çok bulundum, ama hiçbirinden dönüş alamadım. bütün başvuruların sonunda "ilgili yere gönderildi" gibi bir ibare yazıyorlar.

Olaylarla tamamen alakasız bir arkadaşımın da başına gelmiş. BİMER'le falan olmuyor. Savcıyı bulup konuşmuşlar. Savcı Excel'deki listeye bakmış. Bunlar çok az şüpheli gruptan olduğu için ismini çıkarmış, Emniyet'e de yazıyı yazmış, yurdışı çıkış yasağını kaldırmışlar. Savcıya bu şekilde gidip konuşan, kendini listeden çıkarttıran çok kişi varmış.
Ama eğer bir haltlar çevirdiysen hiç boşuna vakitlerini alma. Tam tersine, doğru ve yanlış cevapladığın sorular, soru çalanların profiline bire bir uyuyorsa, kandırmaya çalıştığın için orada isminin yanına işareti koyup sonradan gözaltı ve tutuklama çıkarttırabiliyormuş savcı.

Kartı BKM Express'e eklemeyi başardım, ancak MasterPass ve BiTaksi hala izin vermiyor.

çocuğa şu mesajı yaz:

polise gittik, ip adresinden bulunduğun yeri tespit ettiler. polisler devam ettiğin takdirde bulunduğun adrese gelecekler.

ergen olduğu için muhtemelen tırsıp bırakır.

hackleyen kişi hiç bir şeye cevap vermiyor malesef.

daha önce kimlik gönderme yöntemi ile facebook hesabını kurtaran varsa, bilgilendirebilir mi?

Üzüldüm durumunuza. Biraz da up'lamak için yazıyorum aslında.

guru'ya mesaj atsanız? Belki bir yolunu söyler.

Üzüldüm.. facebook arkadaşları engellesinler olmadı hesabını. Dokandırıcılar hesabı aldığında kişinin facebook arkadaşları şikayet yaptığında en az 10 kişi diye biliyorum hemen geri dönüş yapılıyor. Biz de yaptık oldu.

bilgi:

facebook 2 işgünü sonrasında, gönderdiğimiz nüfus cüzdanı kopyasını onayladı ve şifreyi oluşturmamız için link gönderdi.

bilisim suclarinai gitmenizi tavsiye ederim bu arada, yapan cocuk mocuk da olsa ortada onuru kirilmis bir cocuk var.

lego.

lego derdim ben de ama o kadar pahalı ki legolar... ufacık, içinden on parça çıkan kutuya yirmi lira istiyor şerefsizler. çocuğu azıcık oyalayacak bir lego setine en az 100-150 lira bayılacaksın. para varsa tabii al lego muhakkak, kral hediyedir.

ha yok dersen, oyuncakçılarda satılan bilim kiti gibi şeyler oluyor. ben her gördüğümde hevesli hevesli inceliyorum dakikalarca. robot yapma kiti falan vardı mesela, ya da hava durumu ölçme ile alakalı şeyler vardı. hani hareketli çocuk demişsin ama, bunları bir inceleyebilirsin. hem eğitici özelliği de yüksek.

mikroskop alınır. mis gibi de hediye olur.

scooter al.

kendi yegenimden soyluyorum, bu zamana kadar aldigim zibilyon hediye icinde en sevdikleri ve uzun sure oynadiklari:

yumurtlayan tavuk oyunu: urun.gittigidiyor.com

mikrofon (onu aldigimda 4'ten kucuktu sanirim)

spiderman'in ag atan kartuslu spreyi (spreyin bitmesi 3 dakika maksimum ama cok eglenceli. evi mahfediyor tabi.)

kinetik kum ve insaat seti. (cok guzel oynuyorduk ama ananaesi ev batiyor diye atti kumlari.)

donem donem sardiklari karakterler oluyor. ninja go, angry birds gibi. ona gore bir sey secebilirsin.

hotwheels serisini seviyorlar.

istanbul'da oturuyorsanız akasya avm'de hamleys var, yemin ediyorum mütüş. yolum düşünce gidip 1 saat boyunca oyuncaklara bakıp inceleyip çıkıyorum.

ben olsam lego alırım, lego oynasın. bütçeye uymuyorsa orijinal lego markalı olmasına gerek yok, zaten bebe 4 yaşında.

bir de top oynamayı seviyorsa ev içinde kapıya falan yapıştırabilecekleri potalar oluyor, ufak ve topu peluş, onlardan alabilirsin.

edit: @jedilance kinex koymuş, eğer aklınıza yattıysa hamleys'de var o paketlerden ama fiyatını hatırlayamıyorum.

Hareketli bir çocuk ise frizbi veya ayaklı potalar oluyor, basketbol topu ile birlikte. Öyle şeyler.

www.amazon.com

17 dolara dustugu oluyor zaman zaman.

imkan varsa eğer, bence bi spor kulubune jimnastik, yüzme gibi bir spor dalında üyelik hediye edebilirsiniz.

www.tahtabisiklet.org

uhuysa tiner works.

vodafone arena ya da kartal yuvalarindan temin edebilirsiniz.

Tiner +1

uğu ne lan, okuma yazman da mı yok, üzerinde kocaman yazıyor ismi.

3 harfe kadar sıkıntı olmaz diye biliyrum.

Rana dogru biliyor.

yurtiçiyse sorun olmaz

duptis dogru biliyor.

ateistanbul dogru biliyor

rana yanlış biliyor.
diğerlerini yazmama gerek yok.

edit: zaxurani doğru biliyor.

anamuhalefet her şeyi biliyor.

2 harf hatalı şekilde yurtdışına da çıktım. hadi bakalım.

Sadece her ihtimale karşı müşteri hizmetlerini arayıp not olarak doğru soyismin eklenmesini sağlayın. En doğrusu benim.

dessy'nin dedigi dogru.
la rana'nin dedigi makul.

hepiniz doğrusunuz
ama en çok bana soracaksınız en çok banaaaaaağğğ!!

bir sıkıntı yaşamazsın.

iç hatlar ise sorun olmaz

Neden kimse yardımcı olmuyor?

Hurafedir yahu öyle şey mi olur? O zaman yasadışı iş yapan herkes bu yöntemi dener

Bence de hurafe tabii de, herkeste farklı uyarı tonu çıkıyor ve bu hurafeyi bütünüyle çürütebilecek bir veri arıyorum. biri bu işi, en inatçı paranoyağı bile ikna edebileceğim şekilde açığa kavuştursun.

Duolingo

bi ara rosetta stone cok populer olduydu. iyi programdi o da. duolingo var bi de, kelime ve telaffuz acisindan yararli oluyor epey. ama sana grameriyle bir seyi ogretemez o da.

Gramer için ayrıca çalışıyorum, en önemli beklentim, günlük konusma diline yakın kelimeleri öğrenmek.

bu programlardan ziyade tavsiyem: dili hayatiniza eklemeniz. yani diyelim ki futbol ilginizi cekiyor. o zaman ingilizce spor haberleri okumaya calisin. diyelim ki teknoloji ilginizi cekiyor. aradiginiz bir urunun ingilizce incelemesini izleyin, okuyun... pratik acisindan programlardan daha yararli olacaktir.

derdiniz gramer sinavlari vs ise ancak o zaman oturup ders gibi calismalisiniz.

Rosetta Stone iyidir. Malum ortamlardan ulaşabilirsiniz.

@idexo, bir dönem internetten haberleri takip ediyordum. anlayabildiğim kadarıyla zorluyordum. biraz pratikten sonra yine devam edeceğim bunu yapmaya

cervantes online kütüphane ve okuma kulübü

@tum haklari saklidir sadece takip etmeyle de kalma, yorum da yap, etkilesime girmekten cekinme. Basarilar, kolay gelsin.

Uygulamaları olduğu için sayılır bence bunlar da :)
Ben çok bilmiyorum bu işleri kendi yaptığım şeyleri söyliycem o yüzden yine bir süzgeçten geçir mantıklı geliyorsa yap. Tavsiyeden çok bak bir de bu var şeklinde yani yazdıklarım.

Quora okuyorum ben. Çok faydasını görüyorum henüz yazmaya cesaret edemedim ama quora ve reddit çok faydalı bence bu konuda. Sonra newsinlevels mıydı öyle bir şey var haberleri seviye seviye paylaşıyorlar falan. Medium da güzel ona da bakabilirsin. Ben genelde okuma şeklinde yapıyorum işime o yaradığı için. Youtube inanılmaz bir yer. Sadece öğrenme olarak düşünme yani sana ingilizce öğreten kanallar değil de ilgini çeken ingilizce kanalları takip edebilirsin. Bir süre sonra iş başındayken alttan açıp podcast gibi dinlemeye başlıyorsun. Baya faydalı oluyor. Ben bunları ekstra bir zaman ayırmadan işte servisteyken ne bileyim iş yerinde boş kaldığımda falan yapıyorum. Hayatımın hiçbir döneminde oturup ingilizce çalışmadım ben okuduğum herhangi bir metni 80 85 oranında anlarım çok hardcore değilse. Bu şekilde yaptığında o "çalışma" psikolojisi olmadığı için hem daha verimli hem daha eğlenceli olduğunu düşünüyorum. Öyle işte. Haydi dikkat et kendine.

readlang.com

Linguaphone, pdq değil tüm set olanı.

ilk işime sınavla girdim.

daha sonra 2 kere iş görüşmesine çağrıldım. 2'si de ilana çıkılan işler değildi. Çok iyi koşullara sahip bu 2 iş için de bana görüşme teklifi linkedin mesajıyla geldi.

linkedin profilinizi güçlü tutun. ve tabii altını doldurabilecek şekilde kendinizi geliştirin. süslü cümleler yeterli değil, eğer altında bulundukları başlıklarda çok güçlü değerler (iyi okullardan mezuniyet, değerli sertifikalar, iyi şirketlerde/kurumlarda işe yarar pozisyonlarda çalışmış olma vb.) yoksa.

önce bi yere gireceksin, 3-5 demeyeceksin sonra 1 sene sonra ne kadar ekmek o kadar para mantığıyla yeni işe gireceksin.

@anamuhalefet & @hailtothethief: işte o profili dolduracak bir şey (ne staj, ne deneyim, ne harika bir okul) de yok ki. zaten uluslararası ilişkiler okudum, tek artısı ingilizce idi eğitimim.
işverenler deneyim istiyor, işe başlamadan da deneyim olmuyor. böyle bir kısır döngüdeyim.

Hala var mi bilmiyorum ama avrupa birliginin hibe projeleri oluyor, merkezi finans ve ihale birimini takip edersen belki bir seyler cikarabilirsin. Google da ab ilan ve cfcu diye arat

işte onu okuyoken sınıf arkadaşların bi yerde part time çalışıp sağlam staj ayarlarken düşünecektin
ben düşünmedim de
hehehe

3 kere kariyerden buldum. Birinde de firmaya mail atmistim, görüşmeye çağrıldım ve işe alındım. İzmir'de buldum hepsini de. Bir de istanbuldaysaniz şansınız daha fazla görüşmeye cagrilmak yönünden. Bir kaç ayda iş bulamadım diye üzülmeyin, yeni mezunun is bulması biraz daha zor.

Biraz saçma gelebilir ama ücretsiz staj gibi çalışmayı öner büyük ihtimalle kabul edecekler. 1 sene 2-3 büyük birmada böyle çalışırsan sonra tahmin edemeyeceğin gibi açılabilir kapılar

Kariyer.netden birsuru ilana basvurdum. Kafama gore. Once online sinav sonra grup mulakati sonra birebir mulakatla ise basladim.

Yanlislika yollaya bastim, neyse devam edeyim, bu projelerde donemlik sozlesmeli personel calistiriyorlar. Koordinator yardimcisi vs gibi pozisyonlara basvurabilirsin, maas fena degil. Belko birseyler cikar, iyi bir baslangic olur senin icin

demem o ki, benim cv epey güçlü olmasına rağmen kariyer.net'teki göreceli daha vasat işlerden doğru dürüst dönüş alamadım ama ilana çıkılmayan çok iyi imkanlara sahip işlere linkedin'den başvuru bile yapmadan direkt çağrıldım.

bu arada, linkedin'deki ilanlara olan başvurularıma da hiç görüşme için dönüş olmadı :)))

demem o ki, ilanla çok zor. ya headhunter'lar veya şirketlerin ik'ları seni keşfedecek (ki sadece linkedin değil burada yararlanabileceğin kaynak, genel başvuru havuzlarından da bulabiliyorlar bazen), ya da arkadaş, eski mezun vs. referansıyla cv'ni doğrudan inceletme şansı bularak görüşmeye çağrılacaksın.

şimdi aklıma geldi: aslında kariyer.net başvurularımdan da 2 kez görüşmeye çağrılıp gitmiştim ama biri poliçe pazarlama işiydi, biri de bir özel üniversitede güzel ama düşük maaşlı bir idari işti. maddi imkanları çok düşük olduğu için bende iz bırakmamış o görüşmeler, aklıma bile zor geldi.

saydığın sitelerden hiç iş bulamadım malesef, genelde tanıdıklar vasıtası ile iş buldum.

@melengich: tam tersine istanbul'da çok daha zor. en kötü bir ilana bile başvuran sayısı binleri buluyor. hiçbirinden de çağrılmadım.

ailenin maddi durumu nasıl? cv'ni geliştirecek iyi, kurumsal ve sana "meslek" edindirecek bir şirkette düşük maaşla birkaç sene çalışmaya katlanabileceksen, milletin kaçtığı zorlu, çok mesai isteyen, kölelik düzenine dayanan işlere başvur. bunun en iyi örneği audit firmalarıdır mesela. adamı sömürürler, it gibi çalıştırırlar ve hem iyi giyinmeni vs.isteyip hem de asgari ücrete yakın maaş verirler. ama dişini sıkarsan ilerde iş ararken çok sıkıntı çekmezsin. öbür türlü şimdi bir sıçrarsın ama ileride yine iş araman gerektiğinde zayıf kalan cv'n nedeniyle yine zorluk yaşarsın.

@dannyb: maddi durumumuz da pek iyi değil ücretsiz çalışmama fırsat olacak kadar.

@anamuhalefet: zaten o yerlerde çalışmaya mecburum zannedersem.

hedefi küçük tutarak başlarsan olabilir aslında.
şimdi sana bi yirmi sene öncesinden örnek vericem, sektör ve ortam aynı değil tabi ama bi fikir verir belki.

o zaman bi önlisans okuduydum, normal sürenin üstüne iki dersim kalmıştı, yazın çalışıp harç ödemek gerekiyordu. alanımda bi büroda sekreter arandığını duydum, azımsamayıp girdim. oldukça isimli fakat bir o kadar da arıza biriydi patron. ilk dönem okul için bi yarım gün izin aldım, dersleri verince bu sefer mesleki kurs için iki yarım gün izin aldım. izni verdi ama her seferinde ağlaya sızlaya çıkabildim, yine de kursu bitirdim bi şekilde. sonra başka bi büroya başvurdum, cv'de bu firmayı ve aldığım eğitimi göstererek (bu arada pozisyon yazmadım; yani sekreter değil de teknik eleman olduğumu düşünsünler istedim, ama yalan da yazmadım yani :P o zaman cv'ler çok detaylı değildi diyelim :) staj yerlerim de fena değildi. teknik eleman olarak işe alındım, tasarımları dijitalleştirmek üzere. bir kaç hafta içinde ufak ufak tasarım yapmaya başladım sıkıntıdan, oldum mu junior tasarımcı :) sonra başka bi ofise geçtim. bu sırada geçmiş 3 yılın tecrübesi sayesinde yeni başlayan lisans mezunlarından daha fazla kazanıyordum. ama baktım ki, tekniker olarak zabahlara kadar çalışmanın sonu yok, dedim biraz daha okuyayım madem. sonra okumaya başladım tekrardan, ondan sonra da önünü alamadık :s

haa çok pembe bi tablo çizmiş de olmayayım. o sıralar 17 yaşında idim, enerji vardı. yoksa bahsettiğim ilk işyeri sağlık durumları nedeniyle ofisi kapattı, bizi arkadaşının ofisine geçireceği sözü ile oyalayıp ortada bıraktı. ikinci yer bir kez bile paramızı vaktinde vermedi, aylarca her öğlen -koordinatör dahil- simit yedik. nihayet iflas ilan ettiler de parayı kurtardıydık.

özetle, bi yerinden tutabilmek için azıcık azim, sebat falan bişeyler yapmak gerek. gelecek güzel günler için..

mesleğinizle ilgili facebook grupları vardır, onlara da bakınız.

cvyolla.com' u bir dene. 1 haftada 3 görüşmeye gitmiştim

Sadece internetten iş aramak asosyal bir insanın yapacağı bir iş. Yeni bir iş bulan yüz kişiden en fazla on tanesi internetten iş bulmuştur diye tahmin ediyorum.
İş bulmak tanıdık vasıtasıyla olur. Akraban olur, komşun olur, arkadaşın olur, okuldan bir hoca olur, kahvehaneden birileri olur veya mahallenin bakkalı bile olur . Her yere herkese haber vermen lazım, telefon defterindeki herkese "şu an için boştayım çalışabileceğim bir yer olursa bana haber et mutlaka" diye mesaj atman lazım. İşkurdaki ve yerel gazetelerdeki ilanları takip etmen lazım.
İnan bana kariyer sitelerinde senden daha donanımlı birileri aynı ilanlara başvurmuş oluyor zaten.
Allah kolaylık versin, piyasa çok kötü inşallah gönlüne göre bir iş bulursun.

Ayrıca diğer arkadaşlarında belirttiği gibi "ben üniversite mezunuyum, 5000 lira maaşla müdür olarak başlamalıyım" gibi bir düşüncen varsa acilen kurtul ondan. Beklentin, asgari ücret olsun.

staj yok, deneyim yok, okul iyi değil, askerlik tamam değil. sen işveren olsan seni alır mısın?

bu durumu meşru bulmuyorum tabii ki ama ülkede bir gerçek var, hayatta kalmak için ayak uydurmak zorundasın.

ben üniversite bitmeden buldum; stajla başlamıştım hala çalışıyorum.

@piremses: ne yapayım yani? devlet de hacettepe, odtü, istanbul, galatasaray, boğaziçi gibi kaliteli üniversiteler dışındaki okulları kapatsın o zaman?
staj olayı yoktu bizde, keyfimden gitmemezlik yapmadım sonuçta.

tamam, işverenlerin gözünde parlak biri olmayabilirim ama elimden gelen bir şey yok ki.

turkcell'in böyle bir hizmeti var. marka kısıtlama yapabiliyorsun. yani numara çıkmasa da, lidyabet, betkid, orospuçocuğubet gibi sözde firma ismi yer alan mesajları bloklayabiliyorsun. servis ücretli ama değer.

tabii bu söylediğim iphone kullanıcıları için. androidciler daha şanslı. onlar sözcük filtreleme yapabiliyor. e hiçbir tanıdığınız veya işyeriniz veya bankanıZ da size içinde lidyabet türü sözcükler geçen sms yollamayacağından, sorununuzu kökten çözebilirsiniz.

Arkadasim ben kelime engelleme yoluna gittim. Buna ragmen yildim. Usandim. Careyi bildirimleri kapatmakta buldum. Su an okunmamis 15 mesajim var mesela. Ama bildirim yapmiyor sinirim ziplamiyor.

Spam ifadelerine bahis sitelerini adını ekleyerek telefondan engelliyorum.

davetiye yoksa gönderebilirim. fazlaca var.

bitturk yıllardır bana davetiye vermedi. o kadar da upload yapıyorum. olsa verirdim.

Kas kütleleri fazla değil, daha çok yağsızlar. Sistematik bir çalışma ve uygun beslenmeyle 1.5/2 sene.

karın için süre veremiyorum. 6 ayda da olur, 5 yılda da olmaz. çalışmaktan çok yeme-içme-uyku ile ilgili.

göğüs ve omuzları 9 ayda da yapabilirsin, eğer vücudun halihazırda çok yağlı değilse ve haftada 4 antrenman yapabilirsen. Tabii bacak, sırt, kol, kanat vs. de çalışacaksın. göğüs yapacağım diye sırf göğüs çalışırsan olmaz.

başıma bir iş gelmeyecekse makul porsiyonlarda supplement de tavsiyem ederim. spordan sonra 1 porsiyon whey. ayrıca, glutamin, vitamin-mineral kompleksi (orange triad alırsan multivitamin, mineral, eklem desteği ve sindirim sistemi düzenleyici bir arada gelir ama kutuda yazana bakıp günde 6 tane almanı değil, 2 tane falan almanı öneririm), balık yağı ve gece yatmadan bir süre önce yağsız süt.

supplementleri her gün kullanma derim. ben sadece spor yaptığım günlerde alıyorum. sadece vitamini her gün al. ama ona ve diğerlerine her 3 haftadan bir 1-2 hafta ara ver.

eğer gün içinde çok fazla su içme imkanın olacaksa ve bu alışkanlığı sürdürebileceksen, antrenman sırasında bcaa alıp, ağır çalıştığın günlerde gece yatmadan zma alabilirsin. tabii zma aldığın günlerde süt içmemen lazım aynı anda. ağır çalıştıysan zma, hafif çalıştıysan veya sırf kardiyo yaptıysan veya hiç çalışmadıysan yağsız süt.

benim tavsiyelerim bunlar. az sonra bana küfür edenler çıkabilir. çünkü supplement konusunda aynı düşünen 2 kişi dahi bulamazsın şu dünyada.

haftada 4 antrenman derken, göğüs ve omuz için değil, hepsi için toplam antrenman sayısını söylüyorum. Tabii bu minimum. hadi bilemedin bazı haftalar 3 olsun. ama 2'ye kesinlikle inme. 6'ya falan çıkarsan daha da güzel olur tabii. o zaman kardiyoya da vaktin olur orta hallice.

bcaa ve zma kısmını da ek olarak söylemiştim. yani diğer dediklerim daha temel şeyler. onları alırken de bol su içmen lazım. böbrek ve karaciğere biraz daha yükleneyim dersen, bcaa ve zma'yı da ekleyebilir, o sırada balık yağını falan çıkarabilirsin. tabii ne kadar çok ekleme, o kadar çok su. ben haftasonları hiçbir şey almayarak iç organları dinlendiriyorum. yoksa bunca şeyi içersen, çok su içsen dahi, karaciğer ve böbrekleri yorarsın. böbrekler iflas eder, karaciğerde yağlanma başlar. aman diyeyim. ama hiç kullanmamazlık da etme. vücut ağırlık antrenmanlarında ağır yüklerle ve uzun yüklenmelerle karşılaşınca depsosunda ne var ne yok tüketiyor. yerlerine koyman lazım. yoksa şişkinliğin geçici kalır.

Room.

Komedi istiyorsan da What We Do in the Shadows.

Intouchables. Birkac sene oldu ama guzel izlenir yani.

Deadpool.

yepyeni ahit (the brand new testament) fransizca ismini becerip yazamadim :)

Sivas <3

sarmaşık
freaks

son zamanlarda izlediğim en iyi film danish girl'dü

Biraz önce the cat on a hot tin roof izledim. Adam gibi filmdi.

maçta galip gelmek
maçtan galip çıkmak

edit: aynen maçtan galip ayrılmak

cikmak yerine ayrilmak daha iyi duruyor.

Bence mactan galip gelmek.

Bir de ben sorayim: beni boşver mi bana boşver mi? 70li yillardan bazi kayitlarda bana bosver seklinde kullanildigini duydugjm icin merak ettim.

Galebe çalmak diye de bir şey vardı.

2016 deadpool
2015 the martian, creed, inside out
2014 kingsman, whiplash, john wick,
Predestination

demolition güzeldi

leviathan
sarmaşık

ex machina
sarmaşık +1

2016
Chronic
The Hateful Eight
High-Rise
The Nice Guys
Spotlight
Victoria
Room

www.imdb.com

The Lobster

Youth

The Little Death

Tabii ki Room.

Ergen değilsen Deadpool'dan uzak dur. Kick Ass daha iyidir.

Yamaha suzuki en iyisi demisti ortaokulda muzik ogretmenimiz. Benimki helvaciogluydu ama sinifta masis marka olanlardan yamaha gibi ses cikardi. Sonra ben de masis almistim. Ama blokflutle napicaksin ya sesi igrenc. Mizika al daha guzel.

@curukturpkokusu: Mızıka çalmayı bilmiyorum ama blokflüt çalmayı biliyorum. Yeni enstrüman öğrenecek vaktim yok. Akşamları 5'er dakika stres atmak için iki üfleyeceğim, hepsi o.

Marka önermişsin ama ben model soruyorum. Üst modellerden alayım ki ses biraz daha güzel çıksın, daha az çatlasın istiyorum.

Youtube'dan izlediğim videolarda çalış stilleri çok farklı gözüküyor. Alttaki parmaklar bizde basılıyken mutlaka yukarıdan aşağı doğru basılması gerekirken (yani üsttekiler kapanmadan alttakiler kapanmazken) adamlarda ara parmaklar kalkıp iniyor. Bu nedenle hala paraya kıyıp o beğendiğim üst modelleri almaya cesaret edemedim. Müzik aleti satan yerlere gitsem onların tavsiyesiyle alabilirim ama internete göre fiyat 2 katına çıkacak. Değer mi? Sizden birileri yardım etse değmez. Kaç para ulan bi flüt?

Sabahın köründe müziği son ses aç, hoparlörleri tavana doğru yaklaştır.

adamı başkalarına teşhir edersen o da seni teşhir edebilir. madem not yazacaksın, doğrudan adamların posta kutusuna at.

onun dışında, ben herkese en üst kattan ev tavsiye ediyorum. bizim her konuda muhafazakar olan halkımıs "ay en üst kat alınır mı, ısınmaz" falan der, hatta anneniz size küser, ama hiçbirini takmayın. yıllardır en üst katta oturuyorum, kafam tertemiz. diğer komşular her gün birbirine giriyor. bahçede silah çeken bile gördüm ("nezih" denilen bir semtte oturuyoruz bu arada)

bugünün meselesi olmasa da, uzun vade için aklınızda bulunsun. en üst kat candır.

çivi çiviyi söker +1. empati yapmalarını sağlayabilirsin, zor ama başarılı olabilir. ya da başka bi komşu daha fişekle, o da şikayet etsin, o zaman ciddiye alırlar belki.

@razvan; hem bizimkiler uyanır hemde yan daire rahatsız olur, onlar şeker gibi insan bunu yapamam.

mantıklı ama pratikte uygun değil :/

sabah uyanmamak için geceleri uyurken kulak tıkacı takabilirsin. 3m'in turuncu olanları sesi çok iyi kesiyor.

komşuya gelince maalesef bu tip durumların kanunen bir yaptırımı yok. Allah sabır versin.

öncelikle bi olanak yaratıp sohpet yarat ve sohpet esnasında "ses konusunda özen gösterdiğiniz için teşekkür ederim" de.
duyarlı oldukları gibi onure edecek şeyler söyle. abartmadan tabii.
evde aşure yapıldıysa aşure götürme gibi bi durumu kullanabilirsin.
terliklerin ses yaptığını ya o esnada belirtirsin ya da biraz bekleyip duruma bakarsın. farkında olmayabilirler. baktın değişme yok, terlik konusunu da uygun bi lisanla söylersin.

hakbfu+1

şimdi buraya bordo klavyeli rambolar doluşacak, onları kafana takma. gerilmenin anlamı yok. kimin ne olduğunu bilemezsin değmez.

Hangi şehre gittiysem ben de aynı sorunu yaşadım ve yaşamaya da devam ediyorum. Görgüsüz her yerde görgüsüz demek ki. Adamların kavgalarına, sevişmelerine, osurmalarına ortak yaşıyorum resmen. 12 katlı apartmanın 11. katında daire buldum, o üzerimdeki 1 kat bile canımdan bezdirdi beni.

Hani bu tarz insanlara "apartmanda yaşamayı bilmiyorsan müstakil eve çık" diyoruz ya, aslında siz biz gibi insanlar apartman kültüründe azınlığı oluşturuyor, bize lazım o müstakil ev. İnşaallah bir gün müstakil evlerimiz olur da rahat ederiz. Pek bir seçenek yok elinizde, bol sabır diliyorum.

Bu da bonus: 9gag.com

aynı durumdayım yani halı falan değil de acayip gürültü içindeyim yöneticiye söyledim olmadı, bizzat uyardım olmadı, yine burdan sormuştum polis mi çağırayım diye kimisi aldırış etmez polis dedi vazgeçer gibi oldum. aynen not yazıp asmayı düşündüm ama yırtıp atar keyiflerine bakarlar diye bilemiyorum yani terbiyesiz olunca insanlar yapacaklarını kestiremiyorum, daha da rahatsız edebilirler sizi dikkatli olup yöneticiye bi söylemeyi deneyin isterseniz bide @razvan rat diğer komşuları rahatsız etmiş oluyosun kısasa kısas yapamıyosun böyle durumda maalesef. hmm belki uyarma maksatlı, adeta bi nine gibi aşağıdan bi sopa ile vurabilirsiniz abartmadan:)

Süpürge sapıyla tavana vur?

Antik çağlardan kalma ama işe yarıyor.

kasaptan yuzulmemis koyun kellesi al, evde olmadiklari bir gun kapilarina beton civisiyle civile. kaniyla da kapiya 'sessiz olun, son uyari' yaz. gorgu tanigi ve parmak izi birakmadan. sorarlarsa salaga yatarsiniz.

Kum torbası as tavana. Her vurduğunda üst kat inlesin.

behzat ç.

avrupa yakası.

Ezel

kiraz mevsimi

bu arada behzat'ı da bitirdim.

biz size aşık olduk vardı. beyaz falan da oynuyordu, ama iyi diziydi. levent üzümcü müthişti. hele o dizi finali... spoil etmeyeyim. kısa dizi zaten, bulabilirsen izle gitsin.

ezel

yeditepe istanbul

geniş aile

behzat ç

leyla ile mecnun

kaygısızlar

baskül ailesi

Karanlıkta Koşanlar.

elveda rumeli
şubat
poyraz karayel
yeditepe istanbul
hatırla sevgili

biri bile yazmamış, yazıklar olsun size.

tatlı hayat kesinlikle.

tatlı hayat yazmaya gelmiştim.

Tatli kaciklar

Kaygısızlar
Avrupa yakası

İkinci bahar çok güzel. Kesinlikle tavsiye ederim.

Şu anda karanlıkta koşanları izliyorum. İyi gidiyor

sıdıka.

(bkz: suskunlar)

Poyraz Karayel

çemberimde gül oya
çıplak gerçek

prime yurtdışında geçerli değil, o ülke içinde bedava ve hızlı gönderi hakkın oluyor.

denemek istersen evet istediğin zaman iptal edebiliyorsun. (İngiltere'deyken 6 ay öğrenci olarak bedava kullandım, sonra 1 yıl paralı aldım)

1 aya düştü deneme üyeliği. 1 ay sonunda hesabından 99 dolares çekiverirler. ama eğer sen 1. aydan sonraki dönemde prime'dan daha hiç yararlanmamışsan, başvurursun ve hiç çirkefe yatmayıp paranı kuruşuna kadar iade ederler. çünkü bu amazon denen adamlar gerçekten yüce insanlar ve senden yararlanmadığın bir hizmet için para almayacaklarını söylüyorlar (1 aylık deneme döneminde köpekler gibi sömürmüş olsan bile).

prime da alsan TR ye kargo ücreti ve gümrük bedelini geçerse gümrük ücreti eklenecektir.

zarf kutuya girdikten sonra önemi yok. sadece zarfı çok sıkı kapatırsan akşam sayım esnasında malın biri zarfı yırtar açıcam derken oyun heba olur.

acik-kapali fark etmez. kapali olunca bazen pusula da yapisiyor ve acarken yırtılma sorunu oluyor. tabi bir de sayim suresi uzuyor.

nebiliyim abi şüphelendim yani kalem soksan açılır o zarf malum ortam hileye gelmeyelim

Ben yaladım söylemesi ayıptır.

bazı yerlerde zarfı kapatmayın açması zor oluyor diye rica etmişler

valla ben her seçimde dilini içeri koyuyorum, şimdiye kadar hiç yalamadım herhalde.

milletin yaladığı, yalamadığı yiyiştiği zarflar oluyor. midemiz bulanıyor açıkçası, bir de işin hijyen boyutu var tabii. bunun dışında hafif ıslatarak yapıştırınca zarf açılırken pusulanın zarar görme riski var. sen zarfı içeri doğru kapat ver sıkıntı yok.

oyunuzun geçerliliğini etkileyen bir şey değil yani.

bugüne kadar hiç yalamadım +1
nerden kalem sokup açacaksın o zarfı? zarfı illegal açacak adam yapışmış olanı açamaz mı sanıyorsun ayrıca?

yasak değil ama sakıncası var. malın teki sayım sırasında yırtarak açarken pusulanı da yırtarsa, yırtık pusula gerekçesiyle oyunu geçersiz sayabilirler. 2004'te genç partili mal sandık üyemiz 3 oy yırtmıştı böyle. 3.sünde fark ettik yırtıkların hep ondan geldiğini. "arap, sen yırtma, bokunu çıkarıyorsun" deyip kenara aldık arkadaşı.

Oy zayimi eanasinda zarflarin rahat acilmasi icin boyle demistir. Bir an once bitirmek istiyor insanlar bu sureci.

Birçok kez müşahitlik yaptım; gerçekten de yalanarak kapatılan zarfların açılması zor oluyor; açarken hasar görme riski de fazla. Bi de sandık başkanları genelde özensiz abiler. En garanti yöntem zarfın dilini içeri sokarak atmak. O zarf kapalı biçimde sandığa girdikten sonra nasıl kapamış olduğunuzun başka bir ehemmiyeti yok.

salvarliysa kesin bi sikinti var tabi

ben de hiç kapatmam acaba kapatılıyor mu diye düşünürdüm hatta bir seçimde pusula zarftan çıkacak gibi olmuştu sandığa atınca

açarken/açtıktan sonra yırtılınca oy geçersiz oluyorsa, adamlar kendi partisi olmayan her oyu yanlışlıkla yırtmış gibi yapar.

bi de o zarfı yalayanlar mı varmış yahu:)

ben o dışarda kalan üçgen biçimindeki hareket ettirebildiğimiz kısmı, içeri tıkıştırıyorum kutuya atarken içindeki pusula düşmesin diye.

eve

eve

Sporla duş arasındaki en kısa süre hangisindeyse o seçenek.

eve yakın olursa kıyafeti evde unuttum, yanıma ayakkabı almamışım, havlu çamaşır ipinde kalmış derdin olmaz. ama insan bir kere evin kapısından girince mutlaka ya yapacak bir işi çıkar, ya da 5 dakikalığına uzanıp her şeyi berbat eder.

eve yakın salon seçersen rahat olur ama salona gidiş sıklığın yarıya düşer. benim oyum işe yakın salondan yana. işten çıkar çıkmaz araya başka şey sokmadan uğra gitsin.

Ise yakin olan ama salona giderken evden uzaklasmis olmamalisin.

ben eve yakın olanı tercih ederdim eğer işte takım elbise giymem gerekliyse

eve yakin olan salon ama tembellik yapmayacaksan :)

Salona giderken ana kural salonun eve yakın olmasıdır fakat iş çıkışı eve uğrayıp sonra salona gitmek de yüksek irade gerektirir. O nedenle ben işe yakın salonu tercih ederdim.

evden asansörle iniyorum spora. hiç spor yapasım olmayan gün bile, gece 12de canım sıkılınca inip 2 koşup dönüyorum :)

eve yakın olan. işte yoruluyorsun zaten, birde salonda yorulunca eve dönüş yolu iyi ızdırap olacak.

çantanı yanına al ve iş dönüşü eve hiç uğramadan doğru salona git.

Trafik durumuna göre değişir. İşten çıktıktan sonra trafikte zaman kaybederek eve gidiyorsanız iş yerine yakın spor salonu seçmek iyi olur. Trafikte oyalanacağınıza sporda vakit geçirirsiniz. Spordayken de trafik rahatlamış olur ve eve daha hızlı gidersiniz. Evet trafikte çok vakit geçiriyorum.

Ev. Hafta sonu gitmen kolaylaşır. Ama her şekilde çantanı yanına al. Mesai sonrası eve bir kere girersen spora geçmek zor gelebilir.

işyerindeki spor salonu.

ekmekarası yenmez, sert seyler tart falan yenmez.

derdin nutrisyonsa eger, rondoda cok ince kiyip yogurtla gomebilirsin.

kırılmaz ama cıkabilir. ben tart yiyordum kontrole gitmeden bi iki gün once.
sonra camura yatıyordum bunlar cıktı iyi yapıştıramamısssın die

böyle şeyleri bıçakla dilimleyerek yemelisin. zorlama sakın.

Genel olarak sert ve ısırırken dişlerinizi zorlayacak yiyecekler tavsiye edilmiyor. Benim 1 yıl oldu teller takılalı. Şu an asitli yiyecekler hariç ilk zamanlarda yiyemediğim her şeyi yiyorum. Belli bir noktadan sonra dişlerinizin zorlanma limitini çözüyorsunuz.

alperz +1

offf telli zamanlarımı hatırladım, ekmek arası yerken bile geriliyordum ya, o parçalardan biri kopmuş ve ben yutmuşum haberim yok. hart hurt koparmamaya çalışın yiyecekleri. yiyemezsiniz değil, yersiniz ama risk işte. abim tel takarken 5-6 sene boyunca kola içti her gün ama bi şey olmadı misal. (için demiyorum)

dişe yapışan besinler yemeniz sakıncalı. asitli içecekler sakıncalı. elma vs. ısırılarak yenen sert meyveler sakıncalı. küçük parçalara bölerek ancak yiyebilirsiniz. bir süre nefsinizin isteklerine mani olmak durumundasınız. doktorunuzun talimatına uyun.

Selam bende yeni taktım şuan kuruyemıs yiyorum dürüm yedim dün her türlü itiliği yaptım kısacası. Bana bi şey olmadı ama yine de dikkat edin :-)

kul hakkı. ehiehiehi.

lokum yemeyin mesela. patlamış mısır da yemeyin. daha bir sürü şeyi yemeyin.

İlk ay olur öyle sonra kasmamaya başlıyorsun.

2 hesabım var. Sık kullandığımda tweet activity ikonu çıkıyor, çok çok az kullandığımda ise çıkmıyor.

Sende ise ikon var ama tıklanınca boş geliyor, öyle mi? Buna verilecek cevabım yok. Tıp burada çaresiz kalıyor.

bunu daha önce de sormuşlardı. koysunlar nolucak ki napabilirsin asansörde gizli?

Güvenlik açısından gerekli ve çok faydalı bir şey. Avm asansorlerinde de olabiliyor, apartman asansoru kadar tepki çekmiyor, ilginç.

asansörde seks, hastanede s.can teyze. hadi bakalim devaminda neler olacak.

edit:anamuhalefet+1. mantikli tabi.

Asansöre binince burnunu karıştırmıyorsan problem olmamalı.

bence normal. hatta kuryeler ya da apartman sakinleri ayılık yapmasın diye gayet güzel bir uygulama. asansörde ne yapacaksın sonuçta.

Öncelikle, ortak alanlara gizli olmadığı ve görünür olduğu sürece kamera konabilir.

Asansörler, ortak kullanım alanları arasında kameraya en çok ihtiyaç duyulan yerler. Kapı kapandığı an içerideki kişiyle baş başasın. Tacizleri ve taciz iftiralarını engelleyebilecek tek mekanizma asansöre kamera konması. Ayrıca, asansör kabinlerine verilen zararlar kolay kolay giderilemiyor. Hayvanın teki anahtarla derin çizik bırakıyor veya küfür yazıyor. Al başına belayı. Onun dışında, yük taşımaya elverişli olmayan asansöre 300 kiloluk kasa veya devasa buzdolabı koyup kasnağı aşındıran, insanların hayatını tehlikeye atan hayvanlar da var. "Kim yük taşıdı da asansörü bu hale getirdi ulan?" sorusunun cevabını bulabilmek için asansörde kameraya muhtaçsın. Başka bir örnek olarak ise, asansör kapısının önüne bir şeyler koyup asansörü kendi katına tahsis eden öküzleri de anca bu yolla tespit edebilirsin. Asansörün tutulduğu kata koşup çıkıyorsun, "tam 4.5 saattir bu asansör burada, siz manyak mısınız?" diyorsun, kadın pişkin pişkin 'yok yav, 5 dakka oldu daha, hem herkes yapıyor' diyiveriyor.

Asansörde kamera candır.

youtu.be
youtu.be

youtu.be

Jay Jay Johansson - On the Radio imiş. İmkansız bulamazdım ben bunu. @volkatino kardeş, kardeşimsin!

@fallopian da sırf "listen to the radio benzeri sözler var" dedim diye kel alaka eski Listen to the Radio linklerini yollamış. Tarif ettiğim adamla ve kliple hiçbir alakası yok. Beni onlarla meşgul etmenin ve duygularımla oynamanın sebebi neydi ki?

Bulursan haber et.

mevsimi yanilmiyorsam mayis. haci arif bey e bi sorun isterseniz

internet download manager gibi programları denedin mi?
denemediysen muhtemelen işe yarayacaktır

mozilla'da da downloadhelper eklentisi ile indirebilirsin.

İşletim sistemini yazmamışsın. Osx için YTD var, her türlü işini görür. Büyük ihtimalle Windows sürümü de vardır, bilmiyorum.

15 ekim olarak baz alıyoruz kamu kurumlarında. evlerde de aynısı olmalı.

Nerede yazıyor o 15 Ekim kısıtı?

Yazılı kanun olarak bilmiyorum ama 15 ekim öncesi kalorifer yaktırmıyoruz. öncesinde yanması için valilik yazı falan yayınlıyor.

Tarih kısıtı var ama havalar 15 derecenin altına düştüğünde yakılabilir.. Apartman yöneticinizle alakalı bir durum. Bugün ben de şikayetimi yaptım yöneticiye.. 3-4 kişi söylemiş kapıcının dediğine göre.. Uzun zamandır kullanılmadığı için yetkilileri çağırıp bir kart takıp tekrar kullanıma açmak gerekiyormuş. Açıldıktan sonra hala 15 derecenin altındaysa 15 ekiim falan bekletmeyip 1 kaç güne kadar yaktırcaz.. En geç salı yanmış olur. Çevreyi kirletmemekle alakalı öyle bir yasak tarihi mevcut. ancak tüm sorularınıza şu 2009 tarihli karar sanırım yardımcı olcaktır. açamayanlar için kısaca 1 kişinin talebiyle 15 derecenin altında kaloriferler yakılır diyor.. İç ortam ısısının 18 derecenin altına düşmesi yeterli.

www.haberx.com(17,n,10472391,045).aspx

ek: www.mavisehirsitesi.com

L.A. Confidential (1997)
Goodfellas (1990)

oyun oynamayı düşünürsen mafia 1

gomorra. sırf napoli'de geçiyor diye izlemiştim. fena film değildi ama "kesinlikle izlemelisin" diyerek de önermiyorum yani, beğenmeyebilirsin. ahım şahım bi şey de değildi çünkü. ama napoli'de geçiyodu yani. izleniyo o yüzden.

gomorra
www.imdb.com

edit: der meister +1 olduk o zaman

American Gangster (2007)

önerdiklerinizin hepsini izledim dostlar.. :(

Goodfellas tabi ki..

sararsa siyah beyaz, eski klasikleri izlemek lazım gelir o zaman.

60-70'li yıllara bakıcan.

Killing them softly

mafya filmi denilemez ama içinde mafya vardı; un prophete.

izlemediyseniz mutlaka the sopranos'a da el atın.

eksiduyu.ru

Miller's Crossing
www.imdb.com

The untouchables

Kadro baya sağlam

lock, stock and two smoking barrels
hot fuzz
in bruges
looper
reservoir dogs
the departed
american ganster
the boondock saints

süper liste yaptım sana. feedback'ini bekliyorum.

yeni hesap açmak?

Hiç aklıma gelmemişti yeni hesap açıp tüm takipçilerimi kaybetmek...

Kisa surede o seviyelere yukseltemezsin. Yillarin emegidir o dedigin puanlar.

Vadesi gelmemis borclarinin kredi puanina bir etkisi yok. Aldigin krediyi zamaninda oduyorsan tam tersine, kredi puanina pozitif etkisi olur. Hic kredi kullanmayan adamdansa, kredi karti borclarini ve kredi faizlerini vaktinde odeyen adam daha yuksek puan alir.

Seni kredi kartindaki gecikmeli borclaf yakmis. Derhal sifirla, birkac sene de bir daha minimum odemeyle bilmemneyle ugrasma. Ekstre borcun neyse hemen hepsini ode. 1-2 seneye o duzeylere gelirsin.

Gecmiste icra takibine dusen borcun olduysa o zaman temize cikma suren daha da uzar.

Hiç takibe düşmedim, avukatlık olmadım. Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.

bankaya 1- 2 milyon yatir. o kadar paran yoksa, birinden ödünç al. 2 3 gün sonra cekersin tekrar

ilki, yani başçavuş sokaktaki. biz oraya gidiyoruz en azından :)
diğeri yeni şube sanırım.

sozlukte de meşhur özçelik aspava olarak geciyor, senin dediginden sonra daha da karisti absel.

tamam işte, meşhur olan dediğim yer fader.
o meşhurken daha diğeri yoktu piyasada.

Esat Caddesindekine gideceksiniz Fader.Tüm ünlüler buraya takılırlar.

Ama bana kalırsa ikisine de gitmeyin,Esat caddesinin 250 metre ilerisinde olan Devrez'e gitmenizi öneririm.Hem daha güzel yemekleri,ortam daha nezih ve kendilerine özel harika bir çorbası var.Çorbalar bakır kapta,tahta kaşıkla filan geliyor.

Not:Esat'ta oturuyorum.

hassas karakolunun olduğu caddedeki aspava en birincidir.meşhur özçelik aspava yani. sakın diğerlerine gitme.

cadde ustundeki degil, ara sokaktakidir asil adi efsanelere karisan,

ama ben cadde ustundekine de cok gittim, gayet iyiydi.

fakat, ukala bir arkadasin varsa, sonradan sinirini bozabilir "yanlis yere gitmissiniz la " diye. kafani sisirmelerini istemiyorsan bascavus'takine git.

birbirlerinin subesi degiller bu arada. yanlis bilgi o.

50-60% arasında ak parti götürür yine.

dediklerinde haklısın, bütün dünyada yaşanaan ekonomik büyümenin kendi oy tabanına yansıtılacak şekilde biraz iyi yönetilmesi ve 2000 krizinin çok etkili kullanılmasıdır ak partinin başarısının arkasındakiler.

ha geçmişte daha mı iyiydik, aynı ***'un laciverti.

batı'da bi kaç ili daha kaybedeceğini düşünüyorum doğu yine aynı çıkar. bdp'nin oyları artar. önemli olan izmir istanbul ankara'dır. izmir'i yine alır chp. Ankara Melih Gökçek. İstanbul'da ise durum biraz farklı. Tabi ki şansları çok yüksek ama uzun süredir ilk defa bu kadar güçlü bir aday var. Sarıgül'ün sağı solu belli olmaz. es kaza istanbuldan o çıkarsa, akpnin altına ilk dinamiti yerleştiren kişi olur. çünkü partileri hem ekonomik hem de seçmen olarak besleyen şey büyükşehirlerdir.

ben feto'nun etkisi ne olacak diye merak ediyorum. tabi bu sürtüşme devam ederse. kendi seçmeninde kemikleşme oldu ama yetmez ama evet diyenlerden kaçış çok olacaktır, ayrıca karşı tarafta da kemikleşme oldu diye düşünüyorum.bakalım görelim. bana göre şu an akp için yükselme devrinin sonu geldi. bu seçimde de alırlar ama ondan sonra düşüş şiddetlenecek.

"bu sefer akp'ye verecegim" diye cumleye baslayip akicraatler sitesinden kopyala-yapistir yaparcasina otenlere "hassiktir" de gec. onlar zaten onceki secimde de akp'ye oy vermislerdi.

internette de cok vardir bu kendini akilli sanan beyinsizlerden. gider her haberin altina "ben de chp'liyim, ama akp bu sefer hakli" yazarlar. "ulkucuyum ama bu sefer oyum akp'ye" derler. yesinler onlarin kurnazliklarini.

akp'nin gerilemesi baslamistir cunku gecen seneye kadar hakkinda tek bir elestirel haber-yorum cikmayan platformlarda akp aleyhinde ciliz da olsa bir seyler soylenmeye baslamistir. son gunlerde cemaat ile girilen kavga bunun dozunu daha da artiracaktir.

2002'de hepi topu %34 oy alarak meclisin 3'te 2'sini kazanan bir partiyi %50'lere medya tasimistir. aleyhlerindeki gelismeler, yaptiklari yolsuzluklar, haksizliklar, adaletsizlikler, ulkede kotuye giden durumlar hep ortbas edilmistir. en basitinden, hastanede, eczanede yuzyilin soygununa ugrayan vatandasin hala saglik politikasini basarili sanmasi ve her turlu tedavi ve ilac giderinde bes kurus para vermedigini sanmasi, propaganda'nin bir basarisidir.

propaganda cokerse akp'nin yildizi da soner. sonucta, 11 yildir turlu haksizliklarla zengin ettikleri, koseyi dondurdukleri, makam-mevki verdikleri, ise soktuklari onca insan varsa, onun karsisinda da hakki yenen, yoksullasan, hayat kalitesi dusen, yandas arkadasindan geri kalan, zulme ve siddete ugrayan da onca insan var. bu ikinci kesimin sesi duyulmuyor diye tarafsiz kitle de hep ilk kesime bakip her sey yolunda saniyor ve %50'ler pesinden geliyor. hayir, artik cila dokuldu. akp'nin nasil can yaktigini tarafsiz kesim de gormeye, duymaya basladi. yok oyle yagma.

akp duraklama devrine girmistir. istanbul'u kaybederlerse birak gerilemeyi, dogrudan cokus ve dagilma surecine de girerler. bekleyin, gorun, her sey sandiginizdan cok daha hizli olacak.

iphone 5 yerine 4s de senin işini rahatlıkla görür. hatta ikinci el 4sler baya ucuzladı.

yazi cok okuyacaksan buyuk ekrana yonelmen daha mantikli olur.

4s

iphone ekranı yazı okumak için biraz küçük.

ama safari'nin (iphone'un web tarayıcısı) okuyucu diye bir eklentisi var, harika.

çoğu haber sitesinde devreye girip makaleyi rahatlıkla okunabilecek seviyeye getiriyor.

örnek vermek gerekirse:

i0.wp.com
cdn1.appleinsider.com

S4 benim isimi rahat görüyor. Ama note 2 de olabilir hem daha büyük ekran hem daha ucuz.

lg g2.

ekrani gayet buyuk, rahat okursun.

ama on yuzun kenarlarindaki bezelleri neredeyse sifirlayarak basarmislar bu ekran boyutuna ulasmayi. bu sayede, 5.2 inclik hayvani ekrana sahip bir telefonun olacak, ama elinde 4.7 ekranli diger telefonlar kadar anca yer kaplayacak.

batarya omru olarak da su anda androidli telefonlar icinde en iyisi. iphone'lari ise ikiye katliyor.

eger fazla uygulama yuklemeyeceksen, 16 gb modeli sudan ucuz. 1300-1400 liraya mal edebilirsin.

"ileride hafiza lazim olur" diyorsan, 32 gb modelini de 1600-1700 civarina mal edersin.

ama "pyun oynamiyorum, sirf sosyal medya ve gazeteler" dedigin icin 16 gb de yeterli olacaktir.

sadece bu fiyata degil. 2000 liraya bile bu kadar iyi ozellikli telefon yok. arastir, sen de goreceksin.

note'lari tavsiye etmiyorum. buyuk ekran cok severim. ama tek elle mesaj yazamadiktan, tweet atamadiktan sonra anlami yok. note alirsan, bir elinde cihazi tutarken diger elinde klavyeye basman gerekecek. telefon mantigina tamamen aykiri.

tam olarak soruna cevap mı bilemem ama evden iş yapıyorum bende. üniversite öğrencilerinin kurduğu bir web ajansında makale yazarlığı yapıyorum.

çeşitli konular ve konu başlıkları altında, çeşitli sitelere kimi zaman reklam içerikli kimi zaman bilgi içerikli makaleler, yazılar hazırlıyorum. aldığım ücrette kelime sayısı bazında hesaplanıyor.

bu söylenen işleri daha önce de duydum. ama bunların internet ilanları ya da sokaklara asılan bir sürü ilanla başlayıp sonra devamının gelebildiğini falan biliyorum. benim asıl kafama takılan bu incik boncuk işleme, yok efenim tükenmez kalemin parçalarını bir araya getirme, etiket dikme vs gibi daha el emeğine yatkın şeyleri ev kadınlarının nereden bulduğu. dışarı çıktığımda gördüğüm kadarıyla bunu yapan kişiler genellikle internetle çok alakası olmayan kişiler. onlar nereden haberdar oluyorlar bu işlerden?

interneti bilmez sandığınız ev hanımlarından bazıları gayet de hakim olaya.

bebek bakıcısı bulmak için internete verdiğim ilana, daha ilan yayımlanır yayımlanmaz bir sürü ilkokul mezunu kadın telefonla başvurmuştu. "çocukları bulmuştur, annelerine aratmıştır" demeyin. sonradan o kadınlardan biri bizde işe başladı ve hayatında daha önce hiç tablet kullanmamasına rağmen (laptop'la giriyormuş internete) dokunmatiği falan öğrettik, cayır cayır internete girip duruyordu. hatta sonradan bizden ayrılmaya karar verdi de, yeni gideceği işyerini de bizim ipad'den internete gire gire buldu.

lecturer gayet uygun sizinle aynı durumda olan bir arkadaşımın da linkedin hesabında öyle yazıyor kontrol ettim.

adjunct instructor da diyebilirsin bence.

guest lecturer da gayet fazla kullanılan bir tabir

Part-time lecturer diyebilirsin.

Instructor daha çok, bir makineyi veya aracı nasıl kullanmak gerektiğine dair eğitim veren kişiler için kullanılıyor. Uçuş dersi, CNC tezgahı kullanma eğitimi vb. için instructor uygun iken, üniversitede verilen bir ders için lecturer daha uygun.

Ek olarak: Lecturer dediğinde "dersin doçenti" gibi olmazsın (2 yıl üniversitede ders veren birinin "dersin doçenti" gibi bir kavramı kullanmasına şaşırmadım değil bu arada). Olsa olsa, o okulun kadrolu öğretim görevlisi gibi olursun. Bir nevi okutman dediğimiz sınıftan yani... O nedenle "part-time lecturer" demekte nice faydalar vardır diye düşünüyorum.

bilişim suçları'nın hiçbir faydası olmaz. twitter ile iletişime geç.

1- çoğu yapıyor ama 3d gibi olmuyor sonuçlar tam olarak, kötü yani.
2- kötü.
3- tabii ki, 3d televizyon sadece 3d değil, normal televizyonda ekstra olarak 3d özelliği de var demek.
4- ben de ligtv yi biliyorum sadece
5- samsung, lg, sony(bu konu fanboylar vs sebebiyle karışık biraz ama benim tercihim bunlar olurdu)

4- teledünya'da deneme amaçlı birkaç kanal daha var. zaman zaman discovery channel'la national geographic hd de 3d yayına geçebiliyor.

5- torrent'ten portable harddisk'ine indirdiğin filmleri türkçe altyazı ekleyip dev ekranlı televizyonunda izlemek istiyorsan samsung'dan şaşma. lg de olur, ama en iyisi samsung'dur. sakın ola sony veya philips'e bulaşma. biri mkv okumaz, öteki türkçe karakterleri göstermez vs. vs. debelenir durursun.

samsung iyidir.

Hayır puan kazanma olayı bitti artık

Kupon kazanmayacaksin, ama n11 puani kazanabilrsin, o da az bir sey.

Kuponlarininparaya cevirmek istersen goruselim, koklasalim.

100 liralık çekimle az sonra 200 küsurluk alışveriş yapsacağım, puan kazanırsam yazarım :)

edit: alışverişi yapamadım, kuponcuklarım 5 gün sonra aktif oluyormuş ama katılım koşullarını okudum, o dediğin olmuyormuş.

Evet, ırkçılık yapmış oluyorsun ve evet, istediğin kişiyi, milleti sevmeme hakkın var.

edit: böyle yazınca atar yapmış gibi oldu. Niyetim o değildi. Seninle aynı durumda aynı duyguları paylaşıyorum. Dünya pembe değil, o yüzden yaptığın şey literal olarak ırkçılık olsa da aslında bence kendini korumaya çalışma. Sonuçta bunları yapan çerkes olsaydı da tatar olsaydı da o gruba karşı aynı şeyleri hissedecektin. DEdiğim gibi sevmeme hakkın var, o hak da elinden alınabilir bir şey değil.

uğraşmak istiyosan 50 tl'ni alırsın.

geri kalanı hakkında yorum yok.

ırkçılıksa ırkçılık..insan gibi yaşasınlar.Ne kadar hanzo varsa kürtlerden çıkıyor.Ben de sevmiyorum

iyi kötü bir şekilde örgütlü kürtlerden bu anlattığın gibisini pek görmedim, hatta hiç görmedim. ama nerede lümpen ipsiz sapsız varsa aynen anlattığın gibidirler.

Sevmemek gibi bir hakkın var. Ama herkesi o şekilde değerlendirmek de kötü bir şey. Birkaç milyonluk bir topluluğu 3-5 örnekten yola çıkarak kötü olarak genellemek kalanlara haksızlık bence, o yüzden yanlış yapıyorsun. Ha genellemeden yola çıkarak olumsuz düşünmekte haklısın tabii.

Ben de sana katılmadan edemeyeceğim. Memleketimde çok fazla Kürt komşularımız ve akrabalarımız vardı, hepsini de çok severdim; çok iyi insanlardı ama hep bir şeyden şikayet ederlerdi. Şehrimize göçmüş olmalarına rağmen sanki bizi hiç beğenmiyorlar gibi geliyordu ve söylendiğinin aksine her şeyden şikayet ediyorlardı. Türkiye'nin batısında olup memleketimdeki insanları sürekli eleştirirlerdi -işte yaşam tarzlarını falan vs.- ama nedense de memnun olmadıkları bu yerden bir türlü de gitmek istemezlerdi. Ayrıca özellikle Kürt askerlerden çok rahatsızdık, çünkü sürekli pazar günü çarşı iznine çıkıp gördükleri her kıza küfürlerle dolu laf atıp rahatsız ederlerdi, bunun için de korkuyordk ve özellikle pazar günleri dışarı çıkmıyorduk. Bu nedenle çok çok üzüldüğüm ve kızdığım zamanlar olmuştur ama tabii genellemiyorum hiçbir zaman.

bana da bu zamana dek tüm kazıkları türkler attı aslında. hatta anadolu kökenli türkler attı diyebilirim.
acaba diyorum, sendeki gibi bi öfkeyi ben de anadolu kökenli türklere karşı hissetsem mi?

kürt çok arkadaşım olmadı, olanlar da gayet düzgün insanlardı.

bir milleti ve ya bir dine ya da mezhep e mensup kişileri sevmemek ırkçılıktır. başka bir açıklaması yoktur. bir yahudiyi de sevmemek ırkçılıktır bir çingeneyi de. hatta çingene demek de ırkçılıktır.

Söylediğin şeylerin hepsi doğru ve genelleme yapmak da yanlış değil.Gayet olan şeyler bunlar salağa yatıp sevgi kelebeği olmak çok saçma.Ama bunların temelinde ırk değil ekonomik altyapı ve dolayısıyla eğitim yatıyor.Dünyanın her yerinde böyledir bu.Amerika'da zenciler,Fransa'da banliyöler,İtalya'nın güneyi vs vs.
Bazı coğrafyalar insanı suça teşvik eder ayrıca.Coğrafya-Ekonomi-Eğitim.Bütün olay bunlar ırk değil.

üni için istanbul'dan ayrılana kadar dünya pembeydi çiçekler böceklerdi insanlık birdi vs vs. istanbul'da epey de güzel bi yerde yaşıyodum böyle ırkçılık yapanlara "ama işte 1 insanın yaptığından tüm millet sorumlu tutulamaz" falan diyordum

sonra üni için buraya geldim işte. yine kötü değil de oturduğum yer açısından falan, sınıfta kürtlerle tanıştım. kürtlerin biraz daha üst tabakası (okuduğum bölümden dolayı). her fırsatta "haklarımız, eziliyoruz". tmm kardeşim eziliyosun haklısın, ama aynı şeyler bana yapılınca nerdesin? (burada politik meselelerden değil okul için olaylardan bahsediyorum. bir olay onlar için hak oluyor, sonuna kadar savunmamızı istiyorlar, aynısı benim başıma geliyor kimse yok ortada)

işin ilginç yanı kürtlerle sınırlı kalıyor bu hak olayı. yani diğerleri ya o kadar cıngar çıkarmıyorlar haktır ezikliktir diye, ya da onlar da başkalarını savunuyorlar, sadece kendilerini değil

sevmeme hakkın var kardeşim

Evet, ırkçılık yapmış oluyorsun. Kürtleri sevmeme gibi bi hakkın olup olmadığı konusunda bişey diyemem.

Ben de Kürtlerle ilgili kendi yaşadıklarımı anlatayım, üniversiteyi kazanmıştım. Yurt falan çıkmamış, yedeklerde 2000li sıralardayım, yurdun ne zaman çıkacağı belli değil, gideceğim şehirde yanında kalabileceğim kimse yok. Özel yurt tutacak, otelde, pansiyonda kalacak para yok, KYK yurdunda misafir olarak kalacağım ama onu ayarlamak için bile en azından bir gün bi yerde kalmam lazım.

Aklıma benden önce aynı şehirde üniversite kazanmış, uzaktan tanıdığım bi arkadaş geliyor. Onu arıyorum, o da yurtta kalıyor ama aklına yeni eve çıkmış Kürt arkadaşları geliyor, onları arıyor beni misafir etmeleri için. Bi an tereddüt etmeden, kimin nesi olduğumu sormadan gelin diyorlar. O gün evdeki eli yüzü düzgün tek yatakta benim uyumam için ısrar ediyorlar, normalde kendilerinin yaptığından daha güzel bi kahvaltıyı misafir için hazırlıyorlar. Öbür gün yurt işini ayarlamak için KYK müdürlüğüne nasıl gideceğimi soruyorum ama kalmam için ısrar ediyorlar, benim de işime geliyor. Bi hafta yeni tanıştığım insanlarla kaldıktan sonra yurda yerleşiyorum, yurtta kaldığım iki ay içinde her gün eve çağırıyorlar, sonunda ben de yanlarına taşınıyorum ve okul bitene kadar beraber kalıyoruz. Hala da görüşürüz, şehirler farklı olsa da en yakın arkadaşlarımdır o gün beni misafir eden Kürt arkadaşlar.

Bunu herkesin aynı olmadığını, böyle bi konuda genelleme yapmanın mantıksız olduğunu göstermek için anlattım. Belki karşılaştığımız insanlar bakımından ben daha şanslıydım ama senin yaşadıklarını yaşasam da böyle bi genellemeye gitmezdim. Daha başka örnekler de verebilirim ama yeterince uzattım zaten.

Söylediğin şeylerde kısmen haklı olabilirsin, ben de sevmiyorum Kürtlerin arasındaki mafyalaşıp her türlü pis işe bulaşan, hala feodal şekilde yaşayan kesimi ama bunu ırk temelinden bağımsız olarak, ekonomik ve sosyal yönden değerlendirmek gerekiyor. Hemen nefret etmeden önce Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da boşaltılan köylerden büyük şehirlere göç eden insanların neler yaşadığını öğrenmek ya da Kürtlerin neden devlete karşı olmayı Kürt kimliğinin bi gereği olarak gördüklerini anlamaya çalışmak daha mantıklı değil mi?

Bu söylediklerim sadece Kürtler için değil, sadece ırkına bakılarak önyargıyla yaklaşılan tüm insanlar için geçerli.

Cevap: Evet, ırkçılık yapmış oluyorsun. Ama anlatış şekline bakılırsa, kötü niyetli bir arkadaşımız değilsin. Yani, o "ne pis herifler" dediğin Kürtlerden birini 15 kişi araya alıp kafatasını çatlatana kadar dövse, bunu izleyip "Oh olsun" demezsin gibime geliyor. İnsanlıktan çıkmış, gözü dönmüş, iflah olmaz bir ırkçılık değil seninkisi. Tamamen reaksiyoner bir tavır.

Anlattığın hikayeler elbette ki hoş şeyler değil, ama "o" çevrede olduğun ve "o" çevrenin "o" tür adamları da, malum sebeplerden ötürü Kürtlerden çıktığı için, karşılaştığın kötü adamlar da hep Kürtler arasından çıkmış ve seni bu -bence- yanlış düşüncelere itmiş.

Bak mesela, ben Sunni kökenliyim, sülalemde Alevi falan yok, ama bugüne kadar gördüğüm tüm şerefsizlikleri Sunnilerden gördüm. Hayatımı karartmaya kalktılar, hakkımda olmadık işlemler yaptılar, kariyerimi bitirdiler, ismimi lekelediler vs. vs. Ama ben hiç "Sunniler şerefsiz" diye düşünmedim. (Yukarıda da sırf örnek olsun diye "Sunni" diye bir grup adı kullandım, yoksa normalde böyle bir sınıflandırma yapmıyorum.) Benim başıma gelen tüm kötülüklerin Sunni-Türk camiasından gelmesinin sebebi ise;
1- Lisede yaşadığım şerefsizlikler: Milli Eğitim camiasında -yönetici kadrolarından söz ediyorum- ciddi bir Türk-İslamcı kadrolaşma var. Müdüründen bakanına kadar zihniyet aynı olunca, öğrenciler bile bundan etkileniyor, okuldaki ülkücü-gerici çeteler arkalarını sağlam görüp seninle uğraşıyor, okul yönetimi de bu haksızlıkları destekleyip senin nefretini topluyor.
2- Polis ve adliyede yaşadıklarım: Polisimiz. Malum.
3- Kariyer hayatında yaşadıklarım: Kamu kurumlarının halini, yöneticilerin niteliklerini biliyorsun.
4- İş yaşantısında yaşadıklarım: Tarikatler, cemaatler, onlara yanaşanlar, o zihniyetten gelen maliyecisi, müfettişi, şusu busu... İnsana kendi işini yaparken bile hayatı cehenneme çeviriyorlar.

Peki senin durumuna geri dönelim: Kürtler neden böyle? Kürt vali yok ki, milletin üstüne gaz sıktırıp deşarj olsun. Kürt emniyetçi yok ki, sokakta önüne gelenin kafasını kırsın, sinirini boşaltsın. Kürt general yok ki, millete tepeden baksın, kendini kral, peygamber, tanrı zannetsin. Kürt'ün pisi de gidiyor site yönetimini ele geçiriyor, orada millete kan kusturuyor. Kürt dediğin, bu ülkedeki hakim güç olsa, çok daha tepelerde dolaşacak, site yönetimiyle, mahalle kabadaılığıyla uğraşmaya tenezzül etmeyecek. Sen de topunu kesenlerin çoğunun Kürt değil Türk olduğunu görüp onlara kızacaksın bu sefer. Dikkat edersen, hakim güçler Sunni-Türkler değil de Kürtler olsaydı her şey çok daha iyi olurdu; Kürt yöneticiler, Kürt muktedirler insanlara daha iyi davranırdı demiyorum. Kürt Türk'ten daha iyidir demiyorum. Kürtlerin senin nefretini çeken davranışları salt dışsal faktörlere dayanır, yoksa özünde dünyanın en iyi insanlarıdır da demiyorum. Çünkü bunu demek de ırkçılığın bir başka yönden ifade edilişi olurdu.

İnsana "insan" olarak bakarsan, asansörde komşunun çocuğunu taciz eden pisliklerin bu işi, içlerinden yükselen "Kürtsün sen, bu şekilde davranmalısın, Kürtlük genlerin bunu emreder" sesine uyarak yapmadıklarının ayırdına varırsan, ırkçılık illetinden sıyrılma yolunda büyük bir adım atmış olursun.

Son olarak, şunu bil ki, o senin her türlü eylem ve davranışını "Kürt" olmalarına bağladığın adamlar o dediklerini yaparken Kürt olduklarını sürekli akıllarında tutuyor değiller. Sen bir şey yaparken Türk müsün, Alman mısın, aklına ne kadar sıklıkla geliyorsa, Kürt dediğin "insan" da o kadar "Kürt" haliyle yapıyor onları. Sen bu noktayı kaçırıyorsun; ırkçılık yaptığını söylememiz de bu yüzden.

oha lan herkes irkcilik demis. acip baktiniz mi irkciligin tanimina? irkcilik nedir diye bi yazin lan arama motorlarina :}

sen kendi irkini baska bi irktan ustun gorursen bunun adi irkcilik olur ama, belli bi grubun sana zararlari oluyorsa ve bu yuzden o insanlari sevmiyorsan bunun adi irkcilik olmaz.

işin açıkçası sen ''bu kürtler de hep böyle oluyor yau'' derken içinden geçen ''biz türkler hiç böyle değiliz'' değilse bu ırkçılık falan değildir güzel kardeşim, için rahat olsun. ırkçılığın temelinde etnik milliyetçilik ve 'renk' ayrımcılığı vardır. geri kalanların hepsi modern çağa uydurulmaya çalışılmış eğreti ırkçılık tanımlarıdır.

ben türküm, oransal çoğunluk olarak kürtleri sevmiyorum, gelgelelim türkleri de sevmiyorum. buyrun burdan yakın.

Dogdugumdan beri gazi mahallesinde oturuyorum, bir kac sene oncesine kadar kirsaldan gocenlerin biraz 'tuhaf' oldugunu dusunurdum yalnizca. Kurtler soyle, kurtler boyle diyenleri sustururdum. Ayni kosullarda biz de onlar gibi davranirdik, derdim ama oyle degil galiba ya.

Sorun sevmek sevmemek degil. Benim kafami karistiran "kurtleri sevmiyorum" gibi bi genellemeye gidebilir miyim? İcim hic almiyor ama bu kaidenin istisnalari da hic ikna edici degil.

"hepsi bir olmaz" deniyor ama genetik miras diye bir durum var. Kurtlerin gorunusleri, konusmalari rahatsiz etmiyor ama her seye cok fazla tepkili oluslari, provakatif tavirlari rahatsiz ediyor beni. Bunun yaninda bir milyon iyi taraflari olabilir. olumsuzluklari cok fazla gozume batiyor. Bana da cok tuhaf geliyorlar acikcasi.

cevabım evet; şöyle uzatayım gece vakti uykum kaçmış:
galiba daha önce yazılmamış, ırkçılık dediğimiz şeyin, ve aynı zamanda cinsiyetçilik, homofobi, islamofobi vs. gibi benzer durumların hepsinin dayandığı yer "özcü" (essentialist) yaklaşım denen şeydir. yani bir şeyin, bir kişinin ya da bir grubun belli bir kimliğinden dolayı özünde -ve dolayısıyla kaçınılmaz olarak- bazı karakterlere sahip olduğu düşüncesi. içinde yaşadığımız toplumlar da bizi pek çok "özcü" sınıflandırmalarla donatıyorlar. genel olarak bugünün -özellikle batılı- sosyal biliminde ve hukukunda bu yaklaşım reddedilir ve mücadele edilmesi gereken bir şey olarak görülür; bunun yerine "constructivist" (inşacı?) yaklaşım benimsenir. yani örneğin bir insan "kadın olarak doğmaz ama süreç içinde kadın olur" ya da kimse "kürt olarak doğmaz sonradan kürt olur" vesaire. buradaki vurgu; toplumsal yapının, kültürün, politik yapının onun bunun insanları zaman içerisinde ciddi bi şekilde etkilediği noktasında. ya da belli fiziksel özelliklerin, ırkın, etnisitenin filan hiç bir şekilde belirleyici özellikler olmadığına vurgu. zaten ırk, etnisite filan bilimsel olarak çok problemli kavramlar.

bu üstteki yazdıklarım elbette hiç kimse arasında bir fark olmadığı anlamına gelmiyor. sadece bu farklılıkları nasıl yorumlamamız gerektiğine dair şeyler. bu kategorilerin hepsini tarihsel, kültürel, politik-ekonomik süreçlerin sonucu olarak görmemiz gerekiyor. bu biraz zahmetli bir iş, ama ırkçılık çok kolay.

her neyse, toparlayamıyorum diyeceklerimi, o yüzden durum üzerinden gideyim: senin yaşadığına benzer şeyleri ben de yaşadım ankarada çocukluğumda; doğantepede büyüdüm çinçinde lise okudum. buraları bilenler bilir bunlar kürt mahalleleri değiller. ama çok benzer durumların yaşandığı yerler. ayrıca bu sadece ankaraya ya da adanaya özgü bir durum değil dünyanın neredeyse tüm büyükşehirlerinde, özellikle dengesiz büyümüş sosyoekonomik uçurumu derin üçüncü dünya metropollerinde yaşanan bir şey. demek ki küçükken senin topunu kesenler kürt oldukları için değil, bambaşka süreçlerin parçası olarak orada o kültürün içinde yetiştikleri için bunu yapıyorlar. ve böyle semtler de genel olarak o toplumun en marjinalize edilmiş kesimlerinin yaşadığı yerler (yine küresel bir bakışla bakınca; göçmenler, azınlıklar, çingeneler, işçiler) ve genel kanı bunda (yani, şiddetle kendini ifade etmede) sistem ve toplum tarafından dışlanmışlığın büyük bir rol oynadığı. türkiye özelinde de kürtler bu konuda başı çekiyor, bunun nedeni de 60-70'lerin kırdan kente göç dalgasının ötesinde, 90'larda yüzbinlerce Kürdün zorunlu olarak batıya göç etmesi ve buralarda şehrin en düşük sosyoekonomik seviyeli semtlerine yerleşmeleri olmasın?

senin yaptığın şeyin (yani -benim yorumuma göre- ırkçılığın) birinci zararı işte bu yukarıdaki durum. yani biz sistemin bokluklarını, çarpıklıklarını, bazı grupları marjinalize etmesini göremeyip, bunu onların bir kimliğine (bizim durumumuzda "kürtlüğe") atfedip işin içinden çıkıyoruz. ikinci zarar; ırkçılık insanları bu kategorilere hapsediyor ve bu kategorileri her an her saniye yeniden üretiyor. en başta anlattığım "toplumsal/kültürel olarak inşa edilme" meselesini hatırlarsak, biz sürekli bir "kötü kürt" kimliğini/algısını yeniden üretiyoruz ve sürekli bu kategoriye göre insanları değerlendiriyoruz. bu ikisinin bileşkesi olarak da üçüncü zarar ortaya çıkıyor: toplumun genelinde "kürt" kimliği sadece bir etnisitenin ifadesi olmanın çok ötesinde bir yığın negatif özelliğin atfedildiği ve artık bizden bağımsız bir "şey" olarak ortaya çıkıyor. yani bu toptancı/genellemeci algı herkesin zihnine yerleşiyor ve hepimiz adaletsiz davranmaya başlıyoruz artık. bugün batı anadoluda pek çok ev sahibine memleketini söylediğinde sana ev vermemesi gibi, nasıl bir insan olduğuna hiç bakmadan. veya avrupaya gittiğinde türk kimliğinin, amerikada müslüman kimliğinin, pekçok yerde önüne engel olması gibi. veya geçen okumuştum, bugün abd'de hakimler, benzer suçu işleyen siyah erkeklere beyaz erkeklere oranla yüzde 20 daha fazla ceza veriyorlarmış istatistiksel olarak. yani beyaz-siyah ayrımı hukuki olarak biteli onyıllar olmuş, bu pis algı hala devam ediyor.

yani çok uzun oldu galiba, özetle bu algı boktan bi algı, çok sinsi ve zihnimizi ve vicdanımızı kilitleyen bir şey. vanda deprem olunca sevinenler oldu bu memlekette. bu yüzden sürekli buna karşı mücadele etmek gerek. senin bu gayretini de takdir ettiğimi belirteyim. "kürtleri sevmemek" gibi bir hakkın vardır tabii de, işte onu öyle yaptığın zaman ırkçılık oluyor, ve üstte bir kısmını saydığım nedenlerde dolayı sakıncalı bir bakış açısı. şöyle denebilir: bazı kürtlerin içinde yaşadığı ve benimsediği kültür şiddet/haksızlık vs. üretiyor olabilir. ama buna da 3 şey derim: (1) sadece kürtler değil genel olarak anadolu kültüründe bir ton sıkıntı var; bağnazlık, cahillik, şiddet, farklılıklara tahammülsüzlük falan filan. bi futbol tribününde pekçoğu gözlemlenebilir. (2) bunların kaynağı "kürt" olmak denemez, üstte saydığım pekçok sistemsel/kültürel faktörü görmemiz lazım. (3) bu büyük ağırlığı herhangi bir -iyi ya da kötü- kürt bireyin üzerine yüklemek çok büyük bir haksızlık ve zulüm.

bu arada şu tezde galiba senin büyüdüğün mahallenin gençleri anlatılıyor. mahallenin ismi değiştirilerek verilmiş gençlerin kimlikleri ifşa olmasın diye. bi de ingilizce. ilgini çekebilir.
research.sabanciuniv.edu

@quisuisje Nevruzlarda taşkınlık yapanların kürtler olduğu gerçeği dikkatinizden kaçtı sanırım. Büyük şehirlerde onbinerli aşiret grupları oluşlarını kullanarak cesurca yasadışı işler yapanların kürtler oldukları gerçeği de herhalde dikkatinizden kaçtı. Kamplaştıkları semtlerin sınırları içerisinde burada bize polis karışamaz demeleri de öylesine önemsiz bir detaydır herhalde. Kürdü sokak kedisi gibi kaç tane çocuk yapsa itildiği sosyal tabakadan sıyrılabileceğini hesap edemeyen akılsız bir varlık diye düşünsek evet 15 tane çocuk yapıp onunu sokağa çalışmaya beşini dağa göndermek kürtlerin istemsizce yaptığı bir içgüdü neticesidir diyebiliriz herhalde. Gündüz çalışıp gece bomba imal eden adamın da kürt oluşu, adının içinde "kürt" kelimesi geçen bir terör örgütüne hizmet edişi sanırım pek bir şey ifade etmiyor. Bu çirkinlikleri yapanların kürt olduklarını söylemek çok ayıp çok yazık diyorsunuz.
Tüm bu çirkin işleri bütün Anadolu halklarına mal etmişsiniz. Bunu nasıl başardığınıza aklım ermedi. Tüm kürtlerin terörist olmayışı, tüm teröristlerin kürt oluşu gerçeğini değiştirmiyor. Siz işin içine Tatar'ı, Boşnak'ı nasıl katıyorsunuz? İnsanlar Kürtler derken ayan örneklerden yola çıkıyorlar. Keyfi olarak, kürtlere gıcıklık olsun diye bunları yapanlar kürtler demiyorlar. Siz ise futbol tirbününden, Anadolu insanının tahammülsüzlüğünden bahsediyorsunuz. Bence siz tahammülsüzlük görmemişsiniz.

@True Story
benim anlatmaya çalıştığım şey şu idi: burada "ırkçılık mı yapmış oluyorum" diye soran arkadaşın sorusunda "ırkçılık" teknik bir anlamda soruluyor. bunun teknik cevabını verecek olan da evrensel olarak büyük ölçüde kabul görmüş sosyal bilimler ve hukuk normlarıdır. ben bu normlara göre bunun ırkçılık olduğunu ve neden böyle olduğunu anlattım. bunun da en belirgin kriteri bir ırka/etnisiteye mensup bir bireyi ve herkesi -bireysel ve genel olarak- belli genellenmiş ve "constructed" algılara göre değerlendirmek ve yaftalamaktır. burda da daha evrensel, kültürel, tarihsel ve ekonomik-politik bir bakış açısı önerdim.
şunu görmek ve anlamak çok mu zor: dünyada bir tek kürtler mi nevruz gibi özel günlerde bayramlarda kendilerini otoriteye/devlete/polise karşı şiddetle ifade ediyorlar? cevap hayır. dünyada bir tek kürtler mi sistem/devlet ya da çoğunluk tarafından ezildiklerini/yok sayıldıklarını düşünüp silahlı mücadele veriyorlar? cevap tabii ki hayır. (örneklerle uzatmıyorum, birazcık düşününce aklınıza onlarca örnek gelebilir diye umuyorum, araştırırsanız yüzlercesini dahi bulursunuz). dünyada bir tek kürtler mi aşiret/aile/etnisite bağlarını kullanarak kollektif hareket ederek mafyatik vb. işlerini yürütüyorlar? bunun cevabı da hayır. burada bir çok kültürel/tarihsel faktör devreye giriyor: aşiret/klan kültürü, terörizm, kollektivizm, azınlık hakları, ezilmişlik/dışlanmışlık duygusu falan filan. bunların her biri başlı başına uzun ve karmaşık kavramlar. bunları burda anlatacak olsak bilimsel makale olurdu zaten, ki yazılmış binlercesi vardır.
yani özetle sadece şunu demeye çalışıyorum: insanlar kürt oldukları için bunları yapmıyorlar, daha geniş bir perspektiften bakınca, dünyanın başka coğrafyalarında ve/ya geçmiş zamanlarda pekçok benzer duruma rastlıyoruz. demek ki bu işlerin başka dinamikleri var, altında yatan başka pekçok nedenler var, etnisite bunlardan biri değil, ve bu nedenlerin/dinamiklerin birleşmesiyle bu pratikler ortaya çıkıyor. ben bunu demek istiyorum, ve diğer (ırkçı/genellemeci) bakış açısının zararlarını da önceki cevapta anlatmaya çalıştım.
dikkat ederseniz hiç hakim kültür, çoğunluk kültürü, türk medyası, devlet eğitimi, hegemonya filan da demedim.

çok bi problem olmaz. fakat acil ulaşmak istediğinizde belki sıkıntı yaşarsınız. ya da o size ulaşmak istediğinde. ama işini iyi yapan biriyse zaten buna gerek kalmayabilir. bence daha iyisi yoksa bi şans verebilirsiniz.

yengelerim okuma yazma bilmiyor hiçbirşeyden eksik kaldıklarını görmedim.
telefonu kullanmayı biliyorsa bir de şehir okuryazarlığı varsa; yani örneğin kargo gelince alabilecek, damacana sucuyu, doğalgaz sayacı okuyusunu vs bilecek bir kadınsa sorun olmaz.

Bence iyi niyetli olduğuna inandıysanız gerisi çok dert değil, sonuçta bebeğe ilgi ve sevgi göstermesi önemli olan. Masalını akşam siz okuyuverirsiniz. Sonuçta çoğumuza bakan anane babanelerimizin de çoğunun okuma yazması yoktu.

Ha, 2 yıl sonra değişir tabii durum.

@erasmusda beni hep ispanyola benzettiler;
etrafında çocuk gelişimi filan okuyanlar ve küçük kardeş büyütenler hariç (ki bunun da üniversiteli olmakla alakası yok)
bebekte alt değiştirmiş, gaz çıkartmış, mama pişirmiş, gözde arpacığı, ağızda aftı, popodo pişiği bilen kaç öğrenci var?
hem de 2-3 tane bulacaz bunlardan ha! vay anasını
hayır varsa bilelim bize de lazım olur.

okuma yazma bilmemek zaten problemdir.bence başka bakıcı bulun.

okuma yazma bilmeyen insan mı kaldı yahu

aslında madem anne de 5-6 ay evde, o kadıncağıza yetecek kadar okuma-yazma öğretse ya? hem ilerisi için aklınız da kalmaz.

pek çok cahil çiftçi okumuş ziraat mühendisinden daha bilgili ve tecrübelidir

bence anne bebegin yanindayken kadina okuma yazma ogrenmesi icin yardimci olun.

Tüm arkadaşlara yorumları için teşekkür ediyorum. Eşimle paylaşacağım hepsini.

@feykalade: Evet, hem de sandığımızdan da çokmuş. Ablam bir kadın doğum hastanesinde çalışıyor. Tırnak içinde, "kenar mahalle"de bulunan bir hastane. Hastaların -abartmadığını iddia ediyor- dörtte birine parmak bastırdıklarını söylüyor.

Benim sözünü ettiğim kadın da büyük ihtimalle nüfus sayımında okur-yazar sayılmıştır, çünkü dediğine göre kursuna gitmiş. Ama öğrenememiş. Biz de sanıyoruz ki, nüfusun %98'i okuma-yazma biliyor. Birkaç haftalık kursa giden herkese okur-yazar belgesi verdiğimiz için oluyor bunlar.

Aslına bakarsanız, biz "iyisini bulmuşken bu konuya takılıp elimizden kaçırmayalım" noktasına çoktan gelmiştik ama çevremizden birkaç kişi -aile büyükleri de var aralarında- "Aman, siz ne yapıyorsunuz, okuma bilmeyen insana çocuk teslim edilir mi? Böyle bir risk alınır mı?" diye öyle tepkiler verdiler ki, üzerimizde baskı oluştu. Her 3-4 saatte bir fikir değiştiriyoruz o yüzden. Kadın da bizden haber bekliyor. Bakalım ne olacak.

Deneme-yanılma yoluna girip "Bir süre çalıştıralım, olmazsa 1 ay sonra işten çıkarırız" da diyemiyoruz, çünkü kadın sigortalı işini bırakıp (iş temposu çok çok ağırmış) bizim yanımızda başlayacak. Serde insanlık var, işini bıraktırdığımız insanı 1 ay sonra ortada bırakmak da olmaz. Karın ağrımız o yüzden...

En iyisi Harbinger 'dır ve bence estetik görüntüyü de sağlayan modelleri var: harbingerfitness.com

Fiyatları da o kadar uçuk değil.

Eğer harbinger'a fazla profesyonel derseniz, herhangi bir nike mağazasından eldiven alabilirsiniz. Fiyatı 50 lira, bilek sarmalı ve avuç içi iyi desteklenmiş bir eldiven türü var. Ama parmak uzunluğu ilk boğumun altında kalıyor.

manyak mısın kardeşim podyuma çıkmıyosun ki :) ellerde nasır oluşmasın,bar kaymasın yeter. ben şu anda nike'ın 90 lira civarındaki bi eldivenini kullanıyorum çok iyi koruyor ellerimi aynı zamanda da güzel görünümlü. aramaya üşendim ama bi bakabilirsin ilgini çekerse

Amerika'dan uygun fiyata Harbinger getirttim, acayip memnunum. Teşekkürler.

Bir keresinde eBay Help Desk'e yalvar yakar olup iptal ettirmeyi basarmistim, ama normalde yapmiyorlar.

Saticilar da normalde iptale yanasmazlar. Guya eBay kendilerinden ilan ucreti tahsil ediyormus, falanmis filanmis.

Iptal etmezlerse de sorun degil. Yeni kullaniciysan, herhangi bir sekilde reputasyon sorunun yok. Odeme yapmazsin, olur biter. Sonra da gider yeni bir kullanici adiyla siteye kaydolursun. Su anki kullanici adina ise helva yaptirip dagitmaktan baska caren yok. Daha ilk isleminde olumsuz puan alacak bir kullanici adiyla eBay'de bir yerlere gelmen imkansiz. Tek bir olumsuz oy bile istikbalini karartir.

belirli bir süre sonra hanenize eksi puan düşer ödeme yapılmadı diye. resmi bir çözümü yok benim bildiğim de, satıcı ile iletişime geçerseniz iptal edebilir.

cevaplar için teşekkürler, yasal bir yaptırım yoksa sorun olmayacak.

satıcıyla iletişime geçtim, 4-5 saat içinde cevap geldi, satıcı işlemi iptal etti hiçbir sorun çıkarmadan, bilginize.

şu aralar 11-12 saati buluyor. işsizim de...

allaha emanet uyuyorum :) bugün 5 saat uyicam mesala. 4-5 ile saat ile 14-15 saat arası değişiyor :)

8-9

5-6 saat en sansli günümde.

6 ila 8 saat.

hafta içi 5-6 hafta sonu 10-12

7-8 arası

dört beş.

4-5 saat uyuduğum, sabahladığım ya da 10saatten de fazla(sabahladığım günden sonraki gün genelde) uyuduğum oluyor.


ortalama 6 civarı ama...

pazar hariç 6 saat pazar 8 saat

kesintisiz 5. 1 saat de yatakta dolanma ve snooze ile geçiyor.

2-12 arası. ertesi güne bir işim olmadığı veya kafaya takacak bir derdim olmadığı müddetçe uyuyabildiğim kadar uyurum. ama çoğunlukla oluyor.

7

Tek off günüm hariç 6.

vallahi çalışmıyorum. hiç yorulmuyorum. 8 saat maksimum uyuyabiliyorum. haftada 1 gün filan abarıp 10 saati buluyor sadece.

6-8 arası.

7-8

2-8 saat arası

8 ama hep 7,6 falan düşürmek istiyorum birtürlü olmuyor neden?

h.içi 5.5 ila 7.5 saat.
hafta sonu 9.5 - 12

yaramaz

hayır tabiiki

hayır. Kesinlikle işe yaramaz. Dil en iyi konuşulduğu ülkede öğrenilir.

dil internet üzerinden öğrenilebilir ancak bu tip para ile satılan şeyler fayda sağlamaz genelde. iş sana kalıyor, internet büyük.

torrent'ten rosetta stone indir. en iyisi o.

öğrenilmez diye birşey yok. takır takır konuşacak kadar öğrenemezsin belki ama ciddi bi çaba sarfederek ileri bir seviyeye gelebilirsin.

Yılda 59 lira sana bir şey kaybettirmez. Yeteri kadar emek verirsen ilerleme sağlarsın..

yeter ki iste, disiplinli çalış, onun için ortam/zaman oluştur ve bunu sürekli yap, öğrenemeyeceğin şey yoktur.
bırak interneti, kitaplardan bile öğrenebilirsin.

hangi sitede bilmiyorum ama o tell me more'u 29a satıyordu.
ha birde dil dile değemeden öğrenilmez diyenlerdenim.

once whatspad diye bir app indirmeniz gerekiyor diye biliyorum ben.

Whatspad i kurdum, onun içinden bir ayar mı yapmamız gerekli ?

cydia'dan appsync yükle. sonra da, normal app store'dan bedava herhangi bir program kur. bundan sonra olur diye düşünüyorum.

Söylenenleri yaptım ama olmadı, bende 25pp ile denedim oldu, yukarıda ki söylenenlerle birlikte 25pp den whatsapp i indirdiniz mi çatır çatır çalışıyor.

Bağa da, bağa da. Kotasız, hız alansız internetim var. Hayvanlar gibi seed yaparım.

acil biri gönderebilir mi. turktorrent, arena, hdturk, bitturk filan verebilirim. ratio oranlarım:

turktorrent: Ratio: 34.67 Bonus: 56,586.00 Yükleme: 242.55 GB İndirme: 7.00 GB Slot: Limitsiz

bitturk: 934.32 GB 268.66 GB 665.66 GB 3.48

hdturk: Ratio: 2,084.99 Bonus: 383,683.00 Yükleme: 4.24 TB İndirme: 2.08 GB

arena: 2.91 TB 152.48 GB 19.54 Sınırsız

maddi olarak altından kalkabilir durumdaysanız neden lüks olsun ki?

evet

öyledir.

neden olsun. kafan rahat. masraflar fazla gelmiyorsa mis gibi takıl bence.

Sigarandan eğlencenden kısarsan, banyonu mutfağını tek başına kullandığına fazlasıyla değecektir. Kafan rahat olur, sana kazandıracağı zaman ve huzur sayesinde o giden 300-500 lirayı zaten bir şekilde çıkarır veya kazanırsın. Misal, gece uykunu daha iyi alırsın, okulun uzamadan biter, işe daha çabuk girersin. Kız arkadaşınla dışarıda sürtüp cafe'lere para akıtacağına evde takılırsın, paran cepte kalır. Ev arkadaşınla temizliktir şudur budur kavga edip günlerce kafana takacağına, vaktini daha iyi değerlendirir, ek iş yapıp veya ders verip kira paranı fazlasıyla çıkarırsın.

Kiraya verdiğin para çok olsa başka, ama hepi topu 600 TL veriyormuşsun. Boşver, böylesi daha iyi.

öğrenci için 1300 tl aylık gider bana baya lüks geldi, eğer seni zorlamıyorsa sıkıntı yok kendi hayatın derim tabii.

maddi anlamda lüks sayılabilir ama insani açıdan gayet normal bir istek. genç bir insanın kendi dairesinde yaşamak istemesinden doğal ne olabilir ki? birileriyle yaşamak zorunda mısın ya da hiç tanımadığın, huyunu suyunu bilmediğin 2-3 insanla tek bir odayı koca sene paylaşmak zorunda mısın?

imkanın varsa, çevrendekileri bu iş için zorlamıyorsan, lüks falan değildir. nefistir, iyidir.

Devlet okulunda okuduğunu varsayıyorum ve hangi bölümde olduğunu bilmiyorum ama;

Ayda 1300 lira verilerek özel üniversitede mis gibi bir bölüm bitirilebilirdi diyorum.

ortalama bir öğrenciye göre lüks evet ama kimse de niye tek başına ev tuttun demez. utanmana gerek yok yani. maddi açıdan rahatsan bunu değerlendirme hakkın var.

nereden baktığına göre değişir. ama bu soruyu sorman da ilginç, durumun iyi olsa aklına lüks mü bu yaptığım diye takılmazdı sanırım. ortalama bir gelirin varsa lüks tabi. ayrıntılar önemli.

paran yetiyorsa, hiç değil. Şahsen benim için ulaşm sorunu olmasa böyle bir yol deneyebilirdim. Kira sıkıntı oluyorsa, dışarıda yemeyi bırakmakla, 200 liralık bir kazanç sağlayabilirsin. Dahası, anamuhalefet'in dediği gibi, mutfak ve banyoyu tek başına kullanmak da fena olmaz. Yine, istediğin zaman uyuyabilmen, istediğin zaman sessiz bir ortam oluşturabilmen de tek başına kalmanın artıları.

Ama ailen vs sıkışık durumda kalıyorsa, başka birini bulabilirsin ki böylece 350 tl masraftan kurtulmuş olursun ki yine en azından tepe tepe kullanabileceğin adamakıllı bir odan olmuş olur.

bende bayanım ve tek başıma dediğin fiyatlarda kalıyorum. çok rahat bir aileden gelmiyorum orta hallice işte. ama bence değiyor. hiç lüks olduğunuda düşünmedim.lise dahil yurtta okadar takıldıktan sonra bunu hakettiğimi düşünüyorum.

tek basina eve cikmayi birak tek basina super luks dairelerde yasayan ogrenciler var. Bu tamamen kisinin maddi imkanina gore degisiyor, belki bu parayi sana gonderenler cok sikinti cekiyordur ha o zaman oturur dusunursun bi kiyaslama yaparsin. Sirf para biriktirmek icin yurtta kalan bircok kisi tanidim kira fatura yok 8-9 ay 300-400 kenara koya koya her yaz cok guzel yurtdisi programlarina katilabilirsin.Onceligin neyse ona gore karar ver.

Ben 4 yıldır bu şekilde yaşıyorum. Zengin miyim? Hayır. Ama diyorum ki her defasında "pis, sorumsuz, sigara içen bir ev arkadaşım olup cebimde para olacağına; bazı şeylerden ödün verip, parayı ucu ucuna yetiştirerek tek başıma, kafama göre rahat bir yaşam sürerim."

ailene yük olmuyorsa değil.

yine de ev arkadaşı edinmek iyi olur. hem evde çıkabilecek sorunları yaşamak, çözüm üretme yetisi kazanmak açısından, hem evi iki kişi nasıl idare eder görmek açısından iyi olur.
kiranın 600 yerine 300 olması da seni çok daha rahat ettirir.

kafa dengi, temiz bir ev arkadaşı olunca evde hem daha çok eğlenirsin hem de daha rahat geçinirsin.

benim standartlarıma göre lüks. harvadığın para ile 2 2buçuk ayı çıkarabilirdim 2-3 yıl önce.

ben de 3 yıldır tek kalıyorum. masrafım 1000 lira civarı. ev arkadaşımda oldu ama akıl sağlığım bozulacağına param gitsin dedim evleri ayırdım. aradaki fark ev arkadaşım varken rahat rahat alışveriş yapardım. çanta,ayakkabı falan hiç düşünmeden alırdım şimdi öyle değil tabi. kardeşim ve yurtta kalan arkadaşlarım da aşağı yukarı dışardan falan yemek yiyerek aynı parayı harcıyorlar. ama tek kaldığımı söyleyince insanlar tuhaf bakıyorlar sanki müsrif tutumsuz gibi..

tek kalıyorum ben de. memnunum.
genelden bağımsız bakarsak lüks değil kesinlikle, sonuçta köşkte, yalıda kalmıyorum. ama diğer öğrencilerin yanında biraz lüks oluyor sanırım.

bir odada 3-4 kişi olanların yanında bir evde tek olmak.


yani ortalama düşük olduğundan normal olan çokmuş gibi görünüyor. Lüks değil ama öyle gibi algılanıyor.(benim de fatura hariç kira 600)

hocam yerinde olsam bi odayı 300-500 liraya hafif şekilli döşer ve craigslist ya da bi gezi falan sitesi var ya ordan turiste 80-100'e çakarım bi gecelik odayı. eğer paraya ihtiyacın varsa ve istanbuldaysan tabi...

lüx kavrami göreceli.

param olsa bende tek eve cikardim. ögrencilikte verimi arttiri uzun vadede basariyi arttirir.

yurtta kalıyorum ben de, ayda 1000liraya yakın harcamam var bazen geçiyor bile, bir de dönemlik 1900tl gidiyor yurda böl işte 4 aya 500 lira eder.
aynı para senle yaklaşık. yurtta yemek yok anca bi döşek bi masa bi de ortak banyo var ake. maddi zora sokmuyorsa devam et, yada tanıdığın temiz bi eleman al yanına. ben bulsam öyle ev bende çıkarım hral

Epey lüks, ama ne var yani, paran varsa çık abicim. Kimi ilgilendirir bu. 2 sene yurdun pisliğinden sonra 2 sene tek yaşadım, yeminle hayat standartlarım roketlendi. Böyle bi rahatlık, keyif olamaz yani.

tuhafsın.

komik değil.

tuhafsın +1

seni bilmem de amca ve haberciler bayağı tuhaf bana kalırsa.

komik değil. amcanın konuşmasından dolayı haberi komik bulabilir haberciler ama bizce komik değil.

o değil de hala gülüyorum yahu. özellikle "allah onların belasını versin" ve "gülümsedi" kısmına .

şuna da epey gülmüştüm ben: www.medyafaresi.com

tuhafsın.

hepimiz tuhafız.

mükemmel bir espri anlayışın varmış

ben de buna gülmüştüm
pbs.twimg.com

Atalay Demirci'yi de komik bulunuyorsundur kesin.

@dieselsingle2 yok usta beğenmedim onu :/

@anamuhalefet hiç duymadım dediğin kişiyi.