+1

algı yapılarıyla ilgili olduğunu okumuştum..
bence gayet normal.
ben şiiri çok seven birisi olarak
herkesin dünyaya aynı pencereden bakmak zorunda olmadığını düşünüyorum.
herkesin kendini ifade etme şekli
ve dünyayı yorumlama şekli kendine özgüdür...

şiir var, şiir var.

kitaptan okumak var, başka yerlerden okumak var.

Hayır ondan sonra "ıyyy cahil. hiç şiir okumuyor musun" diye yaftalanıyorum. Bilmiyor ki şiir dışındaki şeyleri okumayı sevdiğimi.

senin abartılmıs halin bile olabilirim. okumaktan da dinlemekten de zevk almam bunu bılen lise edebiyat ogretmenim bana okuturdu bi de yuksek sesle! aklıma geldikçe bi tuhaf olurum hala :)

hocam hiç mi yok yahu şöyle severek okuduğun bir şiir ?

yok abi yok. dyg'nin de dediği gibi ne dinlemekten ne de okumaktan zevk alıyorum. böyle hisli hisli okumaya çalışanlar falan çok arabesk geliyor hep kulağıma.

Bende önceden öyleydim...ve o halimle şimdiki şiir merak ve sevgimi ele alınca, birini fazlasıyla sevmediğin için zevk almadığını söyleyebilirim...

edit: yani en azından bende öyle oldu.

evet aynen hisli falan okununca da ilginç geliyor anlamlandıramama bi mala baglama oluyor halbuki ben de diğer yazın türlerini gayet okuyan biriyim.

kendimi bildim bileli nefret ederim. seveni de sevmem, alay ederim. aşağılarım.

"ıyyy cahil. hiç şiir okumuyor musun?" diyen geri zekalılardan uzak duracaksın bir kere. şiir okumamak genel kültür eksikliği değildir. böyle düşündüğü için kişinin kendisi kıttır, bu bir. ikincisi, şiirden zevk almamanda hiçbir problem yok bence. her yazı türü sevilecek, okunacak diye bir kaide yok sonuçta. aç romanını, kısa öykünü ya da artık neyden hoşlanıyorsan, babalar gibi oku. oh mis!

dinlemekten zevk almam,okumak ise seçmecedir. Şiirine göre okurum.

@sukrug

ya tabi öyle demiyorlar. abartarak söyledim ama bazı insanlarda böyle "şiir okumuyor millet hiç. yazık yazık." ifadesi oluyor. kötü hissediyorum kendimi.

ben de senin gibiyim. deli gibi kitap okuyorum ama siiri sevemedim bir turlu. denedim sevmeyi ama olmadi, ben de fazla zorlamadim, romanlara ve denemelere devam ettim.

herkesin kendi zevki ama siir olayi abartiliyor bence. kimisi de butun sanat dallarindan ustun gorur gerci, ama ben goremedim pek bi olayini.

ben sadece biçimsel açıdan (ölçü-uyak vs.) estetik şiirlerden, ve sadece bu yönüyle hoşlanıyorum. çok sözcükle hiçbir şey anlatmayan anlamsız devrik cümleler, hisli ses tonları baygınlık veriyor bana da.

hiiiiç kötü hissetme kendini. istediklerini söyleyebilirler. sığ bir düşünce çünkü. her şey şiir okumak değil ki. evet çok harika yazarların efsanevi şiirleri, eserleri var ama sen sevmiyorsan, iş bitmiştir.

Tabii tek tek söyleyen kişileri bilemem ama inanıyorum ki "Aaa... Şiir okumuyor musun?" diyenlerin büyük kısmının şiirden anladıkları Facebook'taki çakma Can Yücel şiirleridir.

Zaten çoğu insanı şiirden soğutan şey de aslında böyle fonda bir müzik, ağdalı biçimde okunan ağlak manzumeler, Facebook'ta paylaşılan, aslında şiirle ilgisi bile olmayan metinler. Zaten bu şiiri müzikle birlikte okumak Türklerin keşfi falan olsa gerek. Elin gâvuru şiir okuma gecelerinde, hiç de öyle ağdalı, duygusal havalara bürünmeden, fona müzik koymadan çat çat diye okuyor şiirlerini. Benim sinirimi bozanlarsa şiiri sevemediğini söyleyen samimi insanlar değil, şiiri Facebook'ta paylaşılan zımbırtılardan ya da duygusal bir hava vermeye çalışılarak yukarıda birisinin daha dediği gibi anlamsız devrik cümlelerden ibaret sananlar.

Bakın size nasıl şiir okunur göstereyim: vimeo.com (Şiir dediğim, videonun başındaki neyli kısımda okunan değil. Daha sonra 6 45 tayfasından Şenol Erdoğan'ın okuduğu şiiri diyorum) (bkz: howl) Aynı şiirin adıyla bir film de vardır. bu uzun şiirin basılmasıyla müstehcenlik yüzünden bir dava açılmıştır. Bir dinleyin, izleyin bakalım. Belki kafanızdaki şiir imgesinden çok farklıdır.

@sir gawain +1

neden normal olmasın?

herşeyin seveni ve sevmeyeni var.

parayı bile sevmeyen insan var...

aynı ben

son zamanlarda çoğu kişiden duyuyorum bunu, hoşlanmayabilirsin o senin seçimin, bir de şiirine, şairine göre değişir, şiir okumaktan ya da birinin okumasından hoşlanmıyor olabilirsin çünkü gerçekten iyi şiir okuyabilen çok az insan var bence.

ben divan edebiyatı şairlerinin şiirlerini de seviyorum misal, bu tarz şairlerin hayatlarını araştırmaktan da zevk alıyorum, bu kişiden kişiye değişen bir şey ama bence en bilinenlerinden gireyim, bir nazım, bir orhan veli, cemal süreya ,bir shakespeare vs.. (daha yazmaya kalksak çok uzar bu liste) şiirlerinden zevk almamak, hiçbir şey hissetmemek eksikliktir.

Baştan belirteyim, kadınım, şiirden de hiç hazzetmem. Çok da kitap okurum aynı sizin gibi ama şiir sevmiyorum. Herkes her şeyi sevmek zorunda değil, gayet normalsiniz.

Edit: Şiirden bir şey hissetmemek de eksiklik değildir, sizin algınıza hitap etmiyor olabilir. Başka bir şey o şiirin hissettirmesi gereken şeyi haydi haydi hissettirebilir.

Ama tutup Shakespeare'in eserlerine falan "Kötü" diye bok atmak bildiğin eşekliktir, zırtapozluktur o ayrı. Yapılan işi taktir etmekle, o işin size hitap etmesi başka başka şeyler. Ben de aynı hazzı quantum teorisi okumaktan alıyorum belki, ya da kozmoloji, o mükemmelliği göremeyen insana da "Bunu anlamamak eksiklik" demek gibi bir hakkım yok, o da şiirden anlıyordur mesela.

Not olarak; şiirden kasıt olarak ben romantik şiirleri falan aldım ama Dante'nin Inferno'su falan da şiir yani, onu gayet bayıla bayıla okudum. Ama işte günümüzde şiirden kasıt pek onlar değil.

Böyle gözlerini kısıp ufuklara bakan adam havasını yaratmaya çalışan şiirleri sevmiyorum evet.

Normallik gorece bir kavram. Fakat genellikle, bu tur cumleler kuranlar bir cumle sonra kendilerini bir cumle sonra tekzip ediyorlar. Bu tur insanlar, malesef kendini ifade etmenin bir formunu iskalayan insanlar.

Soyle aciklayayim basit bir ornekle. siirden hoslanmiyorum dedik. fakat ikinci cumlemiz , cem karaca severim oldu. Dolayisiyla, O`nun ya da daha sonra coverlayanlarin(burada yas da onemli) Sende herkes gibisin adli , nazim hikmetin ergen akli ile yazdigi bir siirin muzik ile yorumlanmis halini sevmiyor olmak gerekir. Eger boyle bir ikilem yasamiyorsan yani , sokarim cem karacanin sarkilarinin %80 ine diyorsan, tutarlidir yaptigin, Yoksa malesef, siglik vardir.

Bunu zilyon tane ornekle cogaltabiliriz. mesela sezen aksu, kendine ait siir kitabi var , eksik siir diye, hit olan bir cok sarkisi orada siir formunda, cunku kadin siir yazmiz, sonra o ya da baska biri muzikal yetenegi ile onu notalandirmis. Yasar da oyle, Eline gitari alip,kafadan yazmiyorlar. Yada ne bileyim. o nirvana bile something in the way adli turkusunu siir formunda yazip sonra muzik ile birlestirmis adam.

Ha yokmu eline sazi alip, hep yazip hep soyleyen adamlar. Var Bizim edebiyatimizda asik deniyor, ki onlarindan bir cok sozu yine once yazilmis sonra baglama ile bulusturulmustur.


Sen bu tutarsizligi yasamiyor ve hayir benim icin muzik, sadece Klasik muzik diyorsan , ya da hayir ben sadece tecno dinlerim yada ne bileyim kill em all denmesi beni ifade ediyor diyorsan. Sorun yok.

Unutma , rap gibi cok extrem bir muzik formu dahi, iyi bir sair degilse rapci yine kotu oluyor. Ha diyorsan ben candy shopcuyum, o zaman celiski yok yine. ama eminem dahi Cleanin out my closet ile aslinda bir siir okuyor.( bak dikkat et burada siir kavramini o kadar genis tutuyorum ki; oha aruzdan baska vezinde yalinana siir demem deyip , seni iyice itmeyeyim)

Bu nedenle, bu nedenle siirden hoslanmamak buyuk bir lokma yutmak icin,

Ama sunu dersen ( yani hali hazirda soyledigim celiskiye sahipsen) Ya ben seneze cem karacaya laf mi ettim. Benim bahsettigim siir daha bestelenmemis olanlar. :) o zaman Ben tembelim ya da misralarla cizilen bir resmi yorumlayacak tecrubeye sahip degilim sorun mu ? diye sorman gerekiyor.

Cevabim ise; hayir degil, ama yapan yada yapabilen, daha bir makbuldur gozumde olur.

Lutfen bu celiskiye dusme, Cunku sabahattin ali sinopta hucresinde, flarmoni orketrasiyla yatmadi. Aldirma gonul der iken, bestesi nasil olur ben olduktan sonra diye dusunmedi. O yazdi. Allahin verdigi yetenekle, o rada notlar sakladi. birisi geldi. o notalari buldu. sarki yapti. Belki 100 yil sonra baska birisi gelip daha baska seyler bulacak.

Unutma ki, 600 yil evvel kacacaoglan , olunce sevemezzem seni derken, gitar cordlari yoktu. onun nasil soyledigini bile bilmiyoruz. Belki hic bir zaman baglama ile bile soylemedi.

umarim olmustur.

@pie

uzun süredir müzik ile ilgilenen bir insanım ve sözlere dikkat ederek şarkı dinlediğim çok nadir olmuştur. yani dediğin gibi genellikle "sokarım onun yazdığı sözlere" deyip geçiyorum. bana bir şey ifade eden müzik olmuştur hep. o yüzden müzikal ağırlığı fazla olan şeyler dinlerim hep.

o zaman dedigim gibi problem yok. lakin su handikap hep olacak. Sadece ensturmental dinlemedigin surece.

bir cok sarki; o yazilan sozlerin icindeki gizlenmis notalari bularak yapiliyor. yada en azindan benim ifade seklim o. yani hotel california nin ara melodisi o sozler olmadan birsey ifade etmeyebilirdi. yada hic cikmayabilirdi. tabiki klasik muzik vs farkli. bu ikilemi astigin surece problem yok.

bir film muziginde bile yine bir konu oluyor. filmin hissetirdigini muzisyen yorumluyor, direk siir yok ame bir metin senaryo ve gorsel materyal var. hatta bazen golgesizler gibi film muzigi , filmin onune gecebiliyor.

şunu da ekleyeyim facebook ergenleri hakkında bir bok bilmeden paylaşıyor diye nazım hikmetin yazdığı herhangi bir şiire " ergen aklıyla yazılmış " demek yanlış olur, sizin de o ergenlerden bir farkınız kalmaz.

söylemeden edemeyeceğim pie. acayip saçmalamışsın. genel olarak yazdıklarının hepsiyle de.

şiir dinlemekten nefret ederim, dinlemem kesinlikle, kaçarım duyarsam. ama şiir okumayı da bi o kadar çok severim ben mesela. zevk meselesi, normaldir.

@ nedensizce.

Tesbihte kusur osmaz. O siirin nazim hikmetin gayet yasca gencken yazildigini dolayisiyla ergenlik caginda oldugunu, buna ragmen yine de ifade ettigi butunun, bir cok ayni yastaki insandan daha ilerde oldugunu vurgulamak istedim. bu nazimi elestirmek icin degildi.onu ayriyetten yaparim baska bir konuda.

-Populer olmanin en kolay oldugu dal yani muzikte bile bir cok kalici seyin, genelde iyi siirler uzerine yazilmis oldugunu vurgulamanin nesi sacmalik?

Siirden hoslanmadigini soyleyen birinin, bu konuda da bir diyecegi olmasi gerektigini istemek.

Ben iyi melodi , iyi sozsuz olmaz demedim ki, iyi sozlerin bircogunun iyi melodiler uretilmesine vesile oldugunu ve o uretim surecinde bagimsiz dusunulemeyecegini, cunku genelikle melodinin o siirin dizeleri arasinda sakli oldugunu soyledim. Ve bunu ornekledim kalici ve her koseden ornekler ile.

eger varsa karsi bir savin, yazarsan aa hic boyle bakmamistim derim. fakat yoksa , soyledigin pek birsey ifade etmedi. cunku leonard cohen bana hic oyle once hissetirmiyor!

Enstrümantal iyidir

www.youtube.com

ben 3 yaşındayken okuyabiliyordum, kıyasla. 3 yaşındaki çocuk konuşur yani, zeka göstergesi falan değil.

Çocuk normal. Hatta biraz geç bile kalmış denebilir ama ablasını bi doktora götürseniz? 4.5 yaşındaki çocuğun ciddi ciddi konuşması lazım çünkü. (kuzenlerimden gözlemlediğim kadarıyla söylüyorum.) 3 yaşındayken susmak bilmeyip her şeyi anlatmaya çalışıyorlardı. Düzgün telaffuz edemeseler de bazı şeyleri uzun uzun anlatıyorlardı.

Ablasını bi doktora götürün. Korkmayın ama, sorun olmayabilir. Bazı çocuklar sevmiyor konuşmayı, konuşmuyorlar.

bazı çocuklar çok geç konuşuyor ablada da çok problem olmayabilir aslında. ama çocuk normal.

Abla tam prensesliğinin farkına varırken gelen kardeşten dolayı bunalıma girmiş olabilir (olmayabilir de). Bir çocuk psikoloğu anlar o işin aslını.

tamam çocuk normal.

ablasını zaten doktora götürdük. bir sorun yok dediler. ama işte sadece biraz salak. küçük kardeşi kadar şanslı değilmiş gen havuzundan güzel şeyler düşmemiş bahtına. merak etmeyin diye yazıyorum doktora götürdük ablayı.

ufaklık normal, ablada konuşmayı reddediyor olabilir, iletişim kurmak için konuşma ihtiyacı hissetmiyor olabilir, bir psikolog gerekli bence de.

herkese +1:)
abla küçüğü kıskanıyor, ablaya ilgi göstermelisiniz. küçük çocuğu, büyüğün yanında sevmeyin:)
evet çocuk normal, abla da normal ama ilginin kardeşine yönelmesinden rahatsız oluyor.
babayım, psikologdan iyi bilirim:)

eğer 'salak' olduğu ve 'gen havuzundan bahtına güzel şeyler düşmediği' kendisine hissettiriliyorsa çocuk bundan etkileniyor ve içine kapanıyor olabilir. aynı zamanda daha zeki olduğu düşünülen küçük çocuğa, küçük olduğu için zaten popülerken bi de üstüne zeki torpili geçiliyorsa abla kıskanacak ve üzülecektir haliyle..

ablada da sıkıntı olmayabilir, ben 5 yaşımda çat pat cümle kurmaya başlamışım. üstüne gitmeyin. zeka geriliği değil ama konuşma ile ilgili bir sorun (sesinin yankısını beğenmeme, geniz eti vs olabilir)

ablasının salak olduğunu düşünmüyorum. her iki çocuğunuza da yeterli ve eşit düzeyde sevgi/ilgi gösterin. ablası salakmış, gen havuzundan iyi şeyler düşmemiş bahtına diyerek yaklaşmak kestirip atmak olur. 4.5 yaşındaki çocuğunuzu televizyonla çok içli dışlı mı tuttunuz? yaşıtları ile bol bol zaman geçirebileceği parklara götürdünüz mü?

mümkün olduğunca, yaşıtları ile iletişim kurabileceği alanlara götürün. gerekirse ilkokula başlayana kadar kreşe gönderin eğer maddi imkanınız varsa.

3 yaşında konuşmaya başlaması zeki olduğunu göstermez. 2,5 yaşında bir kuzenim var, 3 yaşına kadar dili açılır diye tahmin ediyorum. çünkü temel cümleleri rahatlıkla kurabiliyor şu an.

bakınız: www.uzmantv.com
www.uzmantv.com
www.uzmantv.com
www.uzmantv.com

3 yaşındaki çocuk baya güzel konuşur, 2-2,5 yaşından itibaren tam olarak kelimeleri çevirmese de anlamlı cümleler kurmaya başlar.

ablanın konuşmaması zeka geriliği göstermez, Einstein 4 yaşında konuşmaya başlayıp 9 yaşına kadar konuşma ve anlamada zorluk çekmiş, salak bir insan mı olmuş?

edit: Tarihçi Otto Neugebauer'den ilginç bir anektod.

Çok sonraları konuştu.Ailesi çok endişeliydi.Bir gece yemek yerken sessizliğin içinden sesi duyuldu.'Bu çorba çok sıcak'
Ailesi daha önce niye hiç konuşmadığını sorunca Albert şöyle yanıt verdi :'Çünkü şimdiye kadar herşey düzenliydi.

süper zeki değil, gayet normal.. neyse bu olayı açıklığa kavuşturmuşsunuz zaten. bu dediğinizi 1.5 yaşında yapsaydı o zaman işkillenebilirdiniz ama 3 yaş gayet normal yani. Ablasının bir sıkıntısı var, muhtemelen bir şeye kızgın, küskün falan da olabilir. Sevin ikisini de bol bol konuşun, her şeyi anlatın çok fark ediyor. Allah bağışlasın bu arada. iki dene de bende var, ayrıca Allah yardımcınız da olsun diyeyim...

Belki de kendisine"salak"oldugunu hissettiren bir babasi var olmasina ve onu kedisinin secmemis olduguna uzuntuden icine kapanmistir ki haklidir.ayrica gen havuzuyla gurur duydugun cocugun gec kalmis olabilir bile ama zeki oldugu soylenemez.anormallik sizde o kisim gayet net.

Annem psikolog, daha önce bu konuyu konuşmuştuk. 5 yaşına kadar çocukların konuşmaması anormal olarak düşünülmez demişti diye hatırlıyorum.Hele de küçük yaşta kardeşi olmuşsa. Anaokuluna göndermek, yaşıtlarıyla zaman geçirmesini sağlamak dil gelişimini hızlandırabilir.

Konuşma ile zeka seviyesi arasında bağlantı kurmak çok doğru gelmedi bana. Dilerseniz uygun bir zamanda daha ayrıntılı bilgi alıp iletebilirim.

gen havuzunuza bu kadar güveniyorsanız zaten o havuzda bir sıkıntı var demektir. Belki de kızınız buna bir tepki koyuyordur. 4.5 yaşındaki bir çocuk çevresinde konuşulan herşeiy anlar, küçük kardeşin daha çok sevildiğini, babanın evlat ayrımı yaptını vs. Ve buna tepkisini de böyle gösterir.

CTRL + F yapıp, Bul ve Değiştir'den (Find and Replace) yapabilirsiniz.

Değiştirme sırasında yeni hücre ekledğim için CTRL F işe yaramıyor maalesef.

Düzeltilmiş olanı kopyalayıp, Değiştirmek istediklerinizi seçip "Paste Special" diyerek formatı falan her şeyi yapıştırabilirsiniz. Kopyaladığınız her neyse birebir aynı olur.

Sebebi bu mudur bilmiyorum ama geçtiğimiz günlerde Namet rekabet kurulu tarafından cezalandırıldı. Ayrıntısına vakıf değilim.

Bildiğim kadarıyla da bütün gıda maddeleri denetimden geçiriliyor. Yine de salam sosis denilen şeyler zaten -ne kadar sağlıklı olursa olsun- oldukça zararlı. Bu tip et ürünlerinden en masumu sucuk.

firmaya mail yoluyla şikayetinizi iletin, mutlaka ilgileneceklerdir. ürün bozulmuş olabilir, ürünü aldığınız markete fişi ile giderseniz kolaylıkla iade edebilirsiniz.

ülkemizde sadece et ürünleri değil, tüm gıdalar için ciddi tebliğler ve denetimler var. özellikle büyük firmalar bu konularda çok hassas olurlar. rengi, kokusu, tadı görünüşü gibi özelliklerinde sorun olduğunu düşündüğünüz gıdaları tüketmeyin, ambalajı açık olsa dahi geri iade edin. bozulmuş ürünü fişi ile birlikte geri iade etmek en doğal hakkınız.

valla namette boyle birseyin olmasi cok sasirtici geldi bana. muhtemelen o urune has birseydir. mail falan atmayi deneyin

www.namet.com.tr
www.eksisozluk.com

namet diye bir markayı ilk defa duyuyormuş, sie. belki de yerel olan marka değil sensindir.

konuya gelirsek. memlekette et ürünlerini hakkıyla yapan bir firma kaldı mı bilmiyorum. et konusu gerçekten içler acısı. hazır gıdaların tümüne karşı zırha bürünmüş durumdayım. mümkün olduğunca tüketmemeye çalışıyorum. hem kalitesiz ürün yapıp hem de bizler üzerinden servetine servet katan şahısların oyuncağı olmayı içime sindiremiyorum.

kardeşim koyma işte o fruktoz şurubunu ürününe. lanet olası çikolatanı 75kr değil de 90 kr'a sat ama koyma.

deepfreeze bu sorun urunun bozuk olmasindan degil urunun boktan olmasindan kaynaklaniyor..

alınmaz, o yaştaki çocuk hayvana nasıl davranacağını bilemez, oyuncak muamelesi yapar.

Yok hayır alınmaz bence... Bilmeden kuşa zarar verebilir, yazık olur hayvana... Biraz daha büyüyünce alırsınız.

alınır, zira kafesin içinde hayvan. kafesi açmamasını tembihlerlerse sorun olmaz. kedi köpek olsa mıncıklar falan ama kuşa kafes açılmadığı sürece zarar veremez..

@megalomaniac

anneannesinin evinde kus var ve kizim oraya gidince kusa cok iyi davraniyor, kafesine yem koyuyor, su ekliyor, oturup onu izliyor.

1. Kuşa bakacak olan insana danışın önce.
2. Kuş öldüğünde çok üzülecek. Depresyona bile girebilir, bunun yanında ölümle tanışması için doğru zaman mı ona yetiştiren kişi olarak siz karar verin.

su kaplumbagasi alayim o zaman olur mu ?

bence ufak bir akvaryum. içine de rengarenk balıklar.

su kaplumbağaları daha kolay ölürler. ayrıca (bence) biraz daha iğrençler kuşlara göre. kişisel fikrim tabii ki.

:))) ya aslinda ben sordum kizima

sana hangi hayvani alayim dedim

inek al baba dedi :D:D

balık alma da ne alırsan al. kardeşim 2,5'tan büyük olmasına rağmen, evde ne yemek pişse gider akvaryuma dökerdi. yazık onlar da hoşaf yesin, dediğini bilirim.

Aslında iyi eğitilmiş erişkin bir köpek almak en mantıklısı (rottweiler gibi mesela) illa hayvan alınacaksa. Çünkü çocuk canını kolay kolay yakamaz, yaksa da iyi eğitimli köpekler çocuğa bir şey yapmaz, hem korumacı oluyorlar, düşse bişey olsa hemen koşup (veya havlayıp) haber verir size köpek. Benim varmış küçükken kocaman bi köpeğim bi de kedim. Köpeğe yapmadığımı bırakmazmışım gene de gıkı çıkmazmış hayvanın. Uykum gelince de üzerine yatıp uyurmuşum, ben uyanana kadar kıpırdamazmış hayvan. Köpek alabilirsiniz bence. Ama köpeğin eğitiminden falan emin olmanız lazım.

@aileena
kizim annesiyle yasiyor, yasadiklari ev ve annesinin is saatleri dolayisiyla, evde kedi köpek beslenecek bi ortam yok.

Annesine danışın bence. Sonuçta o bakacak hayvana. Olmaz derse bir oyuncak inek alırsınız.

Pirana al bence ki gerektiğinde hayvan kendini koruyabilsin.

Anladım. O halde bence 2.5 yaş biraz erken hayvan için. Zarar vermesini geçtim, hayvan ölürse çok üzülür.

balık alın. kuş bakmak zordur.

almayın. o yaşta, hayvanı zevk için hapsetmenin sıradan birşey olduğunu öğrenmesin. şimdi diyeceksiniz ki muhabbet kuşu doğada yaşayamaz, e onu insanlar o hale getirdi efenim.
balık anlamazki dememeyin, yapılan yanlış sonuçta.
doğanın mükemmelliği insan için değildir. insan, doğanın bir parçasıdır.
umrumda değil illa hayvan alacam diyorsanız kedi olabilir. kedi her eve uyum sağlar.

birlikte zamanınız kısıtlı da olsa park bahçe gezdirin, güvercinleri kovalasın, elinde karınca gezdirsin (büyükleri ısırır diye korkmayın, parça koparacak değil. böyle böyle öğreniliyor) küçük örümcek gezdirsin. bi de rahat bırakın kendi keşfetsin kendi yürüyüsün. yanında yada yakınında durmanız yeterli. bi de yürürken düşerse sizi kontrol edecek. panik olursanız (büyük ihtimal annesi böyle yapıyordur) ağlamaya başlayacak. sakin kalırsanız kalkıp devam edecek.

einstein (hep de bu adamın çocukluğu) dedesiyle yaptığı doğa yürüyüşlerinden çok şey öğrenmiş mesela. ışığı hapsetmeye çalışma (saklama) fikri de çocukken bu gezmeler sırasında çıkmış. başaramadı gerçi eheh.

kardeşim büyürken öğrendiklerim bu kadar :)
sevgiler saygılar

dostum galiba ttnet sabit hatlarda kampanya yapıyor. bi bak istersen.

Skype ile gayet makul ucretlere arayabiliyorsunuz.

Superonline'ın sabit hatlarının dakikası sanırım 1. bölge yurtdışı ülkelerine geçerli Türkiye'den. Alınırsa sabit ücretle konuşulur gibi gibi.

Bir de vodafone'un paketleri var galiba.

Aklıma ilk gelen sizin iphone'unuzun sürümünün ios5 olmaması olabilir. Zira ios5le iphone messenger geldi (bbm gibin) belki sevgiliniz o şekilde yolluyordur ama siz öyle alıp/yollayamıyorsunuzdur? Olabilir mi acaba? (ayfonırlar dediğiniz için telefonların ayfon olduğunu varsaydım, değilse alttaki cümlelere bakınız)

Ya da tarife farkı olabilir. Veya onun hattına promosyon olarak bedava mms vermiş olabilirler (eski üyeyse falan)

yapma kardeşim fizik falan okunmaz. canına mı susadın:)

Okunur okunur. :) Bal gibi de okunur. Çogzel <3 Hayallere dalıp çift anadal planları bile yaptım ben ne diyosunuz siz. Kaynak?

ingilizce fizik mezunu birisiyim. ingilizcem olmasa fizikten atanamayacak bir adamdım. şimdi İngilizce öğretmenliği yapmaktayım. fizikten atanamazsın o yüzden dedim. sen mezun olana kadar pek çok kişi mezun olacak.

Fizikten atanma gibi bir derdim yok ki :) Babam fizik profesörü, hatta bölümleri kapanmak üzere, durumu en iyi ben biliyorum yani. Ama içimdeki fizik aşkını öldüremedim işte, ne yapayım. Okumazsam ömür boyu pişmanlık duyarım. Zaten hali hazırda bi mesleğim var, olmazsa en kötü onu yaparım ki zaten mühendislik bölümlerinden birinde çift anadal düşünüyorum.

atanma derdin yoksa o zaman sonuna kadar git:) yapmadığın için pişmanlık duymazsın. katsayı engeli de kalktı. türkçe coğrafya yapsan dahi fiziğe girersin:D

Odtü fizik ama? O kadar yeter mi ki? Şöyle genel olarak sayısal çalışabileceğim bi kitap önerseniz? Ben fizik-kimya-biyoloji göreli 5 sene oldu.

bir tane konu anlatımlı kitap bir tane de test kitabı al derim. her ders için. matematik türkçe fizik kimya biyoloji. toplam altı kitap düzenli ve sıkı çalışırsan nisan'a yetişirsin.

norton yaramaz, piyasada adam gibi antivirüs yok kullanacaksan avg kullan gerisi hikaye.

kaspersky ve avira. lisanslı değil ama deneme sürümü de değil. nasıl oldu bilmiyorum yüklenmiş işte. memnunum evet.
ek: norton pek sevilmiyor sanırım piyasada.

comodo. ücretsiz zaten ev kullanıcılarına.
testlerde gösterdiği başarı ve verdiği güven hissi.

avira lisansli.

okulda nortonla bunda özel fiyat vardi ögrencilere avira 3€ du norton 2€,norton iyi degil izlenimi yüzünden avira.

ben eskiden virüslerle bütünlesik hayat yasardim ama bilgisayari yenileyince ,hadi deneyelim dedim :)yoksa antivirüslerin cok verimli oldugunu düsünmüyorum.

en iyisi kaspersky'dir. norton da iyidir, hem lisanssız ilaçlısını bulmak falan daha mümkün kaspersky'ye göre. avira kötü ama ücretsiz. şahsen windows 7'ye geçeli virüs programı kullanmıyorum.

Avira. Gayet memnunum.

Norton hiç kullanmadım, avira gayet net yetiyor.

Antivirüs kullanmıyorum,Mac kullanıyorum.

- combofix. freeware.
- sürekli açık durma zorunluluğu yok. ayda 1 kez taratsam yetiyor.
- kaspersky, norton, nod32, avg, avira, bitdefender programlarını kullandım. aralarında en iyisi kaspersky idi.

- norton gereksiz yere kastırıyor. öyle çalışıyor ki "yahu bu makinada devlet sırrı saklamıyorum" diyerek sildim 1 ay kullandıktan sonra. sanki bilgisayarı kullanmak için kullanmıyorum da, bilgisayarı norton bilgisayarı korusun diye açıyorum gibi hissettim.

1) comodo.
2) her şey var. firewall, registry koruması, antivirüs.
3&4) norton kullanmazdım: bir virüsten beklenen her şeyi yapıyor.

Microsoft Security Essentials
*microsoft ürünü, windows da öyle. belki daha bir uyumlu çalışıyordur
*ücretsiz, key, crack, lisans, zaman derdi yok. güncelliyor, tarıyor, ediyor haberim olmuyor
*bir süredir kullanıyorum, iyisi yada kötüsü bu demek durumunda değilim ama henüz bir virüs emaresi ile karşılaşmadım. virüslü olduğunu bildiğim usb disklerden virüs silmişliği de var, çalışıyor yani.
*antin kuntin özellikleri yok, sadece antivirüs. dolayısı ile kasmıyor sistemi

ess3. varlığını unutturan antivir ve internet security. zararlı sitelere girşi engeller, virüsü kapıda karantinaya. bu yüzden format atalı kaç yıl oldu bilmiyorum.

nerdeyse bütün antivir prog. denedim. kasper ve norton bilgisayarı çok kasar geriside bi işe yramaz zaten.

lisansa gerek yok pachleri mevcut

kimse bilmese de "panda cloud"

yanlış hatırlamıyorsam çilek ve çikolata kadınları daha çok etkiliyor. istiridye de erkeklerde daha etkili sanırım.. bbc'nin bununla ilgili bir belgeseli var, bu tip mevzuları detaylı olarak inceliyorlardı..

Değil sanıyorum. Hatta aynı cinsiyete sahip insandan insana da değişiyor bildiğim kadarıyla. Hangi maddenin hormon salınımını tetiklediğiyle alakalı bir durum.

BAHÇELİEVLER VETERİNER KLİNİĞİ
Adres: 3. CD. 40/2 BAHÇELİEVLER
Telefon: (312) 222 43 45

Ankara Üni. Veteriner Fakültesi tabii ki de.

edit : Direkt atlamışım da, hafta sonu buranın açık olup olmadığını bilmiyorum. Öğrenmek gerek önce.

Çayyolu Pet City veteriner kliniği. Normalde veterinerlerin sağlıklı görünen hayvanlara yapmayacağı bir testi yapıp kedimde kist olduğunu belirlemişlerdi. Hayatı kurtulmuştu kızımın. Buraya götürebilirsiniz. Her türlü yardımcı olurlar. Sahiplendirme falan da yapıyorlar zaten. Gayet ilgili veterinerler.

amerika size cevap vermemizi engelliyor

hocaların amerika takıntıları nedir ya hayret bişey :))

3 için söylüyorum. google elinin altında. açıp ordan bak işte. kim dedi sana dünyada tanınan türk profesor yok diye?

1- (((o)
2- (((o)
3- çok var
4- jugador var

önemli edit: yunanistan batıyomuş

İlk 3 soruda jugador'a katılıyorum. 4.ye'de katılıyorum ve ekliyorum, bizim insanımızın en büyük sorunu cahillik, cahillikte girdap gibi kendi içine daha çok cahili çekiyor. Çağlar değişse de insanların zihniyeti değişmiyor, tembellikte var tabi. Siyasetin hayatları çok kolay yönlendirebilmesi, çoğu şeyin belirleyicisinin siyasi erkler olması da geri kalmışlığımızın nedenlerinden.

1- Çünkü senin o filmlere ayırabilecek o kadar bütçen yok. Maksimum muhteşem yüzyıl çekersin işte basit efektlerle. Amerika'nın da sikinde değiliz afedersin. İşi gücü yok Amerika'nın Türk sinema endüstrisiyle mi uğraşacak?
2- Türkiye'de petrol var ama ya yeterince iyi değil, ya da çıkarması sıkıntı. Petrolümüz var ama. Kullanılabilir petrol arıyorlar şimdi, bulurlarsa çıkarılır. Kaldı ki petrol çıkarma işi meşakkatli bir iş, bayağı teknoloji gerektiriyor, Türkiye'de de tahminen yabancı kaynaklı bir özel şirket çıkaracaktır bu petrolu.
3- Çünkü şu anda kimsenin sikinde değiliz. Tanıtacak adam çıksa bile kimse umursamayacak ne yazık ki.
4- Çünkü tembeliz ve hala geçmişle övünmeyi bi bok sanıyoruz. Bu sorunun cevabını herhangi bir halk otobüsünde daha net bir şekilde bulabilirsiniz.

Lisedeki hocaların söyledikleri şeylere pek inanmayın, dünya ekonomik denge üzerine kurulu artık. Ekonomik çıkarların söz konusu olduğu yerde başka hiçbir şeye bakılmaz. Ayrıca Türkiye Amerika'nın çekinmesi gereken bir ülke değil. O yüzden bunlar bulunduğu konumu kendisine yediremeyen ama götünü kaldırıp çalışmak da istemeyen duygusal türk halkının hezeyanları.

4. Soruyu zaten ilk 3 sorunun cevabı olarak vermişsin yarraa pardon arkadaşım.

hocanı çöpe at. hocan benzeri insanlarloa da takılma, onlardan anca kaavede batak oynamayı öğrenirsin.

Hocan CIA ajanı olabilir.

Bildiğim kadarıyla kedilerin salyası antiseptik, zaten diğer hayvanlar da yaralarını bu şekilde iyileştirir ama iltihap olayı iyi değil. Mümkünse açık olan bi veterinere götürün hayvanı ilaç versin. En azından iltihabın yayılmasını önlemek için krem falan versin. Yok mu 24/7 açık veteriner yakınlarda?

nasıl bir veterineriniz var yahu. benim veterinerim 24 saat hizmet veriyor. (acil anlamında)
açıkçası baticon sürmeniz dışında bir şey gelmiyor aklıma. ama açık yara, ne kadar açık, ne kadar açık yaraya baticon sürülür onu da bilmiyorum.

tçık. ne yazık ki yok. iltihabı da patlayıp dağıldığı (vücudun dışına doğru) yarın öğlene kadar veterinerini bekleme şansımız var demektir. yarın sabahta ilk işim veterineri aramak olacak.

@ben smyrna;
baticon sürmek küçük yaralarda işe yarıyor ama sanırım bunda rivanol daha etkili olacaktır. yine de doktor söylemeden bir şey yapmak istemem.

baticon sürerseniz orayı yalamasın aman, arkadaşın kedisinin dili o yüzden uzun süre iyileşemedi.

Aynı sorun kaynımda var. Henüz çözüm bulamadık.

böcürt'le deneme yap bir kaç kez.. hayatının en mutlu anına odaklan büyüyü yaparken

hermione ile seviş, düzelir.

ya depresyondaysan oluyo hacı,bende sigarayı bıraktıgımda boyle olmustu,cikolata ye geciyo ama. bide ishalken olmuyo patronus bol sıvı tuket.

voldemort? sen misin, yine?

kasayı yan yatır

biri bana burada neler olduğunu açıklar mı?

verilen cevaplara tik at, ah alma. geçiyor.

son patch'ten sonra manası arttırıldı, belki manan yetmiyordur.

aga patronus'a ne gerek var kaldinus yap daha etkili.

pelin e sor o yapıyordu geçen.

rica ettim hermione'yle seviştim (arkadaşın arkadaşı da) bi değişiklik yok! nası bakacam anamın babamın yüzüne

asayı üç kere öpüp alnına koy. düzelmezse mesaj at.

Biraz önce yaptım bi tane, ama büyünün aurasunda bi bozukluk var gibi. Direk seherbaz dairesi başganı hari yoldaşa haber ettim, dediğine göre geçici bi durummuş sen rahat ol biz hallederiz hacı dedi.

aç karnına ılık suda asana otur.

bende de var sanki bir sorun, ttnet eskişehir

asayı tahtakale'den mi aldın?

delinin teki kuyuya taş atmış boru tıkandı aq büyüyü çıkaramıyoruz dışarı. her yanda büyücüler manasız kaldılar valla karaborsa gidiyor, PM at ayarlarız bi güzellik :)

zorlama yöntemini dene hocut, git bi ruh emiciyle anlaş korkutsunlar seni bi, o ara yaptın yaptın olmazsa zaten yaşamanın ne anlamı kalır

asayi ac kapa , olmazsa format atman gerekiyor korkarim ki? etek kaldirma buyusunun(wingardium leviosa) crakini falan rahat bulurum diyorsan hic dusunme at hemen formati

ruh emici görünce felak oku. nas oku. patronus neymiş yahu.

6 kişi sesli güldük. elinize sağlık pampalar.

Fiberoptik 20 mbit, sınırsız 44 tl sanırım şimdi. Fiberoptikse durma geç. Çok güzel.

valla yurtdışında staj cv'de çok şahane görünen,şirketler açısından tercih sebebi olan bir şey. bu noktada mezun olacağın bölümde önemli işletme-iktisat gibi bir şeyse fark yaratmak lazım bir yerde...

not: benim 2 arkadaşım aiesec vasıtasıyla hindistan'a gitti, yaşam zor deseler de genel hatlarıyla memnunlar.

Aktürya Bilimleri bölüm. (istatistik'in alt dalı gibin bişey)E madem şirketler için tercih sebebi gitsem hiç fena olmaz galiba.

gidilecek firma ve ülke önemli bence. bir de gelecek için ne düşündüğünüz. mezun olunca kpssye hazırlanmayı planlıyorsanız pek bir faydası olmaz ama yurtdışında arkadaş edinmek iyidir. hindistan'a gönderiyorlarsa gerçi pek tavsiye etmem, arkadaşım hiç ama hiç memnun kalmadı aiesec ile gidip.
ama özel sektörde çalışmayı düşünüyorsanız bir yurtdışı staj deneyimi faydalı olabilir. tabii insanın vizyonu da genişler. dünyanın türkiyeden ibaret olmadığını unutmamayı falan sağlar. ama tekrarlıyorum hindistana göndereceklerse gitmeseniz de olur bence.

Özel şirket düşünüyorum evet. Peki yazın gitsem, yeni mezun alımları ağustos gibi yapılıyor ya, dönünce iş bulmam falan sorun olur mu sizce?

çoğuna 2 sayfa okuyup giriyorum

sınav zamanı çalışıyorum, en iyi öğrenme sınavda öğrenmedir, kısa süreli oluyor ama olsun :)

evet

geçen sene şahsen hiç bir vizeye çalışmadım, bir kelime bile. bölüm turizm işletmeciliği 2. sınıf idim.

çoğuna 1 gece önceden hatta öğleden sonra (2.öğretimim) çalıştığım kadarıyla giriyorum.

son gece çalışıyorum hepsine. şu an da dahil, çalışıyorum dediğimde böyle çalışmamak için elimden geleni yapıyorum duyuru falan.

yüksek okuldayken sevmediğim derslere çalışmazdım, onun yerine kopya çekerdim zira kopyada kendime güvenirim. illüzyona biraz meraklı olduğum için, bizde takma parmaklar falan var, öyle kolay kolay kopya kağıdı yakalatmam yani. hani ipek mendil yok etme falan varya işte o hesap;) ama sevdiğim derslere çalışırdım yalan yok. şimdi aöf'den devam durumu olunca mecbur çalışıyoruz, hangi birini kağıda yazim arkadaş..

Vize değil de 3 haftada 1 sınav oluyoruz ve 1 hafta öncesinden çalışmaya başlıyorum ne yalan söyleyim. Anca yetişiyor zaten 3 haftada 500 sayfa not biriktiği oluyor çoğu zaman.

dersini dinleyip de anladıklarıma çalışmıyorum.
kredisizlere çalışmıyorum.
"30 alsan geçersin"lere çalışmıyorum.

kısaca bu dönem sadece diferansiyel çalışıyorum. :)

hayır çalışmıyoruz.

vakti zamanında 15 gün öncesinde çalışmaya çalışırdım ama üniversite hayatım boyunca bu kararımda bir türlü muvaffak olamadım.genelde max 1 hafta önceden çalışırdım o da alttan dersim ise. diğer türlü genellikle son iki üç gün ama hiççalışmadığm vizem yoktu heralde.hepsine bir bakarım önceden

calısmamak için bahane arıyorum ama essek gibi calıscam yine.

sınav öncesi okula gidip kulisleri yoklamak daha mantıklı hacı bu kesin çıkacak gibi tüyolardan en az 2 soru çıkıyor.

kısmet o işler.

kopya çekilebilir sınavlara çalışmıyorum.

cumartesi matematik sınavım var pazartesinden beri yavaş yavaş çalışıyorum işte.

mesela cuma günüde türkçe sınavım var ama perşembe gecesi biraz bakarım.

biyo sınavına çalışıcam dersini hiç dinlemedim.

programlamayada sürekli çalışıyorum.

ortalama kasmaya çalışıyorum bakalım..

Çalışıyorum. Sözel olanlara çalışmayı mümkün olduğunca erteliyorum ama yumurta kapıya dayanınca mecburen çalışıyorum (sözel derslere girmiyorum genelde çünkü sıkıntıdan baygınlık geçirdiğimden)

Calculuslara çalışmamıştım ama o zaman 1. sınıftım, Advanced Calculuslara çok az çalıştım ama o zaman 2. sınıftım aklım başıma gelmemişti henüz. 3. sınıftan itibaren en az iki hafta öncesinden vizelere çalışmaya başladım. Son sınıfım şu an, son iki dönem ortalamam: 3.02 ve 3.87. Eşek gibi çalışıyorum kısacası.

adamın tercihine saygı duy bence. eğer ailesini ihmal etmiyorsa, babalığını yapıyorsa üzerine gitme. annen lezbiyen olsa bu kadar alınır mıydın acaba? yoksa erkeklik, delikanlılık duyguların mı devreye giriyor.

biseksüel de olabilir.

sen bu olayı daha önce yazdın mı duyuruya, ben bir iki sene önce bunun aynısını okumuştum burda, kesin hatırlayanlar olacaktır.

ilk duyurunuz çok iyiymiş. sizi etkiliyorsa psikoloğa gidin. burada meteor yağmuruna uğrarsınız.

Çok kötü bir durummuş hakikaten ama ben olsam içime atar söylemezdim. Anne babanız zaten belli bi yaşa gelmiş insanlar, anneniz mensup olduğu nesilden dolayı bunu çok kötü karşılayabilir, canı çok yanabilir, ciddi depresyona kadar bile giidebilir bu. O yüzden ben olsam söylemezdim. Bırakırdım kendi hallerine. Yutması çok zor bir durum elbette ama sağlık tehlikesi oluşturabilecek bir noktaysa hiç kurcalamazdım.

öncelikle şunu rahatlıkla söylemeliyim, bunun için üzülmenize gerek yok. benim yeğenin annesi, yani yengem de yıllar yıllar sonra "ben lezbiyenim" diyerek dayımdan boşandı, şu an bir kadınla birlikte yaşıyor. bu bir "hastalık" değil, bu bir "suç" da değil, muhtemelen bir bastırılmışlık söz konusu. bence lgbt ile irtibata geçerek, hem kendiniz hem de babanız ve ne yapmanız gerektiği hakkında bilgi alabilirsiniz. ancak, her halükarda babanız size "özel" yazışmalarını karıştırdığınız için kızacaktır. dediğim yer ile irtibata geçmeden, kafanıza göre tepki vermeyin. unutmayın ki bilinçsizce verilmiş, duygusal bir tepki karşı tarafı yaralayacaktır. sakin olun.

unut bence :S unutmaya çalış.

abi annem lezbiyen çıksa da alınırdım, nası bi bakış açısı bu?
50 yaşında adamın yuvası yıkılıyo da, bize bi şey olmuyor mu?
biseksüelse de sıkıntı yok mu?
2 hafta önceden beri gelişen olaylar diyorum adam 2 sene önce de yazmıştın diyor. abi manyak mısın afedersin?

kısaca boş yere kasıyosun panpa, raat ol, eşcinsel olduğu için ayıp etmiyor adam. en fazla evli dersin, karısını aldatıyor dersin, onu anlarım. sen bence bu konuyu açmamak üzere kapat, bir daha da kimsenin özeline girme.

babanda bir değişiklik görüyor musun ? huyunda suyunda bir değişme var mı ? ...
bir şekilde konuşmalısın çünkü baban bir hastalık(ilişki yoluyla) kapmış olabilir. bunu annene, kardeşine veya sana bulaştırabilir ...

psikoloğa gitmen karar alman da yardımcı olabilir... tek başına, hızlı kararlar alma lütfen.

burada önemli olan eşcinsel olması değil. insanlara kendi hakkında yalan söylemesi ve aldatması. size karşı özellikle annene karşı dürüst olması gerekir. konuşarak halledebilirsiniz. avrupada insanlar evlerini ayırıyor bu durumda. avrupalı kadınlar da hoş karşılamıyor bu durumu.kimse aldatılıp aptal yerine konmaktan hoşlanmaz. belki de annenle aralarında bir anlaşma vardır. dikkatlice konuşmak gerek.

her şeyden önce laptop adamın kişisel eşyası, onu karıştırdığın ve özeline müdahele ettiğin için kendinden utanmalısın.

bende geyim, ailem ve yakın arkadaşlarım biliyor. gey olmaktan dolayı da günlük yaşamım hiç etkilenmedi bugüne kadar.

1. şık: hiç görmemiş duymamış ve bilmiyormuş gibi davranabilirsin, çok zor değil bu. zamanla unutursun, bi daha bilgisayarına bulaşmazsın.

2. şık: babanla başbaşa kaldığında ufaktan üstü kapalı bi şekilde eşcinsel ilişkilerden konu aç. "geçen gün bi gey arkadaşım şöyle bi olay yaşamıştı, çok komik oldu" diye salla, nabzını ölç. utanıp sıkılırsa konuyu kapat ve bi daha o açmadığı sürece sen de açma. üstüne gitme. konuşmanın bölünmemesi için evde veya etrafında başka birinin olmaması önemli.

3. şık: biseksüelliği araştır, kabullen ve insanların cinsel kimliğine ve kişisel tercihlerine saygı duy.

bu gerçeği bilerek üzerini nası kapatırım? insanım sonuçta ben de, böyle duygular falan var. baba lan o, baba. birlikte maçlara gittiğin, rakı içtiğin adam. ''unut yaa, nolcak'' - ''olur tabi yaa eheh'' demeyi ve başarmayı çok isterdim. ama olmuyor abi, denedim kaç gündür, başka hiçbi şey düşünemiyorum. yazarken titriyorum lan şimdi de.

babam olmasa tercihlerine saygım olur, ama babam olmuşsa tercihini o yönde kullanmıştır arkadaşlar. bunu nası es geçerim, sokaktaki adam değil o. her gün bu eve geliyor, kardeşim olsa bu kadar takar mıydım bilmiyorum ama takma hakkım olmazdı onu biliyorum. annemin günahı ne en başta, söylemezsem de baya suç ortağı oluyorum bi de.

şunu söyleyeyim; babana hediye olarak laptop aldığın için suçu biraz da kendi bilinçaltında arıyosun ama konu dışı doğrular, konuyla ilgili yanlışları kapatmak için kullanılmazlar. yani babanın eşcinselliğe olan meylini gözler önüne sermiş bu bilgisayar hadisesi. konunun öncesinden bihaber olduğun için 2 haftalık bi sürece sıkıştırmak da doğru değil. yapman gereken şey üzerine ahkam kesemem (her ailenin kendine özgü bi yapısı, düşünce tarzı vardır) ancak yapmaman gereken şey, sende varolan sıkıntıyı, ortaya şuursuz bi şekilde saçmandır. inan baban da, sırf bu mevzu ortaya çıkmasın, duyulursa hem sen hem de annen olumsuz etkilenmeyin diye, bu dürtüyü "sadece sizin için" bastırmış. nacizane önerim; sadece gözlemle.

babamın davranışlarında bi değişiklik yok, 5 sene önce, neyse 5 ay önce de oydu, şimdi de o. psikoloğa gitmeyi de to do list'ime aldım, var mı önerebileceğiniz biri?

''burada önemli olan eşcinsel olması değil. insanlara kendi hakkında yalan söylemesi ve aldatması'' saygılar.

olay kişisel eşya veya benim ayıbım değil burada. tamam ben çok pis suçluyum.

önemli olan anneniz ve babanız arasındaki dinamikler. açıkçası siz ve kardeşinzi uğruna bir evlilik sürdürmek gerekecek bir muhtaçlık yaşında değilsiniz, her ihtimalde başınızın çaresine bakabilecek yaştasınız.

annenizle babanız arasındaki ilişki önemli bence burada. anneniz mesela, nasıl bir kadın, güçlü bir profil mi, böyle bir haberi alınca babanızı mı suçlar, knedini mi suçlama yolunu seçer mesela ? ya da babanız , nasıl bir kişilik, aileniz yıkılırsa ortada kalacak zayıf bir karakter mi veya zaten akşamları eve gelmediği zamanlar olan, alkol problemi olan başına buyruk biri mi?

bir de tabii araları nasıl ? birbirlerine bağımlı oldukları sıradan ve güvenli bir ilişkileri mi var ya da çok sık ve şiddetli kavga mı ediyorlar ? Mesela bu bilgi ortaya çıktığında zaten kendi yolarına gitmeleri için aradıkları ivmeyi mi onlara kazandırmış olacaksın, veya bildiklerine rağmen ikisi de bir yere gidemeyecek ve bu gerçekle yaşamaya mı çalışacakalr ?

gördüğün gibi mevzu çok komplike , sonuçlar çok olasılıklı. Maddi durumun müsaitse bir psikologa gitmeni, yakın çevrenden kimse ile bu bilgiyi paylaşmamanı ve her ne yapmaya karar vereceksen kendine bir 10 günlük düşünme zamanı tanımanı tavsiye ederim .

@neyapsambilemedim,
iki sene önce yazdın demedim, yazdın mı dedim. sen değilsen aynı mevzuyu yaşayanlar varmış, o vatandaş gelse de tecrübelerini aktarsa sana ne diyim.

İlk olarak babanız gay ya da biseksüel fark etmez. Bu onun hayatı. Hesap soramazsınız, "yüzleş benimle" moduna geçemezsiniz.

İkinci nokta, haklı olarak şunu diyebilirsiniz (ve de aşağı yukarı demişsiniz zaten): Ama bir karısı var ve ona karşı sorumlulukları var. Evet doğru ama burada babanızın yaşadığı dramı da görmeniz gerekiyor. Ki anladığım kadarıyla size veya annenize karşı iyi bir insan olmuş.

Açık konuşayım ben homofobik olduğunu reddeden ama gayet de homofobik bir insandım, hala bir parça da mevcut, "ay çok normal" diyemiyorum. Eşcinsel bireylerin etrafımda olabileceğini falan hayal etmiyordum. Bana hep başka bir dünya gibi hatta masaldan bir dünya gibi geliyordu bu gay'lik, lezbiyenlik... 4-5 sene önce çok çok sevdiğim bir arkadaşım gay olduğunu kendi ağzından öğrendim. Yakınındaki herkes biliyormuş ama benden saklamış. Sebep dostluğumuz bok olmasından korkması. Bu cümle beni çok üzmüştü. Ondan sonra kendi geçmişteki yaklaşımıma, alaycı tavrıma dönüp bakabildim. Herife farkında olmadan zaman zaman işkence etmişim resmen. Dahası adamla hayatı boyunca çektiği sıkıntıları ve çekeceği zorluklar üzerinde konuştk sonradan... Bu laf salatası şundan, baban muhtemelen "hastalıklı", "ucube" vs. muamelesi görmemek için yemek yemek gibi, su içmek gibi çok temel olan bir ihtiyacını "kendi cinselliğini" yaşayamamış, yıllarca gizlemiş. Bu büyük bir trajedi. Brokeback Mountain veya American Beauty falan izleyince anlaşılabilecek bir şey değilmiş bu, ben bile hala tam tahmin edemiyorum, empati kuramıyorum. Ama büyük bir şey. Adamın karşısına dikilip "höytt" demek hakkın yok.

Öfkelenmeye hakkın var mı? "Annemi aldatıyorsun!"a indirgensen evet böyle bir hak bulabilirsin kendinde. Ama eline ne geçecek? Annenin, babanın dünyasını başına yıkacaksın. Sonra kendinle gurur mu duyacaksın? Gerçekten neden öfkelisin, bunu bir kendine sorsana?

Babanla konuşacaksan onu gerçekten tanımak, öyküsüne ortak olmak için konuş. Suçlamak ve öfkeye dönüşen şaşkınlığını kusmak için değil.

annem babama muhtaç değil, ve ben kendisini tanıyorsam bu durumda bu evlilik biter. bu durumdan kaynaklı bir şey de değil, bir kadınla da olsa sonuç aynı olurdu.

ben kendime yeterince süre tanıdım, kendim üstesinden gelemedim. sanırım söylendiği gibi profesyonel destek zamanı. (ona yetecek maddi durumum var)

kısa vadede aile içi kimseyle bu konu hakkında iletişim kurmama kararım güçleniyor, ama anneden bunu saklamanın hissiyatı da pis.

o kadar uğraşıp sizi yapmış adam. bakmış büyütmüş. senelerce ilgilenmiş, babalık etmiş. kıymetini bil bence. onun elinde olan bir şey değil eşcinsel olmak, kızma ona. belki yeni fark etti, belki internette her türlü şeyi bulabileceğini anlayınca uç noktalardaki şeyleri görmek istedi. hayat tarzınızı bilmiyorum ama belki ilk kez kendini ifade edecek bir ortam buldu. kendisi gibi olan insanlarla tanışıp konuşmasında dertleşmesinde bir problem yok, bu iş anneni aldatmaya dönüşmediği sürece. iki eşcinsel görüşüyorsa bu sapık gibi birbirlerinin üstüne atlayacakları anlamına gelmez. biz karşı cinsle görüşürken üstlerine atlıyor muyuz? ama eğer aldatma gibi şeyler varsa konuş, "bilgisayarında bişeyler gördüm, yapma bunu anneme" de sadece, ve bırak. konuşmayı fazla uzatıp bir tartışmaya çevirme. işi ikiniz için de zor ve karşılıklı bir utanca çevirme. tek bir kısa cümle ile durumun farkında olduğunu belirt sadece. o anlayacaktır.

orospununun namuslusu poposunu vermeyendir, aklıma geldi öyle;her şey insanlar için (inşallah pasif değildir)

cahit abi yapma etme böyle şeyler.

zor bi durum, ama normal bi aldatmadan farklı bu. yani aynı şeyleri bi kadınla yaptığını öğrenseydin durum çok farklı olurdu, sonuçta bi başkasına herhangi bi şekilde ilgi duyduğunda önce birlikte olduğu kişiden ayrılmalı insan, vs. ama adam gay, çıkıp ben gayim bilmem ne diyebilir mi? dese başına ne gelir; etrafındakilerin, sizin tepkiniz ne olur? ve o bundan ne kadar çekiniyodur bi düşün. ben böyle düşünüyorum; yani babanla konuşmak, annene durumu anlatmak dediğim gibi normal bi aldatma olayında tabi ki ilk yapılması gerekenler ama bunda sonucu ne olur bilmiyorum. çünkü size yalan söylemesinin, eşinden ayrılmadan aldatmaya yönelmesinin esas nedeni etrafındaki baskıdan çekiniyo oluşudur bence. bırak 47 yaşındaki aile babasını, hareketlerinden ''hafif kırık'' olduğu çıkarılan insanlara bile nasıl davranılıyor bi baksana. umarım çok kırmadan, kırılmadan atlatırsınız, ani kararlar almayın derim ben.

Burda babanın eşcinsellerle görüşmesi değil, anneni aldatması daha feci bir durum bence.

babamla konuştuğumda (normal bir şekilde, onu tanımak için) yakalanmış olmanın psikolojisiyle ayrı problemler yaşamaya başlarsa ne olacak? kendimi zorlayarak ''baba bak çok normal şeyler bunlar, ama anneme ayıp olmuyor mu?'' dediğimi varsayalım. reaksiyonunun bunu benimle uzun uzadıya konuşmak olmaması akla daha yatkın.

''sadece arkadaş olabilirler'' hayır olamazlar, o konuşma günlüklerinde görsel kanıt hariç her şey var.

İsimsiz bir mektup yazsan, işte eşini aldattığını biliyorum ona bunları söyliycem gibi? Belki anneni aldatmaktan vazgeçer? Ama emin olman lazım başka biriyle duygusal bir ilişki yaşadığına?

duygusal ilişki yaşadığını bilsem bile mektup yazıp adamı 'kim acaba' dedirte dedirte paranoyak yapmak olmaz.

yahu ben anneni daha çok düşünüyorum bu durumda, baban başkalarıyla ilişkiye diriyor anladığım kadarıyla. Hastalığı falan da var bu işin, yazık kadına bir şekilde durdurmak lazım babanı. Ama sahi bu da senin karışmaman gereken bir durum sonuçta babanda olsa başkasının hayatı. Al sana iki ucu b.klu deynek

öncelikle cok uzgunum soylemeden gecemedim. ben de belki aynı sey değil ama porno bagımlılıgı vs olabileceği korkusuyla interneti vs ellerine vermemek istiyorum. bu bile aslında ne kadar yaralayıcı bişey. sizin durumunuz daha da kötüsü. yukarıda söylendiği gibi yeni seyleri kesfetmenin sapkınlıgı da olabilir bu, insan dönem dönem böyle sureclere girebilir. biz az cok net-native yaslarda sayılırız ama onlar icin bu akıl almaz bi değişim. o yuzden bence once siz bir psikologla gorusun. sonra olabildğince önyargısız babanızla konusun-ya da psikologun direktiflerine göre ona goturun o konussun. lutfen ilk etapta sakın annenize ve kardeşinize bir şey soylemeyin. siz de yetişkin bir insansınız ve bi sekilde bu olayın aktörü olmussunuz. annenize paslamak bencilce olabilir. malesef siz de dahilsiniz, sorumluluk atabilecek konumda değilsiniz. babanız durumuyla yuzlestikten sonra bir tercih yapmak zorunda kalacaktır muhtemelen, ki ben eski hayatına donmeyi tercih edeceğini dusunuyorum aksi durumda ancak annenize olay anlatılmalı diye dusunuyorum. cok zor tabi bu bilgiyle yasamak ama fevri davranmayın sakın.

gerçekten oldukça zor bir durum. belki kendiniz bir şekilde bunu kabullenirsiniz; ama onu seven, iki çocuk ve yıllarını vermiş olan annen için oldukça yıkıcı sonuçları olabilir.

kesinlikle durumla alakalı olarak bir psikologa başvurup, profesyonel yardım alarak olaya eğilmen gerektiğini düşünüyorum.

allah kolaylık versin, umarım sorunsuz atlatılan bir süreç olur senin ve ailen için...

bu hissiyatlar yaşa başa bakmaz diyerek fikrmi söyleyeceğim naçizane;

öncelikle bu kadar üzülmemen gerktiğini düşünüyorum. tamam kolay değil kabul ediyorum ama en azından babanı suçlamamaya "çalış" derim. en nihayetinde aileniz söz konusu elbette ki endişelenmekte haklısın. ama babanın "baba ve koca"dan önce bir insan olduğunu duygularının zamanla değişebileceğini, hatta bunun ilgisini çekmiş olabileceğini ve aynı şeyin senin başına gelebileceğini düşünerek empati kurmaya çalış.

statüsü ,ailedeki yeri ne olursa olsun o da bir insan ve hisleri o yönde değişiyor/gelişiyor olabilir, ya da şimdiye kadar bastırmış olup yeni yeni dışarı yansıtmaya başlamış olabilir. çok çok doğal olduğunu savunuyorum ve anlayış göstermekte "çaba göstermelisin" diyorum.

anneni bilgilendirmek konusunda ise fikir beyan etmek zor açıkçası. kadın veya erkek farketmeksizin ortaa aldatma var.

açıkçası kendi duygularını dizginlemeyi başarırsan bu konuyu babanla konuşmanı ve açıklığa kavuşturmanı tavsiye ederim. bunu yapmandaki amaç babanı yargılamak değil, bu konudaki (cinsel yönelim) gerçek duygularını öğrenmek.
eğer sakin ve olgun davranmayı başarabilirsen seninle açık yürekli konuşacaktır.

eğer bu şekilde olursa, ailenizin geleceği hakkında da konuşabilirsiniz. sen açık açık bunu her ne olursa olsun "aldatmak" olduğunu ve buna göz yummak istemediğini, annenin ve kardeşlerinin üzülmesini istemediğini söyleyebilirsin. ona bir tercih yapması konusunda açık kapı bırakırsın.

açıkçası buardan yazmak çok kolay fakat, yapmak ne kadar kolay olur bilemiyorum.
ama en azından sakin olmak ve empati yapmayı denemelisin.

umarım herşey yoluna girer.

vay be insanlar ne kadar genişmiş. hemen hemen herkes olağan karşılamış bu durumu.

evet başka birinin bilgisayarını karıştırdığın için haksızsın fakat ortada da ciddi bir durum var. başkaları adam da bunca yıldır cinselliğini yaşayamamış sizin için falan demiş ama kimse kimseyi zorla evli tutmuyor. ayrılıp -ya da belki hiç evlenmeyip- gay ya da biseksüel hayatına devam edebilirdi. adamla buluşmasaydı ve olay sadece pornoda kalsaydı hiçbir sorun yoktu ama şu anda var (evli olduğu insanı seven birisi gidip de başka biriyle buluşmaz). bu şekilde sebebi ne olursa olsun açık açık annenizi aldatıyor ve bu bir kabahat. diğer yandan belki şu anda anneniz de mutsuz ve belki babanızın başka biriyle buluştuğunu bilirse yaşı geçmeden o da kendine başka bir düzen kuracak. bence bir psikoloğa danıştıktan sonra babanızla konuşun, ne bildiğinizi söylemeyin ama mesela "hakkında her şeyi biliyorum ama senden duymak istiyorum" deyin. annenize de durumu kendi anlatsın. affeder ya da affetmez annenize kalmış bir durum ama gammazlık yapmayın siz.

çalıştığım şirkette yurt dışına gidip gelen tır şoförleri var, onların çoğu evli barklı çoluk çocuk sahibi adam, hatta birisi zamanında ünlü bir otobüs firmasının genel müdürüydü ama adamlar hemen hemen her yurtdışına çıktığında mutlaka bir travestiyle birlikte oluyorlar. ha dışardan bakınca delikanlı aklı başında insanlar ama yinede cinsel tercihlerinde bir tuhaflık olduğunu düşünmüyorum, çünkü belirttiğim gibi hepsi evli barklı insanlar.

baban içinde durum normal diyebilirim çünkü konuyla hiç ilgim olmamasına rağmen verebileceğim birçok örnek var.

Bu ekşi duyuru insanlarının genişliğine bir türlü alışamadım.. Ne demek o onun özel hayatı, seni ilgilendirmez? Aynı olay kendi başlarına gelse yine böyle diyebilirler miydi merak ediyorum.

Ben de bunu annene söylememenden yanayım. Tüm aile için, annenin ve babanın akrabaları için bile büyük bir travma olur. Bundan daha hafif şeyler yüzünden cinayet işleniyor, biliyorsun. En iyisi yine de bir psikologla görüşmen.

pasif baba amk. 7/24 kusarım. allah kolaylık versin, babana da sana da.

Ne yaptınız konuşabildiniz mi acaba birileriyle.

Bende bir gay veya escinsel yada siz heteroların deyimiyle ibne nin biri olarak birleyler söylemek istiyorum.

32 yaşındayım bekarım ve uzun süredir erkeklerle gerek aktif gerekse pasif ilişki yasıyorum. Birlikte olduğum adamların hemen hemen hepsi evli çocuklu hatta torun sahibi klşiler. Çok uzun yıllar süren ilişkilerim oldu duygusal anlamda da aşık oldum dediğim gözümün o kişiden başkasını görmediği adamlarda oldu hayatımda. Bu adamlar malesef toplum baskısını yenememiş ve evlenmek zorunda kalmış kişiler. Lütfen kimseye seni ne Aman evlendiricez gibi saçma sapan sorular sorarak onu bir çıkmazın içine sürüklemeye çalışmayın. Bırakın herkes istediği hayatı yaşasın ki seneler sonra böyle aile faciasına yol açacak durumlar yaşanmasın. Kimse hayatını bir tiyatro oyununa çevirip sevmediği kişiyle bir ömür birlikte olmasın. Umarım yukardaki olayda kimsenin canını sıkacak yanlış bir davranış sergilememişinizdir. Eşcinsellik bir tercih değildir. Sizin bayanlara karşı hissettiklerinizi biz erkeklere karşı hissediyoruz. Nasıl ki kimse sizi bir erkekle birlikte olmaya zorlayamıyorsa vizi de bayanlarla birlikte olmaya zorlamayın.

Unutmayın yarın çocuğunuz olduğunda kimse size eşcinsel olmayacağını garanti edemez

işte bunlar hep cehalet, mahalle baskısı... sonra bir yerde patlıyor ve kötü bir yerde patlıyor.

yılların duyurusuymuş, ne oldu acaba? illa ki insanlar üzüldü, yıprandı, acı çekti. yazık ki yazık.

benden daha trolleri varmış lan :)

Öncelikle babanda olsa insanların özel eşyalarını karıştırma. Herkesin bir özeli vardır saygı duymalısın. Belki karıştırmasaydın bilmek istemeyeceğin bir şeyi öğrenmeyecektin.

Baban sadece videolarını izliyor olsaydı adamı rahat bırak derdim. Zaten gelmiş 47 yaşına annenle de arası iyiyse bırak öyle kalsın derdim fakat ortada bir ihanet varsa mutlaka söylenmesi gerektiğini düşünüyorum eğer söyleyemem ben diyorsan yine en başa dönüyoruz. İnsanların özelleri vardır bu baban bile olsa. Duymak istemeyeceğin şeyleri kurcalama.

tarihe bakın hortlatmışsınız yahu.

lgbt derneklerinin de psikiyatr servisleri ya da yönlendireceği doktorlar oluyor.
örneğin ankara ise iki doktor tavsiyesinde bulunabilirim. bu konularda uzman bu iki doktor. Rastgele bir doktor seçmektense derneklerle çalışan bu konularda uzman doktorlara gitmeni tavsiye ederim.

6 yillik duyuruyu neden uyandirdiniz lan

bi yazara bakarsın tröl mu diye bir de saate bakarsın bugün mü diye :)

Konunun içeriği ile değil de tarihi ile ilgilenen arkadaşlara cevabımdır :)

Konuyu ben hortlattım çünkü giriş gelişme kısmı bar ama sonuç yok ortada. Merak ettim bu hikayenin sonunda neler olduğunu. Acaba kimler üzüldü kimler mutlu oldu. Merak etmemin senebi de belki yıllar sonra içine düşmekten korktuğum bir durumun günümüzde bazı kişiler tarafından yaşanmış ve yaşanıyor olması. Umarım konuyu açan arkadaş bir gün bu yazıları okur ve bir bilgilendirme mesajı yazar

straight bir baba aldatması durumu gerçekleşseydi buradaki homofobik olmayan arkadaşlar "bu onun hayatı, saygı duy." diyecekler miydi acaba... hakikaten tutarsızsınız.

muhtemelen anne kişisinin çocuktan önce haberi olmuştur. sonu ne oldu acaba, ben de merak ettim.

normal geliyor. emzirme sırasında kazayla meme görmüşsem de olmamış gibi davranırım, bozuntuya vermem.

altını değiştirmek hoş değil kokar falan ama emzirmek konusunda kendisi rahatsız olmadığı sürece benim için bir sorun yok demektir.

bence alt değiştirmek zaten görgü icabı ayrı bir yerde yapılmalı, bebek bile olsa pisliğin görüntüsünü ve kokusunu kimse çekmek zorunda değil. emzirmeyi de uluorta yapamam.

Bana da çok ters. Başka odaya geçebilecekken niye insanların gözü önünde yapılır anlamam. Gösteriş mi nedir yani? "Bak benim bebeğim var emziriyorum." mu? Geç işte paşa paşa başka odaya. Görmek zorunda mıyım ben senin ucu emzirmekten kafam kadar olmuş memeni veya çocuğunun pisliğini? Aynı şey benim için de geçerli çocuk yaparsam. Niye göstereyim yani?

Başka odaya geçememe durumuna karşın da bunun pompası var, illa çocuk süt içecekse sağıyorsun, cam biberonda taşıyıp acıktığı zaman içirirsin. Bunlar hep düşünülmüş. Bence o uluorta bebek emzirme olayı Türk gösteriş budalalığından başka bir şey değil.

emzirmek gayet doğal, iki çocuğumu da (usturuplu bir şekilde, omzumda örtüyle filan) "uluorta" emzirmişliğim vardır. netekim bazen mecbur oluyorsun. hele misafirlikte, gayet doğal bence.

altını değistirmek başka odada yapılabilir, ama kaka yapmışşsa. çişse heryerde ok bence.

anne lazım demek ki. süt istiyor, ama mama tüketebilecek kıvamdaysa sorun yok.

@cro magnon annelerinden ayrı kaldılar maalesef şartları zorlayıp bi süre daha mı annelerinin yanına yollasam bu yaştan sonra etkili olur mu gelişimleri için?

edit: mama tüketebiliyo 4 gün oldu ilk defa yaptı böyle bişey.

mama tüketiyorsa sorun yok bence. sulandırılmış inek sütü verilebilir belki biberonla, ama onu daha iyi bilen birine sormak lazım ne kadar doğru olur. çünkü vazgeçmesi lazım bu alışkanlıktan.

45 gün ile 2 ay süresi içinde zaten anneler sütten kesiliyor diye biliyorum.
Ve benim yavru kedim 1 aylık değilken annesinden ayrılmıştı ve mecbur süt tozu ve suyla karıştırılmış sütle idare ettik bi müddet.

2 aylıksa problem olmayacaktır, yani en azından sağlığı açısından..

Sanırım dudak tiryakiliği var.. :)

kendileri ağızlarına biberon dayadığınızda içmek istemedikleri zamana kadar biberon vermelisniz.

annelerine ulaştırabiliyorsan ilk periyotu anne sütüyle geçirmeleri hem onlar hem senin için iyi olur. en son baktığımız kedilerin anneleri balkona doğurmuştu, biz de kedileri içeriye alıyor ama arada kapıyı açıp anne sütü içmelerini sağlıyorduk, bu sayede hem anne sütü hem de mamayla beslendiler. ulaşamıyorsan ise ilk aşamada sulandırılmış sütü (çiş yapabilmelerini sağlıyor) biberonla vermen faydalı olacaktır.

Annelerinden ayrıldıklarından ve insanla yaşadıklarından dolayı artık anneleri onları kabul etmez. (Koku sinmesi olayı) Boşuna yollamayın hayvancağızları yani. Bence biberona da gerek yok, 2 aylık olduğu için sorun değil, alışkanlık olduğundan yapıyor tahminen ama illa biberonla beslemek isterseniz petshoplarda kediler için süt tozu gibi şeyler olur onları suyla karıştırıp içirebilirsiniz. Yine de bence gerek yok, mamaya tamamen alışınca bırakır zaten. Sağlığı açısından sıkıntılı bi durum yok yani. Yavaş yavaş bırakır.

gelmezsin. 1 şişe miller'dan bişey olmaz.

başın ağrıyosa su iç. çok iç ama. önceki gün alkol aldıysan susuzluktandır.

bende ilaç kullandıgım için bi şişe miller bişi yapmaz dedim.4 gundur alkol almıyorum. başka bişeyden bu bas agrısı ozaman ama neden çözemedim yardımlarınız için teşekkürler.

alkol antibiyotigin etkisini yok eder genelde. sorun agri kesicide olabilir.

bacağımda yürümeme engel olan bir enfeksiyon var.onun tedavisi için antibiyotik kullanıyorum. voltarenide aynı sebepten öturu kullanıyorum. arveles deniyicem baş ağrısı için.

bişey olmaz. ben şarap içiyorum

Bişey olmaz ama antibiyotiğin etkisini sıfırlar. Yani şöyle, o akşam o antibiyotiği almasan da olurmuş. Alkolle normalde içilmemesinin tek sebebi tedaviye sekte vurulmasın diye. Antibiyotikte düzen önemli olduğundan, tedavi biraz zayıflayabilir onun dışında bişey olmaz.

Miller su gibi diyen arkadaşlara lafım %4.7 alkol var içinde, %0.3-0.8 fazla alkollü bira alıyorsunuz diye "Miller ne ki, su yeaaaa" ağzı yapınca ergen gibi görünüyorsunuz. Medikal bi soru var ortada, böyle içi boş cevaplar bi işe yaramıyor maalesef.

Belki burası işine yarar çıkmış bir yığın soru var...

www.physics.metu.edu.tr

güzel ama yeterli değil.

Serway'in arkasında bi ton soru vardı, her konunun sonunda. Onları çözün bi de fundamentals of physics'in sorularını çözün yeter işte.

sınav pek iyi geçmedi. serway çok faydalı. çok geç keşfettim malesef :/

bu bi cümle mi, nasıl bişey anlamadım. tam cümleyi bi koysana deneyeyim.

önce cümle kurmalısın, istediğin şey kelimelerin anlamı ise sözlük kullanmalısın!

Bir şeye adapte olmak, diyelim ki, bi yatay kontör setine adapte olmak, gratinglerin kontrastı yüksekken, sadece yatay olanların değil bütün yönlerden gelen "grating(bu ne bilmiyorum)"lerin görünen konstrastlarını azaltır. Aynı şey adaptasyon ve test gratingleri spatial frekans açısından farklılaşıyorsa da geçerlidir.

Teknik terimleri siz biliyorsunuzdur bakamadım şimdi google'dan.

teşekkür ederim

hayır yapmıyo. ama okulun icinde saglık hizmeti veren yere gidebilmen lazım beleş.

Hacettepe yapıyo mesela. Sağlık kuruluşuna bi sorun isterseniz.

bir kart çıkarıyorlar, onunla muayene oluyorsun, ama sadece üniversitenin hastanesinde mi geçerli emin değilim...

eğer anne-baba sigortalı ise sen de öğrenci olduğun için otomatik olarak sigortalı olursun

(bkz: mediko)

1- okulun medikosundan çok cüzi bir miktar karşılığında yararlanabilirsin. senden istedikleri öğrenci kimliğini göstermen, sağlık karnenle( bu kalktı ama hala istiyorlardı, olmadı tc kimlik numaran ile olur herhalde) kayıt yaptırmandı. onun haricinde her muayene 1 lira tutuyordu. bu dediklerim istanbul ünide.
2- babanın ya da annen sigortalı ise onların hakkından yararlanabiliyorsun öğrenciliğin bitene kadar. bunun için de en yakın sgk'ya ( ya da senin ikametinin bağlı olduğu bir sgk genel müdürlüğüne gidip) öğrenci kimliği veya öğrenci belgesiyle gidip kayıt yaptırman gerek. bunu 6 ayda bir tekrarlıyorsun.

her üniversitede oluyor mu bilmiyorum ama ben babamın sigortasından yararlanma yaşım dolunca boğaziçi üni.nin medikosuna başvurmuştum ve sonra öğrenci işlerinden sağlık karnesi çıkarmışlardı bana. son senemde onu kullandım. eğer okulda gitmek istediğim branşın doktoru yoksa medikodan sevk kağıdı alıp öyle gidiyordum devlet hastanesine. üniversite hastanesi olması şart değildi. muayeneler ve tahliller ücretsizdi. ilaçlardan %10 alınıyordu eczanede.

üniversitenin medikosuna sormalısın.

edit: ben yardımcı olamadım mı ki? benim niçün tikim yok :p

%50

nambırnaynın da dediği gibi. ya bozulur ya bozulmaz.

70 yılda bozulacağı öngörülüyormuş, bilinmiyormuş. demek ki öngörü tutmamış. biliniyor deseydik 70. yılda bozulma olasılığı 70/70 (çünkü yetmişlik kümenin tamamı denendi, sadece 70inci kaldı) = %100 olacaktı, bu mantıkla 89. yılda bozulmuş olması (bozulması değil) ihtimali de bence 70/70.

öngörüyse 70. yılın sonunda öngörünün revize edilmesi gerekir olasılık hesabı yapılmadan önce.

1/70 orada benim çıkardığım bir tahmini değer. yani makina 70 yıl sonunda bozulacak deniyor ama 88inci yılda hala çalışıyor. bu 70 yıl da uydurulmuş bir rakam değil. hesaplamalar onu göstermiş.

bu kadar bilgiyle cevabı verilemez.

makinenin yaşam süresine ilişkin bir random variable/dağılım söylenmediği sürece yukarıda söylenenlerin hiçbirisi doğru değil.

%100

%100 dogru cevap.

vay aq %100 olmasının imkanı var mı!?

adam aynı bilgileri verip makine şu an 87 yıldır çalışıyo diyebilirdi. yani soruyu 1 sene daha erken sorabilirdi. ona da %100 derdiniz. ama şu an makine hala çalışıyo.

yani makina bozulmak için sorunun sorulmasını bekliyo olabilir mi ulan :)

aynı şekilde bu soru yine erken sorulmuş olabilir... paralel bi evrende şu benim yazdığımın bi benzerini başka bi adam yazıyo olurdu. yani asıl soruda makina 89. yılında olurdu. alttaki yorumlardan biri %100 derdi. benim gibi bi adam da çıkıp "ya bunu makinanın 88. yılında sorsalardı?" derdi. ve makina hala çalışıyo olurdu...

bunun cevabı yok. %50'dir. bu bilinenden gelen %50 değil, bilinmeyenden gelen %50.

bi torbadaki 5 siyah 5 beyaz toptan rastgele siyah çekme olasılığındaki %50 değil yani...

velhasılı soru olmamış henüz. soru olsun o zaman cevaplayalım.

bu kadar küçük örneklemeli gruplarda (örneğin bir makine) istatistiksel ve olasılıksal hesaplar yapmak pratikte manasız olur.

Sorunun dağılımı Poisson dağılımı. 1-P(k=88) yapmak gerek.
Poisson dağılımı= (e^-lamda)*(lamda^k)/k! lamda=70, k=88

Burdan P(x=88)= 0.005 çıkıyor

1-0.005=0.995 oluyor. Yani 88. yıldan sonra bozulma olasılığı %99.5

Edit: Sorunun dağılımının poisson olmasının sebebi, elimizde zaman değeri var ve bu zaman değeri tek parametre. Bu duruma uyan tek dağılım da Poisson. Tahminen soruyu soran kişi soruyu çözmenizi değil de bunu bulmanızı beklemiştir. Bu dağılımlarla ne kadar çok haşır neşir olursanız o kadar kolaylaşıyor karakteristiklerini farketmeniz. Bain&Engelhardt'ın Introduction to Probability and Statistics kitabını tavsiye ederim.

@ailenaa, poisson'a göre 70. yıldan sonra bozulma ihtimali en düşük (%95 civarı) olmuyor mu? yani 35. yıldan sonra ya da 95. yıldan sonra bozulma ihtimali %100'e çok yakın, 70 civarlarında olasılık olarak dip yapıyor gibi bir durum çıkmıyor mu ortaya? amortisman için poisson kullanmak riskli gibi geldi, yamuluyor muyum?

poisson dağılımı olmak zorunda değil. kendi kitabınızda uydurabildiğiniz tek dağılımın poisson olması, soruda bahsedilen dağılımın poisson olduğunu göstermez.

"öngörülme"nin tanımına bağlı olarak pek ala uniform distribution bile olabilir bahsedilen. yetersiz bilgi var onun için.

Yahu onu mu dedim ben? Sadece zaman değişkeni varsa elimizde, ve bu zaman değişkeni makinenin ömrüne ilişkin değişkense Poisson kullanılır, çünkü Poisson'un bulunma amacı bu zaten. Ben de isterim elimizde değişken bilgisi olsun daha anlamlı bi dağılım kullanalım ama zaten Poisson'u öyle bi dağılım olmadığı zaman kullanıyoruz. Kitapta da bi sürü dağılım var dert etmeyin onu siz.

Poisson'da durum şu; Poisson'da elde ettiğiniz değer, makina'nın x yaşına kadar hayatta kalma ihtimalidir. O yüzden bu değer 70'te en büyüktür, sebebi de şu, makina 70 yaşına kadar hayatta kalsın ki 70'te bozulabilsin ve ortalamamız 70 olsun. (Daha doğrusu şöyle, 70'te bozulan o kadar çok makina var ki, ortalamamız 70 oluyor, bu makinaların 70te bozulabilmesi için 70 yaşına ulaşabilmesi gerekiyor.)

Aslında şöyle de bi durum var, normalde koşullu olasılık ve cumulative fonksiyola çözülmesi lazım bu sorunun. Ama koşullu olasılık hata veriyor. 88'e ulaştığını bildiğimiz için, koşulumuz bir makinanın bozulmadan önce 88 yaşına ulaşması. yanlış cevap bulduğum için 1-P(x=88) dedim ki normalde yanlış bi cevap bu onu da belirteyim, normalde bu makinanın 88 yaşına varmadan bozulması olasılığını verir ki bize makina ömrüne dair belli bir aralık verilmediğinden makinanın bozulacağı garantisi yok o yüzden cevap 1 olamaz. Normalde P(x=88)/P(x=88) deyip 1 buluruz bu durumda. (bölü olmasının sebebi koşul)

İsterseniz Poisson'un genel sınırı kabul edilen 105'i son değer alarak kumulatif değeri hesaplayıp koşullu fonksiyon kullanabilirsiniz ama o zaman da sonuç 3.22 çıkıyor saçma bi şekilde. Soruyu siz mi sordunuz yoksa kitapta falan mı var?

Bir de aralık, örneklemdeki makina sayısı vs. gibi değerler olursa çok daha sağlıklı çözülür bu soru. Öbür türlü el mahkum poisson kullanıyoruz ki çok sıkıntılı bi dağılım.

Edit: Normal dağılıma yakınsadığını varsayarak cevabı 0.9842 buldum ama normal dağılıma yakınsamıyor tabii ki tek üyeli bir örneklem olduğundan. Elimizdeki tek makine olduğu için 70'ten uzaklaştıkça bozulma olasılığının artması lazım. Ama çok rahatsız edici bi soruymuş bu, buna biraz daha uğraşayım ben bulursam editlerim burayı.

Poisson kullanılabilmesi için gerçekleşen olayların bir önceki olayın gerçekleşme zamanından 'bağımsız' olması gerekir. makinelerin bozulma sürelerinde de bu geçerli değil. "böyle böyleyse possion kullanılır yaa" diye bir şey de yok. poisson kullanılabilmesi için bu dediğim varsayımın yapılması lazım. soruda söylenmemişse de yapılamaz, yapılamazsa da kullanılamaz.

ve de "Poisson'un amacı o zaten?"? Şaka herhalde? Poisson'un "Elimizde yetersiz bilgi olduğu zaman kullanabileceğimiz bir dağılım bulalım" diye ortaya çıktığını söylüyorsanız diyecek başka bir şeyim yok zaten.

Anlatmaya çalıştığım şeyi anlamamak için özellikle çaba göstermek lazım sanırım. Diyorum ki, Poisson dağılımının özelliği ortalamasının bir zaman dilimi olmasıdır VE tek parametresinin olmasıdır, bu durumda soruya uygulanabilecek tek dağılımdır. Bu tip durumlarda uygulayabildiğimiz tek dağılım olduğundan soruyu Poisson'a göre çözmek gerek diyorum.

Soru sormuş bi insana fikir vermek açısından söylenmesi gereken şey budur. O da aklından geçirmiştir herhalde "Çözemediğime göre eksik bilgi olması muhtemel." diye, aptal değil insanlar. Benim de demeye çalıştığım şey "bi de bu açıdan bakın, bu dağılıma uyuyor."

Yetersiz bilgi olunca poisson kullanıyoruz demedim, poisson'un karakteristiği o dedim. (yukarı bakınız, zaman aralığı+ tek parametre) Polemiğe girmenin manası yok.

soru bundan sonraki yıllarda dediğine göre cevap %100'dür.. 150. yıl da bundan sonraki yıllardan biri olmuyor mu?

ama 89. yıldaki bozulma olasılığı için formüle ihtiyaç var.. ona girmek istemem..

likör veya isteğe göre votkalandırılmış meyve suyu.

şirince şarabı iç mesela:) tadı size uygun olabilir... yada aramolı votka olabilir, tekila çarpabilir dikkat et...

Marka olarak da belirtirseniz çok memnun kalacağım.

(bkz: baileys)

(bkz: archer's) daha iyisi için
(bkz: malibu)

yalnız dikkat. tatlı içkidir bunlar, ne kadar içtiğinizi farketmezsiniz sonra kötü çarpar.

O yüzden şirince şarabı +1

Safari veya sert olsun ama biz anlamayalım derseniz jagermeister.

cardinal melon.

(bkz: sheridan's)

baileys'i döver bence

son donem favorim kirmizi sarap + sprite veya limonata. bunu minimum yari yariya oranlayarak karistirirsaniz %14 civarinda olan alkol orani %7ye duser. Ayrica bu sekilde icince daha az susatiyor (dolayisiyla daha da az bas agrisi yapar). Ah ayrica kirmizi sarabi kalitelisinden almaniza gerek yok cunku zaten karistiracaksiniz (tabi ucuz alirken de abartmamak lazim), cevirmeli kapakli 1lt.lik olanlar yeterlidir :)
bunun disinda muz likoru+sut+nescafe kombosu olabilir. Tabi yari yariya degil daha cok 1/3, 1/4 oraninda, yukaridakine benzer bir alkol oranini tutturmus olursunuz.
bunlar daha hesapli secenekler. bir de hesapsiz olanlari var cardinal melon + sut gibi.

kavunlu votka var. alkol oranı düşük. sek de çok güzel içiliyor. tam kız içkisi bence :)

adam sert olmayan diyo, adama en az yüzde 40 alkol içeren içkiler tavsiye edilmiş. enteresan.

cardinal melon (genelde sek içilir, bol şekerli, tam kız içkisi. yalnız kontrolsüzce içilirse yamultabilir)
malibu (sütlü yaparsan süper oluyo)
bacardi (mojitosu güzel olur, bol naneli limonlu, daha çok yaz içkisi)
birde marka farketmeksizin süt+votka+kahlua ile yapılan white russian vardır, nispeten yumuşak bişey. isediğin ölçüde votka koyabilirsin.

www.drinkon.com wild africa
www.drinkon.com irish cream

(bkz: southern comfort)

bugüne kadar bol buzlu bir xuxu beğenmeyen kız görmedim.

Eğer bulabilirsen alkol oranı çok düşük ama içimi oldukça güzel olan; Smirnoff Mojito

(git: www.finewines.ie )

yapmıyorlar. alakası yok. hatta bilmemeleri bile daha iyi olabilir. abd ile bağınızın olmaması vize almanız için daha iyi yani. girip geri çıkacağına ikna olması gerekiyor.

abd ile ne kadar az ilişkiniz varsa vize o kadar kolay olur. ayrıca abd vizesi abartılıyor ama avrupa ülkelerinden çok daha kolay aslında. üstelik 10 yıl.

Ailenizden birinin aldığı turistik vize, eğer namusuyla kullanılmışsa (turist olarak gidip kaçak çalışmadıysa mesela) işinizi zorlaştırmaz, size "ailenizden kimse vize aldı mı?" diye sorarlarsa doğruyu söyleyin. Aile olarak lanetlenmediğinizi gösterir sadece :) Orada ikamet eden bir yakınınız varsa buraya döneceğinizden emin olmak isterler. Onun için buradaki bağlarınızla ilgili belgeleri incelerler.

kurzon'un dediği gibi, Avrupa vizelerinden (en başta İngiltere'den) çok daha kolay.

Annem iki kez 10 yıllık vize aldı. Kongreler için sürekli gidip geliyor. Yine de sormazlarsa söylemeyeyim yani, öyle mi?

Sorulmayan bir seyi cevaplamayin tabi :)

gereksiz yere konuşma. sorulanlara makul ve dürüst cevaplar ver. demagoji yapma. yalvarma, dik dur ama aksilik de etme, uyumlu ol yani. istenen belgeleri eksiksiz bulundur.

önce havadan sudan başlar görüşme, ingilizcenizin düzeyinin tesbiti için bu gerekli.
hr ile görüşecekseniz ve staj için spesifik bir departman tercihiniz varsa ya görüştüğünüz hr kişisi size neden bu bölümü tercih ettiğinizi falan sorabilir -bu kısmı okulda aldığınız derslerle ya da daha önce staj yaptığınız firmalarla destekleyebilirsiniz-.
hr tatmin olursa departman yöneticisi ile ikinci bir görüşme daha yaparsınız muhtemelen.

son olarak, sakin olun, açık olun, mutlaka kendi içinizde ben bu işe ne katabilirim, hangi özelliklerim iyi, hangi özelliklerim dezavantaj sağlar gibi sorulara cevap vermiş olun.

kolay gelsin.

mühendisim ve aracı bir kurumun ayarladığı amerikada ki şirket ile telefonda mülakat yapmıştım yaklaşık 15 dakika sürmüştü ilk başta genel olarak başlıyor ve şuan çalışıyorsan yaptığın işle ilgili soru soruyor daha sonra neden amerikada çalışmak istediğini ve kazanacağın para ile geçinmende sorun olup olmayacağını sordu daha sonra şirketten ilgili kişi türkiye'ye gelip yüzyüze mülakat yapacağı için belki çok irdelememiş olabilir ama genelde ingilizce konuşmana bakıyor ve yapacağın işle ilgili tecrübelerin hakkında soru soruyolar. ilk başta belki tedirgin olabilirsin ama sonrasında hiç bişey kalmıyor :)

Direk başvurduğum derpartmandan bir senior analyst ile görüşecekmişim. HR görüşmesi olmayacak yani. Toplam 30 dklık bir görüşme olacakmış. Verdiğiniz bilgiler için teşekkürler :)

millennium üçlemesi ejderha dövmeli kız gayet güzel akıcı sıkmayan kitaplardır.

nzlgzn öyle olmuş biraz :) yani şöyle himym tarzında birşeyler arıyorum aslında. kafa dağıtmalık.

edit: ayrıca otostopçunun galaksi rehberi bu kıvamda mıdır?

Terry Pratchett kitaplarını oku. Fantastik komedi ama Türkçe'si nasıl bilmiyorum. İngilizce okyabiliyorsan İngilizce'si çok eğlencelidir ama.

siriustan gelen kurbağa

ayn rand denemiş miydin hiç ?

hayatın kaynağı mesela çok iyi gelebilir.

eğer vaktim var diyosan atlas vazgeçti de olabilir biraz daha heyecanlı :)

dublorün dilemması-murat menteş

john fante- üzüm kardeşliği

harry potter tarzını bilmem bu hoşuna giedecektir.

ohoo açlık oyunları serisini istemişsin hacı sen.

yeni okuduğum; senden başka yok! tam çerezlik, heyecanlı, gülümseten, kimi zaman da duygulandıran çerez bir roman.

güzel bir de seri önerebilirim,çok çok heyecanlı, Çatı serisi.

benimklieri okutrsan habere t beğendim/beğenmedim diye.

bilimum ihsan oktay anar romanları. güldürür eğlendirir vayvayvay dedirtir. hem felsefe yapar hem tarihi mavra.

puslu kıtalar atlası, ihsan oktay anar +1

ütopyaları öneririm.

Fahrenheit 451
Cesur Yeni Dünya vs.

Kadınlar- Charles Bukowski

5

6

zevke göre değişir ancak bu.
3 ve 6 diyorum.

5-6

1-3

ufacık ki bunlar
1 ya da 6

@manifeste : Teşekkür ederim moralimi bozduğunuz için..
Şaka bir yana, herkesin bütçesi kendine göre oluyor.. Malumunuz..

ben erkegim oncelikle. ama kadinlar o yamuklari sevmiyo. en iyisi senin favorin. varsa ona benzer modeller onlara bak. misal senin favorinin yaninda da ufak taslar hos degil bence. tek tas sapsade olmali... ustte tas, tasi tutan kenarlarindaki korumalar tasi fazla ortmemeli(6 kol iyidir, tam kivami), parmagi cevreleyen halkasi su damlasi gibi olmali. sagda solda minik taslar olmamali(goz yorar ve o kenar taslari kalitesiz oldugundan ilerde cirkinlesir), son olarak da dedigim gibi yamuk model olmayacak.
bana noluyosa :p

hatun kişi olarak 3 diyorum.

evlilik teklifine 1, 3 ve 6 gitmez söyliyim. tektaş olacak.

Süs için 3 ve zerafet için 5.

Not: erkek kişiyim

illa bunlardan biri olacaksa 4 veya 5.

adres vereyim git üreticisinden pazarlık yapıp indirimli al diyorum :)

(delikanlı adamın halinden anlayan er kişiyim)

cevabımı veriyorum,
3 ya da 5

en azından ben olsam onları takardım.

3

5 ya da 3ün halkasinda tasi olmayani.

benimkisi 4.düydü....

@error22 ahaha çok güldüm

@quaker sakın moralini bozma, gayet de güzel, senin favorin benim favorim.

ayrıca küçük müçük diyeni de Allah'a havale ediyorum.

erkeğim 4

5

Kadınım. Bence de 3.

bunların arasında en iyileri 4 ve 5 bence. ama taşlar çok ufak gözüküyo..
(dişiyim)

3
ha bir de; mutluluklar :)
(bagyan kişisi)

3 yada 5
erkeğim

kimse 2 dememiş ama ilk görüşte o dikkatimi çekti fiyatını biliyorsan söyler misn?

ayy tebrikleeeer (kadınım anlaşılacağı üzre)
ben dönmeli olanları da beğeniyorum ama kullanım açısından zor olabilir. düzler de sağa sola sürtüp çizebiliyo/çizilebiliyo. yine de 5 diyorum. çok şık
küçük müçük demeyin bi de ya, önemli olan boyutu değil. valla değil :)

5

3

erkek yay burcu. düz şeyleri severim. yamuk yumuk olmasın ve mutluluklar.

Hepinize, verdiğiniz cevaplar için çok teşekkürler!
Gördüğüm kadarıyla, sonuçlar şöyle :
1: 2 kişi
2: 1 kişi
3: 11 kişi
4: 5 kişi
5: 11 kişi
6: 4 kişi
Sanırım kararımı verdim.. 3 numara olacak.. O olmazsada onun kenarları taşsız olanı.. 3 ve 5'in karışımından ortaya çıkan sonuç zaten tek taşın daha ağır bastığı..
Yüzükten sonra olacaklarla ilgili umarım hepinize iyi haberler veririm :)

Merak eden olursa diye yazıyorum;
3 numarayı aldım, teklifimi dün yaptım. Sevgilim beni çok mutlu edecek bir şekilde kabul etti.. Etrafımızda şans eseri orada bulunan 20'ye yakın kişinin alkışları arasında güzel bir anı yaşadık..
Hepinize cevaplarınızdan ve yardımlarınızdan dolayı çok teşekkürler..

kalsiyum eksikliği? ya da florür?

diş ipi kullanıyor musunuz?

bana çene yapımdan kaynaklandığını söylemişti doktor, alt ve üst çene tam olarak üst üste basmadığı için, belli dişlere daha fazla yüklenme olduğu için yemek yemede, zamanla bunlar çürüme yapmış.

bazı insanların kemik yapısından kaynaklanıyor sorun. ben haftada iki üç ya fırçalarım ya fırçalamam, maşşallah daş gibiyim.

Kalsiyum eksikliği olabilir, florürü bilmiyorum. Diş ipi kullanmıyorum, kullansam çözme ihtimali var mı? (Gargara kullanıyorum, hatta plak temizleme aletim bile var)

Edit: Hı bir de, stres kaynaklı çenemi sürekli çok sıkıyorum. Sebebi bu olabilir mi?

ben şöyle izah edeyim

her yemekten sonra dış fırçalar
günde 2 kez diş ipi kullanır
yemek aralarında misvak aldım(milleh hacı hoca sansada diş fırçası ile gezilmiyo)
gece colgate bilmemne gargarası

ama sürekli çürüyor.. doktor olur öyle şeyler gibi bişeyler dedi.. gen e kalıtsallığa evrime filan bağladı..

not: çay günde 1 bardak kahve nadiren dışarda türk kahvesi yada 2 günde 1 nescafe filan, kola sevmiyorum schweppes bitter limon filan içerim gerçi o da her yerde bulunmuyo..

elektrikli diş fırçasından kaynaklanıyo olabilir,,,diş hekimleride önermiyo onları bende senelerce onu kullandım ama nafile hemen taşlanıyodu vs dişçi normal fırça kullan dedi gayet rahat şimdi elektrikli olandan kat kat iyi temizliyo normal fırça . . .

farklı bir şey söylemeyeceğim ama benim gittiğim diş hekimi de elektrikli diş fırçasının felçli insanlar gibi normal diş fırçasını tam olarak kullanamayan insanlar için olduğunu ve mutlaka normal diş fırçası kullanmam gerktiğini söyledi.

diş eti kanamasının etkenlerinin birinin de dişleri sağa sola doğru fırçalamak olduğunu ekledi. fırçalarken alttan yukarı ve üstten aşağı biçiminde nazikçe fırçalamak lazımmış, yemek artıkları böylelikle diş etlerinin arasına dolmaz ve kanamaya neden olmazmış.

diş etinde sorun var. bi diş hekimine danış. bana göre sana küretaj (diş etiyle alakalı bi işlem) uygulanması lazım.

Olgunlarda her türlü bulursun,,, zafer çarşısı diğer bir seçenek...

Theory of Interest diye bir kitap var. Kök Çarşısının altında Biz fotokopi var. Ordan alabilirsin. Yazarı Stephen Kellison.

Türkçe kaynak var mı bilmiyorum.

cinebonus - panora

Ben Gordion ve Cepa'daki sinema salonlarını beğeniyorum...

panora iyidir

kesinlikle kentpark prestige

büyülü feneri'in ortamı büyülüdür.
kap sevgilini git:)

burada ismi gecenler arasindan bir kentpark'a gitmedim. onu disarida tutarsam panora derim.

Gordion cinebonus. Cinebonuslar genelde iyi zaten.

daha boş salonlar arıyosan bilkent cinebonus

cepaya gidildi ve koltuklarının beş para etmez olduğu tesğit edildi.

hiç sorun olmaz merak etme. insan bilkent olsun ister tabii ama hacettepe diye sorun olur diye düşünme. azmet, çalış, iste yeter ki.

Teşekkür ederim, içime su serptiniz. Okulumu ve hocalarımı çok seviyorum, ayrılmak da istemiyorum işin açıkçası. Lisans ortalamam iyi bi okulda PhD yapmak için çok mu düşük?

IELTS skorunun süresinin dolmasının büyük bir önemi yok bence, onu da işleme alırlar kanısındayım ama madem TOEFL'a da gireceksiniz, bu hepsinden daha iyi bir seçenek tabi.

Bilkent'i bu kadar kolay elemeyin bence, eğer ikisine de başvurma şansınız varsa bunu yapın derim, burs olanaklarını sonuna kadar zorlar, burs oranı kesinleştikten sonra da (eğer hala zamanınız varsa Hacettepe için) konseye bi mektup yazarak ya da artık orada bürokrasi nasıl işliyorsa, daha fazla burs için başvuruda bulunabilirsiniz, sonuçta kaybedebileceğiniz bir şey yok.

Bilkent'e de başvuracağım elbette. Hacettepe'de kalmayı daha çok istiyorum ama. Hacettepe'de kadro açıldığı taktirde araştırma görevlisi olma ihtimalim var. Bilkent'te ise atamalara dair bir bilgi bulamadım. (YÖK'ün sitesine bakmadım gerçi, bakayım aklıma gelmişken).

Bilkent'e early admission'la başvuracağım. Burs şansım artar diye umuyorum. Zaten alttan ders sorunum falan yok, çok büyük bir aksilik olmazsa Haziran'da mezun oluyorum. Erken başvurularla Bilkent'e başvurup, sonrasında Hacettepe'yi düşüneceğim, onun başvuruları bayağı geç oluyor çünkü. Hacettepe çok büyük ihtimalle olacak. Bilkent de olursa eğer, hangisine gideceğime karar veremiyorum, sıkıntı burada çıkıyor zaten. Hacettepe'nin yurtdışınd PhD yapmada çok büyük bir dezavantajı olur mu onu merak ediyorum.

Okuldan bi arkadaşım, ki asistanımızdı kendisi, ekonomi alanında yurtdışında onlarca üniversiteye PhD başvurusu yaptı ve temelde aldığı iki cevap oldu: yayımlanmış makale ve arşatırmalar, alınan dersler ve içerikleri. dolayısıyla üniversitenin kendisine dair hiçbir geribildirim beklemediler ve ben de tersini düşünemem, ancak aksi durumda dahi hacettepe bu yükü sırtlayabilecek bi üniversite. ancak diğer yandan, madem akademik bir konudan bahsediyoruz, objektif olmakta fayda da var; bilkent hocalarının türkiye popülerliği bakımından küçük bi adım önde olabilir, ancak her şey yine de o master öğrencisinin sırtlarında. son olarak kalan tek "kötü" taraf, ki buna sadece ben sahibim sanırım, lisans ve yüksek lisansın aynı yerde yapılması kişinin daha yeniye ve iyiye olan ilgisiyle ilgili bi soru işareti bırakabiliyor, ancak dediğim gibi, hacettepe, kendisine "en iyi" dendiğinde bile dudakları uçuklattırmayacak bir üniversite, dolayısıyla böylesi küçük bi şeyi de kapatabilir.

selamlar

öncelikle "büyüyünce ne olacağına" karar vermen lazım. yani ekonomi mi yoksa "business" mi istiyorsun. çünkü stern bir business school ve odak noktası daha çok mba. bildiğim kadarıyla sadece çok küçük bir phd programı var. bunun yanında nyu'nun bir de "ekonomi" programı var ve bayağı prestijli. ve özellikle efe ok sayesinde bayağı türk öğrenci alıyorlar doktoraya. linki de şurada. daha çok bilgiyi oradan alabilirsin: econ.as.nyu.edu

bilkent mi hacettepe mi sorusuna ben bilkent diyorum. çünkü bu akademik mecralar biraz "network" işi. ve bilkent iktisat'ın bu konuda bayağı iyi bir network'u var. daha çok kişiyi tanıyan, daha çok kişiyle bilimsel araştırma yapmış hocaları, amerikada bir çok okulda iyi yerlerde olan mezunları var. bu doktoraya kabul için bariz bir avantaj sağlar. yayınlanmış araştırmalar gerçekten çok önemli. o yüzden master döneminde araştırma konusunda aktif olman lazım. hocaların boğazına yapışman lazım yani. büyük ihtimalle ne üzerine çalışacağına karar vermişsindir, çünkü iktisat gerçekten çok büyük bir derya ve çok farklı seçeneklerin var önünde. yüksek lisansta biraz da amaç odaklı olman yani çalışmalarının genel olarak çalışacağın alanla ilgili olması faydalı olur. bir de matematik gerçekten çok önemli. artık top ekonomi departmanları matematik ve mühendislik mezunlarına yönelmeye başladılar, sadece matematikle araları daha fazla diye. bilkent'in iktisat yüksek lisansı iyi bir matematik eğitimi veriyor bildiğim kadarıyla ama iyi bir okul için kesinlikle ilerletmelisin. mesela yüksek lisansta matematik yan dalı yapabilirsin, ki matematik bildiğini kanıtlamak her zaman iyidir.

son olarak; 2.9 yüksek bir ortalama değil. özellikle bahsettiğin "competitive" okullara kabul için zorlanabilirsin. ama daha önceki cevaplarda söylendiği gibi not ortalaması özellikle doktora için ilk planda değil. okullara farklı olduğunu göstermen lazım. iyi araştırmalar, basılmış makaleler, toefl'ı da not ortalamasını da geri plana atar.

İleri diferansiyel denklemler dahil bi dünya matematik dersi+zibilyon tane istatistik dersi aldığım için işin sayısal kısmı sorun değil. NYU'nun programını bulamamıştım, Stern'de bulunca onun altında olduğunu varsaydım, link için teşekkürler.

çok dayanır diyemeyeceğim. en fazla 2 sezon.

şansıma da olabilir tabi ama benimkilerin hepsi sağlam çıktı. ayrıca, yine şans tabi ama, hayatımda aldığın en rahat topuklu ayakkabı mango'dan

sağlam, dayanıklı ama rahatsız. mango nun birçok modelinin ön tarafında topuk yok ve ayağı yoruyor, öyle değilse rahat olabilir.

Yeni bot aldım ben Mango'dan. Hayatımda giydiğim en rahat topuklu ayakkabı. Net. Ama kalın topuk ve ön tarafında minik bi platform var. İnce topuklu rahat olur mu bilmem.

@dvr

wikipedia makalesini biliyorum. daha cok bilimsel sitelerin yayinlarini merak ediyorum ve kullanim durumlarini. wikipedia biraz lafi dolandirmis, tamamen zararli oldugundan da bahsedilmiyor, medikasyon olarak da kullanilabiliyor sonucta.

@good room beautiful

nasil eminsin? biraz daha bahsedebilir misin? gosterebilecegin guvenilir kaynaklar var mi?

yigitte kaldiraci indirmeye de yarar. o konuyu da dusun istersen.

zararlı oldurucu dıyen sallıyor. zararlı ama odurmuyor. nasıl kullanacagını bılmezsen her ılac gıbı gotune kacabılır. bu adım gibi eminim diyenlerin neler tecrube ettiklerini ya da neye dayanarak bunu soyledıklerını gercekten cok merak edıyorum. Steroıdlerın cogu 17 karbon denılen serbetten hasıl olup karacıger, bobrek ozeelıkle anabol ve dıanabol denılen ıkı turu uzerınde uzun kullanım halınde toksık etkıye sebep olabılır. steroıdlerın anabolık olanları DHT ve DHN turevı olduklarından kellıge yatkın erkeklerde de erken kellesme ortaya cıkarabılır. bunun dısında kullanım halınde yogun sıvılce, tansıyon yukselmesı uykusuzluk, endıse ve saldırganlık halllerı ortaya cıkabılır, ama tum bu olanlar subjektıf durumlar olup kısıden kısıye farklılık gosterebılır.


bır de dalgada omur boyu boynu bukukluk yapar dıyorlar kı, agır sallıyorlar. gorende her bırı her gun bır steroıdlı ıle yıyısıyor sanar. steroıdler ıcınde test hormonları erkeklık uzerınde ılacın kullanım halınde buyuk baskı olusturur. soyle dıyeyım gunde rahatlıkla 11 posta gıdebılırsınız. ama tabı bır de bunun dususu var, ilac vucuttan ayrılma safhasına gırdıgınde dogal olarak test sevıtesınde dusus olur. ayrıca testesteronun ostrojone donusme seysı de var ama uzun hıkaye o kadarını bılsenız yeterç bu onlemek ıcın de post cycle theraphy denılen tedavı kuru uygulanır, oyle lambur lumdur ılac yıyıp sonra lımp dıck olursanç steroıdın degıl senın angutlugundur.

Steroid aslen kanser tedavisinde kullanılır. Benim bildiğim tek gerçek yararı o. Öbür türlü kullanımda böbrek olsun, karaciğer olsun patlatıyor kendisi. Gerçi kanser tedavisi sırasında da yıpratıyor da, kanserden iyi gene.

Yazılış ve basitlikten zorluğa gitmesi açısından sırlama: Hobbit -> Yüzüklerin efendisi -> Hurin -> Silmarillon -> Kayıp Öyküler (büyük oranda Silmarillonla aynı zaten) -> Güç Yüzüklerine dair (Son üçü aşağı yukarı aynı olmakla birlikte zorluk açısından, silmarillon daha uzun olmakla daha zordur)

Senin yazdığın bir tür "kronolojik sıralama".

Yüzüklerin Efendisi
Silmarillion
Kayıp Öyküler Kitabı

Güç Yüzüklerine Dair, Hurin'in Çocukları ve Roverandom'u da yukarıdakileri okuduktan sonra istediğiniz sırayla okuyun. Roverandom bi tek farklı. Güç Yüzüklerine Dair ve Hurin'in Çocukları'ndaki hikayeler diğer kitaplarda da bir şekilde geçiyor.

guc yuzukleri ve kayip oykuleri okuma. eski dandik yayinevinden onlar. yeni silmarillion onlari kapsiyor.

ithaki den silmarillion ve hobbiti oku.

sonra tek kitap halindeki lotr u oku. metis den cikmisti o da.

bu arada huri degil hurin olacak. silmarillion daki bir hikayenin corba yapilip basilmis halidir o.christopher tolkien para icin girismistir o ise. illa okuyacam diyosan silmarillion dan sonra hobbitten once oku.

yani sira kesinlikle su olmali:

silmarillion
hurin'in cocuklari
hobbit
yuzuklerin efendisi

once hobbit sonra yuzuklerin efendisi

sonra da istedigin sirada istedigini oku bence

en ideal sıra
the hobbit ile başlamak, çünkü hem isim aşinalığı hem de akıcı masal diliyle okuması eğlenceli bir kitap ve tam bir başlangıç kitabı bu hikayeye.
sonrasında yüzüklerin efendisi
ardından da silmarillion ve hurin'İn çocukları. silmarillion'u ithaki'den oku denildiği gibi, güç yüzüklerine dair'i de içeriyor.

what i'm fond of, what i prefer

Tercih ederdim diyemiyorum çünkü bulduğum kötü yönleri söyliceğim orada. Çözüm getirmiyorum.

Pros&Cons?

likes and dislikes?

(harcın)*(dersin kredisi)/(o dönemde aldığın kredi)= dersin parası

dersin kredisi 5. alacağım toplam kredi 20 harcım 407 ise

407*5/20=100 lira ediyor. doğrumudur_?

bir de %300 diyor ben 300 ekstradan mı ödeyecem_?

Dersi kaç kere aldığınıza bağlı. ilk veya 2. kez alıyorsanız öyle bi durum yok, normal harç ödeyeceksiniz. 3. kere alıyorsanız o bulduğunuz sayı 0.5le çarpılacak. 4. kez alıyorsanız 1le çarpılacak, 5. kez alıyorsanız 2 ile çarpılacak vs. kanunda katsayılar var, 6111 sayılı kanun, bi açıp okuyun isterseniz.

7. kez aldığım derste nolacak_? 10.ya aldığım ders nolacak bunun üst sınırı vardır elbet. okudum kanunu da bir bok anlamadım.

oidb.ege.edu.tr

4 ve üstünde katsayı 5 olarak alınıyormuş.

extragenç alma gözünü seveyim. ben ettim sen etme. altı ayda bir 40 lirayı gani gani çekiyorlar hesabından. kartımda para bırakmamaya bakıyorum. tabii benim kerizliğim de olabilir zira öğrenci olduğumu beyan etmeyi unuttum. öğrencilerden alınmıyormuş hesap işletim ücreti. şimdi de okuldan ayrıldım, jeton yeni düştü benim de. onun dışında güzel ya, seviyorum aslında. böyle bazen kafalarına göre 10-15 lira bonus veriyorlar filan. bir ton kampanyası da var. tabii play card nasıl bilmiyorum ama ben extragenç'in tek eksisi dediğim gibi işletim ücreti. benim dediğim gibi bişiy yoksa da bir otomatik ödeme talimatıyla da hesap işletim ücretinden muaf oluyorsun garantide.