böyle bir tanımım yok fakat ben de disleksik bir vatandaşım (travmaya bağlı geliştiğini düşünüyorum) sosyalleşmede problem yaşamıyorum fakat aslında senin sosyalleşmemene sebep olan durumları hayatımda genel olarak yaşadım.
yarın kadıköy'de cafe shop'a gideceğim kitap okumak ve fikirlerimi toparlamak için.
istanbul'da isen; konuşmak ve ''sosyalleşmek'' istersen bana katılabilirsin. maalesef başarılı bir dinleyiciyim ve halden anlayan bir kimseyim -canın sıkılırsa kalkıp gidebilirsin de.
iş bu teklif flört içermemekle beraber insani empatiye dayalıdır, o sebeple rahat olabilirsin.
soruna cevaben; kendini bir konuda belirgin bir şekilde eksik hissettiğin için çevrendeki resimleri buna göre yorumluyor olma ihtimalin var. benzer şekilde sosyal olmak asıl 'sosyal olma' sorununu çözmüyor aslında. ve bu sosyallik bir mutluluk, eksikliği tamamlama vaadetmiyor da. o çok sosyal görünen insanlar da o kadar mutlu değil bence. ekonomik bir krizden geçiyoruz. çok büyük evrensel bir sağlık krizi yaşadık. dünya bundan önce de genel itibariyle iyiye gitmiyordu, teknolojik yenilikler hayatımızı bir anda çok hızlı ve çok yıkıcı bir şekilde dönüştürdü. hala adapte olamadığımız nice konu var; toplumsal, kültürel, sanat ve iletişim açısından bile çok büyük çatışma halindeyiz. bütün bunun insan psikolojisine çok büyük etkileri var. bugün türkiye'de orta sınıf insanlar zombi gibi sadece cafelere ve restoranlara oturup anlamsız paralar harcayıp hayatlarından yakınıyor ya da dedikodu yapıyor, ya da ufak lüksler edinerek kendilerini özel hissetmeye gayret edip birbiriyle kıyas ediyor. bunların hiçbirini yargılamıyorum aslında - bu gerçekten maalesef ihtiyaç duyduğumuz bir şey. bir şekilde enerji akışı sağlanıyor, yaşam enerjisi öyle ya da böyle yenileniyor. ama verimli mi, güzel mi, insan ruhuna katkısı var mı tartışılır. çünkü hayat bundan ibaret olmaya başladı. beynimiz küçüldü. ve hayat anlayışımız, sosyallik diye bildiğimiz, toplumla bir araya geldiğimiz alanlarımız, etkinliklerimiz, keyif aldığımız şeyler çok zor, güç, meşakkatli ve yorucu olmaya başladı. insanlarda derin bir monotonluk ve performe etme durumu seziyorum ben. 'evet arkadaşlarımlayım; öyleyse güleyim ve eğleneyim' gibi bir içgüdüsel sorumlulukla hareket ediyor artık insan sanki. çünkü artık neyin onu mutlu edeceğini ve neye ihtiyacı olduğunu bile telefonundaki bir uygulama, bir resim, bir müzik söylüyor.
bence şu şekilde ilerlersin: eksikliğini hissettiğin bir konu varsa bu konu hakkında derinlemesine düşünerek. bunun senin için ne anlama geldiğini, aslında neyi istediğini. ve bütün bunları düşünürken içeriğini hiç bilmediğin fotoğraflarla kendini asla kıyaslamayarak.
0