Birileri motoru o parmaklıklara kilitlemenizi istemiyor olmalı.

belkide bir kaç kıçı bklu liselinin işidir.

probıbli.

Ya çocuktur ya da "hacı bu plakayı buradan sök, sivri kuyruk yap mis gibi" mesajı veren birileridir.

beyaz boya, tebesir tozu, yag filan sürün beyaz kismina bükeni takip edin izlerle.

plakaya 220v bağla eheh. Site bebelerinin işidir bence.

bunu yapan elinde anahtarla arabalari cizenle ayni kisi

tabi ki iPod almalısın çünkü en iyi ses onda.

ipod +1

en iyi ses ipodda demek dogru degil.

sansa ile ipodun ses cikis kaliteleri neredeyse ayni. cogu firmaninda ayni.

kaliteyi belirleyecek olan müzik format kaliten. ve de cikis kulakligin. bu kisimda da normal kullanici kötü kalite olmadikca pek fark edemez ses kalitesinide.

o 300-500 $ lük kulakliklar alip, abi bu mükemmel diyenlerin büyük kismis artistigine diyor.

alacagin fiyatlari yaz ona göre yorumlayalim. sansa hem kalite, hem format destegi hemde zarar görme olasiligi düsük bir alet, hemde kolayca sarki atabiliyorsun.

singapur'un bu konuda çok temiz olduğunu okumuştum.

Az olduğu ve çok olduğu ülkeler var. Zaten amaç da mümkün olduğunca minimize etmek.

torpil 1. dunya ulkelerinin cogunda yok. referans olayi torpilden farkli ve karsi durdugum bir sey degil. her yerde var ve olmasida normal.

ABD'yi biliyom biraz, torpilin âlâsı var, bah referans demiyom!

Yok. Net bicimde yok.

sarküteri ac abi o kadar jambonla.

sandviç yapabilirsin:) salata, omlet.. senin yaratıcılığına kalıyor biraz.
bu arada neden aldın 2kg jambon?

kurban öncesi alıştırma diyerek komşulara dağıtabilirsin mesela. çok olmuş sanki. afiyet olsun buzluk iyidir bence.

en iyi sandviç yapılır, ince ince kıyıp amerikan salatasının içine koyarak italyan salatası yapabilirsiniz, yine ince kıyıp makarna soslarının içinde de kullanabilirsiniz. dilimlettiyseniz cam kaplarda saklayın dolabın buzluk olmayan kısmında tadı bozulmaz.

iki kilo almak büyük hata.

Bir anlık açlıkla saldırdım. Dediğiniz gibi onun bunun içine koyup dilimleyip ayrı cam kaplarda saklasam çok geçmeden biter herhalde.

gut olunur. bence de bir kısmını dağıtsan ihtiyacı olan insanlara sevinirler.

dilim değil de kalın kalın kesilip kızartılablir belki.

jambonlu hindiba yapabilirsin, epey jambon gider.
ama ne aparsan yap o kadar jambon bitmez oyle bir iki haftada. ese dosta dagitiniz, ziyan olmasin. cam kaplarda saklasaniz da, bir sure sonra kokmaya baslar, koruyucu olmayacagi icin kaplarin icinde.

buzluğa at. kaçış yok

kordon bleu yapabılırsın bırde jambonlu pızza yapabılırsın. Jambonları kup kup dogra bol bol at pızzaya.

frank reynolds bu malzemeyi roma batırıp meşhur rumham'i yaratmıştı.

dondurmazsan o 4-5 gün sonra bozulur.

İlgini çekerse şöyle şeyler yapabilirsin: www.google.com.tr

jambonlu makarna yapılır.

en iyisi mi bizi çağır. hep beraber yiyelim :)

Ölü Ozanlar Derneği

Awakenings

Peacemaker

(bkz: snatch)

The prestige, inception.

O 4-6-8-10 dedikleri, küçük fincanlar için. Bizim türk kahvesi fincanları kadar falan yaklaşık.

Benim edindiğim tecrübe, her fincan su için(bildiğimiz kahve fincanı, büyük) bir buçuk yemek kaşığı kahve. Biraz sert seviyorum kahveyi.

Suyu fincan ölçüsü koymak her zaman garanti miktarda kahve yapmanı sağlar. Buharlaşmayı da göz önüne alırsan, ekstradan 2/3 fincan daha su koyman faydalı olur.

ben yarısı kadar kahve koyuyorum. o 10 gösterge için, makina ile çıkan kahve kaşığından 5-6 arasında kahve koyuyorum. biraz daha sert isterseniz 7-8 olabilir.

bu biraz tercihe bağlı norlmalde. deneme yanılma ile öğrenmen gerekirdi. ben sade ve biraz sert içiyorum. 0 4 6 8 10 ' un 4'ü için 5 ölçü kullanıyorum. yani kişi başı veya bardağa göre değil, makinedeki su göstergeleri doğrultusunda ayarlaman daha doğru olur. özetle önce su, sonra kahve.

kahveyi kaç bardak içeceksen(kupayla içtiğini varsayıyorum) o kadar suyu yine bardakla koy. o kılavuzu hiç sallama. her kupa için 1 ile 2 yemek kaşığı arasında kahve koy, kendi ölçünü zamanla oturtursun.

salliyorum 2 kupa kahve iceceksen 2,5 kupa su koy, suyun bi kismi kahvede kalacaktir, bi kismini filtre kagit ise kagit emecektir.

kahve olarakta tamamen sana bagli ortalama 2 yemek kasigi kahve koyabilirsin filtreye cok abarti dolu olmadan.

Konsolosluga gidip adresimi / ikametgahimi almanyadaki adresin yapiyosun.

Otomatik olarak turkiyede sosyal sigortaya ihtiyac duymuyorsun. Zaten turkiyede yasamadigin icin sigortaya ek para vermen sacmalik, almanyadaki sigortani tr de kullanabilirsin.

ya durum şu ki benim ikametgahım zaten değiştirilmiş ben bir şey yapmadığım halde.

Turkiyede kendini calisiyor gostermene gerek yok, sigortasi olmayanlarin odeyecegi o 200-300 kusurluk cezayi odemiyosun zten yurtdisi sigortan oldugundan, ek olarak alman sigortani trdeki herhangi bir sigorta olarak kullanabiliyorsun tr de bulundugun zamanlarda. Kisaca ugrasmana gerek yok.

Konsoloslukta degismis dedilerse degismistir ama benim bildigim otomatik degismiyor, sen gene kontrol ettir , eger adresin yurt disi gozukuyorsa zaten sorun yok.

bu soruya hayır diyecek adam çıkar mı acaba..

intro'sundaki şarkı bile başlı başına izlettirir be, sen ne diyorsun :)

soru geçersiz, işlem yürütemedim. nefes alan her canlı önerir.

izleyeceksen izlediğini kimseye söyleme başlıklara ilintili konulara dokunma. sonuyla ilgili çok kolay tadını kaçırabilecek şeylerle karşılaşabilirsin.

Google search yapma hiç karakterlerin isimlerini, feci spoiler oluyor.

gelmis gecmis en iyisi.

izle.
woke up this morning.....

ben sevmemistim. önermem.

önerilmicek gibi diil

Animal Cuts'ın iddiası yanlış hatırlamıyorsam, günlük sporsuz 7 gram yağ yakımıydı. Haliyle bu son derece anlamsız. Yağ yakıcıların bir diğer olayı da antrenman için bir ateşleyici görevi görmeleri. Ha bana sorarsan, sadece Türk Kahvesi yeterli.

bir işe yaramaz. çok net...

gercekten ise yarasa onu bulan adam.dunyanin en zengini olurdu, net yararsiz.

Kesinlikle katılıyorum.Uzun uzun yazacaktım vazgeçtim yemin ederim sinirim zıplıyor.

vizenin kendisi bi ayrımcılık değil mi? abd'de çalışan düz bi gazete dağıtan çocuk bile birçok ülkeye sadece pasaportla gidebilirken ben burada şirketler yönetiyor dahi olsam düz pasaportum varsa vize alıyorum. lan mantıklı mı şimdi bu?

1 top kağıt bitti yahu üniversite sürecinde. 2 kartuş tükettim sırf belge yetiştiricem diye.

haksızlık, tanıdığım herkeste de yeşil var, lanet ediyorum. isterlerse yarın çıkarlar, bense 1 ay önceden rezervasyon yapıp randevu yapıp anlamsız kıytırık belge toplamam gerek, para ödeyip reddedilsem dahi ses çıkarmamam gerek. hatta bir defasında vize çıktı ama pasaport sonunda geldiğinde vizemden 2 gün yemişti. bilet yanmıştı mesela. bu mu adalet?

valla sövüp sayıcam ama neyse. adil değil, ortak noktada buluşulmalı.

evet ayrımcılık ama schengen bölgesine vizesiz girişi sağlayan pasaportu tüm halka veremezsin. türkiye'den gelen göçten bıkmış avrupa mümkün değil kabul etmez.

yeşilden yararlanabilen kitle halkın geneline göre ülkeyi terk etmesi zor bir topluluk. ya yıllardır memur ya da aileden gelen gelirle yaşayan, hiç çalışmamış öğrenci. bu tip bir sınırlama yaparak avrupa için bu vizeyi elde etmişler. bu da başarı aslında, kimsede olmayabilirdi.

sorun neden bunu tüm halk için elde edebilecek yaşam standartına gelemiyoruz?

yalniz su da yok mu, ozel sektorde calisiyorum, cilgin para kazaniyorum ama bu belge topla, tapunu ivirini zivirini servetini goster islerinden yurt disina cikamiyorum durumu mantiksiz degil mi?

adam tonla para kazaniyor dunyayi gezecek, ama bir bakmissin her seyini hazirlamis otelinden ucagina, son gun vize vermiyorlar. ayip degil midir ya?

ayrica memuru anladim da, niye cocuguna da veriliyor? ayricaligi ne cocugun?

Ayrımcılık tabii ki. Vize konusuna gelince, pasaportunuzda yazan mesleğiniz bile vize çıkmasında etkili oluyor biliyor muydunuz? Orada "STUDENT" yazması ile "DOCTOR" yazması arasında çok ciddi bir fark var. Doktor olana "bizim ülkemize yerleşebilir" korkusuyla yaklaşılmıyor mesela. Zaten yerleşse ne olur? Bir doktor kazanmış olurlar.

Not: Eski pasaportlarda meslek yazıyordu. Şimdikilerde gözle görünür şekilde yazmıyor ama belki çipin içinde yazıyordur.

@kabiz

peki devletin yesil pasaport sahibi olmayan vatandaslari icin adam gibi bir mucadeleye girismemesi dolayli olarak devlet tarafindan ayrimcilik olmuyor mu?

bence devletin diplomatik ya da hizmet nedeni olmaksizin vatandasina -devlette calissin calismasin- farkli bir pasaport düzenlemesi hatadir, ayrimciliktir.

bunun disinda bir kac noktaya deginmek lazim.
ben uzun yillardir yurt disinda yasiyorum, gördügüm, tecrübe ettigim seyleri derliyorum.

ben avusturyada, almanyada okudum, calistim, yasadim baska yerlerde farkli olabilir.

ben su anda basima bir sey gelse, konsoloslugu aradigimda birine ulasamayacagimi düsünüyorum, biliyorum, daha öncede buna benzer seyleri tecrübe ettim, yani su anda basima bir sey gelse yalnizim.

ölsem burda devlet cenazemi dahi almiyor, bundan dolayi sigorta yaptirmam gerekiyor oturum öncesi...

gecen sene ögrenci belgesi almam gerekti, konsolosluk bana ögrenci dosyam olmasina ragmen konsolosluk onayli ögrenci belgesi vermedi, bunun nedeni printerdan cikti alacagi icin kirtasiye masrafi olmasiydi.

ben temelde uluslarasi anlasmalardan kaynaklanana haklarim olmasina ragmen bunlari kullanamiyorum. bu türkiye cumhuriyeti vatandasi icin olmamasi gereken bir durum.

valla şunu belirteyim ne herkes yeşil olsun ne de herkes bu işkenceyi çeksin. ortada buluşalım. düşüncesindeyim.

yukarda bir yerde herkes yeşil falan gibi bir ima var. yok o da olmasın da eşit olsun. uzun yol şöförü olur, görev nedeniyle olur anlarım. okumaya gidiyorum belgem her şeyim hazır 1 ay önceden randevu alıp saçma sapan şeylerle uğraştırmasın yahu.

ayrimciligin hasidir.

kabiza sormak istiyorum,

devlet vizesiz icin neler yapmis ab ülkelerine?

bir avrupa ülkesi olmasina ragmen benim neden ab icerisinde hic bir hakkim yok?

devlet bir seyler yapiyor demissin, neden her sene ab ülkeleri türk vatandaslarina daha farkli zorluklar cikariyor?

hocam sen cebinde TL'yle gidip onu göze almışın zaten. acı s.kmişler hem de, geçmiş olsun.

3,5 € sabit komisyon.

paranin %20 si komisyon. kalani 3,12 tl=1 € olarak cevrilmis.

biraz fazla olmus, bankalarin cogunda biraz kur komisyonu ile cevirebilirsiniz, ya da kredi karti ile nakit cekebilirdiniz. daha ucuz olurdu muhtemelen.

verdikleri faturada ne yazıyor, attın mı?

@hope ender cepte full tl ile gitmedim, yanlış cüzdanı almışım dışarı çıkarken sadece
@tepedeki psychedelic adam verdiğim bilgileri uydurmadım ya hocam faturadaki bilgileri yazdım işte

değişim yaptığım yer de buranın bir şubesi: www.forexchange.it

İtalya hep öyle abi.Bu yaz Roma'da sormuştum 300 liraya 77 euro teklif etti.ki o ara euro 2.50 filandı.

web sitesini de referans alarak gidin fırlatın kafalarına, gerekirse kavga cikarin. italya da da bir dahaki sefere dikkat edin, fotograf makinenizi birakip arkanizi donseniz bir daha bulamazsiniz. trende gozlerinizi kapasaniz her seyiniz gidiverir.

imza attiginiz kagit rate'i kesin olarak belirtiyor ise pek bir sey yapamayabilirsiniz "internette reputasyonunuzun canina okurum" demekten baska.

o tür yerlerde deli gibi komisyon alıyorlar, forexchange'i görmüştüm ama komisyon var mıydı yok muydu hatırlamıyorum.(varmış çok büyük ihtimalle) Hem kuru yüksek tutup hem de komisyon alıyorlar.

Keşke paranız bankada olsaydı, ben temmuzda oradaydım herhangi bankamatikten para çekince Türkiye'de 2,54 falan olan kuru ben 2,69 gibi bir kurdan çekmiştim. Yine de iyi.

ozellikle haftasonu acik olan doviz buralari extra vergi verdikleri icin fahis komisyon aliyorlar.
normal sayilir kaziklanma durumu yok...

metrobüsle bahçelievler durağında inip bi beş dkk içeri yürüyeceksiniz

metrobüsten başka bir vesait yok mu?

taksim-basin sitesi otobüsüne binerek 100 metre ötesinde inersiniz, ünverdi duragi olmasi lazim.

Taksimden 97T'ye biniyorsun. önünden geçiyor. (yayla durağı)

bence bunda bi dengesizlik/adaletsizlik yok. tek kaynak sermaye/toprak/hammadde değil, iş zekası çok daha değerli bir üretim faktörü. yani kimse kimseden zorla bişey almıyor. problem yok.

çin mi

gücsüz ülke de ondan.

çok salağız.boş boş işlerle uğraşıyoruz.

türkiye de teknoloji var mi?

bir tane türk firmasi dünyada kullanilan bir teknoloji üretti mi?
üretim var mi? olan üretim türk markasi mi?
ar-ge var mi?
yazilim var mi?
yüksek gelir getiren marka var mi?
marka var mi?
yüksek gelir getiren üretim dali var mi?

bunlarin cevabi hayir.

normal bu durumda.

özet:
- eşek olana semer vuran çok olur.
- insanımızın çoğuna ibne dersin kızar ama sikersin aldırmaz.

daha başka faktörlere bakmak lazım. başarılara bakmak lazım.


aşiret yapısı aslında çok müsait değil mi dışarılarda güçlenmek için?
chobani greek yogurt diye bizim yoğurdu amerikalılara iteleyerek zengin olan bir aşirete mensup işadamımız var. bunun gibi onlarca yüzlerce olsa o zaman türkiye de güçlü olur. güçlü destekçileri olmadıktan sonra ülke ne yapsın abi.

Kisa ve net cevap vereyim. Evet cok salagiz, somurulmeyi hakediyoruz..

asiretle ne alaksi var ki?

chobani basarili kesinlikle ona lafim yok ama, 1 milyar dolarlik satisa sahip almanyada orta ölcekli firma ayarinda bi firma.

dis mihraklar, bize yaptirmiyolar geyiklerini gecmek lazim öncelikle.

Düşünmeye zahmet etmeyen tipler. Bu soruya biz salağız diye cevap vermek için niye zahmet ediyorsunuz ki?

para kazanmanın, kar etmenin üstünde bir bilinç olursa o topluluğun motivasyonu daha farklı daha güçlü olur. bu da başarıya götürür diye düşünüyorum. aşiret kurumu bu noktada iş yapar diye düşünüyorum.

dış mihraklar geyik değil gerçektir, doğanın kanunudur. Elbet bir noktada karşına hop dur bakalım diyen rakiplerin çıkacak.

ayrıca milyar doları küçümsenecek bir hacim mi? mesele kar etmek, para kazanmak, yoktan değer oluşturmak ise bir cent bir centtir. sonuçta bu adam bu parayı dışarıda kazanıyor. bunun nesini küçük görüyorsunuz ki?

arkadaş verilen cevabı beğenmemiş olabilirsin.ama kendi çapında laf sokmaya çalışman da çok anlamsız,kusura bakma.

çünkü sisteme belirli ölçüde de olsa entegre olmak zorundasın ve entegre olmanın bedeli bu adam seni sömürmeden sisteme dahil etmiyor. tıpkı ççalışanın piyasaya entegre olması gibi fazla çalışacağını sömürüleceğini bile bile çalışırsın çünkü hayati ihtiyaçların seni ona mecbur bırakır.

Kötü bence.. Hiç değilse i3,i5 işlemcili bişey al..

o fiyata donanımhaber'de ikinci el i3 i5 işlemcili harici ekran kartlı laptoplar satılıyor bu laptopun hem işlemcisi çok zayıf hem de ekran kartı harici değil. oyun oynanmaz

ofis bilgisayarı olarak kullanacaksan alınır. ms office dosyalarını düzenleyip, nette dolaşabilirsin. kasmadan film izleyemezsin ve oyun oynayamazsın.

www.darty.com.tr

hem daha güclü, hem daha hafif. hem daha iyi.

peki bu durumda maksimum 800 tl'ye alınabilecek uygun bir notebook önerebilir misiniz? ikinci el alma imkanı yok. oyun çalıştırmasına gerek yok ama en azından film izlenebilsin.

iyi bir dizi.
hem fazlasıyla sanatsal hem aksiyonu dozunda. daha sonra olacakları merak ediyorsun.
eşi benzeri de olmayan bir yapım. şu ana kadar bu dizide gözükmüş herkes oskarlık oynadı. kimse de aksini söyleyemeyecektir.

akciğer kanseri olan bir kimya öğretmeni (esasında kimya öğretmeninden fazlası) oğluna ve karısına miras bırakmak için uyuşturucu üretmeye başlıyor.

daşşaklı. özellikle içinde bulunduğumuz son bölümlerde vay anasını diyorsun. karakterler çok büyük başkalaşım geçiriyor. tahmin etmek zor olduğundan, güzel.

izlemeden bilemezsin. izle!

+güzel kurgusu var
+oyunculuklar nispeten daha insana yakin aileden biri seyreder gibi bazen
+konu ilginc
+bokunu cikarmadan sonuca bagliyor


-konu denildigi kadar gercekci degil acikcasi, fantastik olaylar dönebiliyor
-bazen cok cok yavas
-uzun uzun beklemeler olabiliyor bölümlerde, bakismalar etc

en büyük eksisi nispeten duraganligi. bazi bölümler gayet aksiyonlu olabilsede cogu bölüm bundan muzdarip, hele o jessenin ergen triplerine gicigim, ondan bu sezon nerdeyse hic bakmadim.

izlemeden ölme. Sabırlı bir izleyici ol. çok güzel ödüllendirileceksin.

futbolla alakam yok ama mantiken: nufus az. o kadarcik insanin icinden futbolla ilgilenen cikacak da.. profesyonel oyuncu yetistirecekler de.. tabi tum bunlari cocukluktan altyapidan yapmalari lazim. ohoo. ..

edit: lichtenstein 36bin san marino 32bin diyor nufus :) gerisini siz dusunun

belirli kalitede futbolcuları yok.
ortalama başarıdaki takımlardan birine bakalım. mesela ilk aklıma gelen: romanya.
kadronun tamamı dünya futbolunun önde gelen kulüplerinde top koşturuyor. başarılı kariyerleri var.
o ülkelerde bu yok. zaten ülke küçük, futbola ne kadar önem veriliyor ki? bir dünya takımları yok. çok kaliteli ligleri yok...

san marino dediğin yer 30.000 nüfus. bizim mahalle de tek başına 30.000 nüfus yapar zaten. ne altyapı var ne bi şey öyle oynuyorlar işte.

san marino ilk golunu de bize atmisti bu arada. berabere kalmistik. aldiklari ilk puan o olabilir.

profesyonel futbolcu değiller. lihtenşıtayn oyuncuları normalde farklı meslekleri olan insanlar. mesela mahallenin kasabı falan milli takımda gibi.

san marino tarihi boyunca ilk kez korner kullandığı maçta berabere kaldı, rakibi türkiye'ydi. biz de çok üstün değilmişiz demek ki.

söyle bakmak lazim,ülke o kadar ufak ki cografya dersi 1 ders o da manavin, muhtarin evini filan anlatiyolar, adamlarin nufusu o kadar az ki mac günü inönü stadina tüm ülkeyi sigdirabiliyorsun.

35 bin kisilik nufusu var, bunlarin 25 bini ya 10 yas alti ya 50 yas üstü, 15 bin kisilik bi potansiyeli var futbolun, bunlardan 5 bini kilolu, 10 bin kisi kaliyo geriye bunlardan 5 bini kayak yaptigindan futbolu sallamiyo, geriye kalan 5 bin kisiden karma yapiyolar bu cikiyo. dönüsümlü kaleye geciyolar filan iste.

adamlar profesyonel futbolcu degil baya baya mahalle bakkalinin takimin dinamosu oldugunu dusun:D

tarihin arka odasinin yanlis hatirlamiyor isem

www.youtube.com

bu bölümde murat bardakci anlatiyordu gazetelerde burc bölümünü yazip, nasil salladigini.

bi tane de ben buldum. dursun burada belki başkasına lazım olur. fazlası olursa daha iyi olur tabi.

youtu.be

olabilecek en bilimsel çalışma budur

evrimagaci.org

sirketten kabul almaniz gerekiyor öncelikle. öyle küt diye alamiyorsunuz calisma iznini.

hatta temelden giriyorum,
öncelikle basvuru yapmaniz ve sirketin sizinle görüsmeyi kabul etmesi gerekiyor, sonra görüsmeler bitiyor, olursa bir kac telefon ya da birebir görüsme yapilir, daha sonradan ic kabul gerceklesir, sirket sizin icin bir nevi ön kabul gibi bir sey yapar sonradan sizin icin calisma iznine basvurur, cikarsa siz türkiyeden oturum vizesine basvuru yaparsiniz.

türkiye'de çalışacağınız şirket alıyor çalışma iznini. yurt dışında da aynıdır herhalde.

zor olmasinin sebebi de orada o isi yapacak bir vatandas varsa onu ise almalari gerekiyor. avrupa icin konusursak 2. oncelik de diger avrupa birligi ulkeleri vatandaslari. eger bu iki gruptan o isi yapacak adam bulunamazsa yurtdisindan birine calisma izni alinabiliyor. bu prosedur icin de is ilani vermesi gerekiyor sirketin ve gerekli ozelliklere sahip kimse bulamamasi vs. gerekiyor

benim bildigim kadariyla illaki bir kalite kontrol egitimi almaniz gerekmiyor. sirket sizi kalite kontrolcü olarak alacaksa aliyor.

yok zaten illa eğitim alınması gerekiyor diye demedim sadece çalışanların görüşlerini alayım istediçm.

kisisel görüsüm, eger cok iyi bir okulda yapmayacaksaniz masteri, türkiyede uluslarasi bir firmada is bulup o sirada master yapmaniz bence daha iyi olur. türkiyeden konustugum her ik ci hangi okulun iyi hangisinin para bastirilip girildigini biliyor.

modere edenler compumaster, dambil, deckard, fader, groove salad, hollowlife, kahvegibi, kibritsuyu, kobuzchu kiz, robin

sitenin en altina bak, yaziyo orda.

Şekersiz kahve, yeşil çay.

aynen, sekersiz kahve, sekersiz cay, su.

bunlar disinda yapay hic bir sey icme.

kahve ve cayi da abartma, kahve özellikle.

kullanıcı adın yeter diyorum ve teşekkürlerimi sunuyorum :)

serabetan sana da eyvallah.

bu çay olayı bende açlık yapıyor onu ancak yemek sonraları.

varsa değişik cevaplar beklemedeyim.

yeşil çay.ama 2 fincandan fazla içmemen lazım.maden suyu o da iyidir.

spor içecekleri var. powerade, gatorade gibi..

bi de vitaminli sular olabilir

limon sıkılmış soğuk maden suyu.

bu arada ne olursa olsun hiç bir içeceğe istediğin kadar abanamazsın.

işte beni yıkan cevap efrastan geldi :)

o zaman maden suyu & limon - şekersiz kahve gün içerisinde yer yer kullanılacak.

herkese teşekkürler.

şekersiz filtre kahve, şekersiz yeşil çay ve bol su

otomotiv mühendisliği olabilir

is bulmak bölüm ile cok bagintili degil, size bagli.

ben nice insanlar biliyorum mühendislik okuyup almanyada is bulamayan, insanlar taniyorum emlakcilik okuyup merger & acquisition yapan.

bratislava'ya gitmedim ama budapeşte'de 2 gün gereksiz. ya daha uzun kalıp inciğini boncuğunu öğrenirsiniz ya da 1 gece kalıp gezilecek yerleri gezip "eeehh işte budapeşte dedikleri de buymuş" dersiniz.

budapeştede 5-6 saat harcayarak şehrin %60-70 ni gezersiniz,geriye detaylar kalıyor.
bisiklet kiralarsanız daha hızlı olur tabi.

bratislavayı görmeden dönmeyin. gece hayatı müthiş.budapeşte de güzel 1 tam gün size yeter budapeşte için sabahın köründe başlayıp geceye kadar sürecek. budapeşte için city hop on-hop off turları öneririm. münih hariç diğer şehirleri gördüm ekstra bilgi gerekirse yeşillendireblirsiniz.

budapesteye 2 gece harcamak gereksiz bence, onun yerine viyanada zaman harcamak cok daha keyifli olacaktir. 5-6 saatligine bratislava gecersiniz viyanadan da.

uzunca bi süredir viyanada yasayan biri olarak tavsiyem budur.

sezon sonunu yakalarsan orjinallerini max 200 liraya alabilirsin

eminönünü.

eminonunde 10 tl. eminonunde ne ararsaniz var olm gidin bakin suraya.

orjinalleri şuanda 250-300 civarında, camı çok kaliteli, bence değer.

alternatif benzer kaliteli ürünler var. baska markalara bak.

agaliti, şirketin çalışma alanlarını, faaliyetlerini falan araştırıyorsun tamam mı çok detaylı bi biçimde. sonra güçsüz oldukları noktalar olur, içerideki detaylar olur, ilgi çekici işler olur, bunları bi araya getiriyosun, diyosun ki:

'ben sizin şirketi araştırdım, şu pazara yönelik faaliyetler yapıyorsunuz. o pazarda x y z önemli olabiliyor, ben de bu noktada kendimi daha önceden şurada geliştirmiştim, sizin şirkette a b c olarak çalışarak size fayda sağlamayı planlıyorum' gibi.

tecrübesiz adaysa ve şunları katarım derse ukelalık olarak algılanabilir bence. iyi çalışırım, çabuk öğrenirim falan demesi daha makul.

adaya bagli. kendine güveniyorsa sizin sirketi bi üst level a tasirim da der.

ben sirkete bagli cevap veriyorum, roket adamin dediklerine benzer, arastirip sirketi bi cevap üretiyorum.

gideceğin ülkenin dilini bilmek. (ingilizceyi yazmıyorum bile bak)
o işe referans olacak -mümkünse o ülke orijinli bir firmada çalışmış olmak.
kovalamak.

ha bunların birisi bile yoksa durum sakat. anca belki master falan yapmak olabilir o ülkede.

ne mühendisi olduğunu yazarsan belki dah fazla bilgi verebiliriz.

Gitmeyi dusundugun ulkedeki mezunlardan daha kalifixe isen ve genelde o ulkenin dilinde kendini satabiliyosan olur.

Kisaca ozeti
Zorunlu staj degilse maalesef alman hava ajandinda staj yapamazsiniz deniyor. Zorunlu ise eksiksiz olarak belgelerinizi yollayabilir misiniz denmis

sorunuz için çok teşekkür ederim,
eğer stajınız, eğitiminiz gereği zorunlu bir stajsa, bana başvuru belgelerinizi yollayabilirsiniz. ama eğer zorunlu staj değilse maalesef alman meteoroloji kurumunda staj yapmanız mümkün değildir.
selamlar

mc donalds, türk dönerciler vs gibi yerleri değerlendirdiniz mi? onun dışında okuldaki bir hocanıza danışmalısınız. onların oluyor bağlantıları.

o halde isbulabilirsen anca cok yetenekli ve ikna kabiliyeti yüksek biri olman lazim.

aksi halde senin durumundan daha iyi almanca bilenlerle dolu.

özellikle sizin icin calisma izni almasi da gerekecegi icin bi basari ve yeteneginizin olmasi lazim.

su anda herhangi bi calisma iznin var mi? ornegin Hollanda'da ogrenci oturma izni olan Turk vatandaslarinin haftalik 10 saat calisma izni var. Almanya'da boyle bi durum var mi?

sektörden anlamiyorum acikcasi söyliyim.

ama amacin gercekten basarili olmaksa, reviewlere bak, oku olabildigince, arastir, teknikler bak ilgin varsa.

sonra güzel bir konu ile ingilizce bir kisa film cek.

tutarsa ya da iyi tepkiler alirsan o zaman basarili olursun. yoksa biraz daha arastirir, okur sonra bi kere daha denersin.

Oncelikle yonetmenlik bu isin tepe noktasi oyle ha deyince olmaz. Once hedefini kucult. Setlere git. Goruntu yonetmenligi asistanligi yap ne bileyim kamera operatoru ol falan. Tecrube ettikce yonetmenlige adim adim gidersin. Kimse seni pat diye yonetmen yapmaz.

halitkin +1. aynen ilk amacım sette olayların nasıl işlediğini görmek. ankara'da dahil olabileceğim böyle bir ortamı nerede bulabilirim?

(bkz: Kadir köymen)

@halitkin
yönetmenlikle görüntü yönetmenliği asistanlığı tamamen faklı birimlerdir. ayrıca kamera operatörü olmak için en az 4 sene asistanlık yapman lazım dizilerde filmlerde. operatör dediğin adamın haftalık kaşesi en az 2000 liradır diyeyim, anlayın nasıl bir iş olduğunu. sektör hakkında fikir sahibi olmadan insanları yönlendirmek pek doğru değil.

yönetmen olmak için yönetmen asistanı olup basamakları yavaş yavaş çıkmayı denemek ya da çok sağlam bir proje geliştirip yurt içi ve yurt dışı fonlardan destek bulup filmi çekmek dışında pek yol yok. ikisi de birbirinden zor. ben 4 senedir yöntemen asistanıyım, hala bir sürü yolum var.

yumurtanın beyazını ye 1 yerine 2 tane ye. sabah kahvaltıda ye ya da spordan sonra..spordan sonra yediklerin güzel ama karpuzu fazla abartma suya önem ver. öğlen sade tavuk göğsü haşlaması falan ye derim bn..

1 yumurta ve 3-4 kasik yogurtla olmaz.

günde vucut kilon x 1,5gr(50 kg sin, 75 gr protein gibi) seklinde protein alman lazim.

mümkünse spor sonrasi yagsiz tavuk gögsü, öglen ya da sabah ton baligi, aralarda peynir, ayran, yogurt, ton baligi, tavuk etc yemen lazim.

amac vucut gelistirme ise böyle, eger kilo vericem dersen vucut agirligin x 1 gr seklinde alirsan protein vermezsin kilo olarak.

yedigin ürünlerde ne kadar protein var bi kontrol et.

zayıflarken kas kütlesinden kaybetmek iyi bir şey değildir dostum; basitçe, ağırlık çalışırken kaslarını önce yıkıp sonra yapılandırmış oluyorsun, bunun için gerekli proteini alıp yerine koymazsan, vücut bu ihtiyacını o kasları yiyerek sağlar. Birazdan işin proları da gelip benden daha iyi açıklar zaten.

aha, gelmişler bile :)

birde unutmusum yazmayi, protein tozu almaktan cok cekinmeyin, iyi bi kalitede olan üründen günde 1 doz seklinde takviye yapabilirsiniz, 30-40 gr kadar takviye makuldur, fazlasi da olur elbette ama dikkat etmek lazim, bolca su icmek gerek bir de.

isterseniz bir doktora yine danisin sonucta her ne kadar dogal gibi olsada, islenmis ve kimyasal parcalar var icinde, bi danisin icinizde bir sey kalirsa.

her gün 300-400 gr tavuk yemek zor olabilir, hem de sikabilir, maliyet olarakta yüksek gelebilir, pratikte olmuyor genelde, ondan takviye basit bir sekilde yapilabilir.

eger kullanmak istemezsenizde yazdigim gibi yediginiz ürünlerin besin degerlerine bakip, minimum yag olan ürünlerden tüketin, karbonhidrattan cok cok korkmayin, ekmekten, makarnadan ve hamur isinden korkun :)) seker de olabildigince azaltin. tuzda öyle.

protein tozu böbreklere pek iyi değil. zayıflamak için yapıyormuşsun sporu zaten.
yemeği de bu kadar kısma. kahvaltıya abanıp akşam yemeğini çok hafif yapabilirsin

"üç öğün 1 çorba kasesi yoğurt+1-2 dilim kepek ekmeği" saçmalık

rocky izlemişsindir heralde

warrior.

reel steel
snatch

"Undisputed" serisi (1,2,3) Boksörler, ringler, muazzam dövüş koreografileri.

real steel güzel izle bence. dövüş sahneleri de oldukça iyi.

the quest

www.youtube.com

Yuri boyka diye bi kahramanın oynadigi film var ringde geçiyor.

yuri boyka ya bak derim ben de.

ip man

büyük ihtimal yan kesici, ceplerini, paralarını kartlarını kontrol et.

yok tipi normal bir adamdı turist gibiydi hatta öyle bir sorun olmadı zaten ama baya bir şoka uğradım anlamlandıramadım olayı

şaka programı falan olmasın

bana da oldu benzer bir şey, tipi düzgün bir adam geldi yanıma, bir şey sordu, anlamadım ben, geldi kemerimden çekti kendine doğru, çektim kurtardım kendimi, o sırada ceketimden paramı almış. kontrol ettim cebim boştu. sonra adam devam etti. polisi aradım uzaktan adamı takip ettim ve yakalattım.

senin olayın başka olabilir tabi.

taksim meydanda benim başıma da geldi benzer bi olay. kendi halimde yürürken adamın teki geldi göbeğime elleyip gitti. öyle dokunmak değil bildiğin karpuz tutar gibi. çalınan bir şey olmadı. ya adam deliydi yada az ye demeye çalıştı bilemedim.

valla şaka olabilir diye düşündük ama değildi sanırım şaka olsa insan sonradan haber verirdi heralde =) hırsız olcagını sanmıyorum sana da geçmiş olsun dostum . muhtemelen deliydi

bu avrupada bir dolandiricilik yöntemidir. deli, marjinal, salak, aptal zannettirir kendini adam, ama yoklar, ceker, elini sikar, bi ani hareket yapar ilgini bir yöne cekerken calar ne calabilirse.

üstüne basina bak, ceplerinde eksik olabilir, yoksa iyi denk getirememistir.

eger gecerli bir rezervasyon var ise, sorun olmaz. en kötü ihtimalle arayin söyleyin, eger yeni rezervasyon saati daha güncelse sorun olacagini sanmiyorum, yanlislikla rezerve edip iptal etmistim, yeniden rezerve ettim dersiniz.

uçar ama rüzgar olmasın.

Uçar ama siz kesin beceremezsiniz düşürürsünüz yazıyı okuyunca öyle hissettim :)

onun menzili 15 metredir. balkondan 15 metre uzaklaşmadığı sürece düşmez.

robin crusoe yazınca menzili düşündüm de; tamamen cehaletimden soruyorum soruya kaynak olarak.

şimdi bu aletin menzili 15 metre olsun. Zaten 15 metre uzaklaşınca kumandadan komutları algılamayarak yerinde kalmayacak mı? bu durumda düşemez zaten?

fakat bu durumda komutu algılamadığını düşünürsek -yani tam o algılamak ve algılamamak arasındaki arafta- geri gel komutunu da algılayamayacak. orada asılı kalacak yani?

iki çözüm olacak, balkondan yükselerek zıplayarak menziline girmeye çalışmak ya da helikopterin pili/aküsü bitene kadar asılı kalması ve sonra düşerek ebediyete intikali?

kısaca dediğim gibi tamamen bu tip işleri anlamadığımdan soruyorum. aklıma takıldı; ondan sordum.

edit: aydınlandım. teşekkürler serabetan.

simdi o maksimal uzaklik olayi görünmez bi duvar varmis gibi degil en basta.

salliyorum 3 km hizla gidiyo küt diye cikti range den devam eder gitmeye. yani öyle asili kalmaz.

ama söyle bir sey var bu helikopterlerin cogu ev ici, rüzgardan o kadar kolay etkilenir ki.ondan disarida balkona girdigi anda vuuuuuuuu diye rüzgarla gider diyorum.

önce bi aşağı inip öyle uçurun, menzili falan kavrayın, sonra salarsınız yukardan.

dışarıda da uçar diye biliyorum. yakın zamanda ben de test edeceğim

eğer evde havada asılı kalıyorsa (hover) dışarıda da kalır. atmosefer hava yoğunluğu, evde ve dışarıda aynı. Dolayısıyla helikopterin rotorunun sağlayacağı taşıma kuvveti değişmez.

helikopterin yükselmesi için rotorun oluşturduğu taşıma kuvveti ağırlıktan fazla olmalıdır. Bu da senin örnekte sadece 15 metre yükselmesini sağlayacabilecek kadarmış. 15 metrede asılı kalır, daha yukarıya çıkamaz çünkü dikey eksendeki ağırlık ve taşıma kuvvetleri artık dengededir. ya pervaneyi aha hızlı döndürmek gerek, ya hücum açısını artırmak gerek, ya da helikopterden safra atmak gerek bu durumda daha fazla yükselebilmek istiyorsan :)

dolayısıyla çok abartmadıkça çok yüksek irtifalarda asılı kalır (yoğunluğun irtifa ile değişimi denklemini bulamadığım içn bir değer söyleyemiyorum), abartmadan kastım, yoğunluğun gözle görülür seviyeye azalmasıdır. Taşıma yoğunluğa bağlıdır ve yoğunluk ciddi miktarda azaldığında artık helikopterin ağırlığını karşılayamayabilir.

SPOILER

:)) hasta tabii ki

ne farkeder?
uzaylı da olsa insan insandır

SPOILER
SPOILER
SPOILER

ruhu ya da zihni uzayli, bedeni insan. zaen o bedene konuk olan uzayli gidiyor.


SPOILER
SPOILER
SPOILER

serabetan+1

kararı izleyiciye bırakmış bence. pi'nin yaşamı'ndaki gibi..

kararı mararı bıraktığı yok. bazen patates sadece bir patatestir. adam hastaneden kaçtı, kirişi kırdı. siz de uzaylı diyorsunuz :))

Ben gormedim

son 28 sene için konuşuyorum:hayır

kisaca nasa hayir diyor.

lunarscience.nasa.gov

arabistan dışında aynı tarihlerde bunun gerçekleştiğine dair bir kayıt ve de kuyut yok. yorum sizin :(

bolundu sonra yabistirdik biz onu. cok uhu gitti.

hayır. Mümkünatı da yok zaten. Bunun medceziri var bir kere.
(bkz: hz. Muhammed'in ay'ı ikiye bölmesi/@dafaiss)

türkiye'de mutlu değilsen, gitmeyi halihazırda istiyorduysan mutlaka git. ha yok eğer bulunduğun konumdan mutluysan ve ülkeni, şartlarını seviyorsan sakın gitme. almanya öyle bir yer. abim orada yaşıyor, biliyorum. buraya kesin dönüş yapmıştı, sonra nasıl kaçacağını bilemedi almanya'ya tekrar. çok mutlu orada şimdi.

almanya'da almanca bilmeden çalışmak sıkıntı biraz. ama ben sıfır almancayla gittim, 9 ayda gayet iyi bir seviyede konuşabilecek kadar öğrendim. yani bu çok büyük bir sorun değil.

ben bayern/nürnberg'deydim ve orada türk sayısı azdı, dolayısıyla köln'deki durumdan farklı epey. şehir merkezinde ırkçılıkla ilgili bir sorun yaşamadım hiçbir zaman ama tek türk olarak yaşadığım küçücük bir köyde beni gören insanların kafalarını çevirdikleri oldu. ilk başlarda sinirlendim, üzüldüm, ama sonradan takmamaya başladım.

benim söyleyebileceklerim bunlar. ücret vs konusunda daha profesyonel bir işte çalışanlar yardımcı olur zira benimkisi bir asistanlıktı ve vergi vs ödemedim. bildiğim kadarıyla o işler sıkıntılı biraz. bir de ben kölnde almandan çok türk görmüştüm, bu da genel bir izlenim.

edit: her ne kadar çok canayakın olmasalar da, insan bazen yalnız hissetse de, her şeyimi bırakıp yine giderim oralara.

bir arkadaşımdan bildiğim o pozisyonun buradaki karşılığı neyse o rakamın euro cinsinden değeri senin alt limitin olabilir. Köln pahalı bir yerse biraz daha eklersin o bedelin üstüne

ben kölnde yasadim ve calistim bi süre.

almancan yoksa ciddi zorlanirsin normalde ama calisacagin yer türk firmasi ise cok sorun olmaz, 2 seneyi bulur muhtemelen almanca ögrenmen bu durumda.

köln zaten almanyada en cok türkün yasadigi yer berlinden sonra. en azindan oran olarak en yüksegi. zorlanmazsin o konuda.

ücret olarak sirket büyüklügü ve is alani vermen lazim, egitim düzeyin ne o da önemli, kollektivvertrag gibi bu durumlarda sana ödemeleri gerene en düsük ücret vardir, sektöre bagli bu. almanyada bu biraz daha serbest bildigim kadariyla, yani sirketler biraz daha serbestlikle maas ayarlamasi yapabiliyorlar.

maas pazarliginda brüt degil, net üstünde yapmani öneririm, almanyada vergiler cok cok yüksektir, su anda cok emin degilim ama aylik 5 bin€ ve üstü maaslarda %50 vergi olmasi lazim, yani 5 bin alip 2500 eline net gelir, ama maasini 4500 yapar isen eline 2800€ gecebilir. bunlara dikkat et.

köln ü cok begendigimi söyleyemem ama yasamak diyorsan güzeldir, türkiyedeki her yerden daha iyidir, ulasim araclari türkiye gibi zaten ne zaman gelecegi belli degil etc.

daha sipesifik sorularin varsa özelden de yazabilirsin.

hayat almanya genelinde bayik maalesef, buna karsin köln almanya ortalamasinin cok üstünde gayet de eglenceli bir sehir kiyaslayinca. köln ve cevresi almanya'nin büyüksehir bakimindan en zengin yeri. cabucak civar sehirlere de gidebilirsin. almanya'da kalacaksam yasamak istedigim 2-3 sehirden biri köln.

almanca bilsen de bilmesen de almanya'da türk olarak kendini kabul ettirmek zor maalesef. ben almanca bilerek gelmistim zamaninda ama yine de zorluk yasiyorum adapte olma konusunda.

irkcilik kimi yerde az kimi yerde daha fazla var ama genel olarak köln'de sanmiyorum pek sikinti yasayacagini o mevzuda.

maas tabii ki is tecrübene ve türkiye'deki maasina göre degisir. bir de ne kadar kalacaksin, gecici bir süre mi yoksa temelli yerlesmeyi mi düsünüyorsun? ben kendi adima konusacak olursam türkiye'de 2500 lira aliyorsam almanya'da da 2500' euronun altini kabul etmezdim.

kolay gelsin.

Herkese çok teşekkürler. Çok faydalı bilgiler edindim. Başka fikirleri olan varsa onları da duymak isterim. Ben şimdi Londra'da yaşıyorum. Buradan geçeceğim oraya.

(bkz: isviçreli bilimadamları )

tecrübe ve anatomi.

futbolculari düsün, diyelim sakatlandin, orda da iyi bi sporcu var, bi noktaya dokunur, agri var mi der, sende xxx var der, cikar dogrudur, cünkü adam ve cevresinde o kadar sakatlanma olur ki artik nerde, ne zaman ne oldugunu sip diye bilir.

doktorlarin yaptigi da cok farkli degil aslinda, sadece doktorlar bunun üstüne formal bir egitim alip temelini ve isin teknigini de ögrenirler. bir de akilli cocuklardir. pratik doktorun yaptigi sana semptomlarindan bir hastalik teshisi koymak ve tedaviye baslamaktir, eger tedavi ise yaramaz ise teshisi yeniler. su anda yüksek oranda dogruluk orani var.

çok bi aciliyetin yoksa ertele tavsiyesi yapıcam. şimdi herkes deliler gibi akın etmekte.

seneye falan şimdiki ücretlerin yarısı olacak tahminen. ve özeli tercih et tabi ki . neden daha fazla ödeyesin ki.

su anda benim türkiyeden tanidigim herkes bunu yapiyo, bence bunu yapicagina master yap iyi bi üniversitede.

dün sınava girmiş biri olarak söylüyorum bu belge ile iş bulman, bulsan dahi adam gibi para kazanman zor, kaldı ki hergün oyuncak gibi oynanan yönetmeliklere göre yapılan sınavda istenilen notu almakta iyice zorlaştı. Bence sular bir durulsun sonra özelden bir kursa gidilir. Dedikleri gibi kurslar ucuzlayacak

İstanbul da şubesi var mı bilmiyorum ama riskmed sanırım bu kursların en iyisi, Ankara iş sağlığı ve güvenliği akademisi ise en kötüsü... Ankara da eğitim veren bir kurs olarak sınav öncesi hızlandırılmış eğitimini istanbulda verdi bu kadar da düşünceli bir kurs !

danışmanlık olarak düşünüyorsan zor ama bir fabrikada düşünüyorsan olabilir.
fiyatlarsa peşin/taksit, haftaiçi/haftasonu gibi kriterlere göre 1500-2000 arası değişmekte.

benim ilk tercihim toplu taşıma ile ulaşım idi, gerisi 3 aşağı 5 yukarı aynı zaten.

Ardından yaz dönemi için master'a başvurmayı düşünnüyorum almanyada o yüzden almanya da bir dil okulu olursa daha iyi olur diye düşünüyorum

1-2 ayda almancani gelistiremezsin, bu sürec isi 1-2 ay yeterli degil bunun icin, 1-2 ayda ancak gezersin.

ayrica viyana kesinlikle dil icin iyi bir yer degil, vwu diye bir dil kursu önermis arkadas, oraya kayit yaptiramazsin ki viyanadaki en iyi dil kursudur, oraya kayit yaptirmak icin avusturyadaki bir üniversitede egitim alacak olman ve almanca bilmemen gerekiyor.

wihok önermis ek olarak, wihok türkün zibil oldugu yerdir, ilk defa tek türk oldugunu duydum, normalde 16-18 kisi de minimum 15 i türk olur. yaz aylarinda nispeten düser bu oran.

bana sorarsaniz kesinlikle goethe yi öneriyorum türkiyede, eger mümkünse goethe yerine direk özel ders alin. cok cok daha efektif ve mantikli olacaktir.

dil icin illa orda ögrenmenize gerek yok, dil isi zevk, ugras ve istek isidir, ögrenicem derseniz ögrenirsiniz.

1-2 ayda almanca öğrenme gibi bir çabam yok sadece beginner seviyesine gelmem yeterli amacım zaten birazda gezmek bu sırada almancayı geliştirmek

@konusma

yaz dönemi icin basvurucam demis, yani mart, nisan gibi baslamak icin. dikkat lazim azcik.

@allstar
amac beginnere gelmek ise kesinlikle türkiyede yap bunu. cok daha fazla ögrenme sansin olur hem de daha iyi olur temelin. ek olarak vize su, bu derken uzunca bi süre beklemezsin böylece.

yeşil pasaport olduğu için vizeye gerek yok ben ingilizceyide ingiltereed dil kursuna giderek öğrendim çok faydalı olmuştu,sonuçta orada yaşıyosun sürekli almanca konuşulan yerlerde bulunuosun

yesil pasaport ile egitim alamazsiniz, giriste belki illegal olarak yalan beyanda bulunup giris amaci icin "turistik" derseniz bile, herhangi biri ihbar ederse ki bu son zamanlarca cok fazla olmakta, basiniza resmi herhangi bir sey gelirse ve bu ortaya cikarsa en iyi ihtimal ile sinirdisi edilme ile beraber 5 sene schengen yasagi , duruma göre nezaret ve hapis ile mahkeme ondan sonra sinirdisi edilme ile beraber onbinlerce € ceza ile muhtemelen hayat boyu schengen alamazsiniz.

bu durumda türkiyede de hakkinizda islem yapilma olasiligi var yesil pasaportu illegal kullanmak yüzünden, bu durumda sadece siz degila ilenize de dava acilir.

bunu bilmiyordum daha önce yeşil pasaportla yurtdışına çıkıp(italya,ispanya) bir çok eğitime ,sertifika kurslarına katıldım sorun olmamıştı.

ofsayti kaldirirdim. kütür kütür gol seyrederdik takimlarda ona göre oynardi tabi.

bir de 3 korner 1 penalti derdim.

basketboldaki faul mantığını yerleştirirdim. kamera sistemleriyle de hakem hatalarını minimize etmeye çalışırdım. kritik kararlarda veya faullerde dev ekrandan stada yayın yapardım.

Forma numaralarını ilk 11de 1den 11e kadar sınırlar formalardan futbolcu isimlerini silerdim.

Defansif oynayan takımlara para cezası hatta sürekli 3 kez falan saha kapatma cezası verirdim..

Beşiktaş-Trabzon maçı ahanda mal gibi geçiyor :)

@serabetan ofsaytı kaldırmak futbolun içine sıçar. izlenmez bile futbol öyle. mahalle maçları seviyesine düşer.

benim yapacağım ise futbolcuların forma çıkarmasına ya da seyirciyle bütünleşerek gol sevinci yaşamalarına sarı kart çıkarılmasını kaldırırdım.

Ofsaytı değil de ofsayttaki girdi/çıktı kuralını kaldırırdım.

Devre başına 1 tane 3 dk. mola kuralı koyardım.

topu kaldırırdım. 90 dakka koşsunlar. en çok koşan kazansın. khduyagdjhakdhs

Bi kere ofsayt kuralını kaldırmak futbolun tez elden katli olacağından, böyle bir değişikliğe gitmezdim asla. ben şahsen daha basit kural değişiklikleri ile daha seyredilir bir futbol oluşturmayı isterdim. Mesela en son ülkemizde oynanan u-20 dünya kupasında uygulanan 9.15 çizgisi ve topun yerinin sprey boya ile işaretlenmesi kuralını şart koşardım tüm ülkelerin birincil liglerine.

İkinci olarak da, -bir uzaktan gol hastası olarak- ceza alanının 12 metre uzağına(yani kaleden 30 metre uzağa) sahayı enlemesine kesen kesik çizgilerden oluşan bir sınır koyardım. o sınırın gerisinden atılacak gollerin 2 gol sayılması kuralını getirirdim. Böylelikle 30 metreyi aşan uzaklıktan bol bol şut izlerdik, futbolcular da tıpkı rugbycilerin yaptıkları gibi antrenmanlarla şut kabiliyetlerini artırma zorunluluğu hissederlerdi.

Ayrıca finansal olarak bazı düzenlemelere gidip federasyonlara bu uygulamaları şart koşardım. Yasal teşvik de bunlardan biri olurdu.

Şöyle ki; federasyonun ligde galip gelen takıma ödediği paranın belirli bir yüzdesini kulübe, kalan yüzdesini de galip gelen takımın o maç için çalışan ekibinin(teknik ekip ve o maçın 18 kişilik kadrosu) banka hesaplarına direkt aktarılmasını şart koşan bir kural koyardım. Örneğin(tamamen sallıyorum) federasyon lig maçını kazanan kulübe bugün 500 bin lira ödüyorsa, bunun yüzde 25'ini yani 375 lira kulübe, 125 bin lirasını da direkt olarak o maçta görev alan futbolcular ve teknik ekibin banka hesaplarına geçecek. Bu uygulamayla her takım her takıma karşı üst düzey oynamaya çalışıp daha çekişmeli maçlar çıkartırdı. Bu yasal teşvik sayesinde oyuncular daha iştahlı olacak, kulüplerinden aldığı ödemelerin yanında federasyondan gelecek meblağı düşünerek daha iştahlı oynayacaklardır. Böylelikle şaibeden mümkün olduğunca uzak, gerçek alınteri ile formaların ıslatıldığı maçlar çıkabilirdi ortaya.

Trawma bilader oyum sana :)

meşale yasağını kaldırırım.

takımlara bütçe ve maaş sınırı koyarım.
örnek: bir takım her sezon 50m dolardan fazla transfer yapamaz ve sezonluk 40m dolardan fazla maaş bütçesi ayıramaz. (rakamları götümden salladım. fifa başkanı olsam müthiş ekonomistlerle çalışıp bu rakamları belirlerim ulan)

(bu sayede, her takımda 1 yıldız düsturu benimsemiş oluruz. aynı takım aynı anda hem ronaldo hem bale hem rooney hem suarezi oynatamaz meselağ)

tabii ki sadece 10 senelik olur. yeni pasaport çıkarınca eskisi ne olursa olsun geçerliliğini yitiriyor.
ayrıca 10 senelik pasaport alıp neden 10 ayın hesabını yapıyorsun?

evet ekleniyor, e-pasaport sitesinde şöyle açıklaması var, yani 10 sene artı 10 ay olacak.

Makinede okunamayan nitelikteki eski tip pasaportlar geçerlilik sürelerinin sonuna kadar kullanılabileceği gibi e-Pasaport başvurusunda bulunmanız halinde başvuru tarihi itibariyle geçerli olan süreleriniz e-Pasaportunuza kanuni süreyi aşmayacak şekilde harçsız olarak aktarılacaktır.

epasaport.egm.gov.tr

kanuni süreyi aşmayacak şekilde aktarılır ama kanuni süre 10 yıl sanırım

Yani bu durumda pasaport 10 seneden fazla olamiyor mu?

eger 3-4 ay sonrasi icin planlarin varsa simdiden degistir aksi takdirde aciliyeti yok.

bir arkadasa getirtebilirsin.

ABD'ye giden birisini tanıyorum ama sürekli istekte bulundum utanıyorum artık, başka bir yolu olmalı...

normalde not dökümü olur bu. hazirlikta not gibi seyler yok bildigim kadariyla.

öyle işte, verebilecek tek şey öğrenci belgem şuan.

hayir.

aslında bana da mantıksız gelmiştir pazar günü kapalı olmaları. sonuçta turist olsun yerlisi olsun en boş günü pazar günü, bu adamların da en çok para kazanacağı gün pazar günü. tabi onların da bi ailesi var unutmamak lazım fakat keşke keyfiyete izin verselerdi. böylece kimse mağdur olmazdı.

anneme

Ceza-medcezir
Sagopa&ceza-rapten gari
Sago-dusersem yanarim, vasiyet
Kolera-nasil bir insansin

Sago-Rüyalarımdaki işaretler

mürekkep doldurdum
anneme
bu şehir
panorama harem(efsanedir)

hasat zamanı

bana dur dedi general

www.youtube.com

www.youtube.com

yaratmaz

kesinlikle yaratmaz. sana nerde kalacaksin diye sorabilirler ülkeye girişte. hostelin adını verirsin hatta çıktı vs olması iyi olur.

cevap verilemez kesin olarak.

giriste görevlinin sorma hakki var. sizinde belgeleme zorunlulugunuz var.

pratikte sorun cikarmazlar fakat mesela turlar vardir bazen kolay olsun diye vizeyi ispanyadan alir viyana, prag, budapeste turu yaparlar, ordaki görevli cakar bunu, topunu reddeder almaz iceri, gönderirler türkiyeye o sirada cok ciddi kontroller yaparlar görevliler, sansina öyle bi gruba denk gelirsen ayni muameleye maruz kalir ve kalacak yerini belgeleme zorunluluguna düsersin ve sinirda reddedilirsin.

bunlar hep oldu.

koyduğunuz resimden çözemedim, alacak kalemlerini buraya yazabilir misiniz isimleriyle beraber?

o gereksiz meblag denilen miktar 1000 lira ki ödenmesi gerken bir borcun sorumsuzluk nedeniyle ödenmemesi sonucunda ortaya cikmis.

adam kitap satmis, taksit yapmis, taksit ödenmemis adam borcu olan yere kendi cebinden ödeme yapmis ve zarar görmüs, haliyle tazminini istiyor.

bunda ne gibi bir sikinti var?

o paranin ödenmesi hem legal olarak hemde etik olarak zorunluluktur.

size gönderilen tebligata itiraz etmeliydiniz ve borcunuz 380 tl olduğunu bildirmeliydiniz, yoksa takip kesinleşerek ödemek zorunda kalırsınız eğer yeni aldıysanız derhal itiraz ediniz ve itirazınızda borcunuzun 380 tl olduğunu belirtiniz bu itirazınız kısmi itirazdır.

@turuncuresimler: bence durumu bilmeden böyle bir tavsiye vermek doğru olmaz. itiraz ile duran takip için itirazın kaldırılması davası açılırsa ve orada bir de %50 inkar tazminatı gelir ise siz mi ödeyeceksiniz farkı?

@fengari

sağda
380 diğer
314,83 (%60) işlenmiş faiz
152 (%40 cezai şart)
______________________
846,83 tl
yazıyor

solda da;

takip çıktısı: 846,83
vekalet ücreti: 220
faizsiz alacak: 152
masraf: 8,6
harç toplamı: 66,58
kalan borç: 1294,01

yazıyor.

tebligat o sırada evde olmadığımız için muhtara geldi, muhtardan aldı, avukatla konuşmuş taksit yaparım demiş. şimdi asıl borçlu olduğu kişiyi arayacak.

bu arada "bu sizin sorumsuzluğunuz" şeklinde azarlayan arkadaşlar,
o kitapların kaça satıldığını ve dışarıda kaç para olduğunu az çok biliyorum. anlattığım gibi zor bir süreç atlattık ve bu sırada unutuldu, zaten paramız da yoktu.
bizi kazıklayan bir adamın borcunu ödemeyelim de demiyorum, ödeyelim. 380 değil 500 ödeyelim hatta. ama 380 liralık borç için 1300 lira ödemek midir sizin sorumluluk dengeniz? hala maddi durumumuz iyi değil.

o gönderilen ödeme emri tebligat hükmünde, adamların arayıp her gün hatırlatmasını mı bekliyorsunuz?

o meblağnın o kadar görünme sebebi yasal faiz ve vekalet ücretidir. şu kadarını ödeyim bu kadarı bence benim hakkım deme hakkınız yok, arayıp görüşerek halletmeye çalışın. taksitlendirme, tutarı indirme, borcu erteleme gibi istemlerde bulunabilirsiniz. vekil varsa avukatla muhatap olursunuz, bu daha işinize gelir. çoğu avukat uzlaşma yolunu tercih eder tek tek hacze gitmektense.

bu arada 4000 lira altına haciz gelmiyor bildiğim kadarıyla. bir arkadaşın önerisi ile bizim teorimiz şu yöndeydi;
380 lira ana para yatırılır, böylece faiz işlemeye devam edemez (doğru mu bilmiyorum)
geri kalan para ödenmez. avukat arar fakat 4000 lira altında olduğu için işlem de yapılamaz. öyle borçlu bi şekilde hayat devam eder.

neticede ana paramız olan borcumuzu da hem yasal hem etik olarak ödemiş oluruz.

@p shadow, karşısı insafsız ise yapacak bir şey yok ama dediğim gibi genellikle ücrette indirime gider avukatlar. daha bu sene 250liralık borç için 800 icra geldi, aradık 500e hallettik. sizde bu yönde bastırın, durumumuzun kotu olduğunu söyleyin.

haklıymış gibi davranmayı da bırakın, ödenmeyen kısmı 380 ise tamamı (tahmini) 600liradan fazladır o kitap setinin. alırken düşünmeniz lazım, zorla satılmıyor sonuçta.

@p shadow 20liraya bile icra gider. avukat yuzsuz olursa 1liraya bile gider. sizin dediğiniz gibi olsa herkes borcunu 3999 lira eksik öder nasıl olsa icra gelmiyor diye.
azıcık mantık, çok bir şey değil.

kitap seti disarida su kadar bu kadar demissiniz, bu argüman ile sizin alip bircunuzu ödemememiz bagdastirilamaz.

adamin yaptigi herhangi bir eksik islem yok, yani ayipli mal, eksik servis, eksik evrak efendim buna benzer bir islem yok, ticaret gereklerine uygun sekilde yapilmis, fiyati yüksektir evet, ama her iki tarafta anlasmis.

siz bir cizim yapsaniz müsteriye ve anlasip 3 taksitle satsaniz her biri 400 er lira olsa , müsteri binayi bitirse satsa yese parasini, size son taksidi ödemese sonra, 10 yil sonra icra gönderdiginizde "amaaan sen bana pahaliya yaptin zaten tamam tamam ödüyorum al 400 ün hatta al 500 veriyorum kedi canini benden olsun" dese? bundan hic bir farki yok.

o esnaf giciktir belki, belki gercekten zorlanmistir, bi kac defa aramis ve hic bir sekilde sizden geri dönüs alamamistir, telefonunuz yoktur etc. ama bu sizin borcunuzu ödemememinizi ya da buna esnaflik tabirinde parayi öldürmek denir, borcu seneler sonra enflasyon nezdinde zarara ugramis olarak ödemek, parayi öldürerek ödemenizi hakli cikarmaz.

ekşi duyuru'da yazılan cevaba karşı cevap verilip ilgili girdi bi anda foruma dönüştürülmez, biliyorum, ama niye bu kadar gerildiğinizi anlamadım. herkes alacaklı falan heralde?

arada seneler falan yok en fazla olsun 6 ay var, adam da iletişim dahi kurmadan icraya veriyor. sorumsuzluğun bizim olduğunun da farkındayım, buna bir bahane bulduğum da yok. adama borcunu ödemeyelim diye bi şey mi yazdım? ödeyelim, hatta 380 değil 500 ödeyelim 6 aylık borcundan oluşan büyüüük zararı gani gani karşılar.

şurada 380 liraya karşılık 1300 lirayı ödemek istememi neredeyse ahlaksızlık olarak görenlerin kendisinin veya yakınının başına umarım benzer bir olay gelmez de hiç yaşamadan empati kurmayı bi gün öğrenirler.

paramız olsa zaten verelim derim, paramız da yok. 380 lirayı bile zor çıkaracağız. hukuksal ne gibi yolları var onu soruyorum. sağolun bir kısmınız demiş "borcu erteletebilirsiniz, indirim uygulatabilirsiniz, ama tamamını ödemek zorundasınız." sistem bu şekilde işliyorsa tamam zaten yapacak bi şey yok, ama yalnızca bunu soruyorum, sizin alacaklı holiganı yorumlarınızı değil.

ben yardım isterken gelip sırf azarlamak için cevap atan arkadaşlar alacaklının yakını falan mı?

bu arada evet, borç asgari ücretin 5 katını aşmıyorsa (yaklaşık 4000 lira) evdeki eşyalara dokunulmamasına yönelik bir kanun kabul edilmiş ama uygulamaya geçilmiş mi veya faiz işlemeye devam ediyor mu çok araştırmadım.

@serebatan: çok romantik bakıyorsun olaya. bu işlerde teknik bir ton detay vardır. karşı taraf tüketici konumunda olduğundan tüketici kanunu da devreye girer. tabi herkes borcunu ödesin, orasına itirazım yok ama tüketiciden borcu isteyebilmenin bazı şartları vardır; 380 liralık borcu aniden ve bu yükümlülükleri yerine getirmeden 1300 liraya çıkaramazsın.

@p shadow: sen burada insanlara cevap yetiştirmeyi bırak da, benim mesajla sorduğum sorulara cevap yaz :)

herkes yapiyor diye bok sanma durumu iste.

bronz ten candir da ondan. beyaz ne ya ölü gibi

benim sebeplerim:

- bi yara falan oldugu zaman, cok göze batiyor, iz kalma olasiligi yüksek oluyor.
- kiyafet alirken renklerine dikkat etmem gerek, öyle her renkten kiyafet giyemiyorum. tabii bu benim sorunum, ben yakistiramiyorum. örnek olarak: beyaz rengi cok severim, ama giyince hic de güzel durmuyor..
- yaz geldigi zaman herkes bol sütlü kahve olurken, ben kizariyorum ve tekrar beyaza dönüyorum. özellikle kizarma kismi fena.
- günes cildimde farkli etkiler yaratabiliyor. hassas cünkü.
- yorgun düstügümde, hastalandigimda hayalet gibi oluyorum, göz altlarim cöktügünde x3 gibi gözüküyor esmer tenlilere göre. hic hos degil.

benim simdilik aklima gelenler bunlar. ama kisiye göre degisir sanirsam.

abartılmadığı sürece bronz ten çok daha seksi ve sağlıklı gözüküyor.

ayrıca bikini tan line'ı aklımı almaya yeter benim.

bembeyaz olamadığım için -genetik işte naparsın- bari biraz bronz olayım dediğim oluyor. yoksa nicole kidman gibi olmak isterdi gönül.

valla benim arkadaşlarımda da hep "beyaz tenli kalalım! 50 koruma faktörüm nerede?!" düşüncesi ve sözü var. yanmak isteyen çok az arkadaşım var ve onlar da hafif bronzluğu tercih ediyorlar, onun dışında çoğu 50 faktör ve parasol ve/veya kocaman hasır şapkalarla dolaşıyorlar.

ben kendi açımdan neden sevdiğimi ve sevmediğimi söyleyeyim. kumral, yeşil ela gözlü, beyaz tenliyim. (yiğit özgürsel seks hikayeleri gibi oldu :) )

bronzluk tatlı ve sevimli duruyor, saçlarım da turunculaşıyor yanınca, iyice sevimli duruyor, gözlerim açığa çıkıyor falan. millet yanağımı sıkıp duruyor ondan sonra :( (30 yaşıma geldim de)

ama güneş yüzünden çok lekelenebiliyorum, çillenebiliyorum, çil sorun değil ama kalıcı ve büyük lekeler sorun, ayrıca gerçekten de cilt çok yaşlanıyor aşırı bronzlaşayım dersen.

beyaz teni de seviyorum, çünkü vintage bir makyajla hoş duruyor: kalın çekilmiş eyeliner, siyah maskara, kırmızı ruj, beyaz ten, çok hoş bir görüntü oluyor, hem pratik, hem şık, hem zarif, hem sade, hafiften de dita von teese havası, tamamdır!

ama beyaz tende de her türlü yara, sivilce izi, feci derecede belli oluyor. geçenlerde temizlik yaparken merdivene bacağımız geçirdim, sonuç: scarfacesel boydan boya bir yara! bembeyaz bacakta kıpkırmızı bir yara izi, scarleg oldum resmen! işte o zaman da çok kötü duruyor.

kararında bir bronzluk ya da güneş alarak ancak yüksek koruma faktörüyle gezme en iyisi, çünkü güneşe de ihtiyacımız var. ama bunun sonu marsık gibi yanmaksa, ben almayayım, kalsın. sosyetik güzellerimiz, bir on sene sonra 30 yaş fazla gösterecekler misal. öyle olmaktansa teleme peyniri olmayı tercih ederim. ya da benim durumumda vampir olmayı, zira şu anda göz altlarım da mor bayağı aslında.