şart.

telefon uygulamaları bile var artık, bir kere kalipre ediyorsun, oradan yürüyorsun. eğer renk doğruluğunun çok önemli olmadığı bir fotoğraf çekiyorsan pozometreye gerek yok, çek, bak, patlamamışsa devam. yurtdışından bakın burada zor bulunur artık. pozometre kadar kalibre edilmiş ekran da önemli, kimde var ki kalibre edilmiş monitör de pozmetresine bakacağız fotoğrafın :) ikisi olmadan biri bir halta yaramıyor çünkü :)

uzaktan eğitime kayıt olurken de diplomayı aldıklarına göre yandal, çift anadal olmadan olmaz heralde.

sınavsız 2.üni kapsamında değil mi ?

uzaktan eğitim programlarının örgün eğitimden bir farkı yok. aynı üniversite, aynı kurallar, sadece devam zorunluğu yok.

anadolu univ acik ogretim kaydinda da iploma istiyorlar. ve bizim bir arkadasin kardesi ist uni okuyup ni yandan aof okuyor.

Ya öyle bırakma nolur. Dışarı atamaz mısın?

sakın vurma hayvana yazıktır. kendiliğinden de ölmesin mümkünse dışarı çıkar ve sal gitsin.

elinle atma, bak şöyle yap kovanın ağzı büyüklüğünde bir karton düz bir şey bul, ince ve sağlam olsun ama. kova kapalı ya, o düz ve sert şeyi kovanın altından, kovayı kaldırmadan yavaş yavaş ittir. sonra kovayı çevir, o düz şey kapak gibi olsun. elin de değmez hem, onu öyle götür dışarı bırak.

ne kadar büyüklükte fındık faresi mi?

fare zehiri al. kovayı azıcık kaldırıp hızlıca zehiri içine at. ölür hemen.

kovaya sprey sık ve yak ölür.

kedi bulabilme ihtimali varsa, kediyi de bu işe koşabilirsin. öldürmez, sadece alır ve gider.

kovanın tamamı dolana kadar içine işe, sonra kovanın kapağını kapat. boğulur ölür.

kovayı kapatıp, kovayla birlikte izlanda'ya git ve kovayı bir yanardağın içine at. kesin ölür o zaman.

ninni soyleyerek uyut ibneyi. sonra sarsmadan disari cikar yere koy. ustunu de selpakla ortuver. usumesin gariban. yanina da yolluk ver biraz. peynir mi koyuyorsun napiyorsun, yaziktir.

aç ve susuz öldürmek ... cani misin ?

aç ve susuzluktan öldürmek çok zalimce. yak ve boğ gibi tavsiyeler veren arkadaşları da kınıyorum. o da bi canlı, o da kendi ekmeğinin peşinde.
alt tarafı çantanın içindekileri kemirdi diye bunları haketmiyor. temiz bi ölüm veremeyeceksen kovanın altına bi karton sür sonra al evden uzak bi yere bırak. kendin yapamazsan yapabilecek birinden yardım iste.

o kovayı kaldırdığınız an uçarcasına kaçacaktır o. ona göre iş yapın.

pak denen cihazın varlığından bir tek ben mi haberdarım?

www.ciftligim.com.tr

al bu aleti yakala fareyi sonra nereye gönderiyosan gönder.

dışarı atamazmış, sen atamıyorsan başkasından rica et allah allah, yazık be oradaki can. aç susuz öldürme planları yapıyor bir de. benzeri şartları sen de yaşarsın umarım yaşama biraz saygı duyarsın en azından.

çok zor değil yani bir karton, sert bir yüzey vb. bulup kovayla dışarı çıkmak sen yapamıyorsan başkasından rica etmek, en kötü üç-beş kuruş ver.

bir sopa veya kürek işini görür. kafasına kafasına vur. geçmiş yıllarda köyü fareler basmıştı. yardıma gitmiştik. fare dediğim de kedi kadar büyük şeyler. küreklerle depolarda fare öldürdük hep. o gün bir katliam yaşanmıştı.

psikopat mısın neden ölüme terk ediyorsun hayvanı? git evine uzak bi yere bırak hayret bir şey.

fare dediğimiz yaşam formu minik kalpli olduğundan bir süre zorlayınca yorulup durulur. o vakit istediğin gibi güvenlice paketleyip uzaklaştırabilirsin.
bir kaç kez ard arda dürtükle (insanca) ardından yorulup durulacak. bu dinlenme periyotları sıklaştıkça senin dürtüklemelerine tepki vermemeye başlayacak. en sonunda kaşığın üzerine bile alabilirsin. sorun çıkartmaz.
sevimli böcek temizleyicileridir fareler. (belki de fare değil böcekçil olabilir daha sevimli)

bence yaptırılmaması için bir sebep yok.
yine de orjial donanım için servisine sormakta fayda var.

o da yapılıyor zaten, ama çok verimli değil yine de.

ispanyada var bi tane oyle, gunun 24 saati elektrik uretebiliyor fln.

Bizim aklımızda saate göre yönü ve açısı değişen büyük bir büyüteçle suyu ısıtıp elektrik üretme fikri vardı. Konuyla alakamız olmadığı için fikir olarak duruyor. Sanırım yapılıyordur bile şu an.

buzdolabında basınçla sıvı hale gelmiş gaz dolaşır.sonra expantion valften bir anda hacmi genişleyerek çıkar ve gaz haline gelir.bunu yaparken ortamdan ısı çeker.sonra tekrar kompresör (ekovat)vasıtasıyla sıvı hale gelir ve carnot çevriminin tersine uygulanması olayı devam eder.

Düşünülebilir fakat rezistans mantığına dayalı sistemlerin çok güç tükettiği zaten biliniyor. Hâlihazırda kullandığımız alternatif enerji sistemlerindeki(güneş enerjisinden bahsediyorum) verim hâlâ düşük olduğuna göre araştırmak lazım. Ancak alınan güneş ışığıyla günün bir çok saatinde türbin için gereken basınç gücü sağlanabilir mi orası belirsiz, fakat elektrik üretiminin burada bir avantajı var; verimi az olsa da bahsettiğiniz sisteme göre daha az etkili güneş ışığı(güneşin batarkenki ısıtmasız durumu gibi) yeterli olabiliyor. Dolayısıyla şu an için elektrik enerjisi üretip kuru tip akülerde depolamak daha mantıklı görünüyor.

ben antalya'da su ısıtmak için kullanılan güneş enerjilerinin hayvani derecede kaynak olmasından yola çıkarak bu işi araştırmıştım.
suyu plazma seviyesine getirmeden bu iş olmuyormuş. o seviyeye getirmek için de hayvani verimli yansıtıcıları ve bu yansıtıcılardan geçecek su borusu (su değil tabi tuzlu su çözeltisi) gerekiyor. bunları yaptıktan sonra o su o boruda donarsa boru göte kaçıyor. böyle böyle zor bir iş. yapanlar var ama çok verimli değil. hobi olarak yapmak bile gereksiz pahalı.

göynük kanyonu, köprülü kanyon.
göynük kanyonunda yürüme, yüzme her türlü aksiyon (rafting hariç) var.

Doğa turunu nasıl algılamalıyım bilemediğimden yazayım, hoşlanırsanız seçin:
Manavgat: Şelale, Oympanır Barajı (baraj yolu), Seleukeia, Gizli Cennet Şelalesi, Etenna (pek bilinmez), Beşkonak rafting olayları, bu yol da su kenarı, serin ve ormanlık (günlük kalabileceğiniz yerler var)
Alanya: Dim Çayı
Gelidonya Feneri (o taraflar fenadır)

rapidlibrary.com
mis gibi ter temiz sonuçlar.

1. hiç ölçmeyi denemedim. hızlı koşan atın boku seyrek düşer dusturu ile en hızlı tempomun %30 azı şeklinde koşuyorum. arada parkurun sevdiğim kısımlarında veriyorum coşkuyu.
2. süre 40 dk. 20 dk koşup 20 dk yüzüp 20 dk tekrar koşuya devam ediyorum.
3. 178, 65, erkek

Sıkılmaktan oluyor. Sikilmayacaksin. Şaka bir yana, toplumun cogunun sevdiği seyler sana göre olmayabilir, farklı arayışlara girmekten vazgeçme. Bir gun bir tanesinde iyi hissedersin. Bu arada hobilerinde profesyonel olmana gerek yok zaten.

ekstrem bir şeyler dene diyeceğim ama ekstrem dediğinde bir süre sonra tekdüzeleşiyor. onlardan da sıkılacaksın. tüketiciyiz en nihayetinde, onlar da bitecek. hobi olarak sıkılmamayı başarmayı, ne bileyim her şeyden bi şekilde tatmin olabilmeyi dene bence. aynısını kendime de önerdim hatta. :)

hobi uzun süreli olmak zorunda mı? yeteneğine göre ilerleyip mesleğini de seçmişsin zaten. yine yetenek gerektiren ve bazı insanların mesleği olan, senin hobi dediğin işleri de denemişsin. ki bazı insanlar buna cesaret bile edemez. bu konularda yeteneğin olmadığı için de sıkılıp bırakmışsın. gayet normal bence. psikologluk bir durum da yok sanki.
son söz: bence insan her işi yapamaz ama o işlerin nasıl yapıldığını öğrenebilir, anlayabilir diyorum. bilmiyorum yanılıyor muyum?

peki, canım çok sıkılıyor şu sıra. hobi olarak bişeyler önersenize :) fikir verin la aklıma bişey gelmiyor.

vücudum biraz orantısız. göt-göbek kombinasyonu hayli canımı sıkıyor. spor salonuna mı yazılsam acep?

bütün bunlar hobilerini tek başına yapmaktan kaynaklanıyor.
önce yanına arkadaş bul. hobi de olsa insan fikirlerini paylaşacak birilerini istiyor. böylece sıkıldığın yerde arkadaşın devreye girer devam ettirirsin.
hevesin artar. yoksa yapılacak ve yarım bırakılacak on yüz bin milyon hobi var.

o değil de, küçükken genel kurmay başkanı olmayı istemen çok anlamlı geldi bana:)

holdem poker öğren

yaş 25, şehir istanbul.

acaba diyorum, muay thai çok hoşuma gidiyor. Önce biraz spor yapıp vücudu adama benzettikten sonra muay thai öğrenmeye kassam. Bu yaştan sonra güç olur mu?

Tipik patron şirketi. Orada çalışacağına git ufak bir dükkan aç başında dur.

eğer kafanda başka bir iş bulmak gibi bir şey oluştuysa zaten, bence patrona tüm aksaklıkları birer birer söylememen ve itirazlarına karşı çıkmaman için bir sebep yok. gerçi önce iş bul, sonra atarlan tabii ama anlattığın kadarıyla klasik patron tribine girmiş adam. hasta etti beni burda akşam akşam.

örnekler vererek, patrona motivasyon düşürücü sebeplerinizi açık açık anlatın. işlere yetişemediğini de düzgün bir dille belirtmeniz gerek.

bunun akabinde gerçekten anlamıyorsa sorununuzu, iş değiştirmeniz en mantıklısı. sektör değiştirmeye gerek olduğunu sanmıyorum. daha mutlu olacağınız bir alanda, en alttan başlayacağınızı, herşeyi sıfırdan öğrenmek durumunda kalacağını unutmayın.

şunu düşünün: şu anki işimi sevmem için nelere ihtiyacım var. eğer ihtiyaçlarınız patron tarafından karşılanabilecekse, şu anki işinizde kalın. karşılanamayacaksa, yeni işinizi bulurken ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir şirket bulun.

hani patronu da anlamak mümkün. adam diyor ki arkadaş anlat derdini söyle sen sus pus duruyorsun. adam da kızar yani. ben olsam ben de kızarım. bu yazdıklarını bize değil patrona söyle. en kötü işten atar sen de o da rahatlarsınız.

1-Haklı da olabilir haksız da.
2-Haksız.
3-Haklı da olabilir haksız da.
4-Her şeyi söyleyin.

Ayrıca, @bilan +1

siz dertlerinizi ifade etmezseniz bilemez. siz uygun bir dille anlatın standart olarak alternatif çözüm önerileri veya tersleme ile cevap verebilir. duruma göre karar verirsiniz. tüm iş yerlerindeki standart saçmalıklar aslında. bir yerden sonra ya iş değiştireceksiniz ya da kendinizi yiyeceksiniz.

o patronu da, iş arkadaşını da siktir et.
hem şirkete hakim değil, hem bir haltı beğenmiyor, hem de yönetim vasıflarından yoksun.
düzeltmek için harcadığın emeğe yazık.

hepsine xx ama anlatamıyorum, yy ama tabi anlatamıyorum vs demişsiniz.

niye anlatamıyorsunuz? karşınıza çekip sizi sorguya çekip anlatıyorsa, anlatacaksınız sebeplerinizi. siz köle o da efendiniz değil ki. ticaret yapıyorsunuz bir yerde. verdiği paranın karşılığı kadar çalışıyorsunuz. bütün gerekçelerinizi anlatmanız lazım. siz anlatmazsanız nasıl bilecek de hak verecek. böyle laf işitmeye devam edersiniz. çünkü açıklamıyorsunuz, karşı taraf da haklı olarak suçluluktan sustuğunuzu düşünüyor.

Şehirden şehire hepsi fark ediyor ama turkcell en iyisi diyebilirim. Vodafone da tecrübelerime göre en kötü hizmeti veriyor. Ankara için kesinlikle turkcell, İstanbul için turkcell ya da avea diyebilirim. Belki deneme şansım olmayan şehirlerde vodefone en iyisidir kimbilir...

şehirden şehire de değil, bölgeden bölgeye değişiyor.
eğer sürekli aynı yerde kullanacaksanız orada tümünü test etmeden bir marka söylemek mümkün değil.
örneğin bizim evde turkcell-avea ttnet adsl'den hızlı internet hizmeti verirken.
aynı yerin 35 km uzağında avea-vodafone telefon hizmeti bile veremiyor. turkcell telefon hizmeti verse de 0.21 mbps internet hizmeti verebiliyor sadece.

Diğerlerini bilmem ama Turkcell için;

speedtest.net

didim? altunkum?

imkanın varsa antalya/alanyadaki kleopatra plajinı önerebilirim

antalya kıyıları bunlarla dolu. adrasan'da adalar böyle.
ama sadece deniz var adrasan'da. dedeler plajı.
cdn.eksibition.org

@thebug öyle yerlerde giremem işte. yengeç,ahtapot,yıldız,denizanası,böcek bilimum deniz haşeratı ve en kötüsü ahtapot olan yerde ben mimkin değil giremem. denizin üstünde koşan kertenkele gibi kaçmak gelir içimden. öyle ki sadece kadınlardan oluşan bir çıplaklar kampı olsa uzaktan gel gel deseler ayağımı basmam o plaja.

bana ılıca gibi seferihisar gibi dümdüz kum lazım arkadaş deniz canlıları çok acayip.


@cthy önerdiğin yere bir baksana kanka ozgrsahn.blogspot.com tşak mı geçiyon? çeşme'ye kötü demişsin çarpılırsın.


Ben en iyisi Çeşme'ye gideyim ya.

www.yemekportali.com

1- semiz otu - yoğurtla güzel gider.
2- semiz otu sapları - soğanla kavur, biraz sıcak su ekle pişsin, yine yoğurtla güzel gider.
3- patates - kabak - patlıcan - biber ufak ufak doğra geniş bir kapta 1 kaşık yağ ile karıştır, baharat falan ekleyağlı kağıdın üstüne serip fırınla, tabii yoğurtla yine iyi gider.

4- böreklik yufkalar satılır, bir tanesini açıp ortasına domates-peynir- artık ne istersen koy, etrafındakilerle ortayı kapatıp tavada 4-5 dakika çevir. miss.

5- karpuz-beyaz peynir

@uykusuz daha nokta atışı tarifler olmalı.
marketten 1 kg yağsız kuşbaşı al, yarısını salçalı bilmemneyli sosta karıştır, kızgın teflona at. pembişleşinceye kadar pişsin, sonra tuz ekip ye gibi.
böyle yemeklere baktıkça oohoo gider dışarıda yerim daha kolay diyorum.

www.evyemekleri.com

portakalagaci.com gayet iyi bir tarif sitesi aslında.

semiz otu, yoğurtlu salata, kısır, bulgur köftesi vs cok kolay yapabileceğiniz şeyler zaten, nasıl derseniz onu da anlatırım.

onun dışında, türk mutfağının temeli olan "bir soğanı küçük küçük doğra, kızgın yağda (az koyabilirsiniz yağ, sizin seçiminiz) iki döndür, sonra bir havuç at, sonra bir patates at, içine X ekle, biraz karıştır, salça, tuz ve su ekle" yöntemini uygulayıp X yerine istediğiniz sebzeyi getirirseniz (bezelye, kabak vs aklınıza ne gelirse) yanılma şansınız olmaz.

işinizi kolaylaştırmak icin marketten doğranmıs dondurulmuş soğan alabilirsiniz. diğerlerini de isterseniz bir kerede fazlaca pişirip sonra buzluğa atarsınız kucuk parcalar halinde.

bir de sulu meyveleri unutmayın, karpuz falan.

salata kabına marul ve domates kes. marketten alınma konserve ton balığı ve mısır dök. biraz zeytinyağı ve tuzla karıştır.

3 tane kabak al. soyup rendele. sularını elinle sık. üzerine 1 buçuk bardak un ekle. kafana göre, maydanoz, dereotu, nane, baharat, tuz vs. ile karıştır. son olarak iki yumurta kır. tüm bunları bulamaç yap. kızgın yağda kızart, yoğurtla ye. (mücver yap desem gözün korkardı)

fırın varsa iri bir balık al (levrek, çipura vs.) balıkçıda temizlettir. derisine bıçakla kesikler atıp kesiklerin içine ince kıyılmış sarımsakla doldur. fırın tepsisine soğan dilimle, balığın üzerine hafif zeytinyağı gezdirip soğan halkalarının üzerine yatır. tepsiyi domates, havuç, patates ve limonla (hangileri varsa) süsle. 200 derecede 45-50 dakika pişir.

ya da şu siteye gir:

www.ogrencimutfagi.com

diğer sitelere kıyasla daha basit yemekler oluyor.

aynısı kaynımda var :)
ben de öyle atlarım falan diye geriçekiliyorum
buzdolabının arasına da parmağımı sıkıştırırım falan diye dikkat ediyorum manyak mıyım neyim

olur hacım. neden atlamak istediğimi dahi çözemiyorum, yine de atlamak istiyorum. heyecan eksikliğinden olabilir ama bak. ya da bitse de gitsek moduna giriyorumdur, andan kaçış yani. bilemedim.

bu bende de var ama ben rahatsızlık olduğunu düşünüyorum açıkçası. bir gün kendimi kontrol edemeyip bir yerlerden atlayacakmışım gibime geliyor. neticede herkesin baktığı, "vaooo nefis manzara!" dediği yerde sen atlamayı düşünüyorsun. hoş değil.

hacı harbi lan bende oluyor. geçenlerde balkonda babama anlattım aynı senin durum gibi "baba aşağı bakınca atlayasım geliyor" dedim "atla la o zaman" dedi güldü gitti.
yüksekten korkarım uçakta falan feci kasılıyorum ama atlama hissi acayip var.
paraşütü denemek istiyorum.

ben korkuyorum mesela, hem de dağcıyım, hem de her türlü yüksek zamazingoya çıkıyorum korkusuzca.
emniyetsizlikten korkmak diye bişey var. sürekli güvenlik önlemi ile yaşayınca oluyor. emniyetli olduğunu hissettiğim hiç bir şeyden korkmuyorum. emniyetsizliği hissettiğim an korkuyorum.

bende de bol bol baş gösteriyor o. bence o durumdan kaynaklanan bir şey ama. "atlayım da bu iğrenç his de bitsin gitsin" diye düşünüyorum yüksek bir yerlere çıktığım zaman. sonra tabi mantık devreye giriyor "saçmalama lan çekil, bakma aşağı" diyor. şimdiye kadar mantık hep önde oldu allahtan :D

kamera ile çekilmiş örnek videoları izleyin, buna göre karar verin.
ben olsam goldmaster almam ama. bu iş sensör, optik işi. goldmaster'ın bunlarla alakası yok.

bok böceği, osuruk böceği gibi bir şey derler. öldürünce inanılmaz kötü bir koku yayar. mide bulandırır.

muhtemelen tahtakurusu filan olabilir.
pencerenin önünde kırmızılı sarılı çicek filan varsa onlar cezbediyordur yavruceği. kokusundan renginden bulur o.

ya bizim eve de sürekli giriyor aynısından bırkaç haftadr. çok enteresan kahverengi ve üstü desenli . bir tanesi pencere kenarında ölmüş kalmış bayağı bir inceledim. kabuğu da çok sert. bugun de bir diğeri yediğim kayısıların çekideklerini yaladı. manyak mı ne?:)

kullanırsın.
yalnız ilk kullanımda kontrol et, internet paketinden mi gidiyor, yoksa ücret mi kesiliyor diye.
ben avea'da kullanıyorum, paketten harcanıyor.
bazı kampanyalarda not olarak telefon, pc kullanımı ayrımını gördüm ama tespit edebileceklerini sanmıyorum.

programlar var bunu yapan.

ör:
www.dexpot.de
virtuawin.sourceforge.net

bir ara sardım bu programlara, bir kaçını denedim, tam istediğim şekilde olanı(adını unuttum) bilgisayarı kapatmadıkça çok güzel çalışıyordu ancak bilgisayarı kapatıp açınca bütün simgeleri 1. masaüstüne topluyordu(her zaman yapmasa da epey sinir bozmaktaydı). üzülerek silmek zorunda kaldım.

virtualbox içine windows kurup bahsettiğiniz yazılımı oraya kuramıyor musunuz peki?

böyle zorunluluklar için sanallaştırma en güzel. hem düzeni bozmuyorsun, hem de işini görüyorsun.

turkcellin kontörlü olanı var al istediğin zaman yukle kullan gibisinden 39 lira 4 gb 29 lira 1 gb ama ilk alış ne kadar bilmiyorum bi de kontoru 1 ay içinde bitirmen lazım o yanı kötü

Bende vınn cihazı var hiç kullanılmamış satabilirim 50 TL'ye. Kendin de bir tane hat alırsın kontörlü, istediğin kadar yüklersin.

bende de var ama ilk cihazı alış 99 tl gibi bir şey sanırım. ona göre.

15 gün önce aldım ben. taahhütsüz ilk alış 119 tl içerisinde 4gb yani 39 tl'si hediye veriliyor. kota dolunca bağlantı kesiliyor ve kontör yükler gibi gb yüklüyorsunuz.

eğer turkcell'e geçirebileceği hattın varsa kontorlü vınn'ı ücretsiz veriyorlar.

km lerini gördüm fikrim değişti direk volvo diyorum.

audi 236.000 km diyo yuh.

evet km fazla çok fazla volvoya göre

şimdi bir kere ikisi aynı sınıfın arabası değil S60 ın rakibi A6, A4 ün rakibi S40 tır. Ben olsam Volvo' yu tercih ederdim, ayrıca @basond unda dediği gibi 236bin km biraz fazla gibi, nakliyecilik mi yapmış bu arabayla adam ki

bunların yanında benzincinin kızını da almayı ihmal etme

koyu audi sempatizanı olarak bu koşullarda oyumu volvo'dan yana kullanıyorum.

volvo daha mantıklı ama benzinlikçiden çıkıp benzikliçiye gireceksin en fazla o kadar gider o araba.

evet, S60 daha üstün geliyor..bununla birlikte tasarım harikası Alfa 159'u hiç düşündün mü?

(bkz: ben alamıyom, bari sen al)

ikisinin de dezavantajları var ancak illa ikisinden birini alıcam diyorsan çok yol yapacaksan ve şehir içinde de fazla kullanacaksan dizel olduğu için audi derim. s60 yakıt konusunda ağlatır. km'de 50 kuruşu gözden çıkar.

ama bana sorarsan ikinci el alacaksan dizel passat, sıfır alabilirim diyorsan 1.2 tsi motorlu jetta ikisinden de mantıklı bir seçim olur.

s60 eski kasa a4'den daha modern duruyor. s60 güzel, s60 cici.

km ve vites ile volvo öne çıkıyor.
aksi halde audi derdim.
volvo da daş gibi arabadır hacı.
güle gül kullan.

Hmmm ilginçmiş. Bende de var benzer bir sey. Mesela bir rakamı yazarken 7 diyelim y yazıyorum. 5 yazarken b.

Çözümü bilmiyorum da en azından alıştım artık anlıyorum ha bu bu demek diye.

tr.ettad.eu
bunu bir yapıver. sonucuna göre disleksinin güzel dünyasına hoş geldin :)
ben bir ara araştırmıştım ama yetişkin olduktan sonra yapacak bir şey kalmıyor.
zaten riskli zamanı çocukluk dönemi. bu dönemi sağlıklı şekilde atlatan disleksik sadece sağı solu söylerken karıştırdığı ile kalıyor.
diyeceksin ki telefon numaramı ezberleyemiyorum, 7 karakterli bitişik rakamları okuyamıyorum. yapacak bişey yok onlara. kıpraşık beynimizin ek güzellikleri.
not: testi doğrulatacak sağlık kurumu bulursan bana da haber ver. o kadar aradım bulamadım.

bende de harf karistirma yok, 4 ile 7'yi karistirma var :)

soyledigin seyin (ayna goruntusu gondermek) disleksi ile ilgili oldugunu sanmiyorum. disleksi olmasi icin senin onun ters olup olmadigini anlayamaman gerekiyor sanirim. senin ihtiyacin olan detaylara biraz daha ozen gostermek, maillerini idiot-proof hale getirmek :)

egzersiz icin, tamamen buna odaklanmis bir sey degil ama nintendo ds'te brain training oynardim, bayaa da ise yarardi yav.

disleksi diye bişeyi ilk defa duydum. 4 le 7 karıştırma olayı bende de var, sözcük karışması da var, vida ne tarafa sıkılır, anahtarı ne tarafa çevirirsen kapı kilitlenir kavramları yok ben de, bilmiyorum yani. klavyede yazı yazarken falan da harflerin yerlerini karıştırıyorum. sonra araştırma yaptım biraz. ayrıca okuduğum bişeyi tersten de okuyorum falan o da disleksidenmiş. sadece bende var sanıyodum bunları, benden başka birilerinde de benzer şeylerin olması sevindirdi biraz :)
ama bende okuma da problem yok. hatta ilkokul dönemimde çok zorluk çekerler falan demişler, ben gayet başarılıydım o dönemlerde.

ben de aynı şeyler oluyor. kafam çorba oluyor. ne kadar kontrol edersem edeyim, çizimlerde çok tuhaf bir terslik oluyor. mesala serbest el birşey çizerken sağa bakan birşeyi sola doğru çiziyorum. doğru yönü zorlarsam çizemiyorum. elimde mekanın planı ile bir yere girdiğimde iki saat planın mekana göre yönünü bulamıyorum. aptal muamelesi gördüğüm oluyor çoğu kez..zor birşey ben de bir bozukluk var diye hep düşünürüm. ama başka bariz belirti yok. aşmanın bir yolu oludğuna emin değilim. bulursan lütfen bana da haber ver.

benim gibileri duymak sevindirdi valla ne yalan söyliyim :)

@thebug, bu test biraz yavanmış, daha kapsamlılarını ingilizce olarak bir kaç yıl önce yapmıştım ve disleksik çıkmıştım zaten. ama herhangi bir kuruma gidip de bende böyle bir şey var demedim yani. kimsenin de ilgileneceğini sanmıyorum.

@dekila, ayna görüntüsünü gönderdiğimde "o anda" zaten doğru gönderdiğimi düşünüyordum. gönderdiklerimi sonradan çakıştırdığımda farkettim yanlış olduğunu. şu brain training aslında iyiymiş ama nintendo'yu bitirmişler türkiye'de.

sağı solu karıştıranlara en büyük tavsiyem kol saati kullanmaları.
parnak kadar veletken sağı solu öğretemeyen peder, bu şekilde çözmüştü problemi.

teamviewer deneyin.

aynı anda çalışmak istiyoruz panpa
onunla olduğu zaman karşıdaki kontrolü kaybediyor.

mstsc /console diye bağlanmayı denesene bi.

@bacardi yine aynı panpa

o zaman logmein ile bağlanın ya da uğraşamam diyosan alpemix.

logmein de aynı anda iki kişi etkilenmeden çalışabiliyor mu?

win7 ye biraz ilaç atıyoruz isteğin hallolmuş oluyor.
www.windows7hacker.com
soft3.wmzhe.com

wacom bamboo olur sanırım.

eheh ilk takınca öyle oluyor bi sıkıntı yok 3-5 daha devam eder ama her geçen gün biraz daha alışıyorsun.

astigmat gözlüğe alışmak biraz daha zaman alır. eğer odakları doğru ise 2-3 güne rahat rahat görmeye başlarsın.

bir kaç gün içinde alışırsın yanlız önerim toplu taşımada bu süre zarfında birşey okumamaya çalış kusma ihtimalin daha yüksek çünkü

evet ilk başlarda böyle şeyler yaşamak mümkün.
ama içim rahat etsin diyorsanız siz bir de aldığınız gözlüğü doktora gösterin bence, gözlükçü de becerememiş olabilir.

@flawless koskoca atasun optik herhalde yapmaz dimi öyle bişey. adam 3 farklı aletle gözümde ölçümler yaptı. içime kurt düşürdün feci şekilde.

canon eos 600d

amaltheia +1

yahu kardeşim millet alışmış otomatik cevap vermeye o yüzden direkt 600d diyorlar. bence sony on numara alet. bu seçenekler arasında kesin onu seçerdim. gerek çekim hızı olsun gerekse dinamik aralık olarak diğerlerinden daha üstün. tek dezavantaj sayılabilecek özelliği transparan sabit ayna kullandığı için sensöre gelen ışığı biraz kesiyor bu nedenle pozlama süresi bir miktar uzuyor diğer aletlere oranla. mesela canonla bir kareyi 1/400 perde hızıyla çekerken aynı kareyi sony ile 1/300 ile çekiyorsun. (oranları tam hatırlamıyorum ama böyle bir şeydi.)

eğer genel geçer bir heves değilse gövdeden önce alacağınız lensleri seçmek daha doğru olur.
iyi fotoğraflar için iyi lens şart. gövdeyi lenslere göre küçük meblalarla değiştirebilirsiniz ama alacağınız 2 tane kaliteli lensi bu işi bırakana kadar kullanacaksınız.
fotoğraftan alacağınız zevki önce lens verir sonra gövde. canon ve nikon'un avantajı da burada. sony'de iyi lensi alacak parayı buldunuz diyelim, bunu satması daha da zor hatta imkansız. ki iyi lensler de 2 canon parası ediyor hiç yoktan. dslr'ı dslr yapan aynası değil lensidir.

perde sanki o evet.

hayyam'da ikinci katta hayyam teknik'e götür. genelde düzgün tamir ediyorlar.

şöyle bir şey dene:

düşük enstantaneden yüksek enstantaneye yükselterek fotoğraf çek.
ayna problemiylse genelde yüksek enstantanede sorun verir.
tabii, tamir işlerinden anlamam. deneyimim yalnızca bu.

siyahlı fotoğraftaki çok kesin biçimde perde problemi gibi duruyor.
öteki fotoğraftaki sorunu çözemedim. ayna tam kapanmamış da sanki yansıma fotoğrafa girmiş gibi.

benzer sorunu 5D'de yaşamıştım. tamiri 350 lira tuttu.
450D'de daha az tutacaktır.

pilini çıkarıp takıp (çıkarınca bi 3-5 dakika bekle) ardından da fabrika ayarları dene istersen. sorunu çözmeyebilir (ki bence de perde sorunu) ama hiç belli olmaz, boş yere ücret ödememiş olursun.

perde sıkıntısı. daha önce 3 farklı makinemde de yaşadım. sadece canon da değil, nikonlarda da aynısı oluyor. tahmini 100-200 tl sıkışmış perde kısmına =)

perde ömrünü doldurmuş. xxxD için 100-250 tl arasında hallolur. bu durumda makineyi kullanmamak lazım. (iyice dağılan perdenin aynayı, sensörü çizmemesi için).

friendfeed.com
buraya bir sorsana, alternatif ürün önerebilecekler olabilir.
sensör satan yerlere baktım hiç birinde stokta yok.
endüstriyel ürünler belki işine yarayabilir. ya da piyasadan çin malı olanlarını bulmak lazım.

veritabanının recovery model'ini simple'a olarak ayarlayıp yedek almak yeterli.
www.parksharp.net

dikkat! kritik veri saklayan, zamana göre yedekten geri çekilecek veritabanlarında bunu seçmek götünüze girebilir.
yedekten geri dönerken sadece yedek dosyasından geri dönülecekse bu ayar yapılmalı.

reebok realflex tabanlı ayakkaplar. yazın süper oluyor antalya'da.
5m migros'taki reebok mağazasında var.

bak bu model güzel bence, siyahı da var, kahvesi de. diğerlerine de bakabilirsin. kaliteli deri ayakkabılar koku yapmaz pek, her gün aynı ayakkabıyı giymemek koşuluyla.

beta.boyner.com.tr

Koku yapmamak icin alacaginiz ilk onlem, coraplar. Naylon, polyester iceren coraplar yerine pamuk coraplar tercih edin. Ya da pamuk orani yuksek -artik 100% cotton corap da pek yok.

Ikincisi ve bence cok onemlisi, bir giydiginiz ayakkabiyi ikinci gun mutlaka ama mutlaka havalandirmak. Her gun her gun giyince kokar ayakkabilar/ayaklar.

Bir de converse vs tipi ayakkabilar ayagi cok terletiyor, onlarin kokmasi normal. Almayin derim.

@evraka, pamuk çorabı birkaç kişi daha söyledi ama araştırdığıma göre %70den fazla pamuklu olan yok. Nike, Adidas, Slazenger gibi yerlerden alsam sıkıntı olur mu, güvenilir mi? Önerebileceğiniz bir yer varsa söyler misiniz? Teşekkürler.

www.pabbuc.com

bu güzel görünüyor ama ne dersiniz? 3-5 tane istesem mi?

Ben Adidas'ta buluyorum, biraz pahali oluyor gerci. Yine de arastirin, butcenizi bilemem, uygun bir seyler mutlaka bulursunuz.

Alti kalin olmasin havlulu ama bence. Yaz gunu bunaltir.

margaret cheney'in yazdığı bir biyografi var. gayet başarılı.

Aykiri yayinlarindan cikan zamanin otesindeki deha tesla, biyografisi guzel.

şu yeterli :)

theoatmeal.com

www.youtube.com

elektriği nasıl buldum cilt 1 cem yayınları

belgeseli de var.
divxplanet.com

çok zor valla böyle şeyler söylenmesi ama çaktırmadan masasına kibar bir şekilde açıklayıcı bir not bıraksanız? kim olduğunuzu tahmin edemez hem?

bizde yaşamıştık böyle bir sorun. en iyisi kenara çekip açıkça konuşmak.

bu arada bu mühendis makine mühendisi mi ?

biz ancak işten ayrıldığında kurtulabilmiştik, kendisi bunu bilmeden ve dikkat etmeden, sizin kendi çabalarınızla kurtulmanızın mümkün olduğunu sanmıyorum.

sabah o gelmeden masasına roll on koy.

ya da açık açık söyle. ama yanlış anlamaması için önden kısa bi konuşma yap.

ayni durum bende de var. iyi bir oneri gelse de uygulasam. buram buram ter kokuyor adam!

''şu sıcaklarda 2 ayda bir duş almak bile yetmiyor bazen'' de.

yahu bunların hiç birisi denmez :(((( @want2die sen bu aralar çalışmıyordun gel bi 1 hafta çalış bizim ofiste panpa nolursun. hiç de umrunda değil arkadaş insan bi kendini koklar, şimdilik sadece kendinin yanında sağı solu kokluyorum alla alla falan diyip sağa sola kafamı çeviriyorum da yok hocu anlamıyor.

www.terkokuyorsun.com
:)

direk söyle. alıncak bişey yok.

sende kok. onun kokusunu almazsın. ve ya onun kokusunu alıyorsan mantıken o da senin kokunu alır kendine gelir belki. kısasa kısas.

ik'ya söyle herkese mail atsın. yaz aylarında her gün yıkanmanızı, işe gelirken deodorant ıvır zıvırları üzerinize boca etmenizi, dermotolojik problemi olanların doktura danışmasını rica eder, önemle duyrurur, okumayanları kapı dışarı ederiz yazsınlar. olay çözülür. hem genel bilgilendirme olur.
işe yeni giren elemanlara ik böyle uyarı yapar aslında. ik yoksa sözü geçen abi/abla departman bazında yollasın maili.

odaya parfüm sık.

yaşça büyük bir abiyle öğlen yemeane çıkartın orada o onu söylesin.

ya da bir erkek çalışan gelsin ofisteki kızları çekiştirirkene laf arasında söyleyiversien " kötü kokuyon olm bayaa. böyle yaparsan kızlar vermez " desin.

bizde de var bunun versiyonunudan 6 yıldır falan eleman bizde. kaç kez dedik olmyor. herif ayı gibi ve çok terliyor.alıştık artık. araba seyahetlerinde falan camı açıyom böyle.

insana kendisi kokmaz hacı. o mühendis arkadaşın burunları artık o kokuyu duymuyor.o yüzden dışarıdan başka birisi söylemedikçe de anlamaz.

hatta bizim kokan arkadaşın olduğu odaya girdiğimizde, kokuya dayanamayan bir arkadaş burası çok pis kokuyor demişti ve kokan arkadaşta cevap olarak, evet senin çoraplar çok pis kokuyor demişti. bizde susmuştuk amk.

eğer iş hayatında da yeniyse açık açık konuşun. "müşteri karşısına çıkacaksın ileride", "patron kıl kapar" filan diyin. ama adamın kokusundan bahsederken suçu kişisel hijyene fazla yüklemeyin. "genç adamsın kendine bak" diye filan verin gazı.

ben ilk işe girdiğim zamanlar şefim açık açık fazla sarkastik konuştuğumu, milletin ironiden anlamayacağını kiminle nasıl konuşacağıma dikkat etmemi filan söylemişti. hiç öyle alınmıyor insan.

bizim yurtta vardı bu sene okula başlayan biri düştü bizim odaya ne desek anlamıyo kapıyı pencereyi açın ceryan yapsın filan diye bağırıyodum odaya girdiğinde ama anlamıyodu 2 ay kadar odamızda kaldı ve banyoya gittiğine tanık olmadım sabahları şampuan falan olmadan saçlarına krem sürmek için ıslatıyodu sadece allahın leşi sonra attık odadan ama diyeceğim o ki bunlar anlamıyo laf vurmayı falan,kendileri almıyo kokuyu sanırım biz attırdık kurtulduk ama sen direk söylemelisin sanırım yada en fazla sıcakları falan kullan "hava çok terletmiyomu ya leş gibi olduk gibi" şeyler ama bilemedim allah sabır versin sıcak havada çekilecek dert değil.

bi vantilatör falan alsanız. söylenmez de öyle direk :/

@thebug'ın söylediği olabilir. Ama bu durumu umarım çok kişi bilmiyordur umarım. Yani adam şimdi alay konusu olmasın bütün şirkette.

Direk konuşup söyleyeceksen de şöyle bir yol izleyebilirsin;

- Ya benim burnum aşırı hassas, mesela metrobüse filan binemiyorum pek kokudan.
- Sanırım senden gelen koku alıyorum ve rahatsız ediyor benim bu durumumdan dolayı.
- Benim bir kuzende de vardı bu, biliyorum bazı insanların kokusu ağır oluyor. Hatta kuzenim X duş jelini ve Y deodorantı kullanıyordu ve her gün duş alıyordu sırf bundan dolayı, işe yaramıştı. (X ve Y'yi ciddi ciddi araştır. Duyuru'ya sor gerekirse)
- Yani biraz dikkat edersen çok sevineceğim. İşte fazla dikkat ediyorum böyle şeylere.

Gibi cümleler kur. Ilımlı yaklaşıp utangaç davranırsan darılmaz umarım. Konuşmayı da mesai sonuna yap ki o gün tekrar göz göze gelmeyin, ikiniz de utanabilirsiniz. Hatta cuma günü, mesai bitişinde konuş ki hafta sonu deodorantı filan alma şansı olsun.

Ağız kokusu (yemek kokusu) devam ederse, yanında mentollü sakız bulundur ve ikram et yemeklerden sonra.

Nasıl söylenmez abi ya. 1 gün, 2 gün söylenmez. 3. gün abi deodorantı değiş istersen diye yavşanır. Çekilir mi be.

oda kokusu al bence o varken üff ya falan diye tribe gir sık o tarafa doğru alttan mesajlar vercen madem söyleyemiyosun:) belki üzerine alınır.

@thebug iyi güzel demişsin ama küçük bir ofiste çalışıyorum, toplamda 5 kişiyiz zaten, ik falan yok.

@sofrabezi, odaya parfüm kesinlikle çözüm değil bugün bir kutu airwick bitti resmen.

@strangerinhere alınmıyor yaa, sağa sola kafamı çevirmekten boynum kopacaktı bugün.

@want2die peynirli :D

@c1b2k3 klima aldırdık yeni de, kapalı ortamda onun da etkisi yok yani.

@want2die ve nasıl söylenmez abiciler sağolsun iyi gaz aldım, çıkmadan patrona söyledim hallederiz dedi bakalım şimdi o düşünsün :D

"Ya arkadaşlar odada çok ağır bir koku var,camı açalım,havalandıralım" gibi sözlerle alttan mesaj vermek +1

adam bu yaşına kadar koktuğunun mutlaka farkına varmıştır ya da birisi mutlaka ona bunu hissettirmiştir eşek değil ya. ha eğer binde bir ihtimalle kendisini mis olarak zannediyorsa biri onu uyarmalı.

bizde aynı problem vardı. o arkadaşın patronuna söyledik. patron tamam ben kibarca hallederim dedi. sonra ne mi oldu:

e: eleman
p: patron.
e, p.nin odasına girmiştir, p ardından girer, odayı koklar:

p: snıff snıfff burda çok kötü bir koku var, çok kötü kokuyor burası ya bu ne
e: ben şimdi girdim valla p bey.
p: yok yok herhalde gömleğinden geliyor bu koku. yıkamıyor musun sen gömleğini?
e: yıkıyorum da.. bla bla

böylece patronun gerçekten böyle kibarlıkla(!) konuyu halletmesi üzerine sorun bir iki hafta kadar çözüldü. ama huylu huyundan vazgeçmiyor, söyleyeyim.

Tuzlayın.

şirkette yeni ve şimdilik senin sorumluluğunda olması, seni en yakını haline getiriyor. böyle bir sorunu da senden duyması bence en iyisi olur. patronun tavrı kırıcı olabilir ve tüm gün senin yanında duran bir elemanın motivasyonu senin de huzurunu etkiler.
bence en mantıklısı; "durum ciddi olmasa uyarmak istemezdim ama hem diğer çalışanlara, hem de müşterilere karşı sorumluluklarımız gereği kişisel hijyenimize dikkat etmemiz lazım. başkası seni uyarmadan önce ben söyleyeyim istedim bıdıbıdıbıdı.." gibi bir konuşma yapman olacaktır. hem böylece gelecekte de sana saygı duyacak, söylediklerini önemseyecektir.

şöyle keskin bi parfüm al, arkasından enseye boşalt hepsini, sonra hiçbir şey yokmuş gibi gidip otur.

hamama gidin beraber.
erkek misin bağyan mı ?

www.eksisozluk.com

edit: işini görecek ekipman nd filtredir diye düşünüyorum. yansımalar için polarize düşünebilirsin. Oralara kadar gidiyosan ikisinide al bence. ikisinide almayı düşünüyorsan polarizeyi tüm lenslerine düşünebilirsin, nd'yide en geniş açılı lensine alırsın. biraz daha tasarruf etmiş olursun.

Şimdi bu filtre işlerine tam anlamıyla vakıf değilim ama araştırdığım kadarıyla nd filtre benim ihtiyaçlarımı karşılamıyor. Yani nd filtre daha çok uzun pozlamalar ve tripod birleşmininde iş gören bir şey gibi geldi.. Hani uzun pozlamanın o aşırı ışık patlamalarını kırıyor.. Şahsen ben tripod ile çekim yapmayı sevmiyorum bahsettiğim gibi istediğim şey tam olarak rahatsız edici sert ışığı ortadan kaldırmak bu bağlamda nd filtre tam olarak istediğim şeyi karşılamaz, sanki polarize filtre daha uygun gibi geliyor.. Pek bilgi sahibi değilim yanılıyor da olabilirim..Yani kısmen istediğim olay şudur:

img02.imgfotokritik.com

plazacameras.com.au

peterwestphoto.files.wordpress.com

manzara fotoğrafında filtre önemli. manzarada keskinliğin önemli olmadığı durumlarda filtrenin kalitesi çok da önemli değil.
(burada canon l serisi gibi yüksek keskinliğe sahip lenslerinin olmadığını varsayıyorum.)
kenko ile gayet tatmin edici fotoğraflar çekebilirsin. linktekini ben kullanıyordum. uyduruk lenslerle fark edilebilir seviyede bozulması yok. (uyduruk lensler 56mm çaplı olanlar. çap büyüdükçe filtrenin kalitesi daha belli olur.)
2000$'lık lens için 200$'lık filtre makul. 200$'lık lense 200$'lık filtre takılmaz sadece. bu bağlantıdan çözersin işi.

bu arada dağınık ışık koşulları için grad filtre tavsiye ederim.
ışığın bir ordan bir burdan fışkırdığı durumlarda gayet toparlayıcı etkisi var.
kalitesi çok kötü tabi ama geniş açıda yine fark edilmiyor. :)

Arkadaşlar ben konu hakkında bilgi sahibi değilim.. Kimse tavsiye etmedide istediğim şey bahsettiğim gibi aşırı ışık parlamalarını yok edip çok daha yumuşak tonlarda fotoğraflar elde etmek.. Bu bağlamda nd filtre ile polarize arasında tamamen nette yaptığım araştırmalara dayanarak kendi yorumuma istinaden bir sonuç çıkarttım.. Hani işin uzmanları olarak sen yanlış düşünmüşsün arkadaşım polarize değil senin işini nd filtre görür sadece uzun pozlamada değil böyle tripodsuz çekimlerde ışığı yumuşatma adına son derece faydalıdır da diyebilirsiniz.. üstte gösterdiğim örnek fotoğraflardaki durumları en aza indirgemen için bir filtre istiyorum nd olmuş polarize olmuş farketmez yeterki o sinir bozucu sert ışıktan fotoğrafı kurtarsın kafi.

eğer nd filtre bu işin elzemi derseniz 100-150 tl arasına tavsiye edeceğiniz bi model olabilir mi ?

türkiyede bi kimyasal vardi adi lavabo ac mi ne öyle bisii, onu döküp üstüne sicak su koyunca cok fena aciyodu.

yurtdiinda ben lavabo acici sivilar var organik, plastik borulara zarar vermeyen onlari kullaniyorum.döküyosun geceden her türlü lavaboyu aciyo.

yurtdisindaki organik sivilar hangisi merak ettim, zira bizim evdeki lavabolarda kapali anasini satim.

organik belki cok dogru olmadi terim olarak ama organik atiklar icin demek daha dogru.

bazi kimyasallar cünkü metal ya da plastik borulara zarar verebiliyor bilesenine göre.

bu her iki boru tipine de uygun ben bundan kullaniyorum.

www.rorax.de

ben musluk açacağım yalnız. pis su giderlerinde sorun yok.
içine hava üflemek? ya da tel sokmak gibi fikirler de mevcut.

E işte son bir yasa çıkmıştı, ne olursa olsun iş ilanı yayınlamak için bir ücret vermek gerekiyordu. Onun dışında zaten diğer sitelerden bilgi alıp izinsiz yayınlarsan büyük problem çıkacaktır.

iş ve işçi bulma kurumu kan alır.
duyuruda bile iş, işçi aramak yasak. aracı olmak için lisans almak gerekiyor.

soruya cevap değil ancak süper olmuş (hiç bir şeyden anlamayan adam gözü) onu söylemek istedim

ilk fotoğrafın editi iyi olmamış bence ama ikinci iyi olmuş. ama lens almana elbette gerek var.

lensten falan anlamam, ps'den az anlarım ama 2.sini güzel yapmışsın tebrikler.

bu şekilde düşünmeye devam edersen makinaya bile ihtiyacın yok telefon neyine yetmiyor derim bende.

@exodia, bu bir zihniyet meselesi değil, ekonomi meselesi. param olsa heralde gelip de bu soruyu sormam. bununla beraber çok kaliteli ve vasat bir lens karşılaştırması çekimi yaptım. ve keskinlik dışında anormal bir fark görmedim. eğer ben bu farkı ps ile elde edebiliyorsam, başlangıç olarak mantıklı değil mi. bu işten para kazanacak olursam elbette gider yatırımımı da yaparım.

neyse gittim geldim de hayvanlık yaptım dedim
şimdi öncelikle fotografçılık ve fotomanliplasyon gibi terimler vardır öncelikle onun farkı var. fotografçılık konusundan gireyim belki dikkat etmişindir örnek olsun bir çok fotograf yarışmasında herhangi bir oynama olmamış "ham halinde fotograf" diye bir terim geçer yani raw formatı böyle bir bir fark için diyebiliriz en basit haliyle yani aslında baktıgın zaman sanat olarak nitelendirisek çok yakın ama farklı sanat dalları olmasından kaynaklanıyor. yani eger ben fotograf çekicem diyorsan en güzelini almak için almak lazım lensi. ayrıca fotoshopla bir çok (hatta hepsi) hatayı düzeltme imkanın olsada bir çok istenmeyen durumu düzeltmek için çok büyük bilgiye ihtiyacın olabiliyor bunlar düzgün lensle otomatik olarak giderilebiliyor en basit örnegiyle iso degerlerini yükseltmen sınırlı 1.2 diyaframlı bir lens ile çekecegin fotograf 4 diyaframlıdan bir kaç (bir çok)stop daha fazla pozlanmış olacak ama bunu fotoshopla yaparsan istenmeyen kumlanma elde edersin ki burada photoshop patlıyor(gerçi cs 6 ile bunuda çzödük demişlerdi amma) bunun gibi farklar yüzünden almak gerekiyor.

vasat lens ve pahalı lens (kaliteli diyelim) karşılastırması için ama hepsinin uygun durumlarında test etmek gerekiyor örnegin 4 diyaframla düzgün ışık alan ışık açılarının mükemmel oldugu bir noktada canon 18-55 lens ile canon 17-40 L serisi bir lens arasında o bahsettiklerin haricinde bir fark alamazsın (ki aslında olayın bir çok noktasıda bu) ve keskinlik dediğin şeyi her zaman orjinal degerlerin aynısını elde edemezsin dijital olarak yaptıgında bununla ilgil bazı sorunları da yaşarsın (tabi iyi bir fotoşokçu abi bunun üstesinden bir şekilde gelebilir ama 6 saat sürer yada 15 dk bilemem)

Ben sanat için değil de, kontrollü ışık ortamında ürün fotoğrafçılığı ile ilgileniyorum. göreli olarak her yolun mübah olduğu bir alan. sonuç odaklı. gerçi fotoğrafçılık falan yapıyor değilim de şu an, sadece bir ön araştırma. photosop konusunda üst düzeyde bilgiye sahibim diyebilirim. çünkü mesleğim grafik tasarım. verdiğin değerli bilgiler için teşekkür ederim. gönül tabi ki bir 5d mark iii'ü olsun ister, türlü lenslerin olsun ister. ama body'i aldık diyelim. lensler gerçekten çok pahalı. ps'yi geçici yöntem olarak kullanabilirim.

böyle bir sorunun cevaplanabilmesi için her lensin en iyi olduğu diyefram değerleri bulunmalı, ona göre bilen biri tarafından çekimler yapılmalı. ancak o lensler ve makineler boşuna 10 binlerce dolar değerinde değiller. hobi kullanıcısı için gerekli değiller, ancak bazı işler için olmazsa o iş çıkmaz. fotoğraf işleme hatta manipülasyon biryere kadar olmalı bence karşı değilim, anlatıma da katkısı olabilir. ancak böyle birsoruyu soran kişiye verilecek tek cevap, gerek olmadığıdır. bunu kötülemek için söylemiyorum. uygun bir ekipman ona yeteceği için söylüyorum bunu. biryerden görüp onu istemek olur bu ihtiyaçtan almak olmaz. bu da boşuna para kaybı demek olur. geçen bir abimiz, "tepe flaşı alsam nasıl şeyler çekebilirim?" diye sordu. bu onun tepe flaşına ihtiyacı olmadığını gösteriyor. "şunu çekmek istiyorum, nasıl çekerim?" deseydi, onun için de tepe flaşı gerekseydi, derdim ki bir flaş edin. birebir aynı şey değil elbette ancak mantık olarak bu bir örnek oluşturabilir. sizin sorunuz da öyle yüksek bütçeli bir ekipmana ihtiyaç duymadığınızı gösteriyor. boşuna paranızı ve zamanınızı onlar ile harcamak yerine başke şeylere, mesela çevre ekipmanlara yatırmanız daha doğru bir seçenek olabilir.
selamlar.

açık ve net söylüyorum. her iki fotoğrafta afedersin ama bok gibi!
feci de güldüm de açıkcası "bunu şunu yapıyorsam ne gerek var bla bla" ahahfdsgdsgdsag şaka mısınız olm?

bir fotoğraf fluluktan geçilmiyorken, üstüne "çakma hdr yapayım derken içine edeyim" düşüncesini hayata geçirme çabaları.

neyse, aynen devam et koçum

100 tl ye satın aldığım analog fotoğraf makinesi ile (buna lens fiyatı da dahil) neler çektiğim fotoğraflarıma bir bak istersen. hiçbirinde en ufak bir dijital düzenleme yok. neden? gerek duyulmayacak hale iyi çekebiliyorum.

ayrıca photoshop başarısız fotoğrafçıların can simididir der linkimi yapıştırırm.

www.flickr.com

Lens almak yapacağın işi azaltacağı için vakit-nakit eğrisine göre kendin karar vermen gerekiyor bence. Mesela ben videolarda tiltshift efektini ilk gördüğümde "ne var mınaki ben bunu ae'de yaparım" dedim, ki yaptımda.

ama harcadığım zaman bir proje için 2 saate yakındı ve bunu farklı açılardan çekilen her video için yapmam gerektiğinde 2-3 gün gibi bir süreyi işe gömdüm ve müşteriden talep ettiğim para lensin yarı fiyatına denk geldi.

Olay bence senin retouch işindemi kendini geliştirmek istediğine yoksa fotoğrafçımı olmak istediğine karar vermende bitiyor.

@and justice erol heh öyle dersen gel bu tarafa öyle dersen iş gerçekten farklı bir boyut alıyor ki gerçekten alakasız bir duruma geçiyor durum işin içine distortion v.s gibi durumlar giriyor ürün çekimlerinde ama ürün çekimi dersen katolog dersen olay ışıkta bitiyor ki eğer öyle diyorsan senin işin farklı bir duruma geçip makinayı lensi bir köşeye bırakıp ışık nasıl kullanılır durumu çıkıyor, ayrıca bu sefer hep olmasa da olur denilen çözünürlük gibi bir derdin çıkıyor işin içine çünkü hobi olarak çekerken 640*480 bile sorun olmazken (göreceli olarak) ürün çekimine girince bunun bir crop payı efendim dekupe olayı giriyor işte tam bu noktada megapiksel sayısı önemi ortaya çıkıyor ve göreceli olarak (büyük ihtiyaç olsada çok degil) ff makina durumu başlıyor bu saydıkları sadece makina ile ilgili durumlar, ayrıca beyaz çekimlerde(hea bildiğin beyaz ürün ) lens durumu devreye gidiyor bir çok kişinin ucuz (kalitesiz diyelim) lensleri başına bela oluyor ki beyazda morluk öyle yada böyle dikkat çekiyor.
ama gene diyorum hepsinden önemlisi flaşların onlar herşeyi degiştiren duruma geliyor asıl masraf o zaman başlıyor yani yukarıdaki kıyası yapamazsın bu durumda.

lense ödenen para tamamen kişisel tatmin ile ilgili.
ben iyi lenslerin, daha çok tatmin ettiğini düşünüyorum. (fiyat olarak pahalı değil, ihtiyacı karşılaycak kalitede olması önemli. sadece bu seviyedekilerin çoğu pahalı)
işin bir de zaman boyutu var. bu işten para kazanmıyorsan, zamanın değerli demektir. uyduruk bir lens ile 3 saatte elde ettiğin (belki de edemediğin) fotoğrafı 1000$ vererek aldığın bir lens ile 3 dakikada çekiyorsan o lense ödenen para değer demektir. sektör de buna göre şekilleniyor zaten. önemli olan işini görecek seviyede olan lensleri bulabilmekte. en pahalısı en iyisi değil. düzenleme ile elde edilen sonuçlar güzel olsa da yeterince tatmin edici değildir.

@winsome, üsluba dikkat edelim lütfen.

değerli görüşleriniz için teşekkür ederim arkadaşlar. genel olarak bir fikre sahip oldum. teşekkürler.

bu sıralar zincir optik markalarının 50-70 tl fiyatlı kampanyaları var. onları deneyin. daha ucuzu varsa da risklidir. bunlar hiç yoktan iyidir.

genelde bebeği baktıranın şirketinde eleman olarak gösteriyorlar diye biliyorum :/

Bir şirket değil de kendimiz çalıştırıyorsak, aile yakını, ve sigortasını da ödemek istiyoruz.

demek istediğim, sen baktırıyorsun bebeğe, senin de şirketin var, senin şirketinde ev işlerine yardımcı eleman olarak sigortalatıyorlar. öyle gördüm bir kaç yerde.
son düzenlemelerde bu tür çalışanlarla ilgili düzenleme gelmişti sanırım ama detayını bilmiyorum. bir muhasebeciye danışsanız yardımcı olur sanırım.

ihtimal hep var da açıkçası zarar etmeyi göte pardon göze alacak kadar sağlamsan sorun olmaz macera olur :))

kıbrıs da bi ihtimal de, ben fon, faiz falan düşündüm.
çekin vadesi 1 ay.
1 ay boyunca çekin olmamasından kimsenin haberi olmayacak.
bi ay sonra parayı koymak lazım yerine.
şeytan çok fena..

1 buçuk milyonu hayatta karşılayamam want2die :)
sonu hapis olur di mi olumsuz bişey olsa.

Siktir et müdür, 900k'lık çeke dilediğinde rahatça ulaşabilecek konumdaysan oradan gelecek paraya ihtiyacın yoktur senin.

evet kanka direk hapis olur. madem hapse giriceksin çeki bozdur sonra ver elini maldivler. girersen en azından sağlam macerayla girersin.

edit: manyakmısın hacı ne işin var,risk alma otur evinde. sonra burda duyuru açıcaksın ''arkadaşlar polis peşimde kalacak yer tavsiyesi lazım'' diye

900 bin doları alıp meksikaya kaçsanız?

bu yapacağın ortaya çıkarsa ve üstüne üstlük zarar edersen seni götten men ederler önce bunu bi iyice bil. ve zaten buraya sormandan anlaşılacağı üzere bu işlerin acemisi olduğun her halinden belli oluyor, bu işi %99.9 sıçışla sonlanır.Olan senin göte olur yazık olur. Deneme bile.

çeki kırdırdığında patronun haberi olursa (ki o miktarda çek alacak patronun olması lazım) çek yerine başka şeyler de kırılabilir.
para bu kimi nasıl konuşturacağı belli olmaz.

900.000 $. bak böyle yazınca daha fazla göründü. bence meksika iyi fikir.

lan öyle bir şey olabiliyor olsa factoring şirketleri keriz mi? onca finans kurumundan hiçbiri mi düşünemiyor yani? elbette ki 1 ayda risksiz olarak getireceği her türlü getiriden daha fazla bir tutara kırarlar o çeki.

ha kırdırırım, sonra da borsaya girer ikiye katlarım dersen yiyorsa yap. batırırsan kan alırlar. yok ben kırdırıp repo falan yapayım dersen, zaten emin ol ki kazanacağından daha fazlasına kırarlar.

o şirketin yöneticisi idi, cartı idi curtu idi onların aklına gelmiyor biz bu 900 bin doları kırdırıp bir an önce kara geçelim deyu ama senin aklına geliyor.
sen de düşünme böyle şeyler. hatta 900 bin doların üstüne bir şeyler koysan bile bence yaptığın şeyden için rahat etmeyecektir.

850.000 e bir ayda faizle fonla 50.000 katabilirmisin?

rig 'n' roll benim en beğendiğimdi.
selamlar.

(bkz: eurotruck) 3-4 saat eğlendirir, tüm haritaları açana kadar.
bence kullanması en zevkli oyun buydu. kornadır, park etmektir, yorulunca dinlenmektir güzel. yolların hep aynı olması sıkıcı.

euro truck simulator'un bir sürü modu var.

sinekler için düşünüyorsanız, pille çalışanını incelemiştim, açık havada hiç bir işe yaramıyordu :)
kapalı alanda test etmek gerekli.

hem benzin hem 2.0 . yani 9-10 lt yakar, benzinin fiyati da malum
şehir içi 13,5 l/100 km
şehirlerarası 7,4 l/100 km
yakıyorumuş
yani ortlama 9,4 l/100 km

Bi kere şunu söyleyim; çok benzin yakar. İkincisi, KM'si fazla, 210000...

Volvo'ları takip ediyorum ben de, çünkü babamın 2004 model 1,6 S40'ı var ve babamın aracının piyasası şu an 25,000-26,000 lira civarında değişiyor, araç 100,000 km. civarında ve temiz. Biz bu arabayı 1 yaşındayken almıştık. Yani size tavsiyem biraz daha yeni ve kilometresi az bir araç almanız...

çok yakacağına kesinlikle katılıyorum. tüp felan taktırabilirsiniz belki.

bunun yanında araç atik, komforlu bir araçtır. alana şimdiden hayırlı olsun heheh

dizel c60'ı 45-55 kuruş yakıyor. dizel araca göre çok yakıyor yani.
konforu için değer.

arkadaşlar cevaplarınız için teşekkür ederim öncelikle ben zaten al satla uğraşıyorum buna çok benzer bi tane var gözüme kestirdiğim araç bana 17bine gelicek sadece sizce nasıl bi sıkıntısı var mı elden çıkartabilmem baabında sormak istedim(elimde bi kaç araç daha var bunu alıp pusuya yatıcam) ama direkt araç örnek verip sorunca sadece o aracı soruyomuşum gibi oldu oysa ben genel anlamda bu jenerasyon c70leri nasıl bilirsiniz demek istedim.

sygic kullanıyorum, nedense alışamadım, sevemedim. zor durumda işe yaradı ancak onun yapacağı işi google maps ile de yapabiliyorum zaten (sürekli şuradan dön buradan çık, 3 sapakta dur bilgilerine ihtiyacım yok)

igo güzel. istanbul'da yaşamayan birisine istanbul'da istediği her yere götürebiliyor.

sakalların resmini gönder bakalım hacı. 1 haftalıktan geçer gibi geliyor ama emin değilim. Ay dede olma ihtimalin var.

(git: 419977)

maymun götü gibi kalırsın.
(bkz: tecrübeden konuşulmak istenmeyen şeyler)

ben geçen sene azıcık sakalımla bile 10 gün tatilden sonra kırmızı beyaz gezmiştim bir süre.

kesinlikle beyaz kalır. beyaz tenliysen çok göze batar kendimden biliyorum.

şimdilik yok sakal. tatilin ilk gününden itibaren bırakacağım. ama sık ve sert sakallar. yani 15 gün bıraktığımda kanuni süleyman gibi olabiliyor.

videoya kıpraşım düzeltme uygulanmıştır. hayvani seviyede olmadığı sürece gayet işe yarayan bir yöntem. kamera çok fark etmez o yüzden. zaten kalisi bayağı düşük.
www.youtube.com

BBC The Life of Birds, full hd olmak kaydı ile BBC earth.

the elegant universe

Carl Sagan's Cosmos 13 bolum hıc bir bolumu sıkılmadan izleyebilirsin.

(bkz: tesla master of lightning)

richard hammands invisible worlds

düşük iso, bol ışık, yüksek enstantane, ışık kaynağına göre beyaz ayarı.

alan derinliği için yüksek diyafram kullan ( 8 ve üzeri ) yoksa yakından çekeceğin için defterin bir kısmı net geri kalanı bulanık çıkar.

fon kağıdınızı eğim oluşturacak şekilde bir stand ile kullanmalısınız, bir sandalyenin oturma yerini kullanabilirsiniz mesela bant yardımı ile. harici ışık olmadan güzel sonuç almak biraz zor olacaktır. çünkü gölgeleri istediğiniz gibi ayarlamada sorun yaşarsınız. pencere ışığı olsun diyorsanız, ışığı yandan alan pencerelerden birisine 1-1,5 metre mesafede konumlandırmalısınız nesneyi. köşe varsa yani dik açılı iki pencere, daha iyi olur, gölgeler yumuşar. tek pencere var ve ışık yine sert ise yağlı kağıt yapıştırın pencereye.

harici ışık olarak ise, ucuz yoldan yönlendirilebilir masa lambasını (2 ya da 3 tane daha iyi olur) kullanabilirsiniz. bunu doğru yapabilmek için ise, lambaların ışığı a3 boyutunda yağlı kağıdı kaplayacak mesafede konumlandırılıp, biryere sabitlenmiş bu a3 yağlı kağıtları da nesnelere kadraja girmeyecek kadar yaklaştırmak gerekir. bu ışığı oldukça yumuşatacaktır.

başka bir yöntem bir kargo kutusunu (büyük ya da orta boy) kenarlarını keserek iki yan, üst ve arkasına yağlı kağıt yapıştırarak ucuz bir ışık çadırı imal etmek.

tripod bu tarz çekimlerde olmazsa olmaz. 1/1000 ile bile çekseniz mikro titreşimler olur, büyük boy gösterimde canınız sıkılabilir. keskinlik hastaları takılır genelde o kadarcık titremeye ancak tedbirli olmakta fayda var. makine sabit olduğu için iso 100' de kalabilir ve kalmalıdır. kumandanız yoksa, saniyeli çekim modu ile çekin. 5 saniye sallantının durması için yeterli bir süredir. makineyi diyafram öncelikli moda alın ve diyaframı 6-8 olarak ayarlayın. çok uğraşmamış olursunuz böylelikle.

beyaz dengesini ayarlayabilmek için, fon kağıdının değil, kullanılan ışığın ısı değerini bilmek gerekir. bunu biliyorsanız el ile girebilirsiniz. bilmiyorsanız beyaz ayarı filtresi kullanabilir yada çekim sabit olduğundan makinenin oto fonksiyonuna güvenebilirsiniz. raw çekin ki sonradan değiştirebilin.

arka fon ayrıca ışıklandırılmadığı taktirde beyaz değil, griye yakın bir ton alacaktır bilginiz olsun.

selamlar.

gün ışığı yetmez. iki adet güçlü ve önüne diffüzer takabileceğin ışık kaynağı lazım. (diffuzeri hazır alabileceğin gibi herhangi bir beyaz fon kağıdı da işini görür)
ardından tripodla makineyi iyice sağlamlaştırıp uzun pozlama ile fotoğraf çekeceksin. denemelerine göre 10-30 sn arası olacak. (ışık kaynaklarının gücü etkiler süreyi)
beyaz ayarı mutlaka yapılmalı. iso minimum. konuya göre diafram ayarlayabilirsin.

kuru kahve ye ve kola iç.

muz ye, kola iç.

ishal hapı var ezcanelerde satılıyor adı Streptomagma

2 tane muz çak.bişeyciğin kalmaz.

sarı leblebi ye. dursun cebinde, at arada ağzına. başarılar.

yarım çay bardağı kuru kahve üzerine bolca limon sık. karışımı iç.

hemen elne birkaç adet limon tuzu alıyorsun sonra hap yutar gibi dilene koyup suyla yutuyorsun.

muz ye.

muza kolaya sakın güvenme, tıbbi çözümler ara. eczane mi olur doktor mu olur artık..

eczaneden lopermid al hemen iç.% 100 çözüm

geçmiş olsun.

haşlanmış patates ye uludag gazoz iç.

lomotil hemen keser. ama reçeteyle satılıyor olabilir. olmayabilir de...

şık bir çalışma masası mı, atolye gibi bir yede kullanılacak bir çalışma masası mı?

şık olmasına gerek yok. kullanışlı ve temiz görünsün yeter.
oda içerisinde kullanılacak ama üzerinde ağır işler yapılacak :)
bazen de oturup yazı yazıp, notebook kullanacağım.

panpa marangozlarda da bulunur kereste. yalnız özel yaptıracağın için sana biraz pahalıya patlayabilir,
ağaç olarak dişbudak var mesela, çok yoğun, ağır ve sert bir ağaç, ben evde et kesmek için kullanıyorum (bkz: dişbudak/@vincenzo)
istediğin gibi bir masa bulup üzerine istediğin ağaçtan uygun ölçülerde bir tezgah yaptırabilirsin. daha uygun olur.

aklıma gelen şöyle bir şey
gidip istediğiniz gibi masanın tablası hariç geri kalan kısmı sağlam şekilde oluşturacak ağaç ya da metal ekipmanları alırsınız, kerestecilerde her türlü ağaç bulunur ve ihtiyacınızı anlatırsanız uygun malzemeyi verirler.
daha sonra üzerine 3 cm lik tabla olması için kerestecinin tavsiyesine uygun bir şey alırsınız.
en azından ağır işleriniz bitene kadar tavsiyem şık, vernikli bir çözümyerine ağacın üzerine OSB koyun derim. onu da mineflo gibi bir yer döşemesiyle kaplayın hem kaydırmaz olur hem dayanıklı olur hem de kullanışlı olur. yıprandığında ise OSB ve mineflo değiştirilebilir, masanızın kendisi zarar görmez. ağır iş kısmı bir süre sonra bitince de osb yi atıp altındaki tablayıda zımpara vernik yaparsanız idare eder diye düşünüyorum.

ayrıca, mdf-sunta-suntalam/kenar bantlama (ikea mobilyaları gibi) bir şeyler de düşünürseniz araştırmanız gereken şey "ebatlamacı" soracağınız soru ise "minifix deliyor musunuz, bantlama yapıyor musunuz, delik fiyatı, bantlamanın metresi (0.5 ve 1 mm lik bantlar için) ve plaka fiyatı"
yalnız bu şekilde yapacağınız şey üzerinde ağır iş yapıalcak bir masa olmaz

ben tek bir ağaç cinsi ile yapmayı planlıyorum. osb koy indir zor oluyor. mevcutta metal bir masayı böyle kullanıyorum ama yeterince estetik görünmüyor.
kerestecilere sorduğumda bir sürü ağaç cinsi söylüyorlar ama hangisi iyi bilmiyorum.
atölye ağacı diye bir model bulmam lazım :)
hayalim böyle masalar:
myprservices.com
best-kitchens.info

panpa aşağıdaki gibi vernikli falan bir masa yapıp, üzerinde iş yaparsan iki günde anası sikilir. her tarafı çizilir, görüntüsü bok gibi olur.

@vincenzo işte o konuda karasızım. vernik yapmazsam böcek yer, bişey olur. verniklesem bana zarar. nasıl koruyabilirim alternatif onu da araştırıyorum
bir de böcek yemeyen ağaç türleri varmış. onlardan temin edebilirsem bu iş olacak gibi.

pinoteks var, ahşap koruyucu. ondan sürersin. o zaman bir şey olmaz. biraz renk de verir. bu pinoteksin verniklisi de var verniksizi de var. verniksiz olandan sürersen böcek falan yemez.
şöyle bir şey
www.silahforum.com

zaten işimiz gücümüz yok bizim her sabah sitemizdeki havuza inip günün en az 4,5 saatini yüzmeye 2,5 saatini güneşlenmeye ayırırken sex on the beachlerimi yudumlayıp sitemizi kahkalarla çınlatıyoruz..

not: bu sıcakta çalışıyorum ayağımı bi kere suya sokmadım sinirliyim!!

her gün yüzebilecek imkanınız varsa günde bir buçuk saat yeterlidir. hatta fazladır bile. haftada 3-4 gün günde bir buçuk saat yüzmek ideal bence. ha amacınız phelps gibi olmaksa onu bilemem.

bu arada "yüzmek" olayını sadece plajda güneşlenip keyif yapmak olarak anlayanlar da varmış. iş çıkışı çantanı alıp havuza gidiyorsun, saat 18:30-20:00 veya 20:00-21:30 seansında havuz da tenha, mis gibi yüzüp spor yapıyorsun. ya da 06:30'da açılıyor havuz. üşenmiyorsan o saatte gidip 8'e kadar yüzüyorsun, duşunu alıp, giyinip işine gidiyorsun. yüzme dediğin illa plajda olmuyor. biz de çalışıyoruz, ama gidip yüzüyoruz da.

+delikızıngünlüğü
60 dakika boyunca kulaç atmak 430 kalori bu oldukça iyi bir rakam

Geçen sene üyeliğim vardı yüzüyordum. Saat yerine uzaklık olarak söyleyebilirim.
Formumu artırdım ve 35 dakikada 1 km yüzebilmeye başladım. İlk başlarda birkaç yüz metre yüzüyordum sonra ilerledim.

Bence bir yüzme hocasına danış, herkesin performansı aynı değildir. Vücuduna uygun olanı yapmalısın.

suyun içinde durma süremi yaşımla çarpıp karesine bölüyorum.

Yağ yakımı için tek kriter egzersiz sırasında yakılan kalori değildir. Sonradan yakma etkisi diye bir olay var. Yüzmede bu düşük. Depar ağırlıklı koşular ve ağırlık çalışması daha hızlı sonuç aldırır.

maksimum 1 saat yeter kobra. daha fazla yüzmek için 8-9 yaşında olman lazım. (7 yaş sonrası pro olamıyorsun zaten)
ben 1 saat yüzdüğümde saat 3-4 gibi uyuyordum masamda. çalışan adamsan 30 dk yeter zaten.

@kibritsuyu: sabah 8:00 da başlayan mesaime evimin uzaklığından dolayı 7:00 de çıkmam lazım bu yüzden 6 da kalkıyorum akşamda 20:00 de anca evde olabiliyorum şimdi sor bakalım bana hala sadece plaj mı sanıyormuşum yüzmeyi

o kadar saat yüzülür mü yahu ne yaptınız?
sporcu olmayan birinin 15 dakikadan fazla yüzebileceğini sanmıyorum -gerçekten yüzmekten bahsediyorsak- kondisyon arttıkça setler artar-süreler falan uzar ama 1 saati falan bulması seneler alır.

adam kendine bakıyorsa yediğine içtiğine dikkat ediyorsa ve en önemlisi sigara içmiyorsa bence 1 saat yüzmek hayal değil

@nico çalışan bir insan için 1 saat yüzme en kral kondüsyonla bile hayal.
sabah 5 de kalkıp yüzdüğünde (8:30,9:00 mesaisi için şart) öğlen saat 3 de karşında kral olsa uyuyorsun. ben uyudum çok yani.

en etkilisi terlik. görmekten tiksiniyorsan güneş gözlüğü takarak da öldürebilirsin.

terlik iyi de ben öldüremeyecek kadar korkuyorum onlardan yaklaşamıyorum o kadar, o yüzden kökten çözüm arıyorum. lütfen yardım edin ya evimden soğudum :(

elektrik süpürgesi ile de alabilirsin hem ağlarını da temizlemiş olursun.

nerden geldiklerini bilmiyorum kii, bakıyorum hop küvette avuç içi kadar bir tane. öldürüyoruz bir hafta içinde aynı boyutta bir tane daha.. sıklaşmaya başladı demekki banyoda bierden ya geliyorlar ya da yuva var dicem ama ne zamandır ordalar ki avuç iiçi olacak kadar büyüdüler.. ühüü..

benim evde de genelde küvette çıkıyor niye acaba ben de hep merak etmişimdir. küvetin deliğini tıkarsan gelmiyorlar. onu dene bence.

küvet deliği hep su dolu oluyor yani öyle mangallı değil, bunlar suda yüzüp gelebilirler mi ki? yok mu bir örümcek uzmanı falan nerden bulcaz buna çözüm ya!!!

(bkz: devekuşu yumurtası)

banyonun havalandırmasından geliyor olabilirler. hava boşluklarında çok olur örümcek.

türkiye de yaşıyorsan örümcek karşılaşabileceğin en zararsız canlılardan biri. korkacak bir durum yok, çalı süpürgesi için kürekler var ya onlarla alıp at pencereden. öldürme yazık. ve evet havalandırma penceresinden geliyodur sineklik tak oraya.

süleymancık denilen kuyruklu kurbağa evi tertemiz yapar.
veya ona benzer minik kelerler halleder bu işi.
(bkz: born to kill)

@thebug, biliyorum onlar böcek yiyorlar da örümcekten kurtulucam diye öyle birşeyi banyoya salacak da değilim =) ben genel olarak minik şeylere fobisi olan bi insanım bırak yaklaşmayı öldüremiyorum bile =)

tek amacım köklerini kurutmak, ona çare arıyorum.