yumoş - lilyum ve lotus çiçeği

Eğer erkeksen Yumoş - Gardenya Menekşe tavsiye ederim. Parfüm sıkmana bile gerek kalmıyor, içinde erkek parfümü esansları varmış ;)

yumoş extra

bingo lovely kırmızı kapaklı.harika bi kokusu var.tavsiye ederim.

Yumoş Extra, Yabani Orkide-Yasemin bir efsane olduğunu söylemeliyim.

bi yumoş ekstra da benden :)

emin değilim ama,veraset ilamının çıktığı sulh hukuk mahkemesinin kalemine gidip sorun,belki öyle olur.kaçıncı sulh hukuk mahkemesinden çıktıysa oranın kalemine gideceksiniz.

ilgli kaleme gidip gerekçeli karardan bir tane daha isteyecekseniz. hatta birden fazla da isteyebilirsiniz. yalnız dikkat edin sadece printerdan çıktısını değil aynı zamanda mühürlü imzalı da olacak.

azizler ve alimler

21 gunde bilinc formatlama - debbie ford

dragon ball

Harlan Coben oyunbozan

thermodynamics: an engineering approach

ipek yolunda yaşam- susan whitfıeld ( kütüphaneden alalı 2 gün oldu sayende hatırladım çantadan çıkardım :) )
makine iş kapitalizm ve insan -ahmet alpay dikmen

şule gürbüz-zamanın farkında

dergi: harvard business magazine

neuromancer

aylak adam.

ihsan oktay anar- suskunlar

amin maalouf - tanios kayası
İhsan Oktay Anar - Efrasiyab Hikayeleri
Gereksiz bilgiler ansiklopedisi

duyuru.

surely you are joking mr. feynman

ben de, emrah serbes - hikâyem paramparça'ya yeni başladım.

four four two

idare hukuku dersleri
kralların çarpışması

Hatırla Barbara-Nedim Gürsel

bir tıp gözlemcisinin notları-Lewis Thomas

neil gaiman - mezarlık kitabı

oblomov
bukowski

Aga, şeyh, devlet - Martin van bruniessen
Kumarbaz -(belki de 20. Kez :)
Nasıl yapmalı?
God delusion - Richard Dawkins
Dont sweat small stuff - Richard Carlson
Mehmet UZUN - diclenin surgunleri 1
Louis ferdinand Cecile - gecenin sonuna yolculuk
Love in the time of cholera - g.g. Marquez

alamut

sodom ve gomorra - marcel proust

Foucault Sarkacı - Umberto Eco

Manuel Castells

3 cilt birden aynı anda okuyorum, şimdi isimlerini sayamayacağım.

diriliş tolstoy

Eh, saglikli ve dogurgan bi kadinsin heralde, ondan oluyodur. Normel yani.

aynı ozellıklere sahıbız ben gecen gun patık bıle aldım gelecektekı yavruma bence normal.

İnşallah normaldir. :) Benim de son zamanlarda tek düşündüğüm şey bu resmen. Kariyer fln ikinci planda. Sende baba adayı var bizde o da yok ne yapalım :)

çocuklarla babalarını filan görünce için buruluyor resmen. geçenlerde "baba olmak" başlığını okurken gözlerim doldu. yaş aynı şekilde 21. neler oluyor? hadi kadınları anlarım ama ya erkekler?

21sen biyolojik saatle bir ilgisi yok..


ayrıca düzenli bir iş/sosyal hayatın yoksa normal değil..ama ilgilenmen güzel. belki düzenli bir hayatın yoksa bebek aracılığıyla bu düzeni elde edebileceğini düşünmüş olabilirsin.

bende bir terslik var o halde. yaşım 27 ama zerre kadar yok o his hatta ben hiçbir zaman böyle bir heyecan yaşamıycam herhalde diye üzüldüğüm oluyor.
bir ara bende bi duyuru açayım en iyisi:)

benim haddime değil ama,madem konu açtın fikrimi söyleyim lütfen çocuk doğurma.bu isteğini bi şekilde bastır.

bir zaman oluyor öyle, biraz yaşlanınca geçiyor. benim bu sene tamamen bitti mesela.

benimde var isteğim ama adayım yok :(

arada olur öyle raad ol.

şu sorduğun şeyin öyle çok sebebi olabilir ki, sebepleri tartışmak anlamsız. iki soru var aslında sorulması gereken:

1- ben bir çocuk büyütebilecek olgunlukta mıyım? bu sorumluluğu alabilir miyim?

2- şu anda birlikte olduğum kişi bu fikre ne der?

bu soruların ikisinin cevabı da olumluysa, ve içinde inanılmaz bir istek varsa, neden olmasın derim. seni çok çok çok mutlu da edebilir, belli olmaz. ama kesinlikle ve kesinlikle bu sorumluluğu alabileceğinden emin olman lazım (gerekirse onun için bütün zevklerinden vazgeçebilmen lazım, inanılmaz bir sorumluluk çocuk sahibi olmak).

bir de, evet bebek sevmek falan güzel ama bebekler büyüyor. aklında bulunsun :)

evlilik istemiyorum ama bende bi yavrucak istiyorum. istiyorum ama tam hazır değilim babalığa bu kesin. biraz daha zaman geçsin bakalım adayı bulursak yaparız.

normal.
2013 uğurlu olsun göbüşlerimize bebiş dolsun ^-^

bence güzel bir şey istemen, ben tam tersi hiç istemiyorum, kendimi çok anormal hissediyorum bu yüzden. evliyim de, eşim de istiyor, etrafta istiyor ama ben istemiyorum nedense.

vallahi herhalde hayatını mahvetmek istiyorsun, bir psikaytriste falan gözük bence.

Bence 21 yaşında normal değil. Tabi ki isteyebilirsiniz ama geleceğe yönelik düşünceler seviyesinde olursa normal. 21 yaşında bebekle ilgili kitaplara, bloglara sarmak bence tuhaf. Başka öncelikleriniz olmalı. Bu takıntı bence kadınlara iyi gelen bir şey değil. Amacınız bebek, diğer herşey de ona giden yollar olabilir bir süre sonra. Çoğu kadın aşk değil "baba" evliliği yapıyor bu yüzden.

pesin not: erkegim. yas 23.

bende de 2-3 senedir oyle bir durum var. yani senin kadar degil, o konuda bir sey okudugum falan yok ama "lan bir gun cocugum olunca..." diye baslayan cok fazla cumle kuruyorum. normalde "ne cocugu ya ahaha 35 yasimdan once asla." diyen biriyim ve fakat bir baktim, aslinda istiyorum ama doktora sirasinda bir de cocukla ugrasmanin nasil bir dert oldugunu bildigim icin asik olup, evlensem bile acele etmeyip en az 30'u beklemeye kararliyim. ama isteniyor yani cocuk. guzeller lan. bu arada sorun olmazsa hazir burda toplanmisken sozluk hanimlarina selam edecektim?

evlenin bence, çocuk yapın, ana baba olun

Tabi ki anlayabilir. Doktor sonuçta.

anlarlar tabi ya, psikiyatrist dediğin de doktor sonuçta, hatta mesela benim hipotiroid i de kan tahlili yaptırtıp o tahlilden psikiyatrist tespit etmişti, yılda bir kaç kere de tam idrar tahlili kanda bilmemne tahlili yaptırıyor, kendi değerlendiriyor hep.

adamlar 6 yıl normal tıp okuyorlar zaten diye biliyorum. Yani hem normal doktor hem psikiyatristler.

anlarlar mutlaka. hatta bir öğrenci bile anlar, tahlil sonuçlarınız elinizde mi?

tarcinvemizika: tahlil sonuçlarını almak aklıma gelmedi :/ hastane sisteminde kayıtlı olduğundan doktorlar görebiliyor diye gerek duymamıştım. alsaydım keşke burdan da sorardım gitmeden önce bi.

b12-demir-kansızlık tahlile bakılarak çok kolay anlaşılan şeyler. anlayacaktır psikiyatr da. geçmiş olsun

doktor olduğuna göre anlar.

Psikiyatriste gidip konsantrasyon ve dikkat eksikliğinden bahsedersen sana çok rahat bir şekilde Concerta falan gibi ilaçları dayar. Onun yerine dengeli beslenip spor yaparsan bu çok daha iyidir. Bugün psikiyatriye bağlı olarak satılan ilaçların büyük kısmını bu dikkat ekisikliği saçmalığı oluşturmaktadır. Türkiye'de de Concerta moda bu sıralar. Nereye gitseniz dayıyorlar böyle ilaçları. Dünyada bu konuyla ilgili ciddi mücadeleler veriliyor. "Ritalin Çözüm Değil" kitabını okumanızı öneririm. Doktorlarla anlaşmalı ilaç sektörü bu işten müthiş para götürüyor.

doktorlar için ilaç şirketleri ile anlaşmalılar diyip töhmet altında bırakmak doğru değil. oturduğunuz yerden bu işi yapabilmek için 10 yıl eğitim almış bu insanları suçluyorsunuz ancak dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar eğer tedavi görmezlerse 18 yaşından sonra kişilik bozukluğu gelişeceğini gösteren onlarca çalışma var.

doktorlara başlatılan bu sistemli karalama kampanyasının bir parçası olmamak hepimizin yararına olacaktır.

Size katılmıyorum. Konuyla ilgili çok sayıda araştırma var. Ben namusuyla çalışan hiçbir doktorun töhmet altında kaldığına tanık olmadım. Tıp sektörü önce içindeki pislikleri temizlesin. Dikkat eksikliği, konsantrasyon sorunları gibi "rahatsızlıklar" üzerinden önce hastalık yaratıp, sonra da bunların ilaçlarını piyasaya sürüp para kazanmanın neresi doğru? Örnek vermek gerekirse Harvard Üniversitesi'nden Prof. Dr. Irving Kirsch "Plasebo ve antidepresan kullanımını karşılaştırdığınızda klinik olarak ciddi bir farktan bahsetmek mümkün değil. Antidepresanlar çözüm sunmakta çok sıkıntılı olduğu gibi çok ciddi riskler de taşıyorlar." diyor. İsterseniz böyle başka kaynaklar da gösteririm size. Şimdi Irving Kirsch yalan mı söylüyor? Ben size söyleyeyim; yalan söyleyenler ilaç şirketleri ve onların kuyrukçusu olan doktorlardır. Her yerde ilk olarak terapi uygulanmalıdır. Daha terapinin ilk dakikasında ilaç yazarsa "doktor" ben orada kasıt ararım. Çok ağır depresyonlarda bir süre düşük miktarlı ilaç kullanılabilir, o da çok iyi takip edilmesi koşuluyla. Daha yan etkileri bile yeterince belli olmayan ilaçlarla insanların sağlığıyla oynamak doğru değil. Terapi uygulayan, hastasıyla ilgilenen bir psikatriste, psikologa, doktora lafım yok; ama dikkat eksikliği efsanesiyle milleti soyanlardan tiksinti duyuyorum.

" Çok ağır depresyonlarda bir süre düşük miktarlı ilaç kullanılabilir" bu görüşünüzü ne eğitiminize borçluyuz?

türkiye'de uygulanan ilaç reçeteleri dünya sağlık örgütünün (who) klavuzlarında yazanlardır. yani türkiye'de hangi tanıda ne veriliyorsa, amerika'da da, ingiltere'de de o veriliyor.

örnek verdiğiniz psikiyatrı tanımıyorum, ancak bilimsel konularda yalan filan söz konusu değildir, görüştür. tıp eğitimi alıp hakim görüşün aksine kanıt sunup değiştirmediğiniz sürece bu rahatsızlıkların tedavileri budur, bunlar uygulanır.

İsterseniz buna "rahatsızlık" demeyin. Para kazanmak amacıyla "uydurulan safsatalar" diyebilirsiniz. Üniversiteye gidince doktor olmuyorsunuz, diploma almakla doktor olunmuyor, sadece okumuş olunuyor genellikle. Adını yazdığım doktoru da tanımıyorsanız o sizin sorununuz. Bilmiyorum, tıp eğitimi mi alıyorsunuz siz? Eğer o eğitimi alıyorsanız FDA'nın WHO'nun ne gibi lobiler tarafından yönetildiği de biliyorsunuzdur. Bana yaptığınız yorumda "bu görüşünüzü ne eğitiminize borçluyuz?" ifadesini kullanmışsınız. Tipik eğitimli kibrine sahipsiniz :) Fakat atalarımızın da ifade ettiği gibi "Eğitim cehaleti alır, eşeklik baki kalır". Şu haberlere bir bakın isterseniz, belki biraz bilgilenirsiniz: hurarsiv.hurriyet.com.tr

arsiv.ntvmsnbc.com

www.iyibilgi.com

Size iyi geceler diler, insanları yanlış yönlendirmemenizi temenni ederim.

kabalık ediyorsunuz, ben size hiç hakaret etmedim. tutup eşeklik baki kalır tipi bir söz söylemeniz son derece gereksiz. gereksiz olması dışında kaba.

kibirli olduğum için de eğitiminizi sormadım, neredeyse reçete yazıp doz söylüyorsunuz da, bunu yapabilmek için eğitim almış olmanız gerekir bu konuda. bunu sordum size.

sizinle tartışılarak bir yere varamayacağım ortada, hala hiçbir tıp eğitiminiz olmamasına rağmen beni insanları yanlış yönlendirmekle suçluyorsunuz, tuhaf. keşke herkes kendi işini yapsa, kendi uzmanlık dalında konuşsa. neyse bir yere varmak olanaksız. iyi günler.

unutmadan, örnek verdiğiniz Irving Kirsch de link verdiğiniz ayşe arman röportajındaki uzman da psikolog. yani ilaç yazmayan, yalnıza terapi yapan uzmanlar. ne kadar ilginç bu kadar radikalce ilaç yazılmamasını savunmaları, siz bu konuda bir bit yeniği olabileceğini düşünmüyorsunuz herhalde.

Verdiğim örnekteki kişiler işlerini namusuyla ve dürüstçe yapıyorlar. İlaç propagandası yaparak cep dolduran kişiler değil. Bakın burada ağrı kesici kullanmaktan ya da antibiyotik kullanmaktan bahsetmiyoruz, hastalık pazarlamaktan ve buna bağlı olarak hayali ilaçlar satmaktan bahsediyoruz. Kabalık kısmına gelince de kusura bakmayın para için insan sağlığıyla oynamak söz konusu olursa onun gerektirdiği kadar kabalaşırım. Psikologların ilaç yazamamasından dem vurmuşsunuz. Peki antidepresan karşıtı psikiyatristler hakkında ne düşünüyorsunuz? İsterseniz o konuda da bilgi vereyim size. Pardon ben bilgi veremem, ben tıp eğitimi almamıştım pardon :) Gidin o zaman Tanju Sürmeli, Alper Hasanoğlu'nun antidepresanlar hakkında ne dediklerine bakın. Hadi ben "eğitimsizim", onlar tıp eğitimi almışlar. Sizin konuyu araştırmama ihtimalinize karşı isterseniz kendilerinin görüşlerini buraya yazayım. Bakın Tanju Bey ne demiş: "Amerika'da çocuklar, okulları basıp insanları öldürdüler. Bu çocukların yüksek oranda antidepresan kullandığı görüldü. Gençlerin önemli bir kısmı, bu ilacı kullanırken suç işledi. Bazı antidepresanların intihar ve başkasına zarar verme düşüncesini artırdığı anlaşıldı. 3.5 yaşındaki çocuğa antidepresan verenler var, bu yanlış!". Ayrıca Alper Hasanoğlu'nun da ne dediğini yazayım: "İlaçların çoğu zaman bir kaçış noktası olduğunu söylemiştim. Ben psikoterapinin yararlı olduğunu düşünenlerdenim. Tüm meslektaşlarım için söylemiyorum ama yurt dışında sistematik bir psikoterapi eğitiminden geçmemiş ya da İstanbul'da Davranışçı Terapiler Derneği'nin terapi eğitimini almamış psikiyatrların dünya standartlarında bir terapi yapabilmeleri teorik olarak mümkün değil. Tabii ki, kendi psikiyatri ihtisasları sırasında psikoterapiden faydalanabilirler. Ama bu psikoterapi değildir." Umarım bu bilgiler biraz aydınlatıcı olmuştur. Benimle tartışmaya girmeniz bir açıdan iyi, sizin gibilerin ilaç-psikiyatri-depresyon-dikkat eksikliği gibi konularda ne kadar bilgisiz olduğu ortaya çıkıyor. Böyle olunca da insanların bu sektörü sorgulaması daha kolaylaşıyor. Bu fırsatı tanıdığınız için teşekkür ederim. Bir de size birkaç yazı daha okumanızı öneririm. Belki gelişiminize katkısı olur. Saygılar.

ekonomi.milliyet.com.tr

ekonomi.milliyet.com.tr

ekonomi.milliyet.com.tr

ekonomi.milliyet.com.tr

ekonomi.milliyet.com.tr

ekonomi.milliyet.com.tr

ekonomi.milliyet.com.tr

ekonomi.milliyet.com.tr

ekonomi.milliyet.com.tr

(bkz: the myth of the chemical cure)

evlenirdim. 22e

hangi doktor öyle hemencecik deyiveriyormuş?
hiç mi çözüm yok yani?
tüp bebek neyin. en olmadı evlatlık alınır, aşk var ise.

herhalde evlenirim, mağazadan kazak alıp defolu diye değiştirmeye benzemez

kız arkadaş evlenmek istiyor mu peki? ya da çocuk istiyor mu? daha da önemlisi sen çocuk istiyor musun? bunlara karar vermek çok önemli. çünkü sonrasında pişmanlık falan olur, kız arkadaş kendini kötü hissedebilir hayatından birşeyler çaldım diye

kadınım.erkek olsam evlenirdim.çünkü bi insan gerçekten seviyosa o kişiyi evlenir.zaten çocuğu olmuyo diye evlenmiyosa uzak dursun.

hiç düşünmeden evlenirdim.

Soyunu devam ettirme takıntısı olan biri olmama rağmen "ciddi düşünüyorsam" -ne demekse bu?- fikrim değişmez. Değişirse ayıp zaten.

evlenirdim. doktor müneccim mi yemiş diye sorar başka doktora giderim. çocuk sahibi olamıyor da neden ama? vajinası mı yok yumurtası mı yok? zigişten zevk alıyo ama di mi? evlendikten bi kaç yıl sonra evlat da mı edinemeyecek miy mişiz? münecciminkinin tadı nasılmış? 18-25 yaş arası erkek.

evlenmezdim. bi kaç hafta sonra "tabii ki başka bi sebepten" ayrılırdım. 25 yaş üzeri erkek.

Evlenirdim. 20e - Tıp Fakültesi Öğrencisi. Hocam "induced pluripotent stem cells" denilen bir şey var sıfırdan yumurta hücresi bile yaratılabiliyor o olay gelişir ileride mesele illa çocuğum olsun ise..

Evlenirim niye evlenmeyim. Ben onu doğurganlığı için mi seviyorum?

çok seviyon ciddi düşünüyon buna rağmen durup düşünüyosun. bro o zaman sen sevmiyosun o hatunu. ben evlenirdim

düşünmek bile istemiyorum lan.

"ciddi dusunuyorsunuz, cok da seviyorsunuz" demissin ya; cok seviyor olsaydi o kisi biz suanda bu soruyu cevapliyor olmazdik. bu soru sorulmazdi bile.

evleneceğim yoksa da evlenirim. süper lan.

tabiki evlenirim çocuğa bir şekilde sahip olunur

g.tümden istatistik veriyorum. erkeklerin %90'ı, (eğer erkek kısırsa) kadınların da %97'si böyle bir durumda evlenmez.
yine g.tümden sallıyorum, evlilik, çocuk vs. benzeri anketlerde yaş ortalamasını 25-35 baz alırsanız en doğru sonuca varırsınız.
--
düşünürdünüz efendim, hem de çok düşünürdünüz.

seviyorsam gider evlenirdim. 20e

Erkek olsam evlenirdim.

En buyuk idealim evlat edinmek zaten. Evlenirsem ve o erkek de kısır olursa, evlatlik ediniriz olur biter:)

23k

evlenmem. 559c

evlenirim. işime bile gelir, çünkü ben de çocuk istemiyorum. bahanesi olur. 22k

Mutlu bile olurum, bu devirde çocuk mu yapılır, ne gerek var, oturun hayatın ve birbirinizin tadını çıkarın. İlla çocuk bakmak büyütmek istiyorsanız dünyalar kadar bakıma muhtaç çocuk var, evlat edinin ya da edinmeden ilgilenin, okutun vs vs.. 27k.

hacı sevgi karın doyurmadığı gibi üremenide sağlamaz. Çok seviyorsan bunu düşünmen bile ayıp tarzı arabesk laflara kulağını tıka. Senin için üremek önemli ise otur düşün en fazla kaç yıl sürer 2012 de ayrılık acısı ? Bide ortalama insan ömürünü düşün cevabı bulursun.

20 yaşındaki ergenlere sorarsan tabii ki hepsi evlenerim der. aynı kitle "aşıksam paramız olmasa da evlenirim soğan kırar yeriz, bir göz odada yaşarız ama en mutlu biz oluruz" çağlarındalar şu an.
çocuk evliliğin en önemli unsuru. evlenirim diyenler 1-2 sene evli kaldıktan sonra cicim ayları yılları geçtikten sonra birbirlerinden de hafiften sıkılmaya başladıklarında öyle bir ortaya çıkar ki bu çocuk olmaması hadisesi, çok can sıkar. çevresindekilerin çocuklarıyla bebekleriyle mutlu mesut tabloları her zaman içlerine dert olur. ciddi ciddi sorun teşkil eder.

evlenmem. hic evlenmemisler icin soyleyeyim ask 2 yil icinde geciyor. ondan sonra evliligin cazibesi icin coluk, cocuk, cok daha sonra da torun torba gerekli. diye dusunuyorum. ama zor bir durum tabi, cok cok seviyorsam belki evlenirdim bilemedim simdi.

evlenmezdim, evlenirim diyenlerin büyük bölümü de evlenmezdi.

ben zaten çocuğum olsun diye evlenirim.

evlenmezdim.
kişinin kendi elinde olmayan bir şey yüzünden onu terketmek adilik gibi gözükebilir ama yaratılışımızda var olan insani bir özelliktir bu.
mesela aşık olduğunuz kişi talihsiz bi kaza sonucu yüzü yansa ve tanınmayacak hale gelse yine aynı şekilde kimse evlenmezdi. çok seviyorsak eğer elimizden gelen her türlü yardımı yapardık ama evlenmezdik. franz kafka'dan dönüşüm'ü okuyanlar bunu daha kolay idrak edebilir.

olmadı ben doğururdum.

şuan öyle bir durumdayım ve 1 yıldır düşünüyorum 20 e

çocukları çok seviyorum, kendi çocuğum var ve dünyanın en güzel şeylerinden biri evlat sahibi olmak.
Sevdiğim kişi çocuk sahibi olamayacak olsa hiç düşünmem, evlenirdim, herkes çocuk sahibi olmak zorunda değil, çocuk yetiştirmek için biyolojik anne baba olmak zorunda değil, hayattaki tek hedef de bu değil. Önemli olan mutlu olmak, mutlu yaşamak, dünyada kalıcı bir şeyler yapmak.
27k

kız arkadaşımı çocuk doğuran bir madde olarak görmüyorsam evlenirdim

kanka sen evlenme ya. hiç gerek yok.

ben evlenirdim o sevdiğim kadınsa...

yakın bir arkadaşım ergenlik başında öğrenmiş anne olamayacağını. yıllarca kan ağlamış içi. sonra barıştı kendiyle. sevgililerine de söylemeye başladı. ilk duyduklarında sorun yokmuş gibi davrandılar ama kısa süre sonra onu terk etti hepsi. şu anki sevgilisi bunu duyduğundan beri en uzun gitmeyip kalanı... evlilik planı da yapıyorlar. ama nihai son farklı mı olacak henüz belli değil.

doğurganlığı olmadığı için terkedilmek çok kötü bişey olsa gerek.bi erkek sevdiceğine nasıl yapar bunu? 27 e

oho tüp bebek var taşıyıcı anne var var da var.

ben olsam yemem.nası olsa buzlukta diye düşünme,3 yıl olmuş :)

Yiyebilirsin tabi ama sonuclari hos olmaz :)

riske girmeye değmez

buzdolabıyla birlikte mi gelmişti acaba

yenmez her türlü etin buzlukta bile olsa belirli ömür süreleri vardır.

yemekatlasi.com

tavuk için derin dondurucuda bekleme süresi 6-7 ay diyor. yok yine yirim dersen öte tarafta görüşmek üzere.

yiyip bunun cevabini bize sen ver bence :) saka bi yana yeme sakin...

at cope gitsin panpa ha yinede yiycem diyorsa belirt ruhuna fatiha okuyalım bari :)

Derin dondurucuya bile atmış olsanız, gıda gruplarına göre onun da bir son saklama tarihi var. Üç yıl çok uzun zaman, artı tavuk bu konularda zaten sabıkalıdır. Hiç değmez.

3 yıl nasıl unuttunuz bu tavuğu orda yahu ?!? Yemeyin tabi mümkünse hayvanlara bile vermeyin

paketi açarsan kokusuna göre karar verirsin.

pisirince su falan olur heralde o tavuk :) erir gider

Bence ye.

Doktorlarında yaşamak için paraya ihtiyacı var ve onlarında para kazanması lazım.

Doğanın düzeni bu

abi sebepsizce güldüm 3 yıl harika bi süre :D
tavuğun zehirlemesi kolay olurmuş diğer yemeklere göre ben olsam yemem.

yeme sakın.

Afiyet olsun, oralardan bize kart at, mail at.

canlı mı ölü mü

Ölersin

geçmiş yıllarda kedi beslemiştim.yemek masasına çıkma isteği oluyodu.elimde yiyecek bişey olunca peşimden ayrılmazdı.buzdolabına gimeye çalışırdı.bi kere çok hastalandı.kakasını tutamadı salona yaptı.yiyecekleriyle top gibi oynayarak koltuğun altına gönderdiği oluyodu.bi keresinde sırf dışarı çıkartmıyorum diye kapının önünde burnuma atlamıştı.ama çok sevimliydi.

-tavuk-balık-ciğer üçlüsünden biri varsa ortak olmak istemeyi geçtim, sofrada sandalyede oturmuş kendisine de tabak beklerken buluyorum :)

-kirletmekten kasıt dağıtmaksa, yatağın üzerini, kıyafetleri vs dağıtır, balkondaki saksıları devirir, başka da bir kirliliği yok. tuvaletini yapar yapmaz hemen üstünü örter kumuyla.

-bir keresinde ev taşırken koliler yüzünden cinnet geçirip birkaçını parçaladı, sakinleştiriyim derken benim de bacaklar parçalanmıştı arada. veteriner yeri değiştirileceği için psikolojisi bozulmuş, yeni evde hemen kendisine ait bir yer ayarlayın demişti. hakkaten sakinleşti öyle olunca.

evet; yiyebileceği bir şeyse ona da ayırıyorum hatta onu da düşünürek hazırlıyor&sipariş veriyorum.

evet; işediği bile oluyor.

yarım evet; psikopata bağlayıp haraç kesmişliği, canıma kastetmişliği yok. ama arada tırnak atabiliyor sevmeye falan çalışırken. ama o kadarını insan da yapıyor.

-kedi yelteniyor.bir süre izin vermeyince ya da uzandığında elinizin tersiyle ittikçe ittikçe sofradaki yemeklere yaklaşmaması gerektiği terbiyesini alıyor.ya da uzanmadan önce uzun bir süre size bakarak yavaş yavaş yapıyor hareketini o sırada müdahale edip engel olabiliyosunuz.masada bişey yerken uzanmayıp o şeyi yanlışlıkla elinizden düşürdüğünüzde zıplıyor hemen üzerine mesela.benimki sandalyede oturup bana bakıyor genelde.bebek kediyken çıkmaya çalışıyordu ama.

-tüy döktü bir müddet.sonra kaliteli bir mama aldım baya baya bitirdi tüy dökümünü.ancak güreştiğimiz zamanlar elime geliyor bir de yattığı yerde.elbiselerini açıkta bırakırsan üzerine yatar vücut ısısından hoşlandığı için.

-her gün saldırıyor.o saldırmazsa ben saldırıyorum zaten.evde durunca canı oyun istiyor.ya kovalıyoruz birbirimizi ya da elimle savaşıyor kendi çapında.benim kedim uyarı gibi dişlerini deydiriyor elime ama şimdiye kadar hiçkimseye saldırı amaçlı bir kere bile diş atmadı.yani ağzına alıyor ama basmıyor.en ufak bi acı bile vermiyor.kedimin cinsiyle ilgili biraz da bu.benimki şinşila ama tekirlerin ısırdığını biraz daha hoyrat bir cins olduklarını biliyorum.ayrıca çok korktuğunda 2 kere pati yedim.başka bişeyden korkup yakınında olduğum için bana vurmuştu.bunu da tırnaklarını keserek çözersin zaten.tırnak makasları var.

bence paket sigaraların hepsinde o koku ve hissiyat devam edecektir. bence golden virginia, sarı old holborn ya da drum'dan bir tütünü kullanmaya başlamak fark ettirecektir. en azından ben yıllardır golden virginia kullanan biri olarak, tütün bittiğinde, normal paket sigara içmiyorum bile hiç, o derece fark hissediyorum arasında. kokuya da muhakkak etki edecektir.

sigarayı bırak önerisine kapalısın,ama başka sigara önerisine açıksın :)öncelikle şunu söyliyim,sigarayı bırakmazsan istersen sabaha kadar dişlerini fırçala o koku gitmez.ben sigarayı bırakmanı öneririm.şöyle düşün,hayatın boyunca sevgiline sarılıp uyuma şansın yok.ha şöyle düşün o da sigara içiyo olsun,onun ağız kokusu seni yine rahatsız edicek.demem o ki şu pis şeyi bırak,tertemiz,mis gibi yaşa.inan temiz koktuğun zaman kendini daha çok sevip,daha çok mutlu olucaksın,ve tabii daha da sağlıklı.

yalnız sigaradan olmayabilir. bi 3 gün falan kullanmasan belki anlarsın.

@mlky lvn: Sigaradan olduğuna eminim zira ara verdiğimde kesiliyor o koku.
@rock n roll: Sigarayı bırakmayacağım, onun için gerek yok sigarayı bırakma önerisine. Kendimi şu an da seviyorum zaten. İyi niyetiniz için teşekkürler yine de.

iyi,bırakma o zaman.rica ederim.

diş ipi ve ağız çalkalama suyu kullanın.
bilhassa dişipi çok önemli.
bir de böyle deneyin bakalım.

zaten herkesin dişipi kullanması lazım.
bu konuda yardımcı olmazsa da yine de kullanın.

uyuduğun odada sigara içiyor musun? pöfür pöfür tüttürüp dumanaltı yapmadığın bir mekanda uyumayı denemeni tavsiye ederim..

@ruhibirbanyo: yok sadece balkonda içiyorum.

uyurken burundan nefes almada zorluk çekiyor musun? ben de öyle bir sorun var ve günlerce sigara içmesem bile uyandığımda ağzım çamur tadında olabiliyor ama reflüm de var onun da etkisi olabilir. benim ki sigarayla pek alakalı değil anlayacağın. yine de camel çok ağır bi sigara, daha hafif şeylere geçmeyi dene ve bi dişçiye görün, belki farkında olmadığın sorunlar olabilir.

ya geçen bi sigara gördüm. d ile başlıyodu. karanfil kokulu. ben normalde sigara içmiyorum. yılda 2-3 kez içiyorum. işte geçen o sigarayı içtim. hoş bi kokusu var. bilmiyorum belki işe yarayabilir.

muscoril?

muscoril

thermo rheumon bayağı kuvvetlidir tavsiye ederim,ama muscoril bana hiç etki etmez mesela.

muscoril demeye geldim ama denmiş zaten :)

muscoril ve voltaren karışımı. muscoril kas gevşetici, voltaren hem ağrı kesici hem kas gevşetici. ikisini karıştırınca ve sıcak su torbasıyla sıcak tutunca etki edebilir. bana ancak öyle iyi geliyor. geçmiş olsun.

muscoril hapı da olması lazım koku istemem diyorsan. at iki tane tüm vucüt gevşesin.

fastjel de güzel deneyebilirsin

Derhal doktora gidin, buraya yazmakla olacak iş değil. Allah bağışlasın ve de, umarım gayet sağlıklıdır.

erkek çocukları genelde geç konuşur içinizi rahat tutun. Benim 2 yaşında tam eşşek sıpası bi kuzenim var her haltı anlıyor ama konuşmuyor abi versiyonu da öyleydi konuşmaya direk cümle kurarak başladı. Bazen oluyor öyle bebekler. Bi doktor görsün tabi de ben sanmıyorum bişey çıkacağını.

daha küçük dostum. etrafı çok kalabalık olmadığı için taklit etmez, konuşmaya niyetlenmez. bazı çocuklar ağır gelişir. bu zekadan değil fiziksel etkenlerden dolayıdır. benim çocuklar on aylıkken yürürken arkadaşımın ki 15 aylıkken yürüdü. biz onlarda misafirlikteyken yürüdü. onlar yürümediğini söylediler. ben de yürür bu siz oyun yapmıyorsunuz dedim. oyun yapınca hemen yürüdü. arkadaşımın çocuğu dört yaşına kadar konuşmadı. şimdi susmak bilmiyor. seslere tepki veriyorsa kulaklarında problem yok demektir. gerçi kulak testi yapılmıştır.

otizmi araştırdım.otizmliler,göz teması kurmazlar,isimleri söylenince bakmazlar belirtileri arasında bu ikisi var.ama sizin çocuğunuzda bu iki belirti yok.bi de daha çok küçük, anlamakta zor aslında uzman olmadığımız için.onu siz bi pedogoga,yada çocuk psikiyatristine götürün bence.belki de geçici bi durumdur.

internette okuyup çocuğa teşhis koymayın.hatta hastalığı internette okumayın.paranoya dışında bir işe yaramaz.

konuya gelince bilimsel değil dediğim sadece gözlem.erkek çocukları geç konuşuyorlar.yakın 2 akrabamızın aynı zamanlarda çocukları olmuştu.kız 6 aylıkken ortalığı karıştırmaya başladı.oğlan oyle bakınıyordu.kimseyi dinlemeyip 50 tane doktora gittiler.doktor zamanı var diyor bunlar doktora bok atıyor.çocuğu zorla hasta edeceklerdi.şimdi yanında 2 kelime etmene izin vermio herif.konuşamadığı süreleri telafi ediyor.

ben de bir sürü vardı,ama kayboldu.dursaydı gönderirdim sana.benim de çok hoşuma gidiyo :)

huzur veriyor la bakınca. ben de çok severdim küçükken, hatta alıp yollardım akrabalara filan. şimdi görünce eski günleri hatırladım.
valla nerede bulabilisin bilmiyorum ama google'a yazınca çıkıyor bir şeyler.
www.google.com

bu arada aklıma geldi yazarken. gittigidiyor gibi sitelerde bulunabilir diye düşünüyorum. bir bakmakta fayda var.

ukala insanlardan

ben karşımdakini umursarken, onun beni umursamamasını geçtim, umursanıyor olmasını bile umursamamasından nefret ediyorum.

işine gelince çok güzel, çok ciddi konuşan insanların, kendilerini kaptırıp içinden gelen her şeyi trollük raddesinde ortaya dökmesinden ve sonra hiçbir şey olmamış gibi, yine işlerine geldiği zamanlarda konuşmaya çalışmalarından nefret ediyorum.

ikiyüzlü insanlardan ve içten pazarlılıklılardan nefret ediyorum.

yapmam gereken onlarca iş varken sürekli burada zaman geçirdiğim için kendimden nefret ediyorum.

kıskanç,arkadan iş çeviren tabi bu arada yüze gülen,hak yiyen,sinsi bunlar aklıma gelenler.

- Ukala, iki laf arasında kendini öven ve cimri insanlardan,

- Herhangi bir kızın herhangi bir davranışına ''kezbansın kabul et'' diyen tiplerden,

- Üniversite okumuş, belli bir yaşa gelmiş kişilerin -de -ki gibi basit ekleri bile doğru yazamamasından(hatta bunların ayrılmaması gereken ekleri ayrı yazan über zekileri de mevcuttur, evlerden ırak)

- Ben bir şey anlatırken dinliyormuş gibi gözüküp dinlemeyen insanlardan,

- Şaka yapıyorum kisvesi altında her türlü lafı sokan, bozulunca da ‘’sen de hiç şaka kaldırmıyorsun’’ diyen pişkin insanlardan,

- Sokakta iltifat(!) eden-laf atan yüz bulamayınca da arkamdan küfreden erkek bozuntularından,

nefret ediyorum.

dünya onun üzerinde dönüyormuşçasına davranan insanlardan
misal, yağmurda son sürat araba kullanmak, şemsiyeye mükayyet olmamak.
bu havada ilk aklıma gelenler bunlar

kendimdem...
e tabi kişi herkesi kendi gibi bilirmiş, dolayısıyla dünyalılardan tiskiniyorum!

Insanligin varolusundan, dunyaya istegim harici gelmis olmaktan, hayat boyu kendimi mutlu etmeye calisiyor gorunup aslinda hep cile cekecek olmamdan...

Ozelde, her cesit politikacilardan, siyasi partileri ciddiye alan insanlardan, empati yetenegi olmayanlardan, konustugu konular beni sikanlardan, hatasi soylenince haklisin kardes duzelteyim diyecegi yerde "sen de soyle yapiyosun ama" diyenlerden, yayalari gormezden gelen suruculerden, ulkedeki trafikle ilgili her seyden, gelismemis insanlarla geri bir ulkede yasamaktan, ickinin pahali olmasindan, otun illegal ve fare ilacli olmasindan, yetersiz toplu tasimadan, anlayis ozurlu hocalardan...

Sen neyi seviyorsun arkadas derseniz, guzel kizlari kafalari calistigi surece seviyorum.

- eşcinsellerle, travestilerle dalga geçen, onları aşağılayan insanlardan nefret ediyorum.
- 21. yüzyılda olmamıza rağmen vatan, millet, din muhabbetiyle kafa siken, bunları gerçekmiş gibi dayatan insanlardan nefret ediyorum (kendi halinde bunlara bağlı olanlar umrumda değil).
- hoşlanılan kişinin arayıp sormamasından nefret ediyorum. habire telefona bakmaktan 5 saat bile gitmiyor şarjı.
- gözünün içine baka baka yalan söyleyen insanlardan nefret ediyorum. yalanın da ustaca bi söylenme şekli olduğuna inanıyorum.

bencil insanlardan. bazen onlara kötülük yapmanın müstehak oldugunu düşünüyorum.

şirinlerden nefret ediyorum.

boş kağıt vermek tembellik belirtisidir.
edit: hocaya atar yapıyor gibi görünmemek için (eskiden sanki disipline gidilir gibi bir şeyler hatırlıyorum.) bir iki sayı mayı yazın falan.

Bence aptallık belirtisidir.

değildir.

aptallık belirtisi olmayabilir illa. sonuçta sallıyorum, sınav integraldendir ve adam hayatında hiç integral görmemiştir, dersi dinlememiştir ve çalışmamıştır. boş kağıt vermeyip ne yapacak?

Niye hayatında hiç integral görmemiş oluyor, integralden sınav olacakken? Sıkıntı ne yani?

derse hiç gitmemiş olabilir mi? hastadır/özel bir işi vardır bir sıkıntısı vardır o konunu anlatıldığı hiçbir derse girmemiş olabilir.

Vay be, yıllarımı yalan yaşamışım. Matematikten anlamayınca aptal olunuyormuş. Oysa ben her insanın zekası aynı şekilde işlemez falan, sevmiyorsak matematiği çok ziyanı yok, üniversiteyi de okuduk çalışıyoruz, o kadar aptal değilimdir belki diye düşünüyordum. Yanılmışım.

aptallıkla tembellik arasında ince bir çizgi var. tembellik aptallığın bir sonucu olarak görülebilir mi bilmiyorum ama çok zeki olup da tembel olan insanlar da tanıyorum. ama onlar da hiç boş kağıt vermedi be abi.
aptallığa daha yakın gibi geliyor.

Abi matematiği anlamamak ayrı boş kağıt vermek ayrı. Hiçbir şey mi anlamaz insan hakikaten 0 mıdır yani?

Öte yandan böyle bir konuya özel durum bahane edilirse elbet durum değişir. Ayrıca derslerin hiçbirine gitmemek de pek parlak bir hareket değil bence.

Zor değil boş kağıt vermek bence. Sevmiyordum, dersi dinlemedim. Kaldım. Hakaten de 0'dım, hiçbir şey ifade etmiyordu bana limit, türev falan. Bu bana aptalmışım hissi vermedi hiç. Her dersi dinleyen zaten boş kağıt vermez ki.

of 2 soruluk matematik sınavında boş verip çıktım ve diğer sınavımla geçtim ben de. aptallık belirtisi falan değil tembel ve o an umursamazlık belirtisidir.

@whoosie: Tamam da hiç ilgilenmiyorsan neden zekanla vesaire ilgisi olsun zaten? Soruda öyle bir durumdan bahsetmiyor bence.

Edit: Öte yandan 7 soru diyerek öyle 1 soruluk 2 soruluk sınavlardaki dumur halini de elemiş.

Ben deneme ve matematik arasında ters bir durum göremiyorum bir de. Ortalama zekaya sahip bir insan ikisini de gayet yapar. Yapamamak değil de yapmamak varsa bilemem.

matematikte tam yapan deneme yazamaz belki? aptallığa bağlamamak gerekir,herkesin ilgisi isteği farklı!

aptallık değil tembellik isteksizlik belirtisidir

hayır,değildir.bence tembellik de değil.yani herkesin yatkın olduğu bir alan var.demek ki senin matematiğe yatkınlığın yok.bazı kişiler,aslında toplumun geneli böyle,zekayı matematikle ölçüyorlar.matematik yapabiliyorsan zekisin,yoksa aptalsın.zekanın türleri var.sayısalın iyi değildir,ama sözelin mükemmel olabilir.sanatsal zekan güçlü olabilir.eınstein matematik yapamadığı için aptal diye okuldan atıldı.ama dahi olduğunu biliyoruz.yani böyle bişey okumuştum.kısacası özetle aptal falan değilsin sen.

Bir kere şöyle bir şey var matematik yapamayan insan fizik dalında nasıl deha olabilir? Öte yandan yatkınlıklar köklü yatkınlıklar veya salt yollar değiller sadece isimleri gibi, yatkınlıklar. Diğerlerini yaparsın, öbürünü daha iyi yaparsın. Yapmak da salt mükemmel olmak zorunda değil. Ortada 100 almak veya 0 almak gibi düz 2 seçenek var gibi konuşuyorsunuz. Hiç yapamamak veya süper yapmak sanki mesele, sanki bütün insanlar böyle. O iş öyle değil işte. Zeka denen şey de genel olarak algıyla ölçüldüğüne ve bu işlerin; sanatın, matematiğin vs. algı yeteneği olmadan yapılmasına olanak olmadığına göre, ortada genel bir zeka olmak zorunda. Sonra yatkınlığa gelir sıra.

E tamam ama algısal problemden bahsetmk için her matematik sınavında boş kağıt vermesi gerekir. Belki sadece bu konularla ilgili sıkıntıdır?

Denemiş de mi yapamamış? Bence yapmaya çalışıp sıfır almak normal bir iş değil.

bölüm 1.siyken 4. sınıfın ikinci döneminde "olm 4 sene geçti hiç büte girmedim, bi bakim nasıl oluyormuş" diyip boş kağıt vermiştim sınavın tekinden.

daha sonra boş kağıt verdiğimi duyan başka bi hoca sınavında yanıma gelip" olm boş kağıt falan verme, efendi efendi geç dersimden. başıma iş açma. rezervasyon yaptım tatile gidecem, z.çarım ağzına" dediydi:)

zararsız değildir.

zararlıdır ancak içindeki zifir nikotin ve karbon monoksit çok az olduğu için sanırım iki üç tane winston box onların bi paketi falan yapıyodur

sigaranın zararsızı olmaz.

zararsız değil de daha az zararlı olabilir.düz mantık.

değil. hatıra.

bence de.mecburen gülümsüyolar.bi de garip pozlar vermeler falan :)

fotoğraf değil de artık şunlar moda...
vimeo.com

üzerinden yıllar geçtikçe daha da kıymetleniyor o samimiyetsiz ve garip pozlar.
hepinizin başına gelecek! hepiniziiiiinnnnn!! nhhahahha

edit ulaş ta spor yaparım, kaslıyım mesajı vermek için amma kasmış ha. düğün sabahı dahi olsa benç pires basmadan kendime gelemiyorum, havalıyım. şaka gibi zaaaaaa

takım elbisenin oturması içindir o spor

ben tiksiniyorum

kadın düşmanı değilsin.söylediklerinin bazılarında haklılık payı da var aslında.

kadın düşmanısın ya da değilsin bilmem. ama haklısın kardeşim.

yeni tanıştığınız kişi hakkında, sırf kadın olduğu için başkalarının kuyusunu kazdığı, arkadaşlarının yüzlerine gülüp arkalarından demediğini bırakmadığını düşünüyorsan, evet kadın düşmanı olmuşsunuz.

ancak ben sizin bu şekilde bir önyargıya sahip olduğunuzu düşünmüyorum, buraya yazdıklarınızdan bildiğim kadarıyla sizi.
ve bir kadın olarak, bu olayları gördükçe ben de sizin kadar iğreniyorum hemcimslerimden.

en yakın arkadaşına gıcık olduğunu söylemişti bir kız arkadaşım bana. Ama görsen çok samimiler, canımlar cicimler havada uçuşuyor facete birbirlerinin resimleri filan.

Kısaca kadınlara güvenilmez o mevzuda.

ben neysem ondansın
ama ben birkaç tanesini köpek gibi seviyorum :D

@d yeni tanıştığım bir kadın hakkında öyle düşünmüyorum çünkü etrafımda türk yok. ama bir türk kızıyla tanışırsam muhtemelen bir erkekten daha temkinli davranırım.

kadınlarla çok zaman geçirmişsin ondan olabilir. var öyle kadınlar işte ama erkeklerde de çok ipnetor var. kadınlar daha sinsi planlar yapıyorlar sanırım.

kadın düşmanısın

Evet, biraz öyle olmuşsunuz.
Ben bu açıdan kadınlarla erkekler arasında çok fark olduğunu sanmıyorum. Benim hayatımda tanıdığım en samimiyetsiz, en yapmacık ve en dedikoducu insan bir erkekti mesela.
Erkek, doğası gereği saldırgan ve agresiftir. Avcıdır vs. Bu yüzden çatışmalarını açık yaşamaya daha yatkındır. İstediğini elde etmek için savaşır.
Kadınsa üstü kapalı bir şekilde mücadele eder ya da saman altından su yürüterek isteklerini elde etmeye çalışabilir.

Aynı kadına aşık iki erkek yumruklaşırlar. Aynı erkeğe aşık iki kadınsa birbiri hakkında belki dedikodu yaparak erkeği kazanmaya çalışabilir.

Hayatta kalmak için bölgesine giren her hayvana meydan okuyan türler de vardır, hayatta kalmak için saklanan türler de. Kadınla erkeğin farklı canlılar olduklarını ve birinin yöntemin diğerinden aslında çok da farklı olmadığını düşünürseniz düşmanlığınızı yenebilirsiniz.

liseye/üniversiteye başladığın ilk günü hatırlıyor musun?
ben ikisini de hatırlıyorum, nereye düştüm ben demiştim, üstelik ergenlikten heralde lisede bu duygu daha fazlaydı.
ama sonra mis gibi insanlar tanıdım, deli gibi eğlendim, harika dostlar edindim. şimdi liseye geri dönsem, biliyorum ki benim bi evim de orası.

senin için de böyle olacağını düşünüyorum.
ne giyeceğini, nerde duracağını, kiminle tanışacağını düşünüyorsun belki şimdi.
insanlar sana gülümseyecek, nerede ne var gösterecek, işi anlatacak, birlikte yemeğe gideceksiniz. kafa dengi birini hemen bulamazsın belki ama eğlenirsin yine de. huzurun olsun, yeter.

sıkma canını, güzel bir şey bu. evet.

Duygularını evde bırak ilk 3 gün.

gün sonunda yeni bir işinin olmasının verdiği güven ve huzur ile evine dönerken kendini günün nasıl da çabuk geçtiğini idrak etmeye çalışırken bulacaksın.

hissettiklerin çok normal.ben de aynı duyguları hissetmiştim.o gece uyuyamadım.rüyamda hep yeni işyerimi gördüm.gözümü yumup tekrar açıyodum çok gergindim.ama işe başladığımda yavaş yavaş normale döndüm.insanlarla selamlaş,güleryüz göster.bilemediğin anlayamadığın şeyleri sor.zaten herkes sana yardım etmek isteyecek.bir iki saate iyice alışırsın.sonra da tamamen normale döncek zaten.akşam da çok mutlu bi şekilde işinden çıkıp evine gideceksin.şimdiden bol şanslar ve başarılar :)

en güzeli:

"day one: it's your time to shine."

vay be! güzel duygu he... belki de hayatta bir kere yaşanıyor. tadını çıkar bu heyecanın.:) ilk işten sonra işler sıradanlaşıyor, profesyonelleşiyor...
ben işime ilk başlayacağım günün belki de 1 hafta öncesinden heyecanlanmaya başladım. çok da istediğim de bir yerdi. len ama o ilk gün heyecanını atamıyordum. sanıyordum ki tüm dikkatler benim üzerimde olacak, herkes beni merak edecek, herkes benle konuşmaya başlayacak, herkes yaptığım her harekete dikkat edecek...
halbuki hiç de öyle olmadı. ik müdürü sırayla herkesle tanıştırdı ve yerime oturdum... o an bitti işte o güzel heyecan.
benden sonra belki 20 kişi falan işi alında bizim şirkette. ve fark ettim ki, bu işe alınanların hiçbirini ilk başta umursamıyormuşsun. yani sadece merhaba, merhaba deyip unutuyorsun onu... yani demek istediğim başkaları için oldukça sıradan bir durum senin işe başlaman. o yüzden hiiiç sıkıntı yapacak bir şey yok...

cevabı çok net. çünkü onlar yerli. Hergün o tipte insanlar görüyolardır ( türk anlamında ) ama elin hollandalısını bir daha ne zaman görecek ?

beta.eksisozluk.com

edit: bu ara olayı çalışmıyor mu nedir anlamadım. ama türk kızı diye ararsan görürsün.

çünkü onlar kezban

çünkü türk erkeğiyle iki oynaşsa adı orospu olur, elin gavuru şöyle takıldım bu manita böyle kaşar diye muhabbet yapmaz, insanların mahremiyetine saygılıdır.genel olarak böyle yani.ha türk kızlarında da her insanda olduğu gibi az bulunan kıymetli olur sendromu vardır tabi.bir de hollandalı hatunlarla cirit atmış bir erkeğin sana ilgi duyması başka, galatasaray fenerbahçe maçı izleyip posta gazetesinin arka sayfa güzeline bakarak 2 posta atmış adamın sana ilgi duyması başka.

@alice practice kezban alert. bütün türk kızları jennifer lopez, bütün türk erkekleriyse ayı, abazan 31 ci.

bak türk erkekleri efendiymiş ama bu kezbanlara göre

hollandalı çingene > eğitimli yakışıklı efenditürk

o kızlar malmış. yapacak bir şey yok. çevrenizdeki kızları değiştirin, eskisini götürüp yenisini getirin.

keşke başlığı 'türk kızındaki türk-yabancı ayrımı'diye açmasaydın.çünkü bu durum yani yabancıya hayranlık sadece kızlara özel bi durum değil.türk erkeklerinde de yabancı kız hayranlığı var.mesela ben de gittiğim bi tatilde yabancı bi kız vardı,çok kiloluydu ama aşırı bir kilo.yanında da türk erkeği belli ki büyük aşk yaşanıyo.o kız türk olsaydı muhtemelen o türk erkeği kıza şişko diyip beğenmicekti.hatta dalga bile geçebilirdi.yani hem kadınlarda hem erkeklerde bir yabancı hayranlığı söz konusu.o yüzden cinsiyetlere indirgemek yanlış diye düşünüyorum.

türk erkekleri esprili falanmış = yavşak
hollandalılar nispeten da sakin oldukları için = karizmatik, gizemli

turk grubunda olsaydim sana bu basligi actirmazdim. herkes farkli olana ilgi duyabilir, gayet normal.

(bkz: el yarrağının tatlı gelmesi)

Aynısının türk erkeğinde de var olduğu düşünülünce bu kadar kafanızı kurcalamasın tuhaf buldum.
Bence sebebi ortak zaten bu durumun. Yabancı merakı işte.
İlkokul ikinci sınıftayken, turistik bir semtteki bir okula yazılmıştım. Teneffüste öğrencilerin okul demirlerine yaslanmış heyecanlı heyecanlı bişeyler yaptığını gördüm. Otobüslerden inen turistlerden imza istiyorlardı. Bildiğin normal vatandaş olan turistler işte. Ama çocukların gözünde onlar film yıldızı gibi bişey. Çünkü yabancı ülkeden gelmişler. Bu insanların büyümüş hali işte anlattığınız.

amını altın sanan dünya görüşü dar özenti çapulcuları "kız" yerine koymadığın gün bu tip başlıklar açmaya tenezzül etmeyeceksin.

sen hollanda pasaportunun nelere kadir oldugunu biliyomusun hey ki hey :)

Ben oldukça mutsuzum, kendimi oyalamaya çalışıyorum.

mutsuzum, mutsuzluktan ölüyorum ama mutlu gözükmeye çalışıyorum. anam babam olmasa 5 dakka durmaz sıkarım kafaya. yaş 18 değil yimmibeş :)

şükretmeyi bilirsen mutlu olursun. ve mutluyum çok şükür...

bence de öyle valla ben her şeye rağmen süperim ama insanlarda genelde mutsuz gözükerek ilgi çekme manyaklığı başladı.

Mutluyum lan!
insan çok mutluyum demeye utanıyor ne biçim depresif milletiz

hiçbir zaman musmutlu? bir insan olamadım. her zaman bir yanım hüzünlüdür. sanırım bu da ayrı bir manyaklık.

küçük mutsuzlukları,endişeleri, huzursuzlukları görmezden gelerek mutlu oluyorum. hayatımda iyi-kötü bir sürü şey var. iyi olanlara odaklanmaya çalışıyorum. olmuyor bazen. bazenler çoğalıyor bazen.

hayatım çok güzel hayat.. bir çok kişinin çok isteyeceği onları mutlu edecek bir hayat.. fakat benim istediğim bir hayat değil ne yazık ki..

çevrem bende olan sorunların ya da yaşadığım zorlukların yarısını yaşamamış/yaşamayan, ama sorsan hayatın sillesini yemiş kadar mutsuz olan insanla dolu.

aslında sorun sıkıntılar, zorluklar falan değil.
sanırım mutluluk ya da mutlu olmak bir şeylerden bağımsız gelişiyor.
önemli olan yaşam enerjisi.

çok büyük bir sorunum da olsa sevdiğim insanla saatlerce sohbet edip, kahkaha atabilirim.
yani sürekli olarak sorunlarımla yaşamam genelde.

ayrıca mutluyum ve yaşamaktan da keyif alırım.
bazen insan derdinden tasasından da keyif alabiliyor.
hayatı sevmek lazım.

bu mutsuz görünmeye meraklı olma ya da mutsuz olma halleri bence insanlardaki temel psikolojinin bozukluğundan kaynaklanıyor.

ben de mutluyum diyebilirim.ha bazen çok umutsuz,üzgün olduğum oluyor.ama her zaman beni mutlu edecek bişey bulurum.mesela mükemmel bi ailem var.hiçbir zaman beni yalnız bırakmayacaklarını,desteklerini üzerimden hiç çekmeyeceklerini biliyorum.aç,açıkta değilim.hobilerimle ilgilenebiliyorum.hayatımı çok etkileyen sağlık sorunlarım yok.herhangi bir engelim yok,fiziken,ruhen.bi de çok hırslı bi yapım olmadığından mutlu olabiliyorum.sahip olduklarının farkında olursan mutsuz olmazsın.o söylediğin kişiler belki de mutlu değillerdir,ve destek arıyolardır.

ülker kepekli grissini. nefret ederdim ben de böyle şeylerden ama bu baya güzel bildiğin.

yoğurt ye ama abartma.
yoğurdun kalori eritme etkisi olduğunu okumuştum kaç ay önce.

meyve,yoğurt,salata

9 gibi mısır gevreği ve süt yiyebilirsin. geç yatıyorsan meyve yiyebilirsin. ama 9'dan sonra hiçbir şey yemeni önermem açıkçası.

yoğurt+çörekotu+salatalık+yulaf ezmesi yiyorum ben

brokoli
mandalina
yağsız süt
pirinç patlağı
altınbaşak
kepekli grisini
elma
salatalık
yulaf ezmesi

yoğut
abartmamak kaydıyla kuru yemiş

seramik

işletme.

benim icin bilgisayar muhendisligi :) Yani oyle bir bolum yok.

bence her bölümün zor tarafları vardır.en kolay diye bişey yok bence.pelinn,işletme çok zor bi bölüm.ben işletme mezunuyum çok zordu :)

süt ve süt ürünleri
su ürünleri

tıp değil. hukuk değil.

otobüs şoförlüğü olabilir.

okul öncesi örtmenliğii ,sınıf örtmenliğidir kanımca.

su ürünleri de değil. mühendislik okuyan biri olarak acıdım kendilerine.

anasınıfı öğretmenliği, okul öncesi öğretmenliği.
parmak oyunu hazırlamak ne kadar zor olabilir ki? biz el yazması okurken onlar tekerleme ezberliyordu.

akasya durağı'nın final bölümü

benim icin de egitim fakultesi bolumleri sarsmasa gerek

diş hekimliği değil.

matematik hiç değil

sınıf öğretmenliği ve turizm.yata yata bitiriyorlar, okulu uzatanına hiç rastlamadım

besyo dicem ama millet sapır sapır alttan ders alıyo. nasıl beceriyorlar anlamıyorum.

nerden duydum unuttum ama ani duygusal geçiş dönemlerinde rastlanabiliyormuş.

fazla ilişki,depresyon yetersiz beslenme gibi sebepleri olabilir.

hormonlarda ki bi sıkıntıdan olabilir.ilaç kullanıyorsan bazen yan etkileri olur,cinsellik yanlış anlatılmışsa,korkuların varsa olabilir.

antidepresan kullanıyosan kesin o dur.

eksikliği nassıl anlaşılıyor ki bunun?
yani normali nedir?

benim gibi erkektir. olmuyo arkadaş. beceremiyorum. vallahi çok istiyorum ama olmuyor.

çok akıllı olduğu soylenemez.çok gizemli bir durumda değil.koyvereceksin gidecek varsa acın.

Normaldir yani hacu hepimiz böyleyiz

kendisini fazla kasıyor demektir. ağlamak iyidir ya, insanız sonuçta, hepimizin duyguları var, insanın kendisini kasması gereksiz ve yanlış bence. ben mesela ağlarım, ama kimse görmez, görecek olan kişi çıkmadı daha karşıma, yoksa bende isterim beraber ağlayıp beraber gülmeyi... ama insan yalnızkende ağlamıyorsa eğer biraz duygu fakiridir bence.

güçlü bir erkektir ama insanlığın en temel duygusundan yoksundur bakış açına göre güzeldir aynı zamanda kötüdür belki de büyük bir bilinmeyendir.

"Kalp üzülür, göz yaşarır" hadisdir bu.
Bunlar olmuyorsa insanlık ve vicdan ile ilgili bi ilişki kurulamaz.

aynı durum benim için de geçerli. en son ağlayışımı hayal meyal hatırlıyorum orta ikinci sınıfta mıydım neydim. hey gidi be. o gün bu gündür gözüm bile dolmadı. ama hiç hoş bir şey değil bu. ağlayıp rahatlamak gibisi var mı a dostlar?

yine toplumsal baskıya geliyoruz.erkekler ağlamaz denir hep.halbuki ağlamak çok insani bi durum,ağlamalı.

ağlama potansiyeli olduğu zamanda rakı içmemiş erkektir. al rakıyı iç tek başına aç bi müzik arkadan bak bakalım noluyo şişenin dibinde

ast, alt
üre, kreatinin
tam idrar tahlili
demir

alt-ast ( karaciğer enzimleri)
kalsiyum
çinko

tiroide de baktır

doktora söyle.gerçi sylediğim halde bakmadıkları oluyo.ilaç falan kullanıyosan daha özenli bakılması lazım.şeker,kolestrol,alt,ast(bu ikisi karaciğer enzimler çok önemli).ben de de yüksek çıkıyodu.6 ayda bir kontrol oluyodum.ama şu anda iyi.idrar tahlili de yaptır.

complete blood count. (bkz: tam kan sayımı) (cpc)

hemogram başlığının 3. entrysini de inceleyin ayrıca.

Sakız çiğneyin derler hep ama bilmiyorum geçerliliği var mıdır.

leblebi yiyin.sarı leblebi midedeki fazla asidi alır.

Çay,kola,kahve ve benzerleri,gazoz,sigara,sitrik asit içeren gıdalar...Bu maddelerden uzak durabilirseniz süte gerek kalmaz.

Midedeki fazla asit diye bir şey yok bu arada.Yüksek pH değerine sahip ürünler tüketildikçe asitlik azalmaya başlar.Eksilen bir madde yok yani.

aynı dertten müzdaripim, ben kesin çareyi kefir içerek buldum. kefir içeriğinde mide içinde asit yapan bakterileri yok eden faydalı bakteriler var. kocakarı ilacı değil doktor onaylı bu arada, tavsiye ederim.

zeytin ye, çekirdeğini yut.

biriyle tartıştığım zaman söylemediğim bazı şeyler sonradan aklıma geliyo.şunu niye demedim diye.pişman olurum.takarım öyle.

@rock
neyi taktığını sormuyorum hacı, ne zamanları daha çok taktığını soruyorum.

genelde gece. bir de gündüz alakasız zamanlarda, herhangi bir şey canımı sıkan bir durumu hatırlatırsa düşünüyorum. düşündüğüm için de kendime sinir oluyorum.

gece. çünkü gündüz oyalanacak şey çok oluyor ama gece yatınca kendinle kalınca düşünmeye, kafaya takmaya çok vakit oluyor.

hakikaten soruyu çok yanlış anlamışım,bu kadar mı yanlış anlaşılır :)

crimsonlady + 1

duşta.

çok gıcık olmuyorum ama bazı laflarına, hareketlerine gıcık olup iyi davrandığım kişiler var.

yok. birini sevmiyorsam asla iyi davranamıyorum, suratsız, nemrut bi tavır takınıyorum elimde olmadan. işime yarayacak biri bile olsa bu durum değişmiyor maalesef.

hayır

var. sevgilimin bazı arkadaşları ve bazı iş arkadaşlarım

benim yok. ama benim etrafımda hiç insan yok.

aslında hemen hemen diyalog halinde bulunduğum herkese iyi davranıyorum.
bir mecburiyet mi kişilik mi bu bilmiyorum.

sanırım doğru bir örnekleme yapılamaz üzerimden.

schwarze rose,cevabın için sağol

var. akrabam. normalde yüzüne bakmak istemediğim bir insan ama aile hatrına aptala yatıyorum.

sevgilim.

akrabalar

alerjik rinit olabilir belki.bende var,benim de tıkanıyo.sprey kullanıyorum ben,faydası oluyo.

(bkz: iliadin)

www.ilacpedia.com

iliadin'i çok tavsiye etmem. bağımlılık yapar. onsuz nefes alamazsınız. onun yerine deniz suyu olan spreylerden kullanın isterseniz. breathe right da güzel bişi, deneyin.

iliadin ve otrivine kullanmıyorum. denildiği gibi, bağımlılık yapıyor ve bırakırken daha çok tıkanıyor burun. daha doğal bir çözüm arıyorum. nazoster kullanmıştım kesmedi, breathe right ise çok ekonomik gelmedi bana. netekim bantlar tek kullanımlık :)

sinav cek. (ciddiyim, goreceksin acilacak)

depresyon belirtisi oalbilir tabi konuşmanın derecesine göre
ve önüne geçmek lazım çünkü sonrası ilaçlık boyuta geliyor
ve de kendi kendine konuşunca yorgunluk dikakt dağınıklığı oluşabilir
geçmiş olsun

farkettiğin anda kulağa telefonu koy millet tip tip bakmasın. önünü alman lazım yoksa psikolojik destek şart olur

lan büyütmeyin..

bişey olmaz aynen devam, bol vitamin al.

olmaz.ha bu arada keşke vur kaç yapmasaydın.

umarım olmuyordur. bende fena yaparım

kendi kendine sesli mi konuşuyorsun yoksa sessiz mi?
eğer sesli ise bir kaç problem olabilir.hem sosyolojik açıdan başına dert olur hemde psiklojik açıdan destek alman gerekir.
ama konuşmalar beyninin içinde gerçekleşiyorsa,bir nevi hayal kurmak gibi pek sorun olmaz..sadece abartı durumlar seni asosyalliğe yöneltir,insanların seni anlamadığını filan düşünürsün.

eğer arada küfür ediyorsan sorun olur.
benim kardeşe böyle biri denk gelmiş otobüste, çocuğun teki karşılıklı olan 4lü koltukta oturup kulaklıkla müzik dinlerken yanındaki boş koltuğa oturmak isteyen bi teyzeye dizlerini çekerek yol açmış. teyze bi yere mi takılmış ne. geçmekte zorlanmış uzun süre. çocuk herkesin duyacağı tonda ve yükseklikte bi "geçsene ..ına koyim" demiş. müzik dinliyor ya, dış dünyayla sesli irtibat kesik. kendi sesini doğru ayarlayamıyor. içine amfi kaçmış gibi bağırıyor falan. ortam gerilmiş, çocuk hala farkında değil, o kadar kendini kaybetmiş.
sen sen ol, çok küfür işine girme eğer sorunsuz şekilde kendi kendine konuşma alışkanlığın varsa.

kendi kendine konuşmaktan kastın ne?

delilikte bahsi geçen kendi kendine konuşma kişinin kendisiyle sanki iki kişi konuşuyormuş gibi karşılıklı konuşması.
misal a kişisi olsun. kafasıda herhangi bir diyalog ikisi de a kişisi olan iki kişi arasında geçiyormuş gibi geçer.

ama genelde inlarlar kendilerine telkinde bulunmak için konuşurlr, cevap olmadan. ya da kafada başkalarıyla hayali diyaloglar geçer.

hep öyle derler ama herkeste konuşur kendisiyle.

bana da oluyor. hatta "bu kez dinleyeceğim ve içimden söyleyeceğim" diyerek başa sarıyorum, ancak bi bakıyorum şarkı bitmiş ve benim yine haberim olmamış.

şarkı değil çünkü şarkıları genelde söylüyorum aynı anda içimden, ama film filan izlerken oluyor o bana çok.

bazı insanlar hem yürüyüp hem şarkıyı dinleyemiyolar.

bana da çok oluyor. hatta az önce de oldu.

dalgınlık bendede oluyor. Bir benzeride kitap okurken 1 sayfa sonra ne okudum ben diyebilirsin düşüncelere dalarsın. bunuda yaşıyorum dikkat eksikliği sebebi galiba .s

bende de filmlerde oluyor

bu yüzden tekrar tekrar başa sarıyorum şarkıları

beyin tek an içinde tek bir şeye odaklanabiliyor. aynı durum kitap okurken olur, sayfalarca boşa okur insan.

ondan değil de uğraşmış,bana zaman ayırmış hiç tanımadığı halde diye nezaketen tik atılır diye düşünüyorum.

Bi yazılı kanunlar vardır, bi de yazısız etik kuralları vardır ya. Onun gibi bir şey bu da.

kafayı yemişler lan. hakkaten. teşekkür nezaket falan hikaye, teşekkür ederim diye mesaj atsan teşekküre gerek yok tik atıcan kanka diye mesaj atarlar, öyle sıyırmışlar. işlevinin getirdiği faydadan çok muhabbetinin sebep olduğu zaman kaybı var amk. her gün bir tik duyurusu, mesajla uyaranlar falan... sözlükte, facebook'ta ,forumlarda alışmış millet, her güzel sandığı yorumuna bir pozitif geri dönüş almaya. toptan kaldırsalar keşke.

"konu kapandıysa takipte kalmayalım" diyen sorumluluk sahibi (!) insanlar da olabilirler.

öyle bir özellik konduysa neden kullanmamaya kasar bi insan onu anlamıyorum. zor birşey de değil. en azından cevabının işe yarayıp yaramadığını, okunup okunmadığını anlarsın. sen oturup cevap yazıyorsun belki faydan olur diye, adam tik koymaya üşeniyor. ha tik koymayıp bir teşekkür edersin o farklı.

kavimler göçünden bu yana tartışılır bu.

"yaa iyi kötü her yanıta tik veririm" "yüzde 100 yanıt değilse vermem" "ee hem gönül ilişkisi sormuşsun ama senin istediğin yanıt gelmeyince tik vermemişsin" "tiki tamamen kaldıralım" "tik değil puanlama gelsin" "duyuru sahibi dışındakıler de puan versin yanıta" vs vs

insancıkları tartışır durur. yanıtını bulan yok. bu yine iyi hali eskiden drahmi mi ne vardı. drahma mı yoksa?

Buradan anlıyoruz ki arama özelliğinden bihaber bir sürü mal var. İşte bunun için tik var. Bu cevaba tik atmayınca hipotezi doğrulamış oluyorsun.

beraber ders aldık. bir de projede aynı gruba düştük. yazılır ki buna dedim. bir yazdım sevgili olduk :D

plan,projeyle olmaz bu işler.hiç beklemediğin anda karşına çıkar.

sevgiliyle tanışmak (erkek olsun kız olsun) eğer aranızı çöpçatan ruhlu bir arkadaş yapmazsa tesadüfi olur

internet

her an her yerde bulunabilir!
işte, okulda, internette, arkadaş ortamında, kursta, mahallede, otobüste, avm'de..

Yahu madem her yerde bulunuyor ben niye bulamıyorum?

yoksa ben zurna mıyım, ha?

sevgili yoldaki cüzdan gibi bir şey değildir. bulunmaz. tanıştığın insanlardan biri ile aranda farklı bir şey olduğunu hissedersin. bu hissin üzerine gidersen sevgilin olabilir, gitmezsen olmaz. zurnalar da sevgili olabilir.

ben boş sıra yerine birinin yanına oturmaya karar verdim sınıfta, üninin ilk günü.
3 yıldır birlikteyiz. rastşantı yani.

ben diyeyim online dating, sen anla arkadaşlık siteleri.

www.eksisozluk.com

belli ki abur cubura özel ilginiz falan var, kendinizi daha sıkı kontrol altında tutarak haftada bir, ayda bir abur cubur yiyebilirsiniz. veya canınız abur cubur istediği zaman bir kaç lokmadan sonra bırakabilirsiniz.

@vizdilva

abur cubur yemiyorum. çikolata bazen sadece. bazen kahvaltıda nutella.

cips mips, şekerli şeyler vs sevmem.

ama arada bir salaş restoran yemeği veya fast food yiyorum işte. bunu durduramıyorum sanki.

ben de öyleyim.ben de abartma huyu var.sağlıklıysa çok sağlıklı,sağlıksızsa çok sağlıksız.ortası yok.en iyisi hergün sağlıklı beslenip,haftada bir gün şımarmak.öyle bi düzenleme yapabilirsin.şuna çok üzülüyorum.niye güzel olan yiyecek,içecekler hep zararlı olmak zorunda :)

abur cuburdan kastım, sağlıksız dedikleriniz. sonuçta kimsenin canı cips/çikolata, ne bileyim -bonibon çekmez bu kadar sık. ama zaten her yenen şey de sağlıklı olmaz yani insanız sonuçta.

uğur iyidir ;)

ekleme: neyini beğenmedin lan, fıstık gibi isim.

soyadının ilk harfi ile uyumlu olsun.bu önemli bir nokta bence buna dikkat edin...mesela bakın butun süper kahramanların ad-soyad ilk harfleri hep aynıdır ve bunun bir sebebi var ;)

ada

sakın klasik isimlerin sonuna can koymayın,yazıktır oda dede olacak. uğur olabilir,kerem olabilir,alper olabilir. bu 3'ü klasik ama güzeldir bencene

uygar

geçen ben sormuştum şu isimler hoşuma gitti

Ufuk Tan Doğan
Yarın Ümit Sende
bir de

soyismi isim olmaya müsaitse onu isim oalrak koymak
mesela
doğan doğan
alkan alkan

Semih olsun, uzun yıllar genç kalır.

mirza
emirhan

tonguç

torpil istiyorsanız: recep, tayyip, erdoğan

güzel bir isim arıyosanız: tarık

Soyadı Çetin

Çocuğa alper adını koyarsanız şu dakikadan itibaren gıyabında yedi sülalesine küfrettiğimi bilin.

sinan çetin

araz,aras,uras

Asil

bence alptuğ hoş bir isim.

Toprak
Ateş

elementlerden gidiyorum ben:)

ilginç kategorisinde: Leo (var Tr.de)

Kutay, her daim karizmadır. Kardeşimin adı olmasa kendi çocuğuma koyardım

uygar
poyraz
sarp
yaman
rüzgar

fix menüde ege, efe

kullanışsız uzantı: can

kusay

efilcan

Şaman koyun.

Çok ciddiyim. Şaman Çetin.

1. bu isim kimsede yoktur
2. uluslararası camiada işine yarar
3. kendini havalı hisseder
4. internet bazlı dünya zaten nicklerle dönüyorken nicki adı olur

soyadı çetin ise Çağın, Çağrı, Çağdaş

emir?

turab, turaç, kenan, ozan, sertaç

kerem

belki çok klasik aynı zamanda da çok guzel ve eskımeyen ısım denız bence

Jan

Eymen koyduk :)

miiden ekşiyebilir.
kasların, kemiklerin vs güçsüzleşir.

vücuduna eziyet etme.

hastanelik olabilirsin. aman diyim!

Kilo kaybedersin ama hafta içinde öyle muazzam bi etkisi olmaz sanırım

eğer "sadece" elmayla besleneceksen, 3-6 kilo verirsin.

ishal olursun. kaybettiğin suyu dengelemezsen kötü olur.

yok yok tamam vazgeçtim. zaten 43 kiloyum daha verirsem ölürüm heralde.

Steve o donem kanser olmus olabilir iste.

benim de aklıma christian bale geldi.
2 senee bir kaslı, bir iskelet modunda gezen bu arkadaşın diyeti "günde 1 yeşil elma" diye aklımda kalmış. bu saçma bilgi niye aklımda kalmış bilmiyorum.

edüt: başlığı da varmış (bkz: christian bale diyeti)

kaçırmazsın, niye kaçırasın.
bir etkinlik olursa atlarsın uçağa gidersin.
sevmeyince sevilmiyor istanbul zaten.

sürekli yaşanacak bir yer değil zaten istanbul. gitsen bişey kaybetmezsin. arada uğramak daha güzel olur.

nişantaşı, cihangir, kadıköy gibi yerlerde oturacaksın ve işin de yakın bir yerde olacak. yoksa ömür törpüsü.

"yaee biz istanbulu karmaşasıyla seviyoruz! paris'te, londra'da, izmir'de, ankara'da kız kulesini izlerken balık ekmek yiyebilir misin ha?"
-imza, dallama istanbullu.

yemin ederim, istanbulun en çok gidişini seviyorum.

istanbul çok güzel bi şehir,ama gerçekten yaşanmaz.

HACI KAÇ BURDAN KAÇ, GİT KURTUL BURDAN. (not: adapazarı iyidir)

okulu bitir izmite yada adapazarına git. canın mı sıkıldı? bi buçuk saate istanbuldasın.

Bence de yaşama abi, hiç bişi kaçırmazsın. 22 yıllık istanbullu olarak mezun olmayı 4 gözle bekliyorum gitmek için, gerçekten yazık edersin kendine gebzede çekmeköyde çile çekip.

Zengin olunca, geri gelir, Etiler'de villanda yaşarsın, benim istanbul görüşüm bu.

alinmazsin umarim ama tasralilar kolay sevemez.

ben en çok istanbullulara gıcık oluyorum. türkiyenin ve dünyanın geri kalanı hakkında o kadar cahiller ki, istanbul dışında kültür olmadığını düşünüyorlar.

istanbul dışında her yer tarla, dolayısıyla dışarıdan gelenler de taşralı olmuş oluyor onların kafasında.

şimdi diyeceksiniz ki "ay yazık, dışladılar mı?". hayır efenim, benim uyuz olduğum şey ego bu kadar yüksek olmasını destekleyecek bir kültür biriki bulunmaması istanbullularda.

2 tane orta halli avrupa ülkesi kadar nüfusu var ama o kadar insanın ürettiği kültür inanılmaz derecede sınırlı. kişi başına düşen kültürel üretim de tüketim de çok düşük.

bu da ortaya egosu yüksek cahiller sürüsü çıkarıyor ortaya. bir kaç ülke büyüklüğünde şehrin 2-3 tane ufacık kültür merkezinde sıkışınca aslında bu kültürün parçası olan insan sayısı çok çok az oluyor, geri kalanları ben istanbulluyum, şehirliyim diye ortalıkta dolanıyor.

Aynen, istanbulluluğun yarattığı boş elitizmi de en çok taşralılar yaşar. Zengin kesim zaten yurtdışına falan gidiyor, insanca nasıl yaşanır görüyor yani.

istanbul'un kulturu cok sinirliymis. gidin yozgat'ta yasayin arkadaslar o zaman. goran bregovic falan da sik sik ugrar yozgat'a kulture doyarsiniz as;lkdasd.

ayrica tasrayi kucumsemek icin soylemedim. umarim alinmazsin falan dedim ama malum buyuk sehirler disindaki yerler tasra oluyor. e buyuk sehirler disinda yasayanlar da istanbul'u sevemez dedim. ne var ki bunda?

kultur birikimi yokmus falan fasa fiso. gececeksin bunlari. kulturel aktivite isteyen ya da kultur depolamak istyen o kulturu kars'ta da istanbul'da da brugges'de de depolar zaten. nitekim istanbul zaten tarihi acisindan kultur kokan bir sehir.
neyse ya.

istanbul dışında her yer yozgat zaten :) istanbulda yaşamayan herkes köyde yaşıyor, istanbulda her an goran bregoviç konseri oluyor ve 15 milyon kişi her akşam el ele tutuşup ederleziyi söylüyor.

istanbullu psikolojisi çok acaip bir şey. sanırım rezil altyapılı bu şehre katlanabilmek için kendilerini kültür ve tarih yalanlarıyla kandırmak zorunda hissediyorlar.

gidin bakın berlin 3.5 milyonluk nüfusuyla ne kadar kültür üretiyor, sonra bir de 15 milyonluk istanbula bakın.

hatta abartayım biraz, gidin amsterdam'a bakın. nüfusu bağcılar kadar yok be :)