[]

behzat ç izleyenlere - çok çok çok ağır spoiler içerir-

behzat ç vardı bilgisayarımda yıllar önce indirdiğim bir daha izleyeyim dedim.

2 sorum var.

1- behzat, bernanın annesiyle evlenmeden önce mi şule'nin annesiyle beraber olmuşlardı? şule mi büyük yoksa berna mı?
2- behzat, şule'yi affetmiş miydi? meşhur mezarlık sahnesinde şule'yi gördükten sonra ne olmuştu.

 
Şule büyük. Behzat, Diyarbakır'da hizmet yaparken Şule'nin annesiyle beraber oldu. Adı Mine'ydi diye hatırlıyorum. Aslında evli değillerdi. Sevgililerdi.

Affetti ama bir süre soğuk davrandı. Zaten affetmese o kadar uzun süre onu korumaya çalışmazdı.
  • dissendium  (02.09.17 14:07:22) 
1. Evet bekarken Diyarbakır'da mı ne birliktelermiş. Yani Şule büyük.
2. Bir şey olmadı, ilk sezon orada bitti zaten. İkinci sezon da bir süre sonrasından başladı. Behzat kafayı yemişti falan. Hem affetti hem affetmedi gibi bir durum var. Yaşadığı izdıraplardan biri de o zaten.

  • nrmnm  (02.09.17 14:10:00) 
[]

film kurtlarına soru - sadece filmin yönetmenlerini övmek

geçen gün revolver'i izledim. guy ritchie filmi. yorumları okuduğum zaman filmin senaryosuna aşık olan millet hep yönetmeni övmüş. neden senaristler genel olarak göz ardı ediliyor?

yönetmen midir mi yani filmin her şeyi?


 
En çok adı duyulan ve neredeyse her evrede parmağı bulunan kişi olarak yönetmeni övmek doğal. Yönetmenin görevi, grubun ve işin işlemesi anlamında, oldukça temel ve önemli. Ancak ben o kadar bilgili olmasam da, zaten sinema üstüne çalışan bir arkadaşım ünlü yönetmenleri de farklı sanat yönetmenleri ile çalışması üzerinden dönemlendirerek, ikisini beraber övüyor. Ama, biz uzmanlık alanı sinema olmayanlar için, yönetmeni övmekten başka yapacak bir şey yok.


  • protector  (31.08.17 16:49:38) 
her seyi elbette degildir ancak guy ritchie gibi adamlar adaptasyon dahi olsa kendileri yazan yönetmenler oldugundan o noktada onlari övmek normal. ha hikayesi cok güzel diye filme bayilip o yüzden mükemmel bi yönetmen demek birine bence sacma.

nolan'da gerceklesiyo bu cok mesela. nolan'in hikayelerini cok begenir insanlar ama kardesi asil hikayeleri yazan senaryoyu yazanken yönetmen oldugundan christopher ön planda olan.
  • isvicre rakisi  (31.08.17 16:54:41) 
aynı senaryo veya aynı oyunculuk farklı bir yönetmlenle bambaşka bir sonuç verebilirdi.
yönetmen evet işin en büyük kısmı. senaryo, oyunculuk vs. diğer alanlar önemsiz demek değil ama onların parlamasını sağlayan yönetmenin tarzı, dokunuşu.

  • AlsterWasser  (31.08.17 17:03:29) 
Klişe olacak biraz ama bir yönetmen iyi bir senaryodan başyapıt çıkarabilecekken başka bir yönetmen çok boktan bir şey çıkarabilir. Ama kötü bir senaryodan iyi bir şey çıkmaz.

Bu arada Revolver'ın senaristi de Guy Ritchie.
  • new day new life  (31.08.17 17:39:39) 
[]

özel sektörde çalışırken ya da işsizken doçent olunur mu

öncelikle belirteyim, soru çok saçma olabilir ama yine de sorayım diyorum. o yüzden vuracaksanız az vurun.

yüksek lisans yapıldı, doktora yapıldı, bu adam çalışırken veya evinde veya başka bir şeyle uğraşırken makale, kitap, patent vs ile gerekli puana ulaştıktan sonra sıkıntı yok değil mi? doktora sonrası belirli bir yıl veya üniversite şartı gerekmiyor?


 
hayır pekala dışardan da doçent ünvanı alınır


  • rosencruz  (24.08.17 23:41:21) 
eskiden alınabiliyordu. şimdi 2 yıl ders verme şartı var.


  • gölgede aynı  (24.08.17 23:49:23) 
açık öğretimden olur


  • Delay Fuze  (25.08.17 00:13:29) 
[]

üniversitede ders anlatan hocanızın nasıl olmasını isterdiniz eğitim olarak

bir yazı yazacağım da bununla ilgili feedback toplamam lazım.

x bölümünde okuyorsunuz ya da okudunuz ya içindeki bir a dersi ya da b dersini nasıl bir hocadan dinlemek isterdiniz.

burada olay kolay geçmek ya da kolay kalmak falan değil. tamamen eğitimsel bakacağız.

sırf prof diye o dersle ilgili çalışmaları olmasına rağmen yıllarca anlatmamış ama ilk kez o dersi o dönem anlatan birisi mi yoksa doktorasını yapmış o dersi en az 3 yıldır veren biri mi?

uzunca ama açıkça anlatmak gerekirse şöyle sorayım. üniversite kuruyorsunuz, yök size istediğiniz kadar kadro veriyor sınırsız diyor, siz de her bölümün her dersi için bir hoca alacağınızı belirtiyorsunuz. kıstasınız ne olurdu? türkçe ve ingilizce olmak üzere.

 
Amatör ruhunu kaybetmemiş birinden almak isterdim. Anlattığı konularla ilgili iyi kötü sürekli kendini geliştiren birinden.

ps: Malesef böyle bir hocadan aynı dersi iki kez almak hiç nasip olmadı. (geçtim çünkü o dersleri)
  • iron  (24.08.17 00:48:09 ~ 00:48:39) 
subjektif değil objektif kriter soruyorum daha çok. atıyorum, 5 yıldır ders anlatan, bunun 2 yılını o dersi vererek geçiren vs vs.


  • blue eyes white dragon  (24.08.17 00:53:23) 
uzun yıllar aynı dersi veren ve ders içeriğini yenilemeyen hocalar katlanılmaz oluyor.
o nedenle, o dersi vermede tecrübeli ama dersin okumalarını ve yan temalarını 2 yılda bir değiştiren hoca tercih ederdim.

  • kullanıcı adı  (24.08.17 01:03:25) 
Yukarıda yazılanların tamamına katılıyorum. Kesinlikle alanla ilgili bilgisini güncel tutan, kendi araştırmalarını da buna göre yönlendiren biri olmalı.

Bunu nicel veriye çevirmek zor, ama o dersi en az iki dönemdir veriyorsa ve o dönemlerin syllabus'larındaki okuma listeleri az da olsa farklıysa buna bir işaret olabilir. Dersin ilk defa veriliyor olması her zaman içerik ile ilgili değil kimi zaman sadece dersin işleyişi ile ilgili problem çıkarabiliyor, o yüzden mutlaka çok deneyimli biri olmalı diyemeyeceğim. Zira hocanın güncel bilgisi ve bu bilgiyi paylaşma motivasyonu çok önemli.

Bunları kıstaslara çevirmek zor diye düşünüyorum. Bölüme hoca alınırken kişinin verdiği job talk bu yüzden çok önemli. Doktora eğitimi boyunca yeterince TA'lik yapmış biri nice deneyimli hocadan daha iyi ders anlatabiliyor. Bunu sadece CV'den anlamak zor.
  • fotrsapka  (24.08.17 02:22:21) 
1- üniversiteyi ben kuruyorsam ve yetkim varsa ders vermek eşit değildir akademisyenliği bilirdim. Sonuçta atıfından tut, hocanın proje getirme olasılığına kadar her şey etki eder eğer en tepedeki bensem bunları tartardım. Genelde alana hakim eski kurtlar projeler vs. parselliyor, atıflarda onlara atıf vermemek kabahat sayılıyor vs. o yüzden bu tip proflar tercihim olurdu. Tabi yeni doktorasını vermiş birinde bunları yapma ışığı varsa onu alırdım.
2- yıllardır ders almış inek öğrenci gözüyle bakarsam, her alanın popi hocaları vardır. Ne dese kanun diye bakılır. Onun öğrencisi olmak şereftir vs. Ama dersi kötü anlatıyordur, hiç yenilemiyordur vs. Eğer böyle bir hoca ise hiç bir şey öğrenememe pahasına yine alırdım o hocadan dersi
3- uzun vadaleli düşünen bir öğrenci isem günlük bakmaz daha uzun vadeli bakardım. Bugün yeni bir hoca alanda tanınmıyor olabilir ama ilerde çok iyi olacak. O kurt profların yerini alacak. e tabi o zaman kimse kıymetini bilmeden alayımda ilerde işime lazım olur derim.
4- tembel öğrenciysem kim daha önceki senelerde daha çok not vermişse onu alır geçerim.
5- bir vakıf üniversitesinin çakal rektörüysem en medyatik isimleri toplarım. ahmette bizde ders veriyor mehmette diyebilmek için.
6-ileri görüşlü bir vakıf üniversitesi rektörü isem gelecek vadeden isimleri toplar kadroya eklerim, sonra bir iki eski kurtlardan alırım öğretin bunlara değim. geleceğin kurtlarını kuruma bağlama derdine düşerim.
7-yine reklam seven ama başka bir vakıf üni rektörüyüm diyelim. yurt dışı doktoralıların reklamı daha iyi yapılıyor. tüm kadro bırak yurt dışını abd nin önde okullarından geliyor diyebilmek için eski kurt olan ama atıyorum odtü doktoralı birini almam direkt yeni ama harvard doktoralı birini kapmaya bakarım.
vs vs vs
Özetle sen alımda objektif kriter sormuşsunda kimin gözünden, nasıl birinin gözünden. O kadar çok değişken var ki anlatamam. daha bir yığın yeni perspektif bulabilirsin. sade senin istediğin pecereden alım yapılmaz. ondan dolayı illa subjektif yorum gelecektir. ikincisi dersler ilahi şeyler değildir, hani dokunulmaz sınırları olsun tüm hocalar aynı okutsun. Aynı sene aynı dersi iki şubede veren iki insan bile felaket fark eder. Bir bakarsın yıllarıdır vermiyor dediğin adam bir izlence yapar bir okuma listesi yapar ki bitiren herkes o dersi, o alanda uzman çıkar. yada diğeri yaptığı izlenceyi takip etmekten bile acizdir, kendisi bile okumamıştır okumaları vs. yada tam terside olur.
  • ManikD  (24.08.17 02:25:29) 
[]

magnum porsche çekilişine katılan birisi ya da çubuk sahibi biri

arkadaşlar dün sokakta gezerken bir tane çubuk buldum ve çekilişe katıldım ama aklıma takıldı daha sonra. bu çubuk geçen seneye ait olabilir mi diye.

çubuk üzerinde

magnum.com.tr/icindekiseniserbestbirak

yazıyor mu?

derdime sövebilirsiniz.

 
Yazmiyor


  • yuzır  (21.08.17 22:50:19) 
Ama soyle bir sey var, gecen senenin olsa muhtemelen kabul etmezdi. Benim yazmiyor dedigim, mini serileri icin gecerli, buyuk olanlarda yaziyordur belki.


  • yuzır  (21.08.17 22:51:21) 
bu senenin çubuğu (geçen hafta yediğimiz magnum'un) var önümde üç tane.
birinde yazıyor, diğer ikisinde yok.

  • tabudeviren  (21.08.17 23:09:18 ~ 23:09:52) 
Bende de üzerinde o linkin yazılı olduğu çubuklar var.


  • heritage  (21.08.17 23:14:25) 
geçen seneden çubuklara 1 katılım hakkı , yeni sezon çubuklarına 2 katılım hakkı veriyor. Bizzat denedim


  • Northern Mariner  (22.08.17 04:08:28) 
[]

amerika banknotlarında değişikliğe gitse ne olur

China 3,097,658.40
Japan 1,216,518.74
Switzerland 678,909.39
Saudi Arabia 547,260.62
United States 405,942.34

ben bu paranın fiziksel olduğunu düşünüyorum. yoksa bankacılık olarak buysa bir şey diyemem. velev ki diğer ülkelerdeki bu paralar fiziksel olsun.

dünya bankası verilerine göre amerikan doları reservleri 2016 yılında böyleymiş. 100 amerikan doları arkasında benjamin franklin var. amerika karar alıp, 100 doların arkasına trumpın fotoğrafını koysa. yani bizim 6 sıfır atmamız gibi. 6 sıfırlı paraları değiştirdik şimdi geçersiz oldu. yurt dışındakiler bu paraları değiştiremeyeceğine göre bu abd'nin işine mi yarar yoksa kötülüğüne mi olur?

 
yapamaz, yapmaz. abd türkiye gibi muz cumhuriyeti değil neticede. ayrıca arkasındaki resim değişirse para geçersiz olmaz. 3-5 sene uyum süresi olur.


  • paintov  (19.08.17 22:22:44) 
o kadar gitme de, koca avrupada tum paralar degıstı. hepsı de sonsuza kadar gecerli kalacagını ılan ettı fln. sonucta dolar dolardır pek bısey olmaz.

uk de de, kral/kralice degısınce de paralar degısıyor, hıc sıkıntı duydun mu mısal?
  • bryan fury  (19.08.17 23:35:06) 
enflasyondan geberiri. o para ülkeye hızlıca döner bir şekilde. bol para olur o da enf. yaratır. ama olamaz böyle bir şey


  • gameofannen  (20.08.17 00:00:25) 
0 atmak farkli bir konu, görsel değiştirmek farklı bir konu.

100$ ın görseli 2010 yılında güncellendi zaten. bir sorun da olmadi.

www.google.com.tr
  • helenart  (20.08.17 00:27:43) 
Şekil şemal değişiyor sürekli bişi olmaz. Hepsi tedavülde olur. Ama kısım kısım eski para kaybolur bulamazsın. sorun olmaz. sıfır atma falan ayrı dünyalar, abd de olmaz.

o değilde @bryan fury nin cevabı dikkatimi çekti :D ayıp olmazsa üstad yaş kaç :D hayır en son kraliçe 1952 de tahta çıktı o yılları hatırlıyor muyuz? Sanki ben gördüm olmadı arkadaş gibi olmuş. Hoşuma gitti cevap. Ama biraz sorunlu 1952nin ekonomik sistemi ile günümüz arasında baya fark var. 4 yıla bırakıyorum diyor 2. elizabeth. Bırakınca göreceğiz. Büyük ihtimalle kademeli geçiş olur. Toptan bir piyasaya sürme ilk aşamada zor gibi. yada sembolik sürülür uzun sürede geçilir. Belli olmaz, belki kriz yaşarız eğlenceli olur.
  • ManikD  (20.08.17 02:19:09) 
[]

online check in yapılırsa overbookinge maruz kalır mıyım

hic bilmedigim bir havaalanından istanbula ucacagim ailemle. gidilen şehir istanbul. istanbul olmasindan ötürü fazla bilet satilmis olabilir bu dönemde. 24 saat oncesinden telefondan check in yaptırsam overbookinge maruz kalabilir mıyım? ben olsam neyse de anne ve kardes var. hayatin 8 de oda durdugu bir şehirde bir sonraki ucagi beklemek eziyet olur bizim icin?




 
bildiğim kadarıyla online check-in'le havaalanında yaptığınız birbirinin aynısı. tek fark, eğer bagajınız varsa havaalanında onu vermeniz lazım.

yoksa direkt kapıya (gate) gidebiliyorsunuz eğer online check-in yaptıysanız.
  • EasyTiger  (15.08.17 20:31:35) 
Kalmazsin. Zaten o yüzden online check-in var.


  • westblack  (15.08.17 20:34:33) 
48 veya 72 saat onceden acildigi oluyor checkinin.

online yaptirmis olmasina ragmen overbooking'e denk gelen 2 ornek duydum, cok sik olmasa gerek.
  • jedilance  (15.08.17 21:26:18) 
Kalabilirsin ufak ihtimal de olsa, belli olmaz ama zaten bi sonraki ucaga kalirsan hem tazminat hem konaklama vermek zorundalar, o yuzden cok sikintili bisey degil aslinda.


  • kuehles blondes  (15.08.17 22:14:12) 
check in yapmış birisi overbooking'e nasıl kalıyor? elinde boarding kartı var.


  • hononu  (15.08.17 22:15:24) 
zor. sana para, otel vs teklif edip seni baska ucusla gondermeyi teklif edebilirler. kabul etmezsen ne olur biraz bu kisimlar belirsiz. united airlines'ta yolcuya yapilan saldiriyi biliyorsun.


  • ubi dubium ibi libertas  (15.08.17 22:19:47) 
Erken gidip kontrolden gectikten sonra rahat edersiniz. O durumda kapiya gelip tek olanlari kovaliyolar. Siz kalabaliksiniz. Erken gidin o yuzden.


  • c1b2k3  (15.08.17 23:01:45) 
boarding kartı çözüm değil. uçağa binip para artı konaklama teklif edilip indirilenler var. acelesi olmayan 400-500 euro artı bir gecelik otel parası alıp iniyor


  • rosencruz  (16.08.17 02:57:29) 
[]

araçların ötv ve kdv hariç fabrika cikis fiyat listesini bulmak

engelli birisi var ve bunun için bir araç almak isteniyor. toplu tasima gercekten zor oluyor engelliler için. engelli bunu kullanmayacak babasi kullanacak.

malum ötv ve kdv indirimi oluyor %90 ve fazla engellilerde. firmaların internet sitesinde hep fabrika cikis fiyatları var. biz diyoruz ki temel fiyati görelim ki ona gore de karar verelim. uzun zaman once bunu sadece mercedesin yaptığını gormustum. kalem kalem liste yapıyorlard.

bu listeye firmaya mail atarak mi yoksa sadece bayilere giderek mi ogreniriz?

 
hatırladıklarım içinde seat ve vw kendi web sitesinde detaylı fiyat listesini yayınlamıştı. nissan'ın bir bayisi de direk engelliler için anahtar teslim fiyatları yazmış. son baktığımda mercedes'in listesi sadece vergi hariç fiyat ve ötv yüzdesi içeriyordu. yani ikisini çarpıp anahtar teslim fiyattan düşerek vereceğiniz parayı hesaplayacaksınız. geri kalan markalar için bayilerden bilgi alabilirsiniz. şu siteden www.otvhesapla.com kuruşu kuruşuna olmasa da yaklaşık olarak hesaplanabiliyor.


  • nrmnm  (07.08.17 12:53:17) 
ötv den muaf ama kdv veriyorlar diye biliyorum.

şöyle hesaplayabilirsin spesifik bir araca bakıyorsan;

meseka bmw 3.18d anahtar teslim fiyatı 208.400 bin lira diyor, yanında da ötv oranı %100 demiş. bunun 1.000 lira falan tescil masrafı oluyor.

208.400 - 1.000 = 207.400 tescili düşüyoruz.

207.400/1,18(kdv) = 175.762 (kdv'siz sadece ötv'li fiyat)

175.762 / 2(ötv yüzde yüz olduğu için) = 87.881 (arabanın ham fiyatı bu oluyor.

87.881 * 1,18 = 103.699 ham fiyatı üzerinden kdv eklenince oluşan fiyat da bu.

ben sadece ötv düşüyor kdv eklenir diye biliyorum. onun için 208.400 liralık %100 ötv oranı olan bu bmw'yi 103.699 liraya alabilirsiniz.
  • t joe  (07.08.17 12:58:58) 
kdv ödeniyor. kesin bilgi.
vw fiyatları açık açık yazıyor. ama asıl fiyatı bayi verecek. bazen indirimleri olabiliyor veya aynı fiyata ek donanım veriyor.

bu arada tjoe örnek vermiş ama yanlış anlaşılmasın diye ekliyorum. engelli raporuyla o aracı almak mümkün değil. maksimum 1600cc araçlar alınabilir.
  • sutlu nescafe  (07.08.17 13:15:11 ~ 13:30:24) 
ÖTV matrağı 40 bin lirayı geçenler, yani %50 ötv uygulanan araçlar için, ÖTV-KDV dahil fiyatı 0.67 ile çarparsanız, ham+kdv'li fiyata ulaşırsınız.

%50 ötv uygulanan araçlar ötv kdv dahil fiyatı 70800 lirayı aşan araçlardır.
  • atom karincanin torunu  (07.08.17 13:41:31) 
[]

başkasının evin önüne dükkanın önüne park etme olayı

arabam yok ama bazen çevremde gerek imar kanunun yetersizliği gerek belediyelerin tutumu gerek insanlardaki araba alma sevdasıyla otopark sorunu yaşandığını görüyorum.

velev ki benim bir arabam var. gittim bir evin önüne, yanına veya dükkan önüne- sokak olarak- aracım ı park ettim. bu durumda, gerek apartman sakini gerek dükkan sahibi arabanı çekeceksin buradan muhabbetini neye dayanarak söylüyorlar. sokak, herkese açık kamunun değil mi? bu yolu sahiplenme nedir?


 
baktınız çok ısrarcı "aracın sigortası kaskosu tam. sizin dükkan?" sorun


  • m4deniz  (10.07.17 21:08:05) 
bizim apartmanın önündeki otoparka çekenin direkman sileceklerini kaldırılıyor. yan apartmanlardan arabalar 3-4 gün tutmuş olsa da bir şekilde yerlerine çekmelerini tavsiye ediyoruz. çekiliyor da. civara yeni taşınanlar düzeni anlıyorlar günler geçince. ilk başta artistlik yapan avukat bir kiracı bile öğrenmişti düzeni.

arka sokaktaki durum biraz karışık. kim boş bulursa parkediyor ama tapuda kaldırım ile sokağın bir bölümü de apartman arazisinde gözüküyor.

not: öyle kenar bir mahalle de değil burası.
  • rain when i die  (10.07.17 21:34:08) 
yavşaklık işte.


  • bohr atom modeli  (10.07.17 21:36:40) 
Garaj yanda kaliyorsa onu anlarim cikarken araclar zorlaniyor o ayip. Ama dukkanin onune park ettirmeyen esnafi takmamak lazim, bir de 5-10 liraya park edilmez tabelesi aliyolar, ustunden gecmek lazim; herkes salak siz mi akillisiniz. Zabitalar topluyor onlari zaten, yasak


  • imelih  (10.07.17 22:00:36) 
mahallede bulunan dükkanların önüne park etmiyorum ama hakkım olmadığını düşündüğüm için değil, ekmeklerine mani olmamak için. Evlerin önü aksi belirtilmediği sürece herkesindir. Park ediyorum, kimse de laf edemez özel park yeri garaj vs değilse.


  • alaimisema  (11.07.17 10:17:24) 
dükkanlar işgaliye ödüyor genelde o yüzden bir nebze mantıklı olabilir. işgaliye ödemiyorsa bilemem ama şikayet et zabıtaya öttürsünler


  • argent dawn  (11.07.17 11:38:07) 
[]

bu ülkede dünyada trafik cezalarını bir ben mi normal karşılıyorum

nedir abi bu trafik cezalarına yaptığınız veryansınlar? haberi koymayacağım ama geçen ramazan bayramında adamın birisi kırmızı ışıkta geçince polis durdurmuş. ilk başta geçmedim demiş sonradan ben garip bir adamım diye duygu sömürüsü yapıyor. ona kırmızı yandığına göre birilerine yeşil yanmış demektir. bu durumda olabilecek ölümlü ya da yaralı kazada ne olacak?

teknik -araçtan kaynaklı- arıza dışında ben trafikteki hiçbir şeyin taksirli olduğuna inanmıyorum.

eksisozluk.com

şu videodaki adama bir şey olsaydı ne olacaktı? trafik kazalarının çoğunun aşırı hızdan kaynaklandığı bir gerçekken insanların edslere bir düşman gibi bakmaları zoruma gidiyor.

 
Şehir içinde kurallar genellikle normal, want2die'ın dediği gibi uzun yol yapmayan ne çektiğimizi nedrn söylendiğimizi bilemez, kaza yapıyordum daha yeni bi anda yol 110'dan 50ye düşüp karşımda eds olunca zira ben yavaşladım arkamdaki araç duramadı. Böyle de riskli saçma işler.


  • kullanıcıadımbuolsun  (06.07.17 21:59:38) 
Ben Türkiye için normal buluyorum. Trafik adabı çok başka bir olay.


  • dissendium  (06.07.17 22:04:39) 
Bana kalsa şehir içinde daha çok düzenlemeye giderim egzos sebebiyle gürültü kirliliğini azaltacak gerçek cezalar veririm.
kaldırımlar deseniz araçlarla dolu, yolun karşısına geçeyim deseniz aha bak yaya geçecek diyerek gazı kökleyenler dolu.
Takip mesafesinden haberi olmayan insanlar varken araç sürücüsü olmak bile stresli arkadan devamlı gelen korna sesi bağırışlar.
  • kararsızataletfilozofu  (06.07.17 22:16:25) 
Dünyayı bilmemde Türkiye de cezalar çok dusuk ve caydırıcı degil, bu yuzden de millet korkmuyo , cok cok " öderim yaparım" kafasında,
Mesela,
Alkollü arac kullanan adamın ehliyetini 6 ay değil en az 3 yıl iptal edeceksin,
Yine alkolluyken kaza yapan adamın ehliyetini 10 yıl iptal edeceksin,
Adamın aracını elinden alıp satacaksin, parasını magdura vereceksin,
Arac kendisinin değilse adamın donuna kadar alıp karşı tarafa vereceksin,
Bak bakayım bir daha cesaret eden oluyor mu!?
  • alttaraf  (06.07.17 23:21:58) 
@alttaraf

Taksim'de sallandırmayı unutmuşsun : ))
  • gochebe  (07.07.17 00:16:51) 
[]

intihal nedir tam olarak

tez yazdım ama bolca alıntı, kaynak içeriyor. fakat kaynakça kısmına bunları eklemişim. bu intihal olur mu?

yoksa geçen bir başlıkta görmüştüm, hocam %30'dan fazla olmasın diye benimle uğraşıp duruyor.

kaynak verilmeden kullanılan yazılar mıdır? kaynak verilmiş olsa da belirli bir oran üzerindeki alıntılar mıdır?

 
Tirnak icine alarak dogrudan alinti yaptiginiz seyleri kaynakcaya eklediginizde intihal yapmis olmazsiniz fakat bunu ne kadar az yaparsiniz o kadar iyi olur. Olmasi gereken okudugunuz seyi hem metin icerisinde hem de kaynakcada referans gostererek kendi cumlelerinizle yaziya aktarmaktir. Boylece intihalden kacinmis olursunuz.


  • voyager 1  (30.06.17 13:12:27) 
Kaynak kullanmak intihal degil elbette, kimse karnından bilim yaratmıyor. Hocası kelimesi kelimesine alıntının yanında kaynagın degerlendirmesini istiyordur dogal olarak. Yani okusun, yorumlasın, eleştirsin diye.

Kaynak vermeden yazılanlar da bile, ki bizde çok severler yaslı profesorler, x soyle der diye atıfta bulunurlar. Ama bunu tez olarak, ya da iyi bir dergiye makale olarak elbette göndermezler.

Eger bir tez yazıyorsan ve yarısı kaynaklı olsa da kelimesi kelimesine alıntıysa, o tezde cümleler arasında baglantıyı kurmakta bile zorlanırsın zaten.
  • buf-e kür  (30.06.17 15:46:49) 
tırnak içerisinde olmayan copy paste = intihal
fikri aldınız, atıf yapmadınız, kendi cümlelerinizle yazmadınız = intihal

  • gurur  (30.06.17 21:12:16) 
tez yazdım, ali bir makalesinde ''.................'' diyormuş dedim ali'niz tezinden bir paragraf aldım, yanına [1] yazdım, veli bir makalesinde ''...............'' velinin tezinden bir paragraf aldım yanına [2] yazdım. bu böyle gitti.

tezi teslim ettim, turnitine soktular, %40, %50 benzerlikler olduğu göründü. yani bir yerlerden alıntı olduğu görüldü. yanlış anlamadıysam bu %40-%50 olayı tüm tezin içerisindeki benzerlikler oluyor.

bu teze alıntılarım, kaynakçamda belirtildiği için intihal vardır denilir mi? yoksa denilecek tek şey, ''oğlum, sen hiçbir şey yazmamışsın ki hep alıntı, hep başkasının şeyleri bunu bize ben yazdım diye getirme bari'' midir?
  • blue eyes white dragon  (30.06.17 22:44:31) 
[]

internetten k.kartıyla alışverişte güvenlik

şimdi biz internet sitesinden kitap alacağız, kartımızın numarasını verdik, son kullanma tarihi, cvv falan işte. bu internet siteleri, bankalarla yaptığı anlaşmayla o alışveriş ekranıyla, banka posu arasnda bir bağıntı mı var?

3d secureler zaten ayrı oranın güvenliğine lafım yok. benim sorduğum 3d securesiz.

benim girdiğim bu bilgiler, bir üyelik gibi internet sitesinin bir mdb ya da ismine artık ne diyorsanız bir databasesinde mi saklanıyor? siliniyor mu yoksa? silinmeli mi? birileri bunu görebiliyor mu?

 
Sanal pos işte o.. Kartını Ahmet emminin dükkanındaki posa sokunca başına neler geliyorsa, sanalda da aynı şey oluyor.


  • lcha  (28.06.17 13:25:37) 
sanal kart ile alışveriş yapın siteye güvenmediyseniz.


  • jugador  (28.06.17 13:50:09) 
İnternet sitelerinin kendi altyapısıyla kart saklaması yasak diye biliyorum.


  • piremses  (28.06.17 14:26:48) 
soruya cevap vereyim; isterse saklayabilir ama saklamamalı.


  • cikmaz sokaktan cikagelen cocuk  (28.06.17 14:31:10) 
Normalde formu gönderdiğinizde girdiğiniz bilgiler doğrudan bankaya gider, banka alışveriş yaptığınız siteye sonuç bilgisini verir. Sitenin kart bilgilerinize dair hiçbir şeyi bilmesine gerek yok, son paragraftaki soruların hepsinin cevabı normalde hayır. Ama kaydetmek isterse de kaydeder.


  • gsgsgsgsgsgsgsgs  (28.06.17 14:31:48) 
Gerçek kredi kartı ile nette hiç bir zaman alışveriş yapmayın. Bilgiler her taraftan kopyalanabilir. Sizin bilgisayarınızdan, alışveriş yaptığınız siteden, arada bilgiler giderken...

Kredi kartı aldığınız yerden sanal kart hizmeti alın. Bunun mantığı şu, size sanal bir kredi kartı açıyorlar. Limiti 0(sıfır). Alışveriş yapacağınız zaman limit belirliyorsunuz. İşiniz bitince tekrar limiti sıfırlıyorsunuz. Dolayısıyla arada numaranız çalınsa bile para çekemiyorlar.


.
  • kartallar yuksek ucar  (28.06.17 14:40:24) 
[]

aynı yerde yaşanılan dayı ile bayramlaşma

sorun şu ki, bu dayım annemden küçük. mantıken onun bize gelmesi lazım ki geliyor da. benim ona gitmem gerekir mi bize gelmeden önce? aramak, mesaj atmak gibi çözümler sunmayın, ruhuma aykırı.




 
Bence müsait olduğun an ara, dayı evde misinizz geliyorum de, evdeyse hemen git. Evde değilse hakkını kaybetmiş olur o gelir artık.


  • megalomaniac  (24.06.17 19:54:32) 
ailenle aynı evde yaşıyorsan gerek yok, o size geldiyse tamamdır. en azından bizim ailede teamüller böyle.


  • doxanikee  (24.06.17 19:56:41) 
Ben ne ariom ne soruom. ZTN kendisi ilk günü anneme yani bize ablasına geliyor.


  • all girls dream  (24.06.17 20:01:51) 
Gerekir elbette ya. Gönlünü etmiş olursun hem, vaktin varsa gitmeni tavsiye ederim.


  • lafıolmaz  (24.06.17 20:19:36) 
[]

satış elamanı satış mühendisleri ehliyet kaptırırsa ne olur

satış elemanı da mühendis olmayabilir işte başka firmaların araçla satış yapan adamları.

ehliyet nasıl kaptırılır? alkolluyken araç kullanmak falan işte.

ne oluyor iş akitleri fesih mi ediliyor?

 
naptın da bunu soruyon?


  • hosein  (21.06.17 16:17:02) 
bir şey yapmam için önce ehliyet sahibi olmam gerek:)

hep görüyorum da aklıma takıldı. o işi yapanlardan da vardır, o işi yaptırtan adamlardan da vardır burada.
  • blue eyes white dragon  (21.06.17 16:25:47) 
şirket arabasını alkollü kullanırsan sıkıntı.
%90 patron kovar haklı fesih sebebidir bir de çıkan masrafı adamdan keser
%10 eleman iyiyse patron kulağını çeker şirket içi çalıştırır masrafı keser.
  • kingcyrax  (21.06.17 16:30:47) 
bu tarz çalışanlar zaten (bazı şirketlerde) belirli periyotlarla ehliyetlerini çalıştıkları şirkete ibraz ediyorlar, "aha bak kaptırmadım ehliyetim var" diye.

sözleşmeye göre haklı fesih sebebidir.
düşünsene greyder operatörü alıyorsun, adam herhangi bir sebepten dolayı greyder kullanamaz cezası filan alıyor.
  • teritori  (21.06.17 17:40:19) 
Hepsi çevremde yaşandı

1) Söyleyip işten atılırsın
2) Söyleyip gururuna yediremeyip istifanı verirsin, ehliyetini geri alınca seni işe geri alırlar
3) Üst kademelerdeysen şöför tahsis ederler
4) Salağa yatarsın, kurallara uyarsın, gece araba kullanmazsın. Ama şu dönemde yemez, şehirlerarası gidip geliyorsan rutin kontroller de oluyor.
5) Söylersin, dikkatli kullan derler
6) Söylersin seni başka göreve çekerler
  • kimlanbu  (21.06.17 19:18:32) 
işten atılırsın çok net.

yıllardır satıştayım, şirket aracı kullanıyorum hiç alkollü araç kullanmadım kullanmamda.
  • sarlatan  (21.06.17 19:53:42) 
[]

y.lisans ders programı hakkında bir şey soracağım

www.uludag.edu.tr

şöyle bir ders planı var diyelim.

YÜKSEK LİSANS UZMANLIK ALAN
DERSİ I, 2, 3, 4 dediği seçmeli dersler değil mi? o bambaşka bir şey mi yoksa? her şeyi anladım şuna kafam basmadı bir türlü.

 
seçmeliyle mi dolduruyorlar hocam o zaman? ne anlam ifade ediyor? cahile anlatır gibi anlatsaydınız?


  • blue eyes white dragon  (19.06.17 17:40:41) 
Biz tez doneminde kayıt olurken uzmanlık alan dersi olarak belirtiyorduk tezi. Zaten verilen programda da tez aşamasına geçince zorunlu hale gelmiş ders.


  • devilred  (19.06.17 17:45:16) 
Zorunlu. Ama transkripte not olarak işlenmiyo bizim üniversitede. Ders degil zaten arada hocanın yanına gidip kendini gösteriyorsun. Gereksiz bişi.


  • fiskosortusu  (19.06.17 18:00:02) 
Öğrencinin ders kaydını yapıp yapmadığını takip için konulmuş ders. Aslında ders değil.


  • intihar etsem de kendime gelsem  (19.06.17 20:36:31) 
[]

yabancı dil öğrenmek için internet öneriliyor ama

geçen bir facebook sayfasından sağlam bir pdf arşivi olan sayfaya ulaştım. millet de hep aynı şeyi söylüyor internette dünya kadar kaynak var. var da kardeşim ingilizceyi bilgisayardan nasıl çalışayım? ya da telefondan?

bu pdfleri bastırmak mı gerekiyor? ne yapıyorsunuz, ne öneriyorsunuz?


 
Maymun iştahlı olmamak lazım. Kaynak çok ama sadece bir ya da iki kaynağa odaklanırsan ve onları bitirdikten sonra diğerlerine geçersen daha verimli olur. Aralarından en iyi iki tane kitabı seç. Örneğin iki tane sözlük, iki tane grammar, iki tane vocabulary kitabı seç. İhtiyacın olunca sadece bunlara bak. Longman, Oxford kitapları kaliteli. Bunları bulmaya çalış. Gidip de hiç bilinmeyen bir yayınevinin çıkardığı ya da insanların kafasına göre hazırladığı çalışmalarla vakit kaybetme. Ben hiç bastırmadım. Bastırmaya da gerek görmüyorum. Telefondan bakıyorum lazım olunca. Öğrenmenin hangi aşaması söz konusu, bu önemli. Telefondan listening çalışmak zor ama kelime öğrenmek kolay. Kelimeyi telefondan öğrenirsin ama listening için bilgisayar başına geçmen daha mantıklı. Hepsini iyi bir şekilde kombine etmek gerek.


  • dissendium  (19.06.17 01:10:06 ~ 01:10:57) 
duygularıma tercüman olmuşsunuz :)
saka biryana benim de sürekli aklımı kurcalayan bir konuydu bu. bu arada hangi fb sayfası o? ben de bir girip bakmak istiyorum...

  • balik kraker  (19.06.17 03:04:43) 
@blue eyes white dragon bu arşivi benimle paylaşabilir misin.


  • kozm  (19.06.17 03:08:46) 
listening zaten kitaptan calisilmaz onda hem fikiriz ama readingdir grammer dir nasil bilgisayardan bu kitaplardan çalışayım. insanlar hep interneti söyledikleri icin diyorum.


  • blue eyes white dragon  (19.06.17 05:14:10) 
[]

internette hiç acaba demeden para veya maddi bir yardımda bulundunuz mu

geçen gün birisi, telefon faturamı yatıracağım 10 liraya ihtiyacım var kartımda para yok demişti bir arkadaş da iban yolla demişti. herhalde çözdüler meseleyi.


bunun gibi başınızdan geçen bir olay/lar var mı? eğer varsa, nerede gerçekleşti(internet sitesi olarak), miktarı neydi? ne için istemişti?

 
Cok kazanmiyorum. Hayvan icin yapilan bir seyse acaba demiyorum destek veriyorum. Keske cok param olsa daha cok yardim etsem hayvanlara.


  • brad pitt  (17.06.17 18:15:45) 
Dolandırılma ihtimalinden ürküyorum sadece. Geçenlerde böyle bir yardım yaptım, aklımda sadece bir maraz çıkmasın da, düşüncesi vardı.
Bir de, ortalık karışık. Eğer konumunuz gereği dikkatliyseniz, düşünsenize, yarın o kişi bir terör eylemine katılsa, hoop hesaplarda sizin yardımınız var.. Hayatımda en pinpirikli düşündüğüm konu budur sanırım.

  • lovemyself  (17.06.17 19:27:43) 
öğrenci halimle 50 lira attıydım bi keresinde tanımadığım birine.


  • fyodor fyodorovic  (17.06.17 19:51:59) 
şahıslara bulunmadım zira dolandırıcılıklar o kadar profesyonelleşti ki şaşıyor insan.


  • soft  (17.06.17 19:59:57) 
Bi gün cok sıksmstm,burdan 10 tl istedim.Bi arkadss yardimci oldu.Bir kac kisi de daha atiyim ben dedi. Sonra geri attim parayi.


  • maria puder  (17.06.17 20:17:56) 
[]

yurt dışında farklı lise türleri var mı bizim gibi

fen lisesi, meslek lisesi, anadolu lisesi, sağlık lisesi vs. vs.

filmlerde, dizilerde hep high school diye geçiyor ama spesifik bir örnek göremedim. sizin bildiğiniz, gördüğünüz neler var?


 
almanyada var.

hauptschule
realschule
gymnasium

gymnasium anadolu lisesi gibi, en iyisi. diğerlerini bilmiyorum. ama yıl olarak da farkediyorlar.
  • king lizard  (15.06.17 01:26:01 ~ 01:26:44) 
Almanya'da Gymnasium var. Sanırsam en iyi lise o oluyor. Gesamtschule meslek okulu yanlış bilmiyorsam.


  • tahin pekmez yoğurt  (15.06.17 01:30:54) 
Avusturyada
Realschule
Gymnasium
Hak (ticaret lisesi)
Meslek liseleri (htl vb) var
  • kuehles blondes  (15.06.17 01:31:33) 
italyada scientific, literature, tourism gibi farkli turler var.


  • no christ requires  (15.06.17 17:01:35) 
kısacası var.


  • cursor  (15.06.17 17:14:19) 
[]

tıpçı arkadaşlar tus hakkında birkaç şey sormak istiyorum

duyuru başlığında doktor gördünüz diye medikale taşımayın, sağlıkla ilgili bir şey değil eğitim kısmıyla ilgili soru bu çünkü.

bu tus'a giren herkes uzmanlaşamıyordur diye düşünüyorum. kontenjan dolayısıyla.

bu durumda ne oluyor, geride hep bir yığılma mı kalıyor?

 
Evet.


  • Lim5  (14.06.17 17:31:33) 
Mecburi hizmete gidiyorlar ve şanslarını denemeye devam ediyorlar. Ümidi kalmayan ya aile hekimi olarak devam ediyor ya da ilaç firmaları gibi başka alanlara kayıyorlar.


  • curukturpkokusu  (14.06.17 17:34:54) 
sorularıma devam edeyim o zaman.

mecburi hizmeti, uzmanlaşmadan yapmakla uzmanlaştıktan sonra yapmak arasında bir fark var mı? zannedersem herkes bu görevi yerine getirmek zorunda doktorluk yapacaksa.
  • blue eyes white dragon  (14.06.17 17:37:14) 
Uzmanlaşırsan kendi alanında yaparsın.


  • ekaterina  (14.06.17 17:51:39) 
Uzmanlaşmamış doktor pratisyen olarak her yere atanabilir, köylerdeki sağlık ocakları da dahil. Uzman doktor ilçeye atanır en fazla, hatta bazı branşlar sadece şehir merkezlerinde görev yapıyor. Son zamanlarda ilçelere atamalar arttı gerçi ama en azından bir süredir böyleydi.


  • curukturpkokusu  (14.06.17 18:07:21) 
[]

sanatsal bir bölüm okuyan ülkede sanatın gelişmeme nedeni

türkiye'de sanatın gelişmeme nedenleri başlığını görünce daha önce de yazmak isteyip de yazamadığım bir şeyler var da size de sorayım dedim.

siz ki sanat dünyasıyla, aslında tüm görüşlere, tüm şeyleri kabul eden zihin dünyanızla - belki de ben yanılıyorumdur bilmiyorum- herhangi bir görüşe sahip olsanız da sizin görüşünüze zıt olan sanatçıları sanatsal olmayan bir şekilde eleştirip, o mu çok bohem diyor musunuz?

örnek vereyim bir de;

sol görüşe sahip birey olsanız, ziya gökalp'i sırf milliyetçi diye eleştirip yazdıklarını okumaz mısınız?
ülkücü olsanız, sırf nazım hikmet solcu diye onu eleştirip yazdıklarını okumaz mısınız?
sırf ateist olsanız, nfk, nuri pakdil veya mehmet akif ersoy'u eleştirip yazdıklarını okumaz mısınız?

buradaki eleştiri, sanat eleştirisi değil. yani nazım hikmet'in bir şiirindeki bir cümlenin ''orada olmasaymış da olurmuş'' değil ''la zaten komünist bu yazdıkları okunmaz'' tarzında eleştiri veya sanatsal olmayan yaşam biçimiyle alakalı eleştiri.

o üniversite sıralarında, kürsülerde bu tipler -bence olmaması gereken- var mı?

 
Benim Türkiye'de karşılaştığım çevrelerde bu şekilde bir davranış kalıbı gözlemlemedim. Ancak, bunun, özellikle üniversite anlamından uzaklaşıp devletin milli 'liselerine' dönüşmüş 'üniversitelerde' çok olduğunu düşünüyorum.

Bir de tabii, başarı sorunu var. Türkiye'de Türk-İslam ağırlıklı yazına hakim değilim. Sadece okuduklarım üzerinden gidersem (ki çok azını okuma fırsatım oldu) Ziya Gökalp, eğer erken 20.yy Türk siyasal düşünceleri tarihi üstüne araştırma yapmıyorsan gereksiz. Çünkü oldukça çiğ. Ya da Nihal Atsız, edebi kabiliyetleri oldukça zayıf. Yani, bazı grupların sarıldıkları isimler yeterince başarılı değil, ancak onlar eleştirilince de Türkçü ya da İslamcı diye eleştirmiş olarak kodlanıyorsunuz. Bu can sıkıcı. Sonuçta oturup Ahmet Hamdi Tanpınar ya da Mehmet Akif Ersoy'u böyle eleştirmiyoruz (yine sadece okuduğum isimlerden örnek verdim).
  • protector  (11.06.17 17:36:34 ~ 17:37:27) 
ben sanatta her türlü propagandaya karşıyım. herhangi biri sanatıyla sahip olduğu herhangi bir fikri anlatıyorsa benim gözümde o çöp oluyor.

müzik açısından konuşacak olursam, müziğinde "sosyalizmi getireceğiz" diyen adam da, "allah'ın kılıcı bilmemne" diyen adamların hepsi tıraş. işin ilginç yanı bu iki tarzda da işler yaptım. gözlemim şu oldu, sözleri çıkar müzikleri birebir aynı.
  • alperz  (11.06.17 17:39:50) 
öncelikle cevap için teşekkür ederim, istediğim türde bir şey olmuş.

sanatla içli dışlı değilim ancak okuduğum kadarım. sanatsal bir çevrem de yok, o kültüre de haiz değilim.

bir sanatçı gözüyle, sanatçı edasına sahip görüşle bir eleştiri yapılması zaten hayatın olağan şeyi. fakat ''o mu peh, pok gibi yazıyor'' diyor ardından da türkiye'de sanat gelişmiyor diye zırlıyor bir kısım insan.. türkiye'de sanat gelişmiyorda dediklerine baksak, sanatçı diyebilirim ama o kültüre sahip birinin küfürle, hakaretle konuşması aslında o kültüre haiz olmadığının kanıtı olsa gerek? şimdi bu adam, gelişmiyor lan işte sanat dediğinde ''kardeşim bi defol git'' desem haksız mı olurum?

Edit: ''erken 20.yy Türk siyasal düşünceleri tarihi üstüne araştırma yapmıyorsan gereksiz'' tabiki bu konuda haklısınız. bu zaten çok farklı bir olay.
  • blue eyes white dragon  (11.06.17 17:42:47 ~ 17:45:07) 
@vegas, toplum buna hazır değil derken?

hindistan'a gidip beyler inek kutsal değil yiyin gitsin demiyoruz. sanatın var olduğu bir yerde, geleceğin sanatçılarının geliştiği yerde farklı görüşü saklamak abes değil mi?
  • blue eyes white dragon  (11.06.17 17:59:29) 
parasızlık. ben mesela tutunamayanları alıcaktım baktım 43 tl vazgeçtim.


  • xu  (11.06.17 18:01:32 ~ 18:02:24) 
Edebiyat sanatın en ucuz biçimi bana kalırsa. Edebiyat yapmak için uzun yıllar süren eğitimlere gerek yok. Ama bir virtüöz olabilmek için çok uzun yıllar çalışmak gerekiyor. Birkaç tane popüler edebiyatçıya kolayca sanatçı diyebiliyorsak, Leonardo da Vinci'ye başka bir şey demeliyiz. Bir ülkede sanatın gelişmediği söyleniyorsa edebiyattan önce müzik, resim, heykel gibi şeyler kastedilir. Bu alanlarda nitelikli kişiler yetiştirilmesi ve de o kişilerin nitelikli eserler ortaya koyması sonucunda ülkede sanat gelişiyor diyebiliriz. Ben açıkçası bozuk plak gibi sürekli aynı şeyleri tekrar eden kimseyi okumam, dinlemem, takip etmem. Biraz araştırırım. Tarzı bana uygun değilse bir daha bakmam. Ben bir dergide editör değilim ki, her görüşe hakim olmak zorunda kalayım. Eğer bu sanatsa, ben sadece beğendiğim yazarları takip edebilirim.


  • dissendium  (11.06.17 18:06:57) 
[]

özel sektörün yıllanmış teknik adamları mühendisleri vs

akademik kariyer gibi hayalim olsa biraz daha dişimi sıkıp birleştirilmiş doktora yapabilirim(ortalama, ales falan tamam tek eksik yabancı dil puanı hehe:) ) ama bu benim işim değil. bu sizlerin işi. ha bana kalsa eğer derslerini alarak da bir şeyler öğrenilebiliyorsa, bir mühendis kendini geliştirebiliyorsa kabülüm ama bilmiyorum.

tezden korktuğumdan değil ama orası beni aşan bir dünya. yalan olmasın korkuyorum. tez başlıklarını görünce bile korkuyorum, sittin sene öyle bir başlık atacak duruma gelemem. haha:)

eğer bölümümle alakalı güzel derslerin olduğu bir üniversite bulabilsem, en az 8 ders diyor ama ben 10 ders alırım, veririm dersleri belki resmiyette bitiremediğim için bölümü bir şey olmaz ama olsun. teziniz de sizin olsun deyip çeker giderim ama bu sefer de diyecekler ki bitiremedi falan filan.

tezsiz yapsam diyorum peki bu özel sektörde işe yarıyor mu? gerçi bunu da temel mühendislik bölümlerinde bulmak zor oluyor ama hadi diyelim bir üniversite bulduk. ne diyorsunuz?

tezi yazmadan, tezli yüksek lisans okumanın bir anlamı var mı?

 
iyi bir üniversite özel öğrenci olarak derse girsem mesela, o bir şeye yarıyor/yarar mu?


  • blue eyes white dragon  (06.06.17 01:46:56) 
1- etik kaygıların yoksa, ahlaksızın şerefsizin önde gideniysen tezi parayla yazdırırsın. Yoksa oturup paşa paşa yazacaksın, kaçarın yok. Tezsiz yüksek lisans yalan dolan.

2- hayır, özel öğrenci olarak derse gireceğine coursera'dan ders al daha çok işe yarar.
  • babilbaligi  (06.06.17 11:15:21) 
[]

sınavsız ikinci üniversite okunacak bölüm tavsiyeleriniz

mezunum arkadaşlar, askerlikten kaçmak gibi niyetim yok zaten yaptım.

böyle okurken biraz kültürleneyim, işime yarayacağını da düşünmüyorum ama yararsa da iyi olacak bölüm tavsiyeleriniz neler?

Felsefe
Halkla İlişkiler ve Reklamcılık
Sağlık Yönetimi
Sosyoloji
Tarih >>> osmanlıca öğrenmek falan da gerektirecek bu biraz sıkar.
Türk Dili ve Edebiyatı
Yönetim Bilişim Sistemleri
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri
İktisat
Kamu Yönetimi
Maliye
Uluslararası İlişkiler
İşletme
Uluslararasi Ticaret ve Lojistik Yönetimi

****************** önlisans ****************

Adalet
Aşçılık
Bankacılık ve Sigortacılık
Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri
Çağrı Merkezi Hizmetleri
Dış Ticaret
Emlak ve Emlak Yönetimi
Ev İdaresi
Fotoğrafçılık ve Kameramanlık
Halkla İlişkiler ve Tanıtım
İlahiyat
İnsan Kaynakları Yönetimi
İşletme Yönetimi
Kültürel Miras ve Turizm
Lojistik
Marka İletişimi
Medya ve İletişim
Menkul Kıymetler ve Sermaye Piyasası
Muhasebe ve Vergi Uygulamaları
Perakende Satış ve Mağaza Yönetimi
Radyo ve Televizyon Programcılığı
Sağlık Kurumları İşletmeciliği
Sosyal Hizmetler
Spor Yönetimi
Tarım
Web Tasarımı ve Kodlama
Yaşlı Bakımı
Yerel Yönetimler

 
Hepsi vakit kaybı. Kendi bölümünle ilgili master falan yap da bir işe yarasın


  • elvedui  (05.06.17 17:01:08) 
Tarım


  • ugrcn  (05.06.17 17:01:58) 
2015 yılında adalet bölümünü bitirdim. Bir sürü şey öğrendim. DGS ile hukuk fakültesine geçiş yapılabiliyor. Tavsiye ederim. İşletme, iktisat gibi bölümler dört yıl olduğu için açık öğretimde o kadar kasmaya gerek yok diye düşünüyorum. Amaç genel kültürse iki yıllık bölümler ideal. Adalet iki yıllık. Bir süre sonra kendi kendine çalıştığın için sıkılıyorsun.


  • dissendium  (05.06.17 17:04:59) 
Web tasarım güzelmiş


  • fasulyek  (05.06.17 17:58:51) 
elvedui +1
okumak bir noktadan sonra vakit kaybi. yuksek lisansa bile bir sure calistiktan sonra bakmak lazim. bu devirde deneyim ve dil en onemlisi. yok illa biseyler okumak istiyorum diyorsan bir dil ogren, cok daha fazla faydasini gorursun.

  • cooperr  (05.06.17 18:09:14) 
ben farklı bir kültür, farklı bir tat almak istediğimi söylüyorum siz yüksek lisanstan bahsediyorsunuz. kültür için yüksek lisans mı yapılır?


  • blue eyes white dragon  (05.06.17 18:17:52) 
Yav işte o yazdıkların sana bir şey katmaz. Açıköğretimde bir şey öğrenemezsin. Sadece uyduruk bir diploman olur. Ben de üni okurken aöf 2 yıllık bıraktım. Saçmalık tamamen.


  • elvedui  (05.06.17 18:52:12) 
kesinlikle değer. ben de üniversiteden sonra iki senelik bitirdim, çok severek okudum çok da şey öğrendim. yalnız benimki örgün öğretimdi, baya derslere girip çıktım. uzaktan eğitim olacaksa öyle müthiş bi motivasyon olmayacaktır. ilgi duyduğunuz bir konu olması (gelecekte hayatınızın içinde hobi ayda iş uğraşı olarak görmek anlamında), az içine girince bayılıp vazgeçmemenizi sağlar.


  • kaichi  (05.06.17 18:53:20) 
[]

atv motor olanlarından kullanan var mı

araba mı almak istersin deseler kesinlikle hayır diyip atv diyebilecek bir adamım.

kullanananız varsa biraz anlatsa ya.

on road/off road varmış. off roadla yollardaa gezmek sıkıntıymış ama on road olunca gezebilirmişsin. off road da motorlu taşıtlar vergisi de yokmuş ama sıkıntı işte yola çıkmak falan. ancak köyde falan kullanılır.

on road olursa da 250 cc'den aşağı iyi bir şey bulunur mu bilmem ama vergisi 100 lira falan.

hem dört teker, hem açık havada sürmek güzel şey.

kullanıp beğenen, kullanıp aldığı güne lanet edenler var mu?

 
Bir kaç kez kiraladım, bir iki kez de tanıdıklarınkiyle gün geçirdim.

Zevkli aletler ama 250cc altı biraz akülü araba gibi oluyor. En zevklisi 800'lük CFMoto idi benim kullandıklarımdan.

Öncelikle çok yakıyorlar. Bir de bakım maliyetleri can sıkabilir dağa bayıra vuracaksan. Model konusunda tavsiye verecek kadar deneyimim yok ama dayanıklı ve masrafsız bir model aramak önceliğin olsun. Koca aletle off-road'da kalırsan sonra başına dert olur.

On-road alıp da uzak mesafelere gitmek için de pek uygun araçlar değiller. Torku yüksek ama son hızları düşük olduğundan otobanlarda falan tatsız olur. Ancak yakınındaki arazilere kadar gidişlerde trafiğe açık yollardan geçerken başının ağrımamasını sağlar.

Çıkmadıysan sağda solda safri yaptıran yerler var. Dene bir iki model.
  • arnold schwarzeneger  (03.06.17 15:20:58) 
Köyde dagda bayirda kullanmak, bahçeye gidip gelmek icin aldik bir tane hevesle kanuni 150lilik. Başta cok güzeldi böyle hevesli hevesli kullandık sonra aldigimiza pişman olduk. Off road di bu arada. Yani bisiklet gibi düşünün ama yola cikamiyorsunuz plaka yok çünkü. Sadece fatura var elinizde.

1. cabuk dağıldı. Kanuni almayin o zamanin parasiyla 3500 e almıştık. 5 sene falan oldu galiba. 1 senedir kullanmadık. Zaten ihtiyaç olmadi.

2. yüksek hıza cikamiyorsun. 60 ta bile kontrol etmesi zorlasiyor zaten daha fazla hız tehlikeli alette. Benimki 65 yapiyodu max denedigimde.
3. ben devirmedim ama akrabamiz ve heyecanli heyecanli ben de deneyeyim abi bir tur ver diyen herkes devirdi. Yani biraz dikkat etmek gerekiyor aşırı olmasa da. Cok kolay devrilen bi alet. Aletin pertini çıkardı serefsizler.
4. vites otomatikti. Yari otomatikler de var sanırım. Eski otomatik vites mersolarin vitesleri gibi girintili çıkıntılı vitesleri olanlar falan.
5. Acayip seviyorum hala ben kullanması ayakta sürmesi ziplamasi daha tasa vurmasi hala cok güzel. Ama verdigimiz paraya degmedi.
6. Yakıtı az yakıyor. Benzinli oluyor.
7. Bayir aşağı motoru kapatıp bayağı yol alabiliyorsunuz avantajlı.

Yalnız on road a gelirsek bildigim kadariyla 4 teker oldugu için araba vergisi alınıyor ondan. Her şeyi trafige uygun olmak zorunda sanırım.

En kaliteli marka bunun piyasasinda polaris. Bayağı hayvani makinaları var.

Nerde kullanacaginiza bakın bence önce. Eger sehir iciyse bos verin araba alın. Çok heves ediyorsanız arada bir kiralayin gezin polarislerden.

Cok istiyorum param var diyorsaniz diyorsaniz alin bir tane.
  • westblack  (03.06.17 15:27:37) 
son yapilan rock'n coke'ta gorevliydim ve biz de bunlardan kullandik siklikla. off road'du muhtemelen. cok zevkliydi ve cok sevdigimi soyleyebilirim. birkac kere calismadi neden bilmiyoruz asdfdsa dandikti herhalde. ama dusununce alir miydim, bilemem. alsaydim en iyisini alirdim sanirim.


  • hopeless  (03.06.17 16:01:31) 
[]

Cezası ilk derece mahkemede kesinleşenlerin tahliye olması

Neye göre gerçekleşiyor? Hakim vicdanı mı yoksa bunun bir şartı var mı?

Cezanın ilk derece mahkemede kesinleşmesi ile yargıtayca onanması arasında geçen tahliyeden bahsediyorum.


 
tutuklu yargılanıyor ya. o süreler cezadan sayılıyor. tutuklu kaldığı süre göz önünde bulundurularak tahliye oluyor olanlar.


  • rucka boji  (02.06.17 16:22:48) 
[]

öğretim görevlisi/üyesinin ideal yöntemini sorguluyoruz

haberleri takip ettiniz mi bilmiyorum ama dün yök, ilk kez bir akademik personel ilanını iptal ettiğini gördüm.

Eğitim Fakültesi : Zihin Engelliler Eğitimi

Özel şart: Kimya Eğitimi Bilim Dalında Doktora Mezunu Olmak ve Görme Engellilerde Fen Eğitimi Alanında Çalışmaları Bulunmak.

böyle bazen görüyorum ilanları da açıklama kısmında yazan şeyleri gördükçe hadi benim akademik kariyer hedefim hayalim yok da olanlar ne düşünüyor? hani kör değilim görüyorum biraz biraz, içerleniyorlar.

bunun doğrusu yahut olması gerekeni nedir?

 
İçerlemeleri normal tabi alan doktorlarının,doğrusu da tabi kişi ısmarlama kadro değil ,alana dair en nitelikli çalışmaları olan, en kötü ihtimalle yl Dr sizin alandan olan kişiler olmalıdır bence.


  • Fusha  (01.06.17 16:25:12) 
YÖK hiç el atmamalı bence bu işlere, sağlam çalışmaları olanları üniversite ya da hoca vs. kendi seçip alabilmeli. Kılıfına uydurmak zorunda kalınca böyle tuhaflıklar çıkıyor ortaya işte. Bahsettiğğm yöntemin kayırmaya yol açacağını düşünmüyorum.


  • devilred  (01.06.17 16:48:44) 
devilred + 1
Doğrusu YÖK'ün bu işlere hiç karışmaması.

Bazı üniversitelerde usta-çıtak ilişkisi vardır. Eksik olduğu alana göre insan yetiştirir ama sonra da onu kadrosuna katabilmek için saçmasapan ilanlar açılır. Üniversite bir kişiye yatırım yapmışsa, onu elinde tutma hakkı olmalı. Burada sorunun ilanda değil, denetimde olduğunu düşünüyorum.
  • aychovsky  (01.06.17 18:38:22) 
Söz konusu şahıs zaten o üniversitede çalışıyor mı çalışmıyor mu bilgi sahibi değilim fakat cevaplardan anladığım kadarıyla o üniversitede çalışıyormuş. Sonra Dr bitmiş kadro çıkmış. Arkadaşlar diyor ki (doğru anladıysam) üniversite o adama yatırım yapmış dolayısıyla ona kadro açabilmeli,ben de diyorum ki o adam en başından o alanda öğretim görevlisi vs olarak çalışamamakıydı.kimya eğitimcisi in okul öncesinde işi ne? Ne yatırımından bahsediyoruz burada ?


  • Fusha  (01.06.17 18:51:47) 
Fakat şahıs zihin engelliler eğitimi (az önce okul öncesi yazmışım) alanında Dr yaparken öğretim görevlisi olarak çalışıyorduysa sonra da Dr bittiyse ona özel kadro açmanın mantığını anlarım (daha doğrusu kadro açmaya gerek kalmamalı bu durumda, zaten adam o okulda çalışıyor, Dr bitti diye neden kadro vs işleriyle uğraşılsın ki?)


  • Fusha  (01.06.17 18:55:08) 
Yök normalde bu işe karışmaz zaten. Oğretim uyleri için genel kriterler vardır dil puanı vs gibi. Onun dışında her universite atama kriterini kendi belirler. Yard. Doç için ilana çıkıldıysa %75 zaten kendi araştırma gorevlisi ya da oğretim gorevlisi doktorasını bitirmiştir. Hele doçent ve prof ilanları %95 kendi personelidir. Bunlar da bana tuhaf gelmiyor açıkçası çunku daha seni ilk işe aldığı anda zaten yazılı bir kural olmasa da sen de bunun boyle olacağını biliyorsun. Hatta olmadığı zaman vay benim kadromu nasıl vermezsiniz diye cıngar çıkar.

Sıfırdan yani dışardan adam almak için ilana çıkılan çok azdır. O zaman da ne kadar genel geçer bir ilana çıksan da ya da genel kriterler belirlesen de sen gene kılıfına uydurur istediğin adamı alırsın. Ya çeviriyi spesifik bir konudan verirsin, diğeeleri apışıp kalır. Ya da dosyadan elersin. Kimse de diyemezki vay benim yayınım daha iyiydi. Gene aynı hesap.

Sen diyorsanki en başından bu adam alınmamlıydı ben de derim ki nerem doğru ki?

Diğer taraftan çok da abuk bir ilan gelmiyor bana. Yani hakkaten zihinsel engellilerin kimya/fen eğitiminde ozel ihtiyaçları olabilir.
  • halanne  (01.06.17 19:17:07) 
[]

kamu kurumlarında öğlen arası kaldırılsa nasıl olur

öncelikle sakin ol, beni bir dinle.

ben insanların öğle arası tatili kalksın demiyorum, kurumun öğlen arası kalksın diyorum. bunu baştan belirteyim.

olay şöyle olacak.

kurumumuz vergi dairesi olsun, gişe, vezne adına artık ne deniyorsa orada atıyorum 10 kişi varsa bu 10 kişinin 5 tanesini, saat 12.30-13.30 arasında değil de 12.00-13.00 arasında diğer 5 kişiyi de 13.00-14.00 arasında öğle arasına çıkartsak halk da istediği zaman gelip bu işini yapsa, işler bir şekilde devam etse nasıl olur?

burada en büyük sıkıntı, güvenlik görevlisi olacak tabiki.

 
Biz kurum değiliz özeliz ama söylediğin şekilde çalışıyoruz. Güvenliğimiz de aynı şekilde yemeğe çıkıyor. Gayet güzel sistem.


  • freetakilir  (26.05.17 18:30:30) 
@freetakilir; sizde anlaşılan birden fazla güvenlik görevlisi çalışıyor aynı anda. birçok kurumda tek güvenlik görevlisi olduğunu da biliyoruz.


  • blue eyes white dragon  (26.05.17 18:34:19) 
bence de böyle olmalı.


  • glamdr1ng  (26.05.17 18:40:20) 
Bence de güzel olur. Biz öyle çalışıyoruz, özel sektör ama.


  • irene  (26.05.17 19:11:18) 
Ben ülkeyi yönetsem cumartesi günlerini dahi mesaiye koyarım.


  • etna  (26.05.17 19:38:23) 
bence kötü olur. hatta keşke bu şekilde çalışan özeller de olmasa.

evet herkesin bankalarada vergi dairesinde vs. işi oluyor ve saatlik izin almak zorunda kalınıyor buralarda işini halletmek için. tüm kurumlar öğle saatlerinde açık olduğunda olacak olan şey ise saatlik izin vermek yerine sizin yemek yemeniz gereken saatte bu işinizi halletmenizin istenmesi. işverenlerin bunu isteme sebebini anlayabiliyorum ancak çalışan haklarının her geçen gün kısıtlandığı bir ülkede çalışan kesimin bunu istemesini anlayamıyorum.

bunların haricinde bu sistem uygulamaya geçtiğinde olacak olan diğer şey ise şu. çalıştığım vergi dairesinde veznede 5 kişi çalışıyor. 2 ve 3 şeklinde bölündüler diyelim. (ayrıca bir tane olan şervis koordinatörü ne yapacak bilmiyorum tabii.) saat 13:30-14:30 arası 5 yerine 3 kişi çalışacak ve bu da o saatlerdeki işleyişi aksatacak.

mayıs ödemeleri alınsın diye haftasonu da çalışıyoruz bu arada.
  • cilekli krep  (26.05.17 20:34:14) 
bu arada söylemem gerekir ki benim bunu isteğim çalıştığım yerin önem düzeyinin yüksek olmasından kaynaklı. (doğalgaz şirketi). bizi bekleyen insanlar yok fakat herhangi bir yerde olacak olan patlama olabilir.. yoksa çalışanın ırzına geçildiği günümüzde öğle tatillerini bile sıraya koymak çok kurnazca ve kan emici bir durum.

kurumlar aralarında önem düzeyine göre ayrılıp (birçok insana hizmet eden yerler) bu tarz şeyler yapılabilirdi diye düşünüyorum.
  • freetakilir  (26.05.17 21:33:36) 
[]

fotoğraf sergisindeki fotoğraf sahibinden istenir mi

dündü herhalde televizyonda, hakim ve savcıların hapishanede çektikleri fotoğrafları sergilediği yaşamın kıyısında isimli bir fotoğraf sergisi düzenlenmiş bakırköy adliyesinde.

içlerindeki bir fotoğraf benim de hoşuma gitti.

i.hizliresim.com

twitter.com


öncelikle sorum şu ki, bu fotoğraflar normalde halktan biri isterse verilir mi? yoksa ne münasebet mi denir? istenirse de sorun şu, fotoğrafın sahibi muğla cumhuriyet başsavcısı. kendisinden böyle bir şey istemek çok mu tuhaf olur?

 
fotografcinin kendisine sorun. bazi sergiler birkac yil geziyor oradan oraya. bazilari ise tek seferlik oluyor. sizinkisi ikinci grupta gibi duruyor. rica edin, verirse senindir, vermezse hic senin olmamistir.


  • cunnilinguist  (25.05.17 22:31:33) 
@kakao

fotoğrafın sahibi hakim, savcılar. haberde, bir yere bağışlanacak diye bir şey duymadım başka bir şey varsa da bilmiyorum.. hakim savcı olunca da başka türlü satılamaz herhalde 657'den dolayı.
  • blue eyes white dragon  (25.05.17 22:53:34) 
[]

kan bağışı yapılan kişide farklı dna oluyor mu

açıkçası soru saçma mı onu da bilmiyorum ama aklıma takıldı.

x kişisi kan veriyor. ve bu kan ameliyat sırasında y kişisine aktarılıyor. bu kan alışveriş sırasında herhangi bir dna aktarımı da olmuş olmuyor mu? kanda hiç mi dna kırıntısı yok?

oluyorsa bu kan alışverişi, insanın dna yapısını bozuyor mu?

 
Tabii ki oluyor. Ancak . farkli bir DNA niye yapiyi bozsun ki? Eger uyusmazlik varsa, o proteinlerden kaynaklaniyor. Uyusmazlik yoksa sorun yok. Konunun DNA ile de cok alakasi yok.


  • evrim halkasi  (23.05.17 19:04:06) 
Kirmizi yuvarlarda DNA yok.


  • beriberi  (23.05.17 19:25:34) 
[]

takim elbiseden anlarimcilara bir soru

su smokin gömlekleri var arkadaşlar. iki turlu gomlek var. bir normal gomlek ( kravat da takilabilen turde gomlek) bir de yakasi değişik olan(bir ismi varsa affedin). bunların giyilme zamanlari farkli mi? nedir bunlarin olayi?




 
birine papyon takılıyor diğerine kravat ondan öyle


  • yeni dunya duzeni  (22.05.17 01:15:12) 
s-media-cache-ak0.pinimg.com

hayir bundan bahsediyorum. mesela biri niye böyleyken digerinin yakasi degisik.
  • blue eyes white dragon  (22.05.17 01:17:41) 
şimdi şöyle tam anlamadım soruyu ama ona göre cevap vereyim yine de smokinle kravat takılan gömleklerin yakaları farklı öncelikle.

eğer bunu sormuyorsan gömleklerin yakaları da değişiyor italyan yaka var, baba gömleği yakalası var vs.
  • yeni dunya duzeni  (22.05.17 01:38:29) 
o yakası farklı dediğin gömlek ata yaka gömlek diye geçer. giyilme zamanlaarı değil de, şıklığa göre değişir. ata yaka gömleğe papyon gider bi tek. klasik yakada papyon çok yaygın değil. nadiren görüyorum.

örneğin çok yakınında olan birinin düğününe gidiyorsun. damat kravat takıyorsa sen papyon takmazsın. saçma olur. ancak damat papyon takarsa sen de ata yaka bir gömlek giyip papyon takabilirsin.
  • himmet dayi  (22.05.17 10:18:57) 
[]

resmiyette kızlık soyadını kullanan kadınlar

facebook gibi türevlerde sırf farklı görünmek adına değil resmiyette kullananları soruyorum.

bunların kızlık soyadları, isim hanesine mi yazılıyor? iki tane soyisim çok saçma geldi de gözüme.


 
İki tane soyisim soyismi hanesinde yazılır.


  • bir nick var benden iceri  (21.05.17 19:40:18) 
ben evliyken hem kendi soyadımı hem eşiminkini kullanıyordum. biri yılmaz biri yılmazoğlu farz edin, ismim "Sopiro Yılmaz Yılmazoğlu" olarak geçiyordu her yerde. İkisi de soyisim hanesine yazılıyordu. Kimse de garipsemiyordu gerçi.


  • sopiro  (21.05.17 20:33:59) 
[]

excel guruları

arkadaşlar elimde şöyle bir liste var.

i.hizliresim.com

ben burada f'yi küçükten büyüğe sıralayacağım fakat bu sefer g ve h sabit kaldığı için sıkıntı oluyor.

ben f'ye göre sıraladığımda G'deki yok ve H'deki b yazısı da üste gelsin istiyorum.

Her zaman düzgün yapardım ama bu sefer bir yeri kaçırıyorum gibi. Sorun nedir?

 
hocam bir ustteki satirda filtre yaratsaniz, oradan sirala diyip yapabilirsiniz.


  • tavukbanalop  (18.05.17 19:48:21) 
  • tavukbanalop  (18.05.17 19:50:01) 
[]

müzikle uğraşan arkadaşlar

televizyonlarda sıklıkla gördüğüm ve anlamadığım için soruyorum.

şimdi şarkıcı arkadaşımız, bir şarkıyı icra edecek. diyelim ki demet sağıroğlu'ndan arnavut kaldırımlarını söyleyecek. fakat orkestraya şarkının adını değil de ''bi sol alayım'', ''bi fa alayım'' gibi müzik terimlerinden birini kullanıyor.

buradaki sol alayım, fa alayım ne anlama geliyor?

bu şarkının tek bir nota mantığı yok mu?

 
bir şarkıyı bir çok farklı sesten çalabilirsin.


  • nrmnm  (16.05.17 13:50:35) 
ama şarkıda zaten önce enstrümanlar giriş yapıyor? sesi bu enstrüman seslerine (notalarına) göre ayarlamak olmuyor mu?


  • tabudeviren  (16.05.17 13:52:10 ~ 13:52:30) 
burada amaç şu. şimdi eseri söyleyen kişinin sesi, eserin bulunduğu notaya ve aralıklara uygun değilse, (örneğin fazla tiz ise ve oraya çıkamıyorsa söyleyen) eseri transpoze etmek adına bunu söyler. yani orjinali mi olan bir parçayı, re ye alarak kendi sesine uygun bir halde çalınmasını isteyebilir. orada söylediği nota da eserin karar sesi.

bunun da bir kaç farklı çeşidi var. örneğin tonaliteyi koruyarak da yapılabilir, tonaliteyi değiştirerek de yapılabilir.

tabi transpozisyon sadece bunun için kullanılmaz. fakat sizin bahsettiğiniz bu.
  • windowsguvenlikduvari  (16.05.17 14:17:30 ~ 14:19:02) 
Notaların karakteri olduğu düşünülüyor.

Örneğin Mi notası mutluluk ile ilişkili. Televizyon programında mutlu bir hava hakimse söylenecek şarkıya Mi notası ile başlanabilir.

Burada açıklanmış:

www.spidervis.com

Hababam Sınıfı filminin müziği, yavaş çalındığı zaman ortama duygusallık katıyor, ancak hızlı çalındığı zaman ortama neşe katıyor. Müziğin hızı da önemli bir etken.

Bu sanatçının sesiyle de ilgili. Sanatçı ile enstrüman uyumlu olmak zorunda. Bir televizyon programında bir tane sanatçı olmuyor. Müzik ekibi her sanatçı için aynı tonu kullanamaz. Benim sesime uygun ton, başka birinin sesine uygun olmayabilir. Bu durumda söylenen şarkı ile müzik uyumsuz olur. Bunu önlemek için her sanatçıya göre bir ton belirlenmesi normal bir şey.

Hatta burada örneği var, Eyvah Eyvah filminden:

www.youtube.com

Nota değişince daha iyi bir uyum olduğu görülüyor.
  • dissendium  (16.05.17 14:19:46) 
o hareket vokal abimizin ablamızın sesini akort etmesi.

tek bir nota mantığı da yok. yukarıda da söylenmiş, bir şarkıyı farklı seslerden çalmak mümkün. atıyorum şarkıyı söyleyecek eleman camları aynaları kıracak tizlerde gezmek istiyordur, yukarıdan çalınır. yok efendim benim tokmak gibi sesim var, küçüklükte de hep 0.9 uç kullanırdım der, aşağıdan çalınır.
  • cay koy geliyorum  (16.05.17 14:26:10) 
dissendium'un cevabinin konuyla alakasi yok. windowsguvenlikduvari'nin dedigi gibi asil amac transpozisyon.


  • hopeless  (16.05.17 14:31:19) 
arkadaşlar izah etmiş gerçi ama, oktav meselesi var bi yerde. şöyle izah edicem daha anlaşılır olması için..

örn; 1.5 oktav sesiniz var.. şarkıdan şarkıya değişmekle birlikte, karar sesiniz sol diyelim.

1. oktav:(sol, la, si, do, re, mi, fa, sol)
2. oktav:(la, si, do, re)


bu aralıkta şarkı söyleyebilirsiniz sadece, ikinci oktav re sese geçince çatallaşma başlar.

mesela sıradan bir türk halk müziği bir oktav için yeterli olabiliyor, bu nedenle sesinizin aralığında bir yerde okumanız yeterli olabilir.

ancak ahu gözlerini sevdiğim dilber diye bir türkü var mesela veya neden geldim istanbula... bu türküler birden tizlere çıktığı için oktavın en kalın sesinden başlamanız daha yararlı olur.

hepimiz bi ibrahim tatlıses, bi haktan veya dodan özer değiliz maalesef?
  • jesues  (16.05.17 14:45:30 ~ 14:47:25) 
Şöyle tarif etmeyi deneyeyim; önünüzdeki kağıda düz bir çizgi çizin. Bu çizginin bir ucu sizin en kalın çıkarabildiğiniz ses, diğer ucu da en ince çıkarabildiğiniz ses. Bu seslerin bir de nota karşılığı var. İşte bu da sizin sesinizin aralığı oluyor. Bu cepte.

Bildiğiniz üzere 7 tane meşhur nota var. Do-re-mi-fa-sol-la-si-do. işte bu iki do sesi arası bir oktav diye tabir edilen ses aralığını ifade ediyor. İlk nota do ile son nota do aslında birbirlerinin oktavı. Aynı notalar. Sadece biri daha kalın, diğeri daha ince.

Şimdi sizi ele alalım. Diyelim ki sizin çıkardığınız en kalın ses, Fa notasına karşılık geliyor. Ve en kalın fa sesini çıkardıktan sonra fa-sol-la-si-do-re-mi-fa-sol-la-si-do-re seslerini de çıkarabiliyorsunuz. En ince çıkardığınız ses de bu durumda re notasına denk geldi.

Bu durumda söyleyeceğiniz şarkıları, kendi ses aralığınıza uygun notalardan başlayarak söylemeniz gerek. Eğer kendi aralığınızın dışına çıkacak bir nota ile şarkıya başlarsınız, şarkı sizin çıkaramayacağınız tiz notalara tırmandığında kıpkırmızı kesilir, çiftleşme mevsimindeki kargaların çıkardığı seslere benzer sesler çıkarmaya başlarsınız. Bu duruma düşmemek için bu şarkıyı kendi ses aralığınıza çekmeniz gerekiyor. Yani orada şarkıcı orkestraya dönüp, ver ordan bir fa dediğinde anlamı, hacım sen şu şarkının notalarını benim ses aralığıma göre bir transpoze et de götümüz yırtılmasın anlamına gelir.

Şarkıların notaları da, az önce bahsettiğim oktav mantığına sizin ses aralığınıza göre ayarlanabilir. Böylece şarkı aynı kalır ancak sizin söyleyebileceğiniz notalara göre ayarlanmış olur. Buna da arkadaşların bahsettiği şarkıyı transpoze etme deniyor.
  • sarap dumani  (16.05.17 14:57:32) 
Bir tanım da ben den gelsin. Notaları falan kenara bırakalım. Temel ilkokul bilgisiyle 7 temel nota olduğu bilgisini düşün.

1 2 3 4 5 6 7 diye gider.

1 2 3 4 5 6 7 tamamlanınca tekrar 1 2 3 4 5 6 7 diye başlar ama bir ince tondan. bu böyle incele incele gider.

1 2 3 4 5 6 7 1 olduğu anda bu bir gam demektir.


yani şöyle anlatayım.

(EN KALIN) 1 2 3 4 5 6 7 (Bitti) (AZ KALIN) 1 2 3 4 5 6 7 (bitti) (ORTA) 1 2 3 4 5 6 7 (bitti) (İNCE) 1 2 3 4 5 6 7

böyle gittikçe gider.

1'den başlayıp tekrar bire vardığın yer 1 gamı olsun (müzikal karşılığı do majör gibi. Do dan başladım tekrar bir ince do ya geldim.)

ben aynı diziyi üçle başlayıp 3 4 5 6 7 1 2 3 diye de kurabilirim. Bu da 3 gamı olur. (Müzikal karşılığı Mi majör gibi)

Şarkıcıların da ses aralıkları farklılık gösterir genelde.

Mesela bir şarkıcının ses aralığı en kalın 1'den başlar az kalın 5'te biter. Bundan sonraki notaları çıkaramaz düzgün şekilde.

Bir diğer şarkıcı Orta kalın 1'den başlar. İnce 2'de biter.

Her şarkının bir karar sesi vardır. Çünkü müzik'te bir de ara sesler vardır.
Hani bir sürü gam dizi vb var ya. İşte onlar bu ara seslerin nasıl dağıldığını belirler.

Majör gamlar şu aralıklarla ilerler.

Tam tam yarım tam tam tam yarım.

Yani ben şarkımda 1 majör gam kullanıyorsam şu notaları kullanabilirim.
1- 2 - 3 - 3,5 - 4,5 - 5,5 - 6,5 - 7 (tekrardan)1.....

eğer 3 majör gamını kullanıyorsam
3 - 4 - 5 - 5,5 -6,5 - 7,5 - 1,5 - 2 (tekrardan) 3.....

Gördüğün gibi başı sonu değişti ama bucukların yerleri aynı kaldı.

Hah işte o mevzu burada işe yarıyor.

Şarkıcı diyor ki ya dostlar bu şarkı 3 gamında yazılmış. Ama ben bunun incesine geçince 5'ten sonra çatlıyorum.
Gel bunu 1'den söyleyeyim. Daha rahat söylerim diyor.



Bucuklar aynı yerde duruyor. Ama adamın söyleyebildiği bir aralıktan.
  • anten  (16.05.17 20:25:34) 
[]

küçük de olsa ftpsi olan ücretsiz hosting arıyorum blog da olur

arkadaşlar, ftp'ye bir dosya atacağım ve gerektiğinde ben bunu sıklıkla güncelleyeceğim. bu sebepten ötürü bana ftpsi olan gerekirse 10 mblık bile olsa bir ücretsiz host arıyorum.

yandex ve google her güncelleme de uzantıyı değiştirdiği için olmaz.

elimdeki excel dosyasının adı hep aynı kalacak. yani,

xxxxxxx.com/excel.xls

bir insan buna istediği zaman ulaşabilmeli.

bu olmazsa eğer şu da olabilir. wordpress, blogspot da da bu yapılabilir mi? excel dosyası yükleyebiliyor muyum?

edit: domain kısmına takılmayın. benim için önemli olan / işaretinden sonrası.

 
arubacloud olabilir 1 euro. winscp diye bir program ile ftp server gibi kullanabilirsiniz. indirip güncelleyip geri yüklemek gerekir ama.


  • tuzumkuru  (14.05.17 21:44:18) 
[]

korsan kullanilmayacan bilgisayar programı var mi

ozellikle bilgisayarcı ve yazılımcılara soruyorum ama bu iki gruptan olmayanlar da cevap verebilir.


populer olabilecek bir program yazdiniz ve bunu satmaya basladiniz. bunu warez olmaktan nasil kurtarırsınız? kurtulmus olan da var mi bildiğiniz?


dusunuyorum dusunuyorum aklıma gelmiyor varsa da.

 
satacaksanız ve para kazanacaksanız ben size bunun yolunu söylerim ama her satış başına %3 alırım.


  • kurnaz  (12.05.17 01:33:11) 
yok herhangi bur sey yazacak kapasitem yok. hello world bile yazamam. brlki matlabde kurcalarsam yazarim hehe. oyle bir sey yok benim icin.

merak ettigim sey bu olabilir mi? engellenebilir mi bu warez olayi?

aklima gelen tek sey programa sahip olsalar da ayni kisilere ayrica online bir hesal actirmak ve programı online kullandirtmak ama bu mantikli degil tam olarak.
  • blue eyes white dragon  (12.05.17 01:37:06) 
Programa sik sik guncelleme yaparsiniz ve yeni versiyonda yaratilan veya kaydedilmis dosyalarin bir onceki versiyonda bile acilmasina izin vermezsiniz. Tam cozum degil ama bir nebze olsun korsan dostlarimizi yildirir.


  • luchetti  (12.05.17 01:44:06) 
nesi mantıklı değil peki?


  • kurnaz  (12.05.17 01:44:29) 
yok, zate buna gerek de yok aslında. çünkü o programı korsan kullanan aslında zaten sana para ödeyip satın almayacak kişi.

mesela yazılım sektöründe büyük firmalar ne yapıyor ? hem programı satın alırken hem de belirli bir yıllık ücret ödeyerek hem destek hem de bakım paketlerini alıyorsun. kendi başına ekibin debelenerek 1 yılda yapacağı projeyi o destek ile 6 ayda bitiriyorsun.

diğer türlü programı kaçak kullanan kişinin teorik olarak firmaya bir zararı yok. mesela elektronik sektöründe kullanılan altium isimli bir yazılım var fiyatı 6000 euro. bunu hiç bir amatör satın almaz ama bir şekilde çoğu kişi başlangıçta kullandığı için işler profesyonelleşince alıştığı programı satın alıyor.

özetle kilit koymak yerine doğru destek ve pazarda doğru konumlandırma daha hayati.
  • orpheus  (12.05.17 06:30:42) 
her islemde senin sunucundan onay alır, her işlemden sonra senin sunucuna ufak bir dosya gönderecek şekilde yazarsan korsan kullanan kim varsa keklik gibi avlarsın. yani muhtemelen.

bir de her açılışta lisans dosyası yenilemesi istersin. ansys öyle yapıyor. lisans dosyasını da kendi sunucunda onaylarsın, büyük oranda iş görür.
  • babilbaligi  (12.05.17 10:42:28) 
[]

yapılan iyiliğe karşı verilen hediye

x kişisinin, y kişisine büyük bir yardım ettiğini düşünün. y kişisi de bu x kişisine iyilik karşılığında bir hediye aldığını düşünün. veya para verdiğini düşünün.

bu hediyeyi ya da parayı veren kişiyi, kendisi de iyilik yapsaydı böyle bir beklenti içerisinde olacaktı diye tanımlayabilir miyiz?


 
Hayır


  • Son Müzakereci  (11.05.17 17:34:00) 
Hayır. Ama hediye yerine para vermek bence çok da ince bir davranış olmaz.


  • agluna  (11.05.17 17:42:27) 
X kişisi ile Y kişisinin samimiyet derecesi nedir?

Sorunun cevabı bu ilişkiye bağlı. Samimi arkadaşlarsa beklenti olmaz. Samimi olmayan durumlarda da X veya Y kişisinin huyuna göre değişir.

Üni son sınıftayken üstelik de okul birincisi olacak durumdayken o.ç. bir doçent prf olabilmek için yazdığı bir kitabın çevirisini bana itelemeye çalışmıştı. Reddettim tabii. Bir sınav sonucu geldi 20 mi ne. Hayatta almayacağğım bir not, kağıdımı görmek istedim "dava açarsan görürsün" dedi. "Ama bence sen ödev yap" diye kitabı önüme iteledi. İşim hazır, yurtdışına gideceğim, o.ç. hepsini biliyor. Kitabı aldım paşa paşa. Kitap değil aslında yaklaşık 70-80 sayfa kitapçık gibi bir şey. Ama ne vaktim var ne de o kadar ileri düzeyde Almancam - full teknik terim çevirisi. İmdat diye ne kadar arkadaşım varsa haber uçurdum. Hiç unutmam bir arkadaşımın arkadaşıymış. Bir çocuk "ben yaparım" dedi. "Dile benden ne dilersen" dedim, "hiç gerek yok" dedi. Deri kemer, deri eldiven bir set yapıp göndermiştim arkadaşımla teşekkür olarak. "Ne gereği vardı, teşekkür ederim" dedi. Hala dualarımdadır çocuk, Allah razı olsun!
O o.ç. de dualarımda ama...
  • SiyamkedisiZorro  (11.05.17 17:51:23) 
tanımlayamayız. kişiye o an hakim olan duygu çoğu zaman mahcubiyetle karışık kendini borçlu hissetme duygusudur. bunu hafifletmenin yollarını arar.

ayrıca direkt para vermek biraz öküzlük olur.
  • zgrydn  (11.05.17 17:59:13) 
[]

e yds'ye girmiş birisi

sınavdan kendisi çıkar çıkmaz mı öğreniyor, sınavı bitir dediği anda mı öğreniyor yoksa sınav 10.30'da bitiyorsa diyelim biraz daha beklediği anda mı öğreniyor sonucunu? ösym sitesine hemen işliyor mu?




 
Sınav bitiş saatinden 1 saat sonra açıklanmıştı ben girdiğimde.


  • rodriguez2  (11.05.17 13:19:21) 
aynı akşam 6-7 gibi açıklanmıştı


  • cedex  (11.05.17 13:21:41) 
[]

avukat veya hukuk öğrencilerine genel bir soru

türk basınını hepimiz biliyoruz. adli davaları haber yaptıkları zaman, dava deforme olabiliyor. çarpıtılabiliyor bazen..

geçen, x partili bir kadın avukat, canlı yayında moderatörün sorduğu bir adli olayla ilgili hakimin verdiği bir karara karşılık ''dava dosyasını görmemiz gerekiyor, bu şekilde konuşmak doğru olmaz.'' minvalinde bir şeyler söyledi ve beni bildiğin penaltı atışlarında ters köşeye yatıran kaleciye döndürdü.

bu haber yapılan davalara karşı bakış açınız, hukuk bilmeyen insanlarınkiyle bir değildir herhalde? bu tip haberleri okuduğunuzda, biz genel anlamda hukuk bilmeyenlerle aynı tutumda olduğunuz zamanlar oluyor mu?

dosyada ne var ne yok bilmiyoruz, neyi eleştiriyoruz dediğiniz oluyor mu?

buradan yazmak istemezseniz, özel mesaj atabilirsiniz.

 
Gerçekten de dava dosyasını görmeden konuşmak doğru olmaz. Taraflar hangi hukuki gerekçelere sığınmış, hangi delilleri öne sürmüş, ne talep etmiş, ne alabilmiş... bunlar hep önemli. Siyasetçi bir avukatın bir oturum sırasında buna dikkat etmesi çok doğal.

Tabi arkadaş ortamında bir mevzudan bahsederken "önce dava dosyasını görmek lazım ben böyle yorum yapamam azizim" dersen adama monşer misin derler, çok fazla duyara gerek yok. Ben mesela kamuya mal olan çocuk istismarı, tecavüz davalarında vs ne sebepten olduğu farketmeksizin beraat alan suçluları falan görünce dava dosyasını görmeden bile "sizi hakim diye oraya koyanın aq" diyorum.
  • duru arsnova  (10.05.17 14:08:45) 
tespitin kesinlikle çok haklı. bir kere, her haberde mutlaka hatalı kullanılan bir terim muhakkak oluyor. ikincisi dava kararında kullanılan terimler de hatalı yorumlanıp hakkında yanlış şeyler yazılıyor. ne zaman hukuki bir olay veya davayla ilgili bir haber okusam, keşke bir hukukçuya danışsalarmış yazmadan, diye düşünüyorum. üçüncü olarak, haberi yazarken içerikte dava ile ilgili bazı olay ve bilgileri verip arkasından kararı veriyorlar. o zaman zaten direk anlıyorum ki dosyada burada yazanlardan başka şeyler de olmalı ki bu yazılan karar çıkmış olsun. yani sonuç olarak haberlerin büyük çoğunluğunda hukuk okuyanlardan farklı bir tutumda oluyorum. yani bırak dandik bir haber metnini, kendi olayını en ince detayına kadar anlatabilen bir muvekkile bile, önce dosyaya bakmak lazım, diye soylememiz gerekiyor. cunku bir karari etkileyen bir suru etken var ve haberde gecen bazi olaylar dosyada olmayabilir veya dosyada yazan bazi durumlar haber metninde olmayabilir. kararı veren hakim neden öyle karar verdiğini yeri geliyor kol gibi 4 sayfa uzun uzun hukuki dil ile anlatıyor. sen şimdi bunu aradan cümle cımbızlayarak çok farklı bir şekilde sunabilirsin. zaten haber metinleri de "vah vah vah olaya bak, şu işe bak bu nası karar" denilebilsin diye abarta abarta cımbızlanarak yazılıyor.

bu söylediklerimi söylerken de siyasi davaları dışarıda tutuyorum. çünkü siyasi davalarda dosyaya bakınca da bir çarpıklık hisseder insan :)
  • rucka boji  (10.05.17 14:20:38) 
[]

yaşayan en iyi türk erkek oyuncu

NOT: YAKIŞIKLI DEĞİL İYİ. buraya gelip sırf yakışıklı olduğu için peşinde koşan yüzbinlerce insan var diye bir yapım izlenmesi onu başarılı kılmaz herhalde.

buradaki iyi, başarılıyı falan simgelemektedir.

var mı bu konuda söyleyecekleriniz.

 
haluk bilginer, mi, acaba. öyle geldi.


  • turk kizi  (09.05.17 17:23:27) 
haluk bilginer diyesim geldi.

edit: olgun şimşek de olabilir bak. bir dizide canlandırdığı iki karakterden birisi, diğerinin taklidini yapmaya çalışıp beceremiyordu. onu oynadı adam.
  • zgrydn  (09.05.17 17:25:20 ~ 17:31:57) 
erdal beşikçioğlu çok başarılı


  • nucleon  (09.05.17 17:26:25) 
erkan can


  • prompter  (09.05.17 17:28:15) 
şener şen.


  • cabiday  (09.05.17 17:31:00) 
erdal beşikçioğlu,uğur yücel


  • mavi kız  (09.05.17 17:35:03) 
ufuk bayraktar, ercan servet, birol unel bunlarin oyunculugunu begeniyorum. ama sener sen yasadigi muddetce bir numaradir tabi.


  • partizan  (09.05.17 17:37:13) 
Şener Şen...


  • gotic  (09.05.17 17:39:41) 
Şener Şen+1
Haluk Bilginer+1
Olgun Şimşek +1
Uğur Polat
Çetin Tekindor
Metin Çekmez
  • buzbebek  (09.05.17 17:41:16) 
tabii ki, çetin tekindor.


  • stewie  (09.05.17 17:41:45) 
şöyle bir liste yapılmış.

www.imdb.com
  • stewie  (09.05.17 17:43:18) 
Şener Şen, Haluk Bilginer ve Çetin Tekindor demeye gelmiştim ben de.


  • ms brownstone  (09.05.17 17:54:49) 
Erdal Beşikçioğlu'na güldüm. Behzat Ç. haricinde gerçekten bir olayı yok.

Haluk Bilginer olabilir. Masumiyet filminde Güven Kıraç ile olan konuşması oyuncu geçinenlere ders olarak okutulmalı. Gerçi biz daha genciz. Eski oyunculara haksızlık ediyor olmayalım ama bence Şener Şen de son yıllarda performans gösteren biri olmamasına rağmen iyi.

Edit: Ben Erdal Beşikçioğlu hakkındaki araştırmamı çok önceden yaptım. Haluk Bilginer gibi biriyle karşılaştırılamaz. Bana gülen adamın yazdığı cevaba bak: Taner Birsel. Bir Zamanlar Anadolu'da filminin kamera arkasını bir izle, Taner Birsel'in yönetmenin yüz elli tane yönlendirmesi olmadan ne kadar rol yapabildiğini gör.
  • dissendium  (09.05.17 18:04:26 ~ 18:36:30) 
haluk bilginer bence. bu kadar farklı karakterleri bu kadar iyi canlandıran başka aktör yok gibi.


  • black mamba  (09.05.17 18:07:24) 
disendium'a güldüm, ufak bir araştırma yeterli erdal beşikçioğlu'nun sadece behzat ç. ile kısıtlı bir adam olmadığını görmek için.

erdal beşikçioğlu +1
haluk bilginer +1
taner birsel
şener şen +1
ve tabi ki münir özkul, nasıl unutulmuş.
  • Apocalypse  (09.05.17 18:10:29) 
Şener şen
Haluk bilginer
Mustafa ve Ahmet Uğurlu
  • suicides underground  (09.05.17 18:12:33) 
Arkadaşlar çok iyi oyuncular saymışlar. Bana göre de en iyilerden biri Zafer Algöz.


  • hümanist tabutçu  (09.05.17 18:13:06) 
Genelde bu soruları sadece sahnede izlediğim insanları düşünerek cevaplarım bir kişi hariç yine öyle yapacağım;
Halit Ergenç; Kendisini tiyatro sahnesinde izlemedim ama burada ismini vermemek büyük haksızlık olur.

Erdal Beşikçioğlu
Mert Turak
Yiğit Sertdemir
Mert Tanık
Musa Uzunlar
Okan Yalabık

Altta görünce lan nasıl unuturum diye kızdım kendime kesinlikle
Bülent Emin Yarar +1
Yetkin Dikinciler +1 diyorum.
  • mutekebbir  (09.05.17 18:19:02 ~ 18:30:16) 
tiyatro sahnesinde devleşenler;
bülent emin yarar
zafer algöz
yetkin dikinciler
erkan can

daha önce pek çok kez sayılan
şener şen
olgun şimşek
haluk bilginer
çetin tekindor

umut vaadedenlerde de bence aras bulut iynemli var.
  • bir nick var benden iceri  (09.05.17 18:27:23) 
ferhan şensoy, erdal beşikçioğlu ve şener şen 3'lüsünden biri olmalı bence. ben şener şen'i bir adım önde görüyorum.


  • golgi aygıtı  (09.05.17 19:13:48) 
benim için tartışmasız
1-Şener Şen
2-Cüneyt Arkın'dır.
  • basond  (09.05.17 19:28:46) 
En iyi mi bilmiyorum ama bence Cengiz Bozkurt şistede olmalı. Parmaklıklar Ardında'ki karakterle Erdal Bakkal arasındaki 180 derece fark var ve adam oynamıyor, yaşıyor. Sinop'ta diziyi çekerken adam kötü karakteri oynadığı için yolda durdurup kızanlar, suratına tükürenler olurmuş. Adam çok büyük yere gelmeli.


  • aychovsky  (09.05.17 19:34:22) 
Sıralı listem;
Haluk bilginer
Fikret kuşkan
Şener şen
Erkan can
Ayhan ışık
Erdal beşikçioğlu
Yetkin dikinciler
Nejat işler
Cüneyt arkın
Ahmet uğurlu
Yiğit özşener
Mahir günşiray
Ufuk bayraktar
Tuncel kurtiz
  • a r a m i s  (09.05.17 19:51:23) 
Ercan kesal
Berkay ates
Rifat sungar
Taner birsel
Olgun simsek
Daha var tabi de aklima gelmedi su an
  • loveisallaround  (09.05.17 20:37:58) 
şener şen, ilyas salman, erkan can, settar tanrıöğen.


  • vayezikhan  (09.05.17 21:05:35) 
en iyi dediğiniz için 1 tane yazıyorum.
Şener Şen.

  • odiyus  (09.05.17 22:06:38) 
ahmet mümtaz taylan ve çetin tekindor. tek geçerimmm ikisini de. Uğur Yücel ve Erkan Can'ı da izlemekten keyif alıyorum.


  • duyond  (09.05.17 22:10:15) 
[]

kafiyesiz şiiri sevmeyen bir tek ben miyim

bunun adı artık serbest şiir mi ne oluyor. kafiyesiz falan oldu mu hiç ilgimi çekmiyor, zevk vermiyor. bu belki lisedeki edebiyat derslerinde gördüğümüz aruz ölçüleriyle falan da alakalı olabilir ama bu konuda yalnız olmadığımı bilmek isterim.

sevmiyorsanız da sebebi nedir?


 
garip akımı ile başlayan ölçü ve kafiye yıkma çalışması çok başarılı olmuştur.
şiir şiir olmuştur.
duygu ön plana çıkmış, sırf kafiye uydurcaksın diye cümle kesilmemiştir.

ben düzensiz şiiri severim.

diğeri tekerleme gibi gelir. bir çoğu değil tabi ki.
  • neo  (08.05.17 22:51:12) 
Serbest şiir içinde beni yakalayacak bir kelime yoksa çöp. Okurken 'ben de yazarım, ne şimdi bu' moduna giriyorum istemsizce. Kafiye seviyorum, gözüme ya da kulağıma fark etmez.


  • fallopian  (09.05.17 00:20:05) 
(bkz: sevgilerde)

bi oku bakalım düşüncen değişecek mi. okuduysan tekrar düşün.
  • soft  (09.05.17 00:42:05) 
Kafiye seviyorum. Serbest olarak sevdiğim şiir sayılıdır. Gerçektwn güzel olması lazım. Aksi halde çok itici geliyor. Böyle önüne gelen vurucu cümleler kullanarak serbest şiir yazıp çok cool olduklarını düşünüyolarmış gibi geliyo. Böyle aklıma direkt kahraman tazeoğlu, küçük iskender, ceyhun yılmaz, hatta yunus günçe geliyo. Iyyk :(


  • pshasha  (09.05.17 10:38:08) 
kafiyesiz şiir sevmemenizin sebebi her önüne gelenin şiir yazıyorum ayağına kafiyesiz şiir yazmaya çalışması ve bazılarının çok soyut ve bazen anlamsızlığa varan şiir yazmasıdır.
ben her iki şiir türünü de severim. ikisi de ustalık gerektirir.

"Akın var
güneşe akın!
Güneşi zaptedeceğiz
güneşin zaptı yakın!

Düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların
göz yaşlarını
boynunda ağır bir
zincir
gibi taşıyanlar!
Bıraksın peşimizi
kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!"

ve diğeri:

"Mehlika Sultan'a âşık yedi genç
Gece şehrin kapısından çıktı:
Mehlika Sultan'a âşık yedi genç
Kara sevdalı birer âşıktı.

Bir hayâlet gibi dünya güzeli
Girdiğinden beri rü'yâlarına;
Hepsi meshûr, o muammâ güzeli
Gittiler görmeye Kaf dağlarına."
  • tabudeviren  (09.05.17 13:05:48 ~ 13:07:32) 
[]

karatay'ın kapali alanda spor yapmak iyi değil demesi

ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında. dun tvde altyazi olarak yazıyordu. karatay söylemis herhalde. dinleyemedim.




 
Kapalı alanın havalandırması iyiyse doğru değil, havalandırması kötüyse doğru. Havalandırmadan kastım klima değil bu arada.


  • angelus  (08.05.17 00:38:21) 
kapalı alana bağlı kutu gibi havasız ortamsa boğulursun doğru demiş derim
ama havalandırması güzelse sıkıntı olmaz fikrimce.

  • basond  (08.05.17 00:40:01) 
havalandırmanın aksine psikolojik yönleri var bence. kapalı ortam motivasyonu oldurur. sahilde yuruyusle bir tutulamaz.


  • anonymice  (08.05.17 00:43:18) 
he yav he, der geçerim.


  • kurnaz  (08.05.17 01:41:19) 
Doğrudur, 3 kez uzun süreli abonelik yaptırdığım spor salonlarını her seferinde havalandırma yüzünden bıraktım. Rezillik çünkü. Ortamda bulunanların terini solumak istemiyorum.


  • yaren  (08.05.17 04:32:39) 
uzmanlık alanı dışında çok konuşuyor kendisi.

kapalı alanda spor yapmak olsa olsa ideal değildir. ancak hiç spor yapmamayla kıyasladığında candır.
  • eindaclub  (08.05.17 11:41:34) 
bu kadini dinleyen insanlari anlayamiyorum, oturup oturup icat cikariyo, insanlar da aa ben karatay diyetiyle yuz kilo verdimmm diye dinliyor. ben de bir ara sirf hazir/dondurulmus seyler yiyerek 30 kilo vermistim, cunku sadece onu yiyodum, kalorileri az oluyodu. saglikli miydi, hayir.


  • beriberi  (08.05.17 16:40:29) 
[]

sevdiğiniz insanlardan neden ayrılıyorsunuz

buradaki sevdiğiniz kelimesi ilişkideki karşı cinsi sevgiliyi betimliyor.

bazen görüyorum duyuyorum da hep bir saçma sapan olay yüzünden oluyor hissine kapılıyorum. baktığınız zaman var mi saçma sapan bir sebepten ötürü sevgulinizden ayrilma sebebi?

haci öyle bir sebepten ötürü ayrıldım ki başkalarına söylemeye anlatmaya cekiniyorum. korkuyorum sormalarindan boyle biriyle mi beraber oldun diye.

aldatmak sacma sapan bir sebep değildir.

 
Artık sevilmediğini hissetmek


  • scomalt  (06.05.17 00:49:24) 
sevilmediğini hissetmek +1
araya uzak mesafe ve zaman girmesi
bazı şeylerin çok değiştiğini ve mutlu olamadığınızı fark etmek
cinselliğin olmaması
  • senolll  (06.05.17 01:33:04) 
hiç sevmediğinin daha da bilincine varmak.

yalancı adi pisliğin biri olması.

asla güven vermemesi hatta günden güne olmayan güveni sarsması, güven vermek adına asla çaba harcamaması.

özensiz olması.
  • yuvarlanantencereninkapagi  (06.05.17 01:36:33) 
Sebeplerin birikmesi+1 ve bi kivilcima bakiyor hersey..


  • astrid  (06.05.17 02:10:51) 
kafaların uyuşmaması.

dünyanın en güzel kadını bile olsa konuşacak ortak bir şeyler yoksa, daha da kötüsü birlikte bir şeyler yapmaya ilgisi ve hevesi yoksa...
  • edgenabby  (06.05.17 14:08:10) 
[]

yeni kurulan üniversiteler idari kadrolarını nasıl oluşturuyor

malum üniversiteler kpss ile memur alıyor. fakat yeni kurulan bir üniversiteye bir de hiç bu işleri bilmeyen birini almak biraz abes durum. eski üniversitelerde birileri öğretir falan ama yeniler biraz muamma durum.

başka üniversitelerden tayin falan mı yapıyorlar?


 
bikaç tecrübeli alıp gerisini ful tanıdık dolduruyolar özellerde. herkes akraba mı olur amk.


  • nilmiye  (05.05.17 00:58:20) 
üniversite hemen kurulur kurulmaz harıl harıl öğrenci almıyor
idari kadro denilen şey sekreter, memur filan -değil mi?
akademisyen değil ki bunlar. üniversitelee devlet personal başkanlığı atama kadrosu tahsis ediyor, bunlar memur mantığında atanıyor.
rektörlüklerin uzman kadrosu filan da oluyor. halkla ilişkilerdir bilişimdir gibi adamları genelde bu kadroda oluyor.
ha ama fakülte sekreteri filan olan adam herhalde kpss ile atanıp gelmiyordur o başka okuldan filan geliyordur sanırım.
  • niye ama  (05.05.17 01:29:03) 
yeni kurulan üniversiteler eski kurulan üniversitelerden ayrılan parçalar. bunlara ek yapılıp öyle hizmete açılıyor. zaten orada çalışan kadro genellikle kalıyor. öncelikle ayrıldığı üniversiteye soruluyor, yeni kurulana geçmek isteyen var mi? diye. az da olsa başka universitelerden ve o ildeki diğer kamu kurumlarından da tayin yapılabiliyor. sonra ihtiyaca binaen kadro tahsis edildikçe genellikle kpss ile alim yapılıyor.

üniversiteden istifa etmiş 10 yıllık deneyimli ustelik spesifik bir alanda personel olarak bulunduğum ilde acılan üniversiteye giremedim. onların tecrubeli adama benim ise ihtiyacım var ancak kpss ve torpil olmayınca olmuyor. torpil varsa ise alimda kpss tek yol değil çünkü. memur olmaz ama başka kadro tiplerinde alim yapabilirler.
  • balik kraker  (05.05.17 01:42:04) 
çoğunlukla kendi üniversitesinde kadro yetersizliği sebebiyle üst kademeye yükselme şansı olmayan idari personel buralara geçiş için başvuru yapıyor. mesela yıllardır memurmuş şube müdürü olmak için başvuru yapıyor vs. vs. ilk başlardaki tecrübeli elemanlar bunlar oluyor. bunların yanında devlet işlerinin işleyişine dair hiçbir şey bilmeyen ve kpss'yle atanmış tıfıl bebeler de oluyor. onlar da bu gelenlerden bir şeyler öğrenince çark dönmeye başlıyor. sonra zaten kaptırıp gidiyor.


  • kuul  (05.05.17 06:11:45) 
[]

ingilizce y. lisans veya doktora tezi ya da makale yazmış olanlar

tamam kabul bazılarınız gerçekten 10 numara ingilizce biliyor olabilirsiniz fakat anadiliniz olmadığı müddetçe bir şeyler hep eksik kalacağını düşündüğüm için soruyorum.

yazdığınız bu ingilizce veya başka bir dilde de olabilir tezlerinizi, makalalerinizi eğer önce türkçe yazmıyorsanız, türkçe'ye çeviriyor musunuz? yoksa başlarım ona bir de onunla mı uğraşacağım diyorsunuz?

eğer önce türkçe yazıyorsanız ve ardından ingilizceye çeviriyorsanız, bu hayatta gerçekten birileri bu makaleleleri, tezleri okuyordur ulan, yabancı dil bilmeyenleri de unutmayalım diyerek türkçe olarak da paylaşıyor musunuz?

 
bilim dili şu an ingilizce. ingilizce yeterli.


  • qazaqwsx  (03.05.17 20:51:22 ~ 20:52:52) 
+yazdığınız bu ingilizce veya başka bir dilde de olabilir tezlerinizi, makalalerinizi eğer önce türkçe yazmıyorsanız, türkçe'ye çeviriyor musunuz?
-turkce hicbir sey yazamam :) trump'in penguenler hakkindaki politikalari ile ilgili sayfalar dolusu essay yazabilecekken turkce olarak kurguyu filan beceremem. dolayisi ile turkce'ye cevirmiyorum.

bilim dili ingilizce +1

ben bilimle ugrasicam diyen kisinin en azindan ingilizce bilmesini beklerim.
  • fakyoras  (03.05.17 20:54:27) 
Yuksek lisans tezimi Turkce yazdim. Mumkun oldugunda Turkce dergilerde yayin da yapiyorum derleme falan, bana katkisinin olmamasini onemsemiyorum. Lakin Ingilizce yazdigim makaleyi birebir Turkce'ye cevirmem. Cunku onun hakemli dergide yayinlanmis halini okumaya ihtiyac duyacak kisi bilimcilerdir, onlar da Ingilizce bilirler. Ancak eger ilgi cekici bir konu ise Turkce bilim portallarinda populerlestirilmis halini yaziyorum. Ilgi cekmeyecek olsa bile konuyla ilgili tweet falan da atiyorum. Tabii populer kismi bilimcilere yonelik degil, bilimle ilgilenen genel kitleye yonelik.


  • evrim halkasi  (03.05.17 21:43:48) 
[]

sporda cinsiyet ayrımı

çok mu hayal dünyasında yaşıyorum bilmiyorum ama belki boksta erkek - kadın ayrımı gerçekten ayırt edilebilecek türden olabilir fakat voleybol gibi bir sporda neden kadın/erkek ayrımı var?

ayrımın olmadığı bir branş düşünebiliyor musunuz?

şimdi aklıma geldi mesela, satranç gibi yalnızca zihnen oynanan bir oyun neden kadın/erkek ayrımcılığına tabi. satranç, bir spor mudur onu hiç tartışmayalım spor kabul edelim hehe:)

not: feminist falan değilim:)

 
fiziksel güç ayrımı yapılan sporlarda ayrım olması normal.
ama zihinsel sporlarda ayrım olmasa da olur. Satranç bilardo gibi

  • basond  (02.05.17 19:13:14) 
Satranc ve bilardoda kadin erkek ayrimi oldugunu bilmiyordum. Sacma olmus o kural haklisiniz. Ornegin araba yarisinda da kadin erkek ayrimi olmamali cunku onda da fiziksel guc asiri gerekli degil.


  • Traveller  (02.05.17 19:16:04) 
şöyle düşün. teniste serena williams bile 140-150 km/h vuruş yapabiliyorken erkeklerde bu 190 km/h'e çıkıyor çok rahat. voleybolda da aynı şey geçerli. o sebeple ayrım var.

ha satranç konusunda haklısın, ayırım olmamalı.
  • hosein  (02.05.17 19:18:15) 
Genellemeye kurban giden sporlar.


  • tum haklari saklidir  (02.05.17 19:20:20) 
bence voleybolda ayrım olması normal. büyük ihtimalle benim yanımda çok daha güçlü kalacak olan kadın voleybolcuların oyunu, erkek voleybolcuları izleyince bana çok narin geliyor. baya bi fark var bence.

keza basketbolda daha da büyük bir fark var. eğer kadın erkek ayrımı olmasaydı büyük ihtimalle bir süre sonra kulüpler erkek oyunculara yönelecek ve dolayısıyla daha büyük bir ayrım yapılıyor olacaktı. ama tekerlekli sandalye basketbolunda böyle bi ayrım yok diye biliyorum. çünkü fiziksel üstünlük gerektiren bir durum yok. belki kol gücü ama o da çok önemli değil.

onun dışında satranç gibi bir oyunda eğer ayrım varsa saçmalık. ben küçükken katıldığım turnuvalarda böyle bir ayrım yoktu. profesyonel oyunlarda varsa bilemeyeceğim.
  • pilavmaker  (02.05.17 19:24:31) 
Misal 50 kilo kas kütlesine sahip olan bir erkekle 20 kilo kas kütlesine sahip bir kadının aynı ortamda voleybol oynaması adil geliyor mu, ya da ne bileyim kanında 11 mg testosteron taşıyan bir erkekle 1 mg'dan az testosteron taşıyan bir kadının sergileyeceği performans dayanıklılık aynı olabilir mi? Olamaz gibi. 50 kilo kasa sahip adamın vurduğu top bir erkeğin vücuduna denk geldiği zaman en fazla canını acıtır ama kadını komaya sokar. Bunlar hep risk.


  • angelus  (02.05.17 19:27:39) 
bilardo bilmiyorum ama snooker izlediğimden aklımda. erkeklerdi hep.

satranç konusunda; ayrım var.

en.wikipedia.org ( for erkekler)
en.wikipedia.org ( for kadınlar)

fiziksel gücün gerektiği yerlerde hem fikiriz. birleşik olabileceği bir spor aklınıza gelmiyor mu mesela?
  • blue eyes white dragon  (02.05.17 19:34:49) 
okçuluk da karma olarak yapılabilir eğer mesafelerde farklılık yoksa.


  • orijinal nick bulamadim  (02.05.17 19:41:56) 
evrimsel sebebleri vardır elbet sadece kas gücü farkına dayanmıyordur bu olaylar. kadınların spora daha az yönelmesi ya da yöneldikleri şeylere daha az önem vermesi bence önemli sebeplerden(uydurmuş olabilirim ama gözlemlerim böyle :D ). fiziksel gücün gerekli olmadığı yerlerde ayrım yapılmasının sebebi kadınları teşvik etmek. bence saçma bir olay orası ayrı.


  • glamdr1ng  (02.05.17 19:43:17 ~ 19:44:00) 
erkek voleybolu izle bir de kadın voleybolu. erkeğin vurduğu smacı karşılayan kadın muhtemelen ölür :)


  • cekilmis gayfe  (02.05.17 19:55:39) 
Motor sporlarında fiziksel güc yok yazmış biri hahah .


  • docrivers  (02.05.17 20:07:11) 
@docrivers

Ornegin araba yarisinda da kadin erkek ayrimi olmamali cunku onda da fiziksel guc "asiri gerekli degil". "Asiri gerekli degil" dedim hic gerekli degil demedim ustelik motor sporu de demedim, "araba yarisi" dedim. Duzenlenme de yapilmamis, bence daha iyi okuman gerekli.

www.hastane.hacettepe.edu.tr
  • Traveller  (02.05.17 20:39:40) 
Bu ayrimlarin ortaya cikmasi sebepsiz degil. Hayal dunyasini birakin. Kadinlar oldugu gibi gencler de ayrilir. Erkekler ayrimi genelde olmaz. O kategorinin adi genelde "acik" olur, kadin genc isteyen girebilir.


  • hildirim  (02.05.17 21:28:46 ~ 21:29:01) 
genelde otomobil yarışlarında ayrım olmuyor diye biliyorum. mesela nascar'da kadın yarışçı vardı geçen sezon.


  • yeteramadenedimherseyi  (02.05.17 23:51:08) 
Kadınla erkek arasında sadece kas gücü farkı yok.


  • arnold schwarzeneger  (03.05.17 09:24:29) 
zeka farkı var tabiki ayrım olacak.


  • t joe  (03.05.17 09:44:05) 
[]

duyurunun akademisyenleri

biliyorum bu sorularımdan sıkıldınız ama meraklardayım işte:)

elimde dpb'den alınmış bir ilanın bir parçası var.

i.hizliresim.com

bu ilanın bir kısmında kişiye özel yerlerin belli olduğu açıklamalar vardı fakat bu kısımda yoktu.

mesela neden hukuk için doçent ya da prof değil de yard. doç alıyorlar? ya da edebiyat fakültesi için prof yerine doç alıyorlar?

belli ki okulda hoca yok, alttan da kimseleri almayacaklar. öyle olsaydı açıklama kısmına özel şeyler yazarlardı.

 
Ellerindeki kadrolari kullaniyorlardir, YOK'ten Yard Doc izni cikmistir, vs vs. Neden Doc ya da Prof almak istesinler ki?


  • evrim halkasi  (30.04.17 01:11:09) 
[]

90 ya da daha önce doğmuş olanlar

dün malum sözlükte bir teog başlığı vardı, güldük eğlendik neyse.

2000'lerin başında bunun adının lgs olduğunu hatırlıyorum, sözlükten de iki arkadaş evet doğru liselere giriş sınavıydı falan dedi. wiki'ye baktım orada da 2005 yılında adı değişip Orta Öğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı olmuş yazıyor. ekşi'ye baktım orada da 2004 yılında ismi değişip Orta Öğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı diyen var.

haber sitelerinde görüyorum ki da 2003 yılında da 2002 yılında da ismi Orta Öğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı imiş.

aslında ismi hep Orta Öğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı'ydı da biz mi buna liselere giriş sınavı diyorduk?

2002 haberi: www.yenisafak.com
2003 haberi: arsiv.ntv.com.tr

derdime sövecek arkadaşları da kabul ediyorum ama böyle içimde kaldı merak ettim.

2003 yılındaki soruları bile buldum yani. yegitek.meb.gov.tr orada da aslında ORTA ÖĞRETİM KURUMLARI ÖĞRENCİ SEÇME VE YERLEŞTİRME SINAVI diye geçiyor.

 
2004'de ben lgs'ye girdim. Yani evet lgs deniyordu. Lgs birincisi açıklanıyordu, oöksys gibi bişey demiyodu kimse. Sonra lise sistemi değişti, sınav sistemi de değişti ve heralde bu sebeple yeni bir isim bulmak durumunda kaldılar.


  • klar  (26.04.17 13:46:04) 
2003te girdim, herkes lgs diyordu ama resmi adı neydi bilmiyorum.

ayrıca soruları görüp nostalji yaptım. yanlış yaptığım soruları buldum hatta. gene yanlış yaptım.
  • ron dennis  (26.04.17 13:46:48 ~ 13:50:01) 
2006da oks oldu kesin bilgi


  • qazedcsrfvtyhngujmkol  (26.04.17 13:48:52) 
2002 - lgs


  • orange coffee  (26.04.17 13:51:31) 
1993 - Anadolu Liseleri Sınavı (İlkokul 5'te girilen)
1996 - Fen Liseleri Sınavı (Orta 3'te girilen)

1997 ya da 1998'de 8 yıllık eğitime geçildi ve bunlar kalktı. Kısa adı var mıydı hatırlamıyorum ama kullanılmazdı.
  • aychovsky  (26.04.17 13:54:03 ~ 13:54:28) 
Liselere giriş için sınav mı vardı :D en yakın liseye gidiyorduk veya şimdiki gibi öyle şatafatlı sınavlar yoktu diye hatırlıyorum.

Öğretmen lisesi, Anadolu lisesi, fen lisesi, meslek liseleri vardı bi de ama onlara giriş nasıldı hatırlamıyorum.
  • gneral  (26.04.17 14:08:11) 
Ha bi de süper lise falan diyorlardı ama o da fen lisesiydi sanırım, Di mi?


  • gneral  (26.04.17 14:08:58) 
89lu kuzenim 2003te lgsye girdi diye hatırlıyorum, netim. anadolu öğretmen lisesini kazanmıştı çapayı hatta
yok adı lgsydi kesin hatırlıyorum liselere giriş sınavı hatta 1 hafta önce de özel okullar sınavı vardı. birkaç yıl sonra 2005-2006da falan oks olmuştu

  • limoncello  (26.04.17 14:10:53 ~ 14:13:02) 
aychovsky'nin dediği gibi ayrı ayrı oluyordu bunlar. ilaveten meslek liseleri için de ayrı sınav vardı diye hatırlıyorum.
lazpalle 85'li yıllardan bildirdi...

  • lazpalle  (26.04.17 14:12:03) 
Fen Lisesi'ne sınavla giriliyoedu ve hazırlık yoktu fen liselerinde.

Süper liselere ise ortaokuldaki ortalama not sırası ile alıyorlardı. Süper liselerin iyisi ve kötüsü vardı. Genelde fen lisesini kazanamayan veya uzakta bir fen lisesi kazanıp girmek istemeyenler başvururdu. Süper liselerin hazırlık sınıfı vardı, 4 yıldı. Dolayısıyla Anadolu Liselerinde okuyanlar süper liselere gitmezdi. Zaten hazırlık okumuş olurlardı ve ortaokul+liseyi aynı okulda okurlardı fen lisesi sınavını kazanmazlarsa.

8 yıllık eğitimle süper liseler Anadolu liselerine çevrildi. 98'den sonra süper lise kalmadı. O yıllarda ortaokul ve liseler ayrıldığı için Anadolu liseleri de Fen liseleri de lise için öğrenci almaya başladılar ve sınavın adı OKS oldu.

lazpalle haklı, Meslek Lisesi Sınavı ayrıydı.
  • aychovsky  (26.04.17 14:20:10 ~ 14:24:01) 
İlk okuldan sonra girilen Anadolu Lisesi sınavları vardı. Orta okuldan sonra da meslek lisesi sınavları vardı diye hatırlıyorum. Turizm otelcilik lisesi, denizcilik lisesi vs gibi meslek liselerine bu sınavlar ile giriliyordu. Yine söylendiği gibi orta okul puanlarına göre de süper liselere giriliyordu.

Anadolu öğretmen liselerinin de ayrı bir sınavı vardı sanki diye hatırlıyorum.

Ulan kredili sistem, ömrümüzü yedin...
  • thracia  (26.04.17 14:33:42) 
@aychovsky hatırladığım kadarıyla 8 yıllık zorunlu eğitimle yani ilk ve ortaokulun birleşmesiyle süper liseler anadolu lisesine çevrilmedi o çook çoook daha sonra oldu. hazırlık olayının kalkıp bütün liselerin 4 yıla çıkmasından sonra.
2000li yılların başı olarak bahsedilen tarihlerde fen lisesi, anadolu öğretmen lisesi ve anadolu liselerine lgs dene liselere geçiş sınavıyla girilirdi, bu sınavlarla herhangi bahsi geçen okul türlerinden birini kazanamayanlardan not ortalaması yeterli olanlar süper lise adı verilen yabancı dil ağırlıklı yani hazırlık eğitimi verilen liselere gider, not ortalaması yetersiz olanlar da düz lise adı verilen yabancı dil-hazırlık eğitimi olmayan liselere giderdi, o da 3 yıl sürerdi.

robert, avusturya lisesi, alman lisesi, fransız liseleri vs. gibi özel okullarsa lgsden 1 hafta önce yapılan özel okullar sınavına girerek kazanılırdı.

edit: 8 yıllık eğitime geçildikten sonra da adı oks olmadı.0 2005-2006da falan bayağı sonra yani
  • limoncello  (26.04.17 14:34:00 ~ 14:40:00) 
süper lise, düz lise farkı olarak da. tek bir lise vardı bu liseler normal liseydi, ama aynı lisenin yabancı dil ağırlıklı süper bölümü vardı 4yıllık 1 yılı hazırlık, düz olanlardaysa hazırlık yoktu 3 yıllıktı


  • limoncello  (26.04.17 14:42:55) 
Limoncello, Hemen oldu o değişim, çünkü o dönem ben süper lisedeydim. 2. sınıftayken Anadolu'ya çevrildik. Bir sonraki öğrenciler aınavla geldi. Sondan bir önceki nesilim.

OKS adı farklı olabilir, benim yakaladığım o oldu. Ben girdiğimde, 96'da Fen Lisesi sınavı idi.
  • aychovsky  (26.04.17 14:48:19 ~ 14:49:49) 
@aychovsky belki sizin okula özel bir durum olmuştur bilemiyorum ama o dönemleri çok iyi hatırladığım için söylüyorum; sizin okulda öyle olsa bile türkiye genelinde bütün süper-düz vs. liselerin anadolu lisesine çevrilmesi 98den itibaren olmadı.

o dönemler normalde liseler 3 yıldı ama hazırlık eğitimi verilen okullarla hazırlık+3 yıl şeklindeydi. sonra hazırlık kalkıp bütün okullar 4 yıl olunca bütün diğer liseleri de anadolu lisesi yaptılar çünkü anadolu liselerinin olayı zaten 1 yıl hazırlık eğitimiydi, o da kalkınca ve müfredat değişince hepsini anadolu yaptılar

www.milliyet.com.tr
bu linkte verilen haberde 2010dan itibaren kademeli olarak başlatılıp 2013te bütün genel liselerin(düz-süper farkı yok) anadolu lisesine dönüştüğünü söylüyor.
  • limoncello  (26.04.17 14:55:28 ~ 14:58:06) 
Hazırlıklar kalkıp liseler dört yıl olduğunda ben üniversitedeydim, en erken 2001-2002 olması gerek. Düz lise o döneme kadar 3, süpwr lise 4 yıldı ama İzmir'de süper lise kalmamıştı 1998 sonrası. 1-2 sene sonrasında benim kuzenim liseye girecekken birkaç öne çıkan düz liseyi apar topar süper lise yapmışlardı yeniden. Belki yöreyle ilgili bir durumdur. Ama o süper liseler açılana kadar eski süperler hep Anadolu yapılmıştı, 1-2 sene kadar da süpersiz kalmıştık ama yıllarından tam net emin değilim. Zaten o eski süperlerden İzmir'de 6-7 tane vardı, hepimiz dersanelerden oradan buradan her süperden bir 5-10 kişi biliyorduk.


  • aychovsky  (26.04.17 14:59:45 ~ 15:09:29) 
en son oks'ye girenlerdenim, 2008 yılında oldu. (kesin bilgi)

oks tek sınavdı, ondan sonra 6,7 ve 8'de yapılan başka bir sınav geldi.
  • Apocalypse  (26.04.17 15:05:13 ~ 15:05:52) 
lgs 97den itibaren uygulanmaya başlanmış
şimdi araştırdım en son 99da ilkokuldan sonra olan sınavla öğrenci alınmış. hürriyette yazıyordu.

2005 yılına kadar lgs olarak devam etmiş sınav, sonra 2005te oks olup 2007den itibaren adı sbs olmuş.
Hafızamızı tazeleyecek olursak ;1997 yılında uygulanmaya başlanan Liselere Geçiş Sınavı’ndan (LGS), ile başlayan sınav sistemi 2005’de değiştirilerek Ortaöğretim Kurumları Sınavı’na (OKS) dönüştürüldü. Sonra MEB OKS’de bazı değişikliklere gitti ve İlköğretim Başarı Puanı (İBP) ilk kez uygulanmaya başlandı. 2008’de ise OKS son kez uygulanıp o dönem 6. ve 7. sınıfta olanlar sene sonunda Seviye Belirleme Sınavı’na (SBS) girdi. Sonra her sene yapılan SBS’den vazgeçildi. Tekli SBS sistemine geçildi. Bu sistem iki yıl uygulandı. Son olarak SBS’nin de bu yıl son kez yapılacağı açıklanarak merkezi yazılılardan oluşan yeni bir sisteme geçildi. Yeni sistem üçlü SBS sisteminin kısmen de olsa özelliklerini taşıyor.
Yani özetle;
1997:LGS tek sınav :sadece 8. Sınıflara yapılıyordu
2005: OKS tek sınav: sadece 8. Sınıflara yapılıyordu.
2008: SBS Üç sınav: 6.7.8. sınıflara yapılıyordu.
2010 :SBS tek sınav :8. Sınıflara yapılıyordu.
2013: TEOG: Merkezi yazılılar.(6.7.8 sınıflarda her dönem 6 sınav toplam 36 sınav) yapılacak.
Milli Eğitim Bakanlığı'nca hazırlanan yeni ortaöğretime geçiş sisteminde, 2013-2014 eğitim öğretim yılından başlayarak 6 temel ders için 8. sınıfta öğretmenleri tarafından dönemsel olarak yapılan sınavlardan bir tanesi merkezi gerçekleştirilecek.
kaynak: eğitim tercihi.com hayati oktay
  • limoncello  (26.04.17 15:12:42 ~ 15:16:43) 
2006 da oks oldu ilk magdurlarından biriyimdir ordan biliyorum


  • bendensin  (26.04.17 15:22:15) 
@konuşma ben konuşuyorum en son 86lılar girdi diye yazmıştım emin olmadığım için silmiştim
bu linkte de öyle yazıyor eksisozluk.com
bazen 1 yıl erken geç başlayanlar da olabiliyor belki kuzeninde öyle bir durum olabilir, yani yanlış hesaplamış da olabilirsin sıkıntı yok

edit: gerçi 87liler de girdi diyen de var benim de kafam karıştı, dediğin gibi de olabilir 86-87 çok bi fark yok ya:)
  • limoncello  (26.04.17 15:23:01 ~ 15:26:08) 
benimki buydu
yegitek.meb.gov.tr

  • otonomo  (26.04.17 15:29:49) 
@aychovsky
tüm süper liseler anadolu lisesi yapılmamıştı o dönem. bizim buradan örnek vermem gerekirse kabataş ve korkmaz yiğit süper liseydi. kabataş'ı anadolu lisesi yapmışlardı, ama korkmaz yiğit süper lise olarak devam etmişti. benim arkadaşlarımdan biri 99'da sınavla kabataş'a girmişti, bir arkadaşımsa istediği yeri kazanamayıp okul puanıyla korkmaz yiğit'e gitmişti.

bir de anadolu lisesi sınavı ve kolej sınavına ek olarak devlet parasız yatılı sınavı vardı ilkokul döneminde. ama çok kişi rağbet etmezdi. bizim öğretmen beni yanına çağırıp "siz garibansınız sen de başarılı bir çocuksun yazdıralım seni sınava" minvalinde bir şey söylemişti, öyle girmiştim. üç ayda bir para alırdın. ya da uzak okullarda öğrenim görenlerin ücretsiz yatılı kalabilme imkanı olurdu.

ilkokulda girilen sınavla kolej veya anadolu lisesi kazananlar okullarından memnun değilse ortaokul sonrası da sınava girebiliyorlardı. bizim okula ortaokul sonrası kolejlerden gelenler de olmuştu. hazırlık sınavını geçenler lise 1'den başlıyordu, geçemeyenler tekrar hazırlık okuyorlardı.

özel okullar sınavının ben de daha zor olduğunu hatırlıyorum.

soruya çok cevap üretemedim ama yukarıda yazılanların üstüne bildiklerimi eklemek istedim.
  • misterturist  (26.04.17 16:31:20 ~ 16:33:00) 
Cevaplara şöyle bir baktım ama göremedim. Benim girdiğim yıl kitapçığın üzerinde "oölökgs" falan gibi uzun ve çirkin bir kısaltma yazıyordu diye hatırlıyorum ama şimdi çıkaramadım.


  • cevahir  (26.04.17 16:44:50) 
öncelikle yorum yazan herkese teşekkür ederim. ortada ufak bir bilgi kirliliği de var gibi.

2003'te ilköğretimden mezun oldum. o sene, liseler 3 yıl, süper liseler 4 yıldı. anadolu liseleri kaç yıldı hatırlamıyorum. sınavı yapan giderdi yapamayan da ortaalama yüksek ise süper liseye giderdi. onu da beceremeyen ya düz liseye, ya da mesleki liselere giderdi.

ben 2006 mezunuyum liseden. ben lise 3 iken lise 2'ler değil de birinci sınıflara vurdu 4 yıl. yani 2005 girişliler 4 yıl lise okudu.(düz lise için diyorum)

**************************

her şeyi iyi güzel tartıştık ama lgs dediğimiz hatta beraber girdiğimiz 2003 yılındaki bu sınavın kitapçığında liselere giriş sınavı yazmıyor, internet sitelerinde de öyle yazmıyor. aslında adı başka bir şeydi de biz herhalde kısa ve öz olsun diye lgs diyorduk ortaya çıkıyor herhalde?
  • blue eyes white dragon  (26.04.17 17:57:50) 
düz lise: 3 yıl
süper lise: hazırlık+3 yıl toplamda 4 yıl
anadolu, anadolu öğret. liseleri: hazırlık+3 yıl toplamda 4 yıl
fen liseleri bizim zamanımızda 3 yıldı ama ben önceki nesil sayılırım, yani bu 2000'in başları 2003 yılında ona da 1 sene hazırlık eklenmiş olabilir, sanki 4 sene okudular onlar da diye hatırlıyorum yani hazırlık + 3 yıl toplamda 4 yıl.

sınavın adı lgsydi ya belki kitapçıkta öyle yazmıyor ama hatta dönemin sınava hazırlık kitaplarında hep lgsye hazırlık şeklinde yazardı, yani öğrencilerin uydurduğu bir şey değildi, sonra adını ortaöğretim kurumları öğrenci seçme ve yerleştirme sınavı yaptılar hatta kısaltmasını okösys saçma bir şey oldu söylenmesi zor olduğu için ortaöğretim kurumları sınavı (oks) şekline çevirdiler.
  • limoncello  (26.04.17 21:23:22) 
[]

türk popunu 2005-2006 gibi bitti saysak yanılır mıyız

fantastik bir müzik dinleme zevkim vardır. loopa belli şarkıları alıp günlerce onu dinleyebilirim. son birkaç gündür de sokarım böyle işe diyip bilgisayarımdaki 1000'e yakın şarkıyı windows media playere atıp dinlemeye koyuldum. her telden dinlerim ama 90'ların başı, ortasıyla başlayıp 2000'lerin ortasına geçen süredeki pop daha bir farklıymış diyorum kendime.

az önce de youtube'da kurcalarken hande yener'i gördüm.

3 tane şarkısı gözüme çarptı.

Şansın Bol Olsun(2002)
yalanın batsın (2000)
acele etme (2004)

dediğim tarih aralığını bilinçli bir şekilde yaşayan herkes, eğer biraz türk popu dinlediyse bu şarkıları bilir fakat günümüz popu kadar laçka bir müzik türü daha görmedim.

 
yanılırız


  • part time pollyanna  (23.04.17 21:49:33) 
Şarkıcılar toplumun isteğine göre şarkı çıkarıyorlar.

Şu şarkı Gülşen'in çok başarılı bir şarkısı:

www.youtube.com

Bu da Gülşen'in şarkısı:

www.youtube.com

Şarkıcı aynı. İstese yine aynı başarıyı gösterir ama uğraşmıyor. Çünkü günümüzde eski sevgiliye laf sokmalı, klibinde twerk yapılan şarkılar satıyor. O kadar müzik altyapısıyla kim uğraşsın. Elektronik müzik varken kim beste yapmaya zaman ayırsın.

Tarkan'ın şu şarkısı müzik alt yapısı olarak çok başarılı:

www.youtube.com

Yine Tarkan'ın çıkardığı Cuppa adlı şarkıyı hiç dinlemedim.

Kafasına silah dayayıp yaptırdılar herhalde.
  • dissendium  (23.04.17 21:53:10 ~ 21:54:02) 
yanılırız +1
geçmişe bakıyoruz, 2000'lerdeyken "90'lar çok güzeldi ya.s.s.s" diye şikayetler vardı. şimdi de "2000'nin başları kaliteliydi." diyorlar. ben bunu anlamıyorum.


ayrıca geçmişe özlem hep içimizde olduğu için o kadar da övgüyle bahsedildiğini düşünüyorum. örneğin hande yener'in eskilerine bakalım. ciddi anlamda çok güzel sözlere sahip şarkıları mı var? hayır.

"Çok yürüdüm ama ne buldum
Sevecek derken aşktan oldum
Yolları şaşırdım en sonunda
Bende kayboldum
Hep inandım ama yanıldım
Çiçeğindim el diline söz oldum"

"Kapına köleyim desen inanır mıyım
Yalvarırken seni görsem inanır mıyım
Yeni aşk hayatında mutluluk dilerim
Dönme sakın geri çok gülerim"

bu mu yani? bu mu kaliteli?
-------


şu an altyapısal olarak müzik çok daha fazla elektronikleşmiş olabilir, kabul. ama kalkıp da vasat sözlerine rağmen kendini dinleten şarkı günümüz için nasıl varsa eskiden de vardı. ben o dönemleri de sevmeme rağmen sözlerine dikkat edince çok da vasat olduklarını görebiliyorum. hem altyapısıyla hem sözleriyle cidden kaliteli olan örnekler günümüz için de geçerli.
  • m e b  (23.04.17 22:37:42) 
kendimce 90 ve 80'lere ait pop parçalarını toparlayıp yaklaşık 500 şarkılık bir playlist yaptım. isteyen olursa msj atsın listeyi paylaşayım :)


  • plastic_angel  (23.04.17 22:38:58) 
Her şeyde olduğu gibi Müzik de devamlı olarak bir değişim içinde. Değerlendirme yaparken bunu göz önünde bulundurmalıyız. Kendi çapımda Türk pop müziğine konusunda 1970'lerden başlayarak konuya hakimim diyebilirim. Her dönemin kendine has bir tarzı var ve kalite algısı da kişiden kişiye değişir. Bana göre 90'lardan sonra iyi işlerin olduğu dönem hangisi dersen 2015-2017 yalında çıkan Türkçe Pop şarkılarının bir çoğu yeterince iyi.


  • Son Müzakereci  (23.04.17 22:58:17) 
[]

bizim tolstoy okuduğumuz kadar yabancıların da okuduğu türk yazar var mı

aslında soru başlıkta ama şimdi gelip orhan pamuk, elif şafak falan yazmayın diye spesifleştireyim.

reşat nuri güntekin bilirler mi? ooo tolstoy mu okuyorsun diye birbirimize söylediğimiz gibi yabancılarda da peyami safa bilirler mi? halide edip adıvar bilirler mi?

bu üç ismi yazmamın sebebi kitaplığımdaki üç isim olmaları, yoksa başkaları da olabilir yani.

 
Ahmet Hamdi seven Kanadalı bir arkadaşım var.


  • begin again  (21.04.17 14:00:47) 
tanpınar'ı bilen çok anglofonlar arasında. hakan günday gecenlerde fransa'da bir ödül aldi kitabinin fransizca cevirisi sonrasi. alper canigüz'ün almanca cevirilerini almanyada kitapcidan aldim. neredeyse tüm kitaplari almanca'ya cevrildi canigüz'ün. almanya'da ve fransa'da cok iyi eleştiriler aldi. oguz atay'in tutunamayanlari ingilizce'ye henüz yeni cevrildi. onunla ilgili yorumlar da yavas yavas cikiyor.


  • thewizardofearthsea  (21.04.17 14:19:59) 
buna en çok yaklaşan isim yaşar kemal.


  • cedex  (21.04.17 14:23:18) 
orhan pamuk


  • fragile lady  (21.04.17 14:24:52) 
elif şafak ve orhan pamuk okuyorlar.


  • pinkpeony  (21.04.17 14:33:09) 
elif şafak seven bir rus görmüştüm bir ara.


  • dedimmidemedimmi  (21.04.17 14:41:03) 
nazım hikmet
aziz nesin

  • orange coffee  (21.04.17 14:41:54) 
Nazim demeye gelmistim

Isvecliden duymustum. Nazim okumustu.
  • senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin_yine  (21.04.17 15:16:28) 
yabancı yayınevlerinin türk edebiyatı editörleri ve çevirmenleri dışında o saydığın isimleri kimsenin okuyacağını sanmıyorum.

tolstoy özelinde konuşursak, dünyanın incil'den sonra en çok satan adamı kendisi olduğundan, hiçbir türk yazarının bizim onu okuduğumuz gibi okunması mümkün değil.
  • filteria  (21.04.17 15:26:45) 
Filteria +1

O yetkinlikte isimler değil saydığın isimler. Romanesk bazda dünya edebiyatında yer bulacak kadar güçlü değiller.

Yaşar Kemal, nazım hikmet, tanpınar okunuyor. Ama Orhan Pamuk'u okuyup çok seven çok iyi takip eden birçok yabancı okur tanıyorum. Açık ara önde gibi.
  • mutlusismankedi2015  (21.04.17 15:55:40) 
Orhan pamuk ve yasar kemal ilk Ikiyi paylasiyordur.


  • baldur2  (21.04.17 16:41:55) 
[]

plaktan anlayanlar plakseverler plak koleksiyoncuları

canlı canlı(reel hayatta) hiç plak dinlememiş biriyim fakat geçen gün bir dizi izlerken- adı efsane- sesi sanki daha bir hoş geldi kulağıma fakat bu olaylara uzak olduğum için bir şey de diyemiyorum.

sallıyor muyum? yoksa böyle bir şey var diyebilir miyiz? ses kalitesi bakımından soruyorum?


 
ben babamın 70lerde biriktirdiği çizik 45liklerini oyuncaktan hallice bir pikaptan dinlediğim için daha çok cızırtı geliyor, ama ben cızırtıyı da seviyorum.

ama audiophile'ler güzel pikaplar pahalı anfiler temiz plaklarla ses kalitesi bakımından en iyi analog sesleri dinliyor diye biliyorum
  • otonomo  (20.04.17 21:52:08) 
canlı dinlemeni tavsiye ederim. dizi film gibi yapımlarda post prod. sürecinde plak sesi için high pass low cut gibi frekans kesmeleri yapıyorlar gramofon etkisi yaratmak için. ses kalitesine gelirsek flac tabiki kalite bakımından en iyi durumda çünkü 0 kayıp. fakat plağın durumu ve onu decode eden pikapın kalitesi bu durumda değişimlere yol açabilir her şey iyi durumdaysa evet bir mp3 e göre fark, dağlar ovalar.


  • Hendrix'e tapan adam  (20.04.17 22:17:40) 
[]

sporcu arkadaşlar benim sorunum ne

herhangi bir nesneyi epey bir uzağa atabilirim, ağır nesneleri kaldırabilirim, barfiks çekebilirim( abartamam ama önceden 1-2 yaparken askerdeyken 6-7 çekmeye başladım) fakat iş şınav çekmeye geldiğinde kendimi kaldıramıyorum (halbuki barfikste yapabiliyorum )ellerim kaldırmıyor yani vücudumu. bilek güreşinde de cılız birine bile yenilebilirim.

şimdi kas yap düzelir diyeceksin de yapabildiklerim içindekilerde de kasa ihtiyaç duyulan şeyler yok mu?


 
Bazı kaslarınız diğeelerinden güçlü olabilir. Parmaktaki kasla yemek çiğneyemezsiniz mesela. Aynısı.


  • kurnaz  (17.04.17 15:00:19 ~ 15:00:33) 
Bu enteresan bir olay değil. Misal bir güç sporcusu 200 kiloluk bir atlas taşını yerden kaldırıp onunla 50 metre yürüyüp bir platformun üstüne bırakabilir ama aynı adam 100 kiloluk bir halteri yerinden kımıldatamayabilir. Bu, o işle ne kadar pratik yaptığıyla o işe ne kadar hakim olduğuyla alakalı bir durum. Zira bir zaman sonra kas gücüyle birlikte sinir sistemi de işin içine girer; hareketleri bir zaman sonra ezbere yapmaya başlar. Bu kas-motor hafızasıdır. Farklı ve pratik yapmadığı bir işi aynı hızda aynı serilikte yapamayabilir, hatta hiç yapamayabilir bu nedenle. Bunlar zamanla kazanılacak yeteneklerdir. Sen de şınav üstüne sürekli pratik yaparsan, bu konuda yetenek kazanırsın bir zaman sonra şınav da çekmeye başlarsın. Ben yapamıyorum deyip bırakırsan yapamazsın.


  • angelus  (17.04.17 15:19:39) 
Genetik olarak belli kas grupların daha zayıf olabilir. Girl push up ile başla. Zamanla sen de yaparsın.


  • arnold schwarzeneger  (17.04.17 15:26:06) 
12345   « Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.