersek, ben ölümlü bir insanın bu hayatta bir çocuğu, bir ailesi olmadan, yani o ölüp gittikten sonra devam edecek bir yaşam bırakmadığı sürece gerçekten mutlu olabileceğine inanmıyorum. not: alkole uyuşturucuya karşıyım, bunlar sahte mutluluk kaynakları. bunları kullanan biri zaten "gerçekten mutluluk" dediğim şeyi anlayamaz. yani anlık neşelenme gibi değil. doğru olanı yapma duygusu. sürekli bir kendini rahat ve huzurlu hissetme hali. işte kendi yüksek değer yargılarınızı sevgi dolu bir aile içerisinde bir sonraki kuşaklara aktarmak, mutlu ölmenin tek yoludur. çocuklarım bana yaşlanınca bakarlar diye düşünen ya da biraz büyüsünde işlerimde yardımcı olur şeklinde düşünen insanlar gerçek çocuk sevgisini ne yazık ki hiç tatmamış insanlardır.

kendisi başarılı mutlu olan biri için geriye tek bir amaç kalır hayatta, çocuklarının başarılı olduğunu görmek. bu hem çok zor hem de çok kolay bir şeydir. yani çocuğun beynini organlarını siz oluşturmuyorsunuz, bunlar işin mucize kısmı. çoğu şey zaten kendiliğinden oluyor. işin zor olan kısmı, anne baba olarak iradenize hakim olmak. erkek, çocuğu yapacakları zaman 1-2 ay öncesinden sigarayı bırakıp iyi beslenip spor yapacak. kadın da hamiliği boyunca çok dikkat edecek. öyle hemen midem bulanıyor diye bulantı hapını 3er 4er yutmayacak. ay ben doğum sancısı çekemem deyip kendini bayılttıranlar, bel bölgesinden aşağısını uyuşturtanlar da bence yanlış yapıyor. her şey olması gerektiği gibi olacak. kimse sıkıntı çekmeden kucağına verilmiş bir bebeği hayatı pahasına savunmaz. sıkıntısız bi şekilde sahip olunan bebek korkarım ki büyüme döneminde fazla ciddiye alınamıyor. eğitimi önemsenmiyor. kendi halinelie terkediliyor. siz mesela hiç 9 ay boyunca bir şeye uğraştınız mı? diyelimki üniversitede 3. sınıfı final dahil 85 ortalama ile bitirdiniz. sonra size deseler ki, olamdı bir daha yine 3. sınıfı okuyacaksın... ne yaparsınız? ortalığı dağıtmaz mısın dava açmaz mısın? işte bebek ölümleri bundan 10bin kat daha acı bir durumdur, hastalıklar, sakatlar... damak dudak yarıkları.. ameliyatlar enfeksiyonlar, hiperaktif çocuklar, zihinsel engelliler vs vs.. işte sağlıklı bir çocuk mucizedir... ay çok uzadı yazının sonunu bağlayamayacam...

yapabiliyorken yapmazsanız, 55 yaşınıza geldiğinizde pişman olacağınıza yemin ederim.

şu an: Kör Baykuş / Sadık Hidayet,
bundan önce: Dava / Franz Kafka.

Mark Juergensmeyer / Yeni Soğuk Savaş: Dini Milliyetçilikler Seküler Devleti Tehdit Ediyor

aile çay bahçesi - yekta kopan
şu an: benim sinemalarım - fürûzan

Sırça fanusu bitirdim en son.

charles dickens - iki şehrin hikayesi

en son: Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi - Georges Perec
şu anda: Bin Dokuz Yüz Seksen Dört - George Orwell

Su an:Jojo Moyes-Senden Once Ben
Onceki:Yekta Kopan-Aile Cay Bahcesi

Amin Maalouf - Doğudan Uzakta

Son: iki kiz kardes-edith warton
Simdi: ciplak ve yalniz-hamdi koc

şu anda okuyorum: Tunç Gölgeler/Lindsay Davis

bitirdim: Muz Sesleri/Ece Temelkuran

Son: Kürklü Venüs / Leopold von Sacher-Masoch
Şimdi: Sodom'un 120 Günü / Marquis de Sade
Önümüzdeki 3 yıl: Sodom'un 120 Günü / Marquis de Sade

bitmiyor pislik

Osho-Özgürlük

sermet sami uysal - baki kalan bu kubbede (okudum)
sermet sami uysal - eşlerine göre ediplerimiz (okuyorum)

Şevket Süreyya Aydemir - İkinci Adam

Su anda: georges perec-un homme qui dort (uyuyan adam)
Oncesinde: tezer ozlu-cocuklugumun soguk geceleri

2 tane okuyorum şu an
biri
Hızlandıkça Azalıyorum - Kjersti Skomsvold
Daha - Hakan Günday

William Shakespeare - Macbeth

1984 - george orwell

Kara üçleme: Leo Malet
Tamirci: Bernard Malamud

hüsamettin arslan - epistemik cemaat: bir bilim sosyolojisi denemesi.

Zaman Çarkı: Dünyanın Gözü/ Robert Jordan

mezbaha no:5 - kurt vonnegut

heidi

kısa 20. yy tarihi - eric hobsbawm

yorgun anılar zamanı

son okuduğum da ağır roman.

şu an: daha - hakan günday

önce: gezente.com

şu an : Stanislaw Lem - Dönüşüm Hastanesi
önceki : Dean Koontz Gölge Sokağı No: 77

son: spinoza problemi/irvin yalom.

şu an: iyi hissetmek/david burns ve mimar olmak/nafi çil.

son: amin maalouf-doğunun limanları
şu an: balzac-30 unda kadın

2400 sayfalik teknik bir kitap okuyorum, canim cikiyor,

Beyoğlu'nun en güzel abisi.

Şu an:Fahrenheit 451 - Ray Bradbury

Son okuduğum: Körlük- Jose Saramago

en son okuduğum kitap: çit- doris pilkington
şuan: uçurtma avcısı-khaled hosseini

Andrey Platonov - Can

evrenin Zerafeti - Brian Greene

Leylim Leylim dun bitti, su an da Homo Faber'i okuyorum

şu an: yeraltından notlar - dostoyevski
en son: hayvan çiftliği - g. orwell

Son okuduğum: Sarte - Bulantı.
Şu an: Ken Kesey - Guguk Kuşu

3 tane okuyorum şu an:
karanlık bir dünyada bilimin mum ışığı - carl sagan
silmarillion - tolkien
50 great short stories

en son bitirdiğim de: düşüş - camus

şu an Profesör - John Katzenbach
önce psiko analist-John Katzenbach

şu an üç koldan hatta dört koldan gidiyorum.
l.f. celine - gecenin sonuna yolculuk
trevanian - şibumi
bilge karasu- uzun sürmüş bir günün akşamı
umut sarıkaya - benim de söyleyeceklerim var

son okuduğum kitap; yaşar kemal - ince memed