Ekşi Duyuru

Sal bu kadını. Bundan ne köy olur ne kasaba.

Sende Masumiyet filmindeki Bekir'i gördüm. Devam et bari. Ama devam etmezsen kurtuluş var.

varillerin altına küresel vana monte edip vanalara hortum bağlayarak sulayabilirsiniz

varilin dibine bundan takın:
www.hepsiburada.com

Ucuna da bahçe sulama hortumunu takarsınız.

Abiler Pascal mezarında ters döndü. Bu dediğinizi yapabilmek için bağlanacak hortumun ucunun, bağlanan vananın seviyesinin altında kalması lazım yoksa varildeki suyu ancak hortumun ucunu tuttuğunuz yüksekliğe kadar kullanırsınız. Yani ya varil yükseğe çıkarılacak, ya damla sulama gibi yerden ilerleyen bir sistem yapılacak. Ya da suyu basacak bir mekanizma (pompa vs) kullanacaksınız.

Babamda 2 adet 4 tonluk depo var,onları yüksel bir tezgah gibi birseyin üzerine yerleştirdi. Alt tarafta plastik çeşmesi var ve hortum taktı. Büyük rahatlık.

benzer problemler yaşayanlar var. farklı yerlerin farklı ısınması sebebiyle çok katmanlı tava ve tencerelerde yüksek frekanslı bir ses yayılıyormuş ve bazı kulaklarda ciddi ağrıya sebep olabiliyormuş.

stellaculinary.com

Herkes ilk girişten vize al der ama uzun gün kalış olacaksa uzun kalınan yerden vize almak da bir çözüm. Almanya'da 2 gün işim var sonra 2 hafta ispanya'dayım o yüzden oradan aldım vizeyi dersin Almanyaya girerken, en fazla ispanya'daki konaklamanı göster derler öyle girersin.

peki vizeyi aldığım yere hiç gitmesem?

almanya'ya desem ki: ben ispanya'ya gideceğim. 6 gün kalacağım. ordan sonra ispanya-almanya uçuşum var bu şekilde size gelip 13 gün kalacağım. sonra da evime döneceğim..

vizemi alsam..

Sonra ispanya'ya gidip doğrudan gezip geri dönsem? hastalandım belki sonuçta. ne oluyor ki öyle bişey yapsam?

ya da aklıma gelen 2. konu

ispanya gidiş dönüşlü almanya gezisi aldım desem?

uçak barcelona'ya inecek. o gün orayı gezicem. sonra akşam otobüsle almanya'ya gidicem. orda kalıcam 5 gün sonra geri dönüp son gün bir daha barcelona'yı gezdim desem? kim ne bilecek ki? alırım otobüs biletlerini sonra iptal ederim. aradaki ülkelerde pasaport kontrolü oluyor mu? sanmıyorum.

Neden bu kadar son dakikaya bıraktınız ki?

Daha önceki vizenizi ispanya'dan aldıysanız bu vizede de oraya başvurmanız şu anlamda manalı, daha uzun vize süresi verebilirler.

Almanya falan öyle çetrefilli işlere kolay kolay vize vermez yani buradan vize verin ama ben ispanya'ya gideceğim sonra almanya falan...

Ya bileti erteleyin ya da bir tur şirketinden randevu almaya çalışın. Tur şirketleri ya da vize acentaları bi şekilde randevu buluyor

Yunanistandan alın, aynı gün gidip gelin. Çok ucuza turlar var.

siyaset mode on

anlık olarak nilüfer, mudanya gemlik kalelerinden gemlik de akp'ye geçmiş durumda. togg'a mı verdiler naaptılar artık bilmiyorum.

biz nilüfer'e sınır olan osmangaziye bağlıyız. mahalleden %90 chp çıkıyor her seçim. mudanya'ya bağlı köyümüzde de kara çarşafla gezen kadınlar var ama %97 chp çıkıyor yine. bu köyde sağlam da içki içilir mesela. bunları siyaset üzerinden insanlara kimlik yüklemek için değil tam tersi dinle devlet işlerini ayrıştırmak için yazıyorum. tezatlıklar şehri oldu son zamanlarda. gezi zamanı mesela destek vermeyen tek taraftar grubu bursa texas'tı. çarşıya çıkıp yürüyüş yapanlarla arbede yaşadılar. ama akp belediyesinin yönetimiyle de takımları amatör kümeye doğru gidiyor. taraftarına sorsan herkes şikayetçi ama çıkan oy da belli.

sportif açıdan belediyeye ait yüzme havuzları karma değil. bu çoğu şehirde böyle denilebilir ama bir fark var, akp'ye ait belediyler böyle, chp belediyesine ait konak yüzme havuzu gayet karma mesela.

siyaset mode off

bunlar dışında yazın 1 saat mesafede denize girilebilecek güzel yerler var. kimilerine göre bursa'da denize girilmez çünkü deniz anaları çünkü yosun ve kirlilik ama giren çatır çatır giriyor. o konuda bir istanbul değil daha.

ben organize sanayideyim. akşam iş çıkışı arabalar sanayinin yeşilliklerine yanaşıp katlanır sandalyelerle biralarını açıyorlar. etrafta pek insan yok kabul ama karışan eden de yok. avm'lerde içkili kafeler var. aynı şekilde sokaklarda da var. 'benim adım cemil' diye birahanesi var hem de şehrin en nezih noktasında daha ne olsun :)

eskişehir öğrenciyi merkezine almışken bursa biraz dışarıda tutuyor bu güruhu. uludağ üniversitesi gençliği görükle'de oturuyor mesela. buradaki ev fiyatları yepyeni siteli falan olmasına rağmen merkeze göre 500bin 1milyon arası ucuz. bunu genel kesim öğrencilerin yoğun olmasına, aile yaşamı için dezavantaj olmasına bağlıyorlar. görmeyen de ailenle akşam dışarı çıktığında sokakta ayin yapıyorlar zanneder. öyle bir şey yok.

trafik konusunda sabah ve akşam iş saatlerinde küçük istanbul olmaya başladı maalesef. gün içinde yine idare ediyor, çok dur-kalka girmiyorsun ama genelde yol planlamaları çok kötü. küçük çocuğa çizdirilmiş gibi. kavşak yapıyorlar, sonra o kavşağa burası olmadı deyip ekleme yapmaya çalışıp daha da sıvıyorlar.

en uçlarda gezinmeye çalıştım, genel hatlarıyla böyle.

Yaşayabilenler yeni değil eski kiracılar. Göztepe civarındayım + yeni bina. 4 küsür eve gidiyor. Eski kiracı olmasaydım buradan sıfırdan ev tutamazdım. İnsanlar 5-6 bin verip “oda” kiralıyor kanım donuyor bunları duydukça. Benim kız kardeşim öğrenci haliyle eski bir odaya benim ev kiramdan fazlasını ankara’da veriyor. Lüks yerdeki evler x3 asgari ücreti geçmemeli. Bunu lüks yerlerde evleri dükkanları olan ana babaya sahip biri olarak söylüyorum. Ciğer kedi muhabbeti değil yani. Neticede miamide değiliz. Dört tane duvarın bu kadar pahalı olmasını kimse haklı bulmamalı. 1 tane vasat semtte evi olan ev sahibi aslan kesilip milletin alın teriyle kazanıp emek verdiği kira parasına laf ediyor.

Çok hakim değilim ama kadıköy yakınlarında ümraniye ya da fikirtepe tarafları daha ucuz diyorlar. Ulaşım açısından size çok sıkıntı çıkarmazsa bakabilirsiniz. Ama yerin altındaki evler 10 bindi 6 ay önce.

tam olarak üniversitenin yanında cadde üzerindeyim, ancak kiralar çıldırmadan önce taşınmıştım. şu an 6300 ödüyorum 3+1 eve ancak eski apartmanlardan, aidat da ısınma dahil yıllık 10000 i geçiyor. arada benzer kiralık evlere baktığımda yakındaki binalarda 15000-20000 arası kiralık olduğunu görüyorum. yeni bina, depreme dayanıklı vs olaylarına da girilince kadıköye şu an yeni taşınmak çok olası gelmiyor.

ben de buradan taşınmam gerekirse,evden çalışan biri olduğum için muhtemelen artık istanbul dışında nasıl yaşanırı düşünmeye başlayabilirim. bu paralara çok daha iyi bir hayat yaşayabilirim bence.

Önce uyarımı yapayım: www.youtube.com

Sonra eksisozluk.com adresindeki yazıyı incelemenizi tavsiye ederim.

hocam nörolojiye git o da beyin mr ister, diğer kan vitamin ve hormon tetkikleri ile bir sonuca ulaşılır. ben ilk kez duysam da literatürde muhakkak vardır bu durum. "kendi kontrolümle" demişsiniz ben bunu diş kamaşması ya da tüylerin diken diken olmasına benzettim. onda da uyaranı biliyor ve yapıyoruz, bunun sonucu vücut tepki veriyor. ama sizdeki göz ve kulak kısmı devrede. bir de haz alıyorum demişsiniz. bu haz cinsel haz mı tam manasıyla? bu duruma girerken kontrollü giriyorsunuz peki istediğinizde durdurabiliyor musunuz? daha önce madde ya da ilaç kullandınız mı? çocuklukta bir kaza geçirdiniz mi?

Hocam doktora gidin en iyisi, nöroloji olabilir. Çevremde buna benzer bir şey duymadım 30 senedir.

Benim ilk teşhisim cehalet. Yatakta nöbet geçirmiş bize soruyor.

karde$ beyin MR'i bve kah tahlili ile tetkiklere basla.
fiziksel bisey bulamazlarsa antidepresen cignemeye baslarsin..

Epilepsi olabilir.

Nöroloji. Gerekli tetkiklerden sonra teşhis koyulamazsa seni psikiyatriye yönlendirir.

Yaşadığınız şey görme, işitme ve hissetmede kayıp ve eşlik eden şiddetli baş dönmesiyse ve bu durum yaklaşık 5-10 saniye kadar sürüyorsa; bu olay bittiğinde bayılmış olmuyorsanız ve görme işitme hissetme duyularınız hızla toparlanıyorsa nörolojiden önce kulak burun boğaza gidin. Kulağınızda çeşitli sinirlere baskı yapan bir kolesteatom kitlesi olabilir.

Eğer kulak kaynaklı bir sorun değilse sizi nörolojiye yönlendirir.

gidemezsiniz.

Vize firmalarının ‘keep my passport’ tarzı hizmetleri oluyor. Belirli ücret karşılığında pasaportunuzu alıyorsunuz vize gelince mail atıyorlar gidip vizenizi alıyorsunuz. Kimlikle Sırbistan’a giremezsiniz.

koray birand, youtube'dan takip etmeni öneririm

Erdal Kınacı vardı belgeselci,
ünlülerin fotoğrafçısı Mehmet Turgut,
Emin Özmen belgeselci, Magnum fotoğrafçısı,
Sabiha Çimen yine belgeselci, Magnum fotoğrafçısı
Çok başarılı nü fotoğrafları olan bir adam vardı, ismini hatırlayabilirsem onu da ekleyeceğim.

Nihat Serhan Serter var gelin-damat fotoğrafçısı, işinde de gerçekten çok başarılı.

instagramda 40haramiler bence harika sokak fotoğrafları paylaşıyor. her bir fotoğrafçının adı eserin altında yazıyor. buradan yürüyüp birçok adı bilinmemiş kaliteli fotoğrafçıya ulaşabilirsiniz.

Boyle bir başlığın altında kameraya poposunu dönüp, bunu hikayesinde paylasanlarin soruldugunu gormeyi beklerdim. En masum hallerini sormussun instagramin.

Ben de yeniyim ama böyle minnos sorulari cevaplayabilirim bence

S1) sanırım hikaye olarak kullanmanin kolayligi

S2)bunu gozlemlicek kadar vakit gecirmedim henüz ama bu tarz şeyler gorseydim "popilik" olarak yorumlardim

S3)ya işte ordan biri hikayeye laf aticak, üstüne muhabbet baslicak, kafa dagitilicak fln. Böyledir diye tahmin ediyorum

Bence sorun sizin bu konu üzerine düşünüş şekliniz.

Birini etiketlemenin ya da bir story'de etiketlenmenin aynı anda geçerli birden fazla sebebi olabilir. Burada etiketlemenin işlevi "bu yanımdaki kişi şudur" diyerek o kişiyi ulaşılabilir ve bilinebilir hale getirmek.

Birisi bunu saygıdan yaptığına inanır, birisi arkadaşına birilerini ayarlamaya çalışıyordur ona ulaşsınlar diye etiketler atıyorum story'de onu övüp, birisi biriyle çok yakın olduğunu herkese göstermek istiyordur. Sizin varsaydığınız şeyler için yapan da vardır. Vardır yani...

Neden tek bir sebebe bağlı olması gerek gibi düşünüyorsunuz?

Erkeklerin kadınlarla daha çok paylaşım yapması anlaşılır bir durum çünkü erkekler arasında ve genel olarak "sap" tabir edilen durum insanların kafasında çok da iyi bir yere sahip değil. İnsanlar bir sebepten ötürü "sap" olmadıklarını göstermek istiyordur çünkü akranların beklentisi bu yönde eğilim olarak. Başka sebepleri de olabilir, bilemeyiz.

Bunların hiçbirinin öyleyse böyle diye belli bir mantık patterni yok. Birisi aşağılık kompleksini tatmin eder, birisi zaten daha açık yaşayan biridir. Başkası sadece kendi çevresinden kopuk hareket etmek istemiyordur vs.

Neticede sosyal medya araçları bu dönemin bir parçası. Herkes kot giyerken siz bol kumaş pantolonla dolaşıyorsanız ya moda anlayışınız çok farklıdır ya da başka bir gruba aidiyetiniz vardır. İnsanlığın başından beri falan bu işler böyle heralde.

@akhenaten : aslında düşünüş şeklim yok :( anlatsam inanamazsın ama görünce bir boşluğa ulaşıyor. arkadaşım paylaşınca, sonuçta ben de göreyim diye atmış oluyor. gördüm.. şimdi nasıl düşünmem / hissetmem gerektiğini anlamıyorum.

şu sahnedeki zürafa gibi oluyorum. bişey hissetmem gerekli. ama herşey donuk benim tarafta.
www.youtube.com (belgesel sahnesi. kan yok ama aslan zürafa yakalamaya çalışıyor)

İnsanımız mutlu değil

1) fotoğrafı bir kişi çekiyor değil mi? örneğin sen ben yanyanayız ve senin telefonun kamerası daha iyi, bu yüzden fotoğrafıda sen çekiyorsun, süsleyip püsleyip story atıyorsun, eğer fotoğrafı senden isteyip kendime göre süsleyip püsler ve öyle atarsam bu sefer senin yaptığını beğenmemiş oluyorum, ben senden daha iyisini yaparım diyorum, rekabete girmiş oluyoruz, bu nedenle biraz ayıp olmasın, biraz kolaylık olsun diye başkasının story'sini paylaşıyorum. etiketlendiğim de instagramdan bildirim geliyor bunu kendi story'ine de ekle diye, basıyorum düğmeye oldu bitti. sen kendini ve beni story'inde paylaşıyorsun ve onu sadece senin arkadaşların görüyor, benim arkadaşlarımın konudan haberi yok birazda o var.

2) erkeğin yanında bir kadın varsa diğer kadınlarında ilgisini çekiyor, bu biraz kadınların psikolojisi ile ilgili, eğer bu adamı bir kadın seçmişse değerlidir bakışı, biraz kör ölür badem gözlü olur atasözüne yakın. ona ilgi duyan biri varsa elini çabuk tutmalı kuş uçacak yoksa. ve tabii ki diğer erkeklere de ben sizin gibi abazan diilim bakın kadınlarla aram ne kadar iyi demesi.

3 ) flörtün parçası, o espriye sadece bir kaç kişi gülüyor. hoşlandığım/beğendiğim bir kadına çok güzelsin demek yerine biraz dalga geçmek "senin güzelliğin beni etkilemeye yetmez, başka maharetlerinde olması gerekir" mesajını veriyor ve o kişininde bana ilgisi varsa kendisini ispatlamaya çalışmasına yarıyor, sadece güzel değilim, çok güzel dans ederim, yemek yaparım, akıllıyım, zekiyim diye kendini bana ispatlamaya çalışıyor buna ne kadar mesai harcarsa o kadar hoşlanmaya başlıyor falan. eğer er kişi dişi kişisinde hoşlanmıyor ancak yine böyle yapıyorsa etrafındaki diğer kadınlara bu mesajı vermiş oluyor, "güzellikten etkilenmem, daha fazlası lazım, kim beni etkileyebilir?".

Merhaba,
Asperger sosyal sorunlarla karakterize bir bozukluk. Tepkileri öngörememe, aşırı direkt olma gibi sosyal açıdan zorluklara sebep olabilecek bazı davranışsal sonuçları olabiliyor. Genelde akran zorbalığına maruz kalıyorlar küçük yaşlarda.
Dehb’nin de sosyal açıdan bazı sorunlara yol açtığı aşikar fakat dehbli birçok insan normal denilebilecek seviyede arkadaşlıklar kurabiliyor. Dehb’nin en belirgin sonucunun sosyalleşmek olmadığını düşünüyorum.

Tavsiye: eğer aspergerseniz, mutlaka destek alın derim. Bir devlet hastanesine gidip psikolog görüşmelerine başlayabilirsiniz.
Dehb iseniz, sosyal açıdan sorunlarınızın sebebi dehb olmayabilir alternatif sebepleri değerlendirmenizi öneririm.

Geçmiş olsun.

Devlet hastanesine gittim evet bi kac kere.

Son gittigimde de ritalin yazildi. Odaklanma sorunun su an en onemlisi, işini kaybetme dedi. Yetiskin tipi dikkat bozuklugu teshisini soyledi.

Ancak daha oncekilerde ismini soylemeyenler olmustu. Birisi soyledi asperger gibi duruyor ancak teshisi kesinlestirmek cok zordur dedi.

seroxat ve bi kac antidepresan daha yazmislardi. Ancak yan etkileri oldu ve depresyonda degildim. Devam edemedim.

bunu buradan biz söyleyemeyiz, seni yakından tanıyan biri bu analizi yapıp yardımcı olmalı.

böyle bir tanımım yok fakat ben de disleksik bir vatandaşım (travmaya bağlı geliştiğini düşünüyorum) sosyalleşmede problem yaşamıyorum fakat aslında senin sosyalleşmemene sebep olan durumları hayatımda genel olarak yaşadım.

yarın kadıköy'de cafe shop'a gideceğim kitap okumak ve fikirlerimi toparlamak için.
istanbul'da isen; konuşmak ve ''sosyalleşmek'' istersen bana katılabilirsin. maalesef başarılı bir dinleyiciyim ve halden anlayan bir kimseyim -canın sıkılırsa kalkıp gidebilirsin de.
iş bu teklif flört içermemekle beraber insani empatiye dayalıdır, o sebeple rahat olabilirsin.

soruna cevaben; kendini bir konuda belirgin bir şekilde eksik hissettiğin için çevrendeki resimleri buna göre yorumluyor olma ihtimalin var. benzer şekilde sosyal olmak asıl 'sosyal olma' sorununu çözmüyor aslında. ve bu sosyallik bir mutluluk, eksikliği tamamlama vaadetmiyor da. o çok sosyal görünen insanlar da o kadar mutlu değil bence. ekonomik bir krizden geçiyoruz. çok büyük evrensel bir sağlık krizi yaşadık. dünya bundan önce de genel itibariyle iyiye gitmiyordu, teknolojik yenilikler hayatımızı bir anda çok hızlı ve çok yıkıcı bir şekilde dönüştürdü. hala adapte olamadığımız nice konu var; toplumsal, kültürel, sanat ve iletişim açısından bile çok büyük çatışma halindeyiz. bütün bunun insan psikolojisine çok büyük etkileri var. bugün türkiye'de orta sınıf insanlar zombi gibi sadece cafelere ve restoranlara oturup anlamsız paralar harcayıp hayatlarından yakınıyor ya da dedikodu yapıyor, ya da ufak lüksler edinerek kendilerini özel hissetmeye gayret edip birbiriyle kıyas ediyor. bunların hiçbirini yargılamıyorum aslında - bu gerçekten maalesef ihtiyaç duyduğumuz bir şey. bir şekilde enerji akışı sağlanıyor, yaşam enerjisi öyle ya da böyle yenileniyor. ama verimli mi, güzel mi, insan ruhuna katkısı var mı tartışılır. çünkü hayat bundan ibaret olmaya başladı. beynimiz küçüldü. ve hayat anlayışımız, sosyallik diye bildiğimiz, toplumla bir araya geldiğimiz alanlarımız, etkinliklerimiz, keyif aldığımız şeyler çok zor, güç, meşakkatli ve yorucu olmaya başladı. insanlarda derin bir monotonluk ve performe etme durumu seziyorum ben. 'evet arkadaşlarımlayım; öyleyse güleyim ve eğleneyim' gibi bir içgüdüsel sorumlulukla hareket ediyor artık insan sanki. çünkü artık neyin onu mutlu edeceğini ve neye ihtiyacı olduğunu bile telefonundaki bir uygulama, bir resim, bir müzik söylüyor.

bence şu şekilde ilerlersin: eksikliğini hissettiğin bir konu varsa bu konu hakkında derinlemesine düşünerek. bunun senin için ne anlama geldiğini, aslında neyi istediğini. ve bütün bunları düşünürken içeriğini hiç bilmediğin fotoğraflarla kendini asla kıyaslamayarak.

oppo reno 5 lite
hemen hemen tamamını kullanıyorum, bunlara ek olarak oynadığım oyunlar da var, gayet memnunum. kamerası da gayet iyi. tavsiye ederim.

Hiç terapiye gittiniz mi? Önce psikolojik olarak bir çözüm üretilebilir mi diye düşündüm o nedenle sordum. çünkü gideceğiniz doktor da fizikselden çok psikolojik çözümü önerir ilk planda gibi.

Yutmayacaksiniz zaten iceceksiniz. Su içer gibi?

tam bebeklik travmasi olabilir diyecektim ki ablanizda da aynisi oldugunu soylemissiniz. kati gidaya gecme surecinizle ilgili bir durum olabilir. annenize (ya da ikinizin de bebekligini bilen birine) hic sordunuz mu?

disfaji olarak gecer, sayisiz sebebi olabilir (psikolojik, fiziksel) - yutma eylemi aslinda baya karmasik. cogu kisi derdinizi anlamayacaktir "yutsana be cok basit" diyecektir ama doktor anlar. gastro, kbb bakar.

“doktora gitsem çok saçma, hangi birime gidicem bilmiyorum da..“ böyle demeyin, birçok insan var bu tür durumları yaşayan. kbb ile başlayın, o sizi psikoloğa yönlendirir. benim ablamda da böyle bir durum mevcuttu psikolog çok iyi geldi (üniversite araştırma hastanesine gitmişti).

doğrudan psikolog'a gidin. doktorluk iş varsa o yönlendirir zaten.

bu duyuru'ya cevap vermek için giriş yaptım :)

stewie kardeşim. şu anda yapacağın pek bir şey kalmamış. senin yerine o pes etmiş. son yazdığına dönmemiş. o insan olma. daha fazla ısrar etme. dışarıda karşılaştığında da buz kes. tabii karşına alıp, heyecan yaptım kusura bakma demek var ama ben olsam yapmazdım.

bence günlük hayatta normal samimiyetinde devam et. Koşma hızını biraz azalt. Tekrar eğlendiğiniz muhabbetlere geri dönebilirsiniz bu sayede. Ama tekrar ürkütecek bir şey yapma.

Belki de aradığı sadece arkadaşlıktır. Buz gibi muhabbeti kesmek falan çocukça. Kadınları arkadaş olarak göremeyen bir imaj çizer. Ben nefret ederim bu tiplerden mesela.

Belki şuan öyle bir niyeti yoktur ve seni kırmadan mesafe koymuştur. Arkadaşlığa devam ettikçe belki olur belki olmaz bilemeyiz. Ama arkadaşlığını devam edecek şekilde ilerlemek, flört etmeye çalışmamak, grupça dışarı çıkmak falan en iyisi.

şimdilik hiç mesaj atma, gündelik hayatta yanyana gelirsen eski samimi tavrını da asla bozma.

1-2 hafta sonra bir kahve içmeye daha davet edebilirsin. aslında boş boş kahve yerine ilgisini çekecek bir plan sunman daha doğru olur. açıkhava konseri, tiyatro belki trekking vs. enteresan bir şey bul işte. çünkü kahve dersen o eski olumsuz anıyı çağrıştıracak.

gelmiyorsa ve en azından başka bir plan teklif etmiyorsa bir daha denemenin manası yok.

ısrar ile çaba göstermek arasındaki fark karşındaki insanın canını sıkmaya başladığın andır. bu da kişiden kişiye göre değişir. hangisi ısrara girer dersen bunu aldığın tepkiye göre sen keşfedeceksin. mesajına dönmüyor, yeni bir görüşme teklif etmiyorsa, en azından yeni muhabbet açmıyorsa muhtemelen ısrar etmişsin demektir.

Şimdi normal davran eskisi gibi olacağı varsa bir kaç kez görüşmeye daha çalışırsın ama bu süreçlerin hiçbirinde sakın ama sakın koşma
Güzel bir arkadaşlık olduğunda açıklarsın niyetini tavrını rahatsız etmek istemediğini
Kartlarını en baştan açık oynarsan olacağı varsa da olmaz

deneme yanilma yontemiyle ogreneceksin, baska yolu yok.

bir de vucudun gercekten guzlese ne giydiginin cok onemi yok bence ahah.

üstad hafif v yaka siyah, beyaz, gri tişört,
mudo'daki yazlık keten gömleklerden birkaç tane,
fit kalıp kot pantolon + yine nispeten dar birkaç tane şort al gitsin.

instagramda boyle hesaplar var sanirim

www.instagram.com gibi

pinterest te de cok.

www.farfetch.com
www.farfetch.com
www.farfetch.com
Yukarıdaki linkte ki Eleventy, Kiton ve Brunello Cucinelli firmasının ürünlerine bak, tüm ürünlerin manken üzerinde fotoğrafları mevcut, gözüne hoş gelen tarzı, ürünleri belirledikten sonra benzer ürünlerin alınabilir fiyatlarda olanları için network, mango, zara, massimo dutti ve vakko outletlere bakabilirsin.

Öncelikle yanlarında bir sürü cep olan pantolonlardan ve şortlardan uzak durmanı öneririm. Kimileri için kullanışlı olsalar da çok çirkinler.

Onun dışında üzerine ne tayt gibi ne de çok bol gelen bir kot ve bir kanvas pantolon alabilirsin. Pantolonda bu zamana kadar beyazı yakıştırdığım kimse olmadı, o yüzden beyazı tercih etmemeni öneririm. Kanvasta bej veya lacivert tercih edebilirsin, çünkü birçok şeyle uyum sağlıyorlar. Kot için griden uzak durduğun sürece sorun yok. Ha bir de kot pantolonda likra oranı yüksek olunca pantolon götü başı çabuk dağıtıyor. Eğer pantolonu üzerine giydiğinde sana fazla esnek gelirse bil ki çok geçmeden sağı solu sünecek.

Gömlek alırken mühendislik fakültesinde gezer gibi veya seattle'da grunge müzik yapıyor gibi kareli ağırlıklı şeylere değil de daha düz modellere yönelmeni öneririm. Gömlek dışında mutlaka birkaç tişörtün bulunsun. Şahsen ben karman çorman baskılı tişörtleri beğenmiyorum. Genelde basic veya ona yakın şeyleri tercih ediyorum.

Renkler konusunda yaza ve kışa göre tercihler yapabilirsin. Örneğin ben yazın daha açık renkleri tercih ederken kışın daha koyu giyiniyorum. Ruh halime etkisi olduğu gibi kışın yağmur çamur da üzerimde çok iz bırakmamış oluyor. Renk olayı biraz da cildin tonuyla alakalı, esmer misin beyaz mı o önemli. Aynaya baktığında sana hangi renklerin yakıştığını anlaman lazım.

Ayakkabı olayı biraz değişken. Açıkçası sürekli spor ayakkabı ile gezenlerden değilim. Özellikle büyük ve kaba duran spor ayakkabılardan hiç hoşlanmıyorum. Ergen işi gibi geliyorlar. Camper'ın ürettiği tarzda ayakkabıları daha çok beğeniyorum. Ama bu biraz hayat tarzıyla da alakalı. Sürekli aktif olan bir insan daha rahat giyinmeye yöneliyor haliyle. Ha yine de spor ayakkabı giyilecekse bile lütfen şu her yeri cart kırmızı olan ayakkabılardan giymeyin. Hatta o ayakkabılar toplatılıp yakılabilir, hiç itirazım olmaz. Şimdilik aklıma gelenler bu kadar.

Bence polo yaka tisort guzel olabilir. Is ortaminda da duz tisorte gore daha derli toplu bir goruntu saglar.
Renk olayi tamamen size kalmis ama lacivert ve yesil cogu insana gider diye dusunuyorum. Mesela:

www.lufian.com
www.lufian.com

Ornek olsun diye bu markayi attim, butcenize gore daha iyilerine bakabilirsiniz.

clotie.com

zuhal'deki kawai'nin giriş modellerine bakınız.

Mega özet geçiyorum,

Kawai akustik ve elektrik pianolarda gayet geçerli ürünler sunmaktadır.

Piyasada çok bilinirliği olan markaların zaten götü rahat olduğu için satış konusunda (Yamaha) 10 liralık ürüne 5 kalite koyarken, kawai 10 liralık ürüne 7 kalite koyuyor diyebiliriz.

Zaten en üst segment ürünleri konuşmadığımız için de giriş seviyesi ürünlerde kawai tercih edilmesi bu bakıma mantıklıdır.

Başlangıç için mantık sınırları içerisinde bir hammer action keybed ve vasat kalitede piano sample'ları yeterli olacaktır uzun süre.

~
Bu arada şimdi bi baktım fiyatlara geçen sene 3-4 bin bandında olan giriş enstrumanları ekonomi ve döviz yüzünden 7-9 bandına çıkmış. Arkadaşlarınızın önerdiği şeyler mantıklı şeyler sanırım, çalma hazzını falan geçtim piyasada konsol şeklinde olan ama dijital piyano olmaya çok çok uzak çok rezil ürünler var (kallavi markaların bile) öyle bir şey almasanız daha iyi.

9 bin liraya iphone x alamıyorsunuz zaten dijital piyano metaforunda o segmente çıkmak için 20 30 bin falan vermek gerekiyor.

Duygusal roller coaster gibi cevap oldu yanıtlarken ben de nerden nereye geldim :D

Sene başında kawai kdp110 aldım. Çok memnunum. İşin profesyoneli arkadaşlarımın önerisiyle almıştım pişman değilim. Bugün olsa yine alırım :)

8000 tl şu kurda dijital piyanolar için iphone x seviyesi değil zaten, samsung j10 anca olur.

Sizin attıklarınız da honor telefon ayarında.
Ayrıca attıklarınız klavye, ayakla kullanmak çok sağlıklı olmuyor. Tabi seçim yine sizin. Ayrıca @yitik yazar’ın önerdiği model güzel

Piyano alsaydım www.hepsiburada.com şu modeli alacaktım. İzlediğim bir videoda bu model önerilmişti o fiyat seviyesinde. Zaten Kawai'nin giriş modeli. Daha düşük bütçede casio cdp 135, biraz yukarısında kawai kdp 110 düşünülebilir. Kdp 70 youtube'dan dinlediğim kadarıyla güzel gelmişti ama gidip denemedim maalesef.

Benim bir onerim, eger iphone hatta apple bilgisayar varsa daha da iyi, bir usb midi klavye alinmasi. Garageband'de gayet tatmin edici sesler var, logic pro'da da daha fazla secenekler var. Ha windows'ta da ableton falan var da icinde dogru duzgun ses yok hicbirinin sonra gunler vst aramakla gecer.

Attiginiz modellerin bazisinin ustunde hoparlor bile yok sanirim, eger hic ugrasmayim takayim takialyim diyorsaniz hoparlorlu bisey alin bence. Hatta farkli sesler kutuphanesi olan bir modelle de eglenilebilir, ritm acip ustune calinabilir mesela.

ikinci el bir yamaha p45 de düşünülebilir.
haftada 10 saat eğlencesine çalınacak sonuçta. ikinci eli de iyidir.

direkt olarak bel fıtığı sebebi.

Ne tip motor kullanacağınızın ve oturuş pozisyonunun nasıl olacağının çok etkisi olur. Nasıl artçı oldunuz o önemli, sürücü nasıl kullandı, nasıl oturdunuz da beliniz zorlandı falan...

Scooter, enduro, cruiser veya illa spor bir şeyler olsun diyorsanız yeni moda cafe racer gibi motosikletler uygun olabilir.

Fıtığınız çok ileri seviyeyse evet kötü olur ama halk otobüsünde oturarak seyahat edebiliyorsanız motosiklet de kullanabilirsiniz.

normal

Candida mi yoksa O_o

Allah analı babalı büyütsün.

Aşırı normal. Kadın akıntıları hep saydam değil, hatta zevk akıntıları beyaz olur. Yoğunsa krem şanti olur. Krem şantiden tiksindim şu an

sd.keepcalm-o-matic.co.uk

Kadından kadına vajina sıvısı değişkenlik gösterir. Kimisi süt kreması gibi olur, kimisi tükürük gibi olur. Tadı farklıdır, kokusu farklıdır, rengi farklıdır. Ama normalinde şeffafken bembeyaz olduysa mantar enfeksiyonu olabilir. Ya da herhangi bir enfeksiyon. Sıradışı durumsa doktora görünsün.

Ek: Çok fazla (uzun süre) gitgel olduysa aynı köyde yayık tereyağı yapar gibi şeffaf vajinal sıvı da kıvamlı hâle gelip beyazlaşabiliyor. Yani çok korkacak bir şey yok.

lounge derken müzik türünü gösteriyor olabilir. şarkı da bir set olabilir. yani bir sürü parçanın birbirine bağlanıp, dj tarafından düzenlenmiş halde bulunması. snowflake de kış zamanı olduğu için duruma göre koyulmuş bir isimdir. böyle yüzbinlerce dj seti vardır. çoğu çalındığı yerde kalır. bunu bulamayabilirsin ama bir daha akıllı telefonunda shazam tune up gibi dinletince şarkının ismini gösteren aplikasyonlardan birini yükleyebilirsin.

Olma ihtimali var mı? Pek barda çalacak parça gibi durmuyor ama...

www.youtube.com

yazilim cozucuyu secili mi sw

Ayarlara gir, tüm çekirdekleri kullanmasını sağla. Aynı sorun bende de oluyordu. Normalde ihtiyaç olmadığı için tek çekirdeği kullanıyor.

Yoksa da çözünürlüklerini düşür.

vlc kullanabilirsin.

cep telefonuna mx player kur. dosya uzantısı mkv olabilir ama bu sadece bir "container" yani farklı codec'lerle sıkıştırılmış olabilirler. dolayısıyla her oynatıcı her mkv'yi açamayabilir.

bilgisayara da k-lite mega codec pack kurabilirsin.

malum yerlere yazarsan elbet çalışan bulursun.

net

1) kurulu olan lisansı bulan proğramlar var. gugıl'da araştır.

2) eğer oem sürümün aynısını bulursan (windows 8 home edition tr mesela) ama aynısı olacak o zaman zaten key sormaz. key makinede gömülüdür.

3) bilgisayarın yeni madem windows 10'a yükselt. sonra microsoft'tan iso indirip format at bu iso'yu kur. yine key sormaz. www.microsoft.com

recovery yok mu bilgisayarında ?.
ayrıca windows 10'u temiz kurulum yaptığında da key istiyor. Key istememesi için önceki windows sürümünden yükseltmen gerek.

www.nirsoft.net

Yukarıdaki adresten Nirsoft'un ProduKey isimli minik yazılımını indirip çalıştırın. Sisteminizdeki BIOS'a gömülü lisans kodunu verir. O kodu kaydedin, format sonrası Windows ayarlarındaki etkinleştirme bölümüne girin ve cihazınızı etkinleştirin.

spotify'da offline modu olması lazım. evernote ve doulingo nedir bilmiyorum. Onun dışındakiler internet olmadan çalışmaz. Yani offline olarak DA kullanamazsın.

ayrıca telefonuna 2 3 saatlik sarj kazandırır yani değmez bence

İphone kullaniyorsan ve ipad alirsan iphone'a elini surmeden hepsini iphonun internetini paylastirarak kullanabilirsin. Hatta telefon gorusmelerini bile ipadden yapabilirsin. Bu da iphone'a oldukca sarj kazandirir.
Evernote offline calisir.
Duolingo dogru cevaplari netten kontrol ediyor calismaz.
Voscreen sorulari netten aliyor calismaz.
9gag zaten internet sitesi yani calismaz.
Spotify offline modu var yani wireless'tan sarkilari icine indirip offline dinleyiyor calisir.
Buddybuddy bilmiyorum.
Pomodoro calisir.
Sound hound sarkilari netten ariyor calismaz. Ama dinletip daha sonra netten arama ozelligi var yani az calisir :)
Whatsapp ve skype mesajlasma programi calismayacagini tahmin edebilirsin.

vay ameğka onun.

yalnız adam enseyi almamış ki saça girmiş resmen. ben yıllardır dokunmuyorum, daha doğrusu görmezden geliyorum. illa temizleteceksen sadece enseye girişmen gerekiyordu. şu saatten sonra yapacak pek bir şey yok uzayıp lastiğe erişene kadar birkaç yıl geçer :/

Benim favorileri bok edenin versiyonu.dogus un kufrettigi gibi kufur ettim okuyunca.abi kapa gozleri hic ugrasma,her hafta aldirayim berbere gideyime girdinmi olan sacida kestirirsin sonucta.

saç uzatırken hiç berbere uğramıyorum bile. geçmiş olsun.

i had been living in X with my family but i've moved to x for a period of time for my job, so it would not be a problem for me to move back to x.

minimalistlik güzel ama o yatakta dinlemezsin. yere de koysan kalınca bir yatak al + yerden çok soğuk çeker :(

japonlarda futonda yatıyorlar. her sabah katlayıp dolaba geri koyuyorlar. bizim yer döşeğiyle aynı mantık.
img.webme.com
alttan ısıtma değil alttan izolasyon işe yarar bence, japon evlerinde de genelde ahşap zemin kullanılıyor bu sebeple. ciddi ciddi düşünüyorsan, bir 10 cmlik ahşap platform yaptırıp, içini izolasyon malzemesi doldurup üstünü de ahşap parke kaplat, alttan soğuk almadığın sürece ısınırsın normal.

Tv de usb varsa çoğu filmleri oynatır. Uydu alıcılarda da olabiliyor

Bende bitirdim. bende de pek işe yaramadı açıkçası.

yaş kaç bilmiyorum ama rahat konuşacak kadar dil belli bir yaştan sonra öğrenilmez bence. o yüzden boşverin. internette işinizi görecek kadar öğrenin yeter. onu da zaten sıradan bir internet kullanıcısı olarak çalışmadan yapıyorsunuz.

ben de uzunca bir süre arkadaşlarımla bunu tartışmıştım. duolingo ya da benzer programların bizim gibiler için çözüme yönelik olmadığı kanısındaydım, çok karşı çıkmışlardı. öncelikle bunun için örnek teşkil etmişsin. teşekkür ederim.


şimdi dil öğrenmek için, hangi dili öğreneceksek(her dilin ki farklı) o dilin teknik gelişimine hakim olmak gerekiyormuş. yine bunu da tartışmıştık ve bu konuda beni ikna ettiler.

o fikre göre ingilizcenin yapısı algoritmik ilerliyor. yani, üçgenin en alt basamağı dil bilgisi değil. türkçenin aksine kelime de değil. şöyleymiş

temel kelimeler
grammer
maruz kalmak


en zor kısmı maruz kalmak, o sonra ki adım ama, siz büyük ihtiamalle 1000 kelime filan biliyorsunuzdur ezbere, bunun üzerine herhangi bir ingilizce grammer kitabı ve bir tane de türkçe kitabı almanız yeterli olacak, en azından benim fikrim.

şimdi bu iki dilin dilbilgisi pek benzerlik göstermiyor ama türkçe dilbisinden isim nedir, fiil nedir, sıfat nedir'in temel kavramlarına kavramak gerekiyor.

yani atıyorum sıfatla zarfın arasında ki farkı bilmeniz gerekiyor, burası önemli. yani kavramları kendi dilinizde bi' öğrenin. kolay birşey zaten.

sonra da ingilizce dilbilgisi kitabını baştan bitirin. çoğu seviye seviyedir ama seviye seviye olmayanlarında bile 1-2 haftada temiz intermediate düzeye gelirsiniz. yani kendinizi verirseniz eğer şöyle bi' 15-20 gün içinde o dilin temel mantığı hakkında bi' fikriniz olur.

intermediate dedikleri seviyeden sonra ise, amacınıza göre dağılmanız gerekiyor. yani dili ne için istiyorsunuz ?
turistik aktivite mi
dili kullanabilir olduğuna dair bi' belge almak için mi ? (bu toefl filan işte)
yoksa entelektüel haz için mi ( bu internetin bile %30 küsürü ingilizce, hele ki ilim bilim kaynaklarına en kolay ulaşım safi bunlardan oluşuyor.) gibi gibi

işte amacınıza karar vermenizden sonrası teknik, ilmi bilgi oluyor. Ama onda da kullanacağınız kaynak değişse de genel olarak alanınıza göre kelime ezberleme(yazı okuma(kitap makale v.s), yazma(yazı yayınlama ve test çözme) ve konuşma(bunların arasında ulaşılabilirlik bakımından en kolayı konuşma) ve cümle yapısına vakıf olmak kalıyor.

ya bi' de zaten intermediate'dan sonra alanınıza geçtiğinizde, işte neyin üzerine yoğunlaşacaksanız o konuda tonla kaynak var oradan sonrasında bu işin itliğini puştluğunu gösteren birsürü eser var. onlara geçiyorsunuz onlar sizi alıp götürüyor.


-ki anadili ingilizce olanlar gibi ingilizce konuşmak diye birşey mümkün değil. çünkü beyin(algıyı) kelimelerle düşünüyor. yani bir dilin anadiliniz olması için düşünce yapınızın değişmesi gerekiyor o da imkansız. en fazla ana dil gibi ingilizce konuşabilirsiniz -ki onda da illa bi' maruz kalmanız lazım.

son söylediklerim aklınızı bulandırmasın, silsileyi takip edince insanın kendisine yeteceği kadarına ayıkabiliyorsunuz. umarım motivasyonunuz bir yerde kırılmaz, çünkü bu dil gibi, araştırma yetkinliği gibi konularda temel disiplin motivasyon.

Duolingo biraz basit yapılı bir site ve program. Bir tanıdığın dediğine göre daha ziyade bildiğin dilin unuttuğun yerlerinin hatırlanması konusunda iyi. Ben bu sitede Ukraynaca, Portekizce ve Esperanto dillerini öğrenmeye çalışıyorum. Çok kapsamlı vermiyor aslında, neyse ki Esperanto'nun yapısı zaten basit.

@stevie, deneyimlerini lutfen biraz daha yazar misin? sence neler ogrendin, tamamen vakit kaybi miydi, ya da aklina gelen her seyi yaz iste. bunu entry olarak duolingo basligina girmek isterim. cok tesekkurler.

duolingo ile dil geliştirildiğini nereden gördünüz zaten anlamıyorum.

internette arattır skype'ta konuşacak native speakerlar bulabilirsin. ingilizce ancak konuşarak ilerler. hata yapa yapa. boş şeylere zaman harcamayın.

English Grammar Today-Murat Kurt
Türkçe anlatımlı

kaç saat mesai mi fazla mesai mi?

22-8 = 14 saat iş yerinde geçen süre, -1 saat öğle arası, 13 saat günlük çalışma süresi
5 * 13 = 65 saat hafta içi
16-8 = 8 saat c.tesi, -1 saat öğle paydosu = 7 saat c.tesi çalışma süresi
65 + 7 = 72 saat toplam haftalık çalışma süresi
72 * 4 = 288 saat toplam ay içerisindeki çalışma süresi.

İş kanununa göre haftalık 45 saat çalışabilirsiniz.
45 * 4 = 180 saat
288-180 = 108 saat fazla çalışma.

Bir kac ay boyun hareketleri yaptiktan sonra biraz rahatladi boynum. Ama gun icinde bilgisayar basinda kalinca vs. o sesler yine oluyor. Tam caresi nedir bilemiyorum.

Ben isbir yatagin viscolife yastigiyla rahat ettim. Baska yastikla yine eskiye donuyor agrim.

elde kollarda omuzda uyuşma karıncalanma güç kaybı varmıydı acep?

1. Boyun düzleşmesi var demiş, eğer boyun kaslarını güçlendirici egzersizler yapmazsan, fıtığa dönüşmesi çok yüksek ihtimal. hiç beklemeden bi fizik tedavi uzmanına görün.

2. Boyun fıtığı için özel bi yastık yok, var diyen filan olursa inanma.

Bana sorarsaniz bi fizyoterapiste gidin.cok fazla yardimi dokuncagini gorceksiniz rm daha profesyonel bi tardim almis olursunuz.boyun fitigi icin de yardimci yastik vs, varsa onlar soyler zaten size yonlendirirler.

340 tl geldi. Şehir ankara

izmir sartlarında bebeğimiz var ve termeostat 23 derece cıvarında tutuyoruz 176tl geldi

59 geldi. komşular sağolsun.

Tuketim bedeli olarak 84 tl geldi kombi surekli acik, ev iyi isiniyor.

175, izmir 3 oda bir salon çok kontrollü yakıldı.

240, izmir 2 oda bir salon tüm gün 20 derece yakıldı.

istanbul 85 m2 ev. 250tl gelmiş. 3 hafta hasta evde yattığım için 2.derecede açıyordum ara ara. lodos falan derken o 250yi gördüğümden beri bir daha açmadım. mis gibi polar pijamayla takılıyorum.

240 ist. Baya yakıyordum şimdi en düşükte :) hava da iyi ama. Nasıl böyle çok geldi ama herkese?

Ha ev 75m2bu arada.

390 :)

Ev 250m2 at koşturuyoz biz, atlar üşümesin diye oldu her şey

Moraliniz düzelsin

200 TL ancak camlar kapılar açık, petekler kısık şekilde - merkezi sistem mağduriyeti. :P

432 :(

68 gelmiş. ama güya klima aldık onunla ısınıyoruz. sadece istanbul'da karın yağdığı 2 gün falan diğer odalar da biraz kendine gelsin diye yakıldı biraz. klima olmasa temiz 400-500 gelirdi heralde.

klima yüzünden elektrik de 300 geldi gerçi :( ama buna da şükür be en azından ısındık diyebildik.

252 TL.
Istanbul pendik
3 petek ev içi sıcaklığı 23.5

120. 20 gün boyunca sürekli en az 40 derecede yandı.

320:(

istanbul - 55 tl.

fazla geldi, zira geçen ay yakayım yakayım 1 hafta ancak yakmışımdır kombiyi.

190 geldi ama 1 aydan fazla 40 günlük falan. zam gelecek diye yazmaya gelmemişlerdi. tabi gündüzleri pek yanmıyor minimumda yakıyoruz.

ton balığı?

Sadece meraktan soruyorum. Boyle seyleri bilmeden yag oranini nasil yuzde 6ya dusurdun?

cici bebe gofretten cok farkli yani?
alay etmek icin sormuyorum, bunda harbiden seker yag orani vs cok mu dusuk?

evet cevap olarak ton baligi veya konserve pismis kuru fasulye.

Boyle seyleri bilmeden yag oranini nasil yuzde 6ya dusurdun? +1

Yüzde 6 demek karnındaki baklavalarla duvara iz çıkarabilirsin demek, belindeki kasların telleri tek tek sayılabilir demek. Bunun için de bu sorduğun soruları yıllar önce aşmış olman gerek. Nasıl hesapladın yağ oranını?

@pro: onceden temiz besleniyordum. Kiz arkadasim vs. hazirliyordu. Ben usenmiyordum. Usenmezsen temiz beslenmek cok kolay. Kivi muz cilek tavuk yumurta pilav vs.

Gunde 10-16km arasi yuruyus+Insanity

Tuz, seker, cikolata, kola, gofret zaten sevmiyorum cocuklugumdan beri pek alismadim. Spordan once de yag yoktu zaten

@harzem: ne alakasi var. Spordaki amac yag kutlesini azaltmak degil, kas kutlesini arttirmak. %2 yag ile bile o dedigin 6pack cikmayabilir. Bende de oyle bir kas kutlesi ihtisamli durmuyor. Ama nispeten kotu de degil.
Brat pitt in fight club halinin karin kaslari oyle kocaman olmayan hali gibi. Hatta belli belirsiz karin kaslarim. O kadar nasil calismis anlamiyorum zaten.


salonda olcum yapiyorlardi.

Avm'de 1tl lik makine de ayni degeri veriyor bu arada. Eger tesaduf degilse onlar da dogru olcum yapiyor.

cici bebeyle o hazır makarnaları bırak.

lor peyniri alıp biraz muz biraz süzme yoğurtla bol proteinli içeçek yap.

Hatta aktivitem soyleydi(son 1 aydir saglik sebebiyle yapamiyorum spor ama):

Hafta ici
-gunde 10-16km yuruyus is yerinde. 8 saatte
-aksam 7km bisiklet (kopekle)
-insanity max 30

Hafta sonu
-10+10 toplam 20km bisiklet(kopek gezdiriyorum)
-insanity 30

Bacaklarim level atladi. Bacaklarim yuzunden olecegim bir gun sanirim. Cok yukleniyorum.

Derim elle tutulup cekilemiyor, ama oyle tel tel kaslarim yok.

Sadece temiz besleniyordum. ayrica ogun olarak hala temiz besleniyorum disarida. Ancak evde yemek yemek sikintim. 5dk dan fazla basinda zaman gecirecegim hic bir yemegi istemiyorum.

Hayır.

Ki zaten gönderen kişi o dekontun o kısmını flu yapabilir. Ekşi duyuru kurulduğundan beri de hiç böyle bir kötüye kullanım duymadım.

ben tc nomu adresimi falan boyamıştım..

Ip ve isim/ soyisim gayet nokta atisi bulmaya yeterlidir.

Ip ve isim bile yeterli hatta. Neyse. Giris yaptigimiz ip ler saglayici ev arasinda yaklasik lokasyonu veriyor.

vodafone nette ev telefonsuz int. 50 tl

Turksat Kablo internet var. 9 tl kablo televizyon için ödersin, 30 tl de sınırsız internet için ödersin, 39 tl'ye gelir. Yalnız modem lazım, 12x12tl taksitle. bu modem sonuçta tüm diğer firmaların internetleri için de lazım. modem fiyatlarını ayrıca hesaplarsın. ya da bi arkadaştan modem falan bulursun belki bilemiyorum.

turksat 30 tl sınırsız internetin hızı 10 mbps, 25 GB kullanımdan sonra 3 mbps'ye düşüp sınırsız oluyor.

Kablonet yokmus bizim burda :(

seks meselesinde bir şey diyemeyeceğim ama alkol konusunda aynı mağduriyeti ben de yaşıyorum. her türlüsünden nefret ediyorum yahu. hiçbirinin tadını sevmiyorum. sarhoşluk hissiyatından da zerre keyif alamıyorum.

olum nasıl aynı olur lan. mouse ile meme nasıl aynı olur okudukça hayretler içinde kaldım yemin ederim. bu soruya nasıl bir yanıt verilir valla bilmiyorum.

alkol konusunda bende çok kırgınım. jager iç mesela güzeldir hafiften de kıyak yapar birayla gidersen bence güzel olanlar var tamam genelinin tadı acı bok gibi. alkolü içittiren muhabbet mazi falan zaten.

1) değil. ben heteroseksüel kısmı ağır basan kadın olduğum halde bayağı bir şey hissediyorum. meme, kalça -bırak ellemeyi- görmek bile hoşuma gidiyor. tabi "çirkin" meme kalça görmek istemem. ya senin gördüğün meme, kalça estetik olarak sana çekici gelen biçimde değilmiş ya da dokunduğun kadın seni heyecanlandırmadığı için memeye kalçaya dokunmak da bir şey ifade etmemiş.

sen sanırım zevk almak, heyecanlanmak yerine zevk alıyor, heyecanlanıyormuş gibi yapıyorsun. yani yaşamıyorsun o duyguyu, yaşıyormuş gibi yapıyorsun. filmlerde gördüklerini taklit ediyorsan durum bu.

seni gerçekten heyecanlandıran biriyle olmamışsın demek ki, ya da seni engelleyen bir şey var bilinçaltında. onun ne olduğunu bulursan da "-mış gibi yapmak" yerine gerçekten yaşarsın.

2) sevmiyorsan içme. soruyu anlamadım. zaten soru değil itirafmış. e peki.

1. Çok insan bu eleştiriyi yapıyor: Pornolar seksi tektipleştiriyor. Bir sırası olmak zorundaymış, hepsini yapmak zorundaymışız gibi hissettiriyor. Örneğin ben anal seks sevmiyorum (dini nedenlerle değil, ereksiyonumu bile kaybediyorum - g.t s.kmek cidden çok saçma geliyor). Yıllarca farklı olduğumu bu yüzden normal olmadığımı düşündüm. Ama kimin umrunda s.k benim s.kim, partnerim de bu konuda inatçı değilse anal seks istemiyorum. Zaten artık seks ayak parmağı yalamayla başlıyor pornolorda. Gelecek nesiller ayak parmağı yalamak istemiyorum bende garip bir durum mu var diye sorular soracak kendi kendilerine.

2. Şekerli içkileri deneyebilirsin. Alkol kolonya gibi bir şeydir evet tadı bence de güzel değil. Az vodka bol portakal suyu dene.

1) seksi sevmiyorsundur, madem sevmiyorsun niye sevişiyorsun ki?
2) e içme madem sevmiyorum demek de bi delikanlılık, hepsini biliyorum içtim ama sevemedim daha hiç birini dersin kimse ayıplamaz.

@selam: sanırım başarı kısmı hoşuma gidiyor. bilmiyorum. seks sevmiyor değilim. sadece filmlerde gördüğüm, başkalarının anlattığı şekilde meme, göt elleyince haz almıyorum. cinselliğin fizyolojik etkisi yok gibi. hissizlik var ama elbetteki psikolojik açıdan haz alıyorum.

içme madem olmuyor. popüler kültür öğesi. içki içmeyen insanın club'ta barda ne işi var? durumu. "iyi içiciyim" lafını herkes neden söylüyor mesela?

Kadın bedenini seviyorum, çıplak, giyinik fark etmez. Daha çok dokunmaktan ziyada komple bedenen teması daha çok seviyorum. Sanırım sırnaşık ve sarılmayı seven kişiliğimden kaynaklı olabilir. Kedi severken bile boynuma dolarım, atkı gibi doladığım bile olmuştur. Bazen de sert dokunurum, ateşi harlarım oda ayrı mevzu.
Alkol konusunda rakıyı sevemedim bi türlü, bu saatten sonra da seveceğimi düşünmüyorum. Bunun yerine bi ara şaraba sardım, bi şişe içiyorum bana mısın demiyor. Zaten şarapları birbirinden ayıramam, öyle çok çok fark olmadıkça. Viskiyi birayı severim.

olm, ellerimizde öyle "zevk noktaları" yok ki, hiçbirimiz çıplak kadına/adama dokununca oyşş ne kadar da zevkli diye düşünmüyoruz. Zevkli olan kısmı biraz sonra yapacaklarımız ve onun heyecanı. Penetrasyondan hoşlanıyor musun? Ana yemek o. Geri kalanı sos. Birisine dokunduğunda uçman filan gerekmiyor. O bi hazırlık aşaması.

İçkiler için küçükken ben de senin düşündüğünü düşünürdüm. Ama o zaman yaşamsal faaliyetimizi sürdürmek dışında su bile içmemek lazım. Onun da tadı çok saçma değil mi? Hatta tadı bile yok. Ama sana verdiği ferahlık hissini seviyorsun. Biranın da yorgunluğunu alışını, rakının sohbetini, viskinin yanında dinlediğin müziğini, vodkayla birlikte sergilediğin en çılgın danslarını sevmen lazım.

Sende ruh eksik. Hayat ve hayat içindeki aktiviteler kitapta yazılmış gibi yaşanmaz. Herkes kendi anlamını yükler. Daha basit düşün.

viskiyi ağzımda bekletip yudumlamayı severim, çok içmişliğim yok ama yine de severim. onun dışında rakıdan nefret ederim. şalgamla bir nebze içilebilir hale geliyor. bneim için içkilerin şahı bir şekilde biradır. biraz da @pandispanya'nın bahsettiği yorgunluk alma olayından dolayı. mesela 3-5 sene önce kadıköy shaft'ta çalıştım 3-4 ay kadar. her gün akşam bar kapandıktan sonra müşteriler çıkınca, hesap kitap yapılırken bira içerdik. işte benim hayatım boyunca tattığım ve tadacağımı düşündüğüm en mükemmel lezzet oydu. off ulan offff! çok özledim yeminle o tadı...

cinsellikle ilgili deneyimim yok ben de es geçtim onu.

Cinsellik konusunda şunu diyebilirim. Sevdiğim ve dilinden anladığım bir kadınsa ve beğeniyorsam, yüzü ve teni güzelse zevk alıyorum tam ereksiyon ve normal bir boşalma yaşıuorum. fakat tek gecelik ve yeni tanıştığım biriyse ilk başta ereksiyon olup sonra zevk almamaya başlıyorum. Sonrasında ya geç boşalma ya da boşalamama problemi oluyor. Yani tenine alışmam gerekiyor zevk almak için. Yoksa ileri geri bir hareketten başka tatminkarlıkta olmuuor. Hissiz nir boşalma işte.

İçki konusuna gelirsek çok susadıysam bira güzel geliyor su ya da soda yerine içmek gibi. Fakat milletin 6-7 bira içmesini anlamlanfıramıyorum zira benim midem şişiyor. Aynı çok su içmek gibi.

Sarhoş olup kendimi kaybetmek bana haz vermiyor aksine rahatsız edici bir his. Sanırım kontrolcü ve rahat davranmayan bir kişi olduğumdan.

Diğer alkol oranı yüksek içkilere gelirsek beyne vurmadığı sürece haz almadan içerim ama sadece muhabbet ortamında. İçki içmek bana dünyanın en gereksiz işlerinden biri gibi gelir hep. Ot falanda öyle. Kötü alışkanlıklardan bir tek sigaradan haz alırım. Onu da uykusuz ve aç karnına içmek kötü oluyor.

Özetle hepsi yerine meyve suyu vs. İçmek benim için çok daha haz verici şeyler.

1- 5 mt'den göğüs çatalı görünce boşalan insanlara sorduğun soruya bak :D
neyse, bunun altında psikolojik bir nedende yatıyor olabilir, partnerini arzulamıyorda olabilirsin. sertleşme problemin yoksa (ki yazdıklarından çıkarımda bulunacak olursam) fizyolojik bir problem yok gibi duruyor. öncelikle başkalarıyla birlikte olmayı deneyebilirsin. partnerin değer verdiğin biriyse eğer önce yalnız sonra partnerinle birlikte psikoloğa başvurmanda fayda var. dediğim gibi değer verdiğin biri değilse önce eş değiştir sonra psikoloğa başvur. bunun sırasına sen karar ver.

2- içki zevk meselesi. bunun üstünden deneyerek geleceksin. içme zorunluluğu diye bir şey yok ancak çoğu içeninde sadece iş olsun diye içtiklerini aklından çıkarma. içiyorlar, çok konuşuyorlar ama ha kazana dökmüşsün ha bunlara içirmişsin aynı şey. içkinin kendisi haricinde yanında yediklerin ve birlikte içtiğin insan ve içtiğin ortamda önemli. her içki her ortama gitmez. tercihim duruma göre güzel bir scotch'tan yana kullanırım genelde ama arkadaşlarla bir araya geldiysekte pub'da takılırız, eşli buluştuğumuzda güzel bir yemek şarabı açarız vs..

tadıp, deneyip, yaşayıp karar vereceksin.

Sen kesin japonların honda markasıyla yapıp piyasaya sürdüğü robot asimo falan olmalısın:) bu kadar çok harekete aksiyona rağmen bu hissizliğin başka bir açıklaması olamaz:d

cinsellik herhalde hoşlanmadığın boşalma ihtiyacı hissettiğin kişiler denk gelmiş diyorum...sevsen kalbin penisinden daha çok atar en azından ilk zamanlar ve uzun süre ayrı kalınca sarılmak bile güven verir...

alkole gelince şarap güzeldir ortamda içilir blue ve black viskide güzeldir rakıyı ilk içtiğimde kusmuştum herhalde ondan anasonlu hiçbir şeye tahammülüm yok
birada hammal işi olsada yanında shot tequila ile en hafif seçim ertesi gün başağrısı istemezsen iyidir :)

190-200 civarı gelir.

en az 200 lira gelir.

Hayır.
Daha kendi çevresine yeterince yardım etmeyen biri olarak, oralara boyum erişmez.

Ayrıca bu acıları küçümser mi olduk düşüncesi bana çok yanlış geliyor.
Afrikada palayla doğranan çocukların, hayatları boyunca kırbaçlanan kadınların, sünnet edilen kızların yanında olmayı aklına bile getirmeyip, din hanesine artı bir sevap yazdırmak için filistin bayrağı görünce göğsü kabaranları anlamıyorum..

Size hitaben yazmıyorum. Türkiye'deki populist kesimden bahsediyorum.

filistine gelene kadar daha çok var. zerre imkanım yok. yardım edilmesi gerekilenler listesinde zirveye oynuyorum ama param olsaydı da filistinle uğraşmazdım. biraz bakmayla çevremizde 100lerce insan bulabiliriz.

Etmiyorum, bunda Araplardan tiksiniyor oluşumun büyük etkisi var ama asıl neden de o değil. Oradaki terörizmi başlatan devlet İsrail değil Flistinliler. Yiyemeyecekleri sikin altına yattıkları için böyle oldu, olmaya da devam ediyor. Umarım tez zamanda tüm Ortadoğu'yla birlikte onlar da yok olurlar.

ediyorum. herkese ediyorum... arap hristiyan ayırt etmiyorum. sadece imamların istediği camideki paraları vermiyorum. oradakiler samimi gelmiyor...

Ayrım yapmam ama Filistin yardımlarına aracılık eden kurumlara güvenmeyeceğim için Filistin'e benden yardım çıkmaz.

özellikle filistine yardım ediyorum. Çünkü gittim gördüm, onların çevresinde "bakınca görüp yardım edebileceği" pek kimseleri yok. Gerçekten yok.

Ellerinde imkan olmamasına rağmen herşeyini seninle paylaşan bir filistinlileri biliyorum. Sadece ben Türkiyeden geliyorum demeniz yeterli. Başka hiçbir söz söylemenize gerek kalmadan evini arabasını yemeğini sigarasını kıyafetini seninle paylaşırlar.

EVet uluslararasi politika uzmanlari, stratejistler, yillarin siyaset bilimcileri geldi. Tum ortadoguda olan biteni, sebeplerini, sonuclarini, butun degiskenleri, her seyin ic yuzunu biliyorlar.

sorunu çözmek yerine taraflardan birini daha uzun süre yaşatma temelli, uzun dönemde hiç bi faydası olmayan yardımları saçma buluyorum. bu yüzden etmiyorum.

yıllık izinlerde belge imzalanıyor. böyle bir imza atmadıysanız çıkışınız yapılacağı zaman hesaplanıp ödenir.

Firmayla anlaşmana bağlı. Kimisi parasını verir.

çıkışınız yapılırken ödenir +1

istifa ettiğimde bana öyle olmuştu.

edit: yalnız ihbar süresi gibi bir şeyi bahane edebilirler, o konuda uyanık ol.

iki firma arasında transfer geçiş yapıp haklarınla devredebilirler. iki firmanın durumunu bilmek lazım. ama normal çalışırken izinler bana lazım değil parasını istiyorum deme hakkın yok. o izinleri kullanmak zorundasın.

ama normal bi yerden istifa ile çıkışın bambaşka bir yere (kıdem hakkın taşınmadan) girişin yapılacaksa, zaten vermek zorunda.

yıllık izin paranı her türlü alırsın. Bir sorun olursa alo 170 arayıp şikayet et işletmeyi müfettiş gönderirler.

şarap içen adama yardım mı etmemizi istiyorsun?
şaraba ayıracağı para ile gidip termal içlik alabilir.

şarap içen adama yardım edilemezmiş bunu da bugün burda öğrendik.

Edit: zarari olur mu su yuzden soruyorum. Bu ilac ishal yapiyor. Zayifladim 3kilo birden. Normalde degilim. Bu ilac yapiyor. Buna eminim.

Günde 3 saat ağır spor yapıyorum ben bile 2 muz yiyorum 3 muz yemek neden?

Cunku ishal degilsin?

3 muz ile ishali keseceğini düşünüyorsan ki yaptığın klinik araştırmaları sonucu ilacın yaptığını belirtmişsin, epey saçma.

İkincisi, dışarı çıkabiliyorsanız sizi Türk doktorlarına emanet edelim önce, onlar bir baksınlar. O kadar ilaca, yemeğe (!) rağmen hala geçmediyse üzerine ishal varsa kimse tahlil istemeden, tetkikleri yapmadan karar veremez. Dingilin teki de alakasız bir öneride bulunur, iyice yamulursunuz.

Kardeş sen bi polikliniğe git. Yeşil balgam falan çok hoş değil.

"%13 Kısmımız Hiç Cinsel İlişkiye girmemiş. Ya da mühendislik öğrencisi."

şu çıkarımı yapmak için çok uğraştın mı? mühendislik öğrencisi, tabii.

@devilred yüzde 13 içindeyim mühendislikle alakam dahi yok :)

10.02.11 tarihinde Ekşi Anket'te yapılan ve 243 kişinin katıldığı bir anketin sonuçlarını kopyalıyorum buraya.

Soru: bakir/bakire misiniz?

Erkeğim, bakir değilim - %48.6
Erkeğim, bakirim - %27.2
Kadınım, bakire değilim - %12.8
Kadınım, bakireyim - %11.5

Yani hiç cinsel ilişkiye girmemiş oranı %38.7 çıkıyor burada.

sites.eksiduyuru.com

Benim çıkardığım sonuç: Ya duyurudaki insanlar daha sevişken, ya geçen 4 yıl Türkiye'deki sevişkenliği artırdı ya da iki gruptan biri sıkıyor.

4 Yıl önce sorsan 0 derdim.
şimdi sayı vermeyeyim ama. oldu bir miktar.

aynısını düşünüyorum ben de. benim de haberim yoktu. ki görmüş olsam bile 3 saniye sonra unuturdum, her gün onlarca caps görüyoruz sonuçta. öyle aman aman bir caps de değil. sağ olsunlar yurtdışında bile duyulmasını sağladılar.

yönetmen bile girdi işin içine:
www.hurriyet.com.tr

bu kadar olacağını düşünemediler bence. resimdekinin gollum değil smeagol olduğunu bilirkişiler de kabul ederlerse davayı kazanamaz. sanırım:) tabii türkiye'de olduğumuz için her şey olabilir.

sağdan soldan katalitik bulamıyon mu?

tulumlar çeşitli. soğuk direnci iyi bir şey mi, fermuarlı falan mı yoksa çuval gibi içine mi giriyorsun?
1. rahat değil pek, sağa sola sucuk gibi paket halde dönmen lazım, uyku yatış şeklin dağınıksa darlanabilirsin.
2. he, yatak iyidir.

uyku tulumum -25 idi, kar ortasinda, eksi 19da yatagin üzerine serip hebele hebele diye uyuyordum. mummy olmasi, fermuarli olmasi avantaj tabi.

kapali ev, sorun olmaz bence. kalin giyin, ufak bir oda ya da mutfaga konuslan bos vaktinde, yemek piserken isinsa yeter oda, uzun süre korur mevcut sicakligini.

o degil de hicbiri olmazsa da ölmezsin, hasta olmamak icin cabala yeter.

Tulumun bir yerlerinde etiket gibi bir şey vardır. Extreme şu kadar derece, comfort şu kadar derece yazar üzerinde. Bazı tulumlar yazlık olabiliyor. Ev ısıtılmadığında 10-15 derece olur tahminen.Comfort derecesi bu derecelerden düşükse rahat edersin. Kural olarak osurmak da ısıtır tulumun ama alışık değilsen katlanması zor bir durumdur.Tulumun içinde bir şeyler zor okursun. Geçmis olsun.

en ucuzu, ya amazon ya da 1tb samsung 2.5" 3.0

Bakinizla gitmek istedigin linki kopyaliyosun, sonra bak orda asagida bakiniz secenekleri var, akilli bakinizinkinde hede yaziyor, ona tikliyosun, senden linki istiyo yapistiriyosun, bakiniz metnini istiyo oraya da su entrysi yaziyosun. Entera basiyosun tadaaaa!

daha kolayı, linki kopyaladıktan sonra, sözlükte metin kutusuna "şu entrysi" yazıyorsun, bunu seçiyorsun, sonra http tuşuna tıkladığında açılan kutuya linki yapıştırıyorsun.

ordaki kutulara hiç mi tıklamadın yıllardır, 6. nesilmiş peh:)

Kutularda

normal bakiniz
Bkz: ibareli parantezli bakiniz
Yildizli bakiniz var.

Cok sik yazmiyorum aslinda. Toplasan 150-200 entry var.

Muhtemelen 2 sutundan olusan bir Excel tablosu gonderirler. 1. sutunda Ingilizcesi yazar, 2. sutuna siz Turkcesini yazip gonderirsiniz.

genelde textleri atıyorlar satır satır. karşılığını yazıp gönderiyorsun geri.

Yazılım mantığı gelende şöyledir:

mesela üzerinde ayarlar yazan bir buton var. buton'un text'i [command_1] gibi bir şey olur. o menü de dil referansını hangi dosyadan alıyorsa o dosyada:

[command_1] = Settings

gibi bir satır olur. language dosyası da düz metin dosyası olur genelde. Dosyada settings yerine Ayarlar yazıp 'turkish.xxx' diye kaydedersen dil ikinci bir dil dosyan olur.

@himmet dayi +1

Android için konuşmak gerekirse values adlı bir klasör var. Onun içinde de strings dosyası var. Kullandığın tüm yazılar orada tutuluyor. İstersen tutmayabilirsin fakat farklı dillere çeviri açısından strings kısmında tutmak daha faydalı oluyor. Eger öyle bir sey olursa size strings(english) klasörünü gönderir tamamdır. Sizde onu türkçeye cevirirsiniz..

Gavurlar (en azından benim gördüklerim) hergün duş alıp temiz temiz giyindikleri için kokmuyor. Bizdekiler gibi 1 çorabı 1 hafta giymiyorlar yani.

Want2die +1

bence ayakkabıya ingiliz karbonatı döküyorlar. teri ve kokuyu emiyor. askerde çok yapardık

Her gun dus alip corabini degistirirsen ayagin kokmaz.

Kim vardi duyuruda haftada bir dus aliyorum acaba kepek neden oluyor diyen?

(bkz: ayak pudrası)

ben kullanıyorum (zengin değilim, vurmayın) ve terlemeyi kokuyu falan engelliyor. Vazgeçilmezim oldu.

kaliteli ayakkabı, çorap, duş jeli, şampuan alamayan insanımız her gün beş vakit abdest aldığı için ayakları kokmaz. bunu bir çok kimse bilir zaten.