[]

yemeksepeti.com hediye indirim kuponu

Tebrikler...dalkilicspor.com'dan 2 ayrı 100 TL üzeri alışverişlerde kullanabileceğiniz (indirimli ürünler hariç) 25 TL değerinde indirim çeki kazandınız! dalkilicspor.com adresinden kullanabileceğiniz indirim kodunuz asdfghjk şeklindedir. Aynı kod yardımı ile 1 ay içerisinde iki ayrı 100 TL ve üzeri alışverişlerinizde 25 TL indiriminizden yararlanabilirsiniz.
*25 TL değerinde indirim 100 TL ve üzeri alışverişlerinizde geçerli olacaktır. *İndirim hakkınız 2 ayrı siparişinizde geçerlidir.

2 ayrı 100 TL üzeri alışverişlerde (indirimli ürünler hariç) 25 TL değerinde indirim kullanabilirsiniz.


tam anlayamadım. indirimdem yararlanmak için 200liralık alışveriş mi yapmalıyım? iki tane bilet mi verdiler bana her yüz liraya 25lira şeklinde?

sıcaktan beyinsel fonksiyonlarımı yitirdim yahu. valla anlamadım.

 
her 100 liraya 25. ikisini tek alışverişte kullanamıyorsun.


  • tok oldugumuz halde yaftalar yiyoruz  (13.06.12 12:57:13) 
örneklendirrsek;

yani 110 liraya bir ayarkkabı aldım ve 85 ödedim.
iki hafta sonra tişört pantalon falan aldım 140 tuttu buna da 115 mi ödedim?
  • dahinnotha  (13.06.12 12:59:44) 
evet öyle


  • yakuza123  (13.06.12 13:01:36) 
[]

pdf editledim çözünürlük farkı var - acil

merhaba.

elimde üç ayrı sayfa belge vardı. ilk sayfayı direk word.de düzelttim ve pdf haline getirdim. ikinci ve üçüncü sayfaları tarayıcıdan aldıktan sonra photoshopta düzenledim ve yine pdf yaptım. sonra infix pdf editor ile üçünü bir araya getirdim ama ufacık bir sorun var ki hesaba katmadığım. tarayıcıdan aldığım belgelerin boyutu (oranı) standart a4.ten pdf haline gelmiş dosyanın çok katı.

3 sayfayı da eşitlemeliyim. nasıl yaparım?

 
PS: ben yapabilirim hocam, dilersen gönder diyene yollayabilirim belgemi.

aklıma başka birşey geldi, teşekkürler.
  • dahinnotha  (13.06.12 12:06:58 ~ 12:45:35) 
[]

sakaryada fotoğraf bastırmak

elimde yaklaşık 50 tane fotoğraf var bilgisayarımda kayıtlı. annem onları bastırmamı istiyor standart ölçülerde. 7ye 11 mi oluyor bilmiyorum o civarda bi boyutta. var mı sakaryada bildiğiniz ekonomik fotoğrafçı. 1buçuk liraya bir fotoğraf yazdıranlar var zira burada.




 
Kumru iyidir, Çark Caddesi'nde, saatin orda, Takı Shop'un yamacında...


  • cok sey hakkinda az sey bilen adam  (12.06.12 20:34:31) 
yer öneremeyeceğim ama baskının uzun ömürlü olmasını istiyorsan fujifilm crystal archive paper a bastır.(kodak pek iyi değil)


  • neysene  (12.06.12 21:07:13) 
[]

Sakaryaya havaalani muhabbeti

Merhaba sevgili dostlar,
boyle bir dedikodu var. var midir asli astari?



 
sakarya'yı bilmem de izmit uzuntarla'da(adapazarına 15dk) ki cengiz topel havaalanı sivil uçuşlara açıldı,şu an için sadece trabzon var.


  • sealth  (11.06.12 23:16:24) 
[]

bunu buda mı söylemiş?

''Varoluşun sırrı korkusuz olmaktır.
Ne olacağınızdan korkmayın, kimseye güvenmeyin.
Yalnız tüm yardımı reddettiğiniz an özgürsünüzdür.''

internette gördüm. altında buda yazıyordu ama tam güvenemedim.

 
ingilizce kaynaklarda da Buda olduğunu söylüyor.
“The whole secret of existence is to have no fear. Never fear what will become of you, depend on no one. Only the moment you reject all help are you freed.”

  • clones  (10.06.12 22:34:07) 
[]

google arama özelleştirme

google.ı kullanıyorum arama yaparken. web geçmişim de aktif durumda. google.dan gittiğim sitelerin başında sözlük geliyor.

standart olarak arama yapınca wikipedia çıkıyor ilk sonuç olarak, tamam bu güzel. fakat ikinci ya da üçüncü olarak da eksisozluk sonrasında diğer sözlüklerin çıkmasını istiyorum.

kaldı ki arama özelleştirme şeysinden sebep google bunu otomatik yapmalıydı. çoğu zaman google.da birşey ararken yanına da bir de eksi veya sözlük yazıyorum.

nasıl ayarlayabilirim bunu?

 
site:eksisozluk.com arayacağın kelime

şeklinde arama yaparsan yalnızca ekşisözlük içinde ararsın.
  • alkolik imam  (10.06.12 18:40:31) 
@alkolik imam, hayır onu biliyorum. aradığım şey o değil.

google, eğilim ve istatistiklere göre zaten bir sıralama yapıyor. ve ben de sıklıkla wikipedia ve sözlüklere bakıyorum çıkan sonuçlar dahilinde. fakat bazen son ikinci üçüncü sayfada oluyor sözlükte bulunan şey. oysaki ben bunu ilk sayfada görmek istiyorum.web üzerinde bir arama yapsın fakat sonuçların sıralamasında sözlük ilk sayfada olsun.
  • dahinnotha  (10.06.12 18:44:59) 
onu anca google yada sen yaparsın(en çok girdiğin siteleri değiştirerek) üçüncü parti bir tarayıcı veya eklenti ile olacak şey değil. ki google'un şu anki tüm politikası bu hiyerarşi üzerinden gidiyor. ve öyle bir seçenek de görmedim. kullanıcı google'a ne veriyorsa google'da onu veriyor. milyarlarca kullanıcıyı memnun etmenin en iyi yolu bu zannımca


  • keltikfrost  (10.06.12 19:01:36 ~ 19:14:55) 
@keltikfrost kesinlikle haklısın.
işte normal şartlar altında sponsor bağlantılarını haric tutuyorum, ilk sırada wiki veya sözlük çıkmalı. çünkü web geçmişi istatistiklerinden baktım da eksisozluk.com en sık ziyaret edilen sayfa tüm zamanlarda.

kaldı ki ben üçüncü parti veya yazılım aramıyorum sadece web geçmişi, arama özelleştirme gibi özelliklerden bu söylediğim şeyin yapılabildiğini sanıyordum. yapılamıyormuş galiba.
  • dahinnotha  (10.06.12 19:14:09) 
maalesef. şöyle bişiler kullansan?

chrome.google.com
chrome.google.com
  • keltikfrost  (10.06.12 19:17:58) 
evet onu biliyorum. chrome değil ama operada sürekli kullanıyorum benzeri fonksiyonu.

neyse arama kutusuna yalnızca dört harf fazla yazmak da çok bir sorun değil, teşekkürler.
  • dahinnotha  (10.06.12 19:22:00) 
[]

ubuntu firefox.ta sekmeleri imleyemiyor muyuz?

açık olan sekmeyi yer imlerine eklemek istiyorum ama favicon.u adres satırının civarında olsun. chrome da mı oluyordu yoksa firefox.ta mı blimem ama ubuntuda kullandığım firefox.ta sekmeyi sürüklüyorum adres satırının civarlarına fakat favicon.u yapışmıyor oraya?




 
Neyden bahsettğin tam olarak anlaşılmadı. Sekmeyi simge şeklinde sekme çubuğuna mı sabitlemek mi istiyorsun? Bunun için sekmeye sağ tıklayıp "Uygulama sekmesi olarak sabitle"ye tıklaman yeterli.


  • metal revolution  (11.06.12 00:51:51) 
[]

yaz okuluna kalmak, kalmamak, evde yatmak, güneye gitmek vs

merhaba sevgili tecrübesi olan kişiler;

finaller bitti, şimdi okulla bir işim kalmadı. ev arkadaşlarım gitti, eşyalarımın da bi kısmını sattım ama hala öğrenci evindeyim şimdi. eve gitmek istemiyorum. evdekileri özledim ama biliyorum ki gittiğim gibi sıkılacağım. orada arkadaşım yok, yeni taşındı ailem de o bölgeye. sıkıcı ve bildiğin köy. sakaryanın bi ilçesi. vs vs.

yazokulu muhabbeti var. 6 8 kredi falan oluyor galiba alacağım dersler. keyifli de olacağını sanıyorum. okul mokul olunca çevre yaparım yine burada. zaten kalan arkadaşlar da var.

fakat masraf olacak yaz okulu. bu evden ayrılıyorum çünkü seneye bu şehirde olmayacağım öğrenci degişim programı sebebiyle. yaz okuluna kalırsam yazın evini kapatmış bir arkadaşımın evine yerleşeceğim yani. önümüzdeki seneden ve 3. sınıftan dersler alabiliyorum. ama yaz okulunda alacağım ders ile seneye gittiğim yerde alacağım dersin isimleri aynı. yani yaz okulunda alsam da almasam da seneye gittiğim ülkede alacağım o dersi. ama merak ettiğim, almak istediğim, genel kültür olarak gördüğüm bir ders bu (öyle olduğunu sanıyorum yani:imgebilim)

ev kirası, burada yeme içme, harç parası.. zaten bi de vize çıkartmam gerekiyor bi o kadar da ona para vericem. seneye de masrafım çok olacak. babam da çok zengin değil ama sen bilirsin diyor bana. kara senin diyor ama "bence yazın gel burada dinlen, keyfine bak tatil yap" diyor.

ama bi de üye olduğum bi dernek var. çeşitli sosyal ve kültürel faaliyetleri olan, pek de ayrılmak istemediğim bir yer. ki zaten orada çok sevdiğim arkadaşlarım da var.

5 eylülde gideceğim yurtdışına. 20 ağustosta ise yaz okulu bitiyor. 2 hafta var ailemle birlikte olmak için. bence yeterli bi süre.

sıcağı sevmiyorum hiç bir şekilde. burası sıcak, memleketim de sıcak. nemli ve rahatsız edici bir sıcak bu. yazın eskişehir çekilmez olur diyorlar, nasıl oluyor buraları yazın? şimdi bile ebemi ağlatıyor gündüzleyin sıcaklar. temmuz ağustosta ne olur?

yaz okulu nedir tam olarak? biraz daha rahat ve gevşek olduğunu düşünüyorum. sıkı ve sıkıcıysa hiç durmam zaten. devam zorunluluğu falan yok dimi? bi de dersten kalırsam\düşük alırsam çok bi önemi var mı? en kötü ihtimalle seneye tekrar alıcam zaten?

bir alternatif olarak da sırt çantamı alıp ege akdeniz gezmek var. çook küçükken gitmiştim o şehirlere. hayal meyal hatırlıyorum. tek başıma çıksam yola nasıl olur? denediniz mi öyle birşey? bir haftalık bi tatil yaparım. karşılaşacağım zorluklar falan nelerdir öyle bir durumda? yaş 20, erkek.

şuanki paralelde eve gitmekten başka yapacağım şey yok. evdeyse internet bile yok. sıcakta dışarı çıkıp gezemem (ki gezecek yer de yok) evde yatıcam. kitap okumak yapacağım en mantıklı şey. ki bu büyük bir avantaj.
---

tüm bunları özetleyeyim.

okulum bitti, yazın boşum. 5eylülde tatilim bitecek. yaz okuluna kalmayı düşünüyorum ama o da 20ağustosta falan bitecek. burada pek ayrı kalmak istemediğim bi topluluk var. burada kalırsam masraf yapmış olacağım ortalama -1000 lira. eve gidersem kredimi bile kullanmyacağım kara geçeceğim ort +500 lira. burada kalırsam yine koşuşturmacaydı şuydu buydu zihnimi faal tutacağım eve gidersem yatıp film izleyip kitap okuayacağım. bir de deniz var orada ama yalnızken pek sevmem denizi ki orada tanıdığım kimse de yok. evde olursam biraz yabancı dil çalışacağım, olabildiğince pratik yapacağım. burada kalırsam ona pek fırsatım olmayacak. burada kalırsam burada kalmış oalcağım. ama eve gidersem, belki çantamı alıp güneye doğru bir seyahat yapablme ihtimalim de olacak.

sizce ne yapmalı? özet halinde yazınca "eve git biraz istirahat et" fikrinin iyi olduğunu düşünmeye başladım. belki görmediğim noktalar vardır. fikirlerinize, deneyimlerinizi yazmaktan çeknmeyin lütfen.

teşekkürler.

 
ev iyidir, çok sıkıldığında kısa bir tatil de yaparsın işte ne okulu ya, zaten seneye alacakmışsınız yine iş çıkarmayın hiç boşuna.


  • kahin ahtapot paul  (10.06.12 17:45:39) 
bence eve gidin, gündüzleri kitap okuyun bol bol, aileyle vicdan azabı cekmeyeceginiz kadar zaman gecirin. arada internet kafeye giderek kendinize bir tatil rotası cizin. sonra baktınız evde artık duramayacak haldesiniz, tatile cıkın, sabır ve enerji depolayıp tekrar eve dönün. bu sefer de yurtdışı hazırlıklarınızla ilgilenin. hop bitti bile.


  • sopiro  (10.06.12 17:53:14) 
yat zıbar diyeyim ben yaz okuluna kalacak 3. sınıf öğrencisi olarak.


  • goldentitan  (10.06.12 19:52:57) 
[]

sahifeler \ suhuflar

islamiyette geçen büyük peygamberlere kitaplar verilmişken, birçok kişiye de suhuflar gönderilmiş. mesela idris, adem, şit, ibrahim.e verilmek üzere toplam 100 sayfa. bu sayfalar günümüze ulaşmış mıdır? bilen duyan gören eden var mıdır?

wiki.de hiç biri günümüze ulaşmamıştır yazıyor, zayıf bir hadise temellendirilmiş bu fikir. varlığı ya da yokluğu bir tek bu zayıf nakil hadise ve iki ayete göre mi biliniyor?

"Ebû Zer'den rivâyet edilen zayıf bir hadîs-i şerîfe göre -bugüne ulaşmamış[3] olan bu sayfaların sayısı- 100 olup şu peygamberlere indirilmiştir..."

 
islam'a göre suhuflardan sonra inen incil'in bile değiştirildiği göz önünde bulundurulduğundan, bulunsa bile doğruluğuna inanılmayacağı için geçersiz sayılır. dolayısı ile kuran'dan başka dini kitap umursanmıyor.


  • homo sapiens gotgobekus  (10.06.12 16:49:24) 
idris, adem, şit, ibrahim, musa, isa vs. sayfalarini/suhuflarini birak, bu insanlarin yasadigina dair hic bir bilimsel, somut, elle tutulur bir kanit bile yok ki. birak sayfalari falan.
acikcasini soylemek gerekirse bu insanlar hic yasamadilar.

  • serkanserkan  (10.06.12 17:03:10) 
Bilimsel ispata dayanmayan bir seye inanmamak veya direk inkar etmek tabi ki tercihtir ama eger boyle dusunen varsa ne musluman ne hristiyan ne de yahudi olabilir. Zira her uc dinde de inanilan bir cok soyut kavram vs var. Bir muslumana Kuran-i Kerimdeki ayetler delil olarak yeter.


  • winstoncash  (10.06.12 17:45:44) 
oha ateistliğni git başka konuda yapsana adam ne sormuş sen ne diyosun ya :D kabeyide ufolar yaptı zaten dimi -_- + günümüze onlar ulaşamaz arkadaşın dediği gibi incil tevrat zebur'da değiştirildi ki onların kalması olanaksız sanırım


  • SemihCebrail  (10.06.12 17:49:10) 
bu arada, bugün başka bir duyuruya da yazmıştım. birçok inanışta ya da mitolojide ortak kültler var. mesela hz idris bunlardan biri.

idris = hermes = toth = enki = merkür ve daha bir sürü isim var ki hepsi aynı kişi. farklı kitaplarda farklı inanışlarda farklı şekilde isimlendirilmiş. kaldı ki islamiyette de bu düşünce çok aykırı değil. zira islamiyetin son kitap olduğuna, bundan önce binlerce haberci geldiğine inanılıyor. kuranda ve diğerlerinde benzer imgeler olması da bu şekilde açıklanıyor.

ama serkanserkan.ın dediğine katılmıyorum. örneğin mısır hiyerogliflerinde, piramitlerin yapımını toth (yani idrisin) öğrettiği anlatılıyor. spesifik ve net bir kanıt bulunamasa dahi farklı kültürlerdeki imgeler birleştirilerek kanıt haline gelebilir diye düşünmekteyim.

ama tartışma olmasın, ben bu soruda sadece suhufların içeriğini merak etmiştim. varsa okuyalım diyecektim. vikipedi.de yazan 5 cümle dışında tabi.
  • dahinnotha  (10.06.12 17:51:35) 
[]

kelle koltukta savaşanların dile verdiği önem

"Yazdıklarınızın yaklaşık %90'ı önemli yazım hataları içeriyor!
Birileri ana dilini konuşup yazabilme hakkı için "kelle koltukta" savaşırken, başkalarının kendi dilini doğru yazmak konusunda bu kadar sorumsuz hareket edebiliyor olmasını nasıl açıklayacağız?
Darağaçlarında can veren yoldaşlarımızın, ipe çekilmeden 5-10 dakika önce yazdıkları veda mektuplarındaki özenine bakın ve utanın!" bunu facebook.ta bir paylaşımda gördüm.

bahsi geçen ana dilini konuşup yazabilme hakkı için "kelle koltukta" savaşanlar kimler? veda mektuplarını okuyabilir miyiz?

 
gaza gelmiş ve son gaz devam eden bir türkçe öğretmeninin "bilinçlendirme" adı altında yaptığı bir paylaşımın öğrencileri arasında popüler olup yayılması sonucu gördüğünü tahmin ediyorum. kelle koltukta savaşanlar derken kurtuluş savaşı zamanını kast ediyor sanırsam. şu an öyle birilerinin olduklarını sanmıyorum açıkçası.


  • lorenzen  (10.06.12 14:47:57) 
kürtler olmasın


  • partizan  (10.06.12 14:57:33) 
kelle koltukta savaşanlar derken kürtçüler kastedilmiş. google'a idam, mektup yazarsan veda mektuplarını görebilirsin.


  • narcissa black  (10.06.12 14:59:09) 
[]

enstrümantel türk müziği

alttaki pamukkale turizm sorusundan aklıma geldi. ben de onunla yolculuk etmiştim ve enstrümantel türk müziği adında bir kategorileri vardı yanlış hatırlamıyorsam.

hatırladığım isimler fazıl say, fahir atakoğlu, sanırım zülfü livaneli idi.
fakat bir de "tuluğ" diye aklımda kalan biri daha vardı. google ya da youtube gerekli cevabı veremedi. belki de anahtar kelimeyi yanlış hatırlıyordum.

ama fazıl say ve fahir atakoğlu ile aynı kategoride olduğunu biliyorum. kim olabilir o müzisyen? gerçekten enfesti dinlediğim müzikler.

 
o mudur bilemem ama ahmet kanneci de sevebilirsiniz.


  • atrophy  (06.06.12 16:03:00) 
yansımlar da olabili mi ki?


  • hazara  (06.06.12 16:06:50) 
tuluyhan uğurlu ?


  • yons  (06.06.12 16:10:16) 
ikisi de değil, ama teşekkürler yine de.

klasik batı müziği gibiydi sanırım. pek kullanılan bir isim değildi ama tanıdık geliyor yine biryerlerden. ünlü bir mzisyen olmalı. keman ve orkestra ağırlıklı olmalı. siz yine yazın aklınıza gelenleri, olabilecekleri. tikleri esirgemem=)

edit:
--
@yons
evet ta kendisi, çok teşekkürler. buydu.
  • dahinnotha  (06.06.12 16:10:41 ~ 16:11:22) 
tuluğ'a en yakin benim de bildigim tuluyhan ugurlu var. hatta show tv nin jenerigindeki muzik de onun kapanista. sofyada dans adi.
www.youtube.com

onun disinda can attila var. misal rumeli hisarinin yapilisi
www.youtube.com
  • la traviata  (06.06.12 16:14:03) 
erkan oğur
ömer faruk tekbilek

  • r_u_h  (06.06.12 17:44:32) 
[]

fransa vizesi ve campusfrance ile ilgili soruları

ankaradan mı vize almalı yoksa istanbuldan mı?

-----
merhaba. fransa için vize alacaktım fakat önce campusefrance.a üye ol dediler.

siteye üye oldum. yazın eskişehirde olmayacağım için diğer evin adresini verdim. otomatik olarak beni istanbul konsolosluğuna yönlendirmiş oldular. oysaki ben ankaradan almak niyetindeydim. mesaj attım, adres değişikliği dedim fakat 3 gündür yanıt gelmedi.

sonradan düşündüm ki, istanbul konsolosluğundan mı vize almak kolay yoksa ankara mı? ankaraya pek bilmem, çok fazla tanıdığım da yok. istanbul.dan alayım vizemi, üç beş çevrem de var orada?

 
ben ist'a 2 kere gittim vize almak için, ikisinde de sabah girdim ogleden sonra vizeleri aldim. ogrenciysen ve tum evraklarin tamamsa, kibarca ist di$indan geldigini iletirsen killik yapmazlar diye tahmin ediyorum


  • exxxessive  (06.06.12 15:20:39) 
[]

Fransizca ve turkce muzik

Fransizcasindan turkceye ya da aksi yonde uyarlanmis sarkilara ihtiyacim var. 60 ve 70lerde bircok uyarlama yapildigini biliyorum. olabildigince ornek verirseniz minnettar olurum.




 
daha çok örnek yazılacak buraya ama bu kaynamasın, en sevdiğimdir :)
la rirette www.youtube.com
aman fatoş www.youtube.com
  • marido  (05.06.12 13:54:25) 
Fecri ebcioglu ndan girince biiir suru buldum. 60 70 arasi tatli bir cover savasi varmis belli ki. ama simdi daha guncel, populer arayisindayim. teoman - coban yildizi ile danser encore gibi. ya da issiz adamla tekrar populer oldugu icin yeni saydigim une belle historie ile kim ayirdi sevenleri gibi.

şayet merak eden olursa diye. bu aradığım şeyin adı aranjmanmış. tr.wikipedia.org
  • dahinnotha  (05.06.12 15:59:54 ~ 20:09:37) 
[]

özlem - henüz kaybedilmemiş bir şeye karşı duyulan özlem

özlem dediğimiz şey, kaybedilen şeye karşı hissedilen eksiklik değil midir? öyleyse, henüz birşeyi kaybetmemişken, buna karşı özlem benzeri bir şeyler duymak nedir? ona da özlem diyebilir miyiz?

---
haftaya okul bitecek, birçok arkadaşımla yollarımız ayrılacak bir sonraki okul dönemine kadar. lakin şu var ki, önümüzdeki dönem okulda olmayacağım. yani ayrıldığım arkadaşlarımı muhtemelen 15ay boyunca göremeyeceğim. iki gündür onun hüznünü yaşıyorum.

aynı şekilde evden de ayrılıyorum. eşyalarımı satmalıyım bu günlerde. internete ilan vermeye kıyamadım. bir senedir kullanıyorum sadece, ama bütünleşmişim sanki. öylece sahiplenmişim, kıyamadım.

bahar gelene kadar farketmemiştim, yaz geldi ancak çalıştı hormonlarım. bazı karşı cins arkadaşlarla da ufak titreşimler varmış aramızda. o da ayrı bir koyuyor tabi.

bu arada sevgili dostlar, okuldan mezun oluyor değilim, daha 3 senem var en az. şimdi böyle hissediyorsam, mezun olup temelli yollarımızı ayırdığımızda, belki de hayatın en güzel yıllarını geride bıraktığımız günlerde ne hissedeceğim? sırf bu sebeple yaz gelsin istemiyorum. lisede de böyleydim. yaz gelmesin isterdim. ama gelirdi. yine geldi.

 
henüz kaybetmemişsin ama içinde kaybediceğine karşı bir korku var ve biliyosun yaz geldiğinde bu ortamın olmayacağını, buna özlem demezdim kaybetme korkusu derdim şu an için.


  • tekila shot bardağı  (01.06.12 23:11:41) 
aynı durumdayım.


  • lonelily  (01.06.12 23:19:07) 
[]

erasmus öğrencileri adına düzenlenen kokteyl

yarın ankara.da Fransa Büyükelçisi Laurent Bili tarafından bir kokteyl düzenlenecekmiş fransaya gidecek ve fransadan gelip türkiye eğitim görenlere yönelik. nedir bu kokteyl? nasıl birşeydir? daha önce hiç katılmadım? katılmak da isterim ama sınavlarım var. nedir ne değildir bileniniz vardır belki?




 
içiyosun muhabbet ediyosun dönüyosun işte. ben polonyanınkine gitmedim bi eksikliğini hissetmiyorum.


  • yuto  (29.05.12 18:35:48) 
erasmus prosu olarak söyleyeyim,

artıları şunlardır, eğer gitmediysen çok süper tipler alabilirsin.

eğer gittiysen ve türksen ve erkeksen fransız hatun avlayabilirsin (benim gittiğim ülkenin davetinde türk erkekleri öyle yaptı)

eğer gittiysen, konsolosluktakilerle muhabbet edebilirsin.

Bu iş tamamen networkingdir, networking dediğin olay çevreni genişletmektir, iş anlamında, arkadaşlık anlamında vs. Eğer uzatabileceğin bir kartvizitin varsa insanlarla kartvizit takası yapabilirsin ki bu da güzel birşeydir.

Dip türk bakış açısı, bedava yemek ve alkol var.

edit: Geçen cuma benzer bir resepsiyona gittim ankaraya, günü birlik sabahtan uçakla gidip akşam otobüsle döndüm. Eğlenceli geçti, yorucu oldu ama her ay olsa her ay giderim
  • bonjurkes  (29.05.12 18:47:31 ~ 18:48:16) 
[]

virginia woolf neden önemli?

vallahi merak ediyorum neden bu kadar isim yapmış bu kadın? edebi olarak çok mu güçlü, toplumsal konulara mı parmak basmış? nedir olayı?

mark on the wall hikayesini okudum (henüz başka birşey okumuş değilim) fakat bu hikaye gerçekten çok "şey" geldi bana (şey kelimesini tanımlayamadım. ama güzel bi tat bırakmadı). hikayede tamamen düşüncelerini söylemiş, bilinç akışı yöntemiyle yazmış. o sırada aklına ne gelirse döktürmüş yani.

ee, bu mu? duvarda gördüğü şeyin ona ifade ettiği şeyler hakkında aklına gelenleri yazmış durmuş.


---
edit:
@superb,
hayır hüküm vermiyorum. sadece bu hikaye mi böyle, ben mi anlamadım diye merak ettim.

diğer yazdıklarını henüz okumadığımı belirttim zaten. diğerleri de böyle midir değil midir bilmiyorum. wiki ya da sözlükten okudum, kimseyi değerlendirme amacında olmadığım için yüzeysel olarak baktım.

sadece merak, feminist bir yazar olması ve kadın ve edebiyat hakkında yazması, sert ve güçlü olması mıdır onu önemli yapan? yoksa gerçekten kullandığı dil iyi olduğundan mıdır?

 
tek bir hikaye üzerinden bir edebiyatçıyı değerlendiriyorsak
size de bu yazdıklarınızdan dolayı peşin hükümlüsünüz dememiz doğru olur

öyle misiniz? bu musunuz yani?

yazarın ne denli yetkin olup olmadığını gerçekten merak ediyorsanız yazar hakkındaki yazılmış wikipedia maddesini, ekşi sözlük entrylerini ve bilhassa yazarın eserlerini okumanızı salık veririm
  • superb  (27.05.12 19:20:15 ~ 19:34:01) 
filmi vardı onu izleyebilirsin. ama filmi izlemedim bilgi verir mi vermez mi emin değilim.
filmin adı the hours olmalı. nicole kidman oynuyordu. ama emin değilim. çok alakası bir film de çıkabilir.

  • lorenzen  (27.05.12 19:26:04) 
bir de şuna da bakın: (bkz: modernizm) woolf, modernist edebiyatın en önemli adlarından. bilinçakışını en yetkin düzeyde kullananlardan birisi. bilinçakışı dediğimiz şey de öyle "aklına ne gelirse döktürmüş"ten çok öte bir şey. sizin yazarın kendi düşünceleri gibi okuduğunuz şeylerde aslında yazar insan bilincinin işleyişini yansıtmaya çalışır. bu da döneminde resmen bir devrimdir. çoğu kişi bizde bilinçakışını yazarın aklına geleni olduğu gibi yazması diye anlıyor, bilinçakışı adını yazarın bilincinin akmasından değil, karakterin bilincinin akmasından alır. kolay bir teknik değildir.

superb'in dediği gibi, tek bir öykü üzerinden değerlendirme yapılması da pek mümkün değil. tek bir öyküde yazarın bütün kariyerinin özetini bulmayı mı bekliyorsunuz? bir de - sizi tanımadığımdan, okuma deneyiminiz ve sizin hakkınızda bir şey bilmediğimden söylüyorum - bizde daha çok roman veya o. henry tarzı klasik öyküler okumuş kesim çağdaş öyküye yabancı. öykü öyle kuş konduran, şapkadan tavşan çıkaran bir tür değil. eğer sizin de öykü okuma deneyiminiz sınırlıysa bunun da etkisi olabilir. her şeye rağmen tek bir öyküyle bir yazarı değerlendirmek mümkün değildir.
  • microfiction  (27.05.12 19:34:36) 
[]

dorris lesling - to room 19

türkçesini arıyorum bu hikayenin. ehemmiyetli bi mevzu, yardım ederseniz sevinirim.

dorris lesling ya da bu hikaye hakkında yazacaklarınız varsa ekleyebilirsiniz.


 
çevirisi yoh sanırım.. ben bunu okumustum universitedeyken.
varsa da toplama öykuler ffalan tarzı bir kıtapta olur

  • partizan  (27.05.12 19:58:35) 
[]

2007 eurovision molitva - sırbistan kareografisi

gerçi bi dans yok kareogragfi olsun, yine de merak ettim. neden ablalar hostes gibi giyinmişler, 2sinin saçları siyah ikisi sarı. ne sarı ne siyah saçlı olan var bi de.
solist bir ara gidiyor, sanki gitme dercesine arkasından bakıp birbirlerini telkin ediyorlar. şarkıyı söylerken ona bağlanıyorlar. anlattığı hikaye ne burada?

www.youtube.com

 
hmm ana fikri "seviyorsan git konuş bence" mi acaba? :S
ben de merak ettim.

  • lunedor  (27.05.12 02:25:25) 
[]

ülkelere getirilen -istan -ya ekleri

neye göre?
bi de -istan ların olduğu coğrafyada neden azerbaycan?
almanya ingilizcede germany, almancada deutschland fransızcada allemand. üçü de çok farklı. ingiltere, england, anglattre gibi değil mesela. neden bu kadar farklı olmuş o?


 
(bkz: #971728)
(bkz: #12227820)

  • baldur2  (26.05.12 23:38:29 ~ 23:39:08) 
Almanya almanca da Deustschland öncelikle onu bi düzeltelim.


  • skywalkeremre  (26.05.12 23:39:59) 
@skywalker
Deutschland doğru yazılış şekli.

Aslında ben de merak ediyorum ama ingiltere, england, anglattre de çok aynı diil sanki. Almanya ve Allemand'la eşit oranda benziyorlar gibi.
  • innatedesire  (27.05.12 02:27:20) 
[]

bol kalorili yemek (ekonomik)

uzun zamandır kilo almanın yollarını arıyordum. çok yesem de kilo alamıyorum diyordum. ama kolayı, kızartmayı, yağı hatta şekeri bile yemeyen ben oturup kalori hesaplaması yaptığımda yeteri kadar kalorili beslenmediğim farkettim.

sabah akşam sipariş falan verip pizza, fastfood yesem ekonomim el vermeyecek. günlük ihtiyacımın 2500 ile 3000 arasında olduğunu tahmin ediyorum ki aldığım kalori bu kadar var yok. (www.balikesir.com) günlük 4000kalori civarında beslenmeliyim. beslenme listesi oluşturan bir web sitesi vardı, oradan kendime bir menü hazırlamıştım da pek bi zahmetliydi.

sorum şu; ucuz yollu nasıl çok kalorili beslenebilirim?

 
bim'de şunlardan var
www.7d.com.tr

3.5tl falan sanırım ve kalori bombası
her gün bi paket yiyip 2 ayda 5 kilo aldım
tabii düzenli spor yapıyorum ben
  • superb  (26.05.12 19:29:56) 
gunde 3, bilemedin 2 litre sut ic. baslarda mide ve bagirsaklar isyan eder. spora git. bol egzersiz, bol agirlik. 2-3 litre sut. saka degil gercek. goMad diyetini arastir. stronglifts.com


  • costa  (26.05.12 20:46:12) 
[]

güzel bi haftasonu sabahı dinlenecek hafif müzikler.

arkaplanda hafif hafif çalsın. bugünün güzel bir cumartesi sabahı olduğunu unutturmasın müzikleri istiyorum. birazcık da nostaljik falan olursa tadından yenmez. dil, din cinsiyet ayrımı yok ama şarkı tavsiye duyurularına genelde yabancı müzikler tavsiye ediliyor hep, 3 5 türkçe tavsiye edilirse daha bi memnun olurum.

daha önce bi duyurucu (git: 407836) ek mesaide dinlenecek şarkılar diye bi duyuru sormuştu, gelen cevapları çok sevmiştim. o yönde de olabilir, başka yönde de.

--
bonus soru: duyuruda etiketleme sistemine geçilecek mi? öyle birşeyler duymuştum bi ara.

 
grooveshark.com!/search/song?q=90+lar

nostaljiyi sevenler için..
  • seindfeld  (26.05.12 10:59:49) 
bu hafta buna takıldım ben de..
TM Juke - Just For A Day (Sunday)
www.youtube.com

bu da bonus olsun.
Flux Pavilion - The Story Of Shadrok
www.youtube.com
  • raif_efendi  (26.05.12 11:08:25 ~ 11:11:55) 
pink floyd - high hopes dinliyorum şu anda.

orhan atasoy - gemiler dinleyebilirsin.
  • fakyoras  (26.05.12 11:16:24 ~ 11:16:51) 
  • schopenowski  (26.05.12 11:50:48) 
bossa nova'lar senin ilacin.


  • toshiro  (26.05.12 21:17:32) 
[]

eski filmler nasıl kurgulanıyordu?

günümüzde fotoğraf makinemle bile birşeyler çekip, laptopuma atıp, profesyonellerin kullandığı programları bile kullanarak iyi kötü birşeyler yapabilmek mümkün. peki 60 70 ya da 80lerde nasıldı? o zamanlar bilgisayarlar var mıydı? filmler dijitale değil adını aldığı film şeritlerine çekiliyordu. onlara nasıl efekt uygulanıyordu? mesela bu videoyu görünce aklıma geldi, nasıl keying yapmışlar o zamanlarda? www.youtube.com

edit: 60 70lerde bilgisayarlar vardıysa nasıldı o bilgisayarlar?


 
o dönemde bilgisayarlar vardı. daha öncesinde ise filmleri kesip biçerek kurgu, çizim ve stop motion ile de efekt yapılıyordu.


  • yakuza123  (25.05.12 20:40:09) 
direkt olarak zeki abi'den dinlemiştim bunu. baya bir kurgu masası var. kurgu masasında yamulmuyorsam üç farklı katman var. üstte görüntü kesiliyor, biçiliyor. alt kısımda ses senkronu vs. masanın boyutu yaklaşık 4 metre filandı galiba. baya ilgilenmiştim bi ara, ilgimi çekmişti.

efektler ise, bilindiği üzere büyük filmler stüdyoda çekiliyordu. ama stüdyoyu sokağa taşıyan yönetmenler de yok değil. ama mesela ben hep star wars 4-5-6'yı nasıl çektiklerini yıllarca düşündüm evet.
  • deniztarafinabakankale  (25.05.12 21:19:04) 
[]

kendine bakan erkek \ bakımlı olmak

ne anlıyorsunuz bundan? nedir kendine bakmak? nasıl yapılır? öncelikle beylerden cevap bekliyorum, elbette bayanlar da yazabilir.

--devamını okumasanız da olur--
geçen ev arkadaşım "ama haklı olabilir hiç kendine bakmıyorsun" dedi. haklı olunabilecek mevzu da şu: okulda bir sempozyumda görev aldığım zaman bir konuğun benim gibi görevli başka bir arkadaşa gidip de "uzun saçlı parlak dudaklı çocuk hasta gibi, onu eve gönderin" demesi. hasta değildim. sadece ilk oturumda oluşan aksaklık sebebiyle sinirliydim. güneş kremi kullandığım için yüzüm biraz cansız görünüyordu.

roaccutane sağolsun paramparça ediyor dudaklarımı, o yüzden krem sürmek zorundayım ki bu da parlatıyor dudaklarımı. zaten beyaz bi tenim var, bi de zayıf olunca dışarıdan öyle anlaşılabiliyor olması çok anormal değil sanırım. evet, ne yapabilirim bu konuda?

 
bence erkeklere değil; kadınlara "sizce bakımlı erkek nasıl olur?" vb şekilde sorulması gereken bir soru bu.

erkeklerin çoğunun bakımdan haberi bile yok, neyine cevap verecekler..
  • holy diver  (25.05.12 15:25:30) 
herşeyden önce kıyafetleriniz temiz, ütülü olmasa da kırışıksız olmalı.
saçlarınızı mutlaka şekillendirin. uzunsa tarayın ve toplayın, kısaysa en azından bir miktar jöle ile parmaklarınızla şekil verin; tıraşını aksatmayın. briyantinle kafanıza yapıştırmanıza gerek yok ama yataktan yeni fırlamış gibi de dolaşmayın...cildiniz zor bir dönemden geçiyor, tıraş olamıyorsanız da en azından makine ile sakallarınızı kısaltın.

dişleriniz fırçalamayı ihmal etmeyin. hatta diş taşı temizliği yaptırın lütfen...

ayakkabılarınızı temizleyin. spor ayakkabısı giyiyor olsanız bile haftada 1 nemli, bir bezle silin. renksiz bir cila ile cilalayın.

kıyafetleriniz seçerken üzerinize oturmasına özen gösterin. zayıfsanız ve sürekli haddinden fazla bol şeyler giyiyorsanız paspal ve bakımsız durmanız olası.

edit: kadın gözüyle.
  • balik kraker  (25.05.12 15:29:57 ~ 15:30:20) 
Spor yapıyor olmak, güneşe çıkmak filan. Nefret ediyorum spor yapmaktan ama insanın duruşu bile değişiyor.


  • point me at the sky  (25.05.12 15:32:09) 
ikinci derece detaylara gelmeden önce birinci derecede temel bakımı yapınız.
(özele değil genele genel cevap)

- dişlerinizi düzenli fırçalayın. (en azından sabah-akşam)
- dişlerinizi düzenli fırçalayın. (en azından sabah-akşam)
- neresi olursa olsun dışarıdan kapalı bir mekana girdiğinizde ellerinizi mutlaka yıkayınız.
- banyodan çıkınca; kulaklarınızı mutlaka kulak çubuğu ile temizleyiniz.
- el ve ayak tırnaklarınızı temiz tutun. zamanı gelince düzgünce kesin.
- saç ve özellikle ense tıraşınızı düzenli olun. saç baş özellikle ense birbirine girince çok iğrenç görünüyor.
- ter kokmayın. kokusu kötü bile olsa, herhangi bir deodorant veya parfüm kokun ama TER KOKMAYIN.
- çorapları her gün değiştirin.
- özellikle yazın sık duş alın, temiz kıyafetler giyin.
- çok sigara içiyorsanız azaltın. on metre öteden siz gelmeden o iğrenç sigara kokusu geliyor ve/veya çok sigara içilen kişinin evinde nefes bile alınmıyor. kıyafet, saç, deri, ev, evdeki her türlü eşyaya da iğrenç kokusu siniyor.
- dişlerinize bakın. iğrenç şekilde sapsarı veya siyah siyah lekeli değil bembeyaz görünsün.

aklıma geldiği kadarıyla ben temel olanları sıraladım. daha ilerisi ve detay olanlar zaten yazılıyor/yazılacaktır..
  • holy diver  (25.05.12 15:56:27) 
uzun saçların yağlı olmasın ne olur :(
bepanthen krem dudağını daha az parlatır

*kadın gözüyle*
  • yug toreni  (25.05.12 16:15:53 ~ 16:33:58) 
kesinlikle uygulamama rağmen erkek olarak aktarayım sana tecrübelerimi. sevgilimle 4 yıldır beraberim hala bakımsızım diye kavga ederiz. 4 yıldır biraz da olsa ilerleme kat ettiğimi düşünüyorum.
- yanaklarda kıl olmasın. ağdayla iple yayla sürekli alın. ben lazerle kökten hallettim 1 yıl sürdü çok da memnunum. burun kılını hiç söylemeyim zaten.
- en önemlisi kıyafetler. kadınlar nasıl ayakkabı ile çanta, küpe ile bileklik vs uyumlu olmalı diye özen gösteriyorsa erkeklerden de aynısını bekliyorlar. kemer siyahsa ayakkabı da siyah olsun. ha bir de spor giyim değil de daha olgun giymek her zaman iyidir. güneş gözlüğünün ayrı bir karizması olur.
- saçlar her daim temiz olsun hafiften taranmış olsun vaksmış jöleymiş gerek bile kalmaz.
- spor yapmak da kendine baktığının göstergesidir.

çok zor lan bu işler yazarken bile yoruldum :))
  • burty  (25.05.12 16:18:19) 
öncelikle orantısız vücutlu bir insan asla bakımlı gözükemez. düşünsene 180 boy

önden fırlamış bir göbek böyle tşörtte,gömlekde bombe yapıyor,ama kollar incecik kalmışadamın üstünde'ki tşört kendinden geçmiş 2 haftadır giyilmekten..:/

kendine bakım bence;
düzgün beslenme-az da olsa spor-saç sakal traşına özen-kişisel bakım;koltuk altı vs-temizlik-düzgün bir parfüm ve uyumlu ve özenli giyinmekten geçiyor.bir de düzenli hayat şart;bigün 3 te yatıp 7 de kalkıp ertesi gün 11 de yatıp 12 de kalkarsan mala bağlar insan.
  • rudeboy  (25.05.12 17:09:24) 
[]

akademisyen olma basamakları

birinci sınıf öğrencisiyim, bölümümü, uğraştığım alanı vs seviyorum. öğrenciliğim bitince de bu yönde devam etmek istiyorum. nedir sonraki aşama? ne yapmalı?
lisans bitince yüksek lisans sanırım.bunun için aranana şartlar okula göre farklılık gösteriyor mu? aramın kötü olduğu hoca yok, aksine iyi bir muhabbetim var bir kısmıyla. ilk dönem ortalamam 3,07 idi lakin bu dönem düşecek gibi, üstelik önümüzdeki dönem de erasmus programında olacağım kuvvetle muhtemel daha da düşecek. bir dönem 3ün altına indiyse olmaz bu iş gibi kesin bir kriter var mı? yüksek lisanstan sonra ne gelecek?

okulun yönetmeliğine bakın gibi bir cevaptan ziyade, daha birinci sınıfsın şunu yap. ama bunu bunu yapma gibisinden tavsiyeler daha çok işime gelecektir?

 
şimdi bunları düşünme daha 1. sınıftasın var daha. :) ama okulun yönetmeliğine bak sen, erasmus işi de ne kadar umutlu olsan da olmuyor yani bazen.

not ortalamanı yüksek tut yeter bazı okullar ortalama istiyor çünkü. gene yönetmeliğe döndük bak.
  • saiko  (25.05.12 12:04:37) 
şu an yapman gereken tek şey not ortalamanı yüksek tutmak. 4 yıl sonra araştırma görevlisi kadrosundayken yüksek lisans yapmak istiyorsan çok yüksek bir not ortalamasına, iyi bir ingilizceye ve de ales sonucuna ihtiyacın olacak. ales ve ingilizce halledilir ileride, ama not ortalamasını başta sıkı tutmalısın. 100 üzerinden en az 90 olmalı ki adamakıllı bir okula yerleşebilesin. tabi ileride şartlar ve de sistem değişebilir. yok ben araştırma görevlisi olmasam da olur diyorsan, yapman gereken bir şey yok. normal yüksek lisans için ales yeterli olacaktır.


  • kaynaklari etkin kullanamayan iktisatci  (25.05.12 12:14:18) 
cosmicstring'in dediği doğru. olabildiğinde erken bir hocanın yanında çalışmaya başlamak gerekiyor eğer abd'de veya başka büyük bir ülkede phd yapmak için. 3. sıınıf geç bile, ne kadar erken o kadar iyi.

son yıllarda doktora öğrencisi adayı enflasyonu olduğu için sadece not ortalaması ve ingilizce yetmiyor. cv'nizde "şu araştırma projesinde çalıştım, bu makalem var" ibarelerinin bol bol olması lazım 4. sınıfın başına geldiğinizde.
  • simendiferlerin efendisi  (25.05.12 20:16:27) 
[]

roaccutane ile pharmaton kullanımı

Alttaki duyuruyu görünce aklıma geldi, sınavlar başlayacak ama dikkat, performans, konsantrasyon sıfır. lisede kullanıp faydasını gördüğüm pharmatonu roaccutane tedavim devam ederken kullansam birşey olmaz dimi?

bonus soru: az ışıkta, hatta neredeyse karanlıkta birşey okumanın gözlere zararı var mı? o sırada ağrır ya da kızarır ama kalıcı zarar mıdır?
neden sordum, çünkü ışık azsa okuduğum ortamda ister istemez kitaba full konsantre oluyorum. pek mantıksız bir çözüm ama gerçekten işe yarıyor.

 
aman ha olmaz olur mu roaccutane'la multivitamin (a vitamini içerenler özellikle) kesinlikle almamak lazım.


  • galadnikov  (24.05.12 20:25:55 ~ 20:27:20) 
içeriği böyle, 2667 IU birim A vit. var. nedir bu IU, çok mudur?

Vitamin A 2667 IU
Vitamin D3 200 IU
Vitamin E 10.0 mg
Vitamin B1 1.4 mg
Vitamin B2 1.6 mg
Vitamin B6 2.0 mg
Vitamin B12 1.0 mcg
Biotin 150.0 mcg
Nikotinamid 18.0 mg
Vitamin C 60.0 mg
Folik asit 0.1 mg
Bakır 2 mg
Selenyum 50 mcg
Manganez 2.5 mg
Magnezyum 10 mg
Demir 10 mg
Çinko 1 mg
Kalsiyum 100 mg
Lesitin 100.0 mg
  • dahinnotha  (24.05.12 20:29:26) 
gençler solgar kullansam ya bu üründe a vitamini yok. doktoruma telefon edip öğrenmek isterdim ama p.tesiye kadar görüşemeyeceğim kendisiyle.

www.solgar.com.tr

--

bir ek daha, ilaç kullanmadan sadece iki haftalığına bilemedin 10 günlüğüne nasıl tavanlarım beynimi? ödevler ve finaller, kasılması gereken bir ortalama, okul dışında birkaç ufak problem ciddi ciddi çökertti sistemimi.
  • dahinnotha  (24.05.12 20:45:44) 
ben pharmaton kullandım ama sınavlara faydası olmadı.ffler gırla


  • eulerlagrange  (31.05.12 22:23:27) 
[]

Ucak biletini online mi almaliyim yoksa acentadan mi?

Pegasustan alacagim. cok fark eder mi fiyatlari?




 
geçen gün burda brkylmz(yanılıyo olabilirim) nickli arkadaş daha ucuza sattığını söylüyordu. pegasus acentalara gören 3 euro falan daha ucuza satıyor bildiğim kadarıyla.


  • altini ser incisi ker  (24.05.12 09:40:54) 
efendim hiç acımadan internetten alın 10tl işlem ücreti alıyo utanmazlar acentadn alırsanız.
1 ay önce almıştım pegasustan.

  • seindfeld  (24.05.12 09:55:21) 
internetten alın, sigorta istemiyorum u da seçmeyi unutmayın


  • bonjurkes  (24.05.12 09:57:15) 
"sigorta istemiyorum u da seçmeyi unutmayın" +1


  • Bysb  (24.05.12 10:06:53) 
Sigorta olayi ne? esnek tarih avantaji sagliyor mu?


  • dahinnotha  (24.05.12 10:17:29) 
sigorta sen ölürsen falan ıvır zıvır. bence de sigorta istemiyoruma tıkla. acente her zaman daha pahalı verir.


  • esek sipasi  (24.05.12 10:45:23) 
sigorta isteyin bence yahu belli olmaz bu işler :)


  • farabi  (24.05.12 11:41:32) 
sigorta isteme demiştiniz de abiler vize alırken sigortaydı teminattı falan istenmiyor mu? o zaman ne yapacağım? bi de vize için uçak biletini istiyorlar, şimdi ben internetten satın alınca ne elimde ne olacak?


  • dahinnotha  (24.05.12 14:23:54) 
Bilet alma işlemi bittikten sonra son sayfada "bilmem kaç numaralı biletiniz" diye bir bölüm oluyor, ona tıklayıp çıktısını alıp vize görüşmesine onu götüreceksiniz.


  • bi mekan  (24.05.12 14:47:47) 
dahinnotha onlar senden sağlık sigortası istiyor. Pegasus ise bir nevi bizim uçak düşer de ölürseniz ailenize çok para verecez mantığında. Farklı şeyler yani


  • bonjurkes  (24.05.12 14:52:31) 
sağlık sigortası başka bişi. onu böyle axa sigortadır ne bileyim başka bi yerdir onun gibi firmalardan 30 dolar (sanıyorum) karşılığında yaptırabiliyorsunuz. genelde 1 yıllık oluyo o sigorta.


  • esek sipasi  (24.05.12 15:18:57) 
sigorta ücreti 9euro, yani 21,4 tl. atm hırsızlığı, bagaj kaybı, kaza ve yaralanma, ölüm gibi şeylere ödeme yapıyor. değmez mi yani sigorta almaya?


  • dahinnotha  (24.05.12 15:52:16) 
ben hiç yaptırmadım ve bişi de kaybetmedim =) bagaj kaybolması da hiç başıma gelmedi, bir kez aktarmalı uçuşta valizim fransada kaldı ben istanbula geldim ama 2 gün sonra yer işleri getirdi valizimi hem de eve kadar =)
kaza yaralanma ölüm demişsin: kaza olursa zaten büyük ihtimalle ölürsün bi kere. sen öldükten sonra da sigorta yapmış yapmamış farketmez bence =) böle deyince de hemen ölüceksin gibi oldu =)
merak etme dünyada eşekten düşüp ölenlerin sayısı bile uçaktan düşüp ölenlerin sayısından daha çokmuş =)
  • esek sipasi  (24.05.12 16:14:03) 
[]

istanbulda ucuz otel

günlüğü 35 lirayı geçmeyen, tek kişinin kalacağı bir otel ya da benzeri birşey biliyor musunuz?




 
istanbuldaki hosteller olabilir. www.hostelbookers.com


  • hepiniz oleceksiniz  (23.05.12 23:05:05) 
turistler misafirhane ve benzeri şeyleri kullanabiliyorlar mı?


  • dahinnotha  (23.05.12 23:28:22) 
[]

ubuntu fanı çok döndürüyor.

komik bir başlık oldu, fakındayım.

bilgisayarıma tam uyumlu değil mi bilmiyorum ama laptop fanı hızlıca dönüyor sürekli. w7de böyle bir sorun yoktu. daha önce de ubuntu kurmuş, bununla karşılaşmamıştım. wubiden girince oluyordu bu fakat tam kurulumda sıkıntı çıkmıyordu. packard bell easy note serisinden bir bilgiasyar. 64bit işlemcili. yanlış ubuntuyu kurmuş olabilirim. desktop versiyonunu indirmiş olabilirim. sorun bundan kaynaklanıyor olabilir mi? uyumlu olup olmadığını nereden kontrol ederim?


 
11.10. normalde bellekten kullanıyordum. çünkü w7 sıklıkla arıza yaqpıyor, acil durumlarda onarmak yerine ubuntuyu kullanıyordum. fakat bıktım w7den aynı bellekten sıfır kurulum yaptım.

ek sürücüler ile ilgili bir uyarı verdi az önce. güncelleme yapmasına izin verdim. onları ayarlamakla meşgul şimdi. laptop soğutucusunu da kapattım şimdi, iyi gibi.

12.04 e yükseltme yapıyor aynı zamanda.
  • dahinnotha  (23.05.12 15:53:04 ~ 15:53:32) 
Windows'ta pil 1 saatte biterken Ubuntu 12.04 ile 2.5 saat kullaniyorum. kesin ayarlarda bir problem vardir.


  • curt  (23.05.12 16:46:56) 
[]

fransızca final ödevim için proje önerisi

final yerine geçecek bir ödevim var. bir proje yapmalıyım. konu serbest, materyal serbest, hatta birkaç kişi birleşip de yapabilir bile. aklımda birkaç fikir var lakin pek içime sinmediler. ne yapabilirim sizce?

--
mesela müze tanıtım broşürü gibi ufak bir kitapcık hazırlamak.
çizgi roman gibi birşey yazmak ya da derlemek
bir video çekmek (mesela yemek tarifi anlatmak)
çizgi film ya da kısa film seslendirmek.
...daha daha gider bu. konu ve materyal serbest olunca rahatız. ama düzgün birşey yapmak istiyorum. ve final haftasında olduğum gerçeği sebebiyle minimal zaman harcamak istiyorum. öneri, fikir ve görüşlerinize açığım.

 
Diablo ya da WoW gibi bir bilgisayar oyununu tanıtabilir (Diablo için örnek: ilk ne zaman çıkmış, kaç kişi oynamış, neden bu kadar tutulmuş, nasıl bir bağımlılık ki 10küsür yıldır bu insanlar beklemiş vb) oyundan screenshotlar alarak zenginlik katabilirsin.

ya da seviyesini iyi ayarlayarak, bilgin olan herhangi bir konuda anlatım yapabilirsin. fikir verme amaçlı linkler vereyim:

cartoongirl7.deviantart.com

onifrogbox.deviantart.com

akarashii.deviantart.com

ecthelian.deviantart.com

gibi
  • yug toreni  (23.05.12 02:18:47 ~ 02:19:50) 
[]

türkiyeye gelecek bir fransız'a yardım

mailleştiğim bir fransız var, türkiyeye (istanbul'a) gelmeyi düşünüyormuş ve bu sebeple benden yardım istedi. istanbulu bilmediğim için yardım edemiyorum.

yazdığı mail mealen şöyle:
8 9 günlüğüne istanbula gelmeyi düşünüyorum. intennetten otelleri araştırdım basit bir otel bile çok pahalı. beni evinde ağırlayabilecek ya da yardım edecek bir tanıdığın var mı? ne tavsiye edersin? bu biraz acil çünkü eğer geleceksem uçak bileti almalıyım.

----
Bonjour Melih,

peux-tu m'aider ?

J'aimerai peut-être venir en Turquie , à Istanbul, huit ou dix jours, début du mois d'août. J'ai regardé sur Internet les prix pour une simple chambre d'hôtel et je trouve que c'est très cher !!! Connais-tu quelqu'un à Istanbul qui pourrait me loger ou m'aider ? Que me conseilles-tu ? C'est très urgent car je dois réserver mon avion si je viens.

Je te remercie beaucoup.

Ton ami Erik
----

bu arada, kendisi 10un üzerinde kitap yazmış bir çocuk edebiyatçısı, aynı zamanda triage fm.de ufak bir radyo yayını yapmakta.

 
tanıdık bir yer bulamazsanız couchsurfing.org ya da airbnb.com'u deneyebilirsiniz.


  • mocha  (22.05.12 23:12:17) 
[]

Roaccutane tedavisi sonrasi kan bagisi

6 Aylik tedavi 1 haziran tarihinde bitmis olsun. kan bagislayabilmem icin aradan ne kadar gecmeli?




 
bittikten sonra 1 ay geçmesi lazım. yani 1 temmuzdan sonra bağış yapabilirsin


  • kaynaklari etkin kullanamayan iktisatci  (22.05.12 13:26:07) 
6 ay geçmeli. (kızılaya göre)


  • cecilia  (22.05.12 13:39:39 ~ 14:52:23) 
roaccutane ile birlikte imzalatılan belgeye göre 1 ay.


  • kahveci  (22.05.12 14:51:11) 
[]

ödenmiş faturayı ödemek

merhaba.

elimizde 1 adet (mayıs) ödenmemiş fatura var. bildiğimiz kadarıyla ödedik mart ve nisan aylarını. üstelik esgaz.com.tr'den sorguladığımızda sadece mayıs faturası görünüyor.

fakat,

ziraat bankası atm.sinden son fatutayı ödemek için giriş yaptığımda gördüm ki mart ve nisan ayları da ödenmemiş görünüyor. ben de mart ayına ait olanı ödedim. belki ödemeyi unutmuşuktur dedim.

mart ve nisan faturalarını aracı kurumdan ödemiştik. evde olmadığım için bakamıyorum ama yüksek ihtimalle ödedik ve haliyle makbuzumuz var. esgaz.com.tr de mart görünmediği gibi nisan da görünmüyor. fakat mayıs var. atm.den yaptığım işleme dair makbuz da var elimde. ama anlayamadım olayı:

ödenmiş faturanın ziraat atm.sinde ödenmemiş ama internet sitesinde ödenmiş görünme olayı olabilir mi?

iki defa ödediysek paramı nasıl geri alırım?

evden taşınacak olmasam sonraki aylara mahsup ederim ama evden ayrılmayı düşünüyorum.

 
Olayı tam anlamadım ama şöyle olmuş sanırım,

Siz aracı kuruma para ödediniz, aracı kurum ise sizin faturanızı ödemeden siz gidip o faturayı ödediniz, bu durumda para, aracı kurumda kalır.
  • disfircasiyimben  (19.05.12 23:03:57) 
eskişehirde fatura ödeme merkezlerinde nadiren sıkıntı oluyor. elinde makbuz varsa esgaz a bi ugra.


  • 584  (19.05.12 23:58:37) 
[]

mac office windows.ta kullabilir mi?

geçen birşey ararken aradığım özelliğin mac.in kelime işlemci programında olduğunu öğrendim. w7im var. mac office.i kullanabilir miyim? en azından kelime işlemcisini.




 
  • microfiction  (16.05.12 23:02:00) 
eğer sanal bilgisayar kurarsan yapabilirsin. (bkz: virtualbox)


  • f2dx  (16.05.12 23:09:13) 
[]

pilavlık pirinç

hatırlıyorum, önceden annem pilav pişirmeden önce pirinçleri bi tepsiye koyar ve taşlarını ayıklardı. şimdi ise pirinçlerde taş ya da benzri birşey yok. paketten çıktığı gibi tencereye giriyor.

merak ediyorum, fabrikada nasıl bir işlemden geçiyor da pirinçler taşlardan ayıklanıyor?


 
Sorunuza yanıt değil ama yine de taş kalabiliyor.


  • grgn  (16.05.12 21:10:32) 
eskiden pirince ağırlık yapsın diye taş koyan bakkallar vardı hepsi süpermarketlere yenildiler. şaka bir yana teknoloji. suyla ayırıyorlar büyük ihtimal( akan su da pirinç taneleri gidiyor taşlar taş daha ağır ya )


  • mr fusion  (16.05.12 21:14:01) 
bulgur için söyleyim, önceden k.validegil taş değirmende dövdürürmüş, o yüzden taş oluştmuş, şimdi başka bir tür değirmen kullsnıyorlar, taş olmuyor.


  • bitter cikolata  (16.05.12 21:18:56) 
bir maden mühendisliği öğrencisi olarak aklıma ilk olarak cevher hazırlama yöntemleri geldi :)
mr fusion'ın dediği doğru olabilir. örneğin kömürü yantaşından ayırıp daha temiz bir kömür elde edebilmek için çok uzun oluklar kullanılıyor. ağır olan yantaş dibe batıyor ve daha yavaş hareket ediyor. kömür ise akıntıya daha fazla kapılıp daha önden gidiyor ve önden giden kömürleri kenara alıyorlar.

  • sensible soccer  (16.05.12 21:31:40) 
[]

ayran nasıl yapılır?

yoğurt, su ve tuz karışrırarak değil mi? hakiki ayran nasıl yapılır diye değiştirelim öyleyse? uzun zaman önce çok gezen ve çok bilen biriyle sohbet esnasında ayrandan konu açılmıştı da suyla yoğurdu karıştırarak mı yapılır sanıyorsun tarzı birşey demişti bana. nasıl yapılması gerektiğini de soramamıştım, şimdi aklıma geldi bu.

gerçekten nasıl yapılır ayran?


 
yayık olanı bildiğim kadar sütün çalkalanmasıyla elde ediliyor. zamanında çubukta köyde içtiğim bir ayran bildiğin süt gibiydi, sadece tadı tuzluydu, çok suluydu. izmirde çok komik yerler var, sütçüler, ayrancılar, yoğurtçular diye gidiyor. sütün kaynağından uzaklaştıkça süt ürünü değişiyor :) bu da böyle bir anı.


  • kediebesi  (16.05.12 15:06:58 ~ 15:08:03) 
geldeyeme.blogspot.com

şöyle bir şey var ama bilemedim.
  • ykyt  (16.05.12 15:11:02) 
ben şu şekilde yapıyorum,
önce yoğurdu bir süre çırpıyorum mikserle sonra içerisine yavaşça su+süt karıştırıyorum mikser çalışırken. ara ara tadına bakıyorum istediğim noktada bırakıyorum.

  • kisa  (16.05.12 15:11:24) 
geleneksel ayran su ve yoğurdun karışımıyla yapılmıyor var yayık muhabbetinde dönen bir dalavere ama ben de bilmiyorum.


  • 9kuyruklukedi  (16.05.12 15:16:10) 
suyla yapılmıyorsa mantık olarak sütün içine mayayı koyup yapmaları lazım sonra çalkala babam çalkala.
...benimde aklıma ''la yoğurt yokken neyle sütü mayalıyorlarmış ''diye takılmıştı önceleri sonradan araştırdım ki ; saman,toprak,çam kozalağı(annemler bazen yaparmış köyde) bunlarla yaparlarmış

  • gündüz m  (16.05.12 15:58:02) 
bahar dönümünde çiyle süt mayalayan da var.


  • kediebesi  (16.05.12 15:58:53) 
elbette su ile yapılır ancak. öncelikle yoğurdu iyice çırpmanız gerekiyor su katmadan. sonra azar azar münkünse buz gibi su katarak yapın. tuzu da yoğurt halinde iken atın. en son merhalede iyice büyük bir şişede çalkalayın veya yüksek mesafeden bir kaptan diğer kapa boşaltın köpüklü istiyorsanız.


  • ground  (16.05.12 16:04:47) 
[]

diziport kapalı değil mi?

geçenlerde duyuru yapmışlardı, artık sitemiz üzerinden online izlemek mümkün değil diye. zaten izleyemiyorum da. fakat bugün bir arkadaşla konuşurken hayır ben dizilerimi oradan izliyorum falan dedi. duyuruda da görmüştüm, yurtdışından izlenebiliyor fakat bizde kapalı falan gibi şeyler. tam anlayamadım olayı.

erişilmekten kastettiğim şey sitenin engellenmiş olması değil, videoların olmaması.

dizimag da aynı şekilde facebook.un videoları silmesiyle kullanılmaz olmuştu. yabancıdiziizle.com gibi bir reklam cenneti (!) var bi de. alternatif mevcut mu?

 
dizihd.com


  • zenc  (16.05.12 13:53:43) 
diziport izleniyor bende. Dizimag candır. Lokasyon istanbul


  • skywalkeremre  (16.05.12 14:02:45) 
dizimag biraz duzeldi bu aralar.


  • tom riddle  (16.05.12 14:03:42) 
dizimag büyük ölçüde topladı götü, bir iki haftaya kalmaz tüm arşivi kaldırırlar ayağa.


  • cifadam  (16.05.12 14:06:09) 
tekdiziizle.com.burda youtube daki benzer program kullanıldığından inanılmaz hızlı ve diğerlerine fark atıyor.her türlü gideri var.


  • Sourlimes  (17.05.12 01:46:41) 
[]

-bir- şarkı söylemek

merhaba,

şarkı söylemek konusunda yeteneğim sıfır değil eksilerde. zira ritim duygusu, ses ve nefes kullanımı, kulak vs şarkı söylebilmem için uygun değil.

buna rağmen çok seviyorum şarkı söylemeyi. çalışıyorum fakat henüz başarmış değilim.

merak ettiğim birşey var. hep 1 şarkıyı söylesem, hem dinlesem söylesem. tekrar tekrar yapsam bu işi. O şarkıyı güzel söylebilmem mümkün olabilir mi?

 
belli bir yere kadar olur
ancak eğitim almayı da düşünebilirsiniz.
ayrıca, bir şekilde yanlışa alışırsanız düzeltmeniz daha zor olur.
  • kisa  (16.05.12 12:41:43) 
Hep 1 şarkıyı dinlesen ve söylesen gayet güzel söylemeye başlayabilirsin.

Bu işlerle uğraşan bir arkadaşımın bu konuuyla ilgili söylediklerinden aklımda kalan şey, dinlediğin ve söylediğin şeylere göre sesin gitgide o şeye uyum sağlaması ve oradaki kasların (?) buna göre kontrol edilmesiyle alakalı olarak o şarkıcıya benzemesi.
  • reyals  (16.05.12 12:53:39) 
[]

erasmus öncesi oryantasyon programı

merhaba arkadaşlar,

önümüzdeki dönem versailles, fransa.da olacağım erasmus vasıtasıyla. okulum 17sinde falan açılacak. 6 eylülde ise bir oryantasyon programı var 14üne kadar devam eden.

sorum şu, o oryantasyon programına katılmalı mıyım? ben gitmek istiyorum ama fiyatı 140euro olunca biraz tereddütte kaldım.

--
bu bir haftalık programda hızlandırılmış bir fransızca iletişim kursu, kültür ve etkinliklerle alakalı bilgilendirme, üniversite hizmetleri hakkında bilgiler vs gibi şeyler verilecek. aşağıda da broşürü var. dediğim gibi, katılmak niyetindeyim lakin 140euro verilir mi verilmez mi bilemiyorum.

www.ilei.uvsq.fr

 
oryantasyon programlari önemli ya. kaynasmak, tanismak, eglenmek, sistem ve okulu tanimak acisindan cok yararli.
ama para alindigini da ilk defa duyuyorum. ne mal bir uygulamaymis oyle lan..

  • natnan  (14.05.12 17:07:05) 
kaçırma derim, bu programın ederi insanlarla kaynaşmaktır, herkes süper eğlenmiş birbirine ısınmışken oraya gidersen sıkıntılı olabilir.


  • mocha  (14.05.12 17:38:03) 
ona katilmayacaksan hic erasmus yapma daha iyi. o derece diyeyim sana.


  • barut  (14.05.12 17:41:56) 
[]

sazova parkı eskişehir

bisiklet almıyorlar parka. peki parkın yanında bisikletimi koyabileceğim bir yer var mı?




 
bisiklet kitleme yeri var, yanında da güvenlik vardı yanlış hatırlamıyorsam.


  • yuto  (12.05.12 06:30:43) 
[]

siyah beyaz gözlük filtresi var mı?

gözlük olur, lens olur, gözlerime taktığım zaman etrafı 1940larda çekilmiş bir film edasıyla siyah beyaz görebilmem mümkün mü?




 
Olmuyor o öyle maalesef, siyah beyaz ışıklandırma lazer ile mümkün ama öyle gözlük takayım siyah beyaz göreyim işi yaş bir iş, fotoğraf makinalarında bile eskiden filmler siyah beyaz olurdu, filtre vs kullanılmazdı bunun için.


  • lunedor  (11.05.12 23:46:30) 
senden başka soran da varmış :D hiç aklıma gelmedi, güzel olurdu ama evet.

www.creativitypool.com
  • utkucbkc  (11.05.12 23:51:01) 
Aslında düşündümde ortasına siyah-beyaz çeken bir kamera konmuş monitör gözlüklerle olabilir gibi geldi ben bir patentini alayım bunun hemen :)


  • lunedor  (11.05.12 23:54:53) 
peki fotograf makinelerindeki filtre olayı nasıl oluyor? bir çeşit cam değil mi o da?

@lunedor
aklıma geldi o ama pek karizmatik durmaz kocaman ağır ve hantal gözlükler.
  • dahinnotha  (12.05.12 00:07:44) 
fotoğraf makinalarında öyle bir filtre yok işte, dijital olanlar yazılımla, filmli olanlar filmin özelliği ile siyah beyaz çekebiliyorlar.
Bazen siyah beyaz çekimlerde renkli filtreler kullanılıyor(sarı, mavi vs vs) düzeltme veya kontrasta yardımcı olunsun diye ama takayım siyah beyaz çekeyim gibi bir filtre yok.

  • lunedor  (12.05.12 00:19:43) 
[]

şarkı sözü arayışı: noces d'hiver

delphine coutant şarkısı noces d'hiver'in sözlerini arıyorum. fransızca ya da ingilizce olması farketmez. şarkının bahsini çok merak ediyorum özellikle.

vimeo.com daha önce de sormuştum lakin bulunamamıştı.


 
anlamadığım yerleri parantez içine aldım. arkadaşlardan belki çözen olur.
un beau jour
j'ai reçue
dans mon oeuil
un eclat
un beau jour
est entre
dans mon coeur
le froid
de (sejour)
j'ai ete sans toi
de (sejour)
j'ai ete avec elle
je ne sens pas le froid
elle m'embrasse et mon coeur
est de glace
elle m'a dit si je t'embrasse encore
d'un (matthew) sera mort
avec elle je ne sens pas le froid
elle m'embrasse et mon coeur est de glace
je lui dit embrasse-moi encore
nous deux (sait) a la vie, a la mort
dans mon oeuil ils chercherons l'eclats?
de mon corps constaterons le froid?
mais ma reine m'emmene dans l'eau dela
ma reine m'emmene moi dela ville () mise en blanc
pour mes noce
et je vois le cortege qui s'approche
decouvrant dans la neige le mot eternite
decouvrant dans la neige un ()
  • kediebesi  (10.05.12 01:42:47 ~ 02:04:15) 
[]

öğrenci kredisi banka hesabı

merhaba,

kyk kredisi alıyorum. ziraat bankasında bir hesabım var ve atm.den paramı çekebiliyorum.

sorum şu, internet bankacılığı kullanabilir miyim? faturaları falan o şekilde yatırayım ya da havale falan yapayım. sonuçta bir hesabım var.

 
internet bankacılığına açtırman lazım önce şubeye giderek. bok püsür imzalatmadan internet bankacılığını açmıyorlar. kyk'nın yattığı hesapla bu işi yapabilirsin tabii.


  • cro magnon  (10.05.12 00:47:43) 
o işin bir sürü prosedürü var. bende o niyetle gitmiştim zamanında, bana ekstra bir hesap açmışlardı. hesap numarası aynı fakat sonu 5001 yerine 5002 ile bitiyordu. orada ki elemanın dediğine göre bu şekilde olmak zorundaymış. neyse onunla ilgili bir sürü sözleşme falan imzaladık, şifresiydi falan 1 saat sürdü. sonra bu işin oluru var mı diye biraz üsteledim, orada ki diğer görevli bu iki hesabı birbirine bağladı. böylelikle iki hesabı da internet üzerinden kullanabilir hale geldim.

yukarısı hikaye oldu resmen. neyse özet geçeyim, evet yapabilirsin ama yanında 2. bir hesap daha açacaklar ve de bu iki hesabı birbirine bağlat.

edit: hatta gitmişken dolar ve euro hesabı da açtır. 5003, 5004 diye gidiyor. ilerde lazım olur bakarsın uğraşma sonra.
  • kaynaklari etkin kullanamayan iktisatci  (10.05.12 00:55:06 ~ 00:55:51) 
aynı kart bende de var, internet bankacılığını açtırdım, halen kullanıyorum.

@kaynaklari etkin kullanamayan iktisatci'nin dedigi gibi değil doğrudan aynı kartın internet bankacılığını açtılar bana.
  • ocanal  (10.05.12 00:59:04) 
iktisatçının hatırlattığı iyi oldu, yakon zamanda euro hesabı açtırmam gerekiyor. her hangi bir ziraat şubesi oluyor mu yoksa krediyi aldığımız bankaya mı gitmeli? euro hersabı için ücret alıyorlar mı?


  • dahinnotha  (10.05.12 01:12:32) 
internet bankacılığı şifresi için ilk önce rastgele bir şubeye başvurdum, "buradan olmaz, hesabınızın bağlı olduğu şubeden alabilirsiniz" dediler.


  • ocanal  (10.05.12 01:29:23) 
özelden yazmıştım ama ilerde başkaları da merak eder diye buraya da yazayım.

istediğiniz bir şubeden açtırabilirsiniz. ( geçerli bir bahaneniz olsun. ben kendi hesabımı başka bir şubeden açtırmıştım örneğin o yüzden mümkün) eğer farklı bir şubeden açtırırsanız hesap numarasının başında ki kod farklı olur.

euro hesabı açmak için ekstra bir ücret gerekmiyor. sadece 5-10 euro göstermelik bir para yatırmanız gerekiyor böylelikle hesabınız aktif oluyor, işleminiz bitince parayı geri çekiyorsunuz.
  • kaynaklari etkin kullanamayan iktisatci  (10.05.12 01:30:27 ~ 01:31:37) 
evet kullanabilirsin. Şubene git, yönlendirirler. Ayrıza ziraat bankası bu krediyi referans alarak 500tl limitli kredi kartı da veriyor belki ilgilenirsin.


  • joker hakki  (10.05.12 02:21:08) 
[]

uçak bileti alımı

merhaba sevgili tecrübeli uçak dostları,

1 - 4 eylül tarihlerinden birinde fransaya gideceğim erasmus programı dahilinde. uçak biletlerine bakıyorum lakin bilmiyorum bu bilet işleri nasıldır.

*talep olayına göre fiyatlar değişiyor sanırım, şimdi ben 1 eylül tarihi için bilet kontrol etsem siteden, fiyatları artacak mı?

*versailles.a gideceğim. paris.ten trenle falan geçersin dediler. bilet ararken paris istikameti mi aramalıyım? alternatif rotalara da hayır demem başka bir şehirde de inebilirim eğer ucuz olacaksa.

*bazı uçuşlar aktarmalı. uçuş aktarmaları çok sorun oluyor mu?

*pegasus mayıs ayında kampanya yapar, zaten en ucuzu odur falan dediler. birkaç ay önce 400 - 500 civarıydı sanırım lakin o zaman gideceğim kesin değildi, şimdi ise 680 lira gibi. fakat daha ucuz hava yolları var, aktarma falan yapıyor. mesela airbaltic 271 lira veriyor şuan ama toplam uçuş süresi bir gün gibi, litvanyada mola veriyor. 400 lira fark için bir gün boyunca yolculuk yapmak bana çok da saçma gelmiyor açıkçası?

*bir de şu var, aktarma yapmanın pasaportla ilgili bir sorunu falan var mı? giriş - çıkış falan birşeyler duydum lakin neyin ne olduğunu bilmiyorum.

*

 
mesela 158euro.luk baltic air.a baktım. litvanya için transit vizesi lazım yazıyor bilet kurallarında. yani litvanya için de ayrı bir vize alacağım anlamına mı geliyor mu?


  • dahinnotha  (09.05.12 16:16:25) 
Genel olarak ne kadar erken alırsan o kadar ucuzlar. Ancak gününe göre de değişiyor vs.

Aktarma yaparken vize meselesine gelince..açıkçası ben Amerika'ya giderken Londra'da ya da Paris'te aktarma yaparken hiç vize sormadılar. Ancak Litvanya'yı bilmiyorum. Ama normal vize kadar işlemi yoktur, büyük ihtimalle havaalanında bir 10-20 Euro birşeyler isterler. Yine de bir araştır

Ancak aktarmalı bilet alırken biletin tek bir havayolu tarafından kesilmiş olmasına dikkat et. Yani expedia'dan bilet alıyorsan mix & match yapma. Bu vizeden ziyade bir sorun olursa diye.
  • madonnanin yagli zencisi 2  (09.05.12 19:31:18) 
internetten mi almalı yoksa acentalara mı sormalı?


  • dahinnotha  (09.05.12 21:21:43) 
[]

patates haşlamak

şoktan, bimden ve pazardan aldığım ve haşladığım patateslerde sonuç hep aynı: haşladıktan sonra kararıyorlar. yumuşuyor, kokuyor, tadını kaybediyor. siyah gibi bir renk alıyorlar yavaş yavaş çürüyorlar sanki.

şöyle yapıyorum: orta boy patatesleri yıkayıp düdüklü tencereye koyuyorum. üzerini kapatacak kadar su çekiyor ve tencerenin kapağını kapatıp ateşe koyuyorum. orta gözde oluyor tencere ve yarım saat içinde haşlanmış oluyor. çatal batırma yöntemiyle işlemin tamamlanıp tamamlanmadığına bakıyorum. eğer tamamsa suyu döküp patatesleri bir kaba çıkarıyorum. iyice soğumadan da buzdolabına koymuyorum zaten.

peki nerede yanlış yapıyorum? patatesler mi kalitesiz? kaç günde tüketilmeli haşlanmış patatesler?

*mini fırınım var. sobada ya da közde pişirir gibi, atsam fırına pişirsem olur mu? kaç derece kaç dk olmalı?

 
süper bir icat olduğuna diyecek bir lafım yok fakat patates düdüklüde haşlanmaz diye aklımda kalmış. çok çabuk ve etkili pişirmesi yamultur patatesi diye.


  • irbat  (08.05.12 02:13:52) 
düdüklüde haşlamamak gerek mümkün olduğunca. yani haşlanır, haşlanmaz değil de; dediğin gibi olabiliyor. mümkünse normal tencerede haşla.


  • asyamaris  (08.05.12 02:16:47) 
minifırın dediğin mikrodalgamı?


  • 05  (08.05.12 02:17:10 ~ 02:17:34) 
patates düdüklüde haşlanır,sorun yok ama yarım saat çok fazla.
15 maksimum 20 dakika yeterli.
sıcak suyu süzdükten sonra çeşmeden akan soğuk suya 1,2 dakika tut.
dolaba koyduğun tencerenin kapağını mutlaka kapat.
en fazla 3 gün içinde tüket.
  • password  (08.05.12 02:27:12) 
normal tencerede de denedim. sonuç farklı değildi.
kapalı bir kapta tutmadım hiç buzdolabında, sorun o olabilir.
sıcak sudan çıkınca soğuk suyla yıkamak ne derece doğru emin olamadım ama deneyeceğim.

@05, miktodalga değil. normal minifırın. ızgarasına birkaç tane atayım.
  • dahinnotha  (08.05.12 02:30:43) 
fırında yapmak için genelde folyoya sarıp bir kaç yerinden çatalla patatese de geçecek denli deliniyor ama pişme süresini bilmiyorum. folyo sağlığa zararlı, folyo olmadan da yapılabilir. bu tip pişen patates püre olarak da güzel oluyor sade yemelikte..


  • cinna monster  (08.05.12 02:38:48) 
mikrodalga olaydı çok güzel kumpir yapardın, buzdolabı poşetine koyup ama normal fırınlarda eriyo galiba buzdolabı poşeti


  • 05  (08.05.12 02:40:32) 
kabuklarını soymadan yapıyorsun değil mi? soyarak haşlarsan tarif ettiğin gibi oluyor.
ben hiç normal tencerede yapmam, hep düdüklüd yaparım. gayet de güzel olur.
bir de yarım saat çok hakkaten. patatesin büyüklüğüne göre, düdüğünü indirdikten sonra fıslamaya başladıktan sonra 10-15 dk yeterli.
pattisin kalitesi de önemli özellikle tadı için. bazısı acı acı olur mesela. sarı temiz gibi görünen patateslerden değil de tozlu gibi görünen, kahverengi patatesler var ya, onlardan al.
  • halanne  (08.05.12 10:24:45) 
kısacası, normal tencerede, kabuklarını soymadan haşlamyı dene.
senin dediğin gibi bir şey hiç başıma gelmedi.

  • goldentitan  (08.05.12 12:23:55) 
bir de patatesin haşlama suyuna 1 çorba kaşığı kadar sirke ekleyin. tadı şeker gibi oluyor.


  • balik kraker  (08.05.12 14:48:49) 
[]

tasavvufta yeniden doğma düşüncesi

reenkarnasyon düşüncesinin islam felsefesinde yeri nedir? bu konuda düşünen mütefekkirler kimler?




 
tenasüh olabilir.


  • shyzore  (07.05.12 20:50:09) 
[]

le trio joubran

filistinli bir grup bu. ud çalıyorlar. genelde sözsüz müzikleri var. tam anlamıyla "müzik" yapıyorlar.

fakat merak ediyorum, filistinli yani arap olmalarına rağmen neden isimleri fransızca. müzikleri de fransızca olarak isimlendirilmiş?


 
Filistinliler Arap değildir. Sorunuzun cevabını tam olarak bilmiyorum ama bir sürü İngilizce isimli Türk grubu var?!


  • buf-e kür  (07.05.12 19:58:28) 
dediğin grubu tanımıyorum.filistin asıllı fransızlardır belki?


  • Skey295  (08.05.12 01:45:23) 
fransa'da yaşıyorlar.


  • clones  (09.06.12 22:17:49) 
umut kestiğim eski duyurulara cevap gelmesini çok seviyorum=)


  • dahinnotha  (10.06.12 01:25:20) 
[]

gaz halindeki su

belki çok saçmadır sorum. bilemiyorum, kimyadan da hiç anlamam lakin suyun hidrojen ve oksijenin birleşimiyle oluştuğunu biliyorum. h2o.

hidrojen atomları parfümler gibi basınçlı kutulara sıkıştırılsa, düğmesine bastığımzda havada bulunan oksijenle birleşip su açığa çıkar mı? suyun içerisindeki mineraller belki de olmayacak, o sebeple tadı hoş olmayacak belki, fakat sorum bunun mümkünlüğü? bu durumda traş köpükleri gibi, ufacık kutudan bir sürü litre su çıkabilir mi?


 
Cevap açık ve net. Çıkmaz. Hidrojen oksijenle temas ederse su açığa çıkmaz.


  • insanlik icin buyuk bir adim  (01.05.12 17:33:45 ~ 17:34:07) 
@insanlık, bu durumda laboratuar ortamında su üretmek de mümkün değil gibi birşey mi oluyor?


  • dahinnotha  (01.05.12 17:36:20) 
@dahinnotha: laboratuvar ortamında su üretmek mümkün.


  • insanlik icin buyuk bir adim  (01.05.12 17:39:33 ~ 17:40:41) 
havada hidrojen de var oksijen de. senin dediğin gibi olsa her yer su olurdu.


  • sutlu nescafe  (01.05.12 17:42:35) 
suyun kimyası ne kadar basit bilemiyorum lakin neden hidrojen ile oksijen birleştiğinde ortaya direk su çıkmıyor? hidrojen ve oksijen atomlarının birleşimi ile diyorlar ya suyun oluşumu için.


  • dahinnotha  (01.05.12 17:42:52) 
en.wikipedia.org
ingilizcen varsa eğer anlatılmış.

  • sutlu nescafe  (01.05.12 17:47:38) 
hidrojen oksijenle birleşirse karışım olur, maddeler kendi özelliğinde kalır, hidrojenli oksijen olur. su oluşması için tepkime olması lazım. yani bir reaksiyon. bunun için enerji katalizor gerekli, labaratuvar da yapılabilir yahut doğada şimşek ile olur


  • efruz  (01.05.12 17:48:37) 
ateşleme, alev veya bir katalitik etki olması gerek; o zaman tepkime gerçekleşir su açığa çıkar. hidrojenin yanması sonucu su açığa çıkar, karmaşık bir durum yok.


  • uykusunu yakalayan adam  (01.05.12 17:48:38) 
Hidrojen ve oksijen birlesip su olusturmalari yanmalari ile mumkun olur. Ortaya cikan urun de kizgin su buhari olur. Yanmak demek zaten oksijenle birlesmek demektir kimya dilinde.

Bir baska deyisle; bu iki atomun su olurturabilmesi icin reaksiyona girmeleri gerekir. Reaksiyona girmeleri icin de belli bir aktivasyon enerjisinin asilmasi gerekir. Mesela benzin yanicidir ancak durduk yerde yanmaz, bir kivilcim gerekir.

Diyelim ki dedigini gibi bir tupe hidrojen doldurduk. Susadigimizda kibriti caktik. Patlama riski cok yuksek, hadi onu gectik, ortaya kizgin su buhari cikar. Hadi onu da bir sekilde sogutup yogunlastirip su haline donusturduk, bu suyu icmemiz halinde vucudumuzun iyon dengesini altuts etmis oluruz. Dedigin gibi suyun icinde mineraller olmayacak. Bu mineraller suya sadece tad verme amacli degildir. Hucrelerin icinde iyonlar vardir kalsiyum, sodyum, potasyum gibi. Eger hucre bu iyonlardan yoksun bir ortama girerse kendi iyonlarini kaybetmeye baslar. Cunku iyonlar hucre zarindan gecebilirler ve az iyonlu yere gecip her yerin iyon seviyesini esitlemek gibi bir amaclari vardir. Iyonsuz kalan hucre hayati fonksiyonlarini yerine geritemez ve olur.
  • curt  (01.05.12 17:58:00 ~ 17:58:37) 
havada O2 var O olsaydı dediğin olurdu.


  • mtrsykl  (01.05.12 18:35:30) 
[]

su kıtlığı

dünyanın üçte ikisi sularla kaplı olsa da içilebilir suların oranı çok çok küçük diyorlar. su kıtlığı var, ileride su değerli olacak falan diyorlar. vs vs.

merak ettiğim konu şu; deniz suyu arındırılarak içme suyu haline getirilemiyor mu? içme suyu olmuyorsa bile üretim, temizlik vs gibi alanlarda kullanılması mümkün değil mi?


 
Mümkün. Fakat maliyetler iktisadi açıdan mantıksız denecek kadar pahalı.


  • roket adam  (01.05.12 17:06:16) 
Malta da akdenizden karşılıyor mesela tum suyunu, sadece pahalı ama tatlı su bitince yapacak birşey yok.


  • utkucbkc  (01.05.12 19:05:13) 
[]

yabancı dil konuşabilmek

konuşma konusunda sıkıntılarım var. anlamakta da zorlanıyorum ama o kadar değil, yani anlıyorum ama konuşamıyorum ekolünün temsiliciyim desek çok da yanlış olmaz.

3 arkadaş önümüzdeki dönem fransada erasmus yapacağız. ingilizce ve fransızca var üçümüzde de lakin hemen hemen aynı düzeydeyiz. önceliğimiz elbette fransızcayı iş yapar seviyeye getirebilmek. zaten sınavlar sonra tatil falan derken üçümüzün ortak çalışabileceği zaman dilimi bir buçuk ay falan.

şimdi biz üçümüz toplaşıp konuşma kulübü falan kurucaz, dersten sonra, boş zamanlarda falan kendi aramızda bir saat kadar ders yapıcaz bir başka ifadeyle. bu konuda hepimiz hem fikiriz lakin tam olarak ne yapabiliriz, nasıl etkin bir şekilde kullanırız vaktimizi.

birbirimizin hocası olucaz, birbirimize ödevler verip onların kontrolünü yapıcaz çünkü bu devirde materyallere ulaşmak çok kolay ve başarı getiriyor lakin otorup adam gibi çalışmak gerekiyor ki en büyük eksiğimiz de kendi kendimizin hocası olamıyoruz.

çok uzattım, özetle, seviyeleri hemen hemen birbirine denk 3 öğrenciyiz. birbirimizin hem hocası hem öğrencisi olarak konuşma kulübü tarzı birşey yapmak istiyoruz. nacizane fikirleriniz nelerdir bu konuda?

 
nacizane fikrim:

1. dil demek listeningdir.

hayvan gibi listenig writing reading vocabulary dilbilgisi varsa speaking çok rahat olur. ama bunlarda sorun varsa speaking "kasmak" anlamsızdır. adam o kelimeyi bilmiyor cümle yapısını kalıbını bilmiyor, bilmediği şeyi nasıl konuşucak?

yıllarca faal saz çalmış adamın gitara geçmesi ile müzikte sıfır adamın gitara başlaması gibi... siz altını doldurun speaking çabuk olur. umarım gitar saz örneğim de doğrudur.

her şey listeingde bitiyor. zaten kendi anadilimizi de listening ile öğreniyoruz.

2. bizde yabancı öğrenciler vardı. güya onlara demişler ki "kendi aranızda türkça asla konuşmayın, yanlış öğrenirsiniz".. bilemiyorum tabi.
  • truvaiti  (25.04.12 18:03:56) 
film falan İZLEMEYİN bence. filmde argo var sokak ağzı var jargon var.

bazı ilginç kelimeler çok geçerken en lazım kelimeler hiç geçmeyebilir.

arada susulan uzun sahneler, sessiz manzaralar olur. 1 saatlik filmdeki diyalog 20dakikalik podcastte vardır.

filmde flashbackidir, senaryosudur, alengiridir, aşk sarmalıdır, heyecanı gerginliği bulmaca gibi filmi çözmesi derken dil filmin arkadasında kalır. zaten benim gördüğüm de film izlemenin adı LEARNING olmuş.

e tabi sonuçta film LEARNING amaçlı yapılmıyor.

asker botu ile bale yapmak gibi bu. bence önce podcast - sonra aksansız düzgün dilla çekilmiş, içinde bol sağlam kelime olan (size de bu lazım zaten?) belgeseller ve en son film izlenmeli.

ve film de izlenecekse şayet:

MUTLAKA orjinal altyazısı ile izlenmeli. Türkçenin sırası farklı, kelime tercihleri farklı, çevirmenin yorumu (hatası?) var. Hiç altyazısız da zaten olmaz. Mutlaka o dildeki altyazısı ile izleyin.
  • truvaiti  (25.04.12 18:14:59 ~ 18:16:40) 
@truvaiti
senle hemfikirim aslında, pimsleur ve micheal thomas denedim. micheal thomas.ı dinlemek ardından da pimsleur ile cila yapmak çok iyi olacak gibi. telefonuma falan attım her fırsatta onu dinliyorum.

fakat bunlar bireysel olarak yapılabilecek şeyler. grupsal olarak ne yapabiliriz, birbirimize nasıl ödev verebiliriz? mesela hergün bir iki podcast dinlemek ödevimiz olsun ertesi gün onu anlatalım birbirimize fransızca olarak, gibi.

@miyav, eskişehirdeyim. burada fk yok sanırım. ama hocayla konuşup onun diğer gruplarla yaptığı derslere girmeyi düşünüyoruz.
  • dahinnotha  (25.04.12 18:19:06 ~ 18:20:56) 
ingilizce için tavsiye istiyorsanız yazıyım ?


  • truvaiti  (25.04.12 18:29:44) 
metod aynı, sadece kullanabileceğimiz podcast linkleri vs farklı olacak ingilizce tavsiyesi istesem de? öyle değil mi?

seslikitaplar da var. onları da okumaya ve dinlemeye çalışıyorum. ingilizcede bunun faydasını gördüm. lakin benim sorununm şu ki kendimin hocası olamıyorum. kendime ödev verip şunu yapacaksın sonra bunu yapacaksın diyemiyorum. yapacak çok şey biliyorum ve onları uygulasam hiç sorun kalmyacak. işte o yüzden böyle grupça çalışmayı düşündük, birbirimize destek olalım hatta iteleyelim diye. ama grupça çalışırken ne yapabliiriz onu bilemedik.
  • dahinnotha  (25.04.12 18:34:35) 
bende de ingilizce için aynı sorun var, @truvaiti çok yetkili bi abiye benziyosun tavsiyelerini ver bence..


  • seoman  (25.04.12 18:37:33) 
tavsiye derken ingilizce podcast tavsiyesi. yoksa metot yine aynı.

---

BBC Learning var:

orada bir sürü bölüm var ama en güzeli 6 Minute English'tir.

www.bbc.co.uk

1. konular süper.

2. iki spiker aksansız süper konuşur.

3. araya kısa kısa normal adamlar alırlar ki kulak alışsın.

4. .pdf'si var.

5. vocabulary'si var.

6. .mp3'ü var.

7. her perşembe yenilenir.

8. 200 bölümlük arşiv var.

9. tamamen ücretsiz.

mesela bir bölüm:

www.bbc.co.uk

bir insan başka ne ister?

-----------

bence sesli kitaplar da çok doğru DEĞİL. listening için en iyisi bir şey art arda çok tekrarlı dinlemektir. mesela bu her podcast'i her gün 8-10 kez dinleyin. adamda zerre ingilizce yoktur ama dinlediği şarkıları ezberler içinden kelime ayıklar çünkü çok tekrar eder.

sesli kitap da insanlar ingilizce öğrensin diye (genelde..) YAPILMIYOR. adam açmış kitabı okuyor öylece. amaç farklı. listenig demek bol tekrar demek, bu podcastleri bol bol tekrarlı dinleyin.

---

bana kalsa, 3 adam bir araya gelmek için yola düş, buluş, başta hoca yok, en iyi ihtimalle yarısı ciddi yarısı geyik, tekrar ayrıl, zaten herkes sizin kadar biliyor...

ona harcayacağınız vakitte podcast dinleseniz daha iyi derim.
  • truvaiti  (25.04.12 18:42:31 ~ 18:48:25) 
bir de aynen BBC gibi Voice of America, Special English var.

BBC'ye göre azıcık daha yavaş, amerikan aksanlı.

şurada anlattım:

(git: 401187)
  • truvaiti  (25.04.12 18:45:05 ~ 18:47:34) 
şu aşamada bence pratiğin iyisi kötüsü olmaz. en azından hakim olunmayan bir dili konuşma çekingenliği bir nebze olsun azalır. onun dışında gitmeden önce bol miktarda dinleyin, konuşma mp3leri olur radyo olur ıvır zıvır olur.. biri film izlemeyin argosu bilmem nesi var demiş de zaten sokakta öyle konuşulur dil, o açıdan da son derece faydalı yani.

son olarak da istediğiniz kadar çalışın zaten asıl mevzuyu gidince kapacaksınız. gittikten sonra birbirinizle takılmak yerine mümkün olduğunca oradan insanlarla takılın, en önemlisi bu. yoksa fransa'da ev tutmuş 3 türk hesabı olur başka da bir cacık olmaz.
  • thejester  (25.04.12 18:50:03) 
dostum, dört yıllık tercümanlık bölümünün beşinci senesinde çırpınan biri olarak diyorum ki; konuşurken mükemmellik için kasma. yani hata yapmaktan korkma. gramerin amına koy tabiri caizse, telaffuzun içine sıç, hata yapmaktan çekinme.

bir de konuşmanı geliştirebilmen için, o dilin konuşulduğu ortamlarda bulunman gerekiyor. mesela couchsurfing sitesinde profil açıp evinde ecnebileri ağırlayarak başlayabilirsin, tabii müsaitsen. senin ana dilini bilmeyen biriyle başbaşa kalman çok önemli. derdini anlatabilmek için içten içe yırtınman çok önemli. yetersiz kaldığın anlarda işaret dili gibi, tarzanca gibi farklı yöntemler geliştirmen çok önemli, ve sonrasında aslında bunu yapabildiğini görmen çok önemli. yani bence biraz özgüven meselesi. öyle üç arkadaş konuşma kulübü falan bi' işe yaramaz. work and travel programı ile dil öğrenmek için amerika'ya gidip aynı eve çıkan türk grubu gibi hiçbi' şey öğrenemezsiniz. vakit kaybı olur.

ayrıca temel oluşturmak adına truvaiti'nin tavsiyelerine kulak asın. +1
  • schopenowski  (25.04.12 18:53:27) 
"biri film izlemeyin argosu bilmem nesi var demiş de zaten sokakta öyle konuşulur dil, o açıdan da son derece faydalı yani."

-------------

işte en HASSAS nokta burası.

bir dilin argosuna sokak ağzına hakim olmak için onu ANADİL yapmak lazım.

"heyy man vas gu ank, ya iz san ove biç"

(you is, zenciler kullanıyor...)

gibi bir şey size şu aşamada ne katacak? bu kalıbı kullanan zenci tüm ömründe (en kötü ihtimal okuması yazması olmasa bile...) aralıkız listening speaking yapmış. en kötü ihtimal orada ilkokulu bitirmiş. dilin temel anlamda her şeyine hakim.

siz her şeyi halledersiniz, dilin anasını ağlatırsınız atarsınız kendinizi sokağa, sokak ağzını 1 haftada yırtarsınız.

Türkçe öğrenmeye çalışan yabancılara bakın:

adamları alıp tarlabaşına götürmüyoruz. öncelik yine dili baştan sona adam gibi kurallısını öğretmek. insan kurallasını bilince, kuralsızını hayli hayli öğrenir.

ibrahim tatlıses yılların sanatçısı şarkıya istediği yerden giriyor istediği yerden çıkıyor kafasına göre uzun hava kafasına göre nağme... adamda kulak da var ses de var. bu da yorumdur işte. sokak ağzı da dilin yorumudur.

ama dün şarkı okumaya başlayan adam bu işe kalkarsa komik olur.

---

ha birisi de derki istanbul'da zenciler sokakta türkçe öğrendi, ellerinde kitap mı vardı?

ha ona öğrenmek diyorsanız ne ala.
----------


ortalama seviyede ingilizcesi olan (belki daha da az seviyede), bir adama zencili uyuşturucu satıcılı film ne katacak?

veya şu hayvan ingilizce aksanı olan film vardı. gençler uyuşturucu kullanıyordu da, satıyordu da... film o kadar ingiliz aksanlıymış ki, amerika'da bile altyazılı gösterilmiş... adı neyse işte. (((((adı neydi ?))))

bunlara ayıracağınız 2 saatte 20 tane 6 Minute English dinleyin bence.

---

"ha haaaayyyy ben bbc 6 minute english'in anasını ağlatıyorum, anında başkasına o saniye çevirerek anlatıyorum o derece ağır geliyor bana" diyorsanız da bence o zaman belgesellerden devam edin, film en son.
  • truvaiti  (25.04.12 19:02:17 ~ 19:04:52) 
benim bunları yazma nedenim, benim de zamanında aynı hataları yapmış olmam.

ben de bir zamanlar oturup ingilizce altyazılı film izlemeye niyetlendim. bilmediğim kelimeleri de defterime yazacaktım.

ilk denediğim film, esaretin bedeli idi.

1. film çok uzun.
2. hiç susmadan konuşuluyor.
3. zencisi amerikanı italyan kökenlisi herkes ayrı telden.
4. hem sokak ağzı hem resmi dil var.

filmi izle - bilmediğin kelimede dur - sözlüğe bak - diyaloğu anla (anlayama!) - kelimeyi deftere yaz - devam et

derken film gecede 1 saatten neredeyse bir haftamı aldı. şaka gibi geliyor ama dakilar geçmesine rağmen film gram ilerlemiyordu.


resmen filmin altında ezildim, mahvoldum, nefret ettim İngilizce'den. sporda ilk gün 100kg benchin altına girip sakatlanan (hatta ölen) adam gibiydim yani. o kadar uzayınca (tekrar da edemeyince) ne listeninge yaradı ne vocabularye hiçbir şeye yaramadı. o kadar zamanı 6 minute english'e versem epey yol kat ederdim.

ama learning amaçlı podcastlerden devam ettim, bu sabah Enemy at The Gates'i izledim, parmaklıktır, ızgaradır gibi bir kaç istisnai kelime hariç, her türlü diyaloğu, kelimeyi oynaya oynaya anlayarak bitirdim filmi.
  • truvaiti  (25.04.12 19:17:33 ~ 19:30:40) 
uzun bir film muhabbeti dönmüş, bir şey ekleyeyim madem.
film kulak dolgunluğu edinmek açısından izlenir. seviyenize göre türkçe veya orijinal dildeki altyazısıyla izlemek uygundur.
ancak gidip de filme ders kitabı muamelesi yapmayın. 24 saat öğretici, sıkıcı diyaloglar dinlenmez, film vasıtasıyla arada kafayı rahatlatırken birkaç kelime, kalıp edinirsiniz. dil denilen şeyi öğrenmenin doğal yolu taklittir. ama bu gidip "mada faka" diye konuşan bir zenciyi taklit edin demek değildir. filmine göre değişse de, o dili düzgün konuşan (ki bu muhtemelen ana karakter olur) en az bir kişi vardır, onu örnek alın. zaten bu ayrımı yapabilecek durumda olduğunuzu düşünüyorum.

dil öğrenmek için en büyük motivasyon eğlenmektir. sürekli robot gibi konuşursanız en başta siz sıkılırsınız. arkadaşlarınızla konuşurken fazlasına kaçmamak koşuluyla araya filmde orada burada duyduğunuz eğlenceli, farklı kalıplar deneyin. oyunlar oynayın. dil öğrenmeyi sıkıcı bir görev olarak gördüğünüz an, ne kadar çabalasanız da artık bir işe yaramaz.
  • anonim yazar  (25.04.12 20:52:00) 
@truvaiti

evet teoride haklısın fakat ben de benzer durumda yakın zamanda bulunduğum için biliyorum. bir dili öğrenirken şüphesiz öncelikle "doğru düzgün" öğrenmek gerekir, fakat ispanyolcadan örnek verecek olursam, küfürüyle argosuyla daha canlı olan, daha rahat ifade edilen bir dil. eğer film neyin izlemezseniz, gelince sokakta adım başı "de puta madre" duyunca küfür sanıp "bunlar ne kadar ana bacı gidiyor ulan" diye kalırsınız. biri size "qillo" diye seslendiğinde arkanıza dönüp bile bakmazsınız. ben podcastlerin çok yardımını görmüştüm öğrenirken fakat en fazla dinleyebildiğim her gece yatmadan önce yarım saat/1 saatti. film öyle değil, açılır izlenir, kapılan kapılır. günlük hayatta kullanılacak dile de daha çok alıştırır. diye düşünüyorum.
  • thejester  (26.04.12 01:01:51) 
tekrara giriyorum ama:

ben de zaten "asla film izlenmemeli" demedim. ama sadece sırası var zamanı var.

ve arkadaşla oturup notepad adlı programla ciddi ciddi araştırdık, dakikadaki kelime sayısını. BBC Learning'deki dakikadaki kelime sıklığı çoğu filmin 2-3katı. Yani 30dk podcast 1.5-2 saat filme bedel.

Çok kişi yapıyor bunu. Oturup "öğrenme" namına film izliyor. Filmde geçen bir kelime soruyorum veya kalıp veya neyse, "biliyor musun?" "yoo". Filmi izle tabi de anlamadığın şeyde not al kurcala bak at. Yoksa boş boş Lost izleyerek ne olacak ki? Dizi izliyorum demek yerine bunu İngilizce öğrenme karizması ile süsleyenlere şaşırıyorum. Dediğim gibi, film senin amacın değil aracın olsun. asla ama asla yararı olmaz demiyorum, olur elbet, asker botuyla bale yapmak gibi olur, olur mu olur.

ki bahsettiğim BBC podcastlerine baktın mı bilmiyorum ama adamların aksanı güzel ve normal konuşuyorlar işte, kraliçe 2. elizabeth gibi sadece nutuk atmıyorlar ki. espri şamata laf çakma kinaye vs vs hepsi yine var hatta her podcastte araya 2-3 tamamen normal konuşan insan da alıyorlar. ama işte amaç learning, mevzudan kopmuyorlar. dediğim gibi, film çoğu zaman öğrenme amacının önüne geçiyor.

mesela şu bölüm: "posh people": bit.ly ...

-------

ama şöyle bir algı var (<<<<< bu kısım önemli >>>>>):

eskiden internet yoktu, yabancı kanallar yoktu-azdı, yurtdışından kitaplar deli paraya gelirdi, salak bir oxford kasedi için dünya paralar verilirdi.

sonra internettir kitaptır .pdf'dir televizyondur gelince "<<<<< ingilizce olan her şey ingilizce öğrenme amacıdır, ne varsa saldır, yeter ki ingilizce olsun>>>>>" diye bir algı çıktı.

böyle bir şey yok.

filmde de, şunda da bunda da, mesela inci sözlük benzeri yabancı sitelerde de, sırf ingilizce yazıldı diye o kaynak learning kaynağı olmaz. adam body salonuna gidiyor, bir bakıyor yılların sporcusu giant set yapıyor, "oo harika işte adam bu sayede böyle" diyor, sakatlanıyor... veya bilardoda ilk günden pike çekmek gibi.

veya, şöyle desem, adam çırılçıplaksa ne bulsa giyer ama para kazandıkça tarzını oturtur, düzgün giyinir. eskiden michael jackson şarkıları idi listening aracımız. adamın ne dediğini hem ses hem anlam olarak hala anlamıyorum bazı şarkıların ayrıca hikayesi var vs vs vs .... oradan 2 kelime kapacağız diye heyecanlanırdık.

ona bakarsak, özellikle vocabulary için en sağlam kaynak senfonik - gothic metal. tristania'dır, after forever'dir, epica'dır, draconian'dır... şarkılarındaki kelimelerle doğrudan ingilizce edebiyatına girebilirsiniz, hatta geneli de latince kökenli kelimelerdir. ama işte ilk yapılacak iş değil.

(mesela, tristania: www.darklyrics.com )

demek istediğim bu. sıra önemli, amaç önemli, öncelik önemli.

benim tavsiyem LEARNING yolundan gidip filmleri rahat rahat keyifle izleyecek hale gelince izlemek. bu da 100 sene sürmüyor. 3-4 ay kulağını sağlam dolduran adam işi çözer. ben de Enemy at The Gates'i izlemek için 10 sene podcast çalışmadım.

ama önce filmden konuya girince, kendi örneğimdeki gibi (esaretin bedeli) umutsuz bir ızdıraba dönüyor her şey.

gecede 2-3 taneden 30 günde 90 podcast dinledin, kısmen doldurdun kulağını, eh dedin bir sıkıldın ve açıp 2 hollywood filmini learning amaçlı not alarak kurcalayarak izlersen anlarım da, sabah akşam sadece ekrana bakarak film izleyerek "ben öğreniyorum" demeye karşıyım. ben tüm bunları dile SAYGIM olduğu için yazıyorum. dil demek emek demek, dünyanın en pis - zor işlerinden birisi. hobi olarak haftada 3-4 saat kursla hakim savci mimar mühendis doktor olunmuyorsa, o dile tamamen hakim olmak da olmaz. hayatın her yerine sokmak lazım. adamın bir elinde bira, diğer elinde sigara, lost karşısında "ben ingilizce pratiği yapıyorum abi..." ha yararı olur mu... olur ama ne kadar olur?

house md izleyerek doktor olmaya çalışmak gibi bir şey bu.
  • truvaiti  (26.04.12 01:27:58 ~ 01:54:28) 
[]

muhyiddin abdal - insan insan

sözlükte hakkında yalnızca 7 tane entry olunca pek bilinmiyor galiba diye düşündüm. bu harika beste ve anlamlı şiirin bilinmemesi kayıptır bence.

www.youtube.com
(bkz: insan insan)

---

 
tümata'nın bir cd'sinde çok çok daha iyi bir yorumu var, ilahi formatında.


  • ahmetdursun  (25.04.12 02:14:50) 
1 ... •1011121314151617   « Önceki  Sonraki »
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.