gidip selanikte doğan en büyük yavşak diye başlık açarsa sikerler bile.

sikerler onu biliyoruz da adama söven yazarlar melih gökçek'e ya da başkasına sövülürken ses etmiolardı onu diorum. yoksa atatürk'e sövüldüğünü ben de biliyorum. bu ikiyüzlülük değil de nedir diyorum.

Atatürk'le İ.M.G'in tek ortak paydası var, ikisinin de kromozom sayısı eşit o kadar. Sen de bambaşkaymışsın.

sayın öcalanda diyelim mi?

öncelikle melih gökcek'le atatürk'ü bir tutmamak lazım(bunun ne oldugunu acıklayacağım birazdan)
melih gökcek'in ne kadar destekcisi(oy vereni, seveni) olanlar olsa da atatürk'ün insanların düşüncelerindeki yeri acısından atatürk'e daha cok sahip cıkılması normal.hem bildiğim kadarıyla atatürk'e hakaret suc kabul ediliyor direkt olarak. gördüğüm kadarıyla peygambere de aynı baslık acılmıs ama oraya pek karsı cıkmamıslar.
şimdi ilk dediğim seyi acıkladım.kişisel görüşüme gelecek olursak:
bir insanı seversiniz sevmezsiniz, saygı duyarsınız duymazsınız, yaptıklarını eleştirirsiniz ama kalkıp da suc da olusturmaması için evirip cevirip gizli hakaret ederseniz ben buna omurgasızlık derim baska bir şey değil.ister atatürk'e karsı olsun ister melih gökcek'e ister sokaktaki herhangi bir kişiye..sözlüğün boku cıktı, mantık arama bence. salla okuma geç, ben öyle yapıyorum

arkadaslar isimlere takılıyorsunuz siz olay atatürk melih olayı değil. ortada bir adama hakaret etme olayı var. melih'e edince de hakaret, atatürk'e edince de. tek fark atatürk de davayı devlet açar, melih de kendisi.

@keah benim de dediğim olay bu. bu omurgasızlık. anlamadığım olay bu zaten. atatürk şu an ülkedeki en yüksek konumda. diğer insanlar daha altta. yani birine gizliden sövebilmek için onun konumu mu önemli_?

@ayıadam hayır tabi ki bir insanın rütbesine göre ona saygı duyulmaz.bir kişi diğer bir insan üzerinde fiziksel veya psikolojik bir baskı kuramaz, hakaret de bir baskıdır aslında.
niye böyle olduguna gelecek olursak;
bizim ülkede yanlıs anlasılan her halt gibi "muhalefet" de yanlıs anlasılıyor.muhalif oldukları kişiye her türlü hakaret edilebilir, camur atma makul görülebilir, insan olmasından dolayı edindiği en doğal haklar ihmal edilebilir.yani kafada sorun var aslında.
diğer bir yönden bakacak olursak da insanlar melih gökcek'i savunmak isteyebilir, sözlük içinde cok fazla destekcisi olmayabilir ama atatürk deyince herkes savunma ihtiyacı hissediyor.buna birşey demiyorum ama asıl önemli mesele burada kimseye acık veya kapalı hakaret edilmemesini sağlamak.cünkü bu boklar yendikce aslında insanlar kendilerine de aynı seylerin yapılmasının yolunu acıyorlar
evet pollyannayım, amıma koyayım

ayrıca melih gökçek'e de yavşak diyen görmedim ben sözlükte.

@ robin
ankara'daki en büyük yavşak başlığına bakmadın herhalde.

bakmamıştım evet. affola.

aslında olay, kılavuzu karga olanın burnunun boka saplanmasıdır. iktidar partisinin belediye başkanına üstü kapalı sövülür, karşılık olarak atatürke hakaret edilir. atatürke hakaret edilir, karşılık olarak kutsal kitaplarla dalga geçilir. vs.vs...

hassiktirlerin, ananı da al git lerin, vatandaşın inanışıyla daşşak geçenlerin normal sayıldığı bir siyaset ortamında, bu tip olayların olması doğal. adamlar ne gördülerse onu yapıyorlar.

dışarda ne varsa, burda da o var.

@makinacı aynen sana katılıyorum

+1

o değil de bu adam harbi harbi atatürk'e hakaret ediyor ve bu başlık dün akşamdan beri sözlükte. Sizce bu başlığın silinip o adamın çoktan uçması gerekmiyor mu?

Bari buradan moderatorlere sesleneyim;

Bu şekilde tetikleyici, hakaret edici başlıkları kokunden silip, yazanı uçurmak sözlügün kalitesi için daha iyi olmaz mı?

adamın amacı dikkat çekmek olduğu için tepki gördü. mekke'deki...diye başlık açan bir kişinin amacı da bundan farklı değildir. melih gökçek şeklinde açmanın amacı farklı mıdır. tabii ki o da aynı amaca hizmet ediyor. ama melih hakikaten klasman dışı bir adam. böyle bir başlığın sürüp gitmesi çok normal. birileri de bu furyadan ekmek çıkarmanın peşinde işte.

genelde arkanda oturanın bacaklarına yaslanıyorsun.

Disko kralı'na gittim geçen aylarda. Ondan önce de makina'ya gitmiştim. Birçok televizyon programına daha gittim seyirci olarak para amaçlı:)

Gelelim tavsiyelere, oturduğunuz yer çok rahat olmayacak büyük ihtimalle, çok şanslı değilseniz. Eğreti bir portatif tribünümsü şeylerde oturmanız ve oturduğunuz pozisyonda saatlerce kalmanız çok çok olası. Üstelik reklamlar dışında ayağa da kalkıp sağa sola gidemezsiniz. Atarlar valla dışarı =)

Sigara bağımlısı iseniz yandınız. Biz disko kralı'nda yandaki dekorların arasında içmiştik püfür püfür. Güvenlik gelince hemen söndürmüştük :D Okan Bayülgen stüdyonun ortasında suratına baka baka tüttürecek boş anlarda.

Reklam televizyondan izlerken çok geliyor ama içindeyken öyle değil. 1 veya 2 kere reklam arası veriliyormuş meğer yahu, bizi kandırıyorlar sanki :) En önemlisi reklam 6-7 dakikadan uzun değilse yerinden bile kaldıramıyorlar. Tuvalete falan bile çok zor gidiyorsun.

Değer mi dersen, ben kesinlikle değmez derim. Zaten stüdyo göründüğünün 10 katı daha küçük. Büyük bir evin salonu kadar falan bir yer.

Her seferinde niye gittik yaaa diyoruz. Şahsen bence, sizin için çok büyük bir anlamı yoksa değmez :)

Çok da hevesinizi kırmış olmadım inşallah :) O kadar da kötü değil canım, güzel yönleri de var, canlı canlı görmek vs. vs. Ayrıca programın tüm "bug"larını öğreneceksiniz. Bundan sonra televizyonda izlerken bambaşka bir gözle bakacaksınız vs.

ben asya seviyorum

ada tam olarak aşık olunabilecek bir kız ismidir.

simge en sevdiğim isim. ama soyadınızıda yazında ona uygun isimlerde yazılsın. hani şiir gibi olsun:P

(bkz: Bilge)
(bkz: Benan)

Bilge Benan :)

(bkz: duru) çok sevgili kuzenimin kızına verdiği ve benim de bayıldığım bir isim.

aa, çok zevkli araştırmıştım bir ara ben, ama nasıl bir şey olsun?
mesela sayayım ben aklımda kalanları sıradan;
zülal
mina
ıtır
palmet
deniz (daima:)
asu
toprak
zeren

unuttum, bir de ben derin'i çok severim :) sağlıkla doğsun :)

Dünya

"epil" diyorum ben de.

bir de sunlara bakabilirsiniz:

(git: 110856)
(git: 107521)
(git: 93314)

eylül-damla-yağmur (bence yağmur)

defne

evrim, 21 yıldır kullanıyorum bi falsosunu görmüş değilim. bi de erkeğim öyle diyeyim.

zeynep

dünya, umut, idil, mavi, özgür, nida, mısra, mimoza

öznur
kübra
melissa
zeynep +1

Dileda (Vileda gibi okumayin lutfen, dil'eda)

Su veya Toprak veya okyanus

umay.

pınar. ismi pınar olup da başarısız olan bir kız tanımadım şimdiye kadar.

beril

idil
ışık

minerva -> anlamı çok güzel.

(bkz: sudan)

Belki son anda erkek olur,

Bora...

Ayşe. Hem güzel hem sorunsuz, herkes anlar :)

defne +1
yeşil

eliz

herkese tşk.
zannedersem defne olacak..

yoğun ilgiden ötürü herkese teşekkür ederim.

aşkın yası olmaz haci kız bide büyük gösteriosa hiç problem olmaz.çıkın gitsin

icindeki sesi dinle ..

milletin ne diyeceğini fazla umursarsan hiçbir zaman mutlu olamazsın.
takılmana bak sen.

cok sagolun ya. Benim cevremdekiler surekli "ben en fazla 1 yas kucukle cikarim olmadi en fazla ucundan 2 yas" diyor. Bir keresinde bir arkadasim sormustu bugun hic kizla konustun mu diye? evet demistim ve yas farkinin 4 oldugunu deyince bana oha sübyancinin alasisin falan dedi birde bunu baskalariyla paylasti. Neyse cok sagolun. Icimdeki sesi dinleyip, diger insanlarin dusuncelerine kafami takmayacagim.

kimseyi sallama, fizik olarak büyük gösteriyor diyorsun, bayanlar zaten erkeklerden erken olgunlaşır bi de avrupalı bayanlar daha da olgun oluyor o yaşlarda (türkiye^deki yaşıtlarıyla kıyaslarsak) o nedenle takma kafana bunları, ama bak yarın buraya acil finlandiya vizesi diye bi duyuru açarsan o zaman bi gülümserim sana=)

17 tamam, hadi büyük gösteriyor yaşıtlarına göre de olgun diyelim 16 da tamam, ama 15 yaşındaki kız çocuktur daha be hocam? sübyancı yaftası yapıştırmıyorum, ilişkinin gidişatı nasıl uyuşacak. zaten bir kültürel ayrım söz konusu. aynı şeylere gülüp aynı şeylere üzülebilecek misiniz. onun hoşlandığı şeylerden sen de zevk alabilecek misin. bunlar önemli mevzular. bunları aştığın vakit yaş konusu en son düşünülecek şey. yine de en iyisini sen bilirsin.

30 yaşındaki biri için 3 yaş önemli değildir. 27 yaşla 30 yaş arasında gelişim açısından bir fark yoktur çünkü. ama 18 yaşla 15 yaş arasında birkaç ışık yılı var. 15 yaşında biri çocuktur daha ve çok hızlı değişir. 18 yaşındaki birey de hızlı değişir. bunları hesaba katın.

millet aradaki 15 yaşı bile dert etmiyorken 3 yaş sorun mu edilir.

ikincisi doğru.

"anten"le.

www.tdk.org.tr

900tl'e sıfır bir dslr alman zor. o yüzden benim tavsiyem temiz bir nikon d80 veya canon eos450d yönünde. başlangıç olarak 2.el bir 50mm f 1.8 lens ile başlayabilirsin.

spot düşünürsen çok rahat bulursun sıfır makina. geçen sene spot 450D'yi 900'e almıştım tam.

evet, ikinci el canon eos 450d iyidir, candir.

küpe takma, yeni deldirdiysen hemen kapanır zaten.
ayrıca insanların tepkilerini boşver, içinden geldiğin gibi yaşa, evet.

bir süre küpe takma kendiliğinden kapanır.

deldirirken bunun kapağı olan istediğinde açıp kapatabileceğin bir delik olmadığını bilmen lazımdı sanki.

yeni deldirdiysen şanslısın, küpeyi çıkar kapanır o.

çare plastik cerrahide...
kapanması zor değil.. 1-2 mm lik bir iz kalır.

ben 15 yaşında kulaktaki kıkırdak kısmını deldirmiştim hatta 2 yerden 7 yıl geçti üstünden hala kapanmadı hatta dikkatli bakınca karşısı bile azıcık gözükmekte.kulak memesi kapanıyo ama zamanla

bende ızleyınce cok dikkat kesıldım gercekten sık bır model yapana helal olsun sanat eserı gıbı

kıyafetlerinin yüzde doksanını kendi diktirdiğini biliyorum, hazır aldıklarını da sadece yerli markalardan tercih ediyor.

bu ipuçları alternatiflerinizi azaltır belki.

tam emin olmamakla birlikte benzer bir ceketi "deriden" de görmüştüm. rengi kahverengi idi. çok hoştu. ancak tam 1000 tl. idi.

o kahverengıydı evet 1000 tl ama sıyahı yoktu onun sormustum bıde fermuarsızdı bu hem dugmelı hem fermuarlı

maalesef açılmadı.

kim neden saldırıyor ki ?

açılmadı.

yok açılmıyor.

bende açıldı. google dns ve firefox kullanıyorum.

cedric, önceleri rakip bir site sladırıyor sandım ama o sitenin yöneticisi beni saldırılarla alakasının olmadığına ikna etti.

sanırım iran iksiri ya da osmanlı iksiriyle ilgili yazılarımdan ötürü, bu ürünleri netten satanların işi. çünkü internete bu ürünlerin adını yazınca direkt benim yazılar çıkıyor.

ya da başka bi ruh hastasının işidir; bilemiyorum, umarım cezasını bulur.

Açıldı.

Arkadaşlar, deneyenler ISPlerini yazabilirler mi yani ttnet mi kullanıyorlar quiknet mi vb...

ben quiknet kullanıyorum. sorunu çözmek için adamlarla iletişime geçtim de sanırm ttneti komple mi banlamışlar napmışlar anlamadım ki

isp sorup dururlar be ya

ilginiz için teşekkürler.

EK: Son Mesajlaşma:

Jorge C - NOC Sun Dec 20 2009 01:50PM
This site is coming up for us internally and externally to us. Which ISP are you using to connect to the Internet?


Ilsad Ozkan Sun Dec 20 2009 02:22PM
i am using ISP named quiknet but turkey's generally using TTnet
of course some people using different isp like biri or superonline or kablonet or etc... turkey have 8-9 big isp



Jorge C - NOC Sun Dec 20 2009 02:25PM
Please check back again in about 4-8 hours and let us know if the domain is still not resolving. Thanks.

Açılmadı- ttnet

açılıyor quiknet.

www.downforeveryoneorjustme.com diye bir site var, sorunun sitede mi sizde mi olduğunu söylüyor, oradan aratınca siteniz açık gözüküyor:

www.downforeveryoneorjustme.com

aciliyor. yurtdisindayim. firefox ve i.e de aciliyor.

acilmiyor - biri

açılmıyor

açılmıyor-ttnet-firefox

açılmıyor,ttnet,opendns.

fakat ayni anda; www.downforeveryoneorjustme.com
It's just you. bodytr.com is up.

açılıyor, smile adsl.

açılıyor - google dns - firefox - superonline fiber

teşekkürler arkadaşlar, birisi şu çeviriyi yapabilir mi?

"bir topluluk sitesindeki yardımsever insanlar sayesinde çeşitli ISP'lerin durumunu öğrendim. Çözmenize yardımı olacaksa, şimdiye kadar yapılan denemelerin gösterdiğine göre:

TTNET Açılmıyor
Biri: Açılmıyor
Quiknet: Açılıyor
SmileADSL: Açılıyor

Sorunun 8 saat sonra düzelmesini umuyorum. Sanıyorum ddos saldırılarını engellemek için .htaccess dosyasından ya da başka bir yerden bir değişiklik yapıldı.

İlgi ve desteğiniz için teşekkürler."

Bi de arkadaşlar, tavrımı mazur görün. yani ben böyle boş vakti olup da çeviriyi ve yardımı yapmaktan mutluluk duyacaklara sesleniyorum. yoksa bunca katılımdan yüz bulup "şunu da yapın, bunu da, onu da..." diyerek, duyuruyu babamın çiftliğiymiş gibi kullanabileceğim hissinde değilim.

yani isteklerimin artmasını farklı şekillerde yorumlamayın

darılırım :-))

açılmadı - ttnet

acılmıyor - opendns, ttnet
eh işte ingilizcemle şöyle bir ceviri yapabilirim:

"i've gained information from a community site with the help of the users about the status of ISP's. If it will be helpfull the results of our tries are below:

TTNET: not resolving (some of the users are using OpenDNS)
Biri: not resolving
Quiknet: resolving
SmileADSL: resolving

I assume that the problem will be resolved within 8 hours and i guess there has been an update for avoiding ddos attacks.

Thank you for your support.

açılıyor güzel siteymiş - quiknet

açılmıyor-turknet

hocam firewall kursanız?

firefox ve ttnet ile sitenize girebiliyorum.

4-5 saat önce baktım açılmıyodu şimdi açılıyor. ttnet ie

cayır cayır açıldı.

üniversitenin kendi interneti

akşam açılmamıştı şimdi açıldı. google dns, ttnet, firefox diyeceğim ama bizden kaynaklı bir şey değil sanırım, ilk cümlemden ötürü.

vurursa gol olur,
firewall hizmeti çok pahalı
kurulu olan bi tane var zaten vps'e taşınınca kurduk ama bi boka yaramadı, ddos bi bela ya

bu arada umarım saldırı durmuştur ya da engellenmiştir ne bileyim
anlaşılan sorun düzelmiş

3-4 aylık kedi baya büyümüş sayılır, bu zamana kadar da sağ kaldığına göre sokakta kendini kotarmanın bir yolunu bulmuş demektir. bence hiç yakalamaya çalışmayın evin içinde mutsuz olur. daha küçük, evde beslenmekten başka kurtuluşu olmayan, başka kedi sahiplenirsiniz. bu kediyle çok ilgilenmek istiyorsanız sokakta yemek verin ama kendinize alıştırmaya çalışmayın.

kucaklayın alın efenim. arabalar da yoğunmuş, kara kış da kapıda, yazık kediciğe. 2-3 günde eve alışır o hiç merak etmeyin. dışarı çıkarmazsanız da dışarıyı da unutur gider istemez. tuvaletini de kuma yapar tüm kediler, tuvalet eğitimi yoktur kedinin, koyun kumunu gösterin nerede olduğunu gerisini halleder.

3 4 aylık kedi sana da rahat alışır ev ortamına da. Benım yapmışlığım var. Kereta şimdi bensız yapamıyor. Yakala at eve. Ama kedi bakmak kolay iş değil. Evden uzun süreli ayrılıp şehir dışına gidiyorsan ve de bırakacak kimsen yoksa tekrar düşün derim. Tuvaletini ztn sen istesen de yere yapamaz o hayvan. Kum alacaksın bir tane ve yemeğini verdikten sonra hemen kumun yanına koyacaksın. Oradan uzaklaşırsa bir kaç defa daha götür o kendisi keşfedecektir. Aşı olayları var mama masrafı var bunları da hesaba kat sahiplenmeden önce. Ama yalnızlık duygun varsa kedi bunun için birebir. Zamanın nasıl geçtiğini anlamazsın o keretayla oynarken.

Hiç düşünme al içeri. Sana karşı kin beslemesi gibi bir şey söz konusu değil, aksine 1 hafta içinde mırıl mırıl kucağında uyumaya başlar bile. Şimdi korkup çekinmesi normal, o daha bir bebek ve dışardaki insanlara güvenmesi için bir sebebi yok. Eve aldığınızda bu sorun ortadan kalkacak. Dışarı çıkmayı da aklından bile geçirmez, belki kızgınlık dönemlerinde biraz başınızı ağrıtır ancak evde beslenen kedilerin 1 yaşından sonra kısırlaştırılması lazım zaten - bu daha sonra düşüneceğiniz bir iş ve zahmetli değil. Ben büyük kedimi 3 aylıkken eve getirmiştim aynı korkulara sahipti, şimdi 8 yaşında evin içinde karşılaşınca yol veren ben oluyorum geçsin diye : )

ömrün boyunca bakamayacaksan hiç alma eve. ensesinden tutar eve sokarsan alışma süreci daha uzun olur ama maksimum 1 haftaya güvenini kazanırsın evde. bir kaç gün içinde gösterdiğin yere çişini yapmaya alışır. ama evde saksı çoksa çiçeklerin dibine işeme zçma ihtimali var bir kaç gün.

ilk iş hemen iç dış parazit aşılarını yaptırman gerekiyor. arkasından karma, kuduz aşıları da gerekecek. sürekli kum mama masrafı da olacak. anlayacağın masrafını üstlenemeyeceksen de alma.

bir de erkek kedileri kısırlaştırmazsan 1 yaşına doğru eve işeyip bölgesini işaretlemeye çalışır, erkekse kedi kısırlaştıman gerekecek bunu da göz önünde bulundur.

büyük marketlerde varsa vardır. geçen tansatşta gimtaşta falan aradım bulamadım, ama hala olduğunu söyleyenler var. karfur, böyük migroslara flan bakılabilir.

tansaş evka 3 mağazası...

tekelci güzel sıkmış. dün carrefour'da vardı, migrosta da gördüm çok yakın zamanda.

Tansas Kıbrıs Şehitleri Mağazası

onu piyasadan kaldırmazlar diye düşünüyorum, hayran kitlesi ap ayrı. hele yanında bardak,cips eşantiyon veriyorlarken tadından yenmiyordu :)

realde görüyorum hep

o bozulan satırların sonuna gelip enter ile alt satıra geçmen lazım. yazmadan önce ayarlar isen bozulmazdı, sonradan değiştirirken böyle sıçanzi word.

ya da sadece son satırı sola yaslayan bir seçenek olması lazım.

simgesi şu şekilde

---------
---------
---------
---------
----

@chak evet hakkat düzeliyor o şekilde.

@robin o simgeyi ya da seçeneği bulamaadım. word 2003 bendeki ondan olabilir mi?

hakkaten şimdi baktım ben de bulamadım ama şunu farkettim, ben de word 2003 kullanıyorum ve ben iki yana hizala dediğimde otomatik olarak son satırı sola yaslıyor zaten. sizinki neden farklı çözemedim. ikisi de aynı sürüm olduğuna göre muhtemelen ayarları kurcalayarak düzeltilebilen bir şey, ben biraz daha bakarak olayım da çözersem haber veririm.

Bende bozuk olmasının sebebi sanırım pdf lerden kopyala yapıştır yapılmış olması sanırım. Elle yazarken problem olmuyor.
Elle tek tek düzeltmekten başka çözüm yok mu acaba?

ilk önce notepad'a yapıştırsak sonra word'e alsak

Evet notepad ile iki yana yaslama sorunu çözülüyor. Diğer tüm biçimlendirmeler de sıfırlanıyor ama artık birinden birini tercih etcez.

ya evet ben de tam böyle bir şey istiyorum. hem eğlenceli hem de yalnız kalabileceğim arkadaşlarla iyi vakit geçirebileceğim. yardımcı olabilecek varsa söylesin.

sormadan önce bi arama yapayım dedim bir sürü soru var bu şekilde, ama hiçbirine yanıt yok. :/

ben de soruyorum diyeyim bari, umut fakirin ekmeği.

biseksuel olabilir.
dediklerinizden gay oldugu sonucuna varamazsiniz.

bu özellikler tek bi kişiyi çağrıştırdı kafamda:
edward cullen :) vampir neyin olmasın eleman :p

o değilde yokmu yakın arkadaşı filan gidin onlardan öğrenin.

Sorun su: onun hayatiyla ilgili hicbi sey bilmiyorum. Cok zeki, ince fikirli, kibar... ama bu kadar. Baska hicbi sey bilmiyorum.

ama umarim en azindan biseksüeldir :) bari bi sansim olur...

umulmadık insanlar homoseksüel olabiliyor. ama bence bu arkadaşınız değil.

ekleme:arkadaşınız homofobik değilse tercihini sorduğunuzda alınmaz. sormak da bir seçenek

gay arkadaşlarım var, hiçbirine uzaktan bakınca bu gay demezsin. ben öyle kırık görünümlü gay görmedim henüz. muhtemelen değildir.

hmm, valla öğrenmesi o kadar zor değil gibi. onunlayken şöyle bir bak etrafa, bir hedef seç (bu hedef güzelce bir kız oluyor) sonra atış serbest. vücudu süper, ya da ne güzel saçları var tarzı bir yem attığında onun yapacağı yorum az-çok bir ipucu verecektir.

biseksuel olsa bile gideri var diyorsunuz yani. sansini dene o zaman.

aa olmaz ki ilk adımı erkek atar

djfkdflş

bu dedigin kisi bursadan olabilirmi acaba ?(not:ciddi bi sorudur böle bi tanidigim var.sorumun bursali geyigiyle alakasi yoktur bizzat bursadanim zaten)

adı irfan'sa koş yapış, tarife çok uyuyor. gay filan değildir.
ha anlattığın adamın adı irfan değilse kesin gay'dir :)

benim de saçları hep platin sarısı olan bir arkadaşım var gay değil, ama insanlardan top-gay diye laf yemişliği de var. yani gay olmama ihtimali daha yüksek.

bu hali hoşuna gidiyosa onla konusmak gezmek dolanmak felan filan çok da takılmazdın ne olduğuna..
haa sex yaparmı benle yapmazmı diyosan soracaksın o zaman sen nesin diye..

ilk adımı erkek atmalı mahpeyker boşver şimdilik.

Herhalde ilk adimi erkek atar, atmali!

Ben gelenekci bir kimseyim, arkadas! Modern kadin, güclü kadin, emansipasyonun dibine vurmus kadin taklidi yapamam, yapmiycam, yapamazdim! ;)

Siz eksi sözlük yazari degilsiniz, ben sizle grup olusturmam :)))))))))

platin sarısı saç mı?
Kesin ibne lan bu herif.
Su götürmez bir gerçek.

Öyle diyorsun ama ben bi kere platin sacli pornocu adam gördüm. Pek erkeklerle hasir nesir olmuyordu ama????

pornocu diyorsun, yani öyle ya da böyle "gösteri dünyası" içinde. :)
Eger seninki de barda şarkı söylemiyor, porno film de oynamıyor, tiyatro da oynamıyorsa, sade vatandaşşa ve saçını platin sarısına boyatyorsa, malesef umutsuz.

öncelikle gerçekten olması gerekenden yavaş,1 mb/sn ile indirmeniz gerekir maksimum verimde. fakat bu fiber internet olayında uzaklık önemli galiba, uzaklığı bahane ederek maksimum 10mbit internet bağlantısı diyorlar. o yüzden müşteri hizmetlerini aradığınızda böyle bir ifadeyle karşılaşırsanız şaşırmayınız.. ama eğer 50-100 kb/sn ile indiriyorsanız genel olarak, başka bir problem olabilir çünkü 50-100 gerçekten çok az..

1200k ya da 1mb fln olması lazım. yavaslık kullandıgın sıteden kaynaklanıyor olaiblir senın ag kartından olaiblir fln fln. speedtest sitelerıne bakman lazım baglantının ne kadar oldugunu olcmek ıcın. dl hızı yanıltabilir cogu zaman.

@guro1907,
hız testlerine bakarken farkettim, speedtest.net sonucunda "distance < 50 mi" gibi bir bilgi var, bahsettiğin uzaklıkla alakalı olabilir mi?

@buryan,
speed test yaptım iki tane, sonuç sorunsuz görünmesine rağmen sorun ortada. başka ne olabilir acaba.

speedtestlerde düşük çıkmıyormuş hızınız, buryan'ın dediği gibi sizin indirdiğiniz siteden kaynaklanıyor olabilir. ayrıca speedtest'te gözüken "<50 mi" sizinle test server'ı arasındaki mesafe, sizin hızınızla bir alakası yok yani..

speedtest te sonuc boyle cıkıyorsa sorun sizde kesinlikle. Ayrıca fiber internet olayında uzaklıgın bir önemi yok. Zaten o yüzden fiber :) Rapidshare premium acc tan ya da adam gibi bir torrent sitesinden download yapmayı deneyin yine de 100kb/s ile falan indiriyorsanız o zaman arayın müşteri hizmetlerini.

@darkrocq;
350 ile 750 arası gidip geldi indirirken. sanırım indirdiğim siteyle doğrudan alakalı bu sorun.

ancak inanılmaz hızlı değişiyor mesela 400de indirirken yarım 1 saniye içinde 650 oluyor, 750den bir saniyede 500e düşüyor. bu istikrarsızlık normal mi acaba.

normal evet, indirdigin sunucunun durumuna gore degisiyor.

ben geçtğimiz hafta bağlattım. 30 lira kadar bağlantı ücreti ki taksitlendirebiliyorlar, 48 lira da modem ücreti var ki onu da taksitlendiriyorlar. ilk 6 ay 39.90 lira sonra 49.90 tl.

superonline bağlattım dün, 10 megabit limitsiz aylık 49 lira, ilk 3 ay ücretsiz. kurulum ve modem ücreti de yok.

giriş seviyesi dslr için tercihin canon olmalı. 700 lira bütçeyle temiz az kullanılmış bir 400D bulabilirsin. adres sirkeci hayyam pasajı ya da internet ilanları.

öncelikle aldınmı iyi birşey almalısın. paran yetmiyorsa bekle, olunca alirsın. canon digital rebel xt, xsi hem fiyat olarak hemde performans olarak iyidir giriş seviyesi için. yukarıda yazıldığı gibi ikinci el iyi bir makine bulabilirsin.

200 tl ye gidip filmli bir slr alırsın ikinci el. başlarsın, öğrenirsin, hoşuna giderse de zamanla bir dslr alırsın.

700 liraya alacağın bir canon 400D ile 1500 liraya alacağın nikon D80 arasında teknik olarak çok az fark var; 900 liraya alabileceğin temiz bir 450D ise 1500 liralık D80'in eline verir. benim param çok istediğim gibi saçarım diyorsan nikon al, ama sokağa atacak kadar çok paran olsa bile fotoğrafa yeni başlayan birine D40 ya da D60 gibi nikon'un giriş sınıfı tüketiciye attığı dünya çapında iki büyük kazığı önerecek kadar acımasız değilim. sözün özü nikon'dan uzak dur, canon 450D ya da 400D al bir-birbuçuk yıl götürür seni çok rahat.

ttnet'ten kaçıp, uydunet(kablonet)e geldim.ilk 1 hafta problem yaşadım, 2 aydır taş gibi maaşallah. 1 aylık sınırsız 30 küsür lira (1mb)

ben istiyorum ki ttnet le alakam hiç olmasın. Yani bu adamlar bana hata ttnet ten ya da telekomdan falan demesin, nasıl oluyor o işler tam bilmiyorum gerçi. bu Süperonline fiber optik olayı iyimiş mesela var mı kullanan eden?

superonline fiber optik büyük sitelerde varmış , araştırmıştım. yurt dışı çıkışlarda uydunet de telekoma bağlı. ama yakın bir gelecekte, isimlerinin hakkını verip, uydudan çıkış yapıcaklarmış(telefondaki teknik destek görevlisinin yalancısıyım).

fiber optik iyide her yerde yok sitesinden gir bi bak istersen senin bulunduğunyerde varmı diye

superonline'ı araştır, oturduğun yerde sistemleri kuruluysa şanslısın. ttnet ile aynı fiyata 10 kat sınırsız internet ve sabit telefon numarası falan alıyorsun. telefon için sabit ücreti de yok. sitesinde epey ayrıntıları var kampanyanın.

Anadolu Hisarında

Veterineria (Poliklinik)
Begonya Cad. B246A Göksu evleri Sitesi Anadolu Hisarı
Beykoz / İstanbul
(216) 465 01 52

Bizim köpeğimiz kanser olmuştu, önce ameliyat, sonra da ciddi/zahmetli bir kemoterapi sürecinden geçti, daha sonra komşunun köpeğine de aynısını yaptılar (evet, hayvanlarda bulaşıcı olan bir kanser türüydü). Çok ilgili/bilgili ve kaliteli hekimler. Ziyaretlerim sırasında, çok sayıda ameliyatlı kedi de gördüm.

Şimdi başlarına birşey gelse, başka hiçbir yeri düşünmem bile. Arzu ederseniz bir görüşün (yönlendiren kişi olarak, Çıtır ve Eddie'nin annesi diyebilirsiniz isterseniz).


Öte yandan, eğer Bahçeşehir'e yakınsanız,
Asya Veteriner Sağlık Merkezi
Badem 08 - Villa 02
Bahçeşehir / İstanbul
Telefon:
212 669 62 87
212 669 62 88

Animalia vs. gibi para tuzaklarından bahsetmiyorum dahi.

Geçmiş olsun.

Çok geçmiş olsun. Bilgi sahibi değilim ve veterineriniz de herhalde olsa önerirdi ama insanlarda olduğu gibi kan yapıcı ilaç veya iğne kullanılamaz mı? (Kediler de bizim kullandığımız ilaçlardan kullanabildiği için aklıma geldi.)

kedim 13 yaşındayken meme tümörü oldu, birkaç ayım ameliyat için uygun veteriner aramakla geçti. yeşilköy'de doğuş veteriner kliniği'nde fakülteden prof. dr. kürşat özer ameliyat etti. kedim şimdi 16 yaşında.
kürşat bey ameliyat için zeytinburnu veteriner kliniği'ne de gidiyor, iletişim bilgileri aşağıda.
cedilla'nın öenrdiği asya veteriner de çok iyidir.
aslında en iyisi hem ameliyatı yapabilecek hem de evinize uzak olmayacak bir yer bulmak.
ameliyat sonrasındaki kontroller için gidip gelmek de eziyet olmaz böylece kediciğe.
eğer ameliyat için uygun bir yer bulursanız bence narkozun etkisi geçince veterinerde kalmasın, eve getirin. kediler alıştıkları ortamda daha çabuk iyileşiyorlar.

kan değerlerini toparlamak için aslında serum verilse iyi olur gibi geliyor ama tabii ki kendisinin de yemesi lazım. ben et suyu ve haşlayıp püre haline getirdiğim bir miktar eti karıştırıp 50lik büyük enjektörde zorla veriyordum kedime. günde en az 2-3 kez bunu yaptım. gün içinde su içmemişse suyu da aynı şekilde verdim. ama ameliyat öncesinde kan değerlerini düzeltmek için bir kaç gün ve sonrasında da kendisi yemek yemeye başlayana kadar 1 hafta serum da bağlandı.

doğuş veteriner kliniği
0212 573 86 01 - 574 04 00
sarı yakup sok. no: 2/1 yeşilköy

zeytinburnu veteriner kliniği
0212 546 81 51
58. bulvar sok. no: 3/1 zeytinburnu

kedinize acil şifalar dilerim.

istanbul ataköyde yaşadığımız için sanırım en uygunu yeşilköydeki doğuş veteriner kliniği. bizim götürdüğümüz veteriner umut yok benzeri konuştuğu için zaten çok sinirliyim. buradakilerin serum vb. birşeyler konusunda ilgili, istekli olacağını ümit ediyorum. hepinize çok teşekkürler, hala her türlü tavsiyeyi beliyorum...

nasıl bir dert olduğunu en iyi ben bilirim. vizeyi mizeyi bırak bütün gün başka bir şey düşünemiyor insan 11 yıldır birlikte yaşadığı arkadaşı böyle olunca.

istanbul için net bir adres veremem belki ancak veterinerlik fakültesi ile bir görüşün durumu anlatın. ama öğrencilerin eline bırakmayın tabii, cerrahi profları falan vardır illa ki. ameliyat için olmasa bile ne yapabileceğiniz hakkında bilgi verebilirler diye umuyorum.

büyük geçmiş olsun.

cok gecmis olsun belki istanbul universitesi veteriner fakultesi klinigi size yardimci olabilir.iletisim bilgileri asagidaki linkte mevcut.
veteriner.istanbul.edu.tr

kürşat bey bizim köpeğin de cerrahı. uzak olduğu için aşı vs. için götürmüyorum ama ciddi sorunu olduğunda ona götürürüm, arkadaşlarımı da yönlendirmişliğim çok.
randevu alırken onun olduğu saatleri sorun, çoğu zaman zeytinburnu'nda bazen de yeşilköy'de oluyordu eskiden.
not: erken saatlerde fakültede oluyor ama siz kliniğe gidin isterseniz, daha rahat olur, beklemezsiniz vs.

önce yeşilköy doğuş veteriner kliniğini aradık ama kürşat bey artık oraya gitmiyormuş. zeytinburnunu aradık orada da kürşa beyin muayne yapmadığını sadece operasyona girdiğini söylediler. sonra bir kere daha arayıp konuştuk, saat 5ten sonra getirin dediler şu an bıdık ablam ve babam orada, ben sınavım oldğu için gidemedim, umarım kürşat bey ilgileniyordur.
diğer tavsiyeler için de çok ama çok teşekkür ederim, bu zor durumumda emin olun daha iyi hissetmemi sağladınız. yeni tavsiyeler isteyebilir/gelişmeleri buradan bildiririm...

merhaba arkadaşlar. bıdık 19 kasım günü ameliyata alındı ve aşağı yukarı ceviz büyüklüğünde bir kist alındı bu ameliyatta. ancak doktorumuz kistin başka yerlere de yayıldığını, 90% ihtmalle lenf kanseri olduğunu söyledi. farklı yerlerden bir kaç parça alıp veterinerlik fakültesi patolojiye yolladılar. tahlil sonuçları da bizi şaşırtmadı ve lenf kanseri olduğunu öğrendik. bayramdan sonra kemoterapiye başlayacağız. doktor bu şekilde 2-3 yıl daha uzayabileceğini söyledi bıdık'ın ömrünün. ben daha fazla da yaşayabileceğini umuyorum. ben burada gelişmeleri yazmakta geç kalınca bana bıdık'ın durumunu soran arkadaşlara -kendilerine çok teşekkür ediyorum- da dediğim gibi; her ne kadar kanser ilk başta kulağa kötü bir haber gibi gelse de; biz bu ameliyattan önce bıdık'ın her an, her an olmasa bile 1 hafta içinde öleceğini ve hiç bir şey yapamayacağımızı düşünüyorduk. oysa şimdi önümüzde bir tedavi süreci, yapılacak işler vs. var. bu bile çok olumlu ve önemli bir gelişme. umuyorum ve inanıyoeum ki bıdık da hastalıkla savaşacak ve yenecek.
yardım eden, ilgilenen herkese çok teşekkürler. ayrıca tüm ekşiduyuru camiasına iyi bayramlar (:

hangi alanı hedeflediğinizi de yazarsanız iyi olur...

süre yeterli.torpil şart muhabetinide kazanamayan ibibikler yapio.kursta şart diil.

- kurs için şehir öğrenmemiz lazım önce?
- torpilsiz zor muhabbeti doğru, şöyle doğru, bu zaten zor bir iş. "hacı hep torpil yeaa o.çocukları ultra kral desen çizdim ilk aşamada elediler" tarzı muhabbetler boştur, zırvadır. birçok okulda bir miktar torpil vardır ancak bu abartılacak, bahane edilecek bir durum değildir. hak eden, verimli çalışmış ve yetenekli insanlar girebilmektedir. yok öyle "30 kişi alıyomuş 20'si torpil allahıma" yani. zorluğu ise çok deneyen insan olmasından kaynaklanıyor. anadolu üniversitesi'nde ilk aşamada 1000-2000 civarında kişi oluyor mesela. ikinci aşamaya kalan 600 civarında kişi de bölüm sınavlarına giriyor, misal grafik demişsin, anadolu grafik sınavına başvuran ilk aşamayı geçmiş 500 küsür kişi vardı ve bölüm 30 asil 30 yedek alıyordu. sınavların ücretli olduğunu da düşünürsek sokaktan gelip de öylesine deneyen insan sayısının düşündüğün kadar fazla olmadığını anlarsın. fakat yine de gerek çalışma gerek yetenek olarak çok yetersiz bir halde sınava girenler de yok değil.
- bence hiç de geç kalmadın, hatta şimdi baktım ben de hazırlanırken ilk günüm 11 kasımmış.

not: türkiye'de iki büyük marmara&mimar sinan yorumuna da açıkçası katılmıyorum, anadolu grafik ve hacettepe resim gibi çok sağlam bölümler dururken hem de.

ankara'da gsf'lere öğrenci veren belli başlı 3-4 atölye var. bu atölyelerden birinin sahibi yakın arkadaşım, her sene x üniversitesi gsf'ye şu kadar öğrenci veriyorum diye net sayı veriyor bana. bunun adı torpil midir başka bir şey midir bilemem, adını siz koyun.

ama bulunduğunuz şehirde bu atölyeleri araştırıp birine devam etmeniz halinde şansınız %50 civarıdır, atıyorum 40 öğrencisi varsa 20sini yerleştiriyorlar çünkü.

bulduğunuz yere bırakırsanız sorun yaşamaz, her zaman takıldığı çevreye geri döner. süt filan vermeyin yalnız, dokunur.

sözüm meclisten dışarı, sahiplenmeyeceği kediyi evine alan insan tipinden hiç haz etmem.

neden bu sizin için bir milat olmasın? onu arkadaş edinin o da size önümüzdeki en az 10-12 yıl sizin yanınızdan ayrılmayacağına dair garanti versin. şimdiden alıştırırsanız sadece yemeklerden arttırdıklarınızla bile yaşamını rahatça sürdürebilir. bir kutu da kum koyarsınız evin tenha bir yerine, etliye sütlüye dokunmadan yaşar gider o.

robin crusoe'ya katılyor ve artırıyorum. bizim bir akadaşın kedisi canı istediğinde (yani her gün :)) sokaklarda geziyor. akşam olunca da evine geliyor. arkadaş 5. katta oturuyor :p kedi bunu nasıl başarıyor bilmem ama, bütün kedi hikayelerinden çıkardığım, bu heyvanlar birçok koşula büyük başarıyla uyum sağlıyorlar. dolayısıyla tam zamanlı veya yarı zamanlı edinebilirsiniz :)

kediyi dışarı salmayınız ve besleyiniz bence. ama 3 gün sonra vazgeçip sokağa bırakırsanız kedi ne olduğunu şaşırabilir. iyi düşünün. kedi evin neşesidir, bütün yorgunluğunuzu ve sinirinizi alır üstünüzden. hem de yavrucak aç bilaç kalmaz sokaklarda.

alabilirseniz kardeşini de alın derim.

süt veriyorsanız sulandırın ya da laktozsuz süt alın..

kedisi tarafından devamlı dayak yiyen, şiddet gören ama anne olarak da görülen (oğlum değil mi hem sever hem döver) bir birey olarak 10-15 yıllık bir anlaşma yapmadan önce düşünmenizi öneririm. Kedi beslemek bahsedildiği gibi çok zahmetsiz bir iş değildir, her şeyden önce bir canlı olduğu için büyük sorumluluk ister. Bununla birlikte hiç büyümeyen bir çocuk gibidir kedi. 3-4 günden fazla yalnız bırakamazsınız. Şöyle bir hafta, 10 gün tatile gideyim dersiniz, ama çocuğunuza bakacak kimseyi pek bulamazsınız. Her gün kakasını toplamak, kristal de olsa kumdaki çok çişli bölgeyi atmak, suyunu tazelemek mamasını koymak gerekir. Kalitesiz mama yediremezsiniz- yoksa aynı insan gibi bağırsak sorunuydu, mide sorunuydu, zırtıydı pırtıydı veteriner veteriner dolaşmanız gerekir- maddi ve manevi anlamda çökertir bu da insanı. Duruma göre 15-20 günde bir de kumunu (kristal de olsa) (ki aslında 30 güne kadar yazar üstlerinde ama küllüyen yalandır) tamamen döküp yenisini koymanız lazımdır. Aşıları vardır, özellikle kaliteli mamalarla beraber toplandığında ilk yıl bütçeyi bayağı bir açmanız gerekir. kedinin huyuna göre (ki ben asla öğretemedim) koltuk-yatak gibi döşemelerin de yırtılması cabasıdır. Cinsine göre çok tüy de dökebilir, çok az da.

Bunlara rağmen bir tutkudur kedi. Seveni için (ben dahil) hayatın olmazsa olmazlarındandır. Bambaşka bir iletişim kurar sizinle. Umursamaz görünür ama aslında siz onun herşeyisinizdir. Apartmanın dış kapısını açıp apartmana girmenizle sevinç miyavlamalarını duyarsınız. Devamlı kucağınızı istemez ama sizi görebileceği bir yerde oturması, kestirmesi onun için mutluluk kaynağıdır. Tontiştir, yumuşaktır, akıllıdır, candır.

Sözün özü, henüz eve adaptasyon sağlamamış bir kedi var elinizde. Kaderi ellerinizde. Eğer tüm sorumluluklarıyla birlikte hazırım diyorsanız, lütfen sokağa bırakmayın. Çünkü sokakta yaşayan kedilerin ölüm oranları ev kedilerin ölüm oranlarına nazaran dört kat daha fazladır. Ama yine de şu an sokakta yaşamaya alıkşkın ve hazır durumdadır, yaşayabilme ihtimali yüksektir.

Asla yapmamanız gereken tek şey, şimdi sahiplenip 1-2 ay sonra sokağa geri bırakmaktır. İşte o zaman, affedilemeyecek bir şey yapıp, zavallının ömrünü 1-2 ayla sınırlamış olursunuz. eve adapte olduktan sonra dışarıdaki yaşam koşuluna ayak uydurabilmesi neredeyse imkansızdır çünkü.. Aman diyeyim..

cevaplarınız için teşekkür ederim; şöyle açıklayayım durumumu
şu an yaptığım iş ücretli öğretmenlik bu hem maddi anlamda hem de burada sürekli kalmayacağım konusunda sizlere bir ipucu verebilir "e tabi kediyi de götürebilirsin ne var bunda" diyeceksiniz fakat ağustos'ta da askere gideceğim bu da benim için ayrı dert ama hayvanları seviyorum onun için ilgilenmek istedim bu öğleden sonra daha sonra da buraya yazıyım istedim çünkü hem mantıklı tavsiyeler dinlerim hem belki de bir alıcı bulurum diye zaten ankara'da olduğumu ve çalıştığımı mesajda belirtmemin nedeni de bunlar, apartmanın veletleri yerini gösterdi apartmanın girişinde kocaman bir eski testi var orda kalıyorlar en azından biraz ilgi görüyorlar buna sevindim kısacası "sistem bana kedi bile besletmiyor ulan" diye haykırasım var ama pek köfti anarşist kaçacak fakat siz yine de bir de bu açıdan düşünün.

bir de belediyeler ücretsiz yapıyorlar gerekli aşıları. aklınızda bulunsun.

bence kediyi sahiplenmeyin. anladığım kadarıyla yaşadığı yerde bir sorunu yok (hayvan düşmanı komşular, vızır vızır işleyen trafik, hayvan sevmeyi bilmeyen canavar çocuklar gibi). kalacak kuytu bir yeri de var. bu durumda içeri almadan sokakta sevip beslemeniz daha uygun. yattığı yerin yakınına bir su kabı koymayı unutmayın, her zaman içecek temiz su bulamıyorlar. sokakta yaşayan kedileri hazır mamalara alıştırmak da pek iyi değil. sonra kendileri yemek bulma alışkanlığını kaybedebiliyor. arada bir ciğer-tavuk pişirip verir, balık alırken onları da düşünürseniz çok sevinirler (aman yemek kaplarını ve artıklarını ortada bırakıp hayvan sevmeyen çevre sakinlerinin hedefi yapmayın yavrucakları). 2-3 aylık olmuşlarsa kuduz ve karma aşılarıyla parazit tedavilerini de sevabına yaptırırsanız en büyük iyiliği yapmış olursunuz. ama lütfen sürekli bakamayacaksanız eve alıştırmayın.

binerken hangi vagondaki kızlar güzel bakmak için

acil çıkış?

- Insanlarin hangi duraga geldiklerini anlamalari icin.
- Her zaman yer altindan da gitmiyor bu meretler zaten.

e dışarıyı görmek için? tünelde bile olsa pencereden dışarı kayar insanın gözü. kapalı bir konteynır içinde ne olup bittiğini görmeden sadece sallanmak çok hoş olmazdı herhalde.

yük değilde insan taşıdığı için olabilir mi

hem çıkış imkanı verip güvenlik sağlıyor hem de penceresiz olsa son derece klostrofobik olurdu, ondandır diye düşünüyorum.

bildiğim kadarıyla bazı programlar "[email protected]" formatını tanıyor, kaydediyor, ve spam maillerde kullanıyor. bunu önlemek için farklı yazıyorlar.
ama yanlış biliyor da olabilirim.

Mantıksız geldi sanki bana zaten ifşa ediliyor mail adresi ha öyle ha böyle.

ifşa edilmesi başka botlara yakalanıp spam listelerine girmek başka. hiç kimse mail kutusunda her gün ekstradan onlarca mail görmek istemez.

(git: 59997)

spam bombardımanına yakalanmamak için.

sorun olmaz.

cemetyemez.deviantart.com

soldaki kedi sağdakinin hem babası hem dedesi. : )

hiçbir sorun olmaz içiniz rahat olsun.

dükkanda da aynısının pahalısını satıyorlar abi, yere serenler candır ya.

eyvallah da onlar belli bi saate kadar pek olmuyolar sanki ortada, o zaman napıcaz..

belli bi saate kadar bekliycen.

Bahçeli 7.caddede Best var.

çünkü uçak sesten hızlı gitmektedir bu yüzden mantıksızdır.uçağın önünde olan şey zaten bir hava aracıdır korna yerine radar daha uygun olur. Birde uçağın sesini bastırabilecek bir korna yapmanın ayrıntıları ve gerekliliği:) Birde size fizik sorusu, uçaktan basılan kornanın sesinin hızı, uçağın hızı+ses hızı mıdır:) Ama şimdi karikatüre baktım da az karşılaşılan ciddi bir şeyden bahsetmişsin. Bence o olaydan sonra büyük gökdelenlere bir uyarı sistemi falan yapmak düşünülebilir.

neden olsun ki? bir işe yaramazdı...

şimdi havada giden bir araçta korna olsa bırakın karşı tarafı, muhtemelen kornaya basan pilot bile korna sesini duymaz. selektör olsa bir derece işe yarar, onu da landing ışıklarını açıp kapatarak yapabiliriz. zaten strobe olayı o işi görüyor ona bile gerek yok. ha yerde kullanılır dersen zaten pistte her şey kontrol altında ona da gerek yok. dolayısıyla bir uçağa korna takmak maliyeti arttırmaktan başka bir şey olmaz.

@makineto: her uçak sesten hızlı değildir.

"Uçağın sesinden duyulmaz diye" diyerek fantastik bir cevap veriyorum.

geçtim kornayı, pilotlar havadayken sürekli camdan dışarı önlerine bakmazlar ki. havada çarpışan uçaklar nasıl birbirine giriyor sanıyosunuz ki. amerika'da fi tarihinde kendisine ait 5 kişilik uçağıyla havadayken koskoca boeing'e giren adam vardı. ne boeing onu gördü ne de o iş adamı koca uçağı. korna olsa ne ye fayda.

not:nat.geo.cha'da kaza raporunda vardı ordan biliyorum.

aslında uçaklarda kazlar, göçmen kuş sürüleri uçağın motoruna girmesin diye sadece onların duyabileceği frekansta bir korna mevcut ve durmaksızın çalıyor ama siz duymuyorsunuz.. (külliyen sallıyorum ama olur da bu fikri biriniz boeinge götürürse, onlar da "ulen biz niye düşünemedik, aferin sana al şu 10 milyon doları" derlerse dürüst olmak her zaman iyidir uuntmayın. diyorum ki "bulun ulen beni verin paramı" :D)

çünkü uçak araba gibi yola bakarak kullanılmaz. önümde adam varsa korna çalayım, çekilmezse yavaşlarım gibisinden jetgillerimsi durumlar olmaz.

evet, uçaktan basılan kornanın sesinin hızı, uçağın hızı+ses hızıdır. bir de uçaklarda korna var diye biliyorum ben ama karadayken kullanıyorlar havadayken ya da maç sonrası değil.

korna karsidaki araci uyarmak icin kullanilir, uçakta ise karsida arac yoktur, yol bombostur. aslinda tarihte ucaklarin carpistigi kazalar var, bu yüzden her uçagin rotasi belli ve hava trafigi diye bir sey var. ama birbirlerine denk gelmeyecek sekilde düzenlenmis, hersey belli. arti digerlerinin de belirttigi gibi radar var.

araba, tren gibi araclarda olan kornalardan yok tabi. nedenleri belli zaten, arkadaslarin acikladigi gibi.. ama ucak kornasi sayilabilecek seyler icerdekileri uyarmak icin kullaniliyor genelde. mesela pilotlari uyaran perdovites uyari sistemleri var. ondan baska daha teknolojik sistemler var, radar ve radyo dalgasi sistemleri gibi..

ayrica dis uyari sistemi olarak daha cok isik sistemleri var, bunlar inis ve kalkis icin de gerekli olan seyler zaten. kus caprismalarin onlemek icin de isik sistemleri kullaniliyor ama bloodgroove'nun dedigi radyo dalgalariyla da kuslari uzak tutma sistemleri deneme asamasinda sanirim. patenti alinmis gozukuyor, uzgunum bloodgroove :)

sesten hızlı tek yolcu uçağını concorde üretmişti, o da battı zaten.

sorunun cevabına ise "gerek yok" diyorum.

Uçakların ekserisi ifr, yani alet şartlarında uçar ve pilotlar pencereden bakmaz. bunun yanı sıra kendi motor sesini, karşıdaki uçağın motor sesini, kulaklıkları delip geçecek bir korna da biraz fantastiktir. uçaklar işitsel değil görsel uyarıları tercih eder, ışıklar, "pale" denilen kanat sallama hareketi vs.

ses hızından hızlı uçan uçakların içindeki pilotlar motor sesini duymaz ve mutlak bir sessizlikte uçarlar diye anlatmıştı hocamız, kabin içi sesler ise yine izole bir ortam olduğundan ötürü duyulurmuş.

uçulan 8000-10000 metrede hava sıcaklığı -40 -50 derecelere düştüğünden ve basınç 1atm nin altında olduğundan ses hızı da 1150kph(yaklaşık) den 800-850kph'ye düşer. bu yüzden 900kph hıza ulaşan her uçak sesten hızlı gitmektedir diyebiliriz.

ayrıca 100kph hızla giden bir araçtan silahla ateş ettiğinizde (ileri doğru) kendi hızı+100 ile gider ama ses dalgaları için bunu söylemek pek mümkün değildir. en azından 100le gidiliyorsa +100 olmaz..

edit: bi sonuca bağlasaymışım keşke..
sonuç: gereksiz bir hamle olacaktır..

1- kıllı bir mevzu olduğu için
e) böyle yazılabilir de


2- b

Birinci sorudaki şıklarda bence bir anlam düşüklüğü var. "böyle de yazılabilir" doğrusu olacaktır. illa ki bunlardan birini seç dersen, c yanlışın doğrusu gibi duruyor.

ikinci sorunun cevabı ise b şıkkı.

bence:

1.böyle de yazılabilir.

-> "de"nin böyleden sonra gelmesi gerek gibi, böyle bir kullanım yanlış gibi geldi."yazılabilmek" iki kelimeden oluşan birleşik fill ve birleşik fiillerin ortasına bağlaç koyulduğunu daha önce görmedim.

2.daha fazla dayanabilir miyim, bilmiyorum.

1- a, b ve c şıkları Türkçe gramerinde yok. konuşma dilinde üretilmiş şeyler. fiili bölemez.
2- cümleye soru işareti getirsin veya getirmesin, anlam soru niteliği taşısın veya taşımasın soru eki mi ayrı yazılır.
ek olarak: -(e)bilmek gibi birleşik fiiller hiçbir zaman ayrı yazılamaz. "o da gele bilir." falan görüyorum sağda solda. yanlış olduğunu bilin.

böyle yazılabilir de.
daha da fazla dayanabilir miyim bilmiyorum.

fiili bölemezsin.o yuzden onune veya arkasına koyacaksın de'yi. bir de su var; onune koyarsan farklı ardına koyarsan farklı anlam cıkar, dikkat etmek gerekir.

(git: 71229)

1.

-ebilmek yeterlilik bileşik fiilidir, dolayısıyla fiil ile bitişik yazılır. dahi anlamındaki de fiilden sonra gelir ve ayrı yazılır. "yazıladabilir" gibi bir kullanım yok yani.

2.

cümlede soru anlamı olsa da olmasa da o soru ekidir ve soru eki her durumda ayrı yazılır.

Bir soru eki olan -mi (her koşulda) kesinlikle ayrı yazılmakta...

Yine aynı şekilde "şey" sözcüğü öncesinde ve sonrasında her ne olursa olsun ayrı yazılır. (Sormamışsın gerçi ama hala "birşey", "hiç birşey" yazan insanlar görebiliyorum, kötü oluyor).

ışıkla boyama

ışıkla boyama deniyor evet. fotoğraf makinasının perdesi o hareketi tamamlayana kadar açık kalır, diyaframı da mümkün olduğu kadar kısılır.

makinayı bulb'a alıp bunu yapmanız mümkün.

bizim kedide de geçen aynı şey olmuştu. bir baktım gözü buğulanmış, insan kör olacakmış gibi korkuyor. iltihap filan mı kaptı acaba diye korktum. veterinere götürmeye vaktim de olmadı, akşam eve geldiğimde gözünü rahatça açtığını ama buğunun hala olduğunu gördüm. yarın götüriim kesin dedim. sonra öbür gün eve geldiğimde hiçbişey yoktu.
silikon kum kullanıyorum ondan olabileceğini düşündüm, eşelerken gözüne gelmiş filan olabilir diye. öyle kendi kendine geçtiş yani bizimkisi.

kedilerimden birinde 3 aydır ağız enfeksiyonu var, sayısız veterinere götürdüm. karaciğer ve böbrek iltihaplanmasından şeker hastalığına, zehirlenmeden lösemiye kadar her biri farklı teşhis koydu. resmen sürünüyor, bir ara acı çekmesin diye uyutmayı bile düşündüm. sonuç: ben kendim antibiyotik tedavisi uyguluyorum 1 haftadır ve hayvan ilk defa iyileşme yönünde bir adım attı. şu an veterinerlere olan güvenim sıfır diyebilirim ve içimdeki küfretme arzusu öyle böyle değil.

bunu neden anlattım, veterinerinize asla %100 güvenmeyin. okuyun araştırın, sorun soruşturun. uzun süre kedi besleyenlerin tecrübelerinden faydalanın. bir şekilde kendiniz de teşhis koymaya çalışın.

ankara'da iseniz veterinerlik fakültesine götürebilirsiniz. göz iltihaplanması olan bir kedimi terramycin göz kremi ile tedavi ettim daha önce ancak buğulanma hakkında fikrim yok ne yazık ki.

geçmiş olsun.

yav ben bi kere (ne bir kere, kaç kere) benimkinin gözüne parmak attım. o zaman da böyle buğulanır gibi oluyordu, zor açıyor falan. ama sonra gözü akmaya başlayınca (böyle yaş döküyor) buğulanma geçiyordu. en uzunu 10 gün sürmüştü en kısası da 2 gün... biraz sabredin geçer.

bence kusması daha ilginç gerçi. sizinki normalde kusmayan bir kedi iken kusuyorsa o zaman bir hastalığı vardır. kedi hayvanı hastalığını iyi saklayan bir hayvan maalesef. siz gün gün takip edip en saçma detayı dahi veterinerle paylaşın, sonunda iyi olacaktır :)

geçmiş olsun

kusma olayı geçti zaten o bambaşka bir konu. üşütmüş kerata, onun çaresini bulduk. benim korkum gözü için. geçer bir an önce umarım..

sizin ilacınız şu anda 2 aylık filan olan (tercihen annesini kaybetmiş) iki minik kız almanız. bu ufaklıklar 6 aylık kadar olduklarında ameliyat edilirse evde pekte dışarı çıkmadan yaşarlar.yavruluklarında da (biraz zorda olsa) kuşa alıştırırsanız onunla da iyi geçinirler. iki tane dişi olması birbirleri ile geçinebilmek açısından önemli. kedi mekancıdır. eve alacağınız erkek kediyi ameliyat ettirmeniz gerekmez ama bu ufaklık 7-8 aylık olduğunda dışarı çıkmak için kendini (ya da sizin ellerinizi; ki bendeki eşşek benim elimi tercih ediyor) paralar. bu nedenle dişi almak evin sukuneti açısından çok daha tercih edilmeli. iki tane olması da başlarında olmasanız bile vakit geçirmeleri için iyi olur. doğum yaptırtmadığınız ve kuşa alıştırdığınız taktirde hiç bir sorun yaşamazsınız.

10-15 yıl bakmayı göze alın her şeyden önce. sıkılıp, bakamadığınızı hissedip ya da tamamen hevesinizin geçmesine bağlı olarak hayvanı sokağa atarsanız beddualarım sizinle olur.

hayvanı yavruyken (annesinin yanında 2 ay falan geçirmiş olmak şartıyla) alın, bir deneyin kanaryaya karşı nasıl davranıyor. daha ufak olduğu için zaten avlayamaz erişkin bir kanaryayı. ama si terbiye verebilirsiniz, arkadaşlıklarını pekiştirebilirsiniz. yine de son noktada hayvanın karakterine bağlıdır. denemeniz lazım.

anneniz kediden kokuyorsa pek sıcak bakmayın bu kedi işine. sürekli o kadın bakacak hayvana (sizin de evde pek durmamanız sebeiyle tabii), korktuğu değil, bilakis çok sevdiği bir hayvan olması lazım. yazık yani kadına sıkıntı çektirmeyin kendi keyfiniz için.

kedi bakımı zor değildir, ayrıca evde yalnız da kalabilir ama uzun bir süre yapa yalnız kalırsa eve döndüğünüzde tepki verebilir. küser, kızar, tırmalar, ısırır vs. bir süre sonra geçiyor tabi ama azarlıyor önce "niye bıraktın lan beni?" diye. anne-babanız evde olacaksa sorun değil gerçi bunlar. yalnız dediğim gibi uzun süre evden ayrılacaksanız hayvanı çok güvendiğiniz birine bırakmaktan başka çareniz yok. ayak bağı olacak kısacası; hem size hem bıraktığınız kişiye..

sözün özü bu ciddi bir sorumluluktur. ben çok uzun zaman tek başıma yaşadığım ve kedilere bayıldığım halde sırf bu sorumluluk yüzünden almadım. "hayvana yemeğini suyunu verince, arada bir de tuvaletini (kumunu) temizleyince o kendine bakıyor" diye düşünmeyin. o kadar basit değil yani.

@felagund

şimdi annemim biraz korkması ve de hiç kedi beslememiş olmamızın üstüne 2 tane birden almak radikal bi geçiş olmaz mı? hiç anlamadığım halde, önce bi tane yavru almayı planlamıştım. dediğim gibi ev tamamen boş kalmaz, annemler yoksa ben olurum, ablam olur.

onun dışında, cinsiyet konusunda da çok kararsızım tabi. dişi mi daha deli olur erkek mi? hani olur ya bi şekilde dışarı çıkar, hamile olur diye, erkek almayı düşünüyordum. gerçi dişi de olsa, erkek de olsa kısırlaştırmamız gerekir diye düşünüyorum, yanlış mı düşünüyorum?

selamlar :)
ansızın kedi sahibi olmuş 2.5 yıl içerisinde ilk kediyi ne yazık ki kaybetmis :( simdi yavrusu ile beraber olan biriyim. bu süreç zarfında ben de kediler hakkında hiç bişi bilmezken ord. prof. gibi oldum. abarttım tamam. ama epiy tecrübe yaşadım. yazdıklarınızdan yola çıkarak ilk tavsiyem dişi bir kedi sahibi olmanız. daha sakin yaradılışlı oluyorlar. benim şu anki kedim kısırlaştırılmış bir erkek ve tam bir canavar. çok oyuncu. aniden atlıyor hopluyor zıplıyor. oyun için yapıyor ama bilmeyen ürken biri için o gerçek bir canavara dönüşüyor. :)) bence annenin korkusundan cok kedinin tüyü sorun olur. gözardı etmeyin. evde kedi olması demek tüy olması demektir. daha fazla temizlik demektir. anneler bundan pek hoşlanmıyabiliyolar. özellikle mevsim geçişlerinde bolca tüy döker kedi hayvanı.

köpek gibi her an yanımda biri olsun modunda bir hayvan değildir kedi. yalnız kalabilir. abartmadıkca tabii.. bakımı kolaydır. taze mama, taze su, kum. 3 önemli madde.

kuş eğer kafesinde ise çok sorun çıkacağını sanmam. ama yinede kollamak lazım. kedi avcı ve etçil bir hayvan neticede.

son tavsiyem. eger dişi bir kedi almış olsaniz bile yada erkek neyse.. 1 yaşını doldurmadan kısırlaştırmamanız. lütfen bunu dikkate alın. eger dişi ise bir kez doğum yapsın buna izin verin. ilk dogumda 1-2 yavru geliyor zaten. bakabilirseniz siz bakarsiniz yada yuva bulursunuz. ama kedinin cinsel olgunluga erişmeden ve bunu yasamadan kısırlastirilmasina izin vermeyin. bu sadece benim değil gözlerinde dolar işareti olmayan vicdan sahibi veterinerlerin de tavsiyesidir. mutlu kedili seneler diliyorum size.

bence bi tane alın. kedi bakımı zor değil. sürekli onunla olmak zorunda değilsiniz.sizi özler ama kendine de bakar, hayata küsmez yani. ama gene de tabii ki ilgi ister, pohpohlanmak ister, ama zaten bunlar kendiliğinden olur. sonuçta köpek gibi uğraşmayacaksınız onu demek istiyorum.
baştan tuvaletini (ki zaten kendi öğreniyo) ve mutlaka koltukları değil, ona vereceğiniz bi tırtıklama zımbırtısına tırnaklarını sürtmeyi alıştırmanız lazım, yem, su filan, biraz aşı masrafı..çim, kedi kumu, bu gibi masraflar olur.
bence cinsiyeti değil, sevdiğiniz bir kediyi almanız önemli. ameliyat olursa nasılsa doğum yapmaz dişi de olsa. erkekler biraz daha efe modunda, dişiler daha kibar oluyolar ama ameliyat erkekleri de yumuşatıyo haliyle. bi sağlık engeli olmazsa ameliyat mutlaka yaptırın..erkek kedilerin çoğunun idrar kanalları sıkıntılı olur, bu nedenle bazılarına ameliyat iyi gelmiyor.
yani çok kolay olmasa da abartı bir zorluğu yok.
kedi sürekli evde kalır. köpek gibi dolaştırmanız gerekmez. ama bazıları evde kalmayı tercih ederken bazıları çıkıp dolaşmak ister. bu biraz hayvanın karakterine ve sizin tutumunuza bağlı. bahçe katındaysanız kedi için iyi ama beşinci kattaysanız da otursun yani, napalım. bizimki mesela balkon haricinde hiç dışarı çıkmıyo ve açıkçası psikolojisi bundan kötü etkileniyo. ama zorla da olmuyo ki ne yapayım çıkmıyo, ödü patlıyo dışardan.
kedi kuşla uğraşır yalnız onu söyliyim. balkona gelenlere bile salça olurlar ki evin içindeki haydi haydi cezbedecektir. bebeklikten itibaren alışır mı bilmiyorum, sanmıyorum. biz gerçi hem kuş hem kediyle yaşadık bi dönem ama ayrı tutuyoduk, kazara bi araya gelince hemen kafesin başına dikiliyodu bizimki. gerçi bi kaza olmadı.
son olarak şu an yazarlardan ıslakkedisudankorkmaz'da bir tane yavru var verilik. aşıları da tamam galiba, haberiniz olsun :)

ev giriş katında, oldukça yeşil bi bahçesi olan, büyük bir sitede. hatta o kadar cezbedici bi bahçesi var ki, sürekli komşularımızın kedilerinin kaçtığını duyuyorum:) o yüzden kediyi dışarıya kesinliklle bırakmayız diye düşünüyorum.

onun dışında gelen cavaplardan sonra, kedi tüyünün bizim için çok büyük bi problem olacağını düşünüyorum. türü ne olursa olsun, illa her kedi, mevsimsel değişikliğe göre çok tüy döker mi? hani tekir tüy dökmez, .. döker gibi. aksi gibi benim odam halı kaplı.

tabi bi de burda da tartışılmıştı sanırım. "aşısı tam olan kedinin tüyünü yuttu, kist oldu" gibi şeyler sadece rivayettir değil mi? kedi tüyü yutmak, hastalığa neden olur mu?

eğer aşağıda yazmış olduğum 'rica'ları okuyup hepsine evet diyebilecek, kabul edebilecekseniz kediyi alabilirsiniz derim.
onları dili ile;
- benim hayatım 10 ile 15 yıl sürer. senden her ayrılışım bana acı verir. beni almadan önce bunu düşün.
- beni terk etmen ile duyacağım acı; bir çocuğun annesi tarafından sokağa terk edilmesi ile aynıdır.
- bana, senin benden istediklerini anlayacağım bir süre ver ve benim içimde güven duygusu uyandır. çünkü ben bununla yaşarım.
- beni asla dar, karanlık,kapalı yerlerde ve yazın sıcakta bir araba/oda vs. içinde bırakma; ölebilirim.
- bana hiç bir zaman uzun süreli darılma ve beni cezalandırmak için bir yere kapatma. senin hayatında iş, eğlence ve arkadaşların var. benin hayatımda ise sadece sen varsın.
- arada sırada benimle konuş. sözlerini anlamasam bile -ki anlarım!- bana yönelttiğin sesinin tonunu anlarım, ben asla unutmam.
- beni dövmeden önce, aslında dişlerimle kemiklerini un ufak edebileceğimi,yüzünü çizikler içerisinde bırakabileceğimi ancak asla böyle bir yola başvurmayacağımı düşün. bana nasıl davranılması gerektiğini öğren ve bil.
- beni "isteksiz, tembel ve inatçı" diye azarlamadan önce düşün;
belki yediğim yemek dokunmuştur, belki hastayımdır ya da güneşin altında uzun zaman kalmışımdır veya halim yoktur.
- her zor anımda yanımda ol, " benim içim kaldırmaz" veya " ben görmeden olsun" deme, çünkü benim için her şey seninle birlikte daha kolay.
- yaşlandığımda benimle ilgilen, bir gün sen de yaşlanacaksın.

sevgiler.

bence 2 kedi alın, siz evde yokken tek başına sıkılmamış olur. baştan birbirlerine alışırlarsa daha kolay, sonradan alıştırmak zor olur.

kedi tüyü kist yapmaz, bu konuda şu sitelere bakabilirsiniz:
www.minikpati.com
www.kedimveben.com

ama lütfen gidip petshoplardan parayla almayın, hem de bunca yuva arayan kedi varken.

sahiplenmeye karar verdiğinizde şuralara bakmanızı öneririm, ayrıca ekşi duyuruda da bu konuda birçok ilan var:
www.yuvaariyoruz.org
www.minikpati.com
www.bahcesehirmelekleri.com
www.miyavlar.com

bir önerim daha olacak: sağlam bir kediyi eve kapatmak yerine engelli bir kediye bakmayı düşünür müydünüz? sürekli ilgilenmenizi gerektirecek bir hastalığı olan değil gözü/gözleri görmeyen, ayağı aksayan vs gibi sizi uğraştırmayacak ama onun sokakta yaşamasını zorlaştıracak bir engeli kastediyorum.

yeni dostunuzla mutluluklar dilerim.

@zen spider

aslında en mantıklısı sakat, kör vs. gibi yardıma daha çok bi kediye bakmak bunun farkındayım. ama en başta da belirttiğim gibi yıllardır sakat hayvanlara (genellikle kuşlara) baktık hep, hatta dediğim gibi şu an evdeki kanaryanın bi bacağı tamamen sakat. o yüzden bu sefer biraz bencil olucam sanırım.

bir kediniz olsun evet.

ancak iyi düşünün, aradan 8-9 sene geçince kendisiyle sohbet ederken sizi gören arkadaşlarınız size ilginç bakışlar atabilir. :)

not: kesinlikle petshop'tan almayın. önümüz kış, sokaklar minik yavrularla dolu.

korku olayını şöyle diyim. bizim bi kedi vardı dişiydi. bikere çok miyavlıyodu azgınlık döneminde. bi de şöyle bi özelliği vardı, korkan adamı anlıyodu peşine düşüyodu. resmen eğleniyodu kendinden korkan adamla. kuzeni çok kovaladı evde.

(git: 106943)
bu duyuruda bahsi gecen yavru fıtık degilmis, sanırım biri tekme atmis yavruya. su anda iyilesti ve bizim balkon-bahce arasinda yasamakta. eve alamiyotum, daha fazla da evin civarında bakamayacagim. kopegimiz intihar etmek uzere cunku. ic dıs parazit tedavisi yapıldı. bir kac gun icerisinde kim ister duyurusu acacagım ama eger kedi almaya karar verirsen, buyur bizde hazırı var. hemi de pek oyuncu pek akıllı.

duyuruda bi şey gözükmüyor.

eger dedigim gibi kedi almaya karar verirseniz, ki bence bir hayvanla beraber yasamak gercekten yasamak demek, bir de bizdekine bakmak, elektrik alıp almayacagınızı anlamak isterseniz:)), ryuunonamida at gmail a bir mail yollayınız. esenlikler.
edit olaraktan: duyuru artık gozukuyor.

kedi iyidir kedi. şahanedir hatta. düşünmeden al derim. can katar insanın canına.

@bullet-toothh
iki kedi almak radikal bir durum gibi gözükebilir. ama annenizin bir kedi fobisi yoksa o ufaklıklar kendilerini sevdirirler (kedi fobisi varsa başka bir hayvan düşünün). alınacak ufaklık 5-6 aylık olduğunda deliliklere başlayacaktır. iki yavru olması siz-ev halkı gündüz evde olmasa da vakit geçirmelerini sağlar. bu önemli çünkü yalnız büyüyen kediler çok yabani oluyor. teyzemin kedisi böyle büyüdü ve ameliyatlı bir dişi olmasına rağmen son derece vahşi bir kedi. bir kardeşi olması böyle sorunları azaltır.

erkeklerin en öenmli problemleri kulağına ses geldikten sonra ortaya çıkıyor. bazıları evi otel olarak kullanabilir. gelir yemeğini yer, uykusunu uyur ve yine dışarı çıkar. bir de mart aylarında çok pis kokar. dişilerde bu koku problemi olmaz. ameliyat edildiği taktirde dışarı bıraktığınızda da bir sorun yaşamazsınız. çıkar dolaşır evine gelir. ancak ameliyat tam kısırlaştırma olmalı. cinsel arzusunu öldürmeyip sadece yavru doğurmasını engellerseniz bir kedi değil de minyatur bir puma sahibi olursunuz. o nedenle ameliyat tam kısırlaştırma olmalı.

ama yine önceliği kör ya da sakat olan yavrulara vermek daha iyidir. örneğin bendeki ufaklık bir karganın gagasından alındı. 1 ay kadar bir süt anne baktı. şimdi besili toraman bir oğlan. o nedenle alacağınız sakat ya da kör v.b. bir yavru olursa hayatta kalmasını sağlarsınız.

açık söyliyim bence bakamazsınız. şu anki kedi isteğiniz yüzelsel bir ilgi gibi gözüküyor.

kedi iyi hoş hayvandır ama şu dünyada kedi boku kadar kötü kokan başka bir şey daha yoktur. kedinin sıçtığı ev bi hafta kullanım dışı kalır bence

kuş ile yaşama konusunda bişey diyemicem lakin hayatında hiç evcil hayvan beslememiş ve evcil hayvana hiç de sıcak bakmayan bi aileden gelen biri olarak evlilikle beraber eşimin işyerinde öksüz-yetim kalmış el kadar bir kediyi hayatımıza sokmasıyla kedi olayına fena alışmış durumdayım..kesinlikle alınız geçmişte kısa süre de olsa kuş beslemiştim ama kedi bambaşkaymış..şu an 5. ayında evin efendisi biz de kölesi olduk :) ama yerim o efendiyi ben..o derece..

yorumlar için teşekkürler,

bugün bi ara, evdeki kanaryayı tedavi eden veterinere uğradım, kısaca kuş-kedi nasıl olur ona sordum. bi süre beklememi önerdi. çünkü kanaryanın bacağını da bi saksağan yaralamıştı, zaten "yabanimsi" olan kanarya şimdi her şeyden korktuğu için, kediye alışamayacağını, kafeste kendine zarar verebileceğini söyledi.

kısacası, açık açık "kanarya yaşı ve sakat, daha çok yaşayamaz. o yüzden bi kaç ay daha bekle, kanaryayı da rahatsız etmemiş olursun" dedi. neyse zaten 5-6 aydır kedi alıp almamayı düşünüyordum, şimdi alma kararım sayenizde kesinleşti:) kuşun durumuna göre önümüzdeki 1-2 ay içinde ilgilenicem bu konuyla, zaten o zaman tekrar yardımlarınızı, önerilerinizi isterim.

tabi yine de lazım olursa:

bullet-tooth et windowslive com

güzel bi karar, hayırlı olsun.
bugün balkona bi kuş düştü, bizim kedinin kuşa nasıl atladığını görseydiniz kararınızda haklı olduğunuza daha bi emin olurdunuz.
yalnız şunu da söyleme ihtiyacı duydum, pet shoptaki hayvanlar da aynı ölçüde şanssız dışardakilerle, kafeste yaşıyorlar. hani adamlara para kazandırmamak adına alınmayabilir belki ama bi şekilde onların da eve ihtiyaçları var, üstelik çoğu cins olduğundan daha nazik ve sokakta hiç yaşayamazlar. yani o da şiddetle karşı çıkıldığı halde aslında güçlü bir alternatif.

evet, pet shop'taki hayvanların gerçekten her ne kadar yeme-içme gibi problemleri olmasa da, ciddi anlamda barınma sorunu var, tabi yine de petshop'tan almayı düşünmüyorum. ama zaten dediğim gibi, 1-2 ay sonra(umarım daha fazla sürer) da tekrar yardım isterim.

@magdalena
petshop'tan hayvan alınmasına karşı olmamız oradakilerin iyi durumda olması değil (bence bilakis sokaktakilerden bile daha kötü durumdalar) hayvanın mal olarak görülüp alınıp satılması zihniyetine karşı çıkmamız yüzünden. hayvan satan petshoplar kapanmalı, bu sektörü beslememeliyiz. siz aldıkça talep var diye yine bir sürü hayvan getirecekler (tamamen kaçak yollarla getiriyorlar ve çoğu yolda ölüyor). bunu engellemenin tek yolu oradan hayvan almamak.

soyle birsey var,
eger cok ihtiyaclari olan bir pozisyon icin sizinle gorustuyseler ararlardi.
ancak ince eleyip sik dokuyorlarsa zamana birakin. arkadasim is gorusmesinden 2 ay sonra 2. mulakata gitmisti mesela.
mail atabilirsiniz ama aramamanizi oneririm.

bence de aramayın. bekleyin. sizi seviyorsa zaten geri döner, dönmediyse de hiç sevmemiştirler :D

Aranır, kibarca sonuç hakkında bilgi istenir. Ayıp değildir, normaldir aramak. İnsan Kaynaklarından bir yetkili ile görüşmek isteyebilirsiniz.

ülkemin özel sektöründe çalışma ahlakı olmadığı için olumsuz da olsa geri dönüş yapmazlar. aramak bir sonuç getirmeyebilir ama mail atmayı deneyin. başına da "hatırlatma" amaçlı gönderiyorum gibilerinden bir şeyler yazabilirsiniz. bence deneyin, bu hem sizin işe karşı istekli olduğunuzu hem de işini gücünü takip eden bir kişi olduğunuz fikrini uyandırır.

bence arayip sorun...
sizi sevmislerse diye bi sey mi olur. not mu aliyolar x i sevdik diye....
seni coktan unutmuslardir. arayip hatirlatmanda fayda vaer...

biz sizi arıycaz'ların sonu pek tatlı olmaz ama. isteyenin bir yüzü kara vermeyenin... arayın evet.

www.duslersokagi.com
Şu karikatüre bakın. :D

yavru olduğu için kendini güvende hissetmesi uzun sürebilir. sanırım ortamını çok fazla değiştirmezseniz zamanla alışacaktır.

yavrum ya korkmasının yanında kendine has bir utangaç karakteri olsa gerek. endişelenmeyin zamanla diyalogunuz düzelecektir.

ustune gitmeyin, koselere sikistirmayin, surekli sevgi dolu yumusak ses tonuyla konusun (canim cicim agucuk vs...), o gelmeden elinize almayin, gitmek isteyince birakin. ensesindeki deriyi de ovalayin minciklayin :)) neyse... kendi haline birakin biraz size guvensin, gelir o.

evet hiç üstüne gitmeyin hatta hiç ilgilenmeyin. o yavaşça köşesinden çıkar, etrafı keşfe çıkar yakında. ayrıca tepenize de çıkar bir iki gün içinde. yemeğini suyunu kumunu gösterin ve kendi haline bırakın :) çok korkmuştur yazık ona, ebesi kıyamaz ona :)

(bkz: sex on the beach)

herhangi bir sert içkiyi fondip yapması için gaza getirin :)

İçmeden önce zeytinyağı yutuyor olabilir mi?

%45 uzeri olanlardan getirin. absinthe, ev yapimi raki vb.. olur. icmeden once de yagli bir sey yedirmeyin. sonra "olm uc saniyede carpti ahah" diye dalga gecersiniz..

ac karna icirin.

absinthe ya da white russian ( hızlı hızlı kafaya dikicek yalnız )

ya komaya girerse? bizim de oyle arkadas vardi. izbandut gibiydi. birkac kadeh viski icmis, sonra da bir sise absinth'i kafaya dikmisti. yere kapaklandi sonra, hastaneye zor yetistirdiler. cok eglenceli di mi...

aç karnına 3 bardak
(bkz: #2633218)

boğma rakı kendisini çökertmeye yetecektir. Arkadaşınız adanalı ise bu içkiden de etkilenmeyebilir...

yarım bardak bira, içine bir yemek kaşığı dormicum. size bütün sırlarını anlatacaktır.

bence direk kafasına sıkın.

viski, vodka, redbull. sağlık sorunları varsa sorumluluk kabul etmem.

Bira içsin, üstüne 1 şişe şarap içsin, kapanışı da tekila yahut viski ile yapsın. Görelim bakalım ne oluyor. Kombinasyon değişebilir de, 3 çeşit alkollü içecek içirmeye bakın.

viskiyle bardak falan yıkayıp mundar etmeyin viskiyi. divit'in dediği doğru, gözümün önünde 2 litre votka içen arkadaşım var bu inat yüzünden, bana mısın demiyor bazıları. sonra yürüyerek acile götürdüm adamı midesini yıkasınlar diye. bünye meselesi herkes sarhoş olamıyor. bence karaktersiz bir tipmiş yalnız eleman, aranıza mesafe koyun gitsin.

bana da pek etki etmiyor alkol, o yüzden bırakacağım galiba hatta. :) bedeni ya da zihni yorgunken alkol alırsa uykusu gelir. saçmalamasını beklerseniz çok beklersiniz. ben hayatımda ilk kez rakı içtiğimde (yarım yetmişlik, genceciktim) benim sarhoş olduğumu düşünen elemanlara sarhoş taklidi yaparak epey eğlenmiştim. farklı yollar midesini bulandırır kusturur, ya da uykusunu getirir. zihnini bulanıklaştırmak çok zor. (şimdiye dek bir kez bile sarhoştum hatırlamıyorum durumu olmadı bende)

şöyle bol kimyalı bi long island iced tea de iyi gider. içimi hafif diye yüklenir. sonrak küüüt. bi de kimi insanın normali çakır keyif gibi olabiliyor. arkadaşınız da sanırım öyle. onlar içse bile pek değişiklik göstermiyor, normalleri bu. :P

yok böyle bişey.herkes sarhoş olur..karıştırısan daha çabuk sarhoş olrusun..

kapasitesi yetmez...

ortalamaya vurursan kapasitesi fazla bile gelir sözlüğe.

işte bulundu kesin robin crusoe nicki :Pp

geçen sorulduğunda söylemiştim ama duyuruyu silmiş soran.

(bkz: animatronic)

Bak sen, peline peline :)

ben demiştim.

beraber gittigim arkadasin makinesinde sorun cikarmislardi. kapidan gecerken bu ne diye sorudular. makine dedik, olmaz iceri alinmiyor bir yere birakip gelin dediler. yok birakacak yerimiz diye yalvar yakar yaptik ama nafile oldu. niye, nasil dememiz de ise yaramamisti. bu olaylar 2 sene onceki sampiyonlar ligi maclarindan birisinde yasandi. simdi nasildir bilmiyorum.

not: sorunu cikartan bizatihi polis memurlari. nasil oluyor demeyin, oluyor iste.

ben gittim çektim kimse de bişey demedi ve hatta şaşırdım sorunuza. lakin çok büyük ekipmanla gitmek biraz sıkıntı olabilir sadece

bir seferinde inonuye girerken baya sorun yasamistim kameram elimde oldugu icin, sonrasinda polis bana anlatti olayin picligini, "yanina cep telefonunu alma, iceri girerken abi bu kamerayla ticari goruntu yakalamak istesem yanima cep telefonumu da alirim de" demisti, o gun bugundur hic sorun yasamadim.

not: benim kameram oyle hayvani objektifi olanlardan degil, bildigin 8m pixelli duz kameralardan.

ya biraz resmi giyinin, böyle işyerinden geliyormuş havasında. çanta manta olsun atın içine gitsin.

pilleri sahaya atılıyor diye fotoğraf makinaları alınmıyor. ancak dslrnin pili yok bataryayı da sahaya atacak halim yok diye ikna edebilirsin. memur belki benim yetkim dahilinde değil derse amiriyle konuşursun sorun olmaz. zaten şöyle bir tipine bakar holigan tipli değilsen olumlu sonuç alman çok yüksek ihtimal.

ben bu yolu izledim başarılı oldum.

her maça giriyoruz fotoğraf makinemle beraber.

biliyorlardır tabii ama söylüyorlar mıdır onu bilmiyorum..

bunu söylemelerinin bir zararı var mıdır ki? sonuçta ne zaman dondurduğumu bir yere yazsaydım bu soruyu sormayacaktım bile:) bir moderatör bakıp söylerse sevinirim.

soyluyorlar yaw!
birazdan bi moderator yazzar...

ben 1 hafta dondurduğum halde unutmuştum gününü. buraya yazdım galadnikov ve kimi raikkonen cevaplamıştı sağ olsunlar. belki sana da yardımcı olurlar.

entry'ler formata aykırı değil, sol frame'in ebesi yalan oluyor zaten çoğunlukla. bu sefer dolu bir şey yüzünden yalan oluyor. aslında yaptığı hoş bi şi ben destekliyorum klsjfdsklf uçarsa da isyan ederim sdkljfsd

saygısızca bir hareket. ama formata uygun..

sözlüğün bilgi kaynağı olması mantığına uygun, bulunsun böyle şeyler güzel. ama prime time bi zamanda yapması kötü gerçekten, sol frame fln.. direk copy paste yapıyor, kaynak belirtmeden alıntı nedeniyle gider mi bilmiyorum, ansiklopedik bilgiler için gerek yoktu sanırım buna. yeni geldim baktım pek de vakıf değilim konuya şimdilik ama..

edit: judagor haklısın o zaman tabi. konuya vakıf değilim dediğim o. (judagor kaynağa gerek yok yazmıştı)

uçurulma ağır olur hatta bence çaylaklık bile ağır olur. birçok kişiye "lan ben zaman yaratılış diye arama yaptım" dedirtmiştir bu arada:)

orada şahane düğmeler var. rastgele- 2008- dün - badi -son vs gibi. kullanın tavsiye ediyorum.

Sol frame'in bu görüntüsü benim hoşuma gitmiyor açıkcası.
Clark Kent modu diye bir şey var sonuçta. Kullanılmalı.

Copy paste yazarını ünlü yaptılar... 230 entyr girilmiş hakkında...yazık.
(bkz: olan biten/#12511735)

sazan düşüyor. birisi açacağı başlığı önceden açarak. "nonserviamm'ın birazdan entry gireceği başlık" bile yazdı. : ))))

ps: sonradan editleyerek bkz'lı bir şey yapmış.

bir yazar olayım bütün kitapları sayfa sayfa copy paste yapmazsam :)
bununki bilgi vermek değil entry gireyim de ne olursa olsun anlayışı.herşeyi bi gecede girecem diye yırtınmasından belli.

nonserviamm adına itü ve uludağ sözlükte bile başlıklar açılmış.meşhur olmak bu kadar kolay işte.

legal olmadığını düşünmüyorum, ama o zaman repins niye uçtu?
gerçi repins geri gelmiş de, çaylak olmasına neden olan entry'leri uçmuş...

geçen hafta soru başlığa bkzlı entry girdim diye çaylak olmuştum. aynı naneyi yiyen bazı arkadaşlara da dokunulmamıştı.

legal bi halt yerken çaylak olabiliyorsam bu arkadaş da çaylak olmalı. bildiğin internet kastı lan.

bir de onu frame diye telaffuz ederseniz söylemesi zor.

freym diyin bakın, o zaman frame'ye tecavüz etmez, etse etse frame'e tecavüz eder.

entry'ler legal ama tam olarak iyi niyetli denemez.
bolumler icin ayri ayri baslic acacagina, bunlari ayri entry'ler olarak girebilirdi.

mesela ye$eya diye baslik acardi ve altina 66 bolum icin 66 entry girebilirdi. ama o zaman bu kadar dikkat cekmezdi tabii.

bunun yaninda diger yazarlarin tepki icin actigi basliklar sozluge daha cok zarar veriyorlar. yine de uzun zamandir sozluk okurken bu kadar gulmemistim. eglenceli oldu.

topam entrysinin yarısını bugun girmiş, şu yeşeya kaç sezon kaç bölüm merak ediyorum
çaylak yapılmasına gerek yok aslinda bana herşey legal görünüyor
kendini bir amaca adamış belli ki
bu amaç yeşeya da olabilir entry sayısını hunharca artırmak da olabilir

@cedilla: türkçe'ye uygun olan yazımı "frame'ye" şeklindedir. siz okurken o "y" harfini görmezden gelebilirsiniz.

sayesinde bu akşam sözlük okuyamıyoruz, eksik olmasın. darısı kendi ebesinin başına.

kimi'nin olan bitende yazdığı clark kent modu ile ilgili bilgide şöyle diyor ;

"...yaptığınız tematiğin sözlüğün sol frame'ini meşgul etmesini istemiyorsanız, çözüm bir tık kadar yakınınızda."

yani burada isteğe bağlılık var. istiyorsanız formata uygun şekilde istediğiniz gibi yazarsınız diyor.

bu çığırtkanlık yapanları anlamıyorum. ne olmuş arkadaş yani adam yazmış, yazıyor. ne olmuş? yaşama sevincinizi mi elinizden aldı? elektriğinizi suyunuzu mu kesti? babanızı mı öldürdü nedir yani olay? her gün gerçekleşen bir şey değil bu, ayda yılda bir defa böyle bir olay olmuş vay efendim sözlük elden gitti, vay efendim sözlük okuma hakkımız elimizden alındı vay sözlük de vay sözlük... sol frame imiş, sözlük etiğiymiş bilmem ne... sana ne arkadaş?? author'un damarlısını gözümüzde canlandırdık yıllarca amk, elinlik genç kızlarımızın rüyalarını süsledi, allah a dine imana sataşıldı, inanç özgürlüğü diye ironi adı altında taşak geçildi v.s kimse bu kadar tepki göstermedi? sözlüğün kızlığını bozmadı ki arkadaş bu adam, "bi kere de ben geçiyim üstünden" dedi. bi gün lan. az idare edin adam işini görsün. ve üstelik kurallara uygun olmayan bir şey de yok!!!

4 saatte 15 sayfa birşeyler yazılmış hakkında vay bee...

@gochebe:

frame diye bir kelime yok ki Türkçe'de..

"sartre'yi okurum beğenirim, camus'u pek severim, cannes'e de gittim dolaştım" deyin bakalım, nereleriyle gülerler..

amaç bilgi paylaşımı ise bunda bi sorun yok ki. saygısızlık falan değil, bu şekilde düşünenler yanılıyor bana göre.

bilgi paylaşımı yapmaksa amaç diğer insanların gündem takip etme hakkına müdahale edilmeden de yapılabilirdi. ama dikkat çekmek için böyle bir yol izlenmesi düpedüz saygısızlıktır.

Yorulmuyor.

evet senin bilmediğin başka programları var.

yorulmuyor mu diye sormussun yorulmuyor dedim yanlis mi anasini satayim :d

bizim masalarda küçük büyük farketmiyor, servis yapmayı en bilen yapıyor devamlı. ve bu, hiç ben olmadım. :)

buyuk yapar her zaman.

@ali erbaş;

büyük yapar peki neden? bi açıklama bi kanıt falan sunabilir misiniz? bende bunun alıp arkadaşımın yüzüne çarpayım :) internette bulamadım pek bişey

başta büyük küçük yapar diye bir şey yok. her iki durumda da büyüğe saygısızlık olur. masaya oturulur büyük doldurmak isterse o doldurur, yapmak istemezse küçük doldurur bardakları. tabi küçük isterse diye bir şey yok. olay büyüğe bakar.

adamin adini hatirlamiyorum ama gecenlerde ntv de bir roportaji vardi sanirsam, raki icmeyle ilgili bir kitap yazmis onu acikliyordu, bilinenin aksine sakiligi kucuk degil buyuk yapar diye bir cumle kurmustu. arkadaslarina ornek olarak beni verebilirsin, ali erbas bile oyle diyor sakiligi buyuk yapar díyor de. arkadaslarin kim yahu bu ali erbas derlerse, ya git daha ali erbasi tanimiyonuz bi de raki icme adabindan bahsediyorsuuz de, cirkeflik yap. nerden bilecekler benim sumuklu biri oldugumu zaten :)

sakiliği masada yaşça büyük olan yapar. kanıtı falan olmaz bence bunun adettendir. :)

ya arkadaşlar güzel söylüyosunuz da , bizim dürzü nerden bulmuşsa 2 tane link gönderdi bana.kaybetmesem buraya yazardım onları. artık bu işin iddası kalmadı, psikolojik bi mücadeleye döndü.cuma akşamı hatay restaurant da şef garsona sorduk. o da büyük yapar dedi.ama işte herif gitmiş araştırmış etmiş bulmuş.ben büyüğün yaptığına emindim.ancak ne bir delil ne bir belge yok.yardım edin de şunun yüzünü bi morartam hele, ötesinde gözüm yok :)

Bence büyüğün servis etmesi abesle iştigal :) Bildiğimden söylemiyorum tabii ama hazır konu açılmış fikrimi belirtmek istedim :p

şöyle bir şey yap. git önce blog.comdan bir account aç. oraya rakı ile ilgili bir iki ıvır zıvır post gir. sonra da en üste sakiliği büyük olan yapar yaz.. o linki kaynak göster : )

bi masada büyük yapar bi masada büyüğün desturuyla küçük yapar yazılı hiç bir kuralı yoktur bu işin, suyunu çıkarmayın.

arkadaşlar sakiliği yaşça en küçük olan yapar. bunun adabı budur. ancak büyüklerimiz doğrudan müdahale ediyorsa ses çıkarılmaz.

rakı içmenin rajonları videosu paylaşıyorum kanıt olarak (yeni rakı'nın)

www.youtube.com

Büyüklerine hizmet etmek ve saygıda kusur etmemek için küçük yapar.

rakının memleketinde doğup büyümüş biri olarak benim büyüklerimden gördüğüm hep sakiliği küçük yapar, eğer arzu ederse büyükte olaya dahil olabilir.
çünkü ne zaman sofraya otursak başta babam, sonrasında sofraya dahil olan büyükler "hadi bakalım aslan parçası doldur bakalım nevaleyi" veya "e hadi bakalım" derler ve bardağı uzatırlar.
Bunun sebebini hiç merak edipte sormadım. bence küçüğün her zaman büyüklere hizmet etmesinden kaynaklanıyordur muhtemelen, ama bu işin detayını, iç yüzünü bilse bilse Aydın Boysan bilir. Kitabını da yazdı diye biliyorum. Açıp okumak lazım.

Gerçek cevabı arıyorsanız, demcilerin piri olan Aydın Boysan dan cevabı bulabilirsiniz. O videodan farklı olarak rakıya buz katılmaz der aydın boysan. Sorunuzun cevabı hangi kitabındadır bilmiyorum ama
kitapyurdu.com
bunda olabilir. Bir kitapçıya gidip inceleneyebilirsiniz.

küçük olan yapar arkadaş. biz babadan böyle gördük.

işte benim bildiğim de want2die ın dediği mantık.masanın kontrolü, yaşça büyük tecrübeli kişide olur.büyüğe servis yaptırılmaz mantığı yanlış bence yani servis olarak yanlış anlaşılıyor.sonuçta yaşı büyük kişi masada bardak eksikse gidip bi koşu kapıp gelmiyor, ya da ne bileyim meze bittiyse mutfağa koşup tazelemiyor.onun tek işi rakı doldurmak( istediğine gerektiği kadar). ama işte bir kaynak yok.dediğiniz gibi aydın boysanın kitabına bakıcam artık biyerlerden.

Rakı sofralarının eski bir adabı da sakiliktir. Usul adap bilen ehli keyiflerden en genci sakilik görevini üstlenir. Masada oturanların bardaklarına rakı döker. Büyüklere ise hiçbir şekilde sakilik yaptırılmaz. Büyüklük anlamı masada daha bir anlam kazanır. Şişede kalan rakı masadakiler arasında eşit paylaştırılır. İstenirse yenisi garsondan istenir.
KAYNAK
www.kenthaber.com

Masadaki en tecrübeli kişi (ki en büyük kişi olacaktır) sakilik yapar.

Kadehi de o kaldırır. O kaldırmadan kadeh kaldırılmaz. Kadeh de zaten 1 kere kaldırılır, ilk yudumda kaldırılır. Şarap içer gibi takır takır vurulmaz birbirine o bardaklar.

kadehi en büyük önce kaldırır o kaldırmadan kadeh ele alınmaz evet, bunun zaten sakilikle bir alakası yok. kırk yıllık adet falan diye saçmalamayın masanın büyüğü sakilik yapar mı hiç ya. sakilik en küçüğün işidir, küçükler doldurur büyükler içer bu kadar basit. babamla içerken "baba bir duble daha koy da demimiz soğumasın" dersem o dubleyi götüme sokar çok afedersiniz. ama babam bana "evlat benim sütü bir tazeleyiver" derse o benim görevimdir işte. kıçımızdan element uydurmayalım sakiliği büyükler yapar falan diye.

Bence de büyük yapar. Sağlam kanıt istiyorsanız, İlber Ortaylı' dan yazıları kaynak gösterilerek, Aydın Boysan aynı şekilde. Metin Akpınar' ı söyleyin. Çok istiyorsa, kendisi bir de böyle araştırsın. Hıncal Uluç, Ertekin Dinçay ve hatta efsane başkan Süleyman Seba da olabilir. İlber Ortaylı' nın yazılarında okuduğumu hatırlıyorum. Aydın Boysan malum. Tanımam ama, bileceğini düşünürüm. Hayatı rakı sofrasında keyifle geçen, güzel insan. Metin Akpınar gibi güzel rakı içen birini görmedim. Görmüşlüğüm var rakı içerken. Kültür konusu ise bildiğiniz üzere. Sonraki saydığım şahsiyetler ise, gerçek beyefendiler. Bu konularda bilirkişi bile sayılabilirler. Yardımcı olabildim mi, bilemiyorum. İspat; her zaman, iddia sahibine düşer. İkna olmamışsınız madem, bunları da istemek hakkınız diye düşünüyorum. Pes etmeyin. Sizin görüşürünüz doğru.

Pardon. Bir özür dileme. İlber Ortaylı değil, Murat Bardakçı olacaktı. İlber Ortaylı ile ilgili, taht meselesinden dolayı bir yazı okumuştum. Sabah sabah aklım ona gitti. Daha kendime gelememeşim demek. Rakıdan değil, yanlış anlamayın. Dün hafif zehirlenmeden dolayı garip bir gün ve gece yaşadım da ondan.

sigorta kaydın yapılacaksa kesilmesi lazım, diye biliyorum ben en azından.

işvereninle konuşup sigorta kaydını yapmamasını iste, kayıt dışı çalış.

sigortali iste calissan bile min. asgari gelir kadar gelirin yoksa kesilmiyor.

ÖĞRENİM VE KATKI KREDİSİNİN KESİLME SEBEPLERİ
* Öğretim kurumundan ayrılması, çıkarılması veya geçici olarak uzaklaştırılması,
* Vazgeçmesi, izin alması, kayıt dondurması,
* Sağlık sorununun olması,
* Öğretim kurumunu değiştirmesi esnasında, eski okulunda bir yıldan fazla başarısız olması,yada öğretimine bir yıl ara vermesi,
* Öğretim kurumunun kapatılması,
* Kurum yurtlarından süresiz çıkarılma cezası alması,
* Devamlı gelirle çalışması,
* Kesin hükümle mahkum olması

Hallerinde öğrencilerin öğrenim ve katkı kredisi kesilmektedir.

BURSUN KESİLME SEBEPLERİ
* Başarısızlık sebebiyle,
* Öğretim kurumundan ayrılması, çıkarılması veya geçici olarak uzaklaştırılması,
* Vazgeçmesi, izin alması, kayıt dondurması,
* Sağlık sorununun olması,
* Öğretim kurumunu değiştirmesi esnasında, eski okulunda bir yıldan fazla başarısız olması, yada öğretimine bir yıl ara vermesi,
* Öğretim kurumunun kapatılması,
* Kurum yurtlarından süresiz çıkarılma cezası alması,
* Devamlı gelirle çalışması,
* Kesin hükümle mahkum olması

Hallerinde öğrencilerin bursu kesilmektedir.

asgari falan demiyor. devamlı gelir diyor. ona göre...

dediğin puro caffe creme vanilya olabilir ucuz ve güzeldir.

her puronun tadı kötü değildir ama büyük ihtimalle che'nin tadı da hoşuna gitmeyecek. sigara gibi ince purolar oluyor onlar seni daha çok tatmin eder aroma konusunda. (gerçi bunlar da puro sınıfına ne kadar girer bilemiyorum)

bu arada aromalı puroların yandığında kokusu çok güzel oluyor haklısın. yavaş yavaş içersen nispeten aramoyı daha çok alabiliyorsun. belki seri bir şekilde tüketmen de kötü bir tat almana neden olmuş olabilir.

backwoods iyidir.

hem 2-3 saat sevişmeye gideceksin hem de ters bakış istemiyorsun, o da iyiymiş. yalnız öyle bir otel türkiye standartlarında mevcut değil henüz, önümüzdeki yüzyılda da zor görünüyor.

3 4 saatliğine otel tutarsan senin için sorun olmaz da kız arkadaşına hayat kadını muamelesi yapabilirler. git paşalar gibi gecelik tut otelini. otel konusunda bilgi veremeyeceğim özür dilerim ama kızılay civarlarında vardır kesinlikle ulusu istemiyorsan

otel ne kadar pahalıysa o kadar rahat edersiniz girip çıkarken. "o tür" yerlere gitmeyin. başınıza iş alırsınız.

www.parliamentotel.com
belkı yedi ,sekiz sene oldu ama hıc bır sorunla karsılasmadıgım bır otel.

heyyt, anılarım depresti...:)

bestekar sokakta "private movie center" var.. corvus pub'ın karşısında.. gidin film kiralayın (dvd) odanızı kapatın , takılın :)

akşam 8den sonra karanfile gidersen, tam Turhan kitapevinin orada yere sergi açıyor bir iki genç, onlarda bulaiblirsin.

ordaki elemanda hep aynı film afişleri oluyor genelde, ağır roman olacağını sanmıyorum. ama belki istek üzerine getirebilir, sorayım ben ona evet.

ama başka?

optimumda bir dükkan vardı. poster satıyodu felan. sen uzaksan ben bir ara bakar mesaj atarım.

düzgünler içinde en orjinali bu görünüyor şimdilik.
img43.imageshack.us

sadece söylemek istediğimden yazıyorum, gerçekten güzel fikir, hatta simona'nın verdiği linkteki gibi bir şeyde olabilir, tek hacivatta güzel.

meraktan sual, koluna mı nereye yapıcan bu dövmeyi ?

@simona
teşekkür ettim. bu resmi biraz adam edip dövdürebilirim sanırım.


@alchemistt
sağolasın. ön kolun iç tarafı veya omuz düşünüyorum.

kakası bulaşacak kıvamdaysa bi sorun var zaten, neyle besliyorsunuz?
parazit aşısı yapıldı mı?

annesi olsa hemencecik öğretirdi ona kendisini temizlemeyi ama annesinden ayrıldığı üzere zamanla kendisi içgüdüsel olarak temizlenmeyi öğrenecektir, merak etmeyin.. şimdilik ıslak bezle siliverin.. (kolonyalı mendille değil ama sakın..).. bu işlemi yaparken de elinize hijyen açısından bir doktor eldiveni giymeniz daha güvenli olur.. olmazsa da iyice yıkayın elinizi, çünkü bu sevimliciklerin kakaları bayağı bir tehlikeli olabiliyor insanlar için..

ha bir de uyuzcan'ın dediği gibi, eğer çok sıvıysa kakası, süt veriyorsunuz sanırım.. genel kanının aksine aslında içine çok miktarda su katılmamış süt, tüm yaştaki kedileri için iyi değildir..

tecrübeli büyük bi kedi bulun. onunla 1-2 ay takılsın. büyük olan yol yordam öğretir ona.

onunde kuru mama, islak mama, sut ve su var, cogunlukla sut iciyo, arasira da islak mama yiyo.

sut yarim yagli ve su katilmis.

asisi da yapilmis diye biliyorum, iki gun oldu alali, pazar gunu tekrar getirin dedi veteriner, kontrol icin.

islak pamukla silmeye calistim ama kurumus ve yapismis, cikmadi..

şimdi işin gerçeği şu ki, gözünüzü korkutmak istemem ama, kendinizi hazırlayın diye söylüyorum, kedinin en hassas olduğu aylar bu önünüzdeki birkaç ay.. hem cins, hem yavru.. veterinere sıkça gitmenizde ve tavsiyelerini dinlemenizde fayda var.. yalnız bu durumda veteriner seçimi çok önemli, çünkü kimse alınmasın ama, çoğu veteriner fazlaca paragöz.. olmadık olmadık şeyler çıkarıp, aynı etkide daha ekonomik yöntemler varken, genelde pahalısını dayatmaktan yana oluyorlar.. bu konuda dikkatli olmanızı tavsiye ederim.. bizim başımız çok ağrıdı, sizinki de ağrımasın..

süt vermeyin, hatta bir süre sadece kuru mama verin derim ben. (veterinere gidene kadar en azından)

temizlemeye gelince, etrafa bulaşacak değilse bırakın kendi temizlesin.

son olarak, kediler kesinlikle yıkanmaz diye bir kural yoktur. ama gayet travmatik bir durum olacağından (daha birbirinize alışamadığınız için söylüyorum bunu) son çare olarak düşünün. eğer yıkamak zorunda hissederseniz, vücut sıcaklığına yakın bir sıcaklıkta su kullanın ve tüylerini kesinlikle ıslak bırakmayın.

not: veteriner değilim.

çinçilaların tüyleri çok olduğundan boklar kıçında kalabiliyor bu sorun ilerde de başınıza gelebilir. bazı kediler titiz oluyor tertemiz yapıyor heryerini, bazıları da pek sevmiyor ayda yılda bir temizliyor kıçını. etrafa bulaşacak kadar pis kalıyorsa ıslak bezle yüzeysel siliverin yeter. yıkamaya yağlamaya falan hiç girmeyin. yavru kedi + kış aylarındayız + bol tüylü bir cins = sakın yıkamayın.

sakın ama sakın yıkamayın. nemli bir bezle silebilirsiniz. kısa bir süre içerisinde kendisini temizlemeyi öğrenecektir. 2 aylık kedi anne sütünden kesilmiş demektir, bu durumda süt vermenize gerek yok. hatta su katılmıs olsa da vermeyin. cok istiyorsanız yogurt ya da ayran verin. mama olarak royal canine kitten diye bir mama var. hem cok sevecek hem de tüm sindirimi düzenleyecektir. yaş mamadan da 6 ay oluncaya kadar kacının. özellikle bagırsakları hassas kedileri çok zorlar.
dedigim gibi temizlenmeyi öğrenecektir kısa sürede. panik olmayın ama iyi bakın :)

Benim kedim de Chinchilla, ben de aynı olayları yaşadım.
Maalesef havyancıkları pet-shoplarda az besliyorlar, dışkılaması az olsun diye. Bir de belli ilaç ve vitaminlerle yaşatıyorlar, kedicik yuvasına gelince yemek bol ama vitamin ve ilaç desteksiz olarak ilk önce motoru bozuyor, eğer dikkat etmezseniz birkaç hafta içinde sizlere ömür.
Şimdi birkaç tavsiye:

* sadece kuru mama ve su, yaş mama olmayacak, ev yemeği olmayacak
* popoyu kakanın akabinde ılık suyla yıkayıp düşük devirli saç kurutma mak. ile kurutmanız lazım
* popo kısmının tüylerini kendi kendisine tam manası ile temizlemeye muvaffak oluncaya kadar biraz kısaltınız, biliyorum komik gözükecek ama hem yapışma ihtimalini azaltıyor, hem de siz ılık suyla bile yıkasanız soğukalgınlığı ihtimali var, kısa tüy daha çabuk kurur

Biz hayvancağızı böyle kurtardık, şimdi 12. yaşını kutluyor.
Kolay gelsin...