hoş geldin :)

twitter'dan cumhurbaşkanına kurum, isim ve şahısları da vererekten durumu açıkla bi bakayım nolacak :(

bir yerde daha mülakata girdim. onun sonuçları bir açıklansın cidden yazıcam öle bişi zaten. aklımda var yani.

tazeyken yaz hocam

şimdi bu kurum da diğer kurum da üst düzey kurumlar. diğeri hafta içi açıklayacak. sıkıntı olmasın diye. bir açıklasınlar da yazcam. diğer kurumda da sıkıntıya girmeyeyim.

Sen duyuruda bi ara en iyisi kpss, memurluk falan diyordun diye hatırlıyorum. Bu işler böyle.

benim de aynı şekilde bir olay başıma gelmişti. devletin en üst kurumunda biz koyunlar bir odada toplaşıp beklerken, kızın birini siz şunun kızıymışsınız diyerekten özel odaya alıp bekletmişler. herkesin mülakatını yarım saat sürerken kızınki 3-5 dk lık sürede bitirilmiş ve ertesi güne 1. olarak işe alınmıştı.

@esenboga

valla şu an beklemedeyim dışişlerinde. orası olursa bence hala en iyisi devlet.

türkiye böyle bir yer maalesef.
"biz çok kurumsalız" firmalarında bile ne torpiller dönüyor. gerçi onlar torpil yerine referans demeyi tercih ediyor.

Bunun fazla bir anlamı yok Saddam zamanında Irak'ta 1 Irak dinarı = 4 ABD Doları idi ama Nusaybin'de tomarla alıyordunuz dinarı üç kuruşa. Ülkelerin abartılı kur politikaları olabiliyor.

paradan sifir atilma diye de bisey soz konusu.

biz sifir atip amerikan dolarini 1 liraya esitleyince ekonomimiz bir anda amerikan ekonomisiyle ayni seviyeye gelmez.

kurlar arasındaki fark enflasyonlar arasındaki farka eşittir. şimdi 1,2dir parite ama seneye 1,3 oluyorsa, türkiye'nin enflasyonu gürcistan'ın enflasyonundan fazla olduğunu gösterir.

bunun dışında başka bir espirisi yok. önemli olan "purchasing power".

çok büyük yanılgı.
iskandinav ülkelerinin kron'larına bakın. bilmem kaç bin kron bir euro ediyor. o zaman çok fakir onlar?

gürcistan'a da birkaç kez gittim. çok çok fakir bir ülke. el altından hibe edilen amerikan yardımları da olmasa durumları bu kadar da olmazdı.

bizim ekonomiz japonya'nınkinden 50 kat iyi mi?

öyle olsa öğretmenleri gelip burda yaşlı/çocuk bakmazdı.

gördüğüm en yanlış mantıklardan biri.

hadi biz 6 sıfır attık, almanlar 2. dünya savaşından sonra 12 tane belki daha sıfır attı paralarından.

gürcistan eknomisi şu anda fuhuş ve kumara endekslenmiş durumda. hangi "iyi" ekonomi fuhuşu bir kurtuluş yolu olarak görür.
gittiğinizde muhtemelen sadece sahil tarafında kaldınız. batumun ana caddesinin, (pembe renkli katedralin arakasındaki cadde) diğer tarafına geçseydiniz nasıl bir safelet içinde yaşadıklarını görürdünüz. herşey sahildeki dört dörtlük beach cluplerden sheraton ve radison bluedan ibaret değil maalesef.
ayrıca kışın 1 lari 0,89 liraydı. yazın türklerin daha çok gitmesi sebebiyle kurda yalancı bir düşüş olmuş olabilir.

jetta

Yeni Megane HB GT-Line Energy 1.6 dCi 130 bg

www.sahibinden.com

www.sahibinden.com

al düşünmeden. 2.sinden birini.

yeni kasa dizel kia sportage

Biz de aslında bu sorunun cevabını arıyoruz. Artık arabalar çok pahalı geliyor bana, 57000 liradan bahsediyoruz, gerçekten az para değil ama alınabilecek araba sayısı neredeyse 3-4. Uzun yıllar bineceğim diyorsan fransız olmasın kesinlikle, Gerçekten uzun yıllar kullanılamıyorlar. Volkswagen veya Opel olabilir. O arabalar da belli ki jetta, golf, astra hatchback ve yeni çıkan astra sedan. Biz bunlara ek ikinci el temiz bulabilirsek eğer s40 da düşünüyoruz. Gene diyorum 57000 çok büyük para ama maalesef alınıp, gönül rahatlığıyla sürülebilecek arabalar bunlar. Ama, Jetta en mantıklısı görünüyor tabii bunların arasından.

jetta olur bak harbi

1.4tsi vw tiguan sportline

@pistranger o fiyata benzinlisi satılmıyor.

renault fluence. elektrikli olanlarından. uzun süre kullanabilirsiniz.

polo BlueMotion. çevreci araba. 100 km de 3,4 lt yaktığı yazılı. bu arada araba dizel.

binekarac.vw.com.tr

ayrıca teknik bilgisi için

binekarac.vw.com.tr

sıfır octavia, 1.6tdi dsg elegance. sıfırı 59 falan. seneye kasa değiştirecek o yüzden indiriyorlar, jetta'nın muadili. jetta 10.000 daha pahalı.

Astra olur...

nasıl yazılmaz anlamıyorum; toyota'ya git.

daha net olmak gerekirse toyota corolla'ya git.

uzun yıllar çok rahat binersin. piyasası çok iyi, olur da satman gerekirse sıkıntı yaşatmaz. 1.4 dizel, 6 ileri otomatik (multimode) vites ve orta donanım seviyesi (comfort extra) 54000 tl. bu rakam internetteki fiyat değil. bayiye gidip, niyetinizi belli eden bir konuşma yaptığınızda rahatlıkla iniyorlar bu rakama.

bir otomobilde olması gereken her şey var corolla'da. sağlam, ekonomik, uzun ömürlü... megane, fluence, polo falan hikaye. jetta bulursan karşılaştır, octavia'nın dizeli 1.6 zaten.

toplamda 11 yıllık corolla kullanıcısı olarak söylüyorum; toyota pişman etmez.

arkadaşlar cevaplar için teşekkürler. değerlendirme yapacak olursak, o kadar para polo ya verilmez, qashqai nin dışı güzel için çok kalitesiz, jetta verseler alayım ama şimdi gitsem bayiye kesin 6 ay sıra ver derler.astra koca arabaya 1.3 motor koyuyorlar.
tiguain veya sportage alırsam tüp taktırmak zorunda kalırım, tüple gider mi o arabalar bilmiyorum.
seçenekler 3 e indi;
tasarımı mükemmel guiletta, fakat uzun yıllar binilir mi işte?
corolla ya gidip bakcam
octavia hakkaten dolu bir araba ama tasarımı güzel değil.gene de bakacam ama.

bence de video değil. bildiğin üniversite.

öğrencileri video çekebilen bir üniversite gibi geldi bana.

üzerindekileri çıkar, söylediğin anlaşılmıyor.

(bkz: özyeğin üniversitesi'nin call me maybe klibi)

bu başlıktaki entry'ler ilk önce hangi başlığa yazılmıştı, tahmin edin.

yazdığın soruyu bir oku istersen, fake mi demeye çalışıyorsun?

okudum. hayır. özyeğin üniversitesi'nin bir video olduğunu düşünen başkalarının olup olmadığını merak ediyorum.

(bkz: wag the dog) tarzı mı diyorsun? ben bunu anladım şimdi misal.

yok hocam o da değil galiba. ne bileyim adamlar bildiğin üniversiteye apaçık video demişler, onunla ilgili bir soruydu bu.

(bkz: yurtdışı internet çıkışlarının kesintisi)

genel bir arıza var galiba

ben giriyorum

(bkz: lazerle göz ameliyatı)

www.eksisozluk.com

ben şahsen çok çok çok memnunum. keşke çok daha önce yaptırsaymışım.
biraz şans biraz da bünyesel bir şey. benle aynı yerde aynı doktora yaptıran arkadaşım hiç memnum değil mesela. ya da annem katarakt ameliyatı oldu, aynı doktorun yaptığı sağ göz iyi, sol göz kötü.
nerede kime yaptırdığın çok çok önemli tabi ki ama, eğer bünye olarak daha hassas ya da daha sorunluysa sonrasında problem çıkma ihtimali var.

(bkz: #7834953)
(bkz: #10129315)

hala sıkıntı yok çok şükür

@ozmania sendeki göz kusuru tam olarak neydi? bir de 9 gün sonunda net gördüm demişsin. o süre zarfında rahatsızlık vs bişey oldu mu?

@halanne senin göz kusurun neydi acaba ve senin iyileşme sürecin ne kadar sürdü?

bende de miyop astigmat var. lens kullanıyorum şu an. lens sağlıklı gelmediği için, gözlük de kırılması, buğulanması, görüş açısı derken sıktı.

atatürk zamanında "türk milleti çalışkandır, türk milleti zekidir" demiş ya hani, adam ta o zaman çözmüş olayı. yoksa millet olarak tembeliz, zeki olmadığımız da aşikar. o yüzden biraz zor çıkar bizden top 100 e girecek marka.

açık ve net, akp'den filan nefret ediyorum. ama senin sorun on yıllık dönemden daha farklı şeyler ifade ediyor. o listeye girmek, on yılda olacak, orta doğu'nun en önemli gücü olmaktan farklı şeyler ifade ediyor.

bir şirketin dünya ticaret arenasında sivrilip markasını insanın zihnine çakabilmesi için vergi ödediği devletin de emperyal bir gücün sahibi olması gerekiyor. yani "elin amerikalısı yapmış aga" dedirten güç markadan ziyade ülkenin dünyadaki imajı.

bunun dışında sen ne zaman şirketleşmeye, markalaşmaya başlamışsın. bu konudaki tecrüben ne? adamlar 16-17. yüzyılda evrensel şirketler kurmaya başlıyorlar. kendi imajlarını dünyaya götürüyorlar. sen bu deneyimi 19. yüzyılda, o da kör topal ve devletçi zihniyetle gerçekleştiriyorsun. nasıl çin malı dediğinde aklına bir şeyler geliyorsa türk malı da aynı tepkiyi doğuracaktır. ayrıca daha yeni liberalleşiyoruz. bu olmadan da markalaşma zor.

şirketleri uluslara mal etmenin modası geçti artık. bugün türk dediğiniz bir firma yabancı bir markayı satın alır, yabancı bir firma da türk firmasıyla ortak olur. sermayedeki milliyet oranını saniye saniye ölçmek lazım.

ekenomi algısı da nereden bakıldığına göre değişebilir. diyelim ki milli gelir arttı, ekonomik veriler tıkırında. buna rağmen ülkenin yarısı asgari ücretle çalışıyor, çok insan işsiz, bir kısım insan da plazada çalışıp rezidansta refah içinde çalışıyor. ekonomi iyi midir yoksa kötü müdür? bir de görecelilik kavramı var. norveç vatandaşının refah algısıyla kıyaslamamak lazım türk vatandaşınınkini. devalüasyon korkusu hissetmiyorsa, faizler yerli yerindeyse ekonomi iyi der. seçimlere bile "istikrar sürsün" sloganıyla gidildi hatırlarsanız. (istikrar= o asgari ücreti kaybetme korkusu olmadan uyuyabilmek.)

@zihuatanejo: ben daha ziyade marka değerlemesi üzerine yaptım yorumumu. devlet ve şirket birbirini destekleyen unsurlardır. elbette kapitalizm sınır, millet, devlet tanımaz. çıkarına göre hareket eder. ancak ortada bir gerçek var. prestijli ülkeye vergi vermeyen bir marka dünya ölçeğinde başarılı olamaz. başarılı olduğu ölçüde de ülkesinin prestijini -istese de istemese de- artıran bir faktördür. kısaca benim söylediğim, küresel başarı kazanan şirketin, sermayesinin kime ait olduğu, ortaklarının hangi milletten olduğu önemli değil. marka değerinin yükselten unsurlar ortakları tanımaz. fakat markanın hangi devlete ait olduğunu bilir ve markanın ait olduğu şirketin prestijli bir devlete vergi veriyor olmasına önem verir.

dünyanın en önemli aktörleri hangi ülkeler? abd, ingiltere, fransa, almanya, italya, çin, rusya vs. peki bunlar arasında ayaküstü üç markasını sayabileceklerin hangileri? son ikisi hariç hepsi sanırım. son ikisinin 20. yüzyılı sosyalist ekonomi içerisinde geçirdikleri gerçeğini de kat içeri. liberal ekonomiye alıştıkça onlar da prestijli markalar çıkaracaklardır. fakat sen siyasal olarak dünya çapında etkin olmadığın sürece, mavi gibi arçelik gibi markalar dünyadaki başarıları üzerine çektirdikleri reklamlarla türk'e türk propogandası yapar dururlar.

ülkedeki ekonomi iyi mi, kötü mü? onun da cevabını vermişsin zaten. finansal veriler (faizler, ekonomik buhran tehdidinin uzaklığı) pozitif görünüyor. fakat bu toplumsal refaha yansımıyor. yansımayacak da. akp'ye ekonomik anlamda başarısız diyemeyiz. 90'larda dolarla kredi alıp, kara çarşambalar gören, en azından bir yakının bu dönemlerde parasal olarak mahvolduğunu gören insanların güven ortamı arayışını da yadırgamamak lazım.

ha daha detaylı bakıldığında gerçek bir güven ortamından bahsedilebilir mi? bunu bilemiyorum. akp'nin ilk hamlesi özelleştirme politikasını hızla uygulayarak sıcak para akışını sağlamaktı. yolsuzluk iddiaları vs bir kenara bırakılırsa özelleştirme hamlesinden beklenen gelirler elde edildi ve o deniz bitti. akp'nin yeni bir şeyler bulması lazımdı. ben de bulamayacağını ve ekonomik sıkıntılar dolayısıyla azalarak biteceğini tahmin ediyordum. tam da bu anda inşaat sektörü geldi. toki'yle ilgili kanuni ve etik sıkıntılardan da bahsetmiyorum. ekonomiyi (refahı değil) bu kez de inşaat sektörüyle ayakta tutmayı başardılar. fakat orada da deniz bitmek üzere. ayrıca önümüzde ispanya örneği var. ekonomisi bizden daha iyi durumdayken ve ab üyesiyken inşaat sektörünün çıkmaz sokağa girmesiyle battılar resmen. şimdi akp'yi yeni bir sınav bekliyor. yeni bir sektörle ekonomiyi aynı şekilde tutmayı başaracaklar mı yoksa seçimden önce inşaat balonu patlayacak ve akp siyasi partiler çöplüğünün son üyesi mi olacak? bunu yakında göreceğiz. şu ülke topraklarında 30 yılını geçirmiş her insan anap'ın kuruluşunu, yenilmez gibi duruşunu ve bir anda silinmesini gördü.

@tannhauser, marka değeri-ülke ilişkisi hakkında söylediklerinizde haklılık payı var, ancak geçerliliği giderek azalmakta. çünkü hem üretimin hem de tüketicinin yapısı değişiyor. sık kullanılan bir örnektir: basit bir kalemin dünyanın dört bir yanından gelen parçaların birleştirilmesiyle üretildiğini düşünün, tüketicinin de daha bilinçli hale geldiğini.

tüketici mal alırken firmanın menşeine, vergisini kime ödediğine değil, üretim yaptığı ülkeye, -üretimi o saygın ülkelerden birinde yapıyor olsa dahi- yedek parçaların nereden geldiğine bakıyor artık. eskiden japon malı, alman malı iyidir der geçerdik. şimdi markanın alman menşeili olması, üretimini türkiye'de yapıyorsa, parçaları çin'den getirtiyorsa fazla bir anlam ifade etmiyor. bunun yanında, söz konusu elektronik olduğunda "f/p oranında kore malını(samsung) tek geçerim" diyebiliyorken, otomobilden bahsettiğimizde(ssangyong) "kore malı alınır mı la" diyebiliyoruz. demek ki marka imajı, devlet imajının önüne geçmiş, ancak bu bile tek başına anlam ifade etmiyor. genele baktığımızda; şirketler iyiden iyiye uluslarüstü hale bürünmeye başladılar. imajları da borsa gibi anlık değerleniyor.

ülke ekonomisi hakkında yazdıklarınıza ancak ekleme yapabilirim. inşaat firmaları satışlar yavaşladığı için tedirgin. onlara malzeme sağlayan firmalar ise, üretim maliyetlerine peşinen katlanmalarına rağmen alacaklarını uzun vadelerle tahsil etmeye çalıştıklarından zor durumdalar. ülke içi inşaat sektörünün hali bu. zaten o yüzden libya'da, kuzey ırak'ta, suriye'de ihale peşine düşüyoruz.

gideri var

pornocuya benziyor. ama güzel yani. bir de klip bok gibiymiş.

sarışın olan ise yüz olarak evet çok güzel değil ama taşşşşşş beeeğğğ auuuuwww

lan yeni duştan çıkmıştım bee

Jason Alexander için izledim, yıllar sonra gördüm ama adam gençleşmiş sanki.

ağzı büyük.

ilk çıkan esmer kız daha güzel

yatay geçiş olur da burs işi birazcık zor. eğer okul istemezse kestirip atar, yatay geçişle burslu öğrenci almıyoruz diye. eğer böyle sert tavır koymazsa işte kim varsa gidip görüşmeniz gerek burs alabilmek için. mütevelli heyeti olur, okulun yöneticileri olur, kim olursa artık. ancak imkansız olmamakla beraber, çok düşük ihtimal olduğunu belirtmekte fayda var.

peki daha önceden bunun bir örneğini yaşayan veya gören var mı ?

özeldeki burs ösym başarısıyla veriliyor, geçişlerde kabul edilmiyor büyük bir istisna olmadıkça.. ben özelden özele geçmeye çalışmıştım %50 bursumu diğer özel üniv kabul etmedi. ha yok bi tanıdık vardır yada çok hayvani bi transkiriple başvurursan rüzgar değişebilir.

odtü iktisat dan bilkent iktisata burslu geçen duymuştum. ama bölüm birincisiydi kendisi.

şişen, moraran yerlerine buz koy

tasaklarina calis sampiyon!

ayaklara dal pampa. ayakları yerden kes, mindere yapıştır, çık üstüne ve haraket etmesine izin verme.

pek şansın yok. bacaklarını açma, o durumda direk indiriyorlar yere, tecrübeyle sabit:d

geçmiş olsun. hatun ne zamandır yapıyor bilmyiorum ama şöyle 2 senesi falan varsa eğer sana acımazsa geçmiş olsun hemde çok geçmiş olsun. iyi çocuktun be

Bence güçlerinizi birleştirmelisiniz. Belki bu şekilde normal bir insan gibi daha normal şeyler yapabilirsiniz. Güçlerinizi dediysem mental olarak yani.

Soyun ya sevişirsiniz ya da katmerli sopa yersin.

ya allah aşkına bu ne ya bir kere kızdan tam olarak 22.kg daha ağırsın bu bir avantaj öyle tutuğu gibi seni yere çalamaz. hızlı ve saçma sapan şekillerde saldırma yanı senin ağırlığını ve gücünü kendine karşı kullandırtma bu nasıl olur. söyle onu tutup itmeye çalışma güreşte çok olur. tut ve yere çal.

haa ama eğer ki kız gerçekten usta ise pek şansın yok gibi.

190 lık beni, 165 lik judoju kız havada takla attırıp yere yapıştırmıştı. bence hiç bulaşma.

Yapmyın be, Wendyle dövüşecek olan Cartman gibi tırsmaya başladım he şimdi..Hızlyımdır, reflekslerim de iyıdir baya. Gücüm de yerinde hani. Halledemiz miyim yine de acep..

hatun aşağı yukarı 1.5 senedir judoyla ilgileniyor..

Judonun olayı o zaten, karşındakini karşındakinin kendi gücüyle alt etmek. Helede özellikle karşındaki senden büyük/kaslı/uzunsa çok işe yarıyor.

geçmiş olsun genç:D

ayaklarını yerden kes ve yere basmasına izin verme

sarıl direk fukara sümüğü gibi sarmala,hareket edecek alan bırakma rakibine.

sonucu da bildirirsin artık bize.

memelere odaklan.

evet gurestik ve az once eve geldim, kisaca anlatiyim:

gerek sizlerin yazdiklari olsun gerek nette okuduklarim olsun ayaklara calismamin hayrima olacagini bildigimden direk ayaklarini yerden kesmeye ugrastim guresin basinda, kendisi de bunu bekliyor olsa gerek hemen bacaklarini belimi dolayarak maksa aldi beni.. mustehzi bir siritisla sikmaya basladi bacaklarini, . yorulana kadar bekledim ve ne zmanki gucunun azaldigini anladim bacaklarini ayirip kurtludum makasindan.. epey acidi belim ve kaburgalarim ne yalan soyliyim.. bunun disinda bana ustunluk sagladigi bir pozisyon olmadi, savusturdum hep ataklarini diyebilirim.. bekledigimden direncli cikti hatun(o da benim icin aynisini soyledi) ozetle olaysiz bitti guresimiz.. bir ara tahrik oldu gibi gelmisti ama guresten sonra olaylar gelismedi maalesef..

muhtemelen rövanştan sonra olaylar gelişir hocu. enerjini idareli kullan:)

melaba, ben de 12 aralıkta askere gideceğim. arkadaşlarımdan aldığım tavsiyeler doğrultusunda şunları söyleyebilirim. Polar eldiveni gitmeden önce almakta fayda var, zira orada genelde örme eldiven bulunuyormuş. bunun dışında, kişisel temizlik malzemelerini de almakta yarar var. kalanları için ise 10 aralığı beklemek en iyi çözüm gibi. gidilecek yerin imkanlarına göre alınabilir. iç çamaşır vb. ise askeri kantinlerde oldukça ucuz bulunabiliyormuş. bir de dolap kilidi alabilirsin.

ben çıkacak yeri bekleyeceğim, sonra duyuru forum vs nasıl yerdir diye soracağım. Kantin sağlamsa bomboş gidicem.

ben de 12 aralıkta askerim de 10 aralıkta mı belli olucak kesin bu olaylar.
ayrıca kısa dönem olduğunu nerden biliyorsun ki? onun da belli olmaması lazım henüz.

Kisa donem olacagini nereden biliyorsun? :-)

Neyse benden de bir tavsiye, kredi karti gotur. Ankesorlu telefonlarda calistigini neredeyse kimse bilmez. En cok bu isime yaramisti benim. Asker kart falan hic ugrasmamistim. Yok kantinde bitti, yok kontor az kaldi derdi yok.

çoğu zaman gittiğin yerin kantininde her şey oluyor evet ama ben askere gittiğimde kantin hesaplarında açık olduğu için kantine ceza verip 3 haftalığına kapatmışlardı kantini. mal gibi kalmıştık, şimdi versen hayatta içmem ama 10 gün sonunda kola içmeyi özlemiştim amk. püskevit bile yiyemiyorduk. sen gene tedarikli git ama abartma. yeminden sonra çarşıya çıkar ne istersen alırsın.

ben işletme mezunuyum kısa dönem çıkacağını oradan ümit ediyorum :)

tzum_tzum un dediği de doğru aslında
gidecek yeri görüp duyuru verip bilgi almak sanki daha iyi de
arkadaş 1 günde de tüm eksiklikler hazırlanır mı insan bilemiyor :)

@esmer
kredi kartım yok kardeşim maalesef:)

illa ki küçük bir bavulun olacak, kantinde bulamayacağını düşündüğün şeyler bellidir, temel ihtiyaç dışındaki şeylerden götür işte.

çok kafana takma. oraya elini cebine atıp yanına kimliğini ve sevk kağıdını alıp gitsen de halledersin her işini. o yüzden stres yapma kendine. yazılanların hepsi kişiden kişiye değişir, kimi çok titizdir, kimine göre önemli başka şeyler vardır. yanına al denilen şeylerin nedenini sorgula, kendine göre ayarla. bir de herşeyin gittiğin yere göre değişeceğini unutma. benim tavsiyelerim:

- dolap kilidi anlamsız, çünkü dolapların kilitlenmesi yasak. bot kilidi olabilir ama.
- yanına en fazla 5 takım al, bir takım don-tişort-çorap olacak şekilde. fazlasına gerek yok, acemilikten sonra istersen alırsın zaten.
- en önemlisi bence :) bir rulo tuvalet kağıdı al yanına.
- bizim ankesörlü telefonlarımızda kredi kartı işe yaramıyordu, ancak yanında olması mantıklı. eğer çalışırsa seni çok büyük zahmetten kurtarır.
- kışın gideceğin için; içlik alt-üst ve polar eldiven-bere önemli, bunları bile aslında veriyorlar asker çantanın içinde herşey hazır normalde, ama kısa dönemlere vermedikleri oluyor. kışın gideceğin için verebilirler, ama tedbirli ol yine de.
- eğer ilaç kullanıyorsan yanına al, orda ilaç yazdırmak falan sıkıntı. girerken sokarsın çantanın içine hiçbişey olmaz, zaten ilk gün sorarlar ilaç kullanan var mı diye o zaman ister söylersin ister saklarsın. benim dolabımda zulada her zaman ağrı kesici-grip hapı falan vardı çok işime yaradı kışın. özellikle strepsil gibi pastiller süper oluyo kışın ağrıyan boğazlara.


bak ben bile coştum yazıyorum daha bıraksan iki üç sayfa yazarım :) o yüzden takma çok kafana, herkesin söylediği bazı şeyleri al yeter. ortama alışınca zaten her türlü ihtiyacını giderirsin.

Askerde olmazsa olmaz diye bir ihtiyac listesi bana gore olamaz. Varsay ki bes kurus paran yok, ustunde kot gomlekle nizamiyeden iceri girdin. Boyle adamlar da vardi ama gayet hayatta kaldilar. Asker sana gereken her seyi veriyor, yemegini yediriyor. Doguda yaparsan 250-300 tl ye kadar maas aliyorsun. Yaptim oradan biliyorum. Merak etme olmezsin. Yani listede eksik kaldi diye uzulme.

Gidecegin yere gore hazirlaman en iyisi. Kantinlerde de temel ihtiyaclarini gayet karsilarsin.

peki ben bir şey soruyum. hani olmaz ama kantinde kredi kartı geçiyor mu? yoksa bozuk para istifleyelim mi?

Öncelikle hayırlı olsun diyelim.

Birkaç sene öncesinde gazetede bir haber okumuştum. İki kısa dönem kafadar askerde tanışmışlar ve özellikle kısa dönem askere gideceklerin ihtiyaçlarını karşılamak için askerden sonra bir websitesi kurmuşlardı. Set halinde tüm ihtiyaçları satıyorlardı, hatta merak edip siteye de girmiştim ama siteyi bulamadım ama şunu buldum;

www.webmastersitesi.com

Neyse, askere yıllar önce gidip gelmiş biri olarak, üstelik Sivas'ın dondurucu kışında, gideceğin yere göre hareket etmeni tavsiye ederim. Soğuk bir yerse yün içlik ya da termal içlik, mümkünse su geçirmeyen, boynuna asabileceğin bir cüzdan, ayaklarını sıcak tutabileceğin tarzda çorap, tabii ki içlikler ve çoraplar haki-siyah renkte olmalı. Bir miktar para ama çok getirme yanında, telefon kartı,nemlendirici krem (eller, dudaklar çatlar hep) Kantinde her türlü malzeme bulunur ama kalitesini sen beğenir misin onu bilmem. Ben donu bir kere giyerim sonra atarım dersen o ayrı mevzu tabii ki. Bir de kantine güvenip de hiç birşey getirmemezlik etme zira ilk günler kantine gidemeyecek vaki bulamayabilirsin ya da gittiğinde çok sıra olabilir vs. Sonra aldığın şeyler süper kaliteli de olmasın, ilk zamanlar bize dolaplarımızı kilitlettirmediler, tabii ki bazı arkadaşların mach3 traş bıçakları başta olmak üzere pahalı sayılabilecek aletler ortadan kayboldu. Bir de tavsiye sana; ne yaparsan yap dikkatli ol, kimseyle kavga etme, hasta olma, uykuna dikkat et, özellikle acemilikte bilmem kimin maçı varmış izleyeyim yatarım deme, yat verilince direk yat uyu.

bozuk para da geçmez kredi kartı da. ziraat bankasının bir kartı var onu verecekler, ona para yükleyip oradan kullanacaksın. bozuk para, otomatlarda veya çay makinelerinde işe yarar, nöbetten dönerken sıcak bi çay içersin.

yanarak ölmekten daha acılı olduğunu duymuştum donarak ölmenin.
ama bilmiyorum doğru mu?

soğuk havada donarak ölmek ateşten yanarak ölmekten zibilyon kat daha acı vericidir. organların yavaş yavaş donacak, bunun acısını tarif edemem. donarak ölme değil de hipotermi deniyor buna. açık havada çırıl çıplak sıfır derece bir yerde kaç dakikada ölürsün bilmiyorum ama mesela 0 derece suda yaşama süren 4 dakika. yazın girdiğimiz sıcacık denizde bile 24 saat yaşanamaz. vucut ısın düşüyor sonuçta. tabi bu yorgunluğa, uykusuzluğa da bakıyor yani 0 derecenin altında bi havada çırılçıplak öleceksen en çabuk uykusuz, yorgun, aç bi halde durursan ölürsün ama dediğim gibi sandığın kadar çabuk olmaz ve acın büyük olur.

ergenlikte titanic izlediysen ondandır

askere git gece buz gibi havada 2 saat nöbet tut, ondan sonra böyle saçma hayallerin olmaz.

bi defa arkadaşlar yapıyor diye karlı arsada yatmıştım ve sadece ellerim kara değmesine rağmen çektiğim acıyı tarif edemem. hayatımdaki en büyük acılardan biriydi. kaskatı kaldı ellerim. ağladım resmen. sonra midem bulandı, kustum filan.

benim bildiğim uykun geliyor bir süre sonra. uyuyup donuyorsun. çok fazla acı çekildiğini bilmiyordum.

ben de uykulu muykulu zannediyordum.

Yahoo'nun şu anki Ceo'su, google'ın kurucu ekibinden bir kadın.

Elif Dağdeviren

trendyolun ceo su var. gerçi baba parasıyla harvard da arkadaşında gördüğü projeyi burda kurmuş diyorlar ama servetine servet kattı sonuçta.

aklına gelebilecek her sektörde. mesela benim patronum da türbanlı ve jipe biniyor. eşi restoran zinciri sahibi.

(bkz: kobi)

edit: "yarım zincir" demişim, sildim, yanlışlık olmuş.

din satıyorlar işte.

he, he, din satıyorlar.. sen de sat, sen de jipe bin o zaman. adam akşama kadar köpek gibi çalışsın, sen gel buraya "din satıyorlar" deyip çık işin içinden. şimdiye kadar lüks arabaya binip de köpek gibi çalışmayan tek müşterim olmadı. bunların çoğu da dindardı.

tavuk, kucukbas, buyukbas hayvan. hayvan ithali kime yaradi sektordekilere sor.

O gördüğün türbanlıların hepsi önceden türbanlı değildi. İhale kapabilmek için bukalemun misali uyum sağladılar yeni siyasi ortama. Ama yeşil sermayenin gelir kaynağı en çok ne dersen (bkz: anadolu kaplanları)

Justice Erol, yarım restoranı zinciri ne demek? Ben çalışmıyorlar demiyorum. Sabahtan aksama kadar biz de köpekten de beter çalışalım biz de kazanalım diyorum. O yuzden nitelikleri nedir diye soruyorum. Yabancı dil mı, diploma mı, nedir? O kobiler kredileri nasil alabiliyorlar, her tc vatandaşı alabiliyor mü?

Eindaclub, hayvancılık neden bu sermayeye yaradı ki?

hangi lüks arabada kadın görsen türbanlı oluyorsa sende sorun var, algıda seçicilik diyoruz biz buna.

yesil sermayeyle turbanin bir alakasi yok. cevrenize bakin cogu turbanli vatandas yokluk icinde yasiyor. yesil sermaye icerisinde olup turban takmayan da bircok kisi var. turban uzerinden degerlendirilmemeli sanki bu konu.

adamlarda ticaret kafasi var ihracat yapiyor ama genelde fason kalitesiz ve ucuz egitimsiz is gucunu kullaniyor. su an iktidardan oturu daha da zenginlestiler cunku daha once devletin kapilari onlara kapaliydi yasakliydilar ve dislanmislardi. son zamanlarda dersen ki iktidarin faydasi olmadi mi olmustur kesinlikle.

akpden cok once zaten baslamisti hareketleri.

yapabildiğin kadar yaparsın şınav barfiks falan çok önemli değilde koşu sakat, komutanla senle birlikte koşunca çok geri kalamıyosun 3km abi bu sigara için adamlarız yani. spor yapamayanı ezmezler ama yapabileni severler öyle bişey var. beceremeyenleri denetlemelerde falan sağda solda göreve veriyolar. takılmaya yani böyle şeyleri word excell öğren yazıcı olursun karanetten gazete okursun sabahları :)

tek bir şınav çekmeden gittim geldim.

tek barfiksim yok, italyan çukuruna girmedim, halata tırmanmadım. aferin iyi bok ettim.

askere arnold schwarzenegger'lar mı gidiyor sanıyorsun. askere gidenlerin yarısı götlü göbekli. 100 metreyi 30 saniyede koşan adam var. Hiçbir şey olmaz sana merak etme.

Eğitim Çavuş'u olmazsan kolay kolay sıkıntı olmaz , dert yapma dışarda çok abartıyorlar

gittiğin yerde kıl bir komutan varsa çarşı izinleri yalan olabilir hacı.

2 hafta da bir zorunlu izinle çıkarsın anca.

bi düşün askere gidenlerin %95 inin senden farkı yok. herkes korksun o zaman sınav barfiks çekemiyorum diye, olur mu öyle şey.

ben de senin durumundaydım aynen. ilk gittiğimde kendimi bile kaldıramadım. ama besyo mezunları hariç herkes o durumdaydı. 3 ay sonra 8 nizami barfiks, 45 nizami mekik ve 30 nizami şınav çekebiliyordum. çektirttiler. çalışırsan olur, çok takılma.

kız lisesinde okuduğum dönem, kızın biri tuvalette başka bi kızın omzuna törpü sokmuş çünkü orkidinin çöpünü çöp kutusuna değil tuvalete atmışmış.

Ünide bi arkadaş vardı Fen Edebiyattan, İİBFden de kız arkadaşı vardı. Biz bunları masum, cici bir çift olarak biliyoduk. Kız da melek yüzlü bişeydi. Meğer bunlar çocuğun sınıfından başka bi elemanla 3lü yapmışlar, yetmemiş bi de cdye çekmişler yetmemiş o cdyi porno cdlerin arasında unutup benim o zamanki sevgilimin ev arkadaşına ödünç vermişler. Bir skandal olacaktı ama nasıl üstünü kapattılar hayret ediyorum.

lisemde benim dönemimden bir kız freşa şişesiyle masturbasyon yapmış, kendini telefon kamerasıyla çekmiş ve daha sonra görüntüleri bütün okula dağılmıştı.

lise 3 te benim arkasımın okuduğu lisede onun bir arkadası okulda kıza tekme atmış. kız da hastaneye kaldırılmış.

Sınıfta, içinde bulunduğum grubun tam ortasında bir adet şarap şişesi kırıldı. Kıran yakın bir arkadaşım ve şarap grup tarafından içme niyetiyle alınmıştı. ve evet, yırttık.

bunu yapar bunlarıda yaptı: beta.eksisozluk.com

edit:Belirtmeyi unutmuşum Lise 1'de oldu bu olay, evet arkadaş nası yırttı hala anlamış değiliz.

lisede 19 mayıs'a çalışırken, bizim sınıftaki yavru ayılar havaya attılar arkadaşın tekini ve tutamadılar. baya bir yükseğe çıkmış olacak ki, çocuğun bacakları kırıldı sert zemine çarpınca. hoca hepimizi çıkardı bayram kutlamalarından, inek gibi derslere girdik hep. bütün okul beraber takılırken dışlandık. ayrıca sevdiğim bir arkadaşımdı çocuk ve haline çok üzülmüştüm.

Biraz daha eski benim hikayem ama ortaokuldayken iş eğitimi hocamızla matematik hocamız arasında ilişki olduğu ortaya çıkmıştı. Sonra kadını okuldan attılar, adam devam etti işine.
Ne demeli bilmiyorum.

selçuk üniversitesi sekreter skandalı'nı aklıma getirdi.

bizim sınıfta hoca ders anlatırken 5.ci kattan pencereyi açıp sıra attılar aşağıya. :)

www.itusozluk.com

kocaeli üniversitesinde, istanbul-kocaeli arası servis yapan firmaların birinde, kızların evli barklı ve çocuklu orta yaştan hallice şöförleri ayartıp 'ücretsiz seyahat' ve 'vip servis' avantajları kazandıklarına sahit olmuş idim.

özel üniversitelerde telekızlık yaparak okul parasını çıkaran, ev tutan, hatta araba alan kızların sayısının bir hayli fazla olduğunu görünce çok şaşırmıştım.

yurtta kızın bi masturbason yaparken içine mi kaçmış bişey, kırılmış mı, acile götürmüşler. ne derece doğruydu bilemedik hiç bi zaman.
gene yurtta iki kız banyoda birbirlerini yıkarken (!) yakalandı.
gene yurtta kızın biri cep telefonu ve kontör karşılığında veriyodu. (cep telefonu daha yeni çıkmıştı o zamanlar. kimsede da cep bile yokken onda ericson vardı yani ona göre düşünün)
amma hareketliymiş yaw bizim yurt.

dekan bütün çalışan kadınları ve kızları taciz etmiş, sarkıntılık etmiş, kimisini evine götürmüş vs vs...

belki bir tartisma baslatabilirim ama bu kedi seven kizlardan hayir gelmez haci. hele sanalda kedili nick alan birini gorursen durma kac.

cevap: yarrak. evet bildigin damarli bir yarrak.

kedileri cok seviyormuş, hepsini sarılıp mıncırmak istiyormuş ama hepsine sarılamadığı için üzülüyormuş. kişiler tahmin: mala bağlamış

dip not: vidyoyu sonuna kadar izlemeniz ruh sağlığınıza zarar verebilir.

benim bildiğim bu feyk, yani, sahte

izleyemedim
genelleme yapacak olursak, eline kamera alıp video çekip youtube a yükleyen herkesin mal olduğunu düşünüyorum. bu kızın da pek bir farkı yok

songify uygulamasının reklamı sanırım.

kızın rol yapıyor olması kuvvetle muhtemel.

attention whore

edit:okumayanlarbendeokudumdesindemişsingerçiamaokudumtabikimeraklıyımdırbenbokvarmışgibi.

O ablanın rol yaptığı ortaya çıktı zaten. Viral falan değil de, kendi okulu için mi ne yapmıştı ödev vs olarak.

"gossip girl" benzeri "skins" olabilir.

"dexter" çok daha iyi bir dizi tabii bana göre.

Gossip Girl izlemedim ama benzer kategoride "Girls" var, yerini fazla fazla doldurur bence..

Hot in Cleveland
Tell me you love me
Don't Trust The Bitch In Apartment 23

gossip girl bitiyor muymuş ya, bak ben de üzüldüm şimdi.
bence hiçbiri onun yerini dolduramaz

Skins (ingiliz versiyonu uk)
Fresh meat

kız ismi gibi geldi bana. etmeyin :( ben ali'den başka isim koymam ilkine.

Cinsiyetini belirtmeseydiniz kız doğuyor zannederdim ben de.

www.eksisozluk.com

10 tane erkek çocuğum olsa birine sina adını koymam.

direk kızı çağrıştırıyor. kaldı ki kız için de güzel bir isim değil bence.

bir tane sina tanıyorum o da erkek
ama açıkçası daha güzel isimler yok değil
bi kere dindar değilseniz ali falan gibi peygamber isimleri koymayın
2 heceli isimlerden uzak durun
soy adınız sesli harfle bitiyorsa çocuğun ismi sessiz harfle bitsin. ya da tam tersi.
güzel erkek isimlerini de kendime saklıyorum kusura bakmayın. defneyi herkese söyledim bak ne oldu herkesin adı defne artık. bana sıra gelemedi.

salih koyun salih

liseli aklıyla düşünecek olursak, ibni sina dan, ibne diye dalga bile geçerler. yazık etmeyin çocuğunuza

fonetiği çok feminen.

Michelangeli. Güzel isim bence. Başta kız ismi gibi algılanması çocuğun önüne taş koyacak değil. Böyle yanılgılara düşmeyin.

milleti napıcaksınız, sizin çocuğunuz. siz karar verceksiniz ama evet sina güzel bi isim değil bence de :)

zinaya benziyor.

daha bu cocuk ortaokul liseye gidecek hayatinin onemli bir kismini ibne sina ve zina esprileriyle gecirmek zorunda kalacak. etmeyin, eylemeyin.

koskoca sina akşin duruyor orada, ne kız ismi. güzel bence farklı olur. ama iki isim koymakta her zaman fayda var çocuk açısından. belki yanına bir isim daha ekleyebilirsiniz.

Bi tane sonuna "n" ekleyinde Sinan olsun bari

ayrıca becerebilirseniz isminin içinde çşğüöı harfleri olmasın. internet aleminde yaşıyoruz, çocuk acı çekmesin email adresi falan alırken :)

biz ege koyduk. şu sıralar çok popüler olmasının ve belki ileride sınıfında 2-3 tane ege ile birlikte okuyacak olmasının dışında problem yok gibi. tavsiye edebilirim.

düşündüğümüz ve gerek kendimiz, gerek ailelerimiz tarafından beğenilmeyen isimler şunlar:

demir (eeh işte)
deniz (kız olsa deniz olacaktı, erkek olsa da olur dedik ama hep kıza düşündüğümüz için içimize sinmedi, sanki kızlara daha çok yakışıyor)
erdem (güzel isim ama eski bir isim)
kıvılcım (dedesi önerdi sevmedik)
ata (bunu da dedesi önerdi, sevdik ama kör parmağım gözüne olmasın dedik, devir malum)
bora (güzel isim :) bir nedenden dolayı bunu da koymamız imkansız gibi bir şeydi)
efe (bu ege'den de çok bu devirde. hem bana koymak istemişler, benim dedem beğenmemiş. iyi ki de koymamışlar ben de beğenmedim)

ayrıca poyraz, rüzgar, toprak da güzel isimler. sina ismini sevdiyseniz bir n daha koyup sinan yapabilirsiniz. sina diye erkek var olmakla birlikte kız ismi gibi duruyor (ege de unisex bir isim aslında, tereddüt etmedik değil ama daha çok erkek mi kız mı çağrıştırdığını ekşi duyuru cevapladı). ibne sina diye dalga geçilmesi bir tarafa, lsöyleneni anlamayan dangalak insanlar her yere sinan yazacak, bütün hayatı boyunca zorluk çekecek.

sina kız ismi diil mi ya? bizim okulda 2 tane sina var hemide kız.

benim pederin ismi :) süper bir isim bence, babamın ismi olmasa kesin bu ismi koyardım çocuğuma. sina bey diye çağrılır, çok karizmatik çok güzel.

ya o kadar para harcama eğer evden işe işten eve gideceksen.
yemin ediyorum değmez.
clio 2 hb'ler var. 11-12 liraya bulunur tertemiz. 2000 ya da 2001. on numara araba. ben çok memnunum. 1.4 motor :)

edit: km'de 26 kuruş civarında yakıyor benzin. ama tüplü benimki. 16-17 kuruş :)

aman işte 100 km 6 lt. zaten otomatik de değil. sildim cevabımı. belki fark ediyodur.

honda jazz iyi bi secim olur senin icin muhtemelen.

2006-2007 cdti enjoy astra tabii ki
hem mtv si az, hem de çok az yakar

Türkiye'de araba sahibi olmamak için çok geçerli sebepleriniz var:
1- Akaryakıt fiyatları.
2- Araçlara uygulanan vergi oranları
3- Türk trafiği ve yolları.

Türkiye yakıt fiyatlarında olduğu gibi, araç vergi oranlarında da dünya lideri. Milli gelirine oranla ödettiği vergiler, beyin asidini tüketecek cinsten. Ülkede araç sahibi olmak, gelirinize oranla her türlü yüksek çıkacak olan giderdir. Araba almak rasyonel bir aklın işi olmamalı.

Sinir sisteminizi muhafaza etmek adına en azından bir bisiklet ya da olmadı küçük çaplı bir motorsiklet önerimdir.

hyundai getz. 1 yil kullandim cok iyi arabadir.

- park sorunu yok
- otomatik vites
- az yakiyor
- ucuz

Türkiye'de araç sahibi olmamak için başka sebepleriniz de var:

1- Ülke ekonomisinin vergi ekonomisinden, üretim ekonomisine geçmesini sağlamak.
2- Gürültü ve doğa kirliliği
3- Sağlık durumunuzun kötüye gidecek olması
4- Zamanınızı aslında düşünemeyeceğiniz ölçüde çalacak olması
5- İnsan can ve mal güvenliği.

@dokuzeylül söylediklerinde haklısın, ben de bu zamana kadar toplu taşıma kullanmakta ısrar ettim ancak işime 4 araçla 1.5 saatte gidebiliyorum (en iyi ihtimal). Üstüne 15 dk kadar da yürümek zorunda kalıyorum. Karda kışta zor oluyor.

Evdeki 3 kediyi de veterinere motosikletle götüremem. Taksiciler yağmurlu havalarda şerefsizliğin dozunu kaçırıyor. Her gün bu strese gireceğime masrafa gireyim artık. @evrenos gazi de anlatmış zaten derdimi.

dostum o kadar para harcama. bak sana yalvarıyorum :)
10-12 bin liraya bir araba al, kalan paranı da yakıta ayır. 25.000 liraya araba mı alınır allahını seviyorsan.
al 10.000 liraya, 1-2 bin masraf yap, gerisini kedilerine ayır.
benim de kedim var, o yüzden anlayabiliyorum seni. çok zengin biri değilsen benim aldığım gibi bir arabayla götürmeye bak işi. zaten çarpacaklar o arabaya, sen ne kadar gözün gibi baksan da biri gelecek vuracak, 20000 liralık araba hoop, olacak mı sana 15000. durduk yere zarar.
en güzeli dandik de olsa ayağını yerden kesecek bir araba. gerisini de diğer ihtiyaçlarını karşılamak için harcarsın.
altın yap, annene babana yolla, bankaya yatır; ama arabaya o kadar para harcama.

mahsunkul'un dediği doğru, ikinci el temiz bir renault, peugot veya hyundai işini rahat rahat görür. en olmadı al bir citroen c1. ohh miss:) ben c1'imle çok mutluyum açıkçası :)

@mahsunkul +1

kesinlikle işini görebilecek bir araba clio. bende 88 broadway var o bile yetiyor bana. işimi görüyorum, karda kışta rahat yolculuk ediyorum, bakımına yakıtına az para ödüyorum.

gerçekten gidip de 25000 lira falan verme arabaya.

bir önerim daha sana;

citroen xsara. 12000 lira civarında 99 model falan bulabilirsin. klimalı, airbagli falan işte.

not: kediyi arabasız götürmek büyük sorun gerçekten, biliyorum ben de kendi kedimden :)

bir an önce evleniniz:D

hazır yapılmışlarından evlatlık alsak brangelina gibi olma mı? half blood mı istiyosun illa?

hazır yapılmış da olur. half blood olmasına gerek yok tabii ki.

O değil ama Yerin olabilir,
24.media.tumblr.com

bana pek sevimli gelmedi.

değil. çok daha tatlılarını gördüm

Ona uzak doğulu diyorlar bu coğrafyada, zira biz de asyalıyız. :).

www.forumdas.net

btk ya şikayet etsene. sitelerinde şikayet kısmı da var diye biliyorum

real in attığı golü ofsayt diye vermemiş sanırsam.

3-4 tane kritik ofsayt çaldı madrid'e. ama asıl sebep puan kaybının sorumluluğunu biraz da hakeme iteleyip egosunu rahatlatmak. klasik mourinho tavrı.

maç sonunda cüneyt çakır a değil, yardımcı hakeme tavır gösterdi gibi geldi bana...
bence de gayet iyi yönetti.

tourismoyu sakın tercih etmeyin. zaten şehirlerarası otobüsü değil. neoplan starliner en iyi otobüstür. ama diğer neoplanlar ortalama. travego da ortalama fakat iç donanım konforda çok etkilidir.

eski modeller için olsa neoplan derdim ama son modelleri için hepsi güzel pek bir fark yok.

En iyisi Setra'dır. Ondan sonra Neoplan gelir. Sonra Mercedes O 403. Ardından Mercedes Travego.

bacak boyunuz uzunsa setra daha iyi. koltuk mesafesi biraz daha geniş onlarda.

ben mercedes i tercih ederim otobüslerde.
arada kalite farkı var bayağı...

bildiğim kadarıyla koltuk mesafesi, bacak boyu vs. markaya bağımlı bir şey değli. zira firmalar bütün bu otobüsleri bakkaldan ekmek alır gibi bana bi setra gönder diye almıyor. sipariş üzerine hazırlanıyor. yani siz setra alırsınız, içine de 52 koltuk koy dersiniz 52 koltuk dizerler, tepedeki ışıkları falan ona göre ayarlayıp verirler. yok ben konfor isterim derseniz 48 koltuklu sipariş edersiniz, ona göre dizilip getirilir. bi tarafa tek sıra diz derseniz öyle yaparlar.tuvalet olmasın, oraya da iki koltuk ekle dersiniz, öyle üretirler. hatta elinizdeki otobüsün koltuk arkası tv'leri yoktur mesela, yolalrsınızi koltuklar yenileriyle değiştirilir, otobüsün kendisini değiştirmeden.

2+1 koltuk dizilimli man fortunalar en iyisi bence.

setra ve man en iyisi bence.
setra o biçim konforlu bir araba, ses yok, ferah.
man fortuna geniş konforlu koltuk arası epey geniş ve süratli, bana kalırsa diğerlerinden en daha seri.
neoplan sadece tipten ibaret olan ve özellikle koltukları bi poka yaramayan içi basık bir araç ve en son tercihim olurdu.

setra-travego-van holl bu 3 marka en iyisidir arkadaşlar
SAYGILAR
"detaylı bilgi" ====>> [email protected]

www.youtube.com

çok eski video, hatta birand ın ana haberinde bile çıkmış olabilir, çok geride kalmışsın :P

akbank axess mi? eger akbank ise normal boyle seyler. arkadasima 1 tl limitli kredi karti yollamislardi.

şifreni oluşturan kişinin aynı zamanda kartı kullanıma açması da lazımdı, atlamış heralde. bida ara açsınlar

embesilce yetiştirilenler pek mümkün bence. çoğunluk böyle oluyor.

çocukları pek sevmem ama en sondaki bebeği bana verseler ömür boyu başka hiçbir şey istemeden onla zaman geçirebilirim.

cocuklarla pek sevmem ama böyle cocuklara can kurban gerçekten yetiştiren aileye helal olsun

toplumumuzda yer alan ortalama insan tipi bunlar.

askere gittiğinde ya da türkiye nin farklı şehirlerindeki insanları görünce çok normal geliyor bu yorumlar.

haber yorumlarından önce online haberlerin kalitesini düşünmeli bence.

bir pasaporta bir 3g li cihaz kaydedebilirsin. diğeri için parasını verip internetten pasaport hakkı satan birini bulmam lazım

2 yıl beklemek de yetmiyor, 2 yıl sonra yeniden yurtdışına çıkıp döndüğün tarihten itibaren 1 ay içinde kayıt yaptırman gerekiyor.

Ya da başka birinin pasaportu üzerinden kayıt yaptıracaksın.

hesap isletim ucreti olmaz mi? her ay 3-4 lira ucreti var vadesiz hesabin bile.

E sonuçta senin paranı da işlettiği paralara katıyor. + para + paradır :)

aslında hiç bir hesaptan para kesilmemesi gerekir. bankaya yatırılan para banka tarafından faizle vs işletiliyor ve bankaya gelir sağlıyor. eskiden harç, işletim ücreti vs yoktu, insanlar paraları güvende olsun diye bankalara para yatırırdı şimdi ise bankalar insaları soyar oldu.

vadesiz hesaplar bankaların en çok kâr payı olan kalemlerinden birisidir. sana hiç pay vermeden paranı işletiyor bedava daha ne olsun.

bankalar sadece hesap işletim ücreti ıvır zıvırdan para kazanmıyor. senin vadesiz hesaba yatırdığın parayı banaya yıllık %20 faizle kredi veriyor. daha ne olsun.

sen bankacılığın ne demek oldugunu anlamamışsın daha.

adam senin paranı sana faiz vermeden kullanıyor, daha ne kazansın???

cep.

referansına bağlı. samimi olduğun biriyse cep yazılır, bilmem ne şirketinde direktör üstü bir adam yazıyorsan bu adamlar sekterinden ulaşılmak istenir şirket telefonu yazılır. bir hocayı referans göstereceksen sabit telefonu yazılır. hocayla kanka isen cep de yazılabilir.
ama hepsinden önemlisi mümkünse bu kişilerin mail adresi yazılır.

ben geçen sene şirketin yılbaşı yemeği için gitmiştim. bence güzeldi. mezeleri, yemekleri, tatlısı, canlı müziği.. biz de baya kalabalık bir gruptuk (30 kişi) çok eğlenmiştik.

bi kere gittim çok da eğlendim. muadillerinden bir farkı yok, zaten konsept aynı; yemek ye, sınırsız iç, sarhoş ol, sonra oyna da oyna. zaten çoğu kişi yemeği düzgünce yemiyor içecem oynicam diye

Yemekleri güzel değil. Müziği de fena sayılmaz oynamak, göbek atmak istiyosanız. Ama gecenin bi yarısı artık herkesin kafa davul olmuşken saksafon grubu gibi bişey çıkıyor, o hiç çekilmiyor. En azından bi kaç ay önce böyleydi..

3d şifre ile alırsa sorun olmaz aksi takdirde satış ofisine gidip bileti alması gerekecek

bileti alırken ödeme tipi seçimi sırasında kredi kartı yolcuya mı ait diye bir ibare var onu işaretlemez ise alınabilir. Türkiye içinde bir çok kez ailemin kredi kart ile uçak bileti almışlığım oldu.

emiratesi bilmiyorum ama thy ile onlarca kez başkasına kendi kredi kartımla bilet aldım, hiçbir zaman sorun ile karşılaşmadık.

Benım biletlerimi hep yurtdışından babam alır.simdiye kadar bir sorun olmadı.

3d secure yönteminde kart sorulmaz. ama normal olarak alırsa en yakındaki bilet satış ofisine kredi kartıyla gidip şu tarihli şu bileti ben kendim ahsen bizzat aldım. sorun yok, raad olun derse de olabiliyormuş.

emirates için:

1.5 sene önce alınamıyordu, yolcu ismini girdikten sonra ödeme ekranında "kredi kartı sahibinin adı:" alanında yolcuların isim listesinden seçim yapılıyordu. şimdiki durum nedir bilemiyorum. bu nedenle arkadaşım babasının kartı ile alamamıştı, emirates ofisinden işlem ücreti ödeyerek alabilmişti. işlem ücreti de yalan olmasın 40-60 euro falandı.

özel sektör kpds yi tınlamaz.

thy tanır

değişir. bazı bankalar, savunma sanayi şirketleri dil şartı olarak kpds yi de kabul ediyor.

ozmania + 1.

yani elbet toefl vs vs ayrı bir olay ama kpds de

"saçma salak beyinsiz ötesi bir sınav, bir gram ingilizce bilmeyen adam 75 alır"

denecek bir sınav değil ki.

özel sektörde siz olsanız:

"yaa ingilizcem var abi" diyeni mi alırsınız kpds 75 diyeni mi? ha bunlara eş değer veya daha yüksek bir toefl olsa daha da iyi elbette kim buna hayır der.

bence kpds'yi yenileyin ve daha bir vurucu nota (85 üstü) çıkarın.

tabi ielts toefl'a kimse hayır demez.

toefl ve ielts daha geçerli ancak kpds de önemli. bu açıdan bence kesinlikle girin.

özel sektör kpds'yi tınlamaz diyenlere bakmayın. thy kpds'yi kabul ediyor örneğin. şekerbank başvurusunda da kpds'den son 2 yıl içinde 75 veya toefl'dan x puan almış olma şartı vardı. türk telekom için de bir pozisyonda son 2 yılda kpds'den 75 alma şartı arandı, vesaire. ama mesela iş bankası kpds kabul etmiyor, sadece toefl ve ielts kabul ediyor.

yani özel sektör kpds'yi tınlıyor. bence sınava mutlaka girin.

Mülakatta veya iş başvurusunda "ingilizce konuşma düzeyim - iyi" gibi bir kalıptan daha iyidir her halükarda bir sınav sonucu vermek. Karşı taraf en azından bir fikir edinebileceğinden girin.

Yine de toefl ve ielts daha prestijli ve elle tutulur sınavlardır konuşmanızı ve dinlemenizi de içermesi bakımından.

kontratin bittiyse at&t yi ararsan onlar sistemden unlock ederler.

ebay de de unlock kodu satanlar var, 1000den fazla referansi olan adamlardan birine siparis verebilirsin.

teşekkürler. 4-5 dolarese yapıyorlarmış bu işi ebay üzerinden.

ben öyle yaptım. ebay da adamın biri 9 dolara şıp diye açtırdı sağolsun.

evet, başkasıda faydalanırsa diye ekleyeyim...
burada 50*60 tl ye telefoncular yapıyormuş, hiç uğraşmayın. ebay e girip en ucuz ama pozitif oylanmış satıcıdan 5-9 usd arasında kilidi açtırın
(imei numaranızı gödnermek zorundasınız) adam tamamdır diye mesaj atınca, telefondan geveyi çıkartın, simkartınız takılı olsun, bilgisayara bağlayın
1. Yedekle/backup yapın
2. Güncelle yapın
3. Geri yükle/restore yapın

güle güle kullanın

:Sye denk geliyor sanırm

kezban şaşırması

seni seviyorum sedat değil mi o?

sinusoidal steady state

sıkça sorulan sorular

(bkz: confused smiley)

"hmmm.. nyse peki tmm .s.s", "hoff snne be slk .s.s" cumlelerinde de ifade edilmek istenen aslinda bu eski msndeki smiley diyorsunuz yani? peki neden ":s:s" degil de ".s.s"?

o sinirle shifte basmayi unutuldugu icin. tipki !!!11 gibi.

savcıya git, avukata git. durumu anlat. en iyisini onlar bilir ve yönlendirir.
duruma göre yalancı şahit de ayarla.
yanımda 2 kişi vardı işte bunlarda şahit gibi.
hayda...
işin zor gerçekten.
polise gidip durumu anlatacaksın.
bir nevi yalancı şahit gibi olacak olay.
hesaba aktarılan para ve gelen kargonun işte durumu..
arkadaş yazık günah ya.
şahit bulman lazım.

ya da alacaksın silahı gidip dükkanı basacaksın.
verin ulan paramı diye.

çok afedersin de bitmişsin sen
eski duyurularına baktım da
tazminat almak içinkovulayım demişsin, küfür etmişsin, elinde patlamış
sevgilin ev al üzerime yap diyor
askerdenkaçmak için yurt dışına kaçma olanakları arştırıyorsun
muhtemelen kendini bile kargolamayı düşünmüşsün (çok emin değilim)
şimdide "bana 1300 tl gönder ben de sana telefon yollayacağım" diyen birine para yollamışsın.

mümkünse sen hiç bir şey yapma zira gittikçe batıyorsun.

telefon 2.el sanırım fatura yok. alırken ptt kargoda açman gerekirdi. sen git şikayetçi ol. savcıyı inandır duruma gerisi gelir zaten.

adamı yakala, kül tablasını kafasına fırlat.

yeter abi. yeter.

@want2die zaten ilk başta zorla almayı düşünerek o sinirle gittim adamın yerine ancak o herifleri görünce para için değmez dedim.

@shnkhn sahibinden bu gibi durumlara el atıyor mu?

@kisa Askerlikten kaçmak için kendimi yurtdışına kargolayacak kadar salak değilim :) Onu başka bir şey için sormuştum.

duyuru nun troll ü bi başka oluyormuş. adamdaki hayal gücüne bak arkadaş.

bankayı arasan yanlış hesaba havale/eft yapmışım gerekli olan yere gitmemiş kontrol eder misiniz de, adamın hesabından çekip geri yatırabilirler...

@gereksiz insan adam bu sefer beni dolandırıcılıkla suçlar "Ben telefonu gönderdim, parayı geri çekti. Kargonun faturaları aha burada" diye. "Kutunun içinden telefon çıkmadı" desem beni dinlemezler ki. Hem dolandırılırız, hem para gider, hem de dolandırıcı yaftası yeriz.

uzunca cevap yazmıştım, gitti.

hocam bankadan paranı geri iste, yanlışlık olmuş de, bırak sen uğraşacağına adam uğraşsın. dolandırıcı desin isterse de sen ne yaptığını biliyorsun, için rahat. alışverişi de zaten sahibinden üzerinden yapmamışsın...

mahkemelik olursanız da çıkar anlatırsın derdini, telefonun araştırılmasını istersin, neredeyse telefon izi sürülür, sahibine sorulur vs. vs...

sen uğraşacağına bırak adam uğraşsın.

@gereksiz insan; gerçekten bankadan parayı isteyince vereceklerine inanıyor musun? :)

yanlış hesaba para aktardığını söylerse evet. Daha önce başıma gelmişti, gerçi ben hakikaten yanlış hesaba aktarmıştım. Sonuçta banka bu adama sorduğunda bu paranın nereden geldiğini kanıtlaması gerekiyor. gönderen de belli ve yanlışlıkla gönderdiğini söylüyor...

şahıs parayı çektiyse banka iade etmeyecektir. sanayideki o dükkanın kargoyu yapan adamla alakası olmayabilir. kimlikle bi kargo şubesine gidip istediğiniz adresi verebilirsiniz. kargo firması gönderici adresini kontrol etmiyorki şubede.

neyse yapman gerekenler savcılığa suç duyurusunda bulunmak. banka hesabı parayı çeken kişi, kargoyu gönderen kişi gibi izleyerek adama ulaşma olasılıkları mevcut.

ve madem gidebiliyordun imite baştan gitseydin. ikinci olarak bu tip durumlarda neler döndüğünü sezmek için zarf atabilirdin. yani tamam yarın izmite uğrıycam bende zaten elden alırım nerde buluşalım vs. diyerek adamı test edebilirdin.

get denilen bir olay var onsuz işlem yapmayın sahibinden'de veya başka bir sitede.

konuyla direk alakalı olmasa da;

her ne olursa olsun, kargolarınızı mutlaka görevli yanında açın.
eğer görevli yanında açsaydın, sana direk şahit olacaktı ve işlerin kolaylaşacaktı.

moskovada az kalmamıza rağmen biz pek haz etmedik. st. petersburgu gördükten sonra da iyi ki moskovada az kalmışık dedik.

iki erkek için kiev daha iyi bir seçim olabilir mi diye düşünmek lazım..

sadece kiev icin gidilir mi evet ama birden fazla şehri görmek mantıklı geldi petersburgdan moskova ucusu ne kadar tutar ve kac saat suruyor bir de otel hostel falan fiyatları nedir ?

st peter-moskova uçakla 1-1,5 saat civarı bişeydi. fiyatlar değişiyor. aeroflot.com'dan bakın.
st petersburg çok pahalı bir şehir. uygun fiyatlı yerler de vardır ama öğrenci bütçesini aşabilir belki.

Örneğin şu kadar fiyat tutar gibi bir şey söyleyebilir misiniz ?

moskova yı 2 gün görsen yeter, tavsiyem moskova- st petersburg arasını trenle gitmendir. yataklı trenler var, gece biniyorsun, mışıl mışıl uyuyorsun, sabah ordasın.her iki şehirde de havalimanı şehir merkezine uzak olduğu için uçakla gitmenin pek bi mantığı kalmıyor. tren garlarının şehir merkezinde olması da artısı. internetten alabilirsin tren biletini, araştır google dan bulursun.

st petersburgun gezilecek yerleri nişantaşı gibi bi yerde toplanmış durumda. her yerde italyan restorantlar veya suşi barlar var. mc donalds var tabi ama yanlış hatırlamıyrsam bi menünün fiyatı türkiyedekinin 2 katı kadara denk geliyor. hostel fiyatlarını bilmiyorum, couchsurfing deneyin derim. en azından konaklamayı bedavaya getirirsiniz.

nevsky caddesinde fast food tarzı yapan bi yer var. bi rus markası adını hatırlayabilirsem yazarım. hamburger, rus krebi falan. orda geleneksel rus çorbalarını ucuza yiyebilirsiniz. zaten genellikle nevsky civarında dolaşacaksınız. gene nevskiye yakın, kanlı kiliseye giderken sağlı sollu geleneksel rus yemekleri yapan yerler var. turistik ama nisbeten ucuz fiyatları.

zaten metro ucuz ve yaygın. çok da ihtiyacınız yok. dedeiğim gibi genellikle nevsky üzerinden yürüyereke gideceksiniz her yere. belki bir tekne turu yaparsınız hava güzel olursa. bi de mutlaka petergof a gidin. yazlık saraya. konaklamayı couchsurfing ile halledebilirseniz, yeme içme ve müze girişleri dışında çok da para çıkmaz aslında cebinizden.

ruslar couch surfing olayına olumlu bakar mı tastamam ters geldi bana.

bir arkadasim petersburg icin cok pahali dedi avuc yakarmis konaklama.

fakat biz iki kisi nasıl yer bulacaz bilemiyorum cs ile.

ayrıca bende bir korku var bu rusyaya gitmek hep tekinsiz gelmistir adamı kacirirlar falan :)

bir donem yabancıları kacirip fidye istemek cok modaydı rusya da 90 ların aktuel ve tempo dergileri vardı bizim evde orada uc bes sayida bir bu konuyu islemisler.

ha ha organ mafyası da var allah korusun, ufak çocukları da kaçırıp dilenci yapıyolarmış hatta.

80-90larda olabilir de ben uzun zamandır duymadım rusyada kaçırılıp fidye istenen bi türk. zaten gideceğin yer ya moskova ya st peter. taşraya gidiyo olsan neyse.

iki erkek cs için zor olabilir. ayrı yerlerde kalmayı belki düşünebilirsiniz. moskovada cs biraz daha rahat ama st peter daha turistik olduğu için insanlar bıkmış olabilir, ama imkansız değil. ya da aynı bakış açısıla daha tursitik olduğu için cs ye daha sıcak bakıyor da olabilirler. şimdi turist zamanı olmadığı için şansınız da yüksek. denemekten zarar gelmez.

booking.com'dan hostel fiyatlarına bakıp fikir edinebilirisniz. ayrıca bayramda gitmeyi düşünüyorsanız bir an önce cs'den request göndermeye başlasanız iyi olabilir. hatta bakmadıysanız önce uçak fiyatlarına bakın. tarih yaklaştıkça uçak fiyatları artar, en kısa sürede almakta fayda var. belki uçak fiyatları kararınızı değiştirmenize sebep olabilir.

Quick China'da var. Herhangi bir çin lokantasında bulabilirsiniz daha doğrusu. Quick China Gaziosmanpaşa'da. Kızılay'dan 112 nolu otobüsle 10 dkda gidersiniz.

Kızılay melbo da vardı bir ara hala yapıyorlar mı bilmiyorum.

Bahçelide 7nin ara sokağında mizansen var. orada çok güzel oluyor. akşam canlı müziği de var.

çukurambar marco pasha

427 aşağı ayrancı otobüs ile

Benim adım Hodor, elimden gelen budur.

Hmm olabilirmiş aslında ama bir Hıdır değil.

hayır

masasını.

sevmiyorum, hele "raki adabiyla icilir yea" insanlarini hic sevmiyorum.

kafa yapmasını. şahsen tekilla hariç, içmesini zevkli bulduğum(tat olarak) bir alkol türü yok.

ama ortamın güzelliği için, güzelleşmesi için zevkle rakı içerim.

ben sevmiyorum rakiyi, nefret ederim hatta.

sevenler de 'yae rakinin muhabbeti iyi oluyo' diye igrenerek iciyormus gibi geliyor bana.

tadını, muhabbetini.

edit: he, iğrenerek zorla içiyoruz.

Adabını ve içme geleneğini.

ben de sevmiyorum, seviyorum diyenlere de inanmıyorum. zira her içen yüzünü ekşitiyor benim gördüğüm.

balıkla uyumunu. sonrasında beyinde, psikolojide yarattığı güzelliği, aynı masa etrafında saatlerce konuşabilen insanları buluşturması, türk sanat müziğini sevdirmesi vb. gibi...

eşzamanlı olarak ilerleyen mezesi, müziği ve muhabbeti.

yavaş yavaş kafa yapmasını, mezelerini, sohbetini, bebekler gibi uyutmasını ve ertesi gün hiç içmemişsin gibi ne bir baş ağrısı ne bir sızlama...

hepsi bu.

kokusunu,muhabbetini ,kafasını.peynirle tadını

mezesini

Kokusu

Ben yıllarca pek sevmedim. Hala da nadir içerim ama iyi bir rakı mezeler ve muhabbet uygunsa kraldır, ama tırt rakı ve/ veya meze direkt köpeköldüren etkisi yapıyor. Özetle rakı özel ve güzel bir içki. Hatta bence yunan içkisi çünkü uzo bizimkinden kat kat kaliteli.

anısını seviyorum.

masasında dert unutturan, ülke kurtaran, kendine has mezesi, adabı ve kuralları olması.

Şalgamla eşliğini. Muhabbetini.

tadını, masasını, muhabbetini, adabını, şalgamla gidişini, balıkla gidişini, kavunla peynirle yazın buz gibi gidişini seviyorum. erik yerken de yüzüm ekşiyor, sevmediğim şeyi niye yiyim niye içeyim?

kafasını, ambiansını.
rakı içenler öldü de su içen ölmedi mi!
doldur hocam

ben tadını seviyorum hatta çok çok seviyorum. yemişim adabını, benim kendi adabım var mekan ayırt etmeden her yerde içerim.

On siparis vermediyse pek yok. Simdiden 2 milyon adet on siparis alinmis.

bir de amerika'da su an icin unlocked satisina dair bilgi yok. en azindan apple store'da. simdiden bir store'da siraya girerse ve unlocked satilirsa alabilir herhalde.

muhtemelen 21 eylül gecesi ebay e utopik fiyatlarla ''buy it now'' yada '' auction'' olarak düşer , iyi iletişim ve hızlı kargo yada local delivery ile alabilir sana getirebilir.

alsan da zaten türkiye de kullanamazsın sim kart farkından dolayı
şu an acayip sallıyor da olabilirim

yanlışlardasın kirpit. aynı kuralı otoyollara da uygularsan mantıksızlık ortaya çıkar. hızlı gidenler soldan yavaş gidenler sağ şeritten gidiyor. yani senin mantığınla yollar %50 veya &33 daha az araç alıyor ve trafik sorunu yaşanıyor gibi bir şey. yürüyen merdivenlerde dikkat edersen binerken sıra falan olmuyor. hatta izmirde yaşıyorsan seni metro üyol durağına davet ediyorum. devasa uzunlukta merdivenler var ve sanırım yürümeyen merdiven seçeneği yok. toplamda 2 upuzun merdivenden sonra metroya veya yer yüzüne ulaşıyorsun. hatta 2 adette kısa merdiven vardı galiba epeydir kullanmadığımdan hatırlamıyorum.iddianızın aksine sağda duranlar ve soldan ekstra yürüynlerle daha çok insan alıyor bu nalet olası merdivenler.

Teoride öyle ama pratikte öyle olmuyor. Yürüyen merdivende sürekli bir insan sirkülasyonu olduğu için normal şartlar altında yürüyen merdiven dolu olmuyor ve sağ tarafta boş yer oluyor. Bu durumda illa solda duranlar biraz rahatsız edici bence.

Tabii ki kalabalık oldu mu kimse "Soldan hızlı gidicem, sağda dursunlar" demiyor ama merdiven boşken, insanların dama tahtası dizilimine sahip olması sinir bozucu bir şey.

Bu arada ben yürüyen merdivende yürümem, sağda dururum insan gibi.

50 kişi merdivene eksik binmiyor, bilakis sol taraftakiler yürürken daha fazla kişi kullanmış oluyor merdiveni.
sağda beklemek zorunda kalanlar ise soldan sağa geçerken en fazla 1-2 saniye kaybeder.
kim bencil acaba?
rusya daki yürüyen merdivenlerde- ki aşağı inmesi 5 dk falan sürer- yürüyen merdivende sol tarafta mal gibi bekleyenleri uyarmakla görevli çalışanlar var. adamların tek işi bu.

* mod on
yürürken çıktığın/indiğin 3,50 merdiven rıht yüksekliği+basamak genişliği ortalama)
yürüyenlerde aynı işleme 1 basamak karşılığında denk geliyor.
* mod off

ayrıca şahsen insanlar dururken merdivende yürüme bandında falan çok komik geliyorlar.

sonuna kadar katılıyorum. yürüyerek çıkacaksam normal merdiveni kullanırım, kimseyi rahatsız etmem. Yürüyen merdivende de paşa paşa dururum merdiven sen yürüme diye yapılmış zaten. 5 adım az atmak için böyle bir kültür yaratılmış olması mantık sınırlarının tamamen dışında. akıllılar ya ben den önce binecekler metroya. 15 saniye sonra vagonda yan yana duruyoruz.

Anam ben ne cahal kalmışım bu dünyada :) yürüyen merdivende, duracakların sağda durduğunu, ekstradan yürüyüp gideceklerin de soldan yol aldığını ilk defa duydum. Zibilyon kere kullandığım o alette de daha önce hiç sağı solu yardırarak koşa koşa çıkmaya çalışan kimseyi görmedim. Yoksa ben Mars'ta mıyım? Herkes biner ve yukarı çıkar, kalabalıksa zaten koşturamazsın, değilse de insanlara takılmak gibi bir sorununun olmaz.

filmlerde falan rastgeldiğimiz bir elemanı takipte metro geçişlerinde elemanı kaybetmemek için bile önem arzediyor solun boş olması:) artık modern kent hayatında 3-5-10 saniye önemli hale gelmiş. ha bir de örneğin bir hatunun fordçu-abaza bir tip varsa arkasında 1 dakika süren bir merdiven macerası bile ızdırap olsa gerek, soldan yardırma ile bir nebze daha rahat edebilir insan.

soldakilerin yurumesiyle yuruyen merdivenin kalabalik zaman diliminde tasimis olacagi insan sayisi artmis olacak. 50 kisi kalmayacak.

otoyol ornegi de guzel orneklemis daha rahat anlayasiniz diye.

hafif oturup sistem modellemesi mantigiyla bakilsa, objektif dusunulse gorulebilecek seyler bunlar.

pardon gecebilir miyim diye seslenenlerden biriyim.

otoyol örneği iyi olmuş da dediğiniz sistem alternatifi olmayan, tek çıkışın yürüyen merdiven olduğu durumlarda mantıklı. otoyolun bir başka alternatifi olsa haklısınız, onun başka bir alternatifi yok, daha hızlı gidene yol açmak lazım. kimse size illa yürüyen merdivende dur, tıngır tıngır çık demyior ki, sabit merdivenden çık?

inanmazsınız ama kalabalıkta bile "solda durmayın ben koşayım" diyenler mevcut. kızılay metro istasyonunun çıkışına yazı bile asmışlar ki kızılay metro istasyonunun çıkışlarını bilen bilir ben anlatmayayım. "kuyruk olmuyor" diyenler gelsin bi görsün.

ayrıca da herkes sol şeridi boş bırakıp sağda dursa gören de zanneder soldaki boşluktan gürül gürül adam yürüyor. belki 2-3 kişi yürür oradan, merdivenin solu boş boş durur. bu "solda durmayın" diyenler de o 2-3 kişi olur zaten. zira yine ankara'daki bilumum metro istasyonunda merdiven bomboşken bile daha fazlasını görmedim.

peki niye normal merdivenden yürümediğinizi sorabilir miyim? hususi saniye tutarak ölçtüm yine kızılay istasyonunda, trenden inip yeryüzüne varmam (3 kat) tüm yürüyen merdivenlerde beklemek ve yürüyen merdivende koşmak arasında 1,5 dakika falan fark ediyor. yürüyen merdivenden koşmak ile sabit merdivenden koşmak arasındaki fark ise taş çatlasın 30 saniye. hatta ikişer üçer atlayarak çıkarsanız yürüyen merdivenden daha hızlı bile çıkıyorsunuz. yürüyen merdivenin basamakları geniş olduğu için ikişer üçer atlamak zor. ama biraz yoruyor.

sen yorulmayacaksın ve sadece 30 saniye kazanacaksın diye niye insanları hizaya sokuyorsun ki buyur sabit taraftan koş, azıcık yorul ve sadece 30 saniye kaybet. hatta hızlı koşarsan erken bile varırsın. hem yorulmayayım, hem hızlı çıkayım, herkes de bana yol versin. engelli asansörü de var, en hızlı o çıkıyor. zerre kadar da yormuyor?

ha diyorsanız ki "yürüyen merdivenden başka sabit merdiven yok, tek yol yürüyen merdiven", o zaman sonuna kadar haklısınız.

50 basamaklık bir yer için;
yürüyen merdivende 20 adım atarak o mesafeyi çıkarken,
normal merdivende 50 adım atarak çıkarsınız.

yürüyen merdivende bir adım için bir birim yorucuyken,
normal merdivende üç-dört birim yorucudur.

o saniyeler bazı insanlar için sandığınızdan daha değerli olabilir.
önümdeki insanların ter kokularını çekmekten hoşlanmıyorum.
önümdeki arkamdaki insanların gerizekalıca ve bağırakak konuşmalarına maruz kalmaktan da hoşlanmıyorum.
müzik dinlemesini bilmeyenlerin saygısızlığına da maruz kalmak istemiyorum.

yarım adım ile sağda durma herkes için çözüm oluyorken, bunun bu kadar sorun olmasını da ben anlamıyorum.

***
ekleme:
kitap okuyorsam ve yukarıda sebeplerden herhangi birisi mevcut DEĞİLSE sağda dururum, diğer hallerde ve/veya acelem varsa soldan geçerim.

@holy diver: peki bunların hiçbirini istemiyorsan normal merdivenden çık tutan mı var? haa onca şey istiyorum, bir de yorulmayayım istiyorum. hepsini de aynı anda istiyorum. bence bu kadarı fazla.

boş merdivende sağda dur, nerede istersen dur. kalabalık olmayan merdivende zaten nerede durursan dur çok fazla makas atmadan çıakrsın yukarı yürüyerek. ama kalabalık merdiven. makaslaya makaslaya çıkamayacağın kadar kalabalık demek ki. hesap yapmışsın, ben de yapayım. kalabalık bir metro çıkışında 50 basamaklı merdivene yan yana durarak 100 kişi biner. sol şeridi boş bırakırsan 50 kişi biner. metrodan 120 kişi indiyse, o merdiven 100 tanesini tek seferde yukarı taşır. solda durmadan merdivene binerlerse 50 kişi merdivene biner, en yukarıdaki tepeye vardığında daha 51. kişi daha en aşağıda merdivene yeni biniyor olur, 100. kişi ise epey gerilerde olur. niye? kalan 20 kişi daha az yorularak azıcık daha hızlı çıkabilsin diye mi? mantıklı mı peki?

@kibritsuyu,

evet tutan var valla;) 160cm ve 47 kiloyum. ve sırtımda da sürekli bir sırt çantası oluyor genelde kitaplar,vs olan. ve beni yoruyor o kadar merdiveni çıkmak. ama yürüyen merdivenin hızıyla çıktığım/indiğim zaman o kadar yorulmuyorum.

ve saydığım diğer sebepler de bu yorulmadan daha da önemli bir yere sahip. işe gidip gelirken metroyu kullanıyorum. daha biraz önce gelirken, arkamda duran kişinin hemen altta basamakta durup ağzımın içine girmesinni verdiği rahatsızlığı burada hangi kelimelerle hangi cümlelerle anlatabilirim acaba bilmiyorum ki. aslında ben anlatabilsem de anlaşılacağından o kadar şüpheliyim ki... insanlar daha "özel alan" diye bir şeyden haberdar değil, bunu kadını da erkeği de yapıyor. ve istanbul'un maslak gibi en büyük en lüks iş alanlarından birinden bahsediyorum. her sabah/akşam birileriyle tartışayım mı, özel alandan haberleri olmadığı için ağzımın içine girdiklerinden dolayı?

artı, hiç taksim metrosunun maslak çıkışını iş saatlerinde kullandın mı bilmiyorum ama insanların o kalabalığını ve sağda durmak için nasıl sıra oluşturduğunu görmek lazım. bak soldan gitmek için bile değil, sırf beklemek için.

"hem bla bla bla hem de bla bla istiyorsun" tarzı bir şey söylemişsin ya;
benim (ve benim gibi düşünen hatta hali hazırda yıllardır da uygulayan) kişilerin bu davranışları beklemek isteyenlerin hiç birine bir zararı yok ki? 20 cm sağa kaymak mı bu kadar büyük dert olan. sanki bekleyen kişilerden dünyanın en büyük lütfunu istemişiz gibi ifade etmişsin. solda bekleyen insanlar da oluyor, ben onlara denk gelince ya bekliyorum ya da müsaitse yol istiyorum. senin gibi birine denk gelirse ve negatif bir şeyler sayarsa zaten "peki" diyerek beklerim, konuyu uzatmam bile.

neyse, ben seni gördüğüm zaman sağda beklerim bundan sonra, yeter ki senin istediğin olsun;)

****
önemli bir noktayı eklemeyi unutmuşum;

insanların saygısızlıklarına dair saydığım o maddelerde; bahsettiğim insanların görgüsüzlükleri/saygısızlıkları/medeniyetsizlikleri/yetersizlikleri olarak görmek yerine, insanların saygısızlıklarına maruz kalmak istemiyorsam normal merdivenden çıkmam gerektiğini düşünerek o saydığım şeyleri meşrulaştırma mantığı da derin düşüncelere gark etmedi değil.

o maddeler bile bana soldan geçme hakkını veremedi yani, tüh ya;)

öğrendiklerimi tekrarlıyorum; yürüyen merdiven kullanmak istiyorsam mutlaka durmak zorundayım ve diğer insanların yapacağı her türlü görgüsüzlük ve terbiyesizliğe boyun eğeceğim, bağırarak yaptıkları konuşmaları dinleyeceğim, kulaklıktan zorla bana da dinletmek isteyenlerin müzik olmaktan çıkmış gürültülerini dinleyeceğim ve ağzımın içine giren insanların pis kokularını çekeceğim (burnum fazla hassas).

namaste,

geçiyor

bilkent sınavı ölçüçüdür gayet, hazırlığı atlamışsan gerek yok demektir. bölümde o ufak eksikleri de toparlarsın bence.

bölüme geçtiğinde birinci sınıfta alacağın ingilizce dersi ve derslerin ingilizce işlenişi speaking gibi eksiklerini rahatlıkla tamamlamanı sağlar. bölümünü bilemeyeceğim ama bizim hocalarımız da çok yardımcı olurlardı bu konuda. kısacası gramer açısından belirgin bir sorunun yoksa(ki olsa sınavı geçemezdin zaten) bölümde kendini rahat toparlarsın.

kendi tecrübelerimden yola çıkarak ingilizce için olmasa bile kendi arkadaş grubunu kurabilmek ve de okula adapte olabilmek için hazırlık okuman gerektiğini düşünüyorum. hazırlığı atlayıp kazanılmış bir yılın çok büyük bir getirisi olmuyor malesef. ki zaten ingilizceni de yeterli bulmuyormuşsun, kesinlikle hazırlık oku derim ben.

Hazırlık okumadığıma pişmanım. İngilizcem iyiydi ve hazırlığı atladım ama gördüm ki, üniversitede ortamın temeli=hazırlık, özellikle Bilkent'te. Bölüme herkes hazırlıktan gruplaşmış olarak geliyor ve seni aralarına kabul etmeleri uzun sürüyor. İlk sene, yaşça herkesten küçük olmam ve kimseyi tanımadan bölüme başlamam sebebiyle biraz sıkıntı çekmiştim. O yüzden madem niyetin de var, yarım dönem oku derim. İngilizce eksikliğini ise dert etme, hocalarda bile daha doğru düzgün İngilizce konuşamayanlar var, zamanla toparlarsın.

Irregular olma işi ise biraz sıkıntı tabii, bölümüne göre de sıkıntısı değişir. İki sene yaz okulundan da ders alarak programını eşitleyen çok kişi gördüm. Prerequisite dersler dışında irregular olmak çok dert olmaz ama iç mimarlık gibi ana dersi prerequisite bir bölümdeysen sıkıntı olur.

Sırf ortam için hazırlık oku diyenlere kulak asma. Bilkent'te olup da eğer ortam yapamıyorsan (ki eğer asosyal değilsen bu biraz zor bir şey) bunun en iyi yolu topluluklardır. Ben de hazırlığı atlamıştım, hazırlığa da zaman kaybı gözüyle baktım. Senin gibi ingilizcem yeterli değil falan diye düşünüyordum; keza ilk dönem özellikle matematik derslerinde çok zorluk çektim - o da teknik terimlerden dolayı. Ama o dönemin bana hazırlıktan çok daha fazla ingilizce kattığını adım gibi biliyorum.

Irregularlık da bölüme bağlı. Son iki yıldır özellikle mühendislik fakültelerinde irregular olmayı acayip kolaylaştırdılar. Sadece spesifik bölümün öğrencilerinin aldığı 3. ve 4. sınıf dersleri dahi artık her dönem açılıyor.

ben de okumadım hazırlık ama şimdiki aklım olsa okurdum.

okuma, hazırlıkta bu seviyedeyken kendini geliştirmen zor bilkent'te. burslu okumayacaksan kaydını dondurup yurtdışı dil kursuna gidebilirsin, çok daha faydalı olacaktır hem de aynı paraya gelir.

ben bilkent'te hazırlık okumadan bölüme geçtim, hiç zorlanmadım ve hazırlıktan gelenlerin essaylerine yardım ettiğim/onların ingilizcesini beğenmediğim için ortak ödevleri tek başıma yazdığım çok oldu.

kardeşim de 1 sene hazırlık okudu interden başlayıp, bu sene kpds'den 50 küsür aldı ben 90 küsür alırken.

ben de ingilizceyi cambridge'de öğrenmedim, anadolu lisesi ingilizcesi. stres yapmana, kendini yetersiz hissetmene hiç gerek yok. derslere devam ettikçe kulak dolgunluğun artar ve konuşmada sınavda olduğu kadar zorlanmazsın zaten. ilk 1-2 hafta hazırlıktan gelenler liseli gibi beraber takılır ama sonra herkes kendi ortamını kurar. sıkıntı etme, millet binlerce lira para döküyor hazırlığı atlamak için.

baydı.

Artık yok.

genç bir sunucuyla trt okul'da devam ediyordu birkaç ay önce.

daha geçen izledim ama eski tadı yoktu

www.trtokul.com.tr

Çözüm önerin nedir? Yani ne olmalı?

toplumun büyük bir kısmı koyun. kimse hiç birşeye ses etmiyor, etse de geçip gidiyor. İşin kaymağını yiyen yiyor.

Albay işi yüzbaşına söylüyor, yüzbaşı teğmene, teğmen de ya direk ere, ya da uzman çavuşa söylüyor, ülkede herkes elindeki işi başkasına yıkma peşinde. En altta olanlar da eline alıyor işte böyle durumlarda.

sehit, sehitlik diye bisey bulmuslar, bunu diyince akan sular duruyor.

adamin gencecik oglu birilerinin sikinin keyfine oluyor, ama sehit diyorlar, iki gaz veriyorlar adam da 'bi oglum daha olsa onu da gonderirim, vatan sagolsun' diyor.

kandirilmaya bu kadar musait, cocuklarinin olmesine bu kadar gonullu insanlar varken kaymak tabakaymis, yukardakilermis, kimseyi suclamamak lazim.

askerde öğreniyor insan türkiyedeki askeriyenin neden bu kadar büyük olduğunu neden bu kadar çok askere ihtiyaç duyulduğunu.
en sonunda da askeriyenin yarı yarıya küçülse hiçbir şey kaybetmeyeceğimizi hatta yüksek meblağda kar edeceğimizi.
erler rütbeliler için var anlayacağın.

sakarya'da var benim bildiğim uzaktan paralı.

hatta buymuş:
www.uzem.sakarya.edu.tr

emba.maltepe.edu.tr

ahmet yesevi universitesi var bir de, tek amaclari parasini alip, erkek ogrenciler icin askerligi tecil ettirmek.

atılım da var. iş arkadaşım 5 sayfa copy paste master projesi yapıp mba mezunu olmuştu, ondan önce hiçbir dersine gitmemişti, her dönem bütün derslerden kalıyor, bölüm sekreterine telefon edip f leri c yaptırıyordu.

Habesos var, hotel linda var. Bu sene hotel linda'da kaldık biz, güzeldi gayet.

küçükçakıl plajının hemen karşısında nur otel var, iyidir (nur beach de var karıştırmayın, orası daha pahalı)

hotelimsi pansiyonların hepsi aynı sokakta zaten, çoğunda da boş oda vardı ağustos'un ilk haftası bile. biz garanti olsun deyip hotel kayahan'da rezervasyon yapmıştık ama o sokaktaki herhangi birini tercih edebilirsiniz. fiyatlar da hemen hemen aynı. açıkta kalırız endişesi duymadan gidin ve birkaç yerle birebir görüşüp en düşük fiyatı alın. odada kalmaya zamanınız olmayacağından fazla lüx gözetmeyin. dışarsı mis gibi.

ben olsam ateş pansiyonda kalır denize 5 dk'da yürür kaş otelin cafe kısmından da denize girerdim. ya da arabayla akçagerme plajına giderdim

caretta diye bi pansiyonda kaldım ben, memnum kaldım. denize de yakındı

www.myhotelkas.com

Burası Kaş merkezde ve denize sifir, oda+acik bufe kahvalti. iki yildir burada kaliyoruz, memnunuz genel olarak.