İngiltere - Londra.
Konuşulan dilin ingilizce olmasının avantajları büyük bi kere. Olası bir ayakta kalamayıp geri dönme durumunda boşa zaman kaybı olmaz orada geçen zaman böylelikle. Yani güzelleşmiş bir ingilizce her halükarda avantaj olur. İster orada kal ister Türkiye dahil başka ülkeye geç. İngilizcenin 2. avantajı da zaten bir nebze bilmen, ve öğrenmenin kolay olması.
Olayı Londra'ya özellersek, Londra'da ortalama ingilizce intermediate falan. O da konuşmada. Yazmada pre-intermediate falan çıkar ortalaması. Yani bi sürü yabancı var, göçmen turist falan var. Bu hem her türden adam bulmanı hem de ortalama bir ingilizceyle herkesle anlaşmanı sağlıyor. Kimse senden süper ingilizce beklemiyor. Bu bağlamda bir ayrımcılığa da maruz kalmıyosun. 20 kelime ingilizce bilmeyen ve hayatını idame ettiren bi sürü insan gördüm orada.
Multi kültürel olması can sıkıntısı, kafaya göre adam bulamama, yeni şeylerle (kültür,müzik) tanışamama ihtimalini ortadan kaldırıyor.
Türkiye'ye yakınlık da çok önemlidir bu mevzularda. Kardeşim Avustralya'da yaşıyor, inanılmaz farklı Avrupa'da yaşamakla. Londra'dan ya da Almanya'dan şimdi karar versen gidiş dönüş 300-400 lira bilet parası verip yarın gelebilme ihtimalin var. Çok acil bişey olsa sabah biner akşam burada olursun. Bunu bilmek bunun farkında olmak bile çok büyük avantaj oluyor psikolojik olarak. Avustralya'yı düşün, en ucuz gidiş dönüş bileti 2500 lira. Ve yolda 3 günün gidiyo. Ayrıca orta ve uzun vadede sevdiklerinin seni ziyaret etmesinin de hem ucuz hem de kolay olması da cazip kılıyor Avrupa ülkelerini. Bilhassa da uçuş imkanları bakımından Almanya ve Londra'yı.
Bunun dışında hizmet sektörü (restaurant, bar vs) çok ağırlıklı olduğu için geçici işler bulmak kolay oluyor Londra'da. Gerçi iş, maaş, ev verilse demişsin, o yüzden burayı geçiyorum.
İngiltere son 20 senede çok geri gitti demelerine rağmen hala bireysel özgürlükler konusunda türkiyeyle ya da başka bir ülkeyle kıyaslanamayacak kadar ilerde. Kimse kimseye karışmaz ve herkes de karışamayacağını bilir. Çocuk yetiştirme konusunda ahlaki çöküntü ve çeteler gibi sebeplerden riskli olsa da eğitim, sosyal güvenlik gibi mevzulardan kurtarıyor. Özellikle eğitimden.
Şehir içi ulaşımı muazzam Londranın. Gece sabaha kadar otobüs. Ve çok yaygın bir metro ağı. Bu çok önemli bi faktör.
Ayrıca dünya'nın her yerine ucak kalkan tek şehir, ya da new yorkla 2 diyelim. Yani gezme imkanları da yüksek. Paris'e de trenle 4 saat manş tünelinden. Ayrıca ingiltere vatandaşına vize uygulayan ülke yok neredeyse. Maliyetlerde ucuz. Örneğin bir İspanya'ya turla ya da bireysel olarak uçakla tr'den gidenlerden çok daha uygun fiyatlara gidersin.
Bi de Londra politik görüşüne, hobine, ilgi alanına göre cidden en rafine tipleri, organizasyonları bulabileceğin yer. Bi gidip gelsen acaip özlersin.
Büyük grupların konserleri, futbol, tiyatro, müzikal gibi mevzularda zaten avrupa'nın merkezi. Akademik anlamda da çok önde. Bahçe gübreleme konusunda bile 2 tane profesör bulursun. Her yaşta bir eğitime başlayabilirsin herhangi bir branşta. Devlet yardımcı oluyor o konuda. 2 sene okuyup 40 yaşında elektrik mühendisi olan ve şu an deli para kazanan kuzenimden biliyorum.
Kişi hakları, bireysel haklar mevzusunda bireyin devlete karşı en güçlü olduğu ülkedir belki dünyada. He bu dediğimi bayaa törpülediler terör saldırılarını bahane ederek. Ama hala öndeler.
Tarihsel bi şehir bi de londra. Herşey eski, ya da eski görünümlü.
O boktan bulutlu havasına rağmen bu kadar övdüğüme de inanamıyorum.
İyi oldu, sayende hatırladım oraları. Bi ara gitmem şart.
Öyle kendi penceremden kafama estiği gibi yazdım. Yardımcı olabilmişimdir umarım. Kolay gelsin.
0