normalde vizeyi aldiginiz otellerin kayitlarini sorabilirler. onlar olmasi lazim, arkadas olur mu bilemiyorum tam.

gecerli sigorta, yeterli parayi yine sorabilirler.

Bana hiçbir şey sormadılar

vize görüşmesinde otel rezervasyonu gösterdiyseniz rez. cıktısını yanınıza alın.
arkadaşınızı karıştırmayın derim. adamların o soruları sormalarındaki tek sebep seyahatinizin kesin bir tarihte sonlanıyor oluşuna emin olmak.

ama tabi muhtemelen soru sormazlar. amerika'ya girişte polislerle konuştuğum oldu ama avrupa'da yaşamadım.

genelde sormuyorlar ama bazen soracakları tutuyor, o yüzden yalandan bi rezervasyon yapardım senin yerinde olsam.

defalarca girdim çıktım sadece bir kere soracakları tuttu. onda da basit sorunlar,
neden geldin, ne zaman ayrılacaksın vs. ama her ihtimale karşın dönüş biletin, seyahat sağlık sigortan ve otel rezervasyonun yanında olsun. eğer yok ise rezervasyonları yalandan yaptır booking'den falan. seyahat sağlık sigortanı ise gerçekten yaptır. ucuz bir şey zaten.

zerre degmez. klasik vantilatör alin gecin.

buz aküleri denen şeylerden sıkça değişim yapableceksen ve oda küçükse işe yarar. odanın derecesini düşürmesini bekleme zaten lol. sadece havanın temas ettiği yeri insanı serinletir biraz okadar. buzlu suyu arada kafana dökerekte aynı etkiyi alabilrisin istersen

yaklaşık 1 litrelik dondurma kutusuna su koyup dondurmam benim buzdolabında yaklaşık 6 7 saat sürüyor. ne kadar buz stoklayabileceğin önemli.

öte yandan illallah eder insan, her saat başı buzluktan buz al yerine yenisini koy.

ben sana çok daha basit iki yöntem söyliyeiym. birincisi evdeysen sık sık soğuk duş al, bu duş temizlenme amacıyla değil, 3 dakika 5 dakika soğuk ya da ılık suyun altına girince çok ferahlatıyor, ikinicisi ise sprey şişesi al, su ve okaliptüs yağı koy, fısfısla babam fısfısla. gör sen ferahlığı :)

fısfıslamayı vantilatör eşliğinde yaparsan alplere çıkıp gelmiş kadar olursun.

peltier modülü bile kullansan en az 4 tane, bu sefer de soğuttuğu kadar ısı üretecek, ısıyı uzaklaştıramayacaksın. yani sana bakan taraf serif üfleyecek ama arkadan sıcak çıkacak, ortam ısısı değişmiyecek yani :)

Kili kipirdattigina degmez.

www.google.com.tr

Onunla uğraşana kadar yukarıdaki linktekini yapabilirsin

Zimmet formu imzalatmanız yeter.

bu durumda sigorta yapilmasi gerekiyor o ürüne. sigortasi ucuz bu islerin.

is kanununda yanlis bilmiyorsam calisana böyle zimmetli bilgisayar veriliyorsa sigorta yapilmasi gerekiyor seklinde bir durum var, sonucta adam onu yoksa birakir ofiste ne risk alsin.

10 bin liralik laptop icin cok bir masraf cikmaz zaten.

bu arada mesela ofiste bilgisayar bozulursa sirketin kendi sigortasi karsiliyor ama demirbas ürün disarida zarar görürse olmayabiliyor, bazen is yeri sigortalari home office isler icin sigortayi genisletiyor. buna da bakin.

ben yazılımcıyım şirket bana laptopu teslim aldığıma dair ve kaybedersem laptopun fiyatı kadar arızalanırsa yarısı kadar sorumluluğu üstlendiğimi belirten bir form imzalıyorum. bizim şirket iyimser yaklaşıp arızanın yarısını üstleniyor genelde tamamı sorumlu kişiye yüklenir. arıza dediğim de üzerine su, kahve dökülmesi vs gibi kullanıcı hatası şeyler, durduk yere arıza yaptıysa şirket tamamını kendi ödüyor.

adina mantik evliligi diyorlar ama bence tamamen sacmalik. para vs icin mutlulugu aski cope atiyorlar.

neden olmasin ki?

evet dedikleriniz bir gercek, bunlar toplumda cokca olan seyler, yapanlarin cogu karakteri oturmamis ve toplumsal baskiya maruz kalan insanlar. benim seviyem diye ortalarda dolanan tipler. seviye dedigi 3-5 senelik okulla kazaniliyor saniyor. bitirince eline 3 kurus gecince kendini bir sey saniyorlar.

cok yakin arkadaslarim var ögretmen doktor olan. doktor kasiyer olan var hatta uzaktan tanidigim, cok mutlular bildigim kadariyla. cok iyi akademisyen barmen var tanidigim, hatta simdi aklima geldi sigortacim alman bir üst ceza mahkemesi hakimiyle evli. kadin ülkenin en bilinen hakimlerinden biri, her ay gazetelerde görüyorum.

Genel olarak evliliğe bakış açım olumsuz.

Mantıklı olanı da mantıksız bana göre.

verilen örneklere dayanarak cevap veriyorum.

ortam yok hacı. çoğu insanın bir sosyal hayatı, bir arkadaş çevresi, hobisi vs.. yeni insan tanıyacağı ortam yok. ya okuldan ya işten. e okuldakilerde seninle aynı işi yapıyor. çoğu eviliğin sebebi bu, mantık evliliği değil bence.

bu arada mantik evliligine bakis acimi yazmamisim tam.

sacmalik. adam kadini sevmiyor, kadin adami sevmiyor. öyle takiliyorlar orda burda unvan yaristiriyorlar, paralarini yaristiriyorlar:) hangisi daha iyi unvana sahipse millete onla hava filan atiyor saka gibi. bizzat kac kere gördüm bunu, utandim onlarin adina.

bu evlilikler genelde birinin sinirina gelene kadar devam ediyor. daha zengin olan siniri ederse bosanmak istiyor.

Mutaf'ın dediği gibi, sevmeden hayır diyorum.
Bu insanlar ya sevmeyi beceremiyor ya da bilmiyorlar. Veya maddiyata yahut statüye gereğinden fazla önem veriyorlar.
Ben olsam her sabah uyanınca bu neden burada diye düşünürüm, tabi bilmiyorum ayrı mı yatiliyor acaba?

Aşk mı? O da ne :D Aşk duygusalık içerir. Duygusallıksa tamamen ruhsal yük oluyor. Kafaca uyuşcağım biriyle evlenmek varken napayım inişli çıkışlı duygusal ilişkileri kafasındayım açıkçası.

Genel olarak evliliğe bakış açım olumsuz.

Sevgilim beni terketti aaauuuuvvv! deyip intihara teşebbüs eden, ölümün kıyıcığından döndükten 6 ay sonra bir başkasına sırılsıklam aşık olanları çok gördü bu gözler. Onun için aşk evliliği denen olaya oturma yerimle gülüyorum.
Evlilik dediğin olay plandır, programdır, nerede yaşıyacağının, ne yiyip ne içeceğinin, onun senin çocuğuna annelik-babalık yapabilme becerisinin olup olmamasının, senin onun annesinin dırdırına katlanabilme becerinin, onun senin babanın yemek masasında geğirmesine ses çıkarmamasının, hastalıkta, sağlıkta, iyi günde kötü günde kişilerin birbirine destek olma becerisinin hesabıdır evlilik.

benaslinda +1

Uzun zamandır bu kadar haklı bir şey okumamistim. Köylüyüz. Fakiriz. Hobimiz yok. O yüzden bizim ülkemizde herkes mesleğiyle sosyallesiyor ve evleniyor

Ask yok. Filmlerdeki gibi yok en azından. Davul dengi dengine kurali gecerli.
Kadin icin hipergami gecerli.

Idealist degil realist oldugum icin mantik evliligine de olumsuz bir bakisim yok.
Sinema ve romanlarin dayattigi gercek disi iliski kalıplarından kurtarmak lazim zihnimizi:)

benaslinda +1 diyorum. bence ya aşk evliliği olmalı ya da yalnız yaşamalı.

b) ofis boy muyum?

çekiver eline mi yapışır

valla hesabimi esim/anam/sevgilim kontrol ediyor abi elimde olsa ceker veririm, canimsin cigerimsin kardesim :)))

1, 2 kere olur insanlık hali dersin ama sürekli olmaz. aynen söyle

Bi yalan bulur atlatirdim ben olsam. Yani bunu devamlı yapmam için çok samimi olduğum, çok sevdiğim biri olmalı.

Şakayla karışık bi zahmet kartını çıkarsan artık? Der, güler ve sonra gerçekten çekemem kaç oldu derim.
Bir yaştan sonra bam bam söylüyor insan zaten.

Telefondan qr ile çekmeyi öğretin.

bu iş kitlemelerin sonu yok. yarın bir bakmışsın market alışverişini yapıyorsun. az ye de uşak tut kendine de geç.

Benim kartım da kayıp dersin bir süre.

Telefonla qr iyi fikirmiş fakat onu da yapmaz. İtiraf etmese de benim tahminim atm'nin tuşlarına ve paraya dokunmak istememesi. Çünkü aşırı derecede hijyen takıntısı var. Dediğiniz gibi sadece bu olay değil, başka talepleri de oluyor. Birkaçını savușturdum, bazılarında da boşluğuma geldi bahane bulamadım o an. Acaba ben mi kötü düşünüyorum diye sormak istedim.

B.
Edemiyorum kartinı çıkar uşağin mi var derdim ben.

bir iki kez olur da adet haline getirdiyse laf sokardim,

bu arada artik kart olmadan da para cekiliyor, mobil banka ve qr kod ile cok pratik, bunu oner

Sg derim ya 2'den fazla yapmam. Suistimale girer dahası.

ben puzzle yapistiricisi olmadiginda bildiginiz koli bandi yapistiriyorum arkasina, 10 seritte filan halloluyor ama tek seferlik.

puzzle yapistirici ile galiba sökülebiliyor ama eskisi gibi olmaz, yapis yapis olur.

bant degil ama direkt puzzle mat denen seyler var. onlarla koruyabilirsiniz.

kağıt bantları denediniz mi?

www.puzzledepo.com

Wordpress elbette.

wordpress. zaten nette binlerce kaynak mevcut biraz araştırarak her şey mümkün. wixe boşa para kaptırmayın. alan adı falan sonraki senelerde pahalılaşıyor diye biliyorum.

Bu yaz okullari parasini vereni aldigi icin neredeyse hic onemi yok.

Hatta hatvard, lse, stanford icin bile neredeyse aynisi gecerli, sirf cv de ismi oluyor. Ayni zamanda ailenizin zengin oldugunu gosteriyor pahali olanlar.

Konuyu soylerseniz belki kursu bilen cikar, daha iyi cevap alabilirsiniz. Ama tez konunuzla alakaliysa ve durumunuz uygunsa iyi olur diye dusunuyorum. Para kazanmak icin yapilanlar anlasiliyor zaten cogu zaman. Benim katildigim kurslarda deneyimlerim hep olumlu oldu genelde. Bir de bu tarz kurslarin yolculuk ve kalacak yer icin yardimlari oluyor ogrencilere, bu secenegi arastirabilirsiniz.

@evrim halkası
kalacak yer ve yemeği üniversite karşılayacak o açıdan çok avantajlı diğer üniversitelerin yaz okullarına göre. ancak yolculuk giderleri kişiye ait ve eğitime bir katılma ücreti var elbette. eğitimin konusu avrupa insan hakları sistemi. kamu hukuku master'ı yapıyorum şu an ve teze katkısı olabilecek bir konu. her sene yapılan bir eğitim ve birden çok üniversitenin iştirakiyle yapılıyor. birçok akademisyenle iletişime geçme fırsatı yaratabilir diye düşündüm açıkçası, ileriki dönemlerde avrupada master yapmayı istediğim için

yüksek lisans mı? tübitakın bursu vardı bir ara kongreye falan katılanlara. ama hatırlamıyorum.
konuştuğun hocaya bir sorsana belki katılım ücretinden muaf tutarlar.

danışman hocam kongrelere, başvuru ücretini verecek param yok diye mail atardı.

Oturma izni olmadan nasil gitmeyi planliyorsunuz?

italya avrupa'nın zor ülkelerinden.göç vermeye alışkın ancak almaya alışkın bir demografisi yok.o kültürü,mutfağı bize benziyor ezberlerini geçmek lazım.bir de madalyonun diğer tarafı çoğunluğun görmediği italya var;fabri fibra ''in italia'' şarkısında özetliyor.o her işi yaparız mantığı her ne kadar benimsesen de iş genellikle iş mayfası (brezilya,çin) şeklinde yani referans,torpil tanıdıkla ilerler.kurumsal içinse italyanca bilmiyoruz demişsin bu bir handikap üstelik fransa-italya çekişmesi gerçeği de var gerçi ab'de her ülke ikili ilişkilerde tarihten kaynaklı sorunlu.italya'yı tecrübe etmiş biri olarak ''zaman kaybı'' demek yanlış olmaz.nitelikli gçömen programı uygulayan ülkeler (avustralya,yeni zelanda ya da iskandinav) takip etmek faydalı.yoksa avrupa biteli çok oldu.daha sorun burda vize işlemlerinde başlar.istanbul levanten'lerinde başlar idata,konsolosluk v.s. kaldı ki oturma,çalışma yapmak da zor eskiden olsa prodi baştayken her şey kolaydı.ama berlusconi'den sonra her şey değişti.tr'de bürokrasi var diyen adamın alnını karışlarım.bürokrasi ne demek bilmez!

x bir expat olarak aklıma ilk gelenler yukardakiler.daha çok detay var.üstelik kendi devletin seni adam yerine koymazken başka bir ülkeden bunu beklemek yanlış!

kanada'ya gidin

el veya sırt çantasına bak

Bavul, çanta vs baktım hep :/
Taşınırken bu önemli düzgün bir şeyin içine koyayım dedim galiba ama tam da hatırlamıyorum. Ancak neyin içinde, o nerede hiç bilmiyorum. Bir yerde kaybettim mi ya da biri mi aldı diye düşünmeye başladım.

Eski odanizda pasaportun yanında başka neler vardı ve onları nereye koydunuz? Tüm çanta gözleri, cüzdan içi, kitaplık rafları, çekmeceler, kutular, dosya/klasörler, TV ünitesi, baza altı elden geçmeli. Kaybolmasını istemediğiniz şeyleri tuhaf yerlere saklama adetiniz varsa arama alanı daha da genişler.

Kitaplarin arasina koymus olabilir misiniz?

Genelde seffaf dosya icinde sakliyoruz, dosyalarin arasina girmistir belki.

evet

Evet, çok cirkin.

-Geneli çirkin/tipsiz
-Gereksiz pahalı
-Dayanıksız
+Rahat

Bazı modelleri çok çirkin gerçekten ama yine de rahatlığı görselliğinin önüne geçiyor çoğu zaman.

kaba ve çirkin. ama insanlar rahat diye alıyormuş.

Hayır değil.

Simsiyah olan modelini kullanıyorum. Her şeyin altına giyebiliyorum ve oldukça rahat henüz yırtılma vs. de olmadı. Birkaç sene olmuştur alalı.

Tipsiz ve sekilsizler ama dünyanin en rahat ayakkabilarini üretiyorlar. Zaten amerika reklamlarin da adamlar sadece rahatligi vurguluyorlar.

Ayricada hep düsünürüm, nike ve adidas neden bu kadar rahat ayakkabi yapamiyor diye.

bende de siyah bir modeli var ve hayır gayet beğeniyorum.

markanin 100 lerce modeli var. cok cirkin olani var, bence cok güzel olanlari var.

nasil nike in söyle modelleri varsa
www.nike.com

skechersta söyle cirkin modeller var
www.skechers.com

su filan bence güzel ama
www.skechers.com

Çirkin ve tipsiz değil bence
Ayrıca aşırı rahat

40+ spor yapan seküler kadın ayakkabısı.

hepiniz çarpılacaksınız.

müdür yer sofrasında gazete kağıdınun üstünde mi.içtiniz?

Couchsurfing ile Stuttgart´in en lüks semtlerinden birinde inanilmaz bir dairede kalmistim, kac misafir odasi vardi bilmiyorum. Benimkinde cok luks bir banyo ve cok rahat ve cok buyuk bir yatak vardi, klimali oda, cok sik dosenmisti her yer. Kucuk atistirmaliklara kadar her sey misafir icin dusunulmustu.

Amerikali ve cok iyi kazanan, ancak surekli seyahat ettiginden hic cevresi olmayan biriydi. Surekli CS aliyor, boyle biraz sosyallesiyordu. "Aksam ben yokum, dolapta biradan saraba her sey var, istedigini ye-ic" dediginde dolaptan Krug cikacagini tahmin etmemistim. Ben de CS´den gelenlere o gunden beri oyle diyorum, ama zaten bulacaklari sey Moëtler degil.

varyap meridian'ın ana kulesinin (a blok) en tepesindeki eve gidip çüş demiştim. sahibi eşimin uzaktan akrabasıydı. sap işinden deli paralar kazanıyordu. adam ataşehir'de kafede otururken "dur yav cem'i ariyim bakalım napıyo hem sizle de tanıştırıyim" diyip cem yılmaz'ı falan arıyordu. bizle bir işi vardı, işi bitince bir daha görüşmedi dksajhk.

Eski sevgilimin amcasının türkbükünde villasına gitmiştik. Amca bize robdöşambrla mini barından viski ikram etti agshshdf. Evden lüks akıyordu ama hiç rahat edememiştim. Fakir her yerde fakir ahaha

annemin kuzeninin siradan bir sitede dubleks evi vardi havuzlu. bu. televizyonlari da duvar kadar.

yurt disinda bir üniversitede bir sinifa göz kulak oluyordum, sinifta ailesi inanilmaz nüfuzlu biri vardi. ismi soylu ünvanli biriydi zaten. bir teknik gezi ayarlanmisti ve bir kismi bu elemanin sirketinin sunumuydu.

bir saraya gittik sinifca. saray derken, bildigimiz saray. ismini cismini vermeyecegim ama sunun gibi
de.depositphotos.com

adamin ailesinin vakfina ait bir yerdi. baya baya sarap mahzenleri, kütüphaneler, sergi odalari, misafir salonlari müze gibiydi.

Vanikoy de arkadaşın yalisi + bir kaç hollywood yıldızının misafir edildiği taş ev.

@kisa küçük bi iskele?

@same
Ahşap bir iskelesi yoktu sanırım. Yapılmış olabilir.

Arkadaşımın ailesinin villası var, meşhur bi ev. Turistler gelip fotoğraf falan çekiliyor, Orasıydı sanırım gittiğim en lüks ev.

Avcılar'da bi müstakil eve gitmiştik, müstakil villa aşkım orada depreşti oluştu herhalde.

Gitmeye yakin evlensinler. Gidene kadar da 1-2 ay bir tarafin ailesiyle yasasinlar. Zaten gidilen yerde ev tutma, esya ivir zivir olayi olacagindan aileyle kalinan zaman zart diye gecer

65 derece ozetlemis, en dogrusu oyle.

Aylık eşyalı rezidans tutsunlar.

ön kolun daha iri olması manasında mı? belki tenis sporu ön kolu daha çok çalıştırıyordur.

tenis oynadığı için ön kolu kaslanmış, bana normal gelen bir kol

acidan birazda.

ama ön kol daha kasli o kesin.

www.tennisnet.com

wawrinka'nın da sağ kolu ile sol kolu arasındaki fark çok büyük: i2.cdn.turner.com

tenisçiler için normal.

kaslı olmasından bahsediyorsun di mi? az önce o resmi ben de instagramda gördüm ve çüş dedim, nadal o kadar kaslı görünmüyor çünkü. sonra düşündüm ki, tam topa vuruş esnasında çekilmiş bir fotoğraf, o yüzden belki bir anormallik yoktur ve doğrudur.

nadal aslında günlük hayatta sağ elini kullanıyormuş ama rakiplerine ters gelsin diye raketi sol eliyle tutarak oynamayı öğrenmiş. tenisçilerde de raket kullandıkları eller arasında bayağı fark oluyor, bu iki fotoğrafta da sağ kolu gözüküyor ondan. sol koluna bakarsanız daha kalın ve kaslı olduğunu görürsünüz.

aslinda sen biliyorsun ne yapman gerektigini zaten siralamissin her seyi.

senin durumunda aslinda ilk olarak yüksek lisans ya da askerligi düsünürdüm ben.

ben yüksegi tercih ederdim.

yüksek yaparken sürekli bir seyler katman lazim kendine. bunun yaninda cevre cok cok hatta cok cok cok önemli. cevreyle bulacaksin isi. her ilana 1000 basvuru var, hatta gönüllü staja 500 basvuru var, ne diyeyim...

bundan dolayi sakip sabancinin tarziyla, cevre, cevre, cevre...

askerligi bedelli yap yapabiliyorsan.

yüksek lisans is bulmada katki saglamaz, zaman kazandirir ve cevre yapmanda yardimci olur.

en basit is bile olsa gir derim, her is kapi aralar.

hocalarinda baya yardimi olur bu arada.

valla hocam
istanbul daysa
bir goruselim
telefon +90 534 621 0552
whatsapptan eklesin

en basit is bile olsa gir derim, her is kapi aralar +1

Bir de dil öğrenmesini tavsiye ederim

1. yazılımcı olmak istiyorsa ona yönelsin. yoksa başka kendini geliştirebileceği pek bişey yok zaten.
2. gerçek. referansın yoksa abuk subuk işlerde sürünür.
3. yeni çıkacak bedelliden yararlanacaksa çok da şeetmesin de. askerlik işyerlerinin birinci bahanesidir. düşük maaş vermek için.
4. kendi bölümünde yapmasın.
5. böyle bir şey yok. en boş beleş adamların referansla kıyak yerlere girip yürüyüp gittiğini gördü bu gözler.

tubitak bigg başvuruları var, sallasın bir başvuru tecrübe olur, çıkarsa yüksek lisans boyunca oyalanacağı birşeyler olur

1 ve 4 aynı anda. iş başvurularına tam gaz devam et. gidip elden cv ver, tanış. gerekirse staj kovala, onu yaparken iş aramaya devam et.

eve kapanma.

1.a: Bütün vaktini mesleğinle ilgili kendini geliştirmeye ve ingilizceden başka bir yabancı dilde c1 seviyesine erişmeye ayır.
1.b: Beklentilerini çok düşük tutarak bütün büyük şirketlere sadece iş tecrübesi aradığını söyleyerek başvur.

en kotu is issizlikten iyidir, az cok deme gir bi ise, taxicilik dahil!
arada kredi cek bedelliyi hallet, en kotu sivil en iyi askerlikten iyidir!
sonrasi gelir, enseyi karartma:)

zgrydn'e katılıyorum. Yükseğin bence bi olayı kalmadı kimse takmıyor. 1 ve 3 diyorum ben de.

Oyun yazarsan evet oteki turlu zor
Ios da para kazanmak daha olasi, google play çöp oglu çöp

IOS zor ya, cihazım da yok. Biraz büyük düşünüyorum, 3-5 kuruş gelsin derdinde değilim. Teknik anlamda tek başına üstesinden gelebileceğim ama fikir olarak güzel işler yapma peşindeyim. Oyunu tek başıma yapamam, motoru falan zor iş. Hem indie oyunlardan kim zengin olmuş.

Mobil yazilimci olarak cevaplıyorum; o işler öyle olmuyor :)) hem de iyi düzeyde oyun motoru bilgim ve native kodlama bilgim olmasına rağmen.

Ben de sektörde olmayan, orta seviye programlama bilgisi olan biri olarak soruyorum hocam. Nasıl bilgi edinebilirim?

Elektronik üzerine bir girişim yapmam için milyon dolar lazım, ömrümün sonuna kadar maaşlı çalışan olmak istemiyorum. Büyük hayallerim var :D

Zengin olma kısmından bahsediyorum yoksa tabi ki öğrenip güzel şeyler ortaya çıkarabilirsiniz hiç zor değil.

ayrintili yazacagim, simdi isim var, unutursam hatirlatin.

Bekliyorum hocam.

insanların etkileşime girdiği uygulamalar güzel para kazandırıyor

Sosyal medya üzerine fikirlerim var, özellikle hedef kitlem abazalar lakin tutar mı bilmiyorum arkadaşların dediği gibi google play uygulama çöplüğü haline gelmiş. Uygulama kadar pazarlaması falan da önemli.

Günlük 10k app giriyor. Reklam bütçesiz yarışman imkansız. Bize şirket verilerinde bahsettikleri 1 milyon yapım masrafın varsa en az 4 katı reklama ayırmak mobildeki en optimum kar getirisi denmişti. Öyle yapayım indirilsin para kazanayım olmuyor. Zaten kullanıcının günlük girişini hesaba katman lazım çoğu kişi 3 dk oynayıp oyun kötüyse siliyor sonra 1 puan verip yolluyor seni daha derinlere. Sosyal medyayı iyi kullanman lazım. 1 kişiyle yapabilmek bu devirde zor, ama imkansız değil. İyi fikir her zaman iş yapar. Yatırımcı bile bulabilirsin ama ne kadar uğraştığına bağlı.

hocam simdi olay süper app, harika app yapmak degil. basarili app iyi app degil, biraz sans, biraz para ve en önemlisi network ile beraber dogru zaman dogru ani bulmakta.

tersten baslayayim, arkadaslar bahsetmis, etkilesimli appler evet kesinlikle basarili ama sosyal medya uygulamalari cok tehlikeli sular. hem hukuksal olarak hem de hedef kitleniz acisindan. amerikada üretecekseniz daha rahat o baska.

sizin yaptiginiz sosyal medya uygulamasi yüzünden biri baskasina zarar verirse cok sikinti yasayabilirsiniz. zarar vermeyi gectim, mesaj atilmasi bile hukuksal olarak sikinti cikarabilir.

ondan dolayi ben kesinlikle ama kesinlikle sosyal medya appi yapilmasini önermiyorum.

hedef kitlem abazalar diyorsunuz, en basitinden dünyada bu hedef kitleyi hedefleyen basarili tek bir app yok :) cok basit, cünkü bu kisilerin reklam degeri düsük, riskli bir grup ve mali durumlari pek iyi degil para harcamiyorlar.

reklam geliri diyorsaniz bu kitleye cikan reklamlar inanilmaz az kazandiriyor.

kisaca bu hedef kitleye hic bir sey yapmak para kazandirmaz bununla beraber ileride baska islerinizde yatirimlarda sikinti yasayabilirsiniz.

bunlarin yaninda su anda ne yaparsaniz yapin maalesef biraz reklam bütcesi ayirmaniz gerekiyor. google, facebook, instagram gibi sirketler artik reklam olmadan pek büyüme sansi vermiyorlar. illa yöntemleri var ama hic biri efektif degil ve cok yavas.

programlama bilgi eksikliginizi birini tutarak kapatabilirsiniz. partnerlik söz konusu lakin pek türkiyede partnerlikte sikinti yasamayan insan görmedim. 500 bin gecen indirilen her appte partnerler illa kopuyor, anlasmazlik yasiyor.

bundan dolayi birini ise alin. söyle olabilir sözlesmede maas + %2-5. sözlesmeyi düzgün hazirlamaniz lazim, en büyük sikintilar buradan cikiyor. türkiyedeki en büyük sorunlardan biri profesyonellik. iyi yazilimcilarin bile bir kismi profesyonel degil ve motivasyonlarini cabuk kaybediyorlar maalesef. aksine cok süper örneklerde cok, sadece dikkatli olmanizi öneririm.

basarili bir is yaptiginiz anda 100 kopyasi cikacak, hazirli olun.

reklam geliri fena olmaz iyi indirilirse. ama reklamin yaninda ücretli satin alinacak content olmali. para buradan gelecek. ama kimse yeni uygulamalara para vermez. 1 seneyi rahatlikla cikarabilmen ve kitleyi elinde tutabilip büyütebilmen lazim.

bunun yaninda sadece androide cikarirsan tutmaz. etkilesim diyoruz, dünyada telefon piyasasinin %20si apple in elinde. insanlarin en yakin arkadaslari, apple kullaniyorlar o kullanmazsa arkadasi da kullanmaz. cok basit. etkilesimi öldürürsünüz.

fikir 5 para etmeyen bir sey, uygulama asil deger katar. benim her saat aklima milyonlar kazanabilecegim 1 fikir gelir ama bunu uygulayamadigim icin degersiz.

bunun yaninda köseyi dönerim diye yapilan hic bir is köseyi döndürmüyor :) isi severek, isteyerek ve en önemlisi motivasyonla yapmaniz gerekiyor. bu olmadigi sürece her gecen gün yildiracak binlerce sey karsiniza cikacak ve vazgececeksiniz. en basarili isler hobi olarak cikan islerdir her zaman. aksini sadece cok büyük sirketler basarabiliyorlar cünkü reklam icin tirlarla para döküyorlar.

kendi uygulamani cikmayi dusunuyorsan o is gozuktugunden zor. ama mobil sektor "iyi" developer'a ac. yeni mezunsan simdisi icin degil ilerisi icin dusunmen lazim. mobilin bir 5 yili daha var gibi geliyor ama uzun vadeli AI, ML hot sector'ler ve en cok aranan pozisyonlar olacak.

Bircok kisi bahsetmis mobil gelistirme hem cok trend olmasi nedeniyle piyasada rekabet cok. ayni zamanda ozellikle sosyal medya uygulamalari yazmak ise hobi olarak yapmak icin cok siradan diyebilirim, cunku programlama dili ile cok ozel seyler basarmaktan ziyade kullanilan platforma gore api ogrenmek ve onu programlama dili ile uygulamak uzerine. yaparken ilk basta keyif verse de daha sonra cok siradan bir hobi oluyor sosyal medya tarsi sistemlerin gelistirilmesi.

benim tavsiyem elektrik-elektronik muhendisi olman ve programlama ile ilgilendigin icin IoT (internet of things) konusuna yonelmen olabilir. Ornegin akilli ev sistemleri, ya da akilli ve birbiri ile senkronize hareket edebilen drone sistemleri, otonom araclar, ya da saildrone gibi sistemler gelistirirken hem programalama hem de mesleki altyapi yonunden kendini daha iyi tatmin edebilirsin. Cunku bu bahsettigim konular multidisiplin yani elektrik, elektronik ve computer science gerektiren konular. sadece computer science bilgisi olan birinin tek basina yapabilecegi konular degil, o nedenle de rekabet daha az.

Böyle bi standart yok ama gördüğüm kadarıyla ev ve evle alakalı sabit giderler %20'nin üzerindeyse sıkıntı başlıyor.

bunun bir fonksyonu oldugunu düsünmüyorum.

doktora yapiyordur yarisi olur. garsondur fazlasidir.

en klasik hesapta maks %33 tür. faturalar %10-30, spor-kültürel %5-10.

Bence en fazla 1/3 olmalı. Kalan kısımla hem fatura hem mutfak hem de sosyal hayat karşılanabilmeli.

(bkz: 50 30 20 kuralı)

15 taş çatlasın 20

(bkz: sözlükçülerin kira maaş oranı)

eskiden 1/3 idealdi bunun icin ama artik cok zor, kalan 2/3 alisverise vs yetmiyor. hele ki oyle sinemasi kursu mursu olan biriysen hic yetmez. 1/4 yapabilirsen daha iyi olur.

genel kabul gormus oran aylik kazancin 1/4'u kiraya olacak sekilde hesap yapmaktir. mesela hollanda'da bazi sirketler icin bu maksimum degerdir, hane halkinin toplam kazanci kiranin 4 katindan az ise o evi size vermezler. isvicre'de ise kira, hane halkinin kazancinin 1/5'inden az ise bu sefer "bu ev senin standartlarinin altinda, burada sen uzun sure kalmazsin" diye kiralamaya pek yanasmiyorlar. ve yine aylik gelirin %25-%30'dan fazla ise kira bu sefer de odeyemezsin diye kiralamiyorlar.

tabi turkiye'de kira disi giderler de oransal olarak daha yuksek oldugu icin %20 seviyelerinde tutmakta fayda var.

Ben Amerika da laptop alırken araştırdığımda Türkiye için garanti veren marka bulamadım. Amazon dan Refurbished bi Acer aldım 400 dolara. 2 yıldır tertemiz kullanıyorum. 940 Mx 256 GB SSD 8 GB ram

Dolar yukseldi çok bi esprisi kalmadı malesef abdden almanın
Tr den al iyi kötü garantin olur

global garanti veren firmalar var cogu böyle olmasi lazim aslinda.

bu durumda lokal kurumlar "yeaa bahmiyoz biz buna türkiyeden alinma degil" derse global sirkete mail atiyorsunuz onlar hallediyorlar, sizi lokal olarak ariyor sonra biri.

Böbrek sağlıklı donörden alınabiliyor ama alıcı-donör uyumu lazım, her böbreği herkese veremiyorlar ve insanlar genellikle kendi ailelerine/yakınlarına böbreğini veriyor.

Karaciğerden emin değilim ama kalp nakli ancak doğru koşullarda ölen ve organ donörü olan (ya da ailesi organlarını bağışlayan) insanlardan yapılabiliyor, dolayısıyla çok daha zor.

Ben organ donörüyüm ama ancak bir trafik kazasında falan, nakledilebilir organlarım zarar görmeden ölürsem ve hızlı müdahale edebilirlerse işe yarıyorum. O yüzden o kadar insan organ bekliyor.

olay su aslinda. organ bagisi yapan kisi vefat ederse ve organlari alinabilecek durumda olsa dahi ailesi öldükten sonra vazgecebiliyor o kisi adina. bildigim kadariyla cogunlukla amalesef aileler vermiyor organlari kisilerin rizasi olmasina ragmen.

bu cok ciddi bir ihanet ölen kisiye.

bundan dolayi bir organ bagiscisi olarak ben hem aileme hem kiz arkadasima öldükten sonra organlarimi bagislamaktan vazgecmemelerini özellikle belirttim.

Ben de sadece kulak dolgunluğu olması açısından yabancı dilde izliyorum. Bu amacım olmasa asla izlemem.

şeyma subaşı okuyup edebiyat sıkıcı demekten bir farkını göremedim bu duyurunun ve altındaki yanıtların.

stand-up falan yapsanıza siz. bayağı komik insanlarsınız.

abartılmıyor. bu tamamen bir hobi. her hobi gibi bazı insanların daha fazla ilgisini çekiyor, bazılarını da sarmıyor. ben mesela çok film izlerim, yakın arkadaşlarımdan biri çok kitap okur, diğer yakın arkadaşım çok belgesel izler. üçümüz de kitap, belgesel, film tüketiyoruz ama bunu sevme eşiğimiz farklı dozajlarda. ben albert camus okuyorum, kitap okuyan arkadaşım alternatif tüm fransız yazarların kitaplarını okumuştur. yakın arkadaşım cannes’dan altın palmiye kazanan filmi izler, ben o yıl cannes’da, yan bölümlerin öne çıkan tüm alternatif filmleri izlerim. dediğimi gibi sevme eşiği tamamen. yayınlanan tüm hit albümleri dinleyen, oyun oynayanlar, nba, futbol takip eden çok insan var. onların da film izlemek yerine tercih ettiği aktivite bunlar. senin için film izlemek öylesine bir hobi. belki daha çok önemsediğin bir şey vardır.

steverogers'ın da dediği gibi bu bir hobi. nasıl herkes pul koleksiyonu yapmaktan zevk almıyorsa herkes film izlemekten zevk alıcak diye bir şey de yok. tabii film işi biraz daha farklı herkesin sevebileceği filmler elbet vardır ama bunu hobi seviyesine çıkarıcak kadar sevmek de herkeste olan bir özellik değil, sizde de öyle değilmiş işte.

Sacma sapan romantik komedi ya da teen slasher izlersen zevk alamazsin tabi.. Iyi filmlerden(?) senin etkilenmemen, baskalarinin da etkilenmeyecegi anlamina gelmiyor; muhtemelen alt yapinin saglam olmadiginin gostergesi.

El cevap: Abartilmiyor.

doğru düzgün film izlememişsin hayatında.

bu kisisel bir bakis acisi.

film izlemek balik tutmak, yürümek, gezmek gibi bir eglence. seven sever, sevmeyen sevmez.

abartildigini düsünmüyorum cünkü apayri bir sanat. ben son 1 senedir teorisi ile ilgileniyorum bu isin, inanilmaz bir dünya. mesela duygunun karsi tarafa gecirilmesi icin yapilan trickler var, karsilikli durumlarda sag ya da sol omuz üzerinden cekim güclü biri, kafa arkasi cekim objektif bir konusma gibi etki yaratiyor. müzik bambaska bir etki bu konuda.

kisaca bunun üzerinden okuma yapabiliyorsaniz apayri bir zevk haline geliyor.

film secimleri cok önemli, iyi film seyretmek cok büyük bir lezzet.

mesela hic seyretmemis olsamda bilmeden tekrar izleyebilsem diyorum bazen the prestige, the dark knight, interstellar, cloverfield lane, signs, inglorious basterds gibi filmleri.

iyi filmler izledim arkadaşlar, zaten imdb puanı yuksek olan filmleri izliyorum sadece. ama fark ettigim sey filmlerin cogunun balon oldugu ve izlendikten sonra unutulup gittigi. bir de sinemaya o kadar para vermeye degmez sevgiliyle gidilmiyorsa sayet. bedava izleniyorsa da vakit gecirmelik izlenir. herhalde asıl sorun filmin kitap gibi insanın hayal gucunu calıstırmaması.

tabii dediginiz gibi film izlemek de zevk meselesi, o yuzden fikrinizi sordum soruda.

Bir kere soruyu sorus seklin problemli benim gibi film izlemeyi degersiz goren var mi diye sormak yerine insanlarin hobilerine balon demek ofansif. Ben de mesela roman okunulan zamanda 3-4 iyi film izlemenin daha ufuk açıcı olduğunu dusunuyorum. Ama roman okumak balondur demem.

Pek kriminal olmasa da dark olabilir.

96 saat - taken film bu

Dizi olarak Without Trace vardı bir ara. Bir ara dediğim Cnbc-e zamanında.

-True detective. (son dönemin en iyi dizilerindendir. 3-4 bölüm her sezon)
-Bridge

True detective..ama 3.sezon çöp izleme.ilk 2 sezon süper.ayrıca her sezon 8bölümden oluşuyor.

The killing m.imdb.com

Pek beğenmedim ama "Top of the Lake" var

Daha iyileri var mı bilmem;

The missing. Taş gibi bir mini dizi.iki sezon iki kayıp vakası bir de baptiste adında spin off u çıktı o da harikadır.
Cardinal.
Film olarak da kiefer Sutherland in gençlik filmlerinden arayış veya kayboluş diye bir filmi vardı harikadir

Dizi; Safe

cold case vardı cnbc-e zamanında hey gidi. sadece kayıp değil ama faili mechul dosyaların tekrar açılmasıyla ilgiliydi. bence seversiniz.

the killing efsanedir yukarıda yazılmış zaten. özellikle ilk sezon

withouta trace vardi zamaninda.

twin peaks olabilir. tam olarak kayıp birinin kriminal araştırması olmasa da...bir cinayetin kriminal araştırması.

spoorloos böyleydi yanlış hatırlamıyorsam güzel filmdir.
tell no one var fransız filmi de fransızcasını unuttum o da fena değil.
searching de fena değildi. aklıma bunlar geldi şimdilik

Son. Türk dizisi

bildigim kadariyla sadece ikamet tezkeresini ekliyor türklerden farkli olarak.

cevbir.org.tr

6000 bence az bile.

baya az bence. siz kac ayda yapacaksiniz o cok önemli.

15 bin olmali en az.

tartışmak için sormuyorum ama çeviri fiyatlarından bihaber birisinin 350 sayfalık kitabı nasıl çevireceğini cidden merak ettim. ayrıca çeviriler sayfa sayısına göre yapılmaz. 350 sayfa ama içerik ne kadar? adam bir kitap yazıyor her sayfada 10 satır yazı, bir başkası yazıyor her sayfa dolu dolu. ayrıca süre nedir, içerik nedir, dil nasıl, vs gibi bir sürü başka ayrıntıya da bakar. kitaptan örnek bir sayfa koyarsanız makul bir rakam söyleriz, ama gerçekten çeviri fiyatından bihaber seviyede çeviri işine uzaksanız doğrudan kitap çevirisine girmeyin derim.

@black friday, korelasyon değil de alakası şudur:

birincisi her dil bilen çeviri yapamaz. tıpkı her dil bilenin öğretmenlik yapamayacağı gibi. kitap çevirisi çok ciddi bir iştir. kitap çevirisi yapacak seviyeye gelmiş kişi zaten piyasayı gayet iyi bilir. zaten ben de sen çeviri yapma ulan demedim, piyasadan 'bihaber' bir kişi 350 sayfalık kitabı çevirecek seviyede değildir dedim. Ondan sonra bilmem ne yayınevi bilmem ne kitabı çevirisi rezaleti diye başlık açıp altında ağlıyor millet. çeviri işine girmek isteyen insan elbette girsin, mümkünse gitsin bir tercümanlık bölümü okuyup bitirsin, başlasın kendini en iyi seviyeye taşısın sonra da isterse oturup bütün yazılı metinleri çevirsin, buna kimsenin itirazı olamaz. benim söylediğim gayet basit, bu soruyu soran kişi piyasayı bilmiyordur, piyasayı bilmeyen kişi henüz kitap çevirisi yapabilecek seviyede bir tercüman değildir (evet hala soruyu soran arkadaşın diplomalı bir tercüman olduğunu düşünüyorum ben).

allahım, tamam sevgili einstein, en iyisini siz bilirsiniz. özür dilerim.

@jason bourne seksapeli'ne katılıyorum. Ancak arkadaş piyasa araştırması yapan bir çevirmen de olabilir. Kitap çevirmenleri de çevirmenlerin olduğu grupta bu tarz sorular sorup duruyor. Ben iki kitap çevirdim. Birinin ücretini yayınevi çevbir sözleşmesine göre ödedi, diğerinin ücretini de yazar belirlemişti.

Yayınevi sözleşme göndermedi mi? Direkt sizden mi bir fiyat istedi? Sayfa başı olarak ücret veren de var. Çevirmendayanışma grubunda eski konulara bakın, benzer şeyler tartışılmıştı.

@black

hayır olaya haklı haksız olarak bakmadım bile, çevirmenlik diplomaya tabi bir meslek değildir diyen birisiyle tartışılmaması gerektiğini öğreneli çok zaman oldu. iyi akşamlar size.

Kitap akademik bir kitap ve benim bilgimin olduğu bir konuda yazılmış bir kitap. O yüzden çevirme konusunda bir problemim yok. Sadece emeğime değer mi onu merak ettim. En az 1 ay emek harcayıp kaydadeğer bir miktar alamayacaksam gerek yok

www.gzt.com

Popüler yayınevlerinde çeviri ücretleri bayağı düşük, öyle bir yerse bu paraya çok derler.

Edit: Son yazdığınızı okumadan yazmıştım. Akademikse verebilirler. O alanda tecrübem yok.

Endocarpı, tohumu, sapı çiğnemek pek hoş olmasa da yapılır. Bana da normal geliyor.

Sapını bilmem ama elma tohumunu yemenin bir mantığı yok. Elma çekirdeğinde amigdalin mevcut. Amigdalin parçalanınca hidrojen siyanür ortaya çıkıyor. Hidrojen siyanür de zehirli. Elma çekirdeğinden zehirlenmek için bir oturuşta bir kilo elma çekirdeği falan yemek lazım tabii ama yemeye ne gerek var yani?

Ben! Bu tek sapini bırakırım o da odun gibi bişi yeme zaten onu.

@gyroscope nin söylediği hidrojen siyanür konusunu benim de duymuşluğum var.

Ancak bütün katı meyve sıkacaklarının reklam filmlerinde de elmayı sapıyla çekirdeğiyle, çöpüyle sıkarlar.

Hep ilginç bulmuşumdur.

Bir ara yapıyordum ben de ama hem çekirdekdeki siyanür olayını hem de sindirilemeyen meyve çekirdeklerinin apandisite sebep olduğunu okuyunca bıraktım.

Ben. Bazen sapını yemeye üşeniyorum. Hepsini yemeyince ziyan olmuş gibi hissediyorum. @curukturpkokusu 'nun yazısını gördükten sonra bi daha yemem heralde.

Sapı hariç her yerini yediğim çok olmuştur

Babam sapa da acımaz ay baba yuh amaa deriz. O da devam eder ama çekirdek olayını ben de yeni öğrendim, yedirtmem bundan sonra

sapini ve cekirdeklerini yemem, ama duruma göre gömebilirim.

suyunu sikarken tamamen atarim makinaya.

Elma çekirdeğini içinde eser HCN var diye yememek, radyasyondan kanser olurum korkusuyla TV izlememek gibi bir şey. Tadını beğeniyorsanız yiyip geçiniz. Yalnız sap kısmını yemek bize göre değil onu belirteyim. Bildiğin odundur sapı.

tüm sigortalar istastistiki bilgiler alınarak premiumları hesaplanıyor. bu sigortayı satın alacak müşteri grubunun uçuş geçmişi incelenip bu fiyatlar (premium/compensation) belirleniyor. eğer ortalama sayıda uçuşun üzerinde uçuş gerçekleştiriyorsanız bu miktarın size ödenmesi şansı daha yüksek. ama sadece fiyata bakarak bunu tahmin edemeyiz.

2 saati aşan gecikme benim başıma çok nadir geldi. o yüzden satın almazdım. 3 saati geçince (sanırım) zaten bu tazminatın ödenmesinde aracılık yapan siteler var. bunlara başuvururdum. çünkü sigorta satın almama gerek kalmazdı.

policeye bakmak lazim.

%99 ihtimalle kisisel kullanimlar icindir. is amacli ucuslarda gecersizdir.

rötarin kelime anlamiyla pratigi bir degil bu arada. mesela ucak aslinda 4 saat rötar yapmis olur ama teknik olarak sadece 25 dakika olabilir. ucaga alinma rötardan cikariyor bildigim kadariyla. ondan ucaga alip bekletiyorlar bazen. buna benzer 100 farkli sey var.

bunun yaninda %99 ihtimalle sahip olunan diger rötar haklarindan vazgecme ya da onlardan faydalanmama vardir. sirketle biz anlasiriz gibi.

dedigim gibi police önemli, bakmadim. sitesinde de bulamadim.

Haftada 2 uçuyorum, zaten hava yolu belirli süreli tehirler de konaklama dahil bir çok şeyi karşılıyor, bunun amacı sadece daha fazla para kazanmak. Ne kadar uçuş iptal olur ki , ya da ne kadar uçuşta rötar olabilir ki ? Para tuzağı.

Özet olarak ,Mantıksız.

Decathloncu iyi konuşmuş.

“Üzerinde haftada yarım saat kullanılması için tasarladık yazıyor. Fakat ben günde 1-2 saat kullandım, fitness ve koşu için.”

Decathlon falan umrumda değil de, bu durumda bir de üstüne uğraşmak falan içine siniyor mu ya? Üstelik çalışan da seni kandırmak bir yana, o para bile etmeyeceğini söylemiş. Yani haksızlığa falan uğramış değilsiniz...
Söz konusu olan para da muhtemelen hayatınızı kurtarmaz, bilakis hakem heyetiyle ugramaya bile değmez (bana göre).

“bir çok yabancı firma turkiye’ye satış yapmıyor, bunun sebebi ne olabilir” sorusunun yanıtını vermişsiniz(!)

Sorunuza yanıt: hayir tek basina bu ifade baglamiyor ama yarim saatten cok kullanildigi anlasilir muhtemelen ve o zaman olumlu bir sonuc gelmeyecektir...

Şifresini unutan adam + 1

Ayrıca fiyat performans olarak gayet iyi ürünler. Çin'den gelene kadar aynı gün alabiliyoruz veya iki gün kargo bekliyoruz.

Nasıl delindi tabanı ya. Üstteki file kısım olsa neyse de.

Foto var mı?

Bence böyle ucuz bi ayakkabı için uğraşmaya değmez. Bok gibi ayakkabı zaten.

@saint
eksiup.com

aynısını sadece salonda kullanmak için 2. ayakkabı olarak aldım. büyük bekletilerim yok. yakında parçalanacağını da biliyorum. 70tllik ayakkabıdan fazla bir şey beklememek gerekiyor. tüketici hakem heyetiyle uğraşacak zamanın ve sabrın varsa uğraş tabi.

bu ayakkabiyi ben 1 sene araliksiz haftada 4-5 gün kullandim, sapasaglam kaldi. üstüne bir tane daha aldim yedek olsun diye hatta. o kadar dandik degil bence. sonra o eskiyen ayakkabiyi 1 sene kötü kosullarda kullandim hala giyilebilir.

sizdekinde büyük ihtimal bir sikinti var, ya üretim kaynakli ya da ayaginiz tam oturmamis ama bu durum oturmamaktan olmaz sanirim.

bir tek memory foam aldim icine ilk günden beri onunla kullandim. bu sekilde kullaninca harika fiyat performans ürünüydü.

bunlar ürünü övmek icindi.

simdi gelelim hukuki kisma. öyle sirket kafasindan kural belirtemez bu konuda :) yani onlar yarim saat haftada kullanim diyebilir ama kanuni olarak bunlarin kullanim süresi insani ölcülerdedir. gecenlerde bir karar okumustum haftada 3-4 gün 2 ser saat mi ne demislerdi. mantikli.

tek istisnasi var, ürün salon icinse salonda kullanilir. disariya uygun degilse ve disarida kullandiysaniz o zaman haksizsiniz. bildigim kadariyla bu ürün salon icin.

son tüketiciye satilan ürünlerde insani sinirlar disinda olan kurallar gecersizdir. buradan yürüyün eger disarida giymediyseniz.

ayakkabı bir yere takılmış ve delinip parçası kopmuş gibi gözüküyor fotodan. sürtünmeden olmuş gibi gelmedi bana sivri/keskin bir yerde kullanmış olabilir misiniz? eğer thh'ye başvurursanız kullanıcı hatası denilmesi kuvvetle muhtemel olur bence.

Ayakkabı bi yere takılmış gibi hacı. Bende o ayakkabılardan 3 tane var. Günlük kullanımda bir şey olmuyor

@ezkaza @glad
Ayağın başparmakla yaptığı rotasyon hareketinden dolayı eridi. Sürtünmeden yani takılma falan yok.

bu benim çok severek kullandığım bir model. hafif ve havadar.
dışarıda kuvvetli bir rüzgar esse içine giriyor. ben 3 tane eskittim.
genelde ayak başparmağımın olduğu yerde üstteki kumaş deliniyor. hiçbirinde taban sorunu olmadı. aslında tam bir p/f ürünü.

sizin ayakkabıda delik dışardan içeri doğru oluşmuş gözüküyor. içeriden baskı uygulayıp böyle bir delik nasıl meydana gelir bilemedim. mahkemeye gitseniz üretim hatası olduğunu ispat etmeniz zor gibi.

cinsiyet nedir? cinsiyete gore daha nokya atisi oneriler gelebilir

bence cinsiyetten bagimsiz guzel bir kalem olabilir, surekli kullanir, cross, lamy gibi 200-300 liralik bir sey olablir. tabiii butcenizi de bilmiyoruz

Karı-koca ikiside arkadaşım bütçem maksimum 150, bu bütçeye ikisine de ya da sadece birine de alabilirim.

tenis raketi. belki sayende tenise başlar.

saksı bitkisi

cinsiyet erkekse söyle bir erkek cantasi

www.amazon.de

kadinsa bir kol saati
www.amazon.de

terre d hermes

Teşekkürler önerileriniz için ama azıcık makul fiyatlı hediyeler önerseniz :)

kendi aranızda bir şakanız vs. varsa bunu bir kahve kupasına vs. bastırabilrisiniz.

malum fiyatlardan dolayı 150tl'ye çok bir şey alınmıyo maalesef

ben olsam termos gibi bişi alabilirdim. tefalin travel mugları fena değil, indirimde stanley de bulabilirsiniz belki.

www.trendyol.com

www.trendyol.com

www.trendyol.com

soyle bir baktim da adam kacirma bol, cocuklar askere aliniyor, bilindik soykirim hikayeleri, dunya hashasinin %25ini uretiyorlar, yolsuzlukta dunyada ilk 5te.

abi bence hikaye cekmeyi falan birak kendine dikkat et, hayatta kalsan yeter diyorum.

Haci youtubeculuk amele isi bence, hayatina isine odaklan. Her hafta saatlerce video cek sonra onu saatlerce montajla falan cok zaman kaybi. Onun yerine lokal halkla kaynas, arkadas edin, yeni dil ogrenm, spor falan yap derim.

Yurtdisina tasinip vaktini turklere video cekip yorumlarda chatlesmek icin harcamak modern almancilik diye dusunuyorum.

youtubedan para kazanma amaci varsa unutun. kurus kurus kazanirsiniz.

hobi ise eglencelidir, ama cok cok zaman alir. bunun yaninda saglam yatirim gerektiriyor, 1000€ civari giris ürünleri, 600 dolar kamera, 200 mikrofon, 200 isiklandirma.

yazilim gibi seyler ögrenin derim, bos vaktiniz olacaksa inanilmaz faydasi olur.

O işi yapan bir sürü adam türedi. Para fırsatı olarak bakıyorsanız bence hayal kurmayın

Myanmar'ın özellikle sınır bölgelerinde ayrılıkçı faaliyetler yaygın olduğundan pek güvenli değil, bu yüzden özel izin gerektiren çok yer var. Şu meşhur Arakan mesela. "Rakhine eyaleti" diye geçiyor. "Budist-Müslüman Savaşı" gibi bir şey yok bu arada, Yangon şehir merkezi cami dolu, Sule Pagoda'nın orada kalmıştım, 5 cami saydım. Biraz etnik çatışma gibi bir şey orada olay daha ziyade, Yangon'da falan hiç problem yok. Neyse konuyu dağıtmadan; Bagan'a mutlaka git. Çok değişik bir ortam, etraf irili ufaklı tapınak-pagoda-sunak dolu. Kuzeydeki Mandalay yakınında en uzun ahşap köprülerden biri var. Tam videoluk. Altyapısı gayet bozuk, iptidai bir ülke ama insanlar gayet misafirperver ve candan. Köyün birinde tapınağa keşiş giren çocukların saç kestirme törenine denk gelmiştik, gayet renkli bir ortam vardı, tapınağın yanındaki aşevi gibi yerde bizi noodle'a doyurmuşlardı, resmen zorla yedirdiler. Yangon'un yanından geçen nehrin karşı tarafı. Vapur seferleri falan var. Ama motosiklet kiralamacılar bıktırabiliyor. Kolay gelsin, resmen imrendim. O bölgenin (Güneydoğu Asya) genel olarak hastasıyım çünkü.

genellikle oturum izninin şartları arasında o ülkede belli bir zaman ikamet etme şartı aranıyor. fransa için aynı durumun geçerli olduğunu tahmin ediyorum.

ikameti oraya alıp oturma izni alabilir, burda oy verirken ya da işe girerken sıkıntı olur bi tek

kesin olarak alamaz, esinin ya da kendisinin iki kisilik yasami fransa'da idame ettirecek kadar maas gostermesi gerekir (fransa'da calismasi gerekiyor), ev tutmasi lazim - ikamet isterler, vs. Avrupa'da baska bir ulkede yasasa bile Fransa'dan alamaz, yasadigi ulkeden alir. Tavsiyem, evlendikten sonra Esi uzerinden uzun sureli schengen vizesine basvursun, oyle bir vize turu var, EU esleri icin ucret vs. odenmiyor.

aslinda cok basit.

türkiyede diledikleri gibi yasasinlar istiyorlarsa, fransiz vatandasi ise para göstermesine gerek olmadan diledigi gibi gidebilirler.

maas olayi vatandas olmayanlardan istenir(kesin bilgi). bir ülke vatandasinin esiyle görüsme hakki engellenemez en temel anayasal hak bu.

fransa icin vize uzun sürecektir 2-6 ay arasi, ama yunanistana yerlesmek isteseler 2 haftada vize alir eleman.

en kolay yöntem eleman yasamak istedigi ülkeye esi ile beraber alinmis ucak bileti ve otel kayitlarini gösterecek, cok bir belge gerekmeden schengen gezi vizesi alacaklar, sonra bu turist vizesiyle yasamak istedikleri ülkede belediyeye gidip ikamet alacak kadin, kadin ikametgah belgesinin formunu verdikten sonra erkek aynisini yapacak ve oturum vizesine basvuracak(kesin bilgi)

tr de evi var baya pahalı bir muhitte rezidanzsta. durumu gayet iyi. sadece kendisini pasif görevler verildiği için ağlıyo beyfendi. her hafta en az bi kere gelip gidiyo tr ye devletle hukukla aralarında bir durum söz konusu değil. öyle olsa cnn de çalışamazdı hala. her hafta da programını yapıyo 5n 1k adında. kendisinin yakındığı bizim çevredeki gazeteciler arka plana itildi... terk derdi bu.

Eş durumundan orda sanırım.

tr.linkedin.com

bu kadın bu adamda ne buluyor anlamıyore :-/

Eşi baya iyi kariyerli teknoloji alanında, yanlış bilmiyorsam harvard mezunu. Şimdi san franciscodan teklif gelmiş ondan dolayı oraya taşındılar diye biliyorum.

tüm schengen.

Schengen bölgesini tek bir ülke gibi düşünün. Schengen bölgesinde vize veya vize muafiyeti ile 180 günlük herhangi bir dönemde 90 günden fazla kalamazsınız.

aynen giriş çıkış yapmalısınız.

siteyi gönderin inceleyelim

tüm siteler template neredeyse. sifirdan template yaptirmak 2-3 bin dolar civari, ki bu bile baska templatelere benzer.

dolayisi ile dünyanin en büyük sirketleri buna takilmiyorken bence template olmasinin hic bir önemi yok.

bu hazir template diyenler bahane bulmuslar, eger site cok kötü degilse.

hazır template üzerine içerik girişi yapmak da bir hizmet ve çoğu yer bu şekilde yapıyor bir site yapılmasını istediğinizde.

böyle birkaç site var wordpress temaları kullanımı inanılmaz derecede olduğundan internet genelinde wordpress ile yapılmış olma ihtimalini göz önünde bulundurarak buradan bakmak mümkün eğer onlardan biriyse bu siteler çıkartıyor tabii geri kalanlarının da olması mümkün

scanwp.net
whatwpthemeisthat.com
www.wpthemedetector.com

hazır template olsa dahi bazı optimizasyonların yapılması gerekir. sadece template yükleyerek websitesi yapılmıyor malesef. piysadaki tasarımların büyük çoğunluğu template üzerindeki ufak css ve html oynamaları ile hazırlanıyor zaten. aşırı bir ücret talep edilmediyse normal bir durum.

chrome için whatruns uzantısı kullanabilirsin.

Template kullanılmış diyen çok bilmişlere hazır bir template verin ve düzenlemesini isteyin bakalım ne yapacaklar.özgün bir tasarım istiyorsanız 4 sıfırlı rakamları gözden çıkartmanız lazım.

sizin izleyeceginiz pek bir yol yok, bununy erine cok sevdiginiz yazarin türkiyedeki telif sahibi size dava aciyor.

telif haklarını satın alıp bir yayınevi ile anlaşabilirsiniz.

ya da yaptığınız çeviriyi meritokrasi gibi platformlara koyup el altından dağıtabilirsiniz.

diğer durumlarda başınız belaya girer.

hayir bence yok. ticaretin kurali bu zaten. o zaman cindeki fiyatlara satilsin hepsi.

simdi gelip sey diyeceksiniz "eee ben ama ucak biletlerini filan diyorum, ayni ürün farkli fiyata". bence arada fark yok, ticarethane yapabildigi maksimum kari elde etmeye calisiyor.

mesela önce alana indirim yapiyor, promosyon bilet. bu sayede planlama yapabiliyor. sonra a,b,c,d seklinde seviyelerde bilet fiyatlarini arttiriyor, sonra eger satilmazsa fiyatlari düsürüp promosyon yapiyor. bence tamamen etik.

bir ürün bizim ona verebildigimiz kadar fiyatlaniyor, kalite, maliyet cok etkilemiyor bu fiyatlari.

bizzat bildigim bir örnek vereyim size. bir tekstil ürünü üretiliyor 1000 parca, kumasi kaliteli metrekaresi 10 birim. sabit calisan gideri metrekare basina 10 birim. ürün satis fiyati 180 birim.

ayni firma birebir ayni fiyata ucuz versiyonu üretiyor daha dandik kumasla. metrekaresi 10 birim. sabit calisan gideri metrekare basina 10 birim, ürün parca basi satis fiyati 20 birim. iki ürünün maliyeti birebir ayni, ürün market pozisyonu farkli.

pazarlik olayi bununla ayni mantikta, satici sizden alabilecegi maksimum parayi almaya calisiyor.

Oncelikle "pazarlik kulturu" ile "fiyat ayrimciligi"ni ayiriyorum. Bizdeki garip "pazarlik kulturu"nun duzgun ticaret yapmak isteyenlere ortam birakmadigini dusunuyorum. Pazarlik ve indirim bu kadar yaygin olunca fiyatini durustce belirtmek isteyenler "indirim" yapmadigi icin pratikte dislaniyor.

Fiyat ayrimciliginda bazi detaylar fikrimi degistirebilir ancak ayni zaman ve mekanda ayni urunun farkli kisilere farkli fiyatlarda satilmasini urun fiyatinin satici tarafindan talep edildigi bir sistemde gayri ahlaki buluyorum cunku bu, saticinin adam sectigi anlamina geliyor. Pazarlik kulturu sonucu bu durum olusuyorsa yine durust olup saticiya guvenen zarar gormus oluyor.

fahis fiyatlandirma olmadigi surece bir sorun yok bence. ticaretin dogasinda vardir pazarlik yapmak. satici karini maksimize etmek ister, alici masrafini minimize etmek ister.

hatta surada basitce uzman tarafindan incelenmis olan bir pazarlik var

danariely.com

Görüyorum. Pazarlık kültürü bana göre ahlaksızlığın en güzel örneğidir. Pazarlık diye bi şey olmasa, satan da adam gibi fiyat verir, alan da adam gibi alır. Pazarlık kültürü yüzünden insanlar 5 liralık mala 10 lira fiyat çekip sonra 5’e veriyo. Biliyo ki 5 lira yazarsa bu ahlaksızlar o fiyatı da düşürmek için pazarlık yapacak. Peki pazarlık yapmayan? Onlara 10’dan itele gitsin. Veya 7-8’den. Ne kitleyebilirsen.

Zaten satış denen şeyin temeli de etik-ahlak barındırmaz. Tüccar ahlaklı olamaz. Al satçıda ahlak aranmaz. Bu insanlar başkasına yaptırdığı işten para kazanır. Kendi aracıdır. Parayla para kazanır. 3’e al, 5’e sat. Sorsan risk alıyorum der.

Pazarlık kadar normalleştirilmiş başka bi ahlaksızlık da torpille işe girmektir mesela. O da bunun gibi. Savunanı çoktur. Herkes yapıyo derler.

Bunlar benim düşüncem, benim doğrularım. Kavramları ve genel düzeni eleştiriyorum. Üstüne alınan olmasın.

Adet arttıkça veya maliyet düştükçe düşen fiyattan bahsetmiyorum. Onlar zaten normal. 1 tane alanla 1000 tane alan adama aynı fiyattan satamazsın. Ama bi ürünü ahmet’e 50’ mehmet’e 70’ten satıyosan bana göre ahlak eksikliği yaşıyosundur.

Özel hayatımda bi şey alırken pazarlık yapmaya utanırım. Yapamadığımdan değil. İşim gereği sakıp sabancı gibi pazarlık yaptığım bile oluyo kendi paramı harcamazken. Ama biriyle pazarlık yapmak bana göre ona hakaret etmektir. Fiyatı şişirdiğini ima etmektir. Fiyatı şişiren değil, benim gibi bunu ima etmekten bile utanan insanlar kazanır ama. Edit: son cümleyi ters yazmışım. Şişiren kazanır olacak

Bir de pahalı kalitelidir mantığıyla yuksek.fiyat ödeyince insanin ici rahat oluyor

avrupali ama nereli? bulgarla ingilizin durumu ve kültürü farkli.

genel olarak avrupalilar bizdeki gibi ince hediye beklemezler. bir muhabbet üzerine 70€ luk hediye alirsaniz cok takmayabilir, üzülürsünüz. yani hediyeye sizin kadar deger vermeyebilir.

bunun yaninda dolmakalem filan cok takmazlar, adamlar dolmakalemin memleketinden geliyorlar. yerel hediyeler cok daha seviliyor.

hediye almak ve hediye vermek wilhem schmit. bu kitabı okumuştum geçenlerde. ingilizcesini ya da almancasını verin :)

@black @un
Hediye dolmakalem olacak. A Beautiful Mind’a referans çünkü, aramızda konuştuk. Ömür boyu kullanacağını söylediği için biraz kaliteli bir şey olsun dedim. Zengin bir ülkeden.

milletin gazina gelmeyin derim. iptal edecegim diyen 10 bin kisi varsa 3 kisi iptal ettirir. bu arada dijitürk esekherif olayin %1000 hakli. asagida yazdim. esekherifin sitesi var para kazaniyor bundan, ben bu siteyi ingilizceye cevirim bundan para/ün kazansam bana neler der acaba?

bosuna ceza meza ugrasmayin.

iptal ettirmek istiyorsaniz yanlis bilmiyorsam kanuni olarak gecerli bazi sosyal durumlar icin gecerli seyler var, tüketici hakem kurumlarina sorun isterseniz.

@black zaten izlemiyorum ben salonda acik tek bi kutu kalsin istiyorum