kendine zaman ayirmak hayat kalitesini artiriyor. gidilen mekanlar hayat kalitesini artiramiyor :(

kitap okumaya, bilgisayardan uzaklasmaya calisiyorum elimden geldigince.

Kaliteli ve dengeli beslenme

Az stres mümkünse hiç, az çalışma saatleri, iyi kazanç, iyi beslenme, spor, kültürel etkinlikler, sosyalleşme, tatil ve gezi.

Bunlar artırır

evim beylikdüzü iş yerim kozyatağı.

artık haftaiçi üsküdardayım kalıyorum ve metrobüse binmediğim için hayat kalitem mükemmel arttı.

Turk yapimi dizi izlememek.

soru işaretinden önce neden boşluk bırakıyorsun ?

işin yoksa bile sabah erken kalkmak,
evcil hayvan beslemek,
spor ve beslenme,
su içmek için güzel bir cam bardak,
elektrikli diş fırçası, wireless kulaklık, macbook pro, spotify.


şu aralar da termos bardaklara odaklanmış vaziyetteyim. deneyimi olan arkadaşlar mesaj atabilir. kullanışlı bir şey mi emin olamadım.

sigara içme
küfür etmeyi azalt
gece erken yat & sabah erken kalk
her randevuya vaktinden önce git
az ve öz seyret (film&dizi)
günlük tut

yeteri kadar uyku + spor + sporun gerektirdiği şekilde beslenme. bu beden için.
kitap, müzik, güzel filmler, seyahat etmek, doğaya karışmak. her türlü negatiflikten uzaklaşma. bu da ruh için.

kişiye göre değişmekle birlikte, ben önce beden iyileştirmeyi tercih ediyorum.

anne baba dahil "elalem"i dinlemememek.
yaş 25 üstü ise para ve zaman varsa psikoterapi
yaş 25 altı ise yine de bir psikoterapist ile zaman zaman terapi.

spor, sanat, sağlıklı beslenme; bunun üçünü aynı anda en iyi şekilde yapmak zor ama ikisini yapmak bile hayatı inanılmaz kaliteli hale getiriyor.

Isten ayrilarak, isten ayrildim ve hayat kalitem ciddi anlamda artti.

negatiflik barındıran hiçbir olguyu hayatına almamak.
hurafeden, kör inançtan, fanatizmden, inattan sakınmak, aklın yolunu izlemek,
bağımlılıktan sakınmak (sigara, bilgisayar, alkol, adrenalin, uyuşturucu, yemek...)
minimalist yaklaşım (sadece eşyada değil, her alanda; az ve öz)
yanlışından dönmeyi bilmek, becerebilmek,
ve bu olguları barındıran çevre edinmek, habitatını seçmek veya oluşturmak.

Sürekli dert yanan ve aşırı pesimist insanlardan uzak durarak.

Benceilk ve en önemli adım uyku düzenini sağlamak. Bu sağlanmadığı müddetçe alınacak diğer aksiyonların verimi çok düşük olacaktır.

Sonrasında ise olayı fiziksel ve düşünsel(?) aktiviteler olarak iki ayrı şekilde planlamalı. Fiziksel aktiviteler olarak spor, sağlıklı duruş, yürümek, gezmek vs... kişinin kendisinin özelleştireceği seçenekler.

Düşünsel olanlar ise kitap okumak, satranç-go öğrenmek-oynamak, yeni bir dil öğrenmek, yeni uğraşlar-hobiler edinmek.

Uyku ve sporla bedene gereken benzini depoladığını düşün. Diğerleri ile de bu benzini harekete dönüştürüyorsun.

Düzenli spor
Dengeli beslenme
Kültür sanat etkinliklerine ve hobilerine para ve zaman ayırma

cikolatali seylerde ulker bariz onde. taraf tutmuyorum, iyi olan kazansin :)

tutkuyla biskrem eş değer çikolata gibi kaçırdığım bir şey var mı onu merak ettim ben.

kopyacı derken şunu kastetmiş olabilirler:

bounty ---> cocostar
oreo ---> borneo

(bkz: ülker'in taklit mamülleri)

eti biraz daha iyi gibi geliyor. ulker duzensiz, bir donem iyi olan urun diger donem kalitesiz olabiliyor.
ulker petibor--leibniz biscuits

ayrica, ulker= fetocu; eti=cumhuriyetci <3

eti hoşbeş/ülker 9kat tat
eti form ürünleri / ülker mavi yeşil- altınbaşak
eti cicibebe bisküvisi/ülker bebe bisküvisi

bence eti her zaman bir kaç adım daha önde. bana daha çağdaş geliyor. bumbo, karam,kurabi,gong ve daha fazlası. bunların yerini ülker neyle doldurabilirki. tamam büyük marka ama hep bir şeyleri eksik

finger var bi de. genele vurulduğunda ülker'de sevdiğim daha çok şey var.

eti kremalının karşılığı ülker rondo
hero baby yeni konsept, ülker ondan öncede bebek bisküvisi satardı
ülker eskiden bakkallarda açık satılan bisküvilerde öncüydü. eti çok sonradan rekabet edebilir hale geldi.
etinin modern algısı son 30 yılda laik-dinci eksenlerinde dönen tartışmalarda kendine çok yer buldu diye. ciddi ciddi bir ara dinciler etiye, laikler ülkere el sürmezdi bu ülkede. doğal olarak hiç işi olmayan nesillere kadar taştı bu. çünkü şirketler reklam yaptığı mecraları buna göre seçti yada yer bulabildi.

Eti cin var en basitinden, Eti forever.

arapçayı gramer yapısı olarak bükümlü dil olması dolayısıyla ben de hoş bulurum ama "türkçede ne kadar ince anlamlı kelime varsa arapçadan geliyor zaten" kısmı çok saçma olmamış mı? ayrıca neresini ince buldun bunun, "intihar eden kişi" demekmiş işte, ince veya özel olan kısmı nedir? ince kelime dediğin schadenfreude falan olur, dilimizde olmayan bir kavramı veya duyguyu ifade eder vesaire. "intihar eden kişi"nin nesinde incelik var? arap hayranıysan orası başka tabii

bilmiyordum ama osmanlıca/osmanlı türkçesi bildiğim için gramer yapısından, anlamını bakmadan çözümledim.

resmi evrakların vazgeçilmezidir bu kelimeler. neden bilmem.

Biliyordum. Bilmesem de yapısindan cozerdim.

Arap hayranı olduğum şeklinde saçma sapan bir tümevarımı nasıl yaptın bilmiyorum. İnce bulmamın sebebi üç kelimeyle ifade ettiğimiz bir anlamı tek bir sözcüğe sığdırmaları. Bir de kulağa hoş gelmesi durumu var tabii, Arapça kelimeler özellikle Türkçeye geçmiş hâlleri ile öz Türkçe kelimelere göre çok daha ahenkliler.

ne söylemek istediğinizi anladım. peyami safa romanları okudunuz mu ?
çok hoşunuza gidecek ifadelerle doludurlar bu konuda.

bilmiyordum, açmadan önce intihar eden kişi diye tahmin yürüttüm.

Peyami Safa'nın-Osmanlıca Türkçe Uydurmaca kitabını özellikle tavsiye ediyorum. İnanılmazdır. Bu nüanslar üzerinde saatlerce konuşur. Ayrıca Peyami Safa'nın tüm eserleri +1.

Sabahattin Ali de arada kullanır. Aslında 1940'lar öncesi yazarların çoğunun kitapları bu tarz naif kelimelerle dolu. Kelimeler arasında kaybolmaktan kitap okutmaz adama (mutluluktan)

Arapça+Farsça demek istiyorum. Bilhassa Farsça birleşik kelimeler hoşuma gidiyor. Söylediğin kelimeyi bilmiyordum, lakin yapısından intihar ile bağlantılı olduğu anlaşılıyor. (müNTeHiR - iNTiHaR)
Tıpkı zalim, zulüm, mazlum gibi. :)

@güneyli çocuk, hayır okumadım ama bakacağım, teşekkür ederim. Ben de tam Ahmet Hamdi Tanpınar da kullanıyor diyecektim ki @slymene aynı şeyi söylemiş. Mesela şimdi Huzur'u açıp rastgele baktım, teşerrüf kelimesiyle karşılaştım, isim Bir kimse ile tanışmaktan onurlanma, şereflenme, şeref duyma. Bunun gibi kelimeler. Müstehzi kelimesini de çok severim basit bir anlamı olmasına karşın.

Ilk defa duyuyorum

biliyordum ama bilmesem de yapisindan cozerdim +1

muktedir iktidar
muteber itibar
mukadder takdir
mubarek tebrik

gibi

Biliyordum. Nahr köküne iftihal vezni geliyor, degil mi Osmanlıca bilenler? Vezinlerle kelime kurmak güzel bir ugras ama ince anlamlı bulmadım pek kendini öldürmeyi. Olsa olsa m ünsüzün güzelligindendir o. Dudaksı tüm ünsüzler biraz seksi. Maalesef Türkce'de de m ile bir tek kelime var.

Türkçesi kendine kıyan. Bence Türkçesi daha güzel. Yapı ile alakalı olarak pek çok şeyi birden fazla kelime ile ifade ediyoruz.

kelimeyi ilk kez duydum ama yapisindan ne oldugu cikiyor.

m_n_t_h_r (intihar eden)

m harfi haricindekiler kelimenin anlamini ele veriyor. lisede mi ortaokulda mi ne gostermislerdi.

mustakbel, mushaf, muhakkak, muntazam vs. kelimeler hep boyle.

Geçerken uğradım. "Türkçe'de ne kadar ince anlamlı kelime varsa Arapça'dan geliyor zaten" demek bence de çok anlamlı olmayabilir. Bu konuda pek çok örneğe rahatlıkla ulaşmak mümkün.

"Müntehir"in ne söylenişinde, ne anlamında ne de tınısında büyüleyici bir yan ben de göremiyorum şahsen.

taktikmaktikyokbambambam'ın da belirttiği gibi, bu sözcüğün Türkçesi çok daha güzel. Hem hayatımız boyunca "intihar eden kişi" kişi demeye kaç kere gereksinim duyabiliriz ki? Yabancı bir dilden sözcük alıp getirmeye değecek kadar bile değildir diye düşünüyorum.

Güzel bir konu olmuş yine de.. İyi akşamlar herkese.

Bazı dosyaları D'ye taşısan?

c'ye sağ tıkla özellikleri seç. orada disk temizleme seçeneği var. en az 5gb yer açarsın.

Windows içinde Temp ve prefect diye klasörler var onların içini termizleyebilirsin.

google'da ctrl+shift+n ile karşına çıkan pencerede gelişmişe bas, hepsini seç ve her şeyi sil.(bunu ccleaner ile de yapabilirsin)

your uninstaller diye bir program var. onu indir. ne kadar program kurulu ise görürsün. ben mesela bugün baktım adobe acrobat 2gb yer tutuyor. kaldırdım, foxit phantom kurdum.

bir de wiztree diye program var. onunla neresi ne kadar yer kaplıyor görürsün.

ne için kullanacaksın?

3d Tasarım

Tasarım için alacaksan tepki süresi o kadar önemli değil. IPS olmasına dikkat çok dikkat et.

@oddyseus

tepki süresi oyun için mi önemli?

tepki süresi tabiki oyun için önemli. özellikle online oyunlarda hareket eden oyuncuyu hemen görüp vurmak lazım. yok ben strateji oynarım, turn based oyunlar oynarım dersen gerek yok. bence durum böyle.

bana göre önem sırası
1-büyüklük
2-panel tipi(ips olması)
3-marka
4-tepki süresi.

oyun için olsaydı büyüklükten sonra tepki süresi gelirdi veya ikisi de bir numara olurdu.

ips paneller daha çok renk kalibrasyonu-eşleştirmesi sağlamaya çalışan kişiler için önemli(yani basılı rengi ekranda görmek için). renk ile ilgili bir kriteriniz yok ise ips almasanız da olur. bu arada ekranın mat olması da çok önemli. yanlış bir ışık geldiğinde çok yoruyor yoksa. ayrıca mağazadan alırsanız almadan önce ölü piksel denemesi yapabilir miyiz diye sorun bence. orada iki dakkada deneniyor, süprizle karşılaşmazsınız eve gidip kurduğunuzda.

Önerim yok ama bu konularda teknoseyir çok doyurucu videolar çekiyor. Onların monitör incelemelerine bakabilirsin.

İdefix

İdefix bir buçuk haftadır siparişimi hazırlıyor. D&rdan hiç sipariş vermedim.

bence bu tamamen şans işi.

Alacaginiz kitaplara gore degisiyor ama idefix daha once ulastirdi hep bana. Babil'i de deneyin derim. Kitapyurdu 40tl ve uzeri indirimli. Duzenli alisverislerde de ek indirimler yapiyor.

Degisiyor ya. D&r bir kez bile vaktinde getirmedi. Idefixte pek sorun yasamadim. Sectigin kitaplarin tedarik suresiyle ilgili biraz da.

İkisi de değil, eganba

İkisi aynı firmaya bağlı, depoları dahi aynı.

ikisi de değil.

www.dukakitap.com

odakitap

ikisi de gelmeyecek hemen uzaklaş

valla ne olduğu hakkında bir fikrim yok ama, var böyle bir şey.
annemin kuzeni için 15-16 yaşında baktırmışlar. "23 yaşını geçerse 80 yaşına kadar yaşayacak" demiş bakan kişi.
çocuk 23 yaşında boğularak ölmüş.
böyle birkaç örnek anlattılar yazın. bayağı şaşırdım.

ya uzun uzun yazarım ama bi fal çeşidi.

süper sonik saçma bişey.

diğer fal türleri gibi bu da bir para tokatlama metodu işte.

edirne'de bu konuda çok meşhur türkiye'ce meşhur yani, şekerci hakkı vardı.

şeker dükkanı vardı, hacı hoca takılırdı, millet toplanır toplanır giderdi, kimseden para almazdı ama millet dükkandan şeker alırdı yüklü miktarda işte para almıyor ayağına.

bu işin bağımlıları vardır her ay her ay giderler falan.

astroloji ile ilgili, burçlar murçlar, doğum günün saatini yılını söylüyon, açıyo bakıyo hesaplıyo ediyo muhabbeti işte.

bildiğin fal işte. hiç baktırmadım ama bu kadar insan evet her şeyi biliyor diyorsa bencede vardır böyle bir şey. Cin vs ile iletişim kurduklarını iddia ederek geçmişini söylerler, gelecek için bir şey diyemezler.

Git baktır bu kadar merak ediyorsan benim cesaretim yok :)

eskiden köylerde bakan hocalar olduğunu rahmetli ninem anlatırdı, dediklerinin doğru çıktığını da... tam olarak ne olduğunu bilmiyorum.

İslamiyete göre cevap veriyorum gelecekten haber verme dinimizce yoktur.
Değil yıldızname adam isterse havada uçsun geleceğe dair söyledikleri kendi hayal dünyasıdır

geçenlerde uydu kanallarında dolaşırken denk geldim. 1 an tv mi ne öyle uyduruk bir kanalda kadın telefon bağlantısıyla bakıyordu. annenin ve kendinin ismindeki her bir harf bir sayıya tekabül ediyor. onları topluyorsun falan ebced hesabı diyorlar. sonuç olarak bir şeyler çıkıyor tam olarak nasildir bilmiyorum. bir miktar doğruluk payı olduğunu düşünüyorum.

islamiyete gore gelecekten haber verme yoksa, demek ki islamiyette bir seyler yanlis anlatilmis. yoksa yukarida yazdigim nasil olur?

doğduğun tarih ve saatte, doğduğun koordinatlardaki yıldızların/gezegenlerin konumunu yorumluyorlar. yıldız falcılığı budur.
islamcıların kimi "geleceği Allah'tan başka kimse bilemez" diyor, bazıları da belirli kişilerin cinlerle temasa geçip bilgi aldığını söylüyor. Çoğu kişi dötünden uyduruyor. Doğru tespitte bulunanlar varsa da benden uzak olsunlar zira ürkünçler.

Yıldızname kur'andan bakılıyor. Adın, ana adın, doğum tarihin gibi bilgiler ebced hesabıyla sayıya dönüştürülüyor. Çıkan sayılara göre Kur'an'ı kerim'nden ilgili sayfa açılıyor. Sayfanın hepsi mi yoksa o da sayıya göre satır bulmaca mı oluyor bilmiyorum. Orasını takip edemedim.

Bana 17 yaşımdayken gittiğim eve gelen cami hocasının eşi bakmıştı. Ben fala inanmıyorum ama kadın öncesinde akne ilacı tavsiye ettiği için ve misafir gittiğim eve ayıp olmasın diye sorularını cevapladım. Zaten pek reddetme şansım da yoktu, bakayım mı diye sormadı direkt "gel ben senin yıldıznamene bakayım" dedi başladı sormaya.
Bana 18-22 yaşlarımda ölüm tehlikesi atlatacağımı ölmezsem 90 yaşına kadar yaşayacağımı, 3 çocuk sahibi olcağımı ve hep kağıt kalemlerle işim olacağını söylemişti.
18 yaşımda ağır bi mide krambı geçirdim. 22 yaşımda kolay bi doğum yaptım, 23 yaşımda yaptığım doğum biraz daha zordu, 37 yaşımdaki yaşa bağlı olarak en zoruydu. Kağıt kalem hala elimden düşmüyor.

Fala hala inanmamakla birlikte son hastalığımda bu falı hatırladım ve kullanmak işime geldi. "90 yaşıma kadar yaşayacağım nasılsa bu hastalığı da atlatırım ben" dedim:) ve biliyorsunuz atlattım.

İşin aslı diğer hastalık ve doğumlar öyle aman aman ölüm riski olan şeyler değildi son olan epeyce öyleydi, onu bilemedi veya söylemedi:)

Falların şöyle bi etkisi var; fallar kendini gerçekleyebiliyor çünkü bilinçaltına yazabiliyoruz. Bu nedenle olumlu falların bize faydası olabilir. Olumsuz yorumlanan falların da zararı olabilir.
edit:
akne tedavisi için tavsiye ettiği sedef limonu yaptım, akneden kurduldum. öncesinde annem epey yüklü para verip avon'un bilmemne serisini almıştı bi işe yaramamıştı, evdeki sedef düğmelerle bikaç limon işe yaradı:)

türk gençliğinin yarayan kanası o.isveçli bilim adamları bile çare bulamıyor buna.ben de yaklaşık 3 sene öyle kesmiştim.
aynı üni de iseniz arkadaşın arkadaşının arkadaşından falan birini bulmak lazım.
gerçi gidip öyle arkadaşlarının yanında konuşan da var ama kendimi hayal bile edemiyorum öyle.

Oncelikle selâmün aleykum ben dj televizyonsuz...

Tost alirken vs yaklassan...

Merhaba, sizinle konuşmak istiyorum diyip masadan kaldırdığımız çok oluyordu okurken. Yakışıklı isen özgüvenli oluyorsun zaten böyle yapınca. En fazla hayır der olm, tipi güzel diye büyütmeyin bu kızları. 1 sene kes kes ömrüne yazık lan. Kız patates beyinli çıksa ne yapacaksın bi sene sonunda. Git tanış en kötü arkadaş olursunuz muhabbet tutarsa.

ya harekete gec, ya unut, baskasina gec.

mal mal izleme. aslinda belki de boktan biri olan bu kiz, izledikce ve ulasamadikca icinde buyur. sonu daha kotu olur.

Aslında varlığını yeni fark ettiğim bir kızdı. 4 haftadır fark etmemişim. Beni kestiğinde fark ettim. Normalde böyle bir durumda gider tanışırım. Beni kesmesinden cesaret alarak bunu yaparım ve sonuç kötü olmadı böyle bir durumda kaldığımda. Dün kız beni kestikçe kesti ben de onu kestim ama arkadaşlarının yanında onunla tanışmak uygun gelmedi. Zaten ilişkiler konusunda tecrübesiz biriyken uzun süre takip edip tanışmama konusunda yaşadıklarımı biliyorum. Zaman uzadıkça kızı kafanda büyüttükçe büyütürsün. Ve tanıştığın zaman her zaman hayal kırıklığına uğrarsın. Benim burada aradığım cevap daha somut bir cevaptı. Buna arkadaşlarının yanından kaldırabilirsin diyen high hopes örnek gösterilebilir. Benim bulduğum çözüm arkadaşlarıyla beraberken sohbetlerini dinleyip bir şekilde sohbete katılarak hepsiyle tanışmak olabilir. Böylelikle kıza tek başınayken yaklaşırken onu ürkütme olasılığı da düşebilir çünkü bazen abartabiliyorum ilk tanışmamda.

millet muhabbet ederken nasıl yanaşcan ya :))
şu sahne geldi aklıma;
youtu.be

Beyler benim gitmeme gerek kalmadan öyle bir an oldu ki tanıştık kızla her ne kadar sohbetimiz hoş olsa da kızın sevgilisi varmış üzdü...

entry sayısıyla değil de yazarın kayıt tarihi, yazar olma tarihiyle ilgili olma ihtimali daha yüksek gibi geliyor bana. yani hiçbi zaman o buton çıkmayabilir.

aaa oyle birsey varmis hakkat. ne ise yariyor? yani anladim ne ise yaradigini da ben neden kullanayim?

o özellik ile sadece harf değişikliği başlıklarını taşıyabilirsin: hayir>hayır gibi.
farklı harf içeren başlıklar için sadece taşıma talebi yapabilirsin. tek harf bile olsa.

yani patats başlığına onlarca entry girilse, sen o özellik ile patates başlığına taşıyamıyorsun. sadece "patates başlığına taşınsın" diye taşıma talebi gönderiyorsun. yetkili bir abi düzeltiyor.

0 polo iyidir.

renault clio 1.2

Fabia. Bagajı Polo'dan geniş. Ya da Fiorino tarzı hafif ticari araçlara da bakabilirsiniz. Temiz bulunursa Skoda Roomster olabilir (hayvan gibi bagaj var). O fiyata bulunur mu bilmiyorum ama yeni kasa Seat Toledo'nun bagajına başka bir araba sığar :)

okumamistir hepsini rahat ol.

sartlariniz ayni mi? simdiye kadar ayni miydi? bos sorular bunlar.

elinden geleni yap, yeter.

Hepsini okumamıştır +1, bir de onun da kendi alanı dışında bilgisi çok sınırlıdır emin ol, dert etme yani. Her şeyi öğrenemezsin, gerçekten ilgini çeken şeylere yönel, o zaman vakit ayırmak kolaylaşacaktır.

zaman kaybi olan herseyi mumkun oldugunca hayatttan cikartmak veya minimuma indirmek gerekiyor, ornegin televizyon, sosyal medya, arkadaslarla bos muhabbetler vs. Daha sonra hayatta verimliligi dusuren zamn kaybettirici seylerden kurtulmak gerekli, ornegin trafikte gecirilen zaman, is yerinde ekstra mesailer. bir digeri de kendine ayiracagin zamanda telefonu sessize almak gerekiyor, ne zaman birsey yapacam dersen telefona ya arama, ya mesaj gelir. Bir diger unsur da hayatindaki insanlarin senin planina saygi duymasi lazim, ornegin kitap okuyacam diye odaya girdin, cevrendeki insanlarin cat kapi odana girip birsey sormamasi, senden birsey istememesi gerekiyor.

Tum bunlari ozellikle turkiyede buyuk sehirlerde saglamak gercekten zor, hem ekonomik olarak rahat olmali insan hem de kendine bu yonde ortam hazirlamali. Tum bunlar olmuyorsa ornegin kitap okumak icin yakin bir kutuphaneye gidilebilir, boylece rahatsiz edici faktorler minimuma indirilebilir.

Emin ol sadece sen degil kimsenin zamani yok ki o da tum kitaplari okuyamadigindan yakiniyordur ve okuyamamistir. bir gun herkes icin 24 saat. Eldeki zamandan "mumkun oldugunca" verim almaya bak. artik bilgi akisi o kadar yuksek ki herseyi ogrenmek imkansiz, insan kendi sinirli uzmanlik alaninda bile her turlu bilgiye hakim olamiyor.

bence sen kendini geliştirmek, bilmek, öğrenmek isteyen bir insan değilsin. özentisin işte. içinde okuma aşkı olsa istediğin her şeyi okursun. öyle uzaktan baktığın adamlara imrenirsin sadece. adam o kadar açıklama yaptı. sizin özendiğiniz hayatım o kadar da matrak değil gayet sıkıcı bir çok eğlenceden feragat ediyorum dedi.

sen bence instada kitap temalı sözleri likelamaya devam et.

"Bir tane kitap okuyacağım diye planlar programlar yapıyorum yine de beceremiyorum."

çok anormal bir durum. hani kitaba başlıyorum uzun sürede bitiriyorum desen anlayacağım da, plan yapıp okuyamamak çok garip.

okumayı gerçekten istesen okursun. ben tıklım tıkış ikarus otobüslerde, ikarus motorunun muazzam gürültüsü altında sallana sallana kitap okurdum. sen de bir yerlerden başla. okuma alışkanlığın yoksa bile köşe yazısı, dergi, gazete falan oku bari.
her şeyi öğrenmek bilmek istiyorsan bir şeylerden feragat edeceksin. en başta internette geçirdiğin zaman geliyor.

Outliers ı oku

O kutuphanenin ise yarar sayfalarla dolu oldugunu nereden biliyorsun? Sen elinden geleni yap. Zamanini ona gore yonet.
Ama yukaridaki arkadasa da karliyorum, kendini gelistirmek isteyen biri degilsin, kitap okumus olmaya ozenen birisin.

tema eklerken arama alaninda tema tipi secilebiliyor. onlara da baktiniz mi?

Cruise seyahatlerinden mi bahsediyorsun?

cruise seyahati değil, daha mütevazi bir şey aradığım. yoksa jollytur sitesine bakmayı ben de biliyorum.

tavsiyem: nihal yalaza taluy
mük-kem-mel..anlatmaya gerek yok. görüyorsunuz..

Can +1.

nihal yalaza taluy. iş bankası yayınlarının çevirisini de beğenmiştim ama yine de nihal yalaza taluy.

var.

Hatay Havalimanına inen tüm uçuşlar için servis düzenlenmektedir. Servislerimiz uçağın inişinden 25 dk. sonra havalimanından şehir merkezine hareket etmektedir.

Yolculuk Süresi
Yaklaşık 60 dakika olup, trafik yoğunluğuna göre değişebilmektedir.

Bilet Fiyatı
18,00 TL (KDV dahil)


kaynak: havaş

özetle; inen her uçak için otobüs var ama binmek için 25. dakikan var (bagaj, vs. aldıktan sonra yeter süre).

var, hatta cumartesi kullanacağım.

ayni yerde antakya otobusleri de var. dikkat et, binerken sor. yoksa tam tersi yöne gidersin :)

Ben ikinci el zor buldum 77bine :(

@nature works

ne aldın?

o paraya fiat egea, pejo 301, reno symbol, citröen c-elyesse gibi arabalar olur. dacia duster'a da bakın.

Toyota yaris

gidip gürcistandan mı alsak napsak? bu vergiler yüzünden fiyatlar almış başını gitmiş ya. saçma sapan arabalar için dünya para istiyorlar.

Fiesta diyecegim ama 70'i gecmistir muhtemelen artik. O paraya ekonomik markalar var sadece.

Corsa aldım geçen ay, tam dediğin rakama. Memnunum, segmentine göre içi geniş, otomatiği sorunsuz. Ancak dizeli biraz daha pahalıdır.

www.cdn.daciagroup.com

symbol'ün bile fiyatı 75 olmuş :(

dacia sandero'nun dizeli vardı, ona bir bakın.

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu-Stefan Zweig

Adnan Binyazar-Ölümün gölgesi yok

verdiğiniz örnekleri okumadım ama "okurken duygulandıran kitaplar"a tavsiye olarak dostoyevski - ezilmiş ve aşağılanmışlar (ya da bazı yerlerde ezilenler) tavsiye edebilirim.

masumiyet müzesi

dostoyevski'nin kisa hikayeleri ; özellikle "beyaz geceler".

Dido Sotiriyu - Benden Selam Soyle Anadolu'ya
Beni allak bullock etmisti ama politik goruse gore sinirlendirebilir de.

Yazıhane açık olmasa da servis oluyor benim bildiğim kadarıyla. Ama sabiha özelinde bilmiyorum.

4.2 km. 16 tl falan tutar taksiyle. kurtköy yazıhanesi bence açık olur %100.

şikayet var içerisinde bahsedilen kurtköy yazıhanesinin kurtköy çarşı içerisindeki yazıhane olduğunu düşünüyorum. kurtköy hareket merkezi olduğunu düşünmüyorum, çünkü oraya 7/24 otobüs kesinlikle geliyordur.

Her yarım saatte bir servis kalkıyor diye biliyorum hatta annem bu sabah saat 07:30 da indi ve servise beklemeden bindi bilginize...

a darkness coming +1

pamukkale'nin kurtkoy'de kendi tesisi var.

Bir aydaki net kârım en az 20 bin lira olacaksa isterdim. Yoksa 5-6 bin lira için uğraşmam.

dissendium +1 demekle birlikte;

Hiçbir zaman kendi işim olsun, üstüm olmasın gibi kaygılarım olmadı, sorumluluk almaktan çok hoşlanmam, ne kadar fazla sorumluluğun olursa o kadar başın ağrır.
Bunun yerine işimi yapayım paramı alayım düşüncesindeyim.

isterdim.

3 bin maaşlı işte kazanmak yerine 3 bin kendi işimi yaparak kazanmayı tercih ederdim.

kendi işim. başımda saçma salak insanlar emir vermiyor, benden bir şey beklemiyor, darlamıyor, sıkmıyor, saçma iş arkadaşlarıyla iyi ilişkiler kurmak zorunda kalmıyorsunuz.

işinizi geliştirmek daha iyiye götürebilmek sizin elinizde ama maaşlı çalışanlar genel olarak %5-7 oranında zam alıyor, bir taraflarını dahi yırtsalar.

kendi işimi tek çalışan ben olursam isterim.
çalışanlar aileden olursa ya da bir gün evlenirsem, eşim, çocuğum çalışacaksa olabilir.

Tabii ki de isterdim :)

Aylık en az 100 - 120 bin lira kemiksiz kar bırakmıyorsa kesinlikle bulaşmayacağım bir iş.

İş hayatında 20+ yılımı doldurduktan ve danışmanlık verecek duruma geldikten sonra kendi işim. Müşteri bulması biraz zor diye şimdilik iş yerinde çalışıyorum, ama yavaş yavaş o yola giriyorum ben.

tabii ki isterdim ve gözüm korkmazdı. hedefim de o zaten.

Kendi işimin patronu olmak için bir ay içinde motosikletimi satacağım.

Yerli mi yabancı mı?

enstrümentaldi :)

enstrumentalse budur o zaman

drive.google.com

kıskandım ne güzel çalmışsın.

@Photographer

geçen bir başka duyurumda da bunu paylaşmamış mıydın? her müzik duyurusuna bunu mu yapıştırıyorsun? beğendim, yolun açık olsun :)

bu arada basslar şunu andırıyor: youtu.be

charlie puth atention

sen de hiç bi şarkıyı bilmiyon arkadaş, hergün hergün. hem çalamıyon, hem bilmiyon. ne yapıcaz senle anlamadım ki?

yapacak bir şey yok. beni böyle kabul edeceksin ;)

google adsense üye olun. 2 arkadaşınız arasında yabancı dili olan varsa türkçe yazdıklarınızı ingilizce de yazın.

sabır, sabır, sabır. o site büyüyecek, gelişecek. ondan sonra anca kazanırsınız.

genelde metroda-otobuste ayakta okuyorum.

evdeyken yan yatip uzum yiyen roma imparatoru pozisyonunda veya yuzustu.

sürekli yatarak okurum. akşam vakti okuyorsam ışık arkadan ve tepeden gelmeli. diğer türlü rahatsız ediyor.

Evde koltukta dik pozisyonda oturup okuyorum. Işıkla gölge yapmaması haricinde çok fazla ilgilenmiyorum. Aydınlık olması kafi.

yayılarak/yatarak okuyamıyorum. çok dik de durmuyorum. koltukta, hafif yana yaslanarak, bazen de bacaklarımı toplayarak oturup okuyorum.
çok loş ya da aydınlık ortam değil.

Sirf isik gozumu rahatsiz etmesin diye ayakli lamba aldim. Sirt ustu yatarak, sagimdan los isik vuracak sekilde okuyorum. Isik arkadan veya yandan los vurmali. Yoksa okuyamiyo

şaka gibi gelecek ama 4 aydır elime kitap almadım. öncesinde evdeysem yatay pozisyonda, genelde metroda oturur ya da ayakta vazyetteydi.

Yatarak, uzanarak okumayı seviyorum.
Oturarak okuyamam pek. Boynumu ağrıtıyor.

encrypted-tbn2.gstatic.com
Böyle okurum :)
Şaka bir yana şu pozisyonlarda
lh5.googleusercontent.com

encrypted-tbn3.gstatic.com

Yatarak okurken çok fazla ışık kullanmam.

Normal oda aydınlığında okuyorum. Uzanarak okuyunca kısa süre sonra uykum gelebiliyor, e24.vgc.no yatakta şu şekilde oturarak okumayı tercih ediyorum.

geçen ben de sormuştum, cevaplar burada: www.eksiduyuru.com

ben genelde sırtüstü uzanıp okuyorum.
masada okuyorum.
kanepeye yanlamasına uzanıp okuyorum.
hiçbiri rahat değil tabi.

sallanan sandalyeye benzer bir şey almayı düşünüyorum.

Bu kadarcıkla çıkartan olursa helal olsun. "6 yaşımdan beri metal dinliyorum" ben bile çıkaramadım.

@bos gezenin bos ustasi güldürdün :)
@kosun lan mevzu var maalesef bu değil.

bu arada sene 2001'di.
bulamazsam metallica albümlerini indirip tek tek deneyeceğim :)

for whom the bell tolls?

www.youtube.com

yokas master of puppets mı ?

www.youtube.com

her şeye benziyor bu ne biçim ipucu.. biraz daha bilgi verirsen burda yardımcı olacak metalhead çok...

şarkı direkt bu ritmle başlıyordu.

hırs yaptık :/

bu mu ?

2x4

www.youtube.com

maalesef hiçbiri değil. gidip bir full mp3 metallica linki bulayım :)

www.youtube.com

i disappear

www.youtube.com
şu hali daha iyi
www.youtube.com

emin olamamakla birlikte dinlediğim şeye en çok benzeyen bu. (ikinci link)

yine de tüm metallica albümlerini indireceğim.

Aklıma ilk Whiskey in the jar geldi.

tiklediğim yanıttaki ikinci link o şarkı zaten. ama emin olamadım. sanki şarkıya girmeden önce linki koyduğum solo davul vardı.

Nickimin hakkını verdim. Tebrikleri özel mesaj yoluyla kabul edebilirim. Hsgsgsg :)

Yaptığın işle alakalı. Günün nasıl geçiyorsa ona göre " hayattan geri kalıyorum " veya "her anı değerlendiriyorum, hayatımı iyi yaşıyorum" diyorsun

bos vakti olan dolu insan sendromu yasiyorsun(simdi uydurdum bu terimi) herseyde olculu olmak lazim. kimseyle sozlesme imzalamadin yada kimseyle yarismiyorsun.

normal. önünde her geçen gün büyüyen devasa bir bilgi yığını var. senin ise bunlara ayırabilecek kısıtlı zamanın.

bu zamanı en çok istediğin bilgilere ulaşacak şekilde kullan. gereksizlikleri kırp.

ben mesela aldığım gazete/dergilerdeki ekonomi konularından amerika'nın dış politisina, neruda'nın şiirlerinden, yapay zeka haberlerine her şeyi ama her şeyi okurdum. sonra dedim ki kendime, ne derdin var ölüm? alacağını al, gerisini bırak.

aynısını internet için de yaptım. mesela hala en çok ziyaret ettiğim site olsa da sözlüğe ayırdığım zaman çok çok çok azaldı.

Örneklediğin içeriklere yetişmene imkan yok. Odalar dolusu bilgisayarlar yetişemiyor onlara. Youtube'a dakikada yüklenen video 80-100 saatlik video, dakikada yüzbinlerce tweet atılıyor...

İlgi alanlarını belirle, oradan içerik sağlayanları eleyerek yürü.
Yaşla ilgili değil, teknoloji patlaması yaşıyoruz şu sıralar, ondan oluyor o his. Zaten gerçek hayat oralarda değil, sokakta. Sokağa çıkınca hayattan geri kalmış hissetmiyorsun, tam içinde hissediyorsun :)

Üretilen içeriğin çoğu boş ve lüzumsuz. İçerik tüketirken önce ilgi alanına göre, sonra da içeriğin niteliğine göre sınıflandırırsan sıkıntı yaşayacağını düşünmüyorum. Her şeyi takip etmek zorunda hissetmemelisin bence kendini.

evet geride kalıyoruz. ben Aleyna tilki'nin şarkıcı olduğunu yeni öğrendim, enes batur'u da Enis Batur (yazar) olan sanıyordum, değilmiş. yanında telefon da olsa, bilgisayar da olsa senin kafan bir sonraki nesil gibi çalışmadığı için onların gündemi seni cezbetmiyor. orta yaş kuşağına hoş geldin...

Bunun yaşla da hayattan geri kalmakla da ilgisi yok. Çalışan insanın pek az zamanı var ve ortalık içerik çöplüğüne döndüğü için insan neye ne kadar zaman ayıracağını şaşırıyor. İlgi alanlarımızı belirler, doyurucu kaynakları bulur ve zamanımızı planlarsak böyle bir sorunumuz kalmaz.

Alakası yok.

Yeni yetme bir şarkıcı veya sosyal medya fenomenini tanınamak senden çok şey götürmez. Yaşım 30. Fizik, astronomi, teknoloji, biyoloji vb alanlarda yeni yetmelerden daha güncel bilgiye sahibim. Çünkü ilgi alanım bu. Öte yandan yeni yetme bir youtuber yeni nesle ne katıyor da bundan mahrum kalasın, geri kalasın? Zevk meselesi başka bir şey.

Teknolojik aletleri kullanabildiğin müddetçe geri kaldığın bir şey yok.

İnternet bankacılığından, mobil bankacılıktan anlamam diyen, ben tuşsuz telefon kullanamam diyen, bilgisayar ne ola ki diyen biri değilsen. Yemeksepeti, uber, airbnb, online check-in falan biliyorsan geri kalmış sayılmazsın.

Yaşınla değil yaşadığımız çağla alakası var. O kadr çok kaynak var ki kesinlikle yetişemezsin.

m.youtube.com

@goodz

teşekkürler, fakat bu değil :)

bi an bunu hatırlattı ama değil herhalde.

www.youtube.com

@tepedeki psychedelic adam

değill. elektro gitarla çalınıyordu yanlış hatırlamıyorsam.

Yüksek dağlara doğru?

aslında çaldığınız tam olarak bu değil ama ufak bir farkla buna çok benziyor.

www.youtube.com


edit: oo elektro gitarla falan çalınıyor postunu şimdi gördüm ben.
edit2: bunun linkini de atmışlar zaten:) bulursan buraya yaz merak ettim.

@someonewalksalone

cok benziyor, resmen araklamislar dedigim sarkidan.

fazıl say- insan insan?

Aynısı değil ama benzettim. youtu.be

Sistem sıran geldiğinde otomatik onaylıyor, entry'nin konusu türü vs. sürenin uzamasına ya da kısalmasına neden olmaz.

konudan bağımsız, sözlük formatında olması yeterli.

ne kadar iyi içerik yazarsam yazayım o süreyi bekliycem mi yani

Bence bi mantığı yok. Ben çok çabuk yazar oldum mesela. 2 ay filan sürdü. ama o 2 ayda ekşiyi yeni keşfettiğim için boş zamnımjn hepsini orda geçiriyodum

valla umarım patlamaz ama ateşle oynamışsın bu planı yaparken

ilkinde patlamazsan ve milano'da çok tutmazlarsa bir şey olmaz.

bahis olsa patlamana biraz para yatırırdım. çok değişken var, türkiye, italya gibi insan bazlı oynak ülkeler.

İlkini bağlattıramam mı acaba? Siteden alırken aktarma çıkmıyor, bir sonraki uçaktan itibaren aktarma vermişler. Bagaj bekleme olmazsa yetişir sanki?

Thy sabihaya iniyo di mi, dikkat et de yanlislikla ataturke alma. Patlaman %100 olur o zaman.


Ama su haliyle patlama ihtimaline %50 veriyroim, ya ilk ucusta ya da ikincisinde patlarsin gibi.

Patladi gitti:)ilk ayaktan yatarsin.

istanbul-milano’ya binebilirsen gerisi patlamaz ama istanbul’daki ara az gibi 10’dan once o ucaktan zor inersin, ic hatlar dis hatlar arasi da 10-15 dk suruyor.

patlar’a bir 20 tl atarim ben de.

Her uçuş arası 2 saatin var gibi, bence tutabilir. İlk yurtiçi aktarmanda sıkıntı olur olursa. Tanıdık varsa istanbul'a bi gün önce git, kal. Sabah öyle git.

Kendi uçuş deneyimlerime dayanarak patlamaman imkansız diyorum üzgünüm :(

Hepsine online checkin yaparsan patlamaz.

istanbul patlamazsa bir şey olmaz. muhakkak editle ama :) bilelim patladı mı patlamadı mı

kahramanmaraş+ankara+istanbul aktarması thy sitesine göre sabiha gökçen'e iniyor.
o halde sıkıntı yok. bir şey olmaz.

Nolmus,haber alan oldu mu?

Benden söylemesi İstanbul Milano uçuşunda patlarsın daha. Son 5 gündür Ankara'dan İstanbul'a iniş saatlerine bakıyorum: www.flightradar24.com

9:35 dese bile 10'dan önce inen uçak neredeyse yok. Hadi uçak indi diyelim uçağın parkı, çıkışın kalabalığı bi sürü ıvır zıvırı var. Uçağın kapılarının açılıp dışarı çıkman bile minimum yarım saat. Hadi çok şanslı bi şekilde onu da atlattın diyelim. Hadi bagaj beklemedin diyelim. Pasaport kontrolü (hadi bunu da fast track aldın diyelim) bulunduğun gate'e zamanında gitmen büyük şans

Milano uçuşları ise zamanında inmiş görünüyor. www.flightradar24.com Belki Şubat ayında hava durumu nedenli gecikmeler olabilir. Gerçi 27 Şubatta Milano hava durumu da iyi gösteriyor. Milano'ya kadar gidersen iyi diyorum ben :)

Geçmişe bakarak bi kaç yorum yaptım, umarım ben yanılırım. Ama yine de böyle kumar oynamazdım ben :)

kitapçının kargoyu geç göndermesi rezalet, ama adına başlık açacak kadar rezalet değil. idefix başlığına yazın, insanlar bilgilensin.

@tabudeviren, başlığa yazdım. ama ocaktan beri gönderilmeyen kitaplar olduğunu düşünecek olursak uzun zamandır süren bir durum olduğu aşikar. sanki şöyle bir kamuoyu baskısı oluşsa fena olmaz gibi.

kartla ödediysen bankaya harcama itirazı yap. doğanda çözüm üreten hızlı tek yol bu.

şimdi sözlüğe yazdığına baktım. çok sabırsız davranmışsın. benim siparişi on beş günde kargoladılar. yayınevine yürüyerek gitsem daha erken alırdım :D

@tabudeviren, maalesef bu benim sabırsızlığım olmuyor. sizin şirketler tarafından oyalanmaya, zamanınızın çalınmasına alışmanız oluyor. rezalet başlığını da açtım buyrun (bkz: 17 şubat 2018 idefix rezaleti)

geçen pazar hukuk dersim için sipariş ettiğim kitabın durumu düne kadar "siparişiniz hazırlanıyor" olduğu için iptal ettim. neyseki para iadesini karta yatırmakta gecikmediler...

Siparişi verirken, 3-5 iş günü içinde kargoya verileceği, 10 iş günü içinde temin edilemeyen siparişlerin iptal edilip ücret iadesi yapılacağı açıkça yazılıyor.

Senin kitabın ellerinde hazırda yok belli ki. Yayın evinden istemişlerdir. 1 haftada ses çıkmadıysa muhtemelen baskısı kalmamıştır kitabın.

Bana bir iki defa oldu, önemli şeyler değildi, elde kalmamış diye iptal ettiler 2-3 hafta sonra, paramı da HEMEN iade ettiler.

Ota boka rezalet başlığı açmak, gerçek "rezalet"leri itibarsızlaştırdığı için, tasvip etmediğim bir şey. Bunun yanında, sen siparişi 11 Şubat'ta vermişsin, daha 10 iş günü BİLE olmamış. İdefix'in "... müşteri rezaleti" diye başlık açması bile daha mantıklı şu an için.

Neden başlık? İletişim diye bir kısım var siteden. Oradan yaz müşteri hizmetlerine durumu, "lagaluga" ederlerse yine açarsın başlığını eyvallah da daha 5 gün olmuş şunun şurasında, hiçbir girişimde bile bulunmadan rezalet başlığı niye?

Ben İdefix'ten ücretsiz kargo varsa ve alacağımın acelesi yoksa sipariş veriyorum. 1 haftada ulaşması sorun olmayacaksa alıyorum. Daha çabuk ulaşmasını istiyorsam Kitapyurdu'na bakıyorum, orada açık açık her kitap için temin süresi yazılı. "Aynı gün" diyorsa alıyorum. 3-5 gün yazıyorsa, acelem de varsa gidip kitapçıdan alıyorum. Kitapyurdu bazen 2-3 lira ucuz da oluyor. Ücretsiz kargo sınırı 40 lira ve 10-40 liralık alışveriş arası kargo 2 lira. Ayrıca yakın sayılabilir bir mesafede kendi şubeleri var. Oraya istediğim zaman o 2 lirayı da vermiyorum, ücretsiz geliyor.

Senin yaptığın bile bile lades, ama mızıkçılık da yapıyorsun.

edit: Buradaki durum, insanların "şirketler tarafından oyalanmaya, zamanınızın çalınmasına alışması" değil. Senin sabırsızlığın bir kenara; alışveriş yaparken çıkan uyarıyı okumaman/okuduğunu anlamaman/önemsememen/kabul etmemen/kendi kurallarını oluşturmaya çalışmanla ilgili bir durum bu. Şirket seni kandırmamış, oyalamamış, taahhütünden çıkmamış. En azından ŞU AN İÇİN. Kargonun 10 iş gününü yani iki haftayı bulabileceğini kabul etmiyorsan, adamlardan alışveriş yapmayacaksın, bu kadar basit. Açıkça söylenen şartlar sana uymuyorsa alternatif yollara bakacaksın. Diğer siteler kitapyurdu, babil, pandora, bkm vb.

@lazor, neden benim olayım özelinde konuşuyorsunuz ki? bahsettiğiniz süreleri doldurmuş ancak hala hazırlanmayan bir sürü sipariş var. sırf bunlar için bile bir başlık açılabilir. kaldı ki biraz da bu yüzden başlık açmaya yöneldim. demek ki bu bir alışkanlık haline gelmiş firmada. yani bahsedilen süre de aşılıyor ve hala siparişler gönderilmiyor. eğer benden önce birileri bu durumu başlık açarak ya da başka şekilde dikkat çekici hale getirseydi alışveriş yapmazdım. şimdi başkaları benim durumuma düşmesin diye başlık açıyorum.

kaldı ki benim sipariş ettiğim kitaplar ellerinde yoksa bunu stokta yok olarak belirtebilirler ya da benimle iletişime geçip tedarik edinceye kadar siparişin gecikeceğini bildirebilirlerdi. ama parasını ödemiş olduğum hizmet için bile benim peşlerinde koşmam gerekiyor, benim ulaşmam gerekiyor, adeta hizmetimi alabilmek için yalvarmam gerekiyor öyle mi? ne güzel.

olayın düşük profilli bir durum olduğunun farkındayım, ama gerçek rezalet kime göre gerçek rezalet oluyor acaba? illa yüksek meblağlar mı olmalı işin içinde ya da açık açık ihlal edilmiş tüketici hakları mı olmalı "gerçek rezalet" olması için? ben bu olayda bir rezalet görüyorum; pek çok insanın uzun süreler oyalanması durumu. bu benim için yeterli, sizin için olmayabilir. aradaki ayrımı iyi yapmak gerekli, oysa yoğurtlu sosun içimi ferahlatması gerekiyordu tarzı bir durum yok burada farkındaysanız. defalarca aylarca yaşanan gecikme durumu, iptal edilen siparişler, geciken para iadeleri var. ben de haliyle merak içerisindeyim idefix battı mı, dolandırıldım mı, yoksa şirketin kötü bir alışkanlığı mı, neler oluyor, hakkımı arıyorum. kendi kurallarımı oluşturmaya çalışma, okuduğunu anlamama gibi ithamlarınızla ilgili diyeceğim bir şey yok, ama bence siz dönüp kendinize bir bakın. firmayla ilgili onlarca kişinin benzer şikayetleri varken nasıl oluyor da ben okuduğunu anlamayan oluyorum ve siparişleri göndermeyen idefix haklı oluyor hayret doğrusu.

hakikaten ne mal insanlar var kraldan çok kralcı oluyorlar. firma kargo bedava gibi kampanyalar yapıp piyasadan para topluyor. sen on beş gün bekliyorsun, oyalıyor. göndermiyor. paranın iadesi de bir süreç. bir ay senin paranı borsada, coinde zartta zurtta kullanıyor. uygulanan politika bu. eskiden bu durumu paraya sıkışan küçük esnaf yapardı. web sitesi üzerinden elinde dahi olmayan bir ürünü varmış gibi gösterir. piyasadan ucuza şok kampanyayla satar. bekle ki gelsin. sen dellenince tehditler yağdırınca para iade sürecini başlatır. bu şekilde para döndürür. işler yürür.

euro truck simulator 2

biraz büyük gelebilir tabi arabaya nazaran.

store.steampowered.com

oyuncakla araba sürmeyi öğrenemezsin. bir yerden doğan slx falan bul yavaş yavaş öğren.

aynı şey değil hiç bu şekilde vaktini harcama.

bu uçak simülatörüne benzemez. mutlaka gerçek bir araç kullanmalısın.

Otomobili simüle edebilirsin ama gerçek trafiği ve trafikteki öküzleri simüle edemezsin. Sal kendini ormana.

o iki gün aç kaldığında kalırsın
diyet işe yaramaz

diyet bir boka yaramaz. seni rahatsız etmeyecek düzeyde minimum gıda tüketimi ile yola devam et.

Ben yaklaşık 2 aydır bir gün bile bozmadan devam ettiğim halde değişiklik yok böyle olacağını sanmam.
2 gün çok az zaten haftada 1 gün desen hadi neyse.

İki günde bıraktığın toplam kalori açığını üçüncü günde toptan almış olacaksın, bir şey değişmez.

tolkien +1 ama genel olarak iki gun yemeyip bir gun yemek olumlu sonuclara yol acmaz. heyvan gibi kasli sporcular bile bu cheat meal isini iki haftada bir yapiyor, uc gunde bir diyet bozmak manasiz. ozel bir amac yoksa zaten diyet yapmak da anlamsiz. surdurulebilir saglikli bir yeme duzeni oturtmak gerek. yoksa uc ay diyet yapip verdigini diyeti bozunca yine alirsin.

veremezsin aynı kilonda devam edersin.

daha kötü olur. sistem yemek bulamadığını düşünürken 3.gün yediğin yemeği depolamaya kalkar. en güzeli diyet yapma. ya da dikkatli ye. ama en hızlı kiloyu yüzerek veriyorsun. hatta yüzmeyi bırakınca da vermeye devam ediyorsun metabolizma yakmaya alışmış oluyor. (12 kilo verdim geri kilo almaya çalışıyorum)

imkanın varsa spor aş'ye bak ya da bir kapalı yüzme havuzuna git azıcık

ama bu zaten bilinen bir şey.

kapılmış olanı kapmaya meyilli, bunu kafaya takan, hırstan gözü dönmüş binlerce kadın var.

bu da itiraf etme iç güdüsü bence. hani katiller yakalanmak istermiş ya bunun gibi bence.

insan böyle "mahrem" zayfılıklıklarını birileriyle paylaşmak istiyor. içinde tutamıyor çünkü gerçekten söylenmemesi gereken bir şey.

neymiş diye baktım da kızın teki yazmış geçmiş işte. millet de mal bulmuş mağribi gibi atlamış hemen. yahu twitterda "yok mu karımı/kocamı şeyapan" diye tivit de var, her gördüğümüze sazan gibi başlık açıp deli gibi tartışacak mıyız o zaman?

tam bir 1 deli vs. 40 akıllı vakası.

Gurur duymalik bir sey yok da zaten var olan ve bilinen bir gercek. Ovunulecek ya da ayiplanacak bir tarafi yok, doganin gercegi.

yapıştır engeli geç. marjinal görüneyim triplerinde bir kezban. sene olmuş 2018, bin yıllık geyiği döndürüyor.

Orospunun herkesi orospu sanmasi gibi bir sey bunun açıklaması.

toplumun ahlaki dönüşümünün evrildiği yeri görmek açısından birisinin bunu söylemesi iyi olmuş bence.

Troll başlıklar bunlar, bunlara mı takılıyorsunuz yani

Su anla alakali degil ki hacim. Eksiye yazacaktim da usendim ilk okudugumda. Yili hatirlamiyorum ama bunu ilk olarak arabeskin tacsiz kralicesi esengul soylemisti. Sene 70lar filan galiba. Olmeden bi kac sene once soylemisti. Erkeklerin geride biraktigi kadinlari dusundukce daha cok zevk aldigini soyluyordu.

@allah yazdiysa bozsun

hay bin yaşa! bu laf bir yerden tanıdık geliyor diye düşündüm de hatırlayamadım.

"Evli erkeklerle aşk yaşamak hoşuma gidiyor. Çünkü eşlerinin çektiği acı bana zevk veriyor’"
www.hurriyet.com.tr

ozal sonrasi hep. vallahi, bak...

ikinci ay dergi dediği şey sanırım geçmiş ayın dergisi. yani şu anda ocak ayı dergileri ikinci ay dergisi oluyor. ikinci ay aboneliğinde yeni dergi satışa düştüğünde kalan eski ay dergilerini gönderiyorlar.

birinci ay dergisi aboneliği dergi çıkar çıkmaz olan abonelik sanırım.

mart ayının dergisini mart ayında mı (birinci ay) okumak istersin, nisan ayında mı (ikinci ay) okumak istersin?

yani dergileri çıktıkları ay almak mı, yoksa çıktıkları ay bittikten sonra almak mı istiyorsunuz anlamında bir kampanya. ama rezil bir anlatım var tabi.

youtu.be

bu değil. sanki röportaj yapıldıktan sonra kadrajdan çıkarken abuk subuk hareketler yapıyordu. üzerinde forma vardı.

www.dailymotion.com

Bu değilse bile Turkcell 3G reklam serisinden birisidir muhtemelen.

Kesinlikle hayır, çok yanlış.

hiç beklemediğin bir anda öyle bir kaza yaparsın ki hayatın kayar. sakın deneme.

Tamam yeteri kadar korktum :D

benim ehliyetimi alkollu yakalandigimda almislardi, 6 ay boyunca ehliyetsiz surdum sorun olmadi hic, cevirme gorunce kacaksin, bisi olmaz, kapan atabilirler ona dikkat edeceksin eger kapana dayanakli lastikler var, onlardan alirsan hic bisi olmaz

Çekilirsem kaçamam ya ben :D hem sen ne kadar iyi sürersen sür bi hayvan önüne atlar çarparsın bu ihtimal çok kuvvetli olduğundan mantıksız geldi şu an. Millet maganda gibi sürmese ehliyetsiz sürerdim ama.

kapana dayanakli lastikler var, onlardan alirsan hic bisi olmaz.
polis çevirirse çelik yelek giy, hiç bişi olmaz.
vurulursan korkma, hiç bişi olmaz.
ölürsen korkma, hiç bişi olmaz.

ne güzel akıl veriyorsunuz siz, maaşallah.

tavsiye etmediğim bir yöntem. araba sürmeyi biliyorsundur ama her şey araba sürmekten ibaret degil. bunun bir de sürme adabı, kuralı falan var. kendi hayatini düşünmüyorsan bari baskasinin hayatini tehlikeye atma. trafikte bir suru araç ve o araçlarda da bir suru insan var.

ehliyetin yokken, kaza yaptin diyelim ? sana benzeyen bir arkadasinin ehliyetini arabada bulunduracaksin boyle durumlar icin, kaza durumunda tak o ehliyet ile doldur tutanagi, hic sikinti olmaz. esas ehliyet sahibi, ehliyetimi kaybettim diyip yenisini alsin kendine, kayboldu diye gozuken sende kalsin.

polis cevirmesinde cikartma ama basin agriyabilir sonra, polis cevirmesinde kacaksin direkt, takip etmezler kolay kolay.

not: plakayi camurla kapla ama sadece son 2 hanesini sadece digerleri okunur kalsin cunku tamamen kapatinca ona da durduruyorlar. kapatmazsan plakanin son 2 haneyi, cevirmeden kacinca plakaya yakalama karari cikartiyorlar

Moruk beni cok cektiler. Bolu'da Hatay'da Izmir'de oha bi dunya yerde cekmisler la.

benim arkdaş galeriden sipariş ettiği bilmem kaç zamandır beklediği aracı teslim aldı, ilk ışıklarda arabanın tavanına at çıktı arabanın tavanı komple çöktü

evet hem de ışıklarda dururken.

önünde at arabası varmış, at ürkmüş geri geri derken hop arabanın üstüne çıkıvermiş.

olmaz olmaz diye bişey yok. ben katiyen alkollü ilken araç kullanmam, ehliyetim olmasa dururken bile direksiyona oturmam.


tam da kasko yaptırmaya giderken olmuş olay, çocuğun babası da trafik polisiydi, artık nasıl yaptılar bilmiyorum, para alabildin mi dedim, yok şikayetçi bile olmadım dedi.

niye dedim? olm adam zaten talikacı, üstte yok başta yok, neyini alcan, canını mı alayım adamın, sağlık olsun dedim geçtim dedi.

sen piyanodan devam et, çıkaramadığın şarkı olursa söyle ben yardım ederim.

Ehliyet yokken cevirmeden kactin diyelim? Polisin takip etme ihtimaline karsi arabada bir tane uzun namlulu tufek ve birkac tane el bombasi bulundurmanda fayda var.
Ayrica kovalamacada seni kistirirlarsa pazarlik gucunu koruyabilmek icin bagajda rehine olarak kullanabilecegin bir cocuk bulundur. hicbir sey olmaz. ben bu sekilde aylarca gezdim ankarada.
kalin ispirtolu kalemle plakandaki Pyi R, Fyi E, 3ü 8 yapabilirsin.cok daha iyi olur.

Gerçekten şaka gibi.
Yukarda arkadaşlar ihtimalleri yazmışlar zaten tekrar tekrar yazmaya gerek yok.

buradaki potansiyel kriminal arkadaşı sakın dinleme. ehliyetsiz kullanma hocam.

tabiki hayır!!!! olmaz olmaz ama bir oldu mu hayatın kararır. ölümlü yaralanmalı bir kaza da haklısındır 8/8 karşı taraf suçludur ama ehliyetin olmadığı zaman direk sana yazılır o 8 puan

Köşedeki bakkala kadar bile sürme

grup mesajlasmasiysa o ozellik otomatik acik, kapatilamiyor.

grup değil.

bu özelliği kapatan herkese yollanan mesajlara bu şekilde bakılabiliyor.

Altında çizgi - var, mavi tik açık olsaydı onun yerinde okunma saati yazacaktı.

oradaki mavilik sadece olayı anlatmak için. tabela gibi yani. okunduğu anlamına gelmiyor. karşı tarafta mavi tik özelliği açık ve okunmuş olsaydı tarih olurdu.

online oyun oynayacaksan, ps4'ü modemin yanına koyup wifi ile bağlansan bile sıkıntı yaşayabilirsin. online oyun oynayacaksan o kabloyu takmalısın.

www.asus.com

şundan kullanan birisi olarak nacizane tavsiyem.

yok ille de wifi kullanıp online oyunlarda saçımı başımı yolmak istiyorum diyorsan, repeaterlara ya da powerline adaptörlere bakabilirsin. powerline tavsiyem.

(bkz: access point)

ne zaman yaptırmıştınız?

geçen sene 120ye yaptirmistim. bu sene de 150 olsun. hadi tas catlasa 200. mekan kadikoy.

gecen hafta yaptırdım. 4 dolgu 360 Tl odedim

çok pahalı

Ben dolgu başına 200 veriyorum, köpekbalığı dolgu lazer tedavi. Ama İstanbul’da değilim. Belki de ortama göre ideal bir fiyattır.

200 olarak aldım ortalamayı o vakit.

alt tarafı dolgu, diş hastanelerinde yaptırın bedavaya.

Okurken Türkçeye çevirme. İngilizcesi neyse o aklında kalsın. Amaç kitabı anlamak. Bilmediğin yüzlerce kelime çıkacak. Hemen açıp sözlüğe bakma. Kelimenin anlamını tahmin etmeye çalış. Hatta kelimenin kökünü bulmaya çalış. Yeni öğrendiğin her şeyi yaz. Her şey gibi dil de unutulur. Bugün orijinal dilinde herhangi bir roman okuyup, yarın o dilde merhaba demeyi bile unutabilirsin.

Eglen! Her kelimede sozluge bakip kendini diyete sokma. Yoksa ilk sayfalari cok heyecanlanarak yaparsin sonra zor gelir sikilirsin.

sadece oku. eğer cidden ağır geliyorsa bırak, daha basit bir kitapla başla. ama sorun yok, anlıyorum diyorsan devam et. bir yerden sonra kelimelere çok takılmadığını göreceksin. hatta konuşurken kitaptan öğrendiğin ama asla farkında olmadığın kelimeleri bile kullandığını farkedeceksin.

okuduğun her sayfada en fazla iki-üç bilinmeyen kelime olmalı. kendini zorlayarak, ikide bir sözlüğe bakarak okuyacaksan derhal bırak.

uzun süredir ingilizce okumamışsan roman yerine okuma parçaları okuyarak okumaya ısınman daha iyi olur.

keyif alarak ve ikide bir sözlüğe bakmadan okuyacağın çocuk hikayeleri daha faydalı olur yolun başındaysan.

Çıktı üzerinden gitmek daha kolay oluyor, tablette beklediğim performansı yakalayamadım ben.

teşekkürler, fotokopiye devam o zaman :(

fotokopi/yazici ciktisi daha keyifli benim icin.

Ben uzun zamandır tablet üzerinden not tutup (one note) pdfleri üzerlerini çizerek okuyorum (write on pdf). Dergi ve kitapları da tabletten okuyorum. Resmen konforum arttı. Tabletim samsung galaxy tab A with S pen.

Arthur Conan Doyle'a ait olmayan bir suru Sherlock var taa ciktigi ilk zamandan gunumuze.

@acetaminophen

fakat ben özgün olmaktan bahsetmiyorum. siz tüm argümanları özgün olmaz üzerine kurmuşsunuz. sinema da ve müzikte sıklıkla gördüğümüz üzere özgün olmayıp harika olan sayısız eser var.

edebiyatta yazarlar neden özgün olmak zorunda onu soruyorum
görsel olan özgün olmasa da olabiliyor,
ses özgün olmasa da olabiliyor
ama yazı kısmında durum böyle değil gibi

Intertextuality konusunu araştırın isterseniz, belki aradığınız bilgiyi bulursunuz.

tam olarak dediğiniz gibi değil ama met-üst'ün "orhan veli'lemeler" isimli kitabı var. orhan veli şiirlerini kendince devam ettirmiş.

www.selyayincilik.com

Örneklerle geldim.
Kaplan! Kaplan! > Monte Cristo Kontu'nun bilim kurgu uyarlaması
Arsène Lupin vs. Herlock Sholmes > Holmes parodisi
Çift Taraflı Bir Dedektif Hikâyesi > Holmes yergisi

yukarıda da dendiği gibi, özellikle mitolojiden beslenen çok fazla eser var.

bir sekilde(mesela craigslist) yabanci birini bul yasadigin sehirde, onunla vakit gecirme uzerinden parayla anlas. ozel ders gibi diz dize yapmayin. gezin, kahve icin, yakin yerlere seyahat edin. farkli aktivitelerde bulunarak surekli muhabbet halinde olun. eger konusurken tutukluk yasiyorsaniz ancak gercek hayatta pratik yaparak gelistirebilirsiniz, sinifta veya dersle degil.

ya kurstan önce şu konuşma pratiği yaptıran uygulamaları denesene ya da yine konuşma dersi alabileceğin yabancı birilerini bul, çünkü sen yapamam diye korkup kendini durduruyorsun ve kurslar bunu çözemiyor.

ya internet uzerinden konusabilecegim insanlar var fakat asamadim su olayi iste bir turlu. Kendimi zorlasam da olmadi yani. Yazili konusmayi tercih ediyorum mecburen o yuzden.

ingilizce konuşmak için bir sürü internet sitesi ve uygulama var. ama mutlaka anadili ingilizce olan birini bul.

kimseyi bulamıyorsan kendi kendine konuş. etrafındaki olan biteni ingilizce anlat.

Couchsurfing toplantılarına katılarak geliştirdim ben.

gerçek sağlar diye hatırlıyorum ben. sözlükte değil de, gazetede okumuştum o zamanlar sanırım, biyolojik babasını kaybettiğinde.

yabanciydi.

1. bana ne naparsa yapsın
2. passat'ı varsa iyi, passat'ı yoksa kötü.

1. Kıskanıyorum.
2. Bilmiyorum.

Dipnot: İşsiz olarak algılayacaklarını sanmam bence onlar da kıskanır.

1-) evden çalışmak bence ofisten zor. freelancer ise zaten işi yaptın, parayı aldın ayrı dert. firma personeli isen konsantre oldun, firmaya iş verdin ayrı dert. bence zoru seçen insanlar.
2-) passat +1

1. Bu benim, ben de kendime iyi gözle bakmıyorum. Yani ofis,şirket ortamı çok farklı. İyi bir ortam olursa gider gelirim, parası bile önemli değil ama işte öyle bir yer yok.

2. Evet işsiz olarak algılıyorlar.

öncelikle üstten bakan sizsiniz, kimse patron kölesi olmak istemez. kendi sorunuz bile önyargı içeriyor, rahatsız edici.

sigortası yatıyor mu diye düşünürüm.

İssizmis gibi is isteyenler olur. Kanka sen hazir evdesin su gun bizim eve bu gelecek sen alsana. Haci surdan bi belge alinacak sen gider misin? Diyen arkadaslar.

1. ekmeğinin peşinde herhangi birisi.
2. dışarıdan kazancı algılanabilecek durumda değilse (araba vb. yoksa) işsiz, güçsüz, aylak. mayışsız, sikortasız oturan, ana/baba parası yiyen gebeş, leş kişi.

Evden çalışıyorum.

Disiplinliyim. Her gün aynı saatte masama oturuyorum. Buna karşın iş saatlerime kendim karar veriyorum. İstersem gecenin üçünde yapıyorum işimi istersem sabahın sekizinde.

Bazı günler dışarı çıkıp bir kafede çalışıyorum.

Toplumun tamamına yakınının kafasının basmadığı ortada. İşsiz sanılıyorum.

1. Ne iş yaptığına bağlı. Örneğin Crossover aracılığı ile uzaktan çalışan arkadaşlara fazlasıyla imreniyorum. Diğer türlü istikrarlı ve sürdürülebilir olmadığını düşünüyorum ancak başaranlara da helal olsun derim.

2. Evden çalışma yaygın bir çalışma şekli değil. Dolayısıyla sen birine bu durumu söylediğinde muhtemelen "hıııı" tepkisi alırsın ama ne önemi var ki hayatından memnunsan?

Evden çalışıyorum. Toplumu bilmem ama tanıdıklarım işi var gözüyle bakıyor. Neler çektiğimizi kimse bilmiyor ama yine de ofis işine değişmem. İstediğim gibi kalkıp istediğim gibi yatıyorum. Kendime kafa izni bile verdiğim oluyor, bulaşmıyor patron falan ama çalışınca da 30 saat uykusuz, ara vermeden iş yaptığımız da oluyor. O kadar hak ediyoruz yani

oturduğunuz yerden para kazanmak güzel geliyor kulağa ama bu bir süre sonra asosyalizm sarmalına bağlıyor. çıkmak için "lan keşke stüdyoda yapacağım bi iş olsa" diyorsunuz. onun dışında bu tiplerin bana bir zararı yok. bende dönem dönem bu kimliği taşıyorum.

toplumun ne dediği umrumda değil, kimseye de merak edip sormadım.

1. bazen kıskanıyorum.
2. Milletin ne düşündüğünü neden umursasın ki? Gelirinden memnunsa bence gayet de güzel.

1- İşin iç yüzünü bilmediğimden imreniyorum.

2- Muhtemelen “öyle böyle bir şekilde geçinip gidiyor işte. Doğru düzgün çalıştığı yok, evden ufak tefek işler” falan diyorlardır. Maddi durumu iyiyse baba parası gelir akla. Babada da paranın olmadığı biliniyorsa artık yer altı dünyasına kadar yolu var.

1. Ben iyi veya kotu bir gozle bakmam. Normal calisan insan gibi bakarim. Issiz olarak algilamam.
Istedigi saatte uyaniyorsa bir yandan kiskanirim ama bir yandan da is arkadaslarimi gormyeyi, gun icinde muhabbet etmeyi seviyorum, özlüyorum. Genelde gitmek ama aralarda istediginde evden calismak en guzeli. Bir arkadasim isinden istifa ederek kendi danismanlik isini kurdu ve evinden yonetiyor ama gunde 17-18 saat calisiyor. Cocuk dogurduktan iki hafta sonra calismaya basladi yeniden. Dolayisiyla, evde is yapmanin sartlarina da bagli. "Oh ne guzel" de diyebilirim, "Vah vah" da.

2. Bilmiyorum. Hicbir fikrim yok.

Freelance tercüman olarak çalışıyorum ve artıları olduğu kadar eksileri de var. Bazen insanlar onlar çalışırken gezdiğiniz halde onların mesaisi yokken, resmi bayramlar bile olabilir bu anlar, çalışmak zorunda olduğunuzu anlayamayabiliyor.
Bir de ne zaman bilgisayar başına otursam annem-babam ödev yaptığımı düşünüyor. Algıyı boşverin, tadını çıkartabilirseniz çok eğlencelidir.

Kardeş paran varsa, bunu da belli edebiliyorsan hiç bir sıkıntı olmaz.
Paran yoksa, ya da var ama belli etmeme tercihin varsa (passat kullanmamak gibi), o zaman evet işsiz olarak algılarlar.

Eski kız arkadaşım iyi maaş aldığı eski işinden bıkmıştı, freelancer'lık yaptı bir süre.

Freelancer'ların birinci derdi sigorta. Yani hem eline aynı para geçecek bir de üzerine sigortasız çalışacaksa değmez. İkinci derdi yükselme ve kıdemlenme. Ben olaya ekonomik yönüyle bakıyorum. Çok az freelancer bir şirkete girip veya kendi işini kurup kazanabileceğinden daha fazla kazanabilir. Diğer yönleriyle freelancer'lık yapmak bir şirkette çalışmaktan çok da farklı değil. Hâlâ maaşlı bir köle. Hiç yoktan iyidir gibi veya geçici görülmeli, kişi bir yandan ya kendi işini kurmalı veya daha iyi bir iş aramalıdır.

Toplum freelancer'lığı anlayamayabilir.

Bu halimizden memnun değiliz. Ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunuyor falan değiliz çünkü bunca borçlu ve pahalı yaşamakla. Fakat ülkem gezememekten ziyade insanımın doğru düzgün eğitim alamamasına üzülüyorum. Öyle çok şey mahvoldu yıkıldı ki tekrar yapılması için nesiller lazım artık...

Türkiyeyi gezme olayına taktım bende .Boş vaktim varken başladım.İşini bilen rehberle çok farklı. İlk olarak istanbul içi rehberli turlarla başladım.O kadar güzel hikayeler var ki bilinmesi gereken. Daha gideceğim 10-11 şehir var ve hepsinde rehber hizmeti de alıcam. Ben baya üzülüyorum Türkiyeyi tam olarak gezmeden yurtdışı sevdasına kapılmak bana biraz saçma geliyor.O yüzden ilk hedefim karış karış istanbul.Sonra da diğer şehirler. 4 ile çarpma durumu olmayınca burda paramız değerli, rahat rahat gezilebilir az bir bütçeyle.Ucuz uçak kovalamak lazım.

Valla ben zengin degilim ama epey gezdim. Oyle sirt cantasiyla cadirda madirda kalip da degil, adamakilli otelde kalarak. Bazen orta seviye, bazen 5 yildiz. Hayatimda hic otostop falan da cekmedim, bunlari belirtme sebebim guc yetmeyecek seyler olmadigini anlatabilmek. Tekrar ediyorum zengin degilim. Atla deve degil boyle seyler. Bana gore de IphoneX alanlar zengin mesela.

benim mutlaka yapmam gerekenler listemde bu olay belki 6 ay büyük bir araçla her yere gidip gezip ne varsa görüp yiyip arşivlemek

Gezemiyor değilim gezmiyorum. Üzülmüyorum da.

ben de yurtdışına çıkma olayına taktım:) 25 yaşına geldim gittiğim tek yer Kıbrıs. vallahi artık kafayı yiyeceğim. interrail mi yapsam diyorum bu yaz.

herkes gezmek ister. çok az paralarla türkiye ve dünyayı gezen insanlar var, görüyoruz youtube dan. ama daha rahat gezebilmek için biraz para lazım bence. parasız zor.

Her haftasonu elimden geldigince bir yerlere gidiyorum :) her yerde hilton’da kalmayi arzu ermediginiz surece her yere gidilebilir.
Su anda adanadayim, gidis gelis 180 tuttu. Burda harcadigimiz kisi basi 110 tl :) yapilabilecek cogu seyi yaptik :d
Herkesin olup bittigi kars uc gun icin totalde 400e mi ne patladi.
Gunu birlik kamplar filan cok daha az tutuyor.

Kendi kendimize engel cikartiyormusuz gibime geliyor.

Anan tanrım, hayatı kaçırıyorum anksiyetesi bu. Paran, fırsatın varsa, denk getirirsen, içinden de gelirse gezersin. İnstagram dolsun diye kendini oraya buraya atarsan keyif almazsın zaten.

üzülüyorum.

şu aşamada üzülmüştüm ben ilk:
milano'da bi hosteldeyim, üst yataktaki kızla kahvaltıda karşılaştık, hem yiyor hem sohbet ediyoruz. nerelisin şuydu buydu klasik sohbetler. kız türkiye'ye gelmiş, bir sürü yer gezmiş. anlatıyor "ürgüp çok güzel dimi, pamukkale fotoğraflardaki gibi değildi" diye. he hü evet diye geçiştiriyorum, kız sonra sordu "gitmedin mi yoksa buralara" diye. ya işte fırsat olmadı şuydu buydu dedim, "e ama buraya gelmeyi biliyorsun, kaç gündür geziyormuşsun anlatıyorsun sabahtan beri, en az buradakiler kadar ilgi çekici sizin oradakiler de" diye bi azar kaydı bana. haklısın bacım ne diyim dedim.

ilk o zaman dank etti, efes-çanakkale hariç hiçbir önemli yer görmedim ama sorsan italya'yı daha iyi bilirim. sonra ders aldım mı, hayır tabii ki; hala gidemedim. enerjim varken oraları gezeyim, buralar kaçmıyor ya, biraz yaşlanınca da gezeriz diyorum bi yandan, öte yandan da aklımın ucunda. insanın yakınındakine az değer vermesi, nasıl olsa avuç içinde diye üzerinde durmaması durumu sanırım. üzülüyorum ama bu konuda ciddi bir adım atmıyorum kısacası. bakalım...

ülkenin cok kismini gezdim, dogu ve guneydoguda istisnalar haric hic gezemedim.cok istiyorum ama iste.

sirf antalya iline bi ay rahat ayrilir, o kadar cok yer var ki. seviyorum ulkeyi de toplu tasima sikinti. belki daha cok tren-otobus baglantisi olsa daha da cok gezerdim.

ben halimden memnunum, gezmek için de o kadar paraya ihtiyaç yok. biz 3 kişilik bir aile olarak kendi arabamızla ve çadırla geziyoruz. yemeklerimizi falan hep kendimiz yapıyoruz. gayet ekonomik oluyor.

bir de gezerek çalışma durumu var, o o kadar şahane bir durum ki anlatamam.

birlikte gezebileceğim kafa dengi birisi olsa gezerim. tek başına gezmek sıkıcı oluyor.

hatta hayalim var şöyle eski model bir araba alıp anadolu yollarında gezip tozayım.

Üzülüyorum. Sevgilimle yapılacaklar listemiz var, mümkün mertebe biriktirdiğimizden gezilere para ayırmaya çalışıyoruz. Bir iki günlük bile olsa. Ama keşke daha sık gezebilsek çok isterdim para ve zamanımın daha fazla olmasını

Vakit varken para olmuyor, para varken vakit olmuyor, her ikisi olduğunda artık gezecek hal kalmıyor :)

Gezmek sevilince bi yolu bulunuyor aslında. Önceliği gezmeğe veriyorsun çünkü. Sigarayı bırakıp sigara parasıyla gezmediği yer kalmayan tanıdıklarım var. Alışverişlerini dikkatli yapıp epey fark yaratan var, onunla geziyor. Bi oda, az eşya, minimal yaşam bol gezmek yapan var..
İndirimli uçak bileti takip edebilirsin, blabla car gibi uygulamalar var...

Başında çoluk çocuk yok, sırtında tuz torbası yok. İllaki bi yöntem bulursun. Bi süre geçici bi işe gir, o parayla git gez. Gençsin, erkeksin, bu yönlerden de kısıtlanacak bi durumun yok.

mesela bi örnek:
www.facebook.com

@hayat aklini konusacak bir filozof uret: Çok güzel konuşuyorsunuz da maalesef yine de aileden gelen istekler, maddi yetersizlikler ve çalışan bir birey olunca da tatmin etmeyecek derecede kısıtlı zaman dilimleri hep bu zevke engel oluyor ister istemez. Yine dediğiniz duruma geliyor aslında: İş olunca zaman olmuyor, zaman olunca para olmuyor. Bazıları dünyayı uzaktan görmeye gelmiş gibi...

yıllar önce, lisede miydim neydim, yaz tatilinde koltuğa yayılmış tv'deki klişe gezi programlarından birine bakıyordum. programda belden aşağısı felçli bir ingilizle karşılaştılar. bizim kıyı şeridine tatile gelmiş, çok beğenmiş ve yerleşmeye karar vermiş. program arasında hava alayım diye kalkıp bizim balkona çıktım. karşıda teyze apartmanların arasından günde ancak 2 saat güneş alabilen 2-3 metrekarelik balkonunda güneşleniyordu.
kendime karşı biraz acımasızımdır, bu nedenle kendime üzülmem ve zaten şahsen hak ettiğim hayatı yaşadığımı da düşünüyorum, yalnız böylesi durumlarla karşılaştığımda başkası için üzüldüğüm oluyor.

ben çok üzülüyorum, fakat yapacak pek bir şey de göremiyorum. gezmek istediğim onca yer varken 15 günlük yıllık izin pek umut vadedici gelmiyor. gap yıl şartmış, bunu anlıyorum şimdilerde yeni yeni hatta.

Üzülüyorum. Zaman ilerledikçe yapma şansımın da azaldığını düşünüyor ve daha çok üzülüyorum. Bir de Türkiye’nin koca dünya üzerinde kapladığı yere bakıyorum, daha da üzülüyorum.

TÜrkiye'de şartlar maalesef sadece çalışmaya itiyor insanı. bir yer gezeyim, iki yer göreyim işi bitti asgari ücretli için. Gitmeye kalksa işi bırakması lazım. Ben Afyonkarahisar'da gezilecek yerler olduğunu bilsem bile savaş alanlarının olduğu yerleri gezdim. Bilinen yerlerden ziyade araba ile köy yollarından giderek ismi bilinmeyen şehit mezarlarını gördüm. Hala da geziyorum. Afyonkarahisar'da bile çoğu yeri gezemediysem bütün Türkiye benim için çok büyük bir alanmış gibi geliyor. Halbuki dışarıdan bir çok arkadaşımı gezdirdim. Onlar da; Ülkeyi hiç gezmemişiz." diye hayıflandı. Son olarak üzülüyorum gezemediğim için.

internetten düzenli olarak sürekli sipariş veriyorum. şimdiye kadar en başarılı bulduğum firma yurtiçi. ne zaman kargoya verilse sürekli ertesi gün kapımda. bazen şubeye öğleden sonra giriş yapan ürünleri bile 4ten önce getirip günde 2 ayrı teslimat yaptıkları oluyor. İzmir/Urla ve Konya/Meram şubeleri bu bahsettiklerim.

Hukuksal olarak bir dayanağı yok ama kargo firmaları bu tip ağır yüklerin alıcıları üst kattaysa çıkarmıyorlar, bunu satıcı firmaya söylüyorlar ama satıcı firma genelde alıcıya haber vermiyor bu konuyu.

metro kargo yaptı aynısını zamanında. onlar da belli ağırlığın üzerini yukarıya çıkartmak zorunda değilliz dediler. müşteri hizmetleri de aynı şeyi söylemişti.

4-5 sene önce plaka sipraiş vermiştim. Kargo dış kapıya geldiğinde beni aramıştı abi çok ağır gel de beraber çıkaralım diye. İnmiştim beraber çıkarmıştık.

130 kilo da baya varmış, ben geçen gün 20kg ağırlık aldım da çıkarmazlar mı acaba diye endişelendim. Böyle bir dayanakları var mı bilmiyorum ama şikayet kaydı oluşturabilirsiniz en azından.

internetden buzdolabı almış bir kişi olarak zamanında öğrendim ki bina girşine kadar getirmekle sorumlular. kat çıkartmak zorunda değiller

O zaman fiyat verirken belli bir ağırlığın üzerindeki kargolar için, çıkarılacak katı sorup ona göre fiyatlandırsınlar.

Ya kargoyu alacak olan taşıyamayacak durumda biri olsaydı?

ben kargoculara acıyıp dumble'ı bile dışarıdan alıp kendim eve getiriyorum. 130 kilo ne abi ya, görgü kuralları diye bir şey var köpeğin değil o adamlar.

hukuksal dayanağı yok diyen arkadaş hukukçu mu bilmiyorum ama var bir dayanağı arkadaşım hemen orada tutanak tutsaydın keşke , tamamen kargonu getiren personelle ilgili bir durum yönetmelik olarak değil de aranızdaki sözleşmeye dayanmak zorundasın , hani kimsenin okumadığı bir sözleşme var ya işte o , kargo şirketinin internet sitesinde vardır bulabilirsin

düşünsene kurye olarak işe giriyorsun, her gün 3-4 tane buzdolabı falan taşıyosun. :) biraz empati kardeş.
senin şikayetin varsa bunu kargo firmasına değil mağazaya yapacaksın.
bu adam kargocu olsa tam tersini duyuru olarak açacaktı. kendimize göre değil olması gerektiği gibi tepki gösterirsek düzelecek bu işler.

cikartmiyorlar evet size ozel bir durum degil. bence bu durumda musteriyi açıkça bilgilendirmeliler, yapmiyorlar. o adamlar kopegin mi diyen olmus ama, tasimacilik hizmeti veren adamdan taşıma isini yapmasini beklemek neden kopek muamelesi olsun? 130 kilo olunca 130kilo parasi aliyor mu? aliyor. o zaman pasa gibi cikaracak. ha diyorsa ki asansorsuz apartmanlarda bu hizmetim yok, o zaman ya yazili olarak uyaracak ya da tasima bedeline ilave hizmet sunuyorsa onun da bedelini alacak. herkes omuzlayacak durumda olmayabilir, bu tamamen sacmalik.

@legalize marijuana, kargo parasını kendim vermesem neyse. 123 lira verdim getirmeleri için. onlardan da kendi başlarına çıkarmalarını beklemiyordum zaten. 3 kişilerdi ve sadece 1 üst kata çıkarılacaktı. ben de yardım edecektim onlara. hatta aradıklarında "durun ben de yardım ediyim ağır bayağı" dediğimde ""aşağı bıraktık zaten kargoyu bu kadar ağır ürünü taşımıyoruz" dediler. ee o zaman neden ağır olduğu için 123 lira ödedim ben göt kadar yer kaplayan şey için?

dambıl olsa tek seferde alırım ben de çıkartırdım onlara bile sormadan. 45'er kiloluk tutacak yeri olmayan 3 adet paketten bahsediyorum burada.

öyle bi kilo sınırı var doğru. detaylarını tam bilmiyorum. aynı şekilde havalimanlarında da mesela 30 kiloyu geçmemesi lazım tek bir parçanın. işin açıklaması da şu;

"insan taşıyacak bunları"

bu sebeple ağır eşyaları genelde nakliye firmaları taşır. horoz filan.

30 kilodan yukarısını üst katlara çıkartmıyorlar.

20 kilo (10+10) dumble siparis vermistim, evin kapisina kadar geldi.(apartman kapisi degil)

130 kilo birkac ayri paket olarak mi yoksa tek parca mi? tek parcaysa biraz insafsizlik olmus :) en azindan beraber tasimayi teklif etseydiniz :)

20 kg üzeri çıkarmıyorlar hammalliye ücreti eklemeleri lazım kargoyu keserken anca o zaman çıkarırlar

"ağırlığı büyüklüğü ne olursa olsun kapıya getirmeleri gerekmiyor mu o ürünü?"

gerekmiyor, belirli limitler var.

tabudeviren, 3 parça ve daha önce belirttiğim gibi teklif ettim. bahşiş bile önerdim 3 kişiye yine de kabul etmediler.

Aynı sorunu sürat kargo ile bugün bende yaşadım. Ağır çıkartamayız deyip bırakıp gittiler.

Toast master var, ücretli, bir de geçenlerde GSM gençlik servisinin ilanını görmüştüm. Ana dili İngilizce olan biri düzenliyormuş. Tekrar denk gelirsem yazarım. Geri kalan grupların amacı farklı. Grubu kuranlar da gelenler de karı kız peşinde.
Edit: Purple raine katılıyorum. Ben bir kaç kere gittim. Tam birisiyle konuşuyorsun biri geliyor onla da tanışıyorsun. Derken bütün akşam böyle oluyor.

oyle seylere ugrasacagina gir facebooktan yabancilarla konus, daha ogretici ve kolay olur.

şehirden bağımsız olarak bu tip (türklerin bir araya gelip konuşma pratiği yaptığı) yerlerin leş gibi bir ortam olacağını düşünüyorum. internet siteleri ve cep telefonu uygulamalarını deneyin.

ve oralardan bulacağınız kişi mutlaka ingiliz veya amerikalı olmalı. yani anadili ingilizce olmalı.

Konak 1 numara hem lezzet hem cesitlilik hem de ambiyans acisindan. Kunefesi de cok iyidir ama rezervasyonsuz gitmemeniz lazim, hafta sonu icin hafta basindan rezervasyon gerekebilir.

Edit: Raki mi sarap mi icersiniz bilmiyorum ama Antioche diye kendi saraplari var Hatay'a ozgu Barburi uzumunden yapilan. Eger mahzenlerinde varsa Antioche Özel Seri Cabernet Sauvignon-Barburi oneririm.

oraya gitme imkanınız olur mu bilmiyorum ama mutlaka harbiye'ye gitmelisiniz. ormanın içinde güzel bir balık ve yanında mezeler nefis olur.

künefe içinse: kral künefe :)

kahvaltı için yusuf dayı, döver'de
Tavuk döner için kebo
et döner için mısırlı
akşam kebap-meze-içki için avlu
hoş bir cafe için zeytin konağı

onun dışında bir de süvari için hatay'da :) iyi gezmeler

Logic Pro X
Studio One
Ableton Live
Cubase Pro
Cakewalk Sonar
Propellerhead Reason
FL Studio
Cockos Reaper
Bitwig Studio
MOTU Digital Performer
Mixcraft Pro Studio

bunlar daw olarak geçer, digital audio workstation, hangisini beğenirsen artık.

en kolay bulabileceğin cakewalk, evet arayüz karışık gözükebilir, hepsinde mantık aynıdır, kanal kayıt.

bir de reaper var free ona da bakabilirsin.

tabi bu programlarda latency problemi almaman için asio 2.0 destekleyen ses kartına ihtiyacın var, logic pro x osx tabanlı sadece, macbookproların default ses kartları da asio driverlerine ihtiyaç duymuyor. eğer ihtiyaç duyuyorsa bile, ismi nedir bilmem de, kendi default ses kartları barındırıyor o özelliği.

heh hatırladım core audio deniliyor osx de.

yukarıda büyük programlar verilmiş. oldukça basit şekilde kısa yoldan halledeyim derseniz audacity derim.

aradığın şey wordpress. hiç kod yazayım diye uğraşma.

1) wordpres kurdun mu tonlarca ücretli ve ücretsiz tema var. seç beğen.
2) lokalde kurma falan yok. direk alacağın hosting paketine kuruyorsun. wordpress kurulumunu indirip hosting firmasının sana verdiği alana yüklüyorsun. çok basit işler. on dakika youtube izlesen yaparsın.
3) bütçene neresi uygunsa oradan al. natro var, ihs var. bir sürü seçenek var. başka işlerle uğraşmayacaksan "wordpress hosting" diye arat. daha düşük fiyatlar bulabilirsin.

Hosting panelinde zaten "wordpress kur" diye bir bolum var. Oraya sitenin adini, sitede kullanmak istedigin yonetici email sifresini falan yazip tek tikla kuruyosun. Wordpresse tema eklemek de kolay. Bi iki video izle yeter

Wp istemiyorsan Responsive html5 ile yap free template diye arat binlerce tema var ille begenirsin alan adi icin godady uygun hosting icinde ozkula oneririm hatta reseller al aylik 10 tl 5 alan adi barindirabildigin cpanel kurulumu veriyor yarin ayni siteden bi yakinin ister filan 500 e cakar gecersin

Bunu değil de bunun şekile benzeyen, altta 8 tane renkli düğmeleri olan anahtarlık gibi bir şey hatırlıyorum. Düğmelere basınca cüv cüv diye ses çıkardı.

bu da anahtarlık gibi bir şeydi. boyu bir banka kartı kadar veya biraz daha büyüktü.

@tabudeviren senin aradığın ıslık çalınca ses çıkaran anahtarlıktı
pic20.picturetrail.com
i.ytimg.com

@Tutkun un bahsettiği düğmeli olan da buradaki www.noveltytoyworld.co.uk