Ekşi Duyuru

forumlarda yurt dışından gelen iphonelarda bulunan 1 yıl uluslararası garantinin Türkiye'de geçerli olmadığı konuşuluyor. Doğru ise Türkiye'den almak daha mantıklı gibi. Zaten arada 217 euro gibi birşey var, yaklaşık 50 eurosu kayıt işlemlerine gidecek. 150 euro için garantiden mahrum olmak istemezdim ben.

abd'den getirtmek gayet mantıklı. 650 dolar.

abd hala mantıklı ama usd böyle tırmanmaya devam ederse onun da bir mantıığı kalmayacak.

Bence değil yeni aldığım se 7 ay içinde bir kere hoparlör değişimi yüzünden bir kere de dokunmatiği durduğu yerde bozuldu ve iki kere garantiden değişti telefon. Arada kar edecem derken çıkaracağı masraf bence geçer fazlasıyla

Bazi Avrupa ulkelerinde tax-free de olunca cok mantikli oluyor. Ornegin Ispanya'da oranlari iyiydi. Su an global blue refund calculator 1029 euro icin 140 euro refund hesapliyor.

bu yaz barselonadan romaya geldim gemi ile. Barselonadan 20:00 da kalktı Romanın yakınlarındaki limana ertesi gün 18:00 gibi varmıştık.

tüm gece geminin diskosu, casinonu açık, gündüz havuz açık 750 cc motor + yataklı kabin için 130 € gibi bir ücret ödemiştim.

zonguldak-odessa

Türkçe karışık
Türkçe karışık son
Türkçe karışık son1
Yabancı karışık son2
Düz adamım ben.

"sonra uymadi mood'lara gore yaptim
mutlu, huzunlu, enerjik vs..diye"
Bu çok mantıklı geldi bana hiç düşünmemiştim.
Denemeyi düşünüyorum.

Benimkiler;
Yerli 1: İçinde 90'lar pop, rock, rap gibi türlerden sevdiğim şarkılar var.
Yerli 2: Daha çok rakı balık akşamlarında açılır, Ahmet Kaya, Neşet Ertaş, Aşık Mahzuni başta olmak üzere sevdiğim halk müzikleri, sanat müzikleri vs.
Soundtrack: Sevdiğim film ya da müzikallerin albümleri.
Yabancı: Daha çok ergenlik zamanlarımda severek dinlediğim yabancı şarkılar, yine Yerli 1 albümündeki gibi tarzlar karışık. (Kuzenim dinlerken kulak misafiri olup beğendiğim son 10 yılın yabancı şarkıları da var içinde)

çok fazla var, yaklaşık 20 tane, genelde kafama göre, tür ile ilgili isimler.

tür: triphop / isim: dawntempo
tür: etnik / isim: folque
tür: 70s-80s rock-heavy metal / isim: epix from world

Ben yabancı, turkce, rnb ve chill diye ayırdım.

Yabancı olanda 600 küsür tane sarkı var galiba boşsam sırayla bakarım 90lardan itibaren her şey var içinde.
Genelde rnb dinlediğim için onu ayırma ihtiyacı duydum.
Turkce olan resmen guilty pleasure listem içinde pop rock arabesk yok yok içerken açıyorum genelde ama 30 kategoriye ayırsam sıkar beni hepsi birlikte olmalı.
Chill de ders çalışmak için genelde oyun, film müzikleri jazz falan var

Önceden çok kategori vardı istediklerimi arıyordum sonra sıktı birleştirdim.

Enstrumantal
Klasik
Piti piti [oynak ya da yogun basli]
Tutti [turkceler yani]
Golden old [klasik rock]
Cez cuz-sol-bluz
Oy oy [90lar sonrasi yabanci rock]
No non [slow ama hepsi cok agir degil]

Başlarda tür kısaltmasına göre isim veriyordum ama sonra hepsini rock-slow-metal-klasik diye ayırarak "venüs, mars, jupiter, uranüs" isimlerini verdim.

dinlemek istediğim bütün şarkıların bulunduğu tek bir liste var. (bkz: düz adam)

yeni keşfettiğim şarkıların bulunduğu, yukarıdaki listeye dahil olmayı hak edebilme ihtimali olan şarkıları 'hepsi' adı altında ayrı bir yerde topluyorum.

bir de enstrümantal parçaların bulunduğu 'vokalim nerde' isminde bir listem var.

Prog: ağırlıkla prog-rock, belki prog-metal de vardır.
1990-1996 doom/death: Anathema, Sentenced, Katatonia, tiamat'ın ilk dönem albümleri.
Post-96 Doom/Goth: üsttekilerin 96 sonrası albümleri ile bu tarzdaki yeni nesil gruplar.
Romantik Dönem: Paganini, Sibelius, Grieg, Strauss, Wagner vs. romantik dönem klasik müzikçiler.
Stoner / Post-Rock / Post-Metal / Dark Ambient: Adı üstünde.
Trip-hop / Chill / Deep House: Adı üstünde.
Peyothead: Son iki listeye dahil olup en beğendiklerimi ayıkladığım premium kalite liste :)
Nordiske Vingårder: Wardruna, Skuggsja, Forndom, Vali gibi Nordik folk müzikler.
Melodeath: Melodik Death metal.
Blackened: Black/Dark, Post-black, progresif-black vs.
Rakı'n Roll: Rakı içmelik alternatif rock şarkıları falan.

Genelde bir şarkı birden fazla listede bulunabiliyor. Prog listesine aldığım bi şarkı aynı zamanda Peyothead'de olabiliyor örneğin. Peyothead'de yer alan bir şarkı kesinlikle ya Stoner ya da Deep House listesinde vardır.

Genel listeme kendi ismimi verdim. Onun disindakileri listenin havasina gore isimlendirdim.

Liste yapmiyorum 5 bin şarkı var en az 30 farklı tür zaten hepsini ezbere biliom menuyu assa kaydiriom illaki ruh halime uygun bi albüm denk gelio

benimki modlara göre.
bi şarkıyı birden fazla modda dinliyorsam hepsine ekliyorum. uygun yer bulamamak olmuyor çünkü 30'u aşkın listem var, birine uyuyor mutlaka.
ben mutlu hüzünü vb. değil de dinlemek istediğim zamana göre kodladım.
ev temizlerken dinlemelik hareketli parçalar, çakır keyiflikler, yolluk, kızlarla dinlemelik vs.

edit: kızlarla dinlemelik olan evladım olan kızlarla. yanlış anlama olmasın :)

P'op (Yabancı karışık pop şarkılar)
Enstrumantal
Flamenco
Fantazi / Arabesk
Best Of 90 (90'lar Türkçe pop)
Greece
Sakin Kafa (Yabancı Slow ağırlıklı)
Arabia
Türkçe Slow Listesi (En sevdiğim liste :)
Türkçe Pop

Bir tane arşiv gibi playlist var. Unutmayayım diye hoşuma giden her şarkıyı atıyorum içine. Kendi ismimi verdim listeye.
Bir tane offline liste var. Dışarıda, yolda dinlemek için. ismi de ontheroad. İçine dinlemekten hiç bıkmadıklarımı ve son zamanlarda en çok dinlediklerimi atıyorum. Bir de keşfettiğim grupları, albümleri falan attığım liste var. Buradan karışık gidip beğenmediğimi siliyorum, beğendiğimi de diğer listelere yolluyorum. Bunun da ismi keşfet.

Valla spotifyda üç tane var.
Çevrimdışı: telefona indirdiklerim, en sevdiklerim ki 250den fazla şarkı var.
Çevrimiçi: sevdiğim ama indirmeye gerek Yok dediklerim. Yeni keşfettiklerimi melodisini beğenip dur bi daha dinlerim dediklerim de burda.
Reading&studying: piyanolu enstrümantal Ve klasik müzikten oluşuyor %99u. Çalışırken kitap okurken vs dinlediklerim huzurlu hafif rahat müzikler

bunları istikrarlı yaparsan baya baya verirsin gibi

beslenme için de spor programı için de kendini iyice eğitirsen sıkıntı yaşamazsın.

aynı şeyleri tekrar tekrar yemek yerine çeşitli gıdaları al.

işlenmiş yerine mümkünse pazardan, kasaptan al.

yağ ve karbohidratlar vücut için gerekli. O yüzden iyi zeytinyağı, kaliteli diğer yağları tüket. Ekmek için de çavdarlı, kepekli ekmeğe yönel. Şeker almasan iyi ama kompleks karbohidratları tüketmelisin. Bunun için glisemik indeksi düşük yiyecekleri araştır.

Bu olaya da kilo vermek yerine fit olmak, kondüsyonu artırmak olarak bak. Kilo vermek ya da almak bunun bir sonucu. Bu anlamda vücudunun kompozisyonu da önemli. Aynı kiloda %20 yağlı olmak var %50 yağlı olmak var.

Son olarak da kendini sınırlarına kadar zorlama. Çünkü bu işi bir yaşam biçimi gibi görmen lazım. 1 günde 1 ayda istediğin kondüsyona gelmek için aç kalarak kendine zarar verme. Kendine zaman tanı.

şu adamın vidyolarını izlemeni tavsiye ediyorum: www.youtube.com

ingilizce biliyorsan bunları da izlemeni tavsiye ediyorum: www.youtube.com

bütün yiyeceklerin kalori miktarını doğrudan google'dan öğrenebilirsin.
örnek muzun kalorisi: www.google.com.tr

kolay gelsin.

Programlar belirli amaçlar için uygulanan, kabul görmüş yöntemlerdir. Programsız hedefsiz de olur, kollar belirginleşir, öncesinde sakatlık yaşamazsan omuzları bile genişletebilirsin. Bel çevren daralır. Ama detayda bazı şeyleri de kaçırabilirsin.
Mesela herkes bench press ya da şınav yapar spor hayatının bir kısmında ama sadece ufak bir kesim row ve barfiks türevleriyle dengeli bir kas gelişimi ve düzgün postür hedefli çalışır ek olarak. Bunlardan haberdarsan zaten sorun yok ama salona girince kim ne yapıyorsa onu hafızaya atıp tekrar gelişinde aklında kaldığı kadarıyla uygulayanlardansan o iş biraz eksik.
Azalttığın ya da sıfırladığın k.hidratları sayıyorsun, güzel, yemeğin içindeki patatesi soğanı da say, şeker ve nişasta bunlarda da var, tabldot çorbalarına basılan unu kaçırma.. yarım tabak daha fazla pilav ile ekmek tüketimini dengelemiyorsan sonuç alacağın garanti ama fark etmeden diyet disiplininden fire veriyor olabilirsin. Lisede yeterince biyoloji gördüysen işin kolay zaten.

Verirsin. Bir yandan spora devam ederken, sürekli araştırma yap.

mahalle arasındaki elektrikçilere sorabilirsiniz. kabloları çok hassas olduğu için uğraşmak istemiyor kimisi ama 15-20 liralara yapanlar var.

lehim de olsa ondan çok hayır gelmez artık malesef.
nerdesin?

istanbul beyoglu taraflari

Ben giriyorum da bahsettiğin şey bilgisayar değil internet hızıyla ilgili.

macbook pro kullanıyorum. bazı sitelerde dediğin gibi 1,2 saniyede açılsa da genelde her yere çat diye girebiliyorum. bu internet hızıyla, o sitenin server kalitesiyle falan alakalı.

bana kalırsa senin sorunun internet hızı ile ilgili. ben dandik bilgisayarımla istediğim siteye "çat" diye girebiliyorum, ama ofiste hayvan gibi fiber falan ne ararsan var.

internet hızı ve bilgisayar hızı ayrı şeyler.

Mesela chrome açık yeni sekme aç tuşuna bastığında 3 sn bekliyorsan bilgisayar yavaş, ama bastığında yeni sekme hemen açılıyor ve adresi şak şak yazabiliyorsun fakat site yüklenmiyorsa internette veya o sitede bi sıkıntı var demektir.

Kimse dememiş ama senin sorunun internet hızınla alakalı. Birde girdiğin sitelerin servis etme hızı. Evet.

evet o madde yanlis olmus. duzelttim.

Yüzde sıfır çomarmışım teşekkürler mayes
Suriyeli ev arkadaşım oldu, biseksüelim, tesbihim yok, annem çöpe atma konusunda bizi iyi yetiştirdi.

0

10% bende. son seçenekten.

kadın sürücüye neden yardımcı olmak gerekiyor ki? kadınlık bir engel mi? o dahil son seçenekle birlikte yüzde 20 çıktım.

ek: bir de ayağımda batık tırnak var. dokununca bile acıyor. biri basarsa ünlemim olur muhtemelen. yüzde 30 etti.

ben de sıfır nerdeyse. geyleri çok şeyapmıyorum ama çok iğrenç de demem

Yuzde 10. Tespih cekiyom

Comar sifati hali hazirda bir kaliba indirgendi. senin kriterlerini bir sifata sigdirmak cok zor. Alakasiz ornekler vermissin.
-suriyelileri hem comar dedigimiz kesim hem de muhalif kesimin %90i sevmiyor. kendimizi kandirmayalim bu konuda.
-ayaga basma maddesi cok abuk bir ornek. hemen hemen herkes tepki verir. Comarlikla kisitlanmaz.
-sira verme konusu da boyle.
-muhalifler akplilerden akplilerden muhaliflerden nefret ediyor.
Kendinizi olumlamak icin basit kriterler kasmayin ;)

%100 premium ultra deluxe çağdaş çıktım.
tişikkirlir mayeskuel!

şimdi anlıyorum olayını da işin içine para katmadan yapmaya çalış. senin 5-10 tl dediğin birinin öğle yemeği parası olabiliyor, bilemezsin.

Bunlar çomarlıktan çok anti-sosyallikle ilgili. Asıl çomar sensin mesela.

geçerliliği olmayan bir anket. o yüzden 0 bile değil.

%35. En azindan samimi cevaplar verdiğimi düşünüyorum.

%10. Ayağıma basan özür dilemezse çok bozulurum, lafımı esirgemem.

%0

Bu teste eklenecekler:
ayakkabılarımı daire kapısının dışında bırakırım %5
yaya geçitlerinde yayalara yol vermem bir araç sürücüsü olarak %5
park yeri yoksa kaldırıma ya da yaya geçidi üzerine park ederim %15
çöp atacak yer yoksa cebime koymam yere atarım %10
sokaktaki hayvanlara karşı sevgi merhamet beslemem %20
sokakta oynayan çocuk gürültüsünden hoşlanmam %10
kapalı ortamda izin almadan sigara içerim %15
saunada izin almadan taşlara su dökerim %5
gösteriş, pahalılık, marka önemlidir %10
trafikte bisikletlerin olmasından rahatsızlık duyarım %10

yüzde 20 çıktı da birilerinin sevmemek neden çomarlık olsun? nefret suçu değil bu

soruna cevap veriyim sonra siliniyor yazdığım: yüzde 20 çomarım.
yazdığım cevabı sildiren kişi yüzde yüz çomar ama ona eminim.

0 çıktı valla, ama herkesin içinde bir çomarlık vardır. benim de vardır elbet; ama sorularda yok demek ki bana uyan.

suriyeli, gay, bir dönem elim dolu olsun diye tespih çekme, trafik (çünkü kimin ne olduğu belli değil ve gittiğim yol çok yoğun - otoban ağırlıklı) (ha yol veririm yaya ve zordaki arabaya), sıra, para (bazen)

60-70 yapıyor.

%10. suriyelileri sevmiyorum. Dershanemin olduğu semt resmen Suriyeli kaynıyor. Daha iki gün önce biri arkadasimin telefonunu gasp etmeye kalktı. Her yerde kendi dillerinde tabelaları asmışlar.Bunu bir kürt yapsa linç edilir ama.Kürt olmadığım halde benim bile kanıma dokunuyor. Vergi vermiyorlar. İki saniye bahçeye çıkalım teneffüste diyoruz.15 tane surüyeli yanımıza gelip abla para abla ekmek abla mendil diyor. Yetişkinleri resmen gözleriyle soyuyor.niye seveyim ben bu insanları? Yaratandan ötürü bile sevemiyorum. Sorry.

gezegen olan pluton'un maddeleri de dahil sıfır puan.

peki suriyeliler seni seviyor mu? (100 pts.)

geçerliliği elbette yok... ama bu kriterlere göre, yüzde 20 çomar çıktım.

akplileri ve suriyelileri sevmiyorum. hey dostum, ama suriyelilere kendimce yardım etmişliğim ve akpli olup takıldıklarım da var.

Hayır tr us Büyükelçisi us vatandaşı
US tr Büyükelçisi tr vatandaşı

Dayımın paraya ihtiyacı oldu, parayı ona vermek durumunda kaldım.

ailene danış. onlar da riske atma diyeceklerdir muhtemelen. ailemle görüştük böyle bir kararı uygun gördük de. hem arkadaşını kırmamış hem de yalan söylememiş olursun. şahsi kararlarına saygı duymayıp sana böyle bir konuda kırılıp üzülecek bir arkadaş, ne kadar arkadaş olabilir orası da meçhul açıkçası.

ev almak istiyorum?

başka bir zaman olsa @sylr +1 derdim. ama okeyi vermişsin, adam yer bakmaya kadar ilerletmiş. projeden çıkmış yani olay. anana şimdi mi sordun diyebilir. bence bir aciliyet üretmek daha doğru, çok yakın birine borç vermek durumunda kalmak 1 yılda vadeyle alacak olmak ve bu kararı para gelince tekrar değerlendirmek mantıklı olabilir.

bu arada risk alırken dikkat et bence sermayenin hepsini riske atmak mantıklı değil zaten. iş kuracaksan da belli bir yüzdesiyle kurmalısın ki iş batarsa dibi görmeyesin. yok kumar kadar riskli olur.

Abi bence mazeret uydurma ve gercegi soyle.simdi az para olmadigi konusunda haklisin ama oturup plan yapmisiniz,heyecanlanmissin ve adama yer bak yapalima kadar getirmissin ve simdi ben yatarken dusundum bu benim cildimi tahris edecek kivamina gelmis durumdasin.bu durumda adama ne bahane uydursan cig kalacak,olmayacak.dogru olan su kankacim ben ilk basta cok heyecanlandim evet dedim ama benimde butun atarim tutarim bu ve bunu kazanmak icin su kadar zaman ugrasmam gerekti bu yuzden ben bu ise grmemeyi dusunuyorum de.dogru olan bu.kivirtmak nereden bakilirsa anlasilan birseydir.her bira sonrasinda dansoz diyip kufur yemek yerine bir kere kufur ye ve adamsin desin.

Illa mazeretse yurtdisina egitime git,baban ev alsin sana sormadan,evlen,referandumdan sonra dolar 5 lira olacakmis sizin genel mudur soylemis,

Bak bu guzel oldu aynen bu kirmadan dokmeden.kanka az yavas gidelim su referandumu gorelim.piyasalar cok kotu kime desem yazi bekleyin diyor bi kulak verelim hem daha iyi calismis oluruz.

erteleyip karşı tarafı beklenti içinde bırakmayın, "referandumdan sonra bakarız" diye ertelemek yerine açık açık söyleyin.

Ailemle konuştum böyle bir yatırım yapmama karşı çıktılar, benim de cesaretim kırıldı kusura bakma de direkt.

O kaç para yatırım yaptı. Onu merak ediyorum ben asıl...

Akrabalardan biri hasta olsun. Onun masrafları için aile benden isteyebilir de.

Ya da saçma oldu, bilemedim.

Yerin durumunu gidip belediyeye sormak ilk başlaman gereken yer olsun.

yapamazsın. belediyede tapuda öyle bir yer gözükmediği için dükkan olamaz malesef. iki binanın ortak arazisi ise, ikisinden arsayı alman iskan çıkarman belediye tapu işlerini halletmen lazım ki çok çok zor ve uzun, belki de imkansız

Ara boşluğun öncelikle tapusu kimde? Ruhsata tabi olmayan yapı yapılmasına uygun mı? Kaç tane malik var? Emin ol anacadde olupta senin düşündüğünü düşünen bir çok adam var, şayet orası kadastral boşluk yada yol alanı olupta henüz yol açılmamış yer olsa ecrimisil ile bir nebze olabilirdi. Maalesef bu konuda belediye olumsuz diyecektir.

Kendine aldığı ne malum?

kendisine alsa bile görev başında içtiğini nereden biliyorsun? belki mesaisi bitmeye yakın diye aldı çünkü mesai bitince servis ile merkeze götürüyorlar polisleri

Nöbette içiyo muydu? Ben mi yanlış anladım? Nöbette içiyorsa şikayet ederdim ama alıp evine gidiyorsa çok normal karşılardım.

Sadece bu kadarını görseydim şikayet etmezdim. O an içtiği belli değil çünkü. Belki daha sonra içmek için almıştır.

etmem. görev başında içeceğini sanmıyorum, mesaisi bitince içebilir.

ben de askerdeyken resmi kıyafete kantine gidip 7 adet efes alıp, kışla gazinoya dönüyordum. kimse de "nooluyon" demiyordu. hatta sağolsun kurmay başkanını bırakan elemanlar dönüş yolunda "komutanım yukarı çıkıyorsanız götürek" diyordu.


şikayet etmem. amiri görürse amiri uyarsın. eğer amiri de sıkıntılı bir durum görmüyorsa eğer, onda da problem vardır.

elinde bıçakla nöbet kulübesine gittiğini görsen adam öldürecek diye şikayet eder miydin?

ispanya için fotocasa yada idealista olabilir. ev tam olarak nerde, nasıl ve ne kadar bu arada merak ettim?

almanya icin www.immobilienscout24.de, www.immowelt.de. Ama ideal olan avrupada iyi bir emlakci ile calismak, cunku uzaktan ev almak isteyen biri icin en onemli kriter guven, online ev satarken dogrudan satis yapmak guven vermeyebilir, insanlar ismi taninmis emlak firmalarina daha cok guveneceklerdir. hele bir de baska bir ulkede ev satin alan biri icin satis prosedurlerine hakim olmamalari nedeniyle guvendikleri bir araciya ihtiyac duyacaklardir.

craigslist

ispanya için; idealista, milanuncios, pisocompartido

net bir tavsiye veremicem ama ne yapıyorsan yap dikkatli ol, ben de düzeltiyim diye başlayıp, her düzelttiğimde farklı bir yerin yamuk olduğunu düşünüp sinek kaydıya kadar gittim varsa güvendiğin berberin arada ona düzelttirmek belki daha mantıklı olabilir.

anca berber yapar.

not: amacım uzun yol arttı İstanbul içinde sorunsuzca sürmek.

hocaya gerek yok. ben ehliyet kursunda öğrendim. sonra kendi kendime pratik yaptım.

ben abime öğrettim, 4 ayda bir yanıma geldiğinde 2-3 saat çalıştık. toplamda 12-13 saatlik çalışmayla tek başına ankara turu atacak kıvama geldi. hocaya gerek yok bence, arabayı kaldırmayı durdurmayı şeritte tutmayı öğrendikten sonra sadece pratik yapmak kalıyor geriye.

uzun yola çıkmadan şehir içinde iyice öğrenmek şart bence. mesela gecenin bi vakti çıkıp istanbul içi uzun yol pratiği de yapılabilir geniş yollarda.

Bu erkek kardeşinizle ilgili bir durum. Bazı insanlar aşırı derecede stresli, sınırlı vs oluyor. Öyle insanlarla çalışmak istemiyorsunuz. Benim babam şeker gibidir bu konuda mesela amcam tam tersi. Kuzenim öğrenirken 1 saat yol geliyordu sırf babamla çalışmak için.

Fakat işinin ehli bir hoca sahiden ise yarıyor. Erkek arkadaşım 15 yil once ehliyet almış, daha da kullanmamış. Trafikten de korkuyordu. Baya övülen bir hocadan ders aldı 7-8 derste kaptı her şeyi. Rahat rahat çıkıyor.


Ben yeni aldım ehliyetimı, kurstaki ikinci hocam süper bir adam, trafik için de kendisinden ekstra 7-8 ders alacağım zira hala çekiniyorum. Babam da başka bir ülkede. Erkek arkadaşımla strese giriyorum. Benim için başka secenek yok gibi.

Araba sürmek dünyanın en basit şeyi, 2 günde öğrenirsin önemli olan kuralları öğrenmek. Dün 20 yıllık şoför bi abi yanıp sönen kırmızı ışıkta durdu beklemeye başladı, neyi bekliyorsun diyorum yeşil yansın diye bekliyorum diyor. Böyle adamlar şoförlük yapıyor işte, zor değil yani.

Kardeşin korkak değise öğretebilir. Korkak insan öğretemez. Acemiden korkarlar. Soğukkanlı rahat birinin öğretmesi lazım. Kısa sürede öğrenirsin ama şoför olman için tek çıkmaya alışman lazım tabi öğrendikten sonra.

soğukkanlı olabilirsen düzenli çalışmalarla 3 ayda trafikteki ortalama bir sürücü olabilirsin.Bir tık daha güvenilir söför olman 2 yıl sürer.Profesyonel olman için 5 yıl falan direksiyon sallayarak bütün hava,yol,insan faktörlerini tecrübe etmen lazım.
Usta şöför olmak için 20 yıl yetmeyebilir.
Hocalar da biraderinden farklı bir şey yapmayacak.Bence gereksiz çünkü bir "ileri sürüş teknikleri eğitmeni" değiller.
Uzun yolun ve şehir içi kullanımın kendine has zorluklarının olduğunu göreceksin.

usta şöför diye bir şey yok.

10 yıl, 15 yıl alırmış falan hikaye hepsi.

bi viraja hızlı girmene bakar her şey. ne olduğunu anlamadan paramparça olursun.

en iyi şöför tedirgin olandır. hep sorular sorar, ya şöyle olursa, ya önümdeki aniden durursa, ya burada araba kayarsa? ya şu yaya pat diye yola girerse? ya karşıdan bi araba çıkarsa?

ama bunu öyle paranoya şeklinde değil. refleksif şekilde yapacaksın.

usta şöför dediğin formulada falan olur. trafikte usta şöför olmaz. ustayım dediğin anda bi tırın altına girersin.

İlk gördüğümde aynısını düşünmüştüm. Ama yiyen var. "Acıktım, vakit de yok, bi çatal yiyelim" diyen bi arkadaşım da oldu. Önyargılı yaklaşmayıp, o yerken ben de yemişimdir birkaç defa. Ama piyasadan tamamen çekilse de ruhum duymaz.
Ayrıca, ismi çok saçma.

seyyar değilde normal fırında satılanları alıyorum ben güzel kıtır kıtır birşey çayla falan güzel gidiyor

yeryüzündeki en gereksiz buluş zannedersem. ben de merak etmekteyim.

niye yahu, yıllardır var, cayın yanına da güzel gidiyor, açlığı bastırıyor, tuzlu kurabiye işte

Şekerin düştüğünde yiyebilirsin. Güzel bence.

Para verip satın almiyorum ama bir yerde görürsem severek yiyorum tadı güzel bence

ben yiyodum istanbuldayken. keşke şimdi olsa da yesem. ağızda dağılan gevrekliği <3

sevgilim yiyor. ''aa çatal'' deyip aldığında tanışmıştım ben de. garip bir şey. sonradan sevdim ben de. olsa yerim şimdi bile. tatlı bir şey. gayet güzel bence. tuzlu kuru pasta'nın büyük hali gibi işte.

ek bilgi: açmaları da sevgilimin ikizi yiyor. sormadan söyleyeyim dedim.

aynen ya simit poğaça falan dururken çatal nedir abi, yoklukta yersin de

Resim atmişsindir belki diye mobilden masaustu gorunumune gectim ama resim de atmamişsin :( çatal ne ki ya? Bi bakayim internetten.

Baktım şimdi ve daha once hiç görmemişim cidden :/ ama guzel bi seye benziyo bence gense yenir yani ama canim cekmez herhalde gidip

Eskiden ben yerdim sabahlari sinit yerine. Yemesi daha kolay oluyodu, pogaca kadar yagli degil simit gibi mideye lok diye cokmuyordu. Simdiji simitlerde cok cokmuyir gerci de.

sen ne diyorsun hastası var çatalın.

Bu yaklaşım beni çok şaşırttı, çatal harika bi şeydir, kandil simitine benzer ki, ona da bayılırım, benim için tam bir arzu nesnesidir çatal, uzak durmaya çalışırım ama arada bir kaçamak olarak yerim dayanamayıp. Aslında çok da şaşırmamam lazım, dikkat ederseniz simitçilerde 70-80 simit, 40-50 açma varken, 10 tane falan çatal olur sabahları, demek ki özel bir zevk çatal yemek:)

Babama sordum bu sabah bi dönem istanbulda öğretmenlik yapmıştı o biliyormuş çatalı ve baya severmiş ordayken valla yeni bi şey öğrendim bu duyuru sayesinde tesekkur ederim

nasıl bir şey resmini koysanıza merak ettim.

www.biryemekfenomeni.com

bunun fırınlarda satılan küçüklerini alırım hep bildiğin tuzlu kuru pasta işte

Ben bayılıyorum. Eskiden çok yerdim ama artık sağlıklı beslenmeye odaklandığım için uzunca bir süredir yemiyorum:(

Çayla çok güzel gidiyor bence de. O ağızda dağılması falan. Offf süper.

Şu an masamda duruyor ve Aslı börek ten aldım mis gibi:) caylan gömicim

Çatal diye yenecek bir şey olduğunu bu duyuru sayesinde öğreniyorum.

bir dahakine evden aldirirlar seni

git. izhar çıkar.

olur, haklı olsan bile hakim uyuz olur cezayı yapıştırır sana.

sikca yedek al.

edit: yedekten kastim ayni yere yedek dosyalari koymak demek degil. Calistigin dosyalar ayri olsun demek istedim. Yani herhangi bir kayipta geri donebilmek icin.

C surucusu , D surucusu ve one drive varsa. Bilgisayar bir kazaya kurban giderse, calinirsa, bozulursa, kullanilmaz olursa one drive isini son kayitli durumda kurtarmak icin kullanacagin surucu olacak. Bunun disinda ben sirket degilim fakat projelerimi soyle yapiyorum:

C'de uzerinde calistigim dosyalar, D'de(ikinci SSD ya da HDD) son degisiklikler. Ayrica bir harici diskte D'nin son kararli kopyasi.

Sen harici disk yerine onedrive kullanabilirsin. 3 disk yerine 2 diskte isini gorebilirsin. Maksat kaza durumunda butun calismayi kaybetmek yerine sadece son degisiklikleri kaybetmis olmak.

C anlik ve D gunluk, Harici disk de haftalik yedek gibi benim anlayisim. en onemlisi harici diskteki yedekler. Sonra D'deki yedekler sonra C'deki dosyalar...

kingcyrax'in dedigi gibi online calismak yerine gore biraz luks olabilir. ona gore yaninda internet baglantisi tasimak zorunda kalabilirsin...

onun disinda elindeki kaynagi da kullanmaktan cekinme. "D surucusu" bombos duruyorsa ya da onedrive varsa, yedegini oraya koy. yeter ki mantikli ya da guvenli bir yedekleme sistemi getir projelerine. Bunun disinda istikrar gerekli. 2 gun yedekleyip aman sonra yedeklerim diye 3. gun yedek almazsan olmaz. cunku ne zaman neyle karsilasacagin belli olmaz. her an hazirlikli degilsen, o anda da muhtemelen hazirliksiz yakalanirsin.

Benim bazi projelerimde D surucusunde 15-20 tane degisik versiyon yedekledigim oluyor. Ozellikle baslarda yaptigim isi sisteme oturtamadiysam cesitli yontemler denedikce onu ayri yedekliyorum.

yedek al derken? zaten onedrive'da olacak. bu arada yedek mantigina kafam basmiyor bi turlu.

alanim 1 tb ise. dosyalarim 500gb ise. 500gb calisacagim alan. 500 gb da yedekleri saklayacagim alan=1tbonun ayni yerde yedegini almak 1tb bunu yapmak alanimin dolmasi demek olmuyor mu?

pc calis
online calismak zor oluyor her yerde internet olmuyor
gunluk yedekle ( her gun 500 gb lık upload etme tabi sadece calistigin dosyaları upload et )

dropboxta eşitleme yapılan klasörde çalışırsın. yedek alma zahmeti ile uğraşmazsın.

bir de şöyle bir güzelliği var, diyelim çalışma yaptığın çalışma dosyası 5 gb. sen onun üzerinde oynayıp kaydettiğinde dropbox en baştan yeni halini upload yapmıyor. sadece yaptığın değişiklikleri 1-2 dk içerisinde buluttaki dosya ile aynı duruma getiriyor.

online çalışacağın bir durum yok. dosyalar zaten yerel diskindeki klasör içerisinde. sen çalışmaları kaydettiğinde dropbox arkaplanda sessiz sedasız eşitler.

oneDrive ın yazılımını kurarsan drive'daki dosyalar otomatik olarak bilgisayarınla eşleştirilecek. Ayrıca yedek almanı gerektiren bir durum yok. Yaşadığım tek sıkıntı kullanıcı girişini unutup sürekli kullanıcı adı/parola sorması.

Kesinlikle 1.
Uzakta olana gitmek bir süre sonra zulüm haline gelecek.

1'de saydığın imkanlar gayet iyi bu arada.

1

nezihse hem de 1 iyi bence de,

2 ye de gidilir ama hem fiyat farkı hem zaman olayı var.

Salona gitmenin altın kuralı, eve en yakın olanı seçmektir.

1.

direkt bir. düşünmem bile.

yarım saat olana üşenebilirsin bi yerden sonra. 1 gayet yeterli görünüyor. havuz, buhar banyosu falan hikaye benim için. zaten 1'de de baya bi şey var yani. 1000 lira fark çok fazla. 2000 lira senelik ücret birçok yerde hem, çok çok pahalı.

1

2.'ye 2. haftadan sonra gitmeye üşeneceksin.

1 tabii ki. Eve yakın olması daha önemli, çünkü diğerini seçersen bir süre sonra üşenip gitmemeye başlayacaksın +1

Ben spor salonuma yürüme mesafesi bir eve taşındım, spora gittiğim günler iki katına çıktı 3 aydır.

net 1.
aynı senin birinci örnek gibi bir spor salonuna yazıldım. evden çıktım, arabaya bindim, arabayı park ettim, spor salonuna girdim derken maksimum 5 dakika sürüyordu. ona rağmen bir yerden sonra üşendim ve gitmemeye başladım.

bu sebeple net 1. ikinciye asla gitmeyeceksin çünkü.

ayrıca spor salonu ile hayat kaliten yükselmez.

1.

abi nezihse 1 tabi ki ya düşünme bile affetme. amacınız sadece spor değil mi zaten, sağlıklı yaşam falan? daha fazla zaman harcamayın uzak olunca üşenirsiniz

denilmemiş ama 1

11111111111111111111

En güzel Salon eve en yakın olandır.

Motivasyona bağlı. Ben bir yıldır yakınlarda istediğim gibi bir yer bulamadığım için bir saat 15dk uzaktaki yere gidiyorum mutluyum. Ben olsam 2ye giderim

1
5 yıldızlı salonlarda salak salak tipler olur hep. hiç çekilmez.

Spotify, netflix, lale kart

spor salonu üyeliği (macfit)...

digiturk, d-smart vs televizyon platformu üyeliğim yok. kablo tv bağlı evde onu da izlemiyorum. maç filan olursa arada.

digiturk premier league ,nternetten izleme üyeliğim var. ama çok da şey değil. oha iyi ki üyeyim lan bu olmasa ne yapardım modunda değilim. bazen haftasonları izleyemiyorum bile çalıştığım için.


başka bir şey bulamadım resmen, hüzün... ben bir ağlayıp geleyim.

spor salonu üyeliği, bir de arada online oyun atmak için playstation network üyeliği.(afedersiniz, kavatlar online oyunu paralı yapmışlar ps4'De)

Spotify... Netflix'i de seviyorum ama buna Vodafone kampanyası süresi bitince devam eder miyim, emin değilim, iyi ki Vodafone kampanyası var diyorum şimdilik. Ve Vodafone Red, havaalanlarında özellikle çok güzel olanaklar sunup mutlu ediyor beni.

spotify, netflix, blutv (masum icin simdilik)

spotify
netflix iyi ama hala karar verebilmis degilim bilmiyorum

yardımlar için ayda maksimum nakit 50 tl veririm. eğer bir ay içinde ikinci kez gerekirse nakit yardımı değil ayni olanı tercih ederim. ama yine maksimum tutar 50 tldir. ikincide neden böyle yapıyorum tam bilmiyorum ama psikolojik olarak o cebimden çıkmamış gibi oluyor :)

sokak müzisyenlerine 5 liradan fazla verdiğimi hatırlamıyorum. çok güzel de çalsalar tutup daha fazla vermem. çok saçma.

bahşiş demişler. onda da 5 tl geçmez sanırım. zaetn çok hesap ödenen yerlere gitmediğim için yetiyor beş tl. çok iyi günümdeysem hesap 43 filan gelir 50yi bırakıp çıktığım da olmuştur. bahşiş konusunda da ilgi alaka beklemem, yemek geç de gelse bırakırım. saflık var o konuda biraz.

senin için yorum yaparsak para saçmak saçma evet ama sağda solda yardım kutularına para atmaktansa duyurudan veya sözlükten kampanyalara katılabilirsin.

Lokantada cafede bahşiş vermem. Ama kazandığını o kadar kazanamayamanlarla paylaşmak gerekir diye düşündüğümden denk geldikçe yardım ettiğim kişiler var.birisi ayakkabı boyayarak çocuk okutan bir abi diğeri zihinsel engelli mendil satan bir genç. Doğuda işid sokakta yatanları toplayıp militan yapıyor. O çocuga gördükçe yemek kıyafet para ne varsa veriyorum çaresiz kalmasın diye.

Var.

Var. Nezih bi tanesi büyük kulüp misal.

var ama nasıl bişey ben de bilmiyorum.

Var.

X deniz klubu vb tarzi gecen klupler, buyuk klup vb.

reina'nın olduğu yer eskiden kulüp idi mesela. adı da lido idi. murat bardakçı da yazmış geçenlerde:

''SOSYETENİN MEKANI

1943 yazında faaliyete geçen Lido, 100 metre uzunluğundaki açık havuzu, dans salonları, restoranları ve gece klübü ile uzun seneler İstanbul’un en lüks eğlence mekânı oldu. Yüzme yarışmaları burada yapılıyor, önemli ve bazen de resmî yemekler Lido’da veriliyor, İstanbul’a gelen zengin turistler Lido’ya mutlaka uğruyorlardı ve klüp, İstanbul sosyetesinin artık en önemli mekânı idi.

Lido, Emin Vâfi’nin hayata veda ettiği 1968’e kadar İstanbul’un en meşhur eğlence merkezi, hattâ o senelerin “Reina”sı gibi idi ama sahibinin 28 Nisan 1968’deki vefatından sonra yıldızı kararıverdi. Emin Vâfi’nin vârisleri klübün inşa edilmiş olduğu sahili elden çıkarttılar ve Lido da kısa bir müddet sonra kapandı, gitti...

HAVUZDA DANS EDİLİYOR

İstanbul’un bu en lüks klübü böylece tarihe intikal etti ama Lido’dan zamanımıza gelebilen birçok şey var: Mekânın sonraki senelerde defalarca el değiştirmesine rağmen, Lido’nun mimarı Halit Femir ile Emin Vâfi’nin eseri olan birçok kısmı bugün de duruyor ve hâlâ kullanılıyor. Eski restoran kısmında şimdi değişik restoranlar faaliyet gösteriyor, daha doğrusu geçen haftaki saldırıya kadar “gösteriyorlar idi”.

Ve, klübün bugünlere gelebilen çok daha önemli bir başka yeri: Lido’nun bir zamanlar yarışların yapıldığı, yaz mevsimi boyunca etrafında İstanbul sosyetesinin güneşlendiği ve üzeri sonradan kapatılmış olan 100 metrelik meşhur havuzu, Reina’nın 39 kişinin canından olduğu dans pistidir!''

Ataköy'deki Yelken Kulübü'nün bulunduğu yer var. Tabii yelkenciler var da, oraya takılan bir kesim de mevcut hala.

Seninle aynı durumdaydım, 10 yıllık pasaporttan 4 yıl sürem kalmıştı. 2 hafta önce pasaportumu yenilettim. Zaten eskiden 1-3-5 yıl veya 10 yıl oluyordu. Artık onu da kaldırmışlar, hususi pasaport 3 yıl üzeri için 10 yıllık veriliyor. Eğer uzun ve multi girişli vize vereceklerse, düşünmeden yenilet. Diğer türlü, 4 yıl sonra yanında 2 pasaport taşımak zorunda kalacaksın.

In case of any business travel opportunities for future, the company would save money for 3-5 years from this option.

para kazaniriz demek yerine bana vize almak gibi bir derdimiz olmaz, ani bir gezi olsa vize almayi beklememiz gerekmez gibi bir sey soyle istersen. sonuna as well as saving money gibi bir sey ekleyebilirsin.

ayrica ikinci cumlede may it de 'be' eksik. would it be de diyebilirsin.

patrona değil de önce insan kaynaklarına falan bi sorun. apartman yöneticisinden çok kapıcıyı tanımak daha bi işe yarar çoğu zaman.

ikya sor +1 muhtemelen kabul etmezler çünkü yalan beyan?

kabul edip etmeyecegini bilemem de baya kurumsal sirketlerde calistim, bir is gezisi olsun olmasin gitme potansiyeli olan herkese her zaman onceden uzun sureli vize alinir. zaten bu amacla, bir firma ile calisilir ya da sirketin vize birimi olur ve onlar genellikle elciliktekilerle kanki olular. olmayan bir gezi icin gerekiyorsa rezervasyon yapilir, davet mektubu alinir. bu sekilde uzun yillar ne vize icin ne pasaportun yenilenmesi icin para odemedim. siz kurumsal sirketlerde is gezisi oldugunda, 3 ay onceden plan yapiliyor, gidecekler icin vizeye basvuruluyor falan mi saniyorsunuz? cumartesi gece telefon gelip pazartesi yola ciktigimi biliyorum.
ayrica ik'ya sormanin bir faydasi oldugunu dusunmuyorum, kurumsal sirkette ik vize ile ugrasmaz, kaldi ki ugrassa bile elemanin kendi mudurunden ok almadan da boyle bir seye evet diyemez. dolayisiyla illa ki mudur ile gorusulecek.

Bence de IK'ya sor.
Bir sorum var, alinma ama patron yabanci oldugu icin soruyorum, sirket yabanci mi? "cok" kurumsal bir sirket demissin. Calisma dili Turkce mi yoksa sikca Ingilizce konusuyor musunuz? Eposta taslaginda hatalarin mevcut ve dilin cok basit seviyede. Turkiyedeki calisma kosullarini bilmiyorum, hic Turkiyede deneyimim olmadi. Merak ettigim icin soruyorum.

sirket yabanci. yazismalar ingilizce. ingilizcem de oyle basit seviyede falan degil. 2 ayri dil kursundan teste girdim ve advance seviye cikti. bence sen ya art niyetlisin yada oralarda kicin fazla kalkmis.

cok basit seviye=very basic
bu seviyedeki adam yukaridaki maili yazabilir mi?

>I am considering to pay all visa expenses by myself.

Consider fiilini kullanma, burada "bu ihtimali degerlendiriyorum" anlamina geliyor. Yani vize masraflarini oderim diye dusundum ama kesin degil ha size de odetebilirim gibi bir anlama geliyor.

Kasmadan I am going to pay // I'll pay... dersen daha dogru olur.

dilin "cok basit" seviyede degil ama biraz turkilizce; ne demek istedigin asagi yukari anlasiliyor yine de.

Son olarak, sirket senin sorumlulugunu almak istemeyebilir yani biraz ortama ve ne kadar onemli biri olduguna da bagli. 5 sene icinde sirketten cikmayacaginin / kovulmayacaginin garantisi var mi?

dusun ki sen sirkette sorumlulugu olan birisin, bir calisanin sirket sponsorlugunda vize aldi 1 sene sonra isten cikti, 2 sene sonra italya'ya gitti ve orada bir suc isledi. boyle bir seyin riskini almak ister misin?

dedigim gibi bu dedigim her sirkette gecerli degil; yani sizde yurtdisi seyahatleri ve sirket sponsorlugunda vize alma standart bir seyse olabilir ama cok yapilan bir sey degilse reddedilme olasiligin da olabilir.

bu sitelere girerek aslında kullanıcıları flaş-son haber gibi başlıklarla içeri çekip para kazanmalarına yardım ediyoruz. habercilik etikleri de çoğu zaman olmuyor. ben girmeyi reddediyorum. dokuz8 habere bakıyorum son dakika haberleri için.

Fiona Apple olabilir mi?

Philips te ambilight var mesela. Sonra samsung un oynattığini lg oynatmıyor. Renklerdeki canlılık olayı var.

Bir de bende mesela Dsmart Digiturk varsa ya onun kumandayı kullanicam ya da tv ninki universal ise öyle bi aksiyon yapıcaz. Kanal geçişi de yine tv den çıkmış olacak.

çoğu insan digiturk, uydu alıcısı vs yi tv ye bağlayıp da kullanıyor. menüsü de uzaktan kumandası da kanal geçişleri de önemsiz oluyor. kullandığı receiver a bağlı oluyor tüm bunlar.

şahsen ben tv izlemiyorum; pc tv ye de bağlı. bi nevi 2. monitörüm. benim için önemli olan özellikleri; tepki süresi, çözünürlük ve renkleri olabildğinde güzel/doğru göstermesi.

tv nin karşısına geçip sürekli ayarlarını vs kurcalayan pek insan olduğunu sanmıyorum. dediğim gibi de asıl kullanılan kumanda receiver ın kumandası; tv nin değil. en azından benim genel gözlemim bu şekilde.

Bazı insanların göz veya kulak hassaslığı fazla olabilir.

Sadece amatör bir müzik dinleyicisi olarak, FLAC olan veya olmayan arasındaki farklı anlayamadığım gibi,her enstrümanın ayrı ayrı sesini duymak, onları ayırabilmek de dezavantajmış gibi geliyor. Benim için müziği güzel yapan şey seslerinin birbirine karışıp bir bütün şeklinde çıkması. Ya da 300 liralık kulaklıkla 30 liralık arasında müzikten aldığım keyfi arttırıp azaltacak bir fark yok mesela. Ki ikisi de var (pahalı olan hediye geldi), benim için ikisi arasında herhangi bir fark yok. Hangisi yakındaysa onu kullanıyorum.

Görüntü kalitesi de bununla ilgili olabilir. Bazı insanlar küçük değişimlere karşı daha hassas oluyor. Bana kalsa ben patatesten bile izlesem anlarım. Gözümü bozacak kadar bozuk kalite görüntüsü olmadıktan sonra daha üst kalitesinin benim aldığım zevke pek bir katkısı yok mesela. Ben zaten görüntüyü gördükten sonra içindeymiş gibi hissediyorum filmin.

Dolayısıyla, bazen küçük kalite farkları duyuları daha hassas insanların gözünde büyük etkiler yaratabiliyor. Belki o minicik kalite farkı, o şeyden aldığı zevki ikiye üçe katlayabiliyor.

dun bu yasandi: Genel Kurul'da, birinci görüşmenin başında, önce, anayasa değişikliği teklifinin “tümü üzerinde görüşmeler” yapılıyor. Bu görüşmelerin ardından maddelere geçilip geçilmemesi hakkında gizli oylama yapılıyor. Oylamada,TBMM üye tamsayısının (550) beşte üç (330) çoğunluğu "karar yeter sayısını" oluşturuyor. Bu oylamada maddelere geçilmesi kabul edilmez ise, anayasa değişikliği teklifi reddedilmiş sayılıyor ve birinci tur görüşmelerin bu aşamada sona ermesiyle ikinci tur görüşmelere geçilmez ve süreç sona ermiş olur. ancak ilk oylamada evet cikti, dolayisiyla degisiklik teklifinde maddelere geciliyor artik.
bundan sonraki adimlar surada: eksisozluk.com

meclis referandum karari verdigi anda bu is bitmistir (sahsi kanaatim) bakma milletin daha biz son sozumuzu soylemedik, mhp tabani pisman goygoyuna. bundan sonra kaybedecekleri bir secim/referandum olmayacak. bu kadar.

bence değil. belki içlerinden 1-2 tanesinden güzel olabilir. puskasta atılan gollerin büyük bir kısmı anladığım kadarı ile fiziksel olarak zor(pozisyona hazırlanma fırsatı olmaması) mental açıdanda çok çabuk karar vermeyi gerektiren goller.

bizim gollerde ki her 3 örnekte daha ortalar gelirken nasıl vuracağını hissediyorsun.

messi ve neymar'ın golleri biraz isimden dolayı konulmuşsa da diğer goller bizim gollerden kat be kat güzel... muhtemelen maçın kritikliği de gollerde etkili. yani 0- iken atılan rövaşata ile 4-0 bitmiş bir maçtaki rövaşata bir olmayabiliyor...

Ufak bir yerse, butik tarzı orjinal yiyecek ve içecek bir yer olsun. Fiyatlar da dengeli tabi o zaman yürürsünüz umarım. Mesela müzikler ve tasarım... Aynı konseptler yerine farklı bir tarz oluşturun. Belli saatleriniz ve günleriniz olsun. O zamanlara özel bir aktivite yapmayı deneyin vs.

Not: İstanbul'daysanız ve açarsanız, haber verin

lokasyon neresi? normalde bu tarz taleplerle ilgili açmayın derim de ufak ve çok beklentili olmayan yer batsa da büyük zarar vermeyeceğinden ve çalıştığınız işi bırakmayacağınızdan ilgimi çekti. yardımcı olmaya çalışayım.

Kardeşliğinizi bozmamaya dikkat et. Aynı durumu kardeşimle yaşıyoruz, para meseleleri çok fena. Şeffaf olun, ödemeler aksarsa falan çok çok fena olur. Ben bir aile işinin başındayım, kardeşim kirayı ödüyordu. Dükkan sahibinin mod değişiklikleri bizim aramızı bozar oldu, borçlar ve tutulmayan sözler, allahım bir buçuk yıldır kanser gibi.
İşi bilmiyorsanız yapmayın, kafelerin vergisi yükümlülüğü çok.

Bizim işimiz bakım tamir bu arada, gıdalı içecekli işleri bilmem.

lokasyon tam belli değil. Amacım para kazanmaktan ziyade sıfırdan çok büyük bir başarı elde etmek. kardes kavgası risk Vs sıfır. İkimiz de sıfır beklenti ile giriyoruz. Sloganimiz hoping for the best but expecting the worst.

Lokasyonu belirlemek için dükkan bulucam ondan sonra dükkan önünden geçen insan profilini gözlemleyecem muhtemelen Karaköy olacak

Sevk kirmayı siar edinmiş tipler yazmasin please.

Şevk kırmak için yazmadım,ne haddime.Bu konularda az da olsa bilgim olduğu için yazmıştım.

Lokasyon tam belli değil, konsept belli değil,araç gereç konusunda bir belirsizlik var.Çok büyük başarıların tohumu sadece bir fikirle atıldı evet ama ortada somut bir şey olmadığı için gerçekten iyi niyetli olarak tavsiye vermek istedim.Çünkü etrafta bu şekilde başlayarak kapanan yüzlerce işletme görebilirsiniz.

Ufkunuzu iki katına çıkarmaz ama Nicholas Lander'in art of restaurateur diye bir kitabi var edinebilirseniz okuyun , 3 masalı da olsa 50 masalı da olsa işin özünü kavramaniza yardımcı olur. Büyük değil çok büyük başarı için biraz ayağınızın yere basması gerekir.

Dekorasyon ve içerik önemli
Ha bana kalırsa semt tostçusu olun 2liradan tost 4liradan sandviç satın

kardşle ortaklık yapıp kardeş kalamamış biri olarak ben de diyorum. ortaklık yapmayın.
bir de tabi beklenti de önemli. 2 bin kira ödeyeceksiniz karşılığında ne bekliyorsunuz? 4 alırım kalanına hiç karışmam diyorsanız başka tabi.

"deneyeyim ya kaç para kaybederim ki" demiyorsan, hedefin başarılı olmaksa;

1- dükkanı açmadan bütçe oluşturacaksın bildiğin gibi. bu bütçeyi oluştururken dükkan kirasını en az 6 ay peşin ödeyeceğini göz önünde bulundur. bütçeye %30 ek yapacakmışsın gibi kredini hazırda tut.

2- dekorasyon, lokasyon, fiyatlar önemli unsurlar değil. insanlar senin kafene özel bir şey için gelmeli. 3-5 masa ile kalabalık sosyal bir ortam olmayacaktır, dolayısıyla benzin gibi dayarım 50 liradan pattesi kafasına girme. soguk sandviç konusunda spesifik şeyler üretin gibi. ben sandviç yemeye mayeskuelin kafesine gideyim.

3- minimum eleman çalıştır. insanlar öz çocuklarına sahip çıkmakta zorluk çekiyorlar, elemana sahip çıkmaya çalışmak ölüm. her ay en az 2 bin lira masraf edersin bir de kötü olursun.

4- mutfağı kesinlikle sizin yapmanız gerekiyor. aşçı çalıştırayım falan dersen 3. ay güm. kardeşin hergün o mutfağa kendi girecek.

5- her sabah aynı saatte dükkanın açılması gerekiyor. mümkünse mesai saatinden 1.30 saat evvel.

6- çok hipster kafasına girmemeni tavsiye ederim. orjinal olacak diye sıradanlaştırdılar.

7- kadıköy moda'da dün diye bir kafe var. git bir incele derim.

bol şans

ya arkadaslar yorumlariniz icin cok sagolun; ama bu kadar empati yoksunu olmayin lutfen. sizin yada cevrenizdeki kardeslik modelleriyle benimkini bir tutmayin. kendisi dunyanin en tatli insanlarindan biri kalkip dukkani satip paralarini calsam bile canin sagolsun diyecek biri. kaldi ki ikimizin de beklentisi cok az bu isten.

ayrica bu isi bilmiyoruz derken biraz alcakgonulluluk ettim. ama ben gayet ununu elemis, dandik islerle baslayip kurumsal firmalarda iyi pozisyonlara gelmis biriyim. ayaklarim muhtemelen bircok isletmeciden daha saglam yere basar. o yuzden amcaoglunuza yapacaganiz turden cok basic tavsiyeler vermeseniz sevinirim.

ya dünden beri okuyorum adam şevk kırmayın dedikçe kardeşine güvenme deyip duruyorsunuz, nasıl adamlarsınız ya:)
yani başınıza gelen şeyleri söyleyip hazırlıklı olsun diye yapıyorsunuz eminim ama zaten deli gibi bir para kazanma derdinin olmadığını söylemiş, en azından ilk aşamada, yazmayın moral bozucu şeyler işte, siz dediniz diye vazgeçmeyecek adam bu saatten sonra belli.
bence güzel bi konsept oluşturup, iyi müzikler çalınan bir yer olursa, fiyatı çok abartmadan bi ürün için bile kendine çeksen müşteriyi güzel olur. mesela değişik tostlar ya da sandviçler ya da ne bilim kahveler yaparsın bir tanesi için bile ya şuranın x'i çok güzel deseler tamam işte tutar neden tutmasın, beşiktaş'ta evden çarşıya inene kadar gördüğüm tüm cafeler ağzına kadar dolu, hepsi de birbirinin aynısı, biraz değişiklik yakalarsan tamamdır.
bide her yer kahveci oldu mesela değişik çaylar yapsanız bi iki farklı şey bile tanıtır sizi. moda'da çaydanlık diye bir yer var mesela onların konsept tamamen çay üzerine ama bi gidip iç çaylarını ortamın menünün farkını gör bence.
çok kolay gelsin.

Yan tarafta bir kafe var komşu. Laflıyoruz,benim ödemediğim bir çok vergi eklentisi ve harç var ödediği. Böyle görünmez kalemler nakden kitlemesin sizi diye söylüyorum.
Bir sipariş verilir, anlaşan hanginizse, biraz büyük tutar meblağı, iki ay sonra ödeme zamanı gelir para çıkmaz, ya da peşin ödenir ama satılıp nakde dönüşmesi yavaş olur..
Ne bileyim, kardeşin temizlik anlayışı senden farklıdır, laf ederse biriniz, diğerine batar, ufak şeyler BİRİKİYOR!
Ben üniversite boyunca organizasyonlarda ve barlarda çalıştım, bildiğim şey, bu sektördr elemanların ekserisi piç olur. Eleman illa şart, bir dükkan minimum iki kişi ile işletilmeli, büfe değilse, bakkal değilse. Bu da yabancı birini işe almanızı gerektirebilir. Bu da piçin birini işe alma riski demek.
Bilmiyorsanız girmeyin tavsiyesi bu açıdan haklı.

Özetle, başta herkes çok olumlu çok ümitli konuşur, full realist olun, işte kararlı olun ama yoldan çevirmeye çalışanların lafına itibar edin. Ay çok güzel masa örtüleri koyarsınız, butik olur, salaş olur, şeker şeker ekmekler tuzluklar koyarsınız servise falan diyene he he deyip yollamak lazım.

yoldan cevirmeye calisanlarin lafina itibar edin nasil bi cumle allah askina.

hakkaten cogunuza inanamiyorum. alti ustu ufak bi cafe ya. sanki marsa gidecek arac projemden bahsediyorum. disarida binlerce benzer model var. size kalsa herkes oturup sabah 9 aksam 6 robot gibi calissin. hakkaten saka gbisiniz. ben kardes ve risk problem degil dedikce ayni seylerle geliyorsunuz. kendinizin yapmak isteyip de yapamadigini baska biri yapinca kiskaniyorsunuz o yuzden bu kadar olumsux konusuyorsunuz dicem artik.

2000 tl ile nereyi kiralayacaksınız bilemiyorum, ama bu işin sırrı müzik, güzel/yakışıklı çalışan, farklı ortamdır. karaköyde var mı 2000 tl'ye kira? varsa bende başlayayım.

kahvaltı 6-10
öğle yemeği 20-25
akbil 5 lira
Çay kahve 5-10 lira
40-50 arası harcıyormuşum günde

her ay değişiyor aldığım maaş ortalama 11-12k arası kazanıyorum
kendime günde maksimum 15-20 harcıyorum onun dışında genel ev giderleri oluyor.

2.5k -20 tl en az

çok

4 kola 10
1 sigara 5
2 eti burcak cikolatalı 3

en az 18 lira harcıyorum.

4.5k

Günlük maksimum 20-30 lira harcıyorumdur, onun dışında aylık alışverişlerim var 500 liraya kadar. Kardeşime de keza yardım ediyorum.
Gerisi bana kalıyor.

2.5 k günlük harcamam sabit yok. Ev iş arası hep, pazar günleri hariç. Ama aylık 1000 liraya yakın gidiyordur

Ortalama bir günde, kazancımın %1ini harcıyorum.

bu vesileyle ben de hesapladim da

saka maka gunde 50 kagit gidiyormus

hesaplayinca cok koydu

Bira Şarap Viski

Sonra çok özlersin, ona göre...

neyi ozlerim?

.cekıc, tornavida, kargaburun gibi bır kac kucuk el aleti.

Mum, yedek anahtar.

Mikrodalga fırın, filtre kahve makinesi (mikrodalganın sağlıklı olup olmadığı tartışılır tabi ama büyük rahatlık)

Arap sabunu (yerleri silmede kullanıyorum mis gibi kokuyor, çocukluğuma götürüyor beni)
Organik makarna Orviital marka (Migros'tan alıyorum)
M life marka organik süt, yoğurt
Organik tavuk (orvital, Flotty ya da green village marka)
Organik yumurta Flotty
Flosh marka deterjanlar ya da Turmepa deterjanlar olabilir daha ucuz.

Ben bunları evden eksik etmiyorum valla. Bazı arkadaşlarım "ben organik tarıma inanmıyorum bik bik diye konuşuyor da ben de konvansiyonel tarıma inanmıyorum kardeşim ne olacak şimdi?

şarap, bira +1

benim evdeki hayat kolaylaştıran ürünler:
kağıt havlu

bilimum vantuz, oraya buraya takıyorum ihtiyacım oldukça, 100 lük aldıydım tr ye gelince, bazen sıkıntıdan adımı yazıyorum banyoda çok olduğundan :)) mümkünse büyüklerden al ama- bendekiler ufak ondan bazen düşüyorlar.

power bank

kireç çözücü

monitör/tv

2.1, 5.1 kaliteli hoparlör.

%100 karanlık sağlayan store perde.

derin dondurucu

bluetooth kulaklık-evde hayvani serbestlik sağlıyor

bilimum gerekli baharat-curry, pul biber, kekik etc.

elektrikli diş fırçası

yazıcı

mümkünse kurutucu

büyük kitaplık

yer yatağı/misafir yatağı

şarjlı vidalama aleti

mini tornavida seti + klasik vidalama seti + lehim ve sıcak silikon makinesi.

maket bıçağı

diş ipi

türkçesi laptop desteği imiş, şundan
www.ikea.com.tr

dimerli ışık-smart ışık, ben şundan aldım, harika derecede işime yaradı
www.amazon.de

şarap vakumu
www.amazon.de

renk tutucu
www.amazon.de

mum, teelicht

fondue seti- ben altına mum koyup oryantal biçimde çayı sıcak tutuyorum bazen:)
www.amazon.de

protein shaker bardağı-harika kolaylıkta ayran yapabiliyorlar

arkadaşlar tuvalet kağıdını unutmayın.

un şeker ve tuz

ciddiyim

bi tane baseball sopası al. 3lü priz önemli bence. fırın, düdüklü tencere.

mavi-yeşil vs light biskuvi, ton balığı konserveleri, el feneri, mum, kahve makinesi-french press, baseball sopası mantıklı, su dolu bikaç yedek şişe, çorba makşnesi, fırın, bitki, sallama çay.

ilkyardim saglik dolabi ve tam tesekkul icinin dolu olmasi.

Başta ben talibim şayet toptan düşünmüyorsanız. Bir listeniz var mı?

ulke neresi? once bi listeleyip hepsini durumlarina gore puanlamak gerek. sonra o ulkenin sahibinden.com'unda bir piyasa arastirmasi yapmak lazim. ozellikle durumu iyi olan plaklari aratin bakin varlar mi ya da varlarsa ne gibi fiyatlara satiliyorlar. sonra fiyat belirlenip toplu halde satilir.

arkadaslar ulke portekiz. binlerce oldugu icin arkadas liste yapma taraftari degil. anca foto gonderebilir; ama turkiye'ye gonderim cok pahali ve mesakkatli olacaini dusundugu icin zor ihtimal.

ebaye koysun komple fotoğraf çekip en kolayı o türkiyeden isteyen de alır

listeleyemiyosa o zaman hepsini alip bi plakciya gotursun, fiyat alsin. aldigi fiyatin ucte birini daha ustune koyup burada satsin: www.olx.pt

bunu da yapmaya useniyosa direkt gitsin plakciya versin ne diyeyim.

yurt dışında çok var zaten millette ondan pek değerli değiller. arada değerli plakları varsa ederi olur ama genelde çok ucuzdur.

tr gibi bazı ülkelerde değere biniyor bunlar, oradaki toptan alan yer 100 euro filan verirse siz alabilirsiniz.

tr de okutursunuz millete, koşa koşa alırlar. adama meistersinger von nürnbergi kafasına silah dayasan dinletemezsin normalde, o plak gelince 40 yıllık opera dinleyicisi moduna giriyorlar :)) "sabah meistersinger dinlemeden güne başlayamıyorum şekerim" modunda adam gördüm ben ya. ulan 5 saat o be 5 saat...

yasak zaten. şikayet ettim.

sinema biletleri promosyonlu satılıyor sürekli fırsatbufırsattan alıyoruz şu ara.
vodafone red de bazı etkinliklere indirim veriyor sürekli. iksv için vardı mesela en son hala var herhalde.

fırsat siteleri dışında yok gbi

ben anlamadım soruyu. zaten bu şekilde yapmıyor muyuz? herkes kinoalarla, chialarla mı besleniyor?

ayrıca sağlık konusu epey tartışmalı. bu mevsimde domates aşırı sağlıksız mesela. en basit yiyecek için bile eğer düşünmek istiyorsanız düşüneceksiniz mecburen. ya da düşünmeden mideye yollayın, tercih sizin.

bir kum saati edin. ağızına her lokma attığında kum boşalana kadar çiğnemeye devam et.

aynı dertten muzdaribim. her seferinde kendine yavaş çiğnemeyi hatırlatmaktan başka çaresi yok bence malesef. tez canlı olunca değiştirmek çok zor.

yediğin şeyleri mümkün olduğunda çatal, kaşık, bıçak kullanarak ve küçük parçalara bölerek ye. küçültünce lokma başına belki daha az çiğnersin ama yemeğin genelini ağzında daha fazla tutmuş, çiğnemiş ve öğütmüş olursun.

:)

Konuyla alakasız verilen cevaplara cidden nası gıcık oluyorum ya :I

itunes.apple.com

Ben yukarıdaki programı görüyorum devamlı facebook'ta. deneyeceğim, belki incelemek istersin.

bu 7 dakikalık programlar, squat falan dizlere sıkıntı sanki.

atıyorum 115 kiloluk adama buradaki hareketleri yaptırsan dizleri erir ya. o çökmeli kalkmalı hareketler falan.

yapılacak en temel iş hakikaten yemeyi azaltıp hareketi artırmak. ben bu yolla ekstra çaba harcamadan ayda 5 kilo verdim mesela.

bir de bu işleri bir düzene oturtmak lazım. mobil uygulamalar da orada devreye giriyor. nokia health, fit365, nike fuel gibi uygulamalar insanı hem gaza getiriyor, hem de düzende tutuyor. tavsiye ederim.

www.eksiduyuru.com

ben de uyuz oluyorum pampa.

Hayatın gerceklerinden asıl uzak olan onlar bence. Gül gibi geçinirsin güzel para.Iyi semtte tek basina oturmazsinda , iyi semtte ev arkadasinla oturursun.Her gün midpoint, big chefs yapmazsında is yeri yemekhanesinin tadına da bakarsın ama yasarsın yani.Evliysen esin calisiyo olabilir vs vs.

uzun analize gerek yok, bence kendilerince eğlence arayan düz adamlar bunu yapanlar. yani öyle düşük maaş alıp kapitalist sisteme düşman adamlar falan değil. bildiğin troll.

bu kadar soruya bu kadar cevap olur bence.
biraz bilgi standart vermen gerekli ki iyi kötü ayıralım.

aşırı olumsuz cevaplar geldiğinde bi uyuzluğum olmuyor.

mahone'un duyurusuna yazmisim,
____
gecenlerde benzer bir duyuruda "hepinizden fazla kazaniyorum" diyen birinin eski duyurularina bakmistim. iclerinde yazdigiyla tamamen alakasiz seyler vardi. mesaj attim hayirdir diye, mesajini sildi, ozur dilerimli filan bir seyler yazdi.

cogu kisi olmak istedigi kisiyi temsil ediyor internette, duyuruya bakma yani sen :) hepimiz 190, kumral, yesil gozlu, altinda bmw'si olan tipleriz.

Bu İstanbul ya da 4000 TL meselesi değil ya da geçinmeli sorularla da sınırlı değil bence.

- Kedim şöyle şöyle yapıyor, ne yapayım? (Uç bir hareketten bahsetmiyorum)
- Kedi besleme.

- Yarın şuraya gitsem nereleri gezeyim?
- Gezme.

Tamam, haklı da olabilirler, haklıdırlar da. Zamanında birisi 'Kediyi nasıl yııkayım' diye sordu, 350 kişi 'Yıkama' dedi ve haklılar da; haksız değiller ama belli ki duyuruyu açan kişi konu hakkında bilgisiz ve yardım ya da bilgi istiyor. Aldığı cevapla 'Ne oluyor? Niye' demez mi? Gerçekçilik payı olabilir, haklılık payı olabilir ama yani 'Niye'sini açıklamadan, bilgi isteyen birinin kafasını niye daha fazla karıştırmak ister ki insan?

Geçinmeli duyurularda da aynı şey geçerli bence. Evet, İstanbul'da 4000 TL'ye herkes rahat yaşamayabilir. 'İyi yaşamak' tanımı herkeste farklı farklı. İki fakir birbiriyle konuşuyormuş, biri diğerine 'Piyango çıksa ne yersin' diye sormuş, diğeri de 'Soğanın cücüğünü yerdim' demiş ağzının suyu aka aka. Bir insanın 'iyi yaşamak' tanımı her gün bir yerlerde gezmek, her akşam Boğaz kıyısında eğlenmek olabilir; biri sadece televizyonda dizi izleyerek iyi yaşadığını hissedebilir. 4000 TL İstanbul için çok para değil, özellikle önümüzde gelecek kriz düşünüldüğünde ama borç harç yoksa iyi de yaşanabilir, başka borç harç varsa nefes alamayabilir. Soruyu soran kişi belli ki İstanbul'u bilmiyor, kafasında belirli belirsiz bir pahalı imajı var ama kestiremiyor da tam nasıl olduğunu. Belki cevap haklı, belki haksız da; niye haklı, niye haksız. Hani, nedenini söylese soruyu soran 'Aaa, hiç bana göre değil, gelmeyeyim' de diyebilir, 'Ben şunlarla idare edebilirim, söylediklerin benim için lüks zaten. Onları aramıyorum' da diyebilir.

Bence nedeni söylenmeden yargının ortaya bomba gibi bırakıp gidildiği her cevap biraz eksik, biraz kötü niyetli.

Cok ciddi olmayan sorulara uyuzluk olsun diye yazilan cevaplara bi sey demiyorum ciddiye almamak lazim. Ama genel olarak buraya hayati,ciddi meseleler sorulunca sonuc bu oluyor.Okunacak bölüm, yasanacak şehir, boşanayim mi, hamileyim dogurayim mi, işimi degistireyim mi gibi sorular olabildigince sorulmamali ya da cevaplardan fazla etkilenilmemeli bence. Duyuruda boş, hayatindan memnun olmayan, sorunlu, mutsuz ve buna bagli olarak vicdansiz insan çok. Empati olayi yok. Kotu etkiler miyim dusuncesi yok.

bu tipler hayatlarında bir gün bile kendi ayakları üstünde durmamış kişiler olsa gerek diye düşünüyorum ben.

gormuyorum onlari ben.

sadece gecinme degil butun konular icin iki kelimelik kestirip atan negatif yorum yaziyor bu tip kisiler. Kaale alma hic.

Güzel lokantaya denk gelirsen ve tek kişiysen lokanta genelde hem maliyet hem sağlık açısından daha faydalı oluyor. Çok güzel yemek yaparım, ama insan tek olunca ona harcadığın zamana ve emeğe değmiyor. Hem yaptığın aynı yemeği bir kaç gün peşpeşe yemek zorunda kalıyorsun, hem de bulaşık bir süre sonra sıkmaya başlıyor.

benim bir mekanim var boyle. pisirmeme degmeyecek seyleri oradan yiyor; kalanini hizli, basit yiyeceklerle evde cozuyorum.

çıksın da orasını düşünürsün. sapıtmadığın sürece yaşanır tabi hocam.

ben yaşayamazdım abi. yaşayabilen muhakkak olur ama ben kendimi biliyorum. değil 6, isterse 66 milyon çıksın ben yine yaşarken bitiririm o parayı. ha evdir, arabadır, iştir para getirecek bir şeylere de "yatırım" yapmış olurum ama netice itibariyle piyangodan gelen para öyle ya da böyle fiziksel olarak biter. ya eve dönüşür, ya yemeğe dönüşür ama bir şeylere dönüşür ve yok olur.

tembel olduğum için hırslı ve çok itici görünmüyordur belki ama içimde inanılmaz bir para aşkı var benim. gerçi bu konuda kendime çok kızmıyorum. hayatımda daima en önemli gördüğüm şey para oldu çünkü isteklerim parayla gerçekleştirilebilecek türden şeyler. sevgidir kıldır yündük zaten iyi kötü gördük amk babam hortumla dövmedi ki, "her şeyi para alamaz... keşke bir ailem olsaydı..." tribi yapmamı gerektirecek bir durum yok.

günde 275 lira harcadığını düşünürsek demişsin. ben 6 milyon liram olsa duyurunun güzel kıslarına şehrazat muamelesi yapar, "ay sapık :s :S" diyenin ağzına dolarları vururdum. hatta ne 66'sı ulan 666 milyon dolar ver, gerekiyorsa ben onu bir haftada bile yerim. mallığın ve harcamanın sınırı yok abi.

öyle gösteriş düşkünü biri de değilim ha. alışveriş yapma huyum falan hiç yoktur. hatta bildiğin masrafsız bi insanım, sadece işte fast food pizza falan onları severim. ne kıyafet ararım, ne dışarı çıkarım ne başka bi şey... ama param olsa yardırırım. diyorum ya parası neyse verip hepinizi üst üste zkerim mesela. gelmez misiniz? bence gelirsiniz.

para çok güzel bi şey. ne kadar çok olursa o kadar harcarım. piyango miyango değil hiçbir şey sökmez. bi şekilde yerim ben onu. inanmayan 66 milyon dolar versin, bir hafta sonra bir kuruşunu bulursa gelsin ben ona 666 milyon vereyim.

6 milyona 400 bin TL den 15 daire alırsın hepsini kiraya verirsin min. 1000 TL desen (ki 1500 e kadar verirsin bence) aylık gelirin 15000 TL olur. Vergisini verdiğinide düşün 12000 civarı net para kalır elinde. Gayet güzel bir bok yapmadan yaşarsın. Evlerin değeride artar zamanla.

5 milyon liraya 300-310 bin liradan 15-16 ev alınır hepsi 1000-1300 arası kiraya verilir aylık 17-18 bin lira para cepte olur.


günde de 550 lira civarı para yapar.

hesaplayan adamlar izmirden bildirdi.

edit: bir üstteki arkadaşla aynı kafadaymışız :)

akp Türkiye'sinde lotoya para vermeyin boşuna

www.google.com.tr

abicim işte bu yüzden size piyango çıkmasın bi zahmet. hemen başlamışlar klasik şu kadar ev alırım kiradan bu kadar gelir kafasına. aferin kardeşim bütün parayı emlağa göm de çıkacak ilk krizde donunla kal sokakta aferin.

günde 275 lirayla bugün gayet güzel ortalama üstü bir hayat yaşanır ama 10 yıl sonra yaşanmaz. onun da çözümleri var elbet ama ev almak değil tabi ki.

hesaptaki "gunde de 275 lira harcadigini dusunursek yilda 100.000 lira. bu kisi 30 yasindaysa 50 yil daha yasar. 100.000x50= 5 milyon yapar"

yani 30 yıl sonra da yılda 100 bin lira harcanacak öyle mi? şu an alabildiklerinizin 10'da 1ini alabilirseniz şanslı sayarsınız kendinizi. (bkz: enflasyon)

5 sene önce 1000 dolarlık telefon 1700 tl falan yapıyordu şu an 3500 tl yapıyor.

adamin 500 bin lirasi var, wow paraya bak zengin diyosun, sonra ev aliyor kiraya veriyor. 1500 lirayla zar zor gecinecek adam. bir yerde bir yanlislik olmasi lazim.

bence yaşanamaz. enflasyon vs düşününce pul olur para
ancak ev ve kira getiren dükkan satın alınıp sabit gelirli yaşama geçilebilir.

hocam
simdi yurtdısındaki firmalar oncelikli olarak o ulkede oturma calisma izni olan kendi vatandaslarına yonelirler
yani bir tane adam gelecek diye senin her seyini hazirlayıp gel abim demezler eger cok essiz bir yetenek ya da referans yoksa.
international recruiter lere bak.
yani atiyorum amsterdam da hq da gorevlendirilmek icin once uganda da bir 10 sene calisman lazım.

CV'nizde o ülkede konuşulan dille ilgili bir sınav puanı ya da eğitim sertifikası olursa başvurunuz daha gerçekçi olur.

yardım isterken biraz açık ol bence. moldovya'ya avrupa ülkesi. mesleğin ne? hangi ülkeye gitmek istiyorsun? ne özelliğin var? adam niye sana tonla para versin?

Bildigim kadariyla bir yer seni ozellikle istemiyorsa seni yasal yollardan calistirmasi mumkun degil, cok istiyorsa yasal yollardan seni alabilmesi icin devlete kendi ulkesinde senin pozisyonunu dolduracak birini bulamadigini ispatlamasi gerek. Iste cesitli yerlere ilanlar veriyorlar, gerekirse gelenleri gorusmeye aliyorlar yalandan falan en sonunda "su kadar sure aradik bulamadik mayeskuel aradigimiz kisi" diyorlar o zaman devlet hay hay deyip sana oturma ve calisma iznini veriyor. Bu surec (sponsorship) basvurdugun sirket icin vakit alan ve masrafli bir surec. Yani "aa senin CV iyiymis gel calis" diyemiyorlar isteseler de. O yuzden cevap almiyor olabilirsin.

Avrupaya beyaz yaka olarak gitmek için bildiğim etkili olan tek yol şu:
Önce o Avrupa ülkesinin bir şirketinin Türkiye şubesinde işe gireceksin.Sonra o şirket vasıtasıyla iç atama olarak gideceksin.

Bunun dışındaki yollar macera.Ya o yabancı ülkede okuman,çalışman lazım yada orada büyümen lazım.İlla bir bağın olmalı.Durup dururken kimse Türkiyedeki adamı alıp Avrupada bir şirkete almıyor.Üst seviye müdürlerde bile tonlarca bürokrasi lazım şirket içi atamalarda.Uğraşmazlar kısaca

kaynak yapıyorum ama, bende bulgaristandan dolayı ab vatandaşlığı var, benim yüksek lisans veya çalışmak için gitmem daha kolay olur mu?

Arayanlar bulamayabilir ama bulanlar kesinlikle arayanlardie derler. Ne kaybedersinki. 4 aydir is ariyordum ikisi ya bublar beni kabul etmez bana uymayan ilanlar ama basvurayim onlar dusunsun dedim basvurdum ve gercekten cok sevdigim isler cikti ve birine basldim. Bu da bosa kurek cekmekti. Ne kaybedersinki

@bir nick var benden iceri, deli misin tabii ki olur. Senin pozisyonunda olmak icin nelerini vermeyecek sayisiz insan var memlekette. AB vatandasiysan yuksek lisansta cok buyuk bir fark olmayabilir (parali ise muhtemelen EU ici daha ucuz fiyatlardan olur) onun disinda zaten EU ici kabul aldigin her yerde calisabilir calismadan bile oturabilirsin.

aha da tam bu sokakta milyon tane var
sadece bu sokak da değil, o bölgede bi dünya bulursn

yandex.com.tr

hiç mi kullanmadın vizeyi yoksa hollanda'ya mı gitmedin? her şekilde değerlendirmeye olumsuz yansır ama diğer şartlarında problem yoksa yine verirler muhtemelen.

olabiliyor. vize alırken beyan ettiklerinizin yalan ya da hatalı olduğu kabul edilir, gitmemişseniz yani o vize hiç kullanılmamışsa çok ciddi sıkıntı değil, ama duruma göre vermeyebilirler sadece bu nedenden.

baska AB ulkesine girdin mi peki bu vizeyle?

evet 2 ayri shengen ulkesine gittim

yazabiliyorsan aciklama yaz, hollandaya olan seyahat planim iptal oldugu icin kullanamadigim bir vizem oldu diye

ise yarar, yapacagin iste zamani gelir banner yapman gerekebilir, yeri gelir poster yapman gerekebilir. ( yapman degil de yapilmasi gerekebilir desem daha iyi) sen yaparsin. ben orta seviyedeki bilgimi cok alakasiz zamanlarda kullaniyorum =)

Sadece fotosop bilmek pek de oyle bi' ise yaramiyor.

Yaraticilik, ise yatkinlik ve uygulama becerisine uyum gibi bircok etken var. Sen 9 birim bilirsin, ben 5 birim bilirim ama yaraticilik kisminda senden basariliysam her daim senden once tercih edilirim.

Cok iyi fs bilen biri, dedigin pozisyonda ise baslasa bile cok kisa surede farkli sektorlerde farkli pozisyonlara gecmek icin caba harcayacaktir. Kimse bir isi iyi bildigi/yapabildigi icin degil bir isi bildigi/yapabildigi halde bunu kisisellestirebilecek kadar gelistirdigi icin tercih edilir.

isott +1

işin içine tasarım yani senin katabileceğin bir şeyler girerse photoshopu çok iyi bilmek çok güzel. aksi halde çok iyi bilip sadece düzenleme yaparsan fotoğrafçı falan evet.

99designs.com
buyur mesela bu sitede bir sürü tasarım yarışması açılıyor. ben photoshop biliyorum ama çok iyi değilim. aklıma bir şeyler geliyor onu yapana kadar uğraşıyorum epey vakit geçiyor sonra bırakıyorum, istediğimi yapamamış oluyorum falan. çok iyi bilenler o sırada 2. 3. yarışmasına katılmış oluyor.

goethe institut

başka sinema'dan haberdar mısınız?

Hangi oyun?
Oyun tarihinden 13 gün önce gişe açılmadan önce gidip beklemeniz gerekiyor. Yapacak başka bir şey yok.

herhangi bi oyun. her cuma is cikisi gitmek istiyom:(

Özellikle bir oyun yoksa kafanda, dediğim gibi gün hesabı yap, gişeye gitme imkanın yoksa 10:10 da internetten alabilirsin. Oyun günü yakalaman çok çok zor. Önceden ayarlaman gerek.
Benim cüzdanda önümüzdeki haftanın, Kasım sonunun ve Aralık başının biletleri var.
Anlık yakalamak dediğim gibi imkansıza yakın ama imkansız değil şans işi.

netten baksana biletiva.com 13 gün önce 10.10 da bakacaksın. bir de ara ara kontorl et netten bilet alınca açığa alabiliyorsun açığa alanlar oluyor. son günlerde şans eseri çok bilet bulmuşluğum var öyle.

sgk cam+çerçeve için toplam 50 lira karşılıyor. kaliteli bir gözlük istiyorsan fark çıkmama şansı yok yani. söylersen fark çıkmayacak modelleri gösteririler aralarından seçersin.

işin acele değilse aliexpressten sipariş ver çerçeveyi. Camı da herhangi bir gözlükçüde taktır.

Genelde opmar, atasun gibi büyük gözlükçüler pek kazıklama derdinde değil. Ancak atasundan alacaksan sadece çerçeve al, camları çok kalitesiz.

tahminen yol tutuşla alakalı, sadece tahmini; hava o kıvrımlara girerek aracı dengede tutuyor olabilir.

aerodinamik.

sürtünme azalıyor, daha az yakıyor araba.

reklamı şimdi eklersen bi işe yaramaz. sonuçta videonun değil reklamın izlenme/tıklanma sayısı önemli

eğer o kadar çok ilgi toplayan bir videoysa @sttc ye katılmayarak zararın neresinden dönseniz kârdır diyerek, reklamları şimdi açsanız, bir de birkaç yerde paylaşsanız hatta belki facebookta reklam yapılabilir küçük meblağlara, ilgi topluyorsa daha da fazla izlenir ve getirisi olur diye düşünüyorum.

Ben sallamıyorum da havada birkaç saniye tutuyorum, sonra elim havadayken kafamı eğiyorum, daha sonra elimi indirip yürümeye başlıyorum. Çok hızlı sallamıyorsan sorun yok.

Ne alaka ya el sallamak niye geylik olsun ki?

kızlara karşı ünlü görmüş gibi elimi vücuduma çok yakın şekilde sallayıp gülümsüyorum. erkeklere hafif kafamı eğip selam veriyorum sadece. gizli homofobik olabilirim

El sallarken bacaklarını da kıvırıyorsa net gaydir.

Gabile'yi bilir misin sen? Orda da bi mayeskuel var galiba o sen olmayasın :)

Bence gayimsi falan degil. Biri bana sallasa hic tuhaf karsilamam.

ilk defa duydum böyle bir şeyi.

Daha kötüsünü yapıyordum. Hatunların el kaldırıp parmakları ileri geri oynatıyordum istemsiz. Resmen master gay. Şimdi ise göz kırpmaya çevirdim yavaş yavaş. Hala riskli kişilere sadece el kaldırıyorum gerçi.

Not : no homofobi. Gay değilim.

Nasıl salladığına bağlı biraz.

oi39.tinypic.com