Ekşi Duyuru

projenizi çok fazla anlayamadım, ve açıkcası yanlış yönlendirme yapmak istemem.
görüşüme gelince ilk bir yıl oluşturulacak bu veritabanına 150 kişi gibi bir kullanıcının erişiminden bahsediyorsunuz. bu kadar düşük bir kullanıcı için sunucu kiralamak açıkcası pek mantıklı değil. iyi bir vps sunucusu işinizi görecektir gibime geliyor. yetmediği yerde zaten gerekli müdahaleyi yaparsınız ki gerek kalmaz.

www.liquidweb.com

buradan kendinize uygun bir şeyler çıkarabilirsiniz.

ilk yıl bir yerden kiralayın, projenizi yazın. 2. yıla girmeden projenin maliyet hesabını çıkarın ve testlerini yapın, şöyle ki 30 bin kullanıcı ne gibi bir yük bindirecek server'a ve db'ye. bu maliyetler doğrultusunda server'ı dışarıdan almak veya satın alma konusunda çok daha net bir fikriniz olur.

kendiniz satın alacağınız bir server'ı kiralayacağınız server ile aynı şartlarda kullanabilecekseniz eğer(performans, internet çıkışı vb.) tabii ki kendiniz satın alın derim ben.

Sizinle benzer durumda idim. Bir sunucu kiralamaya karar verdim ilk önceleri. Yalnız firmalar dedicated sunucu kiralıyorlar. Birçok firma sunucuyu kurup, uzaktan erişim hakkı veriyorlar. Güncelleme ve güvenlik işlemlerini size bırakıyorlar. Sunucudaki bileşenler vs. vs. sıkıntı ile karşı karşıya kalıyorsunuz.

www.kriweb.com isimli firma ile hosting işlemlerinde çalışıyorduk. Sistem kiralamak istediğimde ise farklı bir çözüm önerdiler. Kendi yönetim panelinden kullanabileceğim bir vps sunucu kiraladım.

Şu anda bir sunucum var ama yönetimi, bakımı, yedeklemesi gibi işlemleri firma yürütmekte. Benim de internet üzerinde çalışan bir sunucum var...

Eğer dedicated sunucu kiralasa idim bir de sistemlerimiin güvenliği için cırmalayacaktım. Biraz fazla ödeme yapıyorum ama firmanın profesyonellerini kiralamış oluyorum. Bir bilgisayar mühendisi tutsam yıllık maliyeti çok tutar.

Yardımcı olabildi isem çok memnun kaldım diyeyim...

Yoksa ilk yıl zaten çok fazla site trafiği olmayacağı için dışarıdan bu hizmeti kiralayıp ikinci yıldan itibaren kendimiz mi yürütmeliyiz.

evet mantıklı olan bu anlattığınıza göre

peki seerver kiralamanın ve almanın fiyatlarını v.b görebileceğim bir site v.b var mıdır bildiğiniz. hımm birde bu gibi durumlarda neye dikkat etmemiz gerek, yani ne gibi özellikleri olmalı serverın ya da kiralayacağımız şirkette ne gibi şeylere dikkat etmeliyiz. dediğim gibi bilgisizim bu konuda her türlü bilgi kırıntısı benim için faydalı olacaktır.

öncelikle server alıp da kendi işyerinizden yayın yapamazsınız. malum bağlantı hızları. özel altyapın olmadıktan sonra kullanılamaz. ikincisi bilgisayar mühendisine başlangıç için gerek yok. ilerde sistem çok farklı noktalara gelir ancak o zaman düşünebilirsiniz. malum maliyet sorunları.

yurtiçinden ya da yurtdışından server kiralayabilirsiniz ya da bir kasa alıp bir datacenter'a yollayıp barındırabilirsiniz. eğer ki proje uzun süre devam edecek, bir kaç yıllık iş, yüklenme çok olur diyorsan bir kaç milyara bir kasa alıp datacenter'a göndermek daha ucuz olur. gereken desteği de cuzi bir miktar ücretle datacenter'dan alırsın. türkiye içinde datacenter için tavsiyede bulunabilirim.

Öncelikle kesinlikle projenin içeriğini bilen teknik bir danışmana ihtiyacınız var, sürekli istihdam edilmese bile proje başında size yol gösterecek biri olmalı, nedenine gelince,
150 kişinin bağlanacağı bir veritabanı sistemi demişsiniz, bağlanan kişi sayısı kadar veritabanında kayıtlı olan verilerinde önemi vardır, örneğin veritabanında 100'lerce tablo ve bu tablolarda 100.000'lerce kayıt olabilir ve aynı anda bu 150 kişinin 100'ünün bile yapacağı karışık bir sorgu sistemin kitlenmesine sebep olabilir. Yani teknik altyapınızın belirleyicisi sadece bağlanacak olan kullanıcı sayısı değildir.

Sunucu kiralamak için 2 seçenek var önünüzde. Co-location ve dedicated sunucu. Bunlarıda anlatayım.

Co-location: Kendinize ait bir adet bilgisayar kasasını(Evde kullandığınız atx kasalarda olabilir) bu hizmeti alacağınız datacentera verip bağlantı ücreti+aylık 40 TL elektrik ücreti karşılığı sağlayabilirsiniz. Bu seçeneği seçtiğinizde sunucu için windows işletim sistemi kurulacaksa (Win2003 veya Win2008 gibi) orjinal lisansları olması gerekli, linux için öyle bir sıkıntı yok.

Dedicated: Bu sistemde ise hizmet alacağınız datacenterda hazır olarak bulunan kasalardan birini kiralıyorsunuz, Genelde çok güçlü sistemler sundukları için, bilgisayar alma maliyetinden kurtulmuş oluyorsunuz. Daha sonra eğer sunucudan memnun kalırsanız 1 yıl sonra sunucuyu uygun bir fiyata satın almak hakkınız var.

Diyelim ki ilk yıl için kiralanacak olan sunucuya çok yüklenilmeyecek, ucuz bir dedicated sunucu kiralanabilir.

Türkiye lokasyonlu ve bizim uzun süredir çalıştığımız güvenilir bir firmadan örnek fiyatlar:
Co-location fiyatları: www.rh.com.tr

Dedicated Fiyatlar : www.rh.com.tr

Sormak istediğiniz başka şeyler olursa buradan veya sözlükten mesaj yoluyla ulaşabilirsiniz.

Projenin ilerleyen safhalarında 30.000 kullanıcıdan bahsedilen kısımda ise zaten bir teknik ekibe ihtiyacınız var zira tek bir sunucunun kaldırabileceği bir yük görünmüyor, cluster mimari kurulması gerekebilir.

i5 islemcili macbook pro 15 inc isinizi gorecektir. aman turkiye fiyatlari ile fiyat/performans karsilastirmasi yapmayin, altin gibi pahali cikabilir sonuc. ama applecare garanti paketi ile beraber amerika'dan alinirsa 3 senelik uluslararasi garanti ile tikir tikir calisir hocamiz.

macbook pro. 2.4 ghz olanları 2700 tl civarı.

teknoloji merakı varsa mac kullanmayın ki...

Ben de redline gibi düşünüyorum. Teknoloji meraklısı hoca portları programlayacak, bilgisayarın içini açıp değiştirmeler filan yapacaksa mac almayın.

Tam olarak ne için kullanılacağını yazarsanız daha net bir cevap verilebilir. Hocanız elektronikçi mi, programcı mı, tarihçi ama elektronik cihazlara ilgi mi duyuyor?

Eğer elektronikçi ya da programcı ise ben de pek tavsiye etmem, kullanışlı olmaz. Ama aksi taktirde yapacağı işe göre herhangi bir tavsiyede bulunulabilir. Son nesil macbook pro 2.4 ghz ile aşağı yukarı her işimi yapıyorum (ses yazılımları, autocad vs..), ama bir takım teknik işler için pc yi açmaya ihtiyaç duyurorum.

hocamız sosyal bilimlerde, dolayısı ile teknoloji meraklısı erken sadece teknoloji ile içiçe olan birisi demek istemiştim ancak sanırım tam anlatamımışım:). dolayısı ile amacı mac kullanmkatan ibaret, gene makalelerini kitaplarını yazar, araştırmalarını yapar, bunun dışında farklı bir amaçla kullanacağını sanmıyorum.

para sorunu yoksa macbook pro 13,3 inch. alsin. 15.4'e gore daha hafifi, daha az yer kapliyor ve buyuk bir fark yok (ikisini de kullandim).

islemcisini cok yuksek almasin, ram'i yukseltsin (ram user serviceable'dir ama kaliteli bir ram alsin). sahsi fikrim, tasinabilir harici disklerin var oldugu gunumuzde hard diskin ebadina da takmasin oyle. ancak windows kurmayi planliyorsa ona gore dusunebilir.

apple expended care alabilyorsa alsin, ben faydasini gordum:)

mac'in donanami ve yazilimi beraber calismak icin gelistirildiginden pc'ler gibi acip iki fan eklemek, ana kartini degistirmek falan filan isleri yapamaz. boyle fantezileri varsa mac'ten uzak dursun :)

dediğiniz işleri yapacaksa herhangi bir macbook fazlasıyla işini görür ancak bana kalırsa malzeme kalitesinden dolayı macbook pro'nun en düşük maliyetli olan ürününü alması daha mantıklı olur.
kullanım olayına gelince, bilgisayardan anlayan birilerine office for mac yükletirseniz hiçbir sorunu kalmaz. teknolojiden anlamayan, yazdığı smsler tek telimeden ibaret olan babam bile macbook'la tanıştıktan sonra apple fanboy olduysa ve applicationdan applicationa koşuyorsa, hocanız çok daha rahat alışır.

ses kısmını bilmiyorum ama alt çizme not ekleme gibi işlemleri XChange PDF viewer ile yapabiliyorsunuz. ben kullanıyorum memnumum:)

www.linuxogren.com

(bkz: google)

universite agina oturum acabilmek icin manuel ip ve dns yazmaniz gerekiyor olabilir mi?

normalde (yani windows için:)) kabloyu laptoba takmak internet bağlantısını sağlamak için yeterli olmakta idi. Peki dediğiniz şekilde yapabilmek için ubuntuda ip ve dns'i yazmam gereken yer nerededir. İkinci olarak bu bilgileri (yani gerekli olan ip ve dnsleri) nereden görebilirim.

dediginize gore sanirim ilk cevabimdaki gibi bir durum yok, otomatik olarak ip alinabiliyor. yine de bakin isterseniz, windows icin tcp/ip ayarlarinda oluyor bu bilgiler (eger otomatik olarak alinmiyorsa). ubuntuda da taskbardaki connection belirten ikondan girilip yapilabiliyordu diye hatirliyorum.

Sistem->Yönetim kısmında kısıtlı sürücülerin yüklenmesiyle ilgili bir seçenek var. Eğer yüklenmemiş bir ağ donanımı sürücüsü varsa oradan yüklemeyi deneyebilirsiniz.

bahsettiginiz Live CD'leri kullanarak linux actiginizda birazcik yavas calisir, bunun surekli olacagi yanilgisina dusurmeyin bahsettiginiz kisiyi.

hehehe aynı soru, aynı cevaplar :D:D

ubuntu.com adresinden ubuntu indirin, iso dosyasini cd'ye yazdirip takarak ya da sanal surucu kullanarak mount edin.

kurulum kutucugunda windows icine kur deyin. bu sayede wubi ile windows icine kurulmus, hdd partitionlarinizi degistirmemis ve istediginizde windows uzerinden kaldirabileceginiz bir linux kurulumuna sahip olursunuz.

live usb artik neredeyse her distronun sagladigi bir sey, ama usb belleginiz su ultra hizli olanlardan degilse fark etmez, yine daha yavas oluyor hard diskten calistirmaya gore.

bir de live usb hazirlamak biraz basa bela olabiliyor. Unetbootin isimli program windows'ta da calisiyor, onu kullanabilirsiniz bunun icin.

acik ara en iyi giris seviyesi ubuntu'dur.

Bir kere çalışan cd yavaş olacaktır karşıdaki kişiyi buna alıştırmak lazım ki sonra windows daha hızlı çalışyor demesin. Ayrıca linux un windows a göre artıları çalışan cd üzerinden pek anlaşılamaz gibi geliyor bana.
İşin mantalitesi (özgürlük ücretsizlik değil) anlatılması daha yararlı.Bazı linux dağıtımlarının kurma ile çalışan cd aynı cd üzerinde. :) tuhaf oldu.
Çalışan cd ile haşır neşir olanlar daha iyi cevaplar verirler.

(bkz: The Pursuit of Happyness)
(bkz: g.i. jane )
(bkz: Jerry Maguire)

aylak adamı oku. mutlaka. sonra bir de küçük prensi. çok güzel çünkü.
bir de noviembreyi izle.
mutlaka ama.

bindokuzyüzeksendört al mutlaka. george orwel.
bir de albert camus okuyabilirsin, 'sıkıyönetim'..

onca yoksulluk varken - emile ajar
kürk mantolu madonna - sabahttin ali

çok güzeldirler

Capitalism 2 oyununu neredeyse 10 senedir oynayan (ki oyun çıkalı 10 sene olmamıştır) bir uzman olarak söylüyorum ki zaten oyun ve oyuncularla ilgili bütün bilgileri info kısmında görebiliyorsunuz. Neredeyse bütün istatistiki veriler açık.

Edit: Admin olarak müdahale kısmı maalesef yok, yanlış hatırlamıyorsam oyunu yapan şirket piyasadan kalkalı baya oldu.

(bkz: scribd)
(bkz: slideshare.net )

sağ taraf "çizikten" boyanmış. muhtemelen yandan yemiş. iki ay sonra her ikinci el arabayı zararsız satarsınız zaten. ama kusursuz olsun. siz çizikten boyandığına inanır alırsınız, biri çıkar yandan yemiş bu der 2000 lira düşük verir, zarar edersiniz.

valla bir iki ay sonra 18000 tl ye satamazsın bu arabayı hiç bir araba 2 ay sonra aynı fiyatta satılmaz bence 18000 tl yi başka bişi de kullan en azından benzine para vermezsin

üzerine biraz daha koyarak polo bakabilirsin...

çizikten dolayı araba boyatır mısın?

alınmaz.

fiyatı piyasasına göre çok düşük. boya nedeni çizik değilde kaza gibi duruyor

Bir süre önce 2005 model Jazz'ımı 17.500 TL'ye galeriye sattım, şu an galeride 19.500 fiyat etiketiyle duruyor. Üstelik araç kazalı ve 130 bin kilometredeydi. Aracın Tramer'de kaza kaydı olup olmadığına bakman yerinde olacaktır, eğer kaza kaydı yoksa direkt kullanıcıya satışın biraz daha kolay olabilir. Ama kaza kaydı varsa benim gibi mutlaka çok zarar ederek ancak galeriye satabilirsin. Yine de iki ay sonra otomobil piyasası ne olur bilemem. Sadece deneyimlediğim bir durumu aktarayım istedim.

@ykyt
boyatan gördüm. bir de boyatacak arkadaş vardı, sırf sizin gibiler yüzünden "dur yapma" dedim.

clio al zarar etmezsin.

www.eksisozluk.com

araba fiyatları düşsün diye neredeyse 5 aydır bekliyorum. 11bin-11,5 civarı satılan clio hb mayısın 15 itibariyle 13binleri yaz boyunca da -maşallah- 14binleri gördü:)


yani 11-12 arası giden araba havalar ısındığından beri 13-14 arası! bir yandan da iyi oldu üstüne 5 bin daha koyup vizyonumu genişlettim. kısmen de olsa. şimdi bu ranjdaki araçlara bakıyorum.

ben ekimi bekliyorum. 2. el piyasası ciddi ciddi düşer. arkadaşlar kazalı diyor. bundan anlamam ama şu an alırsan büyük ihtimalle zarar edersin.

@late viper sizin gibiler derken??

@bir zamanlar cocuktum , 2 bayram arası araba alınmaz. fiyatlar pahalı olur. bayramdan 2-3 hafta sonrasını beklesen?

ben bile arabamı bu hafta sattım... iyi de fiyata gitti.

@ykyt
araba boyalı olunca takla atmış muamelesi yapanlar.

www.ankaraetkinlik.com Bu site işine yarayabilir.
Duyuru tarihiyle etkinlik tarihleri farklı.dikkatli incele ama.

Gündüz de Ankara'da olacaklarsa Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne götürün.

eğer yarın da Ankara'dalarsa Anıtkabir süper olur. Belki eski ve yeni meclis ilgilerini çekebilir. Atakule'ye çıkıp Ankara'yı izleyebilirsiniz. Ulus'ta Anadolu medeniyetleri müzesi var ve 7000-8000 yıllık kalıntılar var hoşlarına gidebilir. Lunapark'ta eğlenebilirsiniz. Atatürk orman çiftliğine hayvanat bahçesine götürebilirsin. Keçiören'de telefirikler çok eğlenceli. Bir de keçiören'de estergon kalesi var yemek yiyebilirsiniz.

haydaa kimse kaleiçini yazmamış. ben bi tek oraya götürdüm arkadaşlarımı, bayıldılar.

www.sahibinden.com

bu ayarda bir araba sanırım işinizi görür.

arabayı almadan önce bosch car servisi gibi bir yere götürüp detaylı bir rapor alırsanız içiniz rahat olur.

değişeni olan araba, zor satılır. diğerleri kolay satılır diyemem ama yediğim kazıklardan biliyorum, alırken kazanırsınız satarken değil.

golf (4) bakın düzgün bitane alırsanız zararsız satarsınız. galericiler bile üzerine atlıyor zira.

sadece şunu belirtmek istiyorum. geçenlerde kuzenimin fiat linea'sını satmak için gecenin saat 12'sinde nete ilan vermek suretiyle satılığa çıkardık. gece saat 2'ye kadar telefonlarımız susmadı ve ertesi gün öğlen saat 12'de arabayı sattık. inanılır gibi değil ama 12 saat içinde sanki elektronik eşya satarmış gibi elimizden kaptılar arabayı. çok ucuz fiyata sattığımız için falan değil linea'nın 2. eli inanılmaz gidiyo. ecza firmaları, firma arabası olarak tercih ediyolar. babamda da var aynı araçtan yakıtı son derece ideal sanırım beklentilerini karşılayacaktır. sonuçta 2008 model araba alacaksın. bütçene uygun yakıtı iyi. bi değerlendirmenizi öneriyorum.

volvodan uzak dur. golf 4'lerin 2. eli artık o kadar hareketli değil. işimi görecek başımı ağrıtmayacak bir araba istiyorum demişsiniz. gidin bir clio symbol alın 1.5dci ilan koyduktan 10dk sonra da satarsınız. gelir teşekkür edersin sonra bana. çok lüks değil ama o paraya işini hayde hayde görür. şekil şemal olsun diyorsan 2004-05 focus ya da honda civic bakabilirsin.

not: clio benzini de koklar ardı sanayide çok rahat yedek parçasını ve ustalarına ulaşabilirsin. ekonomi düşünüyorsan o paraya tek seçenek.

bütün tycoon oyunları.

en.wikipedia.org

4'teki grafikler hoşuma gitmemişti. aynı havayı alamamıştım o yüzden.

4 ü sevmedim çünkü 3 te mitolojik bir hava varken , 4'te uzay çağına geçilmiş gibiydi. mal mal yaratıklar vardı.

basit olan güzeldir teorisinin işlediği bir oyun çünkü o. 2d, fiti fiti atlar, empty cauldron, a zillion of sharpshooters, aahhh çok içlendim bak şimdi. 3-5 sene sonra çocukları büyütüp bi daha kursam bi daha oynasam.

Heroes 3 efsaneydi.

Heroes 4 bir oyundu.

ama neden biri oyun diğeri efsane, neden kaynaklanıyor bu durum?

elbette oyunun artılar eksileri var. ama mesela aynı durum age of empires için de geçerli. conquerors çoğunluk için hala daha en iyisidir.
belki de bu heroes 3'ten alınan hazzın kaynağını bilmedikleri için 4'te beklentilerin çok altında kaldılar.. her şey sadece grafik iyileştirmeyle halledilmiyor.
diğer bir düşüncem de(tamamen duygusal:)) zamanla insanın geçmişine duydugu özlem. geçmişi ve geçmişteki şeyleri daima özlüyoruz istisnai durumlar olmadıkça. heroes 3 cd'si için kavga ettigim yıllara geri dönebilmek... muhteşem olurdu:)

safranboluyu gorun derim ben

safranbolu son derece bayık geldi pek çok arkadaşa, üstelik az yol da değil. inkumu ve çakraz tarafına gidebilirsiniz.

cide loc vadisine gidin. bu haftasonu eylem var hem, enfes doga esliginde.
www.locvadisi.com

ek olarak amasra bartın yolu arasında "kuşkayası" var onu da görmenizi tavsiye edeirm .

Çakrazın denizi çok güzeldi geçen yıl. Dağın başındaki krater gölü kadar berraktı öğle saatinde, çok şaşırmıştım.
Bir de biz gitmedik ama cideyi çok övdülerdi. Cide'ye gidebilirsiniz belki. En azından araştırabilirsiniz. Kastamonuya bağlı olmalı.

bir vücut geliştirme sitesinde okumuştum insanın gün içinde en güçlü olduğu vakit akşam 5-6 gibiydi.

ben bu sporu sabah uyndıktan sonra yapsam terimi atsam, sonra duşumu
kahvaltmı yapıpı işe gitsem, yorgun hissder miyim kendimi tüm gün boyunca:

ilk 3-4 gün belki ama zamanla daha dinç hissetmeye başlarısınız. sabah sporu iyidir.

cashkopat'a katılıyorum. ve kesinlikle spor yapın diyorum. bi kaç hafta sonra farkı hissedeceksiniz. örneğin ben 9 10 saat uyuyup gene de yorgun kalkan bir inanken 6 7 saat yeter oldu.

Mail adresime bu yaziyi gondermistim maalesef linki almamisim, linkini bulan olursa yaziyi kaldiririm. Faydali olabilmesi dilegiyle,


nsan vücudu fabrika gibi devamlı düzenli ve dengeli bir şekilde çalışır. Saatleri ve dakikaları şaşmadan görevini yerine getirir. Vücudunuzda ki bio sistemler her gün aynı şeyleri tekrar eder. Bilim adamları sistemlerin alışılmış düzeyde düzgün yürümesine "kronobioloji" cümlesini kullanırlar.

Merkez saat ayarı beynimizde düzenlenmiş ve bundan dolayı bazı biyolojik bağlantılar akşamleyin bazen de sabahleyin ayarlanmıştır. Bu beynimizin IŞIK ve KARANLIK ikilisiyle hareket etmesine göre hafızaya alınır.

Mesela hormon sistemlerini bir inceleyelim. Vücudunuzdaki büyüme hormonu olan HGH nin en maksimum düzeyde çıkışı uyuduktan 1- 2 saat sonradır. Buna Phase4 de denilmektedir ki genel bilim açıklamasıyla uyku seansı diye nitelendirilmiş yani "REM" (Rapid eye Movement) tabiri kullanılmıştır.

Erkek hormonu diye adlandırılan Testosteron ve diğer yapıcı hormon olan Kortizol hormonları sabahleyin maksimum düzeyde etkisini gösterir. Yaratıcı, insan vücudunu öyle düzenli ayarlamıştır ki hormonların sistemleri ve iniş çıkışları çok ince detaylı bir şekilde tespit edilmiş ve biz insanların vücuduna sunulmuştur. Bazı ilaçlar hormonların yapı ve düzeyini bozabilir ya da anabolik steroidlerin hormon iniş çıkışlarını normalin üstünde bir etkiyle yönetmeye çalışabilir. Fakat ister steroid olsun isterse doğal supplementlerle hormon seviyesini yükseğe tırmandırmak için alınan ilaçlar olsun, bunlar 24 saat içinde hangi vakitte alınırsa alınsın, Testosteron hormonunun maksimum yükseğe çıkış zamanı yine sabah vakti olacaktır.

Bazı Steroid tipli ilaçların maksimum etkisi, kısa zamanda kısa süreli olmak kaydıyla ortaya çıktığı için genelde hormon dengesinde yükseliş ve düşüş noktaları farklı olur.



alt

Vücudumuz genel anlamda beynimizle irtibatlıdır. Yapılan her hareket ve adımlar beyin ile yönetilir ve tatbikata geçilir. 24 saat içinde hangi vakitte egzersiz uygulanırsa uygulansın vücut belli bir zaman sonra bu vakte adapte olur ve programlanır. Bilim adamları sabah ve akşam vakitlerini bölerek vücudu idmandan geçirmeyi planlamışlar ve vücudun tepkisini ölçmek istemişler. Bu düşünceyi faaliyete sokmuşlar ve yanıtını da almışlar. Amerika da yaşları ortalama 21 olan 13 erkek seçilmiş ve bir yıllık ağırlık idmanları takip edilmiştir. Sabah idmanlarında Testosteron hormonunda yüksek artış gözlemlenmiştir(Normalde zaten Testosteronun en yüksek çıkış zamanları sabahlarıdır). Akşamları yapılan egzersizlerde kortizol hormonunda azalma ve testosteronda artış gözlemlenmiştir. Buradan yola çıkarak bazı uzmanlar ve araştırmacılar akşamları yapılan antrenmanlar da daha çok anabol etkinin olacağını düşünmüşlerdir. Bu araştırma da ilginç bir sonuç da şöyle ortaya çıkmıştır; Akşamları egzersiz yapan sporcularda ertesi günü sabahleyin iş esnasında stres’li oldukları gözlemlenmiş. Vücutları akşam egzersizlerine bir anda zorla alıştığı için vücut bu ani değişikliği kabullenememiştir.

ideal_antrenman



Diğer Avrupa da yapılan bir araştırmaya göre yaşları 20- 25 olan ve yaklaşık 8-15 ay arası vücut geliştirme yapan 12 sporcu ele alındı. Sabah, öğle ve akşam olmak üzere 3 gruba ayrıldılar. Genel manada zayıf tipli şahıslardan ziyade yapılı sporcular antrenmana bağlandı. Daha önce akşamları antrenman yapan şahıslar sabah vaktine, sabah idman yapanlar ise akşama ve karışık egzersiz yapanlarda öğle vaktine alındı. Bu araştırma Amerika da yapılan araştırmaya nazaran daha ilginç sonuçları ortaya çıkarmıştır.

Büyük kas grubu için 3 ve küçük kas grubu için 2 egzersiz ve her egzersiz 3 set olarak uygulandı. Setler piramit sistemine göre 12- 10- 8 şeklinde ayarlandı. Bu testler 6 hafta sürdürüldü ve sonuç itibariyle;

Sabahcılar; 4 sporcunun hepside sabah egzersizleri ardından o günü çok dinç geçirdiklerini ve kendilerini tüm gün boyunca çok iyi hissettiklerini söylemişlerdir. Gözlemler sonucu Testosteron hormonunda yüksek bir artış tespit edilmiş. Sporculardan 3’ünde %10 kuvvet artışı gözlemlenmiştir. Daha önce kalbinde ritim bozukluğu yaşayan bir sporcu ise %60 düzeldiği analiz raporlarında açıklanmıştır.

Öğlenciler; 4 sporcunun da testosteron seviyeleri akşam seanslarına nazaran daha çok arttığı görülmüştür. Sabah egzersizleri ile öğlen egzersizleri arasında çok büyük fark olmamakla birlikte genel manada öğlen egzersizlerini yapan şahısların, kendilerini günlük bitkin ve halsiz hissetmeleri dikkat çekmiştir. Fakat araştırmada ilginç bir sonuçta bulunuyor. Bacak egzersizlerini yapan 4 sporcunun hepside, öğlen seansında (13- 14.30 arası) diğer sabah ve akşam seanslarına nazaran daha çok kuvvet inşa ettiği görüldü.

Akşamcılar; 4 sporcunun da testosteron seviyeleri artmıştır ve kortizol hormonunda düşme görülmüştür. Bazı sporcular ertesi günü kendilerini yorgun hissetmişler, bazıları da geceleri rahat uyuyamadıklarını bildirmişlerdir. Akşam seansında sporcular 6 hafta boyunca çok istekli antrenman yapamadıklarını açıklamanın yanı sıra vücudun alışması için en az 12 gün geçtiğini söylemişlerdir. Bir sporcu ise 22 gün sonra bu seansa alıştığını bildirmiştir. Kuvvet artışında %8 artma görülmüştür. Gelişme analizinde her 3 vakitte de aynı orantılarda gelişmelere rastlanılmıştır. Fakat unutmamak gerekir ki bu gelişme takibi ancak 6 haftalık bir izlenim sonucudur.

İki Araştırma sonucunda ortalama bir şablon çizilebilir. Bu bilgiler kayıda alınabilir ve değerlendirmeye tabi tutulabilir. Fakat, ‘İdeal Antrenman Vakti’ konusunda her nedense danışmamız gereken temel bir zaman dilimi yok mudur? Genelde pasif bir zaman dilimi seçilmiş ve meselenin gerçekten bu şekilde sonlanacağı düşünülmüştür. Peki ya biyolojik zaman akımı bu mevzuda ne diyor?

alt

Biyolojik Ritm ve düzen’e göre Sabah saat 09.00 ile 11.30 arasında Sportif performans ve dayanıklılığın en zirvede olduğu zaman gösterilmiştir. Saat 16.00-18.00 arasında ise ikinci defa vücudun sportif baskılara verebileceği cevap olarak bildiriliyor. Bu gerçekten doğru mudur?

SRG Araştırma ekibinin kurduğu ve benimde bizzat 3 yıllık idman araştırmalarım sonucunda ilginç bir tesbite vardık. Öncelikle biyoritm düzene göre yapılan idman ve yaşanılan hayat akışında motivasyon ve beyin kontrolü çok daha üst seviyede. Bunun avantajları idmana mükemmel bir şekilde yansımaktadır. Uzun vadeli idmanlarda gördüğünüz faydalar öyle basite indirgenecek gibi değil. Şimdi sizlere biyoritm idman düzenini saat saat aktaralım.

Sabah 05.00: Böbrekler faaliyettedir. Bu vakitte ağır idmana girmek, böbreklerin çalışma temposunu değiştirir.(erken kalkan sporcu bir bardak sıcak suya iki yemek kaşığı elma sirkesi katıp da ılık hale geldikten sonra içerse, vücudunu zinde ve iç organlarını %100 faaliyette tutabilir)

Sabah 06.00: Vücutta Glikoz ve aminoasit maddeleri kanda belirli oranlarda artmıştır. Metabolizma hareketlenmiş ve o günün işleri ve faaliyetleri için enerji ve protein hizmete girmiştir. Bu saatte ağır idman dengeyi bozar. Hafif yürüyüş veya pilates gibi esneme egzersiz uygundur.

Sabah 07.00: Mide seansı başlamıştır. Bu vakitlerde alacağınız gıda maksimum işlem görür. Kalın bağırsaklar da dışkı için kolay ve kuvvetli bir işlem görür. Karbonhidratlar metabolizma tarafından bundan sonraki zaman aşamalarında şiddetle ihtiyaç olan enerjiye dönüştürülür. Bu vakitlerde idman yapılmamalıdır.

Sabah 08.00: Bu vakitte mide vaktidir. Aynı zamanda kan basıncı ve kalbe baskı artar. Yüksek tansiyonun artacağı ve kalp sorunu olanlarında bu vakitte sorun yaşayabileceğinden dolayı idman yapılmamalıdır. Özellikle kalp sorunu olanlar damar sertleşmesi ve tıkanması gibi ölümcül vakaları yaşayabilirler. Kışın Nar ve yazında kiraz yemeyi tercih etmemelidir.

Sabah 09.00: Savunma mekanizmanın arttığı bir zamandır. Bu vakitte kolay kolay virüsler zarar veremez. Kortizol hormonuda bu vakitte en yüksek seviyeye çıkmıştır. Aktif spor’un yapılacağı zamandır.

Sabah 10.00: Hem zeka’nın hemde bedenin açık olduğu zamandır. Sportif veya zihinsel egzersizlerin rahatlıkla ağır tempoda yapılabileceği önerilir.

Sabah 11.00: Kalbinde güçlendiği zamandır. Aktif ağır sporların yapılabileceği serbest vakittir.

Öğle 12.00: Bu vakitte yavaş yavş kabiliyet ve verimlilik düşer. Vücudun güç ve dayanma kapasitesi azalır. Vücutta fıtrî olan dinlenme ihtiyacı kendini hissettirmeye başlar.

Öğle 13.00: İnsanın yorgun düştüğü zamandır. Uyku impulsları en yoğun olarak bu saatte güçlenir. Vücut formdan düşer. Çalışma performansınız, günlük ortalamanın yaklaşık %20 altında seyreder. Vücut sıcaklığı azamî dereceye ulaşır. Organlar en alt düzeyde çalışır. Sadece karaciğer, öğle yemeğini hazmettirmek için safra kesesini devreye sokar. Böylece yağlar çözülür ve kasların ihtiyacı olan glikojen geriye kalır. Bu vakitte antrenman yapmak, bedeni yormala birlikte maksimum performans artacağı da düşüncelidir. Bilimsel veriler farklı cevap verse de, geniş çapta ve uzun vadede yapılacak araştırmada farklı sonuçların çıkacağı gözlemlenmiştir.

Öğle 14.00: Vücutta uyuşma devam eder. Bu vakitlerde diş ağrısı da az olur. Konsantrasyon bozukluğun yaşandığı en yoğun zamanlardan birisidir. Biraz uyumak beden iyi gelecektir.

Öğle 15.00: Vücudun enerjiye kavuştuğu zamandır. Tekrar aktifleşmeye başlar. Bu birazda iç aktifleşme hesabıdır. Vücutta sıcaklık düşer ve dolayısıyla bu vakitlerde insanlar daha az terler. Genel olarak spor yapılabilir fakat ağır sporların hemen bu vakitte yapılması çokda uygun düşmez.

İkindi 16.00: Vücudun dayanıklı, kuvvetli ve performansa sahip olduğu zamandır. Çünkü artık kortizolün etkisi azalmış ve savunma mekanizmamızda yüksek seviyesede işlem görmeye başlamıştır. Bu vakitte idman yapılması idealdir.

İkindi 17.00: İç ve dış organların faaliyeti yüksek seviyededir. Kan dolaşımı ve kasların faaliyeti tam yerindedir. Kuvvet artışı ve oksijen harcanması yükselir. Pankreas’ın da en aktif zamanıdır. Hatta tat alma ve koku duyularınızın da en aktif zamanıdır. Antrenman için ideal bir zamandır.

Akşam öncesi 18.00: 37,4 dereceye ulaşmış vücut sıcaklıkları yavaşça düşüşe geçer. İnsan bedeni dinlenmeyi düşünür. Bütün gün hareketsizde kalsanız bu vakitte vücut aktif çalışmak istemez. Biraz durgunluk baş gösterir. Akşam yemeği için uygun bir zamandır. Antrenman için uygun bir zaman değildir.

Akşam 19.00: Tansiyon ve nabız bu saatte düşmüştür. Vücudun dinlenmeye ihtiyaç duyduğu zamandır. Proteinli gıdaların alınma zamanı olarak bazı beslenme biyoritmciler bildirmektedir. İdman için çok verimli bir zaman değildir.

Akşam 20.00: Ortalama olarak 95 milisaniye ile günün en kısa tepki süresine (dikkat) sahiptir. Bu durum kısa sürede değişir. Saat 22.00’ye doğru iyice yavaşlar. Konsantrasyon ve hareket kabiliyeti yönünde artış gösterir. Bu açıdan bazı refleks idmanı gerektiren sporcuların bu vakitlerde 20-30dk refleks hız çalışmaları önerilebilir. Kas geliştirmek için bu zamanlar çok önerilmez. Ayrıca ilaçların vücutta maksimum etki göreceği zaman olarak belirtilmiştir.

Akşam 21.00: Sindirim organları yavaşlamaya başlamıştır. Bu vakitlerde çok ağır gıdalar tüketilmemelidir. Çünkü midenin hazmetme gücü zayıflamıştır. Mide asidi salgılanması azalmış ve gece yarısında ise neredeyse tamamen durmuştur. Kalan yemekler ne olursa olsun bağırsak sahasındaki mukozaya hücum eder. Dolaylısıyla midede bir ağırlık ve ekşimeyle beraber uykumuzun da kaçmasına sebep olur. Bu vakitlerde antrenman çok da mantıklı değildir.

Akşam 22.00: Bu vakitte akyuvarlar aktifleşir. Eğer yüksek oranda ilaç alıyorsak bu vakitlerde azaltmak veya hiç almamak önemlidir. Toksik madde içeren ilaçlarıda bu vakitlerde kesmek uygun düşebilir. Bu saatten sonra vücudun, zehirleri parçalama gücü iyice azalır. Büyüme çağında çocuk ve gençlerin bu saatlerde yatması gerekir. Çünkü yattıktan 1 saat sonra büyüme hormonu aktifleşir ve diğer zamanlara nazaran iki kat daha fazla işlem görür. Normal olarak bu vakitlerde idman yapmamak uygundur. Vücudun başka bir işlemde bulunduğu zamandır.

Gece öncesi 23.00: Dinlenme vaktidir. Sakinleştirici sinirler(parasempatikler) vücudun kontrolünü devralmıştır. Kortizolün salgılanması azalır. Sakinleşme ve rahatlama boy göstermiştir. Metabolizma faaliyeti en alt düzeydedir(Anabolik Steroid gibi bazı ilaçlar metabolizmayı normalin seviyesinde yine aktifleştirebilir). Tansiyon, kalbin vuruş ritmi ve vücut sıcaklığı düşmüştür. Bu vakitte hormon seviyesi düşüş gösterir. Cinsel hormon seviyesini düşünerek veya bazı faaliyetlerle artırmış da olsanız, idman için gerekli anabolik akımı harekete geçirmiş olmazsınız. Bunu da hesaba katarak, bu vakitlerde antrenman yapmak doğru değildir. Bu saatte en uygun şey yatağa gitmek için hemen hazırlıkların yapılmasıdır.



Genel olarak biyoritm ile ideal idman vakti hesaplaması en doğru araştırma ve seçimdir. Çünkü kendi biyolojik düzeninizi bilmediğimiz takdirde, hayatın akışında kaptırdığınız zamanlama sizin gelişmenize bir engel teşkil edecek yol olabilir. Bahsedilen zamanlama haricinde idman yaparak maksimum verim aldığını söyleyen birçok sporcu çıkacaktır. Bu sporcuların arasında ilaç almayan doğal sporcularda olabilir. Fakat aynı sporcular biyoritm üzerine idman yapmayı denediler mi? Eğer denemediler ise bence hemen denemeye koyulsunlar çünkü gerçekten işe yarıyor.

Yarın yeni bir güne erken kalkarak merhaba deyin. İdmanlarınızı sabah 09.00 – 12.00 arasında veya akşam 16.00 – 18.00 arasında yapmaya çalışın. Çalışan sporcular için bu zaman dilimleri zor gelebilir ama elinizden geldiği kadar uygulamaya çalışın. En azından zayıf bir bölgenizi haftada bir kerede olsa bu zaman diliminde çalıştırmayı deneyin.

ilk gün ctesi sabahı genel kültür genel yetenek sınavlarına ek olarak yabancı dil, 2. gün sabah ve öğleden sonra olmak üzere toplam 3 oturuma girecek sınavda. ctesi öğleden sonra eğitim bilimciler için ona gerek yok. 2. gün oturumlarda iktisat, muhasebe, hukuk vs. siyasal bilim soruları soruluyo. bu alanlara çok sıkı hazırlanmak lazım çünkü dtm gibi bi kurum için çok sağlam bi puan almak şart sınavda.
sonrasında dtm sınav duyurusu yapıyo. kpss ye ek olarak kpds de istiyo olmaları lazım ya da kpss yabancı dil neti şu kadar olmalı yazıyodur. eski ilanlara bi bakın. kpss 108 puanı- kpss kılavuzunda hangi alanın bu puana ne kadar etki ettiğini görebilirsin, ingilizcenin de baya etkisi var- ile genelde alım yapıyo, bu puandan şu şu meslekten şu kadar kişi alcaz diyo. başvuranlar arasından kpss puanına göre sıralama yaparak sınava ilk bilmemkaç kişi alınıyo. önce yazılı sınav yapıyolar. yazılı sınavda başarılı olan belli bi sayıda adayı da sözlü sınava alıyolar. mülakatta kurayla soru çektirip o soruları falan soruyolarmış bildiğim kadarıyla onlar da genelde dış ticaretle falan ilgili oluyomuş. ha bi de dış tic. uzman yard. olmak için 30 yaş sınırı vardı yamulmuyosam. memurlar.net gibi sitelerden ilanlarını takip edebilirsiniz. kolay gelsin şimdiden.

yanlış bilgilenme olmasın. kpss 108 puan türünden 85 ve üstü almış olması gerekiyor yani sadece cumartesi sabah sınavına girmesi yeterlidir.
%20 genel yetenek
%20 genel kültür
%60 yabancı dil

sonra kurumun sınavı var burada iktisat hukuk ve uluslararası ilişkiler soruluyor.

bir de mülakat var. burada başka şeyler de devreye giriyor tabi... :)

yine de torpil kısmına kafayı bu kadar takmayın. sınava çok iyi hazırlanıp torpilsiz dtm ve hazine müstaşarlığı'nı kazanan arkadaşlarım var. ha arada torpille giren oluyodur ama yine de nitelikli insanların da şansı oluyor.

Dış Ticaret Müsteşarlığını torpil bakımından dtm ve hazine müsteşarlığıyla kıyaslamamak gerek. Sanırım mesaj alınmıştır.

@doink, dtm zaten dış ticaret müsteşarlığı'nın kısaltması. ikisini karşılaştırmayın demek biraz ilginç olmuş??

yahu bu bilgisayarların fiyatı uygun geliyosa sana ben satayım benim makinanın kasasını sana.

intel E5200 dual core 2,5 ghz 2mb cache
2 gb ram
256 mb 256 bit ati radeon x1800gto ekran kartı(o ilanlarda gördüklerinden çok farklı değildir performansı)
500 gb hdd

şaka bir yana, yukarıdaki özelliklerde bir bilgisayarım var ve ederi en fazla 350-400 lira, böyle bir makine alıp yanına da bir lcd monitör alırsın. çok istersen 2 gb ram takviye edersin 64 bit bir işletim sistemi kuracaksan.

yani demem o ki yukarıdaki linklerde verdiğin makinelerin değeri en fazla 600 - 700 lira. bu tipler tuttuğunu hüptürmek istiyorlar kanımca veya bunları biri hüptürmüş, acısını başkasından çıkarmak istiyorlar. bir tanesi sadece kasa 300 TL diyor, "ulan server mı kurdun da sadece kasaya 300 TL verdin?" diyesi geliyor insanın.

sen sen ol, o makineleri alma. o fiyata aynı özelliklerde sıfır laptop var, gerisini sen düşün. bu arada donanımhaber forumlarına bak forum.donanimhaber.com'dan. orada iyi fiyata bulursun pc. tabi elden alışveriş yapmak kaydıyla. başka bir şey bulursan yine fikir veririm bilgisayar mühendisi olarak.

kabloyu notebook'a tak
torrent programini ac
vs

engellenmese bile zaten torrentten indirebilmek için port açman gerekir. portlar açık değilse torrent işi direkt yatar. eğer açıksa torrent özelliği de olan get right'ı deneyebilirsin. belki onu engellememişlerdir.

çalıştığın şirketin bilg işlemi iyi ise firewallda port kapatmak yerine paketlere göre engel koymuş da olabilirler. bu durumda tunneling servisleri var ama paralı, senin paketlerini http paketlerinin içine gömüp öle çıkarıyo dışarı, dolayısı ile de farkedilmiyo hiç. ama vereceğin para ordan indireceğin olaylara değer mi bilemiyorum.

bu engellemeler genelde porttan ziyade paketleri inceleyerek yapılan engellemelerdir (en azından odtü bilgi işlemde çalışan biri bana böyle anlatmıştı). adamlarda torrent paketinin tiz kellesi vurula diye emir varsa şansına küs derim
edit: refreshe inanın =/

farkederlerse oyarlar.

@ozdek bizimki pek oyabileceleklerli yer değil, işin aslı üniversitede çalışıyorum gelip oyma gibi bir durum olmaz, ancak bilgi işlemdeki adamlar sağlam bir şekilde bu olayın önüne geçmiş olabilirler, sonuçta googledan torrent diye arama bile yapamıyorum, gereksiz bir sansür durumu hakim. neyse yarın laptop ile deneyeceğim söyledikleriniz teşekkürler.

orta dünya

orta dnya daha çok frpağırlıklı diye biliyorum, elbette ki bu da iyi ama biraz daha board oyun ağırlıklı bir yer tavsiyeside olursa pek şukela olacak benim için.

Bilim-Teknik, PCnet, NTV Bilim dergileri olabilir.

ntv-bilim doğa bilimleri için falan iyi de bilişim teknolojisi için anca bilgisayar dergileri falan var.

ADSLde en dusuk lag almanya ve fransa serverlarinda oluyor kablonette de benzeri olmasi lazim.

internetin çok yavaş yapabileceğin pek birşey yok gibi. 1mps ile rahat oynuyordum ben. ps3 bilmem ama xbox360 ta seçemiyorsun server.

ya işin aslı internetim yavaş acaba ondan mı böyle oluyor diye düşündüm bir ara ancak internetimin yavaşlığından dolayı lag oluyorsa tüm gün olması gerekirdi ancak sadece belirli saatlerde lag ile karşılaşıyorum onun dışında lag falan yok::S. yoksa ben çoktan internet hızını 1 mb yapmaya razıyım.

ebay'a bir bak istersen diecast modeller falan vardır mutlaka. olmadı camel trophy gömleklerden yeleklerden falan al yada saatini

LRO - Land Rover Owners group Türkiye diye bir grup var. onlarla irtibata geçersen belki bişiler bulursun.
Çok sayıda LR sahibi var, belki orjinal bi tişört bi badge falan bulursun ;)

amerikadan tanidigin varsa optima hd65 getirt, ebade $550 . sonra yat kalk bana dua et.

hdmi olan wide bir ekran işini görür.

lg bakabilirsin vatanbilgisayar.com

hacı 22 inçte ps3 hiç bişeye benzemez keza tv de. sen iyisi mi 32 inch full hd bi tv al derim pişman olmazsın. bende hem 22 inch monitör hem de 42 inch tv var ordan biliyorum. pc yi ya da laptop ı direk tv ye bağlayabilirsin. dvi-hdmi ya da vga çıkışından.

işin aslı bu ekranı odama alacağım doğal olarak öyle kocaman bir şey alabilmemin mümkünatı yok:S ayrıca fiyat olarakta çok uçamam, tüm bu şartlar altında gene mi gol değil?

22 inc te full hd nin hicbir anlami yok. full hd nin nimetlerinden faydalanmak icin en az 37" olmasi lazim. bosu bosuna o kadar para vermeyin.

www.adaotokiralama.com

iyi elemanlardır, sıkıntı yaşamazsınız.

online oyunlar aslinda bant genisligini cok istemezler. daha ziyade latency veya daha acik soylemek gerekirse ping surelerine bakiyor olay. bircok oyun 10kb/s civari upload yapar.

alir denersiniz, baktiniz cok lag oluyor satarsiniz oyunu. ayrica kablonet cogu bolgede online oyun icin en iyi tercihtir. ping sureleri adsl'e bakarak cok daha kisadir.

ayrica bf bc 2 guzel oyun. multiplayer olarak en sorunsuz oynanan oyunlardan.

soyle bisey tavsiye edebilirim

a- ps3 cafelerden birine gidip oyunu bi gunlugune kiralayin 5 tl falan verip. bakin duruma.
b- konsolsepeti.com dan 10 tl ye 1 haftaligina kiralayin, yine bakin duruma.


ps3'te online olayi delirten yegane oyun pes2010 dur. aglatir insani sinirden.

Call 0f Duty

Tek geçerim

fifa 10, littlebig planet, guitar hero legends of rock (3), burnout paradise, bad company 2, cod mw 2, red dead redemption... bu oyunlar hemen her türü içeriyor ve online olarak çok zevklidir.

iyi ihtimalle 320 GB bulursun. onlarda bu arada kampanyada 100 TL civari.

akşam 6-7'den sonra yorgunluk olabilir; ama bunu düşünme bile. yorgunlukla ilgili gerekeni ( türk kahvesi, redbull, soğuk suyla yüzü-kulakları-enseyi yıkamak vb. ) yap ve gerisini umursama.

binlerce sayfayı nasıl okuyacağını düşünüp endişelenmek gibi bir hata da yapma sakın...bir günde ne kadar çalışman gerektiğini hesaplamışsındır, bundan şaşmaman yeterli biliyorsun, gereksiz endişelerle (birazı da gerekli tabi) vaktini ve psikolojini zorlama.

yine de boş boş okuduğunu fark edersen git bir aynanın karşısına (ama ayakta durabileceğin bir ayna olsun, yani yatak odasına gitme) kendine hesap sor, başkasına söylüyormuş gibi "bana bunu yapamazsın, bu (argo bi kaç şey koyabilirsin buraya tembellikle, dikkat etmemekle ilgili olarak) izin vermiyorum..." gibi cümlelerle kız.

...ve bu anlattığım (anlatılacak) şeyleri düşünerek de vakit kaybetme, gerekeni yap ve okuman gereken şeylere odaklan.

Gelince duş alıp biraz dinlen, akşam yemeğini fazla kaçırma, bol meyve-sebze tüket, fazla kahve içme. Yapmaktan zevk alacağın bir şeyler bul, misal dizi izlemek, oyun oynamak gibi. Yorucu olmayan herhangi bir aktivite işte. Bir süre çalış, kafan dağılınca bir süre ara verip bunlarla rahatla, tekrar ders başına dön. Bir de ortamda seni rahatsız eden şeyleri bulmaya çalış. Örneğin benim temizlik ve simetri gibi takıntılarım var, ortalık dağınık ya da kirli ise asla ders falan çalışamam. Bu tip stres yaratan unsurları ortadan kaldır. Ayrıca gün içinde boş vakitlerinde sıkıldığın anlarda açıp bir kaç sayfa okumayı dene.

tekrara düşmemek adına yukarıda yazılan bazı şeyleri yinelemiyorum. çok makale var dediğiniz için şunu öneririm:
derse başlamadan önce beynin hazırlanmasını sağlamak üzere, çalışılacak tüm makale ya da kitap gözden geçirilir. bu metodu uygulayın.
vaktiniz yetmez hepsini çalışamam kaygısı olursa, detaylı çalışmaya başlamadan önce elinizdeki tüm materyale bunu uygulayın. son anda, "bakmadığım dökümanlar kaldı çok stresliyim" dememek için.
ve en önemlisi kendinize güvenin!
kolay gelsin. başarılar!
* bizi de haberdar edin :)

Farzet sinavi sen yapacaksin ve sorulari sen hazirlayacaksin. Ne sorardin? Okudugun tonla bilgi arasindan neler soru olabilirdi? Boyle noktalari buldukca buldukca, kagida, bilgisayara her neyse, hizli hizli notlar al. Kucuk kisa notlar yani. ta ta ta ne demektir? tu ta ta'nin siniflari nelerdir? kac cesit ta tu ta vardir? tu ka ka'nin onemi nedir? gibi sorular. boylece, okuyacagin heyhula hacmin hizli bir ozetini cikarmis olacaksin. Zaten sonuna dogru, hizin iyice artacak ve kendine guvenin gelecektir. sinavdan onceki son iki gun bu sorulara ve cevaplara yogunlas. Altlarini, ustlerini renkli kalemle cize cize calis. ve bi de, hep cocuk olarak kal.

capitalism 2 oyunumsu duruyor ama deil. açarsınız multiplayer. 4-5 takım yaparsınız, her takım bir şirketi yönetir. ham maddesinden, üretiminden sorumlu oluyosun o younda. hatta yaptıgın yatırımlara göre senetler değer kazanıp kaybediyor, borsası bile var. diğer şirketleri satın alabiliyosun. öyle kapışır öğrenciler rekatbet hissini yaşarlar. ayrıntılı bir oyundur capitalism 2

lojistik icin ne kadar eski de olsa transport tycoon deluxe yi tavsiye ederim. multiplayer desteginin de olmasi ile ogrencileri kucuk gruplar icinde kendi arasinda rekabet ettirebilirsiniz. ayrica cok detayli bir harita editor unun olmasi da diger bir avantaj. Diger bir tavsiyem de industry giant olacak, fakat onun multiplayer destegi yoktu yanlis hatirlamiyorsam

biraz garip kaçabilir ama her türlü öneri dediğiniz için yine de bir fikir olması açısından drug dealer 2'den bahsetmek istedim. oyun piyasa takibi, özellikle shipment ile ilgili gün ve risk/mal değeri analizi anlamında acayip etkili bir oyun, ha evet uyuşturucu işindesiniz ve sürekli spekülasyonlarla ve baskınlarla piyasalar çalkalanabiliyor :)) çok basit bir arayüze sahip olması ve daha ziyade zihinde gerçekleştirilmesi çok hoş, tabi savunma ekipmanları da bulunduruyorsunuz yanınızda. en azından kendinize oynarsınız öğrencilere oynatmasanız da :)

otomatik güncelleştirme açıksa windows formattan sonra güncellemeleri yüklüyor olabilir. bildirim vermiyor yüklerken, kendi kendine kafasına göre indiriyor.

dnsleri değiştirmeyi denemelisin. ağ bağlantılarıma sağ tıkla, özelliklerden TCP / IP Internet Iletisim Kurallarının özelliklerini aç ve DNS kutucuklarına ; 208.67.222.222 alta da 208.67.220.220 yaz, hem bunlar opendns ipleri, youtube da bonus olarak açılmış olur.

yada ethernet kartı sürücülerinle ilgili sorun olabilir, kaldır yeniden kur. internet explorer 8 i güncelle.

son ihtimal de virüs, malware bulaşmış olabilir, google'a combofix yaz, bleepingcomputer linkinden combofix'i indir kur çalıştır masasütünde çalıştırman gerekiyor.

yabancı bir şeyler bulaşmış gibi görünüyor. spybot search and destroy gibi bir şeyle tarat. bir de eğer illa mozilla olmak zorunda değil diyorsan google chrome dene.

tüm eklentilerinizi pasifleştirip denediniz mi?

sayet diger browserlarda sorun olmuyorsa bir sey bulasmasindan degildir.

temiz kurulum yapin. tum firefox dosyalarini (documents and settings\application data icindekiler dahil) silin. ondan sonra kurulumu yapin. boyle de duzelmezse sorun firefox'dan kaynaklanmiyor demektir.

bilimum cemaat kurumlari...

Moğolistan Ankara Büyükelçiliği yardım eder bence.

web.ttnet.com.tr

Devlerin Omuzunda Yüksel:

scholar.google.com.tr

[ Nasi' motto lan bu?! "Montla sic!" gibi... :P ]

veritabanları üyelikleri genelde eski tarihli yayınları kapsamıyor türkiye'deki üniversitelerde, o yüzden bulamıyorsunuzdur. aynı derginin 2004 yılı sayılarına ulaşabilirken 1994 yılına ulaşamamak normal yani.

google schoları zaten ilk başta denemiştim, ancak bu eski makalelere ulaşmanın bir yolu yok mudur? kiaradığım bazı makaleler yeni olmasına rağmen ulaşamıyorum, acaba yöntemde mi bir hata yapıyorum diye düşünmeye başladım, ya da bütün akademinin benden sakladığı gizli bir yöntem falan mı var bu makalelere ulaşmak için:)?

makaleyi google'a yazıp pdf yazınca buluyordum ben, bir de scribd'de çıkıyor çoğu...

ankarada ne yapılır ki yav. otele gidin değişiklik olsun.

satis@teknohell.com

kesinlikle hostgator
istersen benim affiliatemle al da ben de hem sana indirim kazandırayım hem ben para kazanayım

ama benim üzerimden almasan da mutlaka hostgator al

www.guzelhosting.com

bir süredir kullanıyorum sorun yaşamadık.

maresal.jedi at gmail dot com
mail at çok ucuz hostingimiz ve iyi bir desteğimiz var. arkadaşım ilgileniyor. yıllık 10-20 lira arası değişen fiyatlar senin işini görür sanırım

webhostingworld.net

aylık 1$. benim sitem burada ikamet ediyor.

bir de duyurunun en altında ceyuhost diye bir link var. bak istersen.

bimekslerden kiralanabiliyor diye biliyorum ama fiyatı nedir ne değildir hiçbir fikrim yok.

beraber puzzle yapın, çok güzel olur.

worms oynayın

Biraz kesenin ağzını açmak sorun olmayacaksa Mageknight deneyebilirsiniz. Masaüstü tatik/rpg gibin.

worms armagedon, worms 2 ya da worms world party yae.

seks?

scrabble veya upwords gibi kelime oyunları.

cidden bak.

Hidden object oyunlarını ikiliyorum. Onlarca var ve hepsi de iyi kötü zaman geçirttirir.

mükemmel bir şey keşfettim tam sevdicekle oynamalık
www.isketch.net
üyelik gerektirmiyor türkçe odalardan birine girin oynamaya başlayın

arkadaşının işini bozmak gibi olmasın ama yenimahalle ve 2+1 ev için kiranın çok fazla olduğunu düşünüyorum.Bahçelievler 7. Caddede oturuyorum 3+1 evim ve 700 kira veriyorum. Kıyasını siz yapın.

www.google.com

cadmonkeys.files.wordpress.com

wed.siu.edu

www.computer.org
ne dersin?

bir de "architecture education" creativity diye dene.

yok, yalan o.

tatil!

nereye tatil? grip muhabbetine okullara olabilir.

28 ekim çarşamba yarım gün resmi tatil, 29 ekim zaten tam gün resmi tatil, 30 ekim işbaşı amk.

yoo, tatil değil, bizzat başbakanlığa sordum.

istanbul'da okullar dezenfenkte edileceği için tatil, diğer yerler işbaşında...

bnm üniversite tatil. ama bilindigi gibi üniler kafasina gore tatil edio

mersin.meb.gov.tr

resmi tatil sadece 29 ekim perşembe günü.ilk ve orta dereceli okullarda ise çarşamba yarım gün,perşembe ve cuma günü tatil.cuma gününün tatil olmasının nedeni ise türkiyedeki tüm okullarda haftasonu ile birlikte 4 günlük sürede domuz gribi nedeniyle dezenfeksiyon işlemi yapılacak olmasıdır.
ayrıca hastaneler ve sağlık ocakları da çarşamba günü yarım gün.

almadan once baktirirsin diye tahmin ediyorum.

alınır ama galericiye güvenip araba alınmaz.

galericiler sahibinden satanlara göre şişirmez genelde fiyatları. olur rakamları söylerler ve fazla pazarlık payı bırakmazlar çünkü az karla da olsa sürekli satış yaparak sirkülasyon sağlamaları, ticaretlerini devam ettirmeleri gerekir. bir diğer avantajı vade olayıdır. aslında galericilik bir anlamda tefeciliktir. galerici arabayı peşin alır ve vadeli satmayı tercih eder. vade farkından para kazanır.

gelelim dezavantajlarına. galerici taksiden çıkma, ya da pertten çıkma aracı sana sıfır gibi gösterebilme becerisine sahiptir. iyice ibne olanları, arabanın kilometresini düşürmeye kadar varan hinlikler içine girer. bu sebeple galeriden alınan arabayla ilgili her türlü bilgiye ulaşmak gerekir. bakımların nerede yapıldığı, daha evvelki kazaları falan bilmek ve mutlaka aracı tanıdık bir servise göstermek gerekir.

ben genelde sahibinden almayı tercih ediyorum ve öneriyorum ama galeriden araba alınmaz diye bir şey kesinlikle demiyorum. verdiğiniz linkteki araç ise fena değil gibi görünüyor ama fiyat konusunda fikrim yok.

size ve galericiye bağlı biz de bir arabamızı galeriden almıştık hatta galerici yarı tanıdıktı çok yardımcı oldu falan ve arabaya değişeni yok dedi.. neyse sonra honda servisinde sol arka kapı sacının değiştiğini öğrendik ve arabanın eski sahibinin bilgilerine ulaşarak aradık sorduk park halinde minibüs çarpmış falan o da serviste değiştirmiş tabi şimdi burda kapı sacı orjinal olduğu için galerici anlamamış olabilir veya bizi yemiş olabilir ama arabadan anlıyorsanız veya anlayan biriyle giderseniz her yerden araba alınır ama ne olursa olsun bi ustaya servisine falan arabayı göstermek şart.

en son istanbul'da yaşanan selde çamurlara gömülen sıfır arabaların temizlenip anadolu'ya sürülmesi gibi bir konspirisi teorimiz var.

Arkadaşımın galeriden aldığı pejo 307 marka arabanın kilometresi düşürülmüştü. Hem de baya bi boktan çıkmıştı araba sonradan.

ben bu arabaya o parayı vermem arkadaş :))

hemde honda vtec dururken ahah.

alınmaz abi yüksek yakıt tüketimi ve pahalı yedek parça

alfa romeo'nun sıfırını bile almayı düşünürüm ben.çok şık çok güzel arabalar kabul.ama çok sıkıntı duydum hakkında.hele yaklaşık 10 senelik ve 120.000 km deyse iyi düşün derim ben.

alinmaz! zaten 100'i gecmis araba alacaksaniz bir dusunun, alfa alacaksaniz bir kez daha dusunun... o fiyata dusuk km'de temiz japon alinabilir yine otomatik.

aynı fiyat aralığında ben de araba almayı düşünürken benzer şekilde Alfa Romeo dikkatimi çekmişti. Alfa Romeo'ların fanatikleri var. Gerçekten bağımlılık yapabilen bir araç. Ama ciddi yakıt tüketimi ile baş edebilir misiniz bilemiyorum. Üstelik otomatik vites.Söylendiği gibi yedek parça masrafınız da fazla olacaktır ki 10 yaşındaki Romeo sizi yedek parça konusunda yavaş yavaş yormaya başlayabilir.
2 senedir kendi arabamı kullanıyorum. Şunu gördüm ki araba tercih edilirken göz önünde bulundurulacak ilk kriter EKONOMİ.

Corsa, Focus, Golf...Klasik öneriler ama inanın boşuna çok satmıyor bu araçlar.
Citroen ve Peugeot'dan da uzak durmanızı öneririm.

156 güzel arabadır ama çok yakar. otomatikse 100 km'de 13 litre falan yakar. aklınızda bulunsun. arabaya ayıracak bütçeniz bu kadarsa, yarısı kadar az yakan bir sıfır araba alabilir, ve yakınttan artacak yüzde 50 tutarındaki parayı da krediye yatırabilirsiniz.

bilemiyorum ama sonuçta Türkiye'de Japon restoranları var onlara bir sor istersen.

soju hic gormedim. bulursan lutfen bana da haber ver.

sake gordum. hatta bu konuda sozluk'te entry'm de var. california urunu sake 150-200TL'ye satiliyor. amerika'da satis fiyat 8 dolar, almanya'da satis fiyati 8 euro. bizde 150 tl. almaya degmez. bu benim buldugum tabi, ama baska cesitten de haberim yok. yine bulursan haber ver lutfen.

o bütçe ile araba almak istesem sanırım temiz bir Golf 4 arardım buluncada servise götürür adam gibi bi ekspertize sokar sonra alırdım 18-20 arası fiyatları var sanıyorum. yada bu 20 bin kredi çekmeden varsa elinde üzerine durumun müsaitse 6-7 daha ekle yada kredi çek 2006 Golf al. fikir tabi :)

yahu işe girdim derken öyle yüksek ücretler almıyorum:) maksimum 23.000'e çıkabilirim.:S

2006-2007 model civari honda jazz alabilirsin. az yakiyor, bagaji ve ic hacmi genis.

Ben de ayni butceyle sifir otomatik vites chevrolet aveo hatchback se almayi dusunuyorum bu hafta. 2. el biraz sakat ismis gibi geliyor arabadan anlamayanlar icin. İlk sen kullanacagin icin cok sorunu da olmaz. Bakmak istersen link; www.chevrolet.com.tr

ikinci elden ağzı çook fena yanmış birisi olarak, araba aldığında belli bir miktar harcama yapacağın gerçeği ile yüzleşmen gerekli ilk önce. eğer tertemiz bir araba bulursan harcama yapmayabilirsin ama genel olarak ek masraf çıkacak aklında bulunsun ve arabayı üzerine geçirmek için de bir miktar harcayacaksın. bunları bütçeni hazırlaman amaçlı söyledim.

şimdi gelelim araba konusuna. öncelikle arabayı sahibinden satın alacaksanız sahibinin söylediklerine, galeriden alacaksanız galericinin söylediklerine katiyen inanmayın. kendileri kazasız, hasarsız, sorunsuz vs. olarak tanıttıkları araba size pek çok sıkıntı çıkartabilir. bunun için hakikaten sağlam bir ustaya referanslı oalrak gitmeniz veya sağlam bir ekspertize sokmakta fayda var. bir arkadaşıma, kendisinin yakın arkadaşı olan galericinin hasarsız diye sattığı araba takla atmış çıkmıştı, eğer arabalardan anlamıyorsanız bu tarz şeylerle karşılaşmanız olası. şimdi ufak bir aletle arabada boya olup olmadığı rahatlıkla anlaşılıyor, istanbul'daki her arabada az çok boya vardır ama ağır kaza yapmış bir arabadan kesinlikle uzun durun.

ikincisi alacağınız arabanın düşük kilometrede olması önemli. bana göre 50 bin üzerindeki arabayı almayın ama belki biraz daha üstü düşünülebilir. 50 binden sonra ağır bakımlar gerekebiliyor zira.

üçüncü olarak, alacağınız arabanın piyasasının olmasına dikkat edin. yoksa arabayı elinizden çıkarmanız gerektiğinde düşük fiyatla satıp, zarar edebilirsiniz. honda, toyota, vw falan iyidir. yedek parçaları biraz daha pahalıdır, tamam bayağı pahalıdır ama sonuçta arabaya hayatınızı emanet ediyorsunuz sağlam olmasında fayda var. hyundai vs. gibi markaların ikinci elleri hareketli, yedek parçaları da uygun ama ben kendim için şahsen tercih etmemiştim, güvenli gelmiyor bana.

az yakması önemli. hondalar benzinliler içinde en iyi, dizel alırsanız onlar da az yakıyor. bence lpg düşünmeyin, biraz fazla yaksın ama arkanızda patlarsa parçanızı bırakmayacak bir şey taşımayın. bu benim fikrim tabii. arabaların forumları vardır, orada ne kadar yaktıklarını görebilirsiniz.

uzun lafın kısası, araba rahatlıktır, güzelliktir ancak eğer sorunlu bir ikinci ele denk gelirseniz canınızı fena yakar. bu nedenle kolay elden çıkartabileceğiniz, düşük km.li, mümkünse kaza yapmamış (çizik ufak boyalardan bahsetmiyorum), çok iyi ustaya gösterilmiş (ki onlar dahi her sorunu göremeyebilirler, test sürüşüne çıkın, şanzıman, motor, beyin ve yürüyen aksamlara çok iyi baktırın, ekspertiz raporunu isteyin, biraz para tutabilir ama emin olun arabayı aldıktan sonra kapının önüne çektiğinizde ikinci seferde çalışmamasından iyidir) ve çok dikkatli olun.

içinizi karartmak istemedim, umarım güle güle kullanırsınız.

son olarak jazz kullanıyorum, tavsiye ederim. sorunsuz araç, az yakar vs.

eğer dış görünüşü le ilgili bir problemin yoksa (bmw falan dediğin için böyle söylüyorum) kesinlikle jazz al. 3-5 sene kullanır, sonra satar daha beğendiğin bir şey alırsın.

ben (git: 45425) burada sormuştum zamanında benzer bir soruyu. tabii aradan baya zaman geçti değişik faktörler devreye girdi ve 1.5 mazda2 aldım (çek memnunum) ama hem bahsettiğin fiyat aralığından biraz yukarıda (temiz ikinci el 25 falan olsa gerek) , hem de ne bileyim bagajı biraz dar belki sana hitap etmeyebilir.

Tuhaf, artık vade farkı pek kalmadı, olsa bile %60 vade farkı olamaz. Bu mağazaya bir de siz gitseniz veya birlikte giderek fiyatları kontrol ettikten ve fiyatların böyle olduğunu gördükten sonra yüzyüze derdinizi anlatsanız telefondaki kadar kolay "hayır" diyemezler sanırım.

Ancak aynı şeyi kendim yapar mıydım, sabırla inkna etmeye çalışır mıydım? Emin değilim, asabiyim ben biraz. Bu yüzden biraz araştırdım, sanırım 'sebep göstermeksizin iade' için uzaktan (internet ve telefon gibi) ve harcama belgesi olmaksızın yapılan alışverişlerde 10 gün süre var. Tüketici Yasası'nı iyice inceleyin yine de.

gidip iade edin. 15 gün içinde yanılmıyorsam geri verebiliyorsunuz. hadi 1 hafta olsun, ne fark eder.

geri verdikten sonra, isterseniz, istediğiniz şartla da geri alabilirsiniz.

ben de istedikleri kadar kağıt yapıştırsınlar tüketici haklarına göre iade almak zorundalar diye biliyorum.

ben de üstüme "aldığım her şeyi keyfim isterse her koşulda iade edebilirim" diye yazı asıp gezicem öyle mağazaları. o yazıyı gösterirse ben de gösteririm kendi yazımı. yazıyla olsaydı...

alesten aldıgınız 86 puan sayısal mı yoksa sozel olarak mı? ( ya da esit agırlık? )

bolum nedir?

eşit ağırlık, bölüm işletme.

e en sondakinden 86 almışsınız zaten, bence kursa gitmenizi gerektirecek bir seviyede değilsiniz. alın bir ales kitabı, son sınavda yapamadğınız konuların üstüne gidin, bol bol test çözün, çok rahat geçersiniz sanıyorum.

@kojiro aslında dediğiniz çokta yanlış değil ancak sanırıma rtık evde oturup aynı şeyleri aynı şekilde çalışmaktan sıkılmaya başladım birazda, çünkü pek bir ilerleem kaydedemediğimi fark ediyorum, birazcık profesyonel yardım almamın iyi olacağını düşündüm.

Ales'den 98 almış ODTÜ havacılık da okuyan (ve master a başlayan) bi arkadaşımın biraz paraya ihtiyacı var isterseniz bi sorayım. Aslında ben de verebilirdim vakti zamanında LES'den bi derecem filan da vardı ama maalesef çalışıyorum :(

alesten 86 alam biri neden kurs ister anlamadım. 86 alcak kadar kapsaite varsa, biraz daha hızlı çözersin soruları, 90 alırsın. bence.

www.eksiduyuru.com bir deneyin derim slkfjksdl cidden burada sorsanıza yahu..

www.wolframalpha.com

www.mathway.com olabilir belki ama ingilizce.türkçe bi site bulman belki zor olabilir.ingilizce googledan aratırsan bi çok sonuç çıkıyo,sıradan bakarsın..

eğer formatına uydurabilirseniz

www.wolframalfa.com u deneyin derim

zorlanırsanız sitedeki örnekleri inceleyebilirsiniz

edit: ama.. ama.. :'(

bilimteknıgın sitesine de gonderileibliyordu sanırım.

ben bu sitede sordum, kısa sürede cevaplandı, hatta bir sürü soru gördüm böyle. buraya yazın cevaplanır.

matematikci arkadaslar sorunu cevapsız bırakmayacaktır emin olabilirsin.

en iyisi www.eksiduyuru.com dur emin olabilirsin. elimden geldigince ben de yardımcı olmaya calısırım. buraya koydugun sorular icin.