mal paylaşımı evlendikten sonra alınan mallar arasında yapılıyor diye biliyorum.evlenmeden öncekiler karıştırılmıyor.

evlenmeden önce aksine yapılmış bir anlaşma yoksa evlenmeden önce tarafların sahip oldukları mallar kendilerine ait olur. medeni kanunun 220. maddesi olması lazım iki alt iki üst araştırın.

ayrıca miras yoluyla edinilen mallar da paylaşılmıyor.

cinsiyete göre bir farklılık olmaz. evlendikten sonra herhangi bir bedel karşılığı edinilen mal paylaşılır.

direk havalanına bin taksimden.

şirinevler'de inip hafif metroya geçebilirsin. metrobus'den inip üstgeçitten hemen metroya geçiliyor.

niye otobüsle gideyim yahu?

metrodan ınınce daha fazla yol yuruyorsun havalanı ıcınde.

yükün çoksa bryan fury'nin dediği mantıklı.
eşyan ağır değilse de tembel degilim useniyorum'unki.
valiz, çanta vs ile üst geçitler ve metro içinden havaalanı meşakkatli olacaktır.

edit: alttaki valiz bilgisini şimdi gördüm. otoyol üzerindeki üst geçitlerin merdivenleri dar oluyor ve metrobüsten inince mutlaka metrobüs durağından otoyol üstüne bir tur çıkış ve iniş basamakları var, aklında olsun.
senin yerinde olsam taksim'den havaş'a binerdim.

Ben ve 2 tanıdığım Şirinevleri kullanıyoruz. İki kat merdivenden valizi çıkartmak dışında en ufak sıkıntı olmaz. Metro mesafesi 30 metre...

her iki sınıfta da derse girmenizi öneririm. konuşma genelde en geç gelişen skill'dir, o nedenle int. sınıfındakilerin de şakıdığını sanmıyorum. dediğim gibi 2 sınıfta da derse girip, hangisinde kendinizi iyi hissederseniz orda derse girmenizi öneririm bir profosyonel olarak. öğrenmede, ortamın sizi germemesi motivasyon açısından önemli bir etkendir.

film izle film. bunun ilacı film.

@pyro clustic flow

olay mantıklı. aradım. fakat program uygun değilmiş. teşekkürler.

@jeanne hebuterne

film izleyerek ingilizceyi söken arkadaş var mı. varsa alnından öpücem:)

ben o şekilde örendim ama alnımdan öpmesende olur :)

film izlemek konuşulanları anlamaya yardımcı oluyor. çatır çatır konuşmak için pratik yapmak gerekiyor. özellikle türkçe filmleri ingilizce alt yazı ile izlemek işe yarar bir yol. daha önce izlediğiniz bir ingilizce dublajlı filmide ingilizce alt yazı ile izlemek aynı derecede mantıklı. konuşmayada faydası olur. ama baya saglam sinefil olmak lazım. öle 3-5 filmle olcak iş değil.

ucuzbilet.com mudur nedir öyle siteler vardı, dolduruyorsun formları seni arıyorlardı, öyle şeylere de bakabilirsin.

edit: he ok pardon, dip not olarak yazdım zaten :)

ama işte onlar hep yarının işi. şu an daha çok birilerinin tecrübesinden faydalanmak niyetindeyim.

yarın öbürgün bilemem ama www.expedia.com her zaman olabilecek bütün alternatifleri gösterir sana, eğer orada 323 euro yazıyosa doğrudur yoksa altında bişi vardır.

THY'nin her ay kampanyaları oluyordu belirli tarihlerde belirli yerlere. 111 €, 333 € gibiydi fiyatlar. En çok da Bangkok görüyordum ben o kampanyalarda. Takip edin, arayın sorun belki bu ay da olur Bangkok için.

Edit: Siz Şubat sonu demişsiniz, ben belki bu ay olur demişim, ay sonu gelmiş burda. Bu kafayla bu kadar olmuş. Siz yine bir arayın sorun, hevesimi kırmayın. eheh.

bu arada sirketi aradiginda sana baska fiyat verirler. internet fiyati diye ayri bi kategori vardir ve tabii daha ucuzdur. expedia diyorsa dogrudur, alinir ve uculur mesela.

expedia pahalı kalıyor ama ekobilet.com ve anlaşmalı acentesini aradım izmir için. gayet güzel fiyat verdiler. geçen sene bir arkadaşım o şirketle almış biletini ve sorun yaşamamış. ama 481 den ucuza da bulamadım. bilgi olarak kalsın burda.

bahariyedeki lufthansa yazanesine git biz ordan parise gidiş -dönüş 200 yavro ya aldık.

belirtmemişim tabi
şehir: izmir

günübirlik tura çıkın, tur görevlilerine de durumdan bahsedin, size bir şeyler önersinler.

hiçbişey yapmayın tam sürpriz olsun.

daha önce yapmadıysanız yemek yapın.

gezme tozma işini pek sevmez. çok kalabalık ortamdan hoşlanmaz. sinema sevmez. yani sosyal aktivite içeren olaylara pek giremiyoruz. teşekkür ederim genede.

edit: yemek zaten pek yapmayız, yaptığımız zamanlarda ben yaparım genelde, sürpriz olmaz yani. :)

pırlanta al,

kesin şaşırır, sana saçma gelecek ama erkek gibi düşünme, sor bak herkese şaşırmazsa adam değilim. kalıbımı basarım, yemin ederim.

hem uğraşmazsın yok turdu, bavuldu, hem daha ucuza gelir hem 20 dk da falan kurtarırsın olayı.

ama şu da var, önünde uzun yıllar varsa, daha yeni evliysen gelecek yılları riske atma, çünkü seneye gene bana süpriz yap dicek, daha iyi bilmen lazım bir kere kolu kaptırdın mı hanım milletine bacak da gider.

@thefirstfbli: 4 yıl oldu evleneli, bu yüzden sürpriz istiyo zaten. pırlanta mantıklı aslen. hatta evlenirken almamıştım ama sözüm vardı, olabilir. başka önerilere de açığım halen tabi ki. :)

Para durumuna bağlı olarak değişir. şimdi sürpriz yapılmasını kendisi istediği için bir şeyler bekleyecektir. ama gerçekten bir sürpriz yapmak istiyorsan, bir sürprizin arkasına başka bir sürpriz gizlemelisin. yani o "aha sürpriz buymuş" dediği anda asıl sürprizi patlatmalısın. bi film de mi kitaptamı ne adam bi sürü uçan balonun içine notlar yazmıştı. ortadan kaybolmuştu kızda eve girince uçan balonları patlatıp içindeki notlarla hareket etmişti tabi balonun dibinde bir ine ve notları izle diyordu. sende bi video kamera alıp, onun yakın çevresindekilerle kısa ve güzel doğum günü notları kaydedersin görüntülü olarak. interneti filanda kullana bilirsin bu iş için. sonra notlarla yönlendirip videoyu izlemesini sağlarsın sonra ne bileyim ortaya filan çıkarsınız işte biyerlerden :D zor işin ama düşününce yapıla bilecek o kadar çok enterasan fikir var ki.

%90 oranında bu sürpriz meselesi erkekler için ps3, kadınlar için pırlanta demek oluyor. %10'luk kısma girdiğinize inanıyorsanız lunaparka götürün.

madem sakinlik seviyor ağvaya yeşilçaya götür.odanızı önden hazırlamayı unutma ama.

ben de eşimden bir sürpriz istiyorum aynı böyle ama o bir türlü anlamıyor !

bence kesinlikle bir yere götür. 2 günlük şehir dışı bir yer olur, imkanın varsa yurtdışı olur. pırlanta filan sürpriz sayılmaz bence. yine de sen bilirsin..

paraya kıyarsanız, helikopter turu diyorum hala:
www.istanbul.net.tr

bir kulaginin ust kismini kesip hediye olarak verebilirsin. garanti surpriz olur, bir daha da istemez omru boyunca surpriz murpriz...

bana sürpriz yap talebi de ilginçmiş. yapacağı varsa da hevesi kaçar yahu insanın. öyle siparişle sürpriz mi olur.

şimdi bence bir yere götürsen falan, o gezinin sonunda bir hüzün saracak yengeyi. böyle bir şeye ne kadar hasret kaldığını falan düşünecek. eğer gezme işini periyodik olarak yapmaya başlamayı düşünmüyorsanız bence iptal edin, ve paraya kıyarak çok özel hissettirecek bir şey alın ona. ama yok haftalık/aylık gezme işini yaparız diyorsan bu doğumgünü iyi bir başlangıç olabilir.

bence sevdigi ve uzun sure gorusmedigi birini hatta birkac kisiyi karsisina cikarabilirsiniz veya surpriz bir sekilde cikarlar ve dogumgununu kutlarlar. gozlerinden yas gelir kesin ve senin boynuna sarilir ve der ki "hayatimdaki en guzel surprizdi" der.. o sirada cebinden pirlantayi cikarip parmagina takarsin... hayatinin en guzel gunu olur..

teşekkürler arkadaşlar. bu öneri olayı ufak ufak cosmopolitan dergisi tavsiyelerine dönmeden bitirelim en iyisi. yüreğinize sağlık hepinizin. :)

balo sokak, istanbul/taksim istiklal caddesi üzerinde. heykelden tünele giderken cami yi biraz geçince.

hatta balo sokağı geçince sağda çiçek pasajı'nı görürüz. sokağın köşesinde de MAC kozmetikçisi var, eskiden mudurnu tavukçusuydu oralar.

(bkz: cajon)

kaç kiloydu bilmiyorum ama benim sırt çantamı almışlardı. hatta ben bagaja vereyim dediğim halde gerek yok dedilerdi. gerçi ben izmire gidiyordum, yurtdışı farklı mıdır bilemem.

tam tersi pegasus un bagaj politikası daha esnektir.korkmayınız.

pegasus bilet maliyetlerini düşürmek için uçuş maliyetlerini düşürmeye odaklı bir firma. kişi başına ağırlığın artması yakıt sarfiyatını da arttıracaktır. bedava meyve suyu ve salata vermemesindeki temel sebep de budur. ali sabancı'nın bir söyleşide bunun üzerine basa basa vurguladığını bile duydum.
bu yüzden üstten baskı sonucu personelin esnek davranmadığını düşünüyorum. fazla bagaja direk ücret istediklerini biliyorum. ama yine iş personelde bitiyor. görmezden gelebilir veya sorun da edebilir.

Yurt dışı yurt içi farkeder mi bilemem ama İstanbul'dan Trabzon'a giderkene 8 kgden bayağı bir fazla valiz ile gitmiştik.Sorun çıkmamıştı.

ikisini de yanınıza aldığınız sürece el bagajına problem çıkarmazlar 8 kilo el bagajı için aman aman bi ağırlık değil.

Amsterdam'daki yer hizmetini hollanda sirketinden alacaklardir. Ordaki eleman da talimat neyse onu uygular. TR'de kendi elemanlari olur ama yurtdisinda 1 tane olur temsilci, digerleri hollandali yer hizmetinin adamlaridir. ne olur ne olmaz diye bagaja vermelisin durumuna karsilik, icinden almak isteyecegin degerli, kirilcak esyalari ulasmasi yakin bir yere koy, gerisi sansa kalmis derim.

sorun olmaz. ben genelde pegasusu kullanırım. içeriye bagaj alıyorlar. zaten bilete kaç kilo bagaj alacaklarını yazıyorlar.
sizinki az gibi geldi bana.

ya riske girmicem zaten 30 kg check-in bagajı hakkı var, bilgisayarla xbox'u da sırt çantası yapıp kabine götürmeyi düşünüyorum. tabi xbox'un 2kg çeken adaptörünü de normal bagajda bırakacağım. sağolun yorumlarınız için.

mrb!bende thy ile ucuyordum son alti aydir üc haftada bir pegasus ile avusturya ya gidip geliyorum pegasus cok ucuz oldugu icin tercih ettim ve ayni sorunu bende düsünmüsdüm sansimi deneyeyim dedim aktarmali oldugu icin 30 yerine 15kg hakkim vardi ama benim el bagajim 25kg di toplamda 55kg ile tr ye geldim bir sorun cikmadi

ps: kalabalik salterleri secin :)

www.gezikolik.com

virtualtourist.com var. tam gezi yazısı olmasa da, youtube mantığı herkes kendi gittiği yer ile ilgili bir şeyler ekliyor.

www.gezenbilir.com

www.binrota.com

wikitravel.org

www.fotografligezirehberi.com

www.turkuler.com
www.turkudostlari.net

uc kiz bir ana turkusunun hikayesini cok merak etmistim ben de bir zamanlar.
'turku hikayeleri'

ah bir atas ver cigaramı yakayım ın oykusu de guzeldir.

listedeki pencereden bir taş geldi türküsünün kahramanlarını tanıdıklarını anlatır annem. anlatılan hikaye gerçekten doğruymuş.

Merter - Zincirlikuyu arasi metrobus, orasi kesin. Sonrasi icin de simdilik en hizli minibus olur sanirim.

bi şekilde zincirlikuyu' ya ulaşıp oradan metrobüsle gidebilirsin.

Biraz uzun sürebilir ama ancak bu yolla önünde inebilirsiniz gibi. tramvayla kabataş'a gidip, oradan kalkan emirgan, reşitpaşa, sarıyer otobüslerine geçin. en sık sarıyer ya da bahçeköy otobüsleri kalkar.

herhangi bir ilaç kullanıyor musunuz?

c vitamin eksikliği?

sinav doneminden olmustur o abicim, beynin yorulmasi bile vucudu yorabiliyor..
bir de uyku duzensizligi, yemek duzensizligi ve hatta spor duzensizliginden de olabilir..
onun disinda doktorun bilebilecegi bir durum da olabilir, asar o zaman beni...

anemi?

periyodik olarak kullandığım bir ilaç yok. vitamin eksikliği olduğunu sanmıyorum, zamanında vitamin deposu haline gelmişliğim var.

ermanen, yaz tatilinin sonunda başladı hafiften. giderek arttı. sınavlar geldi geçti, yine geliyor ama geçmedi be abi. keşke onlardan olsa.

anemi değilim. yani en son değildim. ms olmayayım da.

hocam ya sende vitamin eksikliği mevcut, ya da bağırsaklarında tenya var.. aklıma bunlar geliyor..

ms olsan bence vucudunun verdiği tepkilerde ve reflekslerinde bozukluklar olur adım atmayı ya da yutkunmayı unutursun..

dr falan değilim ama psikolojik etkenler(kronik sıkıntılar) ya da folik asit eksikliği olabilir. Ben folik asit aldığımdan beri ki hekimim verdi bu sıkıntılarım yok oldu.

ms değilimdir zaten de, ms yavaş yavaş ortaya çıkan bir şey. önce konuşma kayması, yorgunluk, sonra konuşamama, yürüyememe falan başlıyor.

eğer ki tenya var ise bu ilacı önerebilirim.
Yomesan 500 Mg 4 Tablet
bi de üzerine vitamin.

O zaman en kolay yöntem olarak bir dahiliye uzmanıyla konuşup onun önereceği belli testlere ya da uygulamalara girersin ama tahminimce kötü bişi yoktur. Geçmiş olsun

Anemi olabilir, diyabet belirtisi olabilir, kronik tembellik olabilir :p, bence bir uzmana danışın. Google'da da biraz araştırma yapmak faydalı olabilir.

vucudunun gecici bir simarikligi oldugunu umarak, hunharca ve gaddarca asiri yorgunluk ve agri, sizi seklinde kendini belli edenlerden iki tanesini, oylece yazarsam:
- paratiroid,
- ankilozan spondilit

b12 vitamini eksikliği olabilir. bi baktırın bence. haplarlarla, olmadı iğne ile takviye ediliyor. gayet kısa sürede olumlu değişimi görüyorsunuz. sürekli yorgunluktan, halsizlikten şikayet ediyordum, kan değerlerine baktırdım b12 düşük çıkmıştı. dışardan takviye gayet iyi geldi. kronik yorgunluk için ilk akla gelen ve görece en hafif rahatsızlık bu oluyor.

enteresan gelecektir ama herhangi bir curuk dis var mi agizinizda? Curuk disler boyle mukemmel enerji somururler.

dolgu var en fazla.

400 ila 600 arası Cıhangırde ev??? O fıyata oda bulmak bıle zor oralarda bence. Valla bu fıyata orada ev bulan olursa kendısını tebrık ederım, "emlak danısmanı"m olması ıcın de ona yalvarırım.

gecen ay bir arkadasim kucuk ve eski daire tuttu cihangir'de 800 liraya. bu aralar kiralar dustu ama yine de oturulabilir bir yer icin en az bin lirayi gozden cikarmalisin, bu da 1+1 icin. 2+1 olunca kafadan yuzde 30, 40 koy ustune. 700 lira civarinda bogazkesen'in arkalari gibi tekin olmayan yerlerde bulursun kanimca. ayrica istiklal'i kesen sokaklarda da var evler ama cok eskiler ve yine de yeni kiralayacagin icin soyledigin fiyatlara zor. 600 civarina bekar odasi tadinda seyler bulursun, durumuna gore 400'e falan da var.

evet fiyatı çok düşük tuttugumun farkındayım, ama orta karar daireden bile kötü bir yer olabilir. harap perişan döküntü olmasın yeter anlamında yazmak iştemiştim. gerci bu hafta sonu gidip kendim bakınıcam ama referans sahibi olmak isteyen arkadaşlar çıkabilir belki..

600'e bulursun cihangirde ama travesti apartmanlarında anca. güzel de olmaz daire.

400-600 arası cihangir de bodrum olur yahu. cihangir yani, allahın burjuva semti tabii pahalı.

o zaman evin cephesine ve yeterli gunes alip almadigina dikkat et. 4. katta bile cilginca rutubet olabiliyor. kiralamadan once duvarlari boyadiklarindan anlasilmiyor pek. ozellikle zemin, giris ve 1. katlardan kacin: hem rutubet, hem hirsizlik olayina yatkin. surekli hirsiz giren evler oluyor bir de :s, kiminde en fazla 6 ay oturabiliyorsun, ne alsan yeni gidiyor :s

Ben bu hayvan işlerinden anlamam, hiç kedim köpeğim olmadı ve olmayacak.
Ancak,

Çocukla beraber köpek olacaksa en uygunu golden retriever diye bir yazı okumuşluğum var. Hatta şöyle bir magazin haberinin devamı niteliğindeki bebek-köpek, çocuk-köpek durumları için uzman görüşü eklentili bir haberdeydi.

Bir ülkede bir ailenin golden retriever köpeği ve küçük bir bebekleri var. Köpek hep bebeğin odasında uyuyor ve genel olarak çocuğa korumacı bir tavır sergiliyor. Bir gece bir sebepten çocuğun solunumu duruyor(bir şey yutuyor galiba bebek), bebek haliyle ağlayamıyor bile. Ama yattığı yerden bebeğin solunum sesini dinleyen golden retriever bu ses kesilince birşeylerin ters gittiğini anlayıp hemen gidip anne-babayı uyandırıyor. Anne baba gelip bebeğin solunumunu tekrar açmayı başarıyor ve köpek bebeğin hayatını kurtarmış oluyor.

İnsanlar bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayı çok seviyorlar prompter.
Biz de evdeki iki kedimizden ve yakında çocuk sahibi olmayı düşünmemizden ötürü benzer şeyleri yaşıyoruz..
Evinizi bir hayvanla paylaşıyorsanız , bu tip söylenmelere karşı bir bağışıklık geliştirmek zorundasınız. Bu nedenle "çocuk mikrop kapar, nefesi kesilir, tüy yutuluyormuş , ciğerine yapışıyormuş, nah bu kadar kist yapıyormuş, bıdı bıdı" diye sürüp giden söylenmelere lütfen kulak asmayın..Ya da bunları söyleyen insanlara bunları nerden bildiklerini sorun.Ya "bir yerde(?)" okumuşlardır , ya komşularından duymuşlardır , ya da amcalarının eniştesinin cücüğünün oğluna evdeki köpek yüzünden bir şey(?) olmuştur..

Bu tip insanlara ; aşılı , sağlıklı ve gerekli veteriner ziyaretleri yapılan bir köpeğin herhangi bir tehdit içermeyeceğini izah etmeniz lazım.Ya da nasılsa kimse sallamıyor , siz onları boşverin , içinizi rahat tutun gerisini de boşverin.

Bence yapmanız gereken şey, internette kapsamlı bir araştırma yapmak. Sonra da içinizi rahatlatmak adına önce veterinerinize sonra da bir/birkaç çocuk doktoruna danışmak..
Son bulgular , evde bulunan (aşıları yapılan,sağlıklı) bir kedi/köpeğin , çocuk gelişiminde çok olumlu etkileri olduğunu , olayın psikolojik boyutunun yanında bu tip çocukların, hayvansız evlerde büyüyen çocuklara kıyasla çok daha sağlam bünyeli ve alerji geçirmeyen sıhhatli insanlar olduğunu kanıtlıyor.. Evdeki kedilerimize söylenip duran insanların ağzını kapamak adına çekmecemde hazır tuttuğum, bu yönde envai çeşit makale ve doktor görüşü mevcut.Bence şu an sizin de yapmanız gereken şey böyle detaylıca araştırıp , köpek forumlarına göz atıp , doktor görüşlerini okumaktır.

Doğacak çocuğunuzun en yakın arkadaşı köpeğiniz olacaktır , inanın buna... Nişanlınız da köpeğinizi seviyorsa, lütfen köpeğinizden ayrılmayı aklınıza dahi getirmeyin..
Yarın öbür gün çocuk olduğunda, köpeğin aşılarına çok çok dikkat ederseniz , temizliğine her zamankinden fazla özen gösterirseniz ve bebek ilk doğduğunda bağışıklık sistemi kuvvetlenene kadar ilk birkaç hafta/birkaç ay ikisini çok yakın temasta bulundurmazsanız hiçbir sorun yaşamazsınız. Bu şekilde kedisini, köpeğini çocuklarıyla beraber büyüten envai çeşit insan var..Ferah tutun içinizi. Bişiycik olmaz :)

köpeğiniz sosyal ve temel itaat eğitimi almışsa bir sorun olmaz. hatta iyi bile olur. çocuğunuzu yolda gezdirirken ' bak köpek bu ısırır' diye çekiştirip kinofobik yapacağınıza, aslan gibi köpek ile yetiştirip kendisinden farklı bir canlı ile iletişimini güçlendirirsiniz.

köpek yalar eder en fazla suratını o da problem değil. köpeklerin ağız içleri sterildir ve insandan temizdir, sizin öpmenize tercih edin hijyen olarak. valla bak.


en kötü yanı, çocuğunuz evliliğinizin ilk yılı doğar ise yaklaşık 8 veya 9 yaşındayken köpeğiniz büyük ihtimal ölecek. o zaman çocuk için çok yıkıcı olacak. bunu da demiş olayım.

tam tersine bebek için 10 numara bir hareket olur. anne baba haricinde mükemmel duyulara sahip bir bakıcısı daha olmuş olur ;)

bu konuda bir araştırma yapmadım ancak bildiğim kadarıyla hamileliğin ilk döneminde bebeğin düşmesine neden olan bir virüs taşıma riski oluyor köpeklerde. tabi bu hurafe de olabilir. araştırmaya muhtaç bir bilgi. bebek sağlıklı doğduktan sonra herhangi bir sakıncası olmaz.
edit: kedilerde olabilen bir virüsmüş. ismi de toksoplazmosis. bir kaç sitede araştırdım. köpekle ilgili tek risk annenin üzerine atlayıp düşürmesi olarak geçiyor:)

kardesim 4 kedili evde yasiyor ve 5 haftaya bekliyoruz bebegi planlandigi gibi giderse. toksoplazma olayindan gozumuzu cok korkuttu ilk doktoru ama arastirdiktan sonra jinekologlarin bile konuda cahil olmasi bizi uzdu. kediler asiliysa endiselenecek bir sey yok ozetle.
hele soz konusu olan yukardaki satirlarin muhatabi hanimsa, 2 cocugunuz olcak, hepsi bu.
not: gebelik doneminde etraftan bik bik eden cok oluyor, en yorucu donem o zaman olacaktir. kardesim 6 aydan sonra kurtulabildi 'kedileri atin' baskisindan.

ben de olaya başka yönden bakayım.

köpeğiniz de sizin bir çocuğunuz değil mi? onu sokağa veya başka bir yere atma fikri nasıl gelebiliyor aklınıza. vicdanınız sızlamayacak mı? :( o sizinle gözünü açtı, size alıştı. barınağa bırakılan köpekler sahiplerinden ayrıldıkları için resmen intihar eder gibi yemek yemiyorlar, açlıktan ölüyorlar bile bazen.

evlendim, çocuğum oldu diye kedi-köpeğini vermek isteyenlere o kadar kızıyorum ki.

milyonlarca kedi ve köpek çocuklu evlerde yaşıyor. siz niye yaşamayasınız? hem çocuğunuz bol sevgi ile arkadaşla büyüyecek.

ben kedilerimden ayrılmayı düşünemem. bugün moralim çok bozuk, öyle içlerine doğuyor, öyle anlıyorlar ki şaşarsınız. sabahtan beri biri iniyor kucağımdan diğeri çıkıyor. yanımdan ayrılmıyorlar.

evini ve yatağını iki köpekle (ki biri kurt-rottweiler kırması bir dilber, öbürü sokaktan apartma bir yağız) bir aile olarak biz "çocuk da gelsin bir an önce şenlik olsun" diye bekliyoruz hevesle..

ayrıca bağışıklık sistemi canavar olur, hayatta hasta olmaz. tek çocuk bile olsa paylaşmayı öğrenir. çok daha sosyal olur.

El kremleri bir nebze de olsa ise yaramali aslinda. Kisa surede pes etmeyip birkac hafta kullanmayi deneyin. Sik sik surun. Yalniz dogru kremi secmek lazim, onu biraz daha arastirabilirsiniz.

Genel kuruluk icin evinize nem makinasi almayi dusunebilirsiniz. Ben daha once kullandim, bayagi rahatlatiyorlar.

benzer bir durumdan dolayı cildiyeye gitmiştim. nutraplus diye bir cilt kremi vermişti. yıllardır kullanıyorum ve çok da memnunum. tavsiye ederim..

abik gubik el kremlerini falan bırakın efendim. en güzel ilacı saf beyaz vazelindir. parfümsüz marfümsüz direk vazelin olsun. petrol ürünü olduğundan biraz kötü kokar ama çok etkilidir. hem de çok ucuzdur.

sabunlar zaten cildi çok kurutuyorlar. eller çok sık yıkandığı için çok kötü oluyor. özellikle sıvı sabunlar çok kurutuyor bence. dove kalıp sabunlardan kullanabilirsiniz. daha nemlendirici fln sabun ne de olsa. annemin ayaklarında aynı problem var. egzamaya çevirmemesi için doktor krem verdi, şimdi çok memnun ki daha öncesinde yukarıda da anlatıldığı gibi çeşitli yağlar kremler sürüp streç film vs ile sarıyordu ama çok etkisini görmedi. dermatoloji uzmanına gidin vereceği uygun bir krem yada losyon ne verir bilemiyorum ama iyi gelecektir mutlaka. böyle eziyet çekeceğinize 1 saatinizi ayırın doktora.

birincisi, elinize peeling uygulayın. o kremleri boş yere ölü derilerin üzerine sürmüş olmayın.
üstüne yarım limonu alıp zeytinyağının içine sıkın ve elinize sürün. naylon poşetin içinde ellerinizi beklettikten sonra ellerinizi yumuşak bir sabunla yıkayın ve elleriniz ıslakken bebe yağı ile ovun (ovun ki kan dolaşımı da artsın)

sonrasında istediğiniz kremi sürersiniz.

ama öncelikli olarak yattığınız ya da gün içinde kaldığınız odaya oda nemlendirme makinalarından alın. sorunun kaynağına inmiş olun.

ayrıca dışarıya çıkarken eldiven takmayı da unutmayın.

cortni, yarama bastın kız..günlerdir bu meretle mücadele ediyorum. doktora gittim, ilaç milaç verdi. bir süreliğine sık yıkanmamalıymısım. hergün duş alan bünyeye ağır geldi ama yapacak birşey yok. bir de duş sonrası oliva zeytinli krem gibi birşey verdi. tam teşhisin adı ise egzama olmuşum. hiç kasma, git bir cildiyeciye baksın..dermoterm, ürederm vs gibi iki tane krem verdi. bilgin olsun..fazla yıkanma,özellikle yıkanırken kaynar suyla haşlama, daha fena oluyormuş

öncelikle hepinize teker teker teşekkür ederim.
ben dediğiniz gibi yapıcam, doktora bir gideyim önce. sonra da sizin önerdiğiniz kremlerden birini yazar sanırsam.
@elinherifi arkadaşım: minimum her 2. günde yıkanıyorum, ama ofis çok sıcak , stres olunca eller saça gidiyor (üzerine alınma şimdi sen) yağlanıyor falan..yıkanmamak evet okudum da, pis olmak daha mı süper olucak?
@kahvegibi: işaret parmaklarımın kenarı tahriş oldu resmen, limonsuz sürsem nasıl olur acaba? (pazarlık yalnız)
@kibritsuyu: evet benim de aklıma geldiydi..merci.

Biz küçükken ellerimiz çatladığında annem sıkılmış limonları sobanın üzerinde ısıtır, sonra da elimize sürerdi (Baya böyle posalı kısımlarını). Çok komik geliyor biliyorum ama ertesi güne çatlak matlak kalmazdı, yumuşacık olurdu eller. Sürerken biraz yanar, mekanizma nedir hiç bir fikrim yok.

eczanelerde cok ucuza satilan bir krem vardi, adini hatirlamiyorum ama soyle deyince herkesler biliyor. yag icinde su emilsiyonu, bir diger cesidi de su icinde yag emilsiyonu. iste biri yagli digeri cok az yagli. yagli olani ellerime, digerini de yuzume doktor tavsiye etmisti, benzer sorunlardan dolayi.

"excıpıal" dıye bır su bazlı nemlendırıcı var, cılt doktoraları tarafından tavsıye edılır genelde. Eczanelerde satılır. Fıyatı da oldukca makul dıye hatırlıyorum. Kokusu bıraz kotudur ama denemeye deger. Bır de eskıden kısın odalarda nem azalıyor dıye kalorıferın yanına asılan plastık kaplar vardı. Icıne su koyup bu kabı kalorıferın yanına asardı annem, ne kadar ıse yarıyor bılemem ama bu da denenebılır. Odanın bı kenarına su dolu bı kap koyabılırsınız belkı:) benım astımım vardı, kuru hava da tetıklıyordu, doktor tavsıyesıydı. Benden soylemesı. Ayrıca Neutrogena'nın el kremını ya da bol glıserın ıceren bır el kremını gece yatarken surup, ustune de eldıven gecırıp sabaha kadar oyle yatmak da ıse yarar. En azından basıt durumlarda yarıyor.

limon ve tuzla peeling yapın ama oyle beklemesine gerek yok. lavaboda elinize yarım limon ve biraz tuz alıp ovusturun sonra yıkayın. krem olarak de body shopteki hemp'i önerebilirim. bi de geceleri yine bir krem sürüp eldivenle yatın. yani kumaş eldivenler oluyor boyle sırf bu iş için. aynı sorun bende de var hatta yara gibi oluyor kızarıyor bir süre sonra. ha bi de bol su için.

nazenin'in dediği de Excipial olsa gerek. Su gibi olanı hydro, yağ gibi olanı lipo. 5-6 milyon bir şey. ben hep hydro kullanıyorum ama benimki soğuktan değil kuruluktan kaşınıyor. yararsa lipo işe yarar bu durumda.

ama kibritsuyu'na katılmadan edemiyorum. saf vazelin, evet.

her derda deva kremi olarak emovate krem kullaniyorum yillardir. kortizonlu bir ilac ama deride tuhaf bir puruz ya da her nevi abukluga iyi geliyor. 14 yillik kremim severim, memnunum kendisinden.
not: anlattiklarin cilt kurulugundan biraz daha oteye gecmis gibime geldi. yillarin xxxxx egzamalisi ( adini unuttum, burun kenari civarim kizarip, pullasip, sonra acima yapiyo) olarak, doktoru ertelememenizi oneririm.

Gliserin candır! Denemişsinizdir ama Neutrogena'nın kremlerinde oluyor gliserin, bir de eczanelerden gliserin isteyip herhangi bir el kremiyle karıştırarak kullanabilirsiniz, limon suyuyla da karıştırabilirsiniz pamuk gibi yapar.

arkadaşlar hepinize teker teker teşekkür ederim..
tavsiye edilen nutraplus kremini aldım..Excipial da onunla aşağı yukarı aynıymış..ve çok memnunum. günde 2-3 kere sürüyorum ve bayağı değişiklik var..yara geçti, ve biraz yumuşadı ellerim. herkese tavsiye ediyorum.
sağlıklı günler..

Did you wash the dishes?
Nope... Should I?
geldi ilk anda aklıma ama biraz daha düşüneceğim :)

-Did you wash the dishes?
-No, should I have?

Aynen wpi'nin dediği gibi. Cevabın uzun hali (ki uzun halini kullanmak çok saçmadır ama cümlenin nereye gittiğini göstermek için söylüyorum), "should I have washed the dishes?"dır. Bunun soru olmayan versiyonu şu şekilde tezahür eder: "I should have washed the dishes-Bulaşıkları yıkamış olmalıydım"

bir de ben karisayim mevzuya o zaman. yapilmasi gereken iş hala bekliyorsa should i, ama sizin söylediginiz gibi gecmiste kalmissa should i have dogru. ama sahsen birincisini sık duymamiza ragmen ikincisine pek denk gelmedik simdiye kadar.

Ben de should I have diye düşünmüştüm ama fazla türkilizce oluyor gibi hissettim. Beni buraya taşıyan da buydu.

Kulağıma hala garip geliyor, ama madem çok eminsiniz.. bunu doğru kalıp olarak öğreniyorum. teşekkürler.

-Did you wash the dishes?
-Did I supposed to?

da olabilir.

Was I supposed to?

A: Have you done the dishes yet?
B: No, do you think I should have?

ya da

A: Have you done the dishes yet?
B: No. Was I supposed to?

derdim. yarin da native arkadaslarima sorayim, hangisine/ hangilerine dogal diyecekler.

evet, was I daha doğru sanki.

ben evlenilecek durumdaki kıza takıldım daha çok

yani evlenicek yaşta.

sağ yüzük parmağındaysa sözlü, nişanlı olabilir. yüzüğün türüne göre değişir. belki de pastane nişanı yapmıştır erkek arkadaşında ya da kimse bulaşmasın diye takmıştır kendisi. kısacası çok umut yoktur o kızdan.

Yüzüğün şekline göre değişebilir durum. Alyans gibiyse veya taşlı maşlı kibar bir yüzükse sevgilisi vardır büyük ihtimal. Hediyedir o yüzük de. Genelde sevgilisi olmayan kızlar takmaz öyle yüzükler. Renkli ilginç bir yüzükse öylesine takmış olabilir.

oyle olmadigi halde oyle dusunsunler diye de olabilir.

tek taş takıyorum zaman zaman, sağ ya da sol el farketmiyor. evli ya da nişanlı değilim, manasına takılmadan sadece yüzüğü sevdiğim için takıyorum. öyle yani.

erkek arkadasi olmayan, yalanciktan nisanli tribi yapmak istemeyen ve alyans ve tarzi yuzukleri, sadece sevdigi icin takan kadinlar ve parmaklarini gordum.

süs olsun diye takılan yüzük alalı bereli olur. tek taş, düz basit bir yüzük, her yeri taşlı gene düz bir yüzük büyük ihtimalle bir sevgilisi, nişanlısı vardır anlamına gelir.

Misal benim sevgilim 5 yıldır öylesine gümüş bi yüzük takıyorum diye(validenin hediyesiydi), o da istemişti..
Hatta ben yeni bir tane alacakken, olaya dahil olup aynı yüzükten alıp takmıştı..
2 yıldır öyle aynı yüzükle gezeriz, ben sağda o solda vs..
Manası yok diye bakıyoruz ama, amcası ikimizdede aynı yüzüğü görünce eğlenceli dakikalar yaşayıp, şen kahkahalar ve soğuk terler atmıştık..

yeterli olacagini dusundugu sayida mesaj atildigi icin sildi. nick'i alef, bilgine.
orada yeterince giysi toplanirsa, diger gondermek isteyenleri de erzurum'da bir okula gonderecegiz. tokat'a koliler gitme surecinde oldugu icin, son durumu ondan ogrenebilirsin.

dün pyro clustic flow ile birlikte tüm giysileri ayırdık, paketledik, yaptık ettik. şu anda okula doğru yola çıkmış olması lazım (eğer son anda bir aksilik çıkmadıysa).

valla helal olsun. gözlerim yaşardı ne diyeyim. arkadaşın nikini kaydettim. erzurum'daki okul işi nedir peki? nasıl yardımda bulunacağız?

her halukarda silmeyin duyuruları ama arkadaşlar.

felsefecii'nin ev arkadaslari varmis ilkogretim ve lise ogretmeni. tokat'a yetecek sayida toplanirsa, sonra da iste gonderilcekleri erzurum'a yonlendircez ama iste simdilik alef'e gonderiyor mesajla adres alanlar.
yeni nesillere merhaba zirvesine gelen esyalari da ona gore uygun sehre gondercez.

önümüzdeki hafta çarşamba istanbuldan bir parti gönderiyoruz. (bir kaç kişi ttoplaşıp voltronu oluşturarak göndericez)

istanbul için bilgi istesem? var elimde birkaç tane işe yarayacak güzel giysi. değerlensinler istiyorum.

burdan soruyorum, mesaj da atarım, yani okuyan ve göndermek isteyen olursa diye?

Bu arada yeri gelmişken belirtmek istedim. Alef'e 06 - 15 yaş aralığı için kışlık giysi ve aksesuar gerekiyor. Yetişkin giysileri göndermek, ihtiyacına çok cevap vermeyecek. Tabii illa ki dağıtacak yerler bulacaktır ancak önceliği çevresindekilerde.

Yetişkin giysileri ihtiyacı olan birilerine gitsin niyetiyle, Felsefecii'yle görüştük. o ve öğretmen arkadaşları yetişkin giysilerini, 'Erzurum Çat çok amaçlı lisesi'ndeki ihtiyaç sahibi öğrencilere dağıtacaklar. Bu konuda bilgi isterseniz Felsefecii ya da bana danışabilirsiniz.

Özetle; Çocuk giysilerini Tokat'a
Yetişkin giysilerini Erzurum Çat'a gönderiyoruz.
Bilginize

böyle takılın ya evlenip de napıcaksınız. evlilik süreci değil evliliğin bütünü iğrençtir bence. kızlardaki şu evlilik merakını da oldum olası anlamadım zaten

benim fikrim evlenmenizden yana, sebep ise evlilik yıkıcı olabildiği kadar yapıcıda olabilmektedir. babamıza bile güvenmemizin zor olduğu bir dönemde kişilerin kendi haklarını güvenceye alan, ilişkilerde eşitliği sağlayan bir kurum evlilik. gerek mal paylaşımı olsun, gerek birbirinizin üzerinde haklarınız olsun, evlilik en güzel çözüm. düşünsenize evlenmediğiniz zaman kafasına esen bırakıp gider, diğer taraf ortada kalır(olmaz olmaz dememek gerek, gerçekçi olalım iki tarafında böyle birşey yapma ihtimali var). evlilikte en azından bir anlaşma vardır, boşanma sürecine girildiği zaman iki tarafda ayağını bu duruma göre denk alabilir.

hiçbir zaman evlenmeyi aklımın ucundan geçirmedim(ki yaşım daha 18 fakat hayatta evlenmem) çünkü ömür boyu bir kızın nazını,sazını çekmekle uğraşmak bana abes gelir elbetteki farklı görüşler olacaktır ama hayatı barney stinson gibi yaşayın derim.

karsi tarafin evlenmek istemesinin nedenleri neler ve buna cevaplari senin icin anlasilir mi? bu onemli bir nokta. sayet sen de evlenmek istiyorsan ve tek cekincen o donemki tantanalarsa bence sorun yok, o zaman ikiniz de ortak paydada bulusun ve kimseye soylemeden evlenin. ikinizin de istedigi olmus olur.
tantanasi gerekcesi disinda da, evlenmek istemiyor olabilirsin, bu cok dogal ve tedavi edilmesi gereken birsey degil kanimca. kimi inssan boyle seviyor, olur yani.

Nikah yapıp aynı evde yaşamakla, yapmadan aynı evde yaşamak arasında herhangi bir fark yok, burada nikahtan kastım belediyeye gidip bir adet de bordo evlilik cüzdanı alınması. Ha eğer nikahtan kasıt, düğün dernek ailelerin işin içine girmesi ise, o zaman tabii ki beklentiler sorumluluklar sosyal çevre vb. değişiyor ve siz bunlara ayak uyduramayacağınızı düşünüyorsanız orası ayrı.

belirli süreli bir ilişkide (misal 2 yılı aşkın), her şey güzel gidiyorsa, güveniliyorsa, seviliyorsa, sayılıyorsa evlilikten çekinecek bir sebep göremiyorum. karşındaki insanı seviyorsan bu sürecin daha eğlenceli ve mutluluk verici olduğunu düşünüyorum.

zaten aynı evde yaşamanın, hayatın olağan sorumluluklarını beraber yüklenmenizin ilişkinizi yıpratacağını düşünüyorsanız, ilişkinizi tekrar gözden geçirmenizi tavsiye ederim. belki sandığınız kadar mükemmel değildir "ilişki".

evlenin ama dugun yapmayin.

ha evet bi de düğün konusu var. ben düğün nikah gelinlik damat yeni ev eşyası alma ıvır zıvır konularından hoşlanmıyorum dersen anlarım. ama öteki türlü çekinmenizde bir sebep göremiyorum gerçekten.

Bende o yollardan geçtim,aynen anlattığın gibi 2 sene beraber olduk bizimki tutturdu evlilik diye. Başta biraz direndikten sonra etraftaki eş dostun evlenin siz tavsiyelerine uyarak evlendik.15 sene oldu,şu anda 2 çocuğumuz var. BEYNİMİ SİKEYİM!!!!

ayrılın hocam, bi kadın evlilikten bahis acmıssa evlenmeden durmaz.

ahahahah hasanikisalakosmandört'e gülmek için login oldum üşenmeden ya :p


"taraflar birbirlerini çok sevmekte" ise, evleniniz, sünnet olmaktan daha fazla acı verecek bir şey değil. (hem evleniş anında, hem de evlendikten sonra) hele bir de askere gidip geldiyseniz, oh, onu da atlatmayı başardıysanız yani; tamamdır, evlilik çok kolay gelir. siz ki neler gördünüz efendim bir evlilik mi hayatınızı alt üst edecek. yapıverirsiniz bir nikah(sade olacak, şekerli ama), ondan sonra zaten yoluna girer işler. hem hanımefendinin gönlü olsun, hem de siz bir korkunuzdan(evlilik) kurtulun artık, aaa, kocaman adam oldunuz.

sevgiler. (şekerler sade olsun)

öncelikle cevaplarınız için teşekkürler;

bazı noktalara acıklık getirmek adına;

sonucta onunla birlikte yaşamak fikri benimde hoşuma gidiyor, ancak o nikah olmadan böyle birşeyin asla olamıyacağını (aile nedeni ile) dile getiriyor. ben ise öle kız istemedir, nikahtır (düğün zaten öldürsen kabul etmem de) damatlıktır, gelinliktir şekerdir, işyerindekilere davetiye vermektir o dönemdeki aile uyelerının kaprisini cekmektir, gergin olacak sevdiceği idare etmektir, hiç görmediğim uzak akrabalar ile muhatap olmaktır vs vs işlerinden azcık tırsıyorum. sakin bir yapım var ve evet kabul ederim asosyalim. nikah sonucta yalnızca sizin değil ailelerin de evlenmesine neden oluyor. onun annesi senin annen ablalar halalar eltiler görümceler kayınlar kuzenler emmiler vs vs bi dolu gereksiz ilave insan işte :)

ayrıca bir ömür boyu bir insanla bir hayatı paylaşma fikri beni azcık korkutuyor, belki de asıl korkutan başarısız olma ihtimali. ama bir yandan da yaşımız geçiyor(28), bu gune kadar hep onun sapı bunun copu diye acaba acaba diyerek dusunerek geçti, bazende biraz fazla düşündüğümü hissediyorum. yani en kotu ihtimalle yurumezse ayrılırız ucunda ölüm yok ya dıye kendımı teselli ediyorum. bilemiyorum işte kafam karışık anlayacağınız :), her türlü fikre açığım :)

evlilik'e doğru meylederseniz öyle ya da böyle "olmazsa bir gün ayrılırız zaten, oh, mis, hadi evlenelim" anlamına gelecek bir şey söylemeyin de kız arkadaşınıza. yürütemezseniz yine ayrılma hakkınız köşede dursun. baştan söylerseniz "bak ama istediğim zaman boşanırım hıı!" gibi olabilir. o da kötü bir şey. yani dile getirilmesi kötü. yoksa fikir mantıklı, rahatlatıcı.

O zaman bi anlaşma yapın sevdicekle. Diyin, bak sevgilim ben öyle evlenince akraba görüşmeleri istemem (ki ben de dedim bunu eş adayıma), öyle gelinlik damatlık oyuncaklarını sevmem, anneni her dakika evimde istemem, gel paşa paşa sade bir şekilde imzalarımızı atalım mis gibi geçinip gidelim...

Mesela benim de evlilikte hoşlanmadığım noktalar bunlar. Özellikle amca dayı elti yenge enişte ıvır zıvır bir ton insan eğer çift araya mesafeyi koyarsa giremez sanki. Tavrı koymak lazım.

"Bİ BAKALIM OLMAZSA AYRILIRIZ" Bu lafı bende çok söylüyodum zamanında. O iş öyle söylendiği gibi kolay değil canım. Bekara karı boşamak kolay tabii...

birlikte yaşamayı göze alıyorsanız aradaki imza farkı korkulacak bişey değil. evet evlenince aileler de işe dahil oluyor ama az çok tanıyorsunuzdur birbirinizin ailesini ya da fikriniz vardır. uyumlu olup olmayacağını bilirsiniz. belki çok seveceğiniz insanlarla tanışacaksınız? bence korkulacak bişey değil. hem birlikte yaşama durumunda aile baskısı vs daha fazla gerecektir muhtemelen. evlenmeden çocuk konusunu konuşmayı unutmayın. sonra kimse diğerine sürpriz yapmasın :)
ve akrabaların müdahil olması sizin tavrınıza bağlı. her ikiniz de yetişkin gibi davranır onları eskilerin deyimiyle "kapının dışında" tutmayı başarırsanız sıkıntı yaşamazsınız. eve almayın demiyorum aman ha.

öncelikle bazı şeylerin ayırdına varın.evliliği istemeyişiniz ,evlilik müessesesine inanmamanızdan mı yoksa evlilik sürecine girdiğinizde başınıza gelecek prosedürlerin sıkıcılığından mı? zira bu ikisi faklı şeyler.eğer evlilik olayının kendisine mantıksal olarak itirazınız varsa bunu sevdiceğinizle konuşup ona izah edin olmuyorsa ayrılın.ama bence sizin derdiniz bu değil.çünkü bu şekilde düşünen birisi evlilik beni azıcık korkutuyor,yaşımız da geçiyor,acaba evlenirsem başarısız olurmuyum gibi şeyleri kendine dert etmez(misal ben).sizinki evlenme sürecinde ve evlendikten sonra almanız beklenen sorumluluklardan korkma durumu.lakin görünen o ki aslında siz evlenmek istiyorsunuz.örneğin bütün bu evlenme öncesi tantanasının olmayacağını size garanti etsek evlenmeyi kabul edersiniz gibi geliyor.cevap evet ise o zaman sırf sorumluluklardan kaçmak için evlenmemek sizi ilerde pişman eder.ki bu durumda bu sorumluluğu elbet almak zorunda kalacaksınız.

düğün nedir ya ? aile arasında yapın bi nikah çat çıkın balayına.

hazır olmadığın açıkça ortada iken kendini de, onu da, insanları da yorma.

insan sadece kendini sever abi.
-ama ben onu cok seviyorum. yalan!

hayatının geri kalananının nasıl devam etmesini istediğinle ilgili bir durum. evlilik aşkı öldürür mü falan filan bilmem ne ama zaten evlilik hayatı rayına koymakla ilgili (ekonomik politik eleştirilerini başka zaman inceleriz)... evlilikte aşk nadiren vardır herhalde, ama sevgi-dayanışma-yalnız ölmeme isteği... vs

neyse anlamsız oluyor, burada bitireyim.

arkadaşım, evlilikte iki ihtimal vardır ya mutlu olursun, ya da olmazsın iki ucu boklu değnek. ya evlenirsin pişman olursun, ya da ayrılırsın "lan yoksa..." diye kalır aklında. eğer tek çekincen kız isteme, düğün-dernek işleri ise korkma, hayatında 1 kere yapacaksın(tekrar evlenmeyeceksen eğer :) ) olacak bitecek, sünnet gibi, sünnettende korkardık :D. neyse söylemek istediğim evlenin bi deneyin(2 yıl çocuk yapmayın mesela, 2 yıl sonunda mutluysanız hala, o zaman çocuk düşünürsünüz) mutlu olmazsanız boşanırsınız, hayatınızda kazandığınız bi deneyim olarak kalır elinizde.

hasanikisalakosmandört' e güldüğüm kadar gülmedim uzun zamandır hiçbirşeye. BEYNİMİ SİKEYİM.

cevap verenler arasında evli olan var mı bilmiyorum ama 8 yıl flört ettiği biriyle 6 yıldır evli olan biri olarak sizin yaşınız evlilik için henüz erken (28),bi kere otuzu devirmeniz lazım,aynı kişiyle hayat sıkıcı evet bu doğru,ilk yıllar mutluluktan uçarken sonra iş biraz monotonlaşır, kimi insan sıkılır kimi insan sıkılmaz bu durumdan, evlilikte asıl eşik çocuk sahibi olmaktır, çocuk bir çok evlilik için büyük bir sınavdır, burada asıl sorun tüm herşeyi bir kenara bırakırsak siz istemiyorsunuz,istemediğiniz birşeyi yapmayın,o korktuğunuz düğün,akraba filan işin en kolay atlatılacak tarafları, önemli olan evlenmek istemek, bunu isteyene kadar bekleyin derim, kadınlar ısrar eder evet çünkü toplum kadına evliliği bir görev gibi sunar,evlenen görevi başarır, statü sahibi olur,evlenemeyen ise kız kurusu olur,evlenmeyen erkeklere takılmış bir isim yoktur mesela,sevgiliniz sizi anlayışla karşılamalı bence .

bir sürü şey yazdım, toparlayamadım. sildim hepsini, özet geçiyorum:
istemediğiniz bir şeyi yapmayın. bunun adı fedakarlık değil hatunun sizi kandırmasıdır. ve bence evlilik kötü bir alışkanlıktır.[epik bitiriş=)]

arkadaş bunca insan sana cevap yazmış
hiç biri mi işine yaramadı

bir tikle işine yarayanları bir zahmet

Kesinlikle evlenmeyin arkadaşım.
Hayatınız boyunca değil, bu kızla evlenmeyin.
Çünkü gerçekten ömrünün sonuna kadar birlikte yaşamak isteyeceğin kişi karşına çıkmamış henüz.
Yaşın da geç değil zaten.

Sevgilinin ısrarıyla evlensen bile o sevgili düğün isteyecek, bilmemne isteyecek. Bi sürü gerginlik olacak sana. Daha başında cayarsın ikiniz için de kötü olur. Yakma kızcağızı.

sözlükten okuyarak bir çok şey öğrenebilirsin chavez hakkında :P
sözlükteki başlığından da öğrenebileceğiniz bir belgesel adı yazayım: "the revolution will not be televised"

NTV'de vardı geçenlerde, Hugo Chavez şov, güzel belgeselindi.

sözlük okuyoruz ikimiz de ama sizin de malumunuz sözlüktekilerin belirli olay ve durumlar ile ilgili yorumlarından çok, konumuzla ilgili doğrudan bilgi (artık bu da nasıl bişeyse) edinip kendi yorumumuzu yapmak ve tartışmak istiyoruz.. tabiki ya bak şu olayı sözlükte şöyle değerlendirmişler, şöyle bir yorum okudum bıd bdıı deriz (en azından ben diyeceğim eminim) ama ilk hedefim konu ile ilgili sözlük dışında: kutsal olmayan kaynaklara ulaşabilmek =)

latinbilgi.net

toptan alım deyince akla gelen ilk yer tahtakale, mahmutpaşa'dır (iki yer oldu gerçi).

eminönü'nde "eldiven" derseniz, daha "alacağım" demenize fırsat bırakmadan "fatura istiyor musun?" derler ve alışverişi sonlandırırlar.

yeşildirek ( beyazıt'tan aşağı mercan, tahtakale'ye inerkenki civar)

igdaşa borcunuz yoksa hemen veriyorlar.

benimki 45 liraydı sanırım. vezneye gittim parayı almaya ama en erken 1 hafta sonra alabilirsin dediler. olay da işte geçen haziran gibiydi. abuk bir yerde olduğu için de gidemedim hala.

tufe ile guncelleyerek 5 gun icinde iade etmek zorundalarmis.
www.epdk.gov.tr

rock olarak:
kramp - püf püf
erkin koray - krallar ya da oryantal öğeli şarkılarından biri de ilginç olabilir.

türkülerden biri ege türküsü ya da zeybek olsun bir de hareketli bir iç anadolu, trakya da olur.
ekleme: cem karaca - kerkük zindanı ( budur!)

emre aydın, emel sayın, nilüfer, sezen aksu, teoaman, orhan gencebay iyi bi salata.

baba zula kesinlikle olmalı bence.

sabahat akkiraz, sezen aksu, sertab erener, bülent ersoy, zeki müren'den parçalar olabilir...

halk müziği: erkan oğur ve ismail hakkı demircioğlu'ndan karşıda görünen ne güzel yayla ve ey zahit şaraba eyle ihtiram.

şükriye tutkun'dan arda boyları ve uyan sunam uyan

mavi sakal, yavuz çetin önerebilirsin mesela rock ve blues örneği olarak.

turkce degil fakat dolapdere big gang diyecegim. dinlettiklerim seviyor smoke on the waterla gobek atmaya basliyorlar, komik.
athenanin ilk donem calismalari, skalonga miydi o iyi olabilir boyle muzik yapan elemanlar var diyerek.

sanırm erkan oğur'un şöyle bir sözü vardı

"eğer bir gün biri size bu türk halk müziği nasıl birşey diye sorarsa, ona zeynep'i dinletin"

o yüzden tek geçerim

Replikas

sezen aksu dinletmeyin nolur.

anlattıklarınıza dayanarak aradığınız şey eğitim gönüllüleri vakfı gibi geldi bana.

(bkz: tegv)

görme özürlüler için kitap okuyabilirsiniz. sesli kitap hazırlıyorsunuz.
eyüp'teydi galiba yeri, emin değilim.

- kışın 2 haftada bir adalara, sokaktaki hayvanlar için mama götürülüyor. giderken mama alabilirseniz güzel olur ama almasanız da olur. isterseniz detaylı bilgi verebilirim mesajla. barınaklarda da gönüllülere ihtiyaç oluyor sıklıkla. ( zen spider'la iletişime geçebilirsiniz bu hususta)

- bu aralar tokat ve erzurum'a kışlık giysi topluyoruz. bir de kitap isteyen okullar da var. çevrenizde bu şekilde bir zincir kurarak, böyle bir organizasyona girebilirsiniz. ihtiyaç sahibi okul, öğrenci ya da ilgili öğretmen detayı gerekirse yarımcı olabilirim.

@magdalena

Eyüp'te var mı bilmiyorum ama Beyazıt Devlet Kütüphanesinde bahsettiğiniz türde bir uygulama vardı.

gea ekoloji ve arama kurtarma grubunun faaliyetleri oluyor. örneğin adalara gidip çöp toplama, eski okul ve evleri onarma (baya gidip işçi gibi çalışıyorsunuz), oyuncak toplama/onarma/dağıtma, yemek yapıp dağıtma, yaşlılarla aktiviteler (gidip ziyaret etmek değil, alıp bir yerlere mesela pikniğe götürmek) gibi aktiviteleri oluyor.

iletişim kurmak isterseniz sözlükten mesaj atın yardımcı olmaya çalışırım

sorunun başlığını görünce payro'ya sormak lâzım diyecektim tam ki tahmin ettiğim üzere cevap vermiş :)

söylenenlere ek olarak, gönüllü öğretmenlik tarzı bişey de yapabilirsiniz, ihtiyacı olan bir öğrenciyle haftada 1-2 saat birşeyler bakabilirsiniz. ki sonraki yıllarda devam edebilir. iletişim sağlam kurulursa çok güzel bir bağ oluşuyor arada, ve en güzeli de gerçekten işe yaradıgını görmek oluyor.

merhabalar.
goody diye aratınca böyle bir site çıktı karşıma. 3 sayfa yorum var bir kısmını okudum sadece, domuz var mı yok mu görmedim de pek iyi olmadığı yazılı(ilk sayfada en azından diğer sayfaları okumadım)
Buyrun link: www.havhav.com

kediniz daha önce kelime-i şehadet getirmiş miydi?

Ben de yiyorum da arada ondan. Ayrıca evet kedim çoğundan daha müslümandır. Tövbe tövbe :) Size ne kardeşim, yemesin o iğrenç yağları, 100 lilo olmasın.

bence kopegımıze bıle domuz yaglı urunlerı yedırmemelıyız cunku bu sektoru desteklemıs oluyoruz ben sahsen domuz derısınden ıc astarı yapılan ayakkabıları almamaya ozen gosterıyorum bırı cıkıpta ayakkabı bu gıyıyosun yemıyosunya demesın dusunsun neden tanrı domuzu yarattı ama yenmesını yasakladı

goody'ye alternatif olaraktan; ucuz, kaliteli ve ikisi kolay mama begenmeyen olmak uzre 20 farkli kedinin bayilarak yedigi bir mama onereyim:
www.hepsiburada.com

Domuz eti hayvanlarda hastalık yapıyor. Arkadaşın kaygısı doğru. Yurtdışında domuzun bolluğunda bile hiç bir mamada domuz yok. Bahsettiğiniz mamada var mıdır bilmiyorum. Üzerinde içermediği yazıyorsa içermez herhalde.

(Bu arada domuz düşmanlığı hakikatten doğru. Bizim köyde domuz=günah diye domuz vurmaya giderler. Vurup bırakırlar orda hayvanları.
Yabancıların domuzu kutsal saydığımızdan yemediğimizi sanmaları ayrı komik. Böyle söyleyen olursa ülkede domuz için "shoot on sight" emri var diyorum. Bizim köyde "search and destroy" emri bile var.)

Yani ne kadar alakasız laf varsa söyleyen arkadaşları tebrik ederim, doğru söyleyenlere teşekkür ederim. Haklısını tabi, balık da yemiyorum mesela görünce öldürüp kuyruğundan asasım geliyor :) Allah'tan hepinize akıl fikir diliyorum özellikle want2die kardeşimize.

veteriner benim kedilerime 1 yaşına kadar gelişimlerinin eksiksiz olması için iams kitten'ı önermişti. 1 yaşından sonra daha uygun fiyatlı bir mamaya geçebileceğimizi söylemişti. ayrıca yapılan analizlerde whiskas v.b mamalarda paketin üzerinde yazanlarla içeriğinin farklı olduğunu, belirtilen kadar vitamin ve minerale sahip olmadığını, hatta kedilerin gün içinde kendilerine yetecek protein, karbonhidrat v.b alamadıkları için daha çok acıktıklarını, fazla yemenin de obezite, şeker gibi sorunlara yol açtığını antlattı. market mamaları olarak tabir edilebilecek mamalar arasında en iyisi olarak da goddy'yi tavsiye etti.
şimdiii kişisel gözlemlerime göre (kedilerim 4 yaşında), kedi/ler/niz 1 yaşından küçük ise biraz pahalı olmakla beraber iams kitten alın derim. sonuçta vücut gelişiminin ilk senede tamamlandığını göz önüne alınca, ileride çıkabilecek hastalıkların kedinize ve size acı, cebinize de daha büyük zararlar verebileceğini hatırlatırım.(böbrek yetmezliği,şeker v.b. )kedi/leri/niz 1 yaş üstü ise goddy konusunda içiniz rahat olsun derim. ben kendi kedilerimde whiskas, le cat gibi alternatif bir kaç markayı da denedim. özellikle whiskas yediklerinde normalden daha fazla yiyorlar, (doymuyorlar sanırım), daha çok su tüketiyorlar. buna bağlı olarak da yaptıkları çiş miktarı ve dışkı miktarı da son derece artıyor, üstelik daha kökü kokması da cabası. e bu da beraberinde kum masrafı getiriyor. normalden daha sık sürede değiştirmek zorunda kalıyorsunuz.yani ucuz mama verirken, farketmeden ekstra masraflar yaratmış oluyorsunuz. goddy de bu tip sorunlar yaşanmıyor. en azından ben yaşamadım.
domuz konusuna gelince, türkiye'de üretilen gıda maddelerinde(özellikle domuz mamulü üreten bir kaç yer hariç) kullanılması yasak diye biliyorum.

goody, whiskas vb mamalar "market mamaları" olarak isimlendiriliyor. marketlerde ucuz fiyata satılıyorlar ve ucuz fast food gibi tadları da güzel, kedicikler bol bol yiyor. ancak bu tip mamaların kedilerin sağlığına zararlı olduğu ve ileri yaşlarda özellikle böbrek hastalıkları yaptığı biliniyor.

petshoplarda veya veterinerlerde satılan kaliteli mamalardan (royal canin, iams, proplan, hill's vb) almak gerekiyor kedilere. bunlar pahalı ama kediniz hasta olduğunda ne kadar çok üzüleceğiniz ve de veterinere yüklü paralar ödeyeceğinizi düşünün. inanın bir rahatsızlık için kedinizi her gün veterinere götürmek kadar yorucu şey yok, ve borçlar da öde öde bitmiyor.

kaliteli mamalar ayrıca bazı petshoplarda kilo ile satılıyor. büyük paketlerde alıp kilo ile satıyorlar. normalden epey ucuza ve market mamalarından bir miktar daha pahalı oluyor. lütfen bunları tercih edin.

domuz yağı var mı yok mu düşünüyorsunuz ama kedinize kalitesiz ve onu ilerde hasta edecek market maması yediriyorsunuz. burda bir çelişki yok mu???

(bkz: present perfect tense)

Anlatmış burda gençler örneklerle.

Have you found what you have been looking for?

I have found :D

1. heineken experience. bira nasıl üretiliyo falan enteresan bir yer ben gitmedim ama çok popüler diyorlar.

2. ajax museum amsterdam arena'da bunca yıllık amsterdammerım hala gitmedim.

3. müze olarak tek tavsiyem rijksmuseum. rembrant'ın çoğu eseri burada zaten rembranthuisde fazla bir şey yok.

4. hava cidden soğuk

van gogh museum'u da gör. hatta vaktin artarsa atla trene delft diye bir şehir var orayı mutlaka gör...

istasyondan, dam meydanina giden ana caddenin sagindaki sokaklardan biri alisveris icin iyidir.
eskiciler coktur oralarda ve olmadik yerlerde karsina cikabilir. ne sattigina bakmadan onlara dal derim, ilginc oyuncak ya da objelere rastlamak mumkun.
bilenler soylesin lutfen, adini unuttum yerin, cicek pazari'na yakindi sanirim ( oraya da git bence) ikinci el esyalarin satildigi bir pazar var. waterlooplein miydi acaba? oradaki tezgahlar da ilginctir/ti.
bir de plak fuari oluyor orda surekli. tarihlerini bi kontrol et, belki cennete denk gelirsin.

2. el enstruman satan pek yer yok, genel olarak müzik aletleri ucuz değildi.

@wehrmacht ss, alkolikfedai, pyro clustic flow, skatheist: gerekli notlarimi aldim gercekten cok tesekkurler.

ayrica @skatheist: sadece gonul gezdirmek icin sormustum, soyle 70 kusur model fender jazz bass calmak guzel olmaz mi?:) sadece almanyada makulmus avrupa icinde diye duyumlar almistim gitarlar icin zamaninda.

Dijkman müziğe uğra derim o zaman, 5 kişi harıl hurul alet denemiştik, damla sinirleri bozulmamıştı :) www.dijkmanmuziek.nl de adresleri var, google maps den bakıp amele gibi yürüyüp bulmuştum, ben ettim sen etme tram'a bin :)Tram için de toplu biletleri central station'un karşısında bir yerden alıyordun, yürü yürü bitmez amsterdam :)

hamburg`da sadece pazar gununu gecirecekseniz, alisveris acisindan yapabileceginiz cok fazla sey yok. Pazar gunleri yeme, icme, benzin vb. satanlar disindaki her magaza kapalidir.
Pazar gunu icin en iyi alternatif, Hamburger Kunsthalle'ye gitmek olabilir. Su siralar From Leonardo to Piranesi Italian Drawings from 1450 to 1800 adli sergi var, kacirmayin derim.
Altstadt turistler icin ilgi cekicidir. Tarihi mekanlarin cogu buradadir. Kisa zamanda bir suru sey goreyim gibi bir istek varsa stadrundfahrt yoluyla butun turistik mekanlari hizlica gorebilirsiniz.
Hamburg'un red light'i St. Pauli and Reeperbahn'a da gidebilirsiniz, ama Amsterdam'da goreceginizden daha ilginc degildir. Alster taraflarini gormenizi de tavsiye ederim. Limani da gormek isteyebilirsiniz ama cok da ahim sahim bir yer degil.

opaline'ın da dediği gibi pazar günü kötü bir seçim hamburga gelmek için. hele bu soğuk havada. yerinde olsam 1 günlük metro bileti alır oradan oraya gezinirim. bu gezeceğim yerler arasında alster, jungfernstieg, hafencity, speicherstadt, rathaus (zaten bunlar birbirine yakın sayılırlar), stadtpark olur. akşamına ise reeperbahnı biraz dolandıktan sonra kendimi sternschanze dolaylarına salıverirdim.

bir süre sonra mutlaka içeri girecektir, çıkacağı balkon kapısını ya da pencereyi de açık bırakırsan ordan dışarı çıkar.
gözüne kestirirse aşağı atlayabilir de.
kendi haline bırakıp,çıkmasını beklemek en iyi hareket olur sanırım.

odanın kapısını kapatıp 30 dk filan görünmeseniz kendisi iner bence

bir de marketlerde whiskas konserve kedi maması satılıyor, çok dandik, zararlı bir mama ama bağımlı etme özelliği var, kokusunu alan kedinin şaftı kayıyo mamayı saldırırcasına yiyor. onu görürse içeri gelebilir.

Kediyi biraz (ama az) mama ile odanin icine, sonra daire kapisinin disina cekmeyi deneyebilirsin.

önerileriniz için teşekkür ederim bir şekilde başardım. kedi düşmanı falan olduğum sanılmasın çok seviyorum kedileri evimin balkonunda takılıyorlar bir çoğu. ama henüz evde bir canlıya bakabilecek potansiyelim yok. belki birgün olur.

ciddiysen yazıyorum kedicilerdenim de.Ciddi değilsen sazanlığıma ver.Zor durumda bırakma onu,ona doğru yürüme,içeri gelebileceği bir aralık bırak.Camı aç mesela.Zaten onlar öyle cevik oluyorlar ki.Kedilere zorla birsey yaptıramazsın isterse yapar çünkü.Atlarsa bir yerini kırabilir rahat bırak istediğini yapsın.Sanırım üşüyeceksin.İlgilenmezsen yolunu bulur zaten zorda kalırsa sürekli miyavlar derdini anlatır.Bırak otursun.Kolay gelsin...

aaa okumamışım geçmiş olsun kurtulmuşsunuz.Komik bir olay...

Nasıl başardınız?İçeri mi girdi?Atladı mı?

asmali mescitte (bkz: tavanarasi)

cihangir'de ise (bkz: meyra)

meyra en son pahaliydi baya. mesela bizim en cok sevdigimiz (orgazmik bir lezzet bayilirsiniz) limonlu tavuk, 18 ytl idi, en ucuz yemeklerden biriydi.

tavanarası'na gidecekseniz önceden arayp rezervasyon yaptırmakta fayda var, küçük bi yer olduğu için genelde dolu oluyor.

(bkz: beşinci kat) rezervasyon yaptırırken manzaralı bir masa istediğinizi belirtin. Ekonomik olması açısından fix mönüleri de var, adam başı 80 TL'ye falan çıkarsınız...

www.manobistro.com

barcelona güzeldir. yemekleri şukeladır gözümde. fiyatlar da uçuk değil. serviste iyidir. odakulenin orda gloria jeanse gelmeden az önce.

barcelona'nin caprazindaki "dilek pera"'nin yemekleri barcelona'dan daha iyidir. (ki ben yillarca barcelonada yedim)
ama tavanarasi bu ikisini de dover.
meyra ise ucunu birden dover, ama cebi de dover : ))

tavanarası süperdir ama rezervasyon yapmıyor. en azından geçen seneye kadar yapmıyordu.

rezarvasyon kesinlikle yok tavanarasinda. ama gidip beklemeye deger.
not : tabelasi falan pek gozukmemekteydi en son, ayrica merdiven yoktur sadece asansorle cikilir. aklinizda olsun.

vejeteryan: zencefil (kurabiye sokak 6 beyoğlu)
geleneksel: hacı abdullah www.haciabdullah.com.tr
dünya mutfağı-değişik ortam: lokal (müeyyet sokak 9 tünel)

Gayet hoş olur. Hediyeyi alacağın kişinin kendi evi felan varsa hele daha bi güzel olur.Hem görüntü, hemde kullanılabilirlik açısından mükemmel bir hediye.

Hani kahve hayranı olmasa bile alınabilir.

Bu hediye alacağın kişinin zevkleriyle alakalı. Misal ben ne kadar kahve seversem seveyim bu hediye pek hoşuma gitmezdi.

bence gayet yerinde bi hediye. şukela.

bana bunun aynısından geldi ama hiç kullanmadım, çünkü:
- üstündeki metal kapak fonksiyonel değil. yani kahveyi pişirip hoop içiyorsun, kapaksa yer kaplamaktan başka işe yaramıyor.
- sapı metal olduğu için, verdiği his her anlamda soğuk ve de tutma sapı ince, rahatsız edici. erkeklerin kalın parmaklarla tutması daha bir rahatsız edici olabilir.

öneri olarak, kahve cezvesi alabilirsiniz, bakır olanlardan. öyle bir cezve ve istersen de yanına çini desenli fincan takımı güzel olur kanaatindeyim.
sirkeci'deki DÖSiM'de çok uygun fiyata bulabilirsiniz.

sözlükten kahvedelisine sor.

madem seviyor al kitsin. bana alsan anlamsız olurdu suratına bön böne bakardım mesela.

Bence de güzel bi hediye olur. Ben erkek değilim ama eniştem almıştı kendine bundan. çok severek kullanıyor.

ibrenin yakın planı olabilirmi mesela veya cep telefonu kiti gibi.

arka koltukta emniyet kemeri pek kullanılmıyor türkiye'de. arka koltukta oturan, emniyet kemeri bağlı bir çocuk da olabilir.

bissürü link vermiştim ama nedense kayboldu cevabım - google images'dan car seat safety diye ararsan bol bol var..

www.cornwall.gov.uk
www.ifpediatrics.com
www.ifpediatrics.com
www.edmunds.com (otokoltuğu airbagli koltuğa koymayın uyarısı mesela)
www.airbagcrash.com

filan

cocuklarin on koltuga oturtulmamasi da olabilir.

yapacak işim yok demedim, yapılabilecek şeyleri sordum dikkat ederseniz.. fark var arada :)

limon'a bakabilirsiniz bu arada, o gün düzenlenen bir zirve illa ki vardır :) hatırladığım kadarıyla tabu zirvesi vardı hatta.

Akşamüstü saat 16:00 'da Tim Gösteri Merkezi'nde Lee ALex diye bir sihirbazın illüzyon gösterisi var, biletix satar.

her pazar 16'da hayalhane'de tom morello'gillerin oyunu var.

bir sehnaz oyun'da oynuyordum ben, sonra genel provalarda cikmak zorunda kaldim okul yuzunden. yerine bir arkadasimi soktum.

ondan davetiye vs. ayarlamaya calisirim illa o oyun derseniz.

aynen, kitap ya da belgeselden cok daha oncelikli olarak, bunu yasayarak ogrenmeli kesfetmeli. belki bu istah yerini baska bir tutkuya birakacak ya da sonup gidecek. haftasonlari gidebilecegi bir kurs kucuk ama kesfetmesi icin istikrarli bir adim olabilir. kurs olmasa bile bazi genclik, okul tiyatro topluluklari var, onlardan birine de dahil olabilir. tozu bi yutsun once bence.

tiyatro okuyacaksa once, devlet tiyatroculari ile degil de, konservatuvar ogrencileri ile tanistirin ve birinci agizdan egitimin nasil oldugunu dinleyin derim ben nacizane.

Marks&Spencer.
Abbate

titanyumdan yapilmis gomlekler var, sportik bir seyler istersen. outdoor'cu markalarda oluyor genelde, columbia mesela.

kiğılı da satıyor bunlardan.

ben bişi sorcam bu gömlekler hakkında,

1) dokuları nasıl.. yani, bildiğimiz gömleklerden sonra farklı geliyor mu/ne kadar farklı geliyor.
2) fiyatları ne kadar aşağı yukarı?
3) örnek foto?

teşekkürler.

benim evimde olanlardan bahsedeyim
bizdekilerin fiyatlari 20-35 euro arasi degisiyor,piyasada fiyat yelpazesi genis 8 - 120 euro gibi.
dokulari daha suni normal gomleklere gore, dokunuldugunda ozellikle bir gariplik hissediliyor ama giyildiginde normal gomlek gibi duruyolar (normal gomlek?!:))
ornek foto (fotodakinin indirimli fiyati 7,99 € (normal fiyati 14,95 diyor) :
www.quelle.de&tab=1

bizim gomlekler fiyat acisindan orta karar sayilabilir, ama henuz utusuz yikayip kurutup direkt giyilebilen bir gomlegimiz olmadi, bu utusuz gomlek konusu garip bi konu bugune kadar utu gerektirmeyen gomlek aldim utulemeden giyiyorum diyen duymadim :)
40 derecede yikayip dusuk sikma programinda sikar, cikar cikmaz soyle bi silkeleyip hemen askiya asar, askida kurutursaniz utulenmesi cok kolay oluyor yalniz bunlarin, diger gomleklere gore cok daha kisa surede utuleniyorlar o yuzden seviyorum. ama utu gerektiriyorlar illaki.

titanyum gomlekler colombia da var.yuzeyi naylonumsu gıbı.spor duruyor ama..

(bkz: goretex) yazan deri bir bot olabilir.

ne kadar iyi bakılırsa bakılsın, deri ayakkabı çizilmeye mahkumdur. organik bir malzeme olduğundan kullandıkça süner ve genleşir. kullanım koşullarına bağlı olmakla beraber yaklaşık ömrü 2 senedir *

onun yerine, geri dönüşümü yüzlerce yıl süren, su geçirmeyen ve nefes alan özel kumaşlardan yapılan (bkz: gore tex) botları tercih edebilirsiniz. çevre düşmanıdır, zarif de olmazlar genelde ama uzun vadede cüzdan dostudurlar.

harley davidson derim.
şıktır, biraz ağırdır, sonuç itibariyle deri olduğundan eninde sonunda eskir ama bakımını düzgün yaptığınız sürece yıllar yılı giyilecek bir ayakkabıdır.

soner aydogdu - 0535 314 86 21
kardeşim 5 petegı 70 lıraya temızletti, bilgine.
not: zeytinburnu imiş koordinatları ama harbiye'ye gelmişlerdi.

walla black die bi film varmış ben izlemedim ama hint bi arkadaşım tavsiye etmişti.

(bkz: dewdas)

www.imdb.com

yuksek puanli olanlar..

rang de basanti

Tam olarak bollywood kriterlerine uyup uymadığından emin olamasam da süper bi hint filmi olarak Mira Nair den Monsoon Wedding i önerebilirim.

"answers to all toefl essay questions"

kardes gecen yil bogazici hazirliktaydi.

kadikoy - akmar pasajinda farkli farkli bir suru o tarz seyler bulmustu.

toefl icin essayler olan bir kitap hatirliyorum misal.

20 saniye ile gec kalmisim - dedigim toefl kitabi no christ requiress in dedigidir herhalde. akmar'a gelip sorsan bir suru sey gosterirler tahminimce.

edit 2 - yukarida kadikoy atlas | asagida akmar.. atlas ne alaka. hastayim - olur oyle.

maile göndersen daha iyi olur daha önce torrent kullanmadım hiç.
[email protected]

reader at work un icindeki metinler comprehension sorulari icin hazirlanmis özel ve kisa paragraflardir, oradan essay cikarmak zor. kütüphanelerde essay derlemeleri olur genelde, amerikalilar pek sever nonfiction derlemelerini. orada bulamazsaniz internette bir sürü var.

surda da var bazi alistirmalar, bilgiler:

www.buowl.boun.edu.tr

Yas kac? 20nin altinda ise buyumeyle alakali olabilir.

Ya da bacak kaslari cok gucsuz ise ondan da olabilir.

3 aydan uzun sürerse romatoloğa görünün bence.

bende de benzer sorunlar vardı. doktor kas gevşetici, magnezyum ve krem verdi. bunları 1 hafta kullandıktan sonra bişeyim kalmadı. eğer istersen akşam ilaçların adını da yazarım.

yutulmayacak-içilmeyecek şeylerse isterim.
çünkü reflü'm var ve kafama ilaç almam yasak

çözülürse iyi olur, frambuazları kekin üstüne, en üste de jöle (çilek mesela) koyarsan ince bi tabaka ve onun üzerine de hindistan cevizi ile happy new year fln yazarsan olabilir gibi bişeyler. ama tabi şöyle bişey de var: gerçekten güzel bi pastaya giden yol muzdan geçmek zorunda, bence frambuaz doncurucuda dursun, muzlu pasta yap. frambuzalı bi pastanın güzel olabilmesi ancak şirinlerde mümkün; malum o da hayal ürünü, ütopya...

edit: kekin üstüne krema yerine vanilyalı puding koyabilirsin ve frambuaz ve jöle bunların üzerine gelmeli.

ama pastanelerde güzel frambuazlı pasta oluyor? frambuazlı olsun diye tutturan benim, ben yaparım diye kendini öne atan da benim, muzluya dönemem ki...

@snowflake, dediğiniz çok mantıklı geldi, öyle yapacağım. size de bol pastalı yıllar :)

yalniz tr'deki dondurulmus frambuazlarin tadi epey eksi oluyor, bilmiyorum daha once tattiniz mi? Bilginize

kagıt tercıhı sana kalmıs ama king size rizla ıyı olabılır.tutunu kagıda koyduktan sonra ıyıce kastırarak sarın.tutun bıraz sertlessin.aslında tam olarak bi püf noktası yok.el alıstıkca daha ıyı sarılır..bır paket çarşafı heba etme pahasına sürekli deneme yapın..
daha sonra eskisinden ıyı sardıgınızı farkedeceksınız..

sabır önemlidir. kağıdın üzerindeki tütünü bir ileri bir geri iyice sıkıştırıp kapatırsan çok boşluk kalmaz. kalan boşluğu da filtre ya da zıvana taktıktan sonra diğer taraftan bir şeyle ittirerek halledersin.

tütünü kağıda sarıp tütünün her noktasını havayla temas ettirdikten sonra, sigara sarımının başarısız olması sonunda sigarayı doğru bile sarsanız sigaradan tam randıman(nasıl oluyorsa) tad bakımın şey ettim- alamzsın. bunun için bir semi-pro(bu sen oluyorsın) derim ki git 250-500gr çay al onu iyice eline al homur homur yoğur 5-10 dakka incelsin) sonra al eline rızlayı yapıştır sigaaarayı.. olmadı bi daha olmadı bi daha sonra bi bakmışın ki tek elinle sarıyosun(bu ben oluyorum)

cevap yazan herkese teşekkürler. peki tütün ve kağıdı temin etmek için nerelere gitmem gerekir?

kagit icin: en yakin tekel shop
tutun icin: en yakin tobacco shop

tütün için golden virginia öneririm, enfes. kağıtta da fransız kağıtlarından,, hiç olmadı ocb siyah. bazı büfelerde bulunur. ama yapışkansız kağıtları kullanman daha iyidir.

sarma onerisi: tutunu kagidin ortasina koyuyoruz.sonra her iki elimizle de kagidi bas parmak yukari, bas parmak asagi hareketleriyle hareket ettiriyoruz. tutun kagidin icinde ortasinda oldugu icin kagidi (tutunun oldugu yere gelince kagit, hoop ters istikamet) bu sekilde oynatarak tutunu sIkIstirabiliriz. sonra da iste yaprak sarmasi seklinde rulolariz. ( hareket kolay ama yazinca karmasik durdu)
tutun alincak yer: ucra koselerde tezgah acmis sigaracilarda olur ya da bazi tekel bayilerinde de bulabilirsin.
taksim: meselik sokagin hemen ordaki tekel bayi/ cicek pasajindaki bufeler diyelim.

(git: 29228)

uzerinde ses dalgalarinin gomuldugu ufak ufak kanallar, cizikler var plagin. igne o deliklere surtunce anlamli cizirtilar cikartiyor. plak tamamen analog calisan bir seydir. yani plagin tablasini dondurmekten baska elektrik harcamaz. ha tabi amplisi var ise ayri tabi. cok guzel bi duygu ya aslinda. nostaljik boyle. baris manco'dan estergon kalesi dinlemek falan bi garip...

sesinin yani sira bir de iletisim kurulan bir seydir plak. tozlarini silmelisin narince, sonra bittiginde arka yuzunu cevirirsin. eskidikce cizirdar, bambaska bir duygudur. cizilirse takilir, ne bileyim kafanin uzerine bos kibrit kutusu falan koyarsin. sonra enfes kapaklari olur. hikayesi coktur yani. mp3'le cok farkli kulvardalar.
not: robinbook'la konustuyduk, bir gun niyetliyiz plak zirvesi yapmaya. bahara falan olabilir.

ya abi plak entel oyuncağı ya adamın sesi kuyudan gelir gibi bırak eskiyi bugüne bak;) hangi plak kaliteli bir kulaklığın verdiği sesi verebilir ki

@enter saltman benim: cehaletine veriyorum. plak, su anda audio cd'den de kaliteli ses verebilen bir ortam. bilip bilmeden konusanlara da hastayim ya.

@enter saltman benim: o kulaklık büyük ihtimalle mp3 çalan (wav dinleyen kaç kişi kaldı?) bir cihaza bağlıdır. Ve mp3ler, 320 kbps (en iyi kalite) bile olsa "sıkıştırılmış" olduklarından dolayı parça normalde olan kimi sesleri kaybeder. (frekanslar ile ilgili teknik bilgiye luzum yok)

Bu kayıptan dolayı da olabileceği kadar kaliteli ses vermez mp3. Audio Cd'ler ise bir nebze (epey bir nebze) daha iyidir çünkü ses sıkıştırılmamıştır.

Plaklar hakkındaysa bu konu açısından çok bilgim olmadıgından fazla birşey diyemeyeceğim; ben bilmem osuruklu bilir.

audio cd ler de sıkıştırılmamış demeyelim aslında sonuçta onda da sampling yapılıyor. 16 bit 44.1 khz, ha ondan da daha fazla detayi kim duyar eder bilemem. (24 bit sampling de var sonuçta sacd ler'de, duyan var demekki).
ama plaklar ve onlara kayıt yapılan analog teypler heralde bu analog-to-digital çevirme işleminden geçmediğinden artik materyalin elverdiği maksimum detayda (ki mikroskobik diyebiliriz) ses içerebilir. ya da salliyorum. ama destekli salliyorum.

plakla cd'nin ses farkının ayırt edildiği iddia ediliyor. Ben aynı ortamda aynı kaydın hem plak, hem de audio CD halini arka arkaya dinlemedim. Ancak "fark olduğunu" iddia eden çoğu arkadaşın placebo yaşadığını düşünüyorum. İyi amfilerden, iyi hoparlörlerden plak dinlenirse, elbette çok güzel ses çıkar. Ama o ses CD'den de çıkıyor.

Bazı pikaplarda frekans kayması olabiliyor, üretimden kaynaklı çeyrek ses tiz ya da pes olabiliyorlar. Bunu farkeden ve rahatsız olan insan tanıdım.

@enter saltman benim: Geç kalmışım senin için.

@tabudeviren: Montunun fermuarını alttan en üste kadar çekerken çıkan sesi düşün. Aynı mantıkla yapılır plaklar da. Kaydedilirken alete(kayıt cihazı) giren ses dalgaları aynen plağın üstüne kazınır. Plağın iğnesi de bu ses dalgalarına sürtünerek duyduğun sesleri çıkarır. Osuruklu'nun da dediği gibi tamamen analog bir sestir duyduğun. İğneyi bir yere sabitleyip, mekanik bir şekilde plağı doğru hızda çevirirsen kulağını yaklaştırıp, hiçbir elektrik tesisatı olmadan da dinleyebilirsin yani.

mp3 piyasadaki en dandik ses formatıdır. popüler olması bu gerçeği değiştirmez. plak ise en yalın ses formatıdır. plaktan başka ancak karşında sesi ilk kaynağından duyarsan daha doğal olur.

kulaklık muhabbetine bile girmiyorum 15 yaşında olup google'da ses nedir araştırmayı bilmeyenlere laf anlatmaya gerek yok.

hayatında bir kaç kere plak dinleyenlerin atıp tuttuğu bir tartı$maya dönü$mü$ bu konu. Nedir entel i$i olan? Plak dinlemek mi, yoksa iyi ses nedir bilmek mi?

o zaman ben de tutup empe3 - aypod ws.'de kodaman cocuklarının oyuncağıdır dersem bu tartı$mayı nerelere ta$ımı$ olurum tahmin edin.

$una abi plak hakkında yorum yapacak kadar dinlemi$liğim yoktur deyin ba$ımın üztünde yeriniz rezervelidir. Zaten yeteri kadar dinlemi$ olsaydınız yukarıdakileri yazamazdınız. Direkt severdiniz.

aaah ıssız adam ah !! neler açtın gençliğin ba$ına be. $imdi kime sorsam filme gitmediğini falan söyler daralır krize girerim bir anda. oysaki filmin ilk dakikalarında ba$roldeki "alper" karakteri bu konuyu yeteri kadar basit olarak anlatmı$tır.

Bu arada dü$ünsenize plak çalarken yerde sevi$tiğinizi.

"Yalnızım, çok yalnızım
dırırırıımmm"

p.s.: pyro clustic flow'un da bahsettiği gibi "acıların zirvesi plak versiyonu" zirvesi yapılacak olduğunda (ki en yakın zamanda yapmak farz oldu bize) bi'zahmet te$rif buyurun da kulaklarınız biraz müzik duysun. En damarından acılı arabesk parçalar e$liğinde ne yapacağınızı $a$ıracaksınız. orhan gencebay, bergen, müslüm gürses, esengül ws. sanki yanınızdaki masada söylüyormu$ gibi olacaklar.

aradaki ses kalitesini değerlendirebilmek için bekleriz efendim.

(bkz: moda'da plak molası zirvesi)

200 ü biraz arttırın derim.350-450 aralığında armanidan bişiyler bulabilirsiniz.

şunu al diyemem ama Nacar marka saatlerden uzak dur derim.

takım elbise giyen biri için içi siyah sade kordonu deri olan saat olmalıdır.klişe ama doğru olanı ve yakışanı budur.

www.esprit.co.uk

dediginiz fiyatın uzerinde de tip olarak ben begendim.

fossil in cko guzel saatleri var. pesin 150-180 gibi alabilirsinz

seni sectim pikacuu: www.alisverissaati.com
fiyati fazlaymis ama iste bu tip bi sey olabilir :s
- rakamlari yazmayan, centik seklinde ya da roma rakamlari'
- fonu siyah olmayan. ( siyah daha guzel ama azcik karanlikta gormesi zor oluyor.))

www.saat.com.tr
benim bir yıldır, günlük olarak kullandığım saat. kayış isteğe göre metal de seçilebilir ancak orjinal deri kayışı her türlü kıyafete gidebilecek, şık birşey. ilginç bir sistemi de var. fiyatı sitede fazla uçuk verilmiş, 800 milyon filan değil. neticede geçmiş sezon ürünü.. ben geçen yıl 400 küsür milyona almıştım, şimdi ise sizin verebileceğiniz aralıkta bir fiyata düşmüştür diye tahmin ediyorum.

jacques lemans ın modelleri çok güzel. öneririm. aklınızdaki fiyata yakın bulabilirsiniz saırım.
www.koysepete.com

esprit bu konuda gerçekten tavsiye, hem modelleri güzel hem de fiyatları makul.

marka onemli deil sekil ve kullanis onemli derseniz tchibo'nun yeni temasindaki saatleri tavsiye ederim.

ilk once siz begendiginiz bir saatin linkini verirseniz, esinizin zevkini daha rahat anlamis oluruz. daha dogrusu ne tur saatleri begenmedigini :)

örnek vereyim o zaman. mesela ben dikdörtgen,sade,daha ağır modelleri beğeniyorum. şunun gibi:

www.alisverissaati.com

ama o daha spor, kronometreleri filan, karışık, biraz kaba modelleri beğeniyor:

www.alisverissaati.com

ama bu adam sürekli takım elbise giyen biri. ve illa deri kayış istemiyorum diye ısrar ediyor. ne yapmalıyım?

siyah celik kordon ile durum kurtarilabilir belki;

www.saatkuz.com

urun.gittigidiyor.com

www.ucuzu.com

urun.gittigidiyor.com

seiko derim başka da bir şey demem.. şu model ve benzerlerine bakabilirsiniz.
www.alisverissaati.com

aslında siz seiko modellerine iyice bir bakın bence.
kişisel olarak nacar, quantum, swatch falan pek tavsiye etmem. ayrıca armani vb gibi saat dışında mallar üreten markalardan da uzak durmanızı tavsiye ederim.

tabii saat zevk meselesi ama ben nautica nın saatlaerini beğenirim hem spor hem de takım elbiseyle giyilebilir. fiyatı da sizin dediğiniz aralığa uygun..

türkçe evet

yeni baslayan icin:
www.birzamanlar.net

bende 1960-1980 arası plakların derlendiği 12 gb civarı böyle bir arşiv var. belki hala paylaşılıyordur birileri tarafından. gerekli keywordleri hatırlarsam arayın diye yazarım.

albüm kapaklarını da ihtiva eden çok güzel bir blog

my.opera.com

gecen sene gecko roman project var idi buralarda. belki onlardir. suraya bi bakin derim.
www.myspace.com

yok pyrocugum. bunlar degil. i ih. bilemedim

ya hatta bu grup budzillus sanirim. yine ben mi buldum kendi soruma cevabi nedir..

koptu kervan olablirmi? www.artismurder.com
bunlarsa kayırlarını yollayabilirim.

değildi. "world ... circus" falan gibi bir gruptu. bakır üflemeliler, akordeon vs. vardı. hippi kılıklı ecnebi gençlerdi. fotokopi kapaklı cd'lerini satıyolardı. hatta 15 lira sabit fiyat çektikleri için kızıp almadım ben de. evet forgotten, senin grubun buydu. ve sadece o iki sözcüğü hatırlıyorum isimlerinden.

evet evet evet. ayni sebepten ben de.. hahah.

babylon circus diye bir sey buldum ama :s

www.lastfm.com.tr

yok yok bu da degil. bi de kadin olacak iclerinde.. hehe

çıh, o çok takanlarda oluyor.

emin olmak istersen pasaport subesinde, 'tahdit' masasindaki polisten ogrenebilirsiniz.

3-4 sene önce kadar eski patronum ssk prim borcu (64.000ytl gibi bir meblag) yuzunden havaalanindan donmustu. duzenleme yapilmis gerci, soyle bir link var bir goz atin: www.tumgazeteler.com
havaalaninda stres yasamamak icin sorgulama yapip da gidin derim ben.

bakirkoy pazarina yakindir, e5 paralelinde atakoy yonune dogru dusunursek incirli'de sol tarafta ( e 5 ten sola incirli'ye sapan ana caddenin hemen oncesinde).

meydanla alakası yok. hatta bakırköyde bile denmez nerdeyse :)bu ethica incirli hastanesi, boyner(eski çarşı mağazası) falan var ya e 5 üzerinde, oraya çok yakın. ondan önceki durak bahçelievler, sonraki de zeytinburnu galiba.

e5 bakirkoy'den gecen metro hava alani- sirinevler- b.koy - zeytinbutnu merter otogar diye aksaray'a gider ya da ders istikamete.
burda zeytinburnu ana duraktir, cunku ordan hafif raliya binip aksaray- eminonu- karakoy kabatas diye gidersin.
not1: aksaray'a gitceksen metro daha cok dolasir
meciyekoy caglayan vs ye gitceksen de metrobuse binersin.
not2: nereye gitmek istedigi yazsan daha kolay olcakmis ama :s

sirkeciden gelip halkalıya giden tren tam meydandan geçer.

yillarca o durakta inmis biri olarak bu vesile ile yetkililere seslenmek isterim,

"bunun nesi bakirkoy ulen allahsizlar?" : )

tabi bizim "ben ancak meydana bakirkoy derim" anlayisimizdan da kaynaklaniyor.
denildigi gibi, incirli'de, boynerin yaninda kendisi.

not: ulker otomati calismiyo, paranizi kaptirmayin.

bu dedigim metro icin gecerli tabii ki.
metro ile tramvay'ın ortak (aktarma) duraklari ise "zeytinburnu" ve aksaraydan bi durak onceki "yusufpasa"

eskiden bakırköy dendiğinde yeşilyurttan zeytinburnu'na kadar kocaman bir yeri kapsıyordu, sonra sonra dağıldılar...
incirli caddesi'ne yakın olduğu için gayet de bakırköy'dür burası :)
ama 10 sene bakırköy'de kaldım, otogar'a gitmek dışında hiç kullanmadım.

sirkeci'ye gitmekse niyet, meydanda tren durağı var, banliyö treniyle misss..

babanıza ucuz, ama en azından 50 parça filan alabilen, radyosu da olan bir mp3 player alabilirsiniz. 50-60 ytl' ye, dandirik markalarda olan ama gayet de senelerce çalışabilen şeyler var bu şekilde. istanbul' daysanız kadıköy' deki yazıcıoğlu iş hanı' na bir uğrayın derim.

annenize de, yine 100 ytl yi geçmeyen bir çift altın küpe alın derim. böyle ne bileyim, altını çok olmazsa, kibar-küçük bir şey olursa çok para tutmuyor. ve en önemlisi anneler "ilk maaşla anneye altın küpe alma" hadisesine bayılıyor. =)

baba: alet cantasi yoksa 2 katli guzellerinden alabilirsin. varsa da bence guzel bir radyo al, analog mesela. babalar radyoyu sever ( 50'yi astigini dusunuyorum ama genc bir baba da olabilir degil mi bahsi gecen :s )
anne: pireti hanimcigima katiliyorum, taki al. arada sirada da olsa kullaniyorsa iyi bir secenek. sus olayini sevmiyorsa da sade bir seyler alabilirsin. karar vermekte zorlanirsan alisverise zevkine guvendigin bir arkadasinla gitmeni oneririm.
alerjen nedenlerden dolayi ya da taki olayindan hic hazzetmiyorsa canta ve ayakkabi al. guzel bir seyler olsun dersen bu sete 200 yeter. para cikismaz dersen de sadece canta al bence. kalici bir hediyedir. ( secemem dersen yukardaki arkadas onerim bakidir)

kardeşine dijital fotoğraf makinası al sende kullanırsın.
babana d smart al sende kullanırsın
annene ps3 al sende kullanırsın

babama isvicre cakisi victorinox almistim ben zamaninda, duz 10 tane bicakli olanlari degil ama led isikli olani, ne bileyim hafiza kartli olani var onlarin, benim babam hala kullaniyor severek, aklinda bulunsun

kardeşinini yaşını başını bilmem ama erkek ise 250 mp3 e vericeğine psp alman daha mantıklı gelıyor bana, peder için traş makinasi sakal için falan olabilir,anne'ye bence de giyim alma zira üstüne olmaz falan uğraşmayın boşuna parfüm mantıkllı seçenek olabilir.

kardeşim için pspyi düşünüyordum aklımdan çıkmış. psp almak mantıklı evet, ben de kullanırım arada.
babamın alet çantası, hatta çantaları var, gerçi yeni bi tane alsam yok demez:) radyosu da var. çakıyı geçen sene kardeşim almıştı. mp3 player ve traş makinasını güzel olabilir.
annem sade takıları sever, sade bi küpe veya bileklik düşünmeye başladım.

hepinize teşekkür eder, yeni yılınızı şimdiden kutlarım.

eshop.unicefturk.org

6degreesunder ya da carmilla'ya bir sor. silerse onlar siler siler sanirim. zirveyi en fazla iptal edebiliyoruz ama sistemde gozukuyor yine de.

www.ibun.edu.tr

sürekli shuttle var diye biliyorum.
10'a kadar falan vardır heralde.

santraliatanbul'a gidenler dolapdere'den de gecer.