İstanbul'da zaten Crossfit 34 Crossfit 1453 diye iki yer var sanırım bu işi ciddi yapan. O nedenle lokasyonu sınırlı tutma. Sana en yakını Ümraniye'deki 34 galiba. Bir de ciddi derken Türkiye standartlarına göre ciddi yapıyorlar. Bu Crossfit zaten sıkıntılı bir olay, bizdeki çalıştırıcıları düşünemiyorum bile. En nihayetinde bunlar antrenman diye birbirlerine halter fırlatan adamlar, o nedenle karar vermeden önce bir kez daha düşünmeni öneririm.

My Club'ta Crossfit alanı fena değil ama hocaları tırt olabilir.

@angelus ilk günden yapmıyorlardır herhalde di mi? :) benim yavaştan girip o tempoya ulaşma gibi bir isteğim var çünkü.

Tabii ilk günden olmuyor ama sana şöyle söyleyeyim: 2/3 ay önce Amerika'da Crossfit'in en önemli iki sporcusu tendon sakatlığı yaşadı, uzun süre de iyileşemeyecekler. Yani bu olaya ne kadar hakim olursan ol sakatlık her an kapında. Bir de bu adamlar elit sporcular, antrenmanlarını bu işi yaratan adamlarla yapıyorlar ama yine de sakatlanıyorlar. Türkiye'de bu işi gerçek anlamda bilen çalıştırıcı olduğunu sanmıyorum ben, o nedenle çok önermiyorum.

o zaman normal bi spor salonuna gidip hiit üzerine mi çalışmak daha mantıklı? o tarz spor salonlarında da bütün aletler dolu oluyor, sıra beklemek gerekiyor. hiit yapılamıyor sanki.

Ben tatile gittiğimde başka hiçbir ekipman olmadan sadece bir bankla 45 dakika hiit yapabiliyorum, hiit için çok fazla araca ihtiyacın yok. Her şeyi kullanabilirsin bu anlamda. Yani amacın yağ yakmaksa bu şekilde ve iyi bir diyetle çözüme ulaşırsın. Yok amacın bir adım daha ileri gitmekse powerlifting öneririm ben. Hem güçleniyorsun hem yağ yakıyorsun hem de yağsız kas kütlen oluyor. En ideali bu bence.

yağ yakma gibi bir isteğim yok, oldukça yağsızım zaten. kas kütlesi yapmak istiyorum ama halter kaldırma, aletlerle çalışma olarak değil. powerlifting e bakayım ben o zaman biraz da.

Merhaba, ben de kimi zaman az uyuyorum ve kahveyle ayakta duruyorum. Birkaç bardak öneririm alerjin falan yoksa.

Öğrenci misin ?

Öğrenciyim ama bunun öğrencilikle ne ilgisi var ki?

psikolojik olarak rahatsız olduğun, içten de olsa üzgün olduğun bir durumun var mı? (sevgiliden ayrılma vs.)
Bu gibi durumlarda insan uykuya doyamıyor çünkü.

Ciiik, öyle sorunlarım da yok aslında. Bir de dediğim gibi 1 senedir devam ediyor bu durum, yeni değil yani. İlaca ilk başladığım dönem duzelmisti, yine başladı.

uyku apnesi olabilir. Bir uyku labaratuvarında incelenmenizi öneririm.

Kan değerlerimde demir eksikliği hariç bir sorunum yok, 3 ay oldu daha baktirali depresyon, sigara da yok. Kırmızı et yemiyorum, yiyemiyorum. Onunla mi ilgili acaba cidden?

sandalyeye otur kendini arkaya doğru bırak :) ya da ranza varsa üst kattan aşağı yuvarlan. burdaysan gerçektir :)

bu konu filozoflarca hep tartışıldı ve tartışılmaya devam ediyor.

(bkz: Simulation hypothesis)

konuya girişi ise (duruma göre çıkışı da olabilir) Baudrillard'ın simulacres et simulation'ı ile yapabilirsin.

yalan söyle söyleyebiliyorsan gerçek hayattasın..

Absürdlüğü değerlendirerek. 5 aylık bir bebeğin yürümesi mümkün değil pek, o rüyadır. Etrafta başka bir absürdlük varsa, onlar kontrol edilir. Örneğin, apartman kapısı kontrol edilir ya da başka saçma bir şey söylenir, ona verilen tepkilere bakılır. Rüyalarda gerçek hayatta kontrol edemedeğimiz şeyleri kontrol edebiliyoruz. Ek olarak, fiziksel bir acı ve iz en iyi kontroldür. Bir yandan da bulunduğun yere ne zaman ve nasıl geldiğinin kontrolü yapılabilir. Tabii, lucid dreaming yapabilmenin devreye girmesi gerekir, becerilebilirse.

Birkaç sene önce rüyamda bir arkadaşımla İzmir'de alışveriş yapıyorduk. Çok saçma bir rüyaydı içerik olarak ama normal normal kazak alışverişi yapıyorduk. Rüyamda durup "Ben İzmir'de değilim, bu bir rüya olmalı" dedim. Arkadaşıma sordum "Rüyada mıyız" diye, arkadaşım "Hayır, kazak alışverişi yapıyoruz" dedi. Ben de "Rüyada isem karşıdaki dağları parmak şıklatarak kaldırabilirim" dedim. 3-5 kere parmak şıklattım, hiçbir şey olmadı. Arkadaşım "Ne yapıyorsun salak salak? Rüyada değilsin" dedi. Ben de "Buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. En son giydiğim şey bu değildi" dedim. O zaman, arkadaşımın suratı değişik bir hal aldı. "Biliyordum, rüyada olduğumuzu" deyip uyandım.

Kendini mıncırdığında her seferinde hissediyorsan gerçek. Olaylar arasında dalgınlık nedeni dışında, büyük bir akış kopukluğu varsa o ya rüya ya da nur topu gibi Çoklu Kişilik Bozukluğu.

"Matrix'te miyiz, simülasyon içinde miyiz" diye soruyorsan, sahip olduğumuz her neyse, bu şeyin içinde nefes alıyorum, hissediyorum, bir şeyler oluşturuyorum; dolayısıyla gerçekliğim bu. Akış kopukluğu olmadığı, mantıksal tutarlılık olduğu sürece gerçek olarak kabul ediyorum sahip olduğum şeyi.

herkes kendi gerçekliği içinde yaşıyor. aynı anda kimimiz rüyada kimimiz gerçekte asılı kalıyoruz. birimizin rüyası öbürümüzün kabusu oluyor.

basitçe anlatmak gerekirse; odadaki ışık miktarını değiştirmeye çalışın. örneğin ışıkları açıp kapatmaya çalıştığınızda eğer rüyadaysanız bunu başaramıyorsunuz. etrafınızdaki ışık miktarı hiç değişmiyor.

waking life adlı filmden zamanında görüp denemiştim ve gerçekten de işe yaramıştı.

ilgili kısım şöyle:

-Do you have these dreams all the time?
-Hell, yeah. I'm always gonna make the best of it. But the trick is, you got to realize that you're dreaming in the first place. You got to be able to recognize it. You got to be able to ask yourself, " Hey, man, is this a dream?" Most people never ask themselves that... when they're awake or especially when they're asleep. Seems like everyone's sleepwalking through their waking state... or wake walking through their dreams. Either way they're not gonna get much out of it.
-The thing that snapped me into realizing I was dreaming was, uh-- was my digital clock. I couldn't really read it. It was like the circuitry was all screwed up or something.
-Yeah, that's real common. And small printed material is pretty tough too. Very unstable. Another good tip-off is trying to adjust light levels. You can't really do that. If you see a light switch nearby, turn it on and off and see if it works. That's one of the few things you can't do in a lucid dream. What the hell. I can fly around, have an interesting conversation with Albert Schweitzer. I can explore all these new dimensions of reality, not to mention I can have any kind of sex I want, which is way cool. So I can't adjust light levels. So what?
-But that's one of the things you do to test if you’re dreaming or not, right?
-Yeah, like I said, you can totally train yourself to recognize it. I mean, just hit a light switch every now and then. If the lights are on and you can't turn them off, then most likely you’re dreaming. And then you can get down to business. And believe me, it's unlimited.

(bkz: inception)

Çok ciddi olarak söylüyorum şöyle bir yöntem var;
Rüyalarda elektrik düğmeleri doğru çalışmazmış, yani ışıkları açıp kapatamazmışız doğru dürüst. Böyle emin olabilirsin.

ben de kaynağını hatırlamıyorum ama, bir bardak su iç, rüyada içtiğin su susuzluğunu gidermez, ağzının kuruluğu hissi devam eder gibi bir şey vardı.

benim okuduğum bir yazıda da ellerinize bakmakla ilgiliydi. Lucid dreaming yapılırken ellerinize baktığınızda anlarmışsınız.

Neden yaslansinlar onlar icin 1 saat gecti sonucta. Hem orda hem obur tarafta 24 yil olarak dusunme. Iki farkli zaman akisi var. Yani nasil anlatabilirim bilemedim pek ama boyle.

evet biyolojik saat de yavaşlıyor. Asıl biyolojik saat yavaşlıyor. Yoksa zaman dediğimiz şey insanoğlunun uyduruduğu bir icat, aynı para gibi.

Zamanın akışı gezegende farklı, station'da farklı hızda. Station'ın 24 yılı gezegenin 1 saatine bedel.

(bkz: zamanın göreliliği)

o zaman yolda yaşlanmaları gerekmez miydi? zamanın akışının farklı olduğunu anlayabiliyorum fakat biyolojik olarak nasıl etki etmez hala aydınlanamadım.

Şurada açıklanmış güzel bir şekilde.
www.youtube.com

özet olarak şöyle oluyor, vücudumuzda bulunan hücreler => hücrede bulunan atomlar => atomlarda bulunan quantum parçacıkları ışık hızında hareket eder. dünya üzerinde 'normal' zamanda çok kısa mesafelerde hareket eden bu parçalar, vücut ışık hızına yaklaştıkca cok uzun mesafeler kat etmeleri gerekir.

pratik olarak karaciğerinizi örnek alalım.

dünya üzerinde düşünürsek;
1. saniyede karaciğeriniz X1 noktasında: X1
2. saniyede karaciğeriniz X2 noktasında: X1..X2
olur,

Uzaya çıkıp ışık hızına yaklaştığınızda
1. saniyede karaciğeriniz Y1 noktasında: Y1
2. saniyede karaciğeriniz Y2 noktasında: Y1.....................Y2
olur,

vücudumuzda olan quantum parçacıkları sabit olarak ışık hızında hareket ettikleri için hız = yol / zaman denkleminde yol Y1 ve Y2 arasında olduğu gibi artar ve o yolu kat etmeleri gereken zaman da artar. yani vücudumuzda olan herşey daha uzun zamanda gerçekleşir. sonuç olarak yaşlanmanız dünya'da referans alınmış birine göre yavaşlar.

Şimdi Einstein diyor ki; "Cisimler hızlandıkça zaman cisim için daha yavaş akmaya başlayacaktır, ışık hızına ulaşıldığında zaman durmalıdır."

Şimdi bu adamlar zaten başka bir gezegene geçmek için solucan deliğinden geçiyorlar, burada da ışık hızına yakın bir hızda yolculuk yapıyorlar. Işık hızına yaklaştıkları için uzay gemisinde kalan ya da Dünya'da yaşayan insanlara göre zaman yavaşlıyor kendileri için. Yolda yaşlanmamalarının nedeni bu. Yani başka bir gezegende oldukları için zaman yavaş akmıyor; başka gezegene giderken ışık hızına yakın bir hızda yolculuk yaptıkları için zaman yavaş akıyor. Ha mesela ışık hızına ulaşsalardı zaman tamamen duracaktı kendileri için. Hatta sürekli ışık hızında yolculuk yapsalardı hiç yaşlanmadan sonsuza kadar yaşayacaklardı ama Einstein bunun için de şunu söylemiş zamanında: "Cisimler hızlandıkça kinetik enerjilerinin bir kısmı kütleye dönüşür, durağan kütleye sahip cisimler hiçbir zaman ışık hızına erişemeyeceklerdir." Tabii bundan sonra bu teoriyle çelişen kuantum mekaniği falan işin içine giriyor ama konumuz şimdilik o değil.

Biyolojik saat falan degismiyor, degismez. Bukulen uzayda bukulen zaman, icinde bulunan her seyle birlikte bukulur.

Butun evreni icindekilerle birlikte kucultecek bir sihir yaptigini dusun, senin ornegin 1.85 olan boyunla birlikte DUnya'daki butun cetveller de kuculecekti, boyun hala 1.85m olacakti. Herhangi bir seyin kuculdugunu iddaa edebilecek hicbir sey olamyacakti. Bukulen zaman da ayni, baska bir yerden gozlemlemedikce hicbir farkliliz olmaz. Karadeligin olay ufkuna giren uzay aracindaki tum insanlarin biyolojik saati eskisiyle ayni hizda devam ediyor, ama Dunya uzerindekilere kiyasla oyle degil. Mutlak tek bir zaman kavrami yok.

harikasınız, şimdi oldu. cevap veren herkese teşekkürler.

hayır olmadı,

@archmage mahmut güzel açıklama ancak interstellar'daki 24 yıl meselesi ışık hızıyla değil kütle çekimiyle ilgili. Gezegenin kütle çekimi çok fazla olduğu için zaman yavaşlıyor.

ben de bunu anlamıyorum, hadi ışık hızıyla açıkladınız kütle çekimi ne alaka amk.

kütle çekimi çok olması demek kara deliğe yaklaşması demek, bu da zamanın farklı olacağı anlamına geliyor bence. ben böyle yorumladım. Yamuluyor muyum?

Kütleçekimi zamanın yavaşlamasına/uzay-zamanın bükülmesine neden olur tabii, karadeliğe yaklaştıkça zaman karadeliğe giren için durma noktasına kadar gelirken uzayın diğer bölgelerinde aynı hızda devam eder ama bunun bir gezegende olması mümkün değil. Yani öyle devasa bir kütleçekimine sahip gezegen yok. Filmde de zaten bu olayın indikleri gezegenle bir ilgisi yok.

@confessions of an adman Bu konuyu interstellar üzerinden tartışmayı çok doğru bulmuyorum çünkü adamların filmde olan her şeyi fizik ve teorilere uydurcaz gibi bir çabaları, amaçları ve nedenleri yok. Ama zaman kavramını ışık hızından bağımsız olarak incelemen pek mümkün değil.

Wormholelar gerçek bile olsa oraya giren bir canlının, canlı ve bütün olarak çıkabileceğine inanmıyorum.

Hiç üşenmedim, filmin önemli noktalarını tekrar izledim ve sonuç şu: Filmde bu arkadaşlar uzay mekiğini karadeliğin çekim mesafesinin uzağında bir noktaya (Gemide kalan eleman bu nedenle zamanın yavaşlaması etkisine girmiyor) park ediyorlar, kendileri de yaşam aradıkları bu gezegene gidiyorlar fakat zamanın kendilerine yavaş akmasının nedeni, gittikleri bu gezegenin karadeliğin kütleçekimin etkisinde olması. Kütleçekimi zamanı büküp etkisinde kalan kişiler için zamanın yavaşlamasına neden oluyor ama o zaman da akıllara şu soru geliyor: Böyle devasa bir kütleçekiminin etkisinde bulunan gezegendeki bu insanlar, gezegenin yüzeyinde nasıl oluyor da dna'larına ayrılmadan, ki bilimadamları bu olaya spagettileşme diyor, rahatlıkla yürüyüp koşabiliyorlar? Bu kısmı da sanırım "Film işte" deyip geçmemiz gerekiyor.

ben "geber buraya niye yazıyorsun" diyorum. zaten yeterince fazla insan var. doğal seleksiyon şart.

ilgiye aç insan intihar etmez. depresyona girer ilgi için ben intihar ediyorum der. ama gerçekten intiharı kafaya koymuş birisi zaten kimin ne diyeceğini düşünmez. ama ben de intihar edecek olsam bir veda mektubu yazardım. sözlükte şöyle bir örneği var mesela ne zaman görsem hüzünlenirim;

eksisozluk.com

Baska duyurulari irdeleyen duyurular kadar rahatsiz olmuyorum.

Aynen katiliyorum bir de kedi duyurulari. Gonul isi gibi gorunmeyen kedi ve intihar soru tipi acilmali.

Normal bir insan kalkip da ilgi cekmek için dahi olsa intihar duyurusu acmaz. Var bi sıkıntı demek ki. Ilgi cekmek icin de yardim cagrisi da olsa. Ne farkeder.

internet kullanıcıları göremiyor ama "17 yaşındayım, tek istediğim seks yapmak ve ölmek hoşçakalın" diyen bir duyuru var az aşağıda. bunun gibi şeyler yer almamalı burada.

Ben gördüğümde ölseler de kurtulsak diyorum ama bunların hiçbiri intihar etmiyor, hepsi ilgi orospusu. Ha intihar eden sözlük yazarları da oldu ama hiçbiri ben intihar ediyorum diye yazmamıştı ne sözlüğe ne duyuruya.

üzülüyorum.

Ben çok rahatsız oluyorum. Yardım etmeye çalışan sevgi pıtırcıklarına ayrı uyuz oluyorum. Yahu bir insan kendi yaşamı hakkında da söz sahibi olmayacaksa, karar veremeyecekse başka ne özgürlüğü kalıyor ki? Bari bunda rahat bırakın. Yaşamak en kuvvetli içgüdü zaten. Bir insan bundan vazgeçiyorsa sen yardımcı olamazsın ona. ayrıca intihar etmek isteyen insana engel olmaya çalışmak o kişiyi aptal yerine koymak bence. Tanımadığım biri gözümün önünde intihar etse kılım kıpırdamaz. Son yolculuğuna uğurlarım ve onurlu duruşunu saygıyla karşılarım.

Burada bir vaka olmuştu, "gitmeden önce bankadaki paranı bana verir misin?" dediğim için linç edildim. Velhasıl beşiktaş'ta iskelede kurtardılar adamı. Onu vazgeçirmek için yapılan teklifleri görünce imrendim. Kimse bana öyle şeyler teklif etmedi şimdiye dek. İlla intihar mı etmek gerekiyor bunun için?

Şarabını içip videosunu çekip intihar eden bir adam vardı. Adını hatırlayamadım, bağışlasın. Olay budur. Derdini anlat, sonra çek git. Adam intihar etmeden önce gülümsüyordu ne güzel. Mutlu olacağı şeyi yapıyor çünkü.

İçim doluymuş be.

ben insanlar yasamak icin cirpinirken olme luksunu kendilerinde nasil bulduklarini merak ediyorum. geri kalan hayatlari aci icinde gecse dahi en azindan yok olmadan yasayacaklari birkac onyil var. kendini oldurunce ne olacak? hic. biraz daha yasa, uc bes sey daha gor. kendimi oldurecek kadar hayattan vazgecmis olsam, intihar etmeden once, insanlarin cesaret edemeyecekleri seyleri yapmaya calisirdim. pat diye kendini oldurmek cok basit geliyor.

ilgi çekmeyi amaçlıyorlar bence, bazıları cidden son bi yardım çağrısı olabiliyor ama bazıları.

baktım şimdi, garip biri gibi duruyor. Başta kucak dansı yapılan yer sormuş, erkek sandım, sonra evlilik istemiyorum ama çocuk istiyorum kız tarafıyım demiş, ailem psikoloğa gitmemi istiyor gibi şeyler demiş bence bi sorunu var hiç troller gibi havası da yok. Ya evet reklam etme kısmında haklısın ama bazıları son bi gitmeden dünyaya ders verme havasında oluyor galiba bu da öyle mi diye düşündüm. İnternetten yapacak bir şey de yok, yerini yazan biri olsa diyeceğiz ki yardım istiyor(yirmisantim'in dediği adamı kurtarmışlar mesela)

Buradaki anonim ortam kişiye içini dökme ve cevap alma firsatı veriyor. O nedenle, tabii ki bunu ilgi çekme amaçlı kullananları saymazsak diğer bir kısmını ciddiye almak lazım.
Kişinin sözlerini iyi tahlil etmek lazım.
Bazı sorunları olduğunu bildiğimiz arkadaşımızın bile:
- bir gün tüm dertlerim bitecek , tarzında sözleri bile intihara meyilli olduğunu gösterir/anlatır.

evinizde toprak hattı yok ve iphone unuzda elektrik kaçağı var.
Topraklı priz kullanın ve iphone u topraklı başka bir prizde deneyip yine aynı şey oluyor mu bakın. Devam ediyorsa teknik servise götürmenizde fayda var.

A1 satırında olduğunu varsayarsak ilk örneğin:

=LEFT(A1,4) marka için
=RIGHT(A1,7) model için

@dunden kalmis yemek bu formul neye yarıyor?

ilk formül ile B sütununa marka, C sütununa ikinci fomül ile modeli yazdırırsın. ardından COUNT ile istediğin marka modeli sayabilirsin. ya da "Sort" işlemi ile markaları sıralarsın.

yani A sütunundaki veriyi iki farklı veriye ayırıyor formüller.

teşekkür ederim cevabınız için fakat tam olarak anlatamadım galiba ben.

count formülünde hangi modeli saymasını istiyorsam onu yazmam gerekiyor. ben yazmadan bulabilmenin, hatta markanın altındaki modele göre saymanın yolunu istiyorum.

not: bu marka model bilgileri zaten ayrı sütunlarda.

abi böyle formul falan ugrasmak yerine Marka Model satırına filtre koyup, markadan ımsı olanları modelden MS5000A olanları sectiğinde sana gerçek sayıyı verecektir böyle yapmış mıydın olmadı mı?

pivot tablo işinizi görecektir.

filtreleyek de çok kolay bulunabilir bu değer +1

eğer tablo dinamik ise COUNTIFS formülü ile yaparsın o zaman.

@givemesomesubstance +1

Soru neredeyse pivot tablo diye bağırıyor. önce excel dosyasında "ctrl" basılıyken "a" harfine basın ve tüm listeyi seçili hale getirin. ardından sırasıyla alt+n+v+t harflerine basın(hepsine aynı anda basmak zorunda değilsiniz) gelen ekrana ok deyip pivot tabloyu açın. gelen tablodan markayı tutup Row Labels alanına (tabloda sol alt köşe), modeli de onun altına sürükleyip bırakın. Böylece o markaya ait tüm modalleri listelemiş olursunuz. eğer modeli, markanın üzerine taşırsanız da model başı hangi markaya ait olduğunu listelemiş olursunuz. ve bunların hepsi tekil olur.

başlıklara grup ekle dropdown listeden sadece IMSI'yi göster de çıkan sonuçlardan shift ile ilk ve sonuncuyu seç sol alttaki satırda yazacaktır adedi.

IMSI'den başka bir ton daha marka ve model olduğu için önce COUNTIFS ile denedim oldu, (Türkçesi ÇOKEĞERSAY) sonra da pivot tabloyu karıştırıp istediğim sonuca ulaştım. Herkese çok teşekkürler.

Görmez.

görmez. *whatsapp

@sivrisinek,

aslında video kalitesinin oalbildiğince üst düzey olmasını istiyoruz.
tabi bu durumda fiyatlar çok uçuk olabilir ama yine de dinleyebiliriz. yani ortalamaüstü bir video çekimi istiyoruz.

bionluk.com dan araştırın derim.

Daha önce yazıldığı gibi işi 5000TL'den üst limitsize kadar çekecek bir çok firma var. Sizin bütçeniz nedir mesela?

@safepassage, bionluk veya freelancelik bir iş olarak düşünmüyoruz pek.

@polifonik peki önerebileceğiniz firmalar var mı? 5000tl ile 10.000tl arası gidip gelebiliriz.

5-10k arasına çok iyi iş beklenecek ajanslar/firmalardan ziyade freelance kişiler ile çalışmak daha iyi olacaktır. Bu bağlamda önerecek kimse bilmiyorum. Ben ajans tarafında olduğum için in-house çözüyoruz video işlerini. Fakat basit bir Google araması ile bu işi yapan kişilere ulaşabilir ve elindeki bütçe ile bir şeyler yapabilirsin diye düşünüyorum.

yer istanbul mu?

Mesaj attım

burs alınabilir belki bir yerlerden

30 yaşın altındaysan avrupa gönüllü programına gidebilirsin. 1 ay eğitim çok işini görmez.

@kaset evet,avrupa gönüllü programını epey araştırdım, onun için de başvuru kabulü çok zor diyorlar.

o zaman work and travel :)

turist de turist :D
cem yılmaz ın "vaçyopörpıcofvicit" takliti aklıma geldi ahaha.

yazarken ben de onu düşündüm XD
da demesin burada bussiness için alınmış yazıyor vize?

"vizeyi iş için almıştım, işimi tamamladım süremi kullanmak istiyorum turistik olarak; bunlar da kalacak yer ve uçak biletim" diyerek ikna edebilirsin bence. otel ve uçak rezervasyonu yap ve çıktı al yanında.

dürüst ol, yalan söylediğini anlarlarsa daha kötü olur.

Sanırım iş için olunca 3-5 yıllık aldın, üstteki arkadaşın dediği gibi kalacak yer ve dönüş biletinin çıktısını yanında bulundur bir sıkıntı çıkmaz herhalde. Zaten iki cümle sorup geçirirler, eğer şüphelenirlerse ayrıca üstüne düşerler(o yüzden dürüst ol diyorum)

Ingiltere vize danismanligi yapiyorum ve kurallar geregi elindeki vize ile giris yapma amacin farkli oldugundan buna tesebbus etmemeni oneririm. Basitce turist vizesine basvurup vizenizi rahatlikla alabilirsiniz.

kbb

ortopedi

ne ortopedisi allasen. kbb. antiinflamatuar yazıp gönderecekler. geçmiş olsun.

not: bahsettiğinin adı mastoid çıkıntı (belki doktora şeqil yapmak istersin diye dedim :p)

3 haftada yeni iş bulup çıkmıştım.

@arnold
Mesaj atar mısın bi?

1.5 gün sonra istifa ettim

26 gün

1 gün :) akşam eve gelince müdürü aradım ben ayrılıyorum dedim, ertesi gün gel konuşalım dedi. bir uğradım ve ayrıldım.

bir de 21 gün çalısıp çıktıgım bir iş daha var :)

rekorlar bende

yarım gün.
öğlen 13:00'da başladığım işten 17:15'de "yapacağınız işi didikliim ben çıkıyorum" deyip gitmiştim.

Normalde ayrılma süreleri şöyle:
İşi 6 Aydan Az Sürmüş İşçi İçin : 2 Hafta
İşi 6 Aydan 1,5 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 4 Hafta
İşi 1,5 Yıldan 3 Yıla Kadar Sürmüş İşçi İçin : 6 Hafta
İşi 3 Yıldan Fazla Sürmüş İşçi İçin : 8 Hafta olarak belirlenmiştir.

Patron insiyatifine göre bu durum değişir tabii ki. ama patron bırakmazsa size "seve seve" bunu kullandırtabilir.
Soruna cevabım ise 10 günde çıkmıştım.

13 ay

2 yıl. ilk işimdi ve okul bitince ayrıldım.

2 ay.

önce 8 yıl bir yerde çalıştım.
sonraki iş yerinde 2 ay,
yeni iş yeri 6 ay oldu devam ediyorum.

hepsinde kendim çıktım.

1. gün

calistigim yerde ise baslayan hanimefendi bir gun calisip; ertesi sabah elde buyuk ve yamuk yumuk harflerle soyle yazip faks cekmisti:

'bu isyerinin kariyerime uygun olmadigi icin sizinle calismayi dusunmuyorum.'

yani bir (1) gun calisti.

ehehe 2 saat içinde kaçmıştım bi yerden.

yarım gün.

1 gün. baktım ortam bana göre değil ertesi gün gitmedim.

yazılanlara bakınca benimki rekor sayılmaz :D
5 ay...

1 gün, yapılan iş ile anlatılıpta yapılacak iş farklı olunca bu iş yürümez dedim.

balata kokusu. balata yanınca yapıyor. aynen bok gibi kokuyor.

hepsinin aynı anda balatası yanmış olamaz ki?

klima gazının kokusu olabilir.
aslında anlatmak istediğim, klimanın hava filtresinde biriken bakterilerin kokusu demek istedim. Gaz kokusu araca sinmez.

eksisozluk.com

temizlik malzemesi, plastik aksam, ya da zemindeki kaplamayi yapistirmak icin kullanilan zamk diyorlar. ben de zamk diyorum.

metrobüs kullanmadığım çok açığa çıkmış :D koyun gibi bi kokuysa başka bişeydir tabi.

Multiply yaparsan layerleri sanıyorum bu sonuçu alıcaksın...

layer menüsünde mulitply seçebilirsin

multiply olmazsa screen ve overlay deneyin.

saçlarımın yanları kısa üstler uzun, en son geçen kasımda makas vurdum üstlere

ben daha yeni bozdum bi süredir böyleydi, hatta çok uzun süre tamamen heryerden uzun sadece üstten topluyordum. sonra yanlarını 0'a yakın yaptırdım. berber de önerebilirim fotoğrafla gittiğin anda aynısını yapar

biliyorsun di mi bunların bere gibi olanları çıktı, uzatmaya gerek kalmadı :D

2 yil kadar bir sure uzatmam sonucu yaptim(oncesinde kazidigim icin uzun surdu yoksa 2 yila gerek yok) ve bence cok hos bir sey. Sonra sikildim kestirdim ama simdi normal insan saci boyutunda.

sanırım "oktav çıkmak"tan bahsediyorsunuz.

@safepassage evet ama başka bi ismi yok mu bunun literatürde falan onu merak ettim.

Linki acmadim mobilim ama yukselmek de denebilir.

modülasyon o terimin adı.

1.6 çok ağır işler için kullanmayacaksan yeterli olur ama para sorun değilse almışken hem i7 olanı hem de 2,2 ghz almak daha mantıklı.

İşlemci çok fark etmiyor da RAM ve SSD çok fark ediyor. Onun yerine 8 GB RAM ve 256 GB al derim.

yandex desteklemiyor sanırım. illa deneyeceğim diyorsan da maps'i devredışı bırak. öyle dene. tabi devre dışı bıraktığında otomatik web sayfasına yönlendirebilir.

takip

Ben normal google maps'de acilmasini bekliyorum, sonra da cikan koordinatlari kopyalayip yandex ekranina yapistiriyorum ve o sekilde ariyorum.

bu işlerden hiç anlamam ama gerçek çiçektir kesin.

gerçek.

yapay olmasın sakın

Asla yapay olmasın, gerçek çiçek olmalı.

Gerçek olur ama zorunluluk yok. Kızın evinde tutacağı beğendiği bir yapma çiçek varsa onu da seçtirip aldırabilir.

Ben gerçek çiçekle gitmiştim. Bir de sebebi neydi bilmiyorum ama çiçekçi, çiçeklerin sayısının tek olması gerektiğini söylemişti. 11 veya 13 gül almıştım ben de.

gerçek çiçek alınır.
kalıcı olsun hatırası var deniyorsa orkide de alınabiliyor.

ben gerçek çiçek götürmüştüm yapay nasıl olur bilemedim. kız tarafı genelde kurutup saklıyor o çiçekleri.

Kiz istemeyi gectim herhangi bi yere giderken bile yapay cicek olmaz. Nerden geldi akliniza allah askina

var, göztepede. uygunsa iletişim bilgilerini vereyim.

su kaçırmış olabilirsin, iç kulak iltihabı olabilir, diş ağrısı olabilir..

doktora görünün.

iltihap

Kbb ye gorun

Cevaplar için teşekkürler. 1 hafta içinde hiç entry girmezsem iyi yad edin beni :)

ben lcw ve mudo'dan alıyorum. bir sürü renkleri oluyor, genelde 10-15 lira arasında, internette'de bulabilirsin.

arkadaşlar maliyeti önemli benim için. Ne kadar ucuz bulursam o kadar iyi yani. Kaft'ta 30 tl ye aldığım baskısız tişörte baskı yaptırıp kaça satacağım?

Beşiktaştaki yere bakacağım, teşekkürler.

Ben de H&M den aldım 13 tl ye güzel kalıpları var. LCWnin kalıpları ilk yıkamada kayıyor gibi geliyor.

bana sanki şu kır saçlı adamın filmlerinden biri gibi geldi ama bilemedim şimdi. birayı da kaçırdık. sağlık olsun.

tvtropes.org

filmin adi: Top Secret!

naked gun veya top secret olabilir.

kimyasal temizlik yapiyorlar benim bildigim, yani evet sizin dediginiz gibi olmasa da uflemesiz falan yapilabiliyor. petek icinde birikmis tortulari temizliyormus o yontem.

önce bütün petekleri kapatıyorlar; sonra kombi çalışırken sırayla birer peteği açıp hortum benzeri birşeyle kombiden pisliği boşaltıyorlar. zor bir iş değil.

geçen yıl 11 petek temizlediler; 300 lira gibi bir fiyat almışlardi bizden ama istanbul piyasasını bilmiyorum; daha pahalı olabilir.

temizlettikten sonra bir hayli fark ediyor ısı farkı.

edit : kombi değil de yüksek basınç sağlayan kendi motorları üzerinden yapiyorlarmış. kombinin bağlantısıni kesip o motorla petekler arasinda suyu devir daim yaptırarak temizliyorlarmış.

satın al ile almıştım.
sanal kartla da aldım.

hesapta ya da sanal kartta limit yoksa sisteme eklenmiyor kart.

bence enparayi arayip sor telefonda bunlari

Diger peteklerin vanalarini kapat. Ayrica diger petekler isinmiyorsa o tesisatta hava da dolasiyor demektir. Her petek icin hava bosaltma vidasi olur. Altina bir legen koyup kombi calisirken hepsinin suyunu teker teker akit biraz. Sonra tesisata tekrar su bas. Yine isinmazsa hepsi ayni islemi tekrarla.

alperz in dedigi yol en iyisi ve ise yaramaasi gerekiyor.

arkadaşlar orayı çooktan geçtik. hem ben baktım hem iki tane ayrı servis görevlisi baktı. hava falan yok içinde. kombi de düzgün çalışıyor. sorunu bulamadık amk.

direkt bağlama meselesi hakkında bilgisi olan var mıdır?

sorun tesisatta dediğiniz için bizim başımıza geleni söyleyeyim belki yararı dokunur.

bizde ne tesisatta ne kombide sorun vardı, kombiye bağladıkları borular yanlış yöndeymiş. yani gelen su borusuna giden su borusunu bağlamışlar tesisat ve kombi çalışıyor gibiydi ama çalışmıyormuş. anlatamamış olabilirim :) ısınmama sorunu buydu bizdeki. genelde akıllarına bunu kontrol etmek gelmiyor saçma bir şey olduğundan. aklınızda bulunsun.

Bağlayamazsınız, igdaş'tan habersiz sistemde değişiklik yapmak oldukça yasak ve zaten kendiniz de esnek boruyla falan yapmayın derim. Kombinin basınç ayarını bozarsınız, evi su basar vs vs.

kombinin devirdaim motorunu daha guclu bıseyle degistirt.

evet direk baglayabilirsin, de o esnek borularla olmaz o iş, www.dizayngrup.com

su borularla yapman lazım. sıva ustu denen, sekilde yapabilirsin.

Saygı göster bana amına kodumun çocuğu diyebilirsiniz.

psikiyatr'a git önce sonra cevap vermeyi denersin.

şarkı ritmini değiştir ishal olursan farklı kabız olursan farklı şarkılar seç

playlisti birlikte oluşturup orta yolu bulun.

tuvalette pusup sarki soylememi mi bekliyosun amin oglu, siktir git isine bak de.

Polise şikayet et, benim tuvalette şarkı söyleme özgürlüğüme müdahale ediyor dersin. Bu aralar çok popüler bu.

cok bagiriyorsan sesini kis sen de ama en ufak sarkiya da vuruyosa der meisterin dedigini yap. o neymis oyle be

sikerim öyle komsuyu.

www.izlesene.com

belki söyledigin şarkıları begenmemiştir ?

kucukken ben de soylerdim biraktim. artik air drum takiliyorum daha eglenceli

tuvaletten çıkan ses tuvaletten duyulur yine, ben tuvaletteyken yukarıda sifon çekilirse duyuyorum ama onun dışında diğer odalardayken duymuyorum. bu eleman tuvalette mi yaşıyor yoksa sen haykırıyor musun yoksa ses yalıtımı mı hak getire bilmiyorum ama bir gariplik var...

Ben çocukken karşı dairede oturan arkadaşım da söylerdi, o zamanlar Emrah arabeskçiydi, onun şarkılarını söylerdi. Biz de Erhan tuvalete girmiş der gülerdik. Ne eski günler kaldı, ne eski komşuluklar, o yüzden söyleme, belki psikopattır, çeker vurur seni tüfengiylen.

Neseranni gibi düşünüyorum. Eğer sürece yardımcı olmak için o güçle bağırmıyorsan şarkıyı beğenmemiştir. Ya banyodayken neyse de tuvalette şarkı söylemek nedir cidden?

Rahatsız oluyormuş işte, niye ısrarla devam ediyorsun? O da dekorasyonu sevse mesela, gun boyu eşyaları ordan oraya gaaarç guurç sürüse, -ki üstte oturan komşuların verdiği rahatsızlıkla başedemezsin- sen de tepki verirdin.

Apartman hayatı birbirini idare ettiğin değil, birbirine saygı gösterdiğin bir hayattır. Maalesef çoğu insanın tabiatına aykırı bir durum bu. Müstakil yaşaman lazım o yüzden. Taşın, rahatsızlık veren villasinda istediği gibi ses yapabilir, kimse de karışamaz.

Çok güzel ama nüans sorular. Bu işlem adımlarında yapılan hatalar yüzünden yüzlerce dolandırıcılık yapılıyor.

En ideali:

1-) kapora:

anlaşma sağlandıktan hemen sonra devir gerçekleşecekse kaporaya gerek yok. Direk notere gidilir. Anlaşmadan 3-5 gun sonra devir olacaksa cizgi bir kapora verilebilir. (maksimum araba bedelinin %1'i) yani kaybedildiğinde üzmeyecek bir para olmalı. Satıcı kaporanin yüksek olmasında ısrar ederse, o isten korkmaya başlayın. Ayrıca kapora almak satıcının inisiyatifinde olan birey. İsterse almayabilir. kısaca ilk is temsili bir kapora vermek.

2-) bankadan para çekmek.

Satici havale ile para transferini ketmeyecekse sorun yok. Ama mobil bankacılık kullanmayan biri (es zamanlı teyit şansı olmadıgı icin) kabul etmeyebilir. Bu durumda tek yol nakit. Nakit taşımak çok iyi bir yol değil ama bu tarz alışverişlerde "paranin sahte olma" tehlikesine karsı, paranin bankadan satıcı ile birlikte çekilmesi kari tarafı rahatlatır. Tabi bunun da riskleri var. En basitinden gasp edilebilirisiniz. Bu nedenle Nakit işlem soz konusu ise, yanınızda mutlaka bir (erkek) yakınınızın bulunmasını tavsiye ederim. Eğer yalnız gidecekseniz, mümkün olan en işlek banka ve noteri kullanın.

3-) para transferi.

İster nakit, ister havale farketmez. Parayı ne satıştan önce verin, ne de sonra. Once vermek sizi tedirgin eder, sinra vermek saticiyi. Tam satış anında vermek en doğru yol. Zaten noter "paranizi aldınız mı" diye satıcıya sorar. İste o an parayı vermek her iki taraf icin de doğru olandir. Parayı bankadan birlikte çektirseniz, satıcının "göster parayı, yoksa imzalamam" demek gibi yakışıksız bir hareketi yapmasına gerek kalmaz.

4-) trafik sigortasi kisiye aittir. devir ile birlikte satıcının sigortası sonranır. (satış sonrası siz yeni sigorta yaptırana kadar 1 haftal daha koruma devam eder aslinda) O noktada sizin yeni bir sigorta yaptırmanız gerekir.

5-) trafik sigortası sigorta acentelerinde yaptırılır. Ruhsat devrinden başka noter'de yapılacak bir işiniz yoktur.

Duyuru ve cevabi silmeyin lutfen, bakan herkes faydalansin

benim de çok merak ettiğim sorulardı bunlar. güzel cevap verilmiş. tiki unutmayalım ve silmeyelim :)

i5 yeterli. depolama istiyorsanız harddiski en büyük olanını tercih edin (2TB mesela).
internete bağlı olmayacaksa uzunca bir süre de sizi götürür zaten. ram en az 4 gb olsun.

bunun için yüksek model işlemciye gerek - kesinlikle- gerek yok. boşuna masraf yapmayın. veri depolama amaçlı kullanacaksınız zaten. bir de flash belleğe aynı anda verileri yedeklersiniz olur biter. olmadı yanına güç kaynağı alırsınız elektrik kesilmelerine karşı.

Muhasebe ile ilgili işlemlerinin çoğu (e-fatura, beyanname, ödeme emrilerleri vb.) artık internet üzerinden yapılmıyor mu?

Bir de son dönemde karşılaştığım virüsler -cryptowall hariç- genelde USB üzerinden geliyor.

i5 yeterli. databaseler büyükse bol ramli bir şey alın. birden fazla harddisk olsun raid1 yapın (aynı anda iki harddiske aynı veriyi yazar. yedekleme açısından ekstradan güven olur). ve virüs için usb'leri de kapatın zombi'nin dediği gibi.

i5 - numarası 4460 dan 4690 a kadar olan i5 işlemcilerden biri.

Anakart: msi h97 pc mate.

ssd ihtiyacınız olacak: kesinlikle 250 gb samsung 859 evo, işletim sistemini ve muhasebe programlarını ssdye kuracaksınız.
harddisk ihtiyacınız için: 1 veya 2 tblik ortalama bir hdd.

Kasa olarak, sogutması iyi olan tercihen Zalman veya Cooler Master bir kasa. Güç kaynağı da içinde gelecek zaten.

Ekran kartı olarak Pek abartılı bir şey istemiyorsanız gt730 veya gt740 işinizi görür oyun oynamayacaksınız.

bellek olarak 2 tane 8gblik almanız yeterli olur veya şu aşamada bir tane 8gb de alabilirsiniz. veya 2 tane 4gb ileride takviye edersiniz.

Monitor olarak ihtiyacınıza göre vatandan filan kontrol ederek alırsınız. Bir de ortalama bir kesintisiz güç kaynağı almanızda fayda olur.

Nacizane tavsiyem makineyi internete bagla, ama bir firewall kur, bir de antivirus kur, o da ciktikca butun guncellemeleri yapsin. (sirket olunca tabi lisanslar degisiyor ama ucretsiz versiyonlari kullanmanda sakinca olmazsa bedavaya cozebilirsin bu mereti.)

Sen internete girip, sakat sitelerde gezip, yanlis seyleri indirmedigin surece, sadece internete baglisiin diye virus girmez makinene. Firewall'dan da antivirus ve sistem guncellemeleri haricinde herseyi bloklarsan baskalari da makineye girip dolasamaz. Ama hem sistemin guncel olacagi icin, hem de kendini surekli guncelleyen bir antivirusun olacagi icin makine en guvenli halinde olur. Yoksa dikkatsizin birinin takacagi bir usb diskle hersey daha zor cozulur bir hal alacaktir.

Isin ozu, bugun artik internete bagli ve de dogru kullanilan bir makine, bagli olmayan bir makineden daha guvenlidir.

telefonun pc yazılımını kullanarak yedekleme yapılabilir.

gmail hesabı ile senkronizasyon açıksa bütün rehber burada vardır
contacts.google.com

diger telefondan google senkronizasyonunu acinca hepsi gelmis arkadaslar. tesekkurler cevaplar icin.
@masapenisi ben de onu yeni ogrendim iyiymis.

soruya cevap degil farkindayim ama, ayda bir temizlikci tutmak da makul olmaz mi?

o yok ama otomatik dolaşıp süpüren süpürge robotlar var. onlar en azından birinci aşamayı kendi kendine halleder, size sadece silmek kalır.

halılar için de bir köpük vardı onu halıya sıkıp br süre bekledikten sonra süpürgeyle çekiyorsunuz. ama onu normal zeminde kullanamazsınız sanırım.

buharlı elektrik süpürgelerine bak.

buharlı süpürgelerin elektrikli süpürge gibi toz emme vasfı yok. onların sadece şekli elektrikli süpürgeye benziyor. tek yaptığı çaydanlık gibi buhar üretip ucundan vermek. ucuna havlu gibi bezini takıyorsunuz, altından da sıcak buhar verince kiri ıslatıp yumuşatıp bez ile alıyor. yani buharlılar sadece silmeye alternatif. uçuşan tozlara bir şey yapamaz.

size olsa olsa halı yıkama makinesi olur. foşur foşur yıkayıp sonra da çekiyor. ama bayaa sulu olduğu için parkede olmaz, şişirir. halı ve fayansta kullanabilirsiniz.

kibritsuyu, fakir'in ikisi bir arada bir modeli olduğunu biliyorum. dikey tutunca süpürüyor, yatayda buhar veriyor. yataya geçerken mob takılıyordur sanırım, orasını tam bilmiyorum. başka firmalar/ modeller de olabilir benzer şeekilde çalışan bakmak lazım.

tam ucuna iğne batır sonra sağdan soldan sıkıştırmak suretiyle içindeki birikintiyi boşalt

diş macunu. Üzerine sürüp bekletebildiğin kadar beklet. (gece yatarken sür mesela). Bende çok çıkardı o gizli, işkenceli sivilcelerden. İşe yarar diş macunu.

Sakın iğne falan batırayım deme, sivilceyi temizlemediğin gibi temizliycem diye uğraşırken kocaman bi yaran olur.

İğne filan batırmam yahu :/ Zaten içinde bir şey yok, sadece şiş. Anlamadım ben de.

çare fucidin

hehehe :)) tüm vücudu fucidin'le.

sudocrem ise yarar mi ki?

Bu hafta aşırı yorgun ve uykusuz kaldım. Koşturmacalıydı hep. O nedenle muhtemelen evet. Bekleyeyim madem.

yahu iğne falan batırmayın, mikrop kapar. batıracaksanız da önce çakmakla iğneyi ısıtın, sonra soğuyunca batırın.
deli deli öneriler.
fucidinde de kortizon var. kullanmak size kalmış. o boyutta zararlı olmaz.

bana sorarsanız o şişlik bir yağ birikintisi. ama ağrıyorsa iltihap da olabilir.

Bugün düne göre daha inmiş gözüküyor, dün pik yapmış demek ki. Şimdi kontrol ediyorum, sabahtan bu yana da birazcık daha iyi gibi; sanırım geçecek.

Imax (imex miydi yoksa?)

selci +1
diş macunu yöntemi benim de kullandığım bir yöntemdir. (sadece ben yapıyorum sanıyordum, şaşırdım okuyunca)

clindoxyl

f.lux yükleyip bi deneyin.

çok büyük ihtimalle kablo veya kablonun pinlerinde diye tahmin ediyorum. bilgi işlemden yeni kablo isteyin denemek için öncelikle.

büyük ihtimal kablo tamam da benim takıldığım nokta o nasıl bilgi işlemci? bilgisayarın gpusunun ne olduğunu bulup driver yükleyemeyecek adam, kablodan olma ihtimalini düşünmeyen adam... nasıl orada o pozisyonda çalışıyor?
gerekli birimlere bildirin torpillilerden değilse de kovulsun filan.

spagetti cenevarı +1500
tam bir öküzmüş. bizdeki bilgi işlem de öyle. ben ondan daha çok şey biliyorum lan.
bilgisayar mühendisi denetim masasını bulamadı geçen gün.

kablodan kesinlikle.

Evet, kablodanmış.

Devlet kurumuyuz, adamın emekliliğine 6 ay kadar var. 1980'lerin sonuna doğru girmiş buraya. Torpil değil ama kadrolu; o zaman çok şey biliyormuş ama o zamandan beri kendini pek geliştirmemiş. En son öğrendiği şey neyse, azıcık ekleme yapmış. O zaman çok şey biliyormuş ama son 10 yıldır (girdiğimizden beri) kendisinden yardım almamak için özenle uğraşıyoruz. İnternet kesildiğinde "switch'i açıp kapattın mı"dan öte yardımı yok, proxy deyince kitleniyor. Kendi aramızda çözüyoruz sorunları genelde.

postanede tutuluyormus sizin mektup.

@safepassage Tutuluyormuş eyvallah da gitmeyecek mi yani gönderdiğim yere acaba?

orasini bilemiyorum malesef.

tatlı olduğu için rahatsız etmiştir. kola içersen biraz toparlarsın. ama çok kıllandıysan tıpla alakalı birinin yorumunu bekle.

ben jager boom içtiğim akşamın ertesi günü afedersin tuvalete gidince inanılmaz kötü koktu. sanırım jager bağırsaklara ne yapıyorsa baya kötü yapıyor.

Jager dijestif bir içkidir, yani sindirime yardımcı etkisi vardır. Dolayısıyla evet mideyi biraz şukulatabilir ne yediğinize bağlı olarak.


keywords: digestive, Jägermeister

yeni ayakkabı aldıysam, dışarıda giymeden önce evde giyerim biraz. ayakkabılarımı evde, kapının önünde giyerim, çıkarırım. Bunun dışında normalde içeride ayakkabı giymem, anca acele dışarı çıkmam gerekiyorsa ve içeride bir şey unuttuysam ayakkabı ile içeri girerim.

ayakkabı ile eve girmiyoruz. saçma bişey yatağa da ayakkabı ile çık pis pis. ha ev için ayakkabı alırsın dışarıda giydiğini evde giymezsin o ayrı

ben dolasiyorum, yerde hali yok. sadece oturdugum bi taburenin altinda hali var orda da cikariyorum ayakkabilari essek degiliz.

mümkün değil dolaşmam, dolaştırmam.

inheritance+1

acil durumda girerim bir şey almaya filan.
kıyafet denemesi vs gibi durumlarda giyip denerim çıkartırım.

normal zamanda asla gezmem. temizliğinden değil, çok rahatsız bir şey olduğundan.

disaridaki pisliklere basip evde onunla gezmem.
hem cok rahatsiz bir sey +1

hayır. evde ayakkabı ile dolaşılır mı yahu. özentiliğin dik alası

ama yeni alınan temiz ayakkabıyı hepimiz evde giymişizdir o hevesle, o ayrı

sadece yazlıkta. yerde halı yok. bir de bahçede sofra falan kuruyorsun ya da verandada, ikide bir içeri girerken ayakkabı mı çıkarıcaz. her gün yerleri paspaslamak gerekiyor her halukarda, denizden kum açık camdan ot çöp doluyor içeri.

bu ülkede yere tüküren sağa sola işeyen insanlar var. o ayakkabıyla eve girilir mi yahu, girmem girdirtmem. galoş giyip girebilirler o ayrı.

bir arkadaşımın amcası bunu yapıyor. evde halı falan yok, zaten sürekli kiralıyor evi araplara, lüks bir ev. aynı evden bunlarda da var ama ayakkabıyla girmiyorlar içeriye.

türkiye'de girmem, abd'de yaşar iken girerdim:) çok takılmayın böyle şeylere.

(bkz: when in rome do as romans do)

o foto ney ya dalmislar insanlarin evine ayakkabi ile resmen.
cok ayip.

dil konusunda evet.
okul hayatımda ve biraz daha sonrasında yabanı kelimeleri çabucak öğrenip hafızamda tutabiliyorken daha dün bu kelimenin anlamı neymiş diye baktığım şeyi bugün görünce neydi ulan diyorum.

ama onun haricinde her şeyde öğrenme yetim şimdi eskiye göre çok daha iyi.

kesinlikle zorlasiyor bence. bence bunun konsantre olma ve uzun sure konsantre kalabilme ile alakasi var.

vakti zamanında bir şey okudum, ne kadar doğru bilemem; 21 yaşından sonra öğrenme daha da zorlaşıyor diye okumuştum.

bana hiç zormuş gibi gelmiyor.

Doğru tabi ama böyle olmaması için ya da en aza indirgemenin de yolları da olmalı, uygulamak gerek.
istediklerimizi hemen öğreniyorken istemediğimiz ya da zorunlu olarak öğrenmemiz gerekenleri hafizaya almak ve hafizada tutmak daha zor oluyor.

Dil zaten öğrenmesi zor olan bir bilgidir. Yaş ilerledikçe yeni öğrendiğiniz dilde düşünmeniz zorlaşır. Tabii bu dediğim dili ezberden öğrenmeyenler için.

Evet, gittikce gerizekali oluyorum. Eskiden hicbir seyi, asla 2. kez sirmaz ya da okuma ihtiyaci duymazdim.

Ote yandan soyle bir sey var, bir seyler ogrebmeye devam etmek beyinde hucre yenilenmesini arttirir. Yani ogrenme kabiliyetinin korelmemesi icin ogrenmeyi birakmamak lazim. Ayni sekilde uyku duzensizligi, stres, cok yuksek kalorili beslenme, alkol tuketimi de hucre yenilenmesini engelleyen seylerden. Yasin ilerlemesi de bu etkenlerden biri.

ben zorluk çekmiyorum.
@stavro o bilginin bir kaynağı var mı? benim bildiğim beyin hücreleri hiçbir zaman yenilenmiyor.

nöronal plastitite yaşla beraber azalır.

belli lokasyonlar aktive, belli lokasyonlar deaktive olur.
kabaca söylersek: o güne kadar eğitim alıp kendinizi yetiştirdiğiniz alanlark daha iyi;
yeni başladığınkz alanları daha zor öğrenirsiniz.

öğrenme zorluğundan ziyade herşey boş geliyor. aman napıcam diyorsun :)

ogrenme zorlugundan degil de tembellikten ogrenmeye ugrasmiyorum.
stavronun dedigi de dogru olabilir, kafayi calistirdikca korelmiyor kendimde onu gozledim.
tembellik yaptigin zamanlarda ogrenmek guclesiyor.

@safepassage
Aksama paylasirim kaynagi, su an mobildeyim. Mesaj atabilirsin hatirlatma icin.

yöneticiyle konuştuktan sonra da bir çözüm bulamıyorsanız kulaklıkla çalışmayı deneyin.

biraz bulunduğunuz durumla dalga geçin, kızmayın herşeye. isteyerek yapmıyordur mutlaka. Sesi kalınsa ne yapsın. Bağırmayın adama.

iş arayın bence 25 m2 7 kişi :/ adamın suçu yok.

cagri merkezlerinde filan vardir, boyle adini tam olarak bilmiyorum ama paravana benzer. bircok kisinin ayni anda telefonla konustugu yerlerde genelde ise yariyor.
hem yuzunu de gormezseniz, tabi burda patron maliyeti bahane eder bu is olmaz.
akustiksungerfiyatlari.tk

sesli okumaya alışmışsa başka türlü okuduğunu anlamıyordur. koca adama da gözle okumak nasıl öğretilir bilemiyorum...
zor bir durum. uyarmışsınız değiştirmemiş, büyük olasılık yapamadığı için değiştirmedi, veya önemsemiyor da olabilir.
paravan fikri güzel. işveren onay verirse iyi, vermezse kendi göbeğinizi kendiniz keseceksiniz artık. uçuk kaçık da olsa önlemler almaya bakın, konunun sizin için önemini vurgulamış olursunuz, sessiz kalıp kabullenmemiş olursunuz...
mesela;
-kapalı devre bir kulaklık ve mikrafon yapın, kendi sesini dinlesin son seste. bir süre sonra rahatsız olabilir belki ;)
-ağızlık kullansın hastaların doktorların kullandıklarından. ses yalıtımı olur birazcık. hem de sıkılır bir süre sonra belki kendi çözüm arar.
nediyeyim...

Adam muhtemelen öyle alışmış ve başka türlü okuyamıyor. Sessiz okumaya da alışır ama çok uzun sürer, o zamana kadar adamı boğarsınız.

Paravan fikri süpermiş, açık ofislerde çok iyi oluyor o.

Paravan gelene kadar kulaklık kullanırdım ben, ki kendi ofisimde öyle yapıyorum. 3 kişiyiz ama geleni, gideni, konuşanı bol. Kulaklığı takıyorum, müzik listesi açıyorum hafiften. Kimseyi duymuyorum. Hatta bana bir şey söylendiğinde de duymuyorum, arada "Heeey, hooo" yapıyorlar.

benim eski işyerimde dolma parmaklı bir arkadaş vardı
klavyenin tuşlarına çekiçle vuruyor gibi basardı
hocam yavaş klavye kırılacak falan derdik, ehehe deyip geçerdi
o değil de amma di'li geçmiş zaman olmuş :)

@aychovsky zaten aynını yapıyorum şu an. paravan sıkıntı olabilir çünkü devlet kurumunda çalışıyorum. Vermezler onu. Verseler de 3 yılda anca verirler.

ya bahanesi de garip. "ben gördüğüme inanmıyorum, kulaklarıma inanıyorum. okuduğumu duyunca ne olduğunu anlıyorum"
aynen böyle dedi bize.

Çivi çiviyi söker sende aynısı yap.

adamın bahanesi değil aslında, ölçümlenirse adamın sözel hafızası kuvvetli, görsel hafızası zayıf çıkacaktır, hatta oldukça zayıf olmalı. bir de üzerine alışkanlık eklenmiş... çözümü biraz zor gibi. adamın kararlı ve dirayetli olması şart.

çalışılırsa görsel hafıza da güçleniyor. adam kaç yaşında bilmiyorum, belli yaştan sonra bu tür eğitimlerde başarı sansı ne kadar tam bilmiyorum ama pek de yüksek değildir. yine de denenebilir.
öncelikle adamın çevresini rahatsız etmekten rahatsızlık duyması, kendini düzeltmeye karar vermesi lazım.

stumbleupon deneyebilirsin. ilgi alanı içinde site ve sayfa öneriyor, kesin bir sürü fikir verir. benim zamanında çok güzel takip edilecek bloglar, sayfalar bulduğum bir yer...

@loveinaflipbook evet biliyorum stumble muhteşemdir. o açıdan düşünmemiştim, denerim.

sanırım reddit'te buldum güzel topicler

bu arada aklıma geldi; deviantart, behance veya ffffound gibi yerlere de göz atabilirsin arada sırada...

reference.sketchdaily.net

bu da iyiymiş

buyrun

yapıldı.

Ben de bulamiyom haci ya. Moda ayagina sikko sikko seylerden gecilmiyor erkek reyonlari.

ben haftasonu maviden aldım çok güzeller.

bershka'dan aldım.pek çok rengi var,tiril tiril ve rahat.
www.bershka.com

edit:erkek-kadın diye belirtilmemiş.ben de nickten cinsiyet analizi yapamamışım.neyse başka birinin işine yarar belki.

erkek için de şunlardan varmış;
www.bershka.com

static.bershka.net

triko diye geçer genelde onların adı.

bütçeni bilmiyorum ama mesela şöyle var;
gap.com.tr

benotton'da da güzel oluyor.kalıpları bana uygun.bikaç tane de maviden almıştım zamanında hala giyerim de ürünleri pek eskisi gibi değil
levis de de güzel oluyor ama biraz pahalı işte

Cinsiyet erkek :)

Tesekkur ederim arkadaslar bi bakayim bunlara olmazsa yine hortlatirim basligi :)

pull n bearda var çok güzel. geçen sene de vardı, bu sene 2 rengini daha aldım. mis.

tek uğraşım beraber yaşadığım üni öğrencisi kardeşim. onu dışarı gondermeyip masaya otutturup ders çalıştırmak en büyük hobim. ufku iki katına çıkıyor, benim okul biterken öğrendiğim şeyleri o daha 2. sınıfta öğreniyor bu sayede. kendime faydam yok, bari arkamdan gelenler iyi olsun

spora gidiyorum,
arkadaşlarımla buluşuyorum,
motorla yol yapıyorum,
eve gittiğimde de ps4 oynuyorum ya da illüstrasyon yapıyorum. (freelance iş gelmediyse film sahnelerini çiziyorum nasıl vakit geçiyor anlamıyorum, terapi gibi geliyor bana çizmek.)

iş yerimde yoğun bir çalışma temposu olduğu için akşamları işten tükenmiş halde çıkıyorum, eve gidip 1-2 bölüm dizi ya da bi film izliyorum yaklaşık 1-2 saat arasıda da puzzle yapıyorum, puzzle aralarında beni en çok huzura erdiren, dinlendiren şey sanırım.

çarşamba akşamları muhakak bir sosalleşme programım oluyor. arkadaşlarla birşeyler içiyoruz çok iyi geliyor. cuma akşamları da çıkıyorum . yazın bisiklet sürüyorum akşamları. kışın devlet opera ve balesi favorim. müzikal bale opera . böyloe böyle şeyler işte

kızımla ilgileniyorum.
onun dışında ps oynarım, paten kayarım filan.

koşuyorum, ders veriyorum, ders alıyorum, ikinci üniversite okuyorum, y.lisans yapıyorum, içiyorum, dizi/film izliyorum.

spor yapıyorum, ps-pc oynuyorum. 26 m ist.

hafta içi iş çıkışı programım:
3 gün spor.
1 gün dans.
1 gün dışarıda arkadaşlarla yeme, içme veya sinema/tiyatro/fotoğraf sergisi gibi şeyler.

müzik. iki grubum var, her hafta provalarımız oluyor.
kitap okuyorum neredeyse her gün.
dizilerim bol, pek bol.
bir de mecidiyeköy'de yaşadığımdan, iş çıkışı birkaç bir şey atmaya taksim tarafına çıkmak kolay olduğundan o tarafa çıkıyorum.

e yetiyor.

ps4'da online fifa pro club, bilimum amerikan film ve dizileri, televizyon, internet, facebook, duyuru, sözlük, futbol izleme, arada gitar ve müzik, yemek yeme. rezalet bir hayatım varmış lan. niye 9564 kilo olduğumu anladım.

Uyuyorum. En sevdiğim hobim uyumak.

işe gitmek üzere sabah 6.45 gibi uyanıyorum, 7.30'da evden çıkıyorum. eve dönüşüm de direkt dönersem 7.30 oluyor. eğer direkt eve dönmüşsem genelde bi yemek yiyip dizi film vb izlerken vakit geçiyor. duş alıp yatağa giriyorum son bir saati de kitap-dergi okuyarak geçiriyorum 11.30 gibi uyuyorum.

dışarı çıkarsam bazen sinema-tiyatro oluyor. bazen de kız arkadaşımla bir yemek, sonrasında kahve, biraz yürüyüş ve ev. ama yakında kurs murs bişeye başlamayı düşünüyorum.

- spor
- dota

maalesef sadece bunlar :/

pazarlarda bulursun, bu aralar tatlısı yapılıyor diye getiriyorlar. Geçen sabah gittiğimde adam yeni kesmiş soyuyordu tezgaha koymak için.

profesyonellik. kurum kültürü. yönetmelik ve uygulama talimatlarına tam uyum. görevler ayrılığı. saygı.

kurallara uyulması, sistematik çalışma, sıfır savsaklama, tıkır tıkır işleme demek bana göre.

düzgün iş tanımları, saygılı çalışan ilişkileri, kişilerle değil sistemle yürüyen iş.

sonuçları ne olursa olsun doğruyu yapmak.

şirket için çok kötü sonuçları olacağını bilinmesine rağmen, yaşanan kötü bir olayı kamuoyuyla ve otoritelerle doğru bir şekilde ve zamanında paylaşmak.

rüşvetin adını bile anmamak.

liyakata göre terfilerin gerçekleşmesi

mesela, 3 gün beklese zaman aşımına uğrayacak 3 milyon tl borcu, farkına varıldığı gün ödemek.

mesela, soma'ya tedarik ihalesini kazanmasına rağmen, şirketin güvenlik testlerini geçmeyen işletmeye tedarik yapmamak, rakip firmanın yapması ve bunu bir pazarlama stratejisi olarak kullanmamak. (viral ya da başka bir şekilde kamuya paylaşımla rakibi çökertebilirdiniz.)

her anlamda otonom çalışan sistem, kurumsallık.

Oturmuş süreçler ve sistemler. Adamlar değişse bile tıkır tıkır yürüyebilen altyapı.

@douchhebag, ne güzelmiş o firma öyle.
yalnız kötü olayı paşlaşıp iyi olayı paylaşmamak bence iyi değil. kendine adil olmuyorsun bi kere. hadi bunu geçtim, erdemli bir tutum diyelim.
kamuoyunu güzel haberlerden mahrum bırakmak da oluyor bu. negatif enformasyonların içinde boğulurken bu tür pozitif bilgiler ne kadar iyi oluyor halbuki.

soruya cevabım:
çoğu şey yazılmış zaten, ek olarak; çalışan yönünden bakınca, haklarını alabildiğin güvenilir iş yeri.

Kanunen ve uygulamalı olarak iş odaklı, tanımına uygun hareket eden, ne kurum yapısını ne de çevreyi (müşteri, çalışan, devlet...) olumsuz etkileyecek faaliyetlerden uzak durması.
kurum egosu ya da kurum homeostazisi

x leri süzüp komple seçip silebilirsin aslında?

x diye aratıyorum, hepsini seçiyorum, ama dediğim gibi, sadece x'leri siliyor hücreden. ben x'lerin bulunduğu satır silinsin istiyorum

A Z sort butonu ile sırala sütunları
X'lerin olduğu satırlar altalta gelecek. öyle silersin.

eğer aynı harf ile başlamıyorsa önce ilk cevaptaki gibi sil
sonra sırala. böylece boş hücreler alt alta gelecek.

blues ve türkü.

pinetop perkins
muddy waters
sonny boy williamson
howlin wolf
otis spann
memphis slim
lonnie johnson
greg izor

abdal
ali ekber çiçek
musa eroğlu
neşet ertaş

cary brothers dinledim dün akşam.

www.youtube.com

espen eriksen trio - never ending january (çok güzel bir caz triosu)
gogo penguin - v2.0 (ultra iyi bir caz triosu)
matthew halsall - on the go (gereksiz derecede iyi bir trompetçi ve albüm de son zamanlarda çıkmış en iyi mellow caz albümlerden biri)

vallaha ben metalikaya döndüm yine. onlardan aldığım tadı hiçbir şeyden alamıyorum. bir de türkçe rock listem var teoman, malt, mavi sakal, hayko cepkin, pilli bebek filan...

arabada da ekseriyetle bu albümü,
www.youtube.com

mesela ben de size yazayım bir tane sonuna kadar dinleyin ama :)

www.youtube.com

www.youtube.com

pharell williams - daft punk : gust of wind

ya da al bu benim listem. sürekli şarkı da ekliyorum. SABSKRAAAYB :P

www.youtube.com

adamlar.

Nightwish - while your lips are still red dinledim az once.

antimatter'ın yeni albümü çıktı.

naxatras var, yunan bir grup, psychedelic rock yapıolar.

onun dışında (bkz: junip) ve bir de (bkz: radio moscow).

Mark eliyahu - journey.

Ödül durumu sıkıntılı.
Çöp attikca ödül verecek sistem gelistirmek lazim.

neyin çöp olup olmadığını ayıramayacakları için olmaz o iş.

Arkadaşları ona aynştayn diyor.
Benzeri yapılmamıştır.

kargayı eğitmek yerine daha zeki olan insanı eğitsek de yere çöp atmasa?

kargaya verecegin emegin 10'da 1' ini insanlara ver piril piril sokaklar sana.

O cisimleri yere atma durumu ceviz gibi seylerin kabugunu kirip icindekini yemek icin yapiyorlar ve icgudusel bir sey engellenebilecegini cok sanmiyorum

@dieselsingle2: abi otomat gibi bir şey yaparsın, içine bir şey attıkca aşağıdan yem düşer, zor bir şey değil.

@teritori: sokakta yerde olan ve taşıyabildikleri her şey ? yerde olup, kargaların taşıyabileceği ve çöp olmayan ne var ki ?

@want2die: bu sorun sıkıntılı evet :)

@dahili meddah, tezek: insanı eğitmek daha pahalı ve daha kapsamlı bir süreç. her mahalleden dediğim gibi 10-20 karga ile toplu bir eğitim yapmak daha ucuz olur gibi.

@sivrisinek: teşekkürler :)

Kendi çaplarında yapıyorlar zaten :)
scontent.cdninstagram.com

@whoosie o fotoğraflar sondan başa doğru dizilmiş büyük ihtimalle. yani karga çöpte üzerinde pilav taneleri olan tabağı alıyor ve rahat yiyebilmek için dışarı çıkarıyor..
Kargalar gerçekten çok zekidir ama yerden çöp toplamalarını gerektirecek bir motivasyonları yok. neden uğraşsınlar? Onlar yemek, barınma ve güvenlikleri konusunda bir eylemde bulunurlar. yerdeki ıvır zıvırdan onlara ne? kendilerine bu konuda faydası olmayan birşeyle uğraşmazlar.
bir de gerçekten çok zekiler, eğitilseler bile eminim ödül kapmak için sonradan toplamak için ortalığı bile bile kirletmeye başlarlar. al sana sistemde açık.

bence yolları komple solar cell yapsınlar ve akıllı olsun. Hem enerji üretsin hem de çöpü algılayıp içeri çeksin, o çöpler de mikrodalgayla eritilsin ya da bir sistemle ortak çöp merkezlerine gönderilsin.

böyle yaratıcı fikirlerle çıkıyorum başta millet dalga geçiyor, sonra google gibi şirketler bunu üretiyor deli oluyorum. Google glass'ta da aynısı olmuştu.

tebrik ederim.

önemli olan yer kavramını algılamaları.
masa da onlar için yer mesela. masadan gider senin anahtarını kapar kaçar. uğraş dur.

@innerbliss motivasyon otomat gibi bir aletin içeri cisim atıldığında yemek vermesiyle sağlayamaz mıyız? gidip çöp konteynırlarından çöp alıp atabilirler doğru ama eminim ki bir çözümü bulunur bir şekilde. bu tür sorunları minimize edebilmek için yazdım buraya zaten :)

karşıyım, karga marga eğitmeyin.
onlardaki altın, pırlanta vs merakı "en süslü benim" diyen kadında yoktur vallahi. buralarda yaşayan bir-iki tane var, benim balkona gelip yemlenip, sulanıp giderler. masaya yanlışlıkla bi takını bırakmaya gör, arkanı döndüğün anda alıp pırr kaçıyorlar. hiç "bu bizi besliyor, sayemizde ağız tadıynan bi sarmaşık dolayamadı, çiçeklerini, filizlerini feda ediyor, ses etmiyor" demek yok. çok nankörler çok :/
besle kargayı oysun gözünü deyişi ne doğru bi laf bi bilseniz!

@innerbliss o karga bayağı ünlü, İzmir'de geçiyor mevzu, netten bakabilirsin. Önce yiyip sonra atıyor, zaten çöpün oradayken tabağın boş olduğu görülüyor.

Bir karga mi kalmisti kendi cikarlarimiz icin kullanmadigimiz?

sunu soyle birakayim www.youtube.com

bunlar var ya nobel falan alirlar bir kac yuzyil sonra, demisti dersiniz

senden daha zeki bir hayvanı eğitemezsin delüğanlı.

Bütçeni yazsan?

gonlun yoksa bisi alma bi bira ismarla.
alacaksan da oyle cok "ozel" bisi olmasin yanlis sinyaller verme.

bere

mad max, gecen oturduk genclerle izledik guzeldi.
bugun birisine daha onerdim; guardians of the galaxy
ek: edge of tomorrow +1

kingsman the secret service iyiydi baya :)

edge of tomorrow

spy (kingsman 'i izlediyseniz. yoksa önce bunu izleyin daha iyi)

dün popcornda terminator: genisys gördüm heyecanla bu akşam onu izlemeyi bekliyorum

3 idiots

Wild tales.

guardians of the galaxy +1

the boondock saints. afiyet olsun. iyi eğlenceler.

shutter - (kore versiyonu olanı) korku filmidir. izlediğim en iyi korku filmi. sonradan holivud versiyonu çekildi. holivud versiyonu boktan.
once - müzikaldir güzeldir.
lord of the war - silah tüccarı bir adamı anlatıyor. baya başarılı. nikolas keyç oynuyor.
oldboy - (kore versiyonu izleyin) sonradan holivud versiyonu çekildi. holivud versiyonu boktan
Gadjo dilo - belgesel gibimsi bir film.

Benim favorilerim bunlar.