Coin işleri her zaman sıkıntılı hocam, ETH geçen sene bugünlerde 1500 dolar civarıydı, martta 4000 dolara çıktı bugün 2300 dolar, bunlar 1 senedeki hareketliliği ona göre karar ver işte. 200 dolar civarı olan Solana 1 senede 200 dolardan 8 dolara düştü 8 dolardan tekrar 200 dolara çıktı şimdi yine 130 dolar civarı.

zaten esin cryptoya abaniyorsa ustune bir de senin bunu yapman asiri riskli. mantiken senin baska alanlara ve sektorlere yatirim yapman lazim ki crypto olayi patlarsa dimdizlak kalmayin.

56 yaş dolmadığında yine bir kesinti oluyor sanırım. çıkmak istemezseniz bireysel emekliliğinizin istediğiniz cinsten (etf, altın, usd, gümüş, borsa vb) fonlara yatırım yapmasını sağlayabilirsiniz. altın fed faiz indirdiği dönemde iyi bir artış yakalayabilir diyorlar. yatırım tavsiyesi değildir.

Bireysel emekliliginizi kapatmayin.Hatta yurt disina tasinanlar turkiyedeki hicbir yatirim/birikim hesabini kapatmasin cunku oturumunuz yurt disinda bulundugu icin bunlari sonradan acmak cok zor oluyor.Hazir kazanilmis hakkiniz varken dokunmayin.Ugrasmak istemiyorsaniz tum birikimi altin,tr hisse senedi, yabanci hisse senedi fonlarina dagitip birakin.Ileride tekrar aktive etmeye karar verirseniz para yatirmaya devame dersiniz.Durdugu yerde size zarari yok.

"tum schengen ulkeleri aktarmada vize istiyor mu" sorusunun cevabi hayir. ornek: www.germany.info

ama diger sorunuzun cevabi icin ozel arastirma yapmak lazim. yukaridaki ornekte gorulebilecegi gibi bir suru detay olabiliyor.

Tr Sirp karşılıklı anlaşma olduğundan teorik olarak yaşamazsınız. Macaristan türk konsolosluğu mail atarak sorabilirsiniz. Abd veya uk vizeniz varsa anlaşma olmasa bile çoğu yerde transit geçersiniz. Gümrükten cikilmayacak uçuşlar için yazdıklarıma. Havayolları sorumluluğunda aktarmalı. İkinci uçuşta yolcu sorumluluğunda başka havayolu veya başka havalimanı varsa transit vize gerekir.

Bu yazdığınız senaryoda transit vize gerekiyordur muhtemelen, istisnaları ABD, İngiltere, Kanada gibi bir ülkeden vizenizin olması olabilir. Macaristan konsolosluğundan teyit edin mutlaka.

Sonradan okuyanlar için: Macaristan transit vize gerektirmeden seyahat edilebiliyor. Vize gerekmedi.

Kartının sonradan taksit hizmeti var mı?

Gıda, Akaryakıt, telekomünikasyon, alkollü içecek, kozmetik ofis malzemeleri ve yurtdışı alışverişleri dışında taksit yapılabiliyor.

Paraf ve ziraat bankkartta sonradan taksit özelliği var.

BBC CNN oku her gün. Excel kullan.

En yaygın 2000 kelimeyi ezberle.

Grameri biliyorsan pas geç.

Sonra bol bol haber, makale, hikaye oku

Sonra bol bol video izle, dinle.

Sonra pratik yapmak için fırsat yarat kendine

Ercan hoca Instagram.

iki konut için de ayrı ayrı amortisman gideri düşeceksiniz. tüm gerçek giderler her gelir için ayrı düşülür

teşekkürler.

örnek olarak alış bedeli 100.000tl olan bir konut için %2'DEN 2000tl, iki konut için 4.000tl mı düşülür?

amortismandan anladığım evi satın alma için ödenen para ise faturaları olması gerek, fatura tarihinden itibaren de 5 sene düşülebiliyor.

@thefin 5 sene boyuna düşülen iktisap bedeli. gayrimenkulu alırken tapu harcına esas olan değer, yani tapu değeri, tapunuzun üzerinde satış bedeli olarak yazıyor. 5 sene boyunca %5 düşülebiliyor.

benim sorduğum amortisman bedeliydi.

eğer dorğudan amatörlere yönelik bir site açacaksa video blog daha makul geliyor bana. insanlar artık okumuyor. video çekip paylaşsa ve altına da ufak notlar düşse çok daha başarılı olabileceğini düşünüyorum.
aslında yanına gerçekten bu işe girmek isteyip hiçbir şey bilmeyen birini alsa çok daha güzel olur. çünkü bilmeyen birinin aklına takılabilecek sorular bilen birinin aklının ucundan dahi geçmeyebiliyor.

site hiç güvenilir durmuyor. bütün paramı bitcoin'e çevirip kaçacakmış gibi :D bilen bi gözden bu yönde de eleştiri alın bence.

Nasıl alınır/satılır, nereleden alınır, yerli ve yabancı borsalar, geçmişten günümüze ne kadar artış göstermiş yıl olarak, riskleri neler, cüzdanlar hakkında bilgi, ünlü şirket ve ceoların görüşleri, altcoinler vs

bu zımbırtının komisyonsuz nasıl alınacağını veya transfer edileceğini yazsın acayip makbule geçer. şerefsiz türk coin siteleri yoluyor resmen, çok kafamı bozdular.

komisyon aslında bütün sitelerde var gibi. türk sitelerinde biraz pahalı haklısınız.
kredi kartıyla alınabilen cex.io ve coinmama var. blogda anlatmıştım.

onun dışında yine coinbase var. yurtdışındaysanız mutlaka kullanın. 10$hediye ediyor. komisyonu çıkarmış olursunuz.

www.bitcoinnasilalirim.blogspot.com.tr
www.bitcoinnasilalirim.blogspot.com.tr

blogda yorumlarınız olursa daha hızlı cevap verebilirim.

@arras teşekkür ederim dostum .

illa paribudan değil ama bir yerden alıp göndermen lazım evet. binancede usd yok.

şair burada bilgi vermiş.

eksisozluk.com

27 kasım 20.000
24 aralık 186.0000 tl.

Sence?

Değmez. Kazanacağının garantisi yok. Bitcoin herhalde şu ana kadarki en spekülatif para birimi olabilir.

Paran bir gecede sıfırlansa kime hesap soracaksın onu düşün.

Meşhur dolandırıcı sülün osman'ın dediği gibi dolandırılan insan kolay yoldan para kazanma çabasında olan insandır. Para ticaret ve üretimle kazanılır.

Yani takip, altcoin falan dert değil, çekmek istediğinde çekip çekemeyeceğin, ne kadar gecikeceği vs. sorun olan.

panik anlarına denk gelip sen de paniklersen geçmiş olsun. eninde sonunda bu olacak ve olmadan önce son çıkanlar şanslı kesim olacak.

bitcoin sorularınıza cevaplar buyursunlar.

bitcoinnasilalirim.blogspot.com.tr

ekonomik yonunden ziyade kendi kisisel gozlemlerime dayanarak insani yonunden bahsetmek gerekirse, cevremde ne kadar bu bitcoin, forex vs.. ekonomi oyunlariyla para kazanmaya baslayan insan varsa hepsinin karakterlerinde kayda deger degisiklik sezdim. insan parayla oynamaya baslayinca hirs basliyor.

bu sorularin cevabini bilen kimse yok. cunku bu sorularin cevabi yok.
birileri cikar btc al der, gider alirsin. bir kac hafta sonra talep duser, piyasada korku hali olusur ve bir daha asla yukselmez, patlarsin.
biri cikar alma der. bir bakmissin yeni yilin basi itibariyle muthis bir talep var ve fiyat inanilmaz artmis.
sana burada yatirim tavsiyesi verecek birinin milyonlarca insanin ve buyuk yatirimcilarin kriptoya yatirim yapip yapmayacagini bilmesi lazim, bu da imkansiz.
tek tavsiyem su olabilir, seni uzmeyecek bir miktarla hevesini almak icin yatirim yap. bu uzmeyecek miktar ne kadar olabilir mesela? diyelim haftasonu arkadaslarla bir plan yaptin, isin ucunu da biraz kacirdin normalden biraz fazla para harcadin. ertesinde amaaan bosver ya bi daha mi gelicez dunyaya dedin, unuttun gitti. o miktar ne kadarsa o kadar parayla yap bir yatirim.

almak mı, mining yapmak mı, nedir ne değildir?

bitcoinnasilalirim.blogspot.com.tr

cex.io sitesinden direkt kredi kartınızla alabilirsiniz. türk borsaları özellikle paribu fiyatı uçuk belirtiyor. atıyorum 40bin iken 55bin diyor. Alınca yurt dışı, satmaya gelince türk borsaları bence gayet uygun. Alt coinler için binance var, ama cex.io'dan buraya göndermek gerekiyor. cex.io'nun tek sıkıntısı komisyon ücreti fakat yine de paribu'dan daha makûl. fiyat farkının sebebi borsa siteleri olması. eğer normal fiyattan almak isterseniz bitcointalk.org üzerinden satıcı bulabilirsiniz fakat güvenlik önlemlerinizi almanız lazım bunun için de. yoksa paranız uçmasın. yine de yatırım tavsiye değildir

sanırım bu sorunun cevabını net bilen kimse yok bu civarda, bu coin meselesi o kadar karlıki; millet komisyon da ödese kur dönüşümünde de telef olsa birilerinin kullandığı yolun aynısını kullanarak işlem yapıyorlar. alternatif şeylere yoğunlaşmıyor. görünen o ki bu bitcoin bir balon ama çok fazla beslemeleri olan bir balon, yani yakın zamanda patlayacak gibi de durmuyor.

insanoğlu enteresan bir varlık. Bu işten herkesin kazanıyor olması daha da enteresan.

kısmen doğru. aracılar aracılığıyla yapabiliyorsunuz. hemen aklıma gelenler paxfull, coingate, localbitcoins gibi sitelerde yapılabilir. yine de güvenirliğini araştırmanızı ve puanı iyi olan traderlarla işlem yapmanızı öneririm.

bitcoin sorularınız için buyursunlar: www.bitcoinnasilalirim.blogspot.com.tr

bu soru niye bu kadar cok soruluyor anlamis degilim, evet aninda nakite cevirebilirsin sadece komisyon odemen gerekir %5 civarinda.

Galiba insanlar btc’yi alırken nasıl tl’ye çevireceklerini merak ediyorlar en çok. Çeşitli borsa sitelerinde nakte çevirip hesabına yolluyorsun. Paribu’da yapabilirsin, kuru yüksek. Ya da başkasına satabilirsin ama bu tür satışlar riskli olsa da tüz yüze ya da aracı şirketler ile yapılabiliyor.

direkt olarak ev, arsa, araba bile alabilirsin.
sahibinden.com girip kaç tane bitcoin ile satılık ilan olduğuna bak.

20btc yaklaşık 1.2mil tl eder.

Paribu'da günlük limit 100bin, aylık 500bin tl.

Sen 5 günde 500bin çekersin. Örneğin annene ve babana da hesap açar ve onlar üzerinden de kalanı 5 günde çekebilirsin.

Komisyon %5 değil. Ortamala %0.2 (binde 2) komisyon ödersin.

Annesi hesap açacak ve (annesi) kendi banka hesabına yatıracak. Babası da aynısını yapacak.

@malheiros

abicim ne kadar dar goruslusunuz ya :) bitcoin borsalari btcturk ve paribudan mi ibaret saniyorsun ? daha bu iki siteye girip, ne var ne yok diye bakmadim bile hic, cunku benim gozumde copten farksizlar, btc ile ugrasmak istiyorsan saglam bir yerle calisman gerekli.

bitcoin islem yapma limiti diye bisi yok oyle %5 verdin mi dunya genelinde istedigin para birimine cevirme imkanin sunan buyuk aracilar var, onu demek istedim, hadi bye.

evet diyelim ki binance borsasındaydı(ya da başka bir yerdeydi). sonra tlye çevirmek istediniz. aşağıdaki gibi:

bitcoinnasilalirim.blogspot.com

youtu.be

bilgisayarında bir matematik formülü çalıştırıyo, çalıştırdığı formülün çıktısında ilk 4 karakter 0 ise "coin" veriyor.

bu coin'nin ne sayısal ne matematiksel ne anlamsal hiç bir değeri yok, uzay araştırmalarında da kanser araştırmalarında da genom işlerinde de kullanılamaz falan bişi.

bunu değerli yapan tek şey talep, peki insanlar neden talep ediyor bunu, manyaklar mı? ev/araba alacak parayı bir tane "0000asecd5sdf56z1xc5s6zf6"'ye neden veriyorlar? çünkü biri geldi dedi ki ben böyle bişi buldum, istersen sana bunu satarım. olay buradan başladı buralara kadar geldi.

bildiğim kadarıyla hiç bir şey hacı. bir paranın karşılığında da o mal ya da hizmet lazım değil. yani öyle zannediliyor ama değil. (işin uzmanı falan değilim yanlış anlaşılmasın)

bitcoin'in olayı bitchain denilen hedede. bitchain çok güçlü, kırılması neredeyse imkansız bir şifreleme yöntemi. bitcoinler bu şifreleme yöntemini kullandığı için de güvenilir. değeri de tamamen bu güvenirliliğinden geliyor. altın bu noktada çok net bir örnek şöyle ki;

altını değerli yapan nedir? yumuşak, işlenebilir, parlak ya da sarı olması mı? esasında hayır. altın insanların üzerinde değerli olduğuna ittifak ettikleri, belirli bir miktarda olan, kopyalanamayan, suni olarak üretilemeyen bir şey. doğada var olduğu kadar var. bunu zamanında birileri bulmuş, işlemiş, satıyorum demiş birileri de almış. böylelikle ortaya bir "değer" çıkmış. sonrasında ekonomik sisteme bir şekilde entegre edilmiş, orasını ben anlamam. ekonomist arkadaşlar durumu daha iyi anlatırlar.

ama mesele şu; altının kendinden bir değeri yok ve doğada belirli bir miktarda var. bitcoin de öyle. kendinden bir değeri yok ve belirli bir miktar var! evet bitcoin'in mucidi satoshi Nakamoto (kimliği tam olarak bilinmiyor) sistemi toplamda 21 milyon ya da milyar emin değilim bitcoin oluşturulabilecek şekilde tasarlamış. tıpkı altın gibi! belirli bir miktarda bitcoin var ve olabilecek. evet işin özünde bu bir yazılımın koruduğu elektronik, güvenli bir para birimi. bu mining yapan abiler de aslında sistemin devamını sağlıyorlar ve karşılığında ödül olarak küçük bir miktar bitcoin kazanıyorlar(dı). o da şöyle; düşünün bir altın madeni var, bol bol altın var. madenin sahibi diyorki gel kardeş şurdan altın çıkar ben de sana biraz altın vereyim. başta çalışan kişi sayısı azken kazanç fazla oluyor tabi, sonra bu duyan koşturuyor madene çalışan sayısı birden artıyor! binlerce kişi oluyor. hal böyle olunca maden sahibi abi de düşürüyor kazançları. şimdilerde miting yapmanın çok karlı olmamasının sebebi de bu. bu örnekte yanlış anlaşılmasın madenci abi biri değil "sistem" bitchain denilen şifreleme yöntemi.

çok uzattım. buraya kadar oku. anlamadığın bir yer varsa sor ona göre tekrar yazayım :)

not: 1 kuruş bile bitcoinim yok. netflixde izlediğim bir belgeselden anladıklarım bunlar :)

@cmysn: e bu sanal değil mi hocam? yarın birisi çıkıp "artık bitcoin limiti 50 milyon!" derse ne olacak?

diyemiyor hacı abi. yazılımla belirlenmiş bir şey bu. çok güçlü bir yazılımla. bu paranın gücü burdan geliyor zaten. yani en azından herhangi biri yapamıyor bunu. belki de hiç kimse yapamıyor. işin burası çok teknik bir konu. yazılım uzmanı falan olmak gerek. belki de daha fazlas..

ama herkes meselenin özünü kaçırıyor. bitcoin esasında bir siber başkaldırı. parasal sisteme karşı yapılmış çok anarşik bir hamle. yani bu paranın kontrolü kimsede değil. bir denetleyicisi de yok. şimdi çok kıymetli diye herkes alıp satmaya çalışıyor ama çıkış noktası bambaşka.

dünyada hemen hemen her ekonomik meta birilerinin kontrolü altında. örneğin dolar... amerikada dolar federal rezerv bank tarafından üretiliyor. sanılanın aksine sahibi devlet değil! şahıslar... parayı belli bir borç karşılığında üretirler. kontrol bunlardadır yani. keza euro... türk lirası... hep aracı kurumların elindedir. bitcoinde ise aracı kurum yok! kontrol yok! takip edilebilirlik yok! sistemin bir sahibi yok yani. bu anlamda bir devrim! ve bu devrim amerikanın hiç hoşuna gitmedi mesela. bir sürü düzenlemeyle bitcoini ele geçirmeye çalıştılar fakat nafile! bitcoin resmen küllerinden doğdu ve sonuç bu. en son 18bin dolar civarıydı. çok takip etmiyorum açıkçası :)

üretim sayısını değiştirebiliyorlar geçen sene kazarak neredeyse hepsini çıkarmışlardı arttırdılar limitini.

çok sağlam bir olay değil yatırım için. ama para transferi için çok mantıklı türkiyeden yurt dışına gidecek biri alır bitcoini orada bozdurur. yada kirli işlerde aynı mantıkla

@kararsızataletfilozofu

kaynak nedir bilmiyorum dediğim gibi pek takip etmiyorum ama sanırım bu söylediğin pek doğru değil. en son nisan ayında tüm bitcoinlerin ancak 2033 yılında mining edilebileceği konuşuluyordu. böyle bir artırımın zannımca pek mümkün olduğunu düşünmüyorum zira işin mantığına ters.

en basit şekilde bu videoda anlatıyor. şahsen ben burdan çözdüm olayı.

www.youtube.com

nedir ne değildir, nasıl alınır gibi sorular için buyursunlar:

bitcoinnasilalirim.blogspot.com.tr

Derdin pek dil öğrenmeye benzemiyor :) amaç dil öğrenmekse işten sonra, hafta sonu gider "native" hocalardan ders alırsın burada da.

Bence saçma.

@kimlanbu

şöyle bir şey var, şimdi ben şuan daha iyi bir iş arıyorum, yani ümidimi kestim şuan çalıştığım yerden, ben de kendime dedim ki, eğer ben şu süre zarfında 1 1.5 senede uygun bir şey bulamazsam istifa edebilecek duruma gelip işten ayrılıyım 1 sene olmasa da 6 ay civarı hem kafa dinlemek hem de sadece dil çalışabilmek için... amacım inan dil öğrenmek öncelikli yoksa kolay kolay iş bırakılmaz iş bulmadan ama cesaret edeceğim artık :)

Yeterli paran varsa git. Ben de 24 yaşındayım. Şu anda okulunu bitirmiş ve çalışan biri olsaydım, hiç düşünmeden giderdim. Evli değilsen ya da ailene ekonomik açıdan veya diğer ihtiyaçlar açısından yardımcı olmuyorsan git. Çalışıp dünyayı mı kurtaracaksın...

güzel plan. daha iyisi için

(bkz: yurtdışında yüksek lisans yapmak)

finansman için yurtdışında da part time çalışmak.

@bonisnocet...
Avustralya olayını da düşünüyorum dediğim gibi malta pek beğenilmiyor bu konuda...

@arras @dissendium
Belki bu yaz başlayacağım 1 sene boyunca türkiye'de kursa gidip iyice hazır hissedip dediğiniz gibi yurtdışında yüksek lisans veya dil öğrenimi için ayırabilirim. İnş maddi konuda başın ağrımaz. Öğrenim kredisinden bir kurtulsam:)

Ya biriktirmeyle yurtdışına gitmek bana pek mantıklı gelmiyor. Bunun yerine dil işine burda başla, belli bi seviyeye gel. Ondan sonra malta gibi olmayan, calisma izni filan alabileceğin biyere git. Yüksek lisans da iyi fikir. Kurs harici bir uğraşının olmasi, oranın bir sakini gibi yaşamak illaki daha iyi bir tecrübe olur.
Git ama tabi. Burdaki işiydi borcuydu düşünme, şimdi gitmicen de ne zaman gidicen kacmiyo ya buralar. Sorudan uzun cevap olcak ama bak ben 27 yasima giriyorum, keşke 24 yasimda kalkip gideydim de şu yaşları yurtdışında gecireydim diyorum. 24 ne güzel yaş ya. 22 23 24 harikulade değil mi cidden? Hadi avrupalardan ifşa bekliyorum senden

başarılar references.
övgüler recommendations.

Sandığınızdan daha çok para harcarsınız gibi görünüyor. 35 yaşında Ukrayna gibi bir ülkede yurtta kalmak ya da evde kalmak ayrıca sorun olacak. Dünyayı gezerken otellerde kalıyorsunuz ama bir yere eğitim için gittiğinizde daha konforsuz yerlere tahammül etmeniz gerekiyor. Yurtta ya da ikinci sınıf bir evde yaşayıp, ben geziyorum/hayatımı yaşıyorum demek ne kadar akla uygun bilemiyorum. Bilinmeyen bir dilde lisans okumak bile zorken sürekli sunum yapılmak zorunda kalındığı yüksek lisans eğitimini de çok küçümsememek lazım. Çamurdan bir bölüm bile olsa yüksek lisans için para ödeyeceksiniz. Bunların hepsini düşününce bana dünya turu fikri daha cazip geldi. Hatta dünya turu değil de Amerika'nın belli başlı birkaç şehrini bile gezseniz yeter.

@dissendium
şirket gezileri dışında hiç otelde kalmadım, yukarıda bahsettiğim gezilerin tamamında hostellerde kaldım ve hiç zorluk çekmedim, aksine o ortamda başka gezginlerle tanışıp kaynaşmak beraber takılmak daha keyifli.çok konformist bir adam değilim, öğrenci yurdunda kalabilirim o açıdan sorun yok. Yüksek lisans yapmayacağım bu arada yüksek lisans yaparmış gibi kayıt olup 1 sene rusça hazırlık okuyacağım sonra ayrılıp memlekete döneceğim o kadar, sonrası yok.
hazırlık için ödeyeceğim para 2bin usd, ukraynada aylık ortalama 1.000 lira gibi bir masrafım olacak, toplam maliyet bana max 20bin tl.

O hesap hayatta kılıfına uymayacak onu baştan diyeyim. Der meister gitti, ona sorun.

Bu komformist değilim geyiklerini camsız, kapısız, suyu olmayan odada kalınca editlersiniz.

Ya konfor aramıyoruz tamam ama o ne öyle hapishane gibi!! O kadar kötü mü yurtlar ukraynada?

ekşide bir yazı okumuştum tam senin planı yapıp oraya gittikten sonra 3 ayda apar topar geri dönen... işin özü orada sürekli yaşamaya başlayınca hayat çok pahalılaşıyor demişti ama o kendi evine çıkmıştı. ayda 1000tl kurtarmaz sanki bir de.

Ya olay sadece Ukrayna ya döndü, para pul işleri bir şekilde hallolur, benim esas derdim bu 2 yıl iş hayatına ara verme meselesi ve bunun olası sonuçları. İçimden bir ses delilik yapıyorsun bu yaştan sonra o işlere girme kurulu düzenini bozma diyor öte yandan da insan bi kere geliyor hayata, anı yaşa diyor diğer iç ses. Esas soru ben hangi sesi dinleyeyim olmalıydı aslında

Hayatı yaşamaktan kastın Rus kızlarıysa o iş de göründüğünden zor. Üniversitede hazırlık sınıfında 18 yaşında kızlar oluyor. Bu kızlar 35 yaşında biriyle kolay kolay takılmazlar. Bizim bölümde de 35-40 yaşında birkaç erkek öğrenci var ve bugüne kadar kızlarla pek konuştuklarını görmedim. Bu noktayı yanlış anlamayın, size 20 yaşında kızlarla takılacaksınız demiyorum. Onlarla takılmak isterseniz uyum sorunu olur diyorum. Gece kulübündeki Rus kızları zaten yiyicidir. Orada ne kodamanlar kızların güzelliklerine kanıp bir gecede harcanıyor. Sınırlı bir parayla bu şekilde çok uzun süre devam edilemez. Yine de yapılamayacak bir şey değil. Geri dönünce hemen iş bulurum diyorsanız gitmenizde bir sorun yok.

ben de ukrayna'ya gidip üç ay bile kalmadan dönmüş birisi olarak (yerleşmeye, okumaya gitmiştim. öncesinde tatile de gitmiştim) söyleyebilirim ki ukrayna'da hayat dışardan göründüğü gibi değil. yerleşik vatandaş olmak göründüğünden çok daha pahalı. ukrayna ucuz tamam da oradaki çoğu insan burada bağlasan köpeğin yaşamayacağı yerlerde yaşıyor.

şu an ukrayna'da rusça öğrenmek pek mantıklı bir fikir değil ayrıca. rusya'yla savaşta adamlar. hele ki ülkenin batısında rusça çok az konuşulur. rusça öğrensen bile aynı zamanda ukraynacayı öğrenmen gerekir. ikisini birbirine karıştırırsın, çünkü benziyorlar. rusça kendi başına çok zor bir dil. sen iki dil birden öğreneceksin. benim okuyacağım okulda hazırlıkta ukraynaca öğretiliyordu mesela rusça değil.

ukrayna'da bir sene takılmayı gerektirecek bir durum da yok zaten, gidip 1 ay, bilemedin 2 ay tatil yapsan yeter de artar. temelli yerleşme planın yoksa ne yapacaksın orada?

Bence dünyayı gezin ama işsizken nasıl vize alacaksınız schengen bölgesi için düşündünüz mü?
İK uzmanı değilim ama kariyerinde müdür/şef pozisyonuna gelmiş, sonra her şeyi bırakıp 2 yıl dünyayı gezmiş olmanız olumsuz bi etki yaratmaz bence. Çevremde çok kişi yaptı bunu daha genç yaşta üstelik.

niye mutlaka muhasebecilik işine geri dönmeyi düşünüyorsun ? edindiğin becerilerle bir çok başka iş de yapabilirsin.

@dissendium
şimdi dürüst olayım kadınların güzelliği aklımı çelmedi dersem yalan olur, ama dediğin gibi yarı yaşımda kızlarla takılacak değilim tabii ki, zaten her gece klüplere akayım paso zamparalık yapayım değil olay, iş hayatından bir seneliğine uzaklaşmak başka bir kültürde yaşamak ve bunu mümkün olduğunca ucuza yapmak arada da yeni bir dil öğreniyorsun oh süper mis, zaten aylık 1000 liralık bütçe öyle uçarım kaçarım günümü gün ederim bütçesi değil standart hayatta kalacak kadar yeme içme haftada 1-2 belki dışarı çıkma bütçesi. Neden ukrayna? 2 hafta kaldım 1 hafta lviv ve 1 hafta kiev olmak üzere, bu sürede türkiyede günlük harcadığım paradan çok daha azına çok daha güzel yaşadım. Ucuzluktan ziyade kaliteli zaman geçirdim. Mesela çok ucuz denilen balkanlar ukraynanın yanına bile yaklaşamaz. Ha belki ukrayna olmaz filipinler olur tayland olur ama bi almanya italya olmaz, seçenekler arasında en mantıklısı ukrayna göründü. Ayrıca şunu gördüm. Yukarıda gezdim dediğim ülkelerde ingilizce doğru düzgün konuşulmazken rusça bilen birisine tüm kapılar kolaylıkla açılıyor,. Geri dönünce iş bulma meselesi esas kafamı kurcalayan soru zaten.

@der meister
peki pahalı diyorsun da ne kadar pahalı mesela? öğrenci yurtları dissendium un dediği kadar kötü mü? hayal mi yurtta kalmak? mesela kafayı kırdım gittim ilk etapta ne kadar masrafım olur? sonrasında aylık masrafım ne kadar olur? biliyorum çok değişken ama dissendiuma yazdığım gibi ortamlara akayım değil olay. standart bi öğrenci gibi yaşasam evde yada yurtta, aylık masrafım ne olur?

Ayrıca bildiğim kadarıyla bu rus milliyetçiliği ülkenin batısında-lviv mesela. ama odessa ya da karkiv de böyle bir durum yok, millet çatır çatır rusça konuşuyor. yanlışsam düzelt.
neden ukrayna konusunu yukarıda yazdım zaten.

@dijalli

bankada 50bin TL + 2 araba + 1 ev var üstüme. bunları gösterince schengen almada problem olmaz diye düşünüyorum, ama genede belli olmaz tabi, ben şansımı deneyeceğim inşallah verirler.

yurtlar dissendium'un söylediğinden çok daha kötü. adam yurtlar kötü bile dememiş ki. ben söyleyeyim: aşırı kötü. türkiye'de öyle bir öğrenci yurdu görebileceğini sanmıyorum. ha parasını verip özele çıkarsın falan orasını bilemem. yabancılar için kolay değil onlar. hadi başka imkanın olmasa, ne bileyim senegalli falan olsan git ukrayna'da yaşamak için uğraş da işinde gücünde adamsın. ben bu zahmete katlanmış birisi olarak tavsiye etmeyeceğim.

"standart bir öğrenci gibi yaşasam" diyorsun da sen standart bir öğrenci olmayacaksın, yabancı öğrenci olacaksın. oturma izni için yasal olarak bi yere kayıtlı olman lazım senin. ukraynalılar o sözleşmeyi yapmak istemiyor. yapanı da 250 dolardan aşağı kira istemez. iki arkadaş bulup şehrin güzel bi yerinde ev kiralayayım diyemiyorsun yani, yasal olarak yapamazsın. çok uğraştırır. okulun yurdu seni kaydettirir, sonra sen istediğin yere çıkarsın falan ama o zaman da direkt 12 aylık yurt ücreti alırlar. ha çok bi şey değil ama yine de en az 500-600 lira ediyor. tek başına eve çıkmak, o evin işlemlerini halletmek vs. bir yabancı olarak "standart" biçimde imkansız. herkes bir şey sokmaya çalışacak ve sokacak da, mecbursun çünkü.

sorun çatır çatır rusça konuşulması değil. lviv'de de çatır çatır rusça konuşursun zaten. devlet ve dolayısıyla akademi dili her geçen gün daha fazla ukraynacaya kayıyor. ayrıca harkiv bile 3-4 sene öncesine kıyasla çok daha milliyetçi. abi ukrayna'yı gez dolaş altını üstüne getir de yüksek lisans niye yani bu saatten sonra. bana "hıaaa gerizekalı gittin beceremedin bok atıyosun" diyorlar hep. o arkadaşları piste davet ediyorum. gidip ukrayna'da okumayı denesinler bakalım aylık 800 lirayla, "abü nasılsa ukrayna fakir yeaaa" diyerek. gitsinler görsünler ebelerininkini, ondan sonra desinler bana "sen zora gelemiyon knk ondan geri döndün" diye.

ukrayna'da gördüğün fiyatların hepsi yalan. birincisi, sen yabancısın. ikincisi, her şeyde rüşvet hala dönüyor. ayrıca çoğu aile çoluk çocuk dede nine hep birlikte kalıyor, öylelikle kira ödeyebiliyor. bugün ucuz deyip kiev'e gitsen merkeze yakın bi yerde, düzgün bi eve vermen gereken kira 800-900 dolardan aşağı değil. dolar diyom, lira da değil.

gezeceksen ukrayna ucuz evet, burada 50 liraya yiyemeyeceğin yemeği ukrayna'da 25-30 liraya yersin. ama buradaki standartlarımda yaşayacağım dersen ukrayna o kadar ucuz bir yer değil, büyük şehirlerde fark yok bile neredeyse. yok ben ukraynalılar gibi yaşıycam, yarı aç yarı tok takılıcam, her akşam birbirini baltayla kesen alkolik komşularım olcak diyosan ayda 1000 lirayla da geçinirsin tabii.

hocam selamlar. öncelikle bu yaşlara tekrar gelmeyeceksiniz neden yapamacağınızı söyleyen çok olur ama her zaman denemekte fayda vardır :)

avrupada o ülkenin kendi diliyle eğitim yaptığında ücretsiz devlet üniversiteleri ücretsiz. almanya, fransa, çek cumhuriyeti gibi. hatta sanırım çek cumhuriyetinde çekçe hazırlık da okuyabiliyorsunuz. ispanyada sanırım düşük okul ücretleri var. ek olarak regular öğrenci olduğunuz için part time çalışmanız yasal. yalnız dediğim gibi ingilizce değil yerel dilde eğitim olmalı.

bunun dışında bildiğim kadarıyla yurtdışında muhasebecilik çok prestijli bir meslek. yurtdışında çok daha iyi şartlarda ve yüksek lisans yaparak takılabilirsiniz. bunun için en güzel örnek belçikaydı sanırım. ankara anlaşması kapsamında(ingiltere gibi) yerleşmeniz ve iş bulmanız çok kolay. belçikanın şöyle bir güzelliği daha vardı sanırım türkiyedeki bütün diploma ve sertifikalarınızı orda kabul görüyor. ve türkiyedeki sigortanızı orda saydırabiliyorsunuz. bu ne demek aynı zamanda işsizlik maaşı da alabiliyorsunuz.
eksisozluk.com

bu da hollandaya yerleşen arkadaş.
eksisozluk.com

onun dışında daha az maliyetli seçenekler için belki gürcistanı düşünebilirsiniz. 3-4 bin tl ücretlerle eğitim yapan okullar vardı.

Evet. Ya bilinçsiz ya da çok ağır yapmışsın sporu.

gq.com.tr

tek set her hareketi 8 kere yaptım. çok zorlanmadım aslında.

Isınmadan yapmışsındır. Kas soğukken sakatlık çok kolay. Tamamen geçene kadar dinlen. Isınmayı unutma bi dahakine

Yap ama kredi kartim bosaldi yasasin diyip yeniden borclanma.genelde boyle oluyor

kredi kartı borcunu yapılandırmayı dene öyle bir imkanın varsa. eğer yoksa ve iradeli olabileceksen mantıklı çünkü şu anki borcunun altından kalkman mümkün değil ama parçalanmış, aylara yayılmış borcu ödeme şansın olur. yalnız kredi çekip de o parayı olduğu gibi borcuna yatırmaz veya borcuna yatırdıktan sonra kartı kullanmaya devam edersen,

(bkz: işte biz o gün tükeneceğiz)

Kaç tane kredi kartın var bilmiyorum ama krediyi çek ve borçlarını öde. Ardından sana en çok avantaj sağlayan kart (mil, bonus ya da parapuan, adına ne dersen) hariç hepsini iptal ettir.

Yukarıda belirtilmiş ama ben yine de tekrar edeyim. Kredi borcu öderken yeniden kredi kartı sarmalına düşersen bittiğinin resmi olur söyleyeyim. Kredi kartı bir borçlanma aracı değil, bir ödeme aracıdır. Çok taksitin filan varsa onlar bitene kadar yeni taksit takmamaya çalış.

Son olarak, güncelde her ay 1.000 liranı kartlarının minimumunu ödemek için kullanıyorsun. Kredi çekince aylık 200-300 öder hale geleceksin. Bu farkın birazını tasarrufa ayır. Her ay kenara 100-200 lira at. Küçük küçük biriken paraların günü geldiğinde nasıl ihtiyaç gördüğünü hayal bile edemezsin.

giderlerinizi azaltırsanız evet. yoksa değil.

yeni kiracı bulana kadar geçen ayların kirasını, daha ucuza kiraya verirsen de eski kiracının sözleşmesi bitene kadar olan süre için aradaki farkı talep edebilirsin.

kontrat bitimine kadar olan kiralarını veya kiracı bulana kadar geçen ayların kiralarını talep edebilirsin.

kiracı eve girerken balkon var mı yok mu farketmemiş mi?

sesobjesi'nin dediklerinin içinde bir tane doğru yok. o yüzden ciddiye alma.


kiracının bahanesi de güldürdü. tamam istiyorsan çık ama ya kalan ayların parasını ver ya da yerine kiracı bulup çık diyeceksiniz. işin raconu budur.

@nrmnm ve @elorelia +1

Balkon olmaması tabi ki haklı bir neden değil, nrm'nin dediği şekilde yasal sonuçlarına katlanır. Yeni kiracı bulmak için gereken çabayı sarf etmeniz kaydıyla zararınızı talep edebiliyorsunuz (tüm kalan kiralar değil ama). Bunu kendisiyle görüşün bence.

@sesobjesi kiracı canı istediği zaman çıkamaz, evsahibi de canı istediği zaman kiracıyı çıkaramaz, aksi durumda diğer tarafın mağduriyetini karşılar. Hepsinin nedeni var. Mesela kiracı istediği zaman çıkabilse o zaman 1 aylık işi vardır, 1 yıl sözleşme yapar, evi otel gibi kullanır sonra da çıkar gider. 1 aylık kiralama yapanlar da var ama bedeller de ona göre. Merak ediyorsanız yasayı okuyun (madde 340 civarı):
www.resmigazete.gov.tr

@ sesobjesi tamamen sallamış okuma bile. sözleşme imzalıyorsan hukuken 1 yıl o kirayı ödeyeceğini garanti ediyorsun demek.

ses objesi fena sallamış +1

kiracı haksız yıllık kira bedelini isteyebilirsiniz.
en azından depozitoyu verme.

Balkon bulunmadığından dolayı çıkması kiraci için haklı neden teşkil etmez.Dolayısıyla çıkmak istese de o senenin sonuna kadar kira bedelini ödeyecek.Veya size aynı koşullarda farkı bir kiracı bulacak.Taviz vermeyin.

evi sahibindene koy kiracı evdeyken bakmaya gelsinler çıkış tarihine göre anlaşırsınız.

adam evi tutmuş ama içine sinmemiş olabilir siz de zorluk çıkarmayın adama yok tüm kiraları ödesin vs diye.

ayrıca ev alırken kirası kredisini öder nasılsa diye hesap yapıp kiracıları darlamayın o ev bir kaç ay boş da kalabilir olur böyle şeyler

Mecbur mu kiracı sizi beslemeye, istediği zaman çıkar. Beğenmemişse hakkı vardır. Hesap mı verecek? Belki banyoda cin gördü, balkonu bahane etti. Hukuki yol falan deniyor. Zırnık alamazsınız kiracıdan. Deneyin görün.

olası bir dava durumunda kiracının avukatı "kira sözleşmesinde şu konu eksik yapılmıştır; bu nedenle bu sözleşme kurallara uygun hazırlanmadıği için geçersizdir" şeklinde birşey öne sürecek durumda değilse, yani sözleşmeyi hiç açık vermeyecek şekilde hazırladıysan dava açtığında kazanırsın diye düşünüyorum. mesela geçmişte adam banka aidatını geri almak için dava açtı; mahkeme sözleşmeyi 12 puntoluk harflerle hazırlanmadığı için geçersiz saydı ve adam aidatını geri aldı. böyle enteresan durumlar olabiliyor.

hatırladığım kadarıyla sözleşmelerin genel koşullarında kiracı ve ailesinin sağlığını tehdit edecek bir durumun olmaması durumunda sözleşmeyi feshetme hakkı yok. balkon olmamasının nasıl bir sağlık sorununa yol açacağını hakime açıklaması lazım.

kiracıyı haklı görenlere de aldırma; yeri geliyor kiracının kirasını geciktirmesi senin bütün işlerini aksatıyor. adam evi görmüş, kiralamış, 3 ay da geçmiş. saçma bir sebeple ayrılmak istiyor; hakkını arayacaksın elbette. "benim işlerim bozuldu, bu kirayı ödemem mümkün değil, evden çıkmam gerekli" deseydi; anlayışlı ol derdim ama balkon konusu saçma.

ortada sözleşme yoksa zaten yapacak birşey yok.

@lazarus, dostum kimsenin beni beslediği filan yok :) çalışıp kazanıp aldım ben o evi, emeğimle, alın terimle. Beğenmeseydi tutmasaydı ya da bütçesine göre bir daire tutsaydı, daha makul semtlerde daha ucuza evler mevcut ki ev emsallerinden ucuza kiraya verildi. Kadının evleri var ama bu semti beğendiği için, deniz manzarası istediği için kiraladı evi. Aç gözlü değilim, ekonomik durumu bozulmuş olabilir ki pek sanmıyorum (kadının oğulları armatör) izah eder, tekrar konuşulur ödemede kolaylık tanınır vb.

Ben bu evden sıkıldım, balkonu yok balkonu yok bilmem ne.. Bunlar komik bahaneler. Elbette ki zararımın bir kısmını tazmin edeceğim. Evin kredi borcu filan yok ama benim iki çocuğum var ve onların okul masraflarının karşılıyorum bu kira ile.

@lazarus, nasil zirnik alamazsin? mahkemelerde surundurulur icra ile yine sozlesmedeki maddeler uygulanir hic de bir sey olmaz.

1 senelik sozlesme yapiyorsan ev sahibi de kirayi ona gore belirler. eger sozlesmeyi senelik yapmayalim ben 1 aya da cikabilirim 12 ay da kalabilirim diyorsa kiraci kira bedelini ev sahibi ona gore hesaplar.

1 yillik sozlesmen varsa ve erken cikmak istiyorsan bunun bir bedeli vardir yasalarla belirlenmis onu kiraci oder isterse direnir ama yine oder.

not: kiraciyim. yasalar herkese isler; ev sahibi bir kere beni kiraya aldiktan sonra mesela 10 sene gecmeden eger evi kendi veya en yakini kullanmayacaksa evden keyfi olarak cikaramaz. cik evimden diyemez. derse ben de cikmazsam bir sey olmaz. ev sahibinin de kiracinin da haklari vardir ozetle.

karşılıklı anlaşılın. kışın değil baharda çıksın. ufak meblalar için mahkemeye icraya gidilmez.

34 yaşındayım 34 yıldır doların düştüğünü görmedim. bir 2003 ten 2008 yılları arasında ülkeye yoğun sıcak para girişi yapılırken bir rahatlama olmuştu dolar üzerinde ama o da genel olarak ülkenin ekonomik ve siyasi tarihine baktığında olağan üstü bir durum kolay kolay tekrarlanacak bir şey değil.

ekonomist olmaya gerek yok, üretimin var mı? yok, başkasının parasının değerine, ekonomisine bağımlı olmaya mahkumsun.

yatırım her zaman sepet yapılır. yani %25 tl %25 dolar %25 altın %25 euro gibi. en az 2 ye bölmeye çalışın. iniş çıkışlardan en az etkilenirsiniz.

bu arada dolarla euro ters orantılıdır, altın(usd) dolarla ters orantılıdır.

istanbulsa 2000tl civarıdır. izmir ankara farkedebilir.

burdan sonra management consultant vb pozisyonlarda çalışabilirsiniz. ilgi duyduğunuz ilerlemek istediğiniz bir alansa önerilir.

eksisozluk.com

mt için hangi şirket olduğu çok önemli.

hali hazırda müşterisi olan bir berber'i devralacaksanız olabilir belki ama siz berber değilseniz bence saçma bi fikir. siz devamlı başında mı duracaksınız? hiç bişey yapmadan öyle dükkanda durmak zor bişey bence. diğer türlü olursa da güvenilir çalışan bulmak da zor.

sadık müşteriler oluyo, insanlara berberlerini değiştirtmek zor bişey bence.

çalışanlar seni öpmezse karlı iş

Birlikte çalışan kuaför/berberlerde olan klasik senaryo :

Bir süre birlikte çalışılır, taraflardan birisinin daha fazla müşterisi olur. Senin müşterin az, benim çok savaşı başlar.

Sonra birisi biti kanlanınca gider tek başına yer açar. Çalabildiği kadar da müşteri çalar.

Berber dükkanı açmak çok az bir sermaye gerektirdiği için elinizde eleman tutamazsınız. İşi öğrenen biraz para bulunca kaçar. Hatta aynı yere dükkan açıp size rakip olur. İnsanlar da sürekli berberi değişen salona gitmek istemez. Bu tür küçük sermaye ile yapılan işlerde işi yapan usta siz değilseniz yürümez.

benim gittiğim berberde durum şöyle. abinin teki kasa gibi bir yerde oturuyor makası eline bile almıyor. 4-5 tane berber var ve pek değişmiyor. kasadaki abi çok güzel müşteri ağırlıyor, sohbet çay vs. derken müşterilerle güzel ilişki kuruyor. mevcut berberlerini bırakıp gitmekten nasıl alıkoyuyor bilemiyorum. belki hepsi ortak çalışıyor olabilir de.

pis iş.

berberlerde adam satma, kaytarma, kayırma, kavga, hile hurda, müşteri çalıp kendi dükkanını açma gibi mevzular çok oluyor. bitirimlik falan da var. başında durmayacaksan ve baskın bir tip değilsen zapt edemezsin.

halen açık bir dükkan, müşteri sayısı ortalama diyebiliriz.

müşterinin az veya çok olması berberin kazancını etkileyecek. günlük yevmiye yerine masraflar düşüldükten sonra %40-%50 gibi bir oranla çalışacaklar. bu durumda bir kavga olmaz, onları da motive eder diye düşünüyorum.

evet dükkanda durmayı ve/veya kamera sistemi kurmayı düşünüyorum.

@lazpalle dediğin gibi bir ortam çok güzel olur gerçekten.

Berber akrabam var İstanbulda dükkanı var.Kesinlikle pişman ve iş değiştirmek istiyor.

benzer bir yatırımı daha fazla koltuğu olan bir dükkan için yapmanızı öneririm. Bursada 8 koltukla bunu yapan biri var. Kendisi berber değil. 8 kişi yüzde 40 kendi cirolarının ortağı olarak çalışıyor. Ki bugün çıraklar dışında bütün berberler birinin yanında kasa ortağı olarak çalışır. Sekiz tane yüzde altmış kar kalıyor patrona. Yüzde altmıştan da malzeme ve kira giderlerini patron ödüyor ama sözünü ettiğim berber işlek ve her bir berberin günde 300 tl den aşağı topladığını sanmıyorum. Her berber için basılmış çiftli makbuzlar var. Her berber traşı yapınca ücreti yazıp müşteriye veriyor müşteri kasaya ödüyor. Kimin ne kadar traş yaptığı karışmıyor akşam karlar dağıtılıyor. Çırağın maaşı ortak ödeniyor üst katta bir mutfak var orada bir abla çay yemek yapıyor herkese. Yeme içme giderleri de ortak. Çok ciddi kazanç var. Sistem güvenilir ve kar marjı yüksek. Ama siz 2-3 berberlik biyer diyorsunuz bu kötü. Gei anlattığım mekanın 8 bin kirası var sizde kira yok. Fikir güzel önemli olan lokasyon. Kaçıp giden berberler mevzusu o kadar büyütülecek şey değil 8 koltuklu biyerde kaçan kadar iş arayan da var. Önemli olan sizin tatlı sert adam yönetebilme kabiliyetiniz.

@aramis 8 koltuk ve makbuzla çalışmak fikri gerçekten güzelmiş.

bizim durumda kira yani sabit masraflar daha az. tabi malzeme giderleri ve sgk ödemeleri, gelir vergisi, eskiyen malzemelerin amortismanı bunları da hesap etmek lazım.

malzeme giderlerini ve sgkları düştükten sonra ciroyu paylaşmak olabilir mi? en azından malzemelere herkesi ortak etmek daha adil gibi. hem kullanımı konusunda herkes de tasarruf etmiş olur.

Sakın ama sakın böyle birşeye kalkışma. Sabah işi bırakır berberler kalırsın ortada

bilmediğin hangi ışı yapmaya kalkarsan batarsın net.

Satın alacak paranız varsa dükkanı alıp kiraya verin daha iyi. Girişimcilik sayılmayacağı için önermeyeceğim bir yöntem. Madem paranız var başka bir sektörü deneyin. Nakit para akışının olduğu küçük esnaflık işlerinde ortaklık risklidir. Çünkü paranın takibi zor olur. kazık yiyebilirsiniz. Çok güvendiğiniz dostlarınız varsa buyrun açın berberi. Ama neden satın alıyorsunuz dükkanı? Para bağlamaya ne gerek var? verin kirayı. Yürümezse çıkar gidersiniz. Mülk için kredi çekecekseniz kredi borcuna da girmemiş olursunuz. Baktınız iş tuttu müşteri geliyor, o zaman satın alın dükkanı. Buna değer.. bol şans

Birebir aynisini yasiyorum. Mobbing degil is bilmezlik.

%55 değil %45 mobbing
eğer mantıklı bir açıklaman varsa işlere ayırdığın saatlere sıkıntı olmaz,
yok ben goy goy yapıyodum artık yapamıyorum mobbinge maruz kalıyorum diyosan sıkıntı.(sen için konuşmuyorum insanlarda böyle bir algı olabiliyor).

Ama sen mantıklı açıklama yapıyorsun ama karşıdaki inatla anlamıyorsa ha bu mobbingin dik alası.

Çözüm: çözüm yok..

işverenin seni daha çok çalıştırmaya, seni daha çok sömürmeye yönelik yaptığı eylemler bildiğim kadarıyla mobbing'e girmez. sindirdikçe sizden daha çok verim alacağını zanneden klasik beyinsiz patron modeli işte.

şimdi bunu ne için istediği ve ne şekilde size bildirdiği önemli.
Bunu biz de yapıyorduk eski iş yerimde. bunu yapmamızın sebebi de kendi iş alanımızdan başka işlere ne kadar vakit harcıyoruz, kendi işimize ne kadar onu görmek içindi.
mobbing olduğunu düşünmüyorum, eğer yöneticinizin üstünden böyle bir talep geldiyse.
keyfi yapıyorsa da baskı diyebilirim. mobbing diye tanımlamazdım.

uzman bir avukata danışın, bunun mobbing olduğuna dair veya bunun neresinin mobbinge çekilebileceğine dair ondan fikir alın. sonrasında çalışma arkadaşlarınızla (tek başınıza konuşmayın, göze batarsınız, iler olası bi durumda diğerleri size satış koyarlar, suçlu siz olursunuz) yöneticinizle kibarca konuşun. "bu yaptığınız belki iyi niyetli performans artırma bir çaba olsa da bir avukat arkadaşımın dediğine göre bu yaptığınız mobbing e giriyormuş. biz de bundan rahatsızız, orta yolu nasıl bulabiliriz" diye kibarca, anlayış, uzlaşmacı bir tavırla konuşun. aynı zamanda aba altından sopa da göstermiş olursunuz.

değil.

Açıkçası patronun niyeti burada önemli mobbing saymak için. mobbing bir nevi yıldırma demektir, yaptıkları çalışma performansınızı düşürüyorsa, bu şekilde yorumlanabilir ama her şeyden önce bu durumu patronunuzla konuşun.

Selamlar

Hukukcu değilim ancak konuyla ilgili yargıtay kararları mevcut. aşağıdaki gibi paylaşmak isterim. ve her konuda olduğu gibi kanıtlayabilmeniz önemli. şahitler, yazılı evraklar, doktor raporu vs. örneğin bir psikologdan alınan depresyon, travma vb rapor işinize yarayabilir.

Mobbingin meydana gelebilmesi için bir işçinin hedef alınarak, uzun bir süre ve belli aralıklarla sistematik biçimde tekrarlanan, mağdurun karşı koymasına rağmen yapılan aşağılayıcı, küçük düşürücü ve psikolojik olarak acı veren, işteki performansı engelleyen veyahut olumsuz bir çalışma ortamına sebep olan tehdit, şiddet, aşağılama, hakaret, ayrımcılık, ağır eleştiri, taciz ve çalışma şartlarını ağırlaştırma gibi eylem, tutum ve davranışların uygulanması gerekir. (22 Hukuk, 2014/15971 E.)

yapı kredide hesap açtırıyorsunuz.
ziraat kartını aileden birine veriyorsunuz çekip yapı krediye yatırıyor. unicredit anlaşmalı şubelerden kesinti olmadan çekiyorsunuz.

Edit : ziraat bankası kartı da yanımda

kesin çözüm değil ama denenebilir:
anne, baba veya kardeş, hesabı açtırdığın şubenin bireysel işlemler ile ilgili masasına gitsin. "avni mutlu amca italya'da, internet bankacılığına giremiyor. banka sisteminde tanımlı olan mail adresinden size mail atsa, EFT yapabilir misiniz? alıcı isminde yine kendisi olacak, orada yapı kredi bankası atm kartıyla unicredit atm'lerinden komisyon ödemeden hibesini çekebiliyor" diyecek. eğer bireysel portföy, "tamam" derse işlem yapılabilir. tabii "maalesef" yanıtının alınması da ihtimal dahilinde. çözüm demiyorum, sadece denenebilir.

diğer yol:
skype ile, ziraat'in internet bankacılığı hattı aranır ve eft işlemi gerçekleştirilir.
ortalama 15 dakika alsa bu işlem; dakikası 15 sent'ten 2,5$ gibi bit konuşma maliyeti olur. telefon bankacılığı üzerinden eft işlemi de 5 TL görünüyor. www.ziraatbank.com.tr
yani yaklaşık 15 tl'ye süreç halledilmiş olur.

teminatlarını iyice inceleyin. hem kapsamını hem de rakamsal teminat tutarlarını. fark orada yatıyordur. atıyorum ucuz olan karşı tarafın 100 bin liraya kadar olan hasarlarını teminat altına alırken pahalı olan 200 bin liraya kadar alıyordur gibi gibi.

kasko iyi firmalardan full kasko şeklinde yapılır. ray sigortaya bakabilirsiniz.

orjinal parça kullanımı, yetkili/istediğinizde serviste yaptırma özellikle sorunuz.

trafik sigortasında ise firma farketmez yasal olarak poliçe aynıdır.

Cok zorladim ama seksi gelmedi yine de.

Yalan değil, anlattığı kadarı ile hareketlerinden etkilendim. Soğukkanlı, planlı.

her gün düzenli haber bültenlerini izleyen ideal bir insan. hayırlı olsun.

Fotoğrafa 1dk gözlerini hiç kırpmadan bakabilirsen ani bir seksilik görebilirsin hatta süreti uzatırsan six pack'ler de yanında geliyormuş

Senin komik olma çabaların daha seksi ^^

hahdhsaudhsaıhıuad çok komik ya öldük gülmekten.

sokakta gezen her 10 kişiden 6'sı hemen hemen bu tipte insanlardan oluşuyor. pc başından kalk da biraz sokağa çık, beynine oksijen gitsin.

yorumlardan beklentimi iyice düşürüp açtım. kendimi biraz zorladım da. seksi falan değil. bildiğimiz karadenizli.

ben ıslandım şahsen.

peşinen edit : erkeğim boşa ümitlenmeyin.

Ben seksi bulmadım diyen olmuş adasdaf

damdanakan +1

yeni iş aramaya başla en azından, yenisini bulmadan ayrılma.
kendini geliştiremeyeceksen hiç, tabii ki ayrıl.

Mutlu değilsin belli ki, ayrılman en doğrusu.

Ama yeni bir iş bulmadan sakın ayrılma. Piyasa baya kötü şu an.

madem gelişeyim diyorsun, iş bul öyle çık hacım.

firmada benim görevimi alabilecek kimse yok aslında onlar bize karşı hep hayvani düşünceler kurduğu halde ben biraz acıyorum ben gidince ne yaparlar? diye ama sanırım yanlış değil mi bu?

müdürünle konuşmayı denedin mi?
kendimi geliştiremiyorum bakın, böyle böyle oluyor flan diye.

5-6 ay önce konuşmuştuk. söylenilen hiç birşey yapılmadı.

o halde sen iş ara en temizi

sen gittikten sonra ne yapacaklarını düşünmek için müdürleri var işte şirketlerin. sen kendi işini düşün, kendi gelişimini düşün.

iş aramaya başla +1

git. ailenle yaşıyorsan hemen git, üstünde kira mira varsa iş bulup gitmeye çalış.

6 ay ve üzeri iyidir. bir işten memnun olup olmadığını, sana neler kattığını anlarsın. 1 sene çalıştığında mutlu değilsen ilerde de mutlu olmazsın. bahsettiğin durumda gitmek iyidir.

Garenta.com dan bahsettiginiz gibi bir arac kiralayip istanbula teslim edebilirsiniz araci. Sitede arac secerken tek yon olarak belirtmeniz gerekiyor ucret hesabi icin. Turkcell hattiniz varsa %25 de indirim var

antalya'dan alıp istanbul'a bıraktığın araba için en az iki misli fiyat ödersin. havaalanındaki araç kiralama şirketlerine bak. zaten kurumsal firma değilse antalya'dan verip istanbul'a bırakamazsın.

benzer bir durumda sahibinden.com'un ustalar-hizmetler bölümü işimi çok iyi gördü.
ustalar-hizmetler bölümünden nakliyecilere bakıyorsunuz ve 3-5 tanesine derdinizi mesaj atıyorsunuz fiyat istiyorsunuz. gelen fiyat üzerinden pazarlık yapıyorsunuz ve kapınızda.

adamlar sizin için kalkıp antalyadan gelmiyor. ama neredeylse her gün o taraflardan gelen araçları oluyor. bazen kamyon bazen kamyonet. toplaya toplaya geliyorlar. eşyayı yüklemek ve indirmek de onların işi. parayı da eşyanın tesliminde kapıda ödüyorsunuz. tutanakla alıyorlar tutanakla teslim ediyorlar.

bla bla car bak.

@cekilmis gayfe garenta fiyat farkı almıyor. Yanlış bilgilendirmeyin insanları.

FORD TOURNEO COURIER 1.6 L TDCI 95PS JOURNEY TITANIUM ya da benzeri 132 TL/Gün şimdi baktım.

selamlar yakın zamanda araştırmıştım. aviste k sınıfı ve enterpriseda LVMD sınıfı minibüsler var. ticariden daha fazla eşya alabilir.

2 ay önce aracım pert oldu.

piyasa değeriyle kasko değer listesi arasında 2-3 bin lira fark olabiliyor.

sözleşmede genelde şöyle bir ibare vardır:

"piyasa değeri tespit edilir. bu değer kasko değer listesindeki değeri geçemez."

örn olarak benim aracın piyasası 30 bin liraydı. kasko değer listesindeki değer 28 bindi. 28 bin ödediler.

itiraz için sigorta tahkim komisyonu yetkili. ben 2 bin lira için uğraşmak istemedim. ama itiraz edip aracın piyasa değerini alanlar var.

pazarlık yapmaya çalışıp alabildiğiniz en yüksek değeri alın. para hesabınıza yatırıldıktan sonra bu komisyona başvurup aradaki farkı talep edebilirsiniz. komisyon kararı iç hukuk yoludur. yani 1.derece mahkeme gibidir.

teşekkürler. peki şirketten parayı alıp tahkime sonradan gittiğimde "ee sen zaten anlaşmışsın sigorta şirketiyle" demez mi tahkim?

sigorta şirketine yazılı olarak(dilekçe vb) gönderin, istediğiniz bedeli bildirin. kabul etmezlerse bunu kabul etmediklerini delil olarak komisyona sunabilirsiniz.(fax olmaz, mail atabilir hatta hard copy kargolayabilirsiniz)

tahkim komisyonuyla direk konuşup danışabilirsiniz.

Adres : Kısıklı Cad. Aksel iş Merkezi No :35/A Kat:2 - 34662 Üsküdar / İstanbul

Telefon : 0216 651 65 65 pbx Fax : 0216 651 42 22

Web : www.sigortatahkim.org E-Mail : [email protected]

hacı bu ilk başvurun mu? valla alışsan iyi edersin.. ne hikayeler var böyle..

bir şey çıkmaz ben sana söyleyeyim

Çıkmaz denmemeli. Dava açıp itiraz ve şikayet edilmeli. Bırak dekanlık rektörlüğe hatta Yök e yazılmalı.

dua et ki soruları sadece kendi öğrencilerine göre hazırlamamışlar. dava açılıp da sonuç alınacak olsa çooook dava açılırdı ülkede bu konuda.

hiçbir şey olmaz. boşu boşuna uğraşırsınız. abdullah uçman başlığına bir bakın sözlükte.

Welcome to turkey
Önce bi sınav kağıtlarının tekrar okunması için dilekçe yaz. Sonra rektörlüğün hukuk bürosuna gidip gerekli işlemleri başlat.

ben bu gibi konularda öğretim görevlilerine hak veriyorum 3-5 puan için tanıdığı, bildiği, referans olduğu öğrenci yerine tanımadığı bilmediği öğrenciyi kabul etmemekte haklılar. bu yüzden öyp kaldırıldı zaten. üniversite farkı, referans farkı ortaya çıksın diye.

3 senedir benzer şeyler yüzünden üniversiteye karşı açılan dava sayıları roket gibi fırladı bizde de ve davaların çoğu kazanıldı. Bir kısmı da kazanılamadı. Davaları kaybettikçe üniversitenin hukuk ekibi de bir sonraki sınava daha iyi hazırlanıyor. Sırf bölümde üniversiteye karşı dava açmış 10 küsur kişi var. İnsanlar haksız ve hukuksuz yere kaybettikleri işlerine geri döndüler. Dolayısıyla kesin kazanacaksın diye bir şey yok ve hukuk sistemi çökmüş durumda olsa da hala %100 yıkılmış değil; açsan bir ihtimalin var. En kötü olasılıkla da bir sonraki asistanı alırken daha dikkatli davranırlar, alenen yapmaya utanırlar.

victum'un dediği kısım da var tabii. Üniversitelerde karar verici bölümün kendisi olmalı bence de, usta-çırak ilişkisinin önemine inanıyorum. Ancak, sizinki bölüm kararından çok bölüm başkanının kankası şeklinde gibi.

Şöyle bir yanlış anlaşılma oldu sanırım. Ben okula değil, direk bölüm başkanına dava açmak istiyorum. Zira kendisi sorumlu tüm süreçten. Duyduğum kadarı ile kendisinin bölüm başkanlığı alınmış kendisinden hep kendi adamlarını etrafına topluyor diye. Yani ben okulu değil, hocayı dava etmek istiyorum. Sadece 2 hoca ile mülakat ve sınav da sıkıntılı bence. Adam bilerek diğer hocaların yurtdışında olduğu tarihi ayarlamış, at koşturuyor yani :)
not: okul benim eski okulum, o yüzden oradakileri sıkıntıya düşürmek istemiyorum çünkü önceki alımlarda liyakata göre alım yapılmıştı.

Önce öğretim üyesi / öğretim görevlisi farkını bilmek lazım bu işlere girilecekse.

@rosencruz farkı biliyoruz bilmesine de, dalgınlıkla yazılmış olma ihtimali de var değil mi? yine de söylediğin için saol.

öğretim üyesine ve üniversiteye idare mahkemesinden dava açılabilir sanırım. tabi mahkemede kanıt sunmak esastır. diğer hocalar tanık olabilirler mi, ya da en azından olanları değiştirmeden anlatırlar mı? bu arada ne yaptınız?

Düz bir adam olarak ps cafe, internet cafe açarım diyorum.

dükkan açardım tablo türü şeyler basar satardım. tablo kupa çanta defter kapağı telefon kapağı. tasarımlarını da ben yapardım. zaten böyle bi fikrim var ama girişimci ruhu yok ben de yapamam o yüzden :D alın size fikir..

işlek bir yerde şöyle bir işe girişirdim.

www.sanayitipi.com

internetten satış bu kadar yaygınken boşuna dükkan kirası vs ile uğraşmayın. yurtdışından ve özellikle amerika'dan ya da diğer uzak ülkelerden, giyim ve aksesuar tarzı şeyler getirip satın.

git mevduata yatır ayda 400 net kazanırsın.
en azından düzgün bir fikir bulana kadar.

taksi durağı.

çay ocağı.

Islek bir caddede takeaway konseptinde sadece patates kizartmasi yapip satardim. kese kagidina koyup, yolda yürürken atistirmalik tarzda. 4-5 m2 lik bir dükkan yeter. türkiye`de bir ilk!

düz adam olma.

buy box büfe.

eşim fotografçı. ona stüdyo açardım.

oto yıkamacı.

bunca yıldır anadolu yakasında otururum ne duydum ne de ceza yedim. yoktur.

Kadıköy istikametinde küçükyalı bostancı arasında emniyet şeridinde eds var. O şeride girersen ceza yersin ama onun dışında kartal-kadıköy arası için konuşuyorum, radar yok.

70 km/h üzeri bir hızla giderken yoldaki/araçtaki herhangi bir olumsuzlukta kurtulma şansınız çok az. çarpışma testleri de bu seviyelerde yapılıyor. 140'la sakat kalmazsanız iyi bilirdik derler arkanızdan.

sorunun cevabı evet yok.

bir soru da benden o zaman. duyuru açmayayım durduk yerde. anadoludan avrupaya giderken yukarıda kameralar var. onlar nedir peki? radar mı? ben oraları ezberlediğim için 80'e düşüyorum ama millet cayır cayır geçiyor.

@zam sampiyonu domates bunu ben de merak ediyorum, dilerim cevap gelir.

@zam sampiyonu domates emniyetin mobese kameraları olabilir.

vestel - casper?

%100 yerli yok, hayir.

hayır yok.

üretmek demek üretmek demektir.

işlemcisini donanımını üretemediğin hiçbir şey burada üretilmiş sayılmaz.

Değil devre, vakumlu transistör tüpü yapamayacak derecede özürlü bir teknolojiye sahip türkiyede bunlar olasılıksız şeyler.

not: aselsan falan demeyin bana, askeri onlar.

yukarıda yorumlarda belirtilen şekilde hiç bir ürün yok, pek çok bileşenin bir kısmı ya usa malı olarak çinde yada çin malı olarak çinde üretiliyor, tasarım ve uygulama özelleşebiliyor, şu durumda sanırım turkcell'in bir telefonu var, tasarımı ve yazılım özelleştirilmesi bizimkilere donanım çin'e.

pek çok çip yada entegre çin malı, pek çok işlemci de ingiliz veya usa malı (orada üretilmiyorda tasarlanıyor)

hatta çinli firmalara istediğin teknik özellikleri söylüyorsun, sana cihazı tasarlayıp veriyorlar (gps'i olsun, kamerası şu olsun, işlemcisi bu olsun, ses'i şöyle olsun vs. diye teknik spec veriyorsun üretiyorlar)

o zaman en en yakın olan şey vestel casper sanırım ?

ve turkcell..

hayır. yakın diye bi şey yok.

ülke ekonomisine katkı açısından bakıyorsan eğer şöyle bi cevap verilebilir.

uzun dönemde, samsung ya da vestel kullanıyor olman dış ticaret açığına bi fayda sağlamayacak.

devre tasarımı (geçen sene üretiminde ülke içine gireceğinden bahsediliyordu bilmiyorum ne oldu) ve yazılımı bize ait olan telefon değilde airties modem var, içindeki devre elemanları yabancı ama devrenin tasarımı bize ait.

abi yazılımı android nasıl türkmüş yazılımı?

yazilim dedikleri iki uc kiytirik app o kadar.
android isletim sistemi var, nesi turk yapimiymis :)

eksisozluk.com

verdigin linkte baslik "tamamen akilli yerli telefon"
entry ne diyor? %60... tamamen mi bu simdi?
kaldi ki %60 bile degildir eminim.

üreten yok ama montajını yapan var (bkz: vestel) (bkz: casper)

bazı arkadaşlar ya ekonomi bilmiyor ya da bizle alay ediyorlar.

yerli telefon diye bi şey yapmak olanaksızmış. (komponent hmm...)

ayrıca,

bütün parçaları ithal bile olsa yerli tanımına HALEL getirmezmiş.

tamam.

@kosun,

Aynen öyle.

yok.
turkcell de yok. turkcellin kendi üretmiş gibi gösterdiği o telefonları başka firmalar üretiyor. mesela huawei.

turkcell ve vodafone'lar hep ZTE yapımı onu yazayım da. Ha Turkcell arka kapak falan tasarlamıştı o kadar. Uçağın koltuklarını yapmak gibi :)

bu arada Samsung bile daha yenilerde kendi görüntü işlemcisini(sensör) üretti ve kullanmaya başladı. Normalde sektörün %80i sony sensör kullanıyor. Bu tür şeyler illa yerli olacak diye bir şey yok bence ama yine de ben toplama bilgisayar yapsam burada Türk malı mı olacak? Hayır. Belli bir yüzdenin üstünde yerli üretim parça olması lazım BENCE. Hani Apple da bakarsan Çin üretimi, ama her şeyi Amerikada tasarlanıyor. Turkcell çıkıp "dışını böyle tasarladık, büyük teknolojiyle içine daha çok pil sığdırabildik" dese tamamdır bence bizden bişey katılmıştır mesela. Ama şu an yapılan ZTE'nin bir modelini beğenip ram'ini işlemcisini seçip(toplayıp) arkasına logo bastırmak.

abi bak her şeyi birbirine karıştırıyorsunuz.

apple da çinde üretiliyormuş da bilmemne...

sen türkiyede icat et sonra istediğin yerde ürettir, ona kimse karışmaz.

iki seçenek var:
1. icat etmeyip icat edilmişi ülke içerisinde üretebileceksin.
2. icat edip ucuz işgücü olan ülkelerde ürettireceksin.

bu iki seçenek dışında ekonomik anlamda adım atmak mümkün değildir.

"yerli üretim" sıfatı ekonomiye katkı oranıyla bağlantılı bi sıfattır.

ekonomiye katkısı olmayan bi ürünü "yerli üretim" diye yutturamaz kimse.

Cep telefonu, laptop, endüstriyel ölçüm cihazları, plc paneller vb. gibi yüksek katma değerli ürünlerin değerini belirleyen şey bunlarda kullandığınız malzeme değil.
Örnek üzerinden gidersek; bir cep telefonunun değerini belirleyen temel şey onun içindeki direnç, kapasitör, işlemci vb. komponentlere harcanan paralar değil. Emin olabilirsiniz ki, yüksek hacimli üretimlerde bunların maliyete katkısı çok çok küçük oranlarda kalıyor. Burada ürünün pazar değerini belirleyen en önemli faktör onun geliştirme ve üretim organizasyonuna harcanan paralar.

Cep telefonu üreten firmaya, ''bu size ait değil, içindeki direnci dışarıdan almışsınız'' demek, yemek yediğiniz lokantadaki şefe ''bunun içindeki karabiberi siz mi yetiştiriyorsunuz?'' demek gibi oluyor.

lokanta örneği veren arkadaşlar ekonomiyi nerde okudular bize de bildirsinler.


komponentleri dışardan almanın asıl adı "ithal etmek"tir.

ithal edilen parçaları birleştirmenin adı ise "montaj sanayi"dir.

montaj sanayi kavramı zaten uzun yıllardır bu ülkede mevcuttur.

çoğu araba firması parçaları ithal edip buradaki fabrikada birleştirme yapar.

bunu da yerli üretim diye satar.

fakat ithalat ihracat dengesine bunun nasıl bi faydası vardır bu ekonomi bilgisi yüksek arkadaşlar açıklarsa sevinirim.

zira ithal ettiğin her hammadde senin dış ticaret açığını arttırır.

Bu örnek ile montaj sanayi benzetme pek doğru değil.

Türkiye otomotivde bir montaj sanayi ülkesi. Bunun sebebi, otomobil üretimine sadece niteliksiz iş gücü ile katılmak.Ve bu faaliyeti de yabancı firmalar (Renault, Fiat vb.) için yapmak.

Otomotiv alt sistemlerini montajlamak ile kendi tasarladığınız elektronik devre üretmek arasında ciddi bir fark var.

Ben size bir örnek ile açıklayayım. Geçtiğimiz sene 12 ay boyunca bir endüstriyel ölçüm cihazı ar-ge'si yaptık. Bu arge faaliyetinde yerli mühendisler para kazandı, vergi ödedi. Sermayeyi yine bir türk firma koydu. Cihazda 3200 küsürün üzerinde komponent var (dış ticaret açığını artıran cinsten). Cihaz komponent bazında maliyeti 100 adet hacimli üretim için 290 euro civarında, 5000 adetin üzerine çıktığınızda 60 euronun altına düşüyor. Satış fiyatı ise ek modüller olmadan, en baz hali ile 3000 küsür euro. Cihazın alıcıları arasında Irak'taki inşaat firmalarından Almanya'daki ağır endüstri firmalarına kadar farklı bir çok firma var.

Bu hesaba göre sadece 5000 adet üretilen cihaz için ülkeden çıkan para 300k euro, ülkeye giren para 15m euro. Ar-ge maliyetini de hesaba katınca bu girdinin yanında devede kulak kalıyor.

Sonuç olarak demek ki fayda sağlıyormuş.

Neyse, eyyorlamam bu kadar.

konu telefon:

snapdragon veya intel işlemci fiyatları belli.
görüntü kartı çipset fiyatları belli.
anakart ve charging board fiyatları belli.

bunları bir araya getirdiğinde üzerine yüzde 10 kar koyup YURTİÇİNDE satıyorsun.

telefonu ihraç edemezsin. yurtdışında rekabet şansın yok. zaten birleştirdiğinin kırk kat iyisi ve daha ucuzunu dünya piyasasında bulmak mümkün. dolayısıyla ihraç edip dış ticaret açığını biraz olsun dengeleme şansın da yok.

Texas Instruments, Intel, Analog Devices vb. firmalardan cep telefonu üretim hacimlerinini karşılayacak sayılarda bir fiyat talep edin isterseniz, yalnız kurumsal bir kimlikle yapın. Bakın o işlemcilerin asıl fiyatları nedir fiyatları nedir.

Tasarladığınız cep telefonunu 0.1 kar oranı ile satmak büyük bir hayırsever olmayı gerektiriyor.

Zaten ülke içinde satmak amaçlı cep telefonu, otomobil vb üretmek için yatırım yapmak pek de akıl karı bir hamle değil, yukarıdaki tartışmanın konusu da bu değil.

abi hangi "yerli" telefonu ihraç edebilirsin?

rekabet şansı yok.

ya piyasayı takip etmiyorsunuz ya da bize gerçekten şaka yapıyorsunuz.

Doğru okursanız zaten farklı bir şey söylememişim.

iphone bile yerli üretim yapmıyorken tartışmanın amacı nedir?

iphone parçaları 21 ülkede üretiliyor.

www.businessht.com.tr

abi iki saattir ne konuşuyoruz hala iphone nerde üretiliyor diye link atılıyor ya

bi okuyabilir misin öncelikle?

ihraç edemediğin durumda montaj sanayiyi "yerli" diye tanıtmanın gereği nedir?


yerli malı ülkeye sağladığı katkı yüzünden alınan alınan bir sıfat.

bi katkı yoksa yerli malı değildir.

ihracat önemli. ama dış ticaret açığı ithalat ihracat makasından çıkıyor. ideal max export min import.(örn almanya)

max export yapamıyorsan bari min import yap :)

aselsan var!!!!!!
teknoseyir.com

ceza olduğunu nerede görmüştünüz?

Muayene kaydı olurken.

www.egm.gov.tr

aynı soruları buraya sorabilirsiniz. yanlış yazılan, görsel olmayan bir ceza ise iptal de ediyorlar. başıma geldi. cevap 15 gün.

ceza makbuzu ve varsa fotoğrafı vs. büyük ihtimalle bağlı olduğunuz muhtardadır.

otobüs var sahilden, 17 numara.

17 minibus yolundan gider yavaş gider. 222 veya 16d sahilden daha hızlıdır.

Teşekkür ederim

pendik sahil tarafı mı yoksa E-5'e mi yakın iş yerin?

maltepe küçükyalı bostancı. kadıköy moda olursa trafik bunaltır.

Arkadan vurduysa ona kitlerler merak etme. İsterse öndeki frenlere aba sın. Takip mesafesini korumadığı için o suçlu

Dediği doğru bile olsa yani daha önce 2 kere sinyal vermeden sollama yapmış olsan da bu durumun kazayla bir alakası yok. Ani fren de yapmış olsun takip mesafesini korumadığı için arkadan çarpmış olacağı için yine seni ilgilendirmiyor. Hiç bir sebep yokken, mesela tem'de 100 le giderken sebepsiz yere ani fren yaparsan suçun yarısını sana kitlerler ama durmak için bir sebebin olduğu sürece ani fren yapmak da suç değil. Ayrıca zaten şu aşamada yapabileceğin bir şey yok. Sigorta şirketlerinin ne karar verdiğine şuradan bakabilir, eğer suçlu çıkarsan yine aynı sayfadan itiraz edebilirsin. Bugün görünmez, bir kaç güne çıkar muhtemelen.
sbm.org.tr

Ek bilgi; bu durumda ihtiyacın olmaz çok yüksek ihtimalle ama bunun gibi yalan beyan durumlarında civarda olayı gören birilerini şahit olarak tutanağın en üstüne yazabilirsiniz.

kazayı yaptığınız yerin fotoğrafları vardır. trafik ışıklarına yakın olduğunu ispatlayabilirsiniz, bu sizi doğrular. ayrıca -varsa- civardaki dükkanların kameralarına bakmak için rica edebilirsiniz. hatta karşı taraf ile iletişime geçip yalan beyanı hakkında ayrıca bir dava açma niyetinizden bahsedebilirsiniz, falan filan.

sonuç nedir?

paran varsa sıfır almak tabii daha iyidir, ama iyi araştırırsan 2. el de temiz araba bulabilirsin. ben 2. el aldım, daha hiçbir sorunu yok, tıkır tıkır çalışıyor. almadan önce oto ekspertize götürürsen arabanın nesi var nesi yok her şeyine bakıyorlar. arabanın kazası vs. yoksa rahatlıkla alabilirsin.

aracın kaza kayıtlarına bakarak ve iyi bir ekspertiz yaptırılarak alınan 5-8 yaş arası araçlar en iyisidir. fiyat, vergi avantajı, kaza yaparsanız araca vereceğiniz potansiyel zarar vb.

@arras'ın dediği şartlarda alınan 2. el araba > sıfır araba.

adam intercity'den kiraladığı fluence ya da çalıştığı dükkanın doblo'su ile gelip senin bir ton para saydığın sıfır arabana sürtecek, senin için cız edecek.

hayatta herzaman her şeyde risk vardır. sıfır araba alırsınız tırdan indirilirken devrilip onarılmış araba denk gelir.
risk olarak bakmayın da ihtiyaç ve imkanlarınıza göre değerlendirinin araç alma işini.

sıfır almak pek mantıklı gelmiyor bana, çok boşuna verilen bir para.
araç daha evvel muayeneye girmişse, kaç km'de girdiğine baktır, ekspertiz raporu al (yazılı olması şart değil) ya da iyi bir ustasına göster sanayide falan. aracın her detayını öğreniyorsun zaten, sadece kaç km'de olduğuna kimse emin olamaz ama yaklaşık olarak tahminde bulunulur.

kritik noktalara dikkat edersen riski minimuma düşürürsün:
1-araba 50 bin km'yi geçmemiş olsun. risk alma kapasitene göre bu rakam yükselebilir.
2-güvenilir bir serviste kontrol ettir.
3-tramerden kaza ve muayene geçmişini sorgula.
4-sağlam markaları seç. vw, honda vb.
5-satıcının mesleğine, eğitim seviyesine, davranışlarına dikkat et.

"Benimde mağdur olmamam açısından bir an önce sonuca bağlarsak çok mutlu olurum" diyebilirsin. Mağdur edebiyatı her zaman işe yarar. :)

görüşme sonunda "sormak istediğiniz bir şey var mı" derler.
sen de "aslında şöyle bir durumum var; sizinle paylaşmak istiyorum. görüştüğüm bir firmadan teklif aldım dün (dün kısmı yalan tabii, ama sen böyle söyle). ve pozisyonları acil olduğu için yanıtımın ivedi olmasını istiyorlar. acaba sizin benimle ilgili görüşünüzü ne kadar sürede öğrenebilirim?"

falan diyebilirsin. mimiklerde hafif bir tebessüm olsun, tevazu olsun.

hayırlı olsun bu arada. darısı başıma :/

açık açık söyle. seni istiyorlarsa acele ederler.

açıkça söyleyin. 1 ay önce görüştüğüm firmaya bu şekilde söylediğimde 3 gün içinde teklif hazırlayıp gönderdiler. gerçi kabul etmedim sonra ama onlar hazırladılar yani :)

Vay arkadaş.
Bence 5000 lirasıyla uzun bir yurtdışı tatili yap. hayat ev araba alma, malvarlığı biriktirme üzerine değil. 26 yaşında ev alamadım diye üzülmek iyi değil.

benim 70 yaşında babam da hiç birikim yapabilmiş değil. onun kafası raad. senin de baya zamanın var, sen de raad ol bence.

ha, ailenin hayatını yönlendirmesine dur diyerek güzel bir tecrübe birikimine başlayabilirsin.

Kiraya ödediğim para benimde canımı sıkıyor ama.. her konuda aile yönlendirmesiyle hayatını şekillendiren biride değilim ama bu konuda yönlendirmeye ihtiyacım var. O yüzden burdan da sormak istedim. 26 erken gibi gözüküyor evet.. ama beni üzen yaştan çok 5 yıldır gece gündüz çalışıp hiçbirşey sahibi olamamak.. hani o kadar çalıştım ama şu da benim oldu diyebileceğim hicbirseyim yok. O yüzden yatırım önerisi verebileceklere şimdiden teşekkür ederim.
Uzun tatil fikride çok güzel tabikide ama onu şuan için mecbur erteliyorum. Çalışmamın elle tutulur gözle görülür bi karşılığına sahip olunca kutlama amaçlı yaparım onu.. :) dostlar başka öneriler..?

en az 1000 tl ayır tatile çık. yarısı peşinat olarak elinde olmadan kredili kredisiz daire alma.
illa yatırım diyorsan istanbul dışında küçük bir arsa, tarla alınabilir. kocaeli sakarya gibi.

tefe-tüfe'ye göre hesaplarsanız bu şekilde de aynı artış oranına geliyor. siz rahatsızsanız her yıl düzenli olarak tefe-tüfe'ye göre artmasını talep edebilirsiniz.

875 liraya 125 lira zam çokmuş. Arada 1 yıl zam yapmaması sebebiyle fazla zam yapmak istiyor sanırım ama %20 de çok. Geçen sene oranları hatırlamıyorum ama %8 olsa, 80 lira zam yapmanız gerekirdi. Yeni kiraya da %7 zam yaparsanız 75 lira civarında da bu senenin zammı olur, toplamda 150 lira falan normal oluyor 2 senelik zam. Sizin ev sahibi bu mantıkla düşünmüşse bile fazla söylemiş. Tabi bu adam geçen sene zam yapmadığı için o seneki zam farkını da çıkarmak istiyor sanırım. Tabi iki senelik zammı toptan yapması pek doğru değil. Geçen sene neden zam yapmadığınızı bilemediğimiz için bir şey söylemek zor.

bence iyi niyet esasını bozmamaya gayret edin. fiyatı her şeyden önce arz talep belirler. sahibinden'den civarınızdaki benzer evleri bir inceleyin, belki de rayici çok yükselmiştir. hayır 50 lira için kötü olursunuz, ileride çıkmak zorunda kalırsanız üzülebilirsiniz.

oha. fazla bu zam. zamlar yıllık tefe tüfeye göre değil aylık tefe tüfeye göre yapılıyor.
benimki %3 mü ne yaptı. bu senenin nisanından geçen senenin nisan ayına ne kadar artış olmuş, buna göre yaptı.

siz bence 75e çekelim mi falan deyin... en son 90-100e bağlarsınız

Kira zammı bir önceki senenin aynı ayına oranla çıkan üfe'ye göre hesaplanır.
2015 MAYIS üfe :6,52
2014 MAYIS üfe : 11,28
www.tesk.org.tr

Kümülatif olarak hesaplarsak %18,5 zam yapabilir size. Kaldıki geçen sene artış almadan oturmuşsunuz. Bence yapılan zam normal.

kusura bakmayın yanlış hatırlamışım. geçen sene 1.000 tl yapıldı kira. yani her sene kira zammı yapıldı aynen şu şekilde. 800 tl ile girdik bir sene sonra 875 oldu. bu normal. ertesi sene 875 ten 1000 e yükseldi. ses çıkarmadık eyvallah dedik çünkü civarda fiyatlar hep böyleydi orana göre fazla olsa bile. bu sene 200 tl artırarak 1.200 yaptı. en son olarak yüzde üzerinden konuşcam ve 75-80 e anlaşmaya çalışcam. olmadı en kötü 100 tl de bırakıcam. daha fazla zorlarsa bence çıkmam daha mantıklı.

Kira zammında çevre diye bir etken yok. Çevredeki evler zamlanabilir, o zaman size ihtar çekecek, evden çık veya eğer istiyorsanız yeni sözleşme ile devam edelim diye. Seni hem evden çıkarmayıp, aynı kontrat ile devam ediyorsa da yasal zammını yapacak, fazlası zaten yasal değil. Konuyla ilgili yasa en fazla bu kadar yapılabilir diyor.

Yaptığı iki zam da fazla(ilkinde oranı hatırlamıyorum gerçi, normal olabilir), ikisine de eyvallah demişsiniz. 3. ye eyvallah demeyin, hakkınızı arayın.

Böyle yaptıkça astarını istiyor ev sahipleri. Kiracı bulmak, kiracıyla uğraşmak zordur. Onun için bilinçli ev sahipleri sorun çıkartmayan, kirasını ödeyip eve iyi bakan kiracılarını el üstünde tutarlar. Çünkü böyle kiracı bulmak çok zor.

ben anlamıyorum cidden kirayı hep zamanında yatırırız, yatırınca arayıp haber veririz mutlaka. gayet temiz güzel bakıyoruz evine. şikayetçi olabileceği hiç bir durum yok. orana göre zam yapsa eyvallah ama bu şekilde bizi sömürmesi artık cidden can sıkıyor u defa susamam zaten çok yüksek dediği zam.

e zaman sadece %6,52 zam yapabilir. yani 70TL felan. hadi siz gönlü olsun 1100TL yapın. daha fazlasına ayak diretin. yasal olarak 65,2TL den bir kuruş fazla zam isteyemez.

yasal olarak en fazla enflasyon kadar zam yapabilir.

çıkmanızı isterse de çıkmak zorunda değilsiniz. geçerli bir nedeni olmadığı için mahkeme çıkma kararı vermez. diyelim ki kılıfına uydurdu karardan 6 ay sonra boşaltıyorsunuz. bu arada enflasyon zammıyla devam eder.

evin rayiç bedeli falan bunlar tamamen yalan. mahkeme tüik verilerine bakarak karar verir. emlakçıların götünden şişirdiği rakamlara bakmaz.

sınavların tarzları kesinlikle çok farklı. hazırlıklarının da benzer olacağını sanmıyorum.

Banane ya ben gidicem kursa :))

akşamdan kalınmadıysa gerek yok. ikisi ayrı sınav çalışmadan girmek bile daha mantıklı :)

kesinlikle iki sınav tarzı çok farklı.ama şöyle bişey olabilir, senin genel ingilizce seviyen çok iyi değildir, ielts kursu da sana bi destek olur o arada toefl kaynaklarıyla hazırlanırsın toefl denemeleri çözersin hep vs..ama ingilizcen advanced düzeylerdeyse toefla kursa gitmeden de hazırlanabilirsin, çok güzel kaynaklar, çok güzel siteler var çünkü.tabi ne kadar zamanın olduğu da önemli.

akp hükümeti kuramazsa, diğer parti başkanına vermek zorunda cumhurbaşkanı görevi. chp'de gider mhp ile anlaşırsa tabi ki hükümeti kurabilir.

birinci parti kuramazsa hükümeti kurma görevi 2.partiye verilir. 2.parti kurarsa kurar kuramazsa o da yalan olur 3.partiye geçer. evet yer almayabilir.
hatta belli bir sürede kimse kuraamazsa seçimler yenileniyor anayasa göreye. gukukcu arkadaşlar daha net bilgi verebilir.

1. CB ilk olarak en çok MV çıkaran partinin liderini BB olarak atar ve hükümeti kurma yetkisi verir.
2. Yeni BB hükümeti kurar ve güvenoylaması yapılır. Eğer güvenoyu alamazsa CB'ye istifasını sunar. Kaldı ki hiçbir partinin güvenoyu alamayacağı bir hükümet kuracağını bu aşamada pek sanmıyorum. AKP gerekli MV sayısına ulaşamazsa mecburen koalisyona gidecektir. Ama varsayalım ki tek başına hükmet kurmaya çalıştı ve güvenoyu alamadı.
3. İstifayı alan CB ikinci partinin liderine hükümeti kurma yetkisi verir. Benzer şekilde döngü güvenoyu alınana kadar devam eder.

edit: @osurdum adlı yazar arkadaşın uyarısı üzerine kendi yazdığı metni aşağıya ekliyorum. Aksi halde benim yazdığım yazı yanlış anlaşılabiliyor.

" Cumhurbaşkanı istediğine yetki verebilir, böyle bir sıralama yasalarda yok yani. İsterse sıradan bir milletvekiline de bu görevi verebilir. İsterse 1. parti kuramazsa 2. partiyi es geçip 3. parti liderine de görev verebilir. Ayrıca bu döngü hükümet kurulana kadar da sürmez, hükümet 45 gün kurulmazsa cumhurbaşkanı meclis başkanına danışarak yeniden seçim kararı alabilir."

geçmişte süleyman demirel mesut baykal'a hükümet kurma görevi vermişti sanırım 3.parti konumundaydı.yani illa 1. veya 2.partiyi çağıracak diye birşey yok.

Var evet ama kapasitesini bilmiyorum. Yakınlarda bir tane daha büyük otopark var ama.

Tabii bu soylediklerim İstanbul Gaziosmanpaşa için geçerli :)

istanbul evet :)

tam karşısında vatan computer var, onun orası otopark. yer sıkıntısı olmaz büyük otopark.

sagında solunda kucuk sokaklar var oralara koyabilirsin

etrafı değnekçi dolu zaten onlar yardımcı olurlar :)

aynen değnekçi dolu etrafı onlara gösteriyor hizmette sınır yok

normal insan otoparkı var mı? :) ispark falan gibi.

yakınlarda migros vardı diye hatırlıyorum oraya bırakıp yürümek olabilir. ama migrosun varlığını teyit ettirin

araban çok değerli değilse ara sokaklarda buldum ben her gittiğimde (2-3 kez gittim sanırım). yoksa 10-15 liradır çok yakınındaki otopark.

tam konsolosluk önünden tarif ediyorum; yokuşun aşağısından ana yola çıkın sağa dönün çok değil en fazla bi 300 metre sonra yine sağ tarafta migros var(dı). ikinci alternatif konsolosluktan yukarı doğru devam edin bir sokağa park edebilirsiniz, yalnız sokaklar çok dar.

Diyelim ki oyle ne onemi var.

Kendini bu sekilde mutlu hissettikten sonra gelen elestirilere kulak asma.

:(

arkadaşın saçmalamış. net.

Giyiminiz karakteriniz degil. Isiniz de buna imkan veriyorsa, kendinizi nasil rahat hissediyorsaniz oyle giyinin. Kalem etek giyince olgunluga erismiyorsunuz.

Nasıl istiyorsanız, neyi beğeniyorsanız öyle giyinin. Aynaya baktığınızda mutlu oluyorsanız siktir edin geri kalan insan nüfusunu.

ortalama 70 sene yaşayacağın dünyada kendini nasıl iyi hissediyorsan öyle yaşa.

Arkadaşınız çok konuşmasın yahu sinir oluyorum her şeyi böyle eleştiren insanlara..

Rahat olun, nasıl iyi hissediyorsanız öyle giyinin..

her beyaz yakalının içine düştüğü durum, meslek hastalığı

hahaha ya sinirim bozuldu afedersin de,

döpiyes/takım elbise giyince sihirli bi şekilde kişiliğimiz de mi değişiyormuş?

ben kurumsal yerde çalışmama rağmen spor giyiniyorum, baskılı tişörtler üstüne kazak, kot falan giyiyorum. Kimse de bir şey diyemez yani. Arkadaşınız (!) ağır saçmalamış.

bence bu güzel bir şey. ancak bazı tarzlar var ki çok sırıtıyor insan üzerinde. kıyafetten bahsetmiyorum, daha çok konuşma tarzı.

örneğin son zamanlarda " yenilir ki bu" gibi ki eklenen cümlelerden nefret ediyorum.bir de "tabisi de" diye bir şey kullanıyorlar genelde kadınlar ki böyle tüylerim diken diken oluyor.

neyse konu dağılmasın, bence içinizden geldiğin gibi davranın. yaş denen şey saçmalık.

kendisi öyle bir özgürlüğe sahip olamadığından "aslında doğrusu ve iyisi benim yaptığım, herkes böyle yapmalı, aksi düşünülemez" diyerek ilk gördüğü hedefe saldırmış.

renkli kısa çoraplar giymemek ve köpek desenli çanta takmamakla birlikte bana da üniversiteli gibi giyiniyorsun/duruyorsun diyorlar -31 yaşındayım, freelance çalışıyorum, ilişkim yok baya aynıyız bu arada :) üstüne döpiyesi geçtim zaten makyajsızsan ve fönlü sarı saçların yoksa doğrudan üniversitelisin, napacaz biz bilmiyorum :/
şaka bi yana motorsikletle olgunluğun bir alakası olmadığını düşünüyorum, renkli giyinmekle de. olgunlaşmmış yönlerin olabilir, o bambaşka bir konu. kıyafete göre olgun değilsin diyen aynı kişi karaktere göre fazlasıyla olgun buluyor beni, birbiriyle doğrudan bağlantılı olmasa gerek hiç çocuksu/ergen filan değilim.

31 yaşında ve bekar bi kadınsan herkesin bi teorisi var, bu konuyu çok önemsemiyorsan, bence pek kaale alma.

Teori genel olarak saçma fakat erkeklerde de ilk görüşte giyime göre bir önyargı vardır elbet. Ama düzgün bir ilişki veya evlilik denilen şeyler ilk görüşe göre değil insanların birbirini tanımasıyla olduğuna göre, sen giyim dışında kişilik olarak yeterince olgunsan sorun yok.

Benim de senin yaşlarında bir sevgilim çiçekli böcekli kıyafetlerden inanılmaz keyif alırdı. Mickey mouse'lu kot pantolon falan giyiyordu, deli dolu da bir kadındı. Ama yaşına göre çok olgun ve karakterli bir insandı. Kulakları çınlasın.

30 yaşında birinin 20 Li yaşlar gibi giyinmeyi değil de el kadar bebeklerin 30 yaşında gibi giydirilmesi daha büyük sorun bence.

Çocuğü olursa böyle tipler leopar frapan kıyafetler giydirin aynalı rayban taktıRıp koluna da Louis Vuitton çanta verir dolaştırır

Ne alakası varmış canım, bariz saçmalamış arkadaşın. Ben senden yaşca epeyce büyüğüm ve bazen sevimli çocuk işi şeyler giyiyoyorum, minik karpuz kollar, fiyonklu taçlar ve tokalar takıyorum. Koskoca kadınım yani :) Bazen de tam tersi femme fatale şeyler giyiyorum, dantel eldivenler, pin-up makyaj yapıyorum. Tamamen içinden ne geliyorsa, canım neyi istiyorsa giyiyorum.

Sen de canının istediğini yap gitsin. Kulaklarını tıka bu tür yorumlara.

Bence istediğin gibi giyin de şu duyuruyu erkek arkadaşım böyle giyiniyor deseydin, burada kişi "istediği gibi giyinmeli" cevapları yerine eleştirip, erkeklerin geç olgunlaştıklarını, hep çocuk kaldıklarını vs. anlatan cevaplar olacaktı.

Bu da böyle çifte standart ya da iki yüzlülüktür işte.

@indescribable hay ağzın bal yesin.


Bence arkadaşın sacmalamis. Nasıl mutlu oluyosun öyle giyinmelisin. İstemediğini ve gerekmediği halde tayyor giyince sana bi faydası değil zararı dokunacak. Ayrica o şekilde giyinince de bi anda kendini 31/yasında gibi hissetmiyceksin. Salla gitsin arkadaşının dediklerini.

-arkadaşlar birbirlerini oldukları gibi severler ve böyle aptalca yargılayıcı konuşmalar yapmazlar.
-sorsan senin iyiliğin için bunları söylüyorum diyecek tipte kendini bir halt zanneden birisi,
-kafasında belli kalıplar olan ve ona göre yaşayan, herkesin de öyle yaşaması gerektiğini zanneden birisi,
- 'düzgün ilişki', 'kariyer' ve 'mutluluk'tan anladıklarınız çok farklı.

1. arkadaşınız iyi niyetli değil. olduğunuz gibi kabullenmeli sizi.

2. @nawar maalesef katılıyorum.

azıcık doğru.

ulkenin en buyuk sorunlarindan biri aq. o sunu giydi boyle oldu. su bunu giydi o zaman ergen, baskasinin isine burnumuzu sokmayi, kaliplar icerisinde yasamayi, bize dayatilan hayatlari yasamayi ne kadar seviyoruz aq ya.

31 yaşında bir erkek olarak:

ahahah o takımlar içindeki plaza hanımefendisi artık senin kadar rahat edemediği için ona batıyorsun bana kalırsa. kendini kocaya dayamış, ona öğretildiği gibi yaşayan ve kendine ait fikirleri ya olmayan ya da bunları hayata geçiremeyen birinin saçmalıkları sadece. bırak çocuğuyla, kocasıyla büyük ekran televizyonlarında hayatlarını çürütsünler.

sen kendi güzel yaşamına bak. nasıl giyindiğin, güldüğün, yürüdüğün ve çalıştığın senin bileceğin iş.

bence her insanın bir sevdiği için giydiği giyim tarzı( bu üniversiteli tipinden frapana, pin up tan, eşofmana, kalem etekten topuklu ayakkabıya) vardır, günlük hayatında giydiği, bir de mesleği nedeniyle giydiği kıyafetler vardır, iş yeri onu gerektirdiği için.
sizin işinizin bir dress code u yok, her zaman sevdiğiniz için giydiklerinizi giyiyorsunuz, karakterle alakası yok bunun. atıyorum günlük hayatında stiletto, kalem etek, dekolte giymeyi seven bir mühendis kadın, işyerinde, düz taban ayakkabı, kargo pantalon hatta iş tulumu giymk durumunda kalabilir, aynı üniversiteli gibi giyinen avukat kadının işyerinde stiletto kalem etek giymek zorunda olması gibi. karakteriyle alakası yok.

senin arkadaş, ben bu kıyafetleri seviyorum ve rastlantısal olarak işime de uygun demek yerine, saçma sapan seni eleştirip kendini yüceltmiş.

30 yaşıma az buçuk kaldı. 20'li yaşların sonundayım. kimi zaman fötr şapkayla çıkıyorum, ultra klasik, tam bir mad man... kimi zaman ultra skinny kot giyer üstüne tshirt giyip çıkarım. o anki halet-i ruhiye ile alakalı bir durum.

arkadaşın iyi niyetli olarak kendince sana tavsiyede bulunmuş ona bu kadar yüklenmeyelim. sen kendini nasıl rahat ve mutlu hissediyorsan öyle giyin. ama bazen yerine göre giyinmek gerekiyor o zamanda işin doğrusu ne rahatlık ne mutluluk aranmıyor. bende şortla gezmeyi seviyorum ama yönetim kuruluna bütçe raporunun sunulacağı bir toplantıya şortla veya kot pantul üstüne baskılı tişörtle gidemiyorum. öyle babayiğidi de görmedim. bazı konularda sektörde önemlidir. örneğin reklam veya tv sektöründe daha rahat olabilirsin ama bankacılık/finans gibi modern kölelik sisteminde o sikindirik kalıplara uymak zorunda kalıyor insan. herkes ne kadar güzel yazmış bu arada.

Ünide 35 yaşlarında aynı sizin gibi giyinen bir hocam var. Kendisi de hala evlenemedi. Ha bugün gelse kaçır beni rakı dese elbette kaçırırım.
Neyse çok dağıldı konu.
Şu kendi deneyimlerinin tek doğru olduğunu düşünüp başka deneyimlerin mutlaka başarısızlıkla sonuçlanacağına inanan insanlara ne söylesem bilemiyorum.
Ha ille arkadaşınızı yanıltmayı isterseniz ben talip olabilirim size asdfghjka

chacun fait ce qu'il veut

fuck the system.herkes kendi hayatını yaşar nasıl böyle bir şey söyleyebiliyorlar insanlara anlamıyorum. lan gerçi düşündüm de ben de arkadaşıma şeytan gibi sakalın var kes şunu amk diyorum gidieyim de özür dileyeyim.oha olgunlukta level atladım.

arkadasiniz fikrini soylemis. bir insanin arkadasina onun hakkinda fikrini soylemesi ne zamandan beri kotu niyetlilik oldu? 30 yasinda olup kopekli canta takmayan renkli renkli corap giymeyen insanlar otomatikman plaza kasari mi oluyor? hepsinden onemlisi iyi niyet kotu niyet siglik sartlanmislik falan bir kenara, arkadasinizin fikrinin dogruluk payi var mi yok mu?

ben de sizin gibi biriyle birlikte olmak istemem, kaldi ki 30 yasinda bile degilim. bunun da toplumun dayatmalariyla hic bir ilgisi yok.

Erkekler deyip genellemeyin arkadaşım.yazdık yukarıya.ben sevmiyorsam kimse sevmez mentalitesi sizi tayyipten farklı kılmıyor cınımslar

o çantalar bence de çok sıkıcı. çok güzel bi insansınız. aynen devam.

1989 yılında (10 yaşındayken) bodrum turgutreis'te plajda bir şişe buldum. içinde bir kağıt. açtım baktım bir kız ismi ve amerika adresi var, "write me back" yazıyor. o zamanlar mektup arkadaşlığı var. mektup yazdım cevap geldi. benimle aynı yaşta bir kızmış. yatları varmış, dünya turu yapıyorlarmış. bu da oradan geçerken denize şişe atmış. "e okul işi nasıl oluyor" demiştim, "annem babam öğretiyor, okul gibi sayılıyor bizde" demişti. "mektupları nasıl alıyon peki denizin ortasında" demiştim, "güzergahtaki ülkelere yönlendiriliyor, oraların limanlarından alıyorum" demişti.

gavurun teknolojisi çok başka. gemide anne baba veriyormuş eğitimini. okuldan sayıyorlarmış memleketinde. türk vatandaşları için böyle bir şey olacağını hiç sanmıyorum. türkler için cevap olmadı pek ama.

hatun evlenmiş, ikizleri falan olmuş bu arada.

4+4+4 sistemınde vardı oyle bı olay,bı kontrol edın. ilk4 haric ya da ilk yıl haric sonrasında okula gondermeye gerek olmuyordu

@kibritsuyu tam olarak sorduğum buydu :) bazı ülkelerde böyle bir düzenleme varmış.

@bryan fury 222 nolu kanunda bulamadım. bu yüzden sordum aslında.

mevzuat.meb.gov.tr

bi kac egitimci arkadasa da danıstım son degısıklıkle beraber kimsenın haberı yok durumdan.

1 kere girdim. parafly kredi kartına ücretsiz giriş var. bu nedenle sanırım çok kalabalıktı. oturacak yer yoktu yani. bence para verilip girilmez.

ortalama bir yoğunluk oluyor. vodafone red elite geçerli sanırım. parayla giriş gereksiz.

teb yıldız kartla girip oturuyorum ben. biraz daha rahat koltuğa oturup çay kahve içeceğim diye lounge'a para veremem.

bir sürü lounge var orada. prime class'ı diyorsan kahvesi güzel, sandviçleri meh, özel tuvaleti yok. televizyon için ayrı büyücek bi bölme var.hiç kalabalık olduğuna şahit olmadım.

"biz simdi neyiz?" de diyip iyice sogutsaydin adami kendinden.

bence atmamalıydın. akışına bırakmalı ve hayatının önem sıralamasında arkalara atmalıydın.

edit: nawres kadar net olabilseydim keşke. +1

ya abla bizim milletin kadınları neden böyle ben anlamıyorum. belki akışına bıraksan çok güzel şeyler olacaktı, belki çılgın hayaller yaşayacaktınız. sen "biz şimdi neyiz" tribine girip hem kendini hem adamı hem muhtemel bi ilişkiyi yakmışsın. senin burdan çıkar yolun adamın kapına gelip tamam ben seni istiyorum hadi ilişkiye başlayalım demesi. demezse sıçtın. şu saatten sonra yapabilecek bir şeyin yok çünkü bence, gidip de "ya ben aslında öyle demek istememiştim :)" desen adamın gözünde saçmalamış olursun.

neyse umarım güzel şeylerle karşılaşırsın.

iyi demişsin

bazı insanlar akışına bırakmak bazıları da net olmak isteyebilir bunun "bizim milletin kızları"yla bir ilgisi yok

sonucu olumlu ya da olumsuz ortadaki belirsizliği kaldırmak istemişsin, acaba akışına mı bıraksaydım yanlış mı yaptım diye düşünmene gerek yok

herkesin hayattaki durumlara karşı tutumları beklentileri eylemleri aynı olmak zorunda değil

herkesin düşünme özgürlüğü var tabii ki ama bizim milletin kızlarıyla da ilgisi var. bu kadar ben merkezli olduğunuz için bu sorunlar yaşanıyor. benim sevgilim ilişkinin başında bana böyle bir şey söylese şu anda olduğumuz yerde olmazdık, en basit örnek bu benim açımdan.

evet herkesin tutumları aynı olmak zorunda değil, işte o farklı olan tutumlar sizleri sefil hayatlara sürükleyen.

anlıyorum tabii ki, benim demek istediğim bu değil. karşısındaki umursamıyordur, ilgilenmiyordur vs herhalde böyle bir durumda yol verecek. ama abla diyor ki işte yemeğe çıkıyoruz güzel vakit geçiriyoruz şöyle böyle. ben yukardaki yazıdan sevişmemiş olduklarını da çıkardım. hangi 30+ yabancı uyruklu insan sevişmediği birine 5 ay harcar? belki de gerçekten tanımaya çalışıyordu. sabırsızlık, toplum baskısı belki de güzel bi ilişkiye mal oldu.

neyse olan olmuş. abinin olumlu bi sinyal vermesi durumunda yürümeni tavsiye ederim.

biri için bir diğerinin kim olduğunu görmek bence basit ve hızlı bir işlem olamaz. beş ay da bu nedenle kısa gibi geldi. sürekli iletişim "ilişki"nin, yani zannımca tarafları ilgilendiren, etkileyen, onlardan etkilenen "süreç"in ilk ve en önemli koşulu sayılmaz diye düşünüyorum. nihai durumda hüsrana uğramak tatsız olsa da korumacılık yüzünden kestirip atmak da buradan pek leziz görünmüyor. hem devam edip beklentilerinizin karşılanmamasında risk görüyor, hem de yolu ayırıp muhtemel ilişkiyi çöpe atmakla hata edip etmediğinizi sorguluyorsunuz. ne hayal kırıklığına uğrayayım, ne de bir şey kaçırayım gibi birbiriyle çelişen ve her durumda size yaramasını istediğiniz bir durum bu.

ama siz düşünüp böyle yapmaya karar vermişsiniz, o nedenle müsterih olmamanız için bir neden yok.

bence çok iyi olmuş.

İşte yeşil sahalarda görmem istediğimiz hareketlerden biri! Çok iyi yapmışsın bacım. Net olmalı insan. Çocuk değilsiniz.

Şimdi onlar düşünsün!

iyi demişsin. kendini korumuşn. keşke sonunda o kadar üzülmeyecek olsak ve akışına bırakabilsek ama bazen olmuyor.

Beklentileriniz farklı. İyi olmuş.

iyi yapmışsın. 5 ay nedir ya

5 ay kısa bir süre değil bence, her ne kadar hoşlanıyorum dese de seninle sadece konuşmayı, vakit geçirmeyi seviyor olabilir. Beklentilerine bakacak olursak iyi yapmışsın kendin için, kafalar farklı gibi geldi çünkü bana.

He's just not that into you filmini izle bence :)

peki sonra ne oldu? nasıl vaziyetler?

@arras arada bir yazıyor ama eskisi gibi sık değil. Beni ozluyormus Üzgün hissediyorum diyor ama fikrim aynı ne istediğini bilmeyen biriyle vakit geçirmek istemiyorum dedim.

Bilime gereken önemi verseydi eger devam ederdi.

cevap veriyorum, halamın bıyıkları olsaydı.

ilgili referanslar, (bkz: fransız devrimi) (bkz: ulus devlet)

Endustri devrimini yapabilseydi muhtemelen. Ama bu bir suru faktore bagli, bunlarin basinda, en buyuk engel olarak da din (daha dogrusu yobazlik) var tabii ki.

evet çağ açıp çağ kapatırken dinsizdi osmanlı zaten. Allah'ım bu malları yaratıyorsun başıboş bırakma yarabbim.

soruna cevap olarak: ekonomisini savaş dışında da çeşitlendirebilseydi, yeni kaynaklar yaratabilseydi yaşardı. ama sürekli yeni topraklar ve onlarla birlikte gelen ganimet/vergi kolay geldiğinden yönelmemişler böyle şeylere. bu da sonu oldu tabi.

ne yapılsa yapılsın yıkılırdı. 1. dünya savaşı imparatorlukların sonu olmuştu zira.

amerika diye bir kıta hiç var olmasaydı büyük ihtimalle osmanlı hala yaşıyor olurdu

süveyş kanalı.

@tescillimarka çağ kapatıp açarken savaşla yaptı bunu. bilimle yapmadı. laf koyacağım diye bu kadar kasmayın.

bende sanayi devrimi ve fransız ihtilaline +1 basıyorum. daha küçük bir toprak parçasında (bugünkü turkiyeden hallice) sanayi yatırımları yaparak hayatta kalabilirdi.

"çağ açıp çağ kapatırken"

ya bsg.. tarihi nasıl da götünüzden anıyorsunuz..

söze osmanlının tarih çağı açıp kapattığını söyleyerek başlayanlar tarih tartışıyor ülkemizde. cehalet ne güzel bir şey ya, yerim. ingiltereyi çini afrikayı kızılderilileri çok güzel etkiledi istanbulun fethi.

Viyana'yı alsaydık herhalde çok daha erken yıkılırdık.

Çağ açıp çağ kapatma olayı 1000 yıllık şehrin silahla ve barutla ele geçirilmesidir. Tüm DÜNYAYI etkiledi denemese bile ay çok Önemsiz denemez. İngilizler kıçı kırık bir ada krallığı idi o zamanlar Hakeza Afrika uzak bir kıtaydı. Eski kıtanın merkezi olan ve yaklaşık 2000 yıllık bir devletin yokolması ise ay Çin'e ne etki etti ki diye küçümsenemez.

Osmanlı devletinin tarihi 300 yıllık zaferler 300 yıllıkta yenilgiler tarihi değildir bu aşırı basitleştirmek olur. 1700lerin ortalarına kadar Osmanlı yenilgilere ciddi toprak kayıplarına uğrasa bile hala güçlü bir devletti. Yüzyıl boyunca Aşama aşama zayıfladı ve 19. Yüzyıl'ın hasta adamına dönüştü.

Peki me olsa devam ederdi. Aslında enteresan olan o kadar uzun süre yaşayabilmiş olmasıdır. 600 yıl boyunca tek bir hanedanın Kontrolü Altında varlığını devam ettirebilmiş bir Monarşi olarak Dünya'da ki tek örnektir. İngiliz ve Fransız devletleri bile sürekli devrimler içinde Çokça defa yönetim ve hanedan değişikliklerine uğradıkları halde devam ettiler. Sırf son 200 yıl içinde Fransa 2 devrim 1 imparatorluk 2 kraliyet yönetimi ve 5 cumhuriyet yenilenmesi yaşadı.

Osmanlı'yı mükemmel sistem demek yanlış olur tabii fakat daha dikkatli incelenirse eğer Beşik ulemalığı, Savaş'a ve ganimete fazlaca Bağımlı bir ekonomi ve ticaretin gayri Müslim unsurların eline bırakılması, emperyalist ve kapitalist politikaların uygulanmaması gibi sebepleri düşündüğümüzde zayıflatan sebeplerine görmek mümkün oluyor.

osmanlı'nın çağ açıp kapadığını da öğrendim duyuru sayesinde sağolun valla, dünya tarihini orhan veli ilköğretim okulunda aldıkları hayat bilgisi dersiyle sınırlı sanıyorsunuz sanırım.

kimse bilemez.

bir fikre karşı çıktık kendi yorumumuzu da ekleyelim bari.

osmanlıdan çok başarılı bilim adamları, çok başarılı sanatçılar çıktı. inkar edemeyiz. 600 senelik devlet, milyonlarca kişiden oluşuyordu. asıl soru şu olmalı, 600 yıllık devletin yetiştirdiği bilim adamı sayısı neden bir elin parmaklarını geçmiyor ? milyonlarca kişiden 600 yılda neden 20 tane bilim adamı çıkmamış ?

osmanlı bir bok yapmadı, şunu kabul etsin artık herkes. diyeceksiniz ki be hey gerizekalı, viyanaya kadar kim gitti, hazar denizine kadar kim gitti, bilimsel kültürel başarılar askeri başarıların devamlılığını sağlar, 300-400 yıl bu devlet nasıl genişlemeye devam etti ?

cevap çok basit. hala söylüyorum osmanlı bir bok yapmadı. ilerlemesini sağlayan tek şey kilisenin yıllarca avrupanın tasmasını tutmasıydı. kilise osmanlıya geç paşam yaptı demiyorum, kilise yüzünden avrupa böyle kaldı diyorum. bakın bi, ne zaman kilise biraz kontrolü kaybetse avrupa bildiğin ağzına tükürüyor osmanlının. 300-400 yıllık birikim kaç senede yerle bir edildi ? osmanlının 400 yılı kaç senesine denkmiş avrupanın bakın.

"e 1700den 1923e kadar nasıl ayakta durdu o zaman ?" sence durdu mu ? ingiltere soldan rusya sağdan italya aşağıdan girseydi sence daha mı çok kar edeceklerdi ? osmanlıyı ayakta tuttular (evet tuttular. osmanlı ayakta kalmadı) osmanlı da kurtulmaya çalıştıkça mecburen daha çok bağlandı, daha çok faydalandılar osmanlıdan.

hadi rusya soldan istanbula sağdan konyaya girdi diyelim. ee ? değer mi askerlerinin yarısını kaybetmesine, değer mi ülkesinde o kadar muhalif edinmesine, değer mi ülkeyi tekrar inşa etmeye çalışmasına, o kadar resmi işi düzenlemesine.

osmanlı kalsın orada, ne var ne yok alalım elinden. gayet güzel bir mantık. bizde de bu "denge politikası" diye öğretiliyor.

türk tarihi 1000 yıla yakındır bozuk. aşağı yukarı melik şah döneminden sonra devamlı düşüşe geçti. osmanlının başlattığı bir şey değil yani.

Asimilasyonu fazla yapmadi, bununla birlikte egitimide dusuk kaldi bu bilimsel gelismeyide engelledi ve batti olarak yorumluyorum ben

cehalet ne güzel şey diyen adam abdulhamit'in eşsiz diplomasisinin esasını şöyle açıklıyor:

"hadi rusya soldan istanbula sağdan konyaya girdi diyelim. ee ? değer mi askerlerinin yarısını kaybetmesine, değer mi ülkesinde o kadar muhalif edinmesine, değer mi ülkeyi tekrar inşa etmeye çalışmasına, o kadar resmi işi düzenlemesine."

age of oynuyor sanki.

how-to-learn-any-language.com
impactofthefallofconstantinople.weebly.com
www.mainlesson.com

orta çağ ve sonundan bahsederken osmanlı'nın adını anmayan tek makale gösterin de hayat bilgisi kitabı yerine nereden tarih öğreniyorsunuz bi görelim.

1 paragrafta 30 sene padişahlık yapmış (ve cidden dolu dolu yapmış, en azından öbürlerine nazaran) adamı akademik dille açıklamamı beklediğin için teşekkür ederim.

dikkat ettiysen neden işgal edilmediğini açıklamaya çalıştım. "şimdi kalksak 8 saate şamdayız." mantığında bir cümle kurmadım.

Bu konu icin ortaokul-lise ders kitaplarini oneriyorum.

bkz. magna carta, cografi kesifler, bilim, fransiz devrimi, sanayi devrimi

bu gelismeler oyle bir anda olmadi. osmanli devleti yuzyillardir cagin gelismelerinin gerisindeydi. ustune ustluk kalitesiz yonetimi ve beseri kaynaklarindaki islam kulturu ile gelecek de vaat etmiyordu. dunyanin ugrastigi konular ile osmanlinin ugrastigi konular cok farkliydi. su anda da farkli.

oyle x sey olsaydi osmanli hala yasardi diye sacma sapan bir sey yok. osmanli devleti yikilmaya mahkumdu. su anda da ifade ozgurlugu ve bilime onem vermedigimiz icin gelisememeye mahkumuz.

not: Evet, tarihimiz mufredatta cok boktan isleniyor farkindayim. Ama seviyemiz belli ki bu.

Yahu Osmanlı devleti Avrupa ve Amerikada akademik olarak başarılı bir devlet ve sistem olarka görülüp çalışma yapılırken bizdekiler Osmanlı yüzyıllar boyunca gerideydi, zaten yıkılıcaktı güzellemeleri yapıyor.

Tarih akademik bir disiplindir kahvehane muhabbeti gibi 3-4 basitleştirilmiş cümle ile yorumlamak sığ kalır.

Öncelikle osmanlı tabiki yıkılacaktı, her devletin nihai kaderi yıkılmaktır. İngiltere yıkıldı, Fransa yıkıldı, Rusya yıkıldı. Polonya 3 defa yıkıldı, Avusturya 2 defa.

Yüzyıllarca geriden gelme olayına gelince, o kadar büyük bir fark oluşmadı. ve Osmanlı ile Avrupa arasında 1500lerde Osmanlının önde götürdüğü bir teknoloji vardı. 1600larde durum eşitlendi ve sonlarına doğru Avrupa öne geçmeye başladı.
1700lerde avrupa iyice ilerlemeye Osmanlı geride kalmaya başladı.
1800lerde zaten Aradaki makas açıldı bayağı.

Padişahlık babandan oğula geçiyordu ondan geri kaldık diyenlere gelince

1914'te kadar babadan oğula geçen Monarşik sistemler:

Britanya İmparatorluğu,
Rusya Çarlığı,
İtalya Krallığı,
İspanya Krallığı,
Almanya İmparatorluğu,
Japon İmparatorluğu,
Çin İmparatorluğu,
Sırbıstan,
Bulgaristan
Yunanistan
Karadağ,
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu,
İsveç,
Norveç
ve Danimarka Krallıkları.

İslam Kültürü gelecek vaadetmiyora gelince,
1500lerde Preveze muharebesinde, mohaçta, Viyana kuşatmasında dinsizdik, ondan öndeydikte 170de birden müslüman olunca mı geri kaldık?

Gerileme toplumsal bir olaydır. Bugün ABD geriliyor ama etkisi ancak 100 yıl sonra farkedilmeye başlanacak. 1600lerde Osmanlı Devleti o zamanın zirvesindeydi. Sosyal ortam olarak, zenginlik olarak ve diğer mefhumlarda.

Rahat ve zengin bir devlet olduğu için yavaş yavaş ben en büyüğüm kibrine kapıldı. Düşmanlarını önemsemedi. İlmi olarak pozitif bilimleri pek önemsememeye başladı.
Yazılı kültür olarak geride kaldı.

Biz keyif çatarken Avrupa Coğrafi Keşifler, merkantalizm ile uğraşıyordu.

Adamlar öne geçtiler ve biz durumun farkına varıp lan aslında o kadar güçlü değiliz diye birden sudan çıkmış balığa dönünce artık bayağı geç olmuştu.

Avrupa kadar bilimadamı çıkartamamıza gelince, tabiki çıkartamadık zira arada coğrafi ve nüfus olarak devasa fark vardı.
Bir yanda Kastilya (ispanya), Krallığı, Roma-germen (avusturya) imparatorluğu, Fransa Krallığı, İngiltere krallığı, Polonya, İtalyan devletleri, İsveç ve Danimarka Krallıkları, Rusya çarlığı, Portekiz, Bİrleşik Eyaletler(hollanda) sayıldığı taktirde 13 adet güçlü krallık ve küçük devletlerin siyasi/askeri/ekonomik/nüfus gücüyle tek başına duran bir Osmanlıyı karşılaştırıyoruz.

1. dünya savaşında Almanya-Avusturya imparatorlukları Fransa, İngiltere, Rusya ve İtalyaya direnemedi.

2. Dünya savaşında Almanya-İtalya, Fransayı ezdiler, Ama rusya-ingiltere ve ABD'ye direnemediler.

Bütün bunların hepsinin toplamına Osmanlı nasıl direnecekti? Kanuni protestan-Katolik savaşında protestanları, Fransa Almanya savaşsında Fransızları destekledi. Denge politikası güttü o ara dünyanın (Çin hariç) en güçlü devleti olmasına rağmen. BUgün ABDnin Çin-Rusya bloğuna karşı Dünyanın en güçlü devleti olmasına rağmen Avrupa Bloğunu yanına alamsı gibi bir nevi.

Birde türk Tarihi bin yıldır bozuk diyen adamı, Melikşahtan sonrası kötü diyen adamı şu an Türkiye değil, her hangi bir avrupa tarihi konuşulan yabancı bir forumda yazsın bu dediklerini, adamı şamata çıakrtmaya çalışan bir troll diye banlarlar, ciddiye almazlar.

Kendi tarihinden veya yaşadığı tarihten bu denli uzak, bu derecede bilgisiz birisini ciddiye almanızı önermem.

Fakat tabiki, Harvard Üniversitesinde çalışan kitapalr bastıran prof GÜlru NEcipoğle, Prof Cemal Kafadar ve Prof Halil İnalcık aslında konu hakkında bilgisiz ama günde 3 litre kola içen adam çok daha iyi tarih ve sosyolojik gözlemler yapıyor

Şimdi çıkıp yok Osmanlı böçyle salaktı, şöyle gerideydi, böyle dandikti diyenler olacak.

O yüzden Tavsiyem Cambridge Üniversitesinin (İngilteredeki en iyi 2., üniversite, DÜnyada ilk 15e giriyor) Yayınladığı Şu kitabı okuyabilirsiniz:
(arkadaşlar Türk işi tarih tü-kaka, ne varsa Yabancılar, avrupalılar biliyor biz salağız dedikleri için İngiliz Akademisinden bir Tarih kitabı koyuyorum)

www.cambridge.org

Buda bir işe yaramadığı söylenen, yüzyıllardır geride kaldığı söylenen, veyahut 1000 yıldır geride kalındıını iddia edenler için tam tersini savunan, Harvard Üniversitesi Türk ve Osmanlı Tarihi kürsüsü'nün adresi, güzel akademik yayınlar var, okuyabilirsiniz.

www.fas.harvard.edu

Şuda BBC'nin Osmanlı hakkında yaptığı 3 bölümlük belgeselden bir bölüm.

Yukarıdaki arkadaşların dediklerinin tam tersini söylüyorlar nedense.

www.youtube.com