Ekşi Duyuru

yanlış.

siyasi ideoloji olarak soruyorum. ekonomik liberalizm değil. artık liberal olmayan ekonomi mi var allasen :)


tescillimarka Neden yanlış?

Türkiye'de liberal deyince milletin aklına ya eski ANAP ya da AKP'yi destekleyip fazla muhafazakâr olmayanlar, kısaca liboş diye tarif edilen insanlar geliyor.

lakin ki öyle değildir.

ABD'de siyasi görüş olarak liberal deyince, kürtajı, eşcinsel evlilikleri, azınlık haklarını, devlet otoritesine karşı birey özgürlüklerini savunanları anlıyor insanlar. zaten sözcüğün bire bir anlamı da serbestiyetçi demek. haliyle bu tür şeyler için de mücadele ediyor adamlar, yani pek etliye sütlüye karışmıyor değiller. bu anlamdaki bir liberalin mesela türkiye'de akp iktidarını savunması söz konusu değil.

liberalizm zaten etliye sutluye en cok karisan, tutarli durus alan ideolojidir. dogasi geregi iktidarda liberal bir parti olsa dahi liberaller muhaliftir cunku liberalizmin temel dusuncesi bireyi devletten (ve diger bireylerden) korumaktir.

bullshit. liberalizm'in kendi içinde merkezi gçrüşleri vardır. nedir onlar:
1-özgürlük( burada başkasının özgürlüğüne müdahale edene kadar özgürlük oluyor)
2- hukuk eşitliği( herkes hukuk önünde eşittir fakat bazı liberaller bazı insanların diğerlerinden daha üstün olduğunu söylerler, fakirlik sadece tembel insanların içinde oldugu durumdur, zenginler boşyere zengin olmmaıştır felan falan)

anam yoruldum devamını yazmaya biraş araştırsan iyi olur. :)

Yazdıklarınızdan bakış açılarımızın ters olduğunu anladım. ben bu serbestliği doğal bir hak olarak görüyorum. yani herkes istediğini yapıyor işte. bu bana etliye sütlüye karışmamak olarak geliyor. ama size göre bu serbestlik müdahale oluyor?? Müdahale değil aslında sizin de söylediğiniz gibi serbestlik. geride kalan tüm şeyler müdahale değil mi? atıyorum eşcinsel evliliği yasaklamak bir müdahaledir. ama bunu yasaklamamak onların hayatına karışmamaktır gibi.

@comptrol Tam olarak dediğimi anlamışsın :) atıyorum biri kürtçe mi konuşmak istiyor öyle olsun, eşcinsel evlilik mi tamam, siyah çarşaf mı olur vb. bunu ben karışmamak olarak değerlendiriyorum. Diğerlerini karışmak.

@anti-kahraman bunları biliyorum. :)

liberaller "biz etliye sütlüye karışmayalım" demiyor, "devlet etliye sütlüye karışmasın" diyor. fark orda.

etliye sütlüye karışmayan ve uygulanan bir ideoloji var mı ki? liberalizmde direkt olarak bir devlet kontrolü, müdahalesi olmayabilir sadece. derste işlediklerimizden yola çıkarak, güç sadece devlette değil diyebilirim -galiba-

yani işin içinde ua aktörler, devletlerden başka örgütler, sivil toplum falan var. daha özgürlükçü, serbest bir ortam olabilir realizme vs. göre ama karışmama durumu yok. avrupa birliği mesela? o örgütlerden biri. etliye sütlüye karışmıyor gibi bir hali var mı? bunu sadece eşcinsel evlilikti, kürtajdı öyle düşünmemek lazım. o biraz daha ülkenin yapısı/kültürüyle ilgili gibi? liberalizm örgütleri, uluslararası rejimleri destekler, bunların hepsi de bir düzenleme/kontrol mekanizması sonuçta.

@tescillimarka Yani liberal devlet politikasını savunan liberalleri farklı görüyorsunuz? Devlet karışmasın deyip bu ideolojinin savunucusu olarak liberaller nasıl karışacak?

@iste o kavunici balik doğru ama burada ideolojiyi devletlerin kültürlerinden, sosyolojik yapılarından bağımsız olarak değerlendirmek istemiştim. Yoksa bütün ideolojilerin farklı kültürlerde farklı yapıları olabiliyor. "Uluslararası rejimleri destekler" bence burası önemli, bunu biraz daha açabilir misin?

şöyle link atsam, www.uiportal.net daha sonra kendi kitabımdaki makaleyi de bulabilirsem atarım bayağı açıklayıcıydı.

"evlet karışmasın deyip bu ideolojinin savunucusu olarak liberaller nasıl karışacak?" diye sormuşsunuz. işte devletler biraz da kendi yetkilerinden vazgeçerek ortak (uluslararası alanda) bir işbirşiği için üst otoritelere gidebiliyorlar. liberallere göre avrupa birliği gibi ulus-üstü örgüler artık insanların gözünde de daha bir "devlet". bununla ilgili olarak okuduğum örnek de şuydu, adam artık fransızım demiyor da avrupalıyım diyor. neden? çünkü topluluğun üyeleri avrupa birliği kurallarına göre politikalarını belirliyorlar. liberal dünyada etliye sütlüye karışmayan bir devlet olabilir ama onun da üstünde başka bir güç var. illa ki karışıyor bunlar yani. bu yüzden öyle gözüküyor. ben daha küçük bir ua ilişkiler öğrencisiyim bildiklerim yanlışsa eğer doğruymuş gibi aktarmamışımdır umarım.

tabii.

başlayabilir de ydsden de 50 alması gerekiyor en az.

yds'de gerekli puanı aldıktan sonra yds puanı o kadar önemli değil çünkü ortalamaya alınmıyor. önemli olanlar ales, not ortalaması ve mulakat puanıymış

Her üniversitenin puanlama ve kabul sistemi farklı. Dil puanı lazım diye kesin bir şey yok. Okuluna ve hatta bölümüne göre değişir. Puanlama şekli de değişir. Program sözel programsa iyi bir puan 90 ama sözel program değilse başvurulan, kimsenin umurunda bile olmaz sözel puanı. Her okulun kabul şartları ve anlaşmaları da farklı, kimi önceden anlaştığı kişileri seçer, kimi puana bakar.

Her olayın tek ve biricik olduğunu öğrenin bu konuda. Birbirinden bağımsız ve bireysel durumlar topluluğu bu sorunun öznesi.

yds kaçırmış. fakat şöyle bir şey var. yds 60 ielts 5 puanına eşit. 55 ise 4.5 bunları alsa kabul olur mu? ielts'den 5 falan gibi? kabul olur mu derken başvuruyu kabul edip, değerlendirmeye alırlar mı?

marmara üniversitesi dil şartı aramıyor, onun dışında diğer büyük üniversitelerde kendi sınavlarını yapıyor(odtü, itü). tabi bölümü bilmeden yorum yapmak ne kadar doğru tartışılır.

marmara nerden dil şartı aramıyor diyenler olmuş dikkat edildiyse bölümü bilmeden yorum yapmak doğru olmaz demiştik ki işletme de yüksek lisans yapan arkadaşım bu bilgiyi veriyor, daha detaylı bilen arkadaşlar varsa buradan laf söylemek yerine bildiği daha detaylı bilgiyi versin. en azından duyurunun kullanım amacına uygun bi cevap verilmiş olunur.

marmara üniversitesi dil şartı nerede aramıyor? aradığı en az birkaç bölümü biliyorum ben mesela. aramadığını kesinmiş gibi söylemek saçma ve yanlış. başvuracak kişi de bi zahmet takip etsin okulları, şartlarını. internet denen şeyi kullanmak çok da çetrefilli değil sonuçta.

halen internet üzerinde mübadele aracı olarak kullanılıyor. ama ömrü hakkında bir şey söyleyemeyeceğim. yaşatmazlar öyle parayı.

ilk patladığında oluşan arz talep dengesizliğinden parayı vuran vurdu. şahsen ben 2500 lira kazandım. ama daha sonra doğal olarak bu denge oluştuktan sonra fiyat sabitlendi. çok ufak oynamalar oluyor artık ekstrem bir durum olmadıkça. ayrıca bitcoine bir borsa gibi bakmamak gerekir. asıl amacı dünyanın her yerine ücretsiz, kesintisiz para gönderebilmektir.

pixlr

photogrid

Bu programları cebe mi indireyim? Yani cepten mi yapıyorlar yoksa pc'de yapıp oraya mı atıyorlar?

mobil uygulama bunlar, cebe indireceksiniz.
instacollage da var alternatif olarak.

verdiğin hesapta çerçeve göremedim ben? fotoların tam hali görünsün diye sağa sola, üste alta beyaz alan eklemiş. bunları instasize, instasquarer falan tarzında applerle yapıyorlar.

(bkz: whitagram) direkt bu şekle getiriyor, bir de fotoğrafın tonuyla monuyla da oynayabiliyorsun.

Evet çerçeve haricinde onu da sormuştum. Şerit demiştim :)

garaj'da bir sürü ilan var www.garaj.org
onlara bir göz atıp fiyat olarak da uyanlarla temasa geçebilirsin

ya da bi sürü ilan hangi biriyle uğraşacam dersen de, direk bi müzik mağazasına gidip böyle böyle diye anlatabilirsin derdini, ders filan da veriliyordur orda.

Ders esnasında gitar götürmene gerek olmaz genellikle. Çünkü zaten ders aldığın yerde kurum/kişi zaten genellikle birden fazla gitar oluyor. Ama ders sonrası derste öğrendiğin şeyleri etüt etmen gerekecek, bu durumda bence olmazsa olmaz. Günde en az 1-2 saatini o hafta öğrendiğin şeyleri çalışarak geçirmen gerekiyor.

2. el bir squier cok masrafli olmaz bence.

@sabirstone +1
evde oturup çalışmadıktan sonra o dersin bir anlamı olmaz. ertesi hafta gittiğinde öğrendiğin hiç bir şeyi yapamıyor olursun. Ayrıca gitar hoşuna gitmeyecek insan olmaz bence.

Orada aldigin ders degil asil is. Evde yaptigin alistirma ile ogreniyorsun. Kursa gidip gelmek hicbir isine yaramaz. Gitar almazsan bu sefer kursa bosuna para verirsin. Kursa verecegin para ile git cort x6 falan al, evde youtube'da bir dunya video var, onlardan faydalanip alistirmani yap kendi kendine.
Mantik hatasi yapiyorsun:)

Aslında mantık hatası yaptığımı düşünmüyorum :) neden diyecek olursanız duyuruda yazdığım gibi amaç öğrenmek değil denemek :) buradaki ders de deneme amaçlı, öğrenme değil. Yani gidip de 4 aylık ders alayım demedim :D 1 veya 2 ders :)

ilk 2 derste gitarın tadına varacak şeyler öğrenmeyeceksin, zaten öğreten olsa da yapııp keyfini alamayacaksın. standart alıştırmalar, belki bir kaç kolay akor falan gösterilecek ama onları da ilk başta yapamayacaksın. ikinci el ucuza bir gitar al, beğenmezsen aynı fiyattan satarsın.

O zaman mantik hatasi yok, ozur:)
Ama ilk zamanlar hosuna gitmeyecek bana sorarsan. Birseyler tingirdataya baslayinca ilgini cekmeye basliyor zaten. Baslayip birakan cok var kisa surede.

İngilizce kursları yapıyor ara ara. para istiyor mu bilmiyorum.
Bursa'da bir dernek var, her hafta yapıyor.
Başka bilgim yok!

Geçen gün tesadüfen nette gördüm Hacıosman'da English Spoken Cafe diye bir yer varmış.

www.englishspokencafe.com

Türkiye'de olabiliyor, yurtdışında da olabiliyor. Ama her okulda olmuyor işte. Bazı okullar kabul ediyor, bazıları kabul etmiyor. Yaptığınız tezsiz yüksek lisansın ders içeriklerine ve okuluna göre değişiyor biraz da bu kabul edip etmeme olayı.

Türkiye'de nerede oluyor? Lisansüstü Eğitim ve Öğretim Yönetmeliği 2013 yılında değişti ve şu madde var.

"Doktora programına başvurabilmek için adayların bir lisans veya tezli yüksek lisans diplomasına, hazırlık sınıfları hariç en az on yarıyıl süreli Tıp, Diş Hekimliği ve Veteriner Fakülteleri diplomasına, Eczacılık ve Fen Fakültesi lisans veya yüksek lisans derecesine veya Sağlık Bakanlığınca düzenlenen esaslara göre bir laboratuvar dalında kazanılan uzmanlık yetkisine sahip olmaları ve ALES’den başvurduğu programın puan türünde 55, lisans diplomasıyla başvuranlardan 80, standart puandan az olmamak koşuluyla ilgili senatoca belirlenecek ALES standart puanına sahip olmaları gerekir."

Öyle okulların kafasına göre belirleyebildikleri bir şey değil bu.

@bazilika Hangi okul alıyor böyle hiç görmedim?

@benaaymi Bu doğru olabilir fakat bütünleşik doktora tarzı bir şey olmasın? Çünkü onlar baya uzun oluyor. Yani yüksek lisansı ve doktorayı birlikte okumuş oluyorsun aslında.

Türkiye'de Bilgi Üni. Tezsiz Mimarlık Programı mezunları geçtiğimiz senelerde de, bu sene de İTÜ'de doktoraya girebildiler. Bunlar benim bildiklerim, belki başka okullarda girmiş olanlar da vardır.

@envanterbilanco "bir lisans VEYA tezli yüksek lisans" demiş orada. VE deseydi dediğiniz geçerli olurdu. Ha yok illa olmaz derseniz onu da doktoraya kabul eden hocalar düşünsün.

Oluyor. Bir arkadaşım İşletme Tezsiz Yüksek Lisans'ından sonra Wayne State University'de doktoraya gitti.

karyerinde kimlerden etkilendiğine şöyle bir göz gezdirebilirsiniz. en.wikipedia.org

Lars von Trier

david lynch. ben sevmiyorum gerçi pek bu yönetmeni. sevdiğim ise yazılmış: lars von trier.

R10da yapıyorlar bu işi

r10 davetiyesi olan? :D

kasların güçsüz kaldığından oluyor bu. Bende de oluyor. Kaslar güçlendikçe zamanla geçer. Benim pazar poşeti taşıyınca bile titremem oluyordu bi ara.

Normal. Ağırlığı biraz azaltın, güçlendikçe arttırın. Bir de kas yapıcı şeyler yiyin yemeklerinizde.

normmal. calistiktan sonra protein agirlikli biseyler ye/ic, recovery time'in azalsin

Günlük toplam protein alımın düşük olabilir.

aslında dindar değilde eğitimsiz kesim diyelim. eğitmeyince kişiler doğal olarak dini dogmalara sarıyorlar.

osmanlıda bilim vardı demek çok kötü bir yanılgı olur. feodalizmden kapitalizme geçiş yapamamış ülkelerde (çoğu da islam ülkesidir) estetik kaygı vs. olmaz. çünkü olay bir tık aşağıda kalmış. şu an avrupanın veya bilmemnerenin ileri olduğunu konuşuyorsak orta çağda cadı avları yaptıkları zamanları kastederek söylemiyoruz.

fransız devrimi çok şeyi değiştirdi.

bilim teknoloji tıp sanat ve estetik kapitalizmle birlikte ortaya çıkan kavramlar.

dindar diye kastettiklerin ise feodalizm savunucuları.

zaten atatürk düşmanı olmalarının temel sebebi budur. atatürk ve arkadaşları feodalizmi dağıtıp içten gelişen ulusal bir kapitalizm kurmak için çabaladılar. dolayısıyla şu anki dindar diye tabir edilen tabakanın ağababaları o dönemlerde ellerinde avuçlarında ne varsa kaybettiler.

olayın temeli budur.

para.

rosetta: programdir. abd ve ingiltere ingilizce seti vardir.
pimsleur: mp3'dur. ingilizce icin seti yoktur.

rosetta'nın ingilizcesi var. hatta abd/british seçme şansın da var.
rosetta özellikle speaking/listening geliştirmek için güzel bir programdır.

tabi ki ispanyolca>italyanca.

ne amaçla öğreniyorsunuz? öğrenme sürecinde, öğrendiğiniz dilin konuşulduğu coğrafya ve onun ürettikleriyle çok içli dışlı olmanız lazım. ben çok konuşulduğu, önemli bir dil olduğu için üniversitede ispanyol dili ve edebiyatını seçmiştim ama sürekli bıdır bıdır konuşan latinoları görünce, hayatımı ispanyol ve latin amerika işleriyle geçirmek zorunda olduğumu fark edince bırakıp italyancaya geçtim. italyan televizyonu izlemek, italyanca müzik dinlemek, italya'yla ilgili bir şeyler okumak, oturup 2-3 saat italyanca bir şey yazmaya çalışmak beni rahatsız etmiyor çünkü ben o kültürü seviyorum.

gerçi ben gazla çalışan bir adamım, hoşuma gitmeyen şeyi yapamıyorum. siz "işime yarayacak!" deyip ispanyolcayı öğrenebilecekseniz, yardırın. ispanyolca dünyada çok konuşulur, çok işe yarar, çok kapı açar. ancak iş için öğrenmiyorsanız, oflaya puflaya değil de eğlenerek öğrenmek istiyorsanız ilgi duyduğunuz bir kültürün dilini seçin. ispanya'yla ilgili her şeyden nefret ediyorsanız, güney amerika'yı görmek istemiyorsanız falan ispanyolca vakit kaybı bence.

ita, esp'ten daha kolay ama daha az geçerli.

fr 2sinden de zor ama hem daha geçerli hem de uzun vadede fr bilen birinin esp ve ita öğrenmesi kolaylaşıyor.

sen boyle, basaramadim baska dil ariyorum havalarina girmissen baska dil de bir cacik yapamazsin. yapanlar nasil yapiyor? bence devam et. o kadar emek bosa gitmesin.

almanca

ispanyolca italyanca fransızca arasında o kadar fark yok aslında. birini yaparsan diğerlerini de yaparsın bence. fransızcayı yapamıyorsan diğerlerinde de zorlanırsın.

Fransızca diğerlerinden daha zor değil

italyanca başlangıç itibarıyla kolay gelir insana. çünkü yazıldığı gibi okunur büyük ölçüde. italyanca bilen ispanyolca bilenle anlaşabilir, konuşabilir. hatta rumence bilenle de anlaşabilir. ama dünyada o incelikli dili konuşan yalnızca italyanlar var! bu yeter diyorsan ne âlâ...

fransızcayı bilmem ama ispanyolcayı kendi çabalarımla öğrenmeye çalısmıstım çok zevkli bana kolay gelmişti. fakat ileri derecelerini bilemiyorum.

intimately beckham

d&g the one gentlemen

kokorico night..

diesel

davidoff cool water, tıraş kolonyası gibi kokar ama iyidir. bulgari aqva da olabilir.

paco rabanne invictus

gelmiş geçmiş en güzel koku.

azarro chrome.

Taksim'den metroya bin.
Atatürk Oto Sanayi durağında in. Dışarı çıkınca göreceksin zaten kocaman Honda yazısı. Yürüyerek 5 dk.

Honda yazan plaza mı oluyor, çiftkurtlar plazası?

hayır o değil.
üzerinde çiftkurtlar yazan 4-5 katlı bir bina sizinkisi.

altında harley davidson olması lazım.

uruguay? onedio.com

Uruguay'di diye hatirliyorum.

Polonya vardi onedio.com da yerlesmek icin neden diye.

kamboçyayı da bir araştırın

uruguay

ingilizce altyazılı olanına bak derim ben ordan kendin çıkarabilirsin

İngilizce altyazılı olan da yanlış olabilir mi? Yanlış değil de çok farklı yüzlerce çeşidi var. Bu Türkçelerden yazdığım sadece üç tanesi. Daha fazla var ama onlar da farklı farklı :)

ilk link oldukça düzgün, 1-2 yerde ufak değişiklikler yapılabilirmiş sadece. diğerlerine daha bakmadım.
edit: ikincisi edebi çevirmeye çalışmış sanırım, birebir bir çeviri değil.
edit2: üçüncüsü ikisinin tam arası olmuş (:

birinci link en düzgünü. iki en fenası bence. kendisi yazmış sanki.

edit: talemon +1 olmuşum :(

ingilizcesinden hatırladığım kadarı ile ilki diğerlerinden daha düzgün 2 en kötüsü bence tamamen uydurmuş.

Edit:Kitaba göre sonda yakışıklı askerin söylediği Flour de lis aslında aldattığı nişanlısının adı ama burada küçük çiçeğim diye çevirmiş tam doğru bir çeviri değil hiçbirisi.

İlki, ilki.

1.si en doğrusu. Ben de çevirsem öyle çeviririm.

my.vocabularysize.com
ve
testyourvocab.com

eski duyurudan buldum.

kingdom of heaven

o kadar eskileri anlatmıyor ama barry lyndon var.

o filmde gercekle cok tutarsizlik var bu arada. ilgili bir entry girmistim.

@bohr atom modeli entry linkini atarsanız okumak isterim.

Atilla
cennetin krallığı
hacivat karagöz neden öldürüldü (kurgu daha ağır basıyor ama ama osmanlı kuruluş dönemleri için son derece güzel bi film)

stanley kubrick'in spartacus'u

(bkz: braveheart)
(bkz: the patriot)

the other boleyn. türkçeye "boleyn kızı" olarak çevrilmişti sanırım.

Bir sene hafta içleri üç saat uykuyla yaşadım, şimdi de 4-5 saat uyuyorum. Çözüm kahve, pharmaton da alıyorum ama etkisinden emin değilim çok yorgun hissetmiyorum.

bahsettiğin saatlerden daha az bir uykuyla devam ettiriyorum hayatı. kahve vs. kullanmıyorum. benim tek uyguladığım şey öğlen vakti uyumak. örneğin ben her öğle ezanından sonra yani 13 gibi yatarım, 14, 15 gibi kalkarım. buna islam dininde kaylule denir. halk işinde şekerleme diye de geçer. bu saatlerde uyumanın bilimsel açıklaması da var. bir süre sonra alışırsın zaten.

sihirli formülü veriyorum.

uyandığında yanıbaşındaki telefonundan seni canlandıracak bir şarkı aç ve eşlik et. bir de ne olursa olsun güçlü hisset. öyle 1 saat daha yatayım, kim şimdi işe gidecek psikolojisi herşeyi bozuyor. onun yerine, şimdi çayımı demleyip, duşumu alıp keyifle kahvaltı edeceğim gibi planlar geçsin kafandan.

Aslında kalkmada problem yok. Problem gün içinde ortaya çıkıyor. :)

Bünyeyle alakalı sanırım. Kimisi az uyku ile dinç olurken kimisi ölü geziyor. Birde sabah jimnastistiği yap. Spor yapmak dinç tutar. Bir de sigara içiyorsan uykusuzken çarpıyor olabilir.

Benim bu. Sanirim filtre kahveye olan duskunlugum ve cogu yere yuruyerek gitmem buna etken

Erken uyanip dus alıyorum kahvaltiyi gec yaparim 1 de yatar 8 de kalkarim

yillardir gunde 5 saat uyuyorum. az sonra bir bolum dizi izleyip uyucam mesela ve saat 7 gibi kalkacagim. taktik falan yok, boyle alistim diyebilirim. ama haftasonu acimiyorum, 10 saat uyuyorum.

Uyarıcı ilaçlarla

gunde 6 saat uyku uyuyabilirsem kendimi şanslı sayıyorum, gun içinde deli tempo ile çalışıyorum ve hemen her akşam mesaideyim. işten cıkıp eve geldiğimde de evde yapacak işim illa oluyor ama yatmadan once bır saat bısey ızleyıp kafamı bosaltmaya dıkkat edıyorum. duzenlı spor yapamıyorum yogunluktan ama mumkun oldugunca fazla yurumeye gayret ederim. sigara icmiyorum ve 36 yasındayım. gunde 6 saat iyi de 4 saat uyku ile 4-5 gun ust uste devam edersem ıste o zaman tansıyonum dusuyor..

Eger kafami yastiga koydugum gibi uykuya dalarsam evet yeterli oluyor. Ama hemen dalamazsam 7-8 saat bile yetmiyor ki genelde hemen dalamam.

Karbonhidrat tüketme, sağlıklı yağ alımın yüksek olsun. Her gün 2-3 saat spor + masa başı mesaisi ve 50 km İstanbul trafiğine bu şekilde direniyorum. Sıcak yüzünden uyuyamama durumları dışında sıkıntı yok.

Bu dediğini Pharmaton ile başarabiliyorum. Kullanmadığım dönemlerde de 6 saat uykuyla çok zinde olmasam da normal bir gün geçirebiliyorum.

muyrun menem. üstelik benim de anlamlandıramadığım bir durum. 8 saat uyuduğumda daha yorgun, bitkin oluyorum zor kalkıyorum. kahve hiç içmem. ekstra bir ilaç da kullanmıyorum.

- her sabah duş al
- spor yap
- (içiyorsan) sigarayı bırak
- protein ağırlıklı kahvaltı yap

4 ay önce sigarayı bırakıp spora başladım. kendimi hiç olmadığı kadar zinde hissediyorum. eskiden sabahları yataktan kalkamazdım, şimdi zımba gibiyim :)

Yıllardır sadece Haftaiçi çalışan biriyim. Haftasonu çok çok istisnalar hariç çalışmıyorum.
Ve neredeyse 10 yıldan (Şaka değil) fazladır hafta içi saat 01.00-01.30 arası yatar ve sabah saat 06.30 da kalkarım.
(5-6 haftada bir de bir erken yatma yaparım, resetleme babında +8 saat gibi)
Bence düzene koymak en önemlisi. Vücut bir yerden sonra kabul ediyor.
Sabahları duş alırım, çoğu zaman aç karnına bir bardak portakal suyu içerim ve mutlaka kahvaltı yaparım.

Ben gece 12/1 gibi yatıp sabah 6.30/7'de kalkıyorum. Bununla birlikte, uyandığımda bir fincan kahve içip ortalama 40 dakika koşuyorum. Sistemim son 10 senedir ekstrem durumlar dışında böyle ve en ufak bir yorgunluk hissetmiyorum gün içinde. Lakin bunu alışkanlık haline getirmek gerekiyor; bir gün yapayım üç gün sallayayım dersiniz olmaz. Misal şu an tatildeyim, sabah altı buçukta uyandım 40 dakika koştum yarım saat de yüzdüm. "Ya ben tatildeyim öğlene kadar uyuyayım o zaman" gibi bir şey yapmamak gerekiyor alışkanlıkları korumak için.

www.imdb.com

bence ingmar'ın en güzel filmi.

bergman'ın en iyi filmleri:

persona
wild strawberries
seventh seal
autumn sonata
winter light (bu film bergman'ın "tam istediğim gibi olan tek film" dediği filmdir)

pasolini'nin en iyisi:

salo

david lynch en iyileri:

eraserhead
mulholland dr.
lost highway
elephant man

fellini en iyileri:

otto e mezzo
la strada
amarcord
i vitellioni
satyrcon

Teşekkürler :) Salo'yu izledim bu arada :)

passoliniye giriş niteliğinde bence Medea, ama seyrettiysen kendisini Salò o le 120 giornate di Sodoma olabilir..
Lynch'ten en çok lost highway'ı seviyorum (klasik herkeste olduğu gibi), ama bence ona da giriş niteliğinde olan mulhold drive ı önereyim.
bergman persona ve winter lights derim.
fellini, 8.5. sırf beni değil herhalde etkilemediği bir adamın kulu yoktur bu adamın. Amarcord ile başlama, ben ilk bu filmi ile başladım ve bir süre seyredemedim adamı çok konuşuşduğu için sevemedim nedense filmlerini ama şuan hata yapmışım öyle diyorum.

en kalabalık olanı :) adını unuttum sahiden ama köşedeki ilk dükkan farkedersiniz.

hemen hepsinin fasulyesi aynı mutfaktan çıkıyor.

Tabii ki Erzincanlı Ali Baba. Sonra da kabak tatlısı yersiniz.

Ayni degiller. Erzincanli ali baba guzeldi. Hele sonlardaki menu 7tl falan olanlara girme guzel degiller.

spinoza'yla ilgili olarak:

spinoza - tractatus teologico politicus, tractatus politicus, etika (dost yayınevi)
spinoza dünya sevgisi - yazar: diego tatian (dost yayınevi)
varolma direnci ve özerklik - yazar: cemal bâli akal (dost y.)
özgürlüğün geleceği yoktur - yazar: cemal bâli akal (dost y.)
spinoza günleri 1, spinoza günleri 2 (bilgi üniversitesi yayınları)
marx'tan spinoza'ya, spinoza'dan marx'a güncel müdahaleler (dost y.)
spinoza - yazar: solmaz zelyüt (dost y.)
spinoza bir yaşam (iletişim y.)
spinoza'yı anlamak (iletişim y.)
kimlik bedenin hapishanesidir (bilgi üniversitesi y.)

resim kursuna gidiyorum. hocamız bize ilk derste yeteneğin hiç önemli olmadığını söylemişti. ama sürekli çalışmalısınız derdi. ben de öyle yapıyorum.

elbette.

Gitmeden de yapabilir, nokta.

işin teknik kısmını her insan öğrenir. zor bir şey değil. yaratıcılık kısmı ise kişiya kalmış.

delifaruk, kursa gitmeden yapılamaz, resim basit bir iş değil. güzel sanatlara hazırlananlar var ve sınavları o kadar zor ki. hafife alma. yetenek önemli değil ama çok çalışmak gerekiyor, çok emek istiyor.

soru şu ki, eğer senden bahsediyorsak resim yapmayı seviyor musun ?

eğer sevmiyorum diyorsan, sen seçilmiş üye değilsin :) yani değmez.

öğrenilebilir tabi ki, ben çöp adamdan fazlasını çizemiyorum ama çaba da göstermiyorum. ondan.

Rock
Hayir efendim, yapilir. Calismak gerekiyor kismina katiliyorum. Ama kursa gitmek kesinlikle sart degil. Sadece ugrasmaktan sikilmaman lazim. Bal gibi de yapilir kursa gitmeden.

Sorunun sahibi: Tabiki ogrenebilirsin, resime yetenkli dogmus olman gerekmiyor. Kursa gitmen sana kolaylik saglar. Istersen gitmeden kendin de ugrasabilirsin.

bir çok kişi iyi resim yapmanın öğrenilebilir bir şey olduğunda hemfikir, sadece istekli olmak gerekiyor. yani bundan bir haz alıyor olmak gerekir.
kurs yahut ders almak zaman kazandırır. yıllarca uğraşıp çözeceğin bir çok pratiği kısa sürede kazanabilirsin.
yani o yolları yürümüş birinin takıldığın noktaları görüp seni yönlendirmesi temel teknik sorunları aşmanda çok önemlidir. bu işlerde zenaatkarlık kısmını ne kadar hızlı geçersen o kadar iyi.

hangi liste onlar? pek mantıklı değil zira en önemli filozof olması. zaten 'önem' diye bir sıralama da ne derece doğrudur bilemilyorum ama böyle bir şeyde ilk sırada Kant olur her zaman.

antik filozoflar içinde en önemli şeklinde olmasın o listeler? kaldı ki orada da sokrates vardır önce. çünkü bir nevi başlatıcı odur.

listeleri öğrenebilir miyim rica etsem? merak ettim.

edit: soruna cevap: Mantık'tır aristo'yu öne çıkaran şey. mantık kurgusu.

Kategorileri oluşturması açısından önemlidir. Dönüm noktası gibi düşünülebilir felsefe dünyası açısından.En önemlilerinden biridir bence de.
tr.wikipedia.org(Aristoteles)

tüm batı felsefesi, aristo'yu açıklamak üzere yazilmis dipnottur gibi birsey demisti birisi.

ayıp bir soru olmus o yüzden.

önem değil de, en etkili olmuş filozof denebilir.
platon doğru soruları sorması bakımından etkili olmuştur ve olmaya devam edecektir.
aristoteles ise bu sorulara en derli toplu ve neredeyse binlerce yıla varan şekilde kabul edilen yanıtları vermesiyle, bir kısmı önemli derecede yanlış olmasına rağmen.
neredeyse islam felsefesinin tümü ve geç dönem hıristiyan felsefesinin büyük kısmı aristoteles üzerine kuruludur.
ancak kant'la tam olarak aşılabildiğini söylemek de yanlış olmaz.

kategorileme, kategorik düşünme dediğimiz şeylerin temelini onun attığı söylenir da ondandır. bugün biyolojiden psikoloji ya da sosyolojiye, ya da müspet bilimler içerisinde bu düşünüşü çıkarırsan geriye hiçbişy kalmaz neredeyse, medeniyet denilen şey aristotelessiz olmaz-dı. bu felsefedeki tesiri o kadar fazla oldu ki, sonrasında kimse onsuz düşünemez oldu. ardından hegel, spinoza ve kant da aynı tesiri gösterdiler. ve kanttayız.

1917 Rus devrimi, Bolşevik Devrimi, Ekim Devrimi aynı bok zaten. diğerlerini bilmiyom
1905te japonlar bunları savaşta madara ediyor. belki onla alakalı olaylar olmuş olabilir. belki de olmayabilir. belki 1905te bile değildir dediklerim.

1905 devriminden sonra Çar kalıyor ama parlementer monarşiye geçiliyor. 1917 devrimiyle Çar devriliyor. 1905 devrimi için 1917'ye ortam sağlamış/örnek olmuş diyebilirsin. 1917 devriminden sonra kurulan geçici hükümet Ekim devrimiyle devriliyor ve komünizme geçiliyor.

@zombi monarşiye mi geçiliyor? ezberci zihniyet bu işte :D

marksist.net

marksist.net

marksist.net

@zombi monarşi kısmını tam olarak anlayamadım? Çarlık zaten monarşi olmuyor mu? Yani 1905'de Çar kalıyor ama monarşiye geçiliyorsa, 1905 öncesi siyasi durumu hangi ideoloji ile nitelendiriyoruz? -monarşi değilse-

bu kitap çok hoş
bayağı kısa, görseli bol, hem kültürel hem siyasal olarak geri dönüşler yapa yapa ele alıyor
www.ykykultur.com.tr
bunu oku, sonra ilgini çeken kısımları googlelarsın

michaelsikkofield.blogspot.com.tr belki işe yarar,öylesine atıyorum.

Joker hakkımı kullanarak Parlementer monraşi olarak değiştiriyorum o zaman. 1905'ten önce Çar kafasına göre takılırken, bu tarihten sonra Çar'ın yanında bir de meclis geliyor. Bizdeki meşrutiyet gibi.

@secilmis uye 1905te anayasal monarşiye geçiliyor. bizdeki meşrutiyet gibi yani. zombi ezberlediği için anayasal kısmını atlamış. 1905ten önce monarşi, sonra anayasal monarşi yani meşruti monarşi gibi.

1. mayalanır ve fermantasyon sonucu etanol oluşur.

2. gaz dediğin karbondioksit.

maya falan bir şeyler katılarak bekletilince içindeki alkol ortaya çıkıyordu sanırım bi zamanlar bizimkiler yapıyordu şarap öyle hatırlıyorum. 2.sine bir çok ek madde ekleniyor

1- Aslında benim deneyeceğim başka bir şey var alkollemek için. Şimdi ama bu üzüm falan değil. Onun alkollüsü yok dolayısıyla mayalamak nasıl olacak? :) Yani olmayan mayayı bulamam ki? Hakkaten yoğurt olayına döndü. Mayayla oluyorsa ilk yoğurt nasıl yapıldı hesabı :)

Etik alkol fermantasyonu yapıyor içindeki mikroorganizmalar. Enerji elde etmek için glikozu oksijensiz ortamda etik alkole kadar yıkıyorlar. Laktik asite yıkarlarsa yoğurt oluyor. Sirke de saraptaki etil alkolün yine bakterilerle asetik asite yukseltgenmesiyle oluşuyor.

neyi mayalayacaksın? bazı meyvelerin mayası kendinden oluyor. ekstradan eklemeye gerek kalmıyor.

Onceliklie gida muhendisi değilim
Bilindigi uzere her gıdanın icinde bir miktar seker var ve bu seker biraz bekletilip damitilinca alkol olusur o yuzden herseyin ickisini yapmak mümkün sadece biraz curutup bekleyip icindeki alkolu isi yoluyla ayirmaya bakar. Alkolun buharlaşma isisi sudan dusuk oldugu icin belli bir isiyla buharlasan alkol damitilinca alkol elde ediliyor.
Herhangi bir siviya karbondioksit eklerleniz sivida cozulen CO2 o icecegin gazli olmasını saglar piyasadaki bütün soda ve gazli icecekler bu yolla elde edilir. Asitli olmasi bambaska bir durum.

her gıdanın içindeki şeker kendiliğinden alkole dönüşmez. bunun için mutlaka o dönüşümü sağlayacak bir mikroorganizma olması gereklidir ortamda. mikroorganizma olması da yeterli değil, mikroorganizmanın işlev görebilmesi için gerekli koşulların sağlanması da önemli. öyle şekeri beklettik, oh alkol elde ettik gibi bir şey mümkün değil.

2- (bkz: sodastream)

1- olayı bakterilerin evriminden ele almak yerine mayalamak istediğin maddeyi söyle ne yapmak istediğini söyle sana nasıl yapacağını söyleyelim.

mayalanabilecek tüm meyvelerden şarap yapılıyor zaten. ayrıca elma ve/veya armut kullanılarak (bkz: cider) yapılıyor. bunun dışında yüksek alkollü içkiler de benzer şekilde yapılıyor. tahıl (buğday, arpa vs.) veya meyveler önce belirli mayalarla mayalanıp sonra da distile ediliyor. ek ıvır zıvır varsa ( anason vs.) sonradan eklenerek değişik içkiler imal ediliyor. Fakat maya çeşitleri değişik örneğin kimi nişastayı sindirebilirken kimi yüksek aside dayanıyor gibi olmalı durum. lisans düzeyinde biyoloji ve biyoteknoloji bilgim var bir aralar da şarap, rakı yapımını incelemiştim bayağı fakat maya konusunda direkt bilgi veremiyorum.

2. soruna gelirsek karbondioksit suni ve doğal yollarla sağlanıyor. Fanta, maden suyu, suni köpüren şarap gibi içeceklere genelde şişelerken ( şişelenemeden önce de olabilir) karbondioksit basılıyor. Fakat çoğu bira veya şampanya (doğal köpüren şarap) gibi içeceklerde karbondioksit mayanın solunumu sonucu çıkıyor. Örneğin temel olarak şampanya beyaz şarabın tekrardan şeker ilavesiyle ikinci kez mayalanmasıyla oluyor diye biliyorum.

Ek olarak eğer mayalanırken kabın üstü açılırsa alkol bozulacağından sirke yaparsın, eğer hava kilidiyle kaparsan şaraba dönüşür. hava kilidi karbondioksidin dışarı atılmasını sağlarken, oksijenin ve zararlı organizmaların içeri girmesini engelleyen bir aparat bu arada.

Daha da ek olarak çoğu şarap üreticisi istenmeyen organizma ve mayalardan kuertulmak için meyve suyunu kükürtler. istenmeyen mikroorganizmalardan kurtulduktan sonra istediği mayayı bu karışıma ekleyerek şarabın bozulmasını önlerler.

kütüphane? orhan kemal il halk kütüphanesini deneyebilirsin. istanbul'daysan.

İTÜ kütüphanesi çok geniştir ama ödünç alınabiliyor mu kitaplar bilemedim.

sahaf. her zaman iyidir

edit: bazı sahaflar eldeki kitapları takas da yapabiliyor bilgin olsun

bookserf.com

Eşya kütüphanesi diye bir paylaşım platformu var. ödünç alınabiliyor.

Ben de işe yaramadı. 18li yaşlardaydım gerçi. Cebimde bununla dolaşırdım millet osbir çekiyom zannederdi. Bünyeden bünyeye değişir bu işler ama o zamanlar dersanedeki bütün erkekler almıştık hiç birimizde işe yaramamıştı.

Edit: gerçi yok lan bizim aldığımız bundan değildi. Yaylı demirden olanlardandı. Düşün yani o bile bi boka yaramadıysa bunlar hiç yaramaz.

Verdiğin link'te ''parmak kaslarını geliştirir'' diyor. Anatomik olarak mümkün değil çünkü parmaklarımızda kas yok. Ön koldaki tendonlar ile hareket ediyor parmaklar. Dolayısıyla geliştirmen gereken yer ön kolun. Sağlam bir bilek istiyorsan, tokalaşırken can yakmak, bilek güreşinde rakip tanımamak istiyorsan sadece bu sıksıklar yetmez. Ama cidden yardımcı olurlar.

Elinin altında (Arabada, otobüste, boş anlarında takılabileceğin) hafif bir sıksık, bir de günde 30 defa sıkacağın çok hayvani zorlukta bir sıksık edin. İkisi de farklı şekilde yardımcı olacaktır. Ağır olan (zor olan işte) kapasiteni arttırır, diğeri kaslarını güçlendirir. Ama dambıl da çalış. Youtube'da güzel kaynaklar var ön kol çalışması için. 3 ayda hayvan olursun.

o tür seylerin genel patenti alınmaz he mesela yapım tekniğinin patenti alınabilir yada o ürünü yapan makinenin patenti alınabilir ama bunlar oldukça ayrıntılı süreçler özellikle topluma mal olmuş ürünlerde.birde isim hakkı var tabi o ayrı bir mevzu.

patent alındı diyelim.artık o ürünün üretim hakkı sizin elinizdedir yani siz istediğiniz sürece insanlar onu üretebilir siz istemezseniz üretemezler eğer sizin isteğinize rağmen üretiyorlarsa dava edersiniz vs.

yine o ürün topluma mal olmuş bir şey ise büyük ihtimalle patent alamazsınız.ama be bunu şu şekilde üretiyorum ve gördüğünüz gibi geleneksel üretimden tamamiyle farklı derseniz bunun patenti alınabilir.

diye biliyorum..

adamlar istiklal marşının patentini almıştı almanya'da bir ara kriz olmuştu..

www.tpe.gov.tr 'ye girin önce. oradan bir bakın, sol tarafta açıklayıcı yerler var. ciddiyseniz, tpe'yi arayıp bilgi alın hatta.

patent bambaşka bir şey, öyle köy ürünlerine filan verilmiyor. detaya girmeyeyim, buluşlara veriliyor diyeyim.

bunları dedikten sonra şunu belirteyim: başvuracağınız sınai hak koruması (marka, patent, tasarım, her neyse) hangi ürünü istediğinize göre değişir. köyde yetişen bir ürünü, tamamen kendinize özgü, kendi buluşunuz olan bir yöntemle işliyorsanız (pişirme, paketleme, koruma, hazırlama vesaire) bu yöntemin patentini alabilirsiniz belki. ürünün kendisinin patentini alamayacağınız gibi, herhangi bir şekilde üzerinde hak da talep edemezsiniz.

ancak bu ürünün satışı için kendinize bir marka tescil alıp, ürün tanıtımınızı yapabilirsiniz.

verdiğiniz çiğ köfte, baklava örnekleri ise bambaşka. onlar "coğrafi işaret" olarak korunuyor ki, coğrafi işaret başvurusunu bireysel olarak yapamıyorsunuz zaten.

belki patentini alırsın ama o adamlardan biri o ürünün patent alınmasından önce de çok uzun sürelerdir yapıldığı-satıldığını ispatlarsa sadece yaptığın masraf ile kalırsın.

ayrıca patent sana bir ürünü toplatma yasaklama hakkı vermez. sadece bu konuda dava açabilme hakkın olur.

Patent farkli bir olay. Patent icin bulus yapmak gerekli.

Marka tescil yapabilirsiniz. Ya da cografi isaret tescili diye bir sey var ona bakabilirsiniz.

gayet de alınır.

eğer sen üretim sürecini detaylı olarak biliyorsan, her soruma cevap verebilecek düzeyde hakimsen, bunun patentini alabilirsin. ama uzman birileri ile çalışman gerekir.

daha bu memlekette yazılıma patent alınmaz sananlar var, takma fazla.

patent aldığın zaman ihlal davası açtırman lazım, sonra mahkemede haklı bulunursan toplatabilirsin. öyle kafana göre toplatmak yok.

colgate, 4000 yıllık bir diş fırçalama ürünü patentledi, bizimkiler hala neyin derdinde.

konuyla ilgisiz ama şu da şurada dursun. ileride bu duyuruya gelen cevapları okuyacak olan insanlar yanlış bilgi edinmesin.

www.tpe.gov.tr

www.facebook.com

"download a copy of your data"

yalniz ne var ne yoksa incek www.facebook.com
secme sansi pek yok.

Ben alan adı alıp onu yönlendiricem. Ve bir zaman sonra belki blog çok tutarsa kendi sunucuma aktarmak isteyebilirim. Şuanlık hobi ama. Peki reklam konusu nasıl oluyor. İkisinde de rahat mı reklam koymak. Wordpress'e google reklamları koyuluyor mu mesela?

wordpress'e her şeyi koyabilirsin. wordpress çok daha iyidir. sınırsız community desteği, deli gibi eklentiler falan.

tum internet aleminin %17 gibisi bir oranla sitelerin alt yapisi WP tabanli gibi bir sey okumusutum. WP en kalitelisi

hepsi de kendi alt alan adlarında, seni uğraştırmadan blogunu özelleştirebilmene, içerik girebilmene olanak tanır. blogger google'a ait olduğu için arama motoru optimizasyonunda biraz daha önde derler ancak aşırı bir fark yaratacağını düşünümüyorum gerekl, optimizasyonlar yapıldıktan sonra.

cv için yapıyorsan, bedava alan adından ziyade, kendi domainin ve hostunla yapmanı tavsiye ederim. diğerini sonradan taşıması etmesi büyük sıkıntı. hedefin "1-2 sene sonra şu kadar ziyaretçi, düzenli gelir vs." ise büyük düşün şimdiden :)

ben kendi blog sitemde wordpress kullanıyorum. gerekli eklentileri yükler, güncelleştirmeleri de düzenli tutarsan, bana göre en iyi blog sistemi wordpress.

zenmate

anonymoux

zenmate bence de

ben geçen hafta gittim bir iftar münasebetiyle; bir sahne var, orada ilahi - ezgi söyleniyor. epeyce bir yemek yemek için dükkan yapılmış. bir miktar da kitap ve el sanatlarına ilişkin ürün bulabileceğiniz dükkan var. çok cazip değil ama bir kere gidince vakit geçiriliyor, özellikle de el sanatlarına ilişkin yerlerde.

www.spinxo.com üzerinden istediği kelimeleri yazarak istediği isme buradan ulaşma şansı oldukça yüksek.

Şunlar size örnek olsun.
-prntscr.com
-prntscr.com

fitnessport

uefa meydanındaki fitness park

Tartışmasız sports international ataköy. Acik havuz kapali havuz nezih insanlar

Agaoglu my club

Valla bu mantıkla uyanık kalmak için yoğurt yemeniz lâzım? Şakası bir yana, bir de elmayı deneyin. Uyanık kalmak için kahveden çok daha güçlü bir etki yapar.

empresyon etkilenme, ekspresyon ifade etme demek.

gördüğün şeyi olduğu gibi eserine aktarırsan empresyon olur. kendi içindeki şeyi eserine aktarırsan ekspresyon olur.

kabaca biri gördüğünü çizer(van gogh) diğeri sürreal yani gerçek üstü çizer (salvador dali)

Ama tanımda tam tersi yazıyor. Empresyonizm unsurların kişinin içinde oluşturduğu izlenimleri, duygusal izleri yansıtmayı hedefler.

@anouschka ama hangisi hangisi? :)

Tam tersi değil. Dikkatli oku.

ekspresyonizm = dışavurumculuk, empresyonizm = izlenimcilik

bu şekilde ayırt etmek daha kolay, dışavurumda sanatçının kendi yorumu çok daha belirgin.

yavrucum empresyonizm tam copy paste gibi olmasa da objeyi, manzarayı her ne çiziyorsa değiştirmeden esere aktarmaktır. elma çiziyorsa eserde elma vardır. ekspresyonizmde ise eserde elma yerine bir gezegen görebilirsin veya alakasız bir şey

sende bir sorun yok. tek cümlede basitleştirince ikisi birbirine çok yakınmış gibi duruyor ama bunlar farklı dönemlerde ve farklı coğrafyalarda farklo koşullarda çıkan akımlar. biri öbürüne düşman değil. sadece tavır ve yaklaşım farklı. ikisi de iç dünyayı ve öznel algılayışı esas alıyor ama biri fotoğrafik bir görüntüyü kendi yorumuyla çizerken (emp.) diğeri iç dünyasının karmaşasını çok daha belirgin ve cesurca göstermekte sakınca görmüyor (eks.)

benim kafamda empresyonistler daha efendi ve uslu adamlarken ekspresyonistler daha deli ve ahlaksız insanlardır mesela. kafamdaki ayrımı böyle yapıyorum.

bunun için sizi iki sergiye götüreyim.

Gugıl görsellere impressionism yazın ve çıkan sonuçlara genel olarak bir bakın. gördüklerinizi kısa süreli fotografik belleğinize kaydedin.

sonra expressionism yazın ve çıkan sonuçlara genel olarak bir bakın ve belleğinizde kalan görüntülerle karşılaştırın.

impression izlenim demek olduğundan, ressam, resmettiği şeyin, kendinde bıraktığı izlenimi aktarır tuvale.

expression ise ifade demek olduğundan, ressam, içindeki duyguları ifade eder

o virüs hala var mı ya?
combofix kur
www.combofix.org

catia 3d max

mediacat, marketing turkiye, campaign, the brand age.

bigumigu'yu da takip etsin.

önemli reklamcıları twitter'dan falan da takip etmek lazım.

web tasarım gereksiz gibi sanki, photoshop ve illustrator baya bi yardımcı olur.

kişisel görüş, hiç bu işe bulaşmasın :)

lürzer's archive tek yayındır. genelde sahaflarda falan bulabilirsin. pahalı dergidir.
adsoftheworld.com'u takip.
kırmızı dergisini takip.

(bkz: ein freund von mir)

demokraside de, liberalizmde de amac bireye soz hakki vermek. birey bu soz hakkini ister kendi tasarrufunda kullanir ister yeni fikirler, ideolojiler veya etik anlayis gelistirir ve orgutlenme olusturur. bu orgutlenmeler sayesinde de ortak paydada birlesen orgutler ekonomik guclerini piyasaya kendi idealleri dogrultusunda yon vermek icin kullanir, devletten guc alamayan kapital de parayi kimden kazaniyorsa onu mutlu etmeye cabalar. devletin istedigi kapitele torpil yapip, istedigine vergi cezasi kesmesi, kimin ne reklam yayinlayacagi, kimin insanlari dolandirip kimin dolandirmayacagina cikardigi kanunlarla karar/yol vermesi tehlikesine karsi ideal kabul edilmis yontem simdilik budur.

tabi bu da sabahtan aksama tv/dizi izleyip, sadece spor ve magazinin haber sayildigi toplumlarda uygulanmasini gec anlasilmasi bile oldukca zordur.

ideal derken yanlis anlasilma olmasin, herkesin parasi kadar konusma hakki oldugu bir idea benim idealim degil, mantik bu sadece.

edit: gunumuz devrimcilerine laf sokayim derken soruyu cevaplamadigimi farkettim :) liberalizm'in amaci bireyi ozgur ve guclu kilmak, bunun sonucu olarak en guclu gruplarin elit tabakayi olusturmasi sizi yaniltmasin. elitizm her idealde varolmak icin kendine yol bulabilir. neticesinde insan bencilliginin bir urunu.

aslında dayanağı elitizm demek bana kalırsa yanlış olur. dayanağı daha çok, müdahalesiz bir piyasa arzusu. müdahalesiz bir piyasa arzusunun temeli ise elitizm ile tam olarak bağlantılı değil. daha çok; genel ekonomik refahın bu şekilde daha iyi olacağı; çünkü piyasadaki gizli el piyasayı ve üretim araçlarını en uygun seviyeye/dengeye getirir düşüncesi var. bununla birlikte, elitizm ile bağdaşan yönleri de var. örneğin asgari ücret uygulamasına da önemli ölçüde karşı çıkılır liberalizm'de, çünkü piyasa işgücü dengesini bozduğu savunulur. bununla birlikte bazı liberaller, "yeterince vasıflı iş yapmayan kimseye, yalnızca hayatını idame ettirebileceği ölçüde minimum maaş verilmeli" = asgari ücret gibi bir anlayışı barındırırlar ki bu tür kişilerin yalnızca ve yalnızca barınba/gıda/yiyecek ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar para kazanmalarında bir sakınca görmezler. burada kısmen elitist bir yaklaşım olduğu savunulabilir. ama dediğim gibi liberalizm'in kaynağı/dayanağı elitizm değil.
eğer bir şekilde aklınıza gelen soru ise bir şey demeyeyim, ama konuyla ilgili olarak liberalizm'in dayanaklarını okumak isterseniz adam smith'in milletlerin zenginliği kitabını okuyabilirsiniz. liberalizm'in ilk kitabı olarak kabul edilir.

liberalizmin tarihçesini bilmediğin çok açık. araştırırsan söylediğinin saçmalık olduğunu anlarsın.

Bildiğimi iddia etmedim. Sadece devletin gücünü kapitallere bırakmsı elitizm olarak yorumlanabilir mi dedim.

Tamami dogru. Ek olarak genira pasayeva diye aratirsan hicbir bok arastirmadan "ermeni soykirimi oldu" diyen eksicilerin gorusleri yerine daha dogru seyler ogrenirsin. Burada humanizm adina salakca gorusler siralanir birazdan

evet 40 bin civarı ermeni kaçak olduğu söyleniyor. ntv'de bir programda görmüştüm ben de.

Dogru, ayni aciklama yusuf hallacoglundan da gelmisti.
Tayyibin dedigi donemde turk tarih kurumunun baskaniydi

tayyipcim bu konuda sapina kadar hakli, fekat gec kaldik hocam.
Ati alan uskudari gecti.
lobicilik faaliyetleri ile avrupa amerika baya bizi soykirimci olarak dusunuyor ( dusunmekle kalmayanlar da var)
Karabag olaylari: srebrenitsa gibi ruanda gibi ayan beyan ortada.

Tayyip'in söylediklerinde katılmadığım noktalar var:

1. 1915'de Türkiye Cumhuriyeti ortada yoktu. Halbuki Tayyip Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı.
2. dergiler.ankara.edu.tr

Söylediklerinde bu ikinci madde eksik. Ama o konuyu gündeme getiren gene Tayyip olmuştu yanlış hatırlamıyosam. Hiçbirimiz doğru dürüst bişey bilmiyoduk o konuda.

Kaçak Ermeni çalışanların sayısını bi ara 70 bin olarak okumuştum. Türkiye barış ülkesi olduğu için değil, insanların karnı aç olduğu için geliyorlar. Orada biraz siyaset yapmış.

Bir de bir röportaj hatırlıyorum. Bir Ermeniyle yapılmış bir röportajdı. Türk vatandaşı değildi ama o kişi. Başka bir ülkedeydi. ''Şu dünya üzerindeki Ermeniler arasında, 'Ermeni soykırımı olmamıştır' diyecek tek bir Ermeni bile bulamazsınız'' gibi bir cümleydi.

Bir de bildiğim bişeyi söyleyeyim. ABD'de en az 1 eyaletteki ilköğretim okullarında, derste, Ermeni soykırımı diye belgesel film izlettiriliyor çocuklara.

@comp..., tarih mirasina biz baska bi ulkeyiz diyemezsin.
Elbetteki tayyip benim ulkem soylemini kullanacak ( yarayisli biseye kullaniyor ilk kez)

davalanin auuuu videosu geldi aklima siyaset yapmis beyanatinla :)
Pardon sas :)) Hasan Şaş (Auuv - İsyan - Hagi)): youtu.be
##

Tayyip savunuyorum tarihe not dusun

objektif olarak bakıyorlar(hepsi değil tabii) ve dünya akademik camiasının tamamı gibi ermeni soykırımı olduğunu söylüyorlar. Resmi tarih anlatımının dışına çıkamamış ve bu şekilde "düşünce" yaratmış bazı türkiye vatandaşları konuyu saptırıyor. Literatürde bulunan ve açık bir epistemolojik hatada bulunmayan birçok kitapta kaynak bulabilirsin ancak boş boş konuşacakları önceden engellemek için "talat paşa'nın evrak-i metrukesi"ni öneriyorum ilk olarak. Bunu düşünerek ve inceleyerek okuyan her kişi, osmanlı kaynaklarını kontrol etmenin bir işe yaramayacağını görür. Çünkü dahiliye nazırlığı vasıtasıyla kayda geçen emirler ve talat paşa'nın bizzat göderdiği kayda geçmeyen emirler farklı.

Bunun dışında, sscb'nin çöküşünün ardından kaçak işçi olarak türkiye'ye gelmiş 40 bin civarı ermeni mevcut.

Karabağ'da Ermenistan'ın işgalci olduğu da doğru.

Tor browser diye bir tarayıcı var öncelikle onu indiriyorsunuz. Ardından da internette bazı sonu .onion ile biten linkler var, onları bulup onlara giriyorsunuz. Çeşitli katmanları var ama girseniz de girmeseniz de bir şey kaybetmezsiniz, çok fazla merak etmemek lazım tabii. Hard Candy diye bir yer var, herkesin söylediği de odur zaten, çocuk pornoları var orada maalesef. Bir de işte nekrofili gibi olaylar falan burada dönüyor hep.

Tavsiye eder misin diye sorarsan, girme bence çok bir şey kaybetmezsin.

tor browser aynı chrome gibi tarayıcı. gir istersen bi bok yok. kendi parası var ortamın. borsası bile var yanılmıyorsam. her türlü ahlaksız şey var. miden kaldırmayabilir ki benimki kaldırmadı. bebeklerin bile şeysi var afedersin.

hiç tanımadığın birine bitcoin denilen sanal paradan yolluyorsun kiralık katil için. ben diyeyim 1000£ sen de 2000£. güvenebilirsen yolla. ayrıca o konuda ve diğer konularda bir sürü olta site var. sen merak etmezsin de illaki google'dan bunu merak edip buraya gelen olursa diye söyleyeyim. fbi tarafından kurulmuş çocuk pornosu siteleri var. girdiğin anda bütün bilgilerini girdiğin ülkedeki kolluk kuvvetlerine atıyorlar.

Demin duyuruda fıkrasına gülünmeyen madam adlı kullanıcı açmıştı da merak ettim. Çok heyecanlandım lan ne yapsam bilemedim. wikileaks'de sanırım dünyaya burdan mı sızmış öyle bir şey.

Sadece tor'u kurmak yeterli oluyor mu?
Sitelerde virüs var mı?
Bir de ip değiştiren programlardan indirmem gerekir mi?

"Sitelerde virüs var mı?
Bir de ip değiştiren programlardan indirmem gerekir mi?"

şu iki soruyu sorabiliyorsan allah aşkına girme oraya.

:D valla bende virüs programı bile yok.

tor bir çeşit browser seni çok ciddi miktarda gizli bir hale getiriyor fakat bunun yanında efsanevi yavaşlatıyor.

neden küfür ediliyor çünkü gerçekten etik değerlere uymayan şeyler orada göz önünde olmaması gereken şeyler örneğin pedofili örneğin terör örgütlerinin paylaştığı fotograflar.

bitcoin üzerinden tüm para işlemleri yürütülüyor sistemde, ama şunu düşün bu kadar etik değerlerin olmadığı bir yerde birisine güvenip paranı nasıl gönderebilirisin ?

diğer tarafta virüs var mı dersen yanlış 1 link hayatını karartabilir farketmeden.

ama olumsuzlukların yanında gerçekten çok ciddi bir arşiv mevcut orada inanılmaz bir pdf arşıvı mp3 arşivi var yani evet hoş olmayan bir yer ama burada senin oraya girme amacında önemli.

Deep web dedigimiz sey sadece tor degikdir. Tor aslinda bir darknettir yani disariya kapali ozel bir alan. Bu alan icinde gezinmeni saglayan bir browser vardirm belli protokolleri modifiye ederek .onion uzantili adreslere ve dinamik iplere giris yapmana imkan saglar. Bunlar da farkli sunucular uzerinde anonim olmustur.
Bircok kisinin iraya girme amaci dogal olarak porno.
Dilersen dunya capinda terorist olusumlarin recruitment programlarina da katilabilirsin. Ayrica hukumetlerin anlasmali istihbarat birimleri de buralardadir. Bu cocuk pornosu isini kontrol edemiyorlar ama en azindan gozlemleyip daha cok disari sizmasini engelleyebiliyorlar.
Diger tarafta virus olmasi imkansiza yakin cunku sen oraya girdigin anda potansiyel bir alicisin.
Fransiz lejyonerler en iyi kdiralik katillerdir kendi guvenli evlerinin olmadigi ulkelerde genelde operasyon yapmazlar ama taksimetleri yedi bin eurodan baslar.
Bunun haricinde bomba yapimiyla ilgili bir suru dokuman mevcuttur ve hepsi de gercektir.
CİAnin alman nazi kalintilariyla yuruttugu deneylere iliskin sizdirilmis bazi anlamsiz belgeler vardir.
Mit stanford oxford belki odtu gibi buyuk universitelerin kidemli elemanlari buraya sik takilir fikir alisverisinde bulunurlar.
Eh bunlar sadece bi kismi. Ama tordan baska aglar da oldugunu bilmende fayda var. Sadece suan en populeri tor.

merakımı sksnler :) sakın girmeyin. bu içeriğin ulaşabildiğimiz internet içerğinden çok daha fazla olduğunu da öğrenince dünyanın ne kadar sapkın bir yer olduğunu öğrendim. uyuşturucu satışı kısmı bence en temiz bölümü. hani derler ya elitler bize tv'den korku pompalıyorlar ki bizi daha rahat kontrol edebilsinler. yalan! öyle olsa adamlar bunları niye filtrelersin? bu sitelerin ulaşılabilir olması dünyayı eminim çok kötü bir duruma getirir.

sadece demek istediğim huzurunuzu bozmayın. bırakın oraya da girmemiş olun.

öyle deme @secilmis uye evet gerçek anlamda orada kalması gereken ve günlük yaşama çıkmaması gereken o kadar çok şey var ki adam gibi girip çıkmak biraz bakınmak için bütün etik değerlerinden vazgeçmen gerekiyor, ama şöyle bir durumda da efektif kullanabilirsen (sorarsan ben kullanabildim mi hayır) gerçekten ulaşamayacağını düşündüğün tüm bilgilere nerdeyse erişebilirsin.

@exodia belki dediğin gibidir ben sadece kötü yönünü gördüm. senin dediğin yönü hangisi oluyor acaba?

çok ciddi bir pdf müzik v.s arşivi var en basitinden, doğru kullanan arkadaşlarım istedikleri tüm makalelere cart diye erişiyorlar oradan, hatta o makale üzerine insanlarla iletişime geçip (özellikle sayısal bilimler için) makale döneminde yaşadıkları sorunlara ulaşıyorlar. v.s v.s hea ben yapamadım hala çünkü yavaşlığından dolayı ve alt kanalları bilmemek sorun yaratıyor, alt başlıkları başlıkları iyi bilmek gerekiyor ciddi ciddi legal webten daha çok ve daha efektif kullanan insanlarla tanıştım,

tabi hala bunları yaparken rahatsız içeriklerin tacizine maruz kalıyorsun.

Kant Newton'a nası dayandırmış abi bi annatsana onu!

dur cevabı yazacam şindi.

dergiler.ankara.edu.tr

sefalet.blogspot.com

bakirkoy.aktiffelsefe.org

Bende bilmiyorum Celal Şengör'ün demesi

idealizm?

Saf Aklın Eleştirisi ya da Arı Usun Eleştirisi'nden geldim buraya. Newton'u düşünmedim.

@vfgerty kastediyor da ne diyor?

ben bulamamistim D&R'da internetten indirmistim. ama buyuk ihtimalle istiklalin sonundaki kitab-i mukkaddes (diye hatirliyorum) isminde bi yer var. alman kitabevinin bitisiginde. orda olsa gerek.

Normal şartlarda, malum yerlere başvuru dilekçesi yazıp gönderiyorsunuz.
Eğer, günah/sevap değerlendirmesinde iyi bir puan alabilirseniz gönderiyorlar diye biliyorum.
İki hafta içerisinde sonuç almanız lağzım.

@pangea o dediğin kuran için geçerli :) malum sen ikisini sürekli karıştırıyorsun :)

sehrinde kilise varsa ucunu de (incil, tevrat, zebur) gonlunden kopan bagis karsiligi alabilirsin.

eğer androidli bir telefonun var ise, 4kitap isimli bir uygulama var, kuran'ın 4 çevirisi, 4 incil, tevrat ve zebur geliyor içinde, kitaplarda arama vs. de yapabiliyorsun

Hakkı Demirel'e ait Türkçe Tevrat www.kitapkeyfim.com.tr bulunmakta an itibariyle bir adet, telefon edip iletişime geçerseniz mevcut stok durumunu öğrenebilirsiniz diye düşünüyorum.

online olarak şurda var.
incil.info

kuantumun ünlü çift yarık deneyini animasyon şeklinde Dr. Kuantumdan dinlemeni tavsiye ederim.

www.youtube.com


izafiyet teorisini de şöyle anlatmaya çalışayım, diyelim ki sen ışık hızına sahip bi araçla yolculuğa çıkıyorsun ben ise dünyada yaşamıma devam ediyorum. bana göre 50 yıllık zaman geçip sen dünyaya geri döndüğünde ben 75 yaşında olurken sen (sallıyorum) 1-2 yıl yaşlanmış olacaksın. izafiyette zaman ve mekan lastik gibi birbirine geçer sadece ışık hızı değiştirilemez.

@duyulmasi gerektiği kadar peki bu cern deneyinde maddeyi ışık hızına ulaştırmaya çalışıyorlar değil mi? eğer ki ulaşılırsa izafiyet teorisi çökecek mi?

@Golgi verdiğin videoyu izledim. bu mantığa göre kuantum teorisi kesinliği olan bir teori değil di mi? Çünkü ucu açık brakılmış dalga mı? yoksa parçacık mı? madde nedir gibi?

Maddenin hızı sınırlanmıştır.299.972 km/s yi gecince enerjiye dönüşen madde için daha fazla hızlanmak kabil olmaz. Bu; izafiyet teorisinin sonuçlarını doğurur. Bunları google'dan bulabilirsin.

Kuantum en küçük boyutta parçacıklarla ilgilenen fiziğin alt dallarından birisi..Dalga değil de özellikle dalga gibi davransa da parçacık temelli hareket eder.

Evet, hatta Schrödinger'in kedisini biraz araştır. Kediyi bir kutunun içine koyuyor ve yüzde 50 ihtimale çalışacak bir ölüm düzeneği ile beraber. gözlemci kesinlikle süreci takip etmemeli. buna göre paralel evrende kedi hem yaşıyor hem de ölü olarak kabul ediliyor. kutuyu açarsan gözlemci niteliğin gider katılımcı olursun kuantumda buna dalga işlevinin çöküşü deniyor.

Cern sorun için de şöyle söyleyeyim en son atom altı parçacıklarının ışıktan hızlı olduğunu iddia etmişlerdi çeşitli hesaplama ispatları için abd ve japonyadan onay bekleniyor. Einstein'e göre hiç bişey ışıktan hızlı olamaz. eğer atom altı parçacıklarının ışıktan hızlı olduğu kanıtlanırsa izafiyt teorisi sıkıntıya girer.

@cosmicstring Teşekkürler, peki popüler bir dergi önerin var mı bu konuda?
Dediğim gibi teknik bilgi birikimim bu konuda sıfır. Bu yüzden kolay anlaşılır şeylere yoğunlaşmaya çalışıyorum.

@duyulmasi gerektigi kadar yok be kardeşim sadece öğrenmeye çalışıyorum bir şeyler. Bu sıralar merak saldım böyle şeylere. Daha doğrusu bir arkadaşım teleskop almış. Çok heyecanlandırdı beni de. Ufak bir tane alsam mı bende acaba?

Şimdi sana da bir soru sorayım; bu higs bozonu anti madde oluyor değil mi? Yani kütlesi olmayan bir şey dediğine göre. Tanrı parçacığı ile aynı şey mi? Bir de bu patlama ne zaman yapılacak ya? Yapıldı mı yoksa? Hiç duymadım da.

Tam benlik bir soru olmuş. Sorunun cevabını bildiğim değil de öğrenmeye çalıştığımdan. Soruya cevap veremeyeceğim aslında. Çünkü bu soruyu liseden beri soruyorum kendime, yaklaşık da 30 tane popüler bilim kitabı, kuantum mekaniği ya da astrofizikle ilgili sayıların olduğu dergilerin hemen hemen hepsini okudum liseden beri (12 yıldır). Genel kültür seviyesinden bir gıdım ileri taşıyamadım bilgimi. Bu sene üniversitede moder fizik diye bir dersi takip edince biraz ufkum genişledi. Biraz daha (1 milim daha) genel kültürün ötesinde bilgim oldu. Fakat şunu da anladım ki inanılmaz güzel ama inanılmaz derin konular. Ne kadar okursan oku, ne kadar düşünürsen düşün anlatılmamış, basit anlatmaya çalışılırken çarpıtılmamış bir şey kalmıyor. Aldığım modern fizik dersinin bana en büyük kaykısı da popüler bilim kitaplarında anlatılan şeylerin, benim gibi fiziğe karşı ilgili ama fiziğin dışından insanların konuları anlayabilmesi için basitleştirdiği basitleştirirken de çarpıttığını anlamak oldu.

Bu tür şeyleri çok temel seviyede öğrenmek istiyorsanız (gerçekten kağıdı kalemi elinize alıp birkaç şeyi sayısal olarak deneyebilmek) çok büyük matematik bilgisi gerekmiyor bunu anladım. Fakat çok temel seviyenin biraz dışına çıkacağınızda hem matematik bilgisi hem de hayal gücünüzün sağlam olması gerekiyor.

Ben olayın felsefesini daha çok sevdiğimi anladım. Fakat günümüz felsefecilerinin fizikçilerin çok gerisinde kalıp fizik felsefesinde aciz kalmaları gibi ben de olayın derinliğinde boğulduğum için felsefesinden de uzak kaldım. Fizikte yüksek lisansa başlayana kadar da uzak kalacağım.

Eğer siz de bu işi benim gibi genel kültür seviyesinde, yani arkadaşlarla muhabbet ederken " adamın biri hologram olduğumuzu iddia etmiş lan ne mal herif basbaya kanlı canlı duruyoruz işte bu fizikçiler tam mal" diyen arkadaşınıza " şimdi o tam olarak öyle değil, karadelikle..." temalı bir bir konuşma yapacak bir seviyede öğrenmek istiyorsanız başlangıç için size yardımcı olabilecek 2 tane güzel kitap var. Hatta üç ama üçüncü farklı bir konuda. Size iki tanesini söyleyeyim. NTV'nin çizgibilim serisinde;

www.ntvyayinlari.com

www.ntvyayinlari.com

bunlar sizi konunun uzmanı yapmaz ama size konuların kronolojik gelişimini de sunar. Böylelikle neden kuantum mekaniği diye bir alan çıktı, izafiyet teorisi einstein'dan önce bilinmiyor muydu gibi şeyleri de öğrenmiş olursunuz ve daha çok öğrenmek isterseniz de hangi konuları okumanız gerektiğini anlamış olursunuz.

www.imdb.com

bi de bu var:
www.imdb.com

viyana ile karıştırıyor sanırım
viyana da var öyle bir mekan

parçayı bilmiyorum ama dinamo fm bu tarz parçalar çalıyor ilgilenirsen

www.dinamo.fm