www.ekoorganik.com hiç kullanmadım ama

ne ürünü arıyorsun; kozmetik, gıda, giyim?

(git: 379868) şöyle bir şey sormuştum ben de.

@african gıda ağırlıklı

Biddu Orchestra - Eastern Journey

olacak o kadar memuruslar müziği bu.

yok.

ula aynı bensin

arada bir olur, zorlasam bile sevemem bazı tipleri. ama çok da dert değil, bazen içgüdülere güvenmek gerek. sonunda o insanların mutaka olumsuz bir özellikleri oluyor uyuz olmamı hakedecek..

bende varda sendeki kadar radikal degil.

bu huy degil aslinda,karsindakinin vucut dilini okuyup ona göre tavir alma.

bu karsindakinin hareketlerini yanlis bulmandan,kiskanmandan,karsindakinin kibirli olmasindan etc bir cok nedende olabilir.

cok takilmamak lazim,kötü bir sey degil o kadar.

abi baştan uyuz olsam da sonradan pişman olduğum tipler de çıkıyor ama bu oran 5'e 1 falan. hakikatten evlilik programı jargonu olacak ama bir insandan elektrik alamıyorsan olmuyor o iş. Bir adam var, resmen uğraştım adamla iyi geçinebilmek için, ağzına çakmamak için zor duruyorum.

bende de var yalnız değiliz

Tamam da bu niye kötü bir huy olsun onu çözemedim, herkesle aranı oş tutmak gibi bir zorunluluğun yok ki. Herkesin hazzetmediği bir sürü insan vardır, benden de hazzetmeyen bir sürü adam olduğuna eminim, bana karşı agresif bir tavır takınmadıkları sürece de rahatsızlık duymam.

bende var. hemde yoğun bir biçimde.

Bende de var, hatta ortak arkadaş olmasa bile var, hatta içimde kalmıyor ciddi ciddi olumsuz şeyleri sesli düşünüyorum, hatta sık sık kendimi tutamayıp karşımdakine de söylüyorum bunları, laf sokmaya falan başlıyorum, çok keyifsiz bir şey. Kimi insan da herkesi seviyor, öyle olmak isterdim açıkçası. İstemediğimle de selamlaşmıyorum ayrıca, selam almak gibi bi zorunluluğun yok, selama cevap verme o da iki güne bırakır peşini.

kimyanın tutmaması denen şey herhalde. frekanslar birbirini itiyor olsa gerek.

bşz buna önyargı diyoruz. hemen herkeste farklı oranlarda mevcuttur. çok büyütme bence, yani uyuzuluğunu devam ettirme.

bir insan sana bir kere battıysa o insan sana ne yapsa batar.
isterse dünyanın en büyü güzelliğini yapsın o insan sana batmaya devam eder, sevemezsin.

ilk tanışınca uyuz olup sonradan iyiden iyiye ısındığım kişiler oldun hayatımda.
artık yeni tnaıştığım birine ilk başta uyuz olunca du bakalım hemen çoşma diyorum kendi kendime ve o kişiyle biraz daha görüştükten sonra kanaatimi veriyorum.

üniversite'de ilk yılınsa iyi değilse kötü bence alma.

lise1 ise alınır değilse alınmaz.

en son orta-2'de aliniyor diye biliyorum ben.

12,5 falandım ben bunları aldıgımda

ben 6 yaşımdan beri bunlardan kullanıyorum!

4. ve sonuncu güzel.

6.sı olabilir.

good will hunting.

yüzüklerin efendisi diycem ama?

ice age, happy feets, wall-e gibi animasyonlarda olabilir.

big fish
alice in wonderland

denmese iyi olur. bir zahmet karşılık verilmesi beklenir.

aynı şekilde cevap verilir , sağol dan ziyade..
günaydına - günaydın
iyi akşamlara - iyi akşamlar

seni seviyorum a sağ ol demek gibi:))))

sadece askerde denir.

i43.tinypic.com

ben telefonda "selamınaleyküm" diyenlere sağolun diyorum.

kadın şahdamarım diye varoşsal bir mesaj atıyormuş birine, muhabirin biri de görüntülemiş bunu. ya da şahdamarım diye kaydetmiş telefonuna, o da olabilir. ajdar da durur mu, yapıştırmış şarkıyı.

"25 santim damarlı" imiş, ona bir gönderme.

samsungu bilmiyorum nasıl uygulama yükleniyor ama tureng iyidir.

samsung da işletim sistemi ne biliyor musun? bada mı? eğer badaysa ingilizce türkçe ve aksi yönde çok güzel bir uyguluma var. uygulama dükkanından ücretsiz çekebilirsin. diodict berlitz.

standart işletim sistemi ise java sözlük yüklemelisin. bu olabilir www.cepsozluk.com

@dahinnotha maalesef standart o gönderdiginiz linki daha önce yüklemeyi başaramadım. lütfen bi çözüm ?

modeli ne telefonun?

o linkteki dosya bir java uygulaması .jar uzantılı. samsunglar genelde jar.ı okumazlar, yanında bir de jad hali olmalıdır. jad ise bir kilobaytlık bir kısayoldur. hem jad hem de jar dosyalarını telefona beraber atar, jad.a tıklar ve yüklersiniz.

jadmaker adında ufacık bir programa o linklten indirdiğin dosyayı sürükle anında jad hali oluşturuluyor.

e250, e950 falan filan eski modellerde ise java yüklemek için ayrı birşey yapmak gerekiyordu yıldız kare falanlı birşey.

s3600i . umarım buna uygun bişiler vardır.

standart işletim sistemli olduğu için bahsettiğim ve benzeri olan uygulamaları çalıştırır. ama o modeli bilmiyorum. jad yapıp yüklemeyi denedin mi?

www.downloadtr.com buradan indir, programı açınca çalışmayan sözlüğü direk pencereye sürükle. ve yeni oluşan dosyayla birlikte telefona at. jad uzantılı dosyaya tıkla telefonda.

daha önce bi.jad yüklemistm ama boyutu büyük demisti ve silmistm.ya bentelefon teknolojileri özürlüyüm biraz panpalar.

eminönü'ne gidiyorum.doğrusu

'ne gidiyorum.
not:bugün türk dil kurumu günü falan da haberim mi yok?

yoldayken hiçbir şey deme, gelince "eminönü'ndeyim." dersin.

eminönü' ye

örnekle açıklamak isterdim ama örnek bulamadım iki saattir.

hande ataizi'ye mi hande ataizi'ne mi. tdk esas bunu cevaplasın.
bu arada sorunun cevabı eminönü'ne.

-'ye gidiyorum olması gerekir
çünkü eminönü bileşik kelimedir
ama sadece önü olsaydı kelimemiz önüne gidiyorum olması gerekirdi
bileşik kelimeler tek kelime olarak düşünülerek ek getirilmesi gerekir
sonuç olarak eminönüye gidiyorum

çok da farklı olmayan bir versiyonu için...
(bkz: eminönü'den mi eminönü'nden mi)

sonuç: birleşik kelime "özel isim" olarak anlamını yitirmiştir. dolayısı ile doğrusu "eminönü'ye" dir.

belirtisiz ad tamlaması biçimindeki yer adlarına ek geldiği zaman şu örneklerdeki gibi olur:

eminönü'ne
nişantaşı'na
kadıköyü'ne (eski kullanım)
paşakapısı'na
kocaeli'ne

Kaynaştırma Harfleri: (y,ş,s,n) (yaşasın)
*Türkçe'de iki ünlü yan yana gelmediği için, ünlü ile biten bir sözcüğe, ünlü ile başlayan bir ek getirileceği zaman araya kaynaştırma harfleri(y,ş,s,n) getirilir.

bunu nice istanbul üniversitesi edebiyat mezunlarına, okuyanlarına sordum kesin bir cevap alamadım. ama taoplamın yaklaşık %80i eminönüye diyor :)

tahminen ;
pasaport iptal olmaz. ankaradan bulunduğun ilçenin ptt ofisine kadar gelir ancak evine gelmez. bu durumda ya ptt seninle iletişime geçer ve adres düzeltilir ya da sen ptt ofisine erkenden haber verip düzeltirsin adresini. böyle olabilir evet.

ptt'den teslim alabilirsin pasaportunu.

bir hafta icinde almazsan emniyete geri gider pasaport..

yani soyle diyim;
pasaporta basvurunuzdan en gec 1 hafta sonra pasaport adresinize gelir.. kabaca basvurunuzdan 2 hafta gecti halen gelen giden yoksa emniyete donmustur pasaport..

pasapor iptal olmaz..

postacılar genelde eski isimlerini bilir getirir bence gelir pasaportun

ya geçenlerde bir lastik web sitesi açılmıştı galiba, lastikçim.com mu ne..bir bakıver istersen.

üretim tarihine dikkat ettiğiniz sürece alacağınız yer farketmez.

african rain'in dedigi www.lastik.com.tr sanirim, ama pirelli yok lassa var orda galiba.

Neysene'nin verdiği vidyo ulusalcılar tarafından hazırlanmış. Tarafsızlığı tartışmaya açık.

tarih bilinci diye bir dergi var. onların ortadoğu sayısı vardı, bakabilirsin.

bende bundan var. best buy kapanmadan 1 ay once almistim daha 1 senelik falan 45 lira vermistim 60 lira pahali geldi ama tabii dolar da costu malum onun etkisi vardir. printer'a gelince ben cok memnunum

Benim bildiğim bunların kartuşu tam dolu olmuyo yani bu cihazı alıyorsun mesela içinde denemelik gibi 200 sayfalık fln kartuş koymuşlar gibi düşün biz bir tamirciye 20-30 a dolduruyorlar Bizim arkadaş kafayı çalıştırdı internette videoları varmış izlemiş öğrenmiş şimdi kendi dolduruyo almış 1 kutu mürekkep 10 dolum yetcekmiymiş neymiş galiba 20 lira verdim demişti BEYİN BEDAVA

Kartuşları pahalı biraz. Sayfa başı maliyeti yaklaşık 20 kuruş. Dolum işleri de çok randımanlı işler değil. forum.donanimhaber.com da kullananlar vardır illa ki. Ordan dolum işlerini sormanı tavsiye ederim. Eğer orjinal kartuş kullanıcaksan da yazıcıda ucuza kaçmamanı öneririm. Bütçene göre sayfa başı maliyetini 5 kuruşa kadar düşürebilirsin. Tabi iş hacmine bağlı mevzular. Haftada 30 sayfa az değil. Orjinal kartuş kullanırım dersen eğer yazıcı bütçeni arttırmanı öneririm.

hp'yi tavsiye etmiyorum. kartuş sorunu var + teknik servisi berbat.

mekik demişsin işte çok güzel
aklına her geldiğinde mekik çek. günde 150 tane mekik çek 1 ay sonra bişiciiin kalmaz

mekik pek de masum bişey değil. eğer bel fıtığı gibi bişeyler varsa dikkat et durumu hızlandırabilirsin. bu konuda en masum spor yüzme (yapıyormuyom yok) bence varsa imkan onu dene belki 1 ay değil ama 2-3 ayda istediğin gibi bir vucut sahibi olursun.

''mekik çekersem karın bölgemdeki yağlar yanar'' yanlış bir yaklaşımdır. yağlar ''bölgesel'' yanmazlar. belirli bölgelerden gitmeleri de daha uzun sürebilir. keza mekik ''yağ yakmaz'' mekik o oradaki adeleni güçlendirir. karnının daha toplu durmasını sağlar.

bir tane step tahtası al; üzüm kasası da olur. günde 1500-2000 kere müzik eşliğinde in-çık. üstüne de istersen mekik çekebilirsin.

kardiyo+mekik.

mekik göbekteki kası çalıştıran tek harekettir. ha eritir mi eritmez mi bilemem ama bence kardiyo en iyisi..
yağlar erimeye başlayınca da mekik ile kas yapmak lazım.

günde 100 mekik çekiyorum. şuana kadar hiç bir faydasını görmedim.

tüm vucutca spor yapmadan erimez,diyetle de desteklemek lazim.basit bu kadar.

mekikle göbek erimez. erir diyen hatalıdır. koşun, yürüyün. mekik çekmeye gerek yok. hatta mekik çekmek diğer kasları da geliştirmeyecekseniz çok saçma. düşünün karın kasları belirginleşmiş ama geri kalan kısımlar normal. ne kadar saçma değil mi?

stereotype
racism

racism? nasıl?

türklük. gora'daki sahneyi düşün:

"seni seçtim çünkü sen farklısın. japonsun bi kere akıllı adamsın."

racism irkcilik degil midir? ne ilgisi var yahu. bence onyargi ya da yazildigi gibi stereotiplestirme olsa gerek.

wessago +1. iyi yönde de olsa ırkçılık ırkçılıktır.

(bkz: önyargı)

ırkçılık ve tek tipleştirme. fakında değilsiniz ama "isveçli kızların hepsi sarışın, çok güzeller" demek de ırkçılık.
ayrıca bütün çekik gözlüleri japon sanmak cahillik bi de üstüne.

stereotype ve prejudice.

ırkçılık değildir kesinlikle ama ırkçılığa giden en önemli iki adımdır bu ikisi.

her ikisi için de; tümevarım..

Braz alakasız görünecek ama sütü bırak yoğurt ye derim. süt pastorize olduktan sonra faydasını ne yazık ki kaybediyor. yoğurt ise mayalandığı için tekrar faydalı bakterileri kavuşuyor. mesela çocuklara zorla süt içirilir. bebek ve küçük çocuklar için faydalı olan anne sütüdür. anne sütü yok ise, veya çocuk anne sütü içecek yaşı geçmiş ise mayalanmış süt ürünleri daha sağlıklı.

en iyisi güvenilir sütçüden alıp evde kaynatmak
www.youtube.com

@bilan
gurbete gitmeden önce 3 öğün yoğurt yiyen bir adamdım. hemde ev yapımı yoğurt.. şimdilerin trişka hazır yoğurtlarından değil ve kesinlikle yoğurt çok büyük bir nimet. buna katılıyorum. benim amacım, sabah işe çıkmadan önce içine karıştıracağım bazı şeylerle günlük süt ve elma tüketmek istiyorum.

sek ve sütaş günlük süt.. uht süt içme berbattır.

aoç içiyorum ben, 11 aydır her gün yarım litre, doktor tavsiyesi ile.

dost u tüketiyorum genelde. yarım yağlısı güzel. ama geçen sek aldım. sanırım bundan sonra hep sek kullanacağım. daha lezzetli. cam şişede değil, normal karton kutu aldım. sek.in güvenilir olduğunu düşünüyorum.

aoc gunluk sutu ve yogurdu bambaska.

büyük üniversitelerin ziraat fakültelerinde üretilenler belki ciddi anlamda daha sağlıklı olabilirler.

örnek: ege üniversitesi, uludağ üniversitesi vs vs...

kesinlikle günlük sek cam şişe süt. günlükten şaşmayın

Sek günlük süt çok lezzetli, süt sevmediğim halde beğenerek içiyorum. Ayrıca AOÇ de çok lezzetli ve sağlıklı.

evet aferin iyi yapıyorsun. uht süt almayın deyolla

yanlış bilmiyorsam "ara makası" denen bir nane ile bir şeyler yapabilirsiniz.

ara makası doğru cevap. jiletle kesenler falan da var. yumuşatıcı kremler var falan filan..

kireçli su da saçın semsert olmasına sebep olur. bi içme suyuyla yıkamayı dene bakalım. bi de evet ara makas.

deli misin. saç dökmek de neymiş. kısa kes en kötü.

çok sıkıcı. hiç ışık açmak gerekmeden gecenin köründe bile sağa sola çarpmadan gezip, aradığım her şeyi karanlıkta bulabiliyorum =)

kötü

evet ben de bir gün kör olsam hiç sıkıntı çekmem evde hehe bi zaman göbek bağımı bulmuştum bi zarfın içinde, ondan çıkamadım evden diye düşünüyorum.

on sekiz yaşıma kadar aynı evde yaşadım, sonra lisans ve yüksek lisans için başka şehire (sonra da ülkeye) gittim ama ailem hala aynı evde. nerede okuyor olursam olayım tatil için eve geldiğimde yaşadığım o "evde olma" hissini ben çok seviyorum.

hala evim diyebilecek bir yer bulmak güzel bir duygu:)ailem hala ayni evde.

ben 4 senedir ayriyim evden,ilk gittigim zamanlarda hos oluyordu icim,ama 2 sene sonrasinda o duygu kaybolmus,sanki yabanci bi evde yasiyomus gibi olmaya baslamisti,son 20 aydir zaten gidemiyorum ailemin yanina,ama ayni duygu duruyor sanirim.

ev hissiyatin kayboluyo bi süre sonra:)

25 yaşındayım, annemler evi bana bütün olan eşyalarla birlikte bırakarak başka bir eve gitti. evde bir şeyleri kurcalarken, 20 sene öncesine ait bir anım çıkabiliyor bazen. yalnızken onları bulunca insan duygulanıyor, keşke olsalardı da anlatsaydım diye hisleniyor.

realist olmam gerekirse; 25 senenin ıvırını zıvırını tozunu pisliğini ne sen sor ne ben söyliyim. taşın deseler şu dakikadan sonra o kadar eşyayı taşıyacam diye götüm yemez. mahkumum bu eve.

18 yaşına kadar evde yaşayıp bende dışarı kaçan ama aile ziyareti için döndüğünde aynı eve girenlerdenim. 28 yıldır aynı köşede uyumak gibi bir raconu var. (tamam yatak gitmiş ama kanepe duruyor) neyin nerde olduğu değişsede evin sana ait olması hissi, daha doğrusu "evin" sana ait olması hissi var bir kere. düşünsene 8 yaşında sünnetinden sonra yattığın kanepenin aynı yerinde (başka kanepede olsa) yatıyorsun. evin tüm sorunlarını, tüm girinti ve çıkıntılarını, çocukluk ritüellerini (mesela koridorda koşup koşup tavana zıplama, misafir odasının çocukluğundan kalan ama halen inceden inceden hissettirdiği boşluk ve girilmeme mevzusu...) gibi bir ton alışkanlığı/anıyı/olayları içinde taze tutuyorsun.

bana en çok koyanda çocukkende çok ön balkonu kullanmazdık, halen o ön balkon yatar durur, annemler kullanmaz. bu bile aynı mı olur!

18'ime kadar aynı evde yaşadım. balkon dolabında yıllaaar önce kaybedilmiş bir oyuncak bulmak, duvarın yatak hizasında yıllaaar öncesinde yapılmış bir çizime rastlamak tarifsiz duygulardı. bir de bizim komşular da değişmedi hiç. bi düşününce hayatımın en önemli zamanlarındaki değişimime birebir şahit oldu adamlar. acayip bişi.

evin her önünden geçişimde duygulanırım.

20 yasindayim bu evde dogdum hala ayni evde yasiyorum. Su an icin baska bir sehiri birak baska bir evde dahi asla yasayabilecegimi dusunmuyorum. Bence muthis bir duygu. Apartman on daire. 6 komsumuz da 22 yildir ayni yerde yasiyor. Butun site beraber buyuduk. Gordugun kisinin 10 yasindaki halini de 25 yasindaki halini de gormek cok ilginc oluyor. valla acikcasi kotu diyeni de anlayamam.

Bir de acayip rahat oluyor insan yahu. Baska bi yerde yasasan aman gurultu aman bilmem ne biz evde iki top sektirsek komsunun oglanlar damliyor biz de oynayak diye. Ehehehe

23 yaşıma kadar aynı evde geldim. Herkes evin içine dair bir şeyler söylemiş. Onun dışında mahalle senin mahallen, sokaklar senin sokakların oluyor. Komşuluk ilişkileri, esnaf muhabbetleri, mahalle ruhu (trt dizileri gibi) halen korunuyorsa, komple o mahalle insanın evi oluyor.

Evden çıktın, anahtarını unuttun. Annen de evden çıkacak. Gelince kapıda kalacaksın diye, evinin anahtarı, mahallenin bakkalına bırakılır.

200-300 lira sayıp aldığın ayakkabının 2. haftasında köşesi açılır, kapitalizmin merhametine sığınmaktansa, küçüklüğünde dükkanının karşısında top oynadığın ayakkabıcıya verir, 5 tl karşılığında, 1 saat sonra mis gibi alırsın geri.

Esnaf, pazardan yanında iki kadınla dönen, üst katında oturan yaşlı, dul kadını kontrol için tekrar tekrar kapısına çalar. Kadının oğlunu eve çağırır. (Oğlu öküz olduğundan kadıncağızı soyup soğana çevirdiler o ayrı)

Esnafla çok yakın ilişkilerin olur. Küçüklüğünü bilirler. Gözlerinin önünde büyümüş olursun. Başına bir iş gelse (kavgaya girsen vs), arkanda bir sürü sokakta hazır bekleyen adam vardır. (Ramiz Dayı'nın Samatya sahnesini hatırlayalım - www.youtube.com

Vesair vesair vesair..

En önemlisi, köklü komşuluk ilişkilerin olur mahalleliyle. Bugün yeni komşuluklar kurulması kolay değil fakat 2-3 nesli birlikte yaşayan ailelerin HİÇ OLMAZSA birbirlerine kaldırımda, dükkanda falan hal hatır sormaları güzel bir şey..

Bir de mesela şu var, 18 mart istanbul nevruzu muhabbetlerinde mahalle pkklıların saldırısına maruz kalmıştı. Mahallenin gençleri ve orta yaşlı abileri çok kısa bir sürede toplanarak, kendilerine nerede olduklarını fark ettirdi. Televizyonlarda aslan kesilen o maymunları buralarda görmeniz gerek.. Kalabalıkları dağılıp 20şer kişilik gruplar halinde kaldıklarında, korkularından tir tir titreyip, çil yavrusu gibi dağılıyorlardı. Yakalananlar da "abi biz arkadaşla gezmekten geliyoruz" diye kıvırmaya çalışıyordu..

Özetle, mahalle güzel şey. İnsana mahallede yaşadığını hissettiren de yıllardır. Tabii insanların insanlıktan nasibini almış olmaları çok önemli..

24 yaşındayım, ailem 40 seneden fazladır aynı evde yaşıyor. yaşadığımız apartmana yapıldığı zaman taşınmışlar, geriye sadece 2 aile kaldı eskilerden. ama yeni gelenler de hemen uyum sağladı, sağlayamayan bir kişi oldu, o da satıp gitti zaten.

ben ise, annemler başka yere taşındıklarında bile babanem ve dedemle kalmaya devam ettim. doğduğum evden hiç ayrılmadım. bu kadar zamandır da hiç sıkılmadım. çünkü artık ev dendiği zaman aklımda sadece orası canlanıyor. hiçbirimiz - babam hariç - bu evden taşınmak istemiyoruz. babam ise, mantıklı düşündüğünden evin bize küçük geldiğini ve daha büyük bir yerde oturmamız gerektiğini söylüyor. yine de böyle bir planımız yok :)

evde yaşananlarla da alakalı aynı evde yaşamak hakkında hissedilenler. iyi şeyler yaşadığım için bu evden ayrılmayı düşünmüyorum bile. her noktasında emeğim/emeğimiz var. yeni, büyük ve güzel bir evde bu huzuru bulmam için bir 40 sene daha geçmesi gerekir.

5 yaşında taşındık, 18-22 ve 26-30 arası hariç hep buradaydım. bir gün taşınırsak çok üzülürüm.

loca

hemen yakininda sinagog da var

valla kafadan sallicam araştırması size kalsın;ama benim ilk aklıma gelen mason locası oldu.bu ihtimalide göz önünde bulundur araştırken.oraya en yakın mason locasıda beyoğlunda var.

edit:20 sn farkla geç yazmışım :D

mason locası nuru ziya sokakta. caps olsaydı eyiydi şimdi bilemedim.

clinique all about eyes kullanıyorum çok memnunum

uzun süre clinique all about eyes kullandım. 30'u bitirince clinique all about eyes rich'e geçtim, normaline göre daha yoğun. göz çevrenizdeki kuruluk-kırışıklık miktarına göre ikisinden birini tercih edebilirsiniz, tavsiye ederim.

all about eyes +1

estee lauder'in gece kremi var göz için, balsam gibi sürüyorsun çıkmıyor tüm gün.

kayısı yağı cilde iyi gelir, özellikle göz ve boyundaki kırışıklıkları azaltır derler. ben denedim, kırışıklıklara pek etkisi olmadı ama kuruluğa baya iyi geliyor. ama göze kaçırmamak gerek, kaçınca yakıyor biraz.

Nuxe Prodigieux Eye Contour

beyoğlu nevizadede degustasyon diye bir meyhane var çok güzel bi mekan. eksi zirvesi yapmıstık orda toplu gidişlerde 50 tlye falan yemek içki veriyorlar + çalgıcıları da var.

nevizade-sanat.
kurtuluş-despina

kesinlikle galata'daki akın balık'a en azından 1 kez gitmelisiniz!

ben olsa 'A' yı alırdım

ikisi de ölü rengi. ama b daha az ölü, ondan sebep b.

a

a

Valla ben ikisini de pek beğenmedim, çünkü kendi şahsi zevkim olarak kahverengiden nefret ederim. Ama yine de bu ikisi arasından B diyorum...

b kesinlikle daha havalı duruyor.

ben de ikisini de beğenmeyenlerdenim.

illa da biri alınacaksa b diyorum, a'nın rakamları çok büyük geldi gözüme.

erkeğim swatch takıyorum b diyorum

b çok kalabalık görünüyor o yüzden a candır.

c siyah kayışlı bir saat diyorum ama ikisi arasından a

a

b

a

b tercih ettim..

a'nın kayışlarının olduğu yer yani saat kadranı dışındaki kalan bölge ayna gibi.. parmak izi falan olur diye düşündüm. ayrıca içindeki 3 tane küçük yuvarlağın ne olduğu belli değildi. ben kullanmayacağım ama iyi görünmüyor. onun dışında saatlerin pek bir farkı yok zaten.

b'nin kadran içi rengi kordonlar ile uyumlu. kadran dışı bölge ayna gibi değil daha güzel. ayrıca içindeki zamazingoların ne olduğu belli. daha doğru görünüyor. tek beğenmediğim yanı taşimetre denen kısmı. orası çok gereksiz olmuş..

b aldım artık bekliyoruz bakalım :)

1- Prontotourdan uzak dur
2- bilgim yok

2) bayram seyran dışı zamanlarda tur iptalleri olabilir, sözleşmede yazar kaç gün öncesinden iptal edebildikleri..

1) bamtur ve ets'ye bakma. biraz fiyatlıdır ama en iyisi goldenbay'dır.
2) turu alan kişiler belli bir kaporamsı birşey yatırdıklarından iptal çok olası değil. ama olabiliyor da.

öncelikle şunu söylemeliyim ki gitmek istediğin yere göre turizm firmaları farklılık gösterir.

mesela italya'ya gitmek istiyorsan pronto tur'u seçebilirsin, fransa'ya gitmek istiyorsan touristica ya da cafetur'u seçebilirsin.

bu örneklerden bazıları.

fakat tur olarak istediğin dönem önemli çünkü charter uçuş kullandıkları için yurtdışından gelen misafirler için özel bir tarih olması lazım. yani tur şirketleri bu gibi noktalara tur yaparken uçağı aslında yabancı ülke alıyor. bizimkilerde dönüşünü ve tekrar gelişini kullanıyorlar. herneyse.

nereye ve ne zaman gitmek istediğini yazarsan yardımcı olabilirim. ama eğer istediğin tarih sıradan bir tarih ise turun iptal olma olasılığı yüksektir. münferit olarak otel+uçak+transfer verirler. o da bayağı tuzlu olur.

bence herhangi bir tur sirketine bagli kalmayin. atiyorum vizesiz dubrovnike gidebilirsiniz. skyscannerdan ucak arastirin. ucuz bileti ve istediginiz tarihi secin. sonra atlayip dubrovnike gidin. havalimaninda direk bir sürü pansiyon sahibi dolaniyor. orada pazarlik yaparak biriyle anlasabilirsiniz. pansiyonun yeri ile ilgili gitmeden önce arastirma yapabilirsiniz. ve belirlediginiz bolgelerde bir pansiyon ile anlasabilirsiniz. her ülke icin bir suru rehber var "yapmadan dönme" tadında. oralardan kendinize bir tatil plani olusturup kimseye bagli kalmadan gonlunuzce ve cok daha ucuza tatil yapabilirsiniz.

%70 %30 diyorum.

çocuk tamamen anneye ait olmadığı için babanın da onayı alınmalı tabi ama ülkemizin toplumsal yapısı düşünülürse alınmasa daha iyi olur muhtemelen..

toplumsal yapımızı düşünmek zorunda olmasak, bir kadın olarak %50 derdim. toplumsal yapımızı düşününce kafam karıştı, bilemedim.

evet oyle ama bir sekilde babanin onayi olmadan kurtaj oldugunuzda daha sonra babanin yasal olarak bir dava acma olasiligi vs olmuyor. yani bu hastanenin kurali gibi bise sanirim ya da sadece oncesine ait , yasalara gore cezai yaptirimi yok . adam gidip karim benden izinsiz kurtaj oldu dediginde , olur kardesim onun vucudu onun karari diyip siktiri cekiyolar

anne ve baba adayı halihazırda evli ise bence iki tarafın da onayının alınması gerekli diye düşünmekteyim.
yaparken iki tarafın da isteği söz konusuyken bozarken tek tarafın isteği önemli gibi bir mantık çok da doğru değil.
bu kadın vücudu dokunulmazlığı vb gibi bir durum değil de ortak yapılmış bir iş için ortak karar verilmesi durumu.
geçerli sebepler olmadıkça boşanma konusu dahi iki tarafın da isteği doğrultusunda gerçekleşebiliyor. emsal teşkil edebilir. evlenmede ortak karar ise boşanmada ortak karar aranması.

ortada bir cenin söz konusu olduğuna göre kadının vücut dokunulmazlığını baba ihlal etmiş zaten edeceği kadar :)) böyle bir dokunulmazlık ilkesini de ilk kez şimdi okudum bu arada. fikrime gelince, bebek oraya gökten gelip yerleşmediğine göre anaya da babaya da sorulmalı tabi.
bu arada evet test ve teknoloji çağındayız ama testlerin bal gibi karıştırılabildiği ve insanların abuk sabuk teşhislerle yalan yanlış tedavilere de sokulabildiği bir çağdayız.

oha ne zamandan beri baba onayi geldi? 10 haftaya kadar olan gebeliklerde baba falan karisamaz kurtaja. ondan sonra basliyordu onun onay hakki. ya ben mi geri kaldim yeni bir yasa falan mi cikti son birkac sene icinde?

Hastanede 45 yaşında bir kadınla tanışmıştım, istemeden hamile kalmış, kocası aldırmasına izin vermediği için amniyosentez için de imza vermemişti. Bir çocuğun doğumu tamamiyle annenin bakımı da çoğunlukla annenin üzerinde bir yüktür. Bu yüzden bu yükü taşımak istemeyen bir kadına sırf kocası izin vermedi diye o yükü taşıtmak bana yanlış geliyor.
@waterhardeningsteel; hastane kuralı değil bu, kanunda geçiyor. Sonrasında baba eşe dava açabiliyor mu bilmiyorum ama kürtajı yapan doktora ve hastaneye dava açabiliyor.

>freefroglet; evli ise her türlü baba onayı gerekiyor, evli değilse zaten devlet hastanesinde kürtaj yapmıyorlar.

buzzlightyear+1

çocuk her ne kadar yasal kürtaj süresi içinde bir "çocuk" olmasa bile, baba adayı kanlı canlı var olan bir insandır sonuç olarak. anne istemese bile, annenin içinde bulunan varlığın oluşumunda, rol oynadığından ve hiçbir zaman bu baba adayının kendi kendine çocuk sahibi olamayacağı gibi bir gerçek göz ardı edilemeyeceğinden, bu kişinin bir bebek üzerine gelecek planı yapması ve bu bebeği sahiplenmek istemesi engellenemez, anne bebeği istemese bile hala bebeği sahiplenen bir baba var çünkü ortada, dolayısıyla size emanet edilen bir umudu öldüremezsiniz. sadece yanlışlıkla olan bir şey olarak düşünmemek gerek bu cenini, evliyken çocuk yapmaya karar verip daha sonra ayrılan bir çiftin sonradan sadece anne taraflı hamileliği sonlandırma girişimine de dönüşebilir bu...

tecavüz gibi bir durum yoksa eğer ben kararın sadece anneye bırakılmaması taraftarıyım. ya da erkeğe kendi başına çocuk sahibi olabilme imkanı verilsin.

amniyosentez ignesi, ceninin gozune girerse, bundan baba zarar gormus olur mu olmaz mi? baba sadece tohum saglayan bir mahluk mudur?

@compadrito, bir annenin bebeğinin engelli olup olmayacağını öğrenme hakkı yok mudur peki?

o bebek sadece anneye ait degildir. karar mustereken verilmelidir. risk mustereken alinmalidir. aksi takdirde, baba tohumluk mahlukat durumuna duser. baba tohumluk mahlukat olmadigi icin ileride bosanma halinde nafaka odemektedir.

boşanmada genelde çocuk anneye veriliyor. bu durumuda bile babanın sorumlulukları devam ediyor dolayasıyla öncesinde ve sonrasında %50 söz sahibi olması normal.

bence doğru düşünüyorsun. kadın istemediği halde "ben bebek istiyorum doğuracaksın" diye imza vermeyen adam kadına ne saygı duyuyordur ne de seviyordur. böyle bir ilişki içine doğan bebekte ne kadar mutlu olur bilinmez.

@kalinixta agapi mou

pekala... ben bebek istemiyorum, sen istiyorsan da seni bağlar, beden benim bedenim doğurmayacaksam sana da söz düşmez diyen bir kadın ne kadar saygılı ve sevgilidir?

sadece bu durum değil, dediğim gibi daha önceden kadın ve erkeğin anlaşmalı olarak çocuk yapmaya karar verdiği; ancak sonradan belki de bir anlaşmazlık sonucu veya başka bir nedenden dolayı kadının hamilelikten vazgeçmesi de söz konusu olabilir. kimsenin bunu yapmaya hakkı yok, bir insan başka bir insanla anlaşarak bunu yapıyorsa, bu işi sonlandırmak da anlaşmayla olmalı. aksini düşünmek taraflardan birine büyük haksızlık olacaktır...

çocuk yapmaya karar vermek, sadece kadın mutlu olsun diye değildir. kadının bedeni çocuk doğurabilecek tek organizma ne yazık ki, burda kadının bedenine müdahaleden söz edilemez (dediğim gibi anlaşmalı durumlarda), kadın çocuk yapma fikrini onaylayarak zaten onu taşıma fikrini de kabul etmiş oluyor daha en baştan ve yine çocuk yapma fikrine tamam diyerek, çocuk bekleyen adama da söz vermiş oluyor ve bir şeylere umut bağlamasına yol açıyor. annesi istemese bile sözünü aldığı çocuğunu isteyen bir baba bu kadar kolay saf dışı bırakılamamalı.

adam doktora da hastaneye de hicbi yere de dava acamiyor. bunu yapmak isteyen birini taniyorum cok ugrasti ama hic bi sekilde dava bile acamadi butun avukatlar oyle dediler.TCK da hicbir yaptirimi yok. sadece NPK da yer alan bi madde oldugundan cezai yaptirim kesinlikle soz konusu degil. fakat bosanma sebebi olarak sayilabilecegi konusunda avukatlar hemfikir. hatat bunun tckda yer almamasinin eksiklik oldugunu savunan avukatlar oldugu gibi, tck disi olmasinin iyi olduguna inananlar da var. bence iyi oldu , bazen cocuk yaparak kadini baglayabileceklerini dusunuyorlar cunku. eletet bu soylediklerim yasal sinir olan 10 haftaya kadar olan sure icin gecerli. kisa bi sure once de benim basima geldi ayni durum.

@mentuhotep, o durumda ilişki zaten yürümez. bi taraf bebek isterken diğeri istemiosa o ilişki bi şekilde biter zaten.
burda bahsedilen durum ise kadına bir yaptırım olması. yasal yaptırım. kadına taşımak, hayata getirmek istemediği bir canlı üzerinden uygulanan baskı ve dikte söz konusu.
bebekler anne karnın da annelerinin her duygusunu hissederler. istenmediklerini de. hamilelik sonrası depresyon diye de bir şey var. bu kürtajda imza yasası nasıl kabul edilmiş anlamadım. resmen insan haklarına aykırı.

Amniyosentez uygulaması öncesi eşlerden "karımın karnından su alınmasına izin veriyorum" yazan imzalı bir kağıt istiyorlar. Bu cümle bile çok düşündürücü enim için. Yani erkek tohumluk mahluk değil belki ama kadın erkeğin hükmü altında taşıyıcı bir mahluk gibi görülüyor.

Kadınların haksız bir durumda kalmasını kesinlikle ben de istemem, yine demek istiyorum ki eğer tecavüz ya da evlilik dışı istenmeyen bir hamilelik durumu varsa seçme şansı kadına bırakılabilir ve hatta bırakılmalıdır da...

yine de eğer çiftler evliyse ve bir çocuk için anlaşılmış ancak yasal kürtaj süresi henüz dolmadan çiftlerden birisi çocuğu istememe kararı almışsa, çiftlerden diğerinin de onayı olmadan bunu yapamamalı

çocuktan vazgeçen baba da olabilir, bir ömür boyu bir çocuğun sorumluluğunu almaktan vazgeçip çocuğun aldırılmasını isteyebilir, ancak anne planladığı gibi çocuğu doğurmak ve büyütmek istiyorsa buna kimsenin söz hakkı olmamalı...

aynı şekilde anne de çocuktan vazgeçmişse, ancak baba planladığı gibi çocuğunu istiyorsa bunda da kimsenin babayı etkisiz bırakacak bir karar alamaması gerekir diye düşünüyorum.

kadının kullanılması diye bir düşünce var yaygın olarak, ama bu çocuğu doğuracak kadından başka hiçkimse yok, kadın bedeni bunu yerine getirebilecek tek şey... kadın en baştan eşiyle anlaşıp böyle bir yükümlülük altına girdiyse, bundan cayabilmesi de bu kadar kolay olmamalı... veya aynı şekilde adam eşiyle anlaşıp bir çocuğu sahiplenme sözü verdiyse bundan cayabilmesi bu kadar kolay olmamalı.

Ya da dediğim gibi, erkeklerin çocuk doğurabilmeyi seçme şansları olsaydı eğer, dediğiniz kullanılma durumu geçerli olabilirdi, ama bu imkansız bir durum. bir erkeğin de çocuk sahibi olabilme hakkı var; kimse de o zaman git başka biriyle yap çocuğunu, bende olanı alamazsın diyememeli...

ne kadının zorla vazgeçirilmesi ne de erkeğin zorla geçirilmesi adil bir karar, adil olan ortak olarak vazgeçmek ya da ortak olan istemektir. ancak erkeğin çocuğu taşıyabilme gibi bir imkanı olmasını mümkün olamayacağı için, bu en başta kadının ciddi olarak düşünmesi ve kesinlikle emin olduktan sonra karar vermesi gereken bir durum. kadın en başta istemezse, hiçkimse onu zorlayamaz. aynı şekilde adam da en başta istemezse hiçkimse onu zorlayamaz.

hamileyken, eşinizin sizi kürtaja zorladığını düşünün.. tamamen aynı durum, eğer fark olarak görülen kadının çocuğu taşıması ise, bu olayda etkisiz olmalı diye düşünüyorum, çünkü bu durumun başka bir oluru yok... çocuğu taşımak zorunda olan kişi her zaman kadın olacaktır çünkü. keşke olmasaydı...

1: evet, şerit halinde satılanları var, kes yapıştır yapabiliyorsun.
2: satın aldığın yerde trafosunu da veriyorlar.

www.seritled.org

ufak rötuşların yapılabiliyor olması lazım.

pendik'teki adam işine yararsa düzgün bir tamircimiz var.

Pendik biraz uzak üstat ya. Yine de aklımda olsun. Hiç kimse bulamazsam adam akıllı sorarım tekrar. sağolasın.

3 ay geçmiş olanı yedim yanlışlıkla hiçbir şey olmadı

belki karnın ağrır biraz eğer mikrobiyolojik olarak fazla bozulma olduysa ama genelde vücudumuz çok dirençli bunlarla başa çıkabiliyor

Koku nem veya bozulma belirtisi yoksa güvenle ye kardeşim sonuç olarak gevrekler su aktiviteleri düşük ürünler yani nem miktarları bakterilerin üremesi için uygun değil. ayrıca stt tarihleri ürünlerin üzerine bozulmadan önceki bir tarih olarak basılır korkma bişi olmaz.

avrupalılar son kullanma tarihini ürünlerin üstünde şöyle tanımlıyor.

Örneğin bizde "Son Kullanma Tarihi 12-03-2012"
Avrupalılarda "Best before 12-03-2012"

Kısacası bişe olmaz:)

yazı tura atmak gibi birşey bu. hiçbirşey olmayabilir de, olabilir de.

lens mi..zeiss kullanmıştım, çapı çok büyüktü bir de biraz kalındı galiba.

berlin gaplanı

miyazakiden açın bitane.

kaplan yok maalesef diğerlerinide izlemişiz :)

ratatouille

animasyon olmasa da starwars gayet güzel bir seçim olur bence.

pixar animasyonları olabilir.
cars, up falan.

monsters inc.

the incredibles

yuh abi naptınız 12 yasındaki elemana. aç abi lord of the rings serilerini,buyutmeye basla aslanı

wall e veyahut otuncak hikayesi 3.

babamın penguenleri

www.imdb.com

jackass 3d ile şenlendik sağolasınız.

Despicable Me

hp dışında bir marka seçmeye bak. bende de bunun benzeri var, kartuşlar hemen bitiyor, yeniden dolum yapılabiliyor ama her zaman değil, en önemlisi hp'nin teknik servisi berbat. tavsiye etmiyorum.

sadece yazıcı olarak kullanacaksan brother hl2040 efsanedir. 180 lira falan ama bir toner 2500 sayfa basıyor, toner tozu kullanılıyor. zaten yazıcıyı atana kadar mürekkebi bile bitmez. o hp nin kartuşu donar, arada diyorsun ama her gün bir sayfa bastırmazsan donar o. kanser eder adamı. en iyisi lazer ya da mürekkep (toner) tozu kullanan yazıcılardan bak... dediğim gibi brother hl 2040 süper, kullanıyorum...

Bayanlar için peki?

uzun sacli bir erkek olarak, 5 yilda sacim dirsek kemigime kadar geldi.

bayanlar icin biberiye, yilan yagi vs uygulanir.

(bkz: badem yağı)

badem yagı hicbi ise yaramıyo.yılan yagı bu konuda mükemmeldir.

pirinci haslayip suyunu suruyomussun. ben denemedim

arkadaşım şampuanın içine bepanthen kırıyor. (eczanede satılıyomuş)
bi de, çam terebenti koyuluyor şampuanın içine daha hızlı uzaması için.

otacının saç toniği iyi diyorlar.

saçını yağlı tut.3 günde 4 günde bi yıka.sigara içiyorsan 2 günde bir yıka

hint yağı

dax diye bi marka ve bodyshop ya da türevi biyerde üzüm çekirdekli bişey var onlar işine yarayabilir.

cok kabaca özet geçiyorum.yarı otomatikten uzak duruyoruz bu bir.tiptronik de aslında bir tam otomatik çesidi ama manuel olarak vites degiştirme imkanı sunuyor. ford'da, mazda'da olan odur. tam otomatik dediği de manuel kısmı yok. zaten tiptroniklerde de manuel kısmını pek kullanmıyoruz. ancak daga, bayıra cıkınca cok ekstrem durumlarda işe yarayabilir. mesela köyde cok yokuş ve iniş varsa manuel kullanmak daha saglıklı olur. 1 yıldır sadece 2bin rakımda bikaç kez kullandım manuelini ama kullanmasak da olur.
özet: markayla degişmekle beraber kesinlikle tam otomatik(tiptronik de buna dahil)
istersen markayı da yaz daha net bişeyler söyleyelim, cunku sahibinden'de vs. yarı otomatikleri tiptronik olarak işaretleyebiliyorlar.

aklımda bir corsa var aslında, bir de yaris. bu ikisi arasında kaldım. corsa'nın 1.2 twinport uyarsa fiyat olarak sanki yaristen uyguna gelir gibime geliyor. ama yedek parça, servis vs konusunda sonradan pişman eder mi bilmiyorum.

corsa otomatiğinden memnun kalan duymadım ben, otomatikte japon vazgeçilmezdir. jazz cok iyiymiş, yaris tam otom. da iyidir diye tahmin ediyorum. toyota yarı otomatiklerden yine uzak duruyoruz:) opel'de geri kaçırma problemi cok oluyor diye duymuş idim.

@amlakit'e katılıyorum yarı otomatik konusunda. tiptronik konusunda bilgim yok. Şöyle ki full otomatik bi arabam var ve onda da manuele geçebiliyorsunuz. Yalnız bir de yarı otomatik puntomuz var ki aman aman. Vites atmıyorsunuz, debriyaja basmıyorsunuz ama vites geçişlerini kasisten geçmişçesine hissediyorsunuz. Aynısını bir de toyota yaris'de hissetmiştim.

Bende 2. el Yaris ya da suzuki alto düsünüyorum. Arkadisimin 2005 model 1000 motor otomatik bir yarisi var ve bana 70 bin km. yaptigini daha hic ariza cikarmadigini ve cok memnun oldugunu söyledi.
Arkadasimin kayinpederi oto ustasi ve tam 55 yildir bu isi yapiyor. Onun dedigi tek sey su " Japon otomobillerinden sasmayin"

Yaris ve Alto tam bir yakit cimrisi ve park sounu yasatmiyor. Bende sadece sehir icinde kullanacagim icin 1000 motor otomatik tercih edecegim. Ama ilk önce alto yu düsünecegim.

Triptronik gayet başarılı.

Japon'dan şaşma diyen amca bir de Almanları görsün derim ben.
Bütçe yetersizse bence tercih fransızdan önce Japondur.
yoksa birinci segment kesinlikle Almanlarındır. Tartışmam bile.
Yaris'in tam otomatiği ya da triptroniği var mı bilmiyorum.
Ama arkadaşlar söylemiş yarı otomatiğinden uzak durmak şart. :)
Bence Polo ya da Golf ayarlayabilirseniz muhteşem olur :)

@mhm

Arkadasim 55 yillik bir ustanin inan senden daha cok tecrübesi vardir. Ve görmedigi yoktur. Ama alman arabalari da kötü degil. Alt ve orta sinif konseptinde japon dan sonra alman arabalarini tercih ederim.

Suandaki arabam fransiz mali ama fransiz arabalarindan almayacagim tek araba Citroen dir. 1998 de Citroen SX im vardi. Ömrümü yedi aq. arabasi.

Bende anlamam ama yari otomatik konusunda genel görüs genelde "uzak durun"

@caks

Her görüşe saygım sonsuz ama
ben yine de giriş segmentinde Alman ekolünden yanayım.

ben aklıma gelen giriş segmenti almanları yazayım
sen japon rakiplerini yaz istersen :)
Audi A1
Audi A3
BMW 116 - 118 - 120
Mercedes A Class
Mercedes C Class
VolksWagen Polo
VolksWagen Golf
Opel Corsa
Opel Astra

Bence bu segmentin de lideri bu adamlardır. fiyat mesele değilken.
Ama performans aracı, yani yarış arabası derseniz.
hem de ekonomik olsun derseniz.
işte o zaman Japon sihiri ortaya çıkar.
küçücük motorlardan devasa beygir güçlerini alır japonlar :)

@ mhm

Cok sagol. Ama sen konuyu anlamamissin. Bizim bahsettigimiz arabalar ucuz alt ve orta gelirli insanlarin alabilecegi arabalar.

Audi, Mercedes, BMW tamam ama bu markalarin bahsettigin modelleri alt kesime hitap etmiyor. Audi A1 52 bin tl falan. Yedek parca ve servis ücretleri cok pahali.
VW biraz daha ucuz ama yine servis ve yedek parca cok pahali.
Opel hic kullanmadim hic bilgim yok. Ama bir arkadasimin 1.2 eco su vardi ve memnundu.

Benim bahsettigim arabalar normal olta gelirli insanlari binebilecegi arabalar.
Senin verdigin örnekler genelde üst kesime hitap ediyor.

Suanda 1.0 motor otomatik vites Suziki Alto 27 bin tl anahtar teslimi satis fiyati. Yaris 32 bin civarinda ama manuel vites.

triptoniği onu bunu boşverinde
çift şanzumanlı otomatik vitesler var.
Oyşş vites kavramını baştan yazmışlar.

@arden fiyatta ne kadar oynuyor bir de onu belirt istersen? marka? model? ben ancak 25'i biraz biraz zorlayabilirim.

25.000 civarında en mantıklı seçenek 2009 model DSG şanzumanlı Polo olabilir.
örnek:
www.sahibinden.com
Golf'un trendline modelleri olabilir.
örnek:
www.sahibinden.com

Ben opel'de otomatik şanzumanların sorunlu olduğunu duydum ama çok güzel alternatifler bulunabilir riske girilirse.

www.sahibinden.com

ya da

www.sahibinden.com

@mhm fiyatlar fena değilmiş ama daha ufak motor olsa daha güzel olur maddi açıdan. 1.2 veya en son 1.3 üzeri pek mantıklı gelmiyor cüzdan ve incir ağacı denklemi şeysinden:)

corsa twinport'tan uzak dur. tam otomatiğinde sorun yok.

Bayrak inmez, vatan bölünmez, sözlük nicki değişmez.

Ama başka eposta adresiyle olur.

duyuruda kendine yeni hesap açabilirsin

mahlaya verilen cevaplarınıza muteşekkirim. heyecanla girdim, dedim yeni emailla başka hesap alayım. ama şu yazıyordu:" ekşi duyuru yeni kayıtlara kapalıdır". şaka diye yazdığım mahla gerçek oldu; alın yazımmış abi. ne bayrak iner, ne vatan bolunurmuş. bu durumda duyurunun tekrar kullanıcı almaya başladığı gunu beklemek lazım farklı bir nick edinebilmek için.. teşekkür ederim yine de.

sürekli açılıyor ya o, arada bak denk gelirsin mutlaka hem sözlük nickinle aynı olsa nolacak ki :/

alın yazın. biz seni bu nickle de seviyoruz.

ben yardimci olabilirim.

Gelsin bi güneydoğu gezisi yapsın,
Kürt kardeşlerim çok misafirperverdir,
kaçak çay içsin, kebap yesin, türkü, uzun hava dinlesin,
tarihi yerleri gezsin, Hasankeyf-i görsün,
öyle uzaktan bakmakla olmaz :)
azcık döviz bıraksın ;)))

Not: Ben kürt değilim o yüzden sorularını cevaplamam saçma olur ama arkadaşlarımdan rica edebilirim çok çetrefilli bişey değilse..

inşaat sektöründen kürt arkadaşlarla irtibat kurmak isterse yardımcı olunur.

O anda durumum uygunsa yemek alıp vermeyi seçiyorum. Bazıları yemeği istemiyor, para istiyor. Onlara vermiyorum.

para istese neyse de yemek istemis.. ihtiyaci varmis demek ki..

insan ne yazık ki sonradan pişman oluyor... ama insanlar artık çok yüzsüz olmuş durumda bu konuda, ihtiyacı bile olmasa gelip böyle yemek-para isteyen çok fazla insan var ve gerçekten kimin ihtiyacı olduğunu bilemiyorsun o an için... ayrıca kfc'deki görevlide her açım diyene öyle bir şeyler vermez diye düşünüyorum

Ben de diger arkadaslara katiliyorum. Sadece yemek istemis.

Benden, "akrim ac para verir misin" diyenlere yemek teklif ediyorum.
Gercek niyeti yemek olanlar teklifimi kabul ediyor zaten. Istismarcilar "yok sen parayi ver ben alirim " diyor.

Belki bizler farkinda degiliz ama hayat gecekten zor. Ama anadolu da insanlik ölmedi cok sükür. Benim bulundugum yerde hangi lokantaya gitseniz "karnim cok ac bana yemek verirmisini" deseniz. Adamlar yardimci olur

benzer durumları ben/arkadaşlarım hemen hergün yaşıyoruz. kimin dürüst kimin dolandırıcı olduğunu maalesef anlamak mümkün değil. sizin yerinizde olsam ben de aynısını yapardım. hatta oturmasına bile müsade etmezdim.

evet belki gerçekten ihtyacı olan birisiydi ama bilemiyoruz işte.

götlük yapmadın. üzülme kanka.

yüzsüzlüğe vurmuş. avm'de işi ne o kadar açsa. iyi yapmışsın.

hem görünüşü yerinde, bir fiziksel özrü yok, hem avm'de dolaşıp yemek dileniyor, hem de öne sürdüğü bahane "uzaktan geliyorum". ve tavırları da rahat. demek ki ilk kez takılmıyor böyle. gitsin çalışsın, insanlar ne sıkıntılarla ev geçindiriyorlar. bunun gibiler kendini akıllı sayan cinsten.

ayrıca bu bir süredir kullandıkları bir taktik. yani senden para istemiyorum, yemek alsan yeter şeklinde. tabii bazı insanlar uğraşmak istemiyor yemekle falan, çıkarıp para veriyor. her gün aynı yerde rastladığım "abla para istemiyorum yemek al nolur" diyen veledi bir gün kenara çekilmiş bir tomar 10luk 20lik sayarken görmüştüm.

her gün böyle avm'den birilerine yemek ısmarlatsa kendine ayda ciddi rakamlar çıkar ortaya :)) dediğimiz gibi kimin gerçekten ihtiyaçı var bilemiyoruz... bir de bu durumda olan insanlar gerçekten daha gururlu oluyorlar, bu kadar rahat gelip söyleyemiyorlar... 13-18 arası gençlerin okulun ya da dershanin önünde herkesten bozuk para istemesi meselesi

Götlük falan yapmamışsın hacı, için rahat olsun. Emin ol gerçekten aç olan, ihtiyacı olan insan gelip bunlar gibi yüzsüz yüzsüz istemiyor, utanıyor.

mustela pisik kremi, prima premium yeni dogan bebek bezi, citcitli yeni dogan body'si ve bi tane sapka.
ayrica paran yeterse, tirnak makasi ve sumuk cekme aparati al.
en guzel hediye budur, cicek, oyuncak felan, yeni dogan bebege hicbi anlam ifade etmez.

tulumlar oluyor küçük bebekler için eheh çok şirin onlar.

bebeğe herkes birşey alacak siz de anneye alın bence, yeni anne olan pek çok arkadaşımdan ne kadar mutlu olduklarına dair şeyler duydum.

Chicco ve benzeri yerlerden 3lu 4'lu tulumlar en iysidir. Hazir indirim de var heryerde..

www.eksisozluk.com
okumadan atlamışım.

hacı kayıp - çalıntı de önce, sonra çıkan insana da aktar durumu bence.
elbet bir yere ulaşacaksın, yılma.

Hakli musteri hatti yok mu bu bankada?

astigmat olduğundan günlük lens bulabilir misin bilmiyorum ama günlük lensler ile gayet rahat spor yapabilirsin. özel bir tipe gerek yok. göz çapına uygun bir lensi gözden çıkartmak oldukça zor. olmadı bir tane de koruyucu gözlük takar yine oynarsın. gerek olacağını sanmıyorum ama.

alex de souza bütün maçlara lens ile çıkıyor. dikkat ettiyseniz normalde gözlüklü bir sporcu kendisi.

Peki amacıma uygun marka & model önerisi var mı? Hava geçirgenliği, su oranı gibi farklı parametreler de var sanırım işin içinde...

bunu kullanarak görmen lazım. kimine süper gelen lens bir başkası için takıldığında çıkarılması gereken oluyor. kiminin sevdiği solüsyon başkası için tahammul edilemez oluyor.
ben ciba vision kullanmıştım bayağı rahattı ama hiç memnun olmayanlar da var.

Size en uygun lensi göz doktorunuz verir (optisyen demiyorum dikkat ederseniz) lens için sadece numara değil gözün kornea açısı da (base curve) önemlidir. Göz doktorunuza danışın.

Sporcular icin lens mevcut. Genelde gunluk lens oneriliyor. Www.lensal.com dan bulabilirsin. Doktora muayne ol ama siparisini buradan ver.

günlük lens rahat olur kullanıp atıyorsun. focus dailies öneririm. lensmarket.com a bakabilirsin

belki tam cevap olmayacak bile ama bir gün basketbol maçı izlerken basketbolcunun lensi düştü yere.ve aldı yerden taktı gene gözüne.arkadaşlar da belirtmiş alex de souza da takıyo maçta.maçtan sonra gözlük takıyo.

Futbol basit bir oyundur. 22 kişi 90 dakika bir topu kovalar ve sonunda hep Almanlar kazanır.
Gary Lineker

Kefen giyerim sarı-kırmızı formayı giymem.
Elvir Baliç

Köpekler isteyince atlar ölmez.
Mircea Lucescu

bir de ingilizce istersen en.wikiquote.org sayfası var.

teşekkür ederim ama kefen giyerim sarı kırmızı formayı giymem gibi sözlerin "futbol öğrenmek isteyen küçük çocuklardan(11,12 yaş) oluşan bir takımın soyunma odası duvarlarına" asılması pek güzel olmayabilir.

(bkz: #14299793)

my.sporx.com komik olanlar ağırlıkta burada :)
michael jordan'ın çok güzel sözleri var www.brainyquote.com
"I can accept failure, everyone fails at something. But I can't accept not trying." gibi.

türkler başarılı olamaz düşüncesini aşmak için de hidayet türkoğlu'nun sanıyorumki 2009 finallerinden soyunma odası sahnesi vardı. bütün oyuncuların dolaplarında görevler yazıyor, atırorum dwight howard için "ribaund al, sayı yap" gibi, bütün oyuncular 2 veya 3 görev verilmiş. sonra hidayet'in görevlerine bakıyoruzki 7-8 görev verilmiş "oyun kur, top çal, sayı yap, asist yap vs vs" ve takımın başarısında en büyük pay sahibiydi hido belkide.

No pain no gain?
Anonim olabilir

pardon, ben yazında ne için kullanılacağı kısmını görmemişim. belirttiğin tipte, aşağıdaki adreslerde birşeyler mevcut.

www.nazlimcafe.com
www.yeniforumuz.biz
forum.spycoders.com
www.maxicep.com
www.mesajlarsozler.com

ya şubeden şubeye çok değişiyor. örneğin sarıyer shellden aldığım benzinle bi yokuşu 2. viteste zar zor çıkıyorum. halkalı shellden aldığım benzinle aynı yokuşta 3. viteste araba kaldırıyorum. bu kadar da bariz farklar oluyor. karalisteye aldığım şubeler var benim sadece.

Dün muhabbet ettiğim dolmuşçu, ısrarla BP' nin en iyisi olduğunu söyledi.
Benim bir fikrim yok.

Kartal e5-tem arasinda opetten 97 oktan almistim, aldigim en iyi benzindi.

gittiğiniz istasyonun hiçbir önemi yok. adam 1 tır kaçak mazot koysa depoya bağlı olduğu markanın haberi bile olmaz ki yapıyorlar. son dönemde kamyoncular deli gibi yağ ağırlıklı kalitesiz mazot alıyorlar. ya bildiğiniz bir yerden alın ya da direkt tüpraş rafinerisinden gelenini bulun zira kendi dolum tesisi olan büyük markalar katkı maddesiydi, performanstı derken mazotun içine ediyorlar. bu işten çok anlayan bir yakınınız mutlaka vardır, ondan da tavsiye alabilirsiniz.

shellden çok memnunum bn özelliklede sarıyer shell ve çevremdekilerde memnun neden böyle bişey dendi bilmiyorum. ondan sonra opet gayet iyi. shell'in denetimleri sanırım baya sıkı şubeden şubeye çok fark görmüyorum. Fullpettende aldım bir kaç kere son zamanlarda fiyat performans bakarsan fena değil fiyat çok uygun.

satardim.

tabii ki kullanırım

Kullanamam..Kullanma dışında alternatifler bekliyorum lütfen..

sat eline 500 TL fln geçsin.

kullanmayacaksan birine hediye edebilirsin veya satabilirsin.

size onu ne kadar hatırlattığına bağlı bu. örneğin ben teknolojik ve değerli eşyalarla duyduğum sevgiyi ilişkilendiremiyorum. belki de fazla "kullanıma yönelik" olduklarındandır. eğer böyle bir bağ kurmamışsanız bu eşyalarla, kullanmaya devam edebilirsiniz.

ancak böyle bir bağ var ise satmayı düşünebilirsiniz. bu tarz bir bağ varsa zaten satıp benzer bir ürün de almazsınız tahminimce - çünkü aynı şekilde hatırlatabilir size. (örneğin apple ipod'a benzer ürünleri almak istemeyebilirsiniz.)

Benim düşüncelerim böyle :)

modelleri eskimeden sat bence. bekletmenin saklamanın anlamı yok.

tabi ki kullanırdım.

Eşya üzerinden yasınızı kalıcı kılmanın alemi yok. Yaşanan her şey kalbinizde, beyninizde, eşyalardan kurtulun, size zararı yoksa da dursun.

kullanmıyorsan satmak kalıyor geriye.
eğer satıp para kazanmak istemiyor isen bana hayrına verebilirsin.

Gariban bir öğrenciye hediye et....

inatla kullanırdım

bana verirdim

gittigidiyor a reklam filmi çekerdim, alışkınız nasıl olsa.

ikisini bana ver sana bir aşk şiiri yazayım. mesaj atarsan detayları konuşuruz. ;)

İkisini de satıp gidip çocuk esirgemeye falan bağışla. Ya da Van`a gönder. Bari iyi bir yere gitsin. Sende rahatla, vicdanen de rahatla.

açıkçası bana eşyalar ya da bana her şey onu hatırlatıyor durumları saçma geliyor. bunu yenemezseniz bundan sonraki ilişkiniz ne olacak? baştan söyleyin karşı tarafa bari bana hiçbir şey alma diye? mantıklı mı? değil.

üstelik eşyadan çok birlikte en özel zamanlarını aypod da değil başka anılarla hatırladığınızı düşündüğüm için ne yapacaksın kendini de mi satacaksın/atacaksın? kafanda bu ilişki neden bitti, tekrar etmemem gereken hatalar neler, ben neleri yanlış yaptım, elimden geleni yaptım mı vs. bu soruları bitir... eşyalar kalsın. yoksa eşyalardan kurtulmak sadece bu sorulardan kaçmana sebep olur. aynı hataları ömür boyu tekrarlarsın!

küvette yakardım ben olsam.

Bi öğrenciye ya da ufak bi çocuğa hediye ederdim evet. Satarsan bu sefer para ondan geldi ehühüh olucak.

sat, parasını da bir hayır kurumuna bağışla.

ay ben mal gibi onun hediye ettiği gümüş takıları vs. geri vermiştim. çok sevdiğim şeyleri filan... sonradan yeni sevgilisine hediye etmiştir, öyle de midesiz bir adamdı. çok üzüldüm satıp vs. kendime başka takı alabilirdim, bi yerde kafayı çekebilirdim vs. sonuçta bana faydası olurdu. ne gerek var zaten ilişki bitmiş giden gitmiş. kalan üç beş şey de züğürt tesellisi oluyor her şeyin boşa gitmediğine kaybolan zaman olmadığına dair.. onları da satmak istiyorsunuz... dediğim gibi ben hala kullanmanızdan yanayım! inadına kullan.. şimdi çok üzgünsün, üç gün sonra iyileşme süreci gereği öfke nöbetin gelince görürüz :P

Eğer o hediye ettiyse kargo ile geri gönderin.

yengenin yaptığı büyünün bozulması için, hepsini sarımsakla beraber bi tülbente sararak buzağıların otladığı bi meraya gömerdim.

her baktığımda onu hatırlatıyosa satardım ben de. onlardan gelicek parayı da istemiyosan eğer bi öğrenciye verebilirsin hayrına. vee işte tam bu sırada ben devreye giriyorum evet o öğrenci benim.

kullanmıyorsam satmam da, hediye et

psp'ye customfirmware kurar; ipod'u da bissürü mp3 ile doldururdumn.
geçmişten kaçmanın doğru olmadığı kanısındayım.
yaşanan, yaşanmıştır.

seve seve kullanırım yolla.

İlişkiniz kötü bittiyse eğer, ver kargoya.
Açınca paketi o düşünsün, ühühühü ondan kalan şeyleri ne yapsam acaba diye.

bana yollayabilirsin gerçekten.

Goremiyecegin bir yere kaldir.

IPOD : www.sanalpazar.com

PSP: www.sanalpazar.com

markası nedir? benim kullandıgım yakmıyordu.

Allergan Refresh yazıyor lacivert bir kutu. Bu arada 2 gözde de yaptı , toz değildir herhalde.

ben de ondan kullanıyorum. yakmaması lazım, hatta doktora lensin üzerine damlatabilirim diye teyit ettirmiştim.

Ben Alcon'un Tears Naturale isimli suni goz yasi damlasini kullaniyorum, yakmadi gozlerimi hic bugune kadar.

yakmaz. hele refresh asla. zaten hiç biri yakmaz. ama gözünüzü bir şekilde yorduysanız veya bir şeyler hasar verdi ise o zman olabilit.

yakmiyor kesin olarak.. tarihine bak, biliyorsun tek kullanimlik olmayanlar 1 aya kadar kyllanilabiliyor. Yan etkilerini oku bir de. Sob olarak da tears naturale al tek kullanimlik olanlarindan.

gözlerim çok kuru olduğunda benim de yakıyor ama 10-15 seferde 1 falan. ben hep lensin gözümü tahriş etmesine yordum bu durumu şimdiye kadar, normalde yakmaması lazımmış

tek kullanımlık olanların kapağı 1 gün önce bile açılmış olsa veya son kullanma tarihi geçmişse yakar.

hava ile uzun süre temas etmişse fena yakar. uzun süreden kastım 5-6 saat.

ben de yeni başladım bişi yapmıyor.

ben her gün 3-4 kere kullanıyorum, yanma falan yok.

Bence kız gerçekten 2sini de elinde tutmak istediği için kişiliksiz gibi davranıyor,ya da öyle gerçekten.

1- Kullanabilir. Böyle tiplere biz "attention whore" ve "karaktersiz" diyoruz.
2- Yollu olabilir de olmayabilir de. Muhtemelen gösterir ama elletmez.
3- Bambaşka bir ihtimal inşallah demeleri ağız alışkanlığı olabilir. Türkiye'de büyümüş her insanın diline bu tip din temalı sözler yerleşir. (Ateist olsa da olmasa da). Ben de müslüman değilim mesela ama ben de inşallah derim. İyi dilek ifadesi olarak ağzıma yerleşmiş. Ama eğer çok ciddi inanır profili çiziyorsa ona dikkat etmek lazım. İlgi çekmeye çalışıyor olabilir.

götü ayrı yerde başı ayrı yerde oynuyormuş kızın. yollumudur,yolsuzmudur bilmem ama kişiliksiz birine benzediği kesin

bu kız çok ağır yolludur, hafif falan değil, böyle yarrak delisidir, içi boş kaldı mı duramıyodur. kahpedir de evet. ayrıca sadece bu değil, bütün kahpeler böyledir. bu kahpeler hep böyle yollu ve hatta orospu gibidir. ah bu kahpeler ah.

özet: ota boka kahpe, yollu falan demeyiniz. hoş değil.

yanlış anlamış olma ihtimaliniz nedir. yani inşallah dilimize yerleşmiş bir kalıp. ateist de diyebilir. siz bu ilişkilerin neresinde duruyırsunuz da böyle yorumluyorsunuz

politik davranıyor işte yalnız ve ancak dişiliğe bağlamayın. yaptığı evet yanlış ama bi iş için, okul için herhangi özel bi işini görmek için de farklı insanlara farklı tavır gösterebiliyoruz.
benim de bi arkadaşım vardı yurt dışında, kız ecnebilerle konuşurken "ben ateistim tanrıya inanmıyorum" diyordu ama bana her teşekkür edecek olduğunda "allah razı olsun" derdi. ayrıca mevlana vakfına üyeydi sufi mufi, olaylar için. ve aramızda bi kız-erkek ilişkisi ya da tek taraflı bi çıkar işilkisi yoktu.
vesselam doğru değil ama buna şerrrefsizlik, yollu bu kız falan demek bence fazla ağır.

1) disilik duygulariyla ilgili degil bu. Karakter meselesi.
2) elinde tutmak icin, diyerek zaten yorumunu yapmissin onay bekliyorsun. Dedigin gibiyse de; kiz dalga geciyor olabilir, herkese boncuk dagitiyor olabilir, bir suru sebebi olabilir, sen bile yaniliyor olabilirsin.
3) insallah masallah gibi kelimeler agzimiza yapismis kelimelerdir. Ateisr arkadaslarimdan duyuyorum hay allah, insallah gibi seyler soyluyorlar. Yorumlarin uzerinden konusacak olursak, kendini zeki zannediyor ya da erkeklerden birini sallamiyor olabilir. Eyyorlamam bu kadar.

Not: yazilanlari sonradan okudum mlky de benzer seyler yazmis, calmis gibi olmiyim.

bambaşka bi açıdan bakayım:

bu kız, kendisi inançlı ama demokrat/liberal/özgürlükçü biri olamaz mı? yani allah inancı olan ama ateistlerin toplumdan dışlanmasına, hor görülmesine siniri bozulan birisi mesela? mesela eşcinsel olmamasına rağmen eşcinsel onur yürüyüşüne katılan bir sürü insan tanıyorum - biri de benim. paylaştığı bu fotoğrafı ateist erkeği elinde tutmak için paylaştığından ne kadar eminiz?

cevaplara gelince:

1- evet olabilir, her kızda ve her erkekte böyle bir arzu olabilir. nabza göre şerbet taktiğini de, sadece tamamen karaktersiz bi insansa kullanabilir.

2- eğer iki erkekten mümkünse ikisiyle de birlikte olmak isteyen bi insanı kastediyosan, olabilir.

3- çünkü olmasını istediği bişeyi ifade ederken aklına gelen, kullanabileceği ve inançlarıyla en uyumlu kalıp "inşallah"tır.

havalimanında ya da gümrükte bekliyorsunuz, kaşe filan vuruyorlar. fazla vakit almıyor. sigorta zorunluluğu ülkeye göre değişiyor olmalı. yaptırmakta fayda var.

bir de pasaportun geçerlilik süresine dikkat et. ülkesine göre değişiyor.

adam haklı. zira kimsenın numarasını ezberleme gibi mecburiyeti yok. bası sıkısır netten bakar bulur fln.

ikincisi, amme hızmetı degıl bu. bildigin ticari bi iş. hastası olmayan bırıne ne dıye yardım etsın. kalk hastaneye git? gidemeyecekdurumdaysan ambulans cagır.

bence de haklı, kayıtsız hasta arayabilir acil bir durumda, hastayı tanımadığı için söylediği şeyler sorun yaratabilir, hamilelik sonuçta bu, risk almak istemiyor doğal olarak.

numarayı herkese açık bir yere ekleyip sonra da sen ara, yok yok sen arama, şeklinde izahat vermesi saçma tabii ki.

yazının tamamını ss koymuşsunuz amma niyeyse soruyu sorarken başını yazmayıp kıçını yazmışsınız sadece. ben size sorayım, niye maddeleriniz 3'ten başlıyor sorunuzda? başına da ... koymuşsunuz?

oysa kendi kendinize yazmayı gerekli görmediğiniz kısımda, yani 2 numaralı maddede "cep telefonumu acil durumlarda arayabilirsiniz" diyor. kayıtlı veya kayıtsız demiyor. yani acil durumu olan gayet kayıtsız hasta da arayabilir. acil durumun varsa kim olursan ol ara diyor. ama acil durumunuz yoksa "yav benim oramdan koku geliyor nedendir" diye aramayın diyor. "o gibi şeyleri sadece kayıtlı olan, yani tanıdığım bidiğim hastalarım arasın ki ben de bilerek cevap vereyim" diyor.

adam son derece haklı. halka açık yee cep telefonu numarasını verip "ama şunlar arasın" demesi de son derece normal.

hoca bordo biraz daha küçük hissettirir odayı, ancak tavsiyede bulunamayacağım

açılın içmimarım. bej toparlayacaktır. gençlik hevesleriyle kötü kafe rengine boyamamanı tavsiye ederim. artı koyu renk hatayı belli eder, duvarın bu haliyle koyu renk kötü durur.

bence koyu gri tercih edebilirsin.bi arkadaşım kullanıyor odasında çok şık bayılıyorum sarı lambaderle falan güzel oluyor.

acik turkuaz (cok tatli, su rengi gibi bir mavi yani) veya tiffany rengi denen yesil-mavi arasi bir renk oneririm. duvarlara baktikca icin acilir; bu sene acaip revacta ic mekanlarda ve hatta mobilyalarda. bir de pinterest.com u incele, bir suru fikir bulacaksin.

bej - açık gri gibi bir renk boyayın. yatağın başının olduğu/mantar pano'nun olduğu duvar tek başına bordo olup diğerleri açık bir renk olabilirse pencereden gelen ışıkla öyle karanlık filan olmaz.

hangi renk olursa olursa olsun çok açık tonlardan seç özellikle de oda küçükse

bir ilave yapayım, öğrenci evimde yapmıştım hoşuma gitmişti
kapıyıda aynı renge boya ama kapının kasasının pervazını kontrast oluşturacak başka bir renge boya. güzel görünüyor

hocalar almaz mealinde demişlerdir. yoksa öyle bir kural yok. hatta sırf ortalama yükseltip yüksek lisansa kabul edilebilmek için okulu uzatanlar da var.

yok öyle bir şey. Kim çıkarıyor böyle şeyleri? Yüksek lisans programlarına girme şartları arasında okulunu 4 yılda bitirmen gerekir diye bir şey yok. İçin rahat olsun.

yok öyle birşey. istediğin yere başvurursun.

yıllık bedelin %12'si olmalı.

yıllık %12 deseler de, çoğunlukla 1 kira bedeli verirsin. hatta daha az da verebilirsin.

Kagit uzerinde yillik bedelin %12'si ama genelde tum emlakcilar bir kira aliyorlar Turkiye'de. Almanya'da ise 3 kira aliyorlar mesela komisyon olarak.

pazarlık yap kiranin yarısını ver

var ama zor. ve azmeden yazdırır, gönderiri.
olanı için:
(bkz: Microsoft Rights Management Server)

yok. pdf yaparsanız scribd'e koyarsınız orada görür,indiremez falan. (ama screenshot alır her durumda) bi de üzerine eşek kadar watermark(lar) koyabilirsiniz belki. son olarak en zahmetlisi telif lisans işleri ama sanıyorum gereksiz.

elen teslim, ve teslim etmemek aslında. gosterip kacmak. aksi her durumda baskasına iletebilir ki hakkı da var sanırım buna.

projeyi pdf olarak yolla. illa ki basarlar ama en azından çizimlerin orjinalleri ellerine geçmez (gerçi proje hazırladığın için adamlara teslim etmek zorundasın o ayrı konu). bir de süperpoze halini değil de kategorilere ayırıp o şekilde basılı teslim etme şansın var. yani aydınlatmayı ayrı, tavan aplikasyonu ayrı, vs kağıtlarda teslim edebilirsin. müşterinin fiyat almasını engelleyemezsin, engelleme zaten. sadece kendi çizimlerinin orijinallerini sakla yeter. excel'i sadece açılır yapma modu vardı sanırım ama ondan emin değilim. onu da kağıtta teslim edebilirsin.

google docs iş görür mü bu amaç için?

google docs kaydedilebiliyor. salt okunur gibi bir adı olmalı o modun.