uç durum örnek vereyim. çok çalışkan bir çocuktun. bomba patladı. artık çalışmanın bir önemi yok.
şans elbette var ve çok önemli. optimal şartlardan ne kadar uzaktaysan ve bunlar kontrolün altında değilse, yanındakinin o kadar avantajı var. hayat ortalamanın sıralamaya sokmak için alındığı kümülatif bir sınav, katalog değil; her enerji seviyesine gelecek elektron sayısı belli yani "ne kadar çok aday varsa sistem o kadarını kaldırır" diye bir şey yok çünkü aksi şekilde tasarlanmış. çünkü özünde kapitalist bir sistemdeyiz.
american dream ne sattı onca okumuş doğu blokluya? gel, gel, burada hayat var, ferrari var. bir de sanki ferrari çok lazım. gittiler ne oldu? kendilerinden daha az vasıflı ama vatandaşlığı yüzünden avantajlı olan bir amerikalı'nın süpermarketine kasiyer falan oldular. istihdam azalsa bir abd vatandaşının yapacağı belli çünkü. dışarıdaki sömürüye sessiz kalmalarının yolu içeride rahat tutulmalarından geçiyor. bugün seslerinin daha da yükselmesi de o rahat bozulunca eskiden umursamadıkları bilgileri artık umursamalarından. (abd yerine onun şartlarındaki x ülke de olabilir, insan doğasından bahsediyorum)
şans yoktur, kişinin başına gelen her şey kendisi kaynaklıdır, isteyen refaha kavuşur, anlayışı bir hikaye. neden? sen zengin olursan, ben zengin olursam "zenginlik" diye birşey kalır mı ortada? yani birilerinin kaynaklara erişiminin illa ki daha az olması gerekiyor. ve bu konuda ortalamaya bakıyoruz. yani kalkıp birinin "bak bu çocuk çok yoksulmuş, çıkmış başarmış" demesi, matematiksel olarak, gerizekalıca.
peki zenginlik şans durumunda neden önemli, denirse soranı samimi bulamam. onlarca paragraf döşenecek bir soru. ya da bertrand russel,
aylaklığa övgü'ye bak derim; söylemek isteyeceğim şeylerin çoğu orada var.
edit: şansı kişinin kontrol edemediği faktör olarak görüyorum(mesela: suriye'de savaş olması bir rastlantı/tesadüf değil ama senin orada olman senin orada olmayan bir başkasına göre bahtsızlığın), yani rastlantısallık olarak almıyorum. hiçbir şey nedensellikten bağışık değil.