Şehirden şehre değişir. Hatta şehirdeki güzergaha göre de değişir. Ankara'da fazla trafiğe girmeden işe gidip geliyordum 7.2 yakıyordu benimki. Uzun yolda 5.5i gördü.

istanbul şehir içi orta trafikte agresif kullanımda 8.5 litre, normal kullanımda 7 litre civarı. uzun yolda agresif kullanımda 7-8, sakin kullanımda 4.5-5.5 litre arası.

1.2 Clio vardı eskiden. Benzer motora sahip. Ne kadar sakin kalırsan kal 7 litre minimum. Azıcık yüklenince insan üzülüyor. Bir de gitmiyor deliriyor insan. 1.3 CDTI Corsa aldım. Hem az yakıyor hem gidiyor.

Palio 1.2 80 HP vardı eskiden. 1.6 gibi yakıyordu.

Uzman degilim ama benzer bir durumdayim. Benim de her muayenede bu degerlerim degisiyor, bazen rahat edebiliyorum, bazen edemiyorum, oncelikle guvendiginiz bir doktora gitmenizi oneririm. Olculen numara dogruysa bile, gozleriniz diger numaraya alisik oldugu icin goruntu net degil gibi gelmis olabilir.

Teşekkür ederim, sanırım alışma süreci içindeyim. Düne göre hatta sabaha göre daha iyi durumda gözlerim.

Sikayet.com ya da twitter hesaplarından twitter.com sorunu iletmeniz lazım. Bu şekilde en azından size geri dönüş sağlayacaklardır. Dilerseniz mail gönderebilirsiniz. Ama sikayet.com ya da twitter üzerinden sorunu iletmeniz size geri dönüşlerini hızlandırabilir.

Teşekkürler. Bende şuan için öyle yaptım. Beklemedeyim.

www.memurlar.net

Şu görüşü incelemenizi öneririm.

idari tatili veren valilik. eski basbakanlik ya da simdi ki cumhurbaskanligi idari izin verse (ornegin bayram tatilindeki izinler gibi) o durumda izinler yılllık izninize eklenir. burada valilik kendi ilinde idari yonden bir karar aldığı için yıllık izninize eklenmez. belki odbdusmandan görüş isterseniz. bir farkındalık oluşabilir.

1 paket kırmızı malboro al cigerlerin bayram etsin. paketi bitirince dusunursun gerisini.

ot içer gibi iç? şöyle serçe parmakla yüzük parmağı arasına sıkıştırıp yumruk yaptıkları yerden çekiyorlar ya dumanı.

bir de dumanı çektikten sonra yutkunma. yutkununca da ağzının içindeki dumanı yutuyor olabilirsin. genelde yutkunmak dumanına genizde oluşturduğu yanma hissini giderir. belki refleks olarak yanmasın boğazın diye yutkunuyorsundur.

Garcia Etkisi sanki?

Allah başka dert vermesin dostum.

üzüldüm gerçekten. ağzının tadı kaçmış. böyle hayat olur mu?

değişik bir yerden tütün alıp denesen? hatta denemeden alma derim. esnaf da namıssızlaştı. hep hilekar bunlar.

nerde kaldı cumhurbaşkanımızın anlattığı sokakta beyefendi, evde ahçı, yatakta... esnaflar.

üşüttüysem boğazım hafif ağrıdığında ben de icemiyorum. bogazimi acitiyor duman. ama mide yanmasini lansor kullanarak asabilirsin. at sabah ac karnina. tamamen geciriyor.

mide ağrısı için doktora gittin mi? bu kadar mide ağrısı normal değil sanki. mide ağrısı boşlamaya da gelmez ciddi bişey çıkabilir altından.

sarma sigaranın tütünü çok koyunca gelmeyebiliyor. çok sıkı yapma. sigarayla alakalıdır büyük ihtimal. ben mesela m&m'i çok rahat çekerken esse'yi hiç çekemiyorum nerdeyse.

whatsapp uygulamasını tamamen silip tekrar yüklemeyi denediniz mi ? bana da olmuştu bu tarz bi şey çünkü

evet ama o da işe yaramadı.

orijinal değilse kullandığınız kırek sorunlu olabilir mi?

oyun orijinal bu arada.

bence iyi

ilk bakışta uygun gibi görünüyor ancak 37.000 km de olması gerçekse fiyat iyi sayılabilir. ama sonuçta 10 yıllık bir araç hemen hemen bunu da göz önünde bulundurun.

ayrıca lpg yoksa lpg takılmalı bence çok yakar o motor.

bu yaz arkadaşa aldık bundan. 99 model hatasız ve orijinal ancak 200.000 km'de. computest %98 sonuç verdi. fiyat 10 bin lira. buna ek olarak 37bin km ve 2 yaş daha küçük olduğunu düşünürsek fena değil gibi. ama bi pazarlık ister bence bu fiyat.

edit: ya bugün aklıma geldi, benim yukarda bahsettiğim araç laguna idi. böyle düşününce fiyat bana da fazla geldi şimdi.

fiyat iyi, 37000 km doğru mu emin olmak lazım bir de adam akıllı bir servise göstermek gerekir, sen aracı bir sür direksiyon'da bir sorun var mı ön arka takımlardan ses geliyor mu, debriyajda sorun var mı bir anlamaya çalış sonra da bildik bir servise göster emin olabilmek için o kadar yıllık araçta garip problemler çıkabilir şanslıysan taş gibi arabadır alırsın.

9 Yaşında aracın 37.000 km de olması pek normal ve mantılı değil.
Motor değişmiş, değişme sonrası kmsi 37.000 olabilir ki bu uzak dur demek.

Değilse neden ve ne zaman yıllarca yattığına bakmak gerek.
Yatış sonrası baştan sona elden geçmediyse iyi masraf çıkartabilir

-2 yıl tecil ettirebilirsin.
-31 ekim'e kadar gidip işlemlerini yaptırmalısın. yoksa yoklama kaçağı olursun.
-sadece bitirdiğin eğitimden daha yüksek bir seviye eğitim için başvurursan ertelenir. yani yükseklisans yapman lazım ertelettirmen için. açıköğretim ile mümkün değil.

tecil hakkınız iki yıl. mezuniyeti takiben evinize bir yazı gönderilmiş olması lazım. bu aralar gidip son yoklamanızı olmanız gerekiyor.

tecil hakkın iki yıl. mezun olur olmaz başlıyor. sen hiç kimseye ve hiçbir kuruma güvenme ve bence bi şubeye gidip bi kontrol ettir durumunu, zira okul şubene belgeni yolluyor derler ama, herhangi bi kimlik kontrolünde kaçak görünüp de karakola çekilen ben dahil biçok kişi tanıyorum. muhtemelen zaten şubeye gidince yaptırmak zorunda olduğun yoklamanı yaparlar. daha sonra da tecil sınırların(süre bakımından) çerçevesinde, askere gitmek isteyene kadar serbestsin. açık öğretime kaydolarak askerliğini tecil ettiremezsin ama yüksek lisans işe yarıyor.

edit: yazmışlar benden önce..

peki en yakın şubeye mi gitsem olur yoksa illa nüfusu kayıtlı olduğum il-ilçenin askerlik şubesine mi gitmeliyim? elimde diplomam var, 27 haziran 2010 tarihili olması lazım. giderken onu da yanıma alayım mı? Ayrıca götürmem gereken belgeler vs. nelerdir? Bunu biliyor musunuz?

istediğin şubeye gidebilirsin, en yakın şubeye git. gitmeden önce mutlaka ara sor, diploma, fotograf vs. isteyecekler.

en yakın şubeye gidebilirsin. ama sabah erken gitmeni tavsiye ederim genelde yoğun olur.

-diplomanın aslı ve 4 fotokopisi
-nüfüs cüzdanının 4 fotokopisi (çok eskiyse nüfus cüzdanın yeniletmen lazım)
-4 fotoğraf
- bir de sağlık belgesi ama onun için şubeye gittikten sonra seni en yakın sağlık ocağına gönderecekler. alınması uzun süren bir şey değil.

teşekkür ederim.

aga sen sor bence, adam bilgi girmesi gereken bi yere sırf üşendiğinden kimlik fotokopini zımbalayacak olur da 1 tane fazla fotokopi felan ister, seni sırf o fotokopi için yollar mollar, giriş çıkış zaten sıkıntı, sıra desen ebesinin nikahı kadar, ne demek istediğimi o zaman anlarsın ama çok geç olabilir...:)

saat 9 da şube kapısında olursan sıranın başında olur işlerini çok hızlı halledersin. işlemlerini halletmeden önce yine şubeye git ve yanında neler götüreceğini öğren. bir de güleryüzlü ol çünkü olası aksilik durumunda inanılmaz işe yarıyor.

bence de burada verilen cevaplara itibar etme. asal'ın sitesinde tüm şubelerin telefon numarası var, oradan en yakın olanı seç (ikametgahının olduğu daha uygun olur bence) telefon aç, sor. misal saat 9'da sıranın başında olursun diyen arkadaş kadıköy askerlik şubesini görmemiş olabilir, oraya gideceksen 7 gibi gitmek daha makul.
askerlik konusunda herkesin deneyimleri farklıdır, o yüzden kendi deneyimini kendin yarat...

eger yerli subene gitme imkanin varsa (baska ilde falan degilse) en yakin olan yerine ona git, isin inanilmaz kisalir. yabanci subeye gidersen saatlerce yerli subenden fax beklemen falan gerekebilir.

dayım da 1,2 palio weekend var. lpg taktırdı daha çok yakmaya başladı. sonuçta aracın ağırlığı - motor gücü - sabit hızla gidilen yol gibi(şehir içind dur kalk küçük motor lpg de fazla yaktırır gibi) değişkenleri hesaba katarsan 1,2 motor lpg için optimum çözüm değil bence. gerek olduğunu zannetmiyorum.


bu ara aracı satmayı düşünürsen haberim olsun swh

aslında bir ara düşündüm ama kilometresi çok düşük olduğundan vazgeçtim. araç annemindi tabi bana gelince bir anda yol yapmaya başladı canavar.

izmirdeysen görüşelim bakarsın bir ticaret olabilir swh

ha bu arada kilometrede 23 kuruş yakıyor benzinde

bir de palio kaç model, 8 valf mi? motorun valfi etkiliyor diye duymuştum ben...

evet 8 valf. bu ara sen baya yüksek devirde kullanıyorsun herhalde 23 kuruş çok yakıyor yaw.

neyse eeee kaç lira istiyosun bakalım? anakradayım ben anlaşırsak alır gelirim. araba temizse

valla kardeş elimize toplu bir para geçecek bu ay sonunda. arabayı o paranın gelip gelmeme olasılığına göre satabilirim. arabaya gelince, arabam temiz ama arka tampon değişik park halinde kaza yapılmasından dolayı. o yüzden sana kesin bir fiyat söylemeyim. sen araştır bak araba güzel. bende ev ile bir konuşayım para gelecekse eğer elimize satabilirim niye olmasın. zira aklımda megane var...

neyse ben sana bir şekilde haber vereceğim.

23 kuruş şehir içi bu arada. şehir dışında 20 lere iner. belki de daha az. zaten clio eğer 1.2 ise 90 ı geçmek çok yakmaya neden oluyor.

görüşmek dileğiyle. lpg'ye yatkın olsa satmayı düşünmem bile de...

sadece arka tampon değişik olsun sıkıntı çıkmaz sadece tampon ise ve başka yerinde boya badana yok ise

abi tampon değişik benim bildiğim. yine sana akşam herbişeyini sorar, tam şu anda kaç km de olduğundan fotoğrafına, ne zaman bakım yapıldığından yağ durumuna ve kafamdaki fiyata kadar her şeyi özel mesaj vasıtası ile iletirim.

hatta sen bana mesaj ile mailini at daha iyi olur. görüşmek üzere.

ben 2 sene once clio 1.6'ya taktirdim. lpg'deyken verim artiyor, performans dusuyor fakat 1.6 oldugu icin pek farkedilmiyor. 1.2 essege donmesin?

mundar edersin motoru. zaten 1.2 yeterince az yakıyor ama benzin fiyatları yüksek olduğuna ekonomik olmuyor. fakat lpg takıldığında da meydana çıkaracağı uyum ve performans düşüklüğü sorunlarıyla benzinle çalışırken ki halini mumla aratacak size haberiniz olsun.

fiyat ve performans olarak lg veya philips al. sony sakın alma alan akrabalarım hiç memnun değildi.

lcd elektrik tüketimi olarak daha avantajlı. ama 50 inçlere gelindiğinde plazma daha önce çıkar.

3 yıllık samsung 42 inç plazma kullanıcısıyım. alet çok da özellikli bir ürün olmamasına rağmen uydu ile kullanıldığından güzel bir görüntü kalitesi veriyor. not: hd ready ve 100 hz falan değil =)

sözün özü 50 inç düşünüyorsan bence lcd ye bulaşma. led falan bak. ama benim param az, görüntü güzel olsun dersen plazma iyidir.

Degerli kagit bedeli e pasaport sitesinde bulunan defter bedeli yani 138 liradan 50ye dusmus.1 yillik harcta 95 lira.Bir de 10 lira biyometrik fotograf icin diyelim.Bir de basvuracaginiz yere giderken kullanacaginiz yol parasi 160 liraya alirsiniz.Valla ben de hemen basvurucam indirim olayi super oldu.

www.radikal.com.tr

sağol rokoko, çok iyi olmuş defter parasının da inmesi. peki dostum, benim randevu 26 temmuz da. Peki ben parayı yatırsam bu adamlar fiyat falan yükseltirler ne olur sence? Hani yeni bir randevu alıp daha önceye mi alsam?

Ayrıca dostum, şimdi ben bu parayı ne zaman kadar yatırmalıyım?

Sonuçta kanun çıkmış bir daha fiyatları yükselteceklerini sanmam.Randevudan önce dekont elinde olmak kaydıyla istediğin zaman yatırırsın.Ama sana tavsiyem biraz bekle çünkü sitede bile güncellenmedi fiyatlar.

Doğru diyorsun. Bende indirim görünce zaten almam da lazım atlayayım dedim hemen =) bizim devletin ne yapacağı belli olmuyor zira.

Pasaport almak için hiç internetle filan uğraşmayın, çünkü siz oraya gittiğiniz zaman sizin netten yaptığınız şeyleri tanımıyorlar, bilmiyorlar. Ayrıca hiç Temmuz'lara randevu almakla da uğraşmayın. Gidin sabahtan sıraya girin başvurun direk.

indirim daha yeni yapıldı, fiyat yükselmez. netten başvursanız da neticede fotograf falan götürmeye gideceğinize göre, gidin evrakı verin, ödemeyi yapın, ertesi gün almanız gerekir.

3200 randevu almak için uğraşmayın demiş ancak ben geçen hafta randevusuz olduğum için evime gönderildim. randevu sistemi oturmuş sayılır. işini sağlama al.

insanlar genelde değerlendirmeyi yedek parça fiyatı ve ikinci el piyasasına göre yaparlar mesele bu aslında.. bu yüzden size golf yada leon diyorlar.. bir mercedes sportcoupe'un ikinci el piyasası ile yedek parça fiyatı ile golfün ki bir değil.. ya da üstüne çıkan modelle de alakalı.. bmw 3.16 compact'ın üzerine model çıkmışken leon ve golf hala son seride.. tavsiyem gözünüz kalmasın imkanınız ölçüsünde araçları bir kullanın, yakıt-performans olarak, kendinizi içinizde rahat hissettiğiniz ve son değerlendirmede kendinize evet evet kesinlikle x'i almalıyım dediğiniz arabayı alın, tercih sizin..

ya şunu sölim 3 yıl falan 99 model volkswagen bora kullandım 99 modeldi, yani diğerlerini bilmiyorum ama 2. el bora hayatta almam. dökülüyordu araba, camı arzalı şanzıman sorunlu fan sorunlu. sürüşü çok iğyiydi ama devamlı sorun çıakrıyordu. he araba hala gidiyor hala süper falan ama yok yani. çabuk dökülüyor.

mersolarda böyle bir sorun oalcağına inanmıyorum ben. ben merso alırdım her türlü.kıyas kabul etmez ya yemişim golfü leonu.

bende senin gibi düşünüyorum cedric. aralarında 10 lira farketse tamam gidelim leon golf alalım ama aynı fiyatta olmaları mercedese yönlendiriyor.

yakıt deli gibi önemli alırsam eğer lpg düşünüyorum. yedek parça konusuda allah aşkına şahin olsa tamamda mercedesle wv yedek parçaları kazıktır tabi mers biraz daha kazıktır sonuç olarak kazık yani. birde insanın kendisini de düşünmesi var yedek parçası 5 lira diye kartalla kaza geçirsek öldük. oldu mu şimdi? kaliteli arabanın yedek parçası da pahalı olur tabi.
zaten düşüncem o ki askere gidene akdar kullanıcam 3-4 yıl ediyo oda. o süreçte de her hafta bi tampon alıcağımı sanmıyorum inşallah (:

@ Ogzi

yanlis anlamis olabilir ama duzelteyim pesinen;

leon aralarinda yan sanaayi olarak en pahali parcasi olan aractir.

bmw ve audi ise yan sanaayi parcasi olarak ucuzdur. guvenle alin, yetkili servis disinda ucuz ucuz yaptirin.

@pitbull

evet leon pahalı olabilir ama şöyle bir şey var, leon'da bir sıkıntı yaşadığınızda yan sanayi parçasını mercedes sportcoupe'e göre çok çok daha rahat bulursunuz temel sıkıntı burda. elbette bir şahinle kıyaslamamak gerek sonuçta araca ödenen para denginde ve kalitesinde bir yedek parça fiyatı çıkıyor ortaya ama dediğim gibi aracın yaygınlığı da yedek parçayı bulmada, hatta ustasını bulma da bile etkili.. bmw'de ya da a3'de öyle bir sıkıntı olacağını sanmıyorum.. ayrıca bmw düşünürseniz, bmw'nin ikinci elinde çok dikkatli olmak gerek not düşeyim dedim..

img718.imageshack.us

bu dediklerinize göre ben hala suna kitlenmiş durumdayım. bu araba 33binlira c180 2001 145bin km de.

böyle bi araba varken ben leona 29 30 vermem veremem.

model yılı araçlardan çok şey alır götürür. bakın markası, modeli ne olursa olsun aynı ya da benzer sınıflar içinde olmak koşulu ile 2001 model bir araba ile 2006-2007 bir araç kıyas kabul edemez. bu noktada araç ile yapılan kilometre, aracın kaç kişi tarafından ve hangi şartlar altında kullanıldığı, kazası belası vs. etkiler.

2001 model bir mercedes çürür efendim. önümüzdeki ağustos ayı itibariyle 10. model yılını yaşayacak bir mercedes hiç sanıldığı kadar genç bir araç değildir.

aralarından en temizinden 5 model yılı olan bir aracın yol tutuşundan kullanılan sistemlere, güvenliğinden estetiğine her türlü fonksiyonunda değişiklikler gözlenir. özellikle yakıt tüketimi eski araçlarda yükselir. bununla birlikte aracın hangi şartlar altında kullanıldığı bilinmediğinden yakıt tüketimi çok daha üzücü boyutlara ulaşabilir.

tabi burada "hacı ben şekil adamıyım mercedes'e binerim" dersen afiyet olsun. ancak benim bir tercihim olsa 2001 bir mercedes, bmw yerine audi a3 ya da golf düşünürüm daha yüksek modellisinden.

sonuç olarak marka, model ne olursa olsun 2001 model yılı günümüz için, bir araç için "yaşlıdır". hele ki 30 binler gibi miktarlar söz konusuyken.

hiç düşünme al mercedesini bwm'ni keyfini sür. verdiğin paranın hakkını versin araba. ha satarken biraz zorlanırsın ama o aradaki farkı da bindiğin 3-4 yılın amortisman farkı olarak düşün.

onun dışında geriye bmw 3.16 2005 birde a3 2006 modelleri kalıyor.

2001 model arabaya o kadar vermeyin bence, ama para sizin tabii. teknoloji ilginç bir şey. inanın çok fark ettiriyor. araba ne kadar genç o kadar iyidir. hatta gidin sıfır bir araç alın.

şmdi benim bi türlü anlamadığım şey su.
mercedes değil mi arabalar içinde en sağlamı en kusursuzu (ya onlardan biri ilk 3 filan)

2001 model bi araba dersen. 2001 model hyundai da araba mercedes te araba ama şimdi eşit mi bunlar 90la duvara çarpsalar ikisnde de hasar aynı mı olur? anlatabildim mi bilmiyorum ama 2001 model mersedes eskiyse 2001 model hyundayi hurda be abi tekerlekli tabut hatta bana göre korozyonlu demir parçası hatta.

demem o ki 2001 model mercedes 2007 model gibi bir sürü arabayı cebinden çıkartamaz mı mercedes lüks araba değil mi yada bmw yada audi?

30 bin civarında bir bütçe ayırdığını düşünüyorum buna göre yorumumu yazacağım.

öncelikle 2005 sonrası araçlara bakmanı tavsiye ederim belki 2001 model bir mercedes daha güzel görünüyor ancak teknik farklar mevcut. 2005 otomobilde bir dönüm yılı bu yıldan sonra çıkanlar daha farklı özelliklerdeler.

2005 üzerinde hem güzel hem de konforlu pek çok araç bulabilirsin. 30bine sıfır albea mı 2005 a3 mü dersen sanırım herkes a3 der.

yakıt konusunda 2000 motor üzerine çıkmayacaksan çoğu benzinli araç benzer şeyler yakar bahsettiğin modellerde bu da yaklaşık 10 lt gibi bir rakamdır. 9 olur 11 olur sen ortalamaya bak arada basar arada yavaş gidersin dengeler.

a3 kullanan birisi olarak tavsiye ederim. zaten 2004 model kasa ile 2012 kasa arasında sadece makyaj farkı var. ideali 2006 sonrası ön ızgara değişikliği olan modeller. 2007den sonra radyo ekranı büyüdü 2009dan sonra da farlar değişti.

30bin e alacağın ideal araba 2006 2007 arasında bir a3'tür. aracın hasar durumuna göre 2008e kadar çıkarsın ancak hasarlı demek araba elinde kalır demek değildir. ben 9000 TL hasarı görünen bir araç almıştım. kapı falan değişmiş ancak kapı değişince araca bir şey olmuyor. yerine yine kapı takıyorlar bu yürüründe sorun olduğu anlamına gelmiyor. ancak yine de aracı iyi incelemek lazım bu araçların bir farı bile 2500 tl bunu unutmadan hareket etmek lazım.

elinden kolay çıksın dersen de vw golf al derim ama her durumda değerinden fazla para vereceksindir.

a3 daha yüksek modellere girme zarar görürsün malum kasa eski ve 2013te yeni model gelecek.

bizim bir arkadaş seç ile geliyordu sanki. neoplan starliner ile geliyordu hep ama bilemicem şimdi.

inceden kalp krizi geçiriyor olmayasın_? ayrıca psikoloji camiasında en nefret edilen şey hastanın internetten araştırıp ben bu hastalığa sahibim iyileştir beni demesidir. o yüzden doktoronuza gidin böyle böyle oluyor deyin bakalım neler diyecek.

bunu öğrendiğim iyi oldu bişey demiyim tamam ama adam niye geldin diyince ne dicem

2 gün sonra edineceğim "psikolog" sıfatına dayanarak şunu söylemek istiyorum ki panik atak kalp krizi ile en çok karşılaştırılan hastalıktır ve sırf ben panik atağım galiba deyip ölen onlarca insan literatürde ulaşılabilinirdir. Yapmanız gereken önce bir psikolog/ psikiyatriste danışmak. onlar sizden EKG isterler, tıpçılar sizi bir güzel değerlendirirler. Eğer fizyolojik bir sorun varsa ortaya çıkar. Yok durum psikolojik ise onu uzmanınız çözer. Davranışçı terapi, ve hekimin önereceği ilaçlar ki genelde atarax ile lustral olur sorununuzu çözer. aman ihmal etmeyin kalp ile ilgili bir sıkıntıda olabilir.

tabi yaş, yaşantı, aile yapısı, iş stresi vs. gibi faktörler çok önemli bu noktada. buradan bakıp bir şey denmez. ama sadece dikkat edin, ihmal etmeyin.geçmiş olsun.

Durumunun fiziksel yanını ( yani kalple-göğüs ile ilgili olanları) elemek için kesinlikle doktora gitmekte fayda var. Doktora gittikten sonra, "oh be panik atakmışım" de. Panik atak tedavisi olan birisi olarak, kalp sorunu yerine panik atağı tercih ederim.

aramaya usendim. direk linklerini verirseniz indirebilirim

www.sciencedirect.com

www.sciencedirect.com

www.sciencedirect.com

www.sciencedirect.com


Mailim de goksel87 et gmail nokta kom

şimdiden sağol

maalesef uyeligim bu makaleleri acmadi. kusura bakmayin. eger baska veritabanlarinda da varsa oralardan da deneyebilirim.

Benim üyeliğim de açmadı bunları demek ki başka bi' durum var. Yinede çok sağolun.

sözkonusu banka garanti ise eyvah dostum. umarım o aç gözlü şirket paranın üstüne yatmaz...

benim mesai saatleri içinde paramı yutmuştu. Yatırdığım tüm miktar akşamına hesabıma geçmişti garantide.

valla bana da hesaba yatar dedi kadın ama yine de kusku duymuyo degilim. 100 lira da az para degil, bi de 2 gun once 250 kaybedince degeri iyice artan bir para. aksam baktım hesaba da yatmamıs. artık 1 2 gun bekliycem olmadı en yakın subeye gidecem artık.

benzer bir durum finansbank atm'sinde başıma gelmişti, gün sonu sayımındaki duruma bağlı olarak iade ediyorlar, benimki bir hafta kadar sürmüştü gerçi ama sonunda para kredi kartı borcuma sayılmıştı. (borç öderken olmuştu bu olay da)

evt katılman gerekir, ortak kullanım seysidir o. aidat dusuk alınabilir.

sana gore catıya bişi olsa ona da katılmam dersin, sana uzak fln.

çok katlı bir binaya asansör yapılması lüks değil faydalı yeniliktir.
bununiçin kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğu gerekir (yani %51).
ancak sen, ben 2. kattayım bu asansörden yararlanmayacağım diyerek asansör için yapılacak gidere katılmak zorunda değilsin. ancak malikler arasında anlaşmazlık devam ederse giderlere katılıp katılmayacağına hakim karar verir.

ben lüks olduğunu savunmuyorum zaten. Sadece benim böyle bir şeye katılmama lüksüm var mı diyorum? Ayrıca her ailenin bir bütçesi var ve benimki en azından şu an için istedikleri parayı vermeye yetmiyor ne yazık ki.

hocam bi kere kaçarı yok boşuna itiraz etme katılman gerekiyor. 2.kattasın kurtulma şansın az zeminde oturuyor olsaydın para vermem der çıkardın işin içinden. bryan fury nin dediği gibi çatı meselesi olsa ne yapacaksın. diğer bir husus asansör binanın vergi değerini arttırır haberin olsun. yüzde kaç oran aklımda değil tam olarak ama 12 olabilir.

açıklamada yanıltma var.

refurbished stok fazlası ve sezon sonu ürünlerinden oluşmaz. yıpranış teşhir ürünleri ve satılmış ancak geri gönderilmiş ürünlerin üretici tarafından sıfır haline yaklaştırılarak piyasaya ucuz fiyatlarla tekrar arz edilmesidir.

Stok fazlası ya da sezon sonu ürün falan değil onlar. Arıza sebebiyle firmaya geri dönen, tamir edilip tekrar piyasaya sürülen "ikinci sınıf" mallar.

gittigidiyor'dan refurbished bir zen touch 20 gb mp3 player almıştım. hiç bir sorun yaşamamıştım satıncaya kadar. demem o ki kullanıcı profili düzgün ise al.

ayrıca refurbished fabrikaya arıza dolayısıyla gitmiş ve tamir edilip sıfırlanmış maldır. genelde 6 aylık garantileri olur, kutusu daha farklıdır vs. vs. vs.

o şekilde fujifilm finepix s 1500 aldım. 3 ay oldu çok memnunum. teknozirve diye bir satıcıydı. profili gayet iyi.

her refurbished kullanılmış, kutusu açılmış iade edilmiş demek değildir. bazı firmalar serisi biten, artık üretimi yapılmayan, popülerliği yitirilmiş ürünleri, ambalaj, dağıtım, reklam gibi maliyetlerini minimuma indirerek refurbished diye satıyorlar. burdaki refurbished yanlış bir kavram ama öyle kullanılıyor. genelde büyük satıcılar firmalarda toptan alıp çok büyük iskontoyla satabiliyorlar.
ebayde tek seferde 4000 tane refurbished olympus e 420 satışı olan bir satıcı vardı. orjinal janjanlı ambalaj yerine mukavva kutuda satıyordu makinaları. olympus üretimi bitirmiş e420 serisinin elindeki hepsini de bu adam almış. en son gördüğümda hala tek tük satıyordu.

piyango oynamayı seviyorsanız işte bu tam size göre bir ürün ehe.

Ablamda Hyundai Getz var. Zaman zaman kullanırım. Araç 1.5 dizel. Arkadaşımda da benzinli bir getz kullamıştım. Motoru seri, ancak sağlamlık, güvenlik vs. adına zerre güvenilmez bir araç. 2008 model araçta tek airbag varsa ve bu aracın tek güvenlik önlemi ise ben canımı sokakta bulmadım arkadaş derim.

Temiz bir renault clio bulursanız sizi hiç üzmez. kendi aracım. 22 binde 2004 model bir clio. gerçi otomatik vites değil ama daha aküsü bile değişmedi. allah göstermesin bakımı dışında masraf yapmadık araca.

bir de işin şöyle bir boyutu var tabi. söylediğiniz rakama 2008 hatta zorlarsanız 2009 getz bile bulursunuz. ancak dedim ya biraz güvenlik lazım.

bakın benim clio 2004 model 4 airbag, abs ve asr baz modeli+güvenlik paketli. ama 2008 bir getz de adamlar sürücü hava yastığını neredeyse çok görecekler.

burada yanlış anlaşılmayı hiç istemem. renault clio süper bir arabadır falan demiyorum =) sadece daha güvenilir bir araç getz' e göre.

bakın jazz, eski kasa toyota corrolla, honda civic vs. bulunabilirse çok iyi araçlardır.

ama siz küçük sınıfta araç isterseniz gözüm kapalı clio öneririm.

son bir söz, özel bir nedeniniz yoksa otomatik vites arabayı hiç tavsiye etmem. özellikle ikinci el alacağınız için problem çıkarması riski her zaman vardır normal vitese göre.

Bizim evdeki ilk araba olacak alacağımız. Dayımın, teyzemin falan araçları kullanmıştık çok az da ben hiç otomatik kullanmadım. annem de arada kullanacak alacağımızı ve bir türlü düz vites kullanamadı. eğer güvenilir bir yer bulamazsak düz vites alırız artık. Alışır zamanlar herhalde :)

Jazz olsa çok güzel olacaktı sanırım. Ancak bir türlü bulamadım bu fiyata da malesef. Civic veya Clio da aklımdan geçiyordu. Zaten dediğim gibi, ilk araç olmasından dolayı ne kadar düzgün kullanacağımız da meçhul. Güvenlik meselesi ciddi bir konu yani. 2004 civarı bir Clio iyidir o zaman dediğinize göre. Ona da daha dikkatli bakayım :)

Teşekkürler.

Herşey dahil Honda Accord derim. Kullanan bilir. Km yakıt sarfiyatı şehir içi 250 şehirler arası 180. 2000 Motor. şık, zilyon tane özellikli şahane araçtır. araştırın derim.

aslinda dediginiz gibi jazz bu saydiginiz araclarin icinde en makul olani. hem ic hacmi genis, hem bagaji genis, alisveris yaptiginizda posetlerin bir kismini koltuklara koymak zorunda kalmiyorsunuz hem de az yakiyor. gectigimiz gunlerde ankara'daki honda servisinde 17ooo liraya gormustum bir tane, sanirim 2005 modeldi. 17'ye bulunan 16'ya da bulunur gibi, pazarlik payiyla falan. illa ufak araba dusunuyorum demiyorsaniz honda city'lerin de epey otomatik viteslisi mevcut piyasada ama onlarin fiyatlari ne durumda bir bakmak lazim.
bir de renault modus'ler cok ucuz ama nedir ne degildir bilemiyorum.

10 yıl önce açılmışını içmiştim. Sadece tadı acıydı. Hala ölmedim.

yüksek alkollü içkiler bozulmazmış yıllarca. 1-2 yıl bişey değil, rahatlıkla içebilirsiniz. afiyet olsun.

edit: açılmış kısmını atlamışım. ozaman sakat olabilir. bende vardı 2-3 yıllık, 3-4 kişi içtik. ben hariç hepsi miğdeyi bozdu benden söylemesi.

ölürsem öbür tarafta görüşürüz?:)

belki marka olayı da önemlidir. ama ben içtim yani. jonnie walker red labeldı kendisi.

zaten şirince ye minibüsten başka alternatifiniz yok. izmir selçuk arası için ise zaten otobüs var tren harici. araba ya da motor kiralamayı düşünmüyorsanız tabi? tren keyifli olacaktır. hiç binmesem de izmir - şirince yolu atmosferine yakışır bir tercih olur.

peki şirince' ye minibüsler ne kadar sıklıkta var. Alkol almayı planladığım için araba istemiyorum. Tren alternatifi benim de hoşuma gitti aslında. Ama Selçuk' u iyi bilmiyorum. Otogar ve Tren Garı merkeze yakın mı?

bilmiyorum söylediğiniz şeyle pek alakası var mı ama 3 günlüğüne izmir'e gittim geçen hafta görmüştüm orda, paylaşayım dedim =)

eğer doğrudan izmir'e giderseniz ordan şirince'ye 15-20 liraya şirince turları var. o turlardan biriyle gezebilir akşamına da şirince'de kalabilirsiniz.

selçuk otogar şirince minibüslerinin olduğu yer, izmir selçuk arası ise 5-7 lira tutuyor. şirince'ye ise hayatımın en rahat otostopunu çektim, o köy yolu üzerinde 5 dk'dan fazla bekleyeceğinize ihtimal vermiyorum. ha araç durmadı gelen minibüse biner veya yürürsünüz zaten (7km).

şirince'ye girince çarşıdan geçip sağda kalan köylüm büfesine uğramadan şarap satın almayın sakın. arkasından istanbul'a gelecekseniz siparişim olacak, olmazsa numarasını alırsanız sevinirim :P

aslında turları düşündüm ama çıkışları çok erken saatlerde. o da bize uymuyor açıkcası =)

selçuk zaten başı sonu 10 dakika bir alan o yüzden trenden inip şirince dolmuşlarına binmeniz sorun olmaz. bu tarihlerde yanlış bilmiyorsam dolmuş seferleri de oldukça sık. yürüme ihtimali ise pek makul değil nitekim 7 km dağ tırmanışı yapmak her babayiğidin harcı değildir.

aleyküm selam.

media markt'ta zilyon tane çeşit var. böyle bi sıra boylu boyunca mp3 player, ohooo. fiyatları da görece uygun gibi. dışarı falan çıkarsan bugün bi bak istersen.

marka olarak da bende creative var, şahane.

100 dölar'ın altında(bilhassa mp3 player)ı asla türkiye'den alma hacı.burada 90 lira bayıldığın mp3'ü yurtdışından 40-50 liraya getirtiyorsun.burada 90 lira ortalama birşeye vereceğine aynı 90 liraya yurt dışında 2,3 nesil sonraki modelini alabiliyorsun.minton, philips vs.. tırt markalardan uzak dur!

tavsiye ettiğim 3 marka var.işkembeden atmıyorum.bir sürü mp3 player kullandım.
cowon, sandisk, iriver.

meizu m6. ses ve fiyat bağlamında en iyi üründür.

bütçe ne kadar?

150 liraya iriver t5 daha düşük fiyatlara sony yada creative al.

sandisk sansa clip iyidir, iriver t5 iyidir... yani bunlar bu markalrin ucuz modelleri...

piranha buddy plus

böyle bir ucuzluk var kaçırma marka mustek
www.webdenal.com

royal canin, hill' s gibi mamalar premium denilen iyi mamalarmış. açıkcası ben alamıyorum çünkü çok fazla yemek yiyor benimkisi ve maddi durumum o kadar da yerinde değil. bu yüzden kitekat ile idare ediyor. özellikle hill' s ile ilgili iyi şeyler okudum.

www.juenpetmarket.com

şu linke göz gezdirebilirsiniz.

whiskas ve kitekat ların çok sodyumlu olduğunu, kedilerin uzun vadede böbreklerine zarar verdiğini duydum. bir de sanırım içine monosodyum glutamat gibi tadı etkileyici malzemeler de koyuyorlar, kediler bir yedi mi vazgeçemiyor.

daha jenerik markalardan alıyorum ben kuru mama. ama yine de evde çok ucuza ciğer, taşlık, boyun gibi sakatatlar alıp azıcık sebze koyup (havuç, patates, kabak vs ne varsa) yemek hazırlayabilirsiniz pisiniz için. bir paket taşlık 3 lira filan. güzel saklarsanız 5-7 gün arası dayanır maması. veterinerden taurin damlası da alabilirsiniz, vitaminsiz kaldığını görürseniz. böyle bişiler işte :)

hazır kuru mama alacaksanız vetlerin tavsiye ettiği premium mamalar genelde şunlardır:

royal canin
hill's
pro plan
iams

bunları gönül rahatlığıyla verebilirsiniz. bu mamalar (özellikle royal canin) bazı vetlerde açık olarak da satılıyor, öyle alınırsa daha ucuza gelebilir. yok benim bütçem kaldırmaz ille de ucuz olsun diyorsan şu siteye bakmanı öneririm:

www.temizmama.com
ben bu siteden bonacibo almıştım bir ara forumlardaki tavsiyeler üzerine. kedi gayet güzel yiyordu. yerli bir firma. premium mamalarla aynı besin değerlerinde mama ürettiklerini iddia ediyorlar. ne denli doğrudur bilemem ama deneyebilirsin istersen. epey ucuz çünkü. market maması alacağına buradan al.

premium mamaların neredeyse tamamını kullanmış bir insan olarak şunu söyleyebilirim. iyi bir düzen oturtabilirseniz özellikle de hills verdiğinizde kedi daha az mama ile doyuyor.
dışkısı da daha az miktarda ve daha az kokulu oluyor.

emin olun uzun vadede whiskas ile kaliteli mamalar ayni fiyata geliyor. zaten profesyonel mamalar ile ogunluk 20gr gibi bir olcuyle doyuyorlar, whiskasi ne kadar verirsen o kadar yiyorlar. insanlar icin burger king neyse kediler icin de whiskas o. cocugun olsa her gun fast foodla beslenmesine goz yumar miydin?
sorunun cevabina gelirsek, hills iyidir, pro plan de oyle. royal canin hakkinda herhangi bir fikrim yok. baslarda biraz istahsiz olacaktir whiskastan sonra ama zamanla alisir. hatta arada sirada konserve mamayla da simartabilirsin.

Kedinde belirgin bir rahatsızlık yoksa, hiç endişelenme Whiskas'a devam et. Whiskas ne kadar sağlıksızsa, profesyonel mamalarda en az onun kadar sağlıksızdır.

O kitabı satamazlar. Yayıncıya ve pandora' ya mail at bence.

Kitap yabancı dilde bir ders kitabı, bayağı normal fiyattan aldım, araya falan mı karışmış ki? Peki farkı var mıdır kitabın acaba?

Herhalde vaktiyle promosyon/hediye babında dağıtılmış olan bir kitaptır, bir derginin, gazetenin vb. yanında ücretsiz olarak. Bu arkadaşlar da satmışlar demek. Açıp sorun, olmadı email gönderin.

muhtemelen kediler bodrumda fare avına çıkmışlardır. eşinize bide bu durumdan bahsedin bakalım, kedileri sevecek mi sevmeyecek mi

verdiğiniz bilgilere göre sanırım en makul çözüm eşinizi boşayıp çocuğu almak olacaktır.

mahalledeki bütün kedileri mi öldürtmeyi planlıyorsunuz? eşiniz çocuğu parka götürdüğüne ne yapacaksınız? akşam eve gelip de "hanım çocuk nerde?" diye sorduğunuzda "yav parkta dolaşıyoduk, kedi geldi bi tane, onu bırakıp kaçmak zorunda kaldım, bi saat sonra geri döndüğümde yoktu orda" mı diyecek?

istememişsiniz ama, sanırım hem eşinizin hem de çocuğunuzun güvenliği için en makul yol terapi.

Öncelikle şu her şeye siyah-beyaz olarak bakan tarikat mentalitesine gıcık olduğumu belirtmek isterim.

Ben kedileri severim, hatta eşimle sokaktakileri besleriz düzenli olarak. Ama bir insanın herhangi bir canlıya ya da cansıza fobisi varsa, bu ayrı bir durum. Ortada bir rahatsızlık var ve bunun örümcek fobisinden farkı yok sonuçta, kediler şirin diye anlamsız öneriler getirmenin alemi ne anlayamadım. Örümceklerin de çoğu zararsız ona bakarsanız, onlar da hayvan, hatta besleyenleri var.

Ayrıca terapi seçeneği de pek olur görünmüyor, eş daha lohusa sayılır, lohusa depresyonu denilen bir şey var, bu bebeğin bütün gün ağlaması sızlaması var, bunun yorgunluğu var, 10 dakika evden çıkmak bile olaydır o evde. Bebekler Vestel reklamındaki gibi babalarının koynunda uyumuyorlar maalesef.

Bu girizgahtan sonra, benim önerim eğer mümkünse kedileri başka bir yere taşımak ve onları orada beslemek. Bu da size düşecek. Büyük mamalar var, 25 kg falan, götürdüğünüz yeni yerlerinde onları düzenli bir şekilde beslerseniz sizin oraya çok bulaşmazlar belki de. Ayrıca apartmanın giriş yerlerini kapatın giremesinler, kırık cam falan varsa tamir ettirin.

Genel manada kediler öyle insanın üstüne hoplayan yaratıklar değillerdir, özellikle de sokak kedileri. Hatta bir çoğu ürkek ve tedirgindir insanlara karşı. Uzağından geçerseniz sizinle ilgilenmezler. O şekilde yaşamaya devam edeceksiniz.

sizin gibi paşa gönlü öyle istiyor diye sokaklara çamaşır suyu döken, kedi tekmeleyen, kendinden uzak dursun diye hayvanlara türlü şey yapan insanlar yüzünden; sizin deli gördüğünüz bizler, sokaktan yaralı / zehirlenmiş hayvan toplayıp veterinerlere yetiştiriyoruz. çoğu zaman da geç kalmış oluyoruz, ölüyor, telef oluyor o hayvanlar.

bodrumdaki kedinin size ne zararı olacak beyfendi ?
ne yapacak bodrumunuzdaki kedi ?
giriş katta oturuyorsanız yapılacak şey belli, oradan taşınıp eşinizin daha huzurlu yaşayabileceği üst katta bir daireye taşınmak.
yok ,hal böyle değilse, sekizinci katta otururken eşiniz halen "bodrumda kedi var" diye hadise çıkartıyorsa, bu ayrı bir durum.
kimse hayvan sevmek zorunda değil, saygı duysalar bari ama hadi ülkemiz koşullarında bunu da geçtim, bari görmezden gelin, zarar vermeyin.

sokağa çıkarken yanında kedi uzaklaştırıcı o dazzer mı neyse o aletle gezsin, bundan başka çözüm mü var ? kedi sevmeyen ya da korkan insan yanına kedi gelince pisst der, ayağıyla yere vurur, ne bileyim ortamı terkeder budur yani çözüm.
daha ileri derecede bir sorun varsa da, gider bir psikiyatriste, fobisini katlanılabilir bir seviyeye çekmeye uğraşır.

şimdi siz mahallenizdeki tüm kedileri eşinizin refahı için nasıl uzaklaştırmayı düşünüyorsunuz? yani sorduğunuz şey size mantıklı geliyor mu onu da merak ediyorum hakikaten. benim de karasinek fobim var, ama tüm hava sahasını raid'lemem mümkün olmadığından, yanıma sinek geldiğinde odayı terketmek gibi çözümlerle idare ediyorum.

siz de yapmayın Allah aşkına.
tamam, belli ki ileri bir durumda bir fobi eşinizinki ama çözümsüz bir şey şu sorduğunuz.
bunun bir tık ilerisi, fare zehri markası falan araştırıp toptan hayvanları itlaf etmek.

son cümleniz de hepten şahane.
çözüm arayışı bodrumla da sınırlı değil yani, genel manada uzak duracaklarmış.

oldu.

kedi kovucu diye bi alet varmış, 150 metre kare kadar kedileri yaklaştırmıyomuş ultrasonik ses çıkarıp. insancıl bi yöntem diyorlar. gerçi burda 85 yazıyo. yorumları okumuştum ben baya bi iyi yorumlar vardı. gerçi yazmışsınız ama yine de söyliyim. ben bahçe için düşünüyodum. yeni çiçekler ekeceğim ve kedilerin bozmasını istemem açıkçası. emek vereceğim. (kedileri çok severim o ayrı)

www.ticaretgroup.com

edit: diğer arkadaşlara teessüf ederim, ben kedileri severim ama fobi tamamen farklıdır, adam asalım keselim dememiş sonuçta.

çamaşır suyu içerek zehirlenmiş bir kedi görmeden teesüf etmemelisiniz bence.

çamaşır suyu niye içsin kedi allah aşkına :)

150 tl karşılığında, bodrumunuza giren ortalama 6 kedi'nin 3'ünü öldürüp, 2 sini sakat bırakarak oradan uzaklaşmalarını sağlıyabilirim. arayın görüşelim.

şaka, şaka olurmu hiç öyle şey 150tl'ye bu katliam yapılır mı? en az 300 isterim.

en mantıklı çözüm, belirli bir süre yani yaklaşık 2 hafta boyunca, kedilerin oraya girememesini sağlamak. ister kapıda nöbet tutun, ister bodrum girişine tel çekin. 2 haftanın sonunda onlar kendine başka bir yer bulacaklardır zaten. bu arada mart ayını geçtiğimiz şu günlerde kedilerin bir yerlere konuşlanmasının, yeni yavru kedilerin habercisi olduğunu söylemeye gerek var mı bilmiyorum. hayvanlar doğum yapacak güvenli bir yer arıyorlar hepsi bu.

ha ayrıca çamaşırsuyu kokusunu kediler çok seviyor. kedi idrarı olarak algılıyorlarmış.

Genel manada bizden uzak olsunlar cümlemi anlayan arkadaşlar zaten dazzer cihazı hakkında yorum yapmışlar. Kedi itlafı hakkında birşey yazmadım bu bir. Çamaşır suyu içsinler diye süte karıştırıp mama kabına koyup önlerine bırakmadım bu iki. Fobi'nin ne olduğunu anlayamayacak kadar sığ bakış açısı sahibi arkadaşlara da tanrının en kısa sürede bir fobi bahşetmesini niyaz ederim bu da üç.

Hayvanseverlik başka, anal yoldan algılayıp yorum yapmak başka. Kedi öldürmek gibi bir niyetim yok. Evim 3. katta; merdivenleri çıkarken kedilerle karşılaşmak istemiyoruz. Çünkü kedi korkusu, her ne kadar bazı insanlar korkulur mu o şirin tüylü bıcır bıcır yaratıklardan dese de bir hastalıktır, bazı durumlarda tedavisi yoktur. Bizimki tedavi olamamış, iyileşmemiş cinsinden.

Yardımcı olmayacaksanız boşuna yormayın o güzel kedi kokulu parmaklarınızı. Teşekkürler.

Ellerinizden öper iki tane kedim var. Yaklaşık iki senedir. Bundan öncesinde ise, kedilere dokunamıyordum bile. Köpekten de hala korkuyorum. Köpek gördüğümde dizlerim titriyor, kalbim deli gibi atmaya başlıyor. Fobi irrasyonel bir şey. Farkındayım ve yenmeye çalışıyorum. Bu yüzden sizin de, karınızı korumak istemenizi anlıyorum ama onayladığımı söyleyemem.

Bir takım önlemler alabilirsiniz eşinizin korkuları için. Çamaşır suları dökersiniz. Kedi kovucular takarsınız vs. Hatta ileri gidip, kendini savunmaktan aciz bir canlıyı öldürebilirsiniz de (Çocuğu olan bir insan olarak ilahi adalet/karma faktörünü de hatırlatmak isterim bir canlıya kıymadan önce).

Ama unutmayın hayat sizin kontrolünüzde değil. Apartmandan tüm kedileri kovsanız, sokaktan kovamazsınız, sokaktan kovsanız başka yerde karşınıza çıkarlar. Her türlü fobi tedavi edilebiliyor. Tedavisi olmayan bir şey yok. Hipnozla tedavi olunabiliyor. Her şey yapılır. Hele ki, bir annenin üstesinden gelemeyeceği bir şey yok. Düşünün ki, çocuğunuzun elinden tutmuş karşıdan karşıya geçiyor. Kediyi görünce çocuğu cadde ortasında bırakabilir mi? Bebeği elinden fırlatıp kaçmaya mı başlar? Hayır! Annelik içgüdüsü baskın gelir. Ama çocuğunuzu da kendisini de tehlikeye atar her halükarda. Bu yüzden geçici çözümleri bırakın. Kalıcı çözümler bulun. Psikiyatra gidin, hipnozla tedaviyi deneyin vs. korkunun kaynağı insanın ummadığı şeyler olabilir. Hayatı korku ile yaşamak, hele ki bir anne olarak başka bir canlının sorumluluğunu taşırken yaşamak mümkün değil.

Ben kendi adıma şunu tavsiye edebilirim mesela, kendi kedi korkumu yavru bir kedide yendim. O kadar küçük, o kadar zayıf, o kadar korunmaya muhtaçtı ki. İnanın onun bu hali eşinizin annelik güdüsünü de uyandıracaktır.

kedi uzaklaştırıcı sprey varmış bi bakın isterseniz.
www.evcilal.com bodruma sıkılabilir.
Bide bulunduğunuz yerin belediyesini arayabilir,onlardan yardım talep edebilirsiniz.

öncelikle patriot1885 +1 demek istiyorum.

fobi la bu! birisi izah etmiş işte, siz yılandan, örümcekten korkmuyo musunuz kardeşim? kimi insanlar da kediden, köpekten korkuyor işte. böcek ya da fare tiksintisi/korkusu nedeniyle insanlar her sene evlerini apartmanlarını ilaçlatmıyor mu? bu normal karşılanırken, sırf çoğunluğa sevimli geliyor diye bir hayvandan korkmak anormal mi yani?

kedileri de köpekleri de çok severim. evimde de beslemek isterim ama eşim bırakın kediyi, tüylü herhangi bir hayvana dokunamıyor bile. zannettiğiniz gibi hayvan düşmanı falan da değil. aksine çok çok seviyor hayvanları. onun durumu korku değil de tüylü şeftaliye dokunamamak gibi daha çok. kendi durumuna oldukça üzülüyor bu sebeple. hatta bana internette gördüğü sevimli kedi videolarını falan yolluyor ama bu fobisini aşmaya bir etki etmiyor.

neyse çok uzattım konuyu. bir hayvandan uzak durma çabasını onu sevmemeye bağlamak biraz tuhaf aslında. ortada bir rahatsızlık var sonuçta abi.

ben kedileri başka yerde besleme fikrini mantıklı buldum. daha uzak bir mekana pisi pisi ederek ve mamanın ucu gösterilerek toplanıp sürekli orada beslenirlerse neden sizin orada dursunlar. başka mekan benimsetmek en mantıklı çözüm. ha tabi bu arada eşiniz tarafından denenmediyse tıbbi tedaviyi de öneririm. cidden bu şekilde bir yaşam oldukça zor. herhangi bir takıntıyla ya da fobiyle yaşamak zor.

psikoterapiye başlasın eşiniz acilen, sonuçta fobilerin sebebi o korkulan şeyden değil tramvalardan kaynaklanıyor...

çocukluğu sorunlu geçen insanlarda özellikle çok normal, ama bunun için hayvanlara eziyet etmek yerine bence insan kendi sorunlarını çözmeye yönelmeli... eşinizin durumu ciddi olarak ağır bir tedavi gerektiren bir şey, akıl sağlığı yerinde değil söylediklerinize bakılırsa...
objelerden korkmak, hoşlanmamak normal hatta adrenalin salgılanması da normal ancak peluş hayvandan bile korkuluyorsa çözüm ilaç ve psikoterapiden oluşmakta...

insan çocuğunu sokakta bırakıp kaçacak düzeyde bir fobi sahibiyse, mutlaka tedaviye başvurmalı... hayatınızı engelleyen, sınırlar koyan şeyler için tedavi olmak lazım utanılacak bir şey değil....
ileride eşinizin bu durumu çocuğunuzu da etkiler bence önlem alsanız iyi olur...

köpek besleyin ve köpek apartmanın bodrumunda kalsın.

abi yorumlara baktım da sen o kadınla niye evlendin çocuğu da niye yaptın! soruyorum sana ha soruyorum. kedi fobisi olanla evlenilir bir de çocuk yapılır mı yahu!
şaka bir yana ekşiduyuru da bazen şaka gibi oluyor! ben başka bir apartmanın orda kedileri beslemeyi öneriyorum. hemen giderler. bir de motor için kullandığımız kedi kovucu spreyler var onlar da işe yarayabilir ama bodrum gibi bir alan için pahalıya gelir.

Bence eşiniz bir psikiyatriste gidip tedavi olsun... Yani hayat böyle geçmez, ne yapacaksınız? Hadi apartmandakileri bi şekilde engellediniz diyelim, sağda solda sokakta karşılaştıkları nolucak? Farzedin denizkenarına tatile gittiniz, oturdunuz bir restaurantın bahçesine yemek yiyorsunuz, bir kedi geldi sürünüverdi eşinizin bacağına, böyle bir durumda ne yapacaksınız? Kediler her yerdeler ve ne yaparsanız yapın asla işe yaramaz. Kusura bakmayın ama çevrenizdeki bütün kedileri uzaklaştırma isteğiniz çok komik. Sorun sizin eşinizde ve eşinizin böyle bir hastalığı var diye hayvanları kovalayıp onları rahatsız etmeye hakkınız yok. Hem eminim eşiniz de bu şekilde yaşamaktan hiç memnun değildir, yani insanı hayatı zehir olur böyle bir durumda, kolay bir şey değil ki sürekli "ah acaba şuradan bi kedi çıkar mı, ay oraya gitmeyim kedi olabilir" diyerek yaşamak. Yani bence eşinize de yazık. Ben eşinizin yerinde olsam gerçekten tedavi olmak isterdim, kurtulmak isterdim bu fobiden, yoksa hayat çekilmez olurdu hem benim için, hem de zavallı kediler için...

Aynı derdin bir benzeri biz de var. karşıda analı kızlı yaşayan aile apartmana belledikleri 2 adet kediyi sokuyorlar. kedinin bir tanesinin zararı yok ama diğeri sürekli olarak sıçıyor, apartmanın içi yaşanmaz halde. Tüm uyarıları dikkate almıyorlar, bağırıp çağırıyorlar, bu kediler biizm değil diyorlar ama sürekli olarak onların (4. katta oturmalarına rağmen) apartman dış kapısını bu kediler için açtıklarını herkes görüyor. İşin dramatik yanı madem bu kadar seviyorsunuz alın evinizde besleyin deyince "aa salağa bak sokak kedisini niye evde besleyelim" diyebiliyorlar. Benim bulduğum çözüm bir gün tuvaletten kakamı alıp kapı eşiklerine koymak (bu apartman içine sıçma işini en üst kat ve koridor sonundaki ev olduğumuz için bizim evin önünde yapıyor)
kediye de zarar vermek istemiyoruz desem yalan olur insanın bu kadar hayatını karartan birşeye karşı nefretle dolu olması çok doğal. En son apartmanı temizleyen kadın bile midem bulanıyor deyip işi bıraktı.

hemen gidip avatar'ı seyredin bence. yerkürenin tek sahibi olduğunu zanneden insanoğluna bir nazar eyleyin. akılla ödüllendirilmiş bir hayvan olduğunuzu unutmayın ( üstüne alınma hocam ben de hayvanım ama gücüme gitmiyor yani , keşke harbiden hayvan olsam da fitneden fesattan uzak dursam). sen nasıl çocuğunu kapının önüne bırakıp gidemezsen diğer canlıların da aynı şekilde anası-babası , evlatlık içgüdüsü , yaşama hakkı v.s 'si olduğunu unutma. unutma kedi olarak da dünyaya gelebilirdin ne yapacaktın o zaman ?

kedi dediğin varlık - evde var bir tane toraman bir sarman - kimseye zararı olmayan , öyle kafasına göre takılan meraklı -sevimli birşeydir. insandan da bin kat daha hayırlıdır. temizdir bi defa . ve dünyalar garibanıdır. köpekten tırsarsın mesela ısırır-parçalar. tanrı bir güç bahşetmiş. ama bu yavru insanla başedebilecek kudrette asla değildir. pıst dersen korkar kaçar. gördüğün zaman pıst de , oradan anında uzaklaşacaktır. bu kadar tribe girmene gerek yok

Belediyeye haber verin. İtinayla temizlerler onlar.

ermoo'nun dediği gibi ya yavruları vardır ya da hamiledir yer arıyordur. daha güvenli bir yer bulup oraya yönlendirmeyi deneyebilirsiniz.

bu bodruma girisleri kapatin once, disardan varsa kumes teliyle mesela, ayrica halihazirda orda duran kedileri de uzaaakca bi yere goturun, birakin. cok vicdan yapicaksaniz ya da bu hayvan dostu insan dusmani arkadaslardan cekiniyosaniz, biraz kedi mamasi falan alin goturun yaninda ne bileyim.
yani bodruma girisi kapatmaktan baska bi care yok sanirim? dis kapinizi kapali tutun. disardan giris varsa da kapatin orayi. bahcenizde varsa bunlar onun icin de biraz masrafli olur ama, kedinin kopegin bahce ve ev bitkilerinden uzak durmasini saglayacak bi jel var, sise sise ondan alin, bahceye bolca dokun, bunlar yesillige zarar vermez.
ayni jeli bodrumda da kullanabilirsiniz, yeminle les gibi kokuyo bana siksaniz ben de bi daha gelmem.
kendi kedi ve kopeklerimde denedim, bitkilere bahceye yanasamadilar. demek ki ise yariyo.
veterinerden, pet shoptan bulabilirsiniz.
dazzerlar bazi kopekte kedide ise yarar bazisinda yaramaz, nitekim anlik cozumdur o. elinizde dazzerla bekleyemezsiniz.

çocuğu bırakıp kaçacaksa önce psikoloğa görünsün. o ne öyle:S

fobisi olan bir insana uzaylı muamelesi ediliyor ya, ilgiyle izliyorum. sanki psikoloğa gittiği an psikolog sihirli bir değnekle değecek ve fobi anında tedavi olacak.

fobi tedavisi deniyor burada, ancak burada fobiyi sürekli tetikleyen bir şey var yahu. üstelik onlarca, yüzlerce. doktora görünsün. göründü ee. geçti mi? hayır. bu insan çocuk emzirecek, dünya kadar ilacı içerken üstelik. afedersiniz ama aynı durum bana olsa zıçarım kedisine der alayını toplatırım belediyeye.

psikoloji bölümü öğrencisi olarak eşinizin ciddi anlamda bir terapi görmesi gerektiği kanaatindeyim. zira hayat korkularla çekilmez. bu laflar size göre klişe belki ama durum budur. ayrıca eşiniz bir fobiden muzdarip diye diğer canlıların yaşamını tehdit altına sokacak işler yapmanıza da ben teessüf ederim. evlerden ırak, fobi her insanda görülebilir. ama yardım alıp dünyanızı güzelleştireceğinize bencil olup dünyayı değiştirmeye çalışmak bence hakkınız değil.

"sistematik duyarsızlaştırma" ve "bilişsel davranışçı terapiler" kelimelerini googlelayın derim.


sozluk.sourtimes.org

sozluk.sourtimes.org

dipnot: 21. yüzyılda psikoloji biliminden bu kadar korkmayın derim. zira eşinizin sorunu kabul etmeseniz de psikolojik. siz zaten eşinizin "rahatsız" olduğunu kabul etmişsiniz. kedilerin geldiği yere çamaşır suyu dökmek yerine eşinizi sağlam bir bilişsel davranışçı terapiste götürün.

Ne kadar saçma düşünceleriniz var.
Sorulan soruya cevap verin yargılamayın.
Bende kurtulmaya çalışıyorum.
Sokak hayvanlarında binbir hastalık var.
Geçen sene evime pencereden giren kedi yüzünden evim kış günü pirelendi.
3 haftam pire ayıklamakla geçti tüm odalardan
yetmedi koltuk takımımı değiştirdim.
Bir sokak kedisi bana 3000 tl mal oldu.
2 tane çocuğum var ve bahçesinde oynasınlar diye zemin katta ev tuttum ama maalesef çocuklarımı salamıyorum.
Toprakları eşeleyip tuvaletlerini yapıyorlar.
Yetmedi yavruladı.
Bebelerinden biri öldü. Kenara itmiş, leş gibi koku saldı etrafa normalde zaten tuvaletleri yüzünden leş gibi kokuyordu tam oldu şimdi.
Ne kadar çiçek varsa duvardan zıplarken parçaladılar.
Sürü halinde geceleri odanın cam kenarında oturuyolar. Mecburmuyum bunlarla uğraşmaya?
Hayvan sevgisi olan insan illa kucağınamı alması gerekiyor hayvanı?
Eğer komşum bana saygı olarak tepemde zıplamıyorsa hayvandan da onu bekleme ihtimalim olmadığına göre buna çözüm bulmak hakkım değil mi?
Fobimizinde olması gerekmiyor. Temiz bir bahçe ve içinde rahatça oynayabilen çocuklar istiyorum.
Yemeğinize konan sineği, kanınızı emen sivrisineği, mutfağınızda gördüğünüz hamam böceğini, bodrumdaki fareyi kovalayınca hatta öldürünce bir şey olmuyor; kedi bahçeme, bodrumuma gelmesin diye önlem alınca tüü kaka !!!!!!!!!!!!!

kedi sevmemek, nötr olmak ya da evin içine girmesini filan istememenin hayvansever olup olmamakla hiçbir alakası yok. fobi olayı ise tamamen ayrı ve ahkam kesilmemesi gereken bir konu tabii ki. şahsen ben, hayvanları sevdiğim için vejetaryen olmuş ancak kediden de kedi çişinden de bıkmış ve görüldüğü üzere böyle bir konu başlığında kendimi bulmuş biriyim. sinekliği bile zorlayıp eve giren, yere işeyip ya da işaret bırakmak mı her neyse onu yapan -daha beter koku zaten- ve o korkunç kokuyu bırakan bir şeye karşı neden tedbir almayayım? sokakta hayvana zarar vermek ayrı - ki sadece kedi ve köpek değil tabii ki hakkı savunulması gereken ama neyse, o az biraz ayrı konu şimdi- etrafında olmamayı seçmek ayrı. havalandırmak için camı açtığımda bile kedi çişi kokusu doluyor eve, daire kapımın önüne kakasını çişini yapıyor misal. o zaman evden taşın, karıdan boşan bilmem ne diyenler var, mal mısınız? sanki soru "karım kedi fobisini nasıl aşar?" kedi sevmeyeni ya da nötr kalanı, uzak durmak isteyene hemen hayvan düşmanı damgası yapıştırma dar görüşlülüğünü bırakın artık. resmen yargılıyor, resmen canilikle suçluyorsunuz. hayvan hakları yürüyüşü üstüne kebap yemeyi de anlayamıyorum misal. ama tabii, ben kedici olmadığımdan asıl hayvansever olmayan, kedi düşmanı olan da benim, haklısınız.

Bahceyi umumi tuvalet olarak kullanan kedi surusene karşı denemedigim metod kalmadı. Ultrasonik sesli kovucular nispeten ise yaradı ama diğer koku verici maddeler, sirke vs etkili olmadı. Varsa bilen anlatsın kardeşim, çok yapışık hayvanlar yaw, basedemiyorum.

böyle bir sorunu bende asus a8n sli anakartıma entegre ses kartımda yaşamıştım. sonra arayıp tarayıp yabancı sitelere girip uygun driverı google da aratıp çözmüştüm problemi.

yapman gereken ses kartının uygun driverını google da aratmak

benim ac97 miydi neyi. şu an evde değilim hatırlamıyorum tam olarak. uzun süredir bilgisayarımdan uzaktayım. ancak ac97 codec driver for win7 gibi bi şekilde aratmıştım google da.

bu arada ses kartın ya da kullandığın anakarta bağlı ses çıkışın eski bir model pc de ise hiç şans yok.

mail adresini yazarsan gönderebilirim.

goksel87 et gmail nokta kom.

teşekkürler...

hiçbir barkod bilgisi ile net bir üretim yeri tahmini yapılamaz bana göre. nedenini sorarsanız dia' dan alınma ve türiye' de üretildiği söylenen sıvı sabunlarda 869 olması beklenen barkod numarası 848 ile başlıyor. aynı şekilde bim' in ithal ettiği man' s traş bıçaklarının barkod numarası ise 869 ile başlıyor. benim gözlemlerim bunlar.

migroslarda ortalikta bulunan barkod scannerlarda denenince birsey cikar mi acaba?

Babaannemde bu rahatsızlıktan var 92 yılından beri. belli açılardan göremediğini söylüyor. izmirde bir doktora gidip ilerlemesini engellemişti ama adını hatırlamıyorum doktorun. çok memnun kalmıştı o doktardan. hala bile anlatır.

aynı şey ananemde de var tedavisi olmayan bişiy diye duymuştum .
ama tam bilmiyorum genelde doğal göz yaşı damlasıyla canlı tutuyorlar gözü. sürekli damla kullanıyolar bide, (günde 3-4 kez) uzun süreçte görme oranı azalıyor diye duymuştum

ananem öküzümsü bir ücretle alman hastanesinde ameliyat olmuştu bide ama yararı olmadıydı sanırım. ama 75 yaşında kadın tabii

elektriğin kWh fiyatı boğaziçi elektriğin kestiği faturaya göre 0.180465 TL. dolayısıyla iki saat boyunca çalışacak 2500W, tam güç çalışıyorsa şayet 5Wh elektrik harcayacak ve dolayısıyla 0.902325 TL ediyor. Bu da ortalama iki saat demişsin, ayda 27,97 liraya tekabül eder. %1 enerji fonu, %2 trt payı, %5 Belediye Tüketim vergisi ile toplamda %8 kadar bir vergi, bu da 2.24TL ediyor, toplamda 30.21,kdv dahil 35.65 TL ek yük gelir var olan elektrik faturasına. Ocak ayı 31 çekiyor evet.

doalgazın ise kWh cinsinden fiyatı 0.05804551 TL, yani m3 fiyatı bunun 10,64 katı olarak 0,617604TL oluyor. kısık ateşte yakarsan hermetik kombi ne kadar tüketiyor bilmiyorum ama, elektriğe vereceğin parayla 35.65/0,617604 = 57.72 m3 gaz satın alabileceğini biliyorum, bu da günde yaklaşık 2m3 gaz tüketeceğin anlamına gelir. bana hiç de ısınacakmışsın gibi gelmiyor.

özetle, elektrikle ısınman mantıklıdır canım benim.

öperim.

süper bir açıklama olmuş eline sağlık. bu arada eski doğalgaz faturasını buldum 314 metreküp gaz yakılmış burada geçen ay... korkutucu.

sanırım şikayetçi olmakla tedavi masrafı ödetmek farklı bir durum.zira siz bunu aracın sigorta şirketinden talep ediyorsunuz. elinizde kaza raporu varsa sanırım talepte bulunabilirsiniz, zira siz trafiğe göre haklı konumdasınız. bununla birlikte aracımdaki sigorta poliçesinde yaralanma masraflarının da ödetilebilineceği yazıyor.

Öncelikle geçmiş olsun. Elinizdeki kaza tutanağını ve diğer belgelerinizi kazayı yapan kişilerin sigorta şirketine bildirebilirsiniz.

"Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder."

I- 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 8inci maddesinin 2, 3 ve 4üncü Fıkraları:

“Üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşları, acil olarak kendilerine getirilen trafik kazası geçirmiş kişilere, Sağlık Bakanlığı tarifesini uygulamak suretiyle vermiş oldukları hizmetlerin bedelinin tamamını yükümlü sigorta şirketerinden tahsil ederler.

(bkz: a silver mt. zion)
(bkz: a hawk and a hacksaw)
(bkz: emir kusturica and the no smoking orchestra)
(bkz: kocani orkestar)
(bkz: taraf de haidouks)
(bkz: detektivbyran)

(bkz: Keane)
(bkz: Travis)
(bkz: Oasis)
(bkz: Starsailor)
(bkz: The Killers)
(bkz: Placebo)

Üsttekiler için bunlar geldi aklıma.

Bir de Death Cab for Cutie ve Weezer dinle mutlaka! :)

Keane iyidir. yer yer radiohead' den bile iyidir.

evet. avrupa'da hic forma giymedi.

www.transfermarkt.co.uk

evet

ama atl. madrid'e karşı giyemeyecek çünkü adı listede yok..yeni listeler bu maçtan sonra verilecek.

@fregir @benefse @hurriyetkiyasla

hmmm güzel..atletico madrid i "leo"suz geçemiyorsa galatasaray zaten hiç geçmesin. siktir git leo.

benim bildiğim bu ay sonu, yanı ara transfer sonu itibariyle uefa' ya verilecek listede adı olacak ve a. madrid maçlarında oynayabilecek.

yarısı yada yarımdan biraz az şekilde dolu olması gerekiyor(muş).

Bataryayı çıkar, ayrı ayrı koy, dolu ya da boş olması farketmez.

Aslında bütün durumlarda çok bir şey farketmiyor ama olsun. Önemli olan elektrik varken sık sık pilde kullanmamak ve pil tam bitmeden şarja takmamak.

bu bilgiyi nerden öğrendin acaba combofix?

Boş bırakmak benim laptoplarımda hep ciddi zarar ile sonuçlandı, tavsiye etmiyorum.

Bu çok tartışıldı.. Ama şimdi aramaya üşendim.
Combofix'in dediği doğru.
Pili %40 dolu olarak bırakmanın pilin ömrünü arttırdığı yazıldı çizildi.
Bence uğraşılmaz ama.

%60 dolu bırak. ben boş bir şekilde 1 hafta bıraktım %20 birden düştü bayarya performansı..

laptop'u ilk alıp kutusundan çıkardığımda, bir kere bataryası ayrı bir vaziyetteydi. ikincisi alete takıp çalıştırdığımda %20 lik doluluk oranına sahipti. bir yıl önce askere giderken bataryasını 30dakika kalacak şekilde aletten bağımsız bir durumda kutusuna koyup 5.5 ay boyunca hiç çıkaramadım. geldiğimde ise bir kaç kullanımdan sonra yine eski durumuna geldi.

bu tür durumlar bizlere hep birer işaret. büyük ihtimalle işleriniz de rast gidmiyor son dönemlerde. sebebi de belli:
eğer ki sen maddi şeyleri manevi şeylerden önce tutup da, bu dünyaya ait işler için öbür dünyaya vermen gereken önemi unuttuysan vay senin haline. cehennemde(x.y.) kor alevlerde yanacaksın şüphesiz, zihnini şeytan kurcalamakta galiba?

mesela bence bir diğer problem de şu ki, ben bir sağlık çalışanıyım. geçen acil bir hasda geldi dam da namaz vakdi. napsam diye düşündüm. iyisi mi 3-5 rekadla geçiştireyim dedim. bir kaptırmışım 50-60 rekad gidmiş, o sırada hasta ölüyor tabi ama önemli değil. ben cennede gidicem kararlıyım!!!11! mesela bu yüzden kendimi suçlu hissetmiyorum. ben doğru olanı yaptım. yerimde hangi mümin olsa aynısını yapardı. iş saatleri dediğin insanlar için değil allah(c.c) için ayarlanmalı bu yüzden. (güzel bir noktaya değindim gibime geliyor heyecanlandım.)

o yüzden niyet etmen güzel bişey, şimdi başla namaza birkaç ay aralıksız yeme içme sadece namaz kıl bakalım noluyor? ama n'olur gelişmeleri bizlerle de paylaş ki ruhumuz şad olsun

bir de şunu merak ediyorum. namazı bıraktım demişsin 5 yıl önce. nasıl bıraktın? yani azalta azalta mı bıraktın yoksa bir anda kestin mi? ben biraz abartıyorum sanırım çok fazla kılıyorum o yüzden nasıl azaltırım yöntemler arıyorum.

yaw baktım çevremde kimse namaz kılmıyor...Okuldayken öğlen 1 saat yemek molası veriyorlar,bütün arkadaşlar dışarıya çıkıyor bende tek gidip kılasım gelmiyor...namazı bir anda bıraktım..şıp diye oldu yani

hobi olarak kıl...
(bkz: ahirette göte girecek cevablar)

halimiz ne ola mahşerde?

namaz kılmama nedeni, genelde "şimdi kim gidip de günde beş vakit kılacak" düşüncesiymiş.

aşmak için, "yarına çıkacağın belli mi" cevabını kullanıyorlar. kılmak isteyip de kılamayanı anlamıyorum ben ama. sevgilimle, hatta onu bırak, biraz hoşlandığım bir karşı cinsle buluşmaya gitmek için nasıl heyecanlanıyorum, yarım saat hazırlanıyorum çıkmadan önce, isteyen tanrısıyla buluşmaya ayırır vaktini.

bir tek, olayı abartmamak lazım bence. iş yerinde yemek vaktinden ya da okulda tenefüsünden 20 dakikanı ayırmak zor olur, zamanla bıkar insan. farz dediğini istemiyor mu zaten tanrı, sadece farzları kılıp çıkmak lazım.

farzları kıl, sünnetleri kılma. içinden gelmiyorsa hiç kılma, zorla yapacaksan egzersiz olur sadece, onun yerine spor salonuna falan yazıl.

imza : eski müslüman.

gerçekten dinin varlığına inanıyorsan o zaten kendiliğinden gelişecektir bence. sonuçta bu "aman sınava çalışmak istemiyorum" gibi bir şey değil.

tabi ki benim sana asıl tavsiyem bunca yıl namaza ayırdığın vakti biraz olsun dil bilgisine ayırman. yazdığını tekrardan gözden geçirirsen iyi olur. madem konunda ciddisin, daha ciddi bir yazı görmek daha güzel olur bence...

en azından yatsıyı kıl ilk olarak. kazaları da kılmaya çalış, 10-20 dakika az uyu ama için rahat olsun. Güzel şeyleri düşünerek şükretmek için kılmaya çalış, aynı zamanda darda olduğun konuları da düşünerek yardım istemek için de kılmaya çalış. salt mahşer korkusuyla değil, şükredip en azından sevgini göstermek için de kılman gerektiğini düşün.

Şu anda 11 nesil var. Ünvanlar nesillerin sözlüğe giriş şekillerine göre veriliyor. Mesela miğferdibi alımlarında 2838284824 yazar toplu olarak alındığı için öyle bir ünvan layık görülmüş miğferdibi savaşı'ndan yola çıkarak.


Bir de editör, hayvan gibi şahsa münhasır ünvanlar da o şahısların yaptıkları iş vs. sebebiyle veriliyor.

- kaç nesil var? sozluk.sourtimes.org
- (bkz: miğferdibi çaylak alımları), sabırtaşı ve biçare de yine toplu alımlarda gelen yazarlara verilen lakaplar oldu.
- bunlar dışında ekşi yazar ekşi dergi'de yazısı yayınlanan yazarlara deniyor. "entry gammaz modülü" tüm yazarlara açılmadan önce bu işi yapan küçük gruba dahil olanlara azimli yazar dendi. cpu var, 64-bit var, hayvan var, hacivat, karagöz var, vs. vs. daha fazla bilgi için (bkz: ekşi sözlük)

ünvanların listesi şurda vardı, güncel midir bilmiyorum ama. kraliyet falcısı, radiyallahu anh gibi ilginç lakaplar da var. =)

www.mc-delta-t.com

cidden harika ünvanlar varmış yahu. bizde dümdüz yazarız ne o öyle dimi!

toefl, kpds, üds?

eğer türkçe üzerinde bir sınavsa sorduğunuz kuvvetli olasılık TÖMER ile bir bağlantısı vardır. (ya da yoktur =)

sanırım ben anlatamadım ya =)

psikolojik bir test olacak kendisi =)

yok bende şarkı var da o sahnede çalan versiyonu ve o sahnenin videosu yoktu. yine de çok sağol.

rusya :)

yapma ya, hiç şans yok mu türkiye' de bulunmaz mı?

hiç sanmıyorum, netten biraz baktım göremedim..
bu arada o kadar rusyaya gittim, hiç içmedim şu moskovskaya'dan, bi dahakine bi deneyeyim..

(bkz: changeling)

www.imdb.com

dam-ı diğer wag the dog. hem izlemesi de keyifli.

(bkz: quiz show)

dein fernseher lügt/ free rainer

izlemedim ama çok iyi olduğunu duydum; (bkz: network)

(bkz: truman show)

The Running Man olabilir. us.imdb.com

"Network" bu konu üzerinde yapılmış en iyi film desem abartmış olmam sanırım

teşekkürler.

20 tl ye de 700 tl ye de mp3 çalar var. bütçe belirtirsen, ne tarz müzik dinlediğini söylersen ve renkli ekran, film izleme gibi ekstralar ile ilgili bilgi verirsen daha sağlam bilgiler verebiliriz.

Valla ben creative zen kullanıyorum 2 bucuk yıldır gayet de memnunum.Size de öneririm

Şöyle bişey : urun.gittigidiyor.com

Eğer çok cafcaflı bir şey istemiyorum, ses kalitesi güzel olsun bir de küçük bir ekranı olsun yeter diyorsanız, Samsung YP-U3'ü önerebilirim. 1 seneyi aşkın bir süredir kullanıyorum. Şu adreste bir incelemesi var.
www.chip.com.tr
yorumlara takılmayın, saçma sapan şekilde kullanıp ondan sonra çamur atıp durmuşlar.

creative zen stone 2 gb 49 tl ye almıştım. tavsiye ederim.

yukarıda belirtmişim ama arada kaynamış. arbury diye bir marka...

waterbox marka olanını annemler kullanıyor ve memnunlar. bu sistemle suyun içerisindeki faydarı bakteri ve minerallerin de yok olduğunu söylüyorlar ama bu mineralleri zaten günlük tüketilen gıdalardan fazlasıyla çıkartıyormuşuz.

bahsettiğiniz markayı bilmiyorum ama waterbox bu alanda en yaygını sanırım ve fiyatı da bahsettiğiniz rakamdan biraz daha uygundu yanlış hatırlamıyorsam. geçen sene 1100 liraya falan almıştı annemler. hem de 6-7 taksitle. her halükarda damacanadan ucuza gelir ama.

aslına bakılırsa bu üründe mineralleri koruduklarından bahsediyorlar. bilmiyorum, ben yedek parça konusunda endişeliyim sadece...

Öncelikle şunu söyleyeyim, pratikte böyle sistemlerle hiç tecrübem yok fakat endüstrideki kullanımını biliyorum. Arıtmak için kullandığınız su kolonların ömrü üzerine doğrudan etkili. Yani şu kadar zamanda şu kez değişecek demek bana anlamsız geldi. Yine de o kadar kaynak suyunun taşınması için tüketilen enerjiyi düşününce herkesin evde su artıma sistemi kullanmasını istiyorum. Bir yandan da 1400 lira var yatırılması gereken, fazla bana kalırsa.

Sayfalarına baktım. Güvenilir bir firma olduğu belli. Hesabınızı kitabınızı yaptınızsa, memnun kalırsınız.

filtre kullanımı olarak ortalama rakam 6 ay ila 1 yıl arası. yani normal kullanım, ev kullanımı bunu gerektiriyormuş. ki bence de mantıklı. ürünü gördüm güzel ama internette pek bir bilgi yok, türkiye' de yaygın değil... bunlar düşündürüyor beni. yoksa şişe suyuna göre en geç 1.5 yılda amorti eder bizim evde kendini...

bu su aritma sistemlerinde kesinlikle ihlas in su aritmasini tavsiye ederim...
o da fiyat olarak o civardadir ama daha guvenilir bir urun ve daha kaliteli...
alacaksan kesinlikle ihlas tan al...

tabi ki hiçbiriiiiii

(git: #55765)

ben bunu daha önce sormuştum biz de demosunu izlemiştik . Şimdi de takıntı oldu sırf sudaki minerallerden faydalanmak için nestle falan değil doğal kaynak suyu damgalıları içiorum

darknumun cevabına dikkatini çekerim

edit : pek git i beceremedim nedense o yüzden
www.eksiduyuru.com

benzer bir şey benim de başıma gelmişti ve hiçbir sorun yaşamadım. otobüsü bekletme cezası falan da ödemedim. bu arada belediye otobüsü her zaman haklıdır diye bir şey yok, en azından benim yaşadığım kazada öyle bir şey olmadı. 2/8 bana 6/8 de belediye otobüsü şoförüne verildi. çok fazla kafanıza takmayın derim.

şehir ankara. düşünün yani i.melih gökçek'e rağmen.

otobüs ile kaza yaşamış bir ailenin ferdi olarak şunları diyebilirim:

2001 yılında park halindeki aracımıza çarpan bir sanos 93 model otobüs sol ön çamurluğu biçmişti. sonucunda biz ceza almadık ve tüm masraflar belediyenin anlaşmalı olduğu başak sigorta tarafından karşılanmıştı. ama yıl 2001 di...

geçmiş olsun bu arada.

istanbulda benzer bir kaza başımıza geldi. babamın elemanı arabayı kullanıyordu, otobüs yandan çarpmış, kapı içeri falan göçmüş. suçlu değildi eleman ama hem cezayı yedik, hem otobüsün masrafını karşıladık, hem mahkemeye verildi babam ruhsat sahibi olduğu için. mahkemenin sonucu ne oldu bilmiyorum ama babam bir takım paralar bayıldı, onu biliyorum. belediye büyük ihtimalle başınızı ağrıtacaktır, geçmiş olsun.

valla gördüğüm kadarıyla kapı çok rahat kapanıyor ve çok güzel bir ses çıkartıyor kapanınca :) bir de tahmin yürüteyim, bu tür kapılarda siz tam kapatamasanız bile o kendini kapatıyor..

arabanın kapısı sert kapanmaz, şekil yapar. pek bi numarası yok bana göre. yıllar yılı asker bavulu minvalinde kapanan kuş serilerinde yaşadım ben(duyanda taksici sanacak). pnömatik diyolar galiba o sisteme. olay sırf şekil bana göre...

yok pnömatik kapı havalı kapı oluyo', o değil. bu, kapının kapanış şeklinden ziyade kilidiyle alakalı olması lazım..

buzdolabı kapağı gibi olabilir mi ?

yamulmuyorsam kapıyı kilitliyor efendim! özellikle bu kapı üzerinde eskiden elle çektiğimiz bir demir vardı ya... işte onu vakum yoluyla hüpletiyor.

ericandkat.com

tinyurl.com burada driver ı var.

www.driver-indir.com

windows 7 için de link koymuşlar.

teşekkürler....

Ben kendi CD'sindeki driver ile kullanıyorum aynı yazıcıyı.

ya evet vista görsel olarak iyi bir program, ama bilgisayarı çok kasıyor. bunun yerine xp kuruyorsun bilgisayar daha az kasılıyor. bir de her programı yüklemeden önce izin ver, emin misin gibi sorular soruyor, adamı manyak ediyor.

vista, win2000 gibi ara işletim sistemiydi. uyumsuzlukları oldu. yavaştı. windows 7 için sancılı bir hazırlık oldu.

bir çok şeyin yeri değiştiği için, okumayı baştan sökmeye çalışıyormuş gibi oluyor insan yeni bir işletim sistemi kullanmaya başladıktan sonra.

tahminimce bugünkü bilgisayar kullanıcıların yarısı, xp ile öğrendi bilgisayar kullanmasını, onun da etkisi büyük sanırım.

Bu konuya farklı boyutlardan yaklaşabiliriz aslında. Öncelikle kendi görüşüm, yaklaşık 1.5 senedir windows vista' yı severek kullanıyorum. Tabi ki orijinal olarak. Orijinalliğini niye vurguladığımı birazdan anlatacağım.

Windows vista, xp den sonra ilk başta kötü geliyor ancak service pack 1 ve 2 ile birlikte çok başarılı ve stabil bir os olduğunu kanıtlıyor. 1.5 yıl içinde hiç şişmeden format yemeden xp ile yaşamak hayaldir. Kullandığım tüm xpler korsandı vista ise orijinal belki fark bundan kaynaklı ama xp ile 3 ayda bir format atıyorum yahu...

Çoğu insan sistem kaynaklarını sömürdüğünü söylüyor. Görece olarak haklılar. Şimdi bunlara değineceğim.

Birincisi. Windows Vista' yı eski sistem bilgisayarla kullananlar yani 512 mb ve hatta 1 gb ram ile kullanmaya çalışanlar, ya da onboard kart ile. windows vista, ne yazık ki kuvvetli sistemler istiyor. Ama artık dünyada standart neredeyse 2 gb ram oldu. onboard kart da artık ev kullanıcıları için pek kullanışlı değil. haliyle p4, 512 mb ram li bir pc ye vista kurarsan "baba bu çok yavaş, anasını ağlatıyo sistemin" dersin. Ben 2 gb ramli bir laptop da kullanıyorum, boşta dururken yüzde 34 gibi bir rakam yiyiyor ramden. ama spss de istatistik yapıp, diğer yandan cd yazarken kaynak yüzde 70 i aşmıyor. tabi burada işlemci faktörü devreye giriyor...

İkincisi, Windows Vista' yı kötülemek için kötüleyenler. En tehlikeli grup, zira ülkemizde yeni çıkan şeylere bok atmak süper prim yapar. Vista XP' nin tırnağı olamaz diyenler zamanla Vista' ya geçtiler şimdi de hepsi Windows 7 kullanıyorlar. Windows Vista, stabildir, ofis kullanıcı için iyidir, oyun performansı yüksektir, driver yüklemezsin, işini kendi görür, arayüzleri güzeldir vs. vs. vs. Aynı klasmanda aynı marka 2001 ve 2005 model araba aynı mıdır en basitinden birinde kasetçalar verdır birinde ise cd çalar.

Son olarak, Vista kullanmayıp eleştirenler vardır ki kaçmak bu insanlardan en doğru iştir. Son olarak zamanında windows 95' den xp ye geçmek de çoğu kişi için kolay olmamıştı.

peki xp niye bu kadar kullanışlı dersen, çok temel düzeyde bilgisi olan bile kullanabiliyor, 64 mb ram harcıyor, ama eski eski ve eski. tüm bunlara rağmen gelmiş geçmiş en iyi os tabi ki microsoft un yayınladığı xpdir. ama vista asla kötü değildir...

orijinalliğe gelince orjinal sistemler cracklilere göre saldırıya daha korumalıdır.

Vista ilk çıktığında oldukça sorunluydu. Saçma sapan hatalar, dosya aktarım süresinin uzun olması, bellek kullanımı v.s dolayısıyla bu tür sorunlar son kullanıcıyı rahatsız eden sorunlar olduğu için çok şey yazılıp çizildi. Ben ilk halini kullanmadım ama 2-3 ay kadar sp2 li halini kullandım. Oldukça sorunsuzdu. Herhangi bir sorun çıkardığını görmedim. Sonra da zaten Windows 7 çıktı, Vistayı bıraktım.

1,5 yıldır, vistayı rahatlıkla kaldıracak bir laptopta vistayı kullanıyorum. ve çok çok iyi benim için bu işletim sistemi (daha önceki duyurularımda da görebilirsin bunu)
oyun oynamıyorum, günlük işlerimi ofiice ile, internet keyfimi firefox ile ve bazen yaptığım tasarım işlerinide coreldraw ve photoshop ile rahatlıkla kullanıyorum. dediğim gibi sistemimde ortalamın üstünde olduğu için ne bir hız sorunu yaşadım ne bir takılma ne bişey. bence gayet iyi bir işletim sistemi. görsel olarak da çok şey sunuyor.
ben fazalasıyla memnunum yani.

vista, çıktığı dönemde son kullanıcının genelinin bilgisayar donanımını kendisi için geçersiz/yetersiz kıldı. paşa paşa xp kullanan insan "lan dur vista'ya geçeyim" dediğinde kasma olayıyla karşılaştı. xp'de çalıştırdığı programı çalıştıramadı, uyumsuzluk kelimesiyle tanıştı. hemen her adımda sorulan onaylama soruları da katmerledi bu iticilikleri. kulaktan kulağa yayılan vista kötülemeleri de genel bir antipatinin oluşmasına katkı sağladı. microsoft vista'yı gözden çıkarıp umutlarını 7'ye bağladığında aslında bu sorun ortadan kalkmaktaydı. ancak mutlaka daha derin sebepler de vardır; vista'nın sevilmemesinde, görece kısa ömürlü olmasında. o sebepleri işletim sistemleri hakkında detaylı bilgi sahibi olanlara bırakarak, bir son kullanıcı olarak böyle düşünmüşümdür vista hakkında.

vista'yı güçsüz makinalarla kullananlardan daha çok, güçsüz makinaların üstüne "vista ready" yazıp içinde makinanın kaldıramayacağı işletim sistemiyle satan microsoft ve üreticilerin suçudur biraz da ünü.

standart laptopların 1gb ram, onboard ekran kartıyla geldiği bir dönemde çıktı vista.

hocalar, basit mantığın gözünü seveyim. üzerine ben de çok kafa patlattım da. vista candır diyen birisinin tek savunduğu mantıklı nokta windows 7'nin daha tam oturmamış olmasıdır ve xp'nin çift çekirdeği vista gibi desteklememesidir.

bana sorarsanız, vista benim ömrümü yedi, ömrümü. evet xp'de bilgisyara reset atmadan çözüm bulma, düzeltme olaylarına baya girmiştik ama vista bir yavaşlıyor ki kaç ram olsa farkmıyor. zerre kımıldamadığı zamanlar oluyor. gerçi son zamanlarda artık 2 yılın üstünden yeter dediğim için tepkiliyim biraz. ama çok basit ya:
paran varsa bas al son teknolojiyi, iyi bak 2 yıl değiştirmene gerek kalmaz
yoksa o kadar para, desktop alırsın daha ucuza iyi bi sistem kurarsın.
yoksa işletim sistemine falan kaldıysa işiniz, bol bol format vs. gerekir
ya da çak mac'i kurtul.
sakın galatasaray'ın hakan şükürü gibi windows veya windows xp/vista'ya çakılı kalma. lanet gitsin hepsine.

aynı makinede xp-vista biziniz ve win7 kullandım. vista ile calısmak mumkun degil hic bi sekidle. surekli takılma vs vs grafiklerde cokme. dvd takınca bsod lar oluyor. xp ve win7 birebir aynı performansta calısıyor. hatta uyum sorunu da yasamadım kesınlıkle kullandıgım proramlarda. ki vistaya kuramadıgım/bulamadıgım driverlar da oldu. win7 ye en kotu durumda xp driverını caktım yıne calısıyor sorunsuz. vista da update den sonra ucan driverlar mı dersin, surekli degisen dosya izinlerı mı dersin, diger partitionlara erisim sorunu mu dersin ne ararsan var. ha simdi 3 yıl formatsız xp kullanmısken[bilimum cad proramı adobe seylerı flnfln gibi kalkıp da vista yemıyor diye vista pesınden kosamam, calısıyorsa buyursun calısmıyorsa koyımgtune. her daim calısan linux um da var zaten. hanı tum bunlar arasında bi tek vista da surekli sorun yasıyorsam o isletim sistemını silerim oncelikle, donanımı degistirmek yerıne.

Üstteki hiçbir yorumu okumadığımı belirterek vista ile olan görüşlerimi yazıyorum.
Şu ana kadar hiçbir sorun yaşamadım. Hız sorunu da dahil (Pc'm high-end denilen standartlarda). Her şeyden önce soru sorulmasını uac'yi kapatarak hallettim. Tema olarak win98 temasını kullanıyorum (Çoğu ıvır zıvır da kapalı).
Ve ilk başlardaki cümlemi tekrar söylüyorum. Vista tek kelimeyle "problemsiz". Sanmıyorum ki kısa bir süre sonra win7'ye geçeyim. O derece memnunum.
(Ha win7'nin vista'dan "bariz" üstün olduğu bir zaman olursa -ki olur muhtemelen-, o zaman vistayı bırakırım o ayrı)

bilgisayarımda (dizüstü) vista kuruluyken ne yaparsam yapayım, hangi oynatıcıyı kullanırsam kullanayım 720p filmleri akıcı bir şekilde izleyemiyordum. şimdi win 7 var ve rahatlıkla izliyorum. kaymak gibi. elbette başka farklar da var ama benim aklıma en spesifik bu geldi.

fark ederlerse de ekstra kişinin parasını isterler. fark etmemelerinin olasılığı çok düşük diye tahmin ediyorum..

5 yıldızlı otelde bir geceliğine o şekil kaldım, yemeğinden saunasına onlarca imkanından faydalandım ve kimsenin ruhu duymadı.

resepsiyondaki kisilerin mesai degisim saatine denk getir arkadasinin otele girisini, hic bi sey olmaz. ruhlari duymaz. de ki resepsiyondakilar aksam 7 de gidiyor yerlerine gececiler geliyor, aksam 6 gibi sen odandan assagiya in arkadasinla barda bulus 1-2 biseyler icin falan yani. ortama guven verin yeter.

otel büyük ise kimse sallamaz. küçük ise çok zor.

fark etme olasıgının dusuk oldugunu dusunuyorum.
1 hafta kamp kuracaksan yapma ama 1-2 gunden bısey olmaz.
tek kisilik oda tutup, bir sekılde gece cıft olunca hic sorun yasayanı duymadıgımdan yola cıktım.

1) katlarda güvenlik kameraları var mı? bavul ya da çantayla giderse dikkat çeker.
2) housekeeping hergün resepsiyona oda uyuşmazlık raporu veriyor, yani yatak, havlu vs. kaç kişilik kullanılmış, odada kaç kişi kalıyor kontrol ediliyor. ona göre davranın.
3) en kötü ihtimalle kalan 2. kişi için ek ücret talep ederler, o da ne kadar tutar bilmem.

crowne plaza gibi kocaman bi otelde kimse bunu farketmez gibi geldi banada..

kahvaltıya yada restauranta inmediğin vakit kimsenin ruhu duymaz.resepsiyonistler 3-4 vardiya çalışır.her defasında farklı birine denk gelirsen at bile koşturursun.

eğer derdin ses kalitesi ise bu cangıl cungul ürünler yerine direkt creative al. renkli ekranmış bilmemneymiş zaten mp3 çalarda pek kullanılacak şeyler değil.

sevgili fortisvita creative i çok severim aslında ses kalitesini, ama işte fiyat konusunda 300 lere çıkmak istemedim, yoksa zenler süper..

Jugador çok iyi açıklamışsın tesekkur ederim :) aslında ortalama bişi için sanırım orite da gayet iyi ...

meizu al. 170 liraya çok kral mp3 çaların olur. ya da sandisk sansa al. orite vs. sakın diyeyim... çünkü sıradan ürünlerin bataryaları çok ama çok az dayanıyor...

bence şunu al:
www.vatanbilgisayar.com

zen stone plus 2GB kullanıyorum. radyo, ses kaydı, hoparlör, kronometre var. pili de uzun süre dayanıyor. 100 liraya aldım. bence makul bir fiyat, kulaklığa daha çok para saydım resmen.

Yedek subaylık için Tsk hâlâ mistik yöntemler kullanıyor ve bu mistik yöntemleri henüz kimse çözemedi.

Mezun olduktan sonra şubeye git, istersen 2 sene daha tecil ettirebiliyorsun. Sen uğramazsan okul "bizle ilişiği kalmadı" diye yazı gönderiyor, onlar en geç 2 dönem sonra seni çağırıyorlar "gel bakalım şöyle" diye. Erken gidersen gideceğin dönemi seçme şansın da olur. Yoksa bir anda;

- Sivas Temeltepe
- Baba olmadı ya...

bir an önce mezun olup gitmekte yarar var o zaman... Bi' de bu yedeksubaylık kalkacak diyorlardı bir ara. Ona ne oldu acaba?

Onu sadece gönlünden geçen olarak söyledi İlker Başbuğ. Tsk hâlâ personel açığı çekiyor ve bu açığın kapanması bir reform olmadan mümkün değil. Reform olarak da en erken 2012 görünüyor.

Sağolasın, reform olmadan ben şansımı deneyeyim o zaman :)

oncelikle her birlik ihtiyaci olan astegmen ve kisa donem meslek ihtiyacini belirliyor, bu aralik celbi icin yaklasik olarak kasim basi gibi belli oluyor. bunlar toplaniyor bir databasede, ve yamulmuyorsam ihtiyac kadar astegmen dolana kadar alim yapiliyor her meslekten. diyelim ki on tane elektrik muhendisi ihtiyaci var ve 6 elek. muh. yedek subay olmak istemis, hepsi birden ast. oluyor ustune ozellik acisindan en ustte bulunan 4 kisi daha ast. oluyor.
ben boyle biliyorum.

dil puani gotur, son bes sene icerisinde girdigin bir sinav olmasi lazim, her ne kadar etkisi olmadigi soylense de sinavi iyi yapmaya calis, meslek kurasi olma ihtimali cok dusuk, cunku psikolog degil psikiyatr ihtiyaci olabiliyor o da tipcilarla halloluyor. takim komutani olma ihtimalin var ki o da hic guzel askerlik meselesi degil maalesef..

bunlarin hepsi kismeth :)

selamlar,
o kadar merak etme. daha bir dünya vaktin varmış senin be babam!
fi tarihinde askerlik yapmış ve yedek subaylık isteyip kısa dönem olmuş biri olarak akıl sır ermeyen memleketim hadiseleri olarak bakabilirsin bu olaya.
mezun olur olmaz müracaatını yap gitme niyetindeysen, zaten belli dönemleri var, pat diye gel buyur demiyorlar maalesef.