ölmedi yüreğimizde yaşıyor.

güzel çizim

şu senin soruna ışık tutabilir.
(bkz: #18922835)

konudan bağımsız olarak çok katı bir şekilde fatih veya kanuni'ye dedem diyen adamlara aynı zamanda deli ibrahim'in de torunu olduğunu hatırlatıyorum.

evet saçma zaten.

tarihten bi haber herkes. millet osmanlı'nın türk olduğunu,padişahların türklük ateşiyle yanıp tutuştuğunu falan sanıyor.

ama bu durumdan dolayı insanları eleştirmek de mantıklı değil. sonuçta okullarda okutulan tarih belli.

Atatürk'ü seven Sultan Mehmed'i veya Sultan Süleyman'ı sevemez diye bir şey yok.

saçma falan diyorsunuz da, bahsettiğim siyasi olarak benimsemek öncelikle. ve birbirine bu kadar zıt görüşlü iki insanı birden siyasi anlamda takdir etmek de bana çok saçma geliyor. yoksa onu seven şucudur bunu seven bucudur gibi bir şey hiç ima etmedim, sadece aradaki tutarlılığı sorguluyorum.

yani adam milliyetçi ve sırf anlam verememekle birlikte sanıyorum sadece türk milletini yüceltiyor diye ikisine de hayran oluyor. siyasi olarak nerden tutsan elinde kalıyor. ümmetçi, kültürünün büyük kısmı arap-fars karışımı olan padişaha milliyetçilik yüklüyor, sonra atatürkçülük yapıp kalleş araplar nutku atıyor falan.

bir dönem resmi ideoloji aslında bir taraftan atatürkü bir yandan da türklüğü yeterince pompalamıştır. yani türklerin son büyük kahramanıdır atatürk. hunlarla başlar, atatürkün kahramanlığında son devletinin kurar türkler bu çizgide ideolojik olarak her zaman bağımsızlığına düşkün olan geçmişte nice devletler kurmuş, hiçbir devletin boyunduruğu altında yaşamamış olan türkler inancından bakılınca hiçbir sorun yok.

"birbirine bu kadar zıt görüşlü iki insanı birden siyasi anlamda takdir etmek" demişsiniz. sanırım sorun burada.
aynı tarihsel süreç içinde bu tür karşılaştırmalar yapmak anlamlı. ama farklı tarihi süreçler işin içine girince bence anlamlı değil. bu mantıkla tarih boyunca sadece halkın oyuyla seçilen, demokratik bir rejim kurma hedefi güden insanları sevmemiz gerekir. ne yani, sultan mehmet "hadi ben cumhurbaşkanı olacağım, 4 yıl sonra yerime yenisini seçin" diyebilir miydi ki bunu yapmadığı için onu sevmememiz gereksin. ama kendi tarihi dönemleri içinde yine de sevilecek/sevilmeyecek padişahlar veya tarihsel figürler vardır, o ayrı.
bana gelince, ben atatürk'ü severim. osmanlıda da daha fazla veya daha az sempati duyduğum padişahlar vardır, ama bugüne uzanan bir boyutları fazlaca kalmadığı için beni çok da enterese etmez açıkçası.

eidt: yalçın küçük "aydın üzerine tezler" kitabında örnğein ikinci mahmut'u atatürk'ün öncülü gibi görür,yani aydınlanma yönündeki çabaları nedeniyle.

tabi ki demokrasi literatürü çok farklı, ama kastettiğim ve soruda vurguladığım daha çok milliyetçilik kısmı, yani bunu yapan, kanuni torunlarıyız diye dolaşan kesim özellikle milliyetçiler, bu noktada dönem şartlarının da çözemeyeceği bir çelişki görüyorum hala.

osmanlı tebaasının karma olması farklı osman soyunun türk olması farklı osmanlı ceddinden türk tür niye sevmeyeyim sevmemem için sebep söyle ?

tarihin 1 numaralı kuralını unutmuşsun(uz), gözardı etmişsiniz. Olayları, kişileri dönemin şartları altında değerlendirmek gerekiyor. Atatürk ile bir Fatih Sultan Mehmet yönetim şekli açısından birbirlerine pek benzemezler belki ama başarı açısından benzerler. ne açıdan baktığınıza da bağlı. Siz osmanlı padişahlarının arap filan olduğunu mu sanıyorsunuz? ya da osmanlı'nın şeriatla yönetildiğini? eğer böyle bir fikriniz, düşünceniz varsa yanlışlardasınızdır. Osmanlı, Oğuzların Kayı boyundandır. Ayrıca Osmanlı, şeriatla yönetilmemiş, örfi kurallarla yönetilmiştir. Atatürk gibi bir lider, bir kurtarıcı çıkarabildiğimiz için şanslıyız. bir fatih, bir yavuz, bir kanuni(kendisini pek sevmem aslında) neyse Mustafa Kemal Atatürk de odur.. bunlar iyi kötü bizim geçmişimizdir. Gurur duymalıyız hepsiyle..

@bilmemkacincinick çok güzel ifade ettin insanlar osman soyunun arap olduğunu sanıyor ve osmanlıyı çok yanlış tanıyorlar osmanlı 1700 lere kadar çağının en gelişmiş devleti idi

anlamamakta ısrar ediyorsunuz. osmanlıyı yönetenlerin soyu türkmüş arapmış değil ki konu, arap olduklarını falan da sanmıyorum. osmanlı'da bir an bile türkçülük yapılmamış, kimse türklüğüyle ön plana çıkmamış, tamamen milleti ne olursa olsun müslüman olsun anlayışı hakimken buna karşı olan milliyetçi adamların savunması çelişkidir bana göre. istanbul fethedilirken türklük için değil, islam için edilmiştir. türk-islam sentezini savunan milliyetçiyi anlarım bu noktada ama ciddi bir kısım bunu kabul etmeyip aksine orta asya türkçülüğü yaparken kanuni torunuyuz diye dolaşıyorsa sıkıntı vardır bence.

bugün müslüman olan hangi Türk devleti %100 Türklüğü savunuyor ki? İslamiyeti seçmiş bütün Türk boyları Türk-İslam sentezi içindeler. Bu artık bir kültür şeklini almış durumda. iş Türklükle de bitmiyor. Hangi millet olursa olsun, inandığı din ile milli değerleri kaynaşıyor ve yeni bir kültürel değer ortaya çıkıyor.

Ayrıca Fatih'e kadarki bütün padişahlar sadrazamlarını Türk beylerinden seçmekteydiler. Fatih, istanbul'un fethinden sonra devşirmelerden sadrazam yapmaya başlamıştır.

aslında tek sorun, teknoloji geliştikçe insanlar arasındaki iletişimin kopması. iletişim teoride gelişiyor evet ama her yeni gelişme insanı yalnızlığa itiyor.

çünkü bir hedef kalmıyor. amaçsız insan boş insandır, mutsuz insandır. neyi elde etmek için kasacaksın ki, zaten her şey nerdeyse altın tepside sunuluyor, ötesi yok yani. doyumsuzluk dışındaki cevapları merak etmişsin ama başka cevap yok gibi belki varsa o da amaçsızlıktır.

mutluluğun beklentiyle ters orantılı olduğunu düşünürsek normaldir..

amaçsızlık evet. bir şeyler biraz daha zor olmalı. para kazanmak bile kolay lan artık, bizden önceki nesiller bütün gün taş taşıyormuş, şimdi iki tuş darbesi bi aylık maaş.

modernlestikce ihtiyaclarimizi daha kolay karsiliyor ve bircok konuda harcadigimiz zamanin daha da kisalmasini sagliyoruz. baska seyler icin daha cok vaktimiz kaliyor ve onemli olan bu zamanin nasil degerlendirildigi sanirim. artik kendimiz icin daha cok vaktimiz var ve kendimizi mutlu etmeyi pek ogrenemedigimizden bu zamanlari hep mutsuzluk icinde geciriyoruz.

Çoğu şey dejenere oluyor çünkü. Ayrıca gelişip, iyileşen şey teknoloji ama hayat şartları gelişip iyileşmiyor. Aksine daha beter oluyor.
Aklıma gelen ilk örneği veriyorum, bundan 30 sene önce lise mezunu adamlar (mesela benim halam, babam ve sülalenin büyük kısmı) Türkiye'nin en büyük şirketlerine, bankalarına girmiş ve müdür olmuş insanlar. Bugün lisenin kapısından çıktığı gün iş bulan adamı geçtim, üniversite mezunu üstüne master yapmış adam o şirketlerin kapısına yanaşmak için 5 farklı İK'cının elemesinden geçiyor.
Demem o ki, bıraksanız çatıya çıkıp anten çevirdiğimiz günlere geri dönerim.

ne istediğini bilmeyen insan, var olanın iyisine meylediyor olabilir.

ne getirdiğinden çok ne götürdüğüne bakmak gerektiği için ki ona da hiç bakılmıyor, elinizi devreden çıkardıkça aranılan o bağları bulmanıza imkan yok, el önemlidir.
eliniz bir şeylere değsin.

seneca.nın bir sözü var bu konuya tam uygun; "zenginlik çok şeye sahip olmak değil az şeye ihtiyac duymaktır."

neyimiz olursa olsun sürekli daha iyisi olabilecek diye düşünüyoruz. çünkü tatmin olmuyoruz. çünkü aciz ve fakir yaratıklarız sürekli daha fazlasına ihtiyac duyuyoruz. çünkü ne kadar uyursak o kladar mutlu olacağımızı düşünüyoruz, ne kadar fazla yersek, ne kadar fazla kazanırsak, ne kadar fazla bilgisayar oyunu oynarsak. hayatımız fazlalık üzerine kurulmuş. ev arkadaşım eve gidiyor. bir çuval dolusu yemek getiriyor. kap kap, tencere tencere. ancak bir tenceresini yiyoruz geri kalanı bozup atılıyor. aç gözlülük ki bu. yetmeyeceğini düşünüp daha fazla getiriyor.

bir kızılderili hikayesi var bu konuyla ilgili yine: insan yaratıldığında ne istersin diye sormuş tanrı. ilk insan da kartal gibi gözlerim olsun demiş, kartal gözlerini ona vermiş. sonra kaplan gibi pençelerim olsun demiş, vermişler. ayı gibi güçlü olayım demiş, olmuş. tavşan gibi çevik olayım demiş, tavşan da çevikliğini vermiş. böyle böyle bütün hayvanlar onu yüceltmiş. ama bilge baykuş bu insanın asla mutlu olamayacağını söylemiş. diğer hayvanlar şaşırmış neden ki demişler. ve baykuş demiş ki, onun içinde büyük bir karadelik var. ne alırsa alsın dolduramayacak içindeki boşluğu. açgözlülük, herşeyi yutan bir karadelik gibi.

ayrıca insanlarla aramızda iletişim yok. pazar günleri tek katlı müstakil evimizin balkonunda gözleme yerdik. bahçesinde incirden eriğe, elmadan cevize bir sürü ağaç, çilekten bibere bir sürü meyve sebze vardı. ufacık bir bahçeydi üstelik ama hepsi sığıyordu. balkonda bir salıncak bile vardı ipini çatıya bağladığımız. babam bazwen derdi, çok şanslıyız biz. bu kahvalyıtı böyle bir ortamda yapabilmek için bir sürü para verecek insanlar var diye, şaşırdım. muhabbet ederdik. sıcacık bir ortamdı. eskiden herkes böyleydi. aile kavramı bile günümüzde yok olmak üzere. hatta microsoft.un bir tv reklamı vardı. sanrım ofis araçları tanıtımıydı. baba oğul ikisi de laptoplarını kullanıyor. sonra çocuk babasının bilgisayarında birşeyler yapıyor, babası şaşırıyor. ardından çocuk bilgisayarını alıp gidiyor. baba oğul arasında konuşma dahi yok. konforlu ve kolay herşey. ama mutsuz. ailece vakit geçirmenin en eğleceli yoluymuş, pehh. www.microsoft.com

bi de başarı kavramını irdelemek gerekiyor. başarı günümüzde bol para, kariyer, araba olarak nitelendiriliyor. oysaki başarı dediğimiz şey hayatta mutlu olmak, sevdiğin işi yapmak bundan keyif almak. bir başka deyişle teknolojinin ilerlemesi başarıyı arttırmıyor ki.

arap sabunu iyidir. bi de fırça lazım. eski usül böyleydi.

arap sabunu yok. alternatif bulmam lazım. saydıklarım var evde.

sıvı sabun ve bulaşık deterjanı aşırı derecede köpürür. durulamanız imkansız hale gelir. eski usul anne yıkaması genelde küvette değilde banyo zeminine yayarak yapılırdı. önce ılık suyla ıslatılırdı halı. sonra da arap sabunu ve halı fırçasıyla bi güzel fırçalanır en son da durulanırdı. şu noktada tahminimce halıya en zararsız olacak şey beyaz sabundur. hani şu klasik banyo sabunlarından. bi de fırça tabi. fırça yoksa eski bir elbezi falan da aynı işi görür diye düşünüyorum.

halı yıkamacılara versen? bayağı uygun fiyatları diye biliyorum. uğraştığına değmez.

hala yıkayıp suyunu akıtmaya başlamadıysan, kalıp sabunun olmadığına göre sıvı sabun en iyisi olacak, olur küçükse küvette, kolay gelsin

tabi ki ama başarısız intihar girişiminde karşında polisi de bulabilirsin
düzeltme: kullanmayacaksan hak

Bence manasız ama (ağır hastalıklarda ötenazi gibi durumlar hariç) hak tabii ki. Hani suç teşkil etse ne olur, etmese ne olur, artık yoksun zaten öldükten sonra.

hukuki açıdan bir cezası yoktur. çünkü hem aktif hem de pasif süje aynıdır.

Olursen zaten olmussundur. Deneyip basaramazsan da kimse sana neden yapamadin demez. Son zamanlarda hastane polisi tutanak tutuyor ama intihar denemelerinde.

Ama devletin sana verdigi bir hak degildir. Oyle olsa intihar etmek icin ucurumlar olusturulur, ilaclar vs satilirdi.

tutanak tutulmasının sebebi, türk ceza kanunu'na göre intihara ikna veya yardım suçtur. yardım veya ikna eden var mı diye tahkikat başlatılır. ayrıca hayatına kasteden kişi hakkında uygulanabilecek bir emniyet tedbiri var mı diye soruşturma yapılabilir.

kendini öldürmek hak olabilir, ama anasını, babasını, çocuğunu, eşini ömür boyunca acı içinde bırakmaya hakkı var mı insanın? insanın evladı şehit bile olsa, ailesi bundan gurur bile duysa o acı katlanması çok zorken, bir de intihar ettiğini yakıştırmayı düşün. ayrıca insanın kendini bir sonraki günü, güneşi görmekten, komik bir şey görüp gülmekten, bir şeylere mutlu olmaktan alıkoyması bir hak mıdır?

başarısız olunca ceza gelebiliyor, polisi itfaiyeyi boş yere tutmaktan falan
bir de etrafa zarar verilirse onun cezası oluyor şunun gibi gundem.milliyet.com.tr

Ceza kanunu hakkında hiçbir fikrim yok ancak bir insanın kendi yaşamı hakkında hiçbir otorite, kurum söz hakkına sahip olamaz. Devlet bir insana kendini öldürmeni yasaklıyorum diyemez. Din kitapları da bunu en büyük günahlar sınıfına sokarak engellemeye çalışmaktadırlar ama bence bir insanın en özgür ve dokunulmamış kararı intihar etme ve yaşamına son verme kararıdır.

Bir insan yaşamını sonlandırmaya karar vermişse zaten yaşamdan keyif almıyor ve acı çekiyor olmalı. Sahip olduğu sorumluluklar, ailesi ve diğer şeylerin ne gibi bir önemi olabilir ki ? Bunun daha ötesi mi var, kendi yaşamını sonlandırıyorsun zaten...

ben beğendim. hem tempolu hem slow falan güzel olmus ama sözlük duyulmuyor o biraz kısık olmus

neira ile aynı fikirdeyim. benden önce davranmış.

sözleri anlayamadım ben. telefonda konuşuyormuş gibi. ama güzel bir hava katmış. şarkının orjinalini dinlemedim lakin bu hali oldukça keyifli. ritimler güzel ve arkaplanda rahatsız etmeden yavaş yavaş çalıyor.

@neira, dahinnotha;
öncelikle teşekkürler. Ve evet, vokaller kısık olmuş gerçekten. o "telefonda konuşuyormuş gibi" kasıtlı bir efektti aslında, ama fazla kısık olmuş. onları açayım biraz.

edit: Bu arada vokal işinden pek anlamıyorum. Biraz da o yüzden farkında olmadan kısık tutmuş olabilirim :)

"ben bunun üzerine vokalini yaparım!" diyen varsa seve seve vokalsiz halini paylaşabilirim :)

hacı her şeyi sen mi yaptın bu kayıtta?

@lamneth,

Evet, duyduğun her şey sıfırdan hocam, kendim yaptım. Davulu bilgisayarda yazdım(ancak bu kadar tekdüze bir ritm becerebildim). Kalan her şey mikrofonla kayıt şeklinde...

ben bu halini beğendim,vokal dahil bir daha dinleyeceğim
bir de orjinali için www.youtube.com

yavaş olmuş bence.

hacı çok iyi olmuş bence. ben de müzikle ilgileniyorum. grup olsak mı? :)

çok güzel olmuş.tebrik ederim.

Gerçekten çok güzel olmuş. Ben vokallerin bu kısık halinin çok uygun olduğunu düşündüm, ellerinize sağlık.

yüzü kendi kalesine baktığı halde rakip kaleye gol atabilme kabiliyetine sahip oyuncu şekli.

Ayrica bunlar bol bol top indirir. Elmander, hakan sukur tarzi forvet

sırtını rakibe yaslayıp top alan, onu saklayabilen , arkadaşlarına boş alan yaratan, o topu yerine gönderen, kafa ile indiren forvet

sırtı kaleye dönük ama adam o esnada uzayda kendisinin ve kalenin nerede oldugunu biliyor arkasını döndüğü gibi şut çekiyor veya arkası dönükken pas atıyor.

basketcılerde de var sırtı donuk zıplıyor ters donuyor sut çekiyor. döndükten sonra 2 saat pota nerede yahu diye potayı aramıyor ortalıkta.

genelde uzun boylu pivot forvetler için kullanılır. hızlı ve daha kısa forvetler koşu yoluna, ara pasa top beklerken, sırtı dönükler havadan gelen toplaı arkadaşlarına indirir, dönüp şut çeker ve kafa golü kovalarlar.

Hakan Şükür - Drogba örnek futbolcular.

truvaiti +1

tadından cok besin degeri onemli dogada.. onlarin tadi kotulesseydi ama besin degerleri ayni kalsaydi aslanlarin da tat alma duyularinda ona gore degisiklik olurdu..

bulundugu ortama maksimum uyum ve sonraki nesile mumkun oldugu kadar saglikli döl aktarma üzerine kurulu düzen olunca bu son kacinilmaz..

avlanıp beslenen hayvan tadına bakmıyor ki.

amaç karnını doyurmak,güçlenmek,yavrularını beslemek vs. tadıyla ilgilendiklerini de nerden çıkardın?

teknik donanıma sahip olduğum bir konu değil ama;
otçul hayvanlar etlerinin tadını değiştirmek için yedikleri otlar yerine başka şeylere yönelmek zorunda kalırlardı ki doğa buna uygun değil sanırım. farklı besinler olsa bile yeterli değil gibi bir yargıya varabiliriz.
ola ki şimdi tükettikleri besinleri farklılaştırdılar, işte o zaman da onların yaptığını etçil hayvanlar da yapar ve yine bu hayvanları avlamaya devam ederdi.
aklıma ilk gelen mesele bu.
aklıma sıçabilirsiniz de.

iyi de bu işi avantaja cevirmiş canlılar var doğada, birkaç kelebek türü biliyorum misal, tatları kötü diye avcılar tarafından avlanmayan.. evrim bir böcekte akıp gidip, belki de ideale yaklaşırken, daha gelişmiş bi canlının herhangi bir gelişim evresinde niye o gelişimi denemiyor?

bu konunun temeli proteinlerin yapısında gizli. ilk moleküllerin oluşumu ve protein yapılarına inmek lazım. bir de besin zinciri olmak zorunda. ha bu arada salgıladığı maddelerle kötü tat ve koku oluşturarak yenilmesini engelleyen hayvanlar da var... daha çok böceklerde görülüyor bu tabii.

ısırıp bırakma olayı var büyük canlılarda da ama bu da vücudunun salgıladığı şeyler yüzünden oluyor.. bir de bir hayvanın tadını sevmediğini başka hayvan sevebilir.. genelde leş yiyen olmasına rağmen her türlü eti yiyebilenler de var.. etçillerin de adaptasyonu olabilir sonuçta..

şu konu da araştırılabilir:
en.wikipedia.org

süreçle ilişkili birşey .. belki gelecekte olabilir , henüz rastlanmamış olması rastlanmayacağı anlamına gelmez.

en azından bir örnek vereyim , kğpekbalığının eti içeriğinde bulunan azot fazlalıgından dolayı berbattır ve yenilmez bu yüzden insanlar yemek için kğpek balıklarını avlamaz. belki de bu kğpek balığının geliştirdiği bir değişimdir bilemeyiz.

@ermanen firavun farelerinin çok zehirli 3 farklı türde yılanın zehrini nötralize edebilme yeteneği hiç de o kadar derin protein yapılarına inmeye gerek olmadığını gösteriyor sanırım.

@kennym
evet o süreç memelilerin atalarında rahatlıkla gözlemlenebilen bir süreç fakat memelilerde benzer bir yönelim yok maalesef.

Ryu etçillerin de adaptasyonları var dedim zaten. zehirli etleri yiyebilenler de var.

ayrıca hepsi protein yapısıyla alakalı. sindirim enzimlerini, nörotransmitter maddeleri, hayvanların bağışıklık sistemlerini bir araştır istersen. hepsi moleküler yapıya ve proteinlere iniyor.

@ryu bir de şöyle bakmak gerekir , evrim kendi içerisinde de tutarlı davranıyor demek ki , tüm etçillerin yok olmaması için böyle bir şey otçullarda gelişmemektedir ki dengeler bozulmasın. yani böyle bir sürecin ortaya çıkması etçilleri tamamen yok eder , sadece otçul canlılar kalır dolayısıyla bitki nufusu hızla azalır ve akabinde otçullar da yok olur.

Bir seyin lezzetli olmasi, agiz tadina gore segisir. Dolayisiyla, bir tur yemezse, baska tur yiyecektir muhtemelen. mesela, yilan zehirli oldugundan cogu hayvan bunu tuketemez. Ama kimi kemirgenler vardir ki, yilanin zehirine bagisiklik kazandigindan catir catir yer. Ayrica bir turun besin zincirinde av olarak yer almadigini dusun, eger dogal sebeplerle populasyonu azalmiyorsa bulundugu ekolojinin hukumdari olup orayi istila eder ve yine kendi sonunu getirir dogal kaynaklari tukettiginden. Yani boyle bir canlinin soyunu devam ettirmesi pek olasi degildir.

Diger soruna gelirsek, evrim illaki en iyi seyi yapmaz. Surekli turun lehine calismaz. Mesela, irish erk - irlanda geyikleri- nin uzun boynuzlu olanlari disiler tarafindan tercih ediliyordu. Sebep? Tamamen keyif meselesi. Sonucta, her gecen nesille erkeklerin boynuzlari gittikce uzadi ve oyle bir noktaya geldi ki, erkekler arik bu boynuzlarla hareket edemez hale geldi ve bu geyiklerin soyu tukendi. Google'la bak. Kisaca, evrim dogal secilimin bir sonucudur.

Aynı zamanda dediğin şey bitkilerde daha rahat gözleniyor. Çoğu bitkinin tadının kötü olması hayvanlar tarafından tercih edilmemesine sebep oluyor, en basitinden tütündeki nikotin mesela bu işe yarıyor.

sadece su kadarını soyleyeyim simdilik tadı önemli, kokusu, rengi hepsi önemli de vaktim yok açıklamaya:(

öncelikle şunu söylemem lazım ki gerek soruda gerek şu ana kadar verilmiş cevaplarda evrimin temelinin kavranışı açısından sorun var. evrim geçiren canlılar " aman avcı yemesin beni, tadım kötü olsun.", " daha hızlı koşayım yakalayamasın.", ya da ne bileyim "rengimi değiştireyim kamufle olayım" diyerek evrimleşmiyorlar. canlıların üremesi ve yaşamları sırasında spontane (herhangi bir nedene bağlı olmaksızın) mutasyonlar meydana geliyor. bunların çoğu herhangi bir etkiye sahip değil, bir etkiye sahip olanların çoğu öldürücü. ama arada canlının herhangi bir özelliğini değiştiren mutasyonlar oluyor (özelliğin değişmesi de genellikle tek bir mutasyonla değil, mutasyonların birikmesiyle oluşuyor.) hah işte o arada kamufle yeteneği kazanan yarın öbürgün avcı tarafından görülmediğinden hayatta kalıyor, kamufle olamayan ölüp gidiyor. soyu tükeniyor. avcıdan hızlı olan hayatta kalıp genetik materyalini ileriki nesillere aktarıyor. yavaş koşan genetik materyaliyle birlikte sizlere ömür. tadının kötü olması ise hayvana evrimsel bir avantaj sağlamıyor. niye? çünkü hayvanın hangi koşulda olursa olsun hayatta kalmasına katkıda bulunmuyor. hayvanı öldürmeden avcı tadını bilemiyor. yani belki birkaç bin yılda bir kötü tatlı bir öküz evrimleşiyor ama kaynayıp gidiyor arada kurbanlıklarla beraber. olamaz mı? olabilir.

son bir not, eğer hayvanların evrimi dediğiniz gibi manipüle etme şansları olsaydı tatlarından önce kokularını kötüleştirirlerdi. bu onlara evrimsel açıdan çok daha fazla katkı sağlardı.

Söyleyeceklerimin neredeyse hepsini gene mi gene söylemiş.

Canlının türünü devam ettirebilmesi için rastlantısal başka bir özelliği baskın gelmiştir. Yani beyaz kelebek sürüsünün hepsi avlanırken bir tanesi eti lezzetsiz olduğu için değil de, rengi siyah olduğu için(yaprakta farkedilemediği için) hayatta kalıyor. Bundan nesiller sonra sürünün tamamı siyah oluyor.

Hayvanlar içgüdüsel olarak "nasıl hayatta kalırım?"ı düşünmüyorlar yani. Onları cinslerinden farklı kılan bir özellik sayesinde hayatta kalıyorlar, bu özellik de tamamen rastlantısal.

aslan ne yiycek o zaman aç mı gezecek savanda? bütün düzen besin olmak ve besin tüketmek üzerine kurulu, bunu neden bozmayı düşündün ki? hadi kimi kurbağa da zehirli veya öyle tadı iğrenç bi sürü yaratık var ama bir çita, bir aslan yiyeceği olarak yaratılmış zebranın öyle olması saçma bence.

www.abckpss.com
istatistik

kürtlere kim mal ediyor ki?

genel olarak türk dünyasında kutlanıyor diye sanıyorum.

@gominist redar
her yerde kutlamaların yasaklanması, pkk yanlılarının gösteri yapma çalışmaları vs vs kamuoyunda öyle bir izlenim yaratılmaya çalışılıyormuş gibi geldi bana.

yanıtı basit aslında. milliyetçilikten başka bir şey değil. pek çok kürt, ısrarla newroz'un nevruz'dan başka bir şey olduğu (demirci kawa efsanesi) konusunda diretiyor. aslında novruz/nevruz/newroz/navrez vb. hepsi aynı şey. adı bile aynı sözcüğün farklı okunuşları. sonuçta hepsi esasen pers kökenli anonim bir bahar bayramı. buna yok iranlıların novruzu ayrı, türklerinki ergenekon'dan çıkış, kürtlerinki kawa'nın yaktığı ateşler vb. o yüzden hepsi farklı demek saçma. hepsi aynı işte. bu bayramı her halk kendi mitolojisiyle birleştirmiş. nevruz türklerin bahar bayramı, newroz ise kürtlerin direnişinin simgesi demek milliyetçilikten başka bir şey değil. türkçe yazarken ben bu bayramı nevruz diye yazıyorum. bence türkçe yazarken nevruz yerine newroz yazmak noel yerine christmas yazmak gibi bir şey. ama kürtçe yazarken, konuşurken adam elbette newroz piroz be, diyecek.

kürtler belki türklerin milliyetçiliğinden çok çekti ama kendileri de milliyetçilikten başka bir şey sunmuyorlar.

tabii bütün bunlar dışında iki noktada da fikrimi belirteyim. 1- devletin, insanların neyi ne zaman kutlayacaklarını söylemesi abes. 1 mayıs için yıllar yılı taksim kapalı oldu. her sene olay çıktı. açık olduğu gibi hiçbir sorun çıkmadı.
2- her olayda gaz bombası, orantısız güç kullanan polisi kınadığım gibi metrobüs taşlayıp, araba yakan, molotf kokteyli atanları da kınıyorum.

edit: yanlış anlaşılmaya karşı vurgulayayım. benim sinir olduğum şey kürtlerin tarihlerine sahip çıkması veya nevruz'a farklı bir anlam yüklemeleri değil. ama türkçe yazarken nevruz yerine newroz yazılıp bunun sebebi olarak nevruz'la newroz'un farklı şeyler olduğunun söylenmesi. denilse ki "nevruz bizim içim budur." eyvallah. ama ben türkçe yazarken cümle içinde nevruz diye yazınca hemen "yok nevruz değil, newroz. nevruz başka" denilirse bu yersiz milliyetçilikten başka bir şey değildir. kürtçe yazarken de tutup o adama zorla nevruz diye yazmasını dayatan veya nevruz'u kürtlere ne zaman kutlayıp kutlayamayacaklarını söyleyen de ayrı bir halt etmiştir.

yaşın pek yetmiyor galiba ama nevruz bir zamanlar gercekten de sadece kürtlerin kutladigi bir bayramdi. devlet yasaklanmasi gereken birseymis gibi davranmiyor, yasakliyor, kutlayani tutukluyor, sokaklarda panzerlerle tanklarla nöbet bekliyordu cocuklar ateş yakmasin diye. demirel den sonradir, nevruz'un piçleştirilmesi (küfür anlaminda degil, bastardization'in türkcesi olarak), ergenekon'a türk dünyasına falan mal edilmesi.

bahar bayrami her kültürde, her ulusun tarihinde, her tarim toplumunun mitolojisinde zaten var. ama nevruz bahar bayrami degil sadece.

half orc'um hiç nevruz kutladığımızı hatırlamıyorum. o yüzden de devletin kürt'lerin bayramını kürtler istediği şekilde kutlamasın diye olaylara girdiğine inanıyorum.

hıdırellez vardı bizde.

www.ilkehaber.com

bu arada nevruz'un (bahar bayramı değil, nevruz'un) kutlandığı ülkeleri, nevruz'un kökenini vb. gösteriyor şurada: tr.wikipedia.org

atmacaged'in dediğiyse kısmen doğru. 1990'larda nevruz kürtlerle özdeşleşmişti. atmacaged'in dediği lastik yakmaları falan anımsıyorum. ama cumhuriyet öncesinde de cumhuriyet sonrasında da nevruz türkler arasında da kutlanırmış (60 küsur yaşındaki canlı kaynak yanımda. kendisine sordum). 1990'lardan sonra değişen şeylerden birisi bunun ergenekon'a falan bağlanması ve demir dövmeler vb. biçimlerde devletin "bakın aslında bu aslında bir türk bayramıdır" gibisinden bir tutuma girmesidir. yoksa türkler hiç kutlamıyordu gibi bir şey yok. hele türkiye'yi bir kenara koyarsak orta asya cumhuriyetleri, azerbaycan ve avrupa'daki türkik halklar arasında türkiye kürtlerindeki kadar coşkulu kutlanıyor nevruz.

işin aslı türk dünyasına da kürtlere de özgü bir şey değil nevruz. pers kökenli anonim bir bayram işte. daha bugün facebook sayfasından marjane satrapi milletin nouruz'unu kutladı pers yılbaşısı diye. afganistan'da da kutlanıyor, kırım'da da, kazakistan'da da, bulgaristan'da... avrupa'ya yayılması da osmanlılar sayesinde olmuş. her halk kendisine göre bir anlam yüklemiş. dileyen yüklesin.

edit: dehri'nin verdiği link çok açıklayıcı olmuş.

Türkiye'de şaman kökenleri güçlü olan bu bayram İslamlaşmanın da etkisiyle kutlanmamış, devlet tarafından da son büyük olaylı kutlamlara kadar resmi bayram olarak tanınmamışi 1mayısa yapılan muamelenin aynısı Newruz bayramına da yapılmış, devlet politikası açısından bir güç gösterisine çevrilmiştir. biz istemiyoruz kutlamayacaksınız ve tabi ki bu durum karşı tarafını da hemen yaratmıştır.
bir şeyin siyasete kurban edilişi işte bu kadar. evet newruz kürtler tarafından ( hangi kürtler?) siyasete alet edilmiştir, tıpkı türkler tarafından edildiği gibi (hangi türkler?) halklar ise bayramlarına sahip çıkmamış, kendilerine ait iradelerini diğerine devrederek buna ortak olmuş ya da olmak zorunda bırakılmışlardır

a) nevruz bir sürü halkın bayramıdır.

b) sakin kendi halinde gariban bir bayramdı. nevruz yani bahar geldi oleeey idi.

c) türkler ihmal etti. pek de ciddiye almadılar. islam güçlü olunca da bu şaman kokan işleri bıraktılar.

d) kürtler daha bir benimsedi.

e) nevruz karizmatik bir diriliş destanı oldu. eskiden de karizması yok demiyorum ama türklerdeki algısı bu idi. bir türk "off be nevruz bizim dirilişimiz" demez ben duymadım hiç. türklerin karizmatik destanı ergenekon falan idi.

f) zaten pkk tabanı da dini öğeler uzak durunca, nevruz onlar için bulunmaz fırsat idi. hiç yoktan bir (mesela) "kürt 1 mayısı" yarattılar. hem tarihi bir olay olsun hem diriliş koksun hem ınsanlar toplansın dans etsın hem dini öğe olmasın. harika di mi? bunu kapotaj baramı ile yerli malı haftası ile sağlayamazsın ki? pkk tabanı nevruzda bastırınca, devlet ve kürtler arasında inatlaşma da çıktı bu iyi artırdı bu "karizmatik nevruz" havasını, ohh harika. pkk'ya her zaman halk eylemi lazımdı, iyice ballı börek oldu.



g) nevruz "değer kazanınca" türkler de "yaaa ama bizim nevruzumuz bu ya" demeye başladılar. önce "kürt yok ne kürdü" diyen anlayış sonra "eee 5000 yıllık kardeşiz" diyor ya, onun gibi. baktılar kürtler nevruzdan vazgeçmiyor, türkler de dolu koltuğa sıkışmaya kalktı.

h) aslında, bence, ortada 2 tür nevruz var:

1. türklerin "oleyy bahar geldi be" nevruzu.
2. kürtlerin "karizmatik" diriliş soslu, siyasi, pkk'lı nevruzu.

i) son günlerdeki açıkalama çok anlamlı, acı ama gerçek:

bit.ly

"nevruz sadece kürtler'e gelmiyor"

evet sadece kürtlere gelmiyor ama dediğim gibi:

1. türklere gelen nevruz şirin sempatik cici nevruz.

2. kürtlere gelen diriliş ateşi, serok, serhıldan, biji serok apo newroz.

durum budur.

özetin de özeti:

türk kürt bayramı değil de, işte, anlayış ve sahiplenme farkı.

islam gibi işte, iran'da farklı bizde farklı. afrikada mesela kadın sünneti var, burada adını bilen yok.

ama islam her yerde adetlerle birleşiyor bazen iyi bazen de kötü.

bu da öyle. türkün nevruzu ile kürdünki farklı. hissettirdikleri farklı. türke özgürlük desen adam bomboş bakar türk zaten özgür.

milliyetçilik.

dünyanın değil, evrenin tamamının bu şekilde oluştuğunu açıklayan bir teori var.
(bkz: büyük patlama)

@inheritance

Dostum bu teoriyi patlamayı biliyorum. Bunun ders kitaplarında var olup olmadığını araştırıyorum.

yanlış hatırlıyorsun bence ya.
ben toz ve gaz bulutlarının karışmasıyla nebula oluştu ve big bang adlı patlamayla da günümüzdeki gezegenler oluştu diye biliyorum. 88 doğumluyum.

ben biraz daha geç doğumluyum ama bu teorinin ders kitaplarında olduğunu hatırlıyorum. evrim teorisi de vardı hatta.

@kayranin kedisi

Tamam işte bu söylediğin ders kitaplarında yer aldı mı? Bunu araştırıyorum.

evet benim zamanımda aldı.
(hatta sınıfta "nebula" kelimesiyle dalga geçmiştik ankaralılar olarak.)

En kesin bilgiyi Tâlim ve Terbiye Kurumu'ndan alırsın. Tüm ders kitaplarına olur veren kurumdur. Belgesel çalışması için falan deyip biraz üstelersen hangi yıllarki ders kitaplarında bunların bulunduğunu öğrenir ve hatta bizzat kitapları da edinebilirsin. Ankara'daysan, Gazi Üniversitesi'nin oralarda Tâlim - Terbiye.

evet sizden 3 yaş büyük biri olarak ben de hatırlıyorum.
şimdi elimde dönemin ders kitapları yok ama aynı dönemin ilkokul 4-5 sınıf fen bilgisi derslerinde kullandığım yardımcı kitapta dünyanın oluşumu kısmındaki açıklamada ''........uzayda güneş sisteminin bulunduğu bölge çok sıcak bir gaz ve toz bulutuyla kaplıydı......'' Kitap Çocuklara Genel Kültür, Ülkü Tamer 1982

holding'in önünde pus, ya da en güzeli gündemini takip edip katılacağı bir kongreyi,sempozyumu,iş yemeğini vs. gözünüze kestirip siz de gidin.

orda laf arası durumu anlatıp (30 sn içinde) randevu talep edin. sıcak kanlı bi adama benziyor...

ali sabancı'ya mail at durumu anlat eğer zaten vicdanlı bir abiyse bir şeyler ayarlar yok değil ise red mailini hocana gösterirsin.

yani mail adresini bulmaya bak.

telefon ile derdinizi anlatın, kendisinin özel sekreterine ulaşın, okulunuzun adını kullanın, ortaokul bile olsa, ilgilerini çekecektir, sonra mail adresini edin randevu al, almayı dene, tanıdık birilerini bul, girişimci ol
bu da netteki iletişim bilgileri
Esas Holding (İstanbul)
Eski Büyükdere Cad. No:, Park Plaza Kat: 9 Daire: 23 Mecidiye Mh. Maslak

baba parasıyla pegasus'u almış diye kestirip atmayın bence. iki konuşmasını dinleyin ne kadar zeki biri olduğunu göreceksiniz.

www.youtube.com

ayşe arman röportaj yapmıştı onunla al aynısını yaz götür

Sadece yazı olsa biz de düşündük ama videoda istiyor
bu arada teşekkürler fikirleriniz için

Tıp güruhu ne derse desin, ben yaylada asrı gören ninemin, dedemin sözünü dinliyorum. Bal candır nazarımda.

abartmamak koşuluyla yararlı ama 1 kilo fiyatına 1 değil 2 değil 3 değil 4 değil tam 5 kilo balderesi balını yersen bilemem. her bal faydalı olmayabilir.

Paintov'a katılmamak işten değil. İyi bal yemeli, onu da kaşık kaşık değil elbet. İyi ballar çok yendiğinde, bir çay kaşığından fazlası bile, ''bal tutması'' yaşatabiliyor. Dikkat ediniz. O değil de, aklıma bal temalı bir Karadeniz şarkısı geldi ya, ne kadar etkili olduğunu varın siz düşünün.

baharda filizlenur
çaylarun yapraklari
anzer balina benzer
ayşemun dudaklari...

:)

şekerden uzak durun derken bildiğimiz şekerden bahsediyor.
yoksa kan şekerinizi dengede tutmak için, bal, pekmez tarzı şeyler tüketmeniz gerek. doğal olanlardan. aşırıya kaçmadan.
uzak durmanız gereken şey ise şekerli yiyecekler, içeceklerde kullandığınız şeker vs.

1 yaşın altındaki bebekler için evet, zararlı. Ancak doktorun size uzak durun dediği şeker o şeker değil. Gerçek balın içinde zaten yapay şeker olmaz ancak gerçek bal da ne yazık ki öyle 10 liraya 5 kilo alınabilecek birşey değil.

@kitap gibi sessiz: ben şeker kullanacağım zaman eğer varsa bal atıyorum çaya kahveye. anadolu'da da böyle bir kültür var.

bal'ın %90-95i şeker. öyle mucizevi, çok faydalı bir besin falan değil. balın piyasası olsun, satılsın diye çok faydalıymış da, sağlıklıymış da ayağı yapıyorlar. becel'in "kalbe yararlı yağ" yapması gibi birşey.

bal yararlı da hangi bal? bence asıl sorulacak soru bu. bana kalırsa şu an piyasadaki balların büyük çoğunluğu bal taklidi.. bu da faydadan çok zarar verir kanaatindeyim. o yüzden önce hakiki balı bulun..

Çaya şeker yerine bal atmak pek yararlı olmayabilir. Bal, belli bir sıcaklık derecesinden sonra besin değerini yitirir çünkü

@cro magnon

bu balın şekerli olduğu anlamına gelmiyor.

bildiğinizin aksine bal öyle mucizevi bir şey ama öyle sağlam balı bulmak kolay değil. piyasadaki balların çoğu şekerli. böyle seri üretim yapan yerlerin arıları işçi tutup fabrikalarda çalıştırması gerekir bal almak için. bu yüzden şeker katıyorlardır muhtemelen.

hatta şekeri azaltmak için çaya, kahveye falan bal katın diyorlardı eğer şekeri bırakamıyorsanız. -şu anda kola içerken bunu yazıyor olmam-

rafine edilmiş, işlenmiş şeker daha zararlı.
ama genel anlamda vücudun ihtiyacından fazla tükettiğiniz doğal, meyve ve sebzelerden aldığınız şeker de zararlı, vücut onu yağ olarak saklıyor.
anlayacağımız şeker zararlı bir şey, tıpkı uyuşturucu gibi ama yasal. hatta bugün türkiye rafine şekeri görece en kaliteli rafine şekeri şekerpancarından değil ithal şeker kamışından elde ediyor. bunu yerine fruktoz şurubu kullananlara ise söylenecek şey yok.
yani şeker değil de sanırım insan daha zararlı.
sanırım tatlı kaşığından bahsediyorsunuzdur, günde 1-2 tatlı kaşığı balın zararı olacağını sanmam.
balcılık yapan kapasitesi yüksek olmasa da eşe, dosta satanlar bile şeker ile kandırıyorlar arıları.
sizce de insan nüfusu can sıkan boyutlara gelmedi mi?

bal da dektorz,levulose ve sukroz olmak üzere üç ayrı şeker bulunur.
yani doktorların kast ettiği nişasta bazlı veya hedetonik glikozlardan yoktur.

ancak yetiştiriciler arıların nektar vb toplaması uzun sürüyor diye onlara direk şeker verebiliyor. buna arı şurubu denir, ancak bu arı şurubu bildiğimiz glikozlu su ise iyi değildir...ama bir gerçek var ki balın ölüsü bile yararlıdır.

antimikrobiyal ve antioksidan özellikleri var, bal bozulmaz mesela.

Bal çok çok faydalı bir besindir ama markette satılan bal değil.İçinde yapay glikoz olmaması lazım.Organik bal bulmalısınız.

@kediebesi: bal bozulmaz çünkü su oranı sindirim enzimlerinin veya herhangi bir enzimin çalışabileceği değerlerin çok çok altındadır. toz şekerle yaptığın reçel de bozulmaz. bala bir miktar su katıldığında bozulması birkaç gün sürmez.

antioksidan içerdiği doğrudur, lakin çok daha fazla antioksidan miktarını bir bardak yeşil çay ile alabilirsiniz.

bal'da işlenmiş şekerin olmaması şeker'in faydalı olduğu anlamına gelmez. biz zaten işlenmiş veya işlenmemiş olarak günlük karbonhidrat ihtiyacımızın çok daha fazlasını alıyoruz. bunun üzerine bir de 'işlenmemiş' şeker almanın hiçbir mantığı yok. balın mucizevi bir besin değeri yoktur. günlük ihtiyacımızın yanına bile yaklaşmayan oranlarda çeşitli mineral ve vitaminler içerir. ekmekte bile vitamin-mineral miktarı daha fazladır. isterseniz bal üreticilerinin verdiği değerlerden kendiniz açın bakın. ekmeğinkine de bakın.

rte diyorsa yalandır.

rte diyorsa doğrudur.


@bunlarolma noldu şimdi cevap mı yazmış oldun sen?

Evlerden kitapların,kasetlerin toplatıldığı dönem çok eski değil ama gerisini bilmiyorum.

chp döneminde de anap döneminde de ve bizzat akp döneminde de bu ülkede cami sayısı ve diyanetin bütçesi bu ülkenin eğitime ve sağlığa harcadığından fazla olmuştur. okul sayımız cami sayımızın yanında bir hiç, doktor sayımız imam sayımızın yanında çok komiktir.

akp döneminde bir atımda binlerce imam alınırken öğretmenlerin ataması yapılmamış, ilaç ve eczacılık, özel hastane vs. gibi alanlar rant kapısı yapılmıştır.

kısacası bunun chp'si akp'si yok. vatandaşımız sene 2012 olmuş halen önceliklerini belirleyememiş, birey olmanın ne demek olduğunu benimseyememiştir. bunda hepsinin suçu var. hepimizin suçu var.

öncelikle söyleyeceğim şey, bunu buraya sormak yerine tarih üzerine yazılmış kitaplardan okusanız çok daha güvenilir bilgilerle donanırsınız.

chp, tek parti, atatürk, milli şef, diktatörlük, ya da ne derseniz deyin işte iktidarı (1920-1946) oldukça radikal değişikliklerin meydana geldiği bir dönemdi. bunların çoğunu emreden de atatürk'ten (ya da mustafa kemal, ne derseniz artık) başkası değildi. popülist, nabza göre şerbet veren, kürt'le kürt, türk'le türk, müslüman'la müslüman, alevi ile alevi olan ama ankara'dayken bildiğini okuyan sevgili başbakanımız atatürk'e laf edemediği için chp'yi, inönü'yü falan suçluyor. edecekse etsin zaten bana göre hava hoş sorun değil de, yaptığı şey tam bir saptırma, tam bir kaypaklık. bir kere chp aynı chp değil ki. her ne kadar chp'de "i <3 1930s" tişörtüyle dolaşacak bir sürü insan bulunsa da parti çok değişti, o zihniyet tasfiye halinde. allah korusun da muammer ince parti başına gelmesin, yoksa başbakan'ın dediği kadar olacak gerçekten.

neyse bence başbakan'ın dedikleri kısmen doğru falan da, bunları bugün sırf chp'ye vurmak için bu şekilde söylemenin manası yok ki. kuran öğrenmenin yeraltına indiği geyikleri çok yapılır. doğruluk payı olduğuna inanıyorum. cuma hariç namaz kılmayıp içki içen ama sorsan "elhamdülillah müslümanız" diyen halkımızın tepeden gelen emirleri isyan falan etmeden harfiyen uygulamak konusunda ne kadar koyun olduğu da o dönemden anlaşılıyor. faşist zihniyeti eleştirse anlarım ama başbakan'ın yaptığı aynen "deli ibrahim deliydi, o zaman bütün osmanlı padişahları delidir o zaman osmanlı boktandır" demeye benziyor. yani osmanlı bence de boktandır ama bu sebepten değil. kitapların meydanlarda yakılıp yakılmadığı konusunda fikrim yok. bunlar türkiye'de tabudur, hala gizli saklı konuşulur. eminim birileri araştırıp kitabını yazmıştır ama yazan kimdir, ne zaman bastırmıştır kitabını, bunu bilemiyorum.

not: anarşist agnostiğim.

bu ülkede cami kapatılsa ne olur? ortada ne chp kalır ne chp'li kimse cesaret edemez. bu arada chp'nin bu ülkede herhangi bir şey yapacak gücü en son nuh nebi zamanıydı.

Deden nenen hayatta ise kendilerine sor. "Ahıra çevrilmiş camiler" muhabbetini bilmem de toplatılan Kuranları, yasaklanan ezanları bilirim, anlatsınlar. Kuran kursları falan zaten ancak şimdilerde rahata eriyor gibi bir şey. Yıllar yılı yasaklı/tehlikeli kurumlar idi bunlar.

CHP'den kastettiği ise Atatürk ve İnönü dönemleri tabii. Onu göz önünde bulundurmak lazım. Yani mlky lvn'in dediği gibi CHP'nin ilk ve son güçlü dönemleri.

Bir de yıllar yılı kendi çocuğun gibi gördüğün askerin, jandarmanın sana silah doğrulttuğunu görünce, cami kapansa da ses edemezsin, Kuran yakılsa da. Devletin "devlet" olduğu zamanlar tabii. Jandarma erinin, polis memurunun karşısında esas duruşa geçilen zamanlar..

dünyanın her yerinde cahil insanı etkilemek din ve milliyetçilikten geçer. sağ partilerin başındakilerin yaptıkları da budur genelde. bu bağlamda akp ve tayyip erdoğan'ın söylemleriyle nasyonal sosyalist parti ve adolf hitler'in söylemleri arasında benim nazarımda hiçbir fark yok.

bu ülkede 30 dönemi dahil hiçbir dönemde insanların inançlarını, ibadetlerini yerine getirmelerine engel olmaya çalışılmadı. yapılmaya çalışan şey, tarihte tonla örneğini gördüğümüz yobazların nefret tohumları atmasını önlemek için bu işi devlet denetimine almak oldu ki bunda yanlış bir şey yok. ha sen gidip kimse inancını yerine getirmene engel olmadığı halde istediğin gibi insanları yönlendirmek ve kine sevk etmek istiyorsan tabi ki istemezsin bu kuran kurslarının vs. denetimde olmasını. üstte yazan lazor gibi tiplerin asıl amacı da bu.

bir insan aptal değilse dine körü körüne bağlanmaz. inançlı insanlara lafım yok, inançlı olmak farklı bir şey. fakat bu inanmak dediğim şey ne olursa olsun buna körü körüne bağlanmak, mücahit haline gelmek, el değdirmemek, laf ettirmemek düpedüz andavallık. zaten bu tipleri dindarlardan ayırmak için kullanılan dinci kavramına akılları sıra kemalist diye bir karşılık buldular ve mustafa kemal'i, kemalizm'i toptan kötülemeye çalışıyorlar. bu andavallık sadece din konusunda da yok. bir insan gerektiği kadar geri zekalıysa hiç düşünmeden dinin, komünizmin, kürt milliyetçiliğinin, scientology'nin ya da herhangi başka bir şeyin -evet atatürkçülüğün de- peşine takılabilir ve her şeyi hiç sorgulamadan yapabilir.

işte bu tip insanlar ne yazık ki dünya üzerinde çok. insanoğlu aslında tek tanrılı dinler aksini iddia etse de halen hayvan ve dünya üzerindeki insanların çoğu bunu inkar edip hayvanlığın dibine vuruyorlar-ben hayvan olduğumuzu kabul edenlerdenim, şimdi çıkıp bir aklı evvel "sensin hayvan" demesin, evet, hayvanım-. işte bu tür insanlar bahsettiğim kolay manipule edilip sürünün bir parçası olduğunu hissettiği sürece güvende hissedenler. işte bu tip insanlar tarihin her döneminde tayyip gibi insanlar tarafından yönlendirilip kullanıldı. adı üstünde "hükumet"! adalet ve ahlak duygularından yoksun insanların hükmetmek, yönetme gücünü elde etmek için yapmayacakları şey yok. örnek mi? al sana;

en basitinden yalan söylemek, yukarıda sözünü ettiğim manipülasyon günah değil midir islamda? müslüman, başbakanın olduğunu iddia ettiği gibi dindar bir adam yalan söyleyerek milleti kine sevk eder mi? hem de oy için?

başbakan her fırsatta atatürk'e sallıyor dolaylı olarak. direk atatürk'e laf söyleyemediği için chp ve inönü diyor. insanların inançlarını yaşamasına engel olunduğunu, kuran kurslarının kapatıldığını söylüyor ama örneğin iktidara gelirken ağzından düşürmediği imam hatip liselerini chp'nin, inönü'nün açtığını söylemiyor. bu ülkeye bir çok değerli insan, öğretmen yetiştirmiş köy enstitülerini kendi türünden olan adnan menderes'in kapattığını söylemiyor. söylemediği tonla şey var aslında.

geçtiğimiz hafta sanıkları zaman aşımından beraat edince "ülkemiz için hayırlı olsun" dediği sivas katliamında kendisi gibi yobaz dincilerin sadece fikirlerini savunan insanları nasıl yaktığını, bu insanların gönüllü olarak avukatlığını yapanların neredeyse tamamının kendi partisinde halen görev yaptığını veya geçmişte yapmış olduğunu söylemiyor.

sağ benim gözümde yobazlık, ahlaksızlık, yalancılık, dalavere, rüşvet, zimmet, siyasi olarak kötü olan her şeyle aynı yerde. ha chp ve 30 dönemiyle ilgili görüşlerim ayrı ve onlara da söyleyeceğim şeyler var ama ikisi tamamen farklı şeyler ve 30 dönemi de farklı bir dönem.

özet olarak başbakan'ın söylediklerinin çoğu doğru değil. ya yalan ya da insanları yönlendirmek için gerçeğin bir kısmının söylendiği, hakkında konuştuğu şeyin tamamını yansıtmayan sözler. zaten böyle olmasa seçimlerden önce kemal kılıçdaroğlu'nun düello restinden kaçmazdı. -kemal kılıçdaroğlunu da yetersiz buluyorum orası ayrı-

bunlar kadar bir kişiinin niçin iktidar peşinde koştuğu, o iktidarı elinde tutmak için neler yapabileceği, geçmişte neler yapıldığı, kişi ve kurumlardan bağımsız olarak düşünülmelidir.

biz 2 tane atsak da gelir en az 1 tane yapıştırırlar. ben söylemiyorum, defans hattımız söylüyor.

1den 1 olur ;)

beşiktaş gol bulur dedim ben 1.30 orandan. onun dışında ilk yarı gol olur var 1.25, onu da demeyi düşündüm.
2:1 ya da 1:2 biter gibime geliyor. iki takım da bırakır 75-80. dakikada hala fark oncekı mactakı gıbıyse, yanı o dakikaya kadar bjk 2 gol atmamışsa. zaten madrid yüklenmez maça zannımca, defansif oynarlar.

besiktas turu gecicek. tum benligimle inaniyor ve istiyorum.

maçı alır, turu geçemez ama gönül tabi ki geçsin istiyor

ben 4-6 gol oynadım. 3-1'den uzatmaya gidecek gibi geliyor.

Maç 2-1 biter diyorum. Son dakikalarda gol bulmaya falan çalışırız ama olmaz. En azından heyecanlı bir maç izleriz.

bir fenerbahceli olarak be$ikta$i can-i gönülden destekliyorum. turu gecmemizi cok ta zor görmüyorum acikcasi. nedense benimde icimde bi his var 3-1 bitecek ve uzatmaya gidecek gibi. sonunda kazanan bjk olur umarim. ayrica bu mac edu'nun maci olur. neyini begenmiyorsunuz olm su adamin? almeida denen yetenek yoksunundan iyi degilse bu adam bende bi bok bilmiyorum amk. haydi edu cak bi 30 metreden de göster $unlara edu'nun kim oldugunu. simao'dan bir gol daha bekliyorum ayrica.

uğur meleke
www.meleke.com

ridvan, guntekin, sergen, tumer, emek, mustafa dogan, demirkol ve bunyamin'i beğenen tek galatasaraylı sensindir heralde.

mert aydın
banu yelkovan
cem dizdar
bloglardan takip edeyim dersen
borgesblog ve acetobalsamico var.

ugur meleke akilli bir adam ama olu gibi. o olmaz.

begendiklerini okudum ve aslinda sanirim ugur melekeyi okumazsin diyecektim ama bir kere daha kendisini anmak istedim :)

Mustafa dogan, Sergen ve Tümer'in yorumlarının nesi var ki, Gökmen ozdenakla farkları yok.
Ben de diyeyim ısrarla, uğur meleke? Özkan sümer, Ahmet cakir da arada enteresan seyler yazıyor.

benim icin spotif bilgisinden cok cana yakinligi onemli aga. soyle oturup iki tavla atip futbol muhabbeti yapilacak adamlar ariyorum.

hop!

sergen'e laf yok panpalar. ta$ak muhabbetini yerim ben onun.

aceto balsamico?

zaten çiçeği bitince bitkisi de kurur, sonra kökten yeni soğan yapmaya girişir, seneye kadar. şimdilik böyle tutup, bu işler bitince boş bi saksıya alabilirsin, seneye açması için. çok su verme, o yüzden küfleniyodur. hafif nemli olması yeter.

haftasonu eve gidiyorum mesela, ne olacak? alttaki tabağa dolu su bıraksam o canı istedikçe içer mi?

çiçeği hep öyle kalmayacak, solunca seneye kadar olayı bitecek.

yani çiçeği geçmek üzere zaten. iki gün susuz kalabilir, haftada bir iki versen yeter. belli bir düzene göre değil de toprağın kuruma hızına göre sulamalısın. çok hafif nemli gelemsi yeterli.

güzel görünüyor. pişirip yenebilir. salatası acı olur ama bence.

toprağı az, en azından soğanını kapatacak kadar toprağı olmalı, belli ki saksı kendisine dar, bebeğe iyi davran, hassas bir şekilde değiştir saksısını, haftasonu dediğin iki gün ölmez, havalar henüz kendi neminin kurrutacak kadar sıcak değil, bir şey olmaz. senede iki kere açabiliyorlar yani ekim-kasım giibi tekrar açabilir

zenci olsaydın anlardın.

"işte 91 doğumlu bir embesil daha" 111!!11


moderasyon, ben özgürce düşüncemi dile getirdim.

ayrıca zenciler de yapabilir ırkçılık, onlar da beyazlara yapar.

bak saat 11 oldu. hadi yat sen artık.

hiç birimiz ırkımızı seçemiyoruz, sence seçemediğimiz bişi yüzünden aşağılanmamız veya hor görülmemiz hatta katledilmemiz ne kadar doğru? düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırı da insan haklarıdır sonuçta. beyazlar akıllı siyahlar aptal diye düşünen de, bu düşüncesiyle sadece kendi aptallığını ispat edebilir. ırkların belli konulardaki üstünlükleri diğer ırkları 'değersiz' kılmaz. ayrıca hangi ırk? genetik düzlemde öyle çok uzak akrabalar değiliz. orangutan, şempanze, bonobo gibi familyalarımız yok, hepimiz aynıyız.

www.genbilim.com

bir çok din köleliği uygun bulur
kölelik = ırkçılık gibi de düşünülebilir zaten.

sadece düşünce özgürlüğünde kalsa dediğin doğru ama onca insan bu nedenden ötürü katledildi, aç biraz araştır önce.

evladım, bugün birinin yurtdışında siz türkler! demesi de bir yerde ırkçılık, artık cümle insanlık vatandaşlık mevzuatından çıkıp, arkaplana atılmış insanlığı görmeye çalışıyor, ideale yaklaşırken, birinin kalkıp da "tüm" siyahlar "tüm" beyazlardan ya da siyahlar ortalama olarak beyazlardan daha salak tezini bilimsel olarak kanıtlamadıkça denilen bir cahilin cühela sözleri olarak, biz insanlık tarafından ayıp olarak karşılanıcak ve sen bu hitabını bir insana yaptığın, onun onurunu kırdığın için de suç sayacağız.

troll diyip kestirmeye de elim varmıyor, üyelikler kapalı mı lan?

@wishes beni bi sen anladın. ben de onu diyorum nasıl belirleniyor suç olanlar ve olmayanlar? herkes kabul etmek zorunda mı? zorundalık varsa baskı yok mudur?

dinle alakası yok. insnaları sırf bulunduğu şeylerden dolayı sınıflandırığ aşağılayamazsın bu düşünce özgürlüğü değil. ayrıca ırkçılık suç değil etrafımız ırkçıyla dolu

peki ben olaya şu açıdan yaklaşmak istiyorum..

bir ırktan, etnisiteden genel anlamda hazzetmemek faşizm midir?

peki bütün ırkları, etnisiteleri seveceksin dayatması nedir?

düşünsel anlamda insanları kısıtlayan bir kanun olduğunu sanmıyorum, biraz da vicdan meselesi. sırf rengi ya da kimliğinden dolayı birini sevmeyeceksen sevmezsin bu senin sorunundur. mesela samuel l. jackson; obamaya sadece ve sadece siyah olduğu için oy verdim demiş. bana enteresan geldi.

düşünmek suç değil. dile getirmek veya eyleme dökmek suç olabilir.

sistemleştirmediğin sürece hiç birşey suç değil
ama insan bu duramıyor nedense sürekli, sürekli, sürekli sistemleştiriyor
din, ırk, cinsiyet falan filan
kendi varlığını meşrulaştırmak için yaratılmış bu kadar iğrelti ve uydurma kavramlar üzerinden hayat görüşü belirlemek, zor zanaat olsa gerek

öeh, gayet mantikli bir soru. gelen cevaplara bak bir de. cevaplayacak bir sey bulamayip anca asagilayabiliyorsunuz; aferin.

mantiken bence de suc olmamasi lazim. ama insanlarin kolaylikla galeyana getirilip bu dusuncelerin nefrete dönusup harekete gecilmesi pek zaman almiyor. ötekilestirmek cok kolay ve etkili bir yöntem insanlari birlik etmekte. bu raddeye gelen bir durumu engellemek de cok zor maalesef. dolayisiyla isler cigrindan cikmadan cozmek gerektigini dusunen kanunlar bu sekilde yerlestiriliyor.

Dusunceyi yasaklamak sacma; bu sekilde insanlari birbirine sevdiremezsin. ama olaylarin kontrolden cikmasini bir nebze engelleyebilirsin. Ama dogru yöntem egitim(matematik, biyoloji degil amk, bi dur) ile insanlarin dusunme sistemlerini yontmak. O da kolay degil tabi..
Bugun atiyorum Almanya'da 5 Turkten 4u hirsiz ise Alman adamin duz mantik ile Turklerin hirsiz ve kötu niyetli yaratiklar oldugu sonucuna varmasi isten degil. (Almanya'daki Turklerin olayi farkli, biliyorum.) Islerin ilerlemesi de gayet dogal.

@wishes
ortalikta seks yapmak neden yanlis? bir tane mantiga dayali cevap verir misiniz? Ahlak falan mantikli bir temel degil.. Bundan 20 yil önce ortalikta opusmek de cok yanlisti ama artik normal; seks de ayni boyuta gelebilir 20 yil sonra..
Aile ici seks neden yanlis? Dogacak cocugun genlerinin bozuk olmasi disinda bir tek Aile kurumuna ters dusmesi var. Lakin Aile kurumu da icat edilmis bir sosyal yapi. Ama mantikli ve dogru oldugunu kanitlayabilmek zor.

Gidin yapin demiyorum, nitekim ben de bu sosyal yapinin bir parcasi olarak bu tur kurallara uyacagim. Ama "dogru"nun bu oldugunu savunmam.

tecavuzun ve adam öldürmenin başkasının hayatına, vücuduna, özel yaşamına, özgürlüğüne ve binlerce hakkına karşı kastı var.
ortalıkta seks yapmanın sadece senin göz zevkine kastı var ki aynı mantıkla şişman insanlar tedavülden kalksını da haklı gösterebilirsin.
aile içi sekste ise iki kişi kendi arasında anlaşmış seks yapıyor, sanane; bu onların ahlak anlayışı. zorlama/tecavüz yoksa tabi ki.

kaç git. zaman her şeyin ilacıdır. hem onların öfkesi yada üzüntüsü geçer , hem senin başın çok ağrımaz. en önemlisi de senin için farklı bir tecrübe olur başka bir şehir. her kötüde bir iyi, her iyide bir kötü vardır...

anladığım kadarıyla. herkes seni bir üniversitede okuyorsun ya da mezun sanıyor, fakat sen hiç öyle bir okulda okumadın. üniversite okuyorum diye gittin 4-5 yıl takıldın geldin bi yerlerde ?

böyle uydurma tahminler istemiyorsan, açıkça anlat şehirleri değiştir konuda küçük değişiklikler yap kimse senin kim olduğunu anlayamaz buradan.


edit:

bu arada kaçmakla olmaz bu işler kendine bile itiraf edemiyorsun. yaş olarak büyüksen bile büyüyememişsin. ya da karakterin zayıf. bu durumda kaçınca itibarın iyice sıfırlanacak kimlere karşı sorumluluğun varsa alacaksın karşına, onlar başka yerden öğrenmeden sen anlatacaksın. eğer bu kişiler önemsediğin insanlar ise mahalle bakkalına borç takar gibi kaçılmaz öyle.

tamam hocam.dediğin gibi herşeyi ayarladın gittin. kaçtın uzaklara. kimseye de haber vermedin. bu durumda senin için rahat olacak mı?

saçmalamayın hiçbir yere gitme. hatalar insanlar için var. yine üstü kapalı anlatıyorsun ama mezun oluyorum dedin de olamadın mı yoksa okuldan mı atıldın ne ise artık yapacak bir şey yok. ailene doğruları söyle, yalan söylemenin sebebini de söyle ve sonrasını akışına bırak. benim evladım olsa yalan söylemesinden çok öyle korkak gibi çekip gitmesi koyar.

olanlar ile yüzleş, korkup kaçma sakın.

öyle mezun olmama gibi bir durum yok hatta şuan bir firmada çalışıyorum.

yılan hikayesi yaptın konuyu. hemen bence anlat durumu bu iç sıkıntısından daha iyidir olacaklar.

x bölümünden mezun oldum dedin, aslında y den mezun oldun ?

hay amk cımbızla laf alıyoruz.

ayak seslerini bu kadar ağır hissediyor ve sizinklerin tepkisinin haklı olduğunu da ekliyorsan hayırlı bir iş yap. sessizce bekle insanlar sana kızmaya başladığı zaman da bahane bulma suçu başkasına atma dürüst ol herşey küçük bi yalanla başlamıştı ama tutamadım sonra de.

seni öldürmezler ya. dedikodu kısmında ise boşver hergün yeni bir flash haber düşer mahallelere seni en fazla 1 haftaya herkes unutur.

kız arkadaşın yok mu?

derdin neymiş hacı ben yazdıgından çok şey çıkaramadım ? anlat da insanlar yardım etsin..
universitede komşu kızını mı yedin ? ondan olan cocuk şimdi büyüdü mü ? dna testi mi yapılacak gelecek hafta ? niiiiimiş ?

nedensizce, x + y bölümü öğrecisiydim yani çift anadal. bir dersten patlayınca y bölümünden yol verdiler ama ben bizimkilere hiç bir şey demedim. x bölümünün diplomasını alıp geldim ve hayatıma devam ettim. y bölümü diplomasının 1-2 seneye felan basılacak diye uydurdum. işte geldiğim nokta o diplomanın olmayışı ve bunun talep edilmesi. tabi sadece bu değil bunun üstüne maddi ve manevi durumlar ne bileyim binbir şeyler.

kafan rahatlasın diye haklı olduklarını bilmene rağmen kaçıp gidemezsin böyle bir hakkın yok bence.bu durumu sen ortaya çıkardıysan paşa paşa göğüs gereceksin.evet insan önce kendini düşünmeli fakat hayatındaki önemsediğin insanları da göz ardı etmemelisin hele ki suçlu sen isen.

tek yapman gereken yüzleşmek
birgün olacak nasılsa bence ne kadar erken o kadar iyi
ki olay zamanla hafifleyecek olsaydı sanırım çoktan hafiflerdi

Hocam sadece bu soruyu sormak icin gelip kayit olmussun zaten, gerekirse olayin kimi noktalarinda kucuk oynamalar yaparak anlatsan da, ona gore yardimci olmaya calissak? Ne tur bir yalan soyledin tam olarak, sehir disina universite okumaya gidiyorum dedin de okulu birakip kendi capinda mi takildin birkac sene? Istanbul'da okuyacagim dedin de gittin Eskisehir'de mi okudun misal?

Sorun buyuk demissin, eyvallah lakin sorunu anlatmadan cozum onerisi getirilmesini bekliyorsun ki cok akla yatkin degil acikcasi.

Ille bu bilgiler isiginda bi cevap istiyorsan; her seyi birakip gitme derim. Uzun vadede bir ise yaramayacaktir. Ayriyetten aklim da almiyor, yuz kizartici bir sey degil, adi bir sey degil ve her seyi birakip gitmeyi ciddi ciddi dusunduren bir sey diyorsun. Anlamadim hakikaten.

sessiz sakin adam gibi git söyle. siz bu diplomayı bekliyorsunuz ya yok öyle bir diploma. yalan söyledim. durum bu de. sus. daha da ağzını açma. onlar artık sıfatına mı tükürür garim ben bilmez ama sükunetini bozma. hak etmişin. laf aralarında da özür dile.

x ve y nin hangi bölümler olduğuna göre olayın boyutu değişir. ancak hayatını bu yandal olarak mezun olacağın bölüme göre şekillendirdiğini sanmıyorum. neden istiyorlar diplomayı kim istiyor ? yani o diploma olmazsa işten filan mı atılacaksın ? bence hiç büyütülecek bir şey değil. büyütülecek bir şey varsa kazık kadar adam olduğun olduğun halde gereksiz yalanlar söylemen.

edit:

tabi o kadar yıl boyunca harçtır carttır curttur bir sürü yalanlar da söyledin insanlara. şimdi de için içini yiyor. kaçarak kurtulacağını sanıyorsun.


bu da bir şekilde çözülür ben gidecek kaçacak bir şey göremiyorum. eğer adamların kalbine filan inecekse tasvip etmesem de yine küçük yalanlarla hafiflete hafiflete gerçeği anlatabilirsin.

bence git. hiç öyle yüzleşmek zorunda falan da diilsin kimseyle. hayat senin.

çalışan insansın, işini gücünü bulmuşsun, hazır diplomayı gösterecekken aç bir de amcalara pipini göster. zamanında yalan söylemişsin, artık yapacak bir şey yok. bari artık olgun davran ve zamanında söylemedim size, böyle böyle olmuştu kusura bakmayın de. biraz da olgunlaş, üniversite bitirmişsin düşündün şeylere bak, kaçıp gitmek vs... bunlar olgun insanın yapacağı işler değil.

Diplomayi talep eden kim, calistigin kurum mu? Diplomanin olmadigi ortaya cikinca isini kaybetmen ve/veya maddi acidan bi zarara ugraman mi soz konusu?

Onun disinda acikcasi bence kafanda buyutmussun, cok daha sikintili bir sey zannetmistim. Icin rahat olsun. Uygun bir zamanini bulup ailene ve yakin cevrene durumu izah edip uzuntunu paylasabilirsin. Elbette kizip gucenebilirler lakin ortada oyle aman aman buyutulecek bir sey goremiyorum ben. Gerci yukarida sormus oldugum diplomanin kim tarafindan ve ne amacla talep edildigini bilmeden olayin boyutunu kavramak cok mumkun degil fakat su durumda her seyi birakip gitmeyi gerektirecek bir sey yok ortada. Bir kacisa ihtiyacin oldugunu dusunuyorsan 1/2 hafta izin alip sehir disina cikabilirsin, kafa dinleyebilirsin fakat asiriya kacmamani tavsiye ederim.

firma felan talep etmiyor.

cevaplar genelde bununla yüzleşmem şeklinde. evet dünyanın sonunu getirecek bir şey değil benim başarımdı (çift bölüm) ve benim başarısızlığım ile sonuçlandı. bunu zaten baştan söyleyemememin bile sebebi gelecek tepkinin normal ya da büyük olacağından değil çok çok öte şeyler olacağındandı. o zaman bile bunu söylemeyi cesaret edemeyen ben bu durumda kalkıp söyleyebilir miyim? tabiki hayır çünkü başıma gelecekleri biliyorum. zaten bu olacakları ve bende yaratacağı şeyleri bildiğimden dolayı her şeyi bırakıp gitme derdindeyim.

Burada herkesten uzak bir hayat kuramayacaksan eğer çek git. Ama unutman lazım senin de, içinin rahat olması lazım gittiğinde. Gittiğin yere götürürsen içindeki huzursuzluğu bir anlamı olmaz. Zaten git dememdeki sebep de olaydan kaçman değil, ilişkinizin bozukluğu. Böyle sıkıntılı bir aile bağına sahipsen uzak durman en iyisidir.

yahu dert ettigin seye bak son yıl X bolumunun bıtırme tezını/projesını tamamlamak icin bir firmada staj yapmam gerekıyodu yada tezı yazmam gerekıyodu bu yuzden kayıt yaptırmadım zaten alttan derslerı fılan vardı not ortalaması tutmadıgı sınırı oldugu ıcın bırını tercıh etmem gerekıyordu X ı tercıh ettım dersın. durumun karısıklıgından dolayı sızlere belırtmedım uzgunum der gelecek tepkileri beklersin bu kısımda magdura yatmak en ıyısı , suçlu ama pişman , düelloyu kaybetmıs gururlu sılahsor gibi basın dik ama cok uzgun bır sekılde ıclerınden bırını secerek yuzune bak. cok uzuldugun yuzune yansısın.(koreliler gibi yada japon samuraileri düşün işte öyle )
sonrası bu işte itiraf etmenin getirdigi rahatlama ve kabullenme devresi. yav siktiret yazdıklarımı hayat senin hayatın canın ne ıstıyosa , kalbındekı huzur hangı senaryoda daha fazlaysa onu yap. gitmek mi istiyorsun ? git abi yeni bi hayat kurmak seni mutlu edecekse eger boyle bir ihtimal görüyorsan git , kalıp mutsuz olacagını biliyorsan git. hergun sacma sapan insanlarla muhatap olmak zorunda kalacaksan git. biz sana ne soylesek boş , şartlarını durumunu bılemıyoruz ama sunu söyleyebilirim gidince mi mutlu olacaksın ve hayattan keyif alackasın , kalınca mı ? yap bı mizan defteri iki tarafından + larını - lerini yaz, karsılastır. bak bakalım ne çıkacak .

şu çok öte olacak şeyler ne onu çok merak ettim. işkence mi yapıyorlar sana, bir odaya kitleyip yemek su vermeyecekler mi? nedir yani? ortaokulda çocuklar karnelerine kötü not geldi diye evden kaçarlar ya senin ki de aynı mantık.

dün sonuç ile ilgili bir duyuru açmıştım ama moderasyon içeriği ya da duyuru tipini beğenmedi galiba neyse özetle evet kaldım ve yüzleştim. siktiri yedim sabahını bekledim ve siktir olup başka memlekete geçtim.

orada hakaretten daha kötü fiziksel bir iki şey oldu bir şey yazmıştın. sen kaç yaşındasın arkadaşım ki sana fiziksel şiddet uygulayabiliyorlar. ayrıca kusura bakma ama bu nasıl bir aile ki evladını bunun gibi dandik bir olay yüzünden evden kovuyor. bu işten hiçbir şey anlamadım, anlayan olduğunu da sanmıyorum

olay dandik değil, dandik olsa açıklamaya bu kadar çekinmez yada ailesinden bu kadar çekinmez.
De anlatsan artık diyoruz bizde...
Geçmiş olsun tekrardan.

Kredi kartı borçluları ve borçları.

bilinçsiz kredi kartı kullanımı

gelir dağılımı eşitsizliği

Türkiye ekonomisi 2011 yılı itibariyle; cari açığını artırarak hızlı büyüyen, enflasyonu yüksek, kamu borcu düşük, ortalama gelir düzeyini yakalamış, ekonomisinin çapı büyük, nüfusu yüksek, gelir dağılımı bozuk bir ekonomi görünümü sergiliyor diyebiliriz.

www.mahfiegilmez.com

sen "mali sorun"un ne demek olduğunu biliyor musun?

bilmiyorsun ama ben doğru cevabi vereyim; kayıtdışılık.

ikisi farklı şeyler mi ki ? neden?

küresel bütünlük açısından, kurtuluş savaşı.

kurtuluş savaşı, alışkanlık, öğle öğrendim

ben sahsen kurtulus savasini kullanmam cunki bu millet tarih boyunca dunyaya hukmetti sonra bi ulkeye sikisip kalip kurtulus savasimi verdi?o yuzden milli mucadeleyi kullanmayi yeglerim.

dünya tarihi boyunca bu tür savaşlar hep kurtuluş savaşı olarak adlandırıldı. bizim neyimiz farklı ki her şeyi özel durum haline getiriyoruz? milli mücadele halk arasında söylenebilir fakat tarih sayfalarında bu savaşın adı kurtuluş savaşıdır. daha formal bir söylem zira.

edit: ha tabii isteyen istediği şekilde adlandırır. sizin milli mücadele demeyi tercih etmeniz de gayet doğrudur yani.

çok politik olacak ama beni de böyle formatladılar

cümleyi kurduğun yere göre değişir. milliyetçi duruş sahibi dergi, dergah, bargah da söylüyorsam milli mücadele derim. yok eğer yansız yada böyle ince görülecek mevzulara alakasız bir yerde isem kurtuluş savaşı derim. ama resmi ciddi tonajlı bir yerdeyse kurtuluş savaşı elbette.

kurtuluş savaşı.
o zaman ki durumu, haleti ruhiyeyi, en iyi açıklayan kelimelerdir bunlar.

kadın

sorun: trafik
çözüm: metro ağının artırılması.
gayet basit.

cuma akşamı e-5'de herhangi bir üst geçite çıkıp trafiği çekin. araç sayısı vb. konuda 3-5 cümle etsin. bir de metro'da video çekin. istanbuldaki toplu taşımanın yetersizliği ile 3-5 cümle etsin. bitti gitti.

çevre kirliliği
trafik
göç
işsizlik
hoşgörüsüzlük

çocuklar için güvenli oyun alanlarının azlığı daha uygunmuş gibi geldi ama yaşına.

iphone'la çekip direkt atın dosyayı cd/dvd'ye. öyle avseq.dat'a falan çevirmekle uğraşmayın.

@deneme vallahi elimde olsa, "bana ne ulan yapın kendiniz" derim de diyemiyorum işte. kendi kardeşimin ödevlerine bile yardım etmemiş, "kendi öğrensin" demişimdir. ama işte bu seferlik bunlara bir yardım etmem gerekiyor, elim mahkum diyeyim gerisi uzun hikaye.

bir kent pazarına gidip fiyatları çekin. bir iki satıcıyla ve teyzeyle "çok pahalı de mi?", "evet çok pahalı" muhabbeti çevirin. yeterli olur bence.

toplum içindeki sorun olarak 5. sınıf çocuklarının video çekmesini gerektirecek gerzekçe performans ödevlerinin verilmesini ve bu ödevlerin nihayetinde anne-baba-teyze vb. tarafından yapılmasını konu alan bi video çekin. 5. sınıf çocuğunun aslında yaşıtlarıyla güvenli alanlarda ve mümkünse açık havada oyun oynuyor olması gerekirken, görebildiği yegane açık alanın balkon olduğu ve onun haricindeki zamanlarda bi zikine yaramayacak ödevlerle çocukluğunu heba ettiği mesajını da araya sıkıştırırsanız süper olur.

ödevini kendisi yapsın, yapabildiği kadar, burada bize sorduğun soruyu kendisine de sor, o da düşünsün, sadece yol göster, yardım et

Hepsi öyle oluyor sanırım. 3-4 günlük SKT

açtıktan sonra 1 günde tüketmelisin ve bu işlemi 21 şubattan önce yapmalısın bence.

günlük süt, sütün o gün üretildiği anlamına gelmiyor mu zaten? 1 gün dayanacak anlamına gelmez yani bence.. üretim tarihi alındığı gün ise problem olmamalı yani..

aoç'de o kadar uzun değil tüketim tarihi ama nedense diğer markalarda 10 güne kadar olabiliyor o yüzden ben aoç yi tercih ediyorum, onda en faz 3 gün oluyor.

dolum tarihinde tüketmen tavsiye edilir ama ola ki tüketmedin ve açmadan muhafaza ettiysen de 21 şubata kadar tüketebilirsin

iyide bu kadar dayanabiliyorsa, kutu uzun ömürlülerden farkı ne bunun yahu?

oha bugün AOÇ günlük süt aldım, ve üzerinde 5 günlük SKT görünce aynı şeyi düşündüm. eskiden kırmızı kapaklı şide sütlerde 2 gün olurdu.

benim bu aldığın sek süt şişe. seksi kırmızı kapaklı.
AOÇ ne panpalar?

Atatürk Orman Çiftliği / Ankara olsa gerek

aoç = atatürk orman çiftliği

ve evet, günlük sütün de yapısını bozdular.

simetri ve elipslere dikkat, hele ki küçük sürahi gibi objenin ağzı

çok uzmanı olduğum bi konu değil ama resimlerini takip ettiğime göre 3. boyutu daha iyi vermelisin. bu da daha çok gölge yapmak anlamına gelmiyor aslında. sadece nesnelerin ağırlığı, maddesi filan daha belirgin olabilir. mesela püskürtücünün gövdesi gayet güzel ama kapağı 2 boyutlu kalmış, birbirine tam oturmamış. gugıla pencil drawing bottles yaz ve çıkanlara bi bak. kimi iyi kimi kötü, sen değerlendirmesini yap. mesela www.paintingsilove.com
bu tip örnekleri inceleyerek de geliştirebilirsin. mesela siyahlardan korkuyorum çekiniyorum yazmıştın
www.jdhillberry.com
bu mesela bu kadar koyu olmasına rağmen ne kadar ışıklı bir resim olmuş. yani biraz daha çabayla güzel şeyler çıkacak senden :)

eğitimsiz biri olarak yorumum: güzel olmuş bence. çekicin sapındaki desenler ve ters çay bardağı sevimli, limon ve en soldaki cam tüp iyileştirilebilir.

bitmiş bir iş, belli ki çalışmayı seviyorsun, devam:)
kompozisyon her zaman önemli,kağıda yerleştirirken sence de havada kalmamış mı?
bir de çekicin perspektifine dikkat et

tamda bitmiş sayılmaz, pürkürtücünün kafasına girmedim bile.çekicin önünde anahtar vardı onada zamanım yetmedı çizmedim bende:d evet kompozisyon havada kaldı.püskürtücüden başladım çizmeye dolayısyla onun ölçüsünü yanlış alınca diğerlerinede yansıdı :)

aklında olsun çizmeye başlarken önce nesnelerin yerini bul. yani tek birinden başlamak yerine önce sayfadaki genel oranlarını oluşturman lazım. resmi ve baktığın şeyi bütün olarak görüp sora parçaları çalışman gerek. izlediğim bir belgeselde normal insanla ressam gözü arasındaki fark buydu. biri detaylara bakıyor biri bütüne ve onu oluşturan parçaların birbiriyle ilişkisine odaklanıyor vs.sen de detaylara iyi odaklanmışın ama mesela püskürtmenin arkasına çizdiğin soda şişesi önde duruyor. bence bol bol deneme çizgisi yapmaktan da kaçınma temiz iş çıkıcak diye. perspektif çizgileri çek filan, ilk çizdiğini devam ettirmişsin, hiç düzeltme yok gibi sanki. dilediğin kadar cesur çalışabilirsin bence sonuçta deneme-yanılma dönemindesin, sınavda değilsin henüz, bol bol çizip en güzelini geliştir. amma yazdım be öf. :)

bilemedim.

gerektiğinde vermek lazım. intihar edecek bi insanı yolundan döndürmek için akıl vermek gibi.

mütemadiyen yaptığım şey ama hayati ve çok kritik kararlar alacak insana en iyisi fikrini söyleyip "yine de sen bilirsin" demektir.

mümkün.

katılmıyorum bazen öyle bi fikir veriyolarki aa ben neden düşünemedim bunu diyosun. he iyi bildiğin bi konuda sana ukalalık taslanması iş buyurulması ayrı konu.

akıl vermek derken, her şeye atlamamak şartıyla fikrini belirtmelisin ama yönlendirici olmamalısın. sonra karşı taraf verdiği karardan memnun olmayınca seni suçlar genelde.

ilmin zekati %100 derler bizim koyde. Eger karsi taraf talep ettiyse ve siz de pozitif dille gorus bildirirseniz ziyadesiyle faydalidir zannimca. Kendimce konuya hakim kisilerin akillari kiymet verilir ve degerlendirilir.

herkesten akıl almamak lazım.

Bildiklerini anlat, ama akıl vermeye kalkma;
Anlatılanları iyi dinle, ama hepsini...... doğru sanma;
Sessiz kalmak bir şey bilmediğin anlamına gelmez;
Çok konuşmakta çok şey bildiğini göstermez;
Herkesi kendine eşit gör, her kim olursa olsun
bir insanı küçümsemek akılsızlık,
Çok büyük görmekte korkaklıktır.
Cesaret akıldan gelirse cesarettir,
Bilgisizlikten gelirse cehalettir...

bi siteden kopyaladım

bunu söylersem sana akıl vermiş olmaz mıyım?

aynen bunu sorarak zaten bizden fikir almış oluyosun :) ama haklısın çok ukalalık yapanda var

dieselsingle2 en güzel cevabı vermişsin AYNEN öyle.

@inhe
@gibson

aslında akıl almıyorum, fikrinizi soruyorum :)

"evet kimseye akıl verme" dersen akıl vermiş,
"bence vermek lazım, tecrübelerimizi paylaşmak lazım" dersen fikrini söylemiş olursun :)

fikir almak ile akıl almak aynı şey değil ki;
ne yapayım demek ile akıl;
sence nasıl yapılır ile fikir alınır.
bence.

Kendi iyiliğimiz için vermemek gerek. sonra bık bık yapıyorlar. öyle böyle falan. :)

@rn +1

dırnaklarınla kazıyınca oluyor.
motivasyon da önemli ama transa geçmiş halde gezemeyeceğimize göre anca tespih çekilebilir ya secret, ya secret diye.
bir insan akılsız, beceriksiz, vs. ise onun varoluşunu ne bir kitap değiştirebilir ne de bir insan.
bknz. lotoyu kazanıp birkaç yılda fakir hayatına geri dönen talihliler.

havada durdum birde dünyayi yerinden oynattim.

su yukaridaki cümleye ne kadar inaniyosan o tarz "kuantum gücüyle mutluluk","atomalti parcaciklarla sevgili bulma" gibi abuk sabuk kitaplara inan derim.

istek,basari,azim,iyi niyet ve tecrübe disinda sana yardim edebilecek pek birsey yok.iyi niyet hatta sadece ek birsey.

onun disinda mutsuz olmadan,dibe batmadan da olmaz bu isler.

ona inanma buna inanma ne ye inancaksınız?ayrıca sen birşey beklmiyosunda noluyo snn çok mu farkın oluo bay andaval?

umut fakirin ekmeğidir ve bütün kişisel gelişim kitapları ve şans oyunları bu umudu sömürür. hep o küçük ihtimalin peşinden gideriz. mucizelere bile inanırız. ama kimseninkinden daha farklı olmaz hayatımız. istisnaları düşündükçe gizli gizli yaşlanırız. oysa bir zamanlar "şunu yapsaydım" dediğimiz bir liste vardır, pek bahsi geçmez. işte onlar bir zamanlar inanman - yapman gereken ama yapmadığın, yapmayı akıl edemediğin şeylerdir.

Bir şeye inanmış olmaksa önemli olan, sırf inanmış olmak için inanıyorsanız asıl andaval sizsiniz kusura bakmayın. Ve bir şeyleri kazanmaktan aciz olup da böyle basit inançlara, mutluluk pazarlamalarına, saçma sapan reklamlara inanmakla bir halt olmuyor belirteyim dedim.

insanda böyle bir irade olduğunu sanmıyorum, bu iradenin varoluşta olduğunu da ama iyi bir fikir gibi geliyor bazen, bunun üzerine teknikler geliştiriliyor ama hep olması gerekenler oluyor.

aksi kanıtlanmadığına göre evet ya da hayır demenin birbirinden hiç bir farkı yok bana göre, ikisi de boş fanatikliktir. denemekten zarar gelmez. 24 saat "pozitifim pozitifim" diye dolaşmak değil zaten olay, mutlu olmak için düşünce tarzına yenilik getirmek. tabi işe popülize edilmiş secret'tan değilde doğu felsefesinin basit halinden başlamak daha iyidir. amaç "çok para gelecek" diye düşünüp çok para gelmesini beklemek değil; beklentilere girip sonucunda hayal kırıklığına uğramak ve hayata küsmek, benden bi bok olmaz falan demek yerine elindekine şükredip, sadece olacakları deneyimlemek, olaylara daha geniş açıdan bakabilmek ve gelen fırsatları kaçırmamak. bunların sonucunda hep istediğin şeylere ulaşırsan da bonusu olur, ama o düşünce yapısına geldiğinde çok paran olmasa da, spor araban olmasa da mutlu olabilirsin.

bunlar yerine basarili birinin biyografisini okumak hem daha cok motive eder hemde ögretir diyerek ekleme yapmak istiyorum.

kisisel gelisim kitaplari gercekten bos seyler ondan tamah etmeyin mümkünse.

İnanmış olmak için değil inanmak istediğim bir şey olduğu için inanıyorum.Ayrıca bir şeyleri kazanmaktan aciz olmamak için buna inanıyorum. Bunlara para harcayıp harcamadığımı bilmeden birşeyler yazmakta neyin nesi?Hani derler ya bilip bilmeden konuşmamak gerek....

mustela pisik kremi, prima premium yeni dogan bebek bezi, citcitli yeni dogan body'si ve bi tane sapka.
ayrica paran yeterse, tirnak makasi ve sumuk cekme aparati al.
en guzel hediye budur, cicek, oyuncak felan, yeni dogan bebege hicbi anlam ifade etmez.

tulumlar oluyor küçük bebekler için eheh çok şirin onlar.

bebeğe herkes birşey alacak siz de anneye alın bence, yeni anne olan pek çok arkadaşımdan ne kadar mutlu olduklarına dair şeyler duydum.

Chicco ve benzeri yerlerden 3lu 4'lu tulumlar en iysidir. Hazir indirim de var heryerde..

satardim.

tabii ki kullanırım

Kullanamam..Kullanma dışında alternatifler bekliyorum lütfen..

sat eline 500 TL fln geçsin.

kullanmayacaksan birine hediye edebilirsin veya satabilirsin.

size onu ne kadar hatırlattığına bağlı bu. örneğin ben teknolojik ve değerli eşyalarla duyduğum sevgiyi ilişkilendiremiyorum. belki de fazla "kullanıma yönelik" olduklarındandır. eğer böyle bir bağ kurmamışsanız bu eşyalarla, kullanmaya devam edebilirsiniz.

ancak böyle bir bağ var ise satmayı düşünebilirsiniz. bu tarz bir bağ varsa zaten satıp benzer bir ürün de almazsınız tahminimce - çünkü aynı şekilde hatırlatabilir size. (örneğin apple ipod'a benzer ürünleri almak istemeyebilirsiniz.)

Benim düşüncelerim böyle :)

modelleri eskimeden sat bence. bekletmenin saklamanın anlamı yok.

tabi ki kullanırdım.

Eşya üzerinden yasınızı kalıcı kılmanın alemi yok. Yaşanan her şey kalbinizde, beyninizde, eşyalardan kurtulun, size zararı yoksa da dursun.

kullanmıyorsan satmak kalıyor geriye.
eğer satıp para kazanmak istemiyor isen bana hayrına verebilirsin.

Gariban bir öğrenciye hediye et....

inatla kullanırdım

bana verirdim

gittigidiyor a reklam filmi çekerdim, alışkınız nasıl olsa.

ikisini bana ver sana bir aşk şiiri yazayım. mesaj atarsan detayları konuşuruz. ;)

İkisini de satıp gidip çocuk esirgemeye falan bağışla. Ya da Van`a gönder. Bari iyi bir yere gitsin. Sende rahatla, vicdanen de rahatla.

açıkçası bana eşyalar ya da bana her şey onu hatırlatıyor durumları saçma geliyor. bunu yenemezseniz bundan sonraki ilişkiniz ne olacak? baştan söyleyin karşı tarafa bari bana hiçbir şey alma diye? mantıklı mı? değil.

üstelik eşyadan çok birlikte en özel zamanlarını aypod da değil başka anılarla hatırladığınızı düşündüğüm için ne yapacaksın kendini de mi satacaksın/atacaksın? kafanda bu ilişki neden bitti, tekrar etmemem gereken hatalar neler, ben neleri yanlış yaptım, elimden geleni yaptım mı vs. bu soruları bitir... eşyalar kalsın. yoksa eşyalardan kurtulmak sadece bu sorulardan kaçmana sebep olur. aynı hataları ömür boyu tekrarlarsın!

küvette yakardım ben olsam.

Bi öğrenciye ya da ufak bi çocuğa hediye ederdim evet. Satarsan bu sefer para ondan geldi ehühüh olucak.

sat, parasını da bir hayır kurumuna bağışla.

ay ben mal gibi onun hediye ettiği gümüş takıları vs. geri vermiştim. çok sevdiğim şeyleri filan... sonradan yeni sevgilisine hediye etmiştir, öyle de midesiz bir adamdı. çok üzüldüm satıp vs. kendime başka takı alabilirdim, bi yerde kafayı çekebilirdim vs. sonuçta bana faydası olurdu. ne gerek var zaten ilişki bitmiş giden gitmiş. kalan üç beş şey de züğürt tesellisi oluyor her şeyin boşa gitmediğine kaybolan zaman olmadığına dair.. onları da satmak istiyorsunuz... dediğim gibi ben hala kullanmanızdan yanayım! inadına kullan.. şimdi çok üzgünsün, üç gün sonra iyileşme süreci gereği öfke nöbetin gelince görürüz :P

Eğer o hediye ettiyse kargo ile geri gönderin.

yengenin yaptığı büyünün bozulması için, hepsini sarımsakla beraber bi tülbente sararak buzağıların otladığı bi meraya gömerdim.

her baktığımda onu hatırlatıyosa satardım ben de. onlardan gelicek parayı da istemiyosan eğer bi öğrenciye verebilirsin hayrına. vee işte tam bu sırada ben devreye giriyorum evet o öğrenci benim.

kullanmıyorsam satmam da, hediye et

psp'ye customfirmware kurar; ipod'u da bissürü mp3 ile doldururdumn.
geçmişten kaçmanın doğru olmadığı kanısındayım.
yaşanan, yaşanmıştır.

seve seve kullanırım yolla.

İlişkiniz kötü bittiyse eğer, ver kargoya.
Açınca paketi o düşünsün, ühühühü ondan kalan şeyleri ne yapsam acaba diye.

bana yollayabilirsin gerçekten.

Goremiyecegin bir yere kaldir.

IPOD : www.sanalpazar.com

PSP: www.sanalpazar.com

valla eski kız arkadaşım marmara'ya girdi geçen sene, onlar bu dönemlerde nu model falan çiziyorlardı atölyelerinde hazırlanırken. baya da yetenekli bir kızdı. marmaraya bile kastırdılar.

Ama bu soruya cevap verebilecek olanlar biz değiliz ki?! Doğru cevaplayanın güzel sanatlarda hoca veya hiç olmadı o sınavlardan geçmiş biri olması gerekir.
Kardeşim o sınavlardan geçti. İsterseniz akşam ona sorarım.

Resimde çizgi değeri denilen bir kavram var. Uzaklık yakınlık, ön arka ve senin ön veya arka plana itmek istediğin şeyleri farklı çizgi kalınlıklarıyla ifade etmen gerekiyor. Kağıt üzerine çizime lezzet katan en önemli unsur budur.

Senin çizimlerinde çizgi değerleri o manada yok, her şey aynı değerde gözüküyor.

Bununla ilgili önerebileceğim basit bir egzersiz şudur;

Al 35*50 veya 50*70 kağıdı. Elini kaldırmadan kolunla beraber düz çizgiler çiz. Fakat bu çizgilerin bazıları daha hafif, bazıları daha baskın olsun. Bu hem kalem üzerinde uyguladığın baskı konusunda seni geliştirecektir hem de çizgi değerleriyle ilgili çalışmış olacaksın.

Bunun dışında hacimlendirmeyle ilgili sıkıntıların da mevcut. Her şey aynı malzemeden yapılmış gibi. Bunun içinde çizdiğin objeleri biraz daha incele. Bazıları üzerinde ışık diğerlerinden daha farklı kırılır. Bazıları lokal olarak koyu renklidir vb...

Sordum kardeşe telefonda, bu çizim şu anda Mimar Sinan için yetersizmiş, Marmara için de genelde hayalden sordukları için belki belkiymiş. O da diyor ki geliştirmesi gereken çok şeyi var. Oranlar, tonlamalar vb

arkadaşlar cevaplarınız için çok çok teşekkür ederim bu çalışmalar henüz bitmiş çalışmalar değil.
ama ben koyuya girmekten korkuyorum sanırım.koyu yavaş yavaş gelıyor bende. marmara ve mimar sinan tabiki aklımda yok bu sene için onlar çok uçuk. benm aklımda trabzon, çanakkale, kocaeli var nü falanda çalşıyorum. ama obje daha öğretici oluyor.

hem aöf okuyorum hemde çalışıyorum hemde resim kursuna gidiyorum. dolayısyla hoca ile buluşmaya buluşsakta uzun uzadıya konuşma şansım olmuyor. bıkaç daha resim paylaşacağım bakın bakalm

yok yahu ağustosa kadar koca bir 6 ay var, bu sürede sıkı çalışırsan çok yol alırsın.
dalga geçilecek ne var ortada en azından çizimleri tamamlamışssın kendi çizgini bulmaya da çalış.
evet teknik açıdan bir çok yorum yapılabiliri, malzeme farklılığını göz ardı etmişssin, hangisi ahşap, hangisi metal hangisi cam anlamıyoruz ama genel olarak objeler iyi yerleştirilmiş diyorum ama bu arada gerçek objelerin boyutlarını ve kompozisyonu bilmediğim için de bir şey söyleyemiyorum ama bence çalışırsan olur.
objeler arsı ilişki, ön, arka ve orta, ışık ve gölge, oranlar ve kompozisyon
zaten bildiğin şeyleri tekrarlıyorum ama istiyorsan yapman gereken sadece çalışmak, kolay gelsin.
ön bir değerlendirme için en azından mart sonunu beklemelisin, zaman önemlidir.

reyals ın dedikleri çok doğru. bu tür obje desenleri çizmenin amacı boyut, doku, hacim, ışık gibi konularda pratik yapmak. çalışırken farklı kalemler kullan. mesela ölçü alırken hb kalem eskizlerden doğru çizgileri belirlerken 2b, ışık ve gölge değerleri verirken 4b vb. gibi. olabildiğince büyük kağıtlarda çalış. hacime faydası olmayan sırf boşluk doldurmaya yarayan dekoratif çizgilerden kaçın..

bunların sonucunda soruna gelince biraz daha bilinçli çalışman gerek sanki. figür desenleri çalışmalısın. hızlı desen diye birsey var. 10-15 dk da hızlı şekilde modelin genel çizgi ve ışık bilgilerini aktarmaya çalışıyorsun kağıda. sınavda zaman da önemli. bunlara dikkat etmeni tavsiye ediyorum.

49 numara ayakkabı giyen arkadaşımı tuza yatırmak gerekiyor ozaman. Adamın ayakları çöp tenekesi gibi, duş alsada fayda etmeyenler var anlıcağın.

Ayakkabıyı değiştirse çözüm olabilir bizimkine ama,insanın kendi vucut kokusuna yapılabılecek bırsey yok bence

Ayak kokusu genelde mantardan kaynaklanir, bilginize ...

vücut kokmaz ki yahu.

ter bezlerinin aşırı çalışması gibi bir problem olabilir, yeme içme alışkanlıklarıyla alakalı olabilir, temizlik alışkanlıklarıyla halihazırda alakalıdır.

bir doktora gitse keşke bunu bu kadar dert ettiyse.

bilimsel bi aciklamasi var midir bilmiyorum ama kesinlikle kokar.
simdiye kadar yikansa da teni kokan 3 kisi tanidim ama hic soyleyemedim :/ sevgilileri napiyor bilmiyorum..
hatta birini sevmem, kacinirim yanina oturmaya ama bugun yan bankoma denk geldi.
kanayan yarama parmak bastin resmen

kokar. teyzem, eşinden bu sebeple boşandı hatta. dayanılmaz vücut kokusu vardı yıkandığında dahi. öyle işte.

misal ben 20 gün yıkanmasam dahi kokmuyorum. ofiste, yanımdaki vatandaş; cennet bahçesi gibi. büyüleyici bir kokuya sahip! pazartesi sabah 8'de ofisin kapısını açıyor o kokuyu alınca sinir uçlarıma kadar geriliyorum arkadaş ya! -10 derece soğukta cam açıyoruz. küfür edicem. moderasyon siliyor. o yüzden etmiyorum! ünlemler küfür yerine geçsin!!!!

eğer kıyafetleri az yıkıyorsa, o koku üstüne sindiğinden kokabiliyor.

özellikle bazı metabolizma hastalıklarında kötü koku olabilir.

her bedenin kendine has bir kokusu var. aprokin ve ekrin üzerine okuma yapmanız faydalı olabilir.
hatta emre özgüderin bunun üzerine bence harika bir hikayesi vardır, yıllar evvel homeart dergisinde yayınlanan.

kokar. şişman insanların bazılarında yoğun bir yağ kokusu oluyor. özellikler erkeklerde...

her insanın vücut kokusu olur ama illa kötü kokacak diye bir şey yok. baktım herkes çöp tenekesi gibi kokanlardan bahsetmiş. misler gibi kokanları da mevcut. duş aldıktan sonra hala "pis" kokuyorsa onu hamamda kazımak lazım.

40 yaşına merdiven dayamış bir dede olarak salça olayım. bence bu tür tartışmalar yersiz. rahmetli babam 80'li yıllarda evinde militan saklayacak derecede solcu bir adamdı, sonra özalcı oldu, milli görüşçü oldu ve vardığımız netice. adları ve vitrine koydukları ideolojileri farklı bunların sadece. iktidara gelince iki göz boyamalık icraat ondan sonra güçlerinin yettiğince yargıyı, basını vs. ele geçirmek kendilerini, çevresini ve iktidarlarına destek sağlayan sermayeyi palazlandırmaktan başka bir şey yapmamak. sırf bu ülke için çalışacak bir adam olduğunu sanmıyorum varsa bile çölde vaha gibidir. daha da önemlisi böyle bir adam olsa da onunla iktidar için yola çıkacak bir sürü yiyiciyi nasıl ayıklayacak nasıl başedecek onlarla o da başka büyük bir dert.

akp nin genel başlanı olan recep tayyip erdoğan hapishanedeyken amerikan elçiliğine yazdığı bir mektup sayesinde mucizevi bir şekilide hapisten çıkıyor, bu mektubun içeriğinin dönemin abd başkanı bushun en çok uygulamak istediği bop'un hayata geçirilmeisnde elinden gelenin yapıcağı yönündeydi ve bu adam hapisten çıktığı günden itibaren ülkde bdp diye kürtleri özerkliğe ve ayrımcılığıa teçvik eden bir abd örgütü ortaya çıktı ülkenin doğusu tamamen türkiyeden bağımsız hale geldi bop için herşeyi yapmış bulunuyor tayyip kardeşimiz

"ya ben lan neyse" sana diyorum dostum senin dediğin ne bilyormusun merdiven altı bir lokantada sağlıksız bir yemek yiyip ama tadı çok güzeldi demek gibi bu adam istediği kadar ekonomiyi düzeltsin istediği kadar herşey güzel gibi görünsün ister 3 yıl sonra ister 7 yıl sonra ülkenin doğusunda kürdistan kurulcak çünkü bu adam ve ekibi bunun için pür dikkat çalışıyor biz anlamıyoruz görmüyoruz ama tadı güzel olan bu yemeğin içindeki bakteriler yıllar sonra midende ciddi hastalıklara sebep olucaktır.

dostum ben de sıtmaya razı olmuş değilim. eskilerle kıyaslama yaptım o kadar.

yok eskisi yenisi senninde arkanda amerika olsa sende ekonomini düzeltirsin kalkınırsın karnedeki zayıf 1leri tipeksle 5 yapmak gibi değil bunların işi ciddi ciddi belgelerde sahtecilik fln tüm avrupatı elinde oynatıyor tayyip aslında ekonominin büyüdüğü fln yok ekonominin büyüdüğüne kanıt olacak olan belgeler büyüyor sadece o kadar.

3 çocuk, en ve temel politikalarına iyi örnek,
efendim, devletin verdiği eğitim ortada, bi türlü en temel eğitimleri bile veremiyorlar, 15 yıl boyunca okulda zamanın geçsin yine de sıraya girmeyi bile öğrenemeden mezun ol, sizce de bir sıkıntı yok mu ? okullar devlet politikalarının vatandaşa empoze edildiği ve şansa bir yerlere varacağı yer değildir. daha donanımlı okul, öğretmen ve eğitim sistemi şart!
okullar yetersiz, sağlık hizmetler, yetersiz buna rağmen sen hala diyorsun ki 3 çocuk yap, neye güvenerek, sadece seçmen ve sadece ucuz iş gücü yaratmak için.
bir de siyasetçi bunlar ne beklersin ki!

yetim hakkı yemesi başka saymaya gerek yok.

hiç bir lideri sevmem
ama recepmi kemal mi diye düşününce recep diyorum..
koskoca chp den çıka çıka şu bogazlı kazak giyen kemali çıkarttılarsa ne diyimki ben daha..

önce siyasi görüşün neden chp onun cevabını bul. sonra akp'nin bir sürü kötü noktasını da görürsün zaten. iyi kötü bir dünya görüşüne sahip olmadan partileri ideolojik bağlamda eleştirmek kolay bir iş değil. kendini nasıl tanımlıyorsun? kemalist misin? milliyetçi misin? dindar mısın? sosyal demokrat mısın? liberal misin? hepsinden biraz mısın? kendini bildikten sonra akp'nin yaptığı işlere bakarak bunların kendine ne kadar uyduğunu veya uymadığını anlayabilir, ona göre yorumlayabilirsin doğruyu yanlışı. chp'nin hatalarını görebiliyor musun mesela? ya da sence chp hata yapıyor mu?

akp önceki hükümetlerden farklı bir hükümet değil. oy alamayacağı ya da oy oranı düşük olan kesimlerin isteklerine kulaklarını tıkıyor, kendisine oy verenleri küstürmemek için onların nabzına göre şerbet veriyor. demokrasi denen şeyi uygulama düşüncesi pek yok. kendileri gibi halkın içinden gelen, elit olmayan tipler ilk kez iktidarda, ondan bunun rehavetini yaşıyorlar 10 yıldır. yaşaya yaşaya bitiremediler helal olsun. başbakanın ve bakanlarının söyledikleri popülist cümlelere bakılırsa akp iktidarı entelektüel altyapısı çok sağlam bir iktidar değil, ya da bir sürü düz adamdan oluşan ıvır zıvır bir parti görüntüsü verme uğraşındalar. türkiye'nin hak ettiği türden bir iktidar işte ya:

abi adamlar yiyo ama çalışıyo.
başbakan çok karizmatik ya çok yakışıklı adam hem çok süper konuşuyo.
ya adamlar bi kere halka yakın kaç başbakan cuma namazına gidiyo?

ekran klavyesinden yazıyorum klavye bozuk. onun için şimdi yazmakla uğraşamıycam. ama sözlükte "anarsist devlet memuru" nickli arkadaşın entrylerini okursan yeterince bilgilenirsin.

sevapları günahlarından çoktur diye düşünen biri olarak en başarısız oldukları konunun genel kanı aksine ekonomi olduğunu düşünüyorum. (en başarılı olduğu konu die iddia ederler)

müşteri hizmetleri saat 16.20 itibari ile sorun yok dedi.

müşteri hizmetleri: 444 18 51

16:30: sorun yok

seveni sikerler, sikeni seveler.

aferim sana. ne içersin?

bu soruyu kendine sor.

erkekleri de farklı değil, insanlıkla alakalı bu durum; sen sadece kadınlarla ilgili olduğundan öyle geliyor. her ilişki bir dominant, bir submissive(itaatkar) arasında olur. önemli olan dengeyi tutturmak. bir de herkes ilişki insanı değil; bazıları ilişki sahibi olmaktansa ilişki aramayı, insanları denemeyi sever.

ha ayrıca sen de onlardan farklı olmadığını çok net yazmışsın.

tamam da şimdi bu soru seni bir yere götürecek mi. kafana göre takıl işte. eğer çok canını sıkıyorlarsa sen de pislik gibi muamele yapmaya devam et. ordan icraatlerini yap. olayı çözmüşsün işte.

X: kız
X e deger verirsen ne olur, gotu kalkar

blackmail

+0.89

efendi yerine piç tercihi

ulan of dayanamadım yazdım. şu anda hayatımı siken bi taneside ona ne kadar değer verdiğimi bilip resmen kullanıyo. pislik gibi davranıyım diyorum kendime yediremiyorum. kendimi sikicem bu gidişle.

Oh! Ne güzel, siken sikene...

aslında sen bu yazıda bir soru soruyosun ama aynı zamanda türk erkeğininde cevabını vermiş oluyorsun.

ne mi türk erkeği? türk kızının nasıl isterse olduğu kişi işte.

bu dahil tüm genellemeler hatalıdır.

İyi kızlar adına konuşuyorum. Bir arkadaşım kız arkadaşlarına pislik gibi davranır, umursamazsa onunla niyetim varsa da çıkmam – bana ne kadar iyi davranırsa davransın. Kız arkadaşı olunca pislik muamelesi çekiyor diye düşünürdüm. Çevrenizde pek iyi bir ününüz olmasa gerek.

10.30 da 15 dakika kaldı, eurosport yayınlıyor

10.30 eurosport.

maç hangi ülke de oynanıyor ulkenın yerel saatı?

avustralya da turnuva ve 9 saat fark var

incir reçelinde 2-3 ağdalı arabeskten bozma şarkı söyledi. ünlü oldu. müzik konusunda ne kadar basiretsiz olunduğunun da bir nevi ıspatı. şimdi de aa sezai çok kaka diyorlar. bu da turnusol kağıdı lafına iyi bir örnek.

aaaaaaaaaa uuuuuu öööööö die şarkı sözlerini uzatan adam; kendisini ilk çıktıgı gunden berı sevmedım sevemedım

bi olayı yok bence. :)

ben de merak ediyordum bi kız gönderdi klibini seyrettim. ikinci bi cem adrian vakası galiba. böyle çok hisli çok içten söylüyor(um) yaklaşımıyla galiba çok sevilmiş. özellikle kızlar tarafından. incir reçeli de çok tutultu kız erkek herkes başımın etini yedi izle diye o da bi fenomen olmuş ıssız adam gibi onun kadar olmasa da. budur işte çok samimi çok içten şarkı söylüyor falan fıstık. sevmeyeni dövüyorlar özetle.

sözlükte abartmasa ölecek hastalığına tutulmuşların yeni takıntısı
adam kendisi çıkıp da sanki dünaynın en iyi müzisyeniyim, üstüme aktör de tanımıyorum demişcesine, hangi dünyada yaşadıkları iyi bilinenlerin bir kısmı tarafından yerin dibine sokuluyor tabi ki bu grubun bir de karşısı olmak zorunda onlar da bayılıyorlar olan bize oluyor hop bir bakıyoruz bizim dünyamıza da sirayet etmş şahsiyet bir de seni olayın tarafı yapmaya çalışıyorlar, zerre umrumda değil zira kendisiyle ilgilenmiyorum, sadece bir insan benim için
kimse müziğini de filmlerini de zorla dinletmiyor,izletmiyor, izlemiyor ve dinlemiyorum ama kendim seçmeden hakkında bir çok gereksiz malumatım var, insanı kendi haline bırakmıyorlar ki....

facebookta ünlü oldu önce. albüm çıkartmadan romeo juliet'te her ay iki kez çıkardı. güzeldi. sonra pek izlemedim. ama o zamanlar gayet mütevazi bir adamdı. hiç öyle en süper ben söylüyorum, sesim, tarzım çok qral havası yoktu. ki hala öyledir sanırım. adamdan kaynaklanmayan bir popüler olma durumu var, bunun cezasını çekiyor. yine öyle sadece onu bilenlere söylese rakısını, sigarasını içip güzel kafa yapıyor.

Halil Sezai bildigin bas ağrısı ya tam Müslüm Gürsel ten kurtardık derken olmadı;)

büyü olmasın sakın ? bu şike olaylarında büyü müyü diyolardı

Real gayet iyi, tamam Barca çok iyi top çeviriyormuş vs....ama Barça futbolu iyice çirkinleştiriyor, her topta hakemi baskı altına alma, her müdahalede yalandan kendilerini yere atmalar, a.q. Katalanları, bir gün Morinho öptürecek Kralın taş.aklarını, Messi bile çirkef olmuş (bana Pepe demeyin, Bilica neyse Pepe de o, ikisi de kasap)...

barcelona'nın kusursuz futboluna bir şey diyemeyenler barcelona çirkin, çok çirkef futbol oynuyor yaftalarını çıkardı son zamanlarda. vallahi bence barcelona'nın çirkinliği 1 saat konuşulacaksa real madrid'in çirkefliği 10 saat konuşulur en az.
dünkü maçta çıkmayan kırmızı kartlar hep real madrid tarafındaydı.
genel olarak baktığımızda da futbolu en az çirkinleştiren takımlardan biridir barcelona.

bence kadro olarak barcelona çok daha iyi.nasıl mı?

arbeloa < dani alves

pepe < puyol

xabi alonso < iniesta

mesut < xavi

lass < fabregas

kaka < alexis (son 2-3 sezona göre)

ronaldo < messi

şimdi yapılan karsılastırmalara bakın.bir kere orta saha üstün olunca hersey tamamen bitiyor.tamam marcelo/coentrao ikiside abidal den iyi.ramos la pique yi eşit sayalım.casillas ta pinto nun 10 katı ama sadece 2-3 ismi real in daha iyi.bu işin taktikle alakası yok aslında sorun tamamen güç farkı.siz düşünün dünyanın en iyisi barça 2. real. aralarında böyle kadro kalitesi farkı var.diğer takımlar n'psın?

------casillas-------

maicon---ramos---vidic---marcelo/coentrao

-------de rossi---xabi alonso----------

götze/hulk-----rooney------ronaldo

-------------zlatan-----------

kadro bu şekilde olursa real kazanır.

not:realliyim.

real'in halinde bence de bir şey yok, mental bir üstünlük var sadece barcalılar yönünde, nasılsa yeneriz durumu ...
ama başka bir gerçek ise takımın yarısı sorunlu bence, nihayetinde toplama bir kadro real'in ki. geçen sene ne oynadıkları daha az anlaşılıyorken bu sene bi nebze daha ne oynadıkları biliniyor, ligin ilk 4/5 haftasındaki gibi oynayabilseler bence tadından yenmeyecekler ama bu kadro ile o iş biraz zor, pepe denen biri var ki gerçekten ne yaptığını anlamak zor,(yaptıklarını görüyorum hatta morinho'yu sırf bu nedenle ağır eleştiriyorum, bildiğin çirkef adam, her hareketi sorunlu ki bence morinho da bilerek bu nedenle oynatıyor) marcelo, benzema, zaman zaman ramos bile takıma ciddi zarar veriyor, transfer yaptı morinho ama oynatmadı takıma adapte edemedi zira hamit de nuri de sakattı. ligde sorun yok, şampiyonlar liginde de, takım oyunu için inanamıyorum ama dimaria'yı bekleyeceğiz, onun da sezon başındaki mucizevi performansı ile döneceği kesin değil....

ek: takımda sorgulanmamsı gerekenler ıslıklanırken o takımda ne aradıkları belli olmayan, bir durum var, ronaldo takımın iç dengelrini bozuyor buna hiç kuşku yok, fazla yıldız bir futbolcu kendisi, sevmeyen herkes bu nedenle sevmiyor adamaı ama adam işini yapıyor mu evet, o varsa gol var mı var, bence kendisi mevkisinin dışında biraz da real'in beceriksiz golculeri sayesinde oynuyor, bir cenabet arıyorsanız isterseniz higuan ve benzema'ya bakın...
di maria ile higuan breraber oynarken ilk yarının ortalarına doğru takımın içinde bazı dengeler değişmeye başladı, geçen sene ronaldo/mesut fena iş yapmazken , higuan- di maria ikilisi geçen sene higuan'in sakatlığı nedeniyle oturmadı bu sene de di maria'nın sakatlığı nedeniyle.... mesut'un performansı da düşünce işler garipleşti ama kaybetmediler de, zamana ihtiyaçları olduğu kesin de real taraftarını anlamak zor ronaldo'yu sanırım her maçta gol attığı için ıslıklıyorlar, anlaşılası değiller doğrusu ama yine de çıktı ve attı dün gece, dünyanın en iyi takımı diye lanse edilen barca'ya karşı bence istisnasız her maç en iyi ihtimal 8 kişi oynuyorlar...

@spesifikasyon mesut< xavi demişşin ama dünkü maçta mesut > xavi idi. Xavi yi cok severim hayranıyımda ama mesutun kalıtesı ve dunku macıda gayet ıyıydi.

khediraya, coentraoya ota boka totalde 70 milyon eurodan fazla para harcadılar.

adam gibi gidip tevezi, bale'yi, hulk'ı alsalardı -ki alamazdı demeyin, real madrid'den bahsediyoruz- ya da ne bileyim orta sahada de rossi, schweinsteiger'i falan oynatabiliyor olsaydı şansı vardı.

ancak 11 oyuncudan 8 tanesi çer çöp olan bir takımdan bir şey beklemeyin. şu takımda ronaldo ve casillas dışında hiç kimse real madrid kalibresinde değil. ramos da stoper olarak oynadığı sürece madrid kalibresinde değil.

@bysb ben performans bakımından demedim.performans bakımındam deseydim pepe>puyol olurdu.yetenek bazında.

@spesifikasyon yetenek bazında da mesut ~ xavi tartışılır

kadro kalitesi: her türlü barcelona üstün ancak real'de tek başına mou faktörü var.

psikolojik: real'in barca'yı yenememesinin sebebi psikolojik de olabilir. hani fb gs derbisinde gs'nin deplasmanda kitlenmesi gibi. ne yaparsa yapsın olmuyor işte. zaten mou açıklamasında devre arasında oyuncularının "burada onları yenmek imkansız" demesi var ki bu da bu savı desteklemekte.
şuradan
hakem hataları: hep real aleyhine. ya da 1 lehine çalınırsa 3 aleyhine çalınıyor.
şanssızlık: belki de tek başına bile anlatmaya yeterli bu tüm durumları.

Bu ileri uçlu Realde birlikte pek iş yapamaz :

götze/hulk-----rooney------ronaldo

-------------zlatan----------


*********************************
Bir de dışarıdan tarafsız bakarsak, Dani Alves kadar çirkef bir adam yok, Pique deseniz oyuncu, Barçada adam gibi adam bir tek İniesta kalmış, diğer tüm oyuncular tiyatrocu, Puyol, Messiye bakın her hava topunda faullu çıkıyorlar ama fauller çalınmıyor, R. Madrid'in oyunu çirkinleştirmesi! bu durumda çok doğal , o kadar haksız düdük çalınsa bana ben de dayanamam.

Adam gibi adam Andrea Iniesta ben topumu oynarım gerisine karışmam diyen bir tarzı var

nasıl unutmuşum. sürekli pepe ön planda tutuluyor ama barcelona çirkefliği apayrı bir şey. geri düştükleri anda herhangi pozisyonda takım olarak itiraz ediyorlar. 1-2 kişi de değil.

birçoğu çocukluktan beri beraber oynayan ve sonradan gelenlerinde onlara en iyi şekilde uyum sağlayacak özelliklerde seçilen oyunculardan oluşan barcelona ile sağdan soldan aha bu adam iyiymiş diye toplanan ve aralarında uyum olmayan real madrid arasında oynanan maçlardan ne sonuç çıkması beklenebilir ki? tamam belki ronaldo dünyanın en iyi futbolcusu diyelim fizik olarak, adamla deney yaptılar orta yapıldığı anda ışıklar kapatılıyor herif görmeden topa vurup gol atıyor ama takım oyunu yok adamda. son maçı izlemedim ama öncekilere göre konuşursak benzema ceza sahası önünde top dağıtmak zorunda kalıyor. tek tek ele alındığında real madridin her oyuncusu barçanınkilerden iyi bile olsa takım olarak bir düşünen takım barça yine kazanır.

tamamen fikir yürütüyorum ama kaşeciler iş görür belki?

daha çok nokta atışı cevap arıyorum şurası iyidir yapar gibi ama teşekkürler..

bu tür mühürler düğün davetiyelerinde de kullanılıyor, davetiyecilere de sorabilirsiniz.

mesela muhurmumu.com da var bişeyler.

eminonu'nden sultanahmet'e giden yokusta tramvay duragindan baslayip yukariya dogru yururseniz, valiligin onune gelmeden sagda ve soldaki dukkanlardan bu tarz muhur, hatta soguk damga ve kase ismarlayabilirsiniz. wax stamp amaci ile kullanacaksaniz metal olmasi gerekiyor, hazirda yoksa imalat icin beklemeniz gerekebilir. o civardaki hanlarin icinde de bu tarz isler yapan var, biri digerine yonlendirir zaten.

taksimde gs liseslini geçince 200-300 metre ileride solda bir kırtasiye vardı orada yapıyorlar ben de almıştım :)

kadıköyden kalkan çoğu otobüs z.kamil duraktan geçiyor diye hatırlıyorum.

kadıköyden otobüsle
12A, 14K,14D,14F,13,14 ile gidilebilinir
çift bilet ile 500, 500A

bostancıdan peki ?

bostancıdan neresinden, sahilden, minibüs yolundan mı, e5'ten mi
üsküdara ya da kadıköye gelecek oradan devam edeceksiniz toplu taşıma için

2 numara vardı üsküdar otobüsü (bostancıdan)

bedri baykam bi mendile spermini silip sergilemişti, sergisine koymuştu diye biliyorum 4-5 yıl önce duymuştum sanki üniversitedeydim.

googledanda şöle bi link çıktı

www.habervitrini.com

(bkz: piero manzoni)

www.poopreport.com

stubbornwriter.com

www.goofball.com

bluebicycle.org

www.nypost.com

(bkz: chris ofili)
(bkz: bokla resim yapmak)
chris ofili abimiz bi tarihte istanbul bienaline fil dışkısıyla yaptığı bir tablosuyla katılmıştı hatta.

sanat tarihi dersi aldım 2 sene önce isimlerini hatırlamasam da çok var böyle adamlar.

hatta aklımda en net yer eden adam koca koca kancaları etine geçirmiş sonra kendini tavana astırmış. sonra da sergi demiş.

şı köpek olayı var sonra. sergide bağladılar da hayvan öldü gitti.

gore olmasa da marjinallik dolu. ama gore da dolu.

bunların hepsine yolu açan marcel duchamp
techbiotic.com

m+1. herşey bir pisuvarla başladı.

evet, bir yazı dizisinde metnin bir cümlesi de bu. sözlükte hrant dink başlığında buğün yazılanlarda da bulabilirsiniz.
bir okuduğunu anlama cümlesi, ne kadar az okuduğumuzun da kanıtı aslında.

----
m--- Mahkûm olduğunuz yazıda, 'Türk'ten boşalacak zehirli kanın yerini dolduracak temiz kanın, Ermeni'nin Ermenistan 'la kuracağı asil damarında mevcut olduğunu' söylüyorsunuz.
h---Mevcut olduğun kudret...Atatürk'ün söylemiş olduğu o cümle, hayatımda en etkilendiğim sözdür. Ermenilere diyorum ki, Türkle uğraşmana gerek yok, aradığın kudret kimliğinde vardır.

m---'Zehirli kan' benzetmesi ırkçılık çağrıştırmıyor mu?
h---'Asil kan' demiyorum, 'asil damarında mevcuttur' diyorum. Damardan kastım, bağlantın, köprün. Ermeni kimliğinin Türk'ten kurtulmasının yolu basittir. Türkle uğraşmamak. Ermenistan'a bakın, diyorum. 'Türk'ten boşalacak o zehirli kanın temizlenmesi' derken, Ermeni'yi sağlıksız hale getiren yaklaşımı eleştiriyorum. Kan, kimliği zehirliyor diyorum. Daha sert bir kelime nasıl kullanabilirim. Bunu kendi milletime söylüyorum, Türklere ne oluyor!

metnin tamamını okuyun, tırnakçılık yapılıyor.

papanın genel evi sorması gibi bir şey bu.

dahha fazlasınıda demiş. neden "gerçekten"?

“Ancak Ermeni kimliğinin bugünkü yapısını şekillendiren ve Ermeni kimliğinde bir tür kanserojen tümör işlevi gören asıl etken "Türk" olgusudur. “( Ermeni’nin Türk’ü – 23 Ocak 2004)

“Ermeni kimliğinin çektiği bunca sancı artık yeterlidir, sancıyı bundan böyle biraz da insanlık denen âleme terk etmek gerekir.”( Türk’ten Kurtulmak- 30 Ocak 2004)

“Türk"ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak temiz kan, Ermeni'nin Ermenistan'la kuracağı asil damarında mevcuttur. Yeter ki bu mevcudiyetin farkında olunsun”( Ermenistan’la tanışmak- 13 Şubat 2004)

agos gazetesinin sitesinde karikatürlerine bakarsanız anlayacaksınız
www.agos.com.tr&sayfa=1

kendisi bu cümle hedef alınarak türklüğe hakaretten yargılanmış, cezaya mahkum edilmiştir yetmemiştir ardından da öldürüülmüştür, cesedinden bir şey olmaz sanırıma rtık o da çürümüştür bir tek itibarı kalmıştır, lütfen türklüğe en büyük hakaret olan bu cinayeti unutup, ailesinin ve sevenlerinin elinde tek kalan şeyi itibarına da dokunmyalaım, yiğidi öldürdük bari hakkını yemeyelim diye yazı dizisinin linkini buraya kopyalıyorum dileyen okusun ve anlasın: baskinoran.com
www.radikal.com.tr