Vize başvurusunda bulunduğumda, ssk belgelerine ek olarak çalıştığım şirketin imza sirkulerini istemişlerdi.

firma ile ilintili bir şey yapmıyorsa ya da imza sirkülerinde kendi adı geçmiyorsa ne işine yarayacak çözemedim ben.

mantıklıdır.

@coffee and cigarettes

Evet tam olarak sormak istediğim o aslında. yani banka bu adamdan maaş bordrosunu istemiş zaten. orada firma ile ilgili bilgiler mevcut. e bu adamın firmanın yönetimi ile de herhangi bir bağlantısı yok. ne iştir anlamadım.

imza sirkulerinin orijinali verilmez, fotokopisi verilir. buyuk sirketlerde bu boyle.

sirkuler muhım bi evrak degil ki ? nıye bu kadar kastınız anlamadım.

Maaş yazısı ve çalışıyor yazısı veriyorsunuz ya personelinize, işte onun üzerindeki imza gerçekten şirketin yetkilileri tarafından mı atılmış, yoksa herif wordden basıp üstüne sallama bir imza çakmış mı diye istiyorlar. Standard bir uygulamadır, kredi çekiminde bankalar ister. Vaktiyle bankacıydım, oradan biliyorum. Endişe etmenizi gerektirecek bir şey yok, fotokopisini verin.

Bir de coffe and cigarettes ile birlikte aklınıza takılan soruya şöyle bir cevap vereyim, bordroda imza olmalı benim bildiğim kadarıyla, ama o olmasa bile, yani personele verdiğiniz hiç bir şey imzalı olmasa bile, bankaların bu departmanlarında genelde androidler çalışır. Onların elinde bir liste vardır, o listeyi isterler yani. İşlerine yarasın yaramasın. Zaten bir de check listleri oluyor, doküman gelmiş mi gelmemiş mi onu kontrol ederler. Kredi miktarını çoğunlukla da belirleyen bu androidler değillerdir, onlar sadece sisteme giriş yaparlar, genel müdürlükten gelir onay. Genel Müdürlük de bu evraklar tam mı ona falan bakar.

sizin verdiğiniz maaş bordrosu yazısının imzasını kontrol etmek için kullanılır. ticaret sicil gazetesiyle beraber de istenebilir. sicil gazetesinden de adamın imza hakkı olup olmadığına bakabilirler çünkü. önemli mevzular bunlar. kopyasını vermeniz bir sorun teşkil etmez. elemanın maaşına haciz gelir en fazla ödeyemezse falan ama o da sizi pek ilgilendirmez.

resmin sadece üst kısmı kalsa da alt kısımları gif yapmak yerine arka plan rengini ayarlasan kodlarla performans artışı olabilir? bir de firefox'ta ekran çözünürlüğü yetmediği için resmin en sağ kısmı tam olarak gözükmüyor.

bi yanlışın olmalı. dosya 22,9 kb ve hızlı açıldı. sorun olmaz devam etmelisin çalışmana.

Dosya yeteri kadar küçük ve hemen açılıyor, bende kasılma falan yok. Zaten iki renk gif bir şey olmaz. Tek problem şu ki, eğer sayfanız bu resmin uzunluğundan daha uzun olursa (mesela bir sürü yazı var ve aşağıya scrolla gidiyor diyelim), resmin boyuna bittiği noktadan sonra kendini bir daha tekrar edecek, o da göze pek hoş görünmez genelde.

ben pek begenmedim be abi. hani acilis sayfasi icin arka plansa bu eger...
daha basit seyler kullanabilirsin.

bence gayet hos olmus.

arka plan tanimi icin, hos bir arka plan evet. ben ona bisey demiyorum. ama bir acilis sayfasi icin(gerci sitenin icerigi de onemli) biraz fazla sey...(ney?)
bir de istanbul da iki tane galata kulesi yok benim bildigim. birini kaldir bari.

anlatabilmişim derdimi :)

ohm ve sui, detaylı açıklamalarınız için teşekkürler.

diğer arkadaşlar için de, bu bir açılış sayfası değil. yine de yorumlarınızı dikkate alacağım, tekrar sağolun, iyi çalışmalar.

söylenmiş ama genelde bu tarz işler için minik bir imaj dosyası ve css 'de repeat fonksiyonu kullanılır. Çokta güzel olur. aklınızda olsun.

okutman olunabiliyor. ama öyle kalır, yani yükselmez, kadrosu değişmez filan. hazırlık hocaları okutman kadrosundadır mesela.

aras. gor. olabilir ilk basta sadece lisans diplomasiyla. her yer olmasa da bazen kabul edilebiliyor. fakat onda da kalicilik icin yukselmesi yani master ve doktora yapmasi gerekli.

ingilizce ogretmenlerinde okutmanlik mumkun evet, ama su zamanda kadrolusunu olmak pek mumkun degil, sozlesmeli olmak daha buyuk bir ihtimal.

diger okutmanliklarda master sarti var.

Belli bir konuda uzmanlığı varsa, üniversite de o konuda ders anlatacak adam bulamıyorsa öğretim görevlisi adı altında derslere sokabilir o kişiyi. Ama genelde tercih edilmeyen bir yöntemdir, meslek yüksek okullarında falan daha sık rastlanır.

Öğretim üyesi ile öğretim görevlisi arasındaki fark da budur özü itibari ile. Doktorayı aldıktan sonraki ünvanlar öğretim üyeliğidir.

mesela itude ata ve türkçe derslerine, hatta itb derslerine dışarıdan hocalar geliyor.. ata ve türkçe hocalarının genelde doktorası yok, itb derslerinde bazılarının var bazılarının yok...

Genelde hesap açılırken açılan hesaba da bir miktar para yatırılır, ücrete tabi değildir, yatan para sizin hesabınızda durur. Vaktiyle bazı bankalar "şu miktarın altına hesap açmıyoruz" derlerdi hala diyorlar mı bilemem bu krizde.

Teknik olarak hiç para yatırmadan da bir hesap elbette ki açılabilir. Ziraat özelinde cevaplayamadım tabii sorunuzu, genel bilgiler.

hiç bir banka hesap açarken ücret almaz. sonradan geçirir:)

ziraat sanırım hesap işletim ücreti almıyor.

daha taze ziraat bankası hesabı actırmıs bırı olarak cevap vermeye ehıl sayılırım sanırım:
1- hesap acarken ucret falan almıyorlar fakat para yatırmadan hesap karnesı de basıp vermıyorlar karton tasarrufu mu yapıyorlardır nedır
2- hesap ucretı 3 ayda bır 7,5 ytl kesılıyor fakat uc ayın ortalamasında gunluk 250 ytl para hesapta bulunmus gozukurse bu hesap donemı ıcın sozkonusu parayı dusmuyorlar ayrıca ogrenım kredısı/beledıye bursu vb. ıslerde kullanılacak hesaplarsa hesap ısletım ucretı sozkonusu degıl bır de otomatık odeme talımatı verılırse bu hesaptan yıne hesap ısletım ucretı kesmekten vazgecıolar
3- kart ucretı olarak evet bır meblag alıyorlar (kredı aldıgım zamandan hatırlıyorum) ama henuz kartım basılmadı guncel olarak bu meblag ne kadar onu net olarak soyleyemeyecegım bu yuzden ama cuzı bı sey o ve sonucta tek seferlık bı sey...
4- son donemde hesap ısletım ucretlerı kelımenın tam anlamıyla sapıttı! (daha dogrusu sapıtmıs) vadesız hesap kullanımında zıraat en ıyısı gorunumunde su an her ılcede mutlaka bulunması gıbı bır avantaj da var vadesız hesaptan para cekmek acısından
5- hesaba para yattıktan sonra bır gun boyunca para cekılmemesı gerekıyor yoksa komısyon kesıyorlarmıs bıraz sabır gostermek lazım...

bornova dan konak' a metroyla gelirsin.
konak tan 311 ya da 11 ile inciratına.
311 sahilden gider, 11 üçyol üzerinden gider. seçim sizin.

metro ile üçyol'a gidip oradan da 270'e binebilirsiniz. yalnız metrodan izmirspor tarafından çıkın, 270 diğer tarafta durmuyor.

Üçyol'dan aşağıya doğru metro çalışmaları var, evlere şenlik o yol. Mustafa Kemal Sahil Bulvarı daha iyidir.

Abuk bir yol da, Bostanlı'ya gidip oradan İnciraltı feribotuna binmek şeklinde olabilir, ortalama 40 dk.da bir var feribot.

Ben yüksek lisansı hard, doktorayı soft copy doldurmuştum, hatırladığım kadarı ile de YÖK'ün sitesinden dolduruluyor falan filan. Problem olan nedir ki o tez formunda?

ya bakip kopya cekicem;)

tezin amaci ve faydalanilacak kaynaklar kismi nasil doldurulmus ona bakicam... bi de isin yazim kurallari olayi onemli dikkat etmek lazim... problem falan yokta ornek bi tane gozumun onunde dursa iyi olurdu o acidan seyettiydim...

tez/proje adı bildirim formu sanirim kastedilen. universiteden universiteye degisebilir belki hatta hocadan hocaya bile degistigini (tecrubeyle) belirtmeliyim, hocayla gorusmeden yapmayin bence.

Cinsiyet ne? Bir de millet kirpikleri uzatacağım diye denenmedik yöntem bırakmıyor, bence çok da takma. Ne bileyim.

@sui Erkek. Aslında görünüşü pek takmıyorum, kesersem ne olacağını bilemediğimden kesmeye de yanaşamıyordum. Sağulsun stephenie yardımcı oldu. Kesmemem gerektiğini öğrenmiş oldum.

valla o resimdeki aleti ben bir erkek olarak kullanmayın aman derim uzak durun böyle japon bıcırık kızları gibin bişi olursunuz bir anda bırakın dağınık kalsın kirpikleriniz:)

kesince hiç bişeycikler olmaz, yeniden uzuyor, hatta eskisi kadar uzamıyor bile. benim kirpiklerim çok uzun ve gürdü, annem sinir olup kesmişti kökünden ilkokuldayken, gayet de uzadılar, hatta hala pek çok insana göre uzun ve gür kirpiklerim vardır. kirpiklerin olma nedeni gözleri korumak, tamamen olmaması zararlı olabilir demek istemiştir doktor, yoksa kirpikleri kısa veya seyrek diye başına bişey gelen kimseyi duymadım :)
ama ben olsam kesmezdim, uzun kirpik çok güzel duran bişey, gözleri güzel gösteriyor, kadın erkek fark etmiyor.

bi sigara yak, yarısına kadar iç ve söndür..
şimdi de mutfağa gir ve en büyük ocağı sonuna kadar açıp, sigaraya orda yakmayı dene.
şaka lan şaka, takma kafana. birbirine girince elini ıslatıp düzelt, çok da zor değil

erkek olsun kadın olsun, gözleri gür kirpiklerden daha çok güzel gösteren ne var yahu? kesip yazık etme kirpiklerine. badem yağı kaş-kirpikleri yumuşatır ve besler bildiğim kadarıyla. işaret parmağına çok az sürüp kirpiklerinin çıkış yönünde tarar gibi kirpiklerine sürebilirsin. hale yola sokuyor bir miktar.

kirpik, kesildiği zaman hızla eski uzunluğuna gelir ve sonra uzaması durur. isterseniz kesin ama ufacık, dikkat çekmeyecek bir şey sandığınız kirpik, kesilince inanılmaz belli oluyor kesildiği. garip duruyor. alakam olmaz demişsiniz ama kozmetik bir öneride bulunucam. şeffaf rimel denen bişey vardır. renksizdir. ondan sürmeyi deneyebilirsiniz. renklendirmediği için sadece fırçasıyla düzgünce kirpiklerinizi taramış olursunuz ve jöle gibi işlediği için, sürdüğünüz halini korur, yani kirpikleriniz birbirlerine dolaşmazlar.

Uykusuz'un Kaç Yıl Oldu? diye bir bölümü var tam bunun için biçilmiş kaftan.

ajdar çıkalı 6 sene oluyo.

ekşi açılalı 10 yıl olmuş

Yonca Evcimik Abone'yi söyleyeli 19, Ferdi Tayfur Emmoğlu'yla ortalığı sallayalı 17 sene olmuş.

Çernobil patlayalı 23 sene, Çavuşesku'lar ekranda kurşuna dizileli 20 sene oldu ayrıca.

Barış Manço 10 yıl önce vefat etti. Daha geçen yıl gibi lan.

ricky martin un dos tres (maria) şarkısını 1997 de söylemiş.

Furya demişken Pokemon olayının üstünden de bir 9 yıl falan geçti inanmazsın. Turgut Özal öleli ve Uğur Mumcu öldürüleli 16 yıl, Hrant Dink vurulalı 2 koca sene oldu.

ilk özel televizyon "Magic Box Star 1" adıyla kurulalı 19 yıl oldu.

Hatta rahmetli Özal, mevcut yasaya aykırı biçimde kurulan bu kanal için, "yasayı bir kere delmekle bir şey olmaz" buyurmuştu...

"The Matrix" filmi 10 yaşında...

Tuborg, Troy isimli çevir-aç kapaklı birayı üreteli de 11 yıl oldu...

the wall konseri 19 yıl

return of the jedi 26 yıl

Çağla Şikel tost yiyeli 7 yıl,
He-man ilk kez TRT'de yayımlanalı 22 yıl,
Uğur Dündar Avrasya Feribotuna helikopterden atlayıp eylemcilerle röportaj yapalı 13 yıl,
Susam Sokağı ilk kez TRT'de yayımlanalı 22 yıl,
Kenan Evren Türkiye'yi pekin ördekleriyle tanıştıralı ve bu ördekleri mutfaklara sokalı 23 yıl,
Eric Clapton gitar çalmaya başlayalı 49 yıl,
Nilay Dorsa "Picasso'yu tabii ki tanıdığını, yurtdışında birkaç kez kendisini gördüğünü" beyan edeli 4 yıl,
Alf ilk kez TRT'de yayımlanalı 21 yıl,
"Ançeyn may hart, yerim seni hart hart" adlı süper şarkıyla tanışalı 22 yıl
olmuş.

bizim evde izlediğimiz michelleler 23 yaşında olmuş

Sayısal Loto oynanmaya başlayalı 13 yıl,
Barbaros Hayrettin bizim babamız olduğunu beyan edeli 13 yıl,
Emniyet kemeri zorunluluğu getirileli (Türkiye'de) 17 yıl,
Diz üstü bilgisayarlar Türkiye'ye geleli 21 yıl,
Van Gölü Canavarı ortaya çıkalı 12 yıl,
Ajda Pekkan ilk estetik ameliyatını olalı 33 yıl,
Seden Güzel beyazlar giyerek bum bum bum daldan hop dala uçtup şarkısını söyleyeli 17 yıl,
Tansu Çiller bir türlü halüsinasyon diyemeyerek millete madara olalı 8 yıl,
Hülya Avşar Rick Martin'e pandik atalı 11 yıl,
Atom Karınca çizgi filmi ilk kez TRT'de yayımlanalı 28 yıl,
Tipitip sakızları ortaya çıkalı 35 yıl,
Mazhar Alanson Çelik'e "Naber Çelik, Atatürk nasıl" diyeli 13 yıl,
Havalar nasıl olursa olsun sizin havanız iyi olsun repliğiyle Hülya Uğur'u tanıyalı 14 yıl,
"Kızım seni ediye vereyim mi, kızım seni büdüye vereyim mi, istemiyoruuuuuuum baba" sözlerini duyarak Rüya Ersavcı ile tanışalı 17 yıl,
Selvi Boylum Al Yazmalım çekileli 32 yıl,
Cahit Aral radyasyonlu çayı içeli 25 yıl,
Pascal Nouma tombala çekeli 6 yıl,
Sütaş reklamında bir ineğin memeleri gözüküyor diye bir vatandaş RTÜK'e şikayet edeli 5 yıl,
Serdar Ortaç "ilham kaynağım şu gördüğünüz boğaz. bu deniz bir öküze bile ilham verir" diyerek kendini ifşa edeli 6 yıl,
Bir çoçuk Bir Çift Yürek'i okuduktan sonra Aborjinlere katılmak için evden kaçalı 7 yıl
olmuş

belki hiç birimiz henüz dünyada değildik ama beatles'ın yesterday'i 44 yaşında ki ben asıl buna hala inanamam.

ilk anket de ortaya çıkalı kaç yıl olmuştur bilmiyorum ama buraya yazmadan edemedim.

fransa 98 dünya kupası başlayalı neredeyse 11 sene oldu.

körfez savaşını televizyonlardan izleyeli 18 sene olmuş, babamla oturmuş seyrediyorduk, yeşilimsi bir ekranda bombaları, vay be

Zayıflama hapı, mucize zayıflama ürünü vb. şeklinde pazarlanan ürünlerin ya gerçekten zayıflatıcı bir etkisi yoktur (sadece bağırsak çalıştırarak ishal olmanızı sağlarlar) ya da etkisi sağlığınızdan ciddi anlamda bir şeyler götürür. Zayıflamanın yegane yolu sağlıklı bir diyete riayet etmek ve spor yapmaktır, bu ürünlerde mucize aramayın, sağlığınızı da tehlikeye atmayın. Ayrıca şunu da hatırlatayım ki, bu ürünler ilaç değil, ilaç onayına sahip değiller.

www.farmafil.com

valla açıkçası ben de tavsiye etmem. hayatınızdan yıllar götürür. çok tehlikeliler ve bıraktığınız anda verdiklerinizden fazlasını geri alıyorsunuz.

hormon rahatsızlığı yoksa ağzını tutunca zayıflanıyor

ağzını tutuncadan ziyade aslında doğru yiyine
bir diyetisyeni deneyin hem obşa emek harcamamış hem sağlıklı,kalıcı kilo vermiş olursunuz

imza:
20kilo vermiş insan

@demlikposet: 20 kiloyu ne kadar zamanda verdiniz?

altı ayda vermiş olmalı
imza: 25 kilo vermiş, 10 kilo daha verecek olan insan

Ankara'da bankta oturan kız heykeli gibi heykeller mi? Ayrıca sokak heykeli ve sokak mobilyası arasındaki ilişki nedir? Açıklayınız.

beşiktaşta conrad otelinin önündeki parkta adını hatırlamadığım hatta parkın adıyla aynı olan ünlü bir yazarımızın heykeli var. maçkada AÖF bürosunun karşısında bol miktarda park heykelleri var. Swissotel (giriş kısmı) karşısındaki parkta çok beğendiğim bir heykel (sanırım inönüydü) var.

ilhan koman- akdeniz (malesef) yapıkredi plaza önü-

Findikli'da cok vardir. MSU ogrencilerinin isleri, parkin oralarda, sahil boyunca gorulebilir.

arkadaşlar çok saolun, bilgiler işimize yarıyacak.galiba istanbulda gelişkin bir kent kültürüde yok gibi.vapurdan bakınca, binaların hepsi birbirine yığılmış gibi duruyor.

(sui), sokak heykeli derken çok fazla anıt değeri olmayan muhitin kültürünü, mimarisini, vb yansıtan heykeller.sokak mobilyası derken de, mesela kitap şeklinde banklar var bilirsin, onlar gibi.avrupa bu konuda daha iyi, mesela adam almanyada çöpçü şeklinde çöp kutuları yapmışlar.

Surdan baslayip:
en.wikipedia.org

See also kismindaki:
ignosticism (ignostisizm)
antitheism (antiteizm)
agnosticism (agnostisizm)
Secular humanism
Secularity
Skepticism (skeptisizm)

gibi kavramlardan devam edebilirsin...

niçin kendinizi bir çerçeveye sokmak, bir -izm'e dahil etmek istiyorsunuz ki? illa bir dine, bir topluluğa ait olmanız mı gerekli?

tarif ettiğiniz şeyler çoğu new age-yeni çağ öğretisinde vardır, hatta temelidir. bu öğretilerle ilgili birşeyler okuduğunuzda aaa bu benim lan diyeceksiniz.

bu öğretiler bazen din olarak adlandırılırlar ama aslında din denilemez.

paganizm'e de bir bakabilirsin ama evet illa bi -izm'e girmek zorunda değilsin dediğin gibi, ama insan içten içe de merak ediyor :d

yukarda mesela agnostisizm, septisizm bir din gibi olmaktan çok bir düşünce akımı gibi. gerçi bütün dinler de bi yerde düşünce akımı gibi düşünebiliriz ama. mesela paganizm doğanın tanrıyla özdeş olduğunu düşünebiliyor diyebiliriz kısaca ama orda tanrı ve tanrıça da vardır. ama septisizm'i düşünürsen her şeye kuşkuyla yaklaşmaktır. ne tanrı ne inanç bunlarla ilgili bişey yoktur yanılmıyorsam.yani bişey yoktur derken bunlara diğer şeylerden farklı yaklaşmaz septikler, onlara karşı da diğer her şeye olduğu gibi aynı şekilde kuşkucu yaklaşırlar. ama okumak lazım tabi bunları şimdi yanlış bilgi mi verdim diye kuşkulanıyorum mesela :)

ama illa net bir -izm, -ist istiyorum dersen ben de panteist diyesim var senin için derim. hatta septik panteist :)

ya sen şimdi öyle yazmışsın ki biraz ondan var bundan var ve bunların bir kısmı başka bir kısmıyla çelişiyor. bunların hepsini kapsayan bir izm bulamazsın. senin kuşkucu yönün biraz daha ağır gibi. bu yüzden septisizm.


ayrıca ateist örneğine de katılmak mümkün değil. çeşitli kavramlarla kafayı iyice bulandırmamak adına belli bir görüşü savunanlar genelleniyor kahve sohbetinde. mezhepler gibi düşün. sünni'si de müslüman alevi'si de.

(bkz: p shadowizm)

gâvur musun lan sen???**

efendim bu cevap olayının pek sevilmediğinin farkındayım ama yapıcam evet..

@ermanen; gönderdiğin linkden izmleri incelemeye başladım teşekkürler..

@mea maxima culpa; size zaten mesaj attım.. ama daha aura nedir çakra nedir onu bilmezken pek çakralarınızı açmaya gelebilceğimi sanmıyorum..

@tepedeki psychedelic adam; size de mesaj atmıştım zaten.. septik panteisti tuttum =)) hem bana çok uzak da değil.. ne olduğumu bulana kadar biri sorarsa böyle birşey olduğumu söyler daha çok kafa karıştırabilirim artık nihaha..

@emrag; hmm benim örnek kötü oldu sanırım ama olsun o mühim değil.. bende öyle septik bir hava sezdim ama belki düşüncelerim daha çok ham diye de olabilir.. yine de zaten ben şu halini merak ediyodum.. septik fikirlerde olabilirim sanırım.. yani çok da atmamışım.. onu da araştırayım..

@stephenie; evet kalıba sokmak değil de belki soranlara iki saat kendimi anlatmak istemiyorum içten içe.. bu olabilir.. apatheism için sözlükte pek bir şey yazılmasa da onu da araştırayım..

@mrtksn; sağol iyiyim, mrtksn cevap verir mi diye merak etmiştim.. aslında bi de want2die'ı bekliyorum ama bakalım..
toplaşma olayını kavradım saol.. ama yine de bana pek uymuyor diyeyim.. neden bilmiyorum.. şu anlık öyle.. uymuyor..
mrtksnizm hoşmuş aslında.. sadece tavana bakıyosunuz ha?.. hmm.. kızlar da gelio mu =P

@sui; evet sonunda ona varıcam sanırım.. bende cemiyetimle çarşambaları bi buçuk saat feybukdan çetleşerek ibadet yaparız.. hem günler karışmasın şimdi..

@desdinova; ahaha süperdi.. ah bi bilsem ne olduğumu..

belirtilere bakarsak; miksizm.

kendi anahtarı diye almıştır dalgınlıkla. buyutulucek bır sey degıl bence, kasıt aramamak lazım:) ama bundan sonra kendisine bir sey sordugunuzda cevabından emın olmak ıcın bırkac kere daha yoklayın bence.

@cevaps: komik olma.
@ermanen: çok fazla telaş edilecek bir mevzu olmadığını düşünüyorum ben. ama sen yine her ihtimale karşı kapı kilidini değiştirebilirsin. bir anahtarın kopyasını çıkarmak ise en fazla 5 dakika sürer bir anahtarcıda.

10 dakka bilemedin 15 dakkada çıkıyor anahtar kopyası, işbilir ustaysa çaktırmadan kendine bile çıkarabiliyor bi kopyasını hatıra diye 5 dakkada

bence de tamamen dalgınlıktır, anahtarınızda maymuncuk olmasının bir önemi yok ki, elinde oynarken ne oldugunu bile farketmeden cebine atmış olabilir.

bu arada bir anahtarın kopyası 5-10 dakika içinde çıkıyor.

bir de güvenmiyorsanız karşınızdakine gidin kilidi değiştirin, çok zor bişey değil.

şahsen bu tarz şapşallıkları sıkça yaptığım için sıradan bir durum olabilir telaş etmeyin, hele de arkadaşınız azcık unutkan ve umursamaz biriyse. :)
ama yine de çok tanımıyorsanız, önlem almakta fayda var. bence de kilidi değiştirin çünkü Kale'nin manyak kilitlerinden (hani şu özel kartı olan, kopyalanamayan) değilse kopyasını yaptırmak çok basit bir iş. ne olur ne olmaz ;)

ben misafirliğe gittiğim evin normal dect telefonunu çantama atıp gitmiş (ama iyi niyetli) bi insanım. arkadaşım cep telefonundan arayıp "ya telefonu bulamıyoruz" dediğinde "aaa salaklar evde telefon kaybettiler heuhe" diye de kendileriyle dalga geçtim üstüne. sonra çantada anlamsız bi ağırlık filan.. açıklaması zor olmadı.

şaşkınlığına verin. ama kilitleri de değiştirin derim.

anahtarinizin ustunde "do not duplicate" falan yazmiyor mu? oyle yaziyorsa anahtarcilar gercekten kopyalamiyorlar anahtarlari. yazmiyorsa da, kilit degistirmek pahali olacaktir muhtemelen ama, siz yine de kiyin paraya iciniz rahat etsin. ya da ev sahibinize soyleyin, anahtarim kayboldu sonra bulundu diye, icim rahat etmedi deyin. onlarin sabit bir anahtarcisi oluyor genellikle cunku. gidip oyle rastgele bir yere de kilit degistiremezsiniz sanirim.

Kilit değiştirmek pahalı bir şey değil canım, kilidin komple kendisini değil sadece göbeğini alacaksınız o da 5-6 lira bir şey. Sonra bir vidası var onun, onu çıkarıp yeni göbeği takacaksınız, ondan sonra kafanız rahat işte mis gibi.

valla ben, kapıda vestiyerde sağda solda param duruyorsa, kendinin zannedip cebine atan bir baba sahibiyim (ha, evler farklı, şehirler bile farklı).

o yüzden "dalgınlık" savunmasına bayağı sıcak bakıyorum.

Benim tavsiyem her zaman en kötü ihtimali düşünerek hareket etmektir.

Siz arkadaşınıza güvenirsiniz, içinizde umut ve sevgi dolu bir güven vardır.. Ama bir gün siz uzak bir yere gittiğinizde (tatile mesela), eve dönüşünüz hiç bu kadar sevinç dolu olmayabilir.

İlla hırsızlık yapar demiyorum.. Siz evde yokken eve girer, alem yapar, orayı burayı karıştırır..

Her zaman en kötü ihtimali düşünmek en iyisidir!

Ama bu kilit değiştirme işini arkadaşınıza çaktırmadan yaparsanız iyi olur. Yoksa aranızdaki güven sarsılabilir, çok ayıp edersiniz. Suçsuzken suçlu duruma düşersiniz.

düşük kalorili demişsiniz bütün olasılıkları bitirmişsiniz :) yine de çayın yanına galeta olabilir(zeytin kekikli gibi aromalı tatları var) eti cin olabilir 10'lu paketi var löp löp gidiyor valla.

mavi yeşil

tadı iyi olan herşeyin kalorisi kötüdür, bunu asla unutmayın. gidin en yağlısından patates cipsinizi yiyin, kalorisini asansör yerine merdiven kullanırken düşünürsünüz.

kavurga ve çedene

bulursan bana da gönder emi?

havuclari al boyle, kes ortadan ikiye, sonra uzun uzun seritler yap onlardan. bissuru yap ama. koy bi kaseye, ister limon dok ye ister krem peynire batir ye, istersen sade ye.
bunun disinda yenek yerine icmek daha mantikli bence. cay ic, kahve ic.

kuru üzüm, kuru kayısı, kuru dut gibi bilimum kurutulmuş meyveler hem çayla birlikte güzel olabilir, hem de pek çoğu diğer kuruyemişlerden daha az kalorilidir...

Beyaz leblebi ki biz İzmirliler buna nohut deriz. Normal leblebiden daha az kalorili değil belki ama adamı tıkıyor diye bazı doktorlar öneriyordu.

meyve olma mi?

bu dediğinizi 6 ay önce bayrampaşa bauhaus'a gidip yaptırmıştım. hatta rafların yan kısımlarına da uygun renkte şerit yapıştırma hizmeti de var. Yaklaşık yarım saat içinde kesip veriyorlar. Birkaç çeşit renk arasından seçebiliyorsunuz.

değiştiğini sanmam. ama ahşap kısmına sormak isterseniz:
www.bauhaus.com.tr

Yapı marketlerde istediğiniz ebatta ahşap kesimi yaptırabilirsiniz, en azından benim bildiğim Bauhaus, Praktiker ve Koçtaş'ta yapılabiliyor. Yalnız hesaplamalarınızı iyi yaptın, ahşabın kendi kalınlığını falan hesaplamalara katmayı unutmayın mesela.

Bu işleri yaparken bir de en azından bir matkaba ihtiyacınız olacaktır hatırlatayım.

Bauhaus'da açılı kesemiyorlar aklında bulunsun. Kare yada dikdörtgen. Sonra istediğin kenarına bant yaptırabiliyorsun.

Git ikea'ya süper kitaplıklar var...

@sui, Ankara'da sadece bu işi yapabilecek koçtaş ve praktiker var sanırım.
@ugur dundar, böyle ev olsun mobilya olsun uraşmayı seviyorum. İkea'nın bağımlısıyız zaten ama hem çok pahalılar, hem Ankara'da yoklar hem de hayalimdeki şeyi üç sezondor dergilerinde göremiyorum. Amacım hem şık hem de modüler, yani söküp takılabilen, istenildiği zaman genişletilebilen, yükseltilebilen fantastik birşeyler yapmak. Hobi olarak da ilgimi çekiyor.

Cevaplarınız için teşekkür ederim.

2-3 ay kadar oluyor, kendi kitapligimi ( 2.10m x 2.70m )yaptim. sadece kitaplik degil aslinda. dvd ve cd ler icin ayri raf, 80 ekran bir televizyon icin yer bile iceriyor, cizimini de sizin gibi kendim yaptim. parcalari ankara da Bauhaus'da (cepa) kestirdim. kenarlarini da ayni yerde bantlattim. koselere kavis veremiyorlar ama her olcude duz kesimi yapiyorlar. praktiker bildigim kadariyla bu kesimleri yapmiyor, koctas ise ugrastiriyor. eger merakiniz var ise kendiniz yapin, bir matkap (ahsap ucu), kesinlikle otomatik tornavida (matkabin bu ozelligi yoksa) lazim. ahsap icin uygun vidalati da ayni yerden alabilirsiniz. (nalburlar biraz daha ucuz ama her ebatta vida bulunmayabiliyor). disaridan aldigim fiyat ayni cizim icin 1750tl idi, ben 300 tl civarina hallettim. 2-3catlak oldu ama goze batmiyor. bos vaktiniz varsa ugrasin, zevkli ve karli..

bildiğim kadarıyla 3 ve daha az dersin kalmışsa okuldan atamıyolar.

yaz okulu var ise; 1. dönem dersi için bir seçenek olabilir. yoksa da başka üniversitelerden o dersi alma ihtimalinizi araştırın. benzer bir durumda ikinci dönemdeki derslerimi temzilemiştim. böylece okulum sadece ilk döneme uzamış olmuştu. 2. dönem derslerinden biri de çakıştığı için başka üniversiteden almıştım. aklınızda bulunsun efendim.

hangi üniversitedesin? akademik takvime bak orada yazıyordur tek ders sınavı tarihleri. ayrıca önce 2. dönem dersini geçmen gerekir diğerinden tek ders sınavına girmen için.

Tek ders sınavı bir çok üniversitede birden çok ders için uygulanmaktadır, mesela bizde iki ders için. Yani adının tek ders olmasına takılmayın, okulunuzun yönetmeliğini okuyun önce.

ilk dönem 1 ikinci dönem 1 dersi olan senin durumunda olan bir arkadaşım 2. dönem olan dersi verdikten sonra temmuz ayındaki tek ders sınavında mezun olmuştu geçen sene (marmara üniversitesi - teknik eğitim fakültesi)

ama bu işler üniversite hatta aynı üniversitede farklı fakülteler arasında bile değişkenlik gösterebiliyor. okul öğrenci işlerine sorup en sağlıklı bilgiyi alabilirsiniz.

özelleştir-> html düzenle bölümüne koymak istediğin temanın html kodunu paste etmen lazım.

passion rules the game, tesekkürler. bir kaç kere tekrarladım ama soyle bir hata veriyor:

Düzgün bir şekilde oluşturulmadığından şablonunuz çözümlenemedi. Lütfen tüm XML öğelerinin düzgün biçimde kapatıldığından emin olun.
XML hata iletisi: The content of elements must consist of well-formed character data or markup.

gelen text dosyasını ".xml" şeklinde kaydet. sonra da html kodlarını yapıştırdığın yerin yukarısında "gözat" şeklinde bir şeyler olmalı. oradan ".xml" şeklinde kaydettiğin dosyayı göster. bir de böyle dene bakalım.

Yeni temayı yüklemeden önce eski temanızı bloggerin en basit versiyonuna getirmeniz gerekebiliyor bazen.

sorunu sui nin yazdıgı sekilde düzelttim. sadece temanın resimlerini göstermiyor. sanirim oldukca bahtsızım..
tesekkürler..

kendi blogumda denedim, tema gayet güzel çalışıyor. klasik şablona döndür dedikten sonra aynen oraya kopyaladıysanız bir sorun olmaması lazım aslında.

buna benzer bir tema ile yeni uğraştığımdan biliyorum, bu tip temalarda yalnızca html kodunu yazmak yeterli olmuyor. indirilen dosyadaki resim dosyalarını bir image sitesine (imageshack.us gibi) upload edip, verilen hazır koddaki ilgili yerlere yüklenen resmin linkini yazmak gerekiyor.

Koltukların arasına sıkışmıştır, cebinizdeki delikten astarın arasına düşmüştür, eve gelirken yanınızdaki alışveriş torbalarının içine koymuşsunuzdur, ayakkabının içine düşmüştür.

Öyle deli yerlere girmeye çok meraklıdır bu anahtarlar.

Ayakkabının içine bak

ben benzer bir durumla karşılaştım mı bütün odayı salona çıkarıyorum. sonunda çıkıyor bir yerden.

ceplerine bak (gömlek cebi dahil), elinde çantan varsa mutlaka içine bak. elinde poşet moşet varsa onun içine de bak. eve gelişinden itibaren bütün olaylarını yeni baştan yaşa. naptın nettin evin nerelerine gittin felan gibi.
neden diyecek olursan:
ben bazen o kadar salaklaşıyorum ki (seni tenzih ederim); elimdeki anahtarı alış-veriş poşetinin içine, çantama, cebime felan koyuyorum. bazen gözlüğüm gözümde iken saatlerce gözlüğümü arıyorum.

buzdolabının buzluk kısmında olabilir.
eve girdiğiniz sırada ne düşünüyordunuz?

Dışarıda kaldı galiba...

disarda kalidysa kim alacak ki, alsa alsa arkadasim almistir iste oyun yapmak icin, ama masanin ustuden almis olma ihtimali daha yuksek, aradigimda yok dedi, baska nasil taktiksel birsey desem de o alidysa geri alabileyim. (nasil birsey denir bilmiyorum alip almadigi da mechul)

ben de geçen gün evden çıkmadan önce öyled bi şeyi kaybettim, saatlerce aradım sonra evin içinde, bi de sinirlenio insan aptal gibi..

Bir şey kaybedince en işe yarar arama yöntemi bence ne yaptıysan aynısını tekrardan yapmaya çalışmak. Yani işte böyle eve girdim, ayakkabılarımı burda çıkardım, çantamı şöyle koydum, önce tuvalete girdim ellerimi yıkadım filan gibi... Belki bi telefon çalmıştır, yere düşmüştür filan , normalde koymayacağın yere koymuşsundur. Anahtarı en son gördüğün yere geri sar, baştan oynat bence..

kaybolan şeyin nereye bakılırsa bakılsın aramakla bulunma ihtimali düşüktür. zamanla kendi kendine çıkar ortaya. arkadaşının da günahı alma lakin kilidi değiştirmek de kalp kırmayıcı ve içini rahatlatacak bir çözüm olur.

trenin basmane'ye kadar gidiyor olması lazım. şayet böyle ise; basmane garından hemen metroya biner ege üniversitesi tıp fakültesi'nin karşısında inersin tam olarak. eğer kampüse gideceksen biraz da yürümen gerekir.

Tren bildiğim kadarıyla Basmane'ye falan gidemiyor, çünkü hafif raylı sistem çalışması var bir süredir. Karşıyaka'ya falan tren gelmiyor yani.

evet trenler çiğli'den kalkıyor olmalı.

ekleme: basmane'ye ve alsancak garı'na otobüs kalkıyor oradan tcdd yolcularına sanırım.

son gidişimde çiğli'ye kadar gidiyorlardı ama basmane ücreti ödeyenler için çiğli'den basmane'ye otobüslerle ücretsiz ulaşım vardı.
eh 11 saat civarında bir süreyi gözden çıkarmak gerekiyor.
izmir mavi ya da 9 eylül kullan tren olarak da.

otobüsle git rahat rahat işte. otogardan servise binersin hastanenin önünde indirirler.

sui'nin belirttiği gibi hafif raylı sistem çalışmaları nedeniyle trenler sadece harmandalı'na kadar gelebiliyor. ancak sonrasında belediye otobüsüyle karşıyaka'ya aktarma yapılıyor. otobüsten indiğinizde, bornova dolmuşlarına binerseniz bir sorun yaşamazsınız sanırım. bu şekilde kampüsün tam önünde olmasa bile 200 mt yakınında inebilirsiniz (suphi koyuncuoğlu lisesinin önünden)

Çiğli'den o kadar aktarma yapmak zorunda kalmak çok can sıkıcı. Rahatsız da olsa otobüs daha tercih edilesi görünüyor şu durumda.
Teşekkürler yardımcı olan arkadaşlara:)

eskişehir'de okuyan bir izmirli olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki otobüse binmek, bornova'daki terminalde inmek, servisle de ege üniversitesinin önüne gitmek en mantıklısı. ama tren de belediye otobüsüyle servis yapıyor karşıyaka'ya. otobüsün son durağından bornova dolmuşu geçiyor. bir kez daha fazla indi bindi yapmak rahatsız etmezse trenle gitmek de iyi bir tercih olabilir.

geçen gün mephisto kitabevi'nde gördüm türk bilimkurgu öykülerinin derlemesi. kısa kısa öyküler hepsi, ama feci ukte kaldı alıp okuyacağım.

heh buldum: www.kitapyurdu.com

Gülten Dayığlu'nun böyle çocuk romanları vardı, misal Dünya Çocukların Olsa. Tırsmıştım resmen okurken.

(bkz: siyah hatıralar denizi)

ben okumadim ama tahsin yucel'in gokdelen diye bir kitabi vardi.

Tahsin Yücel Gökdelen yazıcaktım ben de. Çok da bilimkurgu sayılmaz biraz hicvetmiş romanda. Ama gelecekte geçiyor sonuçta ve güzel bir kitap

Mehmet Emin Arı - Tuhaf öyküler
Özlem Alpin - Son Cephede Şafak
Müfit Özdeş - Son Tiryaki
ilk aklıma gelenler bunlar.
bir de kayipdunya.com da bilimkurgu öyükleri bulabilirsiniz, forumlarında da kayip dunyanın eski sayıları yer alıyor ve içlerinde bir sürü öykü var.

zühtü bayar serisi.

en son çare bir konsere çağır, eğer gelirse konuşur ve başta yapmış olduğun şeyi bir "hata" olarak gördüğünü değil ama onu korkutabilecek bir hareket olduğuna karar verdiğini söylersin nazikçe... bunu söyledikten sonra da suratına bak mimikleri direkt ele verir...

konsere gelmezse unut gitsin... ki gelmemesi gerekir üzgünüm ama ilk buluşmadan seni seviyorum diye atlarsan kızın üstüne kız senin saplantılı manyağın teki olduğunu vs düşünmüştür... bu seni seviyorum lafından etkilense o an belli ederdi zaten de bismillah yani..

öyle okuluna filan sakın gideyim deme resmen "sapık" muamelesi görürsün ki geçmişte yaptığın hareket bu sıfatı kazanman için tüy dikecektir.. kızı korkutmadan yaklaş... lönk diye de davet etme konsere filan, adam gibi msnde halini hatrını sor 1-2 hafta konuş ondan sonra...

mrtksn dostum, sen de kafayı hafif sıyırmışsın aslında:))ne masajı abi hangi masaj. ben kızla kontağa geçtiğimde heidi gibi kırlarda koşasım geliyor, arı olup bal toplayasım geliyor sen ne diyosun. ayrıca tebrik ediyorum 1 cümle içinde 3 defa masaj diyip tamamında da aynı şeyi tekrarlamışsın. bu arada tanıdığını sanmıyorum çünkü ben seni tanımıyorum:Dhadi tamam üzülme senin için bir süprizim var seni buraya alayım;www.youtube.com

@sindustrial; abi o kadar kıvama nasıl getiricez ki önceden böyle bir bok yedikten sonra?? yani o hatayı önceden açılamak falan lazım bu sefer de kuyruk acısı diyecektir muhtemelen. ya öyle sapık gibi de ilk buluşmadan seni seviyorum diye atlamadım uzun zamandır konuşuyorduk ve kızla mükemmel uyum içindeydik yine de boktan bir zamanlama oldu açıkçası.okuluna gitme olayı zaten tamamen hayal manyaklık dediğin gibi. biraz zaman lazım aslında baya boka sardı çünkü toplamak uzun zaman alıcak. random hareketlerde fayda var aslında planlayınca boka sarıyor. neyse tavsiye için teşekkürler.

zaten "seni seviyorum" diyerek, senin de belirttiğin gibi yanlış giriş yapmışsın. yani şu anda onun gözünde eksidesin. kanımca önce eksiden sıfıra çıkmalısın. konser, sinema vb. birlikte yapılabilecek eylem teklifi onu senden daha da soğutabilir.

nelerden hoşlanır? kaç yaşındadır? maddi durumu nedir? romantik mi? aslında sana fikir verebilmek için bunları bilmemiz gerek. bu kriterleri bilmiyorum ama (sana çok klasik gibi gelecek olsa da) çiçek göndermek iyi gelir. mesela senin bir arkadaşın (onun tanımadığı bir arkadaşın) çiçeği teslim edebilir.

kriterleri yazmalısın buraya...

bence sen her ne kadar okuması komik olsa da sakın mrtksn'ın tavsiyelerine uyma, kızın kafasında iyi bir imaj bıraktıysan bile saniyesinde kaybolacaktır.=) bana kalırsa çicek göndermekte çok ters tepebilir. kendimi kızın yerine koyuyorum böyle bu kadar muhabbetimiz olan biri bana çiçek yollasa "noluyoruz abi" olurdum. baskı yapmış gibi olur yani biraz oluruna bırakmak gerek olayları. ki bi de murphy yasaları sonucu aldığın çiçek kızın en nefret ettiği çiçek falan çıkabilir. ha ne önerirsin dersen de, sonuçta kızla msn de konuşabiliyorsunuz en azından böyle bir imkanınız var, sakin olup normal muhabbetler etseniz daha yararlı olur bence. bir de ortak arkadaşınız varsa eğer beraber topluca cafeydi, nargileydi, bowlingti yani kısaca hem eğlenilecek hem de muhabbet edilecek bi yere giderseniz kız da sizi tanır hatta belki hoşlanmaya bile başlar belli mi olur?

şimdi olayın ilk başladığı zamana dönelim. bir kız neden daha ilk başta seni seviyorum diyen bir erkeğe mesafeli durur ?

1)inanmamıştır.
2)"beni ne kadar tanıyorsun ki daha ilk başta bu kadar güçlü hisler besliyorsun?" diye düşünmüştür.
3)birşeyler hissetse bile "ben de seni seviyorum" diyip atlamayacağına göre daha sonradan yapacaklarını bekliyordur. duygulara önem veren, karakterli bir kızsa, bakalım ciddi mi ? diye beklemeye alacaktır. bence ilk başta seni seviyorum demenden çok, sonradan (anladığım kadarıyla) ona karşı hislerini belirtmemenden dolayı bu tavırlar içinde olabilir. sakince konuşabileceğiniz bir ortama davet et bence. bir yemek yiyin. ciddi ciddi duygularını aç. kabul eder etmez kendi bilir. etmezse bile okuluna gidip güzel bir çiçek demeti yaptırıp bekle. çiçekleri ver. ondan sonra o düşünsün. hala kabul etmediyse de, hayatı boyunca aklına gelip "ay dumbbutt benim için ne güzel bir jest yapmıştı. onunla deneseseydim daha mutlu olurdum belki" diyip her ters giden ilişkisinde vicdan azabı çeksin. benzer durumda olan bir arkadaşım, tam 9 sene sonra bu tarz jestler yapan kişiyle evlendi :). hadi iyisin 9 sene nedir ki ?

ben biraz daha ciddiye alacagim soruyu, ustume vazife olmayarak.

sicti cafer bez getir, sivik cikti tez getir durumunda degilsin pek.

kiza demen gereken yaklasik soyle bir seydir: yav kusura bakma, senden cok hoslaniyorum, bir an hislerime hakim olamadim oyle biraz kabaca dile getirdim. hic degilse kendimi affetirmek icin yemege cikalim/sinemaya gidelim/dansa gidelim/sana masaj yapayim tipi bir iki alternatif sunabilirsin.

boyle hot diye seni seviyorum demek her insani/kadin/erkek/belirsiz irkitir, cunku icinde biraz "abazaliktan oluyorum" hissiyati barindirir ; o yuzden once o irkilmenin etkisini azaltmak lazim. eger ki ortak arklariniz varsa onlari filan caigirin ki kiz kendini guvende hissetsin. olmadi saglik olsun.

edit: valla philosophia'nin cevabini okumamistim :). bu hafta ikinci kez oluyor.

@dumbbutt bu masaj olaylarını ciddiye almayacağını umuyorum. tamamen espiri yapıyorlar bence. seni seviyorum gibi masumane bir lafı, büyük ihtimal "ilk başta ne sevgisi, ne aşkı" diye düşünüp irkilen bir kıza masaj yapmaya kalkarsan dayak yeme yüzden %80 :). sittin sene o kızı göremeyebilirsin. sapık olduğunu düşünür büyük ihtimal. kadınlar için ilk başta aşk, sevgi gelir. yanlışlar yapma. pişmanlıkla yaşayacağına güzelce duygularını anlat inceldiği yerden kopsun.

Şimdi okuyan hassiktir diyecek, kızacak, makara yapacak falan ama, durumunu onaylamasam da, yardımı olabilecek gayet ciddi şekilde yardımcı olmaya çalışacağım sana aşağıdaki yazı ile....

Eski bir numara işe yarayabilir.
Ama yorulursun biraz:

Kızla karşılaşma, onu görme için elinde yeterli bilgi var. Yeri yurdu okulu vesaire.

Bir ay kadar, daha uzun da olabilir, mesela kafadan bir sayı atalım 10 kere kızın karşısına çıkacaksın. Örneğin 2-3 gün aralarla. Bu görüşmelerde, pardon karşısına çıkmalarda, duygusal hiçbir tribe girmeyecek havadan sudan geçiştireceksin, bu sürece birkaç geyik msn muhabbeti de sıkıştırabilirsin. Bu görüşmelerin tesadüf olmadığını kız tabi hemen ilkinde ya da ikincisinde anlayacak. Amaç da o zaten, senden seviyorum, hastayım, çıkalım, bir ilişki deneyelim kabilinden hareketler bekleyecek, sen ise bunu ima dahi etmeyeceksin, sadece ve sadece karşısına çıkıp hava su muhabbet edeceksin ve bunları uzatmayacaksın. Kız uzatmaya kalksa bile sen uzayıp gideceksin. Bu süreç sonunda kızda şu kalmalı, 2-3 günde bir karşıma çıkıyor, asılmıyor, lafı uzatmıyor ve basıp gidiyor.

8-10 karşısına çıkma, arada belki 3-5 msn muhabbetinden sonra birden msn muhabbettini de karşısına çıkmaları da zort diye keseceksin.

Aradan en az bu operasyonun sürdüğü kadar bir süre geçtikten sonra, yani karşısına çıkmalar 1 ay sürdüyse, bunun da üzerine 1 ay daha koyduktan sonra(hiçbir şekilde iletişim yok bu süreçte) karşısına bu sefer çıkıp seni seviyorum kabilinden kısa bir edebiyat çakıp, yani kızın o hep bir nevi takip ettiğin süreçte beklediklerini tek kalemde açacaksın.
Eğer oluru varsa, bu şekliyle manitayı koparırsın.

Çok çok etkili bir taktiktir, çünkü,

Kadın, daha doğrusu insan beğenilmek üzerine ego ihtiyacı içindedir. Talep görmek, aralarından seçmek müthiş bir keyif ve güçtür. Bazıları masanın bu tarafında bunun keyfini yaşarken bazıları ise talep eden eziklerdir. Sen şu anda bu eziksin. Bu hain taktikte, kızda gerçek bir talep değil bir talep talebi oluşturuyorsun. Yani süreçte “gelmeyen teklif”in kendisi bir talep haline gelir, kızın hissel dünyasında, özellikle ilişkiyi kopardığın süreçte, bu teklif bekleme hali sadece bir ilüzyon olmasına rağmen kızda takıntı yaratır, sen bu hissin arkasında eriyip gidersin. Yani bu kez roller değişir, sen kızın evetini beklemiyorsun, kız senin teklifini açılmanı bekliyor olacak. Bu menaevra sonucu, bir merak, daha önce hiç sağlamadığın kadar bir inandırıcılık sahibi olacaksın. Kız daha önce hiç takıntılanmadığı kadar birisi kendisine takıldı sanacak.... ve evet, mutlu son.

Tekrar ediyorum, oluru varsa olur. Olmayacak şeyi olacak hale çevirmez bu. Bu taktik kızın koyduğu suni bariyeri yıkmak içindir, kandırmak için değil.

Bu taktiğin adı, “atla, salla, bağla”’dır.
Atla: İlginle kızı bunalt.
Salla: Birden kopar.
Bağla: 2 süreç sonunda kızı ikna et. Süreçlerinden gelmektedir.

kağıt kaleme sarıl ona mektup yazmayı dene.

misal, www.youtube.com

@mrtksn,dostum biri seni durdursun lütfen:D

@80 e 4, kızın maddi durumu iyi, yaş 19,entellektüel birikimi acayip(aşık olduğum özelliklerinden biridir bu), romantik denilebilir. çiçek gönderme mevzusunda da, bu kız sabancıda okuyor üstad yani o iş çok zor öğrenci işlerine mi yollayalım da alsın:)

@inkey,zaten inanılacak gibi değil mrtksn dostumuz. bir barney stinson havası seziyorum onda.

@philosophia üstadım haklısın galiba.yani zaten o baştaki hatamı sıfırlamak baya zor olacak o kıvama getirince dediklerini uygulama sürecine girelim bakalım nolacak.bu arada yok abi ne masajı ne takılması salla gözünü seviym:D

@delikan76, ve işte büyük üstad, bilgelerin bilgesi. abi bu olay çok kafama yattı açıkçası. işe yarayabilir gibi gözüküyor ama uzun ve zorlu süreçmiş. ama etkisi azımsanamaz belki de onun bana yaptığı etki de budur.yani isteyerek değil belki ama resmen elde edememenin verdiği acı da var işin içinde hissediyorum. çok zor iş ama yine de denemek lazım.

Ben büyük üstad delikan76 abimizin taktiğine kefilim arkadaşım. İşe yarar. Zaten bir şey işe yaracaksa bir tek o yarar.

delikan76 olayı özetlemiş.
bak ama bu işte merhamet işin içine girerse bir çuval incir berbat olur. çoğu erkek delikan abimizin dediğini bilir ama uygulayamaz

acımasız ol atla ve salla süreçlerinde. yoksa felaket olur bu plan.:)

bu arada masaj süper bir fikir. mrtksn:)

vay benim delikan76'ıma.. hele hele... karanlıkların arasından güneş gibi doğdun ulan adamın üstüne.

esenler otogarına gelinecekse taksi tutulup taksime gidilir. orada havaşın servisleri havaalanına. 8,5 tl idi en son bildiğim kadarıyla havaş.

servisle bakırköy-yeşilköy. havaalanında 2-3 saat beklemek sorun olmaz herhalde?

o zaman tophane için de denilebilir ki, sevisle tophaneey gelsn sonra taksime cıkıp havasla havaalanına gitsin. ama esyası varsa zor olur bence.

peki tophaneden taksi ne kadar yazar ki? havaalanında 4 saat beklenmez ki :S

esenlerden direkt havaalanına taksiyle gitse daha az masraf olur. taksiyle gece gece taksim'e gidilir mi? en az masraflı en kısa yol esenlerden bakırköy servisle, oradan taksiyle havalimanı.

4 saat beklemeyecek ki, zaten otogardan havaalanına gidene kadar bir yarım saat kırkbeş dakika geçecek, güvenlik kontrolü zart zurt. E son bir saat de check-in'di, uçağa alınmaydı öyle geçecek. Kaldı 2.5 saat, onda da kitap okusun, dergi okusun o insan.

metro gitmiyomuydu yahu?

edit: yoksa gece mi yok?

www.securedrive.com.tr

rahat ama biraz pahalı olabilir.

havaş taksim-atatürk havalimanı arası 10 ytl.

bir öneri, bakırköy taraflarında gece açık bir kafe varsa orada içseniz nargilenizi?

gece 2'den sonra macera arama... otobus nerden geliyor otogar'a? musait ve yesilkoy'e yakin bir yerde inebilirsin iyi olur.

3 numaradaki sebebi gosteren bir doktordan ben kosarak kacarim. Hemen kendinize yeni bir doktor bulun bence. Ama hemen.

Bu konuyla ilgili olarak malpraktis bahsini araştırmanızda fayda var. Doktorların verdikleri kararlar nedeni ile hukuki sorumlulukları var tabii ki, yanlış bir karar vermeleri ya da yanlış tedavi uygulamaları sonucunda davalık da olabiliyorlar.

Tıpta malpraktis konusu Türkiye'de oldukça yeni, fakat hastaların bu konuda bilinçlenmeye başlamasını takiben, onlar da kendilerini bu konuda korumaya almaya başladılar. Bu koruma genellikle öneri sunma fakat kararı nihayetinde hastaya bırakma şeklinde gerçekleşiyor. Örneğin hasta kendisine önerilen bir uygulamayı yapmazsa ya da doğrudan reddederse bununla ilgili olarak hastadan imzalı kağıt alınıyor (şu testi yaptırmadım, şu prosedürü uygulatmadım gibi). Bu sizin sorduğunuz sorunun tam tersi gibi görünüyor aslında ama muhtemelen sizin durumunuzda da doktor ben önerimi sundum, hasta /hasta yakını son kararı kendisi verir şeklinde tezahür edecektir.

Bununla birlikte doktorunuzun oldukça cesur bir insan olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Bir çok doktor, bir çok konuda, sizin doktorun tam tersi bir şekilde, ne yapılıyorsa hepsi yapılsın düşüncesindedir. Aşı konusunda haksız olmadığı noktalar var, özellikle bazı aşılar, diğerlerine göre nispeten daha yeni oldukları için uzun vadeli yan etkileri henüz raporlanmış değil. Geçmiş tıp literatüründe bunlara benzer kötü tecrübeler var üstelik.

Eğer 4 ay ile 6 ay arasında çok ciddi bir etki farklılığı yoksa, ben doktorunuzun dediklerini aklımın bir köşesinde tutardım. İlaç sektörünün gücünü aklımın hep bir köşesinde tuttuğum gibi.

Ha bir de, madem araştıran bir insansınız, size söylenenlerin bilimsel bir gerçek olup olmadığını da araştırabilirsiniz. Binlerce tıp dergisi, milyonlarca makale var ve en azından abstractleri google dan ulaşılabilir şekilde duruyor.

Ve şöyle de bir yazı buldum, onu okuyorum, gayet ilginç:

www.chiro.org

nihayetinde karşımızdaki işin ilmini yapmış doktor. ama ben kendi oğluma aşı takvimine bire bir uyarak aşılarını yaptırttım. bir sorun çıkmadı.

üçüncü madde beni de kıllandırdı başka bir hekimden yorum isteyin mutlaka. bazı aşılar üç dört taksitte yapılıyor. ilkini kaçırınca sorun olmasın sonra

@sui,
Doktorumuzun söyledikleri ile verdiğiniz linkteki bilgiler tamamen uyuşuyor. Ben burada mevzuyu eksik tarif etmiş olabilirim, o yüzden konuyu daha derli toplu görmek isteyenler için faydalı bir link olmuş, teşekkürler.

Dediğiniz gibi düşünüp aşıları en azından 6 aydan sonra uygulama yönünde karar aldık biz de zaten. Korkumuz, çocuğun ileride karşılaşacağı mikroplara karşı zayıf olması ihtimali. "Aşı yaparak başka riskleri baştan tetiklemek yerine, doğal beslenip sağlıklı yaşayarak vücudun mikroplara karşı kendi savunma sistemini kurması çok daha doğru olacaktır" diyor doktorumuz. Ama bu noktada iş iyice karışıyor. Bunu başarabilmek için insanlar arası mesafenin yeterince büyük olduğu köy hayatı gibi bir yaşam düzenine geçmek gerekiyor. O zaman hem sağlıklı beslenilebiliyor, hem de mikroplarla karşılaşma ihtimali düşük. Ama ne zaman ki insanlar iç içe yaşamaya başlıyor, salgın hastalıklar o zaman ortaya çıkıyor öyle değil mi? Bu çocuk köyde yaşayanların karşılaşmadığı binlerce mikropla karşılaşacak şehirde. Bu durumda onu savunmasız bırakmaktan korkuyoruz. Seçimimizi hangi yönde yaparsak yapalım, diğer seçeneğin ağırlığı yaşıyoruz.

3. madde konusunda; doktorun bir tek cümlesini cımbızlayarak yanlış anlam vermekten korkarım ama genel itibariyle bu çerçevede idi sözleri.

3 numaradaki sebebi gosteren bir doktordan ben derhal çok hoşlanırım. Tabi kendinize yeni bir doktor da bulun sağlama almak için.

o bir komplo teorisi değil.
ama tıp eğitimi almamış kişiler için yine son sözü doktor söyleyecek o ayrı.
tedavinin açıkça anlatılması bir zorunluluk.
hasta hakları konusunu ara bir ara. ayrıca her hastanede bir hasta hakları bölümü vardır. şikayetleri ciddiye alırlar.

merhaba

doktorunuzun 2. maddede söylediğini ben bizzat gördüm.otistik oldu çocuk ve büyük ihtimalle aşıdan dendi.ben doktorunuza sonuna kadar katılıyorum bence aşıları erteleyin

1) savunmaya kadar jüri üyeleriyle aranızdaki ilişkiler, danışmanının sana bakışı, tez izleme komitesindekilerin sizin hakkınızdaki görüşleri çok şeyi belirlemiş olacak.

2) resmiyete önem vermek gerekebilir.

3) tez kabulu sonrasında hocaları biryerlere götürmek çoğu yerde adettendir. ancak giderken kuru pasta kısır falan alındığını ilk kez duyuyorum.. zaten kabul edilmeyeceği için ikrama gerek yok.

önceden savunmanın yapılacağı odayı öğrenip, şartlar hakkında bilgi edinmek faydalı olabilir. kantine yakın değilse, hem kendinize hem de hocalara birer şişe su, mümkünse savunmanın belli bir zamanında kapının çalınıp kendiliğinden çaycının gelmesi gibi atraksiyonlar denenebilir.

hayırlı başarılar...

2. smart casual olacağını sanmıyorum. yani olur da hoş görmezler pek. etek ceket veya pantolon ceket tarzı öneririm. ben tez savunma sıramı beklerken diğer odalarda savunma bekleyen hanımlar hep öyleydi.

3. üç ay süreyi aldığım savunmada da, üç ay sonraki savunmada da kokteyl falan olmadı. "tezin kabul edildi tebrikler" dediler, el sıkışıp çıktım gittim. varsa danışman söyler zaten. söylemediyse yoktur öyle bir şey.

1-2-3: Tamamı ile jüri ile senin arandaki ilişkilere bakar. Dışarıdan yüksek lisans / doktora yapıyorsan biraz daha resmi, daha kuralına uygun olabiliyor. Yok içerideysen zaten (araş gör vb.) o zaman daha relax.

1- teze hakim olduğunu her şartta göster. düzeltme alacak olsan bile, "efenim aslında ben şöyle iken şöyle böyle iken böyle de çalışmalar yaptım. ancak şurada da şu eksikliğimiz bulunmaktadır. bu nedenle de çalışmamızdaki eksiklikleri gidermek adına şöyle böyle işler yapacağız, edeceğiz" tadına mevzulara gir. tabi sana konuşma fırsatı verilirse. bazen danışman önden olayı hallettiği için savunmacıya pek söz düşmez. o ayrı bir hadise ki, içeri girdiğinde jüri başkanı, sürecin nasıl olacağını sana bildirir.
saygı hürmet kelimelerini eksik etme hocalar hodbindir genelde.

2-ne bir düğüne gider gibi abartılı ne de turistik bir geziye gidermiş edasında rahat ol. genelde bir takım elbise o olmadı, etek ceket (pantolon ceket) gömlek işini görecektir. aşırı makyaj yapma, kızabilirler (bilim nosyonu koklamış insanların daha bir einstein tarzı olmalı hesabı).bir de bizde bazı bayanlar vaardı; özel saç-maç yaptırırlardı. aman diyim böyle bir hataya düşme. ne isen o ol!

3-yiyecek işi bir nevi kutlamadır. tatlı felan götürülür. ben y. lisansta ilk savunmada geçmiştim. hiç de bir şey götürmemiştim. kaldı ki, sen mezun da olmuyorsun bence götürme bir şey. düzeltme sonunda yeniden savunmaya gireceğin düşünüldüğünde; o zaman ne götürmek istersen götürürsün.

formalite?
otomatik 3 ay ilave?


kahvegibi
tezin doğrudan yetersiz bulunabileceği gibi bir olasılığı göz ardı etmeyin.
tamamen lay lay lom bir hava + adamların tersinden kalktıkları bir gün = süpriz şekilde sonlanmasın.

Nerede yaptıracağına göre değişir, şehir ne, ilçe ne misal?

izmir ilçe fark etmiyor sui

Alsancak'taki tanı merkezleri pahalı, iki sene önce 120 YTL almışlardı. Karşıyaka'daki tıp merkezleri daha ehven fiyat veriyor. Balçova ve Göztepe'de İlgi Polikliniği var onların da fiyatları daha iyidir. Yine diğer ilçe/semtlerde böyle polikliniklerden uygun fiyat alabilirsin, netten bakıp bir telefon et bence.

Bir de tek karaciğer ultrasonu mu bakarlar, yoksa komple alt batın mı bakarlar bilemedim. Fiyatlar genelde alt batın / üst batın / tüm olarak ayrışıyor.

izmir alsancakta, bu yaz ayında böbrek ve prostat ultrasonunu, muayene de dahil 70 ytl yt yaptırmıştım. sağlık güvencem yok, olsa idi 10 ytl falan tutacakmış. yani muhtemelen 60-70 arasıdır.

satılıyor

marka da verelim, o.k. satılıyor :)

evet satılıyor

piyasaya göre ucuza satılıyor hemde..

ama defolu satıyor ucuzluğu ordan, arkadaşım öyle dedi.

zamaninda benetton markali prezervatif satarlardi. sonradan tamamen ok'e donduler.

Dün gördüm, hem de kasanın yanı başında satılıyordu. Yanıbaşında da ateş ölçüm cihazı, webcam falan satılıyor, değişik bir konsept BİM işte.

bir ara t-box marka da satılıyordu tanesi 85 kuruşa. normal, süper ince, muzlu falan da çeşitleri vardı. epeydir göremiyorum.

şu an için sadece OK satılıyor. şimdilik başkaca bir şey yok. eskiden spermisid içeren OK ekstra satılırdı tek çeşit. şu anda üç çeşit satılıyor.

Eskiden t-box, bennetton vs vardı ama şu an sadece O.K. marka var. Bir ara OK love gördüm ama.

ok satılıyor.

evet satılıyor ama defolu m değil mi bilemem.çeşitleri falan olduğunu da gördüm...

satılmaz mı? hem de nasıl gidiyor bilemezsin. defolu falan değil, sapasağlam hiç açılmamış jelatinli kutusunda. yalnız içinde 10 tane oluyor. migrosta, eczanelerde falan kutuda 12 tane varken bim'dekinde 10 tane var. sanırım 3 farklı çeşit oluyor genelde. düşünmeden alın, aldırın derim.

bu olaylar paso değişiyor

binmemesi lazım; bildiğim şu, eve gelen kağıda imza atmadıkça katlanmaz, ödemek zorunda da değilsin, taa ki vergi yatırmaya gidene kadar, ya da arabayı satarken falan.

Sizden önceki sahibinin bir şekilde üstünde kalmış ceza olabilir. Diyeceksiniz ki arabayı üstümüze aldığımızda bütün borçlarının ödendiğine dair kağıtla gidiyoruz notere, nasıl olur? Ha işte nasıl oluyor demeyin oluyor, bizim arabada da var, bankada görünüyor, maliyede görünmüyor. Ben arabanın vizesini yaptırmaya gittiğimde vergi şeysindeki adam onun eski olduğunu gördü, bu sizi ilgilendiren bir borç değil dedi.

Bunun tek problemi şu, diyelim arabanın size ait vergisinin ya da cezasının tarihini kaçırdınız ve bir bankaya gittiniz (Vakıfbank'ta başıma geldi), veznedeki adam eski borcu da görüyor ve eski borç ödenmeden yenisini alamam diyor. Ama normal vergi dairesi bu işlemi düzgünce yapabiliyor, evet.

kara süvarilerden geliyordu sanırsam. yaratıktan da geliyor olabilir bir kısmı. fellowship of the ring i hatırlarsan aragorn bu süvarilere ateşle saldırdığında süvariler yanarken de aynı ses çıkıyordu..

süvariden süvariden. hayvan normal böğürüyor.

bunlar süvari mi kral mıydı? sanki bu krallar frodo'yu yakalamaya çalışırken de böğürüyorlardı aynı sesle? yamulmuşta olabilirim.

zamanının aç gözlü 9 kralı diye hatırlıyorum.

tr.wikipedia.org

Bence o nazgul, kitapta hep nazgul's shriek diye geçer. Yine de eve gidince bir bakasım geldi, du bakalım.

(bkz: cevdet kızıl)

Bunun üç beş beden büyüğü ömer baybars tektir.

ing bank olabilir.

%4 ile Fortis veriyor. Ona guvenmiyorsan Garanti %3,25 veriyor.

piyasanet.hurriyet.com.tr

Bir de garanti internetten açılan hesaplara +1 veriyor yanlış görmediysem.

yanli$ bilmiyorsam uluslararasi ehliyet almak gerekiyor.
www.turing.org.tr

Normalde beynelmilel (uluslararası) ehliyet deniliyor ama ailem Yunanistan'da bildiğin Türk ehliyetiyle çatır çatır araba kiraladı, hiç kimse de yok biz kabul etmiyoruz demedi.

(bkz: #11461814)

tc ehliyetiyle araba kiralayabilirsiniz ama turist olduğunuzu doğrulamak için dönüş biletini görmek isteyebilirler.

(bkz: park and ride)

salata sosunu bilmem ama salata için;

brokoliyi normal haşlayınız ve küçük küçük doğrayınız sonra marketten aldığınız haşlanmış bezelyeyi, halka halka soğradığınız kornişonu ile karıştırınız. zeytin yağ ve limon ile birlikte. buyrun çok leziz ve bir o kadar da basit salata.

knorr un salata soslarını öneriyorlar ama hiç denemedim..

nar ekşisi candır

marullu, soğanlı, mısırlı domatesli standart bi salata yapınız, içine kurutulmuş domates, keyfe göre turşu ve kırılmış doritos koyunuz. (doritos mühim. çok şahane yapıyor :))
hatta üstüne yoğurdu çırpıp az mayonez bolca fesleğen vesayre ekleyip dökebilirsiniz. afiyet olsuuun! :)

Geçen gün jamie oliver yaptı bir tane, limonları ikiye kesip az yağda pişirdi (karamelize etti), sonracığıma bir kaba krema koydu, üzerine limonları sıktı, tuz, karabiber, baharat ekledi, biraz ot kesti içine (kişmiş koydu o ama siz maydonoz koysanız da olur bence), sonra çok az da zeytinyağı gezdirdi. Bana ekrandan süfer göründü bilemiyorum artık.

2 birim ketçap 1 birim mayonez istediğin kadar limon suyu karıştırıyorsun basit ama güzel bir sos, rengini ayrıca seviyorum

eğer bu sayfayı görmek istiyorsanız sizle kontak kurduktan sonra olacaktır belki html sayfasını yenilemek gerekiyor.bu sayfa otomatik olarak server admin taradından oluşturulmuştur. valla az biraz ingilizceyle bu akdar olabildi yanlış olma ihtimali fazla.

site yüklendikten sonra bu sayfayı görüyorsanız, muhtemelen index.html dosyasını yenilememişsinizdir. bunun türkçesi bu ingilizce biliyorum ben bu olayı nasıl gideririm yolunu soruyorum türkçesini istemiyorum.

Server alanı yeni alınmış, alanı satın alan oraya kendi index dosyasını henğz atmamış demek. O sayfa default index sayfası. Bu alanın sahibi sizseniz ftp'den servera bağlanıp muhtemelen adı httpdocs falan olan klasörün altına kedi hazırladığınız index isimli dosyayı atmalısınız, artık html olur, php olur, asp olur, size kalmış.

bu sayfa 9 saat öncesine kadar aktif kullanılıyordu fakat şimdi ne olduysa kullanılamıyor yani sayfa yeni alınmış değil ilginç bir şekilde kapandı.

şans böyle bir şey işte. bizim harf notları açıklanıyor. gg geliyor hepsi. insanlara bankamatikten 100 lira fazla para geliyor. afiyetle yiyin efendim.

Banka onu geri ister senden, kaydın var kuydun var. Ben diyeyim yani de sen bilirsin gene.

verdik ya adresi:) sakarya/ sakarya üniversitesi kampüs şubesi beklerim hepinizi şimdi gidiyorum bankamatiğe. banka da yanında hemen yatır çek yaparsam sezerler mi diye tırsıyorum ama paraya ihtiyacım var denemeye gidiyorum sonuçları yazıcam:)

ingilteredeki olayda paralari geri istemeyecegini aciklamisti yetkililer. "sizi vicdaninizla bas basa birakiyoruz" un ingilizcesi yani.

geri ister, ya da hesabından çeker

haramdır geri götür derim. bana olsa, zirilyon verse geri götürmezsem insan olmiyim.

o kampüsteki atmlerden bıktık walla. ulan bir tanesi de düzgün olmaz mı..bir işin olunca ya bozuk ya para yok...hele yapı kredininki illallah dedirtti. hocam arkadaşımla para çekerken parayı hesaptan düşürmesine rağmen vermedi. sanırım yapı kredinin atmsiydi. bankaya gidip böyle böyle dedik. "biz zaten her akşam kayıtlara bakıyoruz anlaşılması kolay oluyo o tür şeylerin, eğer doğru söylüyorsanız yarın alırsınız paranızı" dediler. arkadaş ertesi gün aldı parayı. sanırım anlaşılır senin olay... ama salağa yat bence..bir de o bankamatiğin yüzünden sigarasız kalmıştım bi' gece, para yoktu alette :).

babama iş bankasından olmuştu aynen. götürdü geri verdi ama canından bezdirmişlerdi diye hatırlıyorum dilekçe doldur bilmemne doldur vs.

"hesaptan düştü ama para vermedi" derseniz jurnale bakarlar 200 çıkmış gözüküri parayı sayarlar 200 fazla gözükür, öyle anlaşılır. dalgının bir memur banknotların ayrı ayrı konulduğu banknot kutusuna yanlış para koymuşsa ve sana o denk gelmişse (50'lik kutusuna iki tane 100 koymuştur mesela, makine sana 2 tane 50 verdiğini zannederken 2 tane 100 vermiştir) kime denk geldiğini nasıl tespit etsinler. sayılıp konuyor gerçi ama olur mu olur.

neyse gittim verdim bug da geçmiş zaten, kötü niyetim yoktu sadece harcı yatırmak için boşuna kredi çekmeyeyim diyordum.

rahatım şimdi.

edit: di mi kibrit suyu:)

sakarya diyor abicim ne ankarası. sakarya diye bir ilimiz de var. ankara'daki sakarya caddesinde kampüs falan yok. iş bankası da yok. birahane meyhane falan var.

insan geri verince "ah, dürüstlüğünüz için teşekkür ederiz, kalsın, bu da size hediyemiz olsun" falan diyeceklerini bekliyor hep. ama alınan da hep "baba" oluyor. banka tabi bu boru değil. kendi parası değil sonuçta.

kibritsuyu'nun dediği hesaptan düşüp para vermeme bana da olmuştu iş bankası atm'inde. önce yarım saat kendimi inandırmaya çalıştım sonra da kasayı açtılar saydılar filan iki saat fuzuli beklemiştim. koskoca iş bankası bile ne yanlışlar yapıo. cık cık..

Tam tersi "parayı vermediği halde hesaptan düşme" olayı Ziraat bankası şubesinde başıma gelmişti. İçeri sorduğumda "önemli değil, program kendini belirli saatlerde güncelliyor, o zaman düzelir." dediler. O an için çok fazla paraya ihtiyacım olmadığı için üstelemedim bende, herhangi bir form da doldurmadım. Ertesi gün hesabımı kontrol ettiğimde tastamam hesaptaydı param.

bizim kampüsteki atm de olmuştu,ziraat bankası herkesten teker teker aldı ....güvenip harcama bence.....

intihar deyince aklıma gelen:
(bkz: zafer ekin karabay )

Yok değil. Sanki soyadında öz falan vardı. Komple atıyor da olabilirim.

(bkz: kaan ince) var bir de intihar eden?

Yok o da değil. Belki de intihar etmemişti, eceliyle ölmüştü. Genç ölmüştü ama onu iyi biliyorum.

Arkadaş Z. Özger

reklamcı değildi, sadece ölüm ve öz soyadı çağrışımyla yazdım

belki biraz tuhaf gelecek ama aslında tuna kiremitçi reklamcı bir şairdir. üstelik de birer komedi olan romanlarını yazmadan önce ciddiye alınan başarılı bir genç şairdi. akademi diye bir şiir kitabı vardı ve dahası varlık dergisi'nden ödül almıştı. öte yandan özdemir ince olabilir mi diyorum? veya yakın zamanda orhan duru toprağa verildi. o da reklamcılık yapıyordu aynı zamanda sanırım.

Yok değil arkadaşlar maalesef ya. Sözlükte başlığı bile var aslında, orada okumuştum hatta öldüğünü.

Kendim ettim kendim buldum, cevap uğur özakıncı olacaktı.

Kartının borcunu ödemek için karta ihtiyacın yok ki. Banka şubesine ödemek için gittiğinde bulurlar kartını, numarasından ödersin.

Eger bir alisveris yaparken gecerli kredi kartinla taksit yaptiysan artik o taksitler senin hesabindadir. Fiziksel kartin suresinin dolmus olmasi bir seyi degistirmez.

kartın süresi dolsa da ekstreniz gelmeye devam eder. ekstrede borcunuzu görüp ödersiniz. kimse de kapınıza dayanmaz :)

bana da öyle oldu. ocak ayı boyunca kuryede dediler. sonra en son tel ettiğimde babanız 31 aralık ta teslim almış dediler. haliyle okkalı bi küfür yediler. şimdi ona kayıp/çalıntı dedik, yenisi geliyor.
iptal ettirip yenisini isteyebilirsiniz.

eğer taksitle yapılan ve toplamı tek seferde limitten düşülen ama taksit taksit çekilen alışverişse kart lazım değil, hesaba işlenmiş zaten.

ama her ay ayrı ayrı çekilen otomatik ödeme gibi bir şeyse (fatura vs) onlar çekilemez. mesela bir firma benden her ay 5-6 lira para çekiyor. kartımın süresi bitip de yenisi gelse bile eğer arayıp söylemezsem çekemiyorlar. "kartınızdan çekemedik" diye mail atıyorlar.

şubeye yönlendirin kartı, en rahat öyle alırsınız..
ben hsbc'ye ben gelip alırım dediğimde "kartınızı size teslim edemeyiz" gibi saçma salak bi cümle bile kurmuşlardı..
germeyin kendinizi..

bir aydır getirememiş olmaları ilginç zaten. önce kuryeden elden almayı deneyip sonra çok geç kalmadan iptal ettirip yenisini çıkartmak mantıklı görünüyor.
teşekkür ederim cevaplarınız için.

(bkz: güzelliğin on par' etmez şu bendeki aşk olmasa)

cemal süreya'nın aşkı (bkz: #1298689) ile atilla ilhan'ın ben sana mecburumu ilk beşe oynar.

(bkz: senede bir gün)??

gerçi hala onun bi aşk mı, takıntı mı olduğunu tartışırım kafamda ama.. aşksa helal olsun :)

(bkz: ben seni sevdugumi dunyalara bildirdum)

(bkz: gustav klimt) sanırsam

(bkz: gustav klimt)
www.gustavklimtcollection.com

Yeni birini bul (Evet çok klasik).
Acıdan beslenmekten vazgeç. Tlf numaraları vs. hep karşına çıkan şeylerden kurtul.
Sana coşku veren, heyecan veren aktivitelere zaman ayır.
Muhtemelen son 1,5 senedir insanlar senin mutsuz olduğunu yüzüne söylüyorlardır. Aynı insanların seni mutlu gördüklerini söylediklerinde hayatın normal hale gelmiş olacaktır.
Emin ol ki sürekli ondan bahsetmenden, etrafındaki herkes(evet herkes!) bıkmıştır!

benim sorunum unutumamak değil malesef, unutmak istemiyorum korkum unutmak.
ayrıca kimseye bahsetmiyorum, yani kimsenin başının etini yemiyorum, zararım kendime. çevreme belli etmemeye çalışıyorum ve inandırdığımı da düşünüyorum.
unutmak istenilmeyecek kadar iyiydi herşey(şimdi neden bitti o zaman falan neyse)

ha bu arada 1.5 sene oldu ayrılalı ama temmuzda doğum gününde yanına gitmiştim kumsalda güneşin doğuşunda yanyana oturuyoduk, durum karışık.

ben unutmamak için tiyo istiyorum, korkuyorum unutmaktan.

o ilişki 2-3 yıl daha sürer, yine biterdi. emin ol buna. "iyi ki bitti" diyip önüne bakman gerekiyor. aslında her halükarda bunu demeliydin. 1,5 yıl olmuş yani. süreç sancılı, geçer ama merak etme:)

daha öncede yazdim yine yaziyorum
ne unutmak zorundasin ne de hatirlamak
ne tamamen unutulur ne de hep hatirlanir
hayat boyle bir sey degildir
hatirlamak icin yasanmaz
unutuyorsan birak unutulsun
ama illa da unutmuycam diyorsan
hatirlatacak ne varsa yap, resimlerine bak, yazili seyleri tekrar tekrar oku
sarkilari dinle, onun icin bir seyler yaz ama üzerine yeni yasanmisliklar da koyman gerekli
madem mumkun gorusmeye devam et
durumun nesi karisik gayet basit
eski sevgilinin dogumgununu beraber kutlamissiniz, ikinizin de akli basinda olduguna, kimse size bunu zorla yaptirmadigina gore
durumun kontrolunu kaybetmedigin surece pek sorun yok ama
bu kontrol meselesi de lafta kolay
ama yine de size kolayliklar

başka birisi ile olunca onu unutmuyorsun.. hatta o başka birinin yanında uyurken adını sayıklayarak o başka birini üzebiliyorsun.. bilse bile yaranı, üzülüyor, yıpranıyor.. işte o başka birine, muhtemelen seni seven ve bu yüzden bu kadar anlayışlı olan; bunu yapmaya hakkın olmadığı için, hiç hakatmediği halde ona böyle acı çektirdiğin için (istemeden), onu yeterince sevemediğin için vesaire çok kötü hissediyorsun, düzeltmeye çalışıyorsun.. bu arada sevdiğin kişi kusurun oluyor.. selülit gibi, çok sevmediğin, göstermemeye çalıştığın, istemediğin ama olan.. o seviye istediğini veriyor.. aynaya her bakışında (boydan ayna) görüyorsun ama saklamaya, gizlemeye, unutmaya, yokmuş gibi davranmaya ve hatta inkar etmeye çalıştığın bir parçan.. al sana unutmamak.. selülit diye adını da sayıklamıyorsun uykunda artık, sayıklar mısın sayıklamazsın, en azından bende öyle oldu, sevgili (başka biri olan) seni kusuruna rağmen seviyorsa: kıçındaki bacağındaki selülitine takılmıyorsa gözü yani, ne ala.. zaten bulmuşsun o kadar sevenini sev onu.. önce aşık gibi sevme.. başka bişey gibi sev.. sonra zaten zamanla o da parçan olur.. hem böyle olmasın istemeyeceğin bir parçan gibi, bakıp gülümseyeceğin güzel bir yerin gibi..
yani, başka sevgili iyidir..

not: 3 yıl oldu, unutmak istemiyorum, acıyı en yoğun halde çekerken bile istemedim ve kimse bana istemediğim bişeyi zorla yaptıramaz, unutmuyorum ben o sevgimi, sevgilimi, sevilmemi..

yan etkiler: acıdan beslendiğimi iddia eden, kızan, ağırlığını koymaya çalışan başarısız olunca ağırlık koymaktan vazgeçen arada laf sokan eş dost.. kalp kırılmaları (olmazsa olmaz).. çektiğin acıyı sevdiklerine acı çektirdiğin için haketmenin ferahlaması (hastasıyım bu vicdan muhasebesinin en çok).. sabırsız sevgi eksiklikleri (hoşça yerlerinde kalsınlar) =)

unutmak istemiyorsanız bunu tek taraflı yaşamanın hiçbir manası yok. hissediyorsanız içinizde, eminseniz onun için en iyi ihtimal olduğunuzun, biliyorsanız ona sizden iyi kimsenin bakamayacağını peşinden gidin tekrar. bunu ona söyleyin. geçen 1.5 yılı anlatın. hatta bazı filmlerin sadece bu konuyu anlatan sahnelerini kesin bir cd ye yazın ve ona yollayın, belki de bir mektup içinde. aklıma ıssız adam geliyor. espri olsun diye değil. sondaki konuşma sahneleri bir önerimdir.

...

bana zamandan söz ediyorlar
gelip size zamandan söz ederler
yaraları nasıl sardığından,
ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
zamanla ilgili
bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
hepsini bilirsiniz zaten,
bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
dahası onalar da bilirler.
ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
bittiğine kendini inandirmak,
ayrılığın gerçeğine katlanmak,
sırtınızdaki hançeri çıkartmak,
yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
kolay değildir elbet.
kolay değildir
bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
zaman alır.
zaman,
alır sizden bunların yükünü
o boşluk dolar elbet,
yaralar kabuk bağlar,
sızılar diner, acılar dibe çöker.
hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
o boşluk doldu sanırsınız
oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir

gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı
ansızın geri teper.
dilerim geri teper.
yoksa gerçekten
bitmişsinizdir.

....

Murathan Mungan, Yalnız Bir Opera'dan,

valla insandan insana çok değişiyor böyle şeyler. kendi adıma örnek vereyim. 6 yıl önce 1-2 ay çıktığımız bir kız vardı. geçenlerde görüştük yıllar sonra, allak bullak oldum yine.

bence ilişki bitmiş ama sende bitmemiş...sen bunu yaşamak istiyosan yaşa bence.biri girecek olursa zaten hayatına bi şekilde dahil olur.içinden geleni yap:)

yazılanları okudum da insanlar oturdukları yerden ne kadar kolay karar vermiş "oo bitmiş, oo bitir" denmiş, unutmak istemiyorum diyen bir adama "koş git yeter ya unut artık böyle şey mi olur unut" tadında şeyler bile sıralayıp durmuşlar. yav yok demekki olmuyor, ayrıca da adam kimseyi unutmak falan istemiyor belli ki, unutunca onunla alakalı olan her şeyi güzellikleriyle beraber kaybedecek cünkü, ayrıca kötü de ayrılmadılar ki nefret etsin telefonları falan silmeye vardırsın olayı. madem unutmak istemiyorsun kardeşim untmazsın da korkma yav. beynin bir cılgınlık yapıp eski dosyaları silip yerlerine yenilerini kaydedecek değil sen öyle programlamadığın sürece korkma. ama bak 1.5 yıl olmuş sen bu şahsı hem insan olarak hem de aşk olarak baya seviyorsun sanırım, nasıl ayrıldığınıza gelince valla elbette bilemeyiz fakat doğumgünlerinde seni onun yanına götüren, ona seninle güneşin doğuşunu izlettiren şey her neyse belli ki hala ve hala bitmemiş!! nedir yani durum 1.5 yılların daha böyle mi gecsin sen "ya unutursam???" gibi garip bi sebeple korkudan çıldır falan hatta. olmaz yav olmaz böyle. madem ki hala içinde bu eski, durumların karışık olduğu sevgilin, kendini üzmekten paralamaktan vazgec, git eyleme gec, git kazan, git bul al ... kavuşun lan... sonunda yapmadığına pişman olursun hatta belki o raddeye gelmeden; skerm böyle aşkın ızdrabını dersin vazgecersin. hazır şu anda neyi istediğini kimi istediğini biliyorken eminken, garip durumunuza son ver karışık işleri de çöz git ona herşeyi anlat(zamanında ben yaptım oldu, oh cok da iyi yaptım) nasıl yapacağını bilmiyorsan da elbet birgün duyuruya sorarsın, ilan-ı aşklar söz konusuyken öneriler çooook :)). git şansını dene kazan mazan... sonrasını da sonuca göre düşünürsün.

islam

beni referans alıp hareket etme sadece mantık yürütüyorum:

sen orada bir başkasının hayatını kurtarmaya çalışıyorsun, sorun yok ben olsam bişi yapmam, iyi halden eski günahların bile silerdim.


ama ben değilim.

ben olsam tüm günahlarını silip, güzel bir şirkete patron yaptırırdım.

gözünü kırpmadan atlayabilirsin.

Bu bahsettiğin iş intihar değil. İçin rahat olsun.

hristiyan olsan hayatını feda etmek en büyük sevap diye biliyorum (hatta bi filmde de vardı. kenu riiivs oynuyodu. melek filan hesabı)ve bu da direk cennetlik oluyo. ama islam konusunda da sonuçta birisi için canını feda ediyosun. cenneti bilmem de iyi bişey olduğu kesin.

(bkz: niyet önemli)*

niyet önemli bence de. eğer sen hayatından bezmiş ve intihara meyilli isen, ki o anda da bunu düşünerek o merminin üzerine atladıysan bunun adı intihar olur tabi. ama hafifletici bir sebebi de olduğunu belirteyim.

Dostum boş yere dünya gamını yeme; boş yere şu yıpranmış dünyanın derdiyle dertlenme; olan oldu, geçen geçti; olmayansa daha belirmedi; hoş olmaya bak; olanın, olmayanın gamına dalma.


ömer hayyam.

Önce gitmek istediğin yüksek lisans programlarını araştıracaksın, sonra karar verdiğin okullarla temasa geçeceksin. Her okulun isteği bir birinden farklı olabilir öyle standard bir sınav falan yok.

toefl veya ielts'e kesinlikle gireceksin, amerika düşünüyorsan gre'ye gireceksin ayrıyetten. ama gre isteyemen bazı okullar var onları da araştırman lazım..

varyansı hesaplarsın, deneklerin cevaplarının toplamını bulursun t test de yapabilirsin hatırladığım kadarıyla

Örneklemden rasgele seçilen bir deneğin X1 ila X2 arasında bir değeri gösterme ihtimalini hesaplayabilirsin.

Corporate name

çürük çok büyük değilse temizleyebilirler.. ya da dolgu yapılabilir daha ileri derecede bir çürükse.. illa çektirmek gerekmiyor..

dolgu yaptırın niye çektiresiniz hemen?

niye cekilsin ki? eger cürük yeni baslamissa temizlenir, dolgu edilir. dis doktoru degilim ama , fazla ilerletip dis agrisi gibi bir bas belasiyla ugrasacagina tedavi ettir gitsin. :)

dolgu can yakar mı peki birde maliyeti nedir medikoda yaptırılabilir mi?

heh dolgu nedir bilmeyen birini bulduk.

bak şimdi dolgucu kişisi bunu söylemeyi akıl edecek adam gibi anlatacak biri olmayacak yüksek olasılık.

dolgu yapılırken dolgu malzemesi dişine konulacak ve ağzını kapat diyecek doktor.
burada ağzını yeterince sıkı kapatmazsan dişin içindeki deliği doldurması gereken dolgu yüzeyi daha yüksek kalır, öyle sertleşir. ağzını kapadığında dişlerin tam olarak kapanamaz. (tıpkı yalnızca iki dişinin arasına küçük bir cisim alsan ağzını/dişlerini tam olarak kapatamayacağın gibi)


normalde dolgu yaptırmak can yakmaz. işin bittiğinde derdin dolgu olmayacak.

problem şu ki doktor dişlerini görünce dur senin diş taşlarını temizleyelim diyecek. (şimdiye kadar yaptırmadığını varsayıyorum)

yaptır bunu. ama yaptırınca ulan nereden bulaştım bu işe diyeceksin. yaşına göre ve diş etlerinin/ diştaşının durumuna göre bazı dişlerinin arasında boşluklar oluşabilir. doktorlar bunların hiçbirini söylemez. çünkü *@%&^!

bizim medikoda 20'lik diş ameliyatı yapmıyorlar mesela ama dolgu yapıyorlar..

Dolgu can falan yakmaz ya, hurafe onlar. Ya da eski bilgi. Süreç şöyle işliyor, önce dolgu yapılacak dişin olduğu damağa bir sıvı püskürtecekler, orası uyuşacak. Sonra oraya iğne yapıyor doktor, onu da kesinlikle hissetmiyorsun (Ağzında on küsur dolgu, kanal tedavisi vb. olan insan güvencesi veriyorum). Ondan sonra ağzını açıyorsun, adam çürüğü oyuyor, sonra da gereklimalzeme ile dolduruyor.

Eskiden bu oyma safhasında anlamsız bir koku çıkardı, çok rezaletti. Şimdi alet oyma esnasında ciddi anlamda su püskürtüyor, o yüzden koku moku yok.

Dolgu yaptırmanın en kötü tarafı ağzını sürekli açık tutmak durumunda olman, ağız çevresindeki kaslar acıyor bir süre sonra. Onu da arada doktora işaret vererek dinlenme araları almak suretiyle halledersin. İşlem toplamda 25-30 dakika sürer maksimum.

Geçmiş olsun.

yoğun diş ağrısı çürüğün sinirlere ulaştığında yaşanan bir durumdur ki o zaman da bile bu sorunun tek çözümü çektirmek değildir kanal tedavisi diye bir şey vardır.
ha korkarım diyorsan kanaltedavisi herkesin hakkında korkutucu konuştuğu bir olay olsa da ehli ellerde yeterince anestezi ile acısız bir hal alır.

şimdi gelelim sana acilen medikoya gidiyorsun
daha fazla ilerlemeden dişine dolgu yaptırıyorsun.
medikolarda dişçi vardır.20 lik diş çekimi ve daha ilerisi için genelde
uğraşmak istemzler ve ya daha uzmanlık isteyen bir durum vardır çene cerrahına yönlendirirler.

anladığım kadarı ile dişçiden değil diş ağrısından tırsıyorsun
korkma hemen al soluğu bir dişçide
bu işin en iyi çözümü yeni başlamışken halletmektir.
yoksa gözle görülmeyen parçalar kalabiliyor ve dolgu yapılsa da
o gözle görülmeyen parçalar dişinizi
kanal tedavisine kadar götürebiliyor seneler sonra


ha bir de iyi dişçi kavramı çok göreceli olsa da
benim için iyi dişçi çok tırsak biri olduğum için nazımın geçtiği
ne yaptığını bir dişçilik öğrencisine anlatır gibi anlatabilen
anezteziden kaçmayan
kolaya kaçıp dişi çekme eğiliminde olmayan ve temiz bir ortamda çalışan dişçidir.

bulmak zordur.

Ben de canım yanar falan diye yıllarca geciktirdim bu dolguyu, geçenlerde yaptırdım. Meğer (gerçekten) hiç de can yakmıyormuş. Fazla ilerlemeden bir an önce yaptırın.

Dişinizi günde bir kere fırçalayacaksanız da sabah değil akşam yatarken fırçalayın. Fırçalamanın asıl olayı dişe sıkışan yemek artıklarını ayıklamaktır.

Reflüye yönelik olarak 2-3 yudum süt mucizesi diye bir şeyden bahsediliyor. Yanma gelince fazla değil, bir kaç yudum süt içince orta uzun vadede iyi geliyormuş diye bir Saraçoğlu rivayeti var. Sorununuz reflü değilse de 2 yudum sütün bir zararı olmayacağından deneyebilirsiniz doktora gidene kadar bence.

gaviscon liquid/ rennie duo içiniz

süt olayını ben de duymuştum sanki siz söyleyince hatırladım.
kronik mide hastası annem olduğundan her çeşit mide hapı bulunmakta fakat rennie kalmamış ama başka bir ilaç aldım şu anlık iyi geldi diyebilirim.

gaviscon şurup iyidir günde 4 kere tok karnına.

bir kere de ben söyliyim de iyice ikna olunuz: gaviscon... porçöz diyoz biz ona ailecek. şurup daha iyi ama tablet de olur.

neden gaviscon, çünkü mide içeriğinin üstünde bir iki saat yüzüyor. içerik boğazınıza doğru atağa kalksa dahi, ağzınıza anca gaviscon geliyor.

ozxy
onuncu nesil çaylak

toplam entry: 0
modlog: boş

zozzy adlı yazarın modlogu aşağdakigibi görünüyor.

uzmez peygamber/#14279794
"entry başlığın sözlükteki haliyle ilgili" gerekceli ispiyon

bir de böyle bir yazar yok diyor. ayrıca çaylakken niye 30-40 entry girdiğiniz de merak konusu tabii...

uzmez peygamber

pis bir sapık yüzünden kendi mantıksız düşüncelerini (trilyon üstü trilyonda bir ihtimale inanmak, evet tesadüf) ortaya saçıp milletin inançlarına kusmaya çalışanların cirit attığı yer haline gelebilecek ucubik başlık.
#14279794 (zozzy, 28.10.2008 18:09)
----------

yukarıda yeralan yazmış olduğun ekşi sözlük formatına uymayan entryn 24.12.2008 14:26:00 tarihinde moderasyon tarafından silinince, sende silinmiş sayıldın.
oysa ki başlığı değil içini tanımlasaydın sorun olmayacaktı.
başlık kafaya giyilir ayrıca

Peki bu yazı hatalıysa hiç uyarı olmaz mı? Ayrıca bunun benzeri yazıların binlercesi sayfalarda zaten girilmiş durumda.

bir benzerini buraya yazar mısın?

eksi sozlukte uyari diye bir kavram yoktur. ama ucurulmadan once entrylerin silinir; bu da bir uyaridir. ayrica; sabirtasi bir yazar icin uyari da cok lukstur. hatta ucurulan yazarlarin hatalarini soylemezler bile. bunun sebebi, hatani anlamak icin, sozluk formatini, illegal entryleri daha iyi kavrayabilmen ve ogrenebilmendir.

yav yapmayın arkadaşlar atom mühendisliğinden mi bahsediyoruz ki kavrayalım,öğrenelim diyosunuz.2-3 kural var işte onlara uyacan.olay bu.neden uçtuğunun söylenmemesi de keyfiyetten başka bişey değildir.şimdi adam ömrü hayatını neden uçtuğunu öğrenmeye mi adayacak ki sözlüğü yalayıp yutsun.sözlüğün en büyük yelkeni içerdiği gizemdir zaten gayet açık bu.ondan sonra "başlık kafaya giyilir ayrıca" diye dolaşan adamlar çıkıyor işte.

Seve seve yazardım eğer anonim olduğum halde search'ı kullanabilseydim. Sadece polemik kokan, ideolojik ve alaycı başlıklara bakmak yeterli. En son hatırladığım Atatürk'ü övermişcesine yazılmış olup aslında aşağılayan bir başlıktı ve bunun gibi çok yorum vardı. O başlığın açılmasına izin vermekle yetinmeyip başlığa lafı sokanı banlamak gayet mantıklı, evet.

Bu arada moderatörler siteyi takip etmekle yetinmeyip yazar olmaya çalışan insanlara biraz saygı duyup üyeliklerini iptal etmeden önce uyarsa, illa edeceklerse de sebebiyle beraber maili gönderse nasıl olur? Aksi taktirde hesabımız mı hacklendi, üyeliğimiz mi iptal edildi, ne oldu hiç bir şey anlaşılmıyor.
Bkz: İnsan yerine konmak
Bkz 2: Önce insan olmak.

hacklenme korkusunu şöyle dindirebilirsiniz, eğer yedek gelmişse, sourlines'dan adınıza bir bilet düzenlenmiş ve uçmuşsunuzdur... yedeklerinizi geldikten sonra sözlüğe giriş yapamıyorsanız hacklenmemiş, uçurulmuşsunuzdur yani..

"sourlines iyi yolculuklar diler."

Valla güzel talepler bunlar tabii ama
(bkz: sözlüğün yönetim şekli)

Hep böyleydi, bundan sonra da farklı olmayacak muhtemelen.

kusura bakmayın ama moderatör sizi uyarsa da anlam verebileceğinizi sanmıyorum. zira kuralı bilmiyorsunuz. moderatörü boşverin. buraya sordunuz, ikinci cevapta modlog bilginiz yazıldı. ardından da winsome da dedi ki "başlık kafaya giyilir. başlığı değil içini tanımlayacaksınız". siz hala diyorsunuz ki "polemikli entry dolu var, atatürk'e de şöyle denmişti". yaw kimse size "polemik yüzünden uçmuşsunuz" demedi ki polemikte takıldınız kaldınız? 100 tane böyle entry var diyorsunuz. hayır yok. sizin uçma sebebinizi barındıran bir tane bile entry yok sözlükte. varsa da bugün yarın o da silinir. demek ki kuralı bilmiyorsunuz. moderatör size "'entry başlığın sözlükteki haliyle ilgili' gerekçesiyle uyarı aldınız" dese, bunun ne demek olduğunu biliyor musunuz, niye uyarıldığınızı anlayabilecek misiniz? ikinci cevapta "şu nedenle uçmuşsunuz" denildiğinde "entry başlığın sözlükteki haliyle ilgili" ne demek lan acaba diyip başlığına baktınız mı? hayır, hala polemik molemik diyorsunuz. polemik yüzünden uçtuğunuzu sanıyorsunuz. uyarsalar da işe yaramaz yani bunu anlatmak istiyorum.

(bkz: entry başlığın sözlükteki haliyle ilgili) bir okuyun, polemikle falan alakası olmadığını anlayacaksınız.

bak ne güzel demişsin iki üç kural var uyacaksın diye. işte bak iki üç kural var uyacaksın. atom mühendisliği değil evet, ama mühendislik değil diye kuralları olmayacağı anlamına da gelmez.
o iki üç kurala uymazsan işte kanatlanırsın. hele ki sabırtaşı yazarsan daha da çok dikkat etmen lazım ki kalasın sözlükte.

sözlükte uyarı vardır, çöp butonuna tıklarsanız:

* başlık açarken dikkat edilecek hususlar
* hatalı entry örnekleri
* legal entry örnekleri
* yazarların uçurulma sebepleri
* sözlükle ilgili büyük yanılgılar

üstüne üstlük moderatörler sürekli özellikle yeni nesillerin dikkate alması için olan bitenden sürekli uyarı yapıyor. yani uyarılıyorsunuz efendim, "bunları bunları yapmayın" yaparsanız uçurulursunuz. bu kadar basit.

bende aynı şekilde uçuruldum sanırım bende sabırtaşı yazardım ama ben artık okuma amaçlı bile sözlüğe giremiyorum işte bunu düşünmemiştik: 0 Empty yazısı geliyor ekran ne yapmam gerekiyor en azından okuyucu olmak için

illa roman değil, öykü kitaplarıyla da başlayabilirim diyorsan eğer amerikan öykücülüğünün en önemli yazarlarından raymond carver'ın cathedral öyküsü ve bu öyküyü içeren kitabını öneririm. Hatta dilersen sana Cathedral öyküsünü barındıran bir internet adresi de verebilirim. Kolayca çıktısını alıp okuyabilirsin. Carver'ın dili oldukça yalındır ve öncüsü olduğu dile getirilen kirli gerçekçilik akımının da bir gereğidir bu. Üstelik çok önemli bir yazar olarak kabul edilir. Ayrıca Hemingway'in The Old Man and The Sea adlı kısa kitabı da iyidir. hemingway'in dili temiz, kolay anlaşılırdır ve en önemlisi edebiyat tarihine geçmiştir. Aslında Hemingway'den her şeyi okuyabilirsin. Başlangıç için bunlar iyidir.

alice in wonderland'de iyidir.

(bkz: a tale of two cities)

j.d. salinger'in diğer öykülerini okuyun.
okuyalı uzun zaman oldu ama 1984 ve lord of the fliesın dilleri de fazla ağır değildi diye hatırlıyorum.

hemingway iyidir, kısa ve net cümleleri vardir. öykülerine bir göz atin isterseniz. romandan ziyade ben de öykü ya da tiyatro oyunu okumanizi tavsiye edecegim. daha az yorar sizi. öykü derlemelerine ulasabilirseniz (herhangi bir kütüphaneden) sevdiginiz yazara kendiniz karar verirsiniz.

Ben Agatha Christie romanları ile başlamıştım, insan hem kaptırıyor, hem de pembe dizi değil - tamam Hemingway de değil, ama ben sevmiştim...

iş idaresi olarak çevriliyor, direkt işletme olarak geçen bölüm yok bildiğim kadarıyla.

Nasıl yok canım, onca business okulu ne oluyor? AACSB ne işe yarıyor falan?

@alchemistt yok zaten çeviri meselesi değil, bizim okullarımızda da işletme bölümü business administration olarak geçiyor benim bahsettğim ''geçerliliği yok'' düşüncesi.
eheh evet biraz yanlış anladın geliba :) master da değil, iş bulma açısından diyelim.
@sui: bana da çok anlamsız gelmekle beraber, böyle bi kanı mevcut. 'yurt dışında hiç pek bi şeye yaramaz o diploma'ya kadar gider bu iş.

avrupa için özellikle avusturya ve almanya için geçerli olduğunu söyliyeyim özellikle ects kredi sistemi gibi bir zımbırtı var ders içerikleri ile ve ects kredisi tutuyorsa geçerli oluyor zaten yök bu işler için var.

mesela, istanbul uni işletme bitirdin, yüksek lisans/master yapıcaksın avusturya'da, direkt olarak master a kabul etmezlerse bu ects ve içerikten dolayı fark dersi veriyor master a başlıyorsun, misal viyana ekonomi üniversitesinde durum böyle.

ya ben mi yanlış anladım sorunu :)

master yapmak icin bile direkt kabul edilmezken nasil olur da direkt ise kabul edilebilirsin ki.. almanya icin soyleyebilirim ki adamlar turkiyenin verdigi diplomaya itibar etmiyorlar. egitim sistemimiz ortusmuyor zaten. 9 eylul isletme mezunu arkadasim mesela bir markette kasada calisiyor, beden egitimi ogretmenligi mezunu olan da bildigin insaat isciligi yapiyor. is bulabilmek icin illaki master vs yapmak gerekiyor, burda egitim almadigin surece cok zor. yada ortalama bir buro isi icin en azindan sertifika veren kurslara falan gitmek gerek, olmadi staj yeri bulup 6 ay falan ucret almadan staj yapmak. is tecrubesine universiteden daha cok onem veriyorlar. kendi ulkelerindeki ayni ana dile sahip olduklari ayni egitimi aldiklari issiz mezunlar varken neden baska ulkeden gelme biriyle ugrassinlar. terim bilmez, acemilik donemi uzun olur vs vs.
biraz karamsar oldu mesaj uzgunum ama benim cevremdeki durum bu.

tablo kalksın ama sekmeler kalsın istiyorsunuz sanırım. sanki tab tuşuna basarak yazılmış halde hizalı mizalı dursun ama tablo olmasın diyorsunuz. nasıl yapılacağını bilmiyorum ama.

tablonun sol üst koşelerinde mouse ile dolasaraktan bir çarpı işareti bulacaksın, bu işaretin üzerine sag tıklayıp "kes" diyeceksin. gittiii.

öyle yapınca içindekilerle birlikte komple silinir tablo.

Tablonun çizgileri printte gözükmesin de istiyo olabilirsiniz belki, o zaman tablonuzu silmeyin, çerçeveyi görünmez yapın mesela?

twist'li bişey galiba dediğin o. sağa sola kıvırtmalı alet.

yoksa şu şey mi yürüyo gibi ellerinle de aletin kollarını tutuyosun. o mu?

edit: buymuş. ben eliptik bisiklet öneririm bunun yerine. bu pek işe yarar gibi gelmedi bana.

e-walker, sky walker, uzay yürüyüşü vb.

www.shopping.com.tr

o süper bi alettir. güzel de çalıştırır. bisikletten çok daha yararlıdır aslında. uzay yürüyüşü adı.

tedavi türü olarak tam ayrıntı konusunda bir bilgim yok ancak, çapa'da okuyan bir arkadaş cerrahpaşa'nın çapa'ya göre baya kötü durumda olduğunu söylemişti, en azından eğitim olarak.

www.itf.istanbul.edu.tr