ara ik yı sor hacı.
ben bu pozisyona başvurdum ama bana böyle bir mail geldi de durumu anlat.
başka türlü öğrenemezsin.

kullanmak derken nası yani
musluk falan açık kalmadıysa o kadar su kullanmak çok zor, bizdeki 1 tonluk depoyu gözümün önüne getiriuorum da ondan 27 tanesi 3+1 evi doldurur yani
çok zor

musluk açık kalma gibi bi durum söz konusu değil, 3-4 günde bir çamaşır makinası, 2 günde 1 bulaşık makinası çalışıyor, bir de normal kullanım var işte. 125 TL su faturası gelmiş

3 kişi ortalama 17m^3 kullanıyoruz öğrenci evinde. 27 biraz zor tabi. sayaç bozulmuş olabilir ya da biyerden ölece akıp akıp gidiyo olabilir.

oha. bence mümkün değil ya da ev arkadaşın bir hipopotam.

27 çok fazla
hele 2 kişilk bir öğrenci evi içi çok çok fazla.
kesin bir sorun vardır sayaçta.
inşaat tarifesinden mi kullanıyorsunuz siz suyu nedir.

Sayacı kontrol ettir. Ben de aynı şeyi yaşadım.

her ay fatura geliyor mu? bana mesela hep 2 aylık fatura geliyor. ilk okuma son okuma arası 60 gün falan oluyor. belki öyle olmuştur.

iki kişi her gün 1 saat banyo yapsa, deli danalar gibi çamaşır, bulaşık, halı yıkasanız gene mümkün değil.

@eter her ay geliyor, 26/08'den bu yana olan faturaymış bu. Ancak biz memleketten 14 eylülde geldik zaten o sürede evde kimse yoktu.

faturayı kesen görevli sayacı yanlış okumuştur. dilekçe ile başvurun, düzeltilsin.

iki kişiyiz ve 30 günlük tüketimimiz o kadar.

mümkün kaçıran sifon v.s tarzında birşey varsa mümkün geçen sene 480 tl su fatırası ödedim sebebi kullanılayan ve sifonu patlamış wc

Ben de bi yerde kaçak olduğunu filan düşünüyordum ama gittim baktım saate, saat hiç dönmüyor

fulya..sessiz sakin güzel biryerdir..

mecidiyeköyde halide edip adıvar mahallesine bakın. gülbağ gibi bi semt değil. nezih, sakin ve ucuz.

metrobüs hattı üzerinde olan bir yer olabilir, ya da metro.
esentepe olabilir mesela, kiralar 1000 TL civarında.

esentepe ye yerleşin.
biraz daha sakin bir yer bence.

1000 tl ye mecidiyeköyde oturabilirsiniz. yakın bir yer aramanıza gerek yok

olur olur. o eti toptan alıyor o yüzdendir.

başka bir halt olması çok mümkün.

o köfteler koli halinde 100'erli geldiği için çok daha ucuza geliyor onlara,güvenilirdir bence.Ayrıca bende bir ara bu sektörde çalışmıştım %100 dana eti olduğuna eminim çünkü gelen kolilerde tarım bakanlığının onayı ve denetimi var.

mc, burger dahil aç kalmadıkça yemiyorum o şeylerden. hadi yüzde yüz dana etinden olsun da dananın neresi diye sormak lazım bi de. toptan alsalar da çok değişmez bence.

içinde 20gr et olduğundan çok ucuz değil.

bufalo eti kardeşim. şu anda türkiye de bufalo eti var. sokaklarda,dönercilerde,fastfoodcularda ve benzeri yerlerde bufalo eti kullanılıyor.

www.idefix.com

hamburger cumhuriyeti isimli kitabı okuduktan sonra, miden hâlâ fast "food"u kaldırabilecek mi bakalım?

KEçi yada koyun eti karıştırılıyor olmaza değilmi ?

hocam hala ''karıştırılmıyordur değil mi?'' diyorsun. at eti bile var onların içinde. saf olma lütfen. %100 dana eti nedir yahu. ailemde bu mesleği yapanlar var. gördüğümü,bildiğimi söylüyorum.

bir şeyler kesin karıştırılıyordur kesin

burger king'de 100% sığır eti diyor whooper tanıtımlarında amaasıl soru sığırın neresi? normalde kırmızı etle yapılan hamburgerleri ankara'da butcha ya da burger story dışında bir yerde yemiyorum ama geçenlerde whoper alma gafletine düştüm burger king'de ve o kadar tiksindim ki bitiremedim. ağzıma kemik parçası geldi ve daha sonra köfteyi yakından incelediğimde kocaman bir damar gördüm ve haliyle yemeyi bıraktım.

burger king gibi kurumsal bir marka bile böyleyse mahalle arası fast foodcularına hiç güvenme derim.

metro ile tek vesait..

taksim metroya bin
itü de in.

eğer yeni başlıyorsan. yani iş tecrüben yoksa tanıdıksız bulman imkansız.

imkansız demeyim de, çok şanslı olman gerekli.

kaç yaşındasın? hangi işle uğraşırsın? daha önce tecrüben var mı? hangi gün ve saatlerde müsaitsin? hangi işte çalışmak istersin?

bu sorulara kendi içinde cevap ver. daha sonra gazeteye bakabilirsin. bir de mağazaların vitrinlerinde 'bizimle çalışmak ister misiniz?' yazısını ara. şimdiden kolay gelsin.

kapı kapı dolaşarak komi, bulaşıkçı, tezgahtar gibi işler bulabilirsin. internet için adam gibi yazılmış bir özgeçmiş gerekir. eş, dost haber getirmez. el elin eş-şeğini türkü çağırarak arar. sen takip edeceksin. interneti de, gazeteyi de, kapı kapıyı da takip edecek ve eşe dosta sürekli soracaksın. hiç bir vasfın yoksa, vasıf kazanmak için ne yapabileceğini planlayıp o yönde ilerleyeceksin.

bonus: (bkz: yeni başlayanlar için işsizlik/@compadrito)

bende iş arayan birisi olarak sana şunu söyleyeyim, internetten kariyer.net yenibiris.com vs yi sık takip ediyorum.şimdiye kadar 1 tanesi döndü geriye.

başvuru yaparken de genelde istenilen özelliklere uymaya dikkat ederim.yani iş uygun değilse başvurmam.

aynı zamanda eşe dosta haber saldım, bir kaç patronla görüştüm durumumu anlattım.pazartesi gel görüşelim dediler.

not: internetten 3 aydır takip ediyorum, eşle dosta 10 gündür görüşüyorum.
not2: internetteki iş ilanlarından bişey çıksın istiyorsan -benim gözlemlerime göre- alanında mükemmel insan olacaksın, tecrübeli olacaksın sanki yıllarca o işte çalıştın, işi de biliyorsun gidip hemen işe koyulacaksın gibi bir izlenim veriyor bu acımasız işverenler.

son olarak, bu dünyada artık kimse babasına bile güvenmeyecek seviyeye geldiğinden iş bulmada referans olayını kullanmak daha mantıklı kolay ve faydalı geliyor iki tarafa da.

ögrenciyim ama staj ve is basvurularinda 250 sayisini asip 3. dalyaya hazirlaniyorum.

250 basvurudan 10-15i geri döndü,dönen tüm sirketlerde dünyanin en iyileriydi.

genelde 2-3 görüsme arasinda oldu.case study görüsmesinden,yaraticiliga,ondan telefonuna,ondan yurtdisina tüm masraflari ödeyerek cagiranina kadar.görüsmeler sonrasi 8 teklif aldim.

hic tanidik olmadan di bunlar.ama cok saglam basarilar vardi,iyi tecrübeler ve stajlar,sosyal ve akademik basarilar vardi.

dedigim gibi bende hicbir tanidik yoktu.cok büyük sirketler disinda hicbiri geri dönmedi.kisacasi tanidik olmadan zor.

sana tavsiyem, öncelikle hangi alana yönelmek istediğine karar ver. hem ilanlara başvur, hem de çalışmak istediğin sektördeki firmalara özgeçmişini gönder. çok parlak bir öğrenci olduğunu düşünmüyorsan, küçük firmalarda şansın daha yüksek olabilir. başvuru yaparken ve görüşmeye gittiğinde kendini iyi ifade et. eşe dosta da haber ver tabiki. ama işin sana gelmesini bekleme.

yeni mezun ve 6 aydır işsizken, 10 iş görüşmesinden "biz sizi ararız" cevabını aldıktan sonra bile aynı hevesle gittim 11. görüşmeye. ertesi gün işe başladım. sabret, umudunu kaybetme.

Is bulmada is aramaya basladiktan sonra yaptiklarinizdan ziyade is aramaya baslamadan once yaptiklariniz onemli. Yani guzel bir ambalajiniz olmali (iyi bir lise, iyi bir universite, iyi bir bolum, sosyal basarilar, stajlar vs). Is aramaya basladiktan sonra da sosyal cevrenizi (sosyal cevrenizi de is aramaya baslamadan once gelistirmis olmaniz gerekiyor tabi) kullanabilirsiniz.

eşe dosta haber verme,
sonra sallama işlere gönderirler
gider beğenmezsin
bu seferde iş bulduk beğenmiyor veya çalışmaya gönlü yok derler.
en ii hem netten hemde gerekirse kapı kapı dolaşmak.
ama torpil denen bir olay var ki,
kafadan koparır durumu.
kolaylıklar dilerim hacı.
bu arada karl marxı rahmetle anıyoruz

iş tecrübesiz ve eş dost olmadan bulmuştum üni sonrası.

ONCELIKLE NE IS YAPMAK ISTEDIGINE KARAR VER. O ISIN EN BOKTAN DAHI OLSA BIR YERINDEN BASLA. ISI ANCAK CALISIRKEN BULUYORSUN. O SEKTORE EN ALT SEVIYEDEN VE BEDAVAYA DAHI BASLASAN COK KISA SUREDE DAHA IYI BIR IS BULURSUN. SEN YETERKI CALISMAK ISTE, EN COGU 1 AY ESSEKLIK YAPTIRIRLAR. ZATEN SENDE ISTIDAT VARSA ZIPLARSIN YADA BIRI SENI HEMEN KAPAR. AMA OTURUYUM IS BAKIYIM DERSEN COK BEKLERSIN.
NE IS OLURSA OLSUN GIT VE ELINDEN GELENIN EN IYISINI ABARTMADAN YAP. HAKKINI VERIRLER MI? YOK. AMA MUHAKKAK TRANSFER TEKLIFI GELECEKTIR.

(bkz: bisexsuel )

Kesin yani alcapon?

ortada cinsel kimlik karmaşası yok, biseksüel oluyorsun bundan rahatsızlık duymaman gerektiğini düşünüyorum ,ancak kız arkadaşını unutamadığın için kafa karışıklığı yaşaman çok doğal

kesin diyemeyiz tabiki. arkadaşlık hissiyatı da duymuş olabilirsin hemcinsine. Çok da kafana takıp sürekli sıcak tutma bu konuyu. Biraz akışına bırak bence. Hislerin özgürken daha da rahat açığa çıkar.

Biseksuel oluyorsam o zmn her iki tarafimın ihtiyaclarını karşılamam gerekmez mı ??@atom heart mother

Arkadaşlık hissiyatı bnm bu yaşadıklarıma bakılırsa daha masum saf duru yada yada normal kaçar. Sıcak tutma diyorsun ama bn bı sabah rüyamda görsem bile her ne sekilde ogunum gidiyor toparlanamiyorum. Ahanda okul açıldığından beri okulun cewresinde hep birilerini ona benzetioum her sınıfın kapısı acildgnda o geldi dioum. Sence bu sogur gibi mi ? @alcapon

Hayır simdi toplumumza gore normal karşılansaydi çivi çiviyi söker misali baska birini bulurdum ama yok bulamıyorum. İzmirde yasıyorum ama Allah'ın Diyarbakırında bile bu tür sivil toplum örgütü varken koskoca izmirde yok.

bundan sonra hayat olacak. sakin ol. farlarını yak. sağdan yavaşça ilerle. :)

arkadaş biseksüelsin diye threesome yapacak, bir gün kızla bir gün erkekle takılacak halin yok ya. şimdi kıza aşık olumuşsun. gün gelir bir erkek karşına çıkar ona aşık olursun. üsteki yorumlara katılıyorum. takıl kafana göre. bence de biseksüelsin. sadece duygusal yoğunluğun bir kıza yönelik yaşanıyor. bu senin cinsel tercihini değiştirmez. oh. ne ala hayat amk. etrafındaki bütün insanlar potansiyel manita.

cinsel kimlik ile cinsel yönelimi karıştırmayın. biseksüellik cinsel yönelimdir. cinsel kimlik ise bambaşka mesele. görünen o ki kimlik sorunu yaşamıyorsun pek.

Arada kalmışlığım cok diye görüyorum. Bı tarafım toplumun normlarını yerine getirrken diğer tarafımı gizleyin bastırıyorum. Sizce bu bana zarar vermez mı bı sure sonra ? Yaklaşık 2snedir bı kiz yuzundn kafayı yemk uzereyim. Ne sekilde olursa olsun kafamdan atamıyorum. Yeni birisini bul desenizde hoop bulunmuyor bu!

Biseksuelsin,
toplum normları bimem neler bir yana sen bu durumdasın.
bunu kabul edersin ya da kendini tekrar dizayn edesin normlara uygun bir şekilde.
nasıl mutlu oluyorsan öyle yaşa.

Bu bir karmaşa olarak devam ediyorsa psikolojik destek alabilirsin.

en fazla kafanı yarar öldürmez başı boş gelen mermi.

binaların arasına düşecek kadar dik açıyla gelmiyolar genelde. haliyle ya çatılara ya da binaların dış cephelerine çarpıyolar. o kısımdan sonrası zaten öldürücü değil.

havaya sıkılıp daha sonra yerçekimine yenik düşerek aşağı doğru inmeye başlayan bir merminin ulaşabileceği maksimum hız nedir ki? mermi kadar bir taşı çok hızlı bir mekanizmayla havaya at, aşağı düşerken adamı delecek hıza ulaşabilir mi?

Bir terimi vardı onun; ölü kurşun gibi bir şeydi ve belirli açıyla düşerse gayet öldürücüydü.

yorgun mermi idi, arkadaşlar hatırlattılar sağolsunlar.

duyuruya salça oluyorum peki düğünlerde havaya sıkılan mermiden insanlar nasıl ölüyor? adamlar kocamaaan gökyüzünü ıskalayıp seyircileri mi vuruyor?

mythbuster'da böyle bir bölüm vardı sanki, kadının biri bu şekilde ölmüş mü ne onu araştırıyorlardı yanlış hatırlamıyorsam..

vessago bende senin cevaba salça oluyorum ama galiba o kurşun yükseğe çıkarken eğik açıyla atıldığından insanları vuruyor galiba.

zaten genelde balkondan birini vuruyorlar.ya da ben öyle hatırlıyorum

ya öldürmese bile o kadar yüksekten gelen bi nesne sonuçta bi zarar verir. yani ne biliyim böyle dandik şeylerin haberi yapılır ya niye bununla alakalı bişey duymuyoruz ki. öyle aklıma geldi işte.
düğündeki olay da havaya değil de direk orda bulunanlara denk gelmesi olayıdır. alkol, nümayiş, halay filan oluyodur öyle.

yanilmiyorsam buna 'yorgun mermi' deniliyor. beyoglu'nda genc bir cocugun saibeli olumu haberinde okumustum.

olabilir.

kanıt peşinde adında bir dizi vardı trt1de yayınlanıyordu. ne kadar güvenilir diziye bilmem tabi ama tam da bu konuyu işlemişlerdi. adam evinin bahçesinde sarhoş bi şekilde şişe vurmaca oyarken silahını havaya kaldırıyor eğik açıyla gökyüzüne sıkıyordu. o şekilde havaya giden mermi hiç bir yere çarpmadan aynı açıyla aşağı doğru iniyor ve bir kadının kafasına isabet ediyordu. kurşunun kafadaki açısı ve derinliği ile suçlu bulunuyordu.

asıl sorunun cevabı haberlerde tam olarak bahsedilmemesinden ve medyanın abartmasıyla değişebiliyor tabi. wikipedia makalesinde daha çok Amerika hakkında olmak üzere genel anlamda bahsedilmiş:
en.wikipedia.org

onun dışında havadan düşen kurşun öldürür mü sorusunun cevabı evet. ama dik açıyla ateş edildikten sonra düşen kurşun, eğik açıyla ateş edildikten sonra düşen kurşundan daha az tehlikeli. dik açıyla geri düşenler daha çok hız kaybediyor yani, limit hız olayı yüzünden. eğik açıyla düşenlerin hızları öldürücü olabilir.

mythbusters deneyi de aşağıdaki link'te açıklanmış. olur demişler tabi ama kesin olarak test edememişler. bunu test etmek zor tabi ama dünyada örnekleri var sonuçta.
mythbustersresults.com

şöyle ki 45 derecelik bir açıyla ateş edildiğinde 300 metreye kadar gidebilir 9mm'lik bir mermi ve buda gayet de öldürücü olabilir. csi da bunla ilgili çekilmiş bölümde mevcut hatta, adam evinin bahçesinde atış talimi yaparken komşusu korkutuyo, buda irkilerek havaya ateş ediyo, daha sonra çook blok ötede bahçede oynayan çocuğun kafaya geliyo mermi. sonuç olarak öldürüyo.

ha şuda var 90 derecelik açıyla atılan mermide ölü mermidir, plastik mermi kıvamında sağlam etki yaratır vücudun belirli bölgelerine geldiğinde ama öldürücüc olmaz.

atılan mermi aynen yere dü$müyor ki. sadece çekirdeği dü$er.

diek havaya sıkılan mermi öldürmez.
eğik açı ile sıkılan mermi yani biraz yatay yapılan atış tehlikelidir.

Mermi havada en yuksek noktaya ulasip inise gecince agirlik farkindan dolayi sivri ucu degil duz olan arka kismi asagi dogru gelecek sekilde duser. İdeal ortamda cismin havaya firlatildigi yani namludan ciktigi hizda yere inmesi gereksede hava surtunmesinden dolayi yavaslar. Sonuc olarak kafaya dusup belki birkac dikislik yarik acmaktan daha buyuk bir hasar vermez.

cok dövün daha cok dövün sonra yine dövün, en son iyi bir dövüp temiz bir dayak atin.

abi ne biçim insanlar var ya. dövün amk.

adam gibi dayak atmış olsaydınız bence böyle yapmaya devam etmezlerdi. her ne kadar şiddete karşı birisi olsam da,bu durumda en uygun yöntem bu gibi görünüyor.

yabancılar konusunda ben de sana benzer bir durum yaşamıştım. biz de önce uyarmnıştık,sonra bir daha uyarmıştık,sonra sert bir diller uyarmıştık. durum değişmemişti. en sonunda da dayak yediler tabii. dayaktan sonra adam oldular. garip insanlar...

ağızlarını kullanmadan kola içmelerini sağlayın.
her gün akşam birdenbire saldırın.
büyük ihtimal kazaktır onlar.
dayağı çok severler ve başka dilden anlamazlar.

1-Tüm eşyalarını gece vakti toplayıp yakın. Daha iyisi fakire fukaraya dağıtın.
2-Jiletleyin. Ciddiyim. Öldürmeyin tabii. Biraz façalayın yeter. Yüze vurup hapishanelik olmayın tabii. Uyurken çullanıp kol bacak ne varsa doğrayın.
3-Oraların delisi varsa getirin gece siksin bunlardan birini.
4-Paralarını çalıp yiyin afiyetle.
5-Sınavlarından başlamasından önceki gün kolunu kırın. Kırmasanız da sakatlayın. Sınav dönemi kesinlikle uyutmayın, işkence edin.
6-Saçlarını maçlarını sıfıra vurun bebelerin. Daha iyisi tren yolu yapın. Tüm kıyafetlerini makasla kullanılamaz hale getirin.

Bunlar belki vahşice gelecek de ağır dayaktan bile anlamıyorlar diyorsun. Bu tarz bir çözüm en iyisi. Benim favorim jiletlemek.

@seyduna

kazaklarla iyi anlaşırım aslında, kırgızlarla daha doğrusu "dungan" denen milletle pek anlaşamam, geçen yıl onlardan vardı, onlar "sert sözlü uyarı" raddesinde susuyorlardı. şimdiki yabancılar moldovyalı.

son ikazdan sonra bilimum eşek şakasıyla hayattan bezdirebilrsiniz. uyurken elemanların yüzüne diş macunu sürün, hatta yumurta akıyla yapılan şakalar var onları da yapın. odada bol bol yellenin, içeceklerine müshil koyun falan. olmadı topluca dilekçe verin elemanları başka odaya gönderin..

yumurta akı şakası +1 :) uyandıklarında sizi keyif sigarasıyla görsünler bir de tam olur.

sünnet edin çocukları.

türkçe, matematik gibi derslerde muaf olunması lazım sanırım.. en iyisi aöf ofislerine sormak.

şöyle ki,
sadece anadolu üniversitesinden mezunsan o derslerden muaf olabiliyorsun.
eğer değilsen muaf olamıyorsun.
örgün öğretimden mezunum,
aöf de üni de aldığım derslerin aynılarından bir kaç tanesini almaktayım.
sordum olmaz dediler.
ama tam tersi oluyor;
yani aöf den mezun olsan ve sonra örgün kazansan muaf oluyorsun.

istiklalde bir çok tükanda var hacı onlardan.
ayrıca galata kulesininin içinde de satılmaktadır ama pahalıdır.

turistik yerlerde bulursun kolayca. beyoğlu ve sultanahmet'te mesela.

ortaköy'de incik boncuk satanların orada bi amca var. ahşaptan birebir maket yapıyor bu tür şeyleri. yoksa bile özel istekle yapabilir belki.

kulağında da ağrı hissettiğine göre önce kbb'ye git bence. gerekirse o dişçiye yönlendirir

muhtemelen kbb ile alakalı ama ben olsam önce dişçiye giderim. dişçinin problem olup olmadığını net bir şekilde görebilmesi için yapması gereken tek şey orto röntgen. eğer diş ile alakalı değilse, kbb'ye daha emin bir şekilde gidersin.

çeneden dolaylı olabilir.
boğazdan kulağa doğru açılan minik bir boru var östakimiydi neydi,
bundan dolaylı boğazda oluşan bir şeyin kulağı etkilemesi olasıdır.
dişçi ile ilgili bir mevzu olduğunu sanmıyorum.
kbb

noroloji

burun tıkanıklığı hep var, ağrı daga çok kulakla çene arasında kalan yerde.

20 lik yaş şeysi mi ki yeaa

çenende kilitlenme ya da ağzını açarken bir tıkırtı falan var mı? temporomandibuler ekleminde bir sorun olabilir öyleyse, çapanın tme bölümü oldukça iyi.

herkes ne güzel sallıyo ya, hastasıyım hepinizin. üstteki cevap doğru olan.

beyaz ya da cubuklu

beyaz akar

siyah

abi ben beyazı beğendim bu sene sadece. kartal işlemesi süper olmuş.

siyah da güzel ama geçen seneki enine çizgili formanın nerdeyse aynısı. bana "yeni forma" hissiyatı vermedi hiç.

beyaz ya da çubuklu formayı al panpa. bence üstüne 70lik rakı vs. bişeyler yazdır:p ya da Almedia yazdır. guti haz. yazdırma bence.

beyaz güzel geldi bana (galatasaraylıyım)

üretmiyorlardır onu aga 8 yıl geçti artık.

kırmızıyı bekle

beyaz güzel geldi bana hacı. çubuklu olmamış bu sene. kırmızı toyota yazısı olmamış sanki. aksine beyazda da çok hoş duruyor o reklam.
galataraylıyım.

beyaz süper, ama guti yazdırma. adamın kaçıp kaçmayacağı bile belli değil devre arasında.

ben olsam siyah alırdım ama bir şey yazdırmazdım.

siyah beyaz çubuklu forma en kralı hacı.
guti falan yazdırma.

siktiri cek, vur kapiyi cik git. baslamisim stajina, okurken benim canim sIkIldi amk. oradan bi hayir gelmez sana.

yuh, kapıyı vurup çıkmadan bir kaç tanesini indir.

maalesef pek cok yer stajyerlere boyle davraniyor.

(bkz: cemil ipekçi/@la traviata)

gecen seneki pek cok ogrencim bu sene stajyer ve cogu bunu yasiyor. dilekce ile staj yerinin degismesi icin basvurabilirsin. köle degilsin bunu unutma, sagligin daha onemli stajdan ondan bundan.

çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı'na şikayet et. her türlü soru, eleştiri, ihbar, şikayet ve öneriler için: alo 170.

iş verildiğine tamam de ama yapma. sana patlamaz bence.

la ben mühendis oldum aynı şartlarda çalışıyorum. staj da iş hayatına alışma ise bir nevi çok doğru bir staj yeri seçmişsin.

öyle yerde durulmaz hacı.
bi ters çek izaya gelmezlerse,
terse devam.
stajı yakma biraz daha dayan başka çare yok.
arkadaşın dediği gibi işleri yapma,
olay sana patlamaz bencede asıl sormlusu kimse ona girer.

-"su an bir seyle ilgileniyorum"

çayları müsshil damlası ile sabote et , bilgisayarlara virus sok yada hdd üstünde , çevresinde kuvvetli mıknatıs dolaştır.zarar ver zarar.

çekilmez, benim işim değil kapı,bulaşık de. artislik yaparlarsa, atarını yapıp öyle git. bak sinirlendim sabah sabah.

Şunlar sana ağır geliyosa şimdiden çalışma zaten sen, patronu olabileceğin bi iş bulmaya bak. Te allaam ya, staj böyle bişey ayrıl mayrıl atar yap deyip durmayın, kapıya bakmak ağır mı geliyor size?

bulaşık yıkamak biraz enteresan olmuş. bunları sadece sen yapıyorsan ve diğer stajyerler yapmıyorsa biraz da sorunu kendinde araman lazım.

ben şu an çalıştığım şirkete stajyer olarak girdim. kurumsal bir yapı olduğundan hiç bulaşık yıkamadım, çayı da bir kere şaka olsun diye getirttiler. elinde hıyar olana tuzla koştum ve ben de "oha abi heriflerin yaptığı işi şu halimle yapıyorum iyiymiş" diyordum. şimdi 1 sene part-time olmak üzere (ki üniversite devam ederken haftada 4 gün geliyordum işe) ikinci senem doldu. gelen gideni çok olan bir departmanda çalıştığım için şu an müdürümden bile daha uzun süreli bir çalışanım ve görüyorum ki stajyerken sahip olduğum yetkinlikler ile şu anki halim arasında bayağı fark var. daha 7-8 ay önce "tamam ya ben oldum müdür yapın beni" ayaklarındayken şimdi farkediyorum ki hala daha çok çok fazla gidilecek yol, yenilecek ekmek var. burada şunu unutmamak lazım, sen tüm şirketteki elemanlardan çok daha zeki olabilirsin ama iş hayatını bir atletizm mücadelesine benzetirsek 10 yaşındaki usain bolt'tan bir farkın yok.

bu sebeple eğer bütün gün dizimag'dan bihter-behlül izliyorsan, ekşi sözlük'te fink atıyorsan sana kapı açtırmaları çok normal. ama gerçekten copy-paste olsa bile bir işin ucundan tutmaya çalışıyorsan ve insanlar seni kendi çalıştıkları saatler de yanlarında istiyorlarsa bu noktada o şirkette çalışmaya devam edip etmeyeceğine bakmanı öneririm. kalmayacaksan salla tabii. şu an başka bir şeyle uğraşıyorum de geç. ama ortamı sevdiysen, işi beğendiysen saat 19.00'da çıkmak, yeri gelince cumartesi çalışmak çok çok normal bir durum.

benim tavsiyem orada samimi bulduğun, beraber çalıştığın bir çalışana derdini anlat. çay getirmekten, bulaşık yıkamaktan hoşlanmadığını söyle. eğer gerçekten senin bu işleri yapmaktan daha değerli işler yaptığını düşünüyorlarsa zaten onlar bunu engelleyecektirler. haa dersen ki ben en iyi üniversitede okudum, benim ailem şöyle böyle siz kimsiniz oğlum atara atar gidere gider, en basitinden "peki" derler bütün gün sandalyenin tepesinde oturtup 1 ay sonra staj defterine yazdıklarından yapmadığını gördükleri hiçbir şeye de imza atmazlar. referans olarak da ne diyeceklerini tahmin edersin sanırım.

kısacası 100 metreyi 10 saniyenin altında koşacak teknik ve güce ulaşmadan bunu sana öğretebilecek kim ve ne varsa yapmaktan kaçmamak lazım. kapıyı vurup çıkarsan emin ol senin gibi 10 tane daha bulması 10 saniyesini almayacaktır ama senin orası gibi bir yeri bulman 10 seneni alabilir.

ya sanki ömür boyu çalışıcan yap stajını sonra zaten durmazsın.boşboşuna stajını yakacaksın.hiç dayanacak gücün yoksa şefemi müdüremi ne biliyim bir üst düzey yöneticisine git şikayet et.stajer olabilirim ama ben kimsenin kölesi deilim de ne biliyim işte anlat derdini.sen şimdiden iş hayatında derdini anlatamazsan sıçtın söyliyim.

saiko güzel demiş ayrıca. adamlar ne yapsın şirketin 5 senelik stratejisini mi yaptırsın sana yoksa yüz bin dolarlık projenin teklifini mi hazırlatsın. gerçekten işin varsa veya bir işi yapabileceğini düşünüyorsan zaten bulaşığı yıkamak veya çay getirip götürmek için zamanının olmaması lazım ve bunları yapamadığında da sana hiç kimse bir şey diyemez. sana iş vermiyorlarsa da en kötü efendi bir şekilde bunları yapmak istemediğini, daha başka konularda daha verimli olabileceğini düşündüğünü söyle. söyle arkadaşım öldürmezler ya seni. haa sırf youtube'da sabah akşam video izleyen elemandan çay istendi diye gelip bilgisayarları bozarsa kan grubunu belirlerler orada.

meslek lisesi mi üniversite mi? ne kadar sürecek?

bi kere sana, asgari ücretin üçte biri mi neydi, para ödemek zorundalar bildiğim kadarıyla.

önce üst düzey yöneticilerden biriyle görüş. eğer aynı şekilde devam ederse screamshot'in dediği gibi şikayet et.

okuluna danış. çalışma koşullarını anlat. belki yol gösterirler.

"orası gibi bir yer bulmak 10 seneni alır" demiş birisi de. tamam lafın gelişi demişsin de ne 10 senesi ya? adam para almadan bedava çalışıyor. öyle bir iş kariyerine de bi bok eklemez. 7 kişinin çaliştigi dandik bi yer. ne deneyim kazandım diyeceksin çay getirdim kapı açtım kapadım deneyimi mi? düzgün bir iş yeri olsa zaten o tarz işleri yapacak birisini işe alırlar. madem çayı çorbayı götlerini kaldırıp kendileri alamıyorlar. ben de küçük yerlerde çalıştım ve oralarda da hep stajer oldu. patron dahil kimse stajerden çay istemezdi. gider efendi efendi kendi çayını kendin alırsın.

10 seneni "alabilir" dedim. nerede çalıştığını bilemiyoruz tabii. bana kalırsa da milletin bulaşık yıkattığı yerde çalışma tabii de genel anlamda bu staj işlerine bakmak gerekirse ayı gibi bir hukuk bürosunda çalışıyorsa da hakkaten 10 senesini yakmaz ama 10 sene boyunca yanar tek bir kötü referans ile.

bir restaurantın bulaşıkhanesinde staj yapmıyorsan bence de ayrıl.

siz ne saçmalıyorsunuz arkadaşlar, bu kadar mı kapitalizm kölesi oldunuz? Arkadaş orada "staj" yapıyor. Yalandan da olsa iş yapıyor olması işin ucundan tutması gerek. Bulaşık, kapı ve bunun gibi işler için bir "ofisboy" almaları gerekir. Bedavaya çalıştırdıkları stajyerin görevi kesinlikle bu değildir.

Dostum ne okuyorsun? Sektörümle alakalı bir bölümse yardımcı olmaya çalışırım. Şu zorunlu staj olayını getiren sistemin de allah belasını versin.

Çıksan bile yaptığın gün kadarını saydırabilirsin. Bence derhal başka bi yerlere bak ve ordan hemen uza

eger staj oncesinde sozleşme imazaladıysan orda yazar stajyer 8 saatten fazla calıstırılamaz diye bunu soylersin şefine vs elinde bi kozun olur en azından

Efemdim hiç de staj "böle bişey" değildir.

Kimse stajyer diye her söyleneni yapmak, sinir hastası edilmek durumunda değildir.

abi sen hasta mısın? Çay getir bulaşıkları yıkana ne?? atarı yap, tek tek suratlarına tükür öyle git. senin ruh sağlığından ve ezilen büzülen egondan daha mı önemli?

eğer ölüm kalım meselesiyse buradan stajını alman atar yap ve tehdit et bir şekilde.

@saiko, aile şirketlerinin leşliğini de kurumsal şirketin güzelliğini gördüm. Okulda saçımı ağarttım, henüz mezun değildim ama diplomalı elektrik elektronik mühendisine ve mezun olmak üzere olan bana bahçe temizletmeye, köpeğin boklarını temizletmeye çalışan bir patronum vardı. "Beni temizlik listesine yazmayın" dedim müdüre ve bahçe temizliği yapmadım. diplomalı olan mühendis paşa paşa yaptı temizliği, o sırada durumu çok sıkışıktı. 1 ay sonra atıldım ama en azından bu amına koduklarıma tamah etmedim.

Bu heriflere boyun eğmeye meyilli adamlar oldukça daha çok sikerler çalışanları.

Hadi çay getirilir, kapıya bakmak zaten gayet normal eyvallah da bulaşık ne lan ? O kadar pislik iş yaptırasın varsa git çaycı al, temizlikçi al.

stajını gerekirse yak, sokarım böyle adalete.

staj kesinlikle böyle bir şey olmamalı! bence ilk olarak pozisyonunuzu belirleyin mesela mühendisseniz mühendislerden iş öğrenmeye, onların yaptıklarını gözlemlemeye ve illa birilerinin işlerini yapacaksanız onlarınkini yapmaya çalışın. tabiki çay getir gibi kişisel işleri değil ufak tefek evrak ya da bilgisayardaki işlemleri yani iş hayatında kullanabileceğiniz işlerden bahsediyorum. ikinci olarak 'kapı çalıyor duymuyor musunuz?' dediklerinde başkaları da varken neden üstüne alınıyorsunuz ki? eğer 'ibomiu kapıyı aç' şeklinde emir geliyorsa sürekli o zaman bi bahane uydurun ya da açıkça tek stajyer olmadığınızı söyleyin. cumartesi çalışmaya gelince kaç iş günü çalışacağınız belli değil mi? mesela benim yaz stajımda 20 iş günü çalışmam gerekiyordu cumartesileri gitmedim. illa gel deselerdi 20 gün meselesini anlatırdım. mutlaka bu şekilde bir gün-saat sınırlaması vardır okulunuzdan öğrenin. unutmayın siz köle değilsiniz, ayak işlerini yapmak zorunda değilsiniz. işi öğrenmek için ordasınız. birşey öğrenmiyorsanız zaten orda staj yapmanızın manası yok. şimdiden kolay gelsin..

sanirim stajyerlikle alakali mevzuatlardan falan kimsenin haberi yok burada : ) tam kahve muhabbetine donmus.

"gercek hayat zaten boyle, dogru yerde staj yapiyorsun" diyenler mi ararsin, neler neler diyenler var icinizde.

egitimle baglantili konusularda ne olursunuz biraz dikkat edin.

ne korkak adamsın sen yanarsa yansın stajın ben kaç kere yaktım stajlarımı. hayatta dik duracaksın uysal koyun olmayacaksın. en az 3...

tamamen senin hatan! askerlikte de ezerler böylelerini... üzgünüm mesele stajyer olma meselesi değil karakter meselesi... büyüklerimiz bu hikayeyi dinlese daha çok bulaşık yıkar o derlerdi... neyse sorunun çözümü siktir git çayını kendin al demek madıfakır demen... gülme... şimdi diyemezsen yarın gerçek işlerde hiç diyemezsin... gençsin daha çok uzun bi yol var önünde... nasıl başlarsan öyle gidersin... kolay gele... adam bulaşık yıkamış ya... neyse kızdım çok, ben gider...

kapı mı çalıyor, arka odalardan birine doğru yol al. çay mı istediler; geç getir, onların işlerini mi yap dediler; arada hata yap;) yani hem eğlen hem de öğren.

Sanırım zorunlu staj yapıyorsun. Okulunla konuş, kaç saat çalışacağın ve c.tesileri çalışma zorunluluğunun olup olmadığı konusunda sana yol gösterirler. Zorunlu staj öğrenci işi yaşayarak öğrensin diye yapılır, iş haricindeki herhangi bir görevlendirme staj tanımı dışına çıkar.

Çay getirmek görevin değil, bulaşık yıkamak ta öyle. Bunu sana bir daha söylerlerse direkt reddedebilirsin. Kapı konusunda diğer herkes kadar iş düşer sana. Onun haricinde işe ne kadar sokarlarsa seni o kadar iyi aslında. Ama istemediğin halde okulca belirlenmiiş saatler dışında kmse seni çalıştıramaz. Aksi takdirde okulundan yardım iste, sana başka staj yeri bulsunlar.

@kimlanbu ???? evet bulaşık konusunu ben de ekstrem buldum ama bi kapı açmaya çay getirmeye, başkasının işlerini yapmaya da insanlar sesini çıkarırsa ohooooo işimiz var yani, her şeye de atar yapılırsa bi bok öğrenip bi yere de gelinmez tamam patronun götünü yalayın demiyorum ama, bi çay getirmeyle de ofisboy olunmuyor. cumartesi eğer zorunlu staj olayının içindeyse gün olarak sayılıyorsa gelinecek o kadar net, sayılmıyorsa zaten gelmessin.

ha onun dışında arkadaşlar siz stajyer olarak ne yapmak isterdiniz ? çay getirmek kapı açmak dışında, benim bilgisayar konusunda ilgim vardı, şirket dışarıdan gelen bilgisayarcıları zırt pırt çağırma olayını bıraktı. benim stajım zorunlu da değil, ki zorunlularını da yaptım, ayrı mesele.

bazen şirketin sahibi adam geliyor al şu excel dosyalarındaki değerleri topla hallet vs diyor yapıyoruz, yapacağız yani. konşimentoda hazırladım, bilmem neyi de yaptım.

ama siz daha burda çay getirmem kapı açmam derseniz olmaz bu işler, iş hayatına ısınma turları bunlar malesef, daha neleri ile karşılaşacaksınız kim bilir, para kolay mı kazanılıyor ?

direk atar yap çık diyenleri de merak ediyorum, hepsi böyle kurumsalın allahı her şeyin tanımlı olduğu vıcık vıcık bi iş ortamında mı çalışıyolar ?

hiç olmazsa denemiş olurum, olmadı bırakırım diyorum +1

üstesinden gelebilirim diyorsan 1 saniye bekleme..
ama çok ağır tempo olucak işim çok zor diip.. böyle dudak büküyosan hiç bulaşma derim..

eğer bırakırken bi sıkıntı olmayacaksa dene. ama genelde işverenler öyle kolay kolay salmaz?

yap.
böyle çılgınlıklar ancak gençken yapılabiliyor

Yapıyorum şu an, yapılabilir gibi.

@c=sh_kun, işte ondan emin değilim pek ya. keyfime düşkünüm azıcık, iş keyfi olarak ilgilendiğim bir alanda. dengeler diyorum ama kendimi mi kandırıyorum bilemiyorum.

@saiko, destek oldun cidden, başkaları olduğunu bilmek güzel.

deneme yanılma için ideal bi durum..

hem böylelikle bundan sonra ki durumlarda da kendinden daha emin olursun..
"evet yapabilirim!" ya da "daha önce denedim baya zorluyor, bu kadar yoğun tempoyu kaldıramıyorum" gibi..

sonuç olarak kaybedicek bişeyin yok gibi gözüküyor?

işten istediğim her an ayrılabilirim diyorsan düşünmeden başla!

beklediğin kabahat!! :)
her şey gençlikte olur. karart gözünü gir, nasılsa kaybedecek de bişeyin yokmuş :)

dene bi hacı ne kaybedersin ki?
en azından denemiş olursun.
diğer türlü hep aklına takılı olarak kalacak.

4 gün okul 3 gün iş, üstelik te bölümünle alakalı değil, yani sonrasında iş aradığında CV'ne koymana değmez gibi. Eğer paraya ihtiyacın yoksa lütfen kasma. Hem bunalırsın, okul performansın düşer, hem de zaten sonraki 20-30 sene çalışacaksın. Ne zaman sinema tiyatro'ya gideceksin, arkadaşlarınla takılıp sohbet etmeye vaktin kalmayacak. Bu da sadece üniversite zamanında yapılabilecek bir şey. Kasma kendini.

@siyamkedisizorro, okuduğum bölümle alakalı değil ama normal mesleğimin yanında da yapabileceğim bir iş. freelance çalışabilirim arada o konuda, bunu istiyorum cidden, yapabilmek için de bu referansa ihityacım olacak. hatta iyi para kazanırsam okuduğum bölümde çalışma oranımı düşürüp bu konu üzerine gitmeyi düşünüyorum. ikisi de opsiyonlu alanlar çünkü. çalışmak istediğim yer türkiyede alanında başı çekenlerden ve uluslararası bir firma. herhalde bir deneyeceğim yine.

afrikadan bir muzun içinde geliyo onlar.

50-60 lira falan istiyolar firmalar 80-90 metrekare evler için.

çok dayanıklı varlıklar, sadece sizin ilaçlatmanız çözüm olmayacaktır eğer apartman dairesinde oturuyorsanız. sizden iner alt veya üst komşuya gider, ilacın etkisi geçince de tekrar size gelirler.

@elxa: ben bunun üstüne uyuyamam ki ama. yanına bile yaklaşamadığımız için öldürmekten başka bir şey yapamadık. 2.si yakınlarda değildir umarım.

tiksindirmek gibi olmasın ama bizim çok eskiden oturduğumuz bir ev de böcekliydi (rusların tarakan dediği über inatçı bir böcek), en son o kadar kötüydü ki durum tarım ilacını seyreltip evi onunla ilaçladık. daha sonra ne olduysa oldu bir gün annem bulaşık makinesinin kapağını vidalı yerlerinden açtı ve içinden böcekler ve yumurtaları çıktı. meğer ortam sıcak diye oraya bile yuva yapmışlar. annem delirdi resmen onu görünce. evi ve eşyaları olduğu gibi bırakıp başka bir eve geçmiştik. korkudan 1 çöp bir şey götürmedik yeni eve. ev sizin değilse her şeyi ilaçlayıp taşının, böcekle yaşamak zor ve iğrenç.

ilaç milaç hikaye. daha doğrusu öldürürsün ama yine gelirler. önemli olan nerden geliyor onun kaynağını bulup oraları kapamak. gördüğün her deliği kapa.

Nette ilaç firmalarının sattığı 45 60 tl arasında değişen çok tesirli jeller mevcut. Denemedim ama anlatılana göre bir eve tatbik edildiğinde komşununkiler bile ölüyorlarmış, hatta komşuyu bile öldürebiliyormuş :P bahsettiğim ürünü üreten firma bayer'di sanırım.

eğer sadece sizin evde varsa ilaçlatmak kesin çözüm.
ama binada varsa evi ilaçlatmak durumu kurtarmaz,
bir süre sonra yine gelirler.
onun için bina da ilaçlanmalıdır.
kolaylıklar dilerim.

kesin kurtuluş yok girebelicekleri her yeri kapatın ve düzenli olarak ilaçlayın.

beledıyenın ılaclama servısı var. her 100 m2 ıcın 30 tl alınıyor.

burun eti, geniz eti ve bademcik oldum. 15-20 gün boğaz acısından katı şeyler yiyemiyorsun. 1 ay yoğurt yedim resmen.
uzun sürmüyor kısacık bir ameliyat, telaşeye gerek yok.
merak etme acı da yok.

korkacak bir şey yok. rahat ol (: keşke daha önce olsaydım, korkulcak bir şey yokmuş diyeceksin.

@leadzeppelin,
doktor da öyle dedi, ağrılı bir sürece hazırla kendini, bu pazartesi değil, ondan sonraki pzt ancak işbaşı yapabilirsin dedi. çok mu aciycak? :(
ama iyi yanından bakalım, kilo veririm herhalde di mi, diyete falan gerek yok daha :p :D

@girl in comma, umarım dostum.. bir kurtulayım da diyeceğim sanırım. çünkü nefes alamamak cidden kötü...

dostum ya nerde ne kadar a oluyosun bunlar hakkında da paylaşım yapsan , hatta bilenler yaptıranlar varsa bende kaynak olsam buraya , bende aynı dertten muzdaribim ve bir şekilde halletmem gerek benim de (:

hatta doktor tavsiyesi falan da fena olmaz (:

edit: bende burun eti olmak !

küçük çapta da ameliyat neticede.
ben operasyondan sonra 1 gün hastanede müşahede altında tutulmuştum, serum veriyorlar zaten bol bol birşeyler yiyip içemediğin için.
ilk gün biraz sızlar yutkundukça ancak sonra birşeyin kalmıyor. sert şeyler yememeye gayret et zorlama boğazını.
ben yoğurt, bebek maması, dondurma falan yemiştim hep. çok sıcak şeyler de iyi gelmiyor, ılık çorba en iyisi yani

@busuta, ailem burda olduğu için mersine geldim, mersin ünv. hastanesinde olacağım. malşyeti henüz bilmiyorum, ameliyat sonrası daha derin paylaşımlarda bulunurum, söz. :)

@led, sağol dostum paylaşımlar için. ben de bir gece yatacakmışım hastanede. konuşmak da yasak olacakmış sanırım.off, benim için en zoru da bu olsa gerek! :)

ben sadece bademcik oldum ve hiç de öyle acı çekmedim. 5 gün kadar muzlu pudingle beslendim sonra çorbaya ve yumuşak gıdalara geçiş yaptım. ve iyi ki aldırmışım dedim. ama sizde deviasyon olacağı için işin o kısmını hiç bilemicem :/ geçmiş olsun.

dostlar, peki ilaç/hap yutabilecek miyim? hapşırmamam gerekeceğinden antihistaminik verdi doktor, bir de koyu akıntı olduğunu ve operasyon sonrası enfeksiyon riski de olduğunu söyleyerek antibiyotiğe başlattı bugün. ameliyat sonrası nasıl içcem ki ben bunları? hadi yemek yemeyiveririm de ilaçlar nolacak?

yutarsın tabi ilaçları bir problem olmaz merak etme. çok acımıyor zaten. ilk 1-2 gün sızı olur o kadar. sonra geçiyor acısı.

sigara sakın içme bu dönem boyunca, ben dangalıklık yapıp sigara içtim enfeksiyon oluştu dertsiz başıma dert açtım.

gerçi benim tek bademciğim alınmıştı ikisi de alnırsa acısı çarpı iki olur mu bilemedim.

Kaynım burun ameliyatı diye girdi bacağını kesmişler,82bin tl tazminat aldı.

ÇOK BASİT AMELİYATLAR BUNLAR HACI RAHAT OL.
GEÇMİŞ OLSUN.

kardeşim bademcik, kuzenim burun ve geniz eti bense deviasyon oldum. en komplikesi deviasyon ki onda da korkulacak bir şey yok. ameliyattan sonra tabi ki sıkıntılı birkaç hafta oluyor ama büyük bir şey yok. çok rahatlayacaksınız, şimdiden geçmiş olsun.

iş yerine kimlik fotokopini götürmen yeterli, tc kimlik numarandan başlatıyorlar ssk nı

özlük dosyayı için istenen belgeler şirketten şirkete değişir. kimi savcılıktan adli sicil kağıdı ister, kimi sağlık raporu ister, kimi vesikalık foto ister. ama sigorta girişinin başlayabilmesi için tc kimlik numarası yeterli bir belgedir. yani sadece nüfus cüzdanı fotokopisi ile sigorta başlatılabilir.

hacı ilk sigorta girişi için tc no yeterlidir aslında.
ama iş yerinin diğer başka evrakları istemesi de normaldir ki,
bunun sigorta ile ilgisi yoktur,
tamamen kendileri için isterler.

samimi olduğunuz bir hocaya gidiyorsunuz ve aynen buraya yazdığınız gibi soruyorsunuz.

evet direkt hocaya referans olarak sizi yazabilir miyim dersin, seni az biraz tanıyan hocaysa zaten seve seve yardım eder. telefon dahilisini de cv ye yaz sadece mail yeterli olmayabilir, telefonla sormayı tercih edebilirler.

senin için ilk olan bu olay onlar için çok sık olan bir şey.
onun için çekinmeden hocayı ararsın,
durumu anlatır rica edersin.
bundan sonrası artık sen ve hocanın arasında ki samimiyete kalmıştır.

Hocaların büyük çoğunluğu yardımcı olur. Senin iyi bir yerde işe başlaman üniversiten ve hocaların için de artı değer olur çünkü.

Eminönü tabii ki :)

hacı mudo dan bak güzel şeyler var.

kapalicarsiya gidicen, zilyon tane var aradiklarindan. mudodakiler pahaliydi baya.

migroslarda da var
kütahya porselenin güzel ikili takımları var

atasehır pasabahce.

kutahya porselenden almistik hediye ikili fincan ve cezve takimi, fiyatini hatirlamiyorum ama baktigimiz digerlerine gore kutahya porseleninkiler hem cok daha guzel hem de ozel kutusunda falan hediyelik olarak daha iyi duruyordu.

uyku düzenine önem versin ilk.. derken yaptıklarını yazmaya başlasın.. günlük gibi değil.. not defteri gibi. şu saatte bunu yapacak şeklinde.. uyduklarına işaret koysun.. derken gerisi vicdanına kalıyor biraz..

askere gitsin

eğer önünde askerlik varsa, gitsin.

askere gitmesin.
hayattaki öncelik sırasını, hedeflerini belirlesin,
kendini iyice bi tartsın düşünsün,
çevresel faktörleri göz önünde bulundursun,
sonra bir şeyleri düzeltmeye başlasın.
bencede ilk önce uyku düzeni,
yarasa adam olma,
sonrasında diğer konulara gereken hassasiyet gösterilmelidir.

askere gitsin hepsinin cevabı orda

tanıdık/akraba şirketinde çalışmak her açıdan zordur. zam isteyemezsin. onlar seni tanıdık olarak gördükleri için en son para verilcek eleman olarak görürler. ayrıca haftasonu dahil ne demek? haftanın 7 günü adam mı çalıştırıyolar? 1 ay çalış al maaşını sora sktret derim ben. bi bahane uydurup kaçmaya bak insanın iliğini sömürür öyle yerler.

mantıklı.

rentts+1
"ya bak şimdi mahmut biz bunlara laf anlatamıyoruz bari sen anlayışloı ol"
gibi cümleleri çok duyarsın.
güvenilir adam olmak, tanıdık adam olmak sana değil işverene + etki yapar.
iş bulana kadar idare et baktın olmuyo geçerli bi sebeple,
hatır gönül kırmadan ayrılırsın işten.
yeni mezun birisine göre şu şartlarda iyi para ama durum fena

Maaş az ama ortam iyiyse evde boş oturmaktan iyidir. KPSS'ye çalışacağınızı söylüyorsunuz ama haftasonları da işte çalışıyorsanız o zor olur. Hiç izin gününüz olmazsa çok bunalırsınız. Ocaktaki maaş artışına pek inanmayın derim işler kötü gidiyor dedilerse. Ha yılbaşı tatilinde patron belki yurtdışı tatiline gider ama size gelince işler hep kötü gider, maaşınız zor ödenir (ödenmediği zamanlar bile olabilir) ;)

Sonuç olarak, boş oturmaktan iyi, CV'de bir satır ama yıpratırsa değecek bir şey değil gibi geldi bana.

rentss pardon haftasonu tatil. editleyeyim.

sen kpss b ye çalışırsın bir taraftan. karşına kadro çıktığında başvurursun, şu kadroya girmeye hak kazandım arkadaşım, ben çıkmak zorundayım, teşekkürler dersin. sonuçta hayrına çalışmıyorsun. onlar senden çalışma ricasında bulunmuşlar, kabul ediyorsun sen de. hem de tecrübe olacak sana. bence mantıklı burada çalışman. baktın kadro olmuyor daha iyi bir şirket çıktı karşına vs aynı şekilde karşılıklı konuşup anlaşıp, teşekkürleşip ayrılırsın.

ben olsam aralıkta askere giderdim.. tanıdık şirketi olup olmaması önemli değil, askerden geldiğinde kalıcı işine bir faydası olmayacağına göre oradaki çalışman vakit kaybı.. kalıcı işin derken kpss b'de başarılı olacağını düşünüyorum.. onun için vakit kaybı..

çalış gitsin ama gerçek kariyerini de ihmal etme.. bi taraftan kurumsal biyerde iş aramaya devam et..kpssye de çok güvenme..

Kpss'yi ciddi ciddi düşünüyorsan, çok istiyorsan, maddi yönden sıkıntın yoksa bence işe girme. Herkes Devlete geçmeye çalışıyor, 2012 Kpss'ye baya bi yüklenme olacak. İşi sıkı tutmak lazım.

boş durmaktansa tabii ki girip çalışın. ama başka bi meşgaleniz yoksa askere gidin bence de ne kadar erken yaparsanız o kadar iyidir. 5 ay sonra komple özgür olmak süper.

kalıcı olmamak kaydıyla çalış bence. kpss olayına asılırsın. boş durmaktan iyidir.

eski istanbul,
merkezi,
eskiden beri her bi pok orada.

Çok toptancı var oralarda. Zamanla bazıları perakende de satar oldu toptana yakın fiyatlarla. İyi şeyleri ucuza bulabildiğiniz gibi paranızın yetmediği şeylerin taklitlerini de rahatça bulabiliyorsunuz.

karakter tutup da ikeaya, koçtaşa falan gitseydi filmin ambiyansı da bozulurdu bi de o var.

19. yüzyıla kadar şehrin ticaret merkezi, çarşıların bulunduğu yer tarihi yarımada imiş. o zamandan kalan bir çarşı geleneği hala mevcut, kalitesini yitirmiş de olsa. hırdavatçılar, kumaşçılar, vs, vs.

adet öyle olmuş bi kere.. normal bi insanın işi nişantaşa düşmez mesela..

bala alaerji yoksa, zencefil bal. bol sıvı tabiki bir de.

www.eksiduyuru.com

zencefil balı destekliyorum. buna ek şöyle bir tarifim var bu durumlar için ( anneden alınmadır.) sıcak suda balı eritiyoruz. ve limon suyu ekliyoruz. ( toplamda bi kahve fincanı, bir çay bardağı kadar ) sabah akşam içiyoruz. boğazı, öksürüğü mis gibi yapıyor.

bol bol meyve sebze
yeşil çay
bal pekmez gibi doping gıdalara abanmak.

Eczaneden tantum gargara al ve kullan.

spor yap. yüzmeye git. koş. yan gelip yatma sürekli.

Bal, meyve, su, uyku.

nurofen al soguk algınlığına iyi geliyor.
boğazın için de bal+limon+karabiber karıştır iç. iğrenç gibi geliyor ama çok işe yarıyor.
c vitamini takviyesi yap birde

acı ekşi baharat, soğuk, sıcaktan uzak dur. bol bol sus iç. boğaza iyi geliyor.

Bal hakiki olmadikca yeme. Piyasadaki ballarin %95 i sahtedir. Bosu bosuna seker yemis olursun sadece.

en iyisi kamil koç ile izmire gelip oradan yarım saatte manisaya geçmek, ben şahsen böyle yapıyorum. hem kamil koç un izmire rahat hattı da var.

anadolu turizm
en kralı budur.

izmirden kalkanların çoğu manisaya da çalışıyor.

2 dairen olsa minimum 800 liradan kiraya versen belki olur.

istanbul'da beşiktaş civarında bodrum da olsa bi ev alarak.. onu kiraya verir ayda min 900 tl kazanır..

not:adamın şuanda bi evi olduğunu düşünerek söyledim bunu. kendisi de kiradaysa olmaz tabi.

faiz olabilir, kira olabilir, çeşitli sektörlere yatırım olabilir.

halk otobüsüne ortaklık olabilir. ki bu çok karlı bi yatırım aracı. bi arkadaşımın babası bi halk otobüsünün 4. ortağı. 40 günde evlerine 7 bin lira girdiği oluyormuş söylediği kadarıyla. otobüsün hattına mı koduna mı ne para veriliyor 1 milyon lira kadar.

yatırımını toprak üstüne yapacaksın panpa

160000 tl ye hatlı minibüs al kirası 1250 tl,
zamanla değer artışıda olur banko.
90000 tl ye ev al.
oh mis.

aylık faize verirsen minimum 2000 tl gelir elde edersin. miktar arttıkça faiz oranları da artıyor haliyle. bankadan bankaya göre değişir.

piyasa takibi yapabilirsen al-sat yapabileceğin her işle geçinebilirsin. misal emlak ve mevsimlik tahıl ürünleri.

500 bin liran bile olsa, faizle çok zor, bankalar verirken gıdım gıdım veriyor, alırken hamuduyla götürüyor. ama parayı değerlendirmeyi bilirsen o 250 bin liranın bir sene milyonu görmemesi için sebep yok. ben bilmiyorum tabi ki ama yapan yapıyor.

samsunda o parayla lüks 2 ev alınabilir, ortalama ama merkezi bir binadan da 4 daire alabilirsin, hepsini kiraya ver sonrada.

öneri2: samsunda o fiyata arsa alabilirsin, 2-3 yıl geçmeden çok fazla değerlenir bina diktirirsin ya da arsayı satarsın

Ev alıp kiraya vermek +1

Bursa- Görükleye apartman dikmek. Evler max 40 metrekare olduğu için, o paraya 16 dairelik apartman dikebilirsin. En düşük kira 400 tl bu söylediğim 40metrekarelik evlerin.

dükkan, ofis veya ev kirası +1

faiz olur mu yaa? reel geitiri diye bir şey vardır. yani enflasyonu düşeceksin faiz getirisinden. sen faizi yersen 10 yıl sonra ana para enflasyon karşısında ne olur? yapmayın etmeyin...

Bence hem giriş tarihini hem öss puanını yazmamak en mantıklısı, zaten öss puanını yüksek olduğu için yazıyorsan, okuduğun okul-bölüm eşleşmesinden iyi kötü tahmin edeceklerdir dereceni. giriş yılını görüşme esnasında sorarlarsa da o zaman söylersin, niye böyle uzadı falan moduna girince de ailevi sebepler, okurken 2 sene çalışmak zorunda kaldım falan diye kıvırırsın.

cyberia, yeni mezunum elde iyi bir derece var. bunu da yazmazsam neyle doldurcam ben bu cv'yi:) bir de dereceye baglı ödüller kısmına bişeyler yazcaktım orayı da tamamen iptal mi edeyim? kuşa döner cv

öss puanını yazma,
sadece mezuniyet tarihini yaz,
eğer yaşdan dolayı falan bariz belli olan bir durum var ise,
arkadaşın dediği gibi usta bir söylemle kıvıracaksın.

Önüme dereceyle bir yere girip yedi senede bitiren birinin CV'si gelse, zora gelince kasmış, sonra ya yanlış tercih yapıp istemediği bölüme girmiş ya da zorlama olmazsa yaymaya meyilli diye düşünürdüm. O yedi seneyi açıklayacak bir iş deneyimi filan varsa iş çok değişir tabii, kendini piyasada geliştirmiş, aferin derdim.

ÖSS derecesi yazmayın, sadece mezuniyet yılınızı yazın saklamak istiyorsanız. Onlara uygunsanız kaç yılda mezun olduğunuzu çok sorun edeceklerini de sanmıyorum.

@cosmicstring, 1.5 yıl civarı bir part-time deneyimi var. bir de fena olmayan 3 staj. 2. tespit cok dogru bu arada, yayma konusunda:)

arkadaşım git o cv'ye torpilinin referansının adını yaz başka şeye gerek yok..

o mezuniyet işini illaki irdelicekler çünkü bi iş deneyimin yok bi o var adamların takacağı konu.. illaki soracaklar kaç yılda bitti neden diye.. sağlık problemleri diye sallarsın ozaman da.. neblim.. ailenden birinin sağlık sorunları fln gibi.. ya da özel sebeplerden ötürü dersin daha fazla irdeleyemezler ozaman..

iş başvurusunda sadece deneyime ve yabancı dile bakıyolar.. derece yazmana gerek yok..sözlü olarak kendinden bahsederken söylersin olmazsa..

CV boş olduğuna göre stajları el mahkum yazacaksınız. İş deneyiminiz üzerinde yoğunlaşacaklardır. Part taym mart taym, en azından biraz deneyiminiz var.

bnl dgr en doğrusunu söylemiş tabii, torpiliniz varsa sırf adınızı yazıp CV diye vermeniz yeter. Hatta vermeseniz bile olur gerekli telefon edildikten sonra ;)

dereceni önyazıya yedir ;) cv gönderirken başvuracağın iş doğrultusunda şık bi önyazı hazırlamak iyidir. önyazı içinde, uzun uzun değil ama işte mesela 'xx.cilikle girdiğim bu bölümde bıdbıdbıd' diye belirtebilirsin.

öss derecesi hiç bir işine yaramaz, mezuniyet tarhini yaz sadece, girişi yazma...

kaçıncı oldun bu arada össde ? merak işte

Panpa kacincisin oss de?

o zaman liseyi hiç yazmayacagım demektir, bu bir eksiklik olusturmaz herhalde

liseyi yaz.. anadolu yada fen lisesi fln işe yarıyor açıkçası

@bnl dgr, o zaman da lise mezuniyet tarihiyle ortaya cıkar tarihler. bilemedim simdi.. en iyisi tarihleri vs acıkca yazıp saglam bi bahane mi sallamak acaba.

sen liseyi yaz

bahane 1: 1-2 denemede girdin üniye

bahane 2: özel sağlık nedenlerinden dolayı üni uzadı..bu sağlık sorunlarını kendine bağlama bence bu defa da sorunlu derler..

manyak la bu ik'cılar:)

Lise Robert, İstanbul Erkek gibi bir şeyse değer bence.

he ya, damızlık hayvan gibi saglıklısından istiyorlar bi de:/

tabi tabi utanmasalar dişlerine nallarına fln bakacaklar bakalım sağlıklımısın diye..

en güzeli kendi işini kurmak.. patron şirketlerinden uzak dur hacı. kurumsal biyerlere gir.. patron şirketleri küçük esnaf zihniyetinden çıkamıyor seni bokunu çıkarana kadar iş yüklüyorlar..

cv de yazan öss derecesine göre personel alımı yapan bir firma görmedim, gördüysen de hemen kaç. mezuniyet yılın yeterli olacaktır. bir de cv sine standart hobiler yazan gerizekalılar var, spor yapmak, kitap okumak, müzik dinlemek gibi. bu hatadan kaçın. yok illa hobi yazacağım diyorsan, formula 1 yaz, cnbce dizileri yaz, nba izliyorum felan yaz, seinfeld' de costanza adamımdır felan de ki muhabbet konusu olsun. işin tanımı veya gerektirdikleri bir yana, cv nin formatı ve kendini pazarlamanla işi kap. diğerlerine göre fark yarat yeter.

şu yün içliklerden alsanız? sağlığınız için iyi gelecekse yapın bence. teri iyi emiyor ve üşütülmüyor bildiğim kadarıyla. ya da yanınızda hep yedek giysiler taşıyacaksınız. terledikçe değiştireceksiniz. atlet falan giymek en iyisi. terledikçe çıkarırsınız.

yedek tshirt

hacı madem hastasın,
yedek tshirt tek çare.
terlemeyi önlemeye çalışma,
sadece terleyip hastalanmamak için çaba göster.
bir ilacı olduğunu sanmıyorum,
ilaç varsa bile kullanma derim.

yün fanila iyice terletir ölürsün yemin ediyorum. bu havada yün fanila mı giyilir? yedek t-shirt +1.

kış geliyor yea havalar soğudu. o yüzden yün içlik dedim :/

kürt böreği diye biliyorum bende, geçen gün haznedar da bi börekçinin camında "küt" böreği yazıyordu. ayrıca pudra şekeri dökünce üstünde rahatlıkla 6-7 tane yiyebilirim.

Sade Börek Diyende var

Ben de sade börek yiyorum. Yedikçe yiyesim geliyo sürekli kendimi durduramıyorum, aynı şekilde bana da bir ağırlık falan çöküyor. Çok yağlı bi börek bu, hızlı ve çabuk tükettiğimiz için böyle oluyoruz bence.

çok yağlı olduğu için baygınlık yaratabilir ve de ishal olabilirsiniz.

hocam bildiğin kürt böreği işte. kürt kürt kürt. söylemekten niye çekiniyor hala millet anlamıyorum. küt böreği falan yazıp asanlar var. ne kütü ya haha. neyse bu börek çok yağlı ve çok hamur işi. hem hamurunda şeker var hem de pudra dökünce iyice ağır oluyor. zaten kürt böreği yağ ve un :D ağır gelmesi çok normal. maden suyu falan içince geçiyor.

küt böreği diye biliyorum.

kürt böreğidir tabik.börek üzerinden de siyaset yapmayın allah askına.

bu böreğin çıkış yeri bingöl kiğı'dır. gidin kürt börekçilerine bakın yüzde 90'ı aynı mardinli midyeciler gibi bingöl kiğı'lıdır . adamlar kürt oldukları için börek de o ismi almış .

(bkz: kürt böreği)

115 entry var. yanlış olsa başlık taşınırdı zaten. hakkaten bu faşistlik nasıl işlenmiş milletin damarlarına!

not: kimse üstüne alınmasın.

kurt boregi kesinlikle. kut boregi diyen borekcinin ticari sebeplerden oturu dili varmiyordur belki.

kürt böreği tabiki. hatta bölgenin ekonomik sıkıntıları dolayısıyla sade ama güzel bir börek yaratma çabasından doğduğu söylenir.

4 olur muhtemelen amaa 2.ler de bayağı olur. 1 için herkesin imkanı olmaz olursa da memleketlerine dönerler. bu arada iç mihraklar boş durmaz. pkk vs.

(1)
kaçma imkanım varsa kaçarım tabii ki. saçma sapan iktidar oyunları yüzünden kendi hayatımı neden mahvedeyim ki? 21. yüzyılda savaş sonrası hiçbir ülkeden hayır gelmez.

(baskı altında değilim, iktidarda chp olsa ve savaş çıksa yine fikrim değişmez. bilmiyorum belki de türkiye'de yaşadığımdan çok yurtdışında yaşadığım için milliyet duygum gelişmemiş olabilir, bana en mantıklısı kaçmakmış gibi geliyor.)

4

ya nasıl desteklicez vatanı usta, kara savaşı mı kaldı sanki :/ yicekler bi bok, bize patlıcak, ha destek verebileceksek verelim ama bize kalmaz o iş :/

4

1

3

kişisel görüşüm kimseyi eleştirmemek yorum yapmamakla birlikte...1 diyenlerin baskı altında 1 dediğini fakat 2ye daha yatkın olduğunu düşünüyorum...

1. demeyenler benim bu tespitim hakkında ne düşünür?

1 ve 2 aynı usta. baska söylenişi sadece birbirinin.

3.
Tek cengaver ben miyim yahu? :)
Savaş çıksa en azından hiç savaş görmemiş iphonecu twittercı nesile nasihat verir, destek sağlarım. Bi şeyler yaparım yapmazsam aciz hissederim kendimi. Hangi ülkeye kaçarsan kaç düşman düşmandır sonuçta. Kalır mücadele ederim; ama fikirlerimle, ama taşla ama tüfekle her türlü..

genelde sana sormazlar, savaş anında askerlik çağındaysan ve çağrıldıysan gitmemenin cezası çok büyük, yok kaçarım, yok pankart açarım falan işlemiyor malesef. ha tercih soruluyorsa normal hayatıma devam ederim, savaşacak kadro yıllardır besleniyor zaten.

sikimin ucunda olmaz, ilk fırsatta tüyerim. manyak mıyım da canımı tehlikeye atayım boktan bi hükümetin boktan politikaları için?

11111111 yani.

1.diyenlere şunu da sormak istiyorum kaçtınız misal..amerikadasınız haberleri açıyorsunuz cnn flash news olarak veriyor 100 türk öldü falan diye ne hissedersiniz?aman sikerim bana ne mi dersiniz misal?veya başarılı veya başarısız savaş bittikten sonra türkiyeye dönermisiniz?yine misal devletten maaş almaya,bakkalda ekmek satmaya,galeride araba satmaya hiçbirşey olmamış gibi devam edebilirmisiniz?

ben 1 demedim ama cevaplayayım, 1 diyen adam bunların hepsini düşünüyor merak etme. ayrıca adamın devlet görüşüyle seninki aynı değil. sadece burada doğmuş olduğu için bağlı olduğunu düşünüyor, başka yerde doğsaydım oraya bağlı olacaktım diyor, dolayısıyla seçim zamanında burayı seçmem için bir sebep yok diyor.

keza yine 1i seçen bir adam sana her gün afrika'da o kadar insan ölüyor sen ne hissediyorsun diye de sorabilir.

neyse ki ben 1 demedim :)

benim için 100 türkün ölmesi, 100 afganın ölmesi, 100 isveçlinin ölmesi,...
hepsi aynı şey, hepsi insan, herkesin ailesi var, sevdikleri var. tabii ki bana ne diyemem ama ben yolda ölü bir kedi görsem ona bile üzülürüm kim bilir daha yaşayacak neleri vardı diye.

sığınmacı olarak gidersem de ailemle gittiğim müddetçe geri dönme ihtiyacı hissetmem.

@ hedehodo

sadece türkiyede değil dünyanın neresinde insan ölse üzülüyorum zaten. nerede olduğu çok da bir şey değiştirmiyor. ama benim 101. kişi olmamam veya 100 kişinin içinde bulunma ihtimalimin sıfır olması beni sevindirirdi.

yıkıcı bir savaştan sonra ülke canını kurtatmak için kaçanları affederse dönmek isterdim tabii ki ama bu kadar bağnaz bir milliyetçiliğin hakim olduğu bir yerde geri dönenlere nasıl bakarlardı gerçekten bilemiyorum. ben yine de geri dönerdim sanırım. hayatımıza da devam edicez tabii ki, ne yapalım yani, "yok ben maaş almam, araba satmam, dilenmeyi düşünüyorum, evde oturucam" falan demesini mi bekliyorsunuz insanların? ağlayıp yalvarsınlar mı hükümet konağının önüne gidip? niye insanlar kendi seçmedikleri ve politikalarını desteklemedikleri hükümetlerin verdikleri boktan kararların ceremesini çekmek zorunda olsun?

5 i baya ilerletirdim ben. baya ayak üstü sevişirdim paso.

yorum yapmadığımı söylemiştim o yüzden soruları bana yöneltmeyin burda soruları ben sorarım :)

bu arada chp tabanının en az yüzde 80nin 2.seçeneği tercih edeceğini düşünmeme ve bu platformda muhalefet sempatizanlarının daha çok olduğunu düşünmeme rağmen 1 kişinin bile 2.seçeneği tercih etmemesi ilginç

insan ölecek arkadaşım.
türk, israilli, amerikan, kamboçyalı fark etmez.
savaş anında ülke dışına çıkabileceksem eğer ailemle birlikte, ve orada güvende olacağımı hissedersem saniye düşünmem giderim.
gönül ister ki savaşlar çıkmasın,insanlar ölmesin.. aman savaş çıkmasın diye, ya da madem savaş çıkarttınız diye savaşmak tezat olur bence.
şöyle bi söz vardı. nerden, nasıl atmışım hafızama hiç hatırlamıyorum, yamuluyorsam düzeltin.
"savaş çıkaranları öldürün, şiddet yanlılarını katledin"
bunun gibi bişey herhal.

@hede_hodo: sen yorum yapmıyorsun ama üslubun yapıyor, neyse ben belki biraz 5'de takılıp 1 e geçerim, yahut kendime 6-7-8'ler bulurum, 2-3-4 ile işim olmaz.

@good bende yorum almak için daha çok kışkırtıp yönlendirmeye çalışıyorum yorum yapmaları için zaten :)

@hewit birader soruyu ben soruyorum sonuçta anchorman de değilim tabiki kendi yorumlarım kendi düşüncelerim var hepinizin olduğu gibi..amacım yönlendirmek biraz provake etmek..kısaca yorum almak istiyorum..ne demek istediğini anlamadım açıkçası

2. secenek bir gercek cunku, israil sen savassan da ben kacsam da yerler bir edicek zaten.

ulkede zaten savas var. sen eline tufek alip daga cikiyor musunu teroristle savasmaya? yapiyor musun su an 3. secenegi?
1 yilda yuzlerce genc bosyere olurken tayyip nasil ulkeyi pazarlama ticaretine devam edip, kafasini aksam yastiga rahat koyup uyuyorsa, ben de ayni sekilde savastan sonra donerim.

önce antalya'da her $ey dahil bi otele giderim (sava$ turizme darbe vuracağından, oldukça ucuzlar oralar) sonra istanbul'a döner vize-final dönemleri hariç paralı askerlik yaparım. (otel parasını çıkarmak için) vize-final döneminin 1'er hafta öncesinde elimde rehin olsa bile serbest bırakır dersimin ba$ına geçerim. durduk yere okulu uzatırsam kötü çünkü.

savaş sonuçta hükümetin politikalarının bir sonucu olacağına göre 2'yi seçerdim. hükümet değişirse savaş da biter bu böyledir. buna rağmen savaşı israil bitirmiyorsa o zaman savunmaya destek veririm. savaş zamanında hükümetin başını başka yollarla da devirebilirler bir de!

4. şık Tayyip'in arkasında olma cümlesi hariç uygun. İsrail'den nefret etsem de böyle.

1 israil isterse nuke atsın türkiyeye benim canım bu dünyada yaşan 7 milyar insandan daha kıymetli. tabi bu benim bakış açım.

Ben karışmıyorum seçeneği yok mu? Emin ol savaş halinde ülkenin %90'ı bunu yapardı. Milletin gözünde de şöyle bir şey canlanıyor niyeyse:

Düşmanın kara ordusu ülkenin her karışını işgal etmiş. Sokaklarda kanlı çatışmalar var. Böyle her sokağın başında da bir amca ekmek dağıtır gibi AK-47 dağıtıyor gençlere. Sen de alıp hemen savaşa koşuyorsun.

Savaş olursa perdeleri çekip evde oturacaksınız hacı. Kim gelecek de nereyi işgal edecek? Deniz ve havadan savaş sürerken size ''delikanlı, git bize İsrail uçaklarının kalkış kodlarını getir'' mi diyecekler? Ne görevi, ne faydası yahu?

daha savaş çıkmadan kaçtım bile ben, 1 yıl önce gadanallah dedim ve terki diyar eyledim, savaş felan çıksaydı o an ikilerdim!

5

önce 1 i yapardım sonra 5 i uygulardım.

hükümetin dingilliklerinden dolayı girilmiş bir savaşta sadece bölgemi korurdum. çok kızdırırlarsa bir kaç düşman birliğini daha imha ederdim. sonra savaşın bitmesini beklerdim.

böyle bir savaş muhtemelen 3. dünya savaşının başlangıcı olacağı için bir yere kaçmak çözüm olmaz, Nükleer silahlar kesin kulllanılacaktır. Buda bilinen insan medeniyetin sonu demektir. Zaten bu tür durumlarda olaylar sizi biryerlere sürükleyecektir.

ben de merak edip buraya bakayım dedim. polis miydi ambulans mı?

ben de tam görmüyorum caddeyi ama büyük çoğunluğu polisti.

caddebostanda bi şeyler olmuş sanırım. geçen de bi olaylar olmuştu.

yfrog.com
yfrog.com

delirttiniz lan beni +1

sorun sizin klozetten kaynaklanıyorsa ev sahibi değiştirecek ya da değiştirip kiradan düşeceksiniz. o sorumluluk sizin değil.

siz değiştirin klozeti sonra da kiradan düşün masrafı..
ev sahibinin işine gelmezse gider dava açar, 3 sene uğraşır, mahkeme adamı haklı görürse klozetin parasını verirsiniz adama 3 sene sonra :)

bir de bu davada eve bilirkişi falan gelip inceleme yapacak vs. ve tabi ki bilirkişi ücretini davacı ödeyecek, yani ev sahibi onun için de masraf yapacak. bence dava falan açamaz.

siz klozeti değiştirin, faturayı da saklayın...
adama da mesaj atın telefondan, eve zorunlu olarak x lira masraf yaptık, o parayı bu ayın kirasından düştük, isterseniz faturayı gönderebiliriz diye.

gerisini o düşünsün.

ev sahibine durmu anlatın,
klozeti değiştirip kiradan düşmeyi teklif edin.
ev sahibi haksız, karşılamak zorunda.
eğer sen yaptırırsan;
evden çıkacağın zaman klozeti söküp götüremeyeceğine göre.
tuvalet tıknıklıı ile priz aynı şey değil.
birisi rezillik be hacı.

kiradan düş +1

dava aşamasına geleceğini sanmıyorum ama öyle bir ihtimal varsa klozeti bir yapı firmasına değiştirtin. değiştirmeden önce gelip teknik servis raporu gibi bir şey hazırlasınlar. "şu, şu nedenlerle klozet değiştirilmelidir" diye... hatta bu raporun kopyasını ev sahibine iadeli taahütlü gönder. ilerde dava olursa bunu kullanırsınız.

ev sahibi dava acarsa kirayi eksik verdi diye acar. hatta evden cikarir. klozeti falan katmaz davaya. kira bedelinin eksikliginin ispatlanmasi da 3 sene surmez. yalandan yere evden olmayin.

sozlu olarak anlasin derim. eger tuvalet sorunu eve siz girmeden once varmissa, 'gelin nu klozetinizi alin yoksa cope atiyoruz' deyin. taktirdiginiz yeni klozeti de evden cikarken gotureceginizi soyleyin. sonucta bu da sizin bi esyaniz. eski klozeti atmanizi da o istemis olacagi icin 'hani o zaman benim klozetim' diyememeli... 'isterseniz klozeti birakirim ama son kiradan x lira duserim' dersiniz. yeni klozete x+y lira odeyecek kadar enayi bi ev sahibi degilse mecburen teklifinizi kabul edecektir.

ev sahibi bu şehirde değil. ve kesin bi dille reddediyor kiradan düşmemizi. napıcağımızı şaşırdık.

3 alternatif var:

1-kiradan düşüp mahkemelik olmayı göze almak.
2-paşa paşa klozetin parasını ödeyip oturmaya devam etmek. bu arada kontratta "bakım ve onarımı kiracı yapar" vb. bir madde var mı? varsa zaten mecburen yaptırıcan.
3-evden çıkmak. bu durumda "siz bozdunuz" diyerek klozetin parasını depozitodan düşebilir.

bu arada tuvaletin tıkanma nedeni kesin sizin klozet mi? diğer kattakiler de neden oluyor olabilir mi?

yahu kiradan düşeceksin onu.. klozet bu gerzek ev sahibinize ' bu klozeti yaptırırım giderken sökerim gelen kiracıyada sıcmak için tuvalet taktır.' diyin. boyle armutluk olurmu ya size ait tamamda bu evin daha sonra sokebileceğiniz birşey değilki bu bir luks değilki bu alet edevat herneyse evinde devamlı kalacak birsey heee tribe girerse evden cıkar ben olsam o klozetide söker o banyonun taşlarınıda kırar oyle cıkarım... (mutfagını yaptırdıgım evin parasını kiradan düşmeyen ev sahibine yapmışlıgım vardır.gayette haklıyım cunku evden cıkarken o mutfagı bir yerimize sokamayacagız.onada yar olmadı gitsin yaptırsın dedim :D )

aynen böyle moruk

makyavel prens adlı eserinde yöneticinin insanları korkutması ya da kendini onlara sevdirmesi iki alternatiftir der. ama her halükarda korkulan yönetici olursa iktidarı devam ettirmesi daha kolaydır der.

iş yaptırdığınız insanlara kendinizi sevdirmeye çalışmak yerine korkutmayı deneyin. en ufak şeyde bile arıza çıkarın. ardından bütün işlerinizin istediğiniz gibi olacağını görebilirsniz.

kanımca dünya üzerindeki genellemeler arasında doğruluk payı en yüksek olandır.

iş hayatını çekilmez kılan bişey varsa o da nezaket saygı sevgi çerçevesinde iletişim kurmak yerine en ufak şeyde arıza çıkaran, tek amacı kendi işlerinin yolunda gitmesi olan başarıya klikli hırs küpü insan modelleridir. sırf işiniz görülsün diye bağıran çağıran primitif insan tipi olmayın lütfen. Bu kadar evrimi boşa geçirmedik herhalde, en başa dönmeye ne lüzum var. Eğer karşınızdaki insan gösterdiğiniz saygıyı nezaketi suistimal ediyorsa o zaman tavırlarınızı biraz daha değiştirebilirsiniz tabii ama her halükarda saygı erdemdir makyavel puşttur efendim.

başlığa direkt cevap olarak; yes, it is diyorum.

ilk defa duydum hayran kaldım. çünkü doğru tamamen.

aynen.

kadın erkek ilişkileri için şu formülü verebilirim;

Nice guy + girl = feminin energy = minor result + pleased with self

yahu genelleme doğru da o laf kız-erkek ilişkileri için söylenmiştir, yönetici, iş isteme, iş yaptırma şeklinde hayat için değildir.
biraz uyarlama bir kullanım olmuş, onu diyeyim dedim.

kız erkek ilişkilerinde doğrudur. nice guy neden kız bulamaz? düşüncelidir, kadına saygı duyar, onu zorlamaz veya küçük düşürmeye çalışmaz. ama bu nice guy yine kız bulamaz çünkü kızın istediği köle değildir. kızın istediği omurgası olan eşit bir ilişki yaşayabileciği biridir. nice guy da eşit olduğunu düşünür ama karşısındaki kızı yüceltmekten başka birşey yapmaz. o yüzden forever alone.

okumadım başlığa cevap vericem sadece.

hayır.vicdan denen bir şey var.

hayır, vicdan seveni siktikten sonra kendini affetmek için kullandığın birşey.

Genel olarak doğrudur ama nabza göre şerbet vermek diye de bir şey vardır. Karşındakini test edeceksin, iyi niyetini suistimal ettiğini gördüğünde ona göre bir davranış sergileyeceksin.

Herkese kendini sevdiremezsin, öyle bir çaban olursa da sikerler afedersin. İnsanlara yüz vereceksin ama hepsine değil, verilen değeri anlayıp takdir edebilenlere.

çok doğru,
ister bay-bayan,
isterseniz diğer ilişkiler konusunda geçerli bir kuraldır.
herkesden aynı özveriyi beklemek hayal kırıklığı,
bir kişi için de kural bozulmaz.

türk insanı için ne yazıkki doğrudur...
genel olarak ilişkiler için olduğunu düşünüyordum ama diğer mevzularda da geçerli olması mümkündür.
@wessago +1
@kimlanbu +999

evet
hatta,
seveni s.....ler iyi s..eni daha çok severler

karakterle ilgili, çoğu insandan güzellikle rica edince yapmıyor, ilgilenince havalara giriyor evet. yapabiliyorsan muhatap olmamak, yapamıyorsan davranılması gerektiği şekilde davranmaya devam.

Gezex diye bir site var onlar bu tür geziler düzenliyorlar sürekli, bir göz at istersen.

neredekal diye bi site var bi de oraya bak.
butik otel tercih ederdim
sessiz sakin ve ormana yakın şömineli odası olan bir yer seçerdim.
sevgilinin ne tarz bir tatil istediğide önemli.

ben çok denedim ama camel'dan başka hiçbir sigarayı içemiyorum. alternatifini bulsam keşke

Kırmızı winston, bulamazsam marlboro, o da yoksa camel, o da yoksa parliament, o da yoksa şansıma sokayım.

samsun 216 içiyordum alternatif olarakta camel. sonra camel softu bırakamadım. onu bulamazsam da başka bir camel çeşidini içiyorum

Siyah Pall Mall içiyordum ama piyasadan kaldırıyorlar, hiçbir yerde bulunmuyor artık doğru dürüst. Şimdi yine siyah Lucky Strike içiyorum, mentollü olaraktan.

parliament
alternatif winston soft

kırmızı Marlboro
alternatif Muratti

camel white alternatif winston light(blue)

poşet çay fazlasıyla sağlıksız bana göre. içinde barındırdığı kimyasal boyalar nedeniyle. hele o doğadan o kadar kötü ki anlatamam. yine de ben içmeden duramam diyorsan bilinen markalar içerisinde en iyisi bana göre doğuş çay. liptonu tavsiye etmem.

lipton..

doğuş ya da doğadan markalarının tadı içilecek gibi değil bildiğin acı ve kekremsi bi tat..

liptonun tadının çayla alakası yok. doğuş en çayımsı. çaykur da pek güzel değil gibi.

Bitki çayında kesinlikle Doğadan Büyülü Bohça serisi. Muadillerine göre pahalı ama en azından içerisinde gerçek bitkiyi görüyorsun. Yaseminli yeşil çayı, elma çayı ve ekinazyalı ıhlamuru favorim.

büyülü bohça +1 acaip de güzel kokuyor. elmalısı filan.

doğadan güzeldir.
ayrıca büyülü bohça harbi daha güzel.
liptonun sadece karadeniz sallama çayı güzel.

icerigine bakiyorum katki maddesi, aroma olmayani aliyorum ve dogadan degil doga tavsiye ediyorum...

büyülü bohça'nın kuşburnu olanını içmiştim, güzeldi hakikaten. @kamyonsans, doğru diyosunuz, doğa bi tık daha pahalı zaten diğerlerine göre.

klimayı tercih etsin.
izmirin sıcağıda beter olur.
yani hem yaz hem kış kullanabilir.
ev sahibi klima parasını kiradan falan düşmez.
teklif etmeyin komik duruma düşersiniz.

biz elektrikli ısıtıcı kullanıyoruz. en yüksek aylık 150'yi gördük elektrik faturasında. yalnız bizde ocak banyo falan hepsi elektrikli.

elektrikli ısıtıcı yeter bence.

ufo denen alet ancak açık havada iş görüyor evin içinde tam önüne oturmak lazım ısınabilmek için.

Senaryo kötü ztn:)

tek numarası 3d

filmin bir şeye yaradığı yok zaten.
arkadaş demiş tek numarası 3d

filmin tek numarası 3d, fakat en iyi 3d film de kendisiydi işte görsel anlamda. vizyondaki pek çok 3d başlığı altındaki film çok da 3d değil ya da kötü, avatar fena derecede iyiydi görsel anlamda, üç boyutu iyi vermişti.

yanlis hatirlamiyorsam kadin aralarina girmis ama yine de bir derece dislanmis ve dolayisiyla bilgi toplayamamisti diye hatirliyorum.

ouuuv; ölmüşsün sen...

paran varsa bir ev tut kendine okuluna yakn.
başka bir şehirde (ankadara oturmuyorsun sanırım)yeni bir üniversite iyidir.

gez toz kafayı dağıt başlarda ama sonra inele okulu bitir; başka çaren yok gibi gözüküyor.

paran yoksa da okurken çalışman gerekecek; şimdiden iş aramaya bak.

kolay olmayacak ikisi de ama kolay gelsin...

ankara'dayım.

açıkçası bir iş tecrübem falan yok. tek bildiğim çok iyi ingilizce ve türkçe anlatabildiğim özel ders olarak. o da parasız eş dost çocuklarına falan...

acı ama gerçek bir şey söyleyeceğim hep böyle kalacaksın. ara ara güzel zamanların olsa bile bu ruh halin hiç yok olmayacak. çok uzun yıllardır majör depresyon hastasıyım. kronikmiş. hele bir de hayat sağdan soldan geçirince geçmek bilmiyor. ben de 6 yaşımdayken boşandı bizimkiler. üvey anneden dayak yedim üvey babadan taciz gördüm. akraba tecavüzüne uğradım daha 9 yaşımdayken falan. atlatılıyor bir şekilde ama geçmiyor o ölme isteği hiçbir zaman. ya bununla yaşamaya alışcaksın ya da o ilaçları içeceksin. ve şunu unutma asla kendini öldüremeyeceksin. hep intihar eğilimlisi olacaksın.

lanetli olduğuna inanmaya başlayacaksın bir süre sonra da. girdiğin iş yerleri batacak kendinden bileceksin. çok sevdiğin adam intihar edip ölecek kendinden bileceksin. o kardeş dediklerin kazığın en büyüğünü atacak sana yine "ulan kafama sıçim niye böyle iyi biriyim ki hala ben" deyip yine kendinden bileceksin. genelde terkedilen olucaksın çünkü kimse senin kadar derinlerde yaşamıyor. kimse senin kadar gerçekçi ve acımasız değil gerçekler konusunda.

yalnız yine de şansın yok değil. okumak gibi bir şansın var. ve ne olursa olsun bir baban var. bunu kendi lehine kullanmayı başarabilirsen yakın zamanda bu söylediklerimin hepsinden bir çırpıda kurtulabilirsin. benim, daha doğrusu bizim gibilerin yapamadığı şeyi yapmaya gayret edersen kolay olabilir. takmamak! gelişine vurmak, akışına bırakmak gibi. tabi sen tam bunun yapmaya karar verdiğinde bir dış etken mutlaka önünü kesmezse. belki de sen daha şanslısındır.

off çok bunalımım bu aralar yine kusura bakma moralini bozmuş oluyorum ama gerçekler bunlar.

ilk gönderdiğin anda okudum sorunu, şu ana kadar düşündüm. net bir şey diyemedim. mutlu olman ve bu mutluluğu uzun bir süre hayatında koruman gerekiyor. yıllar süren bir koruma tabi bu. bu süre zarfında ise biraz daha iyi olacağını tahmin ediyorum. aşık olmayı dene, umutsuz bir aşk bul kendine, onun peşinden koş. bir uğraşın olsun yani. bisiklete bin mesela.. bir şeyler yap yani.

sorun şu ki, aşık olamıyorum artık. fallarda "3-5 aya karşına birisi çıkacaağğk" geyikleri dönüyor ama kaç 3-5 ay oldu... yanlış anlaşılmasın buralarda sevgili arayacak da değilim. ilgi budalası falan da değilim. dayanamıyorum sadece... ve şu da var, artık birine kendimi en baştan anlatmak çok zor geliyor.

kendine acimayi birak ve gerceklerle yuzlesecek kadar cesur ol. 3 vakte kadar ekonomik bagimsizligini ilan edecek ve bu ortamdan kendini kurtaracaksin. simdilik uvey anneye katlanmak zorundasin. senden cok daha zor durumda olanlari dusun. boyle durumlarda polyanna'yi oynamak cok ise yarar. defalarca sinava girdigin halde hic bir yeri kazanamiyor olabilirdin, baska saglik sorunlarin olabilirdi gibi... ölümü düşünmek kolaycilarin isi. sen bu isi zor yoldan yapacak, bitirecek, ekonomik bagimsizligini ilan edip kardeslerine ornek olacaksin.

herkes hayatinin kisa ya da uzun bir doneminde bocalar. anlattiklarin zor seyler, kabul ediyorum ama cozumsuz seyler degil. ayrica, yakindan bildigim baska hayat hikayelerine kiyasla, hic de oyle vah tuh denecek durumda degilsin.

hayatinda "kimsen" olsun bu arada. yeni okulunda arkadaslarin olacak. iclerinden iyi yurekli birisi ile karsilikli destek olursunuz birbirinize.

kurslari bir sure askiya al, tek hedefin okulunu bitirmek olsun.

haa bi de, ilac almaktan nefret etme. sana mutlaka iyi gelecek ilaclar vardir. (tecrube konusuyor) (bkz: yeni baslayanlar icin depresyon/@compadrito)

sorununu geçmişteki bir şeye bağlamaya çalıştıkça asla çözülmeyecek çünkü geçmişin asla değişmeyecek. benim de 11 yaşında babam öldü. yediğim her bok başaramadığım her şey depresif olduğum her an için bunu sebep gösterebilsem oh ne ala.

öyle bi dünya yok. kimin kusursuz bi hayatı oldu? suçu boktan hayatına atmak ne kazandıracak sana? sorunun kaynağı sensen değiştirme gücüne sahip olan da sensin. sızlanmak yerine bişey yap. nokta.

seni rahatlatacaksa 23 yaşımdayım ve birinci sınıftayım. (ama saç sakal 25 falan gösteriyor, sınıfta bildiğin dedeyim) önceki lisans eğitimimi 4. senemde çat diye bıraktım. şimdi bambaşka bir bölümdeyim ve beni heyecanlandıran bir mesleğe yöneldim, o yüzden o giden yıllar hiç koymuyor gayet mutluyum. evdeki durumla ilgili bir şey söyleyemem. ama o ruh halini değiştirebilecek tek şey okul. okulda çevre edinmen lazım. okuduğun bölüm ne kadar iyi olursa olsun, dersleri ne kadar çok seversen sev, samimi bir arkadaş çevren yoksa o okulu tam anlamıyla benimseyemiyor ve sevemiyorsun. arkadaş çevresi her şeyden önemli. okulu sevdiren en önemli unsur bence. öğrenci kulüpleri de arkadaş çevresi için en ideal yol, zaten üniversite tecrüben olmuş biliyorsundur. ama gerçekten okul çevresi insanın hayatını güzel kılabiliyor tek başına. buna yönel o ruh halinden kurtulabilmek için. söyleyebileceklerim bunlar sanırım.

bir diğer yol da sevgili yap, iyi kötü kafan dağılır en azından.

"evi de terkedemedim çünkü babam böyle bir şeye izin vermez."

bu mantıkla işin zor, cesur ol biraz.

Şimdi yazmaya vaktim yok ama ilk fırsatta yazarım. Sadece şunu söylemek istiyorum şimdilik. Biri hep böyle olacaksın demiş ama emin ol öyle değil, dişini sıkıp gerçekten yapman gerekenleri yaparsan her şey hallolur.

25 yaşındasın, kendi hayatını kurabilirsin. biraz cesaret. aşık olmak için önce kendini aşman gerekiyor. kolaylıklar.

25 yaşında evi terketmeniz için babanızın izninin hükmü yasal olarak olmamalı.

okul konusunda da, yapacak daha iyi daha önemli bi işiniz yoksa (ki muhtemelen olmaz sevgili falan istemiyosanız) derslere gidin. çevre konusunda da süreci hızlandırır bu. derse gittikten sonra akademik başarı olarak da geri gelir o zaten. kimse bahsetmemiş ama bi öğrenci topluluğu da şiddetle önerilir.

selam,

aramıza hoşgeldiniz. yani bilmiyorum faydası olur mu, bana pek olmuyordu ama "içinde bir yerlerde sürekli uyanmayı bekleyen bir depresyona sahip olan insanlar" klübü diye bir şey var, biz onların üyesiyiz. :)

yarım bırakıldığınızı hissettiğiniz içni her şeyi yarım bırakıyor olabilirsiniz. ama şu şansınız var, kendinizi bütünlemek için başka insanlara ihtiyaç duymamayı öğrenmişsiniz. en azından şu yaralı halinizden kurtulana kadar hayatınıza kimseyi almamanız kendi hayrınıza olacaktır, zira o yarımlığı başka insanlarla giderdikçe daha büyük bir boşluk oluşur içinizde.

üniversite ankara'da mı bilmiyorum, eğer öyleyse bile ders çalışma ortamını ya da okula uzaklığı bahane edip yurda çıkmanız çok faydalı olur. maddi olarak nasıl olduğunuzu bilmiyorum ama devlet yurdu da kabul edilebilir, en azından farklı kişiler, ve hepsi üniversiteye gelmiş kişiler olacağından faydalı olabilir.
bi de şeyi düşünmeyin, yani yaşım büyük, çok sivrilmeyim ya da dikkat çekmeyeyim değil. belli ki yeteneğiniz olan bir alan, zevk alacağınız bir alan seçmişsiniz. budnan sonraki tek hedefiniz buna yoğunlaşmak olsun, tadını çıkararak üniversite hayatınızı geçirin. ders çalışma metodlarıyla ilgili birsürü şey yazmışlar zaten, yabancı dille alakalı bi bölümden mezunum, daha fazla bilgiye ihtiyacınız olursa mesaj atın. ama aynı zamanda okul dışı aktivitelere de katılın. bir başka yabancı dil alın mesela, seçmeli falan. imkan varsa kursa gidin. yarım bırakmayı pek de sallamayın, temel önemlidir ;)

2- hepimiz ölücez. ve belki hayatta gerçekten de yaşamaya değer çok da bişey yok, her şey belirlenmiş, her şey sıradan. herkes kötü. ama nasılsa ölücez. koşmaya gerek yok yani. şimdiki hayatından memnun olmadığın belli, bunun sen de farkındasın. elinden gelenin en iyisi, şu anda seni mutsuz eden insanları minimal ölçüde hayatına dahil etmen, yeni bir yola girmen. arkadaşların, eski çevren, yer yer ailen bile bu gruba dahil. tek başına ayakta kalmayı pek çoklarından daha iyi başaracaksın. sadece ufacık bir umut varsa içinde geleceğe dair, onu besle. ne anneni, ne babanı, ne geçmişini değiştiremezsin, ama gelecek senin elinde. elinde olanın üstüne eğil.

ilaçlarını kullan, gerisi gelir..

compadrito +1

kendine acimayi birak! sen acincak durumda oldugunu düsündükce ve kendine acidikca etrafindaki insanlarin da sana acimasini bekliyeceksin. bu anormal degil zaten, herkes böyle isliyor maalesef ama en zayif nokta da bence bu.

sen gercekten annenle babanin ayrilmasinin, ardindan babanin annenin en yakin arkadasinla evlenmesinin senin hayatini (altini ciziyorum) bu kadar olumsuz etkilemesinin resmen alt üst etmesinin dogru olduguna inaniyo musun? özür dilerim acilarini kücümser gibi konustugum icin ama uzaktan bakman lazim durumuna. bi kac arkadas anlatmis, ben de anlatabilirim ne kadar sikintilar cektigimi vs. yani tek sen degilsine getirmek istiyorum lafi. o bahsettigin 'üvey anne tarafindan hor görülmek, fikirlerinin önemsememesi'ni (bazi dogustan kendine güvenenler haric) herkes kendi öz annesinden yasiyor. muhtemelen 'yabanci' birinden gördügün icin agrina gidiyordur bu muamele. cocuklukta genclikte neler olduysa oldu, ya da halen olmakta. ama baksana, 20li yaslarin ortasina geldik, büyüdük. denedik yanildik. carpa carpa da olsa bi yol cizdik. anne ve babadan haric hayatimizin oldugunu ögrendik. dogrusunun kendi yolumuzda gitmemiz gerektigini bildik. anne babanin etkisi olmadan yasamak yani anne babayi hayatinin merkezine koymadan yasamak zor gercekten. ben de su anda bununla cebellesiyorum. demek istedigim anne babayi hayatindan sil, evden git, basina buyruk yasa degil. anne baba üvey anne. bunlar senin hayatinin bi parcasi, hayatindan ciksalar yerleri asla dolmayacak. aslolan kendi isteklerin dogrultusunda hareket etmek. o kizar sunu yapayim, su gocunur bunu söylemeyim gibi degil. onlara göre degil kendine göre yasamak. biraz kendini toparlayip, plan kurup evden ayrilmani ben de tavsiye ediyorum. bi planinin olmasi önemli ama.

'ya beni anlamiyolar ki' diye geciriyosan icinden hala, hala acinmayi bekliyosun. seni yüzde yüz anladigimizi söyleyemem, muhtemelen anlamiyoruz hissettiklerini. birak anlamayalim, biz anlamayinca konuya hakim bi sen kaliyosun. icinden kIs kIs ya da tss tss gülüp, eglen bizimle. bi kac yil öncesine kadar sikayet manyagi idim . genel olarak hayatimla ilgili ya da gün icinde yasanmis büyük kücük her olayi sikayet edip agla sizla bitiremiyordum. ooeeh ama ya. cevreye zarar. o degil, söylene söylene negatif yükleniyo insan. neyse konudan uzaklasmayim. bugünden yarina degiscek seyler degil. üzerinde düsünerek zaman icinde biraz da kendini kontrol ederek düzelcek bi sey bence. bosluktan bahsetmissin ya - o bosluktan hepimizde var. gün icinde hepimiz kendimizi yalniz, yetersiz, caresiz ve bulundugumuz yere ait degilmis gibi hissediyoruz. bu boslugu normal bir sey olarak görmeye calisiyorum ben. bazen yogun hissediliyo bazen degil. ama bizi hic bi zaman 'aci yüklü' ya da ayricalikli yapmiyor bence.



her seyden ama her seyden önemli olarak sunu görüyorum: dertlerini herkesle paylasma! özellikle tanimadiklarinla. tamam acilar paylastikca azalir, kesinlikle dogru. ama sen intihar düsüncelerin oldugunu yazmissin. eger kafanda dolanan tilkileri tesvik eden olumsuz birilerine denk gelirsen, bi iki kivilcima bakar.

umarim ben de dogru kelimeleri kullanabilmisimdir.

aile durumları konusunda babanla oturup sinirlenmeden ağlamadan konuşmayı dene.
sadece sınavlardan önceki gece 2 saat falan çalışıp sınavlara girdim.
okul 4 yılda bitti.
en büyük avantajım okulda sevdiğim bir sürü ders olmasıydı.
oturup ekonomi programı dinler gibi dinliyordum dersi.
okula gereken önemi ver gerisi geliyor zaten.
abanıp her gün ders çalışmanın alemi yok bence.
ölümü düşünme kendini ezik hissetme
o psikolojiyi kimsenin yaratmasına gerek yok sen kendi içinde yaşatmaya başlamışsın.
üvey annene tavrını belli et.

evden çat diye ayrılmak zor,
perişan olursun perişan,
devir para devri.
iş okul hayat bunlar önemli şeyler,
öncelikli olarak iş ara bence
ekonomik yönden rahatlarsın hemde para biriktirirsin.
kolaylıklar dilerim.

herşeye rağmen hayata bakış açınla ilgili biraz da.

mesela: www.youtube.com

önünde yepyeni bir hayata başlamak için inanılmaz bir fırsat var: üniversite. bunu değerlendir. bu ülkede herkes ingilizce bilirim der ama kimse aslında bilmez doğru düzgün. ingilizcene çok güveniyorsan iş ara, sadece ingilizce gerektiren işler fazlasıyla mevcut mesela part time banka çağrı merkezleri. yorucu olur ama en azından hem ev ortamında daha az kalmış olur hem de para kazanırsın.

hiç işe girmedin diyelim bu sefer de üniversite zaten yeterince zamanını alacaktır. kendini geliştir 4 sene içinde sonrasında iyi bir iş bulursun hayatın da yoluna girer.

o ruh halinin de tamamen değişmesi zor bi durum. her ne kadar ilaç almaktan nefret ediyorum desen de bi sürü ilaç kullanmış biri olarak bağımlı gibi yaşamak kötü de olsa o ilaçlar hayatı daha katlanılır kılıyo, bunu kullanmadığın zamanlarda sen de farketmişsindir. doktora hep mi ilaç kullanıcam dediğimde ömür boyu kullanan insanlar var bu kötü bi durum değil demişti ki haklı.

üniversiteyi gene ankarada kazandın sanırım keşke istanbul izmir yapma şansın olabilseydi. ama yatay geçiş olayı var. ve puanın başvurağım okuldan yüksekse şartsız alıyorlar hadi yüksek değil diyelim o zaman da bu sene derslere asıl ve 3 civarı ortalamayla istediğin şehre geç. ailenden izin almak zorunda değilsin. daha doğrusu neden izin alıyorsun? yurt ortamı bile şuanki ortamından daha iyi gelir sana eminim.

hı bi de 25 yaşında universiteye başlamayı da sorun etme zaten göreceksin bi sürü kişi var o yaşta okuyan.

kendimden örnek vererek başlıyayım, ailemden uzaklaşmak ve tek yaşamak gibi bir düşüncede bende uzaklara yazıp bir okula başlamıştım ne yazıkki başaramadım.. bıraktım geri döndüm ve ailemle yaşıyorum uzun vadede tek hedefim şu okulu kendime yatırım yaparak bitirmek..22 yaşındayım ve önümde 4 sene daha var.

öncelikle üniversite konusuna gelince, o üvey anne profili kardeşlerinin olması, o evde sanki huzur bulamıyacakmışsın gibi geliyor bana..üvey annenin dırdırı çekilmez dolasıyla bu seni gene etkileyecek, başarısız olmama adına öncelikle o evden ayrıl derim.. ama bunu babanla oturup mantıklı bir şekilde konuşarak yapmalısın..evde huzursuz olacağını, üvey annenle geçinemediğini, okulunu etkilediğini söyleyerek..eğer baban seni dinlemiyorsa aileden bir yakınla bu durumu konuşup babana anlatabilir.. olurda evden ayrılırsan ki bu senin için çok iyi olur ilk yıl yurtta kalmak çok insan tanıyacağın için mutlaka içlerinden biriyle kafa dengi bulursun belki eve çıkarsın tabi yurt şartlarını da düşün sadece yatmaya gideceksin, etüd salonları, kütüphaneler ders çalışma açısından daha iyidir... devlet yurtlarına bak, git yurt müdürleriyle konuş belki yedek kontenjandan açılabilir.. kyk'nın kredi, burs, üniversitenin bursları bunları mutlaka araştır tabi biz ailenin durumunu bilemiyoruz o yüzden aklında bulunsun diye söylüyorum..

ders çalışma konusu genelde sınavdan önce çalışma deriz ama aynısını kendimiz yaparız.. belki derste dinlediklerin ve sınavdan önce 1 saat bakışla yetecek..bu çalışma konusunu sen kendin ayarlayabilirsin..

üniversitede kendine ne kadar çok yatırım yaparsan, uzun vadede bunun karşılığını mutlaka alırsın..

git aşık ol falan demiyorum çünkü kötü olduğu zaman kendini daha da umutsuzluğa sevk edebilirsin diye bunlar elbette zamanla olacaktır. elbette karşı tarafa bir şans verebilirsin ama hayatın merkezine kendini koy..

şimdiden başarılar

gönullu olarak calisacagin bir mesgale bul kendine mesela kimsesizler yurdu ya da hayvan barinagi gibi, sana donen sevgi kendine gelmene yardimci olur, kafan dagilir farkli hayatlar nasil yasanmis ve yasanmaya da devam ediyor gorursun, anlattigin durumunla o hayatlari karsilastirdiginda emin ol cok dersler cikar yasama tutunmaya dair...

Ezikler de ondan. İş yeri yazarlarsa arkadaşları esnaf zannedebiliriz oysaki onlar plazada çalışıyorlar.

ayda 1 trilyon para dönen bi yerde stajyerlik yapıyorum patron öğle arası yemekten döndüğümü görünce:

-napıyon, tükkana mı gidiyon

dedi.

ben mesela "tükkan" diyorum.. herkesin bi popisi var yani..

çalıştığım iş yeri kocaman bir arazi üzerine kurulu,
3 parça halinde toplam 600 dönüm.
muhasebeci olarak idari binada takılıyorum ama
bazen iş gereği iş yeri içinde farklı yerlerde oluyorum.
eğer kendi yerimdeysem ofisteyim diyorum,
dolayısıyla ofis kelimesi dile yapışıyor.
iş yeri haricinde soranlara ise ofis demiyorum işe gidiyorum diyorum.

milyon kere ofis:P
aman ne farkeder ki sonuçta anlaşılmak önemli.
herkes birbirine kırmızıya al dedi, ofise işyeri dedin, pabuca ayakkabı gibi sebeplerden çemkirirse olmaz ki. bırakınız konuşsunlar.
nedir önemli olan? para para para :D