vucudumuzun verdigi tepkiler bizi uyarmak icin olduguna gore mesaji alip sabah ac kalmamaya bakin diyecegim. gerci her ac kalanda boyle seyler olmadigina gore doktora gorunun isterseniz belki baska bir seyi tetikliyordur?

açlığın habercisidir. kahvaltı da günün en önemli öğünüdür.

Beyin cerrahları değil, nörologlar sorunuza cevap verebilir. Bu arada kafatasına hava girmesi, beynin hava ile teması, enfekte olmasından başka bir probleme de yol açmaz.

Açkan başınızın ağrıması normaldir. sadece aç kaldığınızın habercisidir.

her aç kaldığımda olmuyor bu durum ama bugün olduğu gibi çok fazla şiddetli olabiliyor.
sanırım sadece açlığın habercisi değil. ama altında yatan sebebi bulmak için kime başvurmak gerekli?

nöroloji uzmanına

ısı kaybını önlüyorsa ısı alımını da önlüyordur bence.(önlüyordur derken azaltıyordur işte.)

yazın dışarıdaki sıcaktan korusa da vücut ısın sayesinde sıcaklarsın. hareket ettikçe ısı oluşacak

olur mu hic panpa
Vucut ısısını salmazsan pisersin mazallah

yani insanin vucut isisi yasayabilmesi icin gereken isidan daha mi yuksektir normalde?

www.thermoform.com.tr

@nawres, e tabiki. Dışarısı 0 derece iken bile insan vücudu 36,5 derecede olmak zorunda, vücut bunu dengelemek için titreme moduna giriyor.

Termal diye tabir edilen kumaş, diğer kumaşlara kıyasla daha çabuk kuruyor. Dolayısıyla bundan yapılan iç çamaşırları, aktive esnasında kuru kalabildiğinden daha az üşütüyor.

goratex, thinsulate gibi kumaşların özelliği nefes alıp terlemeyi önlemelerinin yanında normal kumaşlara göre daha stabil termal yalıtım sağlamaları.
hem yaz hem kış aynı verimde olan termal giysi yok gibi bir şey.
çöl koşulları için ayrı yapıda olanları, kar, buz koşulları için ayrı yapıda olanları mevcut.

muhtemeldir ama belki üstüne padding gibi bişi geçirebilirsin. kedinin huyuna da bağlı.

o yataklar deniz yatağından çok daha kalın bir plastikten yapılıyor. kediniz tırnaklarını onun üzerinde bilemeye çalışmadığı sürece bir sorun olacağını zannetmiyorum.

reklamlarında üzerine ayı!! çıkarıyorlardı kediden bişi olacağını sanmam

bir örtü atarsın üstüne olur biter

bence lastikli çarşaf geçir nemelazım kafayı takar deler.

evet kesin patlar.Zaten 1 - 2 ay içinde bozulmaya başlıyor şekli kayıyor.

sürekli yama yapmaya başlıyorsun.

şişme yatağı bir tek misafir gelince şişireceksiniz ve misafir yatıp uyuyacak. kedi zaten gelmez ona. bizde şu an şişik halde var bir tane, yüzüne bile bakmıyor. plastik, deri gibi kaygan yüzeylere ilgi göstermiyor kediler, ancak tırnaklarını takıp bileyebileceği kumaş gibi bir şey olması lazım. kısacası bir şey olmaz.

kardeşimin şişme yatağı kedi ile birlikte uzun süre yaşayıp gitmişlerdi.
ta ki kardeşim kediyi yatak civarında kızdırıp kovalayana kadar. kedi efende pençeyi geçirip yatağı ve kardeşimin artistliğini söndürdü. yatak da o saatten sonra yama tutmadı. mefta oldu.

kanepe kenarları fln paramparça durumda, tırmalamayı seviyo'. evde tırmalama şeysi de var gerçi ama bi' kere patisini sürmedi adi:)
bu durumda patlatır sonucuna varıyorum ben.

kediyi bilmem ama yatak hiç rahat değil. tek kişilik olanından var bizde. devriliyor insan. aldık bin pişman olduk.

bende küçükken bu tarz bir mikroskop vardı. aldığınız zaman kendi ışığı olmasına dikkat edin, sadece ayna olduğu zaman karanlık oluyor, bir şey gözükmüyor.

okuldaki mikroskoplardan çok daha zayıf tabii ki bu aletler ama bir şeyler görmeyi sağlıyor en azından. kardeşinizin de bu işlere heves etmesine yol açabilir. ben aldığımda içinden örnek inceleme malzemeleri çıkmıştı, işte kelebek kanadı böcek bacağı falan. ondan sonra can sıkıntısından kalemtıraş çöpü, sıvı sabun, kola falan incelemeye çalışmıştım. hey gidi.

kısacası gözüktüğü kadar dandik çıkmıyor bunlar genelde. çok şey beklemeyin tabii ama çocuğun heves etmesi açısından faydası olur.

Zaten bayağı hevesi var. o yüzden optik açıdan tatmin edici kalitede bir şeyler arıyorum.
bu konuda national geographic'in mikroskopuna yapılan yorumlar hiç umut verici değil.

Merhaba,

Muhtemelen o gösterdiğiniz mikroskop pek işe yaramaz. Şu linke bir bakın, hangi şehirde olduğunuzu bilemiyorum ama Ankara, İstanbul ve İzmir'de bayiileri varmış:

www.fetalab.com

Kayseri'de şurası varmış:
www.okulstore.com

Çocukken oyuncakçılarda satılan dandik mikroskoplardan benim de vardı, 100, 250, 750 kez büyüten mercekleri vardı. 100 ve 250 gayet iyi iş görüyordu ama 750 kötüydü. Hem ışığı hem de aynası vardı. Ayna iyi bir aydınlatma sağlamıyordu, ışık harikalar yaratıyordu. Gayet tatmin ediciydi. Şimdikiler ondan kat kat iyidir sanıyorum.

Bence dandik bir şey bile alsanız şimdiki bilgisiyle epey yeterli olacaktır kardeşinize. Okulda kullandıklarından almak gereksiz bir iş olur her bakımdan.

Fazladan bol bol lam ve lamel alın (ikişer kutu başlangıç için yeterlidir sanırım) Bir de (içinden çıksa bile kötüdür) ince kesitler almak için çok keskin bir bıçak (neşter veya jilet) iyi olur.

Bir de eklemeden geçemem: Kardeşinize çok büyük bir güzellik yapıyorsunuz, tebrik ederim.

bakteriyi görmek biraz hayal olur. zooloji labında bi kere tesadüfen görmüştüm, ne olduğu belirgin bile değildi vs vs.

3x ve 6x mercekleri var. o yaştaki bi çocuk için ideal denebilir. 10x'e kadar çıkan varsa daha ayrıntılı inceler. 10xden sonrası onun için gereksiz.

okullarda kullanılan en dandik mikroskoplar bin liradan başlar haliyle :/ ortalama iyilikte bi mikroskop 2bin filandır. hiç gerek yok (:

bir de, suyla incelerse bitkileri filan, hiçbir şey anlamayabilir. yeşil, kargacık burgacık parçalar görür ancak. floroglisin HCl bulabilirseniz harika olur. ama içinde asit olduğundan kndi başınayken kullandırmayın.

sinek kanadı, kelebek kanadı inceleyebilirsiniz resistance'ın dediği gibi. pul yapıları şöyle böyle belli olur kelebeğin. ama sonuçta ilkokul öğrencisi fazla ufacık şeyden bile mutlu olur, daha çok heveslenir.

bence gayet iyi ilk mikroskop için.

ben mikroskop değil, incelenecek şey önereyim. bir kavanozun içine azıcık kuru yaprak, toprak falan koyun. üstüne yarısına kadar tatlı göl suyu, onun da üstüne bildiğiniz çeşme suyu koyun, ağzı açık şekilde karanlıkta 15-20 gün bekletin. buharlaşırsa çeşme suyu ile tamamlayın. sonra o suyu incelesin. kımıl kımıl terliksi hayvanları, paramesyumları görsün. yalnız biraz kokar, ona göre.

Kayseri'deki firmanın mikroskopları güzelmiş.
Antalya'da bulabilsem güzel olurdu. hem görüp alırdım.
Mikroskop kullanımını az çok kendim de biliyorum, tanıdığım biyologlar da var.
öncelikli hedefim kuş kanadı, sinek kanadı, gözü ve bitki hücresi inceletmek.
şu ucuzluklardan bir tane alayım ardından şundan alırım:
www.okulstore.com

www.medikaliniz.com
yardımları için tüm duyuruculara teşekkürler.
bunu almayı planlıyorum.
bu gelene kadar bir tane de ucuz mikroskop alayım diyorum.(bozup, öğrenmek için)
www.bimeks.com.tr
veya
www.hepsiburada.com
bu seti almayı düşünüyorum. görüşleriniz nelerdir?

Mikroskobun pek bozulacak şeyi yok ve hala pahalıların gereksiz olduğunu düşünüyorum. Yine de siz bilirsiniz. Kardeşiniz daha çok ekipman göreceği için hepsiburada linkindeki alet daha iyi gibi geldi bana.

kayıtlara geçsin diye buraya yazıyorum.
ilk olarak bu ürünü sipariş ettim:
www.bimeks.com.tr
beklediğim gibi biraz dandik bişey. tamamen plastikten. ilk gördüğümde bir halta yaramayacağını düşünüyordum.
pillerini takıp ışığını yaktıktan sonra ilk baktığım slayt ile fikrim değişti.
alet inanılmaz seviyede iyi büyütüyor. plastik milastik ama balık pulunun çizgilerini filan gösteriyor. 7-12 yaş arası için çok uygun bir şey.
hatta bunun set olmayanını alıp masanızın üstünde de tutabilirsiniz.
set olması iyi ama. hazır gelen slaytlar bizim ufaklığı bayağı oyaladı. ardından evde bulduğu mikroskobun altına sığabilen herşeye bakmaya başladı.
tavsiye ederim.

fiyatı ilk linktekinden daha uygunmuş. güle güle kullansın.
balık pulu deyince aklıma geldi. pulların şekli, üzerindeki ince halkalrı vs farklıdır. evde pişirceğiniz balıkların pulunu temizlediğinizde kardeşinize bi tanesini verin, hatta bir de balığın yan orta çizgisi üzerinden bir pul verin, farklarını görsün epey epey oyalanır (:
evde ölü bulduğu böcekler içinde aynı şekilde.
ne güzel kardeşsiniz be (:

Minnok güle güle kullansın. O pahalı olanı da alacak mısınız yine de?

@hia ufaklık evde mikroskopun altına sığan herşeye bakmaya başladı zaten.
@cosmicstring bununla yeterince vakit geçirince 450-1000 tl arasında olanlardan alacağım.
küçük canlılar kardeşimin olduğu kadar benim de ilgilimi çekiyor. evde bir tane giriş seviyesi mikroskop olsun istiyorum.

uçaklar vor nbd gibi (vikiden bakabilirsin bunlara) istasyonlar üzerinden geçer. bu istasyonları birbrine bağlayan airwaysler vardır. enroute chart diye ülkelerin üzerinde bu airwaysleri görebilirsin. yada havalimanlarına özel chartlar var. atatürk h.a için olanı ltba chart olarak aratabilirsin.

ndb doğrusu. yukardakini yanlış yazmışım

hava akımlarına elbette dikkat ediliyor. (bkz: jet stream) jet streame paralel uçulduğunda hem daha kısa sürede gitme şansı oluyor uçağın, hem de yakıttan çok ciddi oranda kar ediyor: en.wikipedia.org kısa mesafelerde bile bu farkı görürsünüz. örneğin istanbul'dan frankfurt'a uçuyorsanız, gidiş yaklaşık 2 saat 50 dakika civarı sürerken, dönüş 2 buçuk satta civarı sürer. işte aradaki o 20 dakika jet streamden kaynaklanır.

diğer konularla ilgili bilgi almak için de bkz: en.wikipedia.org

@natura horror vacui tam aradığım şekilde cevapladın. teşekkür ederim.
peki bir yerin üzerinde ki hava akımlarını bulabilmemin kolay bir yolu var mıdır?

(bkz: access point)

Olmaz o dediğin. Laptopun sinyal alabilmesi için access point lazım

modem değil de, çoklayıcılar var. onlar iş görür.

yaw wayrlıs şart değil laptopa da kablo sokarız ?

gelen ucu hub la çoğaltıabilirsiniz.

Olsun yine modem olmaz, hub/switch almanız lazım.

elinde hazırdan ikinci bir 4 port modem varsa onu switch olarak kullanabilirsin. yoksa bir koşu gidip 8 port switch alabilirsin.
laptop özgürlüğüne kavuşsun diyorsan 4 port modeme veya switche access point takabilirsin.

şu şekilde güzel cevaplar almıştım ben.
www.eksiduyuru.com

7 ay önce 500D ve 18-55 almış biri olarak sana önce 18-55 tavsiye ederim. Zoom yapmayı, diyafram kavramını iyi öğrenmek için daha düşük bir lens kullan ki ileride iyi lenslerin hakkını verirsin.

1.8 lens süper net fotoğraflar verir ama hep aynı açıdan olacak. Kadraj ayarlamak için sürekli ileri geri hareket etmen gerekecek.

kadraj olayını daha iyi öğrenmek için sabit odaklı lens bence daha mantıklı.

ama ben 50mm yerine 35mm falan alırdım.

18-55 en az kullandığım lens olmuştur benim. ama 18-55 gibi bir aralık olması bence gerekli. sonuç olarak hiç mi geniş açı ile çekmeni gerektirecek bir şey olmayacak? sabit bir odağa sıkışıp kalmamak lazım bence.

sadece 50mm ile iş bitmez diyorum, sonuçta ilk anda ne görürsen çekmek isteyeceksin, 50mm ile manzara çekeyim diyeceksin ve kasılacaksı..İşe ısınma aşamasında 18-55 veya maddiyatın biraz daha yüksek ise Tamron 17-50, sigma 17-70 gibi bir objektifin yanına 50mm f1.8 II alırsan seni uzun bir süre götürür, hem de işini görür.

daha önce sabit odaklı makine kullanmadıysanız, 50 mm ile başlamayın. çok övülen bir lens olduğu için gaza gelip tek o lensle kalmayın, pişman olabilirsiniz. evet kadraj ayarlamayı daha iyi öğrenirsiniz belki ama "ah ulan azıcık zum edebilseydim, azıcık geniş açı olaydı da şu manzaranın hakkını vereydim" dersiniz.

zum etme ne olur iste senin de olur sldjflsdfs

süper bir özlü söz kazandırdım fotoğraf alemine ^_^

ne çekeceğine karar vermediysen on yüz bin milyon tane lens yeterli olmaz.
portre, nesne çekimi yapacaksan 50mm f/1.8 1 yıl kadar kusursuz idare eder.
sonrasında portreye devam edeceksen 85mm f/1.8, 135mm f/2.0 200mm f/2.0 filan alman gerekebilir.

Full frame olmadığı için 50mm o makinede çarpanına bağlı olarak daha dar açılı olacaktır. O yüzden 35mm al sen ki gözün gördüğüne en yakın sonucu versin. Hem çok rahat edersin, hem de baya memnun kalırsın.

50 mm dışındaki prime lensler (mesela 35 mm) o kadar ucuz değil. üç katı fiyatı var. biri 250 lira, biri 750 lira. o fiyatı verebiliyorsanız da gidip prime lens almayın, 850 lirara tamron 17-50 alın, her işinizi görsün. bunlar garantili tr fiyatları üstelik. amerika'da daha da ucuzdur.

acunn.com behzat ç.'nin haklarını satın almış onla ilgili olabilir.

behzat c secim yuzunden yok mu bu pazar?

ama neden 480p videoları kaldırıp kendileri kadaha kötüsünü koyuyolar ? neden ?

pipisi düşsün onların. kukuları yapışsın.
haftada bir gün onu da zar zor izliyordum zaten. engellemişler hepsini.
insafsızlar.

bizimkisi çıkıyo ama öylece duruyo bir gün atlıcak diye bekliyorum ama 1 yıl oldu hala atlamadı bu zamana kadar atlamadıysa dahada atlamaz sanırım

atlamaz o merak etme.

kediyi takip etmekten başka bir çare bulmak zor diye düşünüyorum. kedi bu sonuç olarak, balkon açıksa illa ki çıkacak ve ortalığı keşfetmek için balkonun bir yerlerine tırmanacaktır.

benim kedim, hem de elimin altındayken (ben atmışım meğer ahah), cam kenarında takılırken dengesini kaybedip düşmüştü bahçeye. çok yüksekte değildik, dört ayak üstüne bi de çimlere düşünce bir şey olmamıştı. yani atlaması/düşmesi çok mümkün, o yüzden iyi takip etmek lazım, bence.

bir arkadaşımın kedisi 10. kattan düşmüştü.. bildiğin balkondan atlamış hayvan.. yani düşme ihtimalleri var.

benim kedim de 4. kattan düştü patileri kırıldı.. şimdi iyi..
kedilerin yükseklik algısı yokmus dikkat etmekte fayda var.

mümkünse en üst kata taşının. madem henüz bir kedi yok ortada, sizin balkonunuza düşecek bir kedi de olmaz böylece.

atlar.

ben yüksekten korkan kedi de biliyorum kesinlikle kenara yaklaşmaz biri varsa hemen kaçar kucağına almak istesen tüm vududuna tırnağı geçirir garantiye alır kendini, önce gözlemlemek lazım alengirli işler yapıyorsa çıkarmamak daha doğru. bir arkadaşımın kedisi kuşa atladı malesef öldü.

kesin çözümler,

bahçeli ev
zemin kat
klima

atlamasa bile yakından kuş, böcek filan geçerse kendilerini kaybediyorlar. uyuya kalıp düşme ihtimalleri de var. bence tel filan yaptır balkona sonra çok üzülürsün.

eğer balkon toprağa bakmıyorsa kediyi oralarda dolaştırmamakta fayda var. bizim vahşi kedi 4. kattan düşmüştü. ölmedi. şimdi yüksekten korkuyor ama.

üst komşunun kedisi -ki 11. katta oturuyorlar- balkondan atlayıp intihar etmişti.

ben kedimi balkondayken kucağıma alıp baktım yüksekten korkuyor mu diye tırnaklarını kollarıma omuzlarıma geçirdi fena halde korktu yani.. 5 yıldır benimle beraber bazen özellikle balkonda durmasını istiyorum sürekli içeride olduğu için.. yüksekten korkup korkmadığına deneyerek atlayıp atlamayacağına bakabilirsin.. ve tabi bazı kediler intihar ederler mutlu olmadıklarından dolayı bu da ona ne kadar iyi baktığınız ne kadar ilgilendiğinizle ilgili..

normalde kedi balkondan atlamaz. korkarlar. ancak bunlar pencere kenarı olsun, balkon olsun oturup etrafı seyrederken bir kuş veya sinek gördüklerinde kendilerini kaybederler. kuşun arkasaından dengesini kaybedip düşebiliyorlar.

o yüzden evde bir adet pencereye tel taktirmak ve açık balkona çıkartmamak lazım. benim balkonum içeri alınmış ve bir camı telli. en güzeli bu.

4. kat, bir kedim atladı omurgası kırıldı ve öldü:( diğer kedim de atladı sol bacağı kırıldı. gerçi atladı demek birçok arkadaşın da dediği gibi yanlış olur. karga çok geliyor bizim balkona ve resmen kedilerin akıllarını başlarından alıyorlar. birkaç kez kedinin üstüne doğru pike yaptıklarını gördüm, kedi balkonun kenarında otururken. kesinlikle kargalara dikkat edin. lanet kargalar!

kediler cidden intihar eder mİ?

hiç sormayın genç werther'in acılarını okuyan kediler intihar ediyormuş.

şaka yapmış arkadaş, inandınız mı hemen :)

@ mea

inanmak üzereydim var ya. :) hatta romantik bile gelmişti...
olmasın öyle bi şe tabi.

Benim kedim de balkondan düştü ve öldü. Ben yurtdışındaydım. İlk kez ayrılmıştık.. Çok mutsuzdu bilmiyorum aklımda hep bir şüphe kaldı.. saçma tabii

kullanım kılavuzunda diyor ki "an error other than above has occured. Remove and re-install the battery. this error may occur if you use a non-canon lens and the camera or lens does not operate properly as a result."
ama ışıkla ne ilgisi var anlamadım. başka bir objektifle deneme şansınız var mı?

edit: bir sitede diyor ki objektif bağlantı pinlerini temizleyin, sonra bataryaları makineden çıkarıp makineyi "on" konumuna getirin 3-5 dakika öyle bekleyin.
www.fixya.com

error 99 çok genel bir hata kodu. temelde lens ile makine arasındaki bağlantı problemlerinde karşılaşılıyor. ancak başıma geldiğinden biliyorum makinemin perdesi arızalandığında da error 99 vermişti. pinlerin ve makinedeki pinlere karşılık gelen kısımların temizliğini yapın (saf alkol iyidir)
olmazsa Hayyam Makro fotonun yolunu tutun

lens ile iletişim problemi veya lensin diafram yapraklarını kıpırdatamama gibi durumlarda veriyor bu hatayı.
bendeki emektar 35-105'in yaprakları yapıştığında bu hatayı veriyor.

eror 99 lensle alakalı bir sorun oldugunu söylea.
eror 99 derki ben lensle bir iletişim sıkıntısı yaşıyorum veya lensin tepki vermiyor. bu yüzden sorun benim yazılımımla alakalı oalbilir firmware yükle. olmadı lens pinlerini bir kontorl et ama makinadakini de gene olmadı lensin diyafram yaprakları sıkışmışsada bu hatayı veriyorum diyor. başka bir lensle dene. lensle alakalı sorun yani diyor lens bana tepki vermiyor demek diyor.
fakat ozellikle çok lens degiştiren kişilerde body üzerindeki pinlerde kopma v.s olabiliyor. bu sorunlar devam ederse bir servise götür. evet 350d güzel makinadır ayrılması güçtür ama miladını doldurmuş olma ihtimali mevcut.

her türlü temizleme pil cıkarma takma vs. internette ne yazıyorsa yaptım ama olmuyor. birde garip tarafı normalde çekmediği durumalarda kadranı büyüttüğümde çekiyor. ama fotoğraflar acayip parlak oluyor..
ben de sorunun perdede olduğunu düşünüyorum. çünkü perde takılır gibi oluyor. ilk olduğunda vizörden baktım da görüntü sanki lense güneş gözlüğü takılmış gibi siyahtı. evet alet baya yaşlı perdenin ömrü dolmuş olabilir.

nereye götüreyim, kaça patlar acaba..

perdeden genelde vermiyo error 99 u lens iletişimiyle alakalı oldugunu söylüyor. ama yok diyorsan bence sorun sensörde yada aynada cidden ugraşma 350d ile astarı yüzünü geçer bütçen elvermiyorsa 400d gibi bir makina alabilirsin. makinamla aramda bir bag var satmam v.s diyorsanda ver 400-500 tl body için al bir body sonuçta body'i bir yere kadar önemli.

arıza perdede ise 350 tl civarında maliyeti var

eğer bu sıcaklık devam ederse denize girilir. rafting köprülü kanyonda yapılacaksa götünüz donar. o su soğuk!

www.robitshop.com

@orpheus robitten bir ürün sipariş ettik. durumuna göre bakacağım oradan alıp almamaya.
başka firma tercih edebilir miyim? ya da yurtdışından mı getirmek lazım?

arduino nun pek bi numarası yok bence. ben olsam işlemciyi alır kendim bi board yapardım.

kayıtlara geçsin diye yazıyorum.
arduino starter kit mis gibi set. bunu alabilirsin arduinocu kardeş.
www.robitshop.com

analogun farkı, nostaljisinde. mp3 player fiyatına neden plak aldığı sorulmaz bir adama. aynı şey bir yerde. eskiye özlem, daha fazla emek verilen, daha çok uğraşılan şeye ilgi.

dijitalin farkı rahatlığında, kolaylığında ve sonucun anında gözüküyor olmasında. galiba insanlar fotoğrafın baskı kısmıyla değil de çekilmesi kısmıyla alakadar olmayı seviyorlar. iki kare çekip, bilgisayara aktarma buradan geliyor olsa gerek. tabi bilgisayara aktarabilmek de önemli bir dijital tercihi. ayrıca analogun film masrafları göz korkutuyor olabilir.

benim fikrim budur.

dijital'in hala analog kalitesine ulaşamamış olması da ayrı bi sebep tabii.

dijital fotoğraflarda renk farklılıkları olan yerlerde, mesela lacivert-beyaz arasında mavimtrak bir çizgi görünür. analogda böyle bir şey yoktur. (en basitinden kanyon'un metro çıkışındaki fotoğrafları incelersen her yerden böyle mavi çizgiler geçtiğini gözlemleyebilirsin)

dijitalde renkleri tam olduğu gibi yakalayamama ihtimalin çok yüksek ama analogda dijital değil kimyasal(kimyasal da değil sanki ne ola ki o?) bir işlem olduğundan renkler tam olarak olduğu gibi görünür.

dijital evet daha kolay ama analog daha kalitelidir bu ve benzeri sebeplerden, bana göre tabii ki. ayrıca filmi banyo edip fotoğrafları basmanın zevki başka hiç bir şeyde yok.

İkisi de var ama dijital kullanıyorum. Çok daha pratik ve ucuz çünkü. 4gb bir hafıza kartı olduktan sonra raw çeksem bile 250 taneye yakın fotoğraf çekebiliyorum ve hiçbir masrafı yok. RAW demişken, bir de tabi dijital fotoğraf çok daha fazla hakimiyet sunuyor kullanıcıya.

Şu anda dijital makineler 35mm'nin çözünürlüğü olan 24MP'i yakalamış durumda. Tabi geniş formatta iş değişir orası ayrı. Ancak bir de iyi dijital makinelerin 5000iso değeriyle bana mısın demeden grensiz fotoğraf çekmesi göz önüne alınınca dijitalin analogdan geride olması gibi bir şey pek yok gibi.

bana dijital daha zor geliyor. analogda diyafram ve obtüratör ayarlamak daha pratik, dijitalde karışık (analog canon ae1 dijital nikon d90). analog daha zevkli, film kıymetli olduğu için düşünerek ayarını iyi ve hızlı yaparak çekmen gerektiği için üzerinde güzel bir baskı yaratıyor. dijitalde çektiklerim kıymetsiz gibi kötüyse tekrar tekrar çek. veya bakıp sil.

yani dijital artık yaklaştı da, o yaklaşan modeller çok pahalı. misal yakın bir zaman kadar orta format film kadar yüksek çözünürlük yakalıyamıyordu, ama son çıkan leica nın ne bileyim hasselbladın medium format dslr leri 50 megapikselin üzerine çıkıyor. şimdi pentax da çıkarıcak. yani filmli makinenin çok bir anlamı kalmadı.

mesela bir sitede hemen hemen denk bir slr bir de dslr nin fotoğraflarını karşılaştırmışlar. slr de slide film kullanılmış. dslr de daha çekilmiş aynı fotoğraf daha keskindi.

benim hala filmli makine kullanmamım en büyük sebebi paramın olmayışı. misal ilerde canon g10 ya da panasonic d-lux falan alabilirsem analog makinelerimi de rafa kaldıracağım.

misal dslr ile fotoğraf çkemye çıkıtğımz aman bir olayın 30bin farklı açıdan fotorğafını çekebiliyorum. ama filmli makinede en ideal açıyı bulmak için kendimi zorluyorum, bu iyi bişey bence..

asıl dijital makineler ile fotoğraf çekiyorum, hobi olarak analog makineleri kullanıyorum.
dijitalin hız, anında ön izleme gibi doğrudan faydaları tartışılmaz.
analog makine kullanırken en çok hoşuma giden kısmı sonuçların süpriz olması.
dijitalde çekip bakıyorsun iyi veya kötü, analog'da ise teknik bilgi ve tecrübe ile çıkacak sonucu tahmin ediyorsun, birkaç düzeltme uygulayıp yine çekiyorsun ve sonucu bekliyorsun. belirsizlik insanı heyecanlandırıyor. ardından çıkan iyi fotoğrafların tatmini ise dijitalden kat kat fazla. beklemenin getirdiği bir haz sanırım.

Hiç laptop yollamadım ama şu patlatırken orgazm olduğumuz zamazingolara sarıp, laptop kımıldamayacak şekilde etrafına gazete kağıdı ya da sünger münger doldurursan bir problem olmaz gibi geldi?

Kırılacak bir sürü eşya kargoladım, hiçbirine bir şey olmadı mesela.

gider gider. ebatlarında bir kutu bulursanız yurtiçi kargonun hassas kargolar için bir uygulaması var. sıvı köpük bulunan bir torba veriyorlar. torbanın bastırın denilen yerinden bastırdığınızda içindeki köpük şişip kuruyor. bu uygulama ile fotoğraf makinesi, lens gibi şeyler güvenle gönderiliyor.

ben gönderdim 2-3 kere. bişey olmadı. sadece laptop oldugunu bildirin yeter.

1m den düştüğünde hasar görmeyecek şekilde paketle. işini sağlama al. sadece yükleme boşaltma değil, aktarma merkezlerindeki hengamede hasar görebilir.

harita üzerinden mi yoksa fiziki olarak bakarak mı bunu yapacaksınız?

şöyle bişey var ama tam anlayamadığım ne demek istediğini

edit: yanlış linkmiş şu olucak

www.youtube.com

bu çizimdeki gibi kuşbakışı görüntüden mi hesaplanacak, yoksa o 320 metre yazan yerde durup karşıki dağlara baktığımızı mı varsayacağız?

hmm. mumkun durmuyor zira goz karari olmaz, lazer falan olsa bile zorlasir ama en azindan mumkun olabilir.

google earth ile görülmeyen bir açıda hesaplamak istediğim yer.
olayı şöyle özetleyeyim. dağ üzerinde bulunan bir noktanın zirveden ve yerden yüksekliğini hesaplamam gerekli.
dağı karşısından görüyorum ve gps ile bulunduğum noktanın yüksekliğini biliyorum.
bulunduğum noktadan açı hesabı ile filan hesaplayabilir miyim?

@saiko işte gölgesi olmayan bir nokta hesaplamak istediğim yer.
yukarıdan sarkıtılacak ipin uzunluğunu hesaplamak istiyorum. olmadı yerden yüksekliğini bulacağım en azından.

şöyle bir fotoğraf hazırladım. benim durumumu gösteren.
birinci noktadan, ikinci noktanın yüksekliğini hesaplamak istiyorum.
üçüncü noktaya uzunluğumu ölçemiyorum.
sadece birinci noktanın yüksekliğini biliyorum. :/
i54.tinypic.com

yaklasik bir yukseklik bulmak mumkun. boyle kisa mesafelerde oynasa oynasa 1 metre oynar. soyle yapabilirsiniz. 40-50 cm kadar olabildigince duz bir dal bulun. oklava tarzi bir sey is gorecektir. bulundugunuz pozisyonda, 2 numara ile gosterdiginiz yerin baslangic seviyesi (3 ile ayni seviye gordugum kadariyla) sizden asagida kalacak sekilde bir tasin uzerine cikin. bu agac olur, arkadas olur hic farketmez. yeter ki 2 numaranin baslangici sizden asagida bir yerde kalsin. daha sonra dal parcasini 2 numarali yerin baslangic noktasini isaret edecek sekilde tutun. (1) \ (2) su tarz gozukecek yani 1 ve 2 (burada baslangic noktasini kastediyorum. o yuksekligin yatayla birlestigi nokta) numaralandiginiz yerler ve backslash de dal parcaniz olmak uzere. simdi bu dal parcasi yatayla bir aci yapiyor. bunu iletki ile olcebilirsiniz. bize 1 ile yer arasindaki aci lazim. digerini de olcebilirsiniz farketmez. ben hesaplamalarda 1 ile dal arasinda kalan aciyi olctugunuzu varsayiyorum. simdi olctugunuz acinin tanjanti 2 numaraya yatayda olan uzakliginizina, 2 numaranin yerle birlestigi seviyesinden ne kadar yukarida oldugunuzun oranini verir. sopanin yuksek tarafinin bulundugunuz yerden yuksekligini bulabilirsiniz. bunun icin boyunuzun uzunlugunu kerteriz alabilirsiniz. simdi sopanizi 2 numaranin yerle birlestigi nokta ile yatayda ayni hizada olacak sekilde tutun (1) - (2) ve sopanin yerden yuksekligini olcun. simdi ilk olctugunuz yukseklikten ikinciyi cikarin. boylelikle sopanin tutuldugu relatif yuksekligi bulduk. o da ucgenimizin dik kenari olacak yani tan(olculen aci)=(yatay uzaklik)/(relatif yukseklik). buradan iki numaranin bizden yatayda ne kadar uzakta oldugunu bulabiliriz. simdi, yuksekligi bulmaya geldi. tekrar dal parcanizi 2 numaranin yerle birlestigi seviyeden baslayacak sekilde bulundugunuz yerden bir ucu 2 numarayi gosterecek sekilde kaldirin. yani (1) / (2) gibi gozukecek yandan bakilinca. simdi sopa ile yer arasinda kalan aciyi olcun. yatay uzakligi biliyoruz. aciyi da olctuk. tan(olculen aci)=(2 numaranin relatif yuksekligi)/(daha once buldugumuz yatay uzaklik) buradan 2 numaranin relatif yuksekligini bulduk. yapmamiz gereken son islem 2 numaranin yerle birlestigi noktayi gosterecek sekilde sopayi yatay tuttugumuzda bulundugumuz noktaya olan yukseklik farkini bulmak. simdi bu bu olctugumuz yuksekligi ve ikinci islemin sonunda buldugumuz yuksekligi 320'ye eklersek. kabaca 2 numarali noktanin rakimini bulmus olabiliriz. siz buna olcum hatasi diyerek 1-1.5 metre daha ekleyin.

@dahicocuk evet tam düşündüğüm gibi açıkladın. fakat dalla bu tür ölçümleri yapmak çok zor olacak gibi. bunu dal yerine dereceli pusula gibi ekipmanlarla yapabilirsem istediğim sonuca ulaşabilirim sanırım.

hayyam da babataş var. kredi kartına taksit yapıyordu.
doğa foto eğer makine varsa taksit yapabilir.

www.novafotograf.com adresinde ikinci ele 3410TL fiyat veriyor.

ikinci el istemezük

ilk değerler gps'den seri port ile okuduğum değerler, istediğim değerler ise gps'in programından okuduğum değerler.
gps royaltrek rbt-2100 bu arada.
program kendi içinde bir dönüşüm yapıyor sanırım. ama ben bulamadım bu dönüşümü :/

andrew.hedges.name

Programda ki görünen koordinatlar:
img833.imageshack.us
benim gps cihazından okuduğum veri:
$GPGGA,055735.000,3652.7227,N,03038.7557,E,1,05,6.7,62.7,M,34.6,M,,0000*61
$GPGSA,A,3,27,15,28,09,18,,,,,,,,7.8,6.7,4.0*33
$GPGSV,3,1,11,26,79,228,20,15,51,302,45,17,50,121,23,28,47,042,42*72

normal şartlar altında 60d'nin 50d halefi olup cillop gibi bir makine olması gerekiyordu.
canon d300s'e kafa tutmak için 7d'yi çıkartıp ortamı sallayınca kırpmışlar biraz özelliklerini.
ama ikisi de farklı segmentlerin cihazı olup 60d her durumda 550d'yi ezer. ağlatır. üzer.
ve evet body iyi olacak ama asıl olay lenslerde.

body nasıl 1000 dolar oluyor yav. daha bugün babataş'a sordum 50d body 1100 dolar diyor. spot ürün. erkayalar falan değil. hal böyleyken yepyeni 60d nasıl 1000 dolar oluyor? hangi memlekette olursa olsun?

yoksa bana erkayalar fiyatı mı verdi babataş?

ayrıca 60d, diğer kardeşleri xxd serisi gibi magnezyum falan değil, plastik gövdeli. 40d ve 50d'ye göre high speed seri çekim hızı 1 kare daha yavaş. bi de joystick yokmuş. bi tek artı derseniz hareketli ekran var işte. 60d yerine 50d düşünün. fiyatı da düşer şimdi.

sanıyorum adrasan demek istediniz? havaalanından toplu taşımayı kullanmak istemiyorsanız tek alternatifiniz taksidir. başka yolcuyu bırakan taksiye binmeye kalkışırsanız, gören havaalanı taksicileri yazık o taksiciyi dövmeye kalkışabilirler , haberiniz olsun ( antalya'da taksi konuları biraz karışıktır, ciddiyim ) . illa ki havaalanı taksi durağından bineceksiniz. yazılı bir fiyat listesi talep edin eğer artık durakta ki tabela durmuyorsa, yazan fiyat üzerinden muhakkak pazarlık edin. iyi tatiller.

Havaş servisleri var.Sanırım otogardan geçiyorlar.Olmadı otogara yakın bir yerde iner taksiyle geçersiniz otogara.Otogardan rahat otobüs bulursunuz.Finike,Kumluca vs. yerlere giden otobüsler adrasan yol kenarından geçer.Otobüslerin yol kenarında durduğu yerlerden de Adrasan'nın içine giden otobüsler oluyor.Otogardan direk Adrasan'a giden otobüsler de vardı galiba.

Ya da Havaş'la Akdeniz Üniversitesi kampüsüne kadar gelirsiniz.Az biraz yürüdükten sonra Adrasan otobüslerinin kalktığı yere gider oradan geçersiniz.Kime sorsanız gösterir.

Taksi ile pazarlıkla 100$ pazarlıksız 200$ a gidersiniz sanırım.
turizm acentalarının araçları ile gitmeye çalışabilirsiniz.
havalimanı taksileri pazarlıkta büyük olasılıkla agresif olacaklardır.

wavosaur un işinizi görme ihtimali var, açık kaynak kodlu ses işleme programıdır. çeşitli sesleri silme konusunda vocal i kaldırma vs gibi bir çok işlemi destekliyor. menüleri biraz kurcalarsanız tools, effect , process menüleri altında işinize yarayacak birşeyler bulma ihtimaliniz oldukça yüksek.

istedigin sey dogalve net olarak elde edebilecek matematiksel bir metod henuz kesfedilmedi. kotu olsa bile otomatik yapabilecek bir metod da yok.

Filtreleme yolu ile (ozellikle su sesi statik ise, yani cok gidip gelmiyorsa, background noise gibi ise), oldukca yol katedilebilir ama (kus sesini de etkileyerek tabii ama belki sonuclar yeterli olur senin icin). Bir parca ornek koyarsan olurunu soyleyebilirim.

@callejee wavosaur tam istediğim gibiymiş ama ben çat çut kesince sanki olmadı gibi.
yine de daha iyisini yapamazsam en azından aradaki gereksiz sesi kesebildim sayesinde.
teşekkür ederim.

ok ses oldukca statik, biraz temizleyebildim. upload ediyorum su an.
(bu arada su sesinden cok circir bocegi sesi var)

edit: mesaj attim linki 10 indirme hakki var cunku. indirdikten sonra koyarsin buraya istersen.

@kurukafa ellerine sağlık. tam istediğim gibi oldu. çırcır böceği habitatın sesinden olduğundan çok rahatsız etmedi beni.
arkaplandaki uğultu sesi yükseltince ötüşü boğuyordu. şimdi böyle bir sorun kalmadı.
teşekkür ederim.

evet.

(bkz: eklembacaklılar)

6 ayaklılar > böcek
8 ayaklılar > örümcek

evet.

yumurtaları yoksa boz yuvalarını, yuvasız kalmazlar.

ben evin yakınlarına kuş yuva yapsa diye kuş gözlüyorum sen bulmuşsun bunuyorum derdim ama demiyeceğim. malesef özellikle kumrugillerin yuva çabalarını onlara zarar vermeden engelleyemezsiniz. :/ iki çalı koymayı yuva yapmak sandıklarından gelip yuva yaparlar.
diğer kuş türlerinin aksine bu konuda çok hoyrattırlar. bence korkunuzu yenin. fare de olsa onda güzel bir canlı. tanıdıkça seveceksiniz.

ailenden ne kadar bağımsız olacağına daha karar verememişsin sanırım.

gerçek şu, ailenden uzak yaşıyorsan ve ekonomik özgürlüğün varsa ailenle aranda bağlardan başka kalan bir şey olmuyor. olması gereken de bu aslında. çocuklarını el bebek gül bebek büyüten aileler, kopma anını kabullenmekte çok zorlanıyor. bu zorlanma, getirilen kısıtlamalar olarak gün ışığına çıkıyor.

ama ya çoktan kabullenmişlerse? sonuçta, artık üniversitede değilsin. o bahsettiğim ekonomik bağımsızlığını eline aldıktan sonra evladımıza artık ne derece müdahale edebiliriz ki sorusunu kendilerine sordular ve cevap verdiler? böyle bir durumda da, kendi kendini kısıtlamış oluyorsun.

2 taraftan da baktık olaya, peki sonuç ne :) sonuç olarak, kendi isteklerinin, çevrendeki her şeyden önemli olduğunu bilmen lazım. onlar senin yahu, yapmak istiyorsun, yapabilecek kapasitedesin. neden bir başkası (başkası, aileyi de kapsıyor evet) seni engelleyebilsin ki? hatta ondan kötüsü neden kendi kendinin önüne geçesin ki?

ek: dediğin şekilde yaşayabiliyorsan, kimsenin sana karışmaya hakkı olmamalı.

kesinlikle istemediğim bir şey fakat örnek vereyim. üzüntü kısmını falan atlarsak, ailenin öldüğünü varsayalım. onlar bunu yapmamı ister miydi vs diyerek hayatını sınırlayacak mısın? yoksa hayatını yaşamaya mı başlayacaksın? bence yalana gerektiği yere kadar devam et. o ayarı sen tutturursun.

25 yasında bı kadınım ben de,aralıksız uc yıldır calısıyorum ben de ve ıstanbulda, aılemden farklı bır ılcede yasıyorum unıversıteden berı. aıle tıplerımız aynı. aynı tecrubeler halıyle bende de var. sızın dagcılık konusu, onlara gore daha cok tehlıkelı sanıyorum. elın adamlarını gecıyorum cunku sehırde de elın adamı cok. zaten baska bır sehırde yasıyorken. bu sebeple tehlıkelı bırseylerın onune gecmeye calısmaları normal, cogu aıle gıbı. bence daha cok baska nasıl konularda onlardan bırseyler saklıyorsun ve yalan soyluyorsun, bunlara bakalım. saklamak ve yalan soylemek arasında bana gore fark var gercı. burdakı ısyankar olmak ısteyıp uzuleceklerınden oturu olamayan tavrın aslında baska konulardan kaynaklanıyor gıbı. cok uzatmayayım.

yalan hep soylenır ama bence daha cok onlar uzulmesın dıye. yanlıs bırsey yapmıyorsun kı? boyle dusun. burdakı yalanın bır agırlıgı olmamalı.

Bence artık resti çekmenin zamanı gelmiş. Aileden beklentin nedir? sana bakmaları mı? Ben de 25 yaşındayım, hala eve bağımlı olduğum için acı çekiyorum. ekonomik bağımsızlığımı kazandığım anda onlarla işim biter. dramatize etmeye gerek yok ama bu bir sorun. soğukkanlı bir şekilde anlatıp aşmak zorundasın. yalan senin iç dengeni bozar. 25 yaşında nerede kimle olacağını kimseye söylemek zorunda değilsin bence.

Ne kadar geç söylerseniz o kadar kötü.
Bence de kazık kadar olmuşken böyle şeyleri gizlemek durumunda kalmanız hoş değil.

Şaşırırlar, üzülürler, kızarlar, küserler belki ama sonradan hepsi geçiyor.

Onlara yalan söylemek istemediğini , istersen yalan söyleyerek onların haberi olmadan bunu yapabileceğini ama artık onlara yalan söyleyerek ya da saklayarak bir şey yapmak istemediğini rahatsız olduğunu anlatırsan dağcılık olayından rahatsız olsalar bile sana/fikirlerine/eylemlerine olan saygıları artar ilerde de başka olaylarda böyle sıkıntıya girmezsin gibi geldi bana en azından zamanında benim için böyle olmuştu.

söylemeniz gerekli bence ama bunu alıştırarak ve hafifleterek anlatmanın bir yolunu bulursanız daha iyi. mesela diyin ki yaz mevsimi çok da tehlikeli bir gezi değil, insanlar tur bile yapıyor, kar bile yok, vs...

yani onlar da biliyor zaten sen yapmak istedikten sonra engel olamayacaklarını. maksat onların da içini rahatlatacak bir şeyler bulmak. aile tipi ne olursa olsun endişelenirler doğal olarak.

Dağcılık konusunda dağcı olarak söyleyebilirim ki yaptığınız aktiviteler konusunda ailenizi ne kadar bilgilendirirseniz sizi o kadar az merak edeceklerdir.
bu konuda eğitim aldığınızı, tecrübeli insanlarla beraber olduğunuzu bildikçe sorun çözülecektir.
ben ilk başladığımda ailem karşı çıkmak yerine eğitimini almam konusunda birşeyler söyledi sadece. kuzenimin ailesi ise tam tersine dağ da bile sürekli arayarak merak ettiklerini bildirmekteydiler, bunun hem bizi hem kendilerini sıkıntıya sokmaktan başka bir yararı olmadığını anlattık. zamanla alıştılar.

kendime sığmam durmam basarrrrrrrrrrrrrr giderimmmmmmmm .

bacımmm Erkek olsan takacak mıydın ?

Kadınım diye özgürce soyluyorsun neden takıyorsun onlar senin yaşında iken senin yada abi ablalarının birbirlerinin sorumluluklarını almamışmıydı daha ne kadar tecrübelencem diye inceden bir giriş yap yalan soyleme !

aslinda zamanla bir ayari tutturuluyor. ne sen her seyini paylasiyorsun ne de onlar kurcaliyor. bir sure sonra herkes yuzmek istedigi sularda yuzuyor. 40 yasima gircem annem (guya) sigara ictigimi bilmiyor. bu olaya takik oldugu icin anlatmadim. normal kizma otesinde ciddi anlamda saplantili sigara icmeye. ama mesela bir yerlere gezmeye gitcek olsam, tehlikeli degil mi oralar vs gibi seyler soyler ama benden pek ciddi bir cevap alamaz. dengelendi zamanla ama bu dengeyi saglamak icin bazen siz, bazen onlar tavizde bulunmali, taviz demiyelim de iste ileri ya da geri adim atan taraflar degisken olmali.
bence anlattiginiz noktada biraz geri adim atma sirasi onlara gelmis, zira tirmanis tamamen sizin kendi ic dunyanizla ilgili, kisisel ve ozel ir mevzu, icsellesmis yani. tatli dille soyleyin bence de. alincaklar, duygu somurusu vs gibi seylere de hazirlikli olun. yolda yurumenin de ayni oranda tehlikeli olmasi, yuruyus rotanizin cok alengirli olmamasi vs gibi bilgiler de verebilirsiniz.
bence de tepkileri zamanla azalacaktir. bazi haklar size verilmiyor, kendinizin almasi gerekiyor, cogu zaman tirnaklarinizla kazarak.

turizm okumuş kız arkadaşımdan aldığım bilgilere göre : kalamaz.

18 yaşını doldurmuş olması, doldurmamış ise ailesinden birilerin yanında bulunması gerekiyormuş. bakanlık talimatları böyleymiş.

valla millet bodrumda marmariste yaşına bakmadan kalıyor

bana kalırsa pansiyonda kalırsın ama otellerde sorun olabilir. pansiyonlarda kimlik soruyorlar mı ki?

Teoride hayır pratikte evet olabiliyor.
Fakat Samsun pek turistik olmadığı için muhtemelen kalamazsın.

bucippa otelde kalabilirsiniz muhtemelen. kimlik soruyorlar ama pek sıkıntı çıkartacaklarını sanmıyorum.

Birkaç sene önce haftasonu için arkadaşlarla toplanıp biryerlere gitmiştik. Kaldığımız butik otelde kızların kimliklerine baktılar. Sorunca da, işte ters bir durum yaşanırsa kızlar 18 den küçük olduğu taktirde başları belaya girebilirmiş gibi birşeyler söylemişlerdi.

otelde konaklayan insanların kimlik bilgilerini her akşam jandarmaya ya da polise bildirildiğini söylemişlerdi. ancak pansiyon sahibine günlük 5-10 tl fazla ver kalırsın kanımca :))

database ayni bilgisayardaysa sadece nokta kullanabilirsin.
"data source=.;catalog=db;integrated security=true"

sql server express ise is degisir

"data source=.\sqlexpress;catalog=db;integrated security=true"


nokta yerine (local) de is gorur. parantez dahil.

sunucu adı ve veritabanı ismini bir tanım dosyası ya da registry kaydı ile parametrik olmasını sağlamak en iyisidir.
daha sonra farklı kurulmuş instance veya geçici veritabanından çalışma gibi ihtiyaçlarda sorun olmaz.

onu sormuyorum aslında tam olarak. yani management studio'nun içinde bulunan database'e bağlanarak uygulamanın çalıştırılmasında sorun olmuyor. nokta koysam da buraya bağlanıp ordaki database'i kullanıcak. ama mesela masaüstümde bir database dosyası var. bunu management studio'ya attach etmeden direk masaüstündeyken kullanamıyor muyum? kullanıyorsam nasıl. mesela data source'a masaüstünün path'ını yazarsam olmuyor.
niye bununla uğraşıyorsun denilirse sql server kurulu olmayan bi bilgisayarda bu uygulamayı nasıl çalıştırırım. oraya gider soru. benim bilgisayarımda işe yarayan connection string başka bilgisayarda işe yaramayacak. onun için onu uygun bi şekilde düzenlemek istiyorum.

aslında şöyle bi sorum vardı önceden cevap gelmedi (git: 160174)

database explorer'dan girip connect to database desen, daha sonra data source kısmını microsoft sql server database file olarak seçip, masaüstündeki database dosyasınında hedefini verip bağlansan olmaz mı acaba? attach etmeden kullanmak istiyorsan eğer bunu yapıp databese explorer'dan yeni attach ettiğin database'in üstüne sağ tıklayıp properties'den connection string'ini alırsın böylece elle yazmaktan daha sağlıklı olur. yani tam olarak istediğin böyle birşey mi? mesela bende şöyle bir string çıkıyor,
/*

Data Source=.\SQLEXPRESS;AttachDbFilename=C:\Users\ocanal\Desktop\bulmaca.mdf;Integrated Security=True;Connect Timeout=30;User Instance=True

*/

mesela sen bir setup oluşturduğun zaman c içerisinde bir path açacaksın bu şekilde yapıp

AttachDbFilename =programın kurulduğu yer/veritabanı.mdf;...

şeklinde yapsan olur sanırım.

haci sql server direk windows servisleri ile alakali oladugu icin fiziksel path yazmakla olmaz o is. dedigin gibi bir projeyi ancak access, excel vs.. seklinde veritabani kullanan projelerde yapabilirsin.

sql server kullandigin icin direk bi servera baglanip authenticate yapmasi gerekiyor. yani kullanacagin bilgisayarda sql server yuklu olmali. ya da remote bir sql server a baglanmalisin. cok iyi anlatamadim ama idare et.

@ocanal:

böyle bir connection string'le oldu istediğim. ama sonra setup oluşturunca kendi bilgisayarımda kurduğumda bile çalışmadı. ama visual studio 2010'da release modunda debug yok herhalde ya da ben göremedim varsa da. Ctrl+Shift+F6'yla da olmuyor. onu yapamadım yani setup dosyasını oluştururken. belki onunla alakalıdır. neyse senden sonraki cevabı görünce de vazgeçtim zaten.

String connStr = "AttachDbFilename=" + Environment.CurrentDirectory.ToString() + "\\database.mdf;Integrated Security=True";

ha yok kendi bilgisayarımda kurunca çalışıyormuş, pardon :)

@ozza:

anladım ve aslında bütün sorularımın temelinde bu yatıyordu :) yani evet access gibi filan daha basit düzeyde herkeste olabilecek bişey üzerinden yapmam lazım o zaman.

bu soruya son cevabımı vererek noktayı koymak istiyorum.

bu setup dosyasını oluştururken prerequisites listesinde framework, windows installer vs. nin yanında sql server 2005 express de varmış dikkat etmemişim. onu da olması gerekenlere ekleyince uygulamamın kurulumunu yaparken başka alakasız bir bilgisayarda sql server 2005 express edition'ı da kuruyor ve sonrasında da çalışıyor uygulama. ama bunun için aynı zamanda connection string'in en son hali de şöyle oldu:

"Data Source=.\\SQLEXPRESS;AttachDbFilename=" + Environment.CurrentDirectory.ToString() + "\\database.mdf;Integrated Security=True";

ha ama tabii basit bir uygulama için sql server'ı kullanıcıya indirtip, kurdurmak filan ne kadar verimlidir o tartışılır :)
bir de connection string böyle olunca benimki express olmadığı için bende çalışmyıor o ayrı :)

kobuzchu kiz kullanıcı adlı üye sanırım orada okuyor. bir sor ona derim ben.

basit olarak. ygs'den barajı geçmiş olan derecenle yetenek sınavına gireceksin bu bölüm için. yetenek sınavında çizim olabilir, sınavın nasıl olduğu sağda solda yazıyordur zaten. görsel algı ve genel kültür sınavlarıda ihtimal dahilinde.

merhabaa =)
fader iletti soruyu da, ben bugün bakabildim.
yetenek sınavının son halini tam bilmiyorum, bizim dönemden sonra değişmiş sınav sistemi biraz. ama en yakın zamanda birinci sınıflardan bir arkadaş bulur öğrenirim, iletirim.

ama genel olarak, çizim sınavı imgesel oluyor. yani, bir konu verip onu çizmenizi istiyorlar. çizim yeteneğinin süper olması gerekmiyor, kompozisyona falan bakıyorlar.
genel kültür sınavı benim girdiğim yıl vardı, hala vardır sanırım. güncel olaylardan sorabiliyorlar, sanat tarihi hakkında (çok detaylı değil tabii, herkesin bildiği şeyler) sorular gelebiliyor.
yanlış hatırlamıyorsam, geçen yıl, sınava girenlere birsürü fotoğraf verip onlardan kolaj yaptırmışlar... ama detaylarını bilmiyorum bu sınavın.

ben öğrenip ileteyim =)

@kobuzchu kiz selam. cevapların için teşekkürler.
çizim yeteneğim o kadar da iyi değildir ama deneyeceğim bakalım.
peki okuldan önceki fotoğraf geçmişi bir işe yarar mı?
ornitofoto ile ilgiliyim zaten bu alanda ilerlemek için bu bölümü istiyorum.

ilk hatadaki OCX dosyasını register edeceksin. regserv32 dosyasının üstüne sürükleyip bırakın ocx dosyasını.

ocx dosyalarını exe'nin yanına kopyalayıp programı yönetici olarak çalıştırırsan da hata almazsın.

Bir süre yolarda kullanmak için deliler gibi aradığım sesli kitapları görme engelliler derneği gibi yerlerde bulmuştum hep. onlarla bir irtibata geçsen iyi olur bence.
Türkçe kaynak yok gibi zaten bu konuda.
Ellerine, sesine sağlık.

sag tik -> ozellikler -> ayrıntılar

Sağ tıklayıp özellikler deyince görebiliyoruz. explorer'de özellikler de özet diye bir kısın oluyor orada, opera da direkt olarak özelliklerde yazıyor. diğer programlarda da benzeridir.

hmm düşündüğümden dhaa basitmiş. teşekkür ederim

eğer vista/7 kullanıyorsan fotoğrafların bulunduğu klasörü fotoğraf klasörü olarak özelleştirirsen ayrıntılar çubuğunda görebilirsin.

(bkz: fxif)

photoshop ta fotografı acıyorsun ve file sekmesinden info ya tıklıyorsun. tüm teknik özellikleri ile görebilirsin.

UAC
www.petri.co.il

max232 entegresi kullanman lazım. buffer görevi görür, fiyatı 50kr falan.

@kimlanbu selam;
şöyle bir şema buldum işimi görür mü ki?
sodoityourself.com
iki tane dişi konnektör takmam lazım ama örnekte 1 tane kullanmışlar :/

max 232ile falan olmaz... optik izolatörler var onlardan almalısın.

@thebug kantarın seri portunu incelemek gerekir ama benim tahminim gerilim seviyesi farklılığı yüzünden uyumsuzluk olduğu yönünde.

ilk önce şu devreyi kurun, max232 entegresinde iki giriş iki çıkış vardır, siz sadece bir tanesini kullanacaksınız.

www.fatiherdem.net

konnektörleri bağlamak için ise aşağıdaki sayfadan bacak bağlantılarına bakın :

www.lammertbies.nl

kullanacağınız uçlar transmit, receive, ground.

optik izolatörler pahalı, şöyle bir baktım 100$ üstünde fiyatı var, bize koymaz diyorsan ve bu buffer işe yaramazsa direkt bastır parayı optik izolatör al.

max 232 kullanmış olsa bile 2 cihaz arasındaki aynı gerilim farkı devam edecek. max232ler yanıp duracak ve kalıcı bir çözüm olmayacak.

@kimlanbu, @orpheus selam;
30-40$ dan 2-3 tane io kartı arızalanınca 100$ ödenebilir bir miktar olarak görünüyor.
gördüğüm optik izolatörler işimi görecekse satın almak daha iyi olacak sanırım.
www.orbitmicro.com
türkiye fiyatını bulamadım ama.

bimelde olabilir. www.bimel.com.tr

bişi yapma
antihistaminik böcek ısırığı kremi al sür. geçer. yalnız benim bir ısırığım bir yıl kaşındı. doku çözücü kimyasallar zerk ettiğinden iyileşme epey uzun zaman alabiliyor. geçmiş olsun.
örümceği attın mı?
böyle şeylerde ısıran hayvanı atmamalısın.
hatta akrep ısırığına en iyi gelen şey ısıran akrebin karnını yarıp yaranın üstüne bastırmakmış. kendi panzehiri ile olayı çözüyormuş, tabi avusturalya'daki gibi akreplerden bahsetmiyorum. :)

Üzerinden 3-4 saat geçtikten sonra da ısırık halen aynı ebatlarda ise muhtemelen birşey olmayacaktır.
daha önceden bilinen bir alerjik durum yoksa birşey olmaz bence.
bu tür durumlarda ısıran canlının fotoğrafı ısırıktan daha çok işe yarar onu görüntülemeye çalışın.

haziran, temmuzda o yol çok sıcak olur. gece ve sabah erken saatlerde hareket etmek zorunda kalırsınız sürekli.
yolun tümünü yürümedim ama gündüz dinlenip serinlediğinde ve gölge olan kısımlarında (orman içi, kuzey kısımlar) yapılabilir.
atlas dergisi vermişti kitabı, yine atlas arşivlerinden bulunabilir.

haziran temmuz da sıcaktan ölürsünüz. sıcak basınca denize atlarım gibi bir durum çoğu zaman geçerli değil. arkadaşlarımla 3 sene önce temmuz ayında, 6 parkuru, alet edavat çadır vs. ile yürümüştüm. bir günde tek parkur yürürseniz fena olmaz ama bizim gibi günde 2 parkur tamamlayacağım diye kasarsanız bilemiyorum... biz doğa yürüyüşü konusunda gayet tecrübeli bir gruptuk yine de sıcak vb. sebeblerle zorlanmıştık. su bulmak bile problem olmuştu. uygunsanız mayıs civarı daha iyi olacaktır.

kurulumda 500d serisi için mi yazıyordu yoksa sadece 500d için mi yazıyordu. şimdi bazı modellerde tüm seri aynı sürücüyü kullanır. nadir de olsa olur böyle şeyler. ama mediamarkt geçiştirmiş de olabilir.
hemen bir senaryo sallıyorum; o kutu bi şekilde açıldı misal teşhire kondu, onun içindekileri bir yere koydular sonra unutuldu filan. sen geri gelince ellerinde olan 500d sidisini verdiler, evet acaip salladım ama böyle de olmuş olabilir.
onun için bir şey alırken(mağazadan) kutunun içini açtırıp kontrol etmek lazım
software.canon-europe.com sen şurdan indir bir daha gittiğinde de bağır çağır

kutusundan çıkması lazımdı kılavuzu ve kurulum dosyaları. erkayalar kendi cd'sini verdiğinden üzerinde 500d yazabilir belki emin değilim. gerçi cd zaten ilk kurulumda gerekli üzerinde canon'un sitesinden güncellemeleri yüklemek gerekiyor.
XXXD serisinin yazılımları aynı. 350-400-450-500-550 fark etmiyor. 550d de video eklentileri yazılımla geliyor mu bilmiyorum.

biraz yorucu olur ama teoride mümkün. bol getorade.

10 saatte rahatlıkla yürünür.
iyi bir yürüşçü techizatsız yorulmaz bile.

ben bile 3km yolu hemen hemen 30 dakikada yuruyorum, bir de yolda sigara iciyorum. 42 km yol 10 saatte dinlene dinlene yurunur bence.

42 km maraton mesafesi. dünya rekoru 2 saatin biraz üzerinde. inanırsan yaparsın!!!

Çok rahat yürürsün ben hergün 15km koşuyorum. 10 saat çok bile gelir

hızlı adımlarla 6 maks 7 saat diyorum.

50 km maraton rekoru 4 saat 50 dakika..............

hp var.

acer'ı bilmiyorum da ELO'ya bakmanı tavsiye ederim.

hp var mediamarkt ta

hangi mediamarkt'ta acaba?

beşiktaş fulyada ki mediamarkt ta görmüştüm. acer ile yanyana duruyorlardı. mediamarkt müşteri hizmetlerini arayıp modeli söylersen bilgi verirler stok durumu hakkında.

ihsan karagülle'nin yazdığı şu kitap tüm sınavlarından geçmene yeterli olmalı.
www.idefix.com

14 ağustostaki hata için bir tahmin:
vizördeki dioptri ( miyop-astimat) düzeltme ayarı değişmiş olabilir.
sonraki sorun için görmeden etmeden bişi söylemek zor.

otomatik mod demişsiniz ama yine de program modunda pozlama 0 olarak bir deneyin derim.

yeni canta alinir.

zirt pirt kopar o zamklansa da.

sırt çantası ise bağlasın gitsin.

o sap direk olarak arkasındaki sert malzemeye bağlı olamaz ki, sert malzeme ile arasındaki kumaşa diksin idareten. çanta dandik bir şeyse direk yenisini alsın zaten.

iki bilemiyorum da
1- bildiğim kadarıyla sesin hoperlör kulaklık dağılımını işletim sistemi değil alet kontrol ediyor. teknik servise yolla derim.

2.sorunun ekran kartının sürücüsü ile ilgili olabilir.
nvidia ekran kartlı notebookta hiç sorun yaşamadan remote desktop client kullanabiliyor, bir birleri arasında geçişleri rahatlıkla yapabiliyorum.

1. problemi, skype -> araçlar -> seçenekler -> ses ayarları -> pc hoparlöründen çal tikini kaldırarak çözdüm. ırzını sktiminini.

2. problem halen devam etmekte, ekran kartı ile alakalı olduğunu sanmıyorum, başka bi yerde bi dallamalık var sanırım.

bu arada az evvel 2. problem için de şöyle bir çözüm ürettim, gerçi üretmedim lan buldum yani. full screen / normal mode arası geçiş yapmak için ctrl + alt + break gibi güzel bir kombinasyon varımış, tekrar full screene dönüş için bunu kullanıyorum artık.

Çok ilgi çekici bir konuya değinmişsiniz. Ufak bir arama yaptım ve şunu buldum:
gpspatienttracking.com

Türkiye'de araç takip sistemi işi yapan firmalar var. GSM modemi ile GPS alıcısını tümleştirerek SMS yoluyla çalışıyor bildiğim kadarıyla sistemleri. Şimdi 3G gelince internete geçerler muhtemelen. Araca konabilen bir aletin büyüklük/ağırlık kısıtları insan için kadar olmaz. O yüzden bunların kullanılabilirliği konusunda birşey diyemeceğim.

Bunların dışında GPSli ya da bluetooth ile GPS alıcısıyla ilişkilendirelebilen ve Java'nın bluetooth ve mesajlaşma gibi bazı APIlarını destekleyen bir telefona bir uygulama yazılabilir. Ama zaten muhtemelen yapılmışı vardır. Biraz araştırma yapılabilinir.

Motorola Mpx200'lerde çalışan bir program vardı bir zamanlar. İsmini hatırlayamıyorum üzgünüm. Şöyle çalışıyordu: Takip edilmesini istediğiniz telefona kuruyordunuz, program kurulduğu telefonun hangi baz istasyonuna bağlı olduğunu sizin telefonunuza bildiriyordu. Baz istasyonu her değiştiğinde de yeni bilgiyi gönderiyordu. GPS sizin için ağır olabilir ama tam yer belirtecektir. Türkselin kurumsal hizmeti de ücretli ve az para değil. Benim bahsettiğim ise sadece size semt bilgisi verir. Yani işiniz zor...

cep telefonu ile takip hizmeti alabiliyorsunuz zaten. baz istasyonlarının durumuna göre gördüğünüz koordinatların hassasiyeti artıyor.
turkcell'in EkipMobil servisini inceleyin öncelikle.
www.turkcell.com.tr

gps olarak gps destekli bir cep telefonu (windows mobile olsa daha iyi olur.) ile istediğiniz takibi gerçekleştirebilirsiniz. telefonun koordinatlarını e-posta yada başka servisler ile gprs-edge-3g olarak alabilir rahatça takip edebilirsiniz.
ama telefonun çalışır durumda olması gerekli.
tracking destekli gps cihazları hakkında bilgisi olanlar daha detaylı bilgi verebilirler sanırım.

sağolun yardımlarınız için.

şimdilik en pratik çözüm turkcell'in cep telefonu takibi gibi görünüyor. ancak bir de kaza ihtimaline karşılık dağda kayakçılara verilen küçük gps cihazları varmış. o cihazlardan bulsam daha güzel olacak...

"bir yazılımcı" sıfatını biraz daha açsan, alt kategorilerden dem vursan keşke. atıyorum SAP programcısı isen evet istanbul kocaeli izmir dışında çok ufak miktarlarda fırsat çıkacaktır karşına, antalya riskli olabilir denebilir, ama sen bir spesifikasyon belirtmediğin sürece antalya otellere yazar izmir kerhanelere yazar türü bir genelleme yapmak zor, herkes heryerde herşeye yazabilir, genel olarak talebe ve talebin doymuşluğuna bağlıdır. istanbulda daha çok imkan var demek yanlış olmaz elbette, ama arzcıların da talep kadar fazla olduğunu unutmamak gerek.

üstelik kendini geliştirme hakkında ahkam kesen arkadaşı pek kaale alma, neresi olursa olsun en taşaklısında çalışsan bile kimse senin kendini geliştirmenle ilgilenmez, işini yapıyor musun odur önemli olan.

özetle, şöyle bir ortamda bulabildiğin işe atlaman akıl karı olur. hele bir uzmanlaşman yoksa, kağıt üzerinde sekizbinbeşyüz tane teknolojiyi biliyorum diye yazabilirsin ama neticede alacağın para çoklukla katettiğin kilometreye (iş deneyimin) bağlı, o yüzden daha iyi bir fırsat çıkana kadar işsiz süreyi uzatmamakta fayda var.

antalya'da otel harici yazılacak yazılımdan elde edeceğin gelir harcadığın emeği karşılamayacak malesef.
otel sektörü haricindeki sektörlerin karlılık marjları istanbul-bursa eksenine göre düşük olduğundan yazılımcıyı da tatmin etmesi zor.

antalyayı bilmiyorum malesef ama izmir univera fena bir şirket değil.

tedavisi mümkün, babamın dizinde başladı (yayılmadı). ilaç tedavisi ve egzersizle halloluyor.
şahane bir hoca var bu konuda uzman, kesinlikle tavsiye ediyorum.
www.hanerdireskeneli.com
biz muayenehanesine gitmiyorduk, capitol'ün oradaki academic hospital'da görev alıyor. dur hatta:
www.academichospital.com.tr
(bunlar hep istanbul için tabi)
kortizon tedavisi öneren doktorlar olacaktır, kesinlikle önermiyorum. uzun ilaç tedavisiyle halloluyor.

yanlış hatırlamıyorsam çocukken bu hastalıktan vardı bende.
kalp ile ilgili risk var filan deniyordu.
sonra bir miktar yıl boyunca her yıl 10 adet iğne tedavisi ile geçti gitti.
henüz bir etkisini görmedim.

kortizon o kadar korkulacak bir ilaç değil. eğer kullanılması gerekiyorsa kullanılır. kesin tedavisi yok. yani şu şu ilaçları kullan şunları yap iyileşeceksin diye bir durum yok. ufak ağrı kesicilerle başlanır, hastalığın seyrine göre bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar kullanılır. ilerlemeye devam ederse hastalığı modifiye eden ilaçlara geçilir.
son grup ilaçlar için (bkz: dmard)
benimde önce dizimde başlayıp ayaklarıma geçti. halen tedavi görüyorum.

benim bir arkadaşım 35 yaşlarında..bu hastalık yüzünden maksimum sıkıntıyı çekiyordu. ev işi filan yapamz olmuştu kadıncağız. ayaklarına basamıyor, elleri tam açamıyor vs.. tedavisini de almanya'da oluyordu. neyse, güç bela ikna ettiler kendisini ve sülük tedavisi uyguladılar.maşaallahı var şimdi.bizim ülkemizde küçümsenen tedaviler bunlar ama avrupa'da çok yaygınlaştığını söylüyorlar.
sadece bir fikir olarak söyledim, aklınızda bulunsun. umarım şifayı bulursunuz:)

jansport marka çantalar işinizi görür, su geçirmiyor aynı zamanda. fiyatı 50tl civarı

link : www.jansport.com

markadan ziyade dikkat etmenizde fayda olan husulara değinmek istedim:

sırt çantası omuz için daha rahat ama güvenlik zaafiyeti var çoğunun. en az 3 bölmeli, ve bölmelerden birinde de fermuarlı ayrı bir cep ve/ veya ayrı küçük yapışık cepler olması önemli kanımca. değerli eşyaları fermuarlı cebe, ne bileyim kağıt mendili vs başka cebe koyunca bir şey bulması kolay oluyor. diğer türlü tencere karıştırır gibi boğuşuyorsun ne nerdeydi diye.

sap kalınlığı da önemli her iki tipte de. ince olunca rahatsız edici oluyorlar. omuz askı desteğine ya da sapların pofuduk olduğuna dikkat edin derim.

bir de su geçirmemesi önemli. notebook konan bölümün fermuarını kapatınca üstünde kapak gibi bir çıkıntı da bulunuyorsa o çantayı kaçırmayın. zira çoğu çanta su geçirmese de fermuar aralarında içeri su alıyor, bu da sırt çantasının bir dezavantajı.

husky çantaları sevmekteyim. şuradan modellerine göz atabilirsiniz ==> www.atlaskamp.com

şimdi küçüklük hakkında aklımda bir fikir oluşmadı ama fotoğraf makinesi olarak d-slr, slr ise Lowepro Computrekker AW gayet iyi bir model sırt çantası. 14" altı notebook + kitap + ıvır zıvır + 1 slr, 3-4 lens alır. ama çanta olarak pek küçük değil. sırt çantası olarak en iyisidir.

images.google.com.tr

anteni dibinden çevirince çıkmıyorsa normal şartlar altında çıkmıyordur.
ki rt-205'i çıkmıyor diye hatırlıyorum ben de.

sivas kangal

Bazı kelaynak türleri.

tiftik keçisi - angora goat
ankara kedisi - angora cat
ankara tavşanı - angora rabbit

www.zekirdek.com

"endemik" anahtar sözcüğü ile google edebilirsiniz. faydalı olur.

Geçtiğimiz yıllarda nesli tamamen tükendiği sanılan anadolu kaplanı bir köylü tarafından vurulmuştu, avcı da olabilir. Sizin söylediğiniz pardus da bu sanırım(?)

National Geographic'in temmuz sayısında harita eki verdi bu konuda.
Konu olarakta incelemişti.

www.milliyet.com.tr

anadolu vaşağı

anadolu kaplanı pardus mu? pardus anadolu parsı diye biliyordum ben.

bezoar keçisi var, oldukça güzel bir hayvandır. sadece anadolu'da gözükmüyor sanırım ama en çok anadolu'da var, av sezonunda çok rağbet görüyor özellikle. epey de pahalıdır avlaması.

bezoar ibex diye aratırsanız google'da, bir çok sonuç çıkacaktır.

İstanbul'da spot olarak da bulabilirsin.
Bir tanıdığın ya da kendin gitmeyeceksen arada fiyat farkı olmayacaktır.

kameranin uzerinde mass storage/ptp opsiyonunu bir kontrol et, ben de ayni problemi nikon'un kamera kontrol programiyla yasamistim

EOS utility'nin en güncel versiyonunu kullanıyorsundur umarım.
Windows 7'de eski versiyon makineyi görmezken güncel versiyon sorunsuz çalıştı.

apple icin iyi olmustur. performans olarak tam emin olmasam da birsey farketmedigini dusunmekteyim. gerci bunun icin birebir ayni iki mac te iki islemciyi de ayri ayri test etmemiz lazim. boyle bir imkanimiz olmadigi icin bu konuyu netlestirmek biraz zor.
ama apple in ticari bir firma oldugunu ve asil amacinin para kazanmak oldugunu dusunursek kazancli cikmistir. cunku intel islemciler daha fazla uretildigi icin(mac+pc) pc basina dusen maliyet daha azdir. dolayisiyla apple islemciye daha az para vermis olur. ayrica intel islemciler sayesinde maclerde windows ve linux isletim sistemleri de calisabilir olmustur. bu da mac lerin pazar payini artirir. windows kullanmak isteyen ama tipinden yada markasindan dolayi apple almak isteyen kisiler eskiden alamiyordu cunku windows yuklenmiyordu. ama artik apple pc lerin vir vaio dan bir toshiba dan farki yoktur windows kullanicilari icin. kisaca apple hem maliyetini dusurmus oldu hem de daha fazla mac satti. dolayisiyla hayvan gibi kazancli cikti.

istatistiksel ve sayisal olarak da bunlari desteklemek isterdim ama aramaya usendim. sadece kendi dusuncelerimi belirttim. hayvan gibi yaniliyor da olabilirim

performansı geçtimde o cillop gibi alette windows bile kullanabilmek o kadar güzel bir olay ki anlatılmaz yaşanır.
24" imac silver'da windows xp gudik dursa da tatından yenmemektedir.
umarım evede bir gün gelir.

tabii ki iyi olmustur... onceden kullandigi motorola islemciler yarista geride kalmaya basladilar, dusuk guc ozellikleri intel ile yarisamaz hale geldi, performans da oyle. bu bir mecburiyetti zaten.

eğer bu işte ilerleme, bir konuya yönelik fotoğraf çekme gibi hevesi yoksa marka fark etmeksizin en çok hoşuna giden modeli tercih edebilir.
olympus'ların üstün optik ve body kaliteleri olsada ileriye yönelik fiyat açısından sıkıntıları olacaktır.
aldığım gibi kullanacağım teknik meselerle uğraşamam diyorsa e-420 bu ayrımın tam ortasındaki bir makinedir. four-third standardını kullanıp görmesemde sıradan bir makineden daha fazla umut verici.
bu konudaki tek tavsiyem aynı fiyat aralığındaki cihazları mümkünse aynı anda görüp karar vermektir. (eğer bir konuya (kuş,börtü böcek, portre gibi) yönelme mevcut değilse.
yönelim varsa tamamen kendi içinde incelenecek bir olay.