nolur nolmaz yanına al çıktısını. belli olmaz milletin sağı solu.

lufthansa'da sorun olmamıştı, QR kodu gösterirsen onlar bankoda okutur ya da sen gişe varsa kendin okutursun. Bir sorun olacağını zannetmiyorum.

Edit: Çıktısını fln alma bence. Onun sana dijital olarak verilmesi zaten kağıt israfını önlemek için.

mobil çek-in yaptıktan sonra alandaki kiosklar'dan bir çıktı alman gerekebilir belki. mobil çek-in uygulamasını oku.

telefonu güvenliğe gösterinde 2. kontrolden de geçiyorsun rahatça, hatta kimlik de sormuyolar onu görünce

türkiye'deki hiç bir havalimanının pasaport kontrolünde malesef mobil boarding pass uygulaması yok. o şekilde giderseniz polisler sizi check-ine yollayıp boarding pass almanızı söyler. ancak telefonda qr kodlu değil de bilgisayar üzerinden check-in yapıp boarding passı printerdan bastırırsanız onunla geçebilirsiniz pasaport kontrolünden.

Arastiracaklar icin: ic hatlar hicbir sikinti olmuyor herkes ogrenmis, dogrudan biniyorsunuz.

bütçe?

işlemcisi ve rami yüksek olsun. ekran kartına çok da ihtiyaç yok gibi. piyasadaki notebook'ların büyük çoğunluğu böyle zaten. işlemci, bellek iyi, ekran kartı dandik. seçin birini alın derim.

hizli acilmasini istiyorsa ssd iyi alternatif olacaktir fakat butceyi artiracaktir.
kullanimi medya amacli oldugundan i3 gayet is gorur ama performansi zamanla dusebilir. ekran kartina gorek yok. intel hd 3000 veya 4000 yeter de artar bile. i5 daha iyi. tabi.

i5, hd4000, ssd, ram de 4 gb yeterli. bu ozellikli bir laptop isinizi gorur.

bütçe 2000 e kadar çıkabilir. çok teşekkürler tavsiyeleriniz için. ğeki ultrabook önerir misiniz yoksa normal almak daha mı mantıklı

ultrabook daha mantikli. mobilitesi yuksek.

ilk soruyu ele alırsak, bağlar, batıkent, atatürk bulvarı civarı en çok tercih edilenler. işine göre seçimini yapman mantıklı olur. bana kalırsa bağlar derdim. her yere yakın çünkü. artık merkez sayılıyor.

Vişnelik mah harikadır

soruyla pek alakalı olmayacak ama eskişehir ne güzel bir yer lan? taksicisinden tut da yolda yürüyen emekli amcasına kadar herkes bi sabırlı, sakin, yardımsever ve iyi niyetli gibi geliyor bana niyeyse. yılda sadece bir kere kayıt yenilemeye falan gidiyor olsam da içimde garip bir eskişehir fanboy var.

@dreamscape
aynı hisleri taşıyan fanboyum zaten ondan yerleşmeyi düşünüyorum :)

neosphere'in eşi olarak soruyorum =) tepebaşı nasıl bir yer? uluönder mahallesi falan? orada ofis tutsak, acenta falan, iş yapar mı?

yok tepebaşında iş yapmaz, belki konya - mevlana turları olabilir ama bu işin membağı cengiz topel caddesidir, hepsi orda toplanmıştır.
eskişehir'in mantığı odur zaten; ististalar olsa da mobilyacılar bir caddededir, kuyumcular bir caddededir, turcular bir güzergahtadır, alışveriş belli yerlerde yapılır(alışveriş merkezleri hariç) o yüzden kolaydır, yaşanılasıdır.

öyle bir şey yok. kot pantolon dünyanın en rahatsız giysisi bence. hayatımda hiç giymedim ve gurur duyuyorum.

var ama kadife kadar rahat değil. mavinin geniş kesimleri falan rahat aslında.

yoga jeans diye bir şey varmış ama denemedim:
www.secondclothing.com

bir de bol kesimler daha rahat olur zaten..

rahat olsun diye bol kesim almayın. iğrenç duruyor.

ben de geçen likralı bişeyler aldım bu arayış sonucu. yalnız madem kotun rahat olmadığını düşünüyoruz bu insanlar neden giyiyo bunu? bi biz mi beğenmiyoruz?

vardır efendim.. bu isin merkezinden birisi olarak soyluyorum.. gidip dusuk ounce sahip pantolonlar alınız.. ayrıca iplik numarsı ince olan kumaslar cok daha dökümlü rahat duracaktır uzerinizde.. mavi jeansde colinste ben gordum..

teknik bilgileri sallayın ama gidip bi magaza satıs elemanına rahat bi kumas olsu derseniz gosterirler en azından secenkerli sunar siz de denersiniz..

demem o ki rahat kot pantolon var :)

kotondan aldım 3-4 ay once . cok rahat.baska birşey giyesim gelmiyor . eskittim nerdeyse

Mutlu yıllar.

Mutlu Yıllar herkese örnek olan, sürekli birşeyler öğretmeye çalışan değerli insan.

e mail atsaniz daha sik olabilir sanki...dogum gununuzu tebrik etmek istedim. Bana ogrettikleriniz icin cok tesekkur ederim. Nice yillara!

özelden mesaj at bence.
duvarına yazma.
gunes123'ün dediği gibi bir şey yaz gitsin.

götünü kaldırma ama illa yalıycam diyosan biricik müdürüüümm nice yıllara iyiki dogmuşun allah seni başımızdan eksik etmesin vs tarzında yapabilirsin

insanın yaratılışıyla ilgili (harun yahya'cıyım)

bu kadar kızacak bişi yok, utanıyorlar belki.

bende öyle yaparım.Gayı var bilmemnesi var.normal yani

(bkz: kendini gay magnet sanan tipsiz türk erkeği)

Hiç yapmadım, gym soyunma kabininde de soyunmadım maa... havlu asarım lan. Puslu cam nedir? Hepimiz Cine5'i puslu puslu izlemiş insanlarız. :/ Şeytan doldurur. Ben de havlu asarım vallayi. O ne olum öyle? Hamremiyet! :/

Not: Mahremiyet demek istemiştim. Puslu da olsa... :/

(bkz: homofobi)

hani lan yiğidin malı meydanda olurdu!!!11!bir

Yurtdışındayım, burada gym'de kabin bile yok, yan yana 5 tane duş, sallaya sallaya giriyon çıkıyon.

gay mısın aq tabı havlu ascaklar onlar gene iyi ben orda dusa bile gırmıyorum amk kac kere hasta oldugumu bilirim

çıkmadan biraz kurulanmak için havluyu asıyorum genelde. gerçi büyük havlu olmuyor ama havluya antipati duyan insanları da gördük.

tömer'in almanca ve fransızcasına birlikte giden bir arkadaş vardı. çok övmüştü.

kursla ingilizce filan öğrenilmez dostum. kaç arkadaşım gitti. tek kur alıp bıraktılar. fiyat açısından boruyu sokuyorlar. millet tek kur alabilip ingilizceyi çözebileceğini filan zannediyor. çok paran varsa, bütün kurlara devam edebileceksin git. yoksa beyhude.

elbette ancak ve ancak amerika ve almanya merkezli amazonlara da bak derim zira aynı kitap pahalı farklı fiyatlarda olabiliyor ve genelde birleşik krallıkta daha pahalı

bilmem amerika'dan sipariş edersek şiping çok tutar diye şeyetmiştim. nasıl oluyor o durumlar?

karşılaştır abdnin şipingi fazla ama kitabı ucuz yok ingilterde ben genellikle karşılaştırıyorum ve toplu bir alım yapacaksam ve zamanım varsa abd'yi tercih ediyorum dolar paund-euro'ya göre daha ucuz

buzlu cam oluyor genelde.

sabunu düşürdün mü yandın.

benim gittiğim yer baya kabinli mabinliydi. kapısı vardı duşların.

kabin oluyor, buzlu cam.
zorunda olmadıkça oralarda duş almak gereksiz aslında ve hiç hijyenik değil.

perdesiz kapısız ama labirent tarzda olanlar da var.

baya kapılı mapılı duşlar var benim gördüklerim.

gayet kabinli olanları var

Bizimki halka acikti yine kapali alanda ama perde yoksa iyi sizinki. Gerci bizde herkes mayosuyla dus aliyordu.

@Mikail bey: perde yok acik ama, kadin erkek kisimlari ayri. kadinlar kadinlarla, erkekler erkeklerle yikaniyo.

Çoğu salonda perde veya buzlu cam olur ama çıplak dolaşan ibneler var! Sırf bu yüzden bir dönem ara vermiştim spora!

buzlu cam var. ayrıca havlunu camın üzerinden dısarı doğru uzatıyorsun. içeride ağırlığı kurtaracak kadar pay bırakıyorsun kalanı dısarda kalıyor. sonuçta dizlerine kadar dısardan havlu görünmüş oluyor.

kapılı bizimki

filtneinin çapıyla lens çapının uyuşması lazım. lensin ucunda yazar. ona göre al.

bir de filtre ne amaçla kullanılacak? polarize mi, uv mi, renk filtresi mi? ne?

genel fotoğraflar çekiyor kendisi. Özel çektiği bir alan yok. Verdiğim linkteki filtrelerin adı bir konuşmamızda geçtiğinden dolayı seçtim. Filtreyi alacaksam bu şekilde bir bilene sorarak ya da linkteki gibi paket halinde satılanlardan alacam ki başka yolum yok bilmiyorum çünkü.

bu iyidir ya. yeter kıza/oğlana.

paran varsa 50mm objektif al. olmadı benimki boşta duruyor, vereyim diyeceğim ama manuel modda çalışıyor sadece. odaklamaya yarayan küçük tırtırını kırdım :( 250-300 lira arası bir şey. 18-55 sonrası bir anda insana döndüğünü görür fotoğrafların, evlenme bile teklif edebilir. o derece.

linkte verdiğin başlıkta UV + polarize diyor. açıklamada polarizeden hiç bahsetmiyor. ben uv filtrenin açıkçası bi işe yaramayan gereksiz bi harcama olduğunu düşünüyorum başlangıç sınıfındakiler için. onun yerine polarize almak daha mantıklı gibi. suyun altını, yansıma yapmadan pencerelerin arkasını falan çekmek daha güzel bence.

edit: sanırım hepsini paket halinde sunuyor. o halde gayet yeterli.

@cagdas
dediğin bu mudur ? www.hepsiburada.com
bu ise fiyatı çok uçuk değilmiş.
filtrenin yanında bu da alınabilir. güzel öneri eyvallah.

@darkredanger fotosu filan da var hocam, göndermezse geri yollarım adama monte eder bi yerine artık :D 4 parça ürünü paket halinde veriyor diye alayım istedim. eyvallah cevap için.

58mm çapında bir filtre sanırım alacağınız (canon ölçülerine bakmadım). filtre alırken ucuz birşey almayın. uv filtreler genellikle çok yansıma yapan yerlerde renklerdeki bozulmayı biraz toparlar (uv yanıltmalarını) lakin normal bir kullanımda katkıları yalnızca lensi korumaktan ibarettir. lensin önüne ekstra bir bileşen geldiği için flare veyahut başka distorsiyonlar muhtemeldir. ince ve kaliteli camdan mamül filtreler bundan en iyi şekilde kurtulmanıza imkan sağlar. uygun fiyatlı birşey istiyorsanız tiffen, daha pahalısı için b&w, heliopan gibi markalar seçmelisiniz. uv ve polarize de alacaksanız bu markalardan şaşmamanızı öneririm. özellikle slim serilerine bakmalısınız ki vinyetten de maksimum seviyede kaçının.

evet bu abi, ta kendisi. paran yetiyorsa salla filtreyi filan. zaten 1100d ya parasızlıktan, ya "işte çekeyim, arkası bulanık olsun" denilerek alınır. ilkiyse de, ikinciyse de senin sevdiceğin alma sebebi, 50mm çok daha iyi bir tercih olur. 2.2 diyaframa çekip iki yakın çekim çalıştığında zaten 18-55'i geri takmaz bile bir daha - geniş açıya ihtiyaç duymazsa. geniş açıda da renklerden, kontrasttan tiksinir, geri 50mm'yi takar. bunu al, filtreden çok daha iyi bir seçim olur.

@ohtararan hocam duyuruda verdiğim linkte de sizin verdiğiniz bilgi de 58mm.
buna istinaden aradım bu link çıktı : urun.gittigidiyor.com ürün bu mudur acaba? Bunu almak yetiyor mu ek bir şey almamız gerekiyor mu yanında ?

@cagdas anladım hocam, bu düşünülebilir. çok güzel alternatif oldu. bir şey sormak istedim bu mm ile ilgili. Düz insan mantığı yürütüyorum. Şimdi 18-55mm de çekilebilecek en uzak net foto ile bunun arasında bir fark var mıdır ? 55 mm daha mı uzağı çekebiliyordu ? (fotografçı olmadığım kullandığım kelimelerden nasıl da anlaşılıyor :))

50 mm yerine 35 mm tavsiye ederim. 1100d'nin çarpanı var. 35 mm zaten olacak sana 50 mm. 50 mm takarsan o tele lens gibi oluyor.

ama fiyat konusunda 50 mm sanırım sana en uygun olanı olacak. herkesin de gözü kapalı aldığı lens.

evet polarize olarak istiyorsanız bu, lakin polarize filtre kullanımı deneyim gerektirir, dönen bir filtredir, parlak ışık altındaki fotoğraflarda yahut 90 derecelik yansıma var ise renkleri doygunlaştırır ve saydan yüzeylerin arkasını görmenize yardımcı olur. 2 stop kadar da kararttığından dolayı uzun pozlama yapmak istediğinizde nd filtre gibi olmasa da bazı yerde yardımcı olur. çok toz tutan bir filtredir, muhakkak kaliteli bir bez de buundurun. bu arada 50mm lensten bahsedilmiş, güzel ve uygun fiyatlı bir lenstir lakin tek başına bununla dolaşmaya çıkarsanız çok üzülürsünüz zira çoğu yerde geri geri gitmeye yeriniz olmaz ve dar kalacağından çoğu pozu kaçırırsınız. yeterli mesafe olduğunda renkleri ve keskinliği ile işinize yarayabilir, bir de loş ışıkta kurtarır sizi.

35mm pahalı olur ya. 50mm normalde 250 değil 500 liralık iş çıkarıyor en azından. fotoğraftan para kazanmayacak adam da tutup objektife 1000-2000 lira vermemeli bence, parayı saçacak kadar zengin değilse. hoş, parayı saçacak kadar zenginse de gitsin işe yarar bir şey yapsın. millet kredi kartı borcundan intihar ediyor, yoldan adam çevirse milyarlarca borcu vardır. gitsin adamın borcunu ödesin de hayra geçsin.

18mm daha geniş alanı çekebilmesine yardım eder, 55mm daha yakınlaştırır. sayı büyüdükçe yakınlık artıyor. 300mm daha da yakınlaştırır mesela, vesair. 50mm dar olur kimi yerlerde, doğru. bir ara bende de hem 50mm, hem 18-55 vardı fakirlikten, 18-55'i bir zaman sonra takmamaya başladım. 18-55'te karaköy sahilindeki yosunlardan cam yapmışlar sanki, o kadar kötü. 50mm'den sonra anlaşılır bu direk, darlık-genişlik de çok fazla umursanmaz. ha, bir de 70-200 vardır, o objektif olduğunda da 50mm'yi takmaz insan. makinenin ucundaki cam güzel olunca insan ona göre bir şeyler çekmeye de başlıyor. ondan sorun olacağını sanmıyorum.

son bir söz; gariptir ki 18-55'in 55mm'si ile 50mm aynı kadraja sahip. yani 5mm fazlası olduğundan biraz daha zoom yapması lazım güya 18-55'in ama yapmıyor :S

@ohtararan hocam filtre deneyim gerektirir dediğinden dolayı öncelikle şu paket halindeki orange markayı alayım alışsın kullanmaya, sonrasında bunu alsam versem alacağımız tiffen heba olmasa uygun olur mu ? sonuçta deneyim dediğinden oraya takıldım. bizim sevdicek makinayı ilk aldığında pek kullanamadı özelliklerinden dolayı. hala yeni özelliklerini keşfediyor 1 sene geçmesine rağmen :)

lens konusunda 50mm alırsak, yorumunda bahsettiğin bu geri geri gitme mevzusundan çıkardığım bu lens 18-55 gibi zoom yapma özelliğine sahip değil. çok cahilce sorular soruyorum farkındayım mazur görün.

herkes bilecek diye bir şey yok ki bunları :) evet, 50mm sabit bir lens. uzaklaştırma-yakınlaştırma yok. 8-15, 17-50, 70-300 gibi iki sayılı olanlarda zoom yapma olayı var, gerisinde yok. geri gitme, dar kalma olayı da yakındaki nesnelerde sorun olur sadece. o da bir yere kadar. bunda da mevzu şu:

------------------- bu bizim konumuz olsun.

50mm, fotoğrafı çeken yerini değiştirmediğinde,
------ gibi çekerken mesela, 18mm
--------------- gibi çeker. yani o kadar alanı kapsar. olayları bu :) burada afaki salladım tabi, tam değerler olarak 18mm, 50mm'nin bir buçukla iki katı kadar filan bir alanı çeker. 18mm galata köprüsünü çekerse 50mm köprünün yarısını çeker, filan filan :)

@cagdas ağa sayende yeni yeni şeyler öğrendim. 18-55 de ben 18in yakını 55in uzağı çektiğini düşünürdüm tam tersiymiş :) sağolasın :)
o zaman bu makina giriş seviyesi olduğundan dolayı 18-55 lens de hikaye oluyor. 18-55 ile takılacağına 50mm al keyfine bak diyorsun. dediklerin mantıklı geldi. sevdiceğe aldıktan sonra iletirim verdiğin sahil örneğini :)
makine-lens-para mevzusuna katılıyorum bu arada.

sonradan gelen edit : bu yazdıklarımı bir öncekine istinaden yazmıştım. yeni cevabını görünce editleyip açıklayıcı olsun diye uğraştığın için ekstra teşekkür ederim. konuyu mevzuyu anladım. sağolasın :)

aslında bir nevi dediğin gibi. 18mm plan için kullanılır mesela. haydarpaşa'yı 50mm'ye sığdıramazken insan, 18mm'ye, g.t zoruyla, sığdırabilir. 13mm ile sığıyor yerine. 28mm 5d mark ii ile çekmeye uğraşmıştım, oradan biliyorum. bu tabi kadıköy sahilden değil, dibinden. geniş açı lenslerle (18 bu aralıkta mesela) makro olmaz mesela adam gibi. hani şu yakından çekince hemen her şeyin bulanıklaştığı fotoğraflar. 200mm'yle ise dehşet oluyor. 70-200 2,8 l is ii ile tabi bu. 50mm şu anda çağ atlatır kendisine. objektifi korusun diye ucuna, 50 liraya daha kıyarsan, polarize filtre takın gitsin. o sadece objektife toz girmemesine yarar gibi biraz. ışık, güneş filan bunlar şimdi uğraşacağı işler değil. 50mm sonrasında fotoğrafın teknik kısmına merak salarsa yandın ama, konu mankenine dönersin abi :D bir de Ara Güler'in lafıdır, "güneş her gün doğuyor, her gün orda. güneşi çekmeyin, insanları çekin. onlar bir tane" diye. portrelere, günlük hayat fotoğraflarına girişsin. okul filan varsa artık alttan alacağı derslerde küfretmesin/etmeyin bana sonra ama :)

@cagdas :)) niye sövelim abi ayıpettin :) konu mankeni şimdiden olduk lens-filtreden sonra direk maymun oluruz artık :) sağolasın her şey için.

darkredange ve ohtararan sizlere de teşekkür ederim. bilgilendirici açıklayıcı cevaplar için :)

ohtararan son soruma cevap bekliyorum bu arada, gördüğünde yazarsan duyuru tam olarak cevap bulmuş olacak :P :) (hocam kızma ha esprisine dedim, vermesen de olur :))

estafurullah olur mu hiç, bahsinizi okudum, filtreler genel olarak tecrübe gerektirmez. polarize ve nd filtreleri doğru kullanmak tecrübe gerektirir demek istemiştim. uv' yi takıp kaliteli ise heryerde kullanabilirsiniz. bu da heliopanda bile uygun fiyatlıdır zaten, slimden aldığınızda sizi götürür. asıl amacı lensi korumak dediğim gibi, koruduğu da tecrübe ile sabit :) polarize filtreyi ise alın diyemem çünkü herkes için gerekli olan bir filtre değil, sokak yahut gezi fotoğrafı çeken insanlar öyle durumlarda kalabiliyor ki polarizenin hiç bir işe yaramadığı anlar oluyor, orada başka teknikler kullanmak icab ediyor. biraz geniş bir konu ve kullanımı herkese lazım olmayan, olsa bile az lazım olan bir filtre, bazısı için de kaçınılmazdır. şimdiye kadar ihtiyaç duymadı iseniz muhtemelen boşa para vereceksiniz. b&w bir uv filtre alın en iyisi derim ben.

o orange' ın polarize olma gibi bir ihtimali de yok bana göre, beyaz zaten, klasik bir uv filtre.

onlar doğuştan abdestli oluyor.

cevabı bilinmeyen üzerinden espri yapılmaya çalışılan soru sormuşum. erasmus'çu gençlerimiz nerde?

onlar için de var ama sanırım sallamıyorlar çok .

bir din kültürü hocam abdestlerin diğer din mensupları için de geçerli olduğunu söylemişti. pek sallamıyorlar belli ki.

Müslüman olmayan ne demek bir kere? Müslüman olanlar ve olmayanlar diye iki ayrı inanış grubu mu var? Bir de cevabı bilmeyenler demişsin adamlara.

müslümanlar için kuralları biliyoruz. müslüman olmayanların bu konudaki geleneklerini bilmediğimden onları bir grup olarak görüyorum ve soruyorum.

bahçelidevlet +1

müslüman değil ateistim ve gusül gibi bi şey var uyguladığım, adı da sabah duşu. uyku kokusunu gideriyor. tarazalarını da yazayım mı?

gusül'e ne gerek var. temiz insan düzenli olarak duşunu alır zaten.
sözde "müslüman" olup da utanmasa ayda 1 yıkanacak pis insanları da unutmayalım.

insanına göre değişir, yurtdışında günde 2 kere duş alıp temiz pak gezen hrıstiyanlar da var, türkiyede ayda yılda bir abdest alıp ayağı teri kokan müslümanlar da. Genelleme yapmak istemiyorum ama temizlik açısından tartışılır.

çocukken vaftiz ediliyorlar hıristiyanlar bi anlama kıyaslanabilir

her zamanki gibi saçma sapan cevaplarla dolmuş ortalık.

sanırım hristiyanlık için şunu kaynak gösterebiliriz:

www.hristiyanforum.com

hacı bütün çin, hindistan vs. bunlar hep cenabet mi geziyor ya?

@istenmeyen_adam reis adamlarda cenabetlik kavramı olmadığı için evet öyleler. ama pek de umurlarında olduğunu sanmıyorum. ona bakarsan bizde vaftiz edilmedik mesela?

yüzünde sinirli bir ifade ile bir daha benden birşey istememeni rica ediyorum de. sen gıcık kişi durumuna düşsen de onun yaptığı ayıp, asıl o utansın.

ne olacak yahu, cok sevdiginiz bir arkadasiniz ise bosverin gitsin. ayrica o size cikolata getirmistir belki.:)

yakın arkadaşım olduğundan kırmak da istemiyorum bir yandan.

@allan
o kadar para verince ben kendim bile özene özene kullanıyorum bir şey olmasın diye. iki çikolataya görmezden gelemem.

bi daha bi şey isterse "yok abi geçen verdim çantayı sonra yeni çanta almak zorunda kaldım" eğer başkası böyle bi eşyayı ödünç almak isterse "yok abi geçen ahmet'e verdim çantayı paramparça geri verdi herif, bi özür bile dilemiyo yemin ettim bi daha vermem kimseye bi şey diye, yoksa sana güvenirim de yemin ettim artık" tadında sözlerle savuşturabilirsiniz.

hem o hasarlı getiren arkadaş gönlünüzü alır merak etmeyin, zararı karşılar o kadar öküzlük olmaz.

valla afedersiniz ama sikerler. hem de öyle böyle değil. emanet alınan eşyaya insanın gözü gibi bakması lazım.

bir de yakın arkadaşmış bence detaya takılmayın eşyalarınızı değer verdiğiniz insanlardan daha çok severseniz hep üzülürsünüz :)

altı ustu canta olm . nesne o , kullanılmalı , amacı bu zaten.

bır seye amacı dısında degerler vermeyın. mutsuz olursunuz.

kocaman insanlarsınız yani öyle tahmin ediyorum açık açık söyleyin imalı imalı laf dokunduracak da değilsiniz yakın arkadaşsınız.

nasıl oluyor süreç yani onu bir anlatırsan sevinirim. kendim için sormuyorum, merak.

teslim olmana 3-5 gün kalana kadar belli olmuyor kısa dönemde.
kısa dönem mi uzun dönem mi olacağın da 3-5 gün kala belli oluyor. tabi üniversite mezunuysan, lise mezunuysan otomatik olarak uzun dönem yapıyprsun.

üni. mezunuysan doktor, mühendis vs gibi bölüm mezunu %90 uzun, diğerleri kısa. kısa-uzun için bi sınava giriyosun. ama bu sınav da yetenek ya da başarı aranmıyor. orduda senin mezun olduğun bölümdem ihtiyaç varsa boş kağıt versen bile sınavı kazanıp (!) uzun dönem oluyorsun.

uni mezunu isen nisan agustos aralık aylarının 10. gununde bellı oluyor internetten acıklanıyor

askere gitmeden 3 gün önce belli oluyor. tsk'nın internet sitesinden öğreniliyor

varsa keyboard settings v.1.3.3.beta > fr to tr. fakat nasıl yapılır bilmeyiy

forumdonanımhaberde tam bu aradıgın soruya verilmiş cevap var. oradan şeyedersin şimdi haxball oynuyoruz lınk veremeyecegım. ama bulamazsan haber et.

the unarchiver - rar açma programsı
mplayerx - bence mac'te en sorunsuz çalışan video oynatıcı

iTunes'da command+j'ye bas, albumleri yillara gore duzenle. :]

iwork : çok yararlı mac uygulamalarının olduğu bir paket. malum ortamlarda bulabilirsin.

stuffit : en iyi rar ve sıkıştırılmış dosya programı

vlc player : en iyi video oynatıcı programı

1- Wacom. Bamboolar yeterli olacaktır.
2- Birçok deneyip en sevdiklerini kullanmalı. Ps ve Sketchbook dışında Paint tool sai, Artrage, Corel painter vb.
3- Farenin kullanıldığı her şekilde.

wacom + photoshop

wacom bamboo fun and touch mı neydi öyle bir şey var bende, gri renk bir tablet. ben memnunum çok, önereririm. 297 liraya kanyondaki apple satan yerden almıştım.

touch özelliği ile macbookların trackpadlarine yakın bir kullanım sağlıyor, o kadar seri değil bence ama yine de mac dışındakiler için idare edebilir belki.

Ben XP-Pen Deco 03 : www.xp-pen.com grafik tablet aldım yaklaşık 2 senedir kullanıyorum gerçekten çok memnunum . Fiyatından dolayı seçtim başta ama sonra diğer tabletlerden geri kalır yanı olmadığını gördüm.
SketchBook Pro öneririm başlangıç için. Daha sonra Clip Studio Paint bu iş için birebir. Photoshop çizim programı değildir, daha çok resim düzenleme programıdır.

al işte linktekini?

iyişmiş bu. istanbul'da buna benzer deri ceketler hangi markada vardır acaba bilen gören var mı?

bisiklet değil de hakim yaka diye geçiyor.

@periphery Bunun fiyatı sınırı geçmiyor mu

oha ceket baya iyiymiş. deri ceket sevmem normalde ama bunu alasım geldi yalan yok.

@grimer yok pampa geçmez. vergisini öderim diyorsan farklı tabii :)

tam aradığınız tarzda ceket mudo'da var. geçen sene almıştım şimdi var mıdır bilmiyorum ama bakmanızı öneririm.

asos'un haftada bir falan indirim kodu gönderdiği oluyor, onları takip edip direk oradan alabilirsin. geçen sene 35 pound'a asos'tan deri ceket almışlığım var indirim koduyla.

ceket manyak ama alsak beden sorun olur mu ki sonradan uğraştırır mı?

hayyam'a gideceksen yanında bir bilenle git. çömezsin diye kazıklamaya çalışırlar.

hayyam'dan daha uygun fiyata alabilirsin. ama periphery'nin dediği gibi bir bilenle gitmen lazım. amatör olduğunu anlarlarsa sokarlar kazığı.

ayrıca hayyam'da babataş var orayı öneririm.

100

100 tl anca 32-64 gb ise eder, 8 gb falansa 100 lira vermem (şahsen ben yani).

sorunsuz çalışıyorsa ve kozmetiği iyiyse her türlü 100 tl eder. boyut da önemli gerçi.

şöyle bir site buldum www.nextworth.com(1st_gen)/

en fazla 21 dolar veririz diyor, 8 gb ise ve hiç sorunsuz çiziksizse. bundan en fazla 10 dolar fazlası olur gibi geliyor bana.

edit: biraz daha kurcalayınca o siteye güvenmemeye karar verdim.

durur

Kara delik oluşur.

ninja kaplumbağalar olur!

geçmiş olsun. onkoloji'den randevu alsan iyi olur.

kör olursun yıvrım

Doğru düzgün bir fırınsa durur.

radyasyon sızıntısı başlar

kapağını açınca çalışması durur. durmadı diyelim, yine bir şey olmaz. 2.45 ghz'lik elektromanyetik dalga yayan bir cihaz o. iyonlaştırıcı etkisi falan yok. kanser riski de taşımaz bu yüzden. çalışma mantığını tam olarak bilmiyorum ama bir şey olmaz özetle. bilgisayarının yanında duran kablosuz modemden daha fazla zarar vermiyordur.

cern de bunu test ettiler di mi?

kıyamet kopar

vanilyalısını almak gibi bir hataya düştüm, bok gibi. gerçi diğerlerini hiç tatmadım ama vanilyalıdan daha iyi oldukları kesin.

sadeli ile aromalılar arasında ciddi derece tat farkı var sade alma.hemen hemen her markanın çikolatalısı diğer aromalara göre daha lezzetlidir.

ç,kolatalı kullanmıştım gideri vardı. aynı nesquik gibiydi. çileklisi güzel değidi.

sadesini suyla karıştırıp içmek leş gibi. ilaç içmekten beter. çikolatlısı güzel.

Optimum Whey çikolaralı tat konusunda çok başarılı mesela..

sade alma. tat biraz sana baglı ama vanilya genellikle cok kotu bayar, cilek de pek hos degil. genelde en iyisi cikolata oluyor. iyi bir markaysa sütle gayet lezzetli olur.

çikolata bayıyor! uzun süre kullanacaksan bayıyor bildiğin. çilekte markadan markaya tad farkı var. biraz ucuz olanlar basıyorlar aromayı tadı daha güzel oluyor pahalı olanlara göre. ama bence çilek en güzeli.

uygun fiyat performans: urun.gittigidiyor.com

kullanıyorum memnunum.

targus ya da logitec. targus'un iki fanlı olanını kullanıyorum iyi baya.

@onikionikibinonalti hp'yi soğutur mu sence? oyun oynamak için değil bilgisayarı normal şekilde kullanabilmem için elzem soğutucu bana

@periphery bakıyorum hemen, teşekkür ederim.

Logitech bu cuma bimde indirimde

www.bimeks.com.tr şu mu? yüzde kaç oluyor indirim?

kesinlikle logitech.

haklısın ama azıcık da olsa soğutsa sözlüğe falan rahat rahat girebilsem yetecek.

ben zaten hp laptop için kulanıyorum :)

Turkiye'de 1 senelik asgari ucret ile ne yapabiliyorsaniz onu yapabilirsiniz.

net olmamış. düzelttim.
ne iş kurulur manasında sormuştum.

dönerci

50.000 dolarla herhalde bir benzincide ufak bir market işine girebilirsiniz. ama küçük bir market olur.

ingiltereyle yapılan ankara anlaşmasını bi araştır.

amerika'da incik boncuk satsan iyi para yaparsın. tabi bir mall'de dükkan açman kaydıyla.

hocam o 100.000'i pound'a çevirirsen 35.000 pound civarı eder, o parada bence biraz cücük gibi kalır sağlam iş kurmak için doğruyu söylemek gerekirse.

para büyük duruyor bizim misak-ı milli sınırlarında ama kur farkından ufalıyor el yurtlarında.

Dolar olarak bakarsakta işte düz hesap 50.000 dolar demek. Bence yeterli değil iş kurmak için. kirasıydı cartıydı curtuydu.

kolay gelsin yine de.

Bi markete girebilirsin. Ankara Anlasmasina basvur oyleyse.

abd'de islek bir merkezde(ornegin portland, oregon) bufe tarzi food truck olayina girebilirsin. 100 bin tl yeter mi bilmem ama iyi para var. en dandik falafeli kolasiyla vs. ile 10 dolardan asagi satmiyorlar. yemek sektorunde zaten 50% kar olmayinca zarardan sayiyorlar ibineler. bu arada iyi olan food truck'larin onunde ogle vakitleri kuyruk oluyor cunku abd'de oyle kebabci tarzi ucuz restaurant (yuksek kiralar nedeniyle) turkiye'ye oranla pek yok.

@cekilmis gayfe'nin dedigi gibi, yine abd'de iyi bir fikirle ve urunle mall'larin icerisinde tek stand acip, ondan sonra marka olan adam cok.

Vize olayi Amerika icin sorun olabilir. Tabii gidebilirsen orayi tercih et.

iki sorunun cevabı da 7, yalnız adrian şarkı söylerken 7 oktav sese sahip olmasına rağmen 4.5-5 oktavını şarkı söylerken kullanabiliyormuş.
kaynak da vereyim, tr.wikipedia.org

geyik kardeşim 7 oktav filan hikaye. cem adrian 7 oktavsa freddie mercury 50 oktavdır.

@blues buzz

ben 7 oktavlık sesin birinde bulunabileceğinin ve kullanılabileceğinin mümkün olmadığını duymuştum ama kaynak belirtemeyeceğim şimdi

simdi bir tarafta yma sumac gibi bir hatun var bir dinleyin kendisinin sesi oyle yedi oktav filan değil sadece 5 oktav, sonrada cem adriyanı dinleyin, 7 oktav gibi bir ses aralığına sahip olupda bunu kullanmamanın ne demek olduğunu net bir şekilde anlayacaksınız. bu arada yma sumac bırakın nota bilmeyi herhangibir ses eğitimide almamıştır.

renkli fazla kullanmayacaksan siyah beyaz bir laserjet almak en mantıklısı. 250 liraya zaten color laserjet bulamazsın. mürekkep püskürtmeliyi de zaten siktiret oyuncak gibi hepsi.

ben de yeni yazıcı aldım. şöyle söyleyeyim. yazıcı tarayıcı birlikte olsun istiyosan lazer alma lazerler pahalı. mürekkep püskürtmeli al, kartuşlar eskisi kadar pahalı değil. ben bu aşağıdaki modeli aldım. ink advantage olduğu için kartuşu normal bir kartuştan çok daha fazla basıyor. bu modelin kartuşu 25 lira ve yaklaşık 300 sayfa basıyor. normalde 35 40 lira olan bir kartuş ortalama 200 sayfa basıyor. veya xl kartuşlar ki 80 lira fiyatları, 600 sayfa basıyor. ben bunlardan dolayı bu ürünü en uygun olarak buldum ve aldım. baya da memnunum tavsiye ederim.

www.hepsiburada.com

doğubank'ta satılıyor ama pahalılar yani. ikinci bir monitör alırsın aynı paraya.

Yakın arkadaşlarımla iletişimi koparmamak için. Evet telefonda, real hayatta buluşmalar oluyor fakat Facebook'ta da iletişim halindeyiz ki şehirdışında çalışanlar, yurt dışına gidenler, uzaktakiler, yakındakiler falan filan kim varsa iletişimi sürekli kılıyor.

Ayrıca oyun da oynuyorum. Bir de uzak akrabalarımdan [halam filan] fotolari haberler de facebook üzerinden alır oldum. :) kötü bir şey olduğunu sanmıyorum, abartmadıkça her şey dozunda kullanılabilir.

hiç facebook hesabım olmadı. başlarda olayım, herkesin her istediğinde bakabileceği bişeylerim olmasını istemememdi. son birkaç yıldır buna, hayatıma eklenen ve biribirini tanımaması gereken insanlar eklendi. aile/özel/iş hayatımı böylece çok farklı katmanlarda yaşayabiliyorum. aksi durumda böyle bişey imkansız olurdu. böyle iyiyim.

klişe gelebilir ama ben de iletişim için açık tutuyorum. aile fertlerimle facebook üzerinden haberleşiyoruz çoğu zaman. onlar olmasa ben de anında kapatırım. bir boka yaradığı yok zira. yalnız olsam, kız stalk etsem neyse. o da yok.

Pek çok arkadaşla iletişim için ve üniversitede i sınavları, dersleri notları takip için açık tutuyorum ben. Çok gerekli, cep telefonu gibi bir şey oldu facebook. Ama resmim yok, paylaşım 4 ayda bir yapıyorum, filan.

Sevmiyorum, öyle.

Joined Facebook
October 30, 2007

üyelik tarihim bu. resmen alışkanlıktan devam ediyorum. bir de doğum günleri falan

Yakında facebook, kullananların götlerinde patlayınca göreceğim ben onları.

İlk açıldı İngilizceydi, yabancı hatun düşürürüm diye açtım, Türkçe geldi açıktı hâlâ. Daha sonra kız arkadaşımla işler ciddileşince onun faysbukunu kapatmasını emrettim, ikiyüzlülük olmasın diye kendiminkini de kapattım. Ve inanılmaz biçimde o zaman farkettim nasıl boktan bir illet olduğunu. Bu kadar saçma bir şekilde vakit öldüren başka bir şey yok.

Not: @sadegazoz teşekkür ederim efendim

Kuzenler var bi', o yüzden. Bi' de arada FAcebook'la yorum yapılan siteler oluyor. Yoksa çoktan kapatmıştım. Gerekli bi mecra değil pek.

Açıkçası o akış sayfası ile, kişi profilleri ile bir alakam olmuyor benim. Bütün çevrem, arkadaşlarım bulunduğu için bir nevi mail hesabı gibi kullanır oldum. Mesajdan mesaja yani.

isyerinden sosyal ortam baskısı. tipik bir foto ve basit bir kac bilgiden baska da herhangi bir check-in v.s. asla.

Böyle ders için falan demek çok klişe olacak belki ama cidden sadece bizim fakültenin grubu için bile Facebook'ta dururum. Okuldan bihaber yaşamak gibi bir şey. Hem ders anlamında hem de sosyal olarak. Müthiş eğleniyoruz yaklaşık 700-800 kişilik bir grup içerisinde. 400-500 kişilik ufak bir fakülte olunca ortam sıcak oluyor. herkes sürekli geyik peşinde.
Hatta derslerini Facebook üzerinden yönlendiren hocalarım var benim. Kendi grubu var ve her şeyi oradan yazıyor. İletişimi de oradan sağlıyor. Mesela; "Bar Yönetimi dersi kapsamında yarın sabah ders saatinde Kahve Dünyası'na gideceğiz" gibi bilgilendirmeler atıyor dersten 1-2 gün önce. Keza sosyal bir topluluğa ait gruplar için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Eskiden yahoo groups falan vardı, hah işte onun gibi bir kullanım.
Doğum günlerinden nefret ederim, şimdiye kadar hiç kimsenin doğum gününü kutlamadığım gibi benimkini de kutlamalarına izin vermiyorum. ayrıca tanıdıkların, özellikle ufaklık sahibi akrabaların fotoğraflarını görmek güzel oluyor. Ya ne bileyim o kadar da kötü bir şey değil bence. Çevrenden sürekli haberin oluyor bir şekilde. Hem yakınlarından hem de dünyadan. Saçma sapan insanlar olmadıkça facebook listende gayet güzel bir yer.

valla okul farklı ama, ben dün gittim, bırak öğrencileri hocalar bile yoktu yerlerinde. bugün de gitmedim. haftanın geri kalanı da gitmeyeceğim. yani gitme.

gitme bence de biz işe geldik de ne oldu. yerinde olsam yatardım battaniye film sıcak içecek bişeyler filan keyif yapardım.

buca derken? hangi fakülte açıldı la?

düzenli uyku + vitamin takviyesi + aç kalmamak

kpss yi cok abartmamak gerek bence. daha dogrusu hayat memat meselesi yapmazsaniz daha iyi olur saglik acisindan.

doğru beslenmediğinizden olabilir. karbonhidrat almalısınız. bu konuyu araştırın bence.

öyle bir ihtimal yok.

tek çıkabilecek bokluk çakma imei ile çalışıyorsa telefonun, bu imei'yi kaybetmektir.

iphone 2 kullandığım zamanlardan bir hatıram tabii bu.

sakin olup her şeyi telefona yüklemeden yeterince mantıklı güzel tutoriallar izlersen hiçbir sakatlık çıkmadan yaparsın. psp'mi iphone'umu kendim jailbreaklemiştim hatta psp'ye versiyon downgrade'i bile yapmıştım ki hiç sorun çıkmadı.

yaptım şimdi. neler yapayım? tavsiyeler?

ev sahibine ulaştıktan sonra nereden yatırdığının ne önemi var, ben olsam bakmam bile banka ismine

yani demek istediğim 650 tl yerine 645 yatırsam sorun çıkarır mı masraf kesiyo derim malum enparada masraf yok ondan ötürü evsahibinin çakmaması lazım 645 yattığını o olay.

mobil bankaciliktan yaparsan islemleri islem ucreti yoktur muhtemelen

abi anlamıyosunuz heralde biliyorum ama derdim ev sahibi çakar mı mevzuyu onu soruyorum çakarsa bile inkar etsem olmaz mı olur heralde.

Öğrenmek istese zor değil çakar ama laf edemez. Sonuçta parası eline geçmiş.

650 lirada 5 liranın lafını mı yapıyorsun...

eğer hesap dökümlerine bakıyorsa çakar. paranın hangi bankadan geldiğini görebilir.

o 5 tl için hiç riske girme derim. ne gereği var allasen.

5 lira tasarruf yapsan ne olur amk

çakar ve olmaz.

bişey derse ben yatırmadım kuzen yatırmış derim :D

diyecek.

www.viponlinesports.eu
www.viponlinesports.eu

pek tabii ki ingilizce.

digitürk play.

ntv'deki yayın takılıp duruyor ve 720p değil?

@brj kullanıcı adını ve şifreni ver de izleyeyim.

kalitesi düşük ama en azından takılmıyor. www.ecanlitvizle.com

www.youtube.com

hintli'yi bile anlıyor. bence sen de sorun var :P

kullanmadım ama ayarları varmış onun. belki başka bir dile ayarlıdır vs.

ben serie a maçlarının sonuçlarını, hatta golleri kimin attığını falan soruyorum, cevaplıyor. öyle mükemmel falan da konuştuğum söylenemez.

dilini degistir. english'in cesitleri var. US ise digerlerinden birisi yap.

filmi kolay bulunabilir olsun. pahalı olmasın. buna dikkat et mesela.

alabiliyorsan ebayden al

perdeye bak. objektife bak.
mekanizma tıkırdıyor mu?
makinenin bir yerinde tutup oraya buraya çekiştirdiğinde oynama kıykılma filan var mı.
kapağı aç obstratörün açılıp kapanma zamanlamasını denetle.

denemesi bedava. kaybedecek neyin var ki?

1- sıkılırsın
2- sıkılırsın
sahte arkadaşlarını silmek hayatında neyi değiştirecek orayı anlamadım ben. ama bir değişikliğe yol açabilecek gibiyse denenebilir.

3-6 ay arasi hayatin kayar, ama cok sey ogreniyosun.

Ne yapayım kendimi değiştirerek ? Çevremdekilerin sürekli beni incitmesine izin mi vereyim ? Yada beni kullanmalarına ?

Friedrich Nietzsche baba ne demiş? "beni öldürmeyen şey güçlendirir" koy götüne rahvan gitsin!! "sıkılır mıyım?" diye sormuşsun. zaten sıkılmıyor musun?? "bana olumsuz bir etkisi olur mu?" demişsin. zaten olumsuzluktan bu soruyu sormuşsun bize.. koy götüne, salla yaa!! ben şahsen radikal kararlar aldım, uyguladım, uygulamaya devam ediyorum. hata yaparsam da en azından "kendi hatam" derim, yoluma devam ederim. korkma hacı!!

the sunset limited mı?

siyah beyaz değil, zenci eleman da müslüman değildi ama geri kalanı uyuyor.

EVET EVET aradığım film buydu. Yanlış verdiğim bilgiyle bulduğun için de ayrıca teşekkür ederim.

boşver hacı ekşicisin sen büyük düşün. uludağda kimmiş itüde kimmiş alayı faşist.

silinmezdi. ilk ikisinde de tanım var üçüncüsüde bkz. zaten.

uludağ'ı bırakmamın sebebi ekşi'de yazar olmam değil de çok gerzek bir yere dönüşmesiydi.

100 yazar varsa 80'i salak. moderasyondan da ötesini beklemeye gerek yok. boşver.

silinmesi gereken entryler zaten bunlar. nesi garip ki? ekşi sözlükte bu tür entryler silinmiyorsa ekşi sözlük moderasyonunun ayıbıdır. adam inci sözlük gibi referans içeren entry girecek ve silmeyeceksin, sonrasında millete troll de olsun bitsin..

abi ortadaki entry'nin silinme sebebi ekşi sözlüğün mantığına aykırı. internet sözlüklerinin de mantığına aykırı.

o gerekçeye göre, uludağ sözlük'te yazanların bildiğiniz köleden farkı yok amk.

ekşi moderasyonuna geçiriyorlar da adamlarda en azından keyfiyet faktörü yok. o nasıl silinme sebebi lan. araştırılmadan verilen bilgiymiş. sanki her entry'den önce kütüphaneye gidip saatlerce araştırma yapılıyor. zamanında privatesözlük diye salak bir oluşumda yazardım yokluktan. iki tane fenerli modu vardı. anti fenerbahçe entrylerini çatır çatır silerlerdi sebepsiz. o hesap.

yağ-lan, başkası yalan, dünyada ekşi sözlük'ten başkası yağlaaaaan.

İbreti ailem mukemmel otesi bir diziydi, simdi isler gucler diyorlar ama bu dizi ona bin basardi. İnanmayan acar biraz izler. Aklimda kalan bir diger diziyse adini feriha koydumun oynadigi balkan dizisiydi, onu bitirmeselerdi iyiydi ve karadaglari.

sır dosyası.

When going to Üsküdar.

aha kayıp şehir de bitti.

flashforward

4400

sultan makamı.
bir de şevket altuğ'un göçmen konseptli bir dizisi vardı ismini hatırlamıyorum ama sevmiştim bitmişti.
carnivale ki bu konuda içimde ki en derin yaradır kendileri.

Türkan dizisi. Cok kaliteli bir yapimdi yarisina gelmeden final yaptilar üzülmüstüm.

aşk ve gurur vardı. sonlanmadan kaldırıldı. gece yarısı star'da çıkmasına rağmen izliyordum ben. nejat işler, başak köklükaya, can gürzap, ayşegül aldinç, ece erken, tolga çevik...

bir de ah bir zengin olsam vardı onu da seviyodum ben. hülya avşar'ın :)

(bkz: Twin Peaks)

yazari pek begenmedigimi soylemekle baslayayim. yanlis anlasilmasin yazarligini begenmiyorum. ulkemizde cok daha iyi yazarlar oldugunu dusunuyorum. bu ilgiyi haketmiyor.

velhasil kelam, hangi kitap olayina gelince. yeni hayat yazarin okudugum kitaplari icinde iyi olaniydi.

"orhan pamuk en iyi yazardır. ona çok ilgi duyuyorum bu yüzden okuyacağım" gibi bir kelam ettiğimi hatırlamıyorum. adam yaşadığım ülke için önemli bir edebiyat ikonu ve yazdığı tek satırı bile okumamış olmaktan rahatsızlık duymaya başladım. hepsi bu.

cevdet bey ve oğulları nı okudum sadece ve gayet sürekleyiciydi otaboka didik didik takılmasına rağmen

sadece kara kitap'ı okudum orhan pamuk'tan. oldukça ağır bir dili vardır ama romanın ana fikrini çok sevdiğimi hatırlıyorum.

kar, yeni hayat, benım adım kırmızı okuyup en son kara kitap'ı okuyabılırsın. ama kara kitap elındeyse başla. muhtemelen bir zaman sonra yeniden okumak isteyeceksin. bunu da diğer kitaplarını bitirdikten sonra yaparsın.

Bütün kitaplarını okudum. Masumiyet müzesi haricinde hepsini de çok severek okudum (masumiyet müzesini bitirdikten sonra sevdim, o kitabı bitirebilmeyi sevdim sanırım). En rahat okunan kitabı "benim adım kırmızı" dır. Ondan sonra tarih sırasıyla okuyabilirsiniz. Bu arada aslında her kitabı bir öncesinden izler taşır. O izleri bilmeseniz de olur tabii, ama keşfedince hoşuna gidiyor insanın.

yeni hayat ya da cevdet bey ve ogullari ile baslaman iyi olur. diger kitaplari biraz agirdir masumiyet muzesi haric. kara kitap baslamak icin pek dogru olmaz. agir baya agir. ama cok ozel. iyi okuyucuyum dersen oku tabi de sen bilirsin.

hepsini okuyacaksan kronolojik gitmeni tavsiye ederim.

ivat bir "yeni başlayanlar için orhan pamuk" cevabıma daha hoşgeldiniz. öncelikli olarak "işte şu yüzden nobeli aldı herkes çok iyi o çok kötü", "intihal yaptı ve postmodern roman nedir hiçbir fikrim yok ama yine de ulusal kanal'dan nihat genç böyle dediği için onu onaylıyorum." falan filan kısmını geçtikten sonra cevabınıza gelelim.

adamın kitaplarına başlama konusundaki önerim şudur:

Beyaz kale bence öncelikli olarak başlanabilecek ve her dönemine dair en geniş fikrin elde edilebileceği romanı bu sebeple başlayanlar beyaz kale'yle çok rahat olurlar. Çünkü hem basittir hem de yazarın kariyeri boyunca hiç düzeltemediği üslup sorunları, dil hataları da ortadadır. bir diğer yandan da o soğuk burjuvazi aslında görünür.

sonra şöyle derim. sessiz ev, çünkü ilk romanı cevdet bey ev oğulları'ndan faulkner tarzı bir aile romanına geçiştir, daha rahat okunur ve pamuk'un da garip şekilde en sallanmayan kitaplarındandır. bundan sonra aile romanını tuttuysanız klasik tarzdaki aile romanı cevdet bey ve oğullarını okuyabilirsiniz ya da onu bundan sonra sayacağım kitaplar arasında herhangi bir yere koyabilirsiniz.

bana kalırsa sessiz ev'den sonra yeni hayat gelmeli çünkü yelken açtığı üslubunda asıl ortaya koymaya başladığı yeteneği tam burada çıkar. ve ardından tabii ki bana kalırsa ve orhan pamuk'a kalmasa da türk edebiyatı'nda son 40 yılda huzur, tutunamayanlar ve bir gün tek başına kadar önemli olan kitap olan Kara Kitap okunmalı. Gerçekten müthiştir ve iç bulandırıcılığı adeta Kafka'nın insanın midesini bulandırıp kusturma isteğini getirmesi gibidir, tabii haşa Kafka'yla da bu kadar kıyaslanacak bir yanı yoktur aslında.

bunların ardından bana kalırsa bir eğlencelik evde kalmış kız romanı denebilecek benim adım kırmızı okunabilir, bu arada pamuk'a dair merak uyandıysa öteki renkler'in bu noktada okunması da iyi olur tabii.

şimdi kar ve masumiyet müzesi okunabilecek haldedir isterseniz onları keyfinize göre okuyun, bu yazarımızın istanbul'a ve hayata dair fikirlerini istanbul'da isterseniz okuyabilirsiniz pek de çekici bulmam istanbul'da açıkçası ama yine de okunabilir.

kara kitap ve yeni hayat bambaşkalardır ama, arada kendimi umutsuz hissettiğimi teyit etmek için açar birkaç sayfa okurum.

keyifli okumalar.

tutmaz bence

kısır mezedir genelde.. pilav yemek. kısıra da bayılırım şimdi ama tutmaz. mezeci açın?

seyyar kısmına yorum yapamayacağım, hiç yemedim öyle.

ama yanında patates salatası, mercimek köftesi benzeri bir şeylerle birlikte, o tarz şeylerin olduğu bir yere gayet giderdim ben. altın günü yemeklerini andıran şeyleri çok severim.

Kısırın başına oturanlar kalkamıyor genelde. O yüzden sorayım dedim ama meze olarak görülen bir şey de değil sanki. Kaşık kaşık götürüyor millet.

kısırı yapması çok kolay ya talep olacağını sanmıyorum.

kısır tek başına bi öğün olabilcek bişey değil o yüzden seyyar pilavcı formatında olmaz bence de. ama mesela kısır değil de, sadece ana malzemesi bulgur olan yemeklerin satıldığı bi lokanta olabilir. mercimekli köfte, kısır, bulgur pilavı çeşitleri vs. öyle bi yer olursa giderim ben.

shnhkn, maksadımız bundan parayı kırmak falan değil. bir nevi amme hizmeti. kimle konuşsam kısır satan bir yer bulamadıklarından şikayetçi. bizim düşündüğümüz de bahsettiğiniz gibiydi.

kanzavuri, insanlar pilav yiyorsa kısır da yer diye düşünmüştük. kısır da pilavdan daha lezzetli olunca...

süpermiş:)

snowflake, seni seviyorum.

biz de tastamam böyle düşünmüştük. insanlar kısır denen şeyi evinde hemencecik yapamıyor, dışarıda da kolayca bulamıyor, o yüzden sever demiştik. hatta üşenmeyip yazdım bile (bkz: #32281854)

Latife diyelim siz anlamayıverin.

kısır fikri çok güzel ama içerisine soğan ve sarımsak koyacaksınız, hele soğan 1 saate kalmadan dışarda kaldığında bozulan bir şey. ya ya ayrıca bulgur durdukça şişer şişer. bence de tutmaz, yapamazsınız yani sağlığa elverişli olmaz.

ekaterina, az miktarda üretip kısa sürede tüketmeyi düşünmüştük.

pilava değil de mısıra alternatif olarak düşünürsek olur aslında hakkaten ama önümde pilav ve kısır gibi iki seçenek olsa ben pilavı tercih ederim mesela, çünkü daha doyurucu.
ama böyle bardakta küçük porsiyonlar halinde olsa güzel olur gerçekten.

az miktarda yapıp satarsanız da yetişemezsiniz bence. sürekli kısır katmak çok da kolay bir iş değil neticede nerden baksan yarım saat sürüyor. etli çiğköfte neden restoranda, istek üzerine yoğrulma dışında olmuyorsa bu da o sebepten olmaz bence ama iyice düşünmek gerek iyi düşünün.

Malzemeleri ayrı tutup şişmiş bulgurla anında karıştırıp bardağa koyabilirsiniz. Böylece "ben az soğan alayım" ya da "acısız olsun" insan tiplerini mutlu edersiniz. Ben olur derim, niye olmasın!

valla kısıra bayılırım, yapmasını da bilmiyorum. ben sokakta kısır satan görsem alırdım. hatta kısır hemen bozulan bir şey olmadığından şöyle 3-4 tabaklık bile alıp eve götürülebilir yani. yanına başka şeyler de olabilir farklı salatalardan felan konularak çeşitlendirilebilir.

tabak tabak yerim

bardakta mısır satılıyor ya bunun kısır olanı da çıkmıştı, yine alışveriş merkezi ya da sokakta bardakta satıyorlardı ama tutmadı o. yani tutmayabilir bu da..

kısırın bozulmuş gibi durmasına sebep olan şey içine koyduğumuz yeşilliklerin çabucak sararıp solması. ayrıca bulgurun şişme kapasitesi de belli yani durdukça şişen bişey değil, o sebeple gönül rahatlığıyla bulgur-soğan salça ve yağ ile kısırı hazırlayıp, yeşillikleri müşteri geldikçe koyarak tazeliği koruyabilirsiniz sanki.

yanında sigara böreği, yaprak sarma, kıymalı-mantarlı börek falan da olursa ve bunlar fahiş fiyatlara satılmazsa tutar bence. günlerdeki kadınları düşünün. gün yapılan eve girdiğinizde nasıl mutlu olduğunuzu düşünün.

ikisi de aciklanmadi.
edit: www.eksisozluk.com

400 pound deniyor ön sipariş fiyatı.

tanıtımda yanlış duymadıysam holiday 2013 dendi
bu da yaz tatili oluyor sanırsam

Şurada biskuvigaming.com fiyat hariç tüm bilgileri ve açıklanan oyunların videolarını bulabilirsiniz.

valla cepa'da bir yer vardı apple ürünleri satan apple store benzeri. bir de gordion'da olması lazım. varsa oralarda vardır gibi

iwatch çıkacak yanında buna para verme derim.

fluorescein'in dediği yerin adı neo.
cepa neo ve gordion neo diye aratıp telefonla ellerinde olup olmadığını sorabilirsiniz. kızılayda da servis bilgisayar var, oraya da sorabilirsiniz. kendileri premium apple reseller mı neymiş, yetkili bir abiye benziyor :)

Mac OS ek bir eklenti olmadan NTFS'e yazamıyor zaten. Bir yanlışlık olmasın? Eklenti yüklü mü sizde (Paragon NTFS bir şeyler gibi)

eklenti yüklü. belki göçmüştür hiç aklıma gelmedi harbiden. bir bakayım.

Koçtaş.

isin piri ikea.

ayrica ülke, sehir belirtmek lazim.

koçtaş'dan alma. bir sürü para verip kazulet gibi dolap aldım. menteşeleri gevşedi. kapakları kapanmama başladı. bok gibi oldu. ikea al. daha iyi olduğundan değil. hem tasarımı iyi, hem hafif.

tepe home.

ikea piyasadaki en dandik malı yapar. imkanınız varsa gidin bir mobilyacıya yaptırın. referans verebilirim.

Tekzen?

işlemcisi ve ekran kartı iyi olsun gerisini salla. bu ikilini aletin ömrünü belirler.

filmde sorun yaratmaz.
oyunlarda yaratır.

1000 TL'ye alacağın alet sorun çıkartmaz. İyi para.

satayım bilgisayarımı sana...
sony vaio 8 9 ay garantisi var modeli vpceh1l0e bak özelliklerine uyarsa anlaşabiliriz...

cevaplar için teşekkürler, 1000 papele samsung'un bir modelini aldım.

@tociess ikinci el almayı düşünmüyordum ya, teşekkürler yine de..

@sskywalker ni demek her zaman...

fazla zorlama. sakatlanır iyice kötü olursun.

iki gün ara verdiysen bügun git bence. öncesinde bi kas gevşetici al, kas ağrısı güzeldir hoştur. hamladığından oluyor bunlar zorlamayla alakası yok.

Isınma hareketleri yaptıktan sonra istek/amaç doğrultusunda zorlamanda bir sakınca yok.

acı olmadan bu iş olmaz zaten git sen

çivi çiviyi söker derler, gerçekten de öyle oluyor. kesinlikle gidin, ara verirseniz yine başladığızda yine ağrı çekersiniz.

Yok beyaa esasoglan o uzaylilarin basini heroyinle mi me yok ediyolar oradan kariya kiza akiyordur

hayır benim hatırladığım filmin son sahnesinde elijah wood'un karakteri o esmer hatunu götürüyordu filan öyle bitiyordu film. ondan dedim öldü mü diye. son sahnede hatırlamıyorum çünkü.

nerede kalmak lazım bilmem ama Blue Planet'te kalma. Yeri güzel ama yataklar böcekli.

ben olsam merkezi yer olsun diye uğraşmam. müthiş gelişmiş bir metro ağı var. parisbytrain.com gibi. her yere gidebilirsiniz kısa sürede. merkezdeki yerlere ödeyeceğiniz ücretlerle güzel yemekler yersiniz. moulin rouge civarı olabilir. gare du nord civarını tercih etmeyin ama. hani uzakta bir yerde kalın eiffel e ama iyice de varoş olmasın. hostel tavsiyelerini akşam yapacağım, şimdi zamanım çok sıkışık:)

1 hafta veya birkaç günlüğüne kiralanabilen çok güzel apartman daireleri çıkıyor internette gezinirken. 5-6 kişilik gruplar için hemen hemen hostelle aynı fiyat ama 2 kişi için pahalı kaçabilir.

Konfordan ziyade konum önemli dersen www.3ducks.fr Eiffel'e yürüme mesafesinde. Ortam okul bahçesi gibi, cıvıl cıvıl. Yalnız ranzaya ulaşmak için yerde yatanların üstünden atlamak gerekiyor :)

Duzenli olarak ailenize haber verin, foursquare'den saat basi check in yapin. sonra burada iki kiz kayboldu sanip onlari aramistik, aileleri perisan olmustu.

oops! var hostel, kaldığım en temiz hosteldir sanırım, yeri de güzel, notre dame'a yürüme mesafesindeydi.

herhangi bir ibis hotel. sallasan bir tanesine çarpıyorsun. 77 tane vardı en son.

moulin rouge tavsiye edilmis ama pigalle-anvers metro duraklarina yakin yerleri mr dahil olmak uzere pek tavsiye etmiyorum kendi adima. butce sikintisi yoksa 17.bolgeyi tavsiye ederim uygun otel ya da hostel varsa. butce derdi varsa f1 otellerine bakabilirsiniz, oldukca basit iki yatakli, guvenli ve temiz otellerdir. sehrin gobeginde olmasa da genelde metroya cok yakinlardir ve her yere max 20dakikada ulasirsiniz

the usual suspects

(bkz: nueve reinas)
bunu izle mutlaka.

christopher nolan'dan herhangi bir film olabilir. onun dışında

(bkz: oldeuboi)
(bkz: 12 monkeys)
(bkz: planet of the apes)
(bkz: shutter island)

(bkz: donnie darko)

Seven

incendies

"the others" çok eskidir ama hiç bi fikrin yoksa sonu şaşırtır...

"the mist" filmi de çok güzel olmasa da sonuyla adamın ağzına sıçıyor...

şunların da sonu ilginçtir:
the skeleton key
identity
what lies beneath
el orfanato
the orphan
the descent
primal fear

not: bu soruyu site açıldığından beri 37 kere cevapladım sanırım.

o kadar şaşırtmalı film denmiş bir kere fight club denmemiş.
ayrıca (bkz: the prestige)

küçük kıyamet
saglamdir da.

bu arada duyuruyu silme mümkünse. sonra yararlanırım ben burdan.

Anestezi

Funny games

Black Swan ya da Fight Club izleyebilirsin

the perks of being a wallflower filminin sonu ters köşe yapabilir belki. mükemmel bi film kesinlikle izlemenizi öneririm.

belli olmaz. kırığını iki gün sonra hasteneye gittiğinde öğrenen arkadaşım oldu.

Burunsa durabilirsin, farkında bile olmayabilirsin. Zamanında burnum kırılmış, kendi kendine kaynamış. Hafif eğiklik var ondan dolayı. Burnum yamuldu benim diye doktora gidince "kırılmış kaynamış bu, sen mal mısın" diye dalga geçti sonra.

durursun acı eşiğine bağlı. bizim mayalleden bi kız 6 yaşındayken kolunu kırıp kızarlar diye bir gece saklamıştı ailesinden.

durursun.
kırık nerede, ne tür bir kırık (küt kırık parçalı kırık ezik kırık vs), acıya dayanma gücün ne seviyede...

çatlak falansa daha fena iyileşme süreci. fyi.

burun ya :( morardı üst tarafı. çarpma anında da kanamış içten azcık. dokununca acıyor ve şişlik var

kirilmis gecmis olsun. oyalanmadan bir acil'e gidin. daha bunun estetik cerrahi mudahalesi var. oyalanmayin.

burun kolay kırılan bir yerimiz maalesef. kırılmış olma ihtimali yüksek.

şeklinde şu an bir değişiklik yok gibi ama?

Bende de yoktu, şişlikten farkedemeyor insan. Bir süre sonra sana normal geliyor, arkadaşın "senin burnun yamuk ya" diyene kadar da farkemiyorsun ekstrem bir şekilde kaynamadıysa.

durursun.

burun dedikleri gibi evet git bi doktora

groove is in the heart

www.youtube.com

www.youtube.com

Foster the people - don't stop
country lane-telekinesis
bütün the hives şarkıları
bi de jamiryo'nun -fhjfhjf- şarkısı vardı love lı fool lu bi şeyler

www.youtube.com

tam olarak içte serin rüzgarlar estirmelik.

keane dinle.

George thorogood-bad to bone muydu neydi, allam mobil olunca google düzeltemiyor da her an seni.

www.youtube.com

www.youtube.com

Bu ama bence turkce muzik tavsiye ederim

www.youtube.com

benim kesinlikle bu

www.youtube.com