www.youtube.com

OFFICIAL Somewhere over the Rainbow - Israel "IZ" Kamakawiwoʻole www.youtube.com

yagmurda bu gider

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

Hepsi benim bebeklerim. :)

o zaman uzuuuuuuuuun bir liste yapıyorum. içinde bildiklerin elbette vardır ama genel olarak fazla duymama ihtimalin olan şarkılardan oluşturdum listeyi.
tek tek kendi ellerimle. lütfen sindire sindire dinle, umarım beğenirsin :)

adele - set fire to the rain - www.youtube.com
yann tiersen - comptine d'un autre ete l'apres midi - www.youtube.com
aşkın nur yengi - yazık - www.youtube.com
3 idiots - behti hawa sa tha woh - www.youtube.com
bertuğ cemil - yağmur - www.youtube.com
beyoncé - ave maria - www.youtube.com
beyoncé - halo - www.youtube.com
beyoncé - save the hero - www.youtube.com
candan erçetin - ben kimim - www.youtube.com
cansu koç - gamzedeyim deva bulmam - www.youtube.com
cem özkan - dön bana - www.youtube.com
the cranberries - dying in the sun - www.youtube.com
zara - hastane önünde incir ağacı - www.youtube.com
destiniy's child - t-shirt - www.youtube.com
duman - ah - www.youtube.com
enrique iglesias - ayer - www.youtube.com
enrique iglesias - somebody's me - www.youtube.com
erkan oğur - pencereden kar geliyor - www.youtube.com
esin engin - seven ne yapmaz - www.youtube.com
göksel - benden geçti aşk - www.youtube.com
gripin - bir cevabım var mı? - www.youtube.com
gülşen - ne düşünürsen o olur - www.youtube.com
hande yener - bi gideni mi var - www.youtube.com
incesaz - çok aşığın var diyorlar - www.youtube.com
indila - mini world - www.youtube.com
izel - düşer o - www.youtube.com
jane birkin - lolita go gome - www.youtube.com
jessie j - nobody's perfect - www.youtube.com
justin bieber - bad day - www.youtube.com
justin timberlake & beyoncé - until the end of time -www.youtube.com
jt - blue ocean floor - www.youtube.com
jt - don't hold the wall - www.youtube.com
jt - strawberry bubblegum - www.youtube.com
kamuran akkor - bir ateşe attın beni - www.youtube.com
kargo & deniz özbey - beni bırakma - www.youtube.com
kargo - kehribar - www.youtube.com
katy perry - not like the movies - www.youtube.com
lady gaga - dope - www.youtube.com
lana del rey - blue jeans - www.youtube.com
lana del rey - money honey - www.youtube.com
leman sam - illa - www.youtube.com
lorde - team - www.youtube.com
lorde - buzzcut season - www.youtube.com
madonna - frozen - www.youtube.com
manu chao - je ne t'aime plus - www.youtube.com
maria mena - just hold me - www.youtube.com
mariah carey - almost home - www.youtube.com
midge williams - where in the world - www.youtube.com
nilüfer - bir bilseydin - www.youtube.com
phantom planet - california - www.youtube.com
rihanna - cold case love - www.youtube.com
rihanna - drunk on love - www.youtube.com
rihanna - love without tragedy/mother mary - www.youtube.com
rihanna - stupid in love - www.youtube.com
rihanna - the last song - www.youtube.com
seden gürel - sebebim aşk - www.youtube.com
sia - chandelier - www.youtube.com
sıla - gözlerine teslimim - www.youtube.com
zeki müren - sorma ne haldeyim - www.youtube.com

kapalı havadan girdin, huzur ve depresifin sevişmesinden çıktın, kendimle çıktığım anlarda özel bir değeri olan bu performansın değerini bilebileceğini düşünüyorum (dinginlikten öte bir tutam kaçıklık verebilir, idare edersin)

Dornenreich - Reime faucht der Märchensarg

www.youtube.com

Ne kadar "sunny afternoon" dese de kapalı hava şarkım
www.youtube.com

Çok teşekkürler düşünsel ve ruhani bir ortam yaratıyor bu sanat eserleri. Ayrıca @wide , @scaramuccia , @hayirsiz ve @candanag öpüldünüz.

gönül ister bunlar çoğalsın zihin daha da özgürleşsin.

kalemler kuru pastellere benzyor, ama marifet malzeme kadar kişinin malzemeye olan hakimiyetinden.
pek çok yerde bulursun bu kalemleri

güven sanatta falan var bu kalemlerden. skintones diye arayacaksın. mesela şunun gibi : www.pencils4artists.co.uk

evet, aktarmasız

Tahminen 30 dk falan sürer.

Aktarmasiz.

operatorlerin paketlerinden alıyorlar ve limitte bu oluyor, bunu asmadıklari surece kimse denetlemiyor.

genelde, paket veriyorlar ve bu paketin iş için kullanılacak şeklinde bi kuralı olmuyor.

o telefonlar, hatlar personele iş için veriliyor ve elbette iş haricinde kullanılması istenmez. kimi şirket paket dahilinde izin veriyor ama onu da çok rahat suistimal edebiliyorlar.
örneğin biz de çözüm olarak hatları şirket hatları haricinde aramalara kapattık.

valla bizde oyle bir kural yoktu. sirket telefon ve hat verdikten sonra kendi hattimi iptal ettirdim. aylik 8gb internet kullandigim zamanlar bile oldu. kimse de aga bu nedir napiyon sen demedi. tek sart 24 saat ulasilabilir olmakti. gece telefon da gelebilir, ofise cagrilabilirsin. 4 yillik suremde bir kere bile olmadi o ayri :)

üniversite civarlarında olur. besiktasta fln. bau var hemde mimar sinan oralarda vardır.

güven sanat kadıkoy
kabalcı beşiktaş
nezih kadıkoy en pahalısı onalr ama çesitleri eskiye nazaran daha az

bence en kaliteli kağıt, paşabahçe mağazasının ürünlerini paketlediği ambalaj kağıtları
ki benzerlerine ise ambalajcılarda rastlayabilirsin

m'nin de dediği gibi kadıköy'de güven sanat ve onun civarında çok sayıda kırtasiye var, taksim'de de panter kırtasiye mi ne vardı. bunların yanı sıra yıldırım kırtasiye'de de çok çeşit var.

ama tam olarak ne için alacaksın, ona göre kağıt-kalem onerisi veriyim sana, boşuna masraf etme. misal karikatür için schoeller veya baskı kağıdı, hatta yüksek gramajlı fotokopi kağıdı bile iş görür. karakalem için de fabriano veya canson uygun olur.

beşiktaş balcı

İngilizce menüyü tuşlayın mutlaka müşteri temsilcisi çıkar

İlk işlemde kayıp çalıntıyı arayın oradan bağlarlar.

www.telefondabekleme.com faydali site :)

dikmek.

corabın nası olduğuna bağlı
ince çorapsa at gitsin. direk!

kısa çoraplarsa dik eğer delik büyükse. değilse delik büyüyne kadar elleşme.

normal külotlu çoraplarsa da istersen oje sür.:S

aman at gitsin bi çorap kaç tl ki

atmak istemiyorsan içini dışına çevir öyle dik.

yamayabilirsin de.

yaptığım işte iyi olmak istiyorum ben. doktorasıyla falan

2 sene sonra doktorayi bitiriyorum. ondan sonra bakiciiz.

hiçbir şey beklemiyorum, çünkü hiçbir beklentim gerçek olmadı. 30 yaşımda mutsuz bir insanım. ecelimi bekliyorum sadece.

Ben de genel olarak başarılı, faydalı biri olmayı istiyorum.

önümde hayatımın dönüm noktası olabilecek bi süreç var. şu 5-6 ay içinde bu süreçlerden başarıyla geçebilirsem hayatım sonsuza kadar değişecek ve bambaşka şeyler yaşıycam, ve çok istiyorum. eğer başaramazsam olduğu gibi devam edicek. her şey bu öümüzdeki bikaç aya bağlı.

bir marangoz atolyesi ve kosemde kendimle barışık bir hayat. aynı zamanda gezmeye, yeni yerler diller keşfetmeye devam edebilmek.

Pek bir şey beklemiyorum, iyiyim böyle.

Bu pazar ne aktivite yapsam acaba, ayyy piknik mi yapsak ( nefret ederim normalde piknikten, niyeyse su an hayalledim), ay yok bisiklete binelim, ya daaaa ben size yeni bi pasta yapayim mii seklinde pazar plani yapacagim gunleri bekliyorum.

Hiçbir şey beklemeyenlere +1. Biz iyiyiz böyle.

Şimdilik Brezilya-Hırvatistan maçını.

2 yıl içinde motorla asyayı geçmek istiyorum ben, herşey tamam bi cesaret yok :/

hayatta tutacak kadar umut bekliyorum. bi de hayat bana bulaşmasın. mutluluk şart değil ama huzurlu geçsin. geceleri rahat uyuyayım.

insan oldugumu hissedebilmek yeter. ama onu da hayattan önce kendimden bekliyorum.

3 ay sonra avustralya'ya gitmek, 1 sene sonra vizemi uzatabilmek, 5 sene sonra da avustralya vatandaşlığı almak. ondan sonrasına o zaman bakarım.

otomobil düt dütt

kısa vadede dünya kupası ve the international 4 ile birlikte keyifli, sorunsuz bir yaz mevsimi. bu süreçte kredi kartı borcumu kapatıp 3-4 kilo verirsem, 5-6 kitap bitirirsem istanbul'a level atlamış olarak dönerim.

uzun vadede pilot ve yazar olmak istiyorum. öldüğümde, "iyi uçardı rahmetli, şu kitabında da diyodu zaten" falan diyebilsinler arkamdan. genç abazanlar okuduklarında "anaa, aynı düşünüyomuşuz lan adamla! büyüksün pescador reyiz!" desinler. hayatımın belli bölümlerini düsseldorf'ta, torino'da, montpellier'de, viyana'da falan geçirebileyim. geri kalanını da gezebileyim.

bunun dışında çok iyi anlaşabileceğim hatun falan olabilir mesela. gerçi bunlar "hayattan beklenti" sayılmaz aslında. hayattan değil de, kendimden beklentim, bunları yapabilecek gücü bulabilmek. duyuruda cevap kasınca düsseldorf'a gidilmiyo sonuçta, bu işleri yapacak gücü damarlarımdaki asil kanda bulmayı isterim beklerim hayattan en fazla.

Saatimi

istediğim hiçbir bok olmuyor küçük istisnalar dışında. hep başkaları istediğim hayatı yaşıyor istediğim şeyleri elde ediyor. bundan sonra bir bok beklemiyorum amk hayatından. elimde olsada şu kendi vücumdan çıkıp o imrendiğim kişilerin içine girebilsem keşke. ben olmaktan nefret ediyorum.

3.bp.blogspot.com

özet geçiyorum. 1. dışında diğerlerini elde etmem lazım.

30 yaşıma geldiğimde çok zengin olmayı yazlık ve bmw sahibi olmayı istiyorum. bunlardan sonrada mutlu bir evlilik.

çoban salata ve cacık yemekten zevk alabilmeyi, can erik yiyebilmeyi (burda yok çünkü), rahat nefes alabilmeyi, rahat yürüyebilmeyi, rahat kaka yapabilmeyi ve çalışıyor olabilmeyi bekliyorum.

ciddi ciddi yazıyorum bak.

hiçbir şeye, hem de hiçbir şeye ihtiyaç duymadan yaşayabilmeyi.

en az alışveriş yapabilmeyi, yediğim herşeyi kendim üretebilmeyi/yakalayabilmeyi, yaşadığım evi küçültmeyi, avm denen şeyin yakınından bile geçmemeyi, söğüt gölgesinde hanımeli koklamayı.

sadece bunu yapabileyim, onyüzbin milyar dolar sizin olsun.

Gençler kabul edelim hepimiz seks bekliyoruz.

benim anlamadığım tek bir husus var;

şimdi bayrak indirilmesi olayını sallamıyorum. çünkü el kadar bebenin beynini yıkamışlar. çıkmış direğe indirmiş bayrağı. bayrağı yakabilirdi de!
asıl önemli olan, onun çocuk olması, türkiye cumhuriyeti sınırları içinde doğup, büyüyüp, eğitim almış olmasıdır. onun gideceği yer yoktur. yine burada yaşayacaktır. askerin bu olaya müdahale etmesi, bildiğin sokak kavgasından cinayet çıkarmakla eşdeğerdir. düşünsenize, amerika her bayrağı yakılan yere müdahale etse ne olur? askerin tavrı mantıklı ve doğrudur. kim olursa olsun çocuğun kanı dökülmemeli!

bizim başbakan bu olayı neden bu kadar köpürtüyor? senin askerin senin çözüm süreci diye sunduğun sürecin en önemli parçasıyken, onun bu sürece uyumlu bu tavrını neden eleştiriyorsun? seçimlerde propaganda amaçlı kullanmayı planlıyorsa şunu unutmamalı, seni seçecek olan o bayrağa tırmananlar...

cozum sureciyle falan alakasi yok, tayyip gozunu turk milliyetcilerinin oylarina dikti. ayni zamanda soma'ymis, gezi'ymis, bunlari da unutturdu.

soysan, oldursen, gotlerini siksen ses cikarmayacak cok buyuk bir kitlenin bayrak denince agizlarinin kopurecegini biliyor.

adam zeki ya da halk salak.

kimse mağarada yaşamıyor da, kişinin tüm değerlerini siyasallaştırması gerçekten çok can sıkıcı.
o bayarağı kimin niye indirdiğini ya da indirttiği ise asla öngöremezsiniz, iktidar kavgasından kalkan toz dumanda.

ayrıca; nawres+1

benim bildiğim geçmiyor o pütürler. ben de daha 3-4 kez giydiğim tshirtü giyemyorum aynı sebepten.

geçmiyor. ben en başta çantadan olduğunu anlamamıştım bile :/

top top olduysa dikkatlice (!) permatikle temizleyebilirsiniz.

koli bandını yapıştırıp çekerek temizlenebilir o topaklanmalar (bluza ağda yapar gibi aynen)

permatik kullanılabilir. ama dikkatli olmak lazım, penye traş bıçağına takılırsa kesilebilir

ya da tüy temizleme makineleri kullanılabilir: www.gittigidiyor.com sinbo ve benzeri markalarınkiler en son 17tl civarına satılıyordu (bir iki sene önce).

boncuklanma olmuş, sürtünme nedeniyel ki, kumaşın kalitesi nedeniyle aslında tüm kumaşlarda olabilir bu sorun.
kimi bunun için koli bandi kullanıyor kimi makas ile temizliyor. boncuklanan yeri.
ama sürtünmeyi azaltmanız gerekiyor.

Pazarda falan şuna benzer www.google.com.tr şeyler satılıyor, bende var penyede de işe yarıyor

Ay o ne ugrasilmaz oyle. Askiya asacaksin yani tek cozumu bu. Katlama izi de giyince acilir cok belli olmaz ki. Ve de rahatsiz edici bi goruntu olusturmuyor, burusuk degil sonucta utulu.

giyeceğim zaman ütülüyorum, sorun çözülüyor. ya da geceden ütüleyip asıyorum giyeceğim kıyafeti.

uzun süre askıda bekleyen tişürtün omuz kısımlarındaki askı izi daha fazla rahatsız edici bence, illa askı dersen aşağıda verdiğim linkteki gibi pratik askılar kısmen rahatlık sağlayabilir.

www.indirdik.com

@candanag sanırım ihtiyacım olan şey böyle bişey.

@mayaa günlük ütü yapmaya karşıyım, enerji israfı gibi geliyor. ayda bir yapıyorum izli izli giyiyorum :/

annem ütüleyince hiç kırışmıyodu böyle ya uf!

rulo yap kaldır.
img.wonderhowto.com

2-3 tanesini bir askıya asmak çözüm olabilir.

Utuyu yapar yapmaz katlama bekle bir sogusun o zaman cok iz olmaz.

yıkarken ve kuruturken özenli kurutup, giyerken ütülüyorsunuz.
iyi katlarsanız, bazen ütüye bir ihtiyacı olmuyor.

bence böyle birşey işinizi görebilir. iz yapmaması için kağıt havlu kartonlarını ızgaraların üzerine geçirirsin tişörtleri de öyle asarsın ne iz olur ne buruşur

www.tempoankara.com

kaygısızlar.

tatlı hayat
yedi numara
işler güçler

Kaygısızlar + 1

kaygısızlar
baskül ailesi
oğlum adam olacak
sıdıka
7 numara
ve dış kapının mandalları

sıdıka ve tatlı hayat. Hala ara ara izliyorum ikisini de.

Tatlı kaçıklar da iyiydi zamanında..
Bizimkiler ise efsane..

ekmek teknesi
kaygısızlar
baskül ailesi

bizimkiler'e çocukken gıcık olurdum. artık pazar günleri kahvaltıda youtube'daki bölümlerini açıp izliyoruz. bildiğin komik diziymiş. durum ya da öykü yönünden bir cacık yok ama karakterler feci komik.

tatlı hayat
yedi numara

kaygısızlar

Ayrılsak da beraberiz
Nasıl evde kaldım

Avrupa Yakası(Ama sonlara doğru bozdu)
Tatlı Hayat

Ayrılsak da beraberiz (ilk bölümleri)
En son babalar duyar (ilk bölümleri)

avrupa yakası, yalan dünya, bizimkiler, geniş aile, istanbul'un altınları.

nasıl evde kaldım

7 numara

tatlı hayat

mayaa + 1

daha ötesi yok. diğerleri tırt.

yedi Numara
bir yastıkta

Yedi numara


Eyy gidi gunler...

shadow makers, film

the boy in the stripped pyjamas

World War Two The Apocalypse

The Nazis - A Warning from History

bu iki seri sana yeter de artar.

izlemediğim çok iyi yapımlar vardır elbet ama film olarak bende iz bırakanlar The Thin Red Line, Das Boot ve Der Untergang olmuştur.

Belgeselde apocalypese the second world war.

Filmlerde idi i smotri, der untergang, das boat vs

die brücke www.imdb.com (1959). muhtemelen izlememişsinizdir. kesinlikle tavsiye ederim.

schindler's list www.imdb.com (1993). muhtemelen izlemişsinizdir.

all quiet on the western front www.imdb.com (1930 - yılından da anlaşılacağı üzere II. dünya savaşı'ndan önce çekilmiş ama I. dünya savaşı ile ilgili özel bir konusu yok, yani ana tema genel olarak I. dünya savaşı değil ama savaş diyebiliriz)

paths of glory www.imdb.com (1957)

ve elbette; the pianist www.imdb.com (2002)

not: yukarıda verilen cevaplar arasında idi i smotri de var. bu da pek bilinmeyen ama gerçekten çok kaliteli bir yapım. bunu da şiddetle tavsiye ediyorum. the boy in the stripped pyjamas da hoş gerçekten. benzer şekilde bir de life is beautiful var holokost ile ilgili, ama bunu da muhtemelen izlemişsinizdir.

bomb girls
band of brothers

ulan milet dalga mı geçiyor ya. öyle saçma sapan entel dantel şeyler yazılmış ki, okurken kahkaha attım.

World War Two The Apocalypse

The Nazis - A Warning from History

bu ikisi iyi.

bir de dizi olarak Band of Brothers'ı izlersin süper.

sovyet cephesinden en iyi bakis icin: come and see

kardeşler takımı
kapıdaki düşman

Klasikleri yazmaya gerek yok;

Guns Of Navarone
Windtalkers
Casablanca
Eine Frau in Berlin..
Les Femmes De L'Ombre

Fav

kafadan das boot ve der untergang. ikinci dünya savaşı filmlerinin besmelesidir bunlar. SCHNELLEEEEEER, SCHNELLEEEEER

hiç çizimle ilgili bilgim ya da yeteneğim yok ama sıradan bir insan olarak söyleyebilirim ki gayet iyi duruyor. çok detaylı çizmişsin tebrik ederim. başarılar dilerim.

eller hariç herşey yolunda görünüyor, biraz da vurgu istiyor gibi ama bu da biraz sana kalıyor.

eller dışında güzel. el çalış. kendi elini çizmeye çalış mesela. ama güzel olmuş başarılı. bir de ayak bileği çok ince olmuş.

gravür baskıya uygun olmuş

bence tarzın bu olsun. bilekleri ince çalış, boyunları ince çalış.

bol bol gölgeleme ve perspektif çalış.

güzel değil bence. özelikle arka plandaki kalabalık çok yapay duruyor. bana lisede sıkıntıdan yaptığım çizimleri hatırlattı, ki resmim iyi değildir.

ayak bileği (kasten bir espri yoksa) aşırı ince.

sağ ayağındaki(dizin üzerinde duran yani) ayakkabıyı ters çizmişsiniz sanki.. =)

hayır. bir şey olmaz.

evet hiç bir şey olmaz

eksik kalmiyim, bir sey olmaz.

sulugöz

sulugöz mü kaldı

rocco mayhoş vardı, o çok iyidir..
şekerden ziyade jelibondur ama çok güzeldir..

haribo standları oluyor ya avmlerde oralara bak jelibon gibi ekşi şeyler vardı

merhaba. ya eskiden ekşili jelibon vardı. çok acayipti bira'nın yanında bu kadar güzel giden bir şey görmedim ben. bitti ama sonra. rocco mayhoşu beğenmedim ben ama bi o kaldı ekşili.

limonlu akide şekeri, hacı şerif mi yoksa hacı eminin ki mi daha ekşiydi hatırlamıyorum

yoo sulugoz hala satiliyo dostlar mahalle nakkallarinda hala var.

Dışarı çıkma..

ortasına sıçarım.

konuşma

yüzüne bakmam. detaylarını unuturum. çıkmazlarında kaybolmam.

şehreküstü metro istasyonu var bursa'da.
bütün gün orada takılırım. anlar herhalde. eşek değil ya.

dolabıma başka bir şehrin posterini asarım.

haritada karalarim

Anlamasını beklemem pek. Sonuçta fare dağa küsmüş olur sadece ama başka şehirle sevişirim. Gidemiyor olduğum için de şehri hissettiğim anda suratımı asar otururum.

ben de baska sehirden hatun yaparim, sonra derim ki; "zaten buranin gizlari kole gotu gibi kokuyo."
bi' de sehre mesaj atarim face'ten... "chok kotusun tmm mi. pis sehir" falan diye.
mahallede yururken falan hep osururum sonra. bazen de tukururum. oh lan!

bu soruya hayran oldum.

bir öykü yazardım eğer yapabilseydim

ankara'nın bugları facebook grubunu o şehir için uyarlar, rezilliklerini dünya aleme ifşa ederim.

şimdi o düşünsün.

Sokaklar, caddeler, her yer = özne
çamur içindeydi = yüklem

edit : çamur içi bir tamlama olduğundan birlikte alınır.

ne içindeydi 'çamur' içindeydi diyip çamura b'siz nesne dedim ben. onun yüklem olduğunu nasıl anlıyoruz?

eylemin kendisi çamur içinde olmak, herhangi birşeyin içinde olmak anlamında kullanılmamış.

kaybediyorlar, ankarayı kaybettiler, istanbulu da her an kaybedebilirler. izmir zaten asla onların olmayacak, keza eskişehir de. büyük şehirleri kaybettiğin an anadoluda da düşersin. genelde de.

evet kaybediyor,
48 saat daha akpnin güç kaybettiğinden bahsedersek hükümet düşecekmiş.

kaybetti ama yeterli değil, ankara ve istanbul'u çok net alacaklar.

Güç kaybetti fakat oylarda çok büyük bir düşüş yaşanacağını düşünmüyorum, oy sayımının çok sağlıklı koşullarda olmadığına eminim..

oy kaybı olacak ama yine yüksek oy alacak, bir sonraki seçime kadar bayağı hırpalanacaklar ama.

kaybetti ama istanbul ve ankara'yı kaybedecek kadar değil.

geçen gün taksiye bindim o arada kılıçdaroğlunun cnn türk deki konuşmasını banttan veriyolardı radyoda. Taksici trabzonlu yaşlı bi amca. Abi senin oyun kesin AKP dimi dedim :) Adam oğlum bunlar geldi geleli bunlara oy veriyorum şimdi tövbe namazı kılıyorum dedi.

Geçen bir orduevinin önünden geçiyordum. Emekli Astsubay olduğunu tahmin ettiğim bir kişi yanındaki adama "Chp'nin yaptığı işi görüyor musun, şimdi Cemaatle kol kola girmiş. Yazıklar olsun senelerdir verdiğim oylara, bundan sonra oyum Akp'ye" dedi.

insanlar tape olayına yabancılaştı artık amma seçime doğru bomba tapeler var diyollar. abiler ablalar vızır vızır çalışıyor. seçime kadar herşey olabilir. kaldı ki ankara'da öyle bariz melih falan önce değil. melihin kalesi olan bölgelerde bile çok büyük oy kayıpları var ama boyun farkıyla melih önde gibi. istanbul'u tam bilemiyorum ama orda da akp boyun farkıyla alıcı gibi. du bakalım neler olcak.

Sembolik ve stratejik önemi olan belediyeleri alabilecek olmaları geriledikleri ve yakında da kendilerine yol gözükeceği gerçeğini değiştirmiyor. Rüşvetle, hırsızlıkla, insan öldürmeyle, tamamen betona-AVM'ye ve özelleştirmeye dayalı bir ekonominin Türkiye'de gideri 12 yılmış, kanıtlanmış oldu sadece.

kaybediyor. yanımda yöremdeki 5 akpli artık oy vermeyeceğim diyor. 3'ünü de ben vazgeçirdim. =)

güç kaybediyorlar da annem ve babam gibi hala tayyip'den allah razı olsun diye diye gözü kapalı oy vermeye devam edecek taban seçmeni olduğu sürece hala ayakta durur maalesef.

onca skandal, ölüm falan hiç etkilemedi arkadaş. daha çok kenetlendiler yeminlen akp'ye, hayret ediyorum. annem falan daha çok bilendi resmen. iyice kutuplaştılar yani.

akp de zaten biliyor, artık özellikle genç seçmeni kandıramayacağını. o yüzden tabanı korumak istiyorlar.

gecen seçim de mhp nin kasetler cikmisti ve rahatlikla gectiler baraji tepki oylariyla. bence kaybetmiyor

@bir fincan kahve ile film izlemek - çevremde senin durumundaki insanlara tavsiyem ebeveynlerinin nüfus cüzdanlarını seçimden tercihen 1 gün önce alıp saklamaları. sana da tavsiye ederim. :)

olan olduktan sonra istediği propagandayı yapsınlar ne farkeder? ki kendileri neler yapacak/yapmaya çalışacak hepimiz biliyoruz.

türkiye sermayesei, medyası şimdilerde daha da net ortaya çıkan amaçları,ilişkileri nedeniyle iktidarı destekler. akp'den önce de böyleydi, korkarım sonra da böyle olacak. o iş adamları, o çıkar sağlamak isteyen koca gürruh şimdi akp ile iş yapmak için tereddüt edecek, bu da akp iktidarının güç kaybettiği anlamına gelir.

güç kaybediyor daha da kaybedecek ama seçimlerden sonar türkiyenin yine çoğu yerinin sarı olduğunu göreceksiniz,

Çevremde en az 10 kişi var akp'e vermeyeceğim diyen. Herkese anlatıp babaya durumu anlatamamak ise en büyük ironi olsa gerek.

Değil..

bu durumda kimlik yeterlidir.

oy vereceğiniz, yeri, sandığı falan biliyorsanız, gidin listelerde adınızı bulun kafi, kimliğinizle.

Siyah corap ve siyah ayakkabi bence de guzel olur. Tam dusundugum gibi bi bordoysa.

evet siyah çorap. çok kalından ziyade penti tül ya da penti premier 40 denye gibi ince olursa daha iyi olabilir, elbiseye de bağlı tabi.

Siyah çorap siyah ayakkabı olur rengine bağlı olarak lacivert ayakkabı ten çorap veya nude ayakkabı ten çorap da olur.

Bence teni gosteren en incenin bi kalini filan olmadikca siyah corap her turlu igrenc oluyor. En incenin bir kalini olacaksa siyah corap diyorum.

mat siyah olan değil norma siyah çorap ve siyah ayakkabı

Gri

siyah,soğuk zamanlarda siyah çorap siyah ayakkabı, bilekte bot vs. iyi olur.

siyah veya ten rengi çorapla kullanabilirsin. ben bordo elbise + siyah çorap ve siyah ayakkabı kombinini gördüm, boğmuyor düşündüğün gibi. hoş duruyor.

aktarma yok, 20 dakika

yeşil soğan mı normal soğan mı panpa.

ofis derken serada mı çalışıyorsunuz

soğan kendi imkanlarıyla büyüyen birşey zaten, büyür. ama az da olsa güneş görmeli sanırım.

kuru soğan

şurada süper anlatmış
www.sivastarim.gov.tr

büyür, saksiya kurusoğanı dikin ve sulayın. güneş+su+toprak olmazsa olmaz. saksınızın büyüklüğüne göre bir ya da birkaç kurusoğanı ki aslında bunların arpacık olanının alıp dikebilrsiniz. ihtiyacı olduğu kadar su verirn, güneşi de esirgemeyin.

bence ağaçlardan oluyor bu. malum, istanbul'da oturan biriysen yeşilliğin, toprağın en yoğun olduğu yerler mezarlıklar artık.

ben, hersey net, keskin ve dingin. daha ne olsun! tamamlanmış birşey, ölüm!

yaz beni de yer varsa

yok istanbul filan düzcede yaşıyorum. her taraf zaten ağaç..

İşin sonunu görüyor olmaktan doğan bir huzur sanırım.
Ötesi yok, orada yatıyorsan, derdin tasan problemin üzüntün yok.

Herşey kesin ve net. Dünyanın tüm boş işlerinden arınmışsın.

olur, niye olmasın. sessiz, sakin bir ortam. ben de huzur bulurum. tuhaf bir durum yok bence de.

Abi bence yuzdeki sivilcenin sebebi yagli yemekler.

Tekstilden çok anlamıyorum ama bildiğim kadarıyla olay cildin hava alamaması, hava alamayınca terin gözeneklere dönüp tıkaması (son kısmı salladım). Pahalı olanlarla ucuz olanlar arasındaki fark da bu. Nasıl çeşit çeşit pamuklu kumaş varsa likra da benzer şekilde, bazıları nefes alıyor yani hava geçiriyor ki zaten spor markaları bunun reklamını yapıyor genelde. Normal basit taytlarda öyle bir teknoloji olmadığı için cilt isilik geçirir gibi olup sivilceye veriyor kendini.

nike, adidas gibi firmalar, özel kumaşlar geliştiriyorlar, dry feel, dry touch gibi. sentetik kumaş olmasının nedeni kavrayıcılığı aynı zamanda bu kumaşlar hava geçirme, teri atma gibi özelliklere sahipler, pamuktan daha sağlıklı oldukları söyleniyor. hiç kullanmadım ürünlerini ama çalıştığım sektör nedeniyle biliyorum.

eğer elinizde bir ziraat banka kartı varsa, kartın ön yüzündeki TR ile başlayan numaranın son dört haneden önceki 8 hanesi, müşteri numaranız.

kart yok maalesef.

iletildi.

zaman kötü kolla kendini :) diyorum başka bi şey demiyorum. sonuçta hepimiz erkeğiz, yeri geliyor yastığa yorgana halleniyoruz. yokluktan ibne olup gelme gavur memleketler.. www.youtube.com

homofobik tavırlar takınmazsan sorun olmaz yahu, senden tek farkları hemcinslerinden hoşlanmaları, büyütme...

aa çok süper bulmuşsun. daha açık fikirli insanlar olacaklarından rahat yaşayacağına eminim. sana gay bi espri yaparlarsa offensif davranma.

sene olmuş 2014 halen gayleri açık fikirli zannedenler var. güzel kardeşim zamanla sana da halleneceğine emin olabilirsin. buna açık fikirlilik diyorsan onu bilemem.

yav arkadaş, adam çiftin yanına gidiyorum diyor, sevgilisinin yanında nasıl nereye hallenecek? eşcinsel insanlar emin ol senden benden daha az azgınlar, duyuruda sana hallenen gizli biseksüeller olmadıysa orada hiç olmaz, rahat ol sen.

oralarda bu durum daha normal karşılanıyor, o yüzden "gay çiftle kaldığım için kasıyorum" tarzı hareketlerde bulunma derim; heteroseksüel iki erkekle kalıyormuş gibi davranman daha iyi olur.

hem iki erkek hem de iki kadın çift tanıyorum, birlikte yaşayan insanlar, diğer çiftlerden hiçbir farkları yok.
fark varmış gibi düşünmeni gerektirecek bir durum da yok..

ayrıca sanıldığı gibi gay olan erkekler sürekli başka adamların peşinde değil, çok duygusal olup, tek eşli olan insanlar çoğunlukta.. o yüzden, heteroseksüel çiftte kadının senin üstüne atlama olasılığı ne ise burda da o..

birbirinizin kisisel alanina girmezseniz skinti olmaz. enseye tokat olmak zorunda degilsin. oldugundan farkli davranma. asiri ilgi, titizlikler, takintilar girmezse araniza guzel gunler gecirirsiniz. maddi manevi paylasmaktan cekinme. sen kasmazsan onlar da kasmaz rahat edersiniz.

ortaya cikacak her turlu problemde yapici cozumler uretmelisin.

çok gay tanıdım yurtdışında ve ben herhangi bi çekinme durumunun olması gerektiğini düşünmüyorum ki erasmus öğrencisi olarak gittiğinden çok uzun süreli de olmayacağı için ordaki kalışın hiç sorun olmaz sadece kendileriyle ( bizde yapan çok vardır türklerde) gayler diye dalga geçiyo gibi homofobik tavırlar ve rahatsızlık çıkartcak şeyler yapma yeter bence.

ben bi 15 gün kadar 2 gay (çift) + 1 kız olmak üzere 3 almanla aynı evde yaşadım.

hiçbir problem olmadığı gibi gayet kibar ve eğlenceliydiler. hatta 2 saptan daha iyidi bile denebilir zira kibar ve eğlenceli olmalarının yanında gayet de temiz tertipli tiplerdi. temizlik bulaşık işlerini falan benden ve kızdan daha çok yapmışlardır. en ufak bi sarkma, yanlış bişey de olmadı.

tabi bu demek değil ki herkesin deneyimleri benzer olsun. nasıl 2 hetero erkekle çıkıp çok memnun olabileceğin gibi çok pişman da olabilirsen bu da aynı şekil. insan sonuçta heteronun da gayin de iyisi kötüsü var.

bence avantajlı bile olabilir gaylerin taş gibi kız arkadaşları oluyor gaylerden bize zarar gelmez diye onlardan nasiplenebilirsin.

Tek zorluğu sevgili olan iki kişi ile yaşamak. Gay olmaları hiçbir dünya gerçeğini onlar için farklı kılmıyor.

gayler çok daha eğlenceli oluyor. ayrıca çok taş kız arkadaşları oluyor. şu güne kadar takıldığım en güzel kızların çoğuyla gay partilerinde tanıştım.

dikkat etmen gereken bir şey yok bence çünkü heteroseksüel insanlara göre daha rahatlar. bazıları gay olmalarıyla ilgili şakalara çok güldüğü gibi kendileri de yapıyor. bazılarıysa sevmiyor. onu zamanla anlar nasıl davranman gerektiğini görürsün zaten... ha bi de duvarlar kalındır umarım, yoksa git bi kulak tıkacı al...........

Selma ve gölgesi

Bir Tereddüdün Romanı

Fatih Harbiye

bir tereddüdün romanı kesinlikle.

Bi Fatih-Harbiye de benden

bir tereddüdün romanı ve canan

cumbadan rumbaya

insanlarınki spor onlarınki ruh hastalığı, pek sanmıyorum insani bir tabir gerekiyırsa ki sanmam, özgürlük bu.

Kayaliklara tuz yapamak icin cikiyorlar. Garip hayvanlar.

keçilerin eti en sağlıklı et olarak geçer keza sütleri de öyle.çünkü dağ tepe demez gezer ve en iyi otları çiçekleri bulup yerler.bu yerlere tırmanmalarının sebebi de bu olsa gerek.

bugda kalmışlar

doğasına uygun yaşayan hayvan niye ruh hastası olsun?

asıl insanlar hasta beton kutular içinde asosyal bir yaşantı sürüyorlar.

her gün her yerde patlak veriyor zaten. vasıfsız insanlarla dolu bir toplum, kendini halt sanan insanlar, en iyi ben bilirimciler. her şeyin altında eğitim var evet.

saçmalığı sana söyleyeyim.

sınıf belirli bir düzeyin altındaysa öğretmene soruşturma açılıyor.
mesela bir sınav yaptın, sınıfın düzeyi ortalama yüz üzerinden 60. gel bakayım öğretmen, niye bu çocuklar böyle deniliyor. belirli bir sınır var onu hatırlayamıyorum şimdi.

veliler desen her gün gelip not için öğretmeni tehdit ediyor.öğretmen sınıfta öğrenciyi bırakamıyor haliyle. hep beraber toplanıp öğretmene yükleniyorlar öyle olunca çünkü. bu sefer öğretmen de çocuklar iyi not alana kadar sınavı yeniliyor....ya da bol keseden not veriyor. ab'yi kandıramazsınız çünkü pisa testlerinde ülkenin durumu ortada. 65 ülke içerisinde fen bilimlerinde 44, okuduğunu anlamada yani dil bilimlerinde 41, matematikte 43. durumdayız.

işte bu sistemden çıkacak insanların da bizi dünyanın en büyük 10 ekonomisi içerisine sokacağı yalanına inanıyoruz. malız abicim toptan.

Önüne gelen öğretmen ve polis yapıldıkça böyle sorunlar daha çok devam eder. Arkadaşınız gibilerin yetiştirdiği öğrencilerden ne çıkar ki? Adamın kendince bir ideali bile yokken nasıl ondan yeni nesiller yetiştirmesini bekleyebiliriz..

@jacque
önüne gelen derken? arkadaşınız gibiler derken? gayette bu işin okulunu okumuş birisi, sözleşmeli falan değil. kızın burada ne günahı var ben onu anlamadım?

@jacque
öğretmenin değil sistemin suçu. öğretmen arkadaşlarımdan öyle şeyler duyuyorum ki aklım almıyor. daha geçen gün Türkçe öğretmeni arkadaş anlattı; çalıştığı yerdeki ilçede garnizon komutanı mı ne bir öğrencisinin velisi oluyormuş, adam direk müdüre gidip öğretmeni şikayet etmiş, müdür öğretmeni çağırıp adamın yanında öğretmene hesap sormuş. mevzu da şu "hep doksanın üzerinde not alan çocuğu son yazılıda 80 almış. öğretmen niye düşük puan veriyormuş.." sınav kağıdını göstermiş çocuğun ama nafile yazılıyı tekrar etmek zorunda kalmış.

sistem bireyler tarafından kurulur, delinir ve alt üst edilir. kişiler varlıklarını, sistemdeki mevcudiyetlerini bu kadar kolay hiçe saymamalı. eğitim paketi için, herkese lise diploması vermek için olabildiğince hafif bir sistemle, açık lise kurumlarını kurdular ve sınavlar yapıp, türkiye ortalamasını yukarıya çektiler.
hala hazırda patlak, durum.

@eyyor
Elbette tek suçlu kişisel olarak arkadaşınız değil, onu yetiştiren sistem. Dördüncü sınıfta hala okuma yazmayı bilmiyorsa çocuklar, sınavlarda kalmalarını gerektirecek kadar hata yapıyorlarsa kusura bakmayın ama arkadaşınızda da çok fazla hata var. Mesleğini gerçekten önemsese bu kadar baştan savma iş yapmazdı diye düşünüyorum. Ne yazık ki öğretmenlerin çoğu böyle. Bir şeyleri değiştirebileceklerine dair inançları yok. Oysa öğretmenlerin toplumu şekillendirme gücü herkesten fazladır.

@jacque
o konu biraz karışık aslında. çocukların öz güveniyle, yetiştirilme tarzıyla alakası bence. her şehirde ki aynı yaşta çocuklar bir olmuyor. bana da bazen ödev sormaya gelenler oluyor mesela, çocuk liseye gidiyor, lan teker teker anlatıyorum, ama yok kafa almıyor, veya korkuyor söyleyemiyor. veya amacı öğrenmek değil, kolaya kaçıyor ödevi bana yaptırıp gitmek istiyor vs çok karışık.

sistem işi bu, sadece okul/öğretmen değil, aile, toplum hepsi birbirinin parçası, birinin iyi calisması yetmez ama yine etken. kimse sorumluluğunu diğeri üzerinden hafifletemez.

çok güzel açıklayanlar olmuş...sınıfta bırakmanın çözüm olmadığından, eğitim bilimlerine uygun hareket etmek gerektiğinden dem vurulmuş.

ben de eğitim bilimleri dersi aldım. sen "en iyi felsefe budur yea" diye yeniden kurmacılığa dönersen böyle olur. "modern" olan her zaman "iyi olan" olmuyor efendim ne yazık ki. bütün ülkelerin sorunu bu bugünlerde. ezberci felsefeden vazgeçelim, öğrenci odaklı olalım. öğretmen rehber olsun dedik, iyi de ettik, ama bunu öyle bi yaptık ki öğretmenin sınıfta hiçbir etkinliği kalmadı. vurdular ama öldürdüler de.

neyse, bu benim şahsi fikrim tabii. ama verilerle de destekleyebileceğim bir fikir. kıçımdan uydurmuyorum yani.

yok maalesef, sadece eurosport ve eurosport 2 veriyor o da sadece digitürk, sporsever paketinde var.

yapılmasına yapılır da kısır değil, salatalı pilav olur.
lütfen kısır tatifini, bulgurun inceliğini göz ardı ederek , uygula.

pek olmuyor bulgurlar sisince cok buyuk oluyor ve kisir gibi olmuyor. ama baska secene yoksa denenebilir.

yapılır tabi.
www.kuzinedekizaranekmek.com

bu fotoğraftakinden güzelini yaparsınız bu çok hoşuma gitmedi .) ama yemiştim iri bulgurdan kısır fena da değildi.

bu arada ben epey önce yapmış yemiştim, baya da güzel olmuştu. :) çok şişiyo evet. ama çiğ değildi diye hatırlıyorum.

kısır olmaz.

ama aynı malzemelerle güzel bir yemek olur. hatta bulgurlu salata gibi olur.

daha güzel olur bence

Bence b seçeneği. Adamlar için son başvuru tarihi neyse o tarih önemlidir.

B

ben son teslim tarihinden önce verdiydim postaya hacı ağbiy, gadanı alıyım bişey yap

mazeretini dinlemezik, gabul etmezik...

b

ister elden teslim olsun ister posta ile gelsin. son tarih ve saatten sonra bize gelenleri kabul etmeyiz anlamında. yani B

b

kesinlikle b

B

Ben A anlayarak postaya teslim etmiştim ve haliyle ellerine de geç ulaşmış. Benim gibi başka düşünen varsa itiraz ederim diye düşünmüştüm ama anlaşılan yüzsüzlük yapmanın gereği yok; mallık bendeymiş.

b

b

(git:galeri3.uludagsozluk.com )
ayrıntıya girmeye üşendim ama açıklayayım, kadın olarak bakarsam istediğim insanlar tarafından sevilmek beni tatmin ediyor. sanki başarılı olmuşum gibi. 'seviliyorum evet iyi bir insanım' havası oluyo. aşk bambaşka olay zaten tam bir orgazm durumu.
aile ise biraz farklı, önceki yıllarda güvenceymiş hep. şimdi durum farklı. sevdiklerini hissedersem yaptıklarının karşılığını veriyomuşum gibi oluyor.
istemediğim insanların duygu durumları ilgilendirmiyor tabi beni. ama sevdiklerim tarafından üzülmek sanırım en büyük korkum. zaten onlardan başkası üzemez.
dinde de aynı mantık var zaten. Allah rızası kavramı Allah korkusuyla paralel gidiyor.

onaylanma ihtiyacı.

allah öyle yaratmış.
alaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaahu ekber. allaaaaaaaaaaaahu ekber. laaaaaaaaaaaaaa ilahe illallaaaah.

Yok.
Ben biri beni sevmeden mutlu olamıyorum. Biriden kastım da boş beleş adamlar değil. Benim de sevebileceğim tipler.

yalnız kalma korkusu.
onaylanma isteği.
yetişmeye bağlı olarak sevgi açlığı (bu da tabi fallik döneme mi yansır, oral döneme mi yansır bilemem).
dışlansak yada sevilmesek mutlu olma ihtimalimiz yoktur. çünkü dışlanmak, bir şekilde nefret edilmeyi doğrurur. sevilmemek de böyle.

ama yalnızken mutlu olma ihtimalini sorarsan; yani karşıdaki insanların senden nefret etme nedenleri yokken kendi isteğinle yalnız kalırsan, mutlu olabilirsin. illa sevilmen gerekmiyor.

hayır yok. ama ot gibi yaşamayı seçebilirseniz neden olmasın.(hakaret degil ha)

özet:manevi ihtiyaç.

maslow'un hiyerarşisinde kendini gerçekleştirmek için var olan ihtiyaç.
evrimagaci.org

adler'de sosyal ilgi denen kavram.

sullivan'da kişilik zaten direkt insan ilişkileri.

fromm, erikson'da kimlik.... diye uzar gider.

herkes bir şekilde açıklamış bunu ama asıl ortak cevap, bu en büyük ihtiyaç.bir insan için kişiler, toplum onaylanma aitlik türü şeyler için son derece önemli.

seviilmeyince ya da tek kalınca mutlu olma ihtimalimizi de horney nevrozlarla açıklamış.kendini yalıtır insan ama bunun sonuçları sağlıklı değildir diye.

tüm bunları birleştirince tek insanın mutlu olması pek mümkün değil diyebiliriz.aynı zamanda sevginin de birçok kaynağı olduğunu söyleyebiliriz.

kendini seversen başkasının seni sevmesine ihtiyaç duymuyorsun.
ama kendini sevdiğin zaman zaten herkes seni seviyor.
sevgiye ne kadar muhtaçsan ya da kendini sevdirmek için ne kadar debelenirsen, o kadar yalnız kalırsın, o kadar onaylanmak istersin, o kadar aldatırsın/aldatılırsın vb.

o yüzden önce kendini seveceksin, kendini sevmeye değer göreceksin ki, insanlar da seni öyle görsün.
sen kendini sevmiyorken, kimsenin seni sevmesi için bir neden yok.

sorsan herkes "kendimi seviyorum" der.
ama bu öyle bir şey değil işte.
insan bir bütün.
ve kendi duygusal-manevi ihtiyaçlarını kendisi karşılayabilecek kapasitede.
ama bunun farkında değil.
o yüzden de sağdan soldan her şeyi araklama derdinde.
kendi içindeki boşluğu başkasıyla değil, kendinle doldurabilirsin sonuçta.

zaten ancak o zaman başka birini tam anlamıyla sevip, anlayabiliyorsun.
bunun dışındaki ilişkilerin hepsi sağlıksız ve tek taraflı.

yani içimizde, kendi kendimizin doyurmayı unuttuğumuz açlıktan dolayı sevilmek istiyoruz.

şimdiden at maili, haber ver.

tarçın karanfil bir de doğuş çayın mistik çayı vardı (bu yıl hiç bulamadım) içine süt karıştırılabilen ve starbucks'ın chaitealattesi gibi olabilen.

abi ne yaparsan yap ama yasemini dikkatli iç. ben ayarı kaçırmışım sanırım mal oldum üç saat.

ekinezya +bir karanfil tanesi

favorim yok ama aktardan al demek için yazıyorum sadece.

lipton form plus sade olan
lipton piramit çaylardan yeşil çay melisalı

açık olarak:
ıhlamur + çubuk tarçın
adaçayı + limon + çubuk tarçın
kış çayı diye satılan bi karışım: media.sondevir.com


paketli:
lipton berrak yeşil (naneli)
lipton kiraz saplı form plus
doğadan tarçın karanfil

rezene çayı tek geçerim.

rahatlık, temiz bir uyku, sinidirim sistemi üzerindeki faydaları... on numara beş yıldız çay.

Lipton Erikli tarçınlı ve piramit poşet portakal çiçekli
Kokuları çok hoşuma gidiyor.

Ekinezya

Sarı kantaron

bence limonlu ıhlamurun eline kimse su dökemez. :)

Dogadan ayvali ihlamur

Limonlu malisa cayi
Ekinezya

ıhlamur ve yeşilçay

yeşilçay + 1 dilim limon

hangisini alırsan al aktardan alman şart.

bimde satılan nane limonlu yeşil çay



bir de büyülü bohçanın tüm çeşitleri

Melisa çayı.

bergamot.

(bkz: biat kültürü)

O dedigin yerlerde devlet insan icin vardir, bizde ise insan devlet icindir. Besikten mezara kadar birierine biat eder bizim insanlarimiz, bunun aksini dusunenleri de dislar.

Bilim ve ahlâk

www.kitapyurdu.com


Ben de okumadim henuz, ilk firsatta basindan kalkmamayi planliyorum ve fakat cevabin bu kitapta oldugunu dusunuyorum.

edward said - şarkiyatçılık
niyazi berkes - türkiye'de çağdaşlaşma
ahmet hamdi tanpınar - huzur
okuyun ve güzel güzel fikir teatisinde bulunalım.

evet! (bkz: biat kültürü)

sanırım bu! şimdi batı kültüründeki bireyselciliğin özelliklerine bakacak olursak, burada ciddi bir sorma-sorgulama-hak arama-kendi yolunu çizme gibi kilit kavramlar var.

ancak doğu kültürlerinde ise aynen dediğiniz gibi biat kültürü var. sorgualama, öyle deniyorsa doığrudur, yada uğraşma şeytan icadı vs vs...

@compardito zaten mesele bilim ancak ahlak konusu biraz uzun :) ahlak elbette tartısılır ama bence göreceli bir kavram ve artısı eksisi diğer toplumlara kıyaslama yapıldıgında hem objektif olmak hem de doğru sonuclara ulasmak zor oluyor. yani şuranın yada şu toplumun ahlakı şunlardan daha iyi diye o bakımdan gelişmelerine katkıda oldu demek biraz havada kalıyor.

zaten ne kadar manevi kavram varsa yozlaşmadı mı günümüzde de

zihniyet

@ermanen peki nasıl bir zihniyet tam olarak? ayırt edici farkları neler

(bkz: azgelişmişlik sürecinde türkiye)

www.simurg.com.tr

www.google.com

www.liberal.org.tr

akademik.maltepe.edu.tr

www.adyusbd.com

www.obarsiv.com

Sorunuzdaki tüm olaylardan başka sebep aramayın. Rönesans dediğiniz olayı azıcık derinlemesine düşünün, kilise almış yürümüş, her şey yasak, herley günah, kendi mahkemeleri var, sistemi güçlü, devletler kuruyor, savaşlar açıyor, toplumu her düzeyde kontrol ediyor bu baskı ile yuzyılınların adı karanlık çağ oluyor, buna karşı iki büyük hareket oluyor Rönesans ve reform.uzaktan uzağa, yaşamadığın için de kolay görünüyor, kanlı, şiddetli iki hareket bunlar. Bunların yaşanmadı şart, o noktaya gelinmesi için. Yukarda saydığın şeylerin toplamında paradigma değişti batıda, ermanenin zihniyet dediği şey. Bu içten, yaşanarak olabilecek bir şey, bilmeye ve öğrenmeye dair engel neredeyse kalmadı adam hala direniyor. Zira batı denen şeyin yüzyıllardır sömürüsü altında ve batı iyi bir şey değil. Savunma refleksi.

öğretmenleri ne yapacaklar, bu insanlar okumuşlar öğretmen olmuşlar ne yapsınlar?

soruları kime soracağız?

(bkz: okulsuz toplum)

intenetten ders çalış desen, o çocuk belki o disipline giremez, okul bir nevi disiplin kazandırıyor. hergün saatinde okula gidip derse gireceksin. bir de çocuklar için sosyalleşme iki arkadaş ediniyor.

O çocukları sokakta, evde ne yapacağız? Okullar bir anlamda da çocukları gün içinde başımızdan savma ve kapalı bir yerde tutmak için varlar.

Okul sadece toplama cikarma vs ogrenmek degil. Toplum icinde yasama insan iliskileri su bu bir suru detayi var. Siz bu kadar sig yaklasinca icimden bundan detayli anlatmak gelmedi acikcasi.

iş hayatında bol bol çaktırmadan duyuruya, sözlüğe kaçıyoruz. online eğitim olsa hiç sallamazdım dersi.

Okullar sadece öğretim değil aynı zamanda eğitim kurumlarıdır. Dolayısıyla öğretim kısmını internet üzerinden versek bile eğitim kısmını vermek imkansız. Hele ki bunu aileden beklemek günümüz koşullarında hayal kurmak olur.

kusura bakmayın ama çok saçma. üniversiteleri de kapatalım. nasıl olsa internette dersler var.

eğitim veren diğer kursları da kapatalım internette var.

yabancı dil eğitimini de internetten oh mis.

okul sosyal bir ortamdır çocuklar ot gibi mi büyüsün insan ilişkileri zayıf asosyal sadece bilgiyle dolu mu olsun? tabi ki hayır dediğini düşünüyorum..
her yerde biraz goygoy vardır haliyle sınıftada olacak enerjileri tavan yapmış yumurcaklar arasında ders işlemek zor olabilir evet ama o dadı dediğin insanlar sayesinde gördükleri eğitimler sayesinde çocuklar enerjilerini boşaltmayı disiplin altına almış oluyor ve topluluk,sınıf bilinci sayesinde de dışarda başkalarının haklarına tecavüz etmeden yaşamayı pekiştiriyorlar.
konuşmadan önce düşün,yazmadan önce iki kere düşün bence adamım ihtiyacın var gerçekten ;)

Butun goygoy yapilan yerleri kapattiginizi bir dusunsenize. Butun kamu kuruluslari ozel sektorde sabahtan aksama internette takilan insanlar... ayrica ilk defa ogrenecek bir bilgiyi cocuk bunu bir ogretmenden ogrenmesi var bir de internetten kitaplardan.

Ken robinson

okullar yaratıcılığı öldürüyor
www.ted.com

öğrenme devrimi
www.ted.com

Soruyu guncelledim , tekrar okuyun lutfen.

okullar zaman, insan ömrü öğütüyorlar, dişlileri arasında ama sistem şart, yenisi kurulup yerleşene kadar okul olacak.
o kadar zaman ne olacak, bireye güven olur mu, sistemleştirip, paket yaşamlar kimlere satılıp, sunulacak?
evet eğitimin şekli uzunca bir süreden beri değişiyor, insamlar internet erişimi sayesinde var olan uzaktan eğitimin sınırlarını da aştılar, öğrenme aktiviteleri artık sadece okullara mahsus değil, o duvarlar yıkılalı çok oldu.
okulların rolü çoktan değişmeliydi, sadece sosyalleşme adına kullanılabilirler uzun vadede.

%80'i susturarak %20'ye ders anlatıyomuş. veriyi nerden alıyosun. genellemeyi nası yapıyosun. ulan şu ülkede eğitimi bi öğretmenler bilmiyo. herkes herşeyi biliyo. yargı, emniyet, bankalar, karayolları, dsi vs. neyse hepsi süper bi öğretmenler kötü. ne güzel iş lan. her şeyi yık üstüne. 2000 tl imiş.

düzenlenmiş halini okudum duyurunun. hala aşırı saçma kusura bakmayın.

birincisi umarım troll değilsinizdir. gerçi troll olmanız daha iyi. bu kadar kof düşüncelere sahip değilsindir trollseniz.

ikincisi eğitim sistemini yöneten kişiler öğretmenler değil. eğirim sisteminin kötü olması da öğretmenlerin suçu değil.
Sen çocuğunu liseye gelene kadar evde terbiye edemiyorsan lisede öğretmenler terbiye edemez. 5-6 yaşına kadar çoduğun karakteri oldukça gelişiyor. o yaşa kadar annesi babası evde şımartsın, çocuk evde istediği gibi terör estirsin anne baba ses çıkarmasın ama okula verince öğretmen mükemmel bir insana dönüştürsün. oldu başka arzunuz?

okulda verilen eğitim terbiye değildir. terbiyeyi çocuk annesinden babasından alır. okulda verilen eğitim çocuğun aileden aldığı eğitimin sonrasını kapsar. sen aileden teneke devralırsan bir eğitim vadedemezsin. aileden elmas alırsan işlersin.

"Sunni islama inanan insanlar disindaki insanlarin da bu ulkede yasama hakki oldugunu mu? turk iolmayanlarin da en az turk kadar ustun oldugunu mu?" aha bir kavram karmaşası daha. öğretmenler eğitim bakanlığının belirlediği konuları işlerler. öğretmenler kendi kafalarına göre ders tasarlayıp uygulamazlar.

"İnternetten ne ogrenecek yahu diyenler, bu saydigim beyin yikama girisimlerinden arinabildiyse,bu "yha internet rksisozluk, eksiduyurudur" diye kucumsediginz internet sayesinde olmustur," kimse interneti kısıtlamadı yasaklamadı neden öğrenmiyor peki çocuklar şu anda? ellerini mi kırdık çocukların? çocuklar boş vakitlerinde porno sitelere girmekten eğitimle ilgili bir şey yapmaya vakit bulamıyor ki? eğer internetten bir şey öğrenmek istiyorsa çocuk şimdi de öğrenir eğer okuldan bir bok öğrenemiyorsa. ama çoğu çocuğun böyle bir niyeti yok.

"Okuldan sonra evlerde , parklarda, avmlerde bulusuyorlar olmasinlar sakin?" ee internetten eğitim alsalar ne yapacaklar?

"Sanki hepiniz son sene gittiginiz dershane ile universite kazanmamis gibi bana okullarin ise yarar kurumlar oldugunu iddia etmeyin,"

çünkü biz girdiğimizde lise'den sonrası sınavda sorulmuyordu. şimdi de sınavlara hazırlayan bir ton internet sitesi var. herkes hala dersanelere yolluyor çocuklarını. yine bir engel yok. isteyen dersane yerine internetten eğitim almasını sağlayabilir çocuklarının. okulu kapatmana gerek yok.

ben bir üniversite mezununun bu kadar kof düşüncelere sahip olabileceğini düşünmüyorum. muhtemelen trollsünüzdür. ya da 13 yaşında bir atarlı ergen.

yaptığın ekleme üzerine;
(uzatmış ve dağınık yazmış olabilirim)

sistemde ve işleyişte sıkıntı olduğunu hepimiz biliyoruz ama bu dükkana kepenk indirmek için yeterli bir sebep değil. bu aynı türkiye'de yaşanmaz artık diyerek insanların yurtdışına gitmesiyle aynı mantık. birşey çalışmıyorsa düzeltmeye çalışmak yerine çek git. bu iş o kadar basit değil.

herkesin eğitmen olmak için yatkınlığı yoktur aynı diğer meslek gruplarındaki gibi. ama yatkınlığımız olan meslek yerine rahat para getiren mesleği seçmek artık normal olan olmuş. çalışma saatlerinden dolayı yazın evde olmalarından dolayı öğretmenlik kadın için ideal meslek diyen bir kafa yapısı var.
düzgün işini iyi yapan eğitmen ile bak gör o çocukların vakti nasıl verimli bir hal alıyor.

bence okulun gerekli gereksizliğinden çok niye öğretmenlerin sizin bahsettiğiniz şekilde oldukları tartışılmalı.

eğitim konusuna ise gelirsek. okul denilen kurum bu konuda fazlasıyla önem taşıyor, evet insan internetten herşeyi öğrenebiliyor günümüzde. ama insan ilişkilerinde ne kadar gerilediğimizin farkındasınızdır. dinleme konusunda çok büyük bir gerileme var bu da insanların kendilerini dinletememeleriyle alakalı. küçük yaşta bir çocuğun evde internet üzerinden öğrenim gördüğünü var sayalım, bu çocuğun hayatındakiler aile büyükleri varsa kardeşi, kuzen komşu yaşıtları. o kadar. bu çocuk farklı kesimlerden tanımadığı insanlarla iletişim kurmayı internet üzerinden mi öğrenecek? aile büyüğü olmayan tanımadığı büyükleri ile nasıl konuşması gerektiğini, kanından canından olmayan çok fazla tanımadığı bir yaşıtı ile nasıl diyalog kurup birşeyler paylaşıcağını ortak bir şeyler üretmeyi nasıl öğrenecek? ekranın karşısında klavye başında oturmanın insana neler yaptırabileceğini görüyoruz. kendine sanal bir karakter yaratmak çok kolay, daha insanlar toplum içinde oldukları gibi davranmak yerine maskelere vs bürünüyorsa çocuk yaştan bu maskeleri takmaya çok daha fazla elverişli bir ortama girmek ne kadar mantıklı? yazılı iletişim ile sözlü birebir iletişim aynısı değil. toplum karşısında bir şeyler anlatmayı kendisini dinletmeyi internet üzerinden nasıl öğrenecek? video konferansla mı? elinize hiç mikrofon aldınız mı? sahnenin ortasında tek başına durup mikrofonsuz konuşmak ile mikrofonla konuşmak arasında bile fark vardır. sahnede mikrofonsuz kendi normal sesinizi duyarsınız, ama elinize mikrofonu aldığınızda sesiniz tüm salonda yankılanır. bunu internet üzerinden nasıl tecrübe edecek çocuk?
ki daha atladığım sürüyle şey var.

maalesef evet her okulun eşit imkanları yok, imkanları eşitlemek için çaba sarfetmek çok daha yapıcı, çocuğu sokağa salmaktansa. birçok anne baba evladının okulda ne yaptığından habersiz, okul olmasa o çocukla eğitimiyle kim ilgilenecek. nasıl tüm öğretmenler 4 4lük değilse tüm anne babalar da 4 4lük değil.
eğitim sisteminin insanları kalıplara sokmaya çalıştığını tektipleştirdiğini biliyoruz. ama bunun dışına çıkabilmiş okullarda manzara farklı. dayatma yerine nasıl düşünmesi gerektiği öğretiliyor.
internetten çok şey öğrendim ama okuduğum okullardan ve öğretmenlerimden de bir o kadar şey öğrendim. evet ben şanslıyım inkar etmiyorum. önümdeki fırsatları değerlendirmeme, çalışmama beni teşfik eden bir ailem var.
vazgeçmek yerine savaşmak lazım, okullar olmuyor ya deyip internetten öğrensinler demek yerine okulu öğrenci için nasıl verimli hale getirebiliriz deme lazım. eğer sistemin çatlaklarından bri eğitmenlerse o zaman öncelikle onların aldığı eğitim nasıl daha iyi bir hale getirilebilir diye oturup düşünmek lazım. benim anlamadığım yeri sorduğumda arkadaşına sor o anladı diye cevap veren öğretmenim de oldu, fikir alışverişi yapabildiğim, danışabildiğim öğrenim dışında da eğitimim ile igilenen öğretmenlerim de oldu (bu kategoridekiler daha fazla). kestirip atmamak lazım.

ekleme olarak üniversiteye girmemde dershane parmağı olmayıp doğrudan okuduğum lisenin ve kendi gayretimin parmağı vardır. düzgün işleyen bir okulun faydası tartışılamaz bile. 10 kere tekrarladım belki ama kepenk kapatmak yerine imkan sağlamaya kafa patlatmalı.

Yerden göğe kadar haklısınız ancak yaşamın sizden istediği bazı şeyleri okul size veriyor. Sistem sizden etiket istiyor. Okul denen çifliklerde sizi acı bir şekilde, tıpkı Amerikan filmlerindeki hayvanların dağlanması gibi, damgalıyor. Öğretmen damgasını yiyen öküzler de öğretmenlik yapıyor. ( istisnaları tenzi ediyorum ) tıpkı diğer tüm işlerdeki dangozkar gibi. Sistemin itelenesi bu durum. Yapacak tek şey zevk almaya bakmak.

İçinizde var. Sonuçtan bağımsız sizi harekete geçiren şeydir tutku, bunu hesaplamazsınız, benim için, eylemdir tutku. Hala hazırda sanat eseri konu, biçim ve ortaya konuşu itibari ile tutku barındırır. Yapmaktan vazgeçemediğiniz ve üzerine emek harcadığınız şeye karşı tutkunuz var demektir, bolca çaba, sabır gerektirir, geçici değildir.

gece yatmadan hemen önce ve sabah uyanınca ilk aklımda olan şey genelde tutkuyla bağlı olduğum bi şeydir. aşk gibi herhalde..

Ayşegül tatilde
Ayşegül paris'te
Ayşegül amsterdam'da
Ayşegül Bangkok'ta.
Ayşegül las vegas'ta

michael ende - momo
bence çoukların yanısıra büyüklerin de okumasında bir sakınca yok. küçük prens hediye eden tiplerden değilim tabii hiç açmaz öyle gundi duygusallıklar, kendi iradesiyle alır okur banane.

güzel ve çirkin ama bu baskısı ; mcdn01.gittigidiyor.net

sonra bütün ayşegüller.

pocahontas

ve buyuk kulaklı bir filin hikayesi vardı, şimdi adını bulamadım. editleyeceğim bulunca.
edit: dumbı tabi ya nasıl unuttum :( www.tias.com şu kitaplar şimdi bende olsa var ya nasıl mutlu olurdum.

bir de behrengi kitapları.

karlı dağın esrarı
robinson cruzo
huckleberry finn
define adası
(geçen yeğenime aldım okusun diye, yeni basımlar rezalet. adam akıllı bir masımı tercih edin derim. iyice araştırmak gerekir tabi.)

andersen masalları.

tabiki küçük kara balık.

bir seftali bin seftali
Kucuk kirmizi balik

bambi
peter pan
huckleberry finn
eflatun cem guney'den masallar
enid blyton kitaplari

Pıtırcık serisi.
En sevdiğim kitaplardı, en az 10 kere okumuş olabilirim.

eksisozluk.com

yazılanlara ek olarak aklıma gelenler;

luis sepulveda-martıya uçmayı öğreten kedi
gülten dayıoğlu-ışın çağı çocukları

ökkeş serisi... okumak için yarışırdık.

küçük vampir serisi. çocuk halimle bir günde bir kitabı bitirdiğimi bilirim.

(bkz: şeker portakalı)
(bkz: alice harikalar diyarında)

dünya'nın merkezine yolculuk
denizler altında yirmi bin fersah
istanbul'da buluşalım
define adası

çocukken okuyup çok etkilendiklerim, okuma alışkanlığımın temelini atan kitaplar.

çocuk kalbi (umarım ismini doğru hatırlıyorumdur).

pal sokağı çocukları
ışın çağı çocukları

aa nasıl unuturum! kimse de yazmamış.. 80 günde devri alem.

Küçük prens, şeker portakalı ve gulliverın gezileri bu listeye dahil değildir kanımca. Jules Verne her kitabı okutulabilir, keşfetme fikrini beslediği için..

1) Alice (wonderland ve looking glass)
2) Küçük Prens
3) Binbir Gece Masalları
4) Tom Sawyer ve Huckleberry Finn
5) Grimm ve Andersen ve Ezop Masalları

Özellikle küçük prens, aşkın, var oluşun, sistemin , örtülü eleştirisi yapılmaktadır, anlatım oldukça soyuttur. Bu nedenle çocukluktan çok, ilk gençliğe denk yaşta okunması daha doğru olur.

yorumlara bakmadım. binaenaleyh daha önce yazılıp yazılmadığını bilmiyorum.

rıfat ılgaz'ın çocuk kitapları. özellikle bacaksız serisi. 10-15 sene oldu, aklımdan çıkmadılar.

Ökkeş serisinin üstüne tanımam, hala arada sırada okurum.

çocuğun büyümesini bekliyo bence biraz daha.

zamanında ne yapıp edip siktiri bile çekmiş olsa akıbetini öğrenecek yanında olacaktın.
bu saatten sonra geçmiş ola.. eğer öyle bir durum varsa çok çok zorda kalmadıkça aramaz, umarım olur da ararsa o zaman gerektiği gibi davranırsın.

bence bebek falan olmamıştır. 3 seneye bin kere çıkardı ortaya diyorum. dizide yaşamıyoruz yani.

Nasıl bu kadar kolay ifade ediyorsunuz şu yaptığınızı, bu fikri böyle alenen dillendirmeyin ki yer bulup kendine normalleşmesin, rica ediyorum biraz düşünerek, yaşayın, yazın.

okul çağına gelsin de okula yazdırmaya getirir.

o x olmuyor ama aklıma bala göte geldi. :/

ilk örneğe binaen aklıma curcuna geldi, ikincisinde ise afedersin sikiş.

Karambol

hengame? harala gürele?

curcuna da olabilir ;)

her 5 kitaptan 3ünü yarım bırakıyorum. sonra tekrar deniyorum okumayı filan.

çok sıkıcı da olsa mutlaka okurum, başladıysam.

Ben kitabı çok seversem yarım bırakıyorum bitmesinden korktuğum için..

çoğunlukla sarmasa bile bitirmeye çalışıyorum. bitiremediğim zamanlar olursa daha sonra tekrar okumak üzere bırakıyorum.

benim eşiğim 50. sayfadır. 50. sayfayı geçtiğim her kitabı bitiririm.

Demir ökçe ve iki şehrin hikayesini bitirememiştim. o zamanlar küçüktüm çok sıkılmıştım. Birtane daha bıraktım o güzeldi ama kitap benim değildi ve adını hatırlamadığımdan devam edemedim :(

Chuck palaniyuk muydu ne carpisma partisi kitabini 120 lerde biraktim. Begenmedigim seyi devam ettirmem. Benim icin esik 100 sayfa civari.

Birakiyorum. Eskimesin diye kapagini cok hafif acarak okurum. Ev resmen kitapci dukkanina dondu

Mutlaka bitiriyorum kitapları.

ya siz sevmediğiniz kitapları okuyarak "kitaplardan" soğuyacağınza, bırakın gitsinler. kitap okuma alışkanlığınızı kaybetmekten yeğdir. çünkü hep küçükken saçma sapan kitaplar okutulmaya çalışılan çocuklar ilerde hiçbir zaman iyi bir okuyucu olamamıştır.

bütün genellemeler yanlıştır. tabi.

bu yaşıma kadar bir tek ece temelkuran'ın muz sesleri kitabını yarım bıraktım. başladığım kitapları ne olursa olsun bitiririm ama muz sesleri iki yılır bitirilmeyi bekliyor.

düğümlere üfleyen kadınlar geçen yıldan beri elimde. (yeni yıl esprisi içermez)
dönem dönem okuyorum ama dediğim gibi eziyet oldu, bırakıyorum öyleyse.
bir de grinin elli tonunu alma gafletinde bulunmuştum, onu bıraktığım için pişman değilim gerçi.


@groundhog day fikrine inanılmaz katıldım şu anda.

bi kitabı yarıda bırakmanın hafıza kaybına yol açtığına dair bir batıl inancım olduğu için, sürüne sürüne de olsa bitirir, anlamaya çalışırım.

beyinde ccleaner çalıştıramadığımızdan oluyo hep bunlar.

O saçma bu denli yaraladı ise sizi keşke o tetiği hiç çekmeseymişsiniz ya da evinizde ateşli silah bulundurmayın. İlerisi dediğiniz şimdi yahu, sağlam bir niyet edinin.

rn çok güzel bir noktaya değinmiş. yapacağım yerine yapıyorum kullan. beynin de ona kilitlensin, sürekli geleceğe atarsan hiç gelmiyebilir ama bugün yapmaya başlarsan damlaya damlaya göl olur.

var

ölümsüz aşk da yok işin kötüsü.

Yok. Ölümsüz aşk da yok.

güvenme gençliğine, ölen hep ihtiyar mı :(

Var.

ölümsüzlüğe de aşka da kafam girsin.

(git:eksisozluk.com )

ailemle çok güzel bir yılbaşı geçiriyorum. yemeğimizi yedik. birazdan da okey oynarız, cem yılmazı izliyoruz. yeni yılın kutlu olsun :)

sağol, iyi yıllar dilerim sana da.

bu vesileyle herkese de iyi yıllar :)

Uyuyarak geçireceğim:)

şu an ders çalışıyorum.
12'ye geldiğinde de gökyüzünü izlerim sonra tekrar derse otururum gibi duruyor.

askerden dondum, bana her gun yilbasi suan, anneme makarna yap yeter dedim, cok super guzel biseymis makarna :) otururuz heralde :) cok eglenceli :)

Büyük ihtimalle televizyon izleyerek.