aklima su geldi. anlasilan tango uygulamasini kullanmiyorsun. indir, ve profil olustur. telefon numarani giriyorsun, onay mesaji falan gelmesi lazim?( uzun zaman oldu kullanali, o yuzden tam hatirlamiyorum)

sonuc olarak numarayi sen kendi profiline tanitirsan, her kim kullaniyorsa, kullanamaz duruma gelebilir?

Büyük ihtimal bu numaradan bana ulaşın diye yazmışlardır. Yazanlardan link isteyip oradan o kişiye ulaşarak şikayet edeceğim diyebilirsin. Hattı yeni aldıysan senden önceki kullanıcı tango kullanmış olabilir.

Yazanlar tuhaf tuhaf tipler zaten, muhatap olmak istemedim. Şikayette bulundum durumu kısaca anlatarak. Bakalm nolacak.

resim gönderme ihtimaliniz var mı?

Akşama eve gidince göndereyim :)

Tortoiseshell ( sokak)

Kendi kedim chinchilla

scottish fold

british shorthair

Boş küme kedi

kedim scottish fold ve chinchilla karması, bayılıyorum.

gaplan (panthera tigris)

siyam

iran kedisi ve ragdoll

Valla tekir rulz.

ben kedinin iyi huylu, yumoş, oyuncu ve akıllı olanını severim.

siyam

ankara ve van kedisini tek geçerim. Hem karakterleri güzel, hem de çok sevimli pçler.

kedileri dış görünüşlerine göre değerlendirmiyorum ama öyle bir seçim yap, dış görünüş olarak en beğendiğin hangisi derseniz bengal kedisi

www.google.com.tr

norwegian forest / british shorthair

Ragdoll veya british shorthair. Bazı bazı Scottish fold

Tipi için savannah
Karakteri için Van

:)) www.vazgectimsenden.com
youtu.be
youtu.be

canlı yardıma bağlan. hesabını kapatmak istediğini söyle.

[email protected] adresine üyeliğinizin bağlı olduğu hesaptan mail atarsanız ilgileniyorlar.

Benimkini yaklaşık 2 ay süren uğraşlarım sonucu kapadılar, şimdiden sabır dilerim.

İş hakkında bir bilgim yok ama şöyle birşey biliyorum.

İş görüşmesinde bant vermeyin diolar. Bant verdiğinizde siz ortalama beklerken karşı taraf o bandın minimumunu görür. Adamlar pazarlık yapacaklarını düşünüyorsan 100 istiyorsan 115 falan söyle 100 düş. Zaten onlarda 115 istiyene 100 önerirler genelde.

oha follow up letterı kendileri mi istedi ahahah :D ne ezik ikcıymış o be :p
öhömm ciddi oluyorum: şimdi follow up letter normalde görüşmeciye teşekkür etmek için yazılır hani sizinle tanıştığıma memnun oldum birlikte çalışmaktan çok keyif alacağım vs. bir hoşluktur diyelim.
kendileri istediyse daha çok görüşmeyle ilgili analiz mi yazmanızı istemiş olabilirler. ona da followup denmez ama neyse.
giriş kısmında akıcı birkaç cümleyle teşekkürünüzü ve tutkunuzu belirtebilirsiniz. yani mesela;
'Ahmet Bey Merhaba,(ben sayın hitabını çok samimiyetsiz buluyorum ama sayın ahmet yılmaz da diyebilirsiniz. aaa ama ingilizce olacak değil mi dear güzel bence)
Öncelikle assistant claim handler pozisyonu için bugün yapmış olduğumuz keyifli mülakat için size teşekkürlerimi iletiyorum/sunuyorum.
görüşme sırasında verdiğiniz değerli bilgilerle pozisyon hakkında yeterince aydınlandım.
çok büyük bir heyecanla görüşmemizin sonucunu (veya mülakatlar devam edecek ise sonraki mülakatı diyebilirsiniz) beklediğimi de ayrıca belirtmek isterim.

bu noktadan sonra artık yuvarlak cümlelerle mektubunuzu sonlandırabilirsiniz. yani işte görüşme hakkında olumlu düşünceleriniz, iş hakkında temennileriniz vs. ama çok uzatmamakta fayda var.

maaş bandına gelince geçenlerde bir başka duyuruda da belirtmiştim işin bedeli değil çalışanın fiyatı vardır.
bir kere işin size katacakları önemli aktardığınız kadarıyla.
normalde yatay bir değişiklik olsaydı maaşınızın %30unu alt bant olarak alın derdim. ama işin katacaklarını düşünerek bir aralık vermekte fayda var.
ben olsam maaşımın +15%-20si alt bant 25-30%u üst bant verirdim böyle bir pozisyon için. aralığı çok geniş tutmamakta fayda var.
mektupla ilgili de bir şeyler yazar gönderirseniz üzerine tartışabiliriz.
başarılar.

@suspendline çok teşekkürler.

İkcı değil şayet işe başlarsam birlikte çalışacağım kişiydi görüşmeyi yürüten. Follow up letter muhabbeti de görüşmenin bir noktasında yazılı iletişimimin daha kuvvetli olduğu, düşüncelerimi yazarak daha iyi toparlayabildiğimi söylemem üzerine önerildi. Sadece teşekkür maksatlı değil görüşmemizi kısaca özetleyen bir şey yazmamı istediler gibi geldi bana. Deadline olarak Cuma mesai bitimini verdi çünkü. Kuru bir teşekkür için o kadar zamana gerek yoktur herhalde değil mi :)

Bir şeyler karalamaya başlayayım bakalım eğer içinden çıkamazsam sizi rahatsız ederim. Çok teşekkürler & mutlu günler :)

kökleri telle oynatıyorlar, düzeltiyorlar. bildiğim başka uygulama yok, varsa da muhtemelen pahalıdır. eğer çok sıkışıksa aradan diş çekip rahatlatıyorlar dişleri. iç tel uygulamasını duydum ama her isteyene yapılıyor mu bilmiyorum. duyuruda neferkitty nickli kullanıcı diş hekimiydi diye hatırlıyorum, ona da danışabilirsin.

İç tel (daha pahalı yanlış hatırlamıyorsam) parasını verene yapıyorlar ama normal tel uygulamasına göre daha yavaş etki ediyor. Bir de görüntü için tercih edilse de diş etleriniz yerine sürekli dilinizi örseleyeceği gerçeği genelde unutuluyor.
Eğer sadece alt dişlerinize olacaksa, zaten normal şartlar altında gülümserken konuşurken falan alt dişlerinizin görünmediğini hesaba katarak gereksiz olabilir.

Disk Utility'ye gidiyorsunuz. (Spotlight'tan arayin)
Yandaki sutundan Macintosh HD'yi (ya da adi her ne ise, depolama alaninizin adini) seciyorsunuz. cl.ly

Burada tepedeki Erase'e gelip
Erase Free Space diyorsunuz.

Bilgisayarinizdan sildiginiz dosyalari tamamen temizliyorsunuz bu sayede ve alan aciliyor. Fastest ya da Most Secure, nasil isterseniz oyle silebilirsiniz.

time machıne mı ne ondan galıba.

Disk Utility'den bahsettiğiniz adımları takip ettim, ancak herhangi bir fark olmadı. Time machine'le de bir ilişkisini bulamadım.

Harici bir programa disk'i tarattığımda bu "diğer" adı altındaki çoğunluğu maillerin oluşturduğunu gördüm. Maillerin bir kısmını gözden çıkarınca 20 gb kadar yer açıldı.

Teşekkürler.

acuvue oasys kullanıyorum ben. diğerleri bazen rahatsızlık yaratıyordu, yakma filan yapıyordu. bunu gözümde hissetmiyorum bile.

ben de acuvue oasis kullanıyorum ama her markanın her göz yapısı için lensi olmayabiliyor. öncelikle doktorun tavsiye etmesi daha önemli.

acuvue oasys +1

Doktora gidip deneyin. Herkesinkine farklı uyuyor.

Air optix kullanıyorum uzun yıllardır, tavsiye ederim.

Herkesin yapısı farklı olmakla birlikte, lens gözümdeyken makyaj çıkarma, geceleri lensi çıkarmama, lensle denize/havuza girme gibi türlü tembelliklerimi iyi idare ediyor.

9 yıldır bausch lomb kullanıyorum memnunum

yavru kedilerin çoğunda görülen bir göz enfeksiyonu gibi. eczaneden terramicyn (böyle mi yazılıyodu emin değilim ama teramisin diye okunuyo) ya da muadili göz merhemi alıp sürebilir, günde iki defa borik asit (eczacıya söylerseniz bunun da çözeltisini hazırlar) damlattığınız pamukla temizleyebilirsiniz. kısa sürede düzelecektir.

yavru kedilerin gözlerinde peydahlanan bir hastalık, mutlaka veterinere gitsin, bünye güçlü değilse hayvan toparlayamıyor sonuçta göz kapanıp kör oluyor.
www.tavsiyeediyorum.com

bu kediciğin gözündeki endişe edilecek boyutta değil. annesi yanında olmadığından temizliğini kendisi yapamamış. 1-2 gün bahsedeceğim yöntemi uygulayın geçmez ise veterinere götürün.

ellerinizi sabunladıktan sonra kaynatıp ılıtılmış suyla ıslattığınız temiz pumukla gözlerini silin. bir göz için kullandığınız pamuğu diğer gözle temas ettirmeyin. sypragut adında basit bir göz damlası var. (burun ve göz için ortak kullanılan değil sadece göz için olanını alın. paketi kırmızımsı bir turuncu)3-4 saat aralıklarla birer damla damlatın. düzelme olursa da en az 5-6 gün devam edin uygulmaya. sol gözünde biraz kızarıklık ve kısılma var. bu işlemler sonrası düzelmezse veterinerle görüşmek şart.

birkaç şey daha eklemek istiyorum:
-burun etrafında da hafif bir akıntı var sanırım. onu da yumuşak bir peçeteyle silin. bahsettiğim göz damlası burnunu da açacaktır. burnu tıkalı olduğunda yavru kediler kuru mamayı da yemiyorlar koku alamadıkları için.
-kulaklarında da kirler mevcut. aşıya götürdüğünüzde veteriner de temizleyebilir ama temizlemezse çok hafif nemlendirilmiş bir havluyla temizleyebilirsiniz.

çok sevimli bir pisicik. sağlıklı, uzun, sevgi dolu bir ömrü olsun.

Ben fotoğrafıgöremiyorum, belki mobilde olduğumdandır, fakat yakın zamanda biz de sokaktan gözü enfeksiyonlu yavru kedi aldık, basarılı tedavi sonunda görmeye başladı. Veterinerin verdiği ilaçları yazıyorum. Okacin antibiyotik göz damlası, virgan göz jeli. Bir de ilaçlari uygulamadan önce akıntıları temizlemek için serum fizyolojik solüdyon kullanmamızı önerdi. Biz açıkcası kör kalacağını kabullenmişken düzelmesine çok sevindik ve şaşırdık, darısı sizin başınıza...

Bu arada tedavisi bitti ama hala ilacın içinde kalmışkısım var, bilmiyorum işinize yarar mı?

var, zincirlikuyu durağından altgeçit var. yürüyen merdiven var, asansörden emin değilim.

Asansör var mı kullanımda mı biri dikkat ederse çok sevinirim.

Evet asansörler kullanılır durumda. Yalnızca biraz yavaş çalışıyorlar.

Olsun acelemiz yok. Teşekkürler.

belediye sınırları içersindeyseniz eğer, kadıköy belediyesine telefon ediyorsunuz gelip evinizden alıyorlar. netten ufak bir araştırmayla telefon numarasını bulabilirsiniz.
yanlış hatırlamıyorsam benzer bir uygulama şişli belediyesinin de vardı.

üniversite öğrencilerine dağıtılmak üzere Türk Kadınlar Vakfı adına alabilirim. Kıyafet ve eşya dağıtımı YTÜ kampüsündeki vakıf odasında yapılıyor. ben sadece mecburi gönüllü şöferlik yapıyorum.

esdem.kadikoy.bel.tr

Biz, yıllardır aip'e götürüyoruz. www.aipvakfi.org

exist senin bu ev arkadaşın ruh hastası bence. sana da kediye de yaptığı tamamen eziyet. bence de kedinin bu kadar tüy dökmesi normal değil en kısa zamanda bi vet.e götürüp kontrol ettirin tüylerini kısalttırın falan hayvan da rahatlasın. arkadaşın da dayaklık

ama kediye deme öyle :( muhtemelen sahibinin ilgisizliğinden bu hale geldi, depresyona girdi hayvancık

başta kedi olduğunu biliyormuşsun, bu konuları açıkça konuşmalıydınız.
kedi uzun tüylüyse tüyleri daha çok döker ve mutlaka taranması lazımdır.
buna rağmen kullanılan mama kalitesiz ise o da tüy dökümünü artırır ki 9 kilo olması zaten onu düşünüdürüyor.
bu aşamadan sonra ev arkadaşınla bu konuyu oturup konuşmalısın, ancak her şeye rağmen yine de bir miktar kedi tüy döker.
onu da üstünden roll on şeklinde tüy toplayıcılar ile toplayabilirsin, iş yerindekilerin üstünde toplamasına gerek yok yani.
ayrıca ödül bisküvisi vs almayın, daha çok kilo aldırıyorsunuz kediye.

Başlangıç olarak kedinin kilosunu, hımbıl ve çirkin oluşunu yaşadığınız tüy ve temizlik problemine dahil etmeyin bence. Sahibinin sorumsuzluğundan dolayı yaşadığınız bi problemi kedinin kendi varlığına yedirmenin bi anlamı yok.
Evcil hayvanla ev paylaşacağınızı öğrenince, bu kuş ya da balık bile olsa, hayvanın bakımı ve temizliğine ilişkin sınırlamaları da konuşmak gerek ev arkadaşınızla.
Kediler cinslerine ve tüy yapılarına göre çok az ya da inanılmaz fazla tüy dökebiliyorlar. Bunun herkesin üzerine yorum yapabileceği bi standardı yok. Ve evet, düzenli taramakla azalır ama yine de bitmez etraftaki tüyler. Azaltmak adına belki mamasını değiştirmeyi teklif edebilirsiniz, hap şeklinde vitaminler var tüy sağlığı için onlardan almayı teklif edebilirsiniz ya da kökten çözüm için traş ettirmesini rica edebilirsiniz. Bu şekilde en az 3 ay kadar rahat edersiniz.
Kediler ödül bisküvisiyle falan köpekler gibi bi şeylere alışmazlar pek. Kedi bakımıyla ne kadar haşır neşirsiniz bilmiyorum ama şunu yapma, burda dur falan dediğinizde sizi dinleyecek hayvanlar değil kediler.
Sorunun kedinin kendisiyle değil ve arkadaşınızla ilgili olduğunu hatırlayın. O hayvan da özgür olsa başka şartlarda yaşamak isterdi belki ama bizleri seçme şansları olmıyor, bunu unutmayın.
Dediğim gibi şikayet etmek yerine çözüm önerisiyle yaklaşmayı deneyin mesela. Eğer olmuyorsa yollarınızı ayırın.

mama konusunda hiç bi bilgim yok da aşıları tammış, tüyü kesilirse depresyona girermiş,zaten stresli bi hayvan olduğu için olmazmış. en son napıyım sokağı mı atıyım allaa allaa diyip kapatıyor konuyu. gerçekten çözmeye çalışmaktan yoruldum. hiç de demedim inanın ya bu kediyi istemiyorum atalım diye. her defasında ya xx çok tüyü dökülüyor napabiliriz? tarak varmış bak ondan mı alsak? acaba hasta mı? öyle mi böyle mi diye yaklaşıyorum. cevaplar aynı. döker o kedi o tüyü var bilmem ne. sokak kedisi cins falan da değil hani ekstra bi kılı olsun da bunun kadar dökeydi her kedi sokakta yürüyemezdik arkadaş

sizin evdeki problem kedi değil. problem kızın pis ve pasaklının teki olması.
diğer ev arkadaşınızla baskı kurun, kediyi tarasın, o tuvaletten de çişleri kakaları her gün toplaması lazım.
haftada bir kumu komple değiştirip kabı yıkaması lazım. yoksa kokar tabii.
kedinin mama, su kabını da temiz tutması lazım. oradan da koku yayılır temizlenmezse.
sen klasik sık dişli bir tarakla kediyi tarayıp (tarağı eğik tut ve çok bastırma) çıkanları ona göster. sonra tarağı ona ver ve bunu haftada birkaç gün yapması gerektiğini söyle.

öncelikle başlığı "kredisi olan ev arkadaşı" olarak okuduğum için hala gülüyorum :D :D :D :D
okuyun bakalım?
www.radikal.com.tr

öyle kedi mi beslenir?! sahibi ana görevlerini, yapması gereken en önemli iki şeyi yapmıyor. taraması ve kumunu temizlemesi. bu şekilde kedinin tüylerinin dökülmesi gayet normal. o iki şey yapıldıktan sonra kediler senden benden temiz hayvanlardır.

tüylerinin temizlenmesi için furminator diye bir tarak vardır. sana tavsiye, ev arkadaşından bir cacık olmaz. git al ve kendin hayvancağızı tara. başka bir seçenek ise ev arkadaşlığını bitirmen. özet: ya kediyi sahiplenip yapılması gerekenleri sen yapacaksın, ya da ayrılacaksın.

sokak kedisinin o kadar tüy dökmesi mantıksız, ya size çok görünüyordur ya bir şeylere allerjisi vardır, maması değiştirilebilir mesela, fürminatör sokak kedisinde işe yarar mı bilemiyorum.
tavsiyem; evi iş birliği ile her gün süpürün ve bu kadar şikayet etmeyi bırakın. bu derece sinirlere zor hakim olunacak, titrenecek bir mevzu değil, biraz abartıyorsunuz.

iş günü olursa çalıştığım yerde pasta kesiyoruz (herkese yapılıyor), ailem yanımdaysa evde de bir pasta kesiliyor. facebook'ta doğumgünü kutlama samimiyetsizliği yüzünden doğum günüm gizli, o yüzden bankalar vs dışında arayan olmuyor.

Kutlama yapmıyorum, aranmak hatırlanmak güzel şey tabii ama pek yaşadığım bir olay değil, kimse hatırlamaz bile doğum günümü, okul zamanlarında da tatile denk geldiği için hiç arkadaşlarla organizasyon vs. yapmadım, sonra da yaşlandık zaten kutlama isteği gitti..
Bir de bir takıntım vardır, doğum günümü kutlamayanın doğum gününü kutlamam.. Hediye olayı da yine sadece o kişi bana almışsa alırım..

kutlamam hiç eskiden de lisede ünide filan da kutlamazdım şimdi iş hayatı fln yine kutlamıyorum. hiç sevmem ailem de kutlamaz eşim de. yani kutlu olsun der öperler de öyle aksiyon yapılmaz. hiç hiç sevmiyorum bu işleri.

yaklaşık 14 gün boyunca falan kutluyorum. 2 doğumgünün var biri aralık sonu diğeri de nüfus cüzdanında yazan ocak başı. ikisinin de ortasında yılbaşı oluyor böylece 14 gün devamlı bi kutlama bi yerlere gitme içme eğlenme falan oluyor.

bugün doğumgünüm !! en yakın iki üç arkadaşımı alıp içmeye çıkacağım hepsi bu. ama daha önemlisi mesajlar. önemseyen 3-5 kelime yazıp benim mutlu olmamı sağlıyor sevildiğimi somut olarak görmek beni mutlu ediyor. başka da bir numarası yok doğum günlerini zaten.

Kutlamalı bir şey yapmıyorum. İnsanlar "İyi ki doğdun" diyor, ben de "Teşekkürler" diyorum, sarılıyoruz öpüşüyoruz. Bir de bazen akşam yemeği oluyor, onun da konusu kutlama olmuyor; normal bir günde yenen yemek gibi oluyor. Bazen kutlamak isteyen olursa bir iki gün erken veya geç 1 saat oturup takıldığımız oluyor.

doğum günüm olduğu için ekstra bir neşe dolmuyorum. doğum günümden bir gün önceki halimden bir farkım olmuyor. birilerinin unutması da hiç üzmüyor. birisi unuttuğu için üzülüyorsa, bunu tamir etmek için bir şeyler yapıyorsa hiç üzülmemiş olmama rağmen üzülmüş gibi yapıp biraz beni şımartmasına izin veriyorum. hatta bunu kullanabildiğim yerde kullanıyorum.

- sen benim doğum günümü unutmuştun, yaa. i win.

Benim aklıma gelmez se bizimkiler pasta falan alıyorlar.

Haftaiçine gelmese de ofiste Cuma günleri küçük tartlarla falan kutluyoruz genelde, pasta ağır geliyo çünkü.
Onun dışında İstanbul'daysa annem, o yoksa dayım mutlaka evde küçük çaplı bi organizasyon yapıyo.
Bi de üzerine yakın arkadaşlarım ve ailem telefon edip kutlarlar mutlaka. İlk ikisi olmasa da olur ama sonuncusu bana yetiyo.

Tüm sevdiklerimin dgününü kutlarım , özel bişi yapmasak da pasta keser kutlarız en azından. Uzaktaysa ararım kutkarım her şekilde önemserim sonuç olarak.

Dogumgünümün hatırlanması da önemli benim için . Yakınlarım tarafından tabiki herkesten aynı hassasiyeti beklemem

yakın 3-5 arkadaşım aralarında konuşur, mekan belirler, oraya gider bira içer, pasta yeriz. sohbet, muhabbet, mis.

cık, annem arıyor, bir de yanına gidince 50 lira veriyor:)

kutlamam kutlanmasını da sevmem genelde. eğer o dönem sevgilim varsa beraber yemeğe gideriz ikişer kadeh bir şeyler içeriz tamam işte.

facebooktaki doğum tarihim hem güvenlik açısından hem de samimiyetsizlikler açısından kapalı. doğumgünümü bir avuç insan biliyor onlar da +-2 gün ile lan senin doğumgünün vardı bu aralar ne zamandı der öyle bi geyik döner aramızda geçer gider.

iş yerinde insan kaynakları mail atıyor ama bugün argent'ın doğumgünü diye onu engelleyemiyorum işte. denedim olmaz atacağız dediler. gerekli gereksiz herkes kutluyor sonra geriliyorum.

kutlamıyorum ve sevmiyorum da.

Ben noterde bi işlem yapacakken yapamadım, sistemde farklı göründü. Fatih/Haydar mahallesi yerine Fatih/Cibali olmuş. Mecburen nüfus müdürlüğüne gidip kimliğimi değiştirdim.

Bunu haber vermiyorlar. Benzer bir olay benim de başıma geldi; nüfus cüzdanımı değiştirirken söylediler, ona göre çıkarttılar. Yoksa haberimiz falan olmuyor kısacası.

annem ve babam tc kimlik numarası yazmayan kimliklerini 2009 yılında seçim zamanı değiştirince tesadüfen öğrendiler yeni kimlikten. haliyle ben de o zaman öğrendim numaramızın değiştiğini ama hiçbir şey yapmadım, eski kimlikle gezdim.

2012 yılında noterde sorun çıktı, mecburen değiştirdim.

2012 yılında abim evlenirken işlemler sırasında öğrenmiş, bize de haber vermişti.
Nüfus müdürlüğüne gidip 5 dakikada değiştirttim. Aksi takdirde baya bi zaman haberim olmazdı herhalde.

bir cok evin tadilatinin basinda durdugum icin bir kac önemli buldugum hususu paylasmak isterim. size yarari olacagini saniyorum.

söz konusu yerin apartman dairesi oldugunu saniyorum. usulen apartman yöneticisine tadilat yapmak istediginizi, yine usulen apartmanda bir hasta olup olmadigini, belirttiginiz tarihlerde sürebilecegi zamani iletirseniz, tadilat esnasinda dogabilecek sikayetleri önceden bertaraf etmis olursunuz.

kirma dökme esnasinda muazzam toz kalkacaktir. zarar görebilecegini düsündügümüz esyalari baska odalara mümkünse icerisine toz girmeyecek sekilde muhafaza edebilirsiniz. kirma dökme islemine bagli olarak esyasiz ev her zaman en iyisidir.

yapilan islerin basinda mutlaka durunuz.önemli montajlarin yapildigi anda kesin basinda durun. misal mutfak dolaplari, tasi vs. sizin gözünüzden kacan bir hata, geri dönüsü cok pahaliya mal olabilecek estetik kayiplara neden olabilir.

şehri belirtmemişsiniz ama bütçenize göre en uygun eşyalı kiralık bir daireyi tutun 1 aylığına. o pisliği yaşamayın. tuvalet, banyo, yemek ızdırap olur tadilatlı evde. goo.gl

3 haftada bitmesi için dua edin derim. çok zor böyle bir tadilatın 3 haftada bitmesi.

yapılacak işleri tek tek bir listeye yazın ve sık sık kontrol edin. listenin bir kopyasını tadilatı yapan şirketin sorumlusuna verin. bu liste üzerinden gidin.

siz her ne kadar işi sıkı tutsanız da işin içine çok sayıda işçi ve usta girecek. işler karışacak.

bir iç mimarlık ofisi ile detaylı sözleşme imzalandı. fiyatlar, malzeme kodları ve süre detaylı yazıyor ama tabiki ustalar çok zor bi konu.
ev kiralamak şu an için mümkün görünmüyor.
koltukları 2 kez naylon ile kaplayıp çarşaf örtmek, kitapları kolilere doldurmak, koridora (kapı yok) toz uçuşmasını engelleyebilecek kalın perde takmak gibi öneriler de geldi, belki başkalarına da lazım olur. başka önerilere de açığız.

uzun süre önce bizim ev de tadilattan geçti. aynen sözleşmemiz vardı ama çok dikkatli olmak gerekiyor.

misal çelik kapı firmasının sahibi gelmiş kapıyı takarken gözümün önünde mermeri yerine oturtmaya çalışırken mermeri kırdı. mermer de senelerdir öyle kırık duruyor.

Alt kat ve kapı komşusuna böyle böyle bi tadilat durumu var diye haber vermenizi öneririm, mümkünse elinizde kek börek tarzı bi kurtarıcıyla birlikte :) Rahatsız olacakları muhakkak ama en azından gönüllerini alırsınız.
Kırma işlemi sırasında en yok artık diyeceğiniz yer bile toz toprak içinde kalıyor. Sarmakla saklamakla falan kaçınamıyosunuz. Hassas eşyalarınızı ve özel kıyafetlerinizi falan bi komşunuza emanet edebilirsiniz.
Eğer desenli/bordürlü bi seramik seçtiyseniz, döşenirken ustaya açıkça anlatmak önemli. Ters şekilde döşediklerine çok rastladım.
Hayırlı olsun :)

bence istanbul'a döndükten sonra da ziyaret edebilirsiniz, taziye ziyareti sonuçta bahsettiğiniz şey. diyarbakır'daki ailesinden başka tanıdığınız varsa gidebilirsiniz ama.

Gidin bence. Cenazeye katılmanın ölüye bi faydası yok ama her ne kadar yakın olmasanız da arkadaşınızın sizi evinde görmesi iyi gelecektir.

Geçtiğimiz ay çok yakınımdan iki kişiyi kaybettim. 6 yıldır görüşmeyip biraz da dargın olduğum birisiyle cenazede barıştım.

İnsanın kıymeti böyle zamanlarda anlaşılıyor.

arkadaşınız babanızın cenazesine sadece sizin için mi geldi? kısaca başka bir iş için istanbuldayken bir arkadaşınızın cenazesine katılmakla sırf bu cenaze için kalkıp gelmek arasında çok büyük fark var. çok yakın olmadığını söylediğiniz birinin sırf sizin için geldiğini sanmıyorum. bu sebeple sizin de minnet duygusunu abartıp diyarbakıra 3 saatliğine gitmeniz pek mantıklı gelmiyor.

@gmzo ben de diyarbakırlıyım ama geçen hafta diyarbakır'daydım henüz, bir düğün için gitmiştim, taziyeye gidersem sadece ziyaret edip yemek yiyip dönmem lazım.

arkadaşım "düğün için geldi, taziyeye gelmedi" diye düşünür mü onu bilemiyorum.

@thracia yok zaten istanbul'da yaşıyor kendisi.

@schwannoma bu durumda istanbul'dayken senin cenazene gelmesi ile senin burdan sadece cenaze için diyarbakıra gitmen arasında çok fark var. bence bu düşündüğün kadar dert edilecek bir durum değil. arkadaşın istanbul'a geldiğinde taziyelerini iletirsin.

"düğüne geldi, cenazeye gelmedi"

ikisi birbirinden çok farklı şeyler. düğün için çok önceden haber veriliyor. ona göre plan program yapıyorsunuz, kendinizi, işinizi gücünüzü ayarlıyorsunuz. cenaze ise bambaşka bir durum. hiç kimse -en yakınları hariç-, tanıdığı insanların yakınlarının cenazesine öyle ha deyince uçağa atlayıp gitmez. bence içiniz rahat olsun.

Biraz daha kafa karışıklığı ekleyebilirim ama bu biraz da arkadaşınıza bağlı. Ben olsam yalnız kalmak ve biraz kabuğuma çekilmek isterim. Öyle durumlarda taziye duymamak için millete haber saldırıyorum "Aramasınlar beni" diye, çünkü kendimi toparlamaya çalışırken "Başın sağolsun" denmesi iyi bir dilek de olsa sinirimi bozuyor. Bir arkadaşım da babası öldüğünde "Normal normal konuşalım, hayat devam ediyormuş gibi. Her taziyede bir kere daha acımı hatırlamak zorunda kalıyorum" demişti.

Bazıları da sürekli yanında birilerinin olmasını ister. Onlarla sürekli konuşmak, dertleşmek, kaybettiği yakınını anlatmak ister. Bilmiyorum, arkadaşınız nasıldır.

bak ben de mardinliyim yani bizim gelenekleri bilirim. normalde istanbul'a dönünce ziyaret etmen yeterli olurdu. ancak o senin cenazene geldiği için senin de gitmeni gerekli kılmış maalesef. yani bu beklentiye mutlaka girecektir. sana git ya da gitme demiyorum, samimiyetinize bağlı sonuçta ama olay budur.

hepsini geçtim, kendini çok iyi hisseder böyle bir şey yaparsan. ne kadar samimi olmasanız bile en kötü günlerini yaşıyor sizin de bildiğiniz gibi. yapabilecek durumunuz varsa gidin, üşenmeyin.

Vichy'nin aqualia thermal diye bi nemlendiricisi var hem kuru hem de karma ciltler için ayrı versiyonlarla satılıyor. T bölgeniz yağlı olduğuna göre siz light olanını kullanabilirsiniz.

saat

kabalcı'da şöyle ciltli miltli kocaman entel kitaplar oluyo. işte sinemadır, mimarlıktır. onlardan böyle bi seri bi bi şey. niye kimse bana bunları almayı akıl etmiyo diye düşünmüşlüğüm vardır asldfkjsd.

karışık çikolata, makaron, trüf sepeti.

uğraştığım hobiyle ilgili kocaamaan bir set. mesela fimolu olabilir ahşaplı boyalı şeyler falan ilgiliyse kişi.

ukulele

hala bonsai diyen yok, takipteyim.

Saat tercihi çok kişisel bi şey, zevklerinden emin olacak kadar yakın değilseniz almayın bence.
Eğer bu tarz şeylere ilgisi varsa, Mutfak Sanatları Akademisi'nin haftasonları yarım günlük yemek kursları oluyor pastacılık, çikolata, makarna falan temalı. Ya da şarap tadım günleri, yağlı boya atölyesi gibi... Keyif alacağını düşündüğünüz bi etkinlik hediye edebilirsiniz.

hayır böyle şeylerin yapılması lazım bence, acıyı arttırmıyor bence sonrasında gelecek pişmanlıkların önüne geçiyor. kazma olayını mezarcılar yapıyor zaten de, toprak atma olayını ve meftayı kabire yerleştirme olayını biz yapıyoruz.

Hiç yakının öldü mü? Gerçek anlamda "yakın" biri. Bu soruya cevabın "hayır"sa tecrübe ettikten sonra o işlemlerin ne anlama geldiğini kavrayacaksın. Eğer sorunun cevabı "evet"se sen über insansın dostum

acı yaşanması gereken anda yaşanmalı bence. o an yaşanan o acı ileride beklenmedik yerlerden çıkmasını engelliyor diye düşünüyorum. bir de tabii bu olayın biraz kültürel yapısı da var, ölüye saygı falan baabında. fallthepieces'e katılıyorum.

kucukken amcam oldu. bu duyuruyu acmama da o olay vesile oldu. onu topraga verirken ki yasadigim aciyi henuz tatmadim. belki bu seramoni hic olmasaydi bu kadar koymazdi.

kımsenın basına gelmesın ama gercekten yakın bırısıni son kez görmek vedalaşmak ve kendını hazırlamak ıcın mezara bıle gırıp sarılırsın. siz kucuk oldugunuz ıcın korkmus ve tedırgın olmussunuz bence.

Küçükken tecrübe ettiğin olayla şu an karşılaşabileceğin olay arasında fark var. Çocukken algılama sistemi daha farklı çalışıyor. Yani küçükken tecrübe ettiğimiz şeyler derin izler bırakabiliyor fakat her ne kadar derin izler taşısa da şu an yaşayacağın acı geçmişteki acıdan bağımsız bir şiddete sahip olacaktır. Çünkü algılama olayı değişiyor günden güne. Anlayacağın ölen yakınını birilerine teslim edip dönüp arkanı gitmek istemeyeceksin. Kendi ellerinle mezara koyup, üstüne toprak atma görevini paylaşmak istemeyeceksin. Çünkü o kişi senin yakının.

Açıkçası 1. derece yakınımı kaybetmedim hiç, diğer yakınlarımı kaybettiğimde cenazelerine gitmedim. Ailem uzak tuttu cenaze törenlerinden, psikolojim olumsuz etkilenir vs diye ve dediğin gibi, dayanamayacakmışım gibi hissettim hep.

Bir gün katılmak zorunda kalacağımı bazen düşünürüm ve düşününce bile gözlerim dolar..

Ölümün bir ritüel hale getirilmesi mantıksız geliyorsa haklısınız.
Ama kim ne derse desin mezarın açılması, ölünün gömülmesi, sonra başında dua okunup gidilmesi ölü yakınları için bir kabullenme hissi yaratıyor bence.
Kendi yakınlarım, sevdiklerim öldüğünde cenazenin ardından daha sakin kafayla yaklaşabildiğimi gözlemledim hep.

Bana sacma gelen sey yakini gomulurken herkesin sirayla kuregi alip uzerine toprak atmasi. Ben yapmazdim bunu.
Birde cenaze torenini topraga verlisi falan tum olayi ipad ile kaydeden gordum cok tuhafima gitmisti aklima geldi simdi.

bir daha asla göremeyeceksin onu. ne kadar uzun süre yanında kalsam iyidir diyorsun. ama son bir kez yüzüne bakmayı doğru bulmuyorum, o halini görmek istemem.

yakınlarını gömen ilk hominidler muhtemelen ölen yakınlarının leşçi hayvanlar tarafından parçalandığını görmekten hoşlanmıyorlardı ve olabilecek en emin yere, toprağın altına sakladılar onları. sonrasında cenaze törenleri değişik adetlerle bezenmiş galiba evet. en yalın haliyle kalmalı bence de. göm git.

avrupa'da insanlar ölüye en güzel kıyafetini giydirip, makyajını yapıp tabut açık şekilde cenaze töreni yapıyorlar, yiyip içiyorlar. hatta günü belirlendikten sonra insanlara cenazeyi kart yollayarak bildiriyorlar.
ben bizimkini daha kötü buluyorum, birisi ölüyor sonra belki son kez bile görememişken alelacele gömüp eve dönüyorsun. öbür türlüsü daha yavaş ve daha alıştırarak veda etmeni sağlıyor bence.

salak gibi korunmadan sevişiyorlar. çoğu o yüzden bence.

edit: sildim bi şeyler.

anlayamazsınız :(

Belki de adettendir.

kimse üstüne alınmasın, ama başlıca farklı sebepleri var;

1. dolaylı yoldan "ben özgür kadınım, sevişiyorum ve bunu saklamıyorum vs vs" duyurma ihtiyacı. bir tür onay desteklenme vs beklenmesi.

2. regl-adet döneminin dile "hastalanmak" olarak geçtiği bir toplumda çevresi ile kadının rahatça konuşamaması ve kendi başına bir şeyleri öğrenmek zorunda kaldığından kendince "anonim" bir yerde sorma rahatlığı.

3. telaş, fazlasıyla evhamlı olmak. (parmağım kesildi ölür müyüm? ekolü)

4. algıda seçicilik.

Her gün en az 5 tane sorulan kilo verme sorularının tahtını sarsamadılar daha.

buradaki sorularin yuzde kaci mantikli veya elle tutulur bir cevap alinacak tipte sorular ki? adam geliyor muz kararmis, hiyar buzulmus yesem mi diye soruyor. buradan buna nasil cevap vermemizi bekliyor ki? ya da kiz arkadasim seks yaparken cok bagiriyor, komsular ne der diye soruyor. bu adamin anlatmak istedigi aslinda ne? kansas'ta mi sivas'ta mi yasiyor bunu bile bilmiyorum. +yani buna gelene kadar bir suru neden sorusu var. neden buradayim ornegin.

pek cok insan kafa dagitmak, icini rahatlatmak, yalnizligini unutmak, sosyallesmek, ahkam kesmek, makbul insan pozlarina burunmek, ne cok sey bildigini ispat etmek, yasadigini gostermek icin soru soruyor ve cevap veriyor.

neden arayan bir insan burada zor dayanir bence.

@nwnd gayet guzel aciklamis zaten. +1

25 yaşında bir arkadaşım var, kadın. Ailesi modern insanlar, iyi okullarda okudu, düzgün bi kariyeri var, gayet akıllı mantıklı bi insan.
Neyse bu insan 3 ay evvel evlendi işte. İlk defa geçtiğimiz hafta kadın doğumcuya gitmiş hayatında. O da aylardan beri bi problem yaşayıp da kendiliğinden geçmediğine karar verdiği için... Şimdi tedavi olabilecek miyim diye kendini yiyip duruyo ve eminim ofisinde kadın forumlarını okuyodur şu sıralar.
Kadınlar, kültürel arka planları ne olursa olsun cinsel organlarına ve cinselliklerine baya yabancılar yani buralarda. Dikkat çekmeye çalışanları falan bilemem ama adet soruları daha yıllarca bitmez.

adet yerini bulsun diye

mesaj olarak yazmışım, tekrarlarsak,

normal şartlar altında her kadın her ay regl oluyor. bu her ayların bazıları normal şartlar altında geçmiyor. sürekli tekrar eden ve tekrarlarından çoğu birbirine benzemeyen bir durum söz konusu olunca (kadın sayısı * her ay * değişkenler) sorular da bitmiyor.

www.petarkadas.com

mihav.com

Ben opuyorum hep. Kafasini kaciriyo sonra ama bisey demiyo. Bir tek bazen elektrik carpiyorum o zaman kiziyo.

Annemlerin kedisine yaptım aynı şeyi. Tırmık attı eşek. Ama ıskaladı.

Bizimkilerin birisi kafasını çeviriyor, öbürü bişey yapmıyor, suratına bakıyor.

ben öpmüyorum. yüzümü iyice yaklaştırıyorum o benim burnumu yalıyor.
öpmeye kalkarsam o önce davranıp yalar, hoş olmaz :p

ben hep öpüyom benimkileri. bazen gıklarını çıkarmıyolar :) ama onun da bi eşref saati var tabi. her an öptürmez öyle

ben parmağımla burnunun ucuna hafifçe ard arda pıt pıt pıt yapardım hapşırtırdım.

her kedinin bazı hassas noktaları olabilir. kasık içi, kuyruk sokumu, burun, kulak ucu ve benzeri noktalardan dellenen sayısız kediyle sevişmişliğim var benim.
ayrıca kediye yüzü yaklaştırmak çok tehlikeli, tavsiye etmiyorum. gerçekten. aynı şey tavuklara da yapılmamalı. göz bebeği çapı değiştiğinde gözün bebeğine gaga yemek son derece mümkün.

benimki genelde benim burnumu yalıyor. bir kere ben onunkini yaladım "deli midir ne?" bakışı attı.

Bi kedim çok seviyo, burnunu öpeyim diye kendisi uzatır hep. Yirim onu ben :)
Diğeri de katiyen öptürmez, ama o da burnunun okşanmasını seviyo.

benimki yüzünü silkeliyo ama aşırı tepki vermese de sevmiyor evet :)

yanağından, burnundan falan öpecek kadar yaklaşınca yalamaya kalkıyor benimki. beni sanırım yeni ayrıldığı kardeşi yerine koyuyor :(

biz bol bol öbüşüyoruz 14 yıldır:)

Kafasını geriye çekiyor, hafifçe tutunca kıpırdamıyor ama.

benim kedi genelde öpülmeyi seviyor.

www.youtube.com

Uyumadan 2 dakika once oldugu için genel yazacağım.

Iki yol var home bleaching (hekim hazirliyor sen evde yapiyorsun) ve office bleaching (seanslar klinikte).

Evde yaptigin daha uzun sürüyor digerine oranla cok daha uzun ama uzun vadede oldugu icin geri dönüşü de daha guc olduğu soyleniyor.

Hidrojen peroksitle beraber karbamid peroksit kullanılıyor.

Etkisi dislerin durumuna, senin aliskanliklarina bagli. Sigara icip cay kahveye abanirsan yine renklenecektir.

Tetrasiklin renklenmesi florosiz ya da sistemik rahatsizliklara bagli renklenmeler varsa daha uzun suren bir aşama.

Her yer derken ne demek istedin anlamadım.

Tavsiyem bir hekime basvurman.

Crest Whitestrips denemenizi tavsiye ederim.

Klinikte yapılan biraz daha ağır vakalar için tavsiye ediliyor ve fiyatı daha pahalı. Antibiyotik kullanımı dolayı dişlerinde lekeler oluşan anneme yapmışlardı ama sana gerek yok deyip beni reddettiler mesela.
Dişlerine bir şey sürüp lazerle beyazlatıyorlar bildiğim kadarıyla. Uygulamanın ardından bi kaç gün boyunca kahve, kola gibi boyayıcı şeyler içmemeni söylüyorlar. Sonuçları baya güzel, diş macunu reklamına çıkacak beyazlığa ulaşılıyor.
Yalnız bi müddet dişlerde ve diş etlerinde hassasiyete yol açıyo. Gördüğüm kadarıyla ev tipi beyazlatmaya göre daha uzun vadeli sonuçları var.
Bana dişlerime göre bi kalıp yapmış yanına da 4 tüp ilaç vermişlerdi evde kendim yapmam için. Burda fiyatı ilaçtan çok yapılan kalıp etkiliyor. Ama diş şekli değişmediği müddetçe bu kalıbı ilaç alıp alıp kullanabiliyorsunuz. Bu sebeple bana daha pratik gelmişti.
Kalıpta dişin ön yüzeyine denk gelen küçük cepler var. Tüpten bu ceplerin içine ilaç sıkıp gece uyurken takıyorsunuz. Sabah uyandığınızda fark edilir ölçüde beyazlamış oluyor. Bunda da yine bi müddet boyar madde içeren şeyler tüketmemek gerekiyormuş. Üst üste bi kaç gece yapınca benim dişlerim dayanılmaz derecede hassaslaştı. O yüzden ayda bir falan, ihtiyaç duydukça kullanıyorum.
Her ikisinde de öncesi ve sonrası fotoğraflarını çekiyorlar tedavi bitiminde. Zaten farkı görüyorsunuz. Hangisini tercih ederseniz edin en önemli aşama yaptığınız yatırımın karşılığını alabilmek adına çay kahveden bi müddet uzak durmak.

yaşınız 25'ten küçükse 2.
sonrasında rahat etmek istiyorsanız öncesinde biraz rahatsız olmanız iyidir. ek olarak mesleki olarak tatmin edici olan her zaman daha faydalıdır.

Hayatınızda önceliği hangisine verdiğinize göre değişir aslında: Aynı zamanda çalışan bir yüksek lisans öğrencisi mi olmak istiyorsunuz, yoksa aynı zamanda okuyan bir iş insanı mı?
Yüksek lisansınız tezli mi; eğer tezliyse tez aşamasına geldiniz mi/ne zaman geleceksiniz; iyi bir ortalama tutturmak sizin için önemli mi; doktoraya devam edecek misiniz yoksa zaten işe katkı olsun diye mi okuyorsunuz; okulu biraz uzatsanız sizin için problem olur mu...
1. seçenek yüksek lisans bitene kadar bi basamak olarak düşünülüp, mezun olduktan sonra elinizde diplomanız ve 2 yıllık iş tecrübenizle daha yüksek seviyeli alternatifler aramaya geçebilirsiniz bence.

1

Bence 1. Yoksa yüksek lisansta ders aşamasındaysanız yetişmeyen ödevler/sunumlar, yarısına gidilip yarısına gidilemeyen dersler; tez aşamasındaysanız bir türlü başlanamayan tez sinir bozucu olur. Hem çalışıp hem ciddi ciddi yüksek lisans yapmak insanı zorlar. İşyerinden "Öf yine mi ders?" lafını duymak çok ağır gelir. Ayrıca 2. seçenekte yarım gün evden internetle çalışılıyor denmesi bende haftasonuna gayet iş yüklüyorlarmış gibi bir izlenim bırakmadı da değil. Yarım gün demek verilen iş bitene kadar demek olabiliyor.

Kedilerimiz yaşıt. Benimki öyle iğrenç kokmuyor biraz asitli kokuyor. Erkekler genelde 11 aylik civarı girmiyorlar mi?

Saksıya falan işemiştir belki.

@lim5, bilmiyorum ki ilk defa kedi besliyorum. koku çok bariz şekilde ağırlaştı. evin içine yayılıyor. kolonya, oda parfümü falan sıkıyorum kuma ama fayda etmiyor.

@ontheroad, saksıları devirdiği için poşetledim uzun süredir poşetli saksılar. yapamaz onlara.

kokusu derken nesi kokuyor?

bu arada ne zamandan itibaren kızıştığıyla ilgili sallamak istemiyorum şimdi, unuttum açıkçası. ama baya ağır koku oluyor, gözlerimin yaşardığını bilirim. bağırıyor mu hiç acı acı?

son olarak, konuyla bağımsız olarak bentonit kum kullanmaya başla, yazık günah hayvancağızın ciğerlerine.

son cevabı görmemiştim. kuma parfüm falan sıkma yahu, neler yapıyorsun :)

@soso, dışkı kokusu ve kabı haliyle. acı acı bağırması yok hiç.

bertonit kum kullanamıyoruz. iran melezi tüyler uzun çok yapışıyor. denedim. bir de o çok daha tozlu. bence ciğerlerine ve ciğerlerime daha zararlı.

@zetahead, tamam ikisine de danışacağım.

Erkek kediler evde bi çok yeri işaretleyebiliyorlar ya. O da eve epey yerleşiyor. Benim kedim 12 yaşına girdi, zamanında beni işaretlemişliği bile var.

bencesi mi var yahu :) o kullandığın kumların ne denli zararlı olduğu kanıtlanmış zaten. yoruma açık değil yani konu. ama çok fazla çeşitte bentonit kum var. tozlanma sorunuyla ben de karşılaştım, haklısın. ancak temizmama'nın pudrasız, parfümsüz sade kumu gayet yeterli bence. normalde çoğu bentonit kumda aksıran, çeşitli sesler çıkaran kedim, bundan çok memnun. patilere yapışıyor kum biraz ama kalın tanelisini aldığında o sıkıntı da geçiyor. sık sık temizlediğinde de koku problemi olmuyor bu arada.

bağırma yoksa kızışma da yoktur diyorum ben, kediden kediye farkı vardır belki huy olarak bilemem. sanırım anladığım kadarıyla dışkıdan kaynaklı koku. mama değiştirerek halledilir bence. direkt etkiliyor kokuyu mama farkı.

ama kumunu da lütfen değiştir, temizmama'yı dene.

sevgili oraleterya seni çok rahat gördüm.

kedinin kısırlaştırma vakti gelmiş. geçiyor. kaçırma.

kokuyu nereye bırakıyor? vallahi duyduğuma göre evin her bir köşesine çişini oda spreyi gibi yaparak bırakıyormuş erkek kediler. bu koku normal çiş kokusu değil ve çok zor çıkıyor diye biliyorum. eviniz kokudan geçilmeyecek duruma gelmeden götür veterinere.

dişi kediler için 5-6 ay, erkek kediler için 7-8 uygun zamandır diyor veterinerler.

çiş yapma dışında erkek kediler garip davranışlarda bulunmuyor normalde. ancak dışarı kaçmak istiyorlar ve kaçıyorlar.

@soso, ama temizmama bile sağlıklı diye satıyor silikon kumu. kalın taneli bentonit bilmiyordum. onu deneyebilirim. mama olarak ne önerirsin peki?

kum meselesine gelince silikon kumların kedilerin ciğerlerine zararlı olduğu, silikosiz hastalığına benzer bir hastalık olduklarını söyleniyor.

market mamaları fast food kadar zararlı hayvancıklar için. ileri yaşlarda çeşitli hastalıklara, özellikle erkek kedilerde böbrek rahatsızlıklarına yol açıyormuş.

@mea maxima culpa, rahat gördümden kastı anlamadım :)

yani koku ağırlıklı olarak kum kabı ve civarından geliyor. şu anlattıklarınız ışığında kızışma kokusu değil. ama büyümeden ötürü dışkı kokusu ağırlaştı sanırım. çok acayip ağır kokuyor. benim kedi şuan 5 aylık işte. dışarıya biraz uzak. biz 9. kattayız. ama yine de kapıyı açık bulduğunda dışarı gidiyor.

market maması hiç vermedim. başından beri sanabelle kullanıyorum. kum için dedikleriniz dikkate alacağım.


@hayırsız, yok kedi kokmuyor zaten. yukarıda bahsettiğim gibi :)

@oraletarya, satsınlar diye yazmışlardır. pudralı da satıyorlar zaten. pudralı kumlardan çok rahatsız oluyordu kedi. sade, bentonit kumun ne olduğu belli sonuçta, içim rahat kullanıyorum en azından.

mama konusunda çok seçenek var. kedim yıllar önce idrar yollarında tıkanıklık yaşadığı için nüksetmemesi adına mama seçeneğim kısıtlı ne yazık ki. yaş mamaların çoğu ve c/d, s/d gibi mamalar hakkında bilgi sahibiyim. diğer kuru mamaları bilmiyorum pek, öyle fazla araştırmadım. uzmanlarına bırakayım bu konuyu ben :)

dışkı mı kokuyor, çiş mi kokuyor tam anlamadım.

rahat gördüm derken eve çişini bir yaparsa iş işten geçer anlamına. aman hafife alma. o normal bir koku değil. hormonlu acayip bir koku.

bir de 5 aylıkken ergenliğe girmez diye bir şey yok. veterinerinize mutlaka danışın. bazı kediler cinslerine ve gelişimlerine göre erken ya da geç giriyorlar ergenliğe.

@mea maxima culpa, ikisini de kuma yaptığı için anlayamıyorum :)hangisinin koktuğunu. tuvalet alışkanlığı olsa bile evin türlü yerlerine yapar yani o çişi?

koku kum kabından mı geliyor yoksa evin içinde bir yerlerden mi geliyor? bence önce onu tespit etmelisin. kum kabını tamamıyla boşaltıp yıka, sonra da kokunun nereden geldiğini tespit edebilirsin bence. kum kabın kokuyorsa yeteri kadar kum koymuyor olabilirsin. kedim eve geldikten sonra kumu 5-10cm yüksekliği olacak kadar koyuyordum. kum topaklanamadığı için çiş tabana yapışıyordu ve berbat bir koku yayıyordu. kumu çoğalttığımda sorun çözüldü. şimdi topaklanan kumları ve kakasını her gün kaptan alıyorum.
mama olarak orijen kullanıyorum. balıklı olanı tüylerine çok iyi geliyor fakat dışkısı diğer mamalara göre biraz daha ağır kokuyor. sağlıklı olması için ödediğim bedele değer diyorum :)

@boyalı kuş, kum kabından geliyor evet. dediğin şey de önemli aslında. dikkat etmediğim bir durum. tek paket alıyorum her seferinde. çoğaltmak da bir çözüm yolu olabilir. şuan ki maması zaten normalde leş gibi kokuyor. yani o mamadan öyle dışkı çıkması zaten normal. şöyle kokusu az bi mama bulmak lazım.

Özellikle erkek kedilerin, genel olarak da hala küçük sayılabilecek 1 yaş altı kedilerin çişleri ve kakaları daha ağır kokuyo gibi geliyo bana. Belki yedikleriyle (genç kedilere özel mama kullanıyorsanız) belki de sindirim sistemleriyle alakalıdır.
Eczacıbaşı'nın ince taneli Pisi Pisi kedi kumunu kullanıyorum. 2 tane orta yaşlı dişi kedim var, aynı kabı kullanıyolar. Koku konusunda titiz olduğum için sabah işe gitmeden, akşam da gelir gelmez temizliyorum. Şimdiye kadar rahatsız edici bi durum olmadı.

Sorununuzla alakalı olarak:
1. Koku kumundan yayılıyorsa, pet marketlerde satılan odour neutralizer tarzı ürünler var. Belli bir alana değil de kumun bulunduğu odada havaya doğru sıkabilirsiniz.
2. Eğer başka alanlara çiş yaptığını düşünüyorsanız, uv ışığı veren bi fener çiş yapılan alanı tespit etmekte epey faydalı oluyor. 1. maddede bahsettiğim ürünle bu alanları temizlerseniz hem koku ve varsa lekeyi giderir hem de kedinizin bu alana bi daha çiş yapmasını engeller.

kum kabından geliyorsa çözümü basit aslında. ben kum kabını max. 10 günde bir çamaşır sulu deterjanla yıkayıp iyice duruluyorum. temiz kum koyuyorum ve dışkı vs'yi günlük temizliyorum. temizledikten sonra da kapağını açık bırakıp kabı havalandırıyorum. evime gelen herkes de "evin kedi kokmuyor." der.
mama olayına gelince, mamaların hepsi kokuyor. ben de madem kokacak, bari kedime yarayanı koksun diyorum :)
kolay gelsin şimdiden.

birincisi kedi kumuna kolonya parfum falan sikmayin. ikisinin de kokusundan nefret eder kediler. tuvalete isemek yerine saksi diplerini tercih ederse sasirmayin yani.
ikincisi, kedi tuvaletini camasir suyuyla temizlemeyin. mumkunse deterjan turevi hicbir sey kullabmayin hatta. kimyasal kalinti oluyor sonucta ve hayvan ona surekli temas ediyor. bu sebepten ben evde bizim tuvalet disinda camasir suyu kullanmiyorum bile. deterjan turevi olarak da arap sabunu kullaniyorum sadece, yerleri silerken bir seyleri temizlerken falan. siz de kedinin kum kabini yikarken illa deterjan kullanacaksaniz arap sabunu kullanin.

Önereceğim veteriner kliniği, eski duyurulardan birinde cevap olarak verilmişti. Geçen hafta yolda bulduğum yaralı sokak kedisini götürdüm. Sokak kedisi olduğu için hem fazla fiyat istemediler hem de ameliyat öncesinde ve sonrasında çok ilgili davrandılar. Kesinlikle paragöz değiller ve çalışanları çok sempatik. Kendi kedimi de bu haftadan itibaren oraya götürmeye başladım.

www.catdogveterinerklinigi.net

not: Eğer giderseniz Panda'yı da sevmeyi unutmayın :)

Eğer yakınsanız Erenköy, Hatboyu Caddesi'ndeki Plüto Vet. Kliniği'ni tavsiye ederim. Biraz uzak olmasına rağmen 2 kedimi de buraya götürüyorum.
Haftaiçi/haftasonu 24 saat açık açık. Ferit Bey de gayet ilgili.

www.plutoveteriner.com

catdog u ben de öneriyorum, ben de köpeğimi götürmeye başladım. eski veterinerimiz çok kazıktı.
geçenlerde götürdüğüm bir sokak kedisinin muayenesinden de para almadı hiç.

kötülemek gibi olmasın ama pluto'ya geçen hafta arkdaşım yavru kedisini götürmüş ve gençlik hastalığı olduğunu söyleyip başka gençlik hastalığı olan bir yavru ile aynı yoğun bakım ünitesine koymuşlar.kedi dün vefat etti o ayrı...

Konu eski olsada ufak bir anımdan sizlere bahsetmek için girdim. 2 hafta önce aracın biri çekmeköyde kediyi ezdi bırakıp kaçtı. Durumu çok kötüydü. Hemen telefonu elime aldım. Anadolu yakasında veteriner diye arattım. Hepsine öğrenci olduğumu çarpan kişinin kaçtığını söyledim. Fakat bir çoğu yardımcı olamayacağını söyledi. Kadıköyde bir veteriner yardımcı olacağını fakat servisinin olmadığını söyledi. Buraya getirsen yardımcı olurum dedi. Çekmeköyden taksiye binip gidecek parada yok. Başkalarını arayıp sana döneceğim dedim. Sonra ümraniye'de petopia veteriner kliniğini buldum. Aradım onlarda yardımcı olacaklarını fakat servislerinin olmadığını söylediler. Kedinin durumunu sordular, ölmek üzere deyince şahsi aracıyla çıkıp geldiler.
Tedavisi 3 gün önce bitti bana teslim ettiler. Tek kuruş almadılar. Onlara borcum olduğunu düşündüğüm için buradan onlara teşekkür ederim. Merak edenler varsa umraniyeveterinerklinigi.com linkini bırakıyorum. Bir gün sizede yardımcı olabilirler. Fakat su istimal etmemek lazım. Çünkü sonuç olarak onlarda bu işten para kazanmak için varlar. Herkese ücretsiz yardım etmeye kalkarlarsa bu işin sonu yok.

dan brown,christophe grange ve stephen king'e sar. seni bir süre oyalar. gelmiş geçmiş en iyi ifadesi de ne bileyim olmaz ki öyle bir şey.

tolkien falan hiç girmedim onlara herkesi açmıyor çünkü.

patrick süskind - koku
a song of ice and fire serisi
kazancakis - zorba

ilk etapta aklıma gelen kitaplar. yani benim için ilk 10'dadır bunlar diğerlerini aklıma geldikçe yazarım.

Sanırım, bugüne kadar okuduğum ve en beğendiğim kitap haruki murakami'nin sahilde kafka kitabıydı. Bu kadar sürükleyici bi kitap okumamıştım.

Yüzyıllık yalnızlık evet +1000, 2. olarak.

Celine - gecenin sonuna yolculuk
George orwell - bin dokuz yuz seksen dort
Jack london - martin eden

Barış bıçakçı'nin tum kitapları benim icin en iyisi herkes beğenmiyor ama bi tanesini okuyabilirsin:)
Peyami safa'nin kisilik tahlillerini anlatimini kelime kullannimini cok begeniyorum en iyi kitabi bence yalniziz mutlaka okunmali.
Nedendir bilmiyorum zweig'in satrancini en iyi 10 kitabim arasina koyarim.

Ihsan oktay anar-puslu kitalar atlasi
P. Coelho- simyaci
G.g. Marquez- yuzyillik yalnizlik

Louan brezindine -Kadin beyni
Louan brezindine -Erkek beyni
John stossel - hurafeler, yalanlar, akil almaz aptalliklar
Yilmaz Erolgac - Amerika'da 40 yil
Richard Restak - Akil
Karen Huoppert - Lanet

Bunlar aklima gelenler. Gelmis gecmis en iyi olmayabilirler benim icin.

Hayatın Kaynağı Ayn Rand
Kürk Mantolu Madonna Sabahattin Ali
Masumiyet Müzesi ve uçurtma Avcısı arasında kararsız kaldım.

Gündüz Vassaf - Cehenneme Övgü
Sabahattin Ali - İçimizdeki Şeytan
Peyami Safa - Yalnızız

Çanlar kimin için çalıyor -E.H. basta olmak üzere bir sürü dünya klasiklerinden kitap sayabilirim.
Yakup kadri'nin kitapları da girer bu kategoriye.
Yüzyıllık yalnızlık, kürk mantolu madonna gibi bazı kitaplar kesinlikle var.
P.C.- on bir dakika'sını çok sevmistim ben.

3 olmuyor ya eleyemedim:)

Alev Alatlı-Kabus
George Orwell-Bin Dokuz Yüz Seksen Dört
Hüseyin Nihal Atsız-Ruh Adam

Haruki Murakami - Zemberekkuşu'nun Güncesi ve Sahilde Kafka(Eskiden Yann Martel - Pi'nin Yaşamı idi, filmden sonra çok soğudum)
Frank Schatzig - Sürü

yeraltından notlar
genç werther'in acıları
karamazov kardeşler

ursula le guin - mülksüzler
milan kundera - varolmanın dayanılmaz hafifliği
trevanian - şibumi

vakıf serisini de sevmiştim baya bi.

çocuk kalbi

Genç Werther'in Acıları
Savaş ve Barış
1984

tırnaklarını kesin? kısaltın yani. en azından yaralar koltukları, öldürmez. :)

kesin çözüm lazım bana :( o koltuğa zarar verirse babam da bana zarar verir parasını o ödedi :(

şartlandırabilirsin.

koltuğu tırmaladığında spreyle üzerine su sık ya da ellerini çırpıp korkut. sabırlı olursan şartlanıp yapmayabilir.

bizim kedi de eski koltukların ağzına sıçmıştı.değiştirdiğimiz koltukların üzerine çıkmasına,sağına soluna sürtmesine kesinlikle izin vermiyoruz.
baslarda baya yeltendi.her seferinde uzaklaştırdık.
evden cıkarken ve yatarken salonun kapısını kapatıyoruz,diğer odalar açık zaten.
tırmalama tahtasını basta hiç kullanmıyordu,ama şimdi tırnakları koltuklarda halletmediği için mecburen kullanıyor.
biz de daha sık kesiyoruz tırnaklarını.
sonucta 4 ay fln oldu hiçbir zarar vermedi koltuklara.)

bizimkiler kanepenin kosesini isira isira yemisler manyaklar. ben de pamukla sirke suruyordum. biraz ise yaramisti.

Biz de aynı dertten muzdaribiz. Koltukları baya parçaladı, babam kafayı yiyor. Evde tartışma çıkıyor bazen "tırnaklarını neden hala kesmediniz?!" diye.

Bir tane tekli koltuğumuz var. Hatta aynısından bir tane daha var. Biraz pütürlü bir yüzeyi var. Onda yapmayı çok seviyor. Ama koltuğa dokunsan anlarsın sen de çok seveceğini. Dandik bir koltuk, salona hoş bir hava katmıyor ama kedi hep onu tırmalıyor diye koltuk duruyor salonda. Diğer teki de başka odada duruyor.

2-3 hafta önce o koltuğu göz önünde olmayan ve hep kapalı olan bir odaya koyduk da öyle geri dönüş yaptı bizim güzel koltuklara. Geri koyduk o tekli koltuğu salona. Yeniden rahatladık.

@sir gawain
şartlandırma işe yarayabilir fakat o kadar vaktim yok koltuk gelecek bir haftaya
@demoniclewinsky
en kötü haber bu zaten, salonun kapısı yok :(( sırf bu yüzden kapı yaptırmayı düşünüyorum
@osuruklu
koltuğa mı sirke sürüyordun? tiksiniyor mu?
aguilas negras
aynen benim koltuk da pütürlü. bir ona bayılıyor bir de aynen pürtüklü bir halı var ona. halı bana mısın demedi de koltuk mevta oldu zavallı :(

su anki koltuklarda bir değişiklik yapamazsınız zaten ama yeni gelen koltuklar için uzaklaştırma harekatına girişin:)
biraz sabır lazım.koltuga cıkmaya calıştıgı an kovun.böyle böyle alışacak çıkmamaya.
biz yere bir puf aldık,yanında tırmalama tahtası var,oralarda takılıyor salonda beraber otururken:)
salon kapısı olsa iyiydi tabi ama biz bazen açık unutup çıkıyoruz evden,döndüğümüzde bakıyorum tek tüy yok koltuklarda,oturmamış yani:) üstüne çıksa,sürtünse ya da yaklaşsa belli olur cunku bembeyaz kabarık tüylü kedimiz,koltuklar da siyah :) direkt anlaşılıyor yani.

biz çözüm olarak kedilerin yaşadığı ortama kenarları tahta kanepe aldık. çok rahatız :)

Evcil hayvanlara yönelik fısfıs türü ürünler çıkaran markalar var: örneğin bahçedeki çiçeklerden uzak durmasını sağlamak için, aynı yere bi daha tuvaletini yapmaması için onlar için itici olan kokular ihtiva ediyor ama bizim burnumuza bu koku pek gelmiyor.

Bende limonumsu aromalı likit formda bi fısfıs var mesela. Esasen döşemelerden çiş kokusu çıkarmak için ama sıktığınız alandan pek hoşlanmamaya başlıyorlar.

Veterinerlerde pek bulunmuyor ama mama falan satan yerlere sorabilirsiniz.

aynı ya bir renk ton farkı var ya da ışıktan dolayı farklı çıkmış.

birisinin sağ taraf üstte ötesinin sol taraf. düğmelerin ordan bahsediyorum.

gereksiz işler uzmanı olarak ben sizin yerinize araştırdım. sonuç: aynı :))
www.mavi.com

model aynı ama renk ve düğme yönü farklı.

aynı ya da değil ama ikiside çirkin.

@ravenudon sorumuz gömleğin çirkin olup olmaması değil.

Kadın gömleklerinde sağ taraf, erkek gömleklerinde de sol taraf üstte iliklenir.
Bu iki gömlek aynı gözüktü bana, mankenin üstündeki erkek askıda fotoğrafı çekilmiş olan da kadın modeli olabilir. Dolayısıyla kumaş ve model aynı olduğu halde kesim ve kalıbında ufak farklılıklar olabilir.

Aynı.

@tosunpasa aynı ve çirkin.

protein tozu ucuzmuş o zamanlarda

hepsi öyle değildir tabi ki estetik açıdan görünmesi için heykeltraşların abartması bence.
Amma velakin obezite ve kilo sorunu o günlerde tabi ki çok daha azdır.

obezite insan icatı, eskiden yoktu öyle şeyler. kılıç kullanmak, ata binmek, güreşmek vb şeyler hep zengin sporuydu. çok sevişgenlerdi bide, o da çok kalori yakıyomuş diyolla.

insanların eskiden yaktığı kalori sayılarının yanında, çalıştırdıkları kas grupları da daha fazlaydı..

o bahsettiğin çok zor çıkan kaslar diye birşey yok, mesomorph vücut tiplerinde kas kütlesi fazla ve yağ oranı kas kütlesine göre daha düşük olduğu için farklı kas grupları rahatlıkla görülebiliyor.

o kas grupları tüm insanlarda var.

adam heykel yapıyo, göbeğini kaşıyan adamın mı heykelini yapacak dayı? daha güzel olanın heykelini yapacak tabii ki.

malları da buyuk oluyor aga...hele nemrutun gırıste sol da var bıtane tobe estafurullah aklıma geldı şimdi...

Başlarda arkadaşın dediği gibi önemli kişilerin heykelleri yapılmış ancak daha sonra iş ticarete dönmüş ve parayı basana heykel yapmaya başlamışlar. Bir yerden sonra talep öyle artmış ki heykel tıraşlar heykellerin bedenlerini hazır tutup (sabit hepsi kaslı adonisli bedenler), gelen müşterinin kafalarını özel yapıp hazır bedenlere yerleştirmeye başlamışlar. Hepsinin aynı olmasının nedeni bu.

şu belgeselde sorunuza direkt olarak değiniliyor, genel kültür olarak da izlemenizi tavsiye ederim:

www.imdb.com

ben de aklımda kaldığı kadarıyla açıklayayım dedim ama toparlayamadım, epey olmuş izleyeli. hatta zor çıkan kasları bırakın olmayan kasların bile neden eklendiğini açıklıyordu.

yunan heykelleri fikri itibariyle kibir doludur, aslına bakarsan antik yunan tamamiyle diğer medeniyetlere karşı üstün oldukları fikriyle yaşayan toplumdur. Bunun için en büyük heykel(rodos), en görkemli bina, en üstün insan, savaşçı gibi betimlemeler doğasındandır.

sorunuzun antik yunan'daki sanatsal karsiligi "idealizm" (bir akim olarak)

O dönemde insülin dalgalanması yaratacak düzeyde basit karbonhidrat alımı yoktu, diğer karbonhidratların tüketimi de sınırlıydı, fabrikalaşma yoktu, haliyle işlenmiş gıda da yoktu. Genelde protein tüketiliyordu. İşlerin de çoğunlukla kas gücüyle yapıldığını düşünürsek hepsinin fit görünmesi gayet normal. Tabii bir de o heykeller savaşçıların tanrıların heykelleri; bakkal Teodolis'in heykeli değil. Onun heykeli olsaydı şişko bir heykeli olurdu muhtemelen.

Güzelleme mi diyorlar bi abartı var tabikidr heykellerde

O zamanlarda yaşayan insanların beslenme ve spor alışkanlıklarından, ve tabii heykeli yapılan kimsenin önemli birisi olacağı gerçeğinden bağımsız olarak bir şey daha ekleyeyim: Şu anda kadın vücudu genel kanı olarak nasıl iki cins arasından daha estetik olanı kabul ediliyorsa o zamanlarda da erkek vücudu için aynı şey geçerliymiş. Kadın vücudu daha aşağı görülürmüş. (Bu sebeple erkekler arası eşcinselliğin yaygın olduğunu ve kadınlarla çocuk sahibi olmak için birlikte olunduğunu da kaynağını hatırlamamakla birlikte bir yerde okumuştum.) Dolayısıyla heykeli yapılan kişinin gerçek vücudun da ötesinde bir yüceltme söz konusu olmuştur.

Mesela antik yunan mimarisinde de son derece erkeksi, kalın ve köşeli yapılar baskındır. Kadınsı kıvrımların keşfedilmesi çok sonra olmuştur.

Önce muayene edip, varsa çekilmesi gereken dişleri tespit ediyor. siz dişleri çektiriyorsunuz (ne kadar sürede çektirirseniz), daha sonraki ilk randevuda takıyor. Yani bende böyle olmuştu.

Hüseyin öner. Saheayıcedidde. Ona gidiyorum ben, bi fiyat sorabilirsin.

Bağdat Caddesi Sonodent'te Günseli Uygur.

Mesaj attım.

Anladığım kadarıyla kamyon teslim belgesinde (konşimento gibi bi şey olsa gerek?) teslim edilecek taraf olarak Riyad Bank'ın gösterilmesi; kamyon plaka bilgilerinin belirtilmesi; navlunun varış yerinde ödeneceği ve ihbar kaydı bilgilerinin girilmesi; lehdar olarak ise malı gönderen tarafın yazılması istenmiş.

* Eve sokmadan önce veterinere götürün, varsa dış parazit tedavisini yapsın: Ensesine bir damla damlatıyor, bi kaç saat bu bölgeye elinizi sürmemeniz gerekiyor etki etmesi için. Üzerindeki parazitler ölüp dökülüyor.
* Bu arada hayvana genel bi muayene de yapar veteriner. Yaşını, sağlık durumunu söyler, aşı karnesi açar.
* Eğer varsa (ki muhtemelen vardır) iç parazitleri için de bir hap yutturur. Duruma göre tedavisine evde devam etmenizi öğütler.
* Parazit tedavisi tamamlanmadan diğer aşılamalara geçilmesi söz konusu olmaz, zaten muhtemelen aşılara başlamak için yaşı da küçüktür.
* 3-4 aylık olana kadar takviyeli besinler, kitten mamalar verebilirsiniz. Ama veterinerden değil internetten almanızı öneririm daha uygun oluyor.
* Veterinerin önereceği tarihte (genelde 8 haftalıkken) aşılamalara başlayabilirsiniz: İlk etapta kuduz, lösemi ve karma aşılar olacaktır. Tam detayını hatırlamamakla birlikte bunlar bi kaç hafta arayla tekrarlanıyordu ilk etapta. Daha sonra aynı aşıları senede bir olması gerekecek.
* İç ve dış parazit için de 3 ayda bir veteriner ziyareti yaparsınız. Yine ense damlası ve hap şeklinde devam ediyor.
* Bu saydıklarım harici başka tedaviler teklif eden veterinerler olacaktır ama onlar sizin inisiyatifinize kalmış.

Güle güle büyütün =)

öncelikle iç ve dış parazit yapacaksınız. ama çok küçükse onlar için de farklı bir yol izleyebiliyor doktorlar.

kedi büyüdüğünde de rutin aşılar, karma, kuduz, lösemi(eğer dışarı çıkarmayacaksanız gerekli değil), bir tane daha var sanki ama hatırlayamadım kist olabilir. bunlar yılda bir yapılıyor zaten.

şimdilik sokaktan aldığınız için öncelikle parazitlerden kurtulmalı.

çok teşekkürler bilgiler için herkese :)

www.eksiduyuru.com

burada bana olanı anlatmışım-ki siz 1.5 saat diyorsunuz o haptan alacağınızı zaten almışsınız tekrar içmenize gerek yok.

alakasız olacak ama cevap vermek istedim, böyle soruların sorulması gayet normal bunu yaşayan insanlar burada olabilir, herkes biliyor zaten doktara sorulur, sadece ön bilgi amaçlı sorulmuş.

Genelde ilacın emilmemiş olduğuna kanaat getirip tekrar alın diyorlar.
Zararı olacağını sanmıyorum ama prospektüse bakın isterseniz kusma ve ishalle ilgili bi uyarı olduğunu hatırlıyorum.

abicim ya amerika'da avrupa'da falan yaşıyorsunuz, ya da hayatınızda dotora gitmediniz, sadece kamu spotu izleyip gaza geliyorsunuz, ya da aşırı zenginsiniz, evinizin emrinize amade özel sağlık personeli falan var.

bu memlekette "ilaç içtikten sonra kustum, yenisini alayım mı" diye soru sorabileceğiniz bir doktor yok. 350 lira verip özel hastaneye bile gitseniz randevu alıp beklemeniz lazım. devlet hastanesini falan hiç saymıyordum. öyle doktora gitmek, doktora sormak falan kolay ve ucuz şeyler değil bu memlekette. azıcık yaşadığınız ülkeyi tanıyın. o yüzden basit şeyler için "doktora sormaya ne dersin??" diye ayar verirken tekrar tekrar düşünün. ayrıca buradaki herkes işsiz güçsüz pezevenk takımı değil. burada da var bir sürü doktor. sorulan soru muayene gerektiren bir şey değil. pekala cevap verebilirler.

Little Dorrit
Wives and Daughters
Emma
Persuasion

Sense and Sensibility

Becoming Jane
Jane Eyre
Cranford
Mansfield Park
Northanger Abbey

Death comes to pemberley

Downton abbey

Great Expectations
Wughtering Heights

whoosie.tumblr.com

Herkese teşekkür ederim, Whoosie sana ayrıca teşekkür ederim. Altın madeni bulmuş gibi oldum! :)

bu linki böyle bir soruya ikinci kez yazıyorum, ikisinde de aynı tepkiyi aldım. iyi ki yazmışım lan! :)

Ahahahahahayt
Sahiden, iyi ki yazmışsın =)

nedir? - fotograf filan yukleniyor
nasıl kullanılır? - board acip onlarin icini fotograflarla dolduracaksin
olayı ne? - olayi yemek tarifi paylasmak (saka saka, ama ben hep oyle gordum)
ne işe yarar? - fotograf-album paylasmak
kızlar teklif ediyor mu? - sitenin genelini hatunlar olusturuyormus

* Bir nevi sanal ortam mantar panosu gibi. İlginizi çeken, ilersi için fikir oluştursun istediğiniz her şeyi "pin"leyebiliyorsunuz.
* Başka web sitelerinde görüp beğendiğiniz bir bağlantıyı linke tıklayıp pinleyebilirsiniz; ya da halihazırda başkasının pinlediği bi şeyi kendi panonuzda da olsun diye re-pinleyebilirsiniz.
* Aslında browser'ınızla senkronize kullanacağınız bookmark eklentilerinden çok da bi farkı yok gibi.
* Ama örneğin el işi/hobi/tamirat falan seven bir insansanız, kendinizle benzer ilgi alanlarına sahip kişilerin panolarını takip edebilirsiniz.
* Olaya sosyal bir yön katıyor evet, ama kimsenin kimseye bi şey teklif ettiğini sanmıyorum :)

benim için özeti:

ilgilendiğim bir alanda çok sayıda güzel fotoğraf barındıran site. bunları beğenip kendi sayfanda da görüntülüyorsun. orijinal şeyler oluyor ondan bakıyorum ben hep.

üye miyim: hayır.

İnternetten şu an elinizde olan bilgiden daha fazlasını alamazsınız muhtemelen: Your application is being processed falan diyecektir en fazla.

3 hafta dediklerinde iş günü olarak mı belirttiler, UK resmi tatillerinde çalışmazlar çünkü. Siz 24 günü iş günü olarak mı saydınız?

Bir de son olarak, söyledikleri süre hizmet vermeyi hedefledikleri ortalama süre oluyor, bu süre sonunda sonuç çıkacağının garantisi değil yani. Biraz daha sabretmeli...

3) Mama olayını nasıl yapmalıyız?
www.hepsiburada.com

1)Şu an tezgaha çıkabilmek için çok küçük zaten. Sizi direk olarak kullanıp üzerinize tırmanacaktır. Büyüdükten sonra tezgahın üzerine kendi zıplamaya başladıktan sonra gördüğünüz zaman yüksek sesler çıkarın kalın sesle bağırarak eliniz çırpın vs. ve kedinin yanına gidip alıp yüksekten yere bırakın. Ben bu şekilde yaptım, en azından ben evdeyken çıkmıyor, evde değilken ne yapıyor bilemiyorum :)

2) Açık tuvalet kullanıyorum kapalıya geçmeyi düşünmedim hiç. Dolayısıyla bilmiyorum

3)4 aya kadar bira şişesi kapağının önerdiği mamayı kullandım. Sonra normal versiyona geçtim. Haftada 2 gün yaş mama veriyorum

4)Kolay gelsin :)

Ev hakikaten süpermiş :)

1. Kediler eğitim vermesi zor hayvanlar, yine de küçük yaşta edindikleri alışkanlıkları kolay kolay bırakmıyorlar. Direkt mutfağa girmesini engellemenizi tavsiye ederim, çok fena tüyleri uçuşuyor çünkü. Her tezgaha çıkmaya yeltendiğinde sert bir sesle hayır demek ve onu engellemek bir süre sonra hoş karşılanmadığını anlamasını sağlar.
2. Bence şimdilik şu yuvarlak leğenlere falan alıştırın. Baktınız büyüyünce çok sağa sola kum sıçratıyor o zaman kapalı tuvaleti düşünürsünüz. Daha küçükken geniş alana alıştırmamak lazım, bütün ev kum oluyor sonra.
3. İnternetten büyük paketler halinde almak daha uygun oluyor. Küçük bi aramayla envai çeşit internet mamacısı bulabilirsiniz zaten. Daha çok küçük olduğu için kitten mamalarından almanızı tavsiye ederim ki besin takviyesiyle büyümüş olsun.
4. Yavru kediler özellikle annelerinden erken ayrıldıklarında insanlara karşı pati/tırmık kullanmamayı biraz zor öğreniyolar. Şimdi karnını falan gıdıkladığınızda minik tırmıklarıyla sizi tepmesi tatlı geliyodur eminim ama büyüyünce çok can sıkıcı oluyor. O yüzden çıplak teninizi tırmaladığında tepki verin ki kötü bişi yaptığını anlasın.

Mutluluklar dilerim ^.^

1) tezgaha atlayınca elinle tezgaha sertçe vurup kararlı ve sert bir sesle "HAYIR" diyebilirsiniz. bu kararlı ve sert HAYIR ses tonunu unutmayın, yapmasını istemediğiniz şeylerde kullanıyorsunuz bunu. gülümseyerek HAYIR demeyin asla.
Isırmaya başlayınca ki dişleri çıkarken (7-8 aylıktan itibaren) de aynı HAYIR sesini ya da abartırsa ağlamayı (miiv mivv diye) deneyebilirsin. Devam ederse arkanı dönüp küs kısa bir süre, göz temasında bulunma falan. Bunlar hep taktikler.
Bir de sabah erken kalkacak ve sizi de kaldıracak, kuş yakalama vakti olduğu için, dön arkanı yat, sallama. alıştırma kediyi sabah 5te kalkmaya, senin uyuma saatlerini öğrenir o zamanla.
Bir şey kırar dökerse de sakince yerden al ve kediye tepki gösterme, daha sonra kullanıyorlar bu tepkiyi.
Bırak seninle uyusun, yavru kediler üşüyebiliyor. Fakat yüzüne yakın uyumasına pek izin verme. Benim dana boynumda uyumaya alıştı, şimdi yastığımı paylaşıyoruz ve vaz geçmiyor.
2) kuma atıyorsun kediyi (yavaşça) ve patilerini kuma hafif sürtüyorsun, kediler iç güdüsel olarak kendileri öğreniyorlar kum alışkanlığını. Tabi istisnalar mevcut, bazen öğrenemez çok nadir de olsa ya da bazen bir sorun olunca kumu kullanmayabilir. Ama bu durumlar nadirdir, 2 kedi sahibiyim ve sadece bir iki kez böyle bir şeyle karşılaştım, onlar da ekstrem durumlardı.
3) kesinlikle whiskas kullanmamanı öneririm, içinde bağımlılık yapıcı bir şeyler olduğu söyleniyor.
Bir yaşına kadar mümkünse yavru kedi maması kullanacaksın. Kesen için uyarsa Proplan veya Royalcanin öneririm, yavru kedi mamalarını bunların, arkadaşlar da aynılarını önermiş zaten. Büyük kedi mamaları fazla protein içerdiğinden kediye ağır geliyor, alerji de yapabiliyor. En azından 8 ayılık falan olana dek dikkat et mamasına.
1 yaşından sonra bu markaların açık mamaları da var, daha uygun.
4) İç parazit aşılarını lütfen kaçırma :) Diğer aşıları da veteriner zaten karne verecek bi de mesaj atıyor veteriner genelde zamanı gelince.
Ayrıca, kediye seslenirken adıyla seslen ki adını öğrensin. Severken adıyla hitap et, mama verirken başını okşa ve elini koklamasına izin ver. Hatta önce birkaç parça mamayı elinle ver elinin kokusunu da alsın, sonra kabına doldur. Bu, mamayı senin verdiğini öğretme yolu. Sonra da başını sev.
Yavruyken taramak ve tırnaklarını kesmek daha kolay, taranmaya alışması lazım. Yavaşça, ve onu severek bir fırçayla tarayabilirsin kedi tarağın yoksa.
Tırnak kesimi ile ilgili bilgi ararsan youtube'de var, ya da tekrar yardımcı oluruz :)
SEvgiler :))

bos gitmek istemez kimse gemi de olsa tir da olsa. mal bulabildiyse dolu gider elbet.

şehirden şehire ev taşırken de böyledir. eğer dönüş için taşınacak başka bir ev varsa daha ucuza fiyat söylerler.

Bir gemi brokeri olarak anlatmaya çalışayım...
Armatörler mal getirme/götürme işini ülkeler bazında düşünmezler. Türkiye'ye gelen gemi değil Marmara'ya, Karadeniz'e ya da Akdeniz'e gelen gemi diye düşünülür. Gemi X limanında Y tarihinde açık olacak diye önceden pozisyonunu belirtir. Uygun yükü olan kişiler armatöre teklif sunar. Bu uygunluk mevzuunun bi kaç faktörü var tabii:
- İlla bire bir aynı limanda tekrar yükleme yapması gerekmez. Zaten böyle bir rastlantı yok denecek kadar azdır. Sözgelimi Marmara'daki gemi Batı Karadeniz ya da Ege'deki bir limana yüklemeye gidebilir. Buna "ballasting" yani yeni yük almak için boş gitmek deniyor. Tabii bu yeni yükün seferinin uygun uzaklıkta olduğunu varsayıyoruz. Zaten topu topu 3 gün sürecek bir seferin yükünü yüklemek için yükleme limanına kadar 2 günlük yol gidilmez.
- Bunun ticari bölgeler bazında kimi istisnaları vardır. Mesela Doğu Akdeniz'e pek çok yük tahliye edilmekle birlikte genellikle bu bölgeden tekrar yüklenecek bir şey bulunmamaktadır. Dolayısıyla buraya giden armatör ballastlayarak uygun bir başka limana gitme durumunu göze almış demektir.
- Aynı şekilde çok zor durumdaki yük sahibi (uygun gemi bulamamış olabilir) ballasting masrafını da navluna kat, yeter ki yükümü yükle diyebilir.

Genel bir kural olarak uzun mesafe sefer yapan (kıtalararası) gemilerin boş gitmeyeceği yani yük getirip yükle geri döneceği düşünülebilir. Buna karşılık kısa mesafe sefer yapan gemilerin (örneğin nehir tipi gemiler dolmuş gibi Rostov-Karadeniz/Marmara arası çalışır) çalışma prensibi yük getirip boş dönmek olabiliyor.

elbette bulursa malı taşır ama bu tür firmalar nasıl çalışıyor genelde ben onu merak ediyorum, mesela arkas nasıl çalışıyor, bu tür firmaların gemileri dolu götürüp boşaltıp hazır malı mı alıyor tekrar, yoksa dolmasını mı bekliyor, yoksa beklemeden dönüyor mu? bunlar muhtemelen duruma göre değişiyordur ama genelde nasıl oluyor, onu merak ediyorum, bu işlerin içinde olan var mı, profesyonel birinden cevap duyabilirsem sevinirim

edit: profesyonel cevap kısmını @the queen of naked kings'in cevabını görmeden yazmışım

Arkas'ın sahibi olduğu gemilerin çoğu liner dediğimiz konteyner gemileri. Bunların çalışma prensipleri dökme yükten daha farklı, tam manasıyla dolmuş gibi hareket ediyorlar. Konteyner ile yükleme yapan yük sahibi geminin tamamına navlun ödemez, yüklediği konteyner kadarını öder ki bu yüzden de parsiyel yükleme denir.
Konteyner gemileri dökme yük gemilerine göre çok büyük ve yüksek kapasitelidir. Dolayısıyla üzerindeki tüm konteynerlar aynı şirkete ait değildir/farklı yerlerde yüklenip boşaltılır. Geminin tamamının bir limanda boşaltılması çok rastlanan bir durum değildir.
Bunun dışında Arkas'ın 5-6 tane de akaryakıt tankerleri var ki bunlar dökme yük prensibiyle bir önceki cevapta anlattığım şekilde çalışır.

anca etki edecektir sprey.

güzelce yıkasın hayvanı.
köpürte köpürte sonra iyice durulasın.
sonra da bir güzel tarayıp kurulasın.
yani hayvan tüylerini yalamasın.
kedi yıkanmaz demeyin yıkanır. ben yıkıyordum ne güzel kokuyordu:))

heee yıkayın kediyi. hem yapılan ilaç gitsin hem de yavru hastalansın ölsün.

bir taşla iki kuş.

ya da ikinci seçenek bekleyin yarına kadar ilaç etki etsin. pireler ölsün.

ya bir de tuvaletini yapmadı hiç ne küçük ne de büyük. bişey de yememiş gerçi doğru düzgün normal mi acaba

sprey dediğin ensesine damlatılan pire damlası olsa gerek. 1-2 gün bekleyin etki etmesi için. kedi çok pis ise yıkayabilirsiniz ama önce pirelerini tamamen dökmesi gerekir. ardından tekrar pire damlası damlatmanız gerekecektir.
yıkama işlemi de öle hatır hatır yapılmaz. ılık suyla kafasını ıslatmadan narince yapmanız, çok iyi kurulamanız, sonra da kediyi birkaç saat sıcak tutmanız gerekir. kesinlikle kulağına su kaçmamalı. kedi gerçekten kirli değilse yapmayın.

kabızlık, yavru kedilerde sık görülen bir sorun. birkaç gün sabredin yüksek ihtimalle düzelecektir. kaka yapamazsa karnında şişkinlik olur. çok uzarsa bu durum, tekrar veterinere götürürsünüz.

kucağına eski bir bez ser, iğrenmiyorsan pireleri teker teker öldür. 2 aylık hayvanda zaten kaç tane pire olacak ki? metrekaresi az..
Not: ciddiyim, biz böyle yapardık eskiden. hayvana en az zararlı yöntem. hoşlarına bile gidiyor.
zaten pire damlası olduğu için bir daha gelmezler.

Pire ilacının iyice etki etmesi için hayvanı 4-5 saat boyunca ellememek gerek. Yıkamak da ilacın etkisini azaltacaktır.

Yavru kedi olduğu için veterinerin daha düşük doz kullanmış olması da muhtemel. 2-3 gün geçtikten sonra tekrar götürün veterinere.

İstanbul'un neresinde ne var bilmem, ama illaki bir MAC vardır. orada yaptır bence.

MAC bu konuda cidden başarılı ama çok özel bi gün için değilse belki biraz tuzlu gelebilir. Yine aynı çizgide ama daha uygun olarak Inglot'u önerebilirim.
Cevahir'de vardı yanlış hatırlamıyosam, oraya bi sorun isterseniz.

Cevahir ykmde makyaj bölümündeki arkadaş çok başarılı. Boş bir günde gidip makyajsız bir yüzde deneme sürüşü yapabilirsiniz. Sonra da isterseniz gelebiliyormuş da organizasyon alanına ya da kuaförünüze.

Harvard'a para katabilirsin. 40-50 milyar dolar nası birikiyo?

doktora icin ayni sey gecerli mi bilmiyorum ama mesela lisans icin financial aid istemezsen kabul almak o kadar zor degil diyebilirim. Tabi bazi okullar need blind sistemini kullaniyor ama hepsi degil.

Ulan boyle konusuyorum da sanki oralardaymisim gibi. Giden arkadaslar var, oyle cok anormal adamlar degil senin benim gibi insan onlar da. Esek gibi calistilar, esek gibi calisirken hocalarla genel olarak insanlarla iliskilerini cok iyi tuttular, okul disinda bir suru aktivitede bulundular. Ama oyle sadece duzgun not ortalamasiyla yapilabilecek bir sey degil zira basvuranlarin herkesin not ortalamasi iyi, onlar arasindan seciyorlar zaten.

Doktora için bildiğim kadarıyla öncelikle ilgilendiğiniz konuda bi öğretim üyesine yanaşmanız gerekiyor: Merhaba ben Mezzosprite, X ünide Y konuda y.lisans yapıyorum. Çalışmalarım şunlar, bu konuda doktora çalışması yapmak istiyorum vs şeklinde.
Bunun üzerine ilgili kişiden geri dönüş alırsanız bu kişi danışmanınız olarak sizi bölümüne teklif edecek, siz de bi tez teklifi hazırlamış olacaksınız.
Özellikle commonwealth ülkeleri uçuk harç ücretleri sebebiyle overseas öğrencileri tercih ediyor maalesef. Bu faktörü saf dışında tutarsak, güzel bir tez teklifi, sağlam bir metodoloji ve yılmadan araştırma/çalışma iradesi gerekli. Eli yüzü düzgün biçimde y. lisansı bitirirseniz son iki özelliği edinmiş olmanız beklenir zaten. Alanınızdaki gelişmeleri ve eksiklikleri sıkı biçimde takip etmek de tez konusu anlamında yardımcı olur sanıyorum.
Memnuniyeti üniversiteden çok hangi kürsüde çalıştığınız belirler bana kalırsa. Türkiye'de dandik&özel bi üniversitenin ardından UCL LSE ikilisinde okudum. İlgilenirseniz özelden yazabilirsiniz.

sadece ogrenci olarak doktora yapmak diye bir sey yok. ogrenciysen uzerine onbinlerce dolar para vermen gerekir zaten. universitelerde sana maas verecek iki kaynak var:

1- hocalarin fonlari
2- graduate school (bolum de diyebiliriz)

doktoraya kabulun iki sekli var:

1- research assistant (RA): bir hoca kendine ait proje icin, kendine ait fondan size maas + phd egitim haricini veriyor. direkt hocaya basvuruyorsun. maille cv'ni gonderiyorsun, o kadar. sonra hoca kabul ederse, bir de bolume basvuruyorsun formalite olarak, ve bolum genelde nasilsa hoca parani verecek diye hemen kabul ediyor. boylece hem bolumde phd'ni yapip, hem de hocanin labinda asistan oluyorsun. kotu yani: hocan nemrut biriyse baska laba gecemiyorsun. princeton'da bir hoca var mesela, phd asistanlarini kole gibi calistiyor, odasi labin tam ortasinda, camdan duvarlari var, boylece labda herkes adamin gozunun onunde surekli. bu arada camlar kursun gecirmez. cunku vaktiyle bir ogrencisi delirip saldirmak istemis. boyle bir hocaya catarsan, RA'lik zor.

Teaching assistant (TA): bunun icin basvurunu dogrudan bolume yapiyorsun. yuzlerce basvuru paketi ile birlikte senin basvurun kademe kademe elemelerden geciyor, en son komitenin onune koyulan paketlerden biri olursa, komitenin incelemesi sonucunda senin TA olmana karar veriyorlar. burada maasini bolum veriyor. karsiliginda senden teaching yapmani istiyor. haftanin belli gunlerini undergraduate derslerini ogretmeye ayiriyorsun. kalan gunlerinde de phd dersleri ve ilgi dugdugun lablarda geciyor. iyi yani istedigin laba girip cikabiliyor, labla uyumunu test edebiliyorsun. bu laba girip cikma olayina rotation deniyor. en sonunda rotation yaptigin lablardan sana en uygun olanini secip, o laba RA olarak giriyorsun. istersen, teaching uzerine bir kariyer dusunuyorsan, tecrube olsun diye, ya da ekstra para icin TA'lige devam da edebilirsin.

bu verilere dayanarak, yapman gereken su:

oncelikle kendine guven, abd'de ne oldugundan ziyade kendini nasil gosterdigin onemli. 5 yildir buradayim, bu sozumu ciddiye al.

sonra tek tek aklindaki universitelerin web sayfalarina girip hoca ayikla. sectigin hocalara uygun bir dille meramini anlat:

Dear Dr. X,

I am going to apply the graduate PhD program of your department. I saw your web site, and very interested in your research [buraya hocanin researchi neden ilgini cekti spesifik olarak bir cumle ile girebilirsin, ornek: You are using a very powerful tool to observe this biological system)

I would like to learn if I can be member of your group. I have attached my CV to this email, in case you are interested.

I am looking forward to hearing back from you.

All the best,
xx

mail cok dogrudan olmali, laf dolandirilmamali, kisa ve oz olmali. hocalar maili yazis diline gore bile eleme yapabiliyorlar.

hocaya bu maili attin, ve cevap aldin. cevap olumluysa iki ihtimal var,

1. bolume basvur, ta olarak gel, sonra istersen tabii benimle calisabilirsin.
2. buyur gel ben de bir ra ariyordum, ama bolumun basvuru sartlarini saglayip, bolume de basvurman gerek.

iki ihtimalde de senin bolumun basvuru sartlarini saglaman gerekiyor. buraya kadar tamamsak devam edelim:

-- Bolumun basvuru sartlari ---
avrupa'daki gibi spesifik sartlar aranmaz (su aleti kullanmada su kadar yil tecrube gibi), her sey cok nettir. requirementlar asagi yukari sunlardir:

- TOEFL buna nasil calisman gerektiginin de detaylarina inebiliriz.
- GPA (buna pek takilma, benim GPA'im requirement'tan azdi, ama hocalarim referanslarinda bizim bolumun grading policy is very strict yazdilar, sanirim o sayede ve diger skorlarimin iyi olmasi ile baya basvurumdan kabul aldim)
- GRE
- GRE subject (her yer istemez, ama top'lar ister genelde)
- 3 letters of recommendation - tahmininden de onemli olabilirler. usa tecrubeli hocalarindan iste.


bunlari hazirlama sureci. 1 yil onceden takvim yap. kronolojik olarak yapman gerekenler:

1. okul sec, hocalara mail at.
2. olumlu donus yapanlarin okullarindaki basvuru sartlarini bir deftere guzelce yaz, hicbir sey atlamamaya dikkat et.
3. TOEFL gunu al. once calisayim, sonra gun alayim deme. gun alinca daha iyi calisiliyor. ilk olarak TOEFL skorun cepte olsun.
4. GRE gunu al, bu sayisalciysan kolay. iki kismi var syisal ve sozel. sayisalda full cekmek kolay. sozel kismina da ya cok calis, ya hic calisma. orta karar bir calisma bir ise yaramiyor. topun bir alti okullarda onemsenmiyor bile. top okullarda da artik isin cilasi oluyor GRE sozel kismi. GRE skorun da cepte.

5. GRE Subject gunu al. senede iki kez yapilir, sakin kacirma.

6. Recommender bul. hocalarin basvuru deadline'indan haftalar oncesinde secilmis olmali. yoksa gondermekte gec kaliyorlar. bazi okullar letter'in submission'unu electronik istiyor, bunlari hocalara bildir.

7. hocalar mektuplari tamamlarken, sen de online application formlarini bir bir doldur.

8. elden gonderilmesi istenenleri, hocalardan mektuplari da alip bir bir paketle. herbirinin uzerine adreslerini yaz.

9. abd'den bir arkadasina tum paketleri birden yolla (20 dolar falan tek gonderim ucreti), arkadasin oradan herbirini postaya versin. bu daha ekonomik oluyor, yoksa 20xbasvurdugun okul sayisi kadar para cikiyor cepten.

10. sekreterlere evraklari postaya verdigine dair mail at, follow up etmek iyi karsilaniyor.

11. dua et ve bekle.

12. ilk gelen teklife atlama, hepsinin gelmesini bekle. birini kullanarak digerleri ile pazarlik et. unutma, kendine guven. abd'de altin kural su: sen essiz bir insansin.

top ve topun bir alti icin bunca ugrasa degiyor. akademik ortam daha profesyonel. imkanlar daha genis. bir de cok iyi dil ogreniyorsun. bence essiz bir deneyim burada bulunmak. bana cok sey katti.

bana gelen kabullerde uygun bir dille attigim maillerin ve recommendation letterlarin cok faydasi oldu bence. cunku application package olarak cok da asmis degildim.

aklimiseveyim gayet detaylı açıklamış süreci. Başvuru sırasında bence en kritik şey niyet mektubu (statement of purpose), sen kimsin, neler yaptın ve neyi neden yapmak istiyorsun bunları anlatıyorsun, bir de tavsiye mektupları ve bunların kimlerden alındığı. Not ortalaman o kadar parlak değilse bile niyet mektubunda, derslere o kadar yoğunlaşamadım çünkü şu projede çalıştım vs diye açıklayabilirsin. Toefl için minimum skoru almak önemli tabii ama ne kadar yüksek olursa da o kadar iyi. GRE için sayısal kısmı çok kolay, liseyi giriş matematik sorularını yapabiliyorsan biraz da çalıştıysan tam puan alınabilir. Ancak sözel kısmı oldukça zor ve çok uzun süreli bir çalışma gerektirir muhtemelen. 1 ay kadar sadece GRE sözel çalıştım ve çalışmasaydım da aynı skoru alırdım herhalde öyle bir şey geldi.

Eğitimin finanse edilmesiyle ilgili olarak. Ders anlatmaktan zevk alıyorsan TA olmak çok güzel ama zaman alan bir durum ve bölümüne göre garantisi olmayan bir pozisyon. Her dönem tekrar başvurman gerekiyor her dönem aynı stresi yaşama durumu var TA olarak atanamazsam nerden bulurum parayı diye. Kaldı ki yaz dönemleri açılan ders sayısı çok az, staj falan bulman gerekir. Ama ilk geldiğin zaman diğer hocalarla konuşup neler yaptığını öğrenmek açısından iyi oluyor başta TA olmak, direkt hocayla anlaşıp gelmektense.

RA olduğunda ise tezinle alakalı bir konuda çalışıyorsun ve harcadığın zamanı kendine harcamış oluyorsun TAlikten farklı olarak.

Bir başka yöntem de Türkiye'den bursla gelmek. MEB'in bursları var ve başvuru şartlarını sağlamak o kadar zor değil. İngilizce seviyen yetersizse seni önce dil okuluna gönderiyorlar bir sene kadar. Sonra başvuru yapıyorsun. Peki bu olayın kötü yanı ne? Öncelikle kabul almadan dil okuluna geldiysen kabul almak zorundasın aksi halde aldığın parayı geri ödüyorsun. İkinci olarak da bursu aldığın sürenin iki katı kadar çalışma zorunluluğu var YÖK'ün atadığı herhangi bir üniversitede. Bursa ne dahil diye sorarsan da okul ücreti, aylık maaş (ki benim TA maaşımdan yüksek alıyorlar) ve uçak bileti falan da var galiba.

obaa zero times infinity hatirlatmis, ben statement of purpose'u unutmustum gercekten. onu yaz, kendin 3 farkli zamanda 3 kere grammer check yap, sonra ik-uc kisiye kontrol ettir falan. gramer hatasi cok siritiyor cunku. ne yazacagini ogrenmek icin de alanindan usa'de olan arkadaslarin varsa ornek iste, yoksa internette arastir "sample statement of purpose for phd yazinca cikiyor birseyler. ben onlara bakarak yazdimdi. bir de evet, meb bursu. eger turkiye'ye oyle ya da boyle illa ki donmek istiyorsan en iyi secenek. ama bitince abd'de industry'de kalayim, iki post-doc yapayim dersen meb isine yaramaz.

bir de okul secerken usa school rankings siteleri vardi, orada field by field listelenmis. alaninin ilk 10'undan tut da, 100'une kadar bir aralikta 10-15 tane okul sec. hepsinde de bir hocayi gozune kestirip, guzelce cv'ni ekleyip mailleri gonder bakalim. bu isin bismillah'i bu oluyor. maillere cevap geldikce gaza gelip basvuru surecinde ilerleme gazi kazaniyorsun. cv'ni nasil hazirladigin da onemli. el yordamiyla olmasin, bir bilene mutlaka danis. cv'ne skor da eklemek istiyorsan, once skor topla, sonra mail at. siralama sana kalmis.

Eğer ilk defa köpek besleyecekseniz, yetişkin bir köpek almanızı tavsiye ederim. Sadece eğitimli olması anlamında değil, sizin köpek bakmaya alışmanız açısından da daha iyi bir başlangıç.
Eviniz nasıl bilmiyorum ama standart bir apartman dairesi bu tür için uygun olmaz. Geniş bir bahçede barındırdığımız halde enginlere sığmayıp taşıyordu bizimkisi.
Bir de büyük türler ve özellikle shepherd'lar düzenli egzersiz isteyen canlılardır. Eğitime vakit ayıramayacağınızı varsayıyorsak, zannedersem başka bi tür daha iyi olur.

bunun belli bir cevabı yok.
mesela bir barınaktan 3 yaşında bir köpek de evlat edinebilirsiniz.
onunla da çok güzel uyum sağlarsınız.

çünkü köpekler kurtarıldığını anlayabilen canlılar.
o yüzden böyle durumlarda her zaman minnet duygusu daha fazla olur.
üstelik zaten oturmayı, kalkmayı bilir, tuvalet eğitimi olur.
bunlar da olabiliyor.

yavru köpek bakmak ve büyütmek, çocuk büyütmekten farklı değil.
kediler daha bağımsız mesela.
kumunu koyman, mamasını vermen yetiyor 2 aylık bile olsa.
köpek öyle değil.

gecenin üçünde uyanacaksınız, ishal olacak, diş çıkarırken huysuzlanacak, oyun isteyecek, sizden ayrılmak istemeyecek vs.

bu biraz tercih meselesi.
eğer ilk defa köpek bakacaksanız, yetişkin köpekle daha arkadaş gibi olursunuz.
ama eğer bir aile ortamınız varsa, çok yalnız bırakmayacaksanız yavru da alabilirsiniz.

genelde bu köpek işinde köpek sizi buluyor.
eğer kararlıysanız, birkaç barınak dolaşın.
bir anda yıldırım aşkı olursa, zaten bunları düşünmeden alıp eve götürürsünüz.
baktınız karşınıza aradığınız şey çıkmıyor, o zaman yavru aramaya başlarsınız.

yavru cocker aldık dükkanda besliyoruz
daha ne tuvaletini öğretebildik, ne yatacağı yeri.
bilmiyoruzda. elimizde paspasla peşinden geziyoruz, her tarafa pisliyor.
tavsiyem eğitimli köpek almanız.

köpek sahibi olarak şunu söyleyebilirim ki;
yavru köpeği yetiştirmek çocuk yetiştirmek kadar meşakkatli. çok fazla sabır ve ilgi istiyor.
evde birinin mutlaka sürekli ilgilenmesi lazım bir kere.

Peki örneğin 1 yaşında aldığım köpek bana uyum sağlayabilir mi? Ne bileyim bağlı değilken yanımda gezdirebilir miyim? Kaçar gider mi bir yerlere?

uyum sağlar tabi. 10 yaşında köpeği de alsanız, sizin yoldaşınız olur. ama tasmasız gezdirmeyin derim. 2 aylıkken sahiplenilen köpekler de 5 yıl sonra kaçıp gidebiliyor. yolda bir şey dikkatlerini çekiyor, meraklanıp basıp gidiyorlar. sonra bulamıyorlar evi falan.

evde genelde benden başkası olmuyor genelde giymiyorum :P
giyersem de bir iki tane tamamen pamuklu kumaştan (içi dışı) dolgusuz çok rahat ettiğim var onları giyiyorum ama türkiyede bunlardan bulamıyorum :(
zaten ben her türlü bu dolgulu, push-up lı, naylon kumaşlı, zırh gibi şeyleri giyemiyorum :)

Nerden bulabılırım bu yumusak dedıklerınızden? Bı de fotosu falan varsa nasıl bı gorunumu var merak ettım?

Yanı ınternette lınk seklınde fotosu.

sporcu sütyeni giyin lan. bu hızla giderseniz 10 seneye dizlerinizde sektirirsiniz mazallah.

Evde sutyen giymiyorum.sutyen ne kadar rahat olursa olsun hic olmamasi daha rahat

Normalde disarida ne giyiyorsam onu. Cikartilmaz ki evde daha olsa. Sarkar sonra.

çıtçıtlım var evde onla rahat rahat takılıyorum bazen de yarım atlet gibi şeyler kullanıyorum. bir de sütyensiz sarkar diyen arkadaşlara karşı sütyenle sarkar diyenler de var. www.medicalnewstoday.com

dışarıda ne giyiyorsam onu. balenli, yumuşak kuplu, dolgusuz sütyen.

ek: sütyensiz rahat edenleri de anlayamıyorum. özellikle pms döneminde benim kurtarıcım oluyor sütyen resmen. yoksa en ufak harekette acıdan sızıdan durulmuyor.

evde ben de giymiyorum. ama regl döneminde göğüslerim çok hassas oluyor ve doğal yaptığım hareketlerde -eğilip kalkarken- ufacık sallansalar bile canım acıyor. bu yüzden sporcu sütyeni gibi incecik penye sütyenler var onlardan giyiyorum. loya-kompedan vb gibi yerlerde bolca bulunuyor tavsiye ederim.

Evde sütyen mi giyilir yahu? Gerçi annem giy göğüslerin sarkar diyor ama :D nadiren de olsa en rahat olanları giyiyorum dantelsiz vs

Dışarda ne giyiyosam evde de onu giyiyorum. Balenli. Dolgusuz. Şu şekil: www.itusozluk.com

Yatarken çıkarıyorum sadece. Spor sütyeni vs giyemem sarkacakmış hissinden rahatsız oluyorum. Derli toplu duracaklar illa.

Yeri gelmişken yazayım sütyen askıları kıvrılı duran, göğüslerinin üst kısımları taşa taşa gezenlere de deli oluyorum.

Pamuklu, dolgusuz, kalıp gibi olmayan/memenin şeklini alan, askıları alengirsiz ve sağlam sütyenler var. T-shirt bra adı altında satılıyor hatta, onları tercih ediyorum ben.
Oysho ve Ayyıldız'da bulunabiliyor genelde.

bu tarz günlerde iş/güç yaptıracak hediyeler alınmaması daha uygun ama..

Aynı toplum baskısı altında ezilip kadınlara biçilen toplumsal rollere yönelik değil de, kişisel hediyeler alınsa annelerimiz daha mutlu olur.

Ev eşyası diğer türlü bunlar.

Zaten istediği bi şeyse madem, ikinci ürünü almakta bir sakınca yok bence.
Bütçenizi bilmiyorum ama yanına küçük de olsa daha şahsi bi hediye de koyabilirsiniz belki?

Tabii ki tava. Ama yanında çiçek filan da alın muhakkak.

Mercury mark kılık kullan. Cok kaliteli ve kullanışlı. Yumuşak silikon içinde cuk oturuyor muhafaza ediliyor. Kapak cüzdan gibi. Kart koyma yerleri var. Cüzdan taşımaya grrek yok

Biraz beğeni ve tercih meselesi tabii: Ben telefonla devamlı haşır neşir olduğumdan kapaklılardan istememiştim mesela ama çantama atarım oraya buraya sürünmesin derseniz kapak iyi bi çözüm.
Mümkün mertebe sert değil de yumuşak/yarı yumuşak olanlarından alın, darbelere karşı daha iyi koruyor. Bir de ekran ile telefonun yan yüzeyi arasında kalan metalik, verev yüzey var ya hani (tarif edemedim, kanser oluciğim) orayı da koruyan bişi almaya dikkat edin.

cüzdanlıları tavsiye etmem, geçen de buradan eleştirilmişlerdi. ben gold için şunu www.spigen.com kullanıyorum. çok daha sağlamları var ama ben zaten ekstrem durumlarda bulunmadığım için ince ama çizilmekten falan koruyacak bir kapak yetiyor. ihtiyacına göre spigen'in diğer modellerine de bakabilirsin.

O kapakli olanlari sevmiyorum ben mesaj geldiginde direkt bakmak istiyorum oyle ac kapa falan zor is zaten estetik durmuyor. Sadece cerceve olanlar var onlar cok sık duruyor eger arka kapak olarak alacaksan etrafini tamamen saranlardan al digerleriyle tam koruma saglayamazsin. Hele siyah iphone 5 varsa almazsan cok pisman olursun

pastanelerle konuşabilirsin.
üzerinde firma adı yazacaksa paketleri tasarlatıp verirsin, onlar halleder.

www.e-seker.com
Tam da dediğiniz tarz hizmetler veren bi firma ama genelde kutulu şekerlemeler yapıyorlardı, lolipop olayını hususi sormak lazım sanırım.
Koska, elit vs markalara imal ettirip ambalaj olayını kendileri hallediyorlar.
Biz yılbaşından evvel yüklüce bi sipariş vermiştik, bi kaç ufak aksaklık dışında şikayetimiz olmadı. Gönderdiğimiz müşteriler de hayli memnun kalmıştı.

veterinere götür check-up yapsın. yaşlı mı?

5 aylık. yarın götürmeyi düşünüyoruz zaten ama çok endişelendim. bir sorayım dedim.

Bana pek normal gelmedi. Kilo kaybı varmış. Hekim görse iyi olur.

İlk aşılamalarına başlamış mıydınız?
Eğer evetse belki yakın zamanda yapılan bi aşı nedeniyle keyifsizdir. Eğer henüz aşı olmamışsa da belki bir rahatsızlığı vardır, parazit vs?
Tam olarak kaç aylıkken değiştiriyolar hatırlayamıyorum ama belki diş değiştiriyo da olabilir.
En yakın zamanda veterinere götürmekte fayda var, yavru kedilerde kilo kaybı ciddi bi durum çünkü. Umarım güzel haberler verirsiniz bize :(

veteriner hekim ciddi bir şey olmadığını, bir şeyden midesinin bulandığını ya da yediği bir şeyin onu biraz rahatsız ettiğini düşündü. birkaç gün önce yediği tavuktan ötürü sanırım. havaların değişiminden olabileceğini de söyledi. bir ilaç verdi ve ağzına şırıngayla azıcık zeytinyağı vermemizi istedi. gerçekten de şimdi daha iyi görünüyor. keyfi yerinde, oynuyor. yemeklerine daha dikkat edeceğiz artık.

Öncelikle ölü kedi fotoğrafları için teşekkürler. Tövbe tövbe ya.
Göbek bağının düşmemesi normal. Hayatta olmayanları gömün en iyisi derince bir çukura.
Lütfen kedinizi emzirme döneminden sonra kısırlaştırın.

ölüm de doğum gibi, canlılık gibi hayatın doğal bir bölümüdür. "ölü kedi fotosunu" burada keyif almak tadında bir şekilde paylaşmadığım, bundan orgazmik bir zevk duymadığım ortadadır. tamamen tıbbi açıdan konuya yardımcı olması adına paylaştım. pişman değilim. o yüzden "tövbe tövbe" kısmını üstlenmiyorum. pişman değilim. bu tarz konularda abartılmasını sevmem. denge iyidir.

geri kalan cevaplarınız için teşekkürler.

ayrıntılı başka cevapları olacaklar varsa onları da dinlemek isterim.

ölü olanları gömerken, çukura koyduktan sonra üzerini kapatacak bir taş koyun, hayvanlar çıkartıp yemesin.
ben alabileceğinizi düşünüyorum, zaten sahiplenme durumu falan yok etkilenmez anne.

öncelikle anne kediler ölü doğan ya yaşama şansı olmayan yavrularıyla hiç ilgilenmez ve onları ölüme terkeder. bazen de kendileri öldürüp yerler. ne kadar çabuk alırsanız o kadar iyi. göbek bağı durumu da normal. yine de mümkün olan en kısa zamanda veterinerinizi arayın. çünkü yeni doğmuş bir memeli yavrusu her türlü enfeksiyona açık haldedir. annenin de en güçsüz zamanında olduğunu unutmayın.

Kediniz çok tatlı, yavruları da çok şekerler, güle güle büyütün öncelikle.
Ölü bebekleri doğar doğmaz uzaklaştırmak iyi olurdu ama mümkün olan en kısa sürede alın. Bu süreçte ölülerden geçebilecek enfeksiyonlara karşı anne sütü yavruları korur bence. Yine de yakından takip edebilirseniz aklınızda soru işareti kalmaz. Göz, kulak ve burunlarından anlaşılabilir.
Göbek bağı zamanla kuruyup büzüşecek ve kendiliğinden düşecek. Anneleri onları devamlı temizliyordur zaten hem müdahale etmenize gerek kalmaz.
Benim kedim de doğurduktan sonra uzun bi müddet ihtiyaçları için dışarı çıkmayıp yavrularını yalnız bırakmamıştı, çok koruyucu oluyorlar :)

the queen of naked kings: size de teşekkürler. aynen öyle yaptım zaten. akşam internetteki dolaşma ve buradaki sohbet sonrası aldım. alırken de hiç seslenmedi bizimki zaten.

yeni soru açmamak için buradan devam edeyim:

kedim yeminden yemiyor. dikkat ettim de doğumdan beri yememiş. ton balığı açıyorum periyodik olarak. onu hemen tüketiyor. oysa ben doğum yapan kedilerin normalden daha çok tüketmesi gerektiğini okumuştum. normalde proplan'ın 2 tür yemini veriyordum kuru olarak. hindili olanlar ve somon balıklı olanlar. şimdi hiç dokunmuyor.

seçebilir, olur öyle. ton balığında tuz var ama, vermeseniz daha iyi. yaş mama alabilirsiniz bir süre için. bol bol yoğurt yedirin bu arada kedinize ek besin olarak.