arkadaşım hiltonda organizasyon yapıyor. İçki sınırsız falan fıstık, eğer isterseniz iletişime geçin benimle ki ben de arkadaşla iletişime geçeyim. Fiyatlar baya uygun.

benden oneri izmire gitmisken alacatiya gidin meydanda inanilmaz guzel sokak partisi olacak yilbasi aksami.

cantayi al telefonu da icine at.. miiss.

bir de yılbaşı için prag turu bileti atim tam olsun di mi :)

kadınlar istediğimi her hafta başka bir çanta alıyorlar ama telefon arızalandıkça değiştiriliyor. yani bence telefon daha mantıklı ama kadınlara hediye beğendirmek zor olduğundan telefonu kendisinin seçmesinde fayda var :)

kadın değilim ama çantayı tercih eder bence.

mulayim ters +1 :) tek seçenek varsa telefon.

çanta. kadınları anlamamış bu adamlar.

çanta. telefonu zaten yakın zamanda değiştirmeyi planlıyor belli ki. bu durumda telefon alırsan ütü almışsın gibi tepki görme ihtimalin oldukça yüksek.

herkese teşekkür ederim.
ben aslında soruyu sorduğumda evden çanta almak için çıkmaya hazırlanıyordum :)
@wishes: çantayı beğenme sebebi yeni aldığı ayakkabı ile olan uyymuydu. o yüzden o konuda sıkıntı yok :)

Yılbaşı, doğum günü ya da sevgililer günü gibi zamanlarda hediye için farklı bir şeyler ararsanız, direk cevap olabilir. Tasarım ürünler arıyorsanız takip etmekte fayda var.
luckybeads.blogspot.com

@mulayım ters+1 :)telefon daha ıyı sankı

ben ilk olarak whiterun'da aldim, sonra riften'dan aldim bir tane. sonra baktim her gittigim sehirde 1 ev satmaya calisiyolar, almamaya basladim. gereksiz buluyorum cunku, butun itemlari tek bir evde toplamak varken niye baska sehirlerden ev alasin ki?

ama siz solitudetaki evin parasindan korkuyorsaniz o iste bir yanlislik var :)) bende simdiye kadar hic para sikintisi olmadi, su anda 100k gold var, 200k falan da birikmis itemlari satsam cikar. para yapmak cok kolay oyunda

hırsızlar guildinde biraz gözükün abi desinler bulaşmazlar.

daha çok olmadı ben evi alalı ama hırsızlık olmadı henüz. zaten evde hem eşim, hem housecarl'ım duruyo. boş değil yani. al gitsin bence whiterun'dan, çok önemli bi işlevi yok evin.

@mileyboard
evet, her yerde olmaması için bi yerden ev almak istedim ama solitude'daki de hem çok büyük hem pahalı...
bende sürekli oluyor para sıkıntısı yaw..parayı büyücülere yatırıyorum yetenek öğrenmek için... :S

@yuto
mantıklı, bi deneyim.

@godoy
evet, olmadı Lydia'ı evde bırakırım..

---

teşekkürler arkadaşlar. bi de para konusunda şey kafama takılıdı, ben bulduğum bütün gem'leri saklıyorum çok değerli veya ünik göründükleri için ama genel anlamda bu gem'ler ne işe yarar?
(büyülerle görev tamamlayan high elften öte değilim, ne zırh ne potion..vb yapma eğilimindeyim..)

gemler ile ancak mücevher yaparsın smithing ile. bir de bazı görevlerde senden flawless diamond, ya da flawless amethyst falan isteyebiliyorlar. altın bir kabı olan ve havada uçan gemlerden bulursan da bir thieves guild'e uğra. meraklısı orada.

ya ben hic boyle seyleri bilmiyorum mal gibi oynuyorum nasil evleniyoruz ne ise yariyor nasil ev aliyoruz icine nasil insan koyuyoruz biri anlatirsa cok sevaba gecer? bir de benim gibi diablo ve wow gecmisi olup bu oyundan bu kadar habersiz birine gorev yapmak disinda guildlerle veya bu tip ilginc seylerle ilgili bilgi verebilecek var midir?

@mülayim, abi gerekli gereksiz insanlarla da konuş göreve ek olarak. mesela whiterun'ın jarl'ı var ya, o adam görevden sonra sana diyor artık ev alabilirsin şehrimizde, istiyorsan benim kahya'ya başvur diye.

ya abi bu zaten herhalde elder scrolls serisinin en kullanıcı dostu hali (kibarca), azcık okuyun diyalogları rahat bulursunuz :)

ne karakteri oynuyorsun? kısaca üç beş tavsiye vereyim spoylır yapmadan.

Ayni sekilde Romanyada D tipi vizesi olan birisi olarak soyleyeyim,schengen ulkelerine girdiginiz andan itibaren basliyor diye biliyorum yani dusununce bize de mantikli gelen. yoksa schengen gecerliligi olmayan yerde niye 3 ay suresi baslasin.

vizeyi 6 ay içinde toplam 90 gün kullanabiliyosun

polonya içi yada dışı farketmez yani schengen ülkelerinde de 90dan düşülüyor

Yani yukarıdaki iki sevgili yazar, siz, bu 90 günlük süreyi 1 Mart'a kadar kullabileceğimi söylüyorsunuz değil mi?

evet canim kardesim

bikac gün önce bi arkadas da caz seven bi kadina biseyler alcam filan demisti ,ordada yazmistim simdi ispanyaya uyarliicam.

ispanya sevgisi,ilgisi geyiktir,biraz "aaayyy ben türk gibi degilim biliyomusuuaann ,ispanyola benzetiyolar beni,ispanyollari ben cok seviyoruamm" dan hallicedir.

simdi genelde ispanyayi seven ,ispanyanin kültürünü filan sevmez,müziklerini,danslarini sveer belki ,o da gösteris,popülizm degilse.

yani kitap alip,ispanyollar ne yapmis s.kine takmaz anliican.

ve ayni zamanda,ne kadar taniyosun o da önemli,insanlar artistik yapar "sabah bach olmadan kahvalti edemem","ray charles siz ögle yemegi ögle yemegi degildir","ben xxx ile ilgileniyorum(bu xxx entel dantel seyler)" ,iste böyle bi durum warsa sen bi kitap bi dvd aldiginda hevesle ,hediyeyi de büyük heyecanla acan hatun kisisinin "ayyyy acaba ne aldiannn,hmmmm kitap mi,güzelmis" gibi abuk bi tepkisiyle karsilasabilirsin.

pek iyi bi tecrübe olmaz bu.

klasik hediyeler her zaman iyidir hocam,böyle "bizim hatun caz i cok sever saksafona hayran","acaba bach mi,mahler mi alsam","ütopya mi bu das kapital mi",tarzi hediyelerden uzak dur,cidden ters teper,hatun kismisi öyle klasik ot,böcek,cicek ya da nebliyim,parfüm,kiyafet etc tarzi klasik seyleri daha cok sever.

hediye arkadaş için alınacak.sadece arkadaş.
ayrıca ispanyolca ilgisi sadece popülist bi meraktan kaynaklanmıyor, ispanyol dili ve edebiyatı öğrencisi kendisi.

ne bileyim mesela, kitaplığa konacak bi biblo vs. ne geliyor aklınıza,yahut işte bizdeki çağan ırmak'ın anadolu'ya ait mistik öğeler kullandığı ulak benzeri filmleri olabilir,tabi ispanya'ya dair olacak.

ispanyol sinemasının tüm dünya'da tanınan mar adentro yahut amores perros tarzı fimlerinden ziyade daha içe dönük daha ispanyol yerelliğine özgü film önerilerini bekliyorum.

serabetan'ın yazdıkları genel olarak ukalaca olduğundan ben olsam takmazdım.

hediyeye gelirsek, film alacaksan balada triste de la trompeta derim. ispanya içi savaş döneminde geçen oldukça fantastik bir filmdir. eğer arkadaşın tvaylayttan tvaylayta koşmuyorsa sevmesi muhtemel. film 2010 yapımıydı dvdsi çıkmıştır. bu benim özelimdeki önerimdi ama bunun dışında san sebastian film festavalinde ödül alan filmlere göz atıp ispanyol bir filmi seçebilirsin.

bunun dışında ispanyol kültürünü bilmem ama yeni bir ispanyolca-türkçe sözlük çıktı, ispanyolca böylelikle inci kut hakimiyetinden kurtulacak. dün cervantes'te tanıtımı yapılmıştı, isp. dili öğrencisiyse mutlaka bunu edinmek isteyecektir ama sözlük çok acayip olur da diyebilirsin bilemeyeceğim.

ispanyayı betimleyecek süslü şeyler aklıma gelmedi, onları başkası yazsın.

ispanya denince akla boğa güreşi ve flamenko gelir. boğa güreşini geçiyorum.

carlos saura'nın flamenco filminin dvdsi olabilir: www.imdb.com

onun dışında cajon, kastanyet gibi flamenko aletleri de olabilir.

(bkz: sangria)

Madrid veya Barcelona gezi rehberi. İlla ki gitmek isteyecek bir zaman, elinde bulunsun.

dorian gray'in portresi

(bkz: karamazov kardeşler)
(bkz: sofinin dünyası)
(bkz: nils holgersson'un maceraları)
(bkz: oliver twist)

bridget jones'un günlüğü

Swann'ın bir aşkı

cevdet bey ve ogullari

(bkz: ivan ilyiç'in ölümü)

ayrıca ister istemez:
(bkz: veronica pompa istiyor)

oblomov, dorian grey'in portresi, nilgün, zavallı necdet, madame bovary, goriot baba, tess, armance.

kaderci jak ve efendisi - diderot
juliette - marquis de sade

adı aylin
yüzbaşı selahattin'in romanı

nietzsche agladıgında
genc wertherin acıları

(bkz: ali ile ramazan)

jane eyre böyle yazılmıyodu galiba ama anladın sen :)

Ince Memed diyorum baska da bir sey demiyorum :)

therese raquın (emile zola),efruz bey (ömer seyfettin),cemo (kemal bilbaşar),pol ve virjini (bernardin de saint pierre),emile (jean jacques ruso)

betty blue

mark twain kitapları: tom sawyer ve huckleberry finn'in maceraları (?).

lujin savunması

Eğer rahatsız edici bir dürtü ile yapıyorsanız "huzursuz bacak sendromu".

duzenli spor yapiyor muydunuz?
sanki bacak sallamanin -ki ben de var- bununla bir baglantisi vardi.
ayrica surekli bacak sallarken bilmem ne hormonu uretiliyordu bu da daha mutlu (rahat) olmaya sebebiyet veriyordu. ayni spor yaparkenki gibi.
bence doktorluk degil gayet rahat bir sey, uyuyana kadar bile yatakta salliyorum :)

öncelikle doktor falan değilim.

o hareket vücudun kendini tetikte tutma yöntemi... bilinç altınızda sürekli uyanık olmak, gerekince hızlı davranabilmek ve atik olmak istiyorsunuz. acaba iş yeriniz çok sizi çok mu yoruyor? uzun ve yoğun mu çalışıyorsunuz?

bunun dışında tabi kahve, kola gibi uyarıcılar da etkendir.

30 sene bu şekildeydim. kendi kendimi motive ederek durdurdum. anladığım kadarı ile psikolojik olması lazım. bir nevi tik gibi bir şey. ders çalışırken veya bir şeye yoğunlaşmam gerektiğinde daha da artardı. inanır mısın sigarayı bile daha kolay bırakmıştım. istemsiz gibi görünsede kesinlikle bilinçaltı bişeyler var. sadece bu değil üst dudağımla burnuma değdirme, sürekli kirpiklerimi kırpıştırma gibi sorunlarımın bitmesi de aynı zamana rastlar.

bende de var ve bildiğim kadarıyla anksiyete göstergesi.

(bkz: huzursuz bacak sendromu)
en.wikipedia.org

ben kahve icince enerji patlamasi yasiyorum ve bu harekete basliyorum mesela zaman zaman.

ben de yapıyorum bunu ama her zaman değil kendi teşhisim şu:
stres altındaysam, düşünmem gereken onlarca şey varsa kafamda o zaman yapıyorum bunu...
siz de bi bakın stress ise sizin de sebebiniz, stres azaltacak şeyler deneyin...

bende birine sinirlendim mi, aklımda bin ben yüz konu varsa, acil bişi yetiştiriyorsam falan oluyor.

huzursuz bacak sendromu o değil. seninki alışkanlık o kadar. huzursuz bacvak sendromu geceleri ortaya çıkar genellikle ve uyutmaz. yattığın yerde bacağını tekme atar gibi sallamak zorunda kalırsın filan. bu anlatılan ise stres + kafein in etkisi gibi. bir dfe dediğim gibi alışkanlık. büyütecek bir şey değil.

ben ebay'den aldim, boyle tavla gibi katlanabilir bir takim. taslari bile ahsap. gayet memnunum, fiyati da oldukca uygundu.

ankarada nereden temin edebileceğini bilmiyorum ama hepsiburada ve gittigidiyor'da bulabilirsin '' go oyunu '' diye arattığında. fakat kaliteleri biraz düşük. ben de şibumi'den sonra heves etmiştim alayım diye.

iyisinden bir go takımını ancak yurtdışından getirebilirsin diye tahmin ediyorum. çünkü türkiyedekiler karton üzerine plastik diyebileceğimiz kalıpta.

www.ebay.com

bu set baya iyi gibi ben de bundan sipariş edecektim.

kugulu parkin oradaki buyuk d&r da oldugunu hatirliyorum.

ucretli programlar şöyle oluyor, büyük bir kısmı size sadece kalacak yer parası veriyor, geri kalanları cebinizden karşılıyorsunuz.

Gönüllü olayı zaten ücretsiz olduğu için kalacak yer ve belki yemek dışında geri kalan herşeyi sizin karşılamanız gerekir

Programin parasini kendimizin karsiladigini biliyorum karsiliginda kalacak yer ve yemek veriyorlar. bunun disinda bazi detaylar daha. benim asil ogrenmek istedigim daha once latin amerikaya bu tip bir programla gitmis birinden fikir almak.
orn: en ucuz nasil gidilebilir, en ideal ne kadar kalinmali ve oradaki tecrubeler.

ben güney amerika değil de, avrupa gönüllü hizmetine katıldım. benim gittiğimde bütün harcamalar avrupa komisyonu tarafından karşılanıyor. varsa soru yardımcı olmaya çalışırım..

cezalandırma yerine ödüllendirme yöntemiyle motivasyonunu sağla...

tırnaklarını derinden kes.

kaç yaşında?

ceza değil ödül bence de.

ödül ver premack ilkesi işine yarayabilir.

ödülde söyledim ancak pek fayda etmedi şimdilik sesimi yükseltiyorum henüz 1. sınıfa gidiyor

ceza meza verip de çocuğu daha hayatının başında kitaptan defterden soğutma sakın. naz yapıyosa yapsın. normale yakın bir zekadaki bir çocuğun okumayı sökemediği nerde görülmüş? farzet bütün sınıf okumayı söktü, sadece arkadaşının kızı okumayı sökemedi ve Şubat tatili geldi. naapacaanız? çocuğu okuldan mı alacaaanız? bi kere bu ceza lafını değil ağzına almak, kavramını aklından bile geçirme.
şu anda atacağınız hatalı bir adım, çocuğun ömür boyu okumaktan yazmaktan nefret etmesine yol açar. ödüller koyarak ne kadar özendirebiliyorsan, gittiği yere kadar götür. gitmediği yerde asla ve kat'a zorlama. lütfen!

yılmasın yavrucak. hayata küsmesin daha başlamadan...

derisini yüzmekle başla, ayakkabı kemer cüzdan şeklinde değerlendiririz.

ne cezası kaçıncı yy da yaşıyorsunuz.

abi kiz milletiyle ugrasilmaz birak, bak sen ufacik kizla ugrasamiyorsun millet sevgilisiyle sorunlarini nasil cozsun :)

Aklıma su geldi (bkz: #6485220)

köpeklere bile artık ceza ile eğitmiyoruz, çocuğa da ödül verilmeli. motivasyonu sağlamalısın. korkuyla eğit,m olmaz.

kızını dövmeyen dizini döver, döv gitsin..

ödül-ceza yönteminden şaşma

çok fazla yanlış anlaşılmalara yol açılmış sanırım şiddete tabiki karşı birisiyim ama zamane çocuğu önüne bi ödül yada ceza koymadan hiçbişey yapmıyor onun nazıyla oynayacak kadar benim vaktim yok yazık çocuk araya gidicek anası sabahtan akşama çalışıyo babası desen suratına baktığı yok kızının elimden geleni yapmak istemiştim sadece ama bu malesef önüne bi ödül yada minik de olsa bir ceza koymadan olmuyor

neden acele ettiğinizi anlayamıyorum doğrusu. bekleyin üç ay daha, olmaz mı öyle? nasıl olsa öğrenecek. bu telaş, bu baskı neden? nereye yetişmeye çalışıyosunuz? böyle yaparsanız, hayatı boyunca eline kitap almak istemeyecek o çocuk. severek öğrenmesi lazım. piyasayı bilmiyorum, kim bilir ne güzel çocuk kitapları vardır o yaş için.

A Moment to Remember – 2004

the road home (2000)

yeni izlediğim last night var, çok normal, new york'ta yaşayan sıradan basit insanlar, pek romantik sayılmasa da ilişkiler üzerine güzel bir film.

the romantics güzel bir film.

Nick and Norah's Infinite Playlist

oha (bkz: eternal sunshine of the spotless mind)

www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com

www.imdb.com

efendim şimdi yok bir şey gibi saçma salak cevap veren kadın size sinirlidir. anlamanızı bekliyordur. pat diye sana kızdım çünkü şöyle şöyle yaptın demez, neden demez, çünkü kendiniz düşünüp bulursanız o hatayı kabulleneceğinizi düşünür ve içgüdüsel olarak bu onun haklı olduğu/zafer kazandığı anlamına gelecektir. maalesef kadınlar, genelleme yapmaktan nefret ediyorum ama, ilişkiyi bir tür güç savaşı olarak görürler. çoğu kadın haklı olduğunu duyarak tatmin olur. çok ağır bir kavga edin mesela, çok da haksız olun, birazcık tartışmadan sonra "aslında haklıydın" dediğinizde o konu kısa sürede kapanır. çünkü kadının beklentisi, belki de bir tür feminist dürtüyle, kazanan taraf olmaktır. erkeklerde nasıldır bilmem. hatalıysan özür dilesen... değil işte. o onu söylediği an "güçsüz" taraf haline gelir, kendin anlaman gerekir. evet, ben de tam anlamıyorum olayın niye güç gösterisine döndüğünü. bunun için ilişki konseptinde derinlere inmek gerekiyor.

atılan tribin bir bölümü de anlamadığınız içindir bu arada.

ya bunun en makul çözümü gerçekten takmamak. bırakın siz o kadını bir iki saat, kendi kendini yiyip bitirsin, sonra canı sıkılır zaten. siz kitap falan okuyun o arada. eğer zor bir kadınla karşı karşıyaysanız schindler's list izleyin. üç saatlik film lan! yok çabuk sıkılgan bir dişi ise karşınızdaki wristcutters izleyin. çok zor durumlarda kundera okuyun ya da. sufle yapın. xhamster açın. ne bileyim.

ne demek istediğimi çok aktaramamış olabilirim, malum, saat. daha ayrıntılı açıklamaya çalışabilirim yarın sabah hatırlar isem.

çünkü kadınlara göre bariz olan bir şey erkeklere göre anlaşılmaz olabiliyor. kadın davranışınızın/öküzlüğünüzün/onu üzen şeyin vs. elbette farkında olduğunuzu düşünüyor ancak siz ısrarla neyin var diye sorunca sinirlenip yok bir şey diyor, yok bir şey demese daha kötü; kavga geliyor!

o yüzden böyle durumlarda neyin var diye sormadan önce biliyorum biraz odunum, bazı şeyleri anlayamıyorum, aslında seni incitmeyi hiç istemiyorum ama bana normal gelen bir olay seni incitebiliyor, konuşmazsak anlayamam demeniz gerekiyor.

bence bu tamamen karşıdakinin bakış açısı. siz neden böyle bir soru sordunuz diyebilirim mesela size ben. Neden sahiden? "Neden erkekler kadınları anlayamıyor, neden onların ifade ettiklerini bir türlü çözemiyoruz" demek yerine "kadınlar derdini anlatamıyor" dediniz? Demek ki siz de farklı noktalardan bakamıyorsunuz! Demek ki siz de kendi bakış açınızı, algı noktanızı değiştirmek yerine, "kendini anlatamıyorsun be kadın" demeyi doğru buluyorsunuz. Kadınlar anlaşılmaz değillerdir, anlayamayan erkeklerdir. Alan rickman güzel bir laf etmişti, "kadınlarda anlaşılmayan ne var bilmiyorum, bizim gibi düşünüyorlar, anlaşılmaları çok kolay, kadın benim en iyi arkadaşımdır, eğer anlayamıyorsak, bizden daha derin düşündükleri içindir" diye.

@yvonne tabire dikkat. anlatamıyor değil anlatmıyor dedim. bir şeye bozulmuş, gidip ''şuna bozuldun biliyorum özür dilerim'' gibi bir cümle kursam neyi çözecek ki ? hatta ''şuna mı bozuldun ?'' dediğinde bile yok öyle bişey bozulmadım ben diye cevap vermiyor mu kadınlar ? yani ben elimden geleni yapıyorum, ama sadece benim çabalamam isteniyor ki sıkıntı da bu. tek istediğim sıkıntısını söylemesi ama ısrarla trip atmak neden ?

(bkz: eşeğin sikinden dolayı) olmakla beraber, ilişkiyi ihtirasa sürüklemekten başka bir istek değil. Sanıyor ki olayı anlaman senin için zor, uğraşıcaksın, niye ? çünki seven bıkmaz seven uğraşır. Bilse ki sadece sadede gelip, vakit kazanıp, olayı çözüp, mutluluğa yelken açmak istediğini demez. Peşinde koşturma ve en temelinde feminist güdüler hani. Aslında her daim "yok birşey"in arkasında ciddi sebepler yatıcak da değil, bu kelimeyi bunların lugatına kazıyan bu güdüler, alışkanlık yaptıran ise toplum, sosyal çevre sik sük sök am göt.

Bi de şimdi @2'ye binaen demek istediğim 2-3 şey var, çoğu kadına sen haklısın amk desen zafer kazandığını değil kaale alındığını düşünür ve sevinir. Olay güç savaşı değil de güçlü göreceği erkeğin onu kaale alması ve onun gücünde kendi tesirini de görmesi, erkeği güçlü olsun ama bi nedeni de ben olayım algısı. Her güçlü erkeğin arkasında bir kadın vardır sözü çift taraflı yani.

ben söylemem sen anla

www.youtube.com

erkeğin "kadın algısı"yla ilgili beklentisi, karşılaşmayı umduğu şunlardır:

www.beautyden.com

playlistmusic.org

us.123rf.com

halbuki ilişki başladıktan sonra şuna benzer şeylerle DE karşılaşır:

ledorfineart.com

lrc.wfu.edu

upload.wikimedia.org

ve anlamaz. çünkü kadın, bütün bu altı resmin hepsidir. kadın o kadar karmaşık bir olgudur ki, erkeğin beklentileri belli iken, yüz yüze geldiği şey ona göre "total belirsizlik"tir. çünkü erkeğin algılama ve çözümleme yetisi, kadını kavramaya kâfi gelmez. bunun sonucu "frustration"dır. (bkz: frustration)
bu yetersizlik hissinin sonunda "ne trip atıyo mını sikorsky?" noktasında bulur kendini.

erkeğe, "evlenin, ya mutlu ya da filozof olursunuz" sözü boşuna söylenmemiştir. kadın sürekli emek, zaman, ilgi, ihtimam, tatmin ister. erkek de bekler ki bu ihtiyaçlar, "armut piş, ağzıma düş" kolaylığında halledilebilsin, tam maç seyrederken, tam, arkadaşlarla dört çeker geyiği çevrilirken parazit yapılmasın.

sorun, kadının bu karmaşık yapısından, erkeğin de bu yapıyı kavrayabilecek akıl, hafsala ve olgunluk seviyesine çok geç ulaşmasından kaynaklanır.

Konu hakkında akademik bilgim yok ama kadın ve erkeğin iletişim yollarının farklı olmasını, insanlığın ilk zamanlarından beri erkeklerin her zaman daha sosyal, toplum içinde bir şeyler halleden insanlar olmasına; kadınların ise evden çıkıp topluma karışmalarının çok daha geç olmasına bağlayabiliriz belki. Belki bunun sonucu olarak erkek beyni doğrudan sonuca odaklanmaya alışmıştır.

kadinlar anlamak icin degil sevmek icindir diye bir soz var ya orda ki sevmek kelimesini siz anlayin iste.
genel olarak bir kadinin etrafinda ona yazan bir cok erkek vardir tercih sayisi fazladir.
bir erkegin etrafinda ona yazan kadin sayisi muhtemelen daha azdir.
bir erkek olarak dusunun, size yazan 10 tane kadina tek tek derdinizi mi anlatirsiniz yoksa trip atip, sinir edip, surundurur musunuz?
bir erkek olarak itiraf edeyim kesinlikle doganin verdigi ozellik olarak daha zekiler, ancak bir erkegin cok akilli olmasi lazim ki niye boyle yapiyor demeden bir adim onunde sorulara cevap alsin ya da dogru soruyu sorarak cevabi bulsun.
sonuc olarak derdini anlatamayan insanin uzerine dusmemek gerektigini dusunuyorum. 2 yillik kiz arkadasima kopek cektikten sonra efendi gibi kendini anlatmaya basladi. (bkz: kopek cekmek)
malesef bu kadar basit sanirim derdini anlatmak isteyen anlatir degil mi?
(bkz: 4 s kuralı)

Anlamaya ve anlatmaya çalışma; idare et. Bi de sev..

Temel konu iletişim değil mi? İletişim zor şey, özellikle sinirliyken konuşmam ben eşimle. Neden - çünkü o anda ağzımdan çıkacak kelimeler suçlayıcı olacak, bu durumda o da kendini savunacak, al sana kavga, haklıyken (bir öküzlük yapmıştır vs) ben onu suçladım diye haksız duruma düşeceğim. Olmaz öyle şey. O zaman beklerim, beklerken trip yaparım. Ne zaman ki sinirim yatışır, o zaman alırım karşıma "sen böyle yapınca ben çok üzüldüm, senin bu hareketini ben böyle anladım" derim, bir konuşma ortamı doğar, olayı çözeriz.
İki önemli nokta var yanlız:
* akşam yatak ayrılmayacak - sevişmeyin tamam ama bu çözülmeyecek bir olay değil
* trip süresi çok uzamayacak - takriben üzerine bir gece uyumak yeterlidir.

Bir şey ne kadar soylu ve mükemmelk ise, onun olgunluğa erişmesi de o kadar geç ve yavaştır. ERkek,akli melekesinin ve ruhi kabiliyetlerinin olgunluığpuna yirmisekizinden önce nadiren ulaşır; kadınlar ise, henüz on sekiz yaşlarında... Fakat kadınların durumunda bu ço kzayıf ve dar sınırlar dahilinde gerçekleir.Bu sebebten ötürüdür ki kadınlar, bütün hayatları boyunca çocuk kalırlar, çünkü her zaman içinde bulundukları ana sıkı sıkıya bağlı kalarak sadece kendilerine en yakın olanı, olmak üzerre olanı görürler, gerçek yerine bir şeyin görünüşüne teslim olurlar ve en önemli şeylere karşı önemsiz şeyleri tercih ederler................
Erkeklere göre kadınlar daha zayıf muahkeme melekelerine sahip olmaları nedeniyle, bunun beraberinde getirdiği üstünlükler ve mahzurlar da kadınlarca daha az paylaşılır.Daha ziyade,kadınalr zihni bakımdan miyopturlar,zira sezgiye dayalı kavrama melekeleri kendilerine en yakın olanı çok açbuk ve berrak bir şekilde algılarsa da,görüş alanları çok dardır ve uzakta olan şeyleri ihaya edemez.

bana göre çok da önemli olmayan şeyi, drama haline getirmesi benim suçum değil. çünkü bana göre önemli değil, kendine göre önemliyse, bunu açık açık söylemesi lazım. bu yetiştirilme tarzıyla alakalı bir şey bence, bir çay ikramında bile bir saat tatava dinliyoruz, değil mi?

her hangi bir yerde, her hangi bir muhatabım bir şeyi anlamıyorsa ben ona anlatırım. insan ilişkileri böyle bir şeydir. "herkes beni anlasın" zihniyeti kimseyi hiç bir yere götürmez. defalarca anlattığın halde anlamıyorsa sorun vardır ama.

"bilmeliydin, anlamalıydın" demek çok bencilce bir şey, çok feci derece dramadır bu, bana göre. böyle insanlar ne mutlu olurlar, ne de başkasını mutlu ederler diye düşünüyorum.

Başka Söze Gerek Var Mı? youtu.be

ya birakin bu karmasik marmasik ayaklarini.. kadinlarin bir cogu o kadar aciz embesil ve yetersiz ki kendilerini ifade etmek icin ellerinde bir arguman yada fikir cogu zaman bulunmaz. o an oyle hissettigi icin sadece ve sadece oyle istedikleri icin ve bunu ifade edebilecek kapasite olmadigi icin tribe vurur kendini...

neymis cok karmasikmis da cok duygusalmisda .. ayni sey erkekler icin gecerli degil mi ? evet cogu zaman oyle .. siddet vb durumlarin da temel sebebi bu cogu zaman. elinde arguman veya gecerli nedeni olmayan erkekler kendi istek ve arzularini ancak bu sekilde kabul ettiriyor.

erkegin kadina uyguladigi siddet ne ise , kadinin erkege uyguladigi siddet de bu trip olaylaridir. uzak durun. kendini ifade edemeyen biriyle bir omur gecmez verem olursunuz.. omrunuz curur..

halbuki ne kadar basit ,

" bi sorun mu var ? "
"evet soyle soyle oldu bla bla bla ve bu hosuma gitmedi.. "

bu kadar basit bir iletisim seyine neden girmiyorlar sizce ? cunku gerisini dolduracak gecerli bir arguman cogu zaman yok. neden hosuna gitmedi yada hangi kismi hosuna gitmedinin alti hep bencilce ve salakca seyler..

burdan kahveci ahmet abiye baglayarak son noktayi vuruyorum hormonal olsa gerek haci.. baska turlu mantikli bir gerekce yok. kendilerini kontrol ve ifade edebilecek yeterlilikte degiller ... (herkes icin gecerli degil , hemen savunmaya gecmeyin )

Kendi duygularına ve fikirlerine güvenmiyorlar da ondan.

Herkesi bağlamaz söyleyeceklerim ama çoğunluğu kapsar sanıyorum.

Kaadınların çoğu anlık tepki vermez. Yani sinirlenince, bir laftan gözü dönünce verir de, üzülme durumunda tepki verme süresi erkeğe göre daha uzun oluyor. Ya da bir karar aldığında daha enikonu düşünebiliyor. Örneğin, bir erkek daha kolay "Soğudum, ilişki eski haline dönmeyecek, o halde ayrılayım" ama kadın ayrılma kararını verdikten sonra daha ilişki içindeyken ayrılık acısını yaşayabiliyor. Kararı verdiği için ayrılacak biliyor ama daha ayrılınmadığı için aramak, sormak, öpmek, koklamak yasak kapsamında değil; o yüzden ayrılık kararını veren kadın ayrılıktan önceki son günlerde daha çok sevgi gösterisinde bulunabiliyor. Çünkü özleyeceğini biliyor, erkeğini depoluyor. Sonra burada "İki gün önce bana neler diyordu, sonra ayrıldı" duyuruları görüyoruz. Kadın aslında daha önce ayrıldı, sadece biraz daha geç söyledi.

Trip de bunun bir parçası. Tribin iki anlamı olabilir. İlki "Ağzımla söylemedim ama beden dilim kaç zamandır bir sorun olduğunu anlatmaya çalışıyor. İlişki üzerine iki dakika düşünsen bulursun. Çıkar bakalım yakın geçmişte yaptıklarını veya yapmadıklarını" anlamı. (Neden ağzıyla söylemediği kısmına geleceğim) Yani bir kin tutma meselesi. Bu tripler anlık olmuyor genelde, uzun sürüyor. Bazen de kadının yaşıdığını sindirip onunla yüzleşmesi de zaman alıyor. Aynı taciz edildiğinde tepki veremeyip, sonra "Keşke şunu deseydim, keşke şunu yapsaydım" demesi gibi. Tabii taciz ile aynı kefeye koymuyorum da, demek istediğim bir kadın üzüldüğünde uzunca bir süre "Bunu nasıl yapar? Bunu gerçekten yaptı mı? Gerçekten yaptığının farkında değil mi?" diye düşünür, onu işleyip tepki vermesi zaman alır. Eğer o zaman içinde de erkek beklentisini yerine getirmediğinin farkına varmazsa, "Hala da farkına varamadı, inanmıyorum" diye sinirlenmeye başlar. Çünkü ilişkinin her yanını didik didik incelemeye programlıdır. Bu da trip olarak geri dönüyor.


Normalde bu kısa sürmesi beklenen bir şey. Atıyorum dün olan bir sorun için en fazla bugün trip atıp bir iki "Neyin var" sorusuna "Yok bir şey, iyiyim ben" nevrotizminden sonra açılması ve derdini anlatması beklenir. Eğer sarılma çabalarınızı tersliyor ve hala açılmıyorsa o işin şöyle bir evveli olabilir: Bir kere olmuştur, iki kere olmuştur, üçüncüde artık söylemeye utanıyordur. Bunun da nedeni şu, bize "Beğenmiyorsan, git" yaklaşımını ve güçlü kadın olmayı öğretmeye çalışırlar. Kadın sevgilisini terk etmek istemez ona bağlıdır ama bu "Beğenmiyorsan git"in yüzüne çarpmasından çekinir. Ek olarak da sevgilisi/eşi kendi kadar didik didik incelemediği için onun ilişkiye önem vermediğini düşünür. Bunların üstüne de sorunun varlığından da utanır, çünkü onu üzen bir şey onun için ilişkinin başarısızlığı demektir, "Beni eskisi gibi sevmiyor. İlk günler ağzımın içine bakardı, "Gak" desem hemen üstüme titrerdi. Artık sallamıyor eskisi kadar. Aşkımız öldü sanırım"ı kendi kendine itiraf etmesi demektir. Ki bu kadın için ilişkinin en büyük yıkım noktalarından biri; herhalde aldatma ve dayaktan bir sonra da bu gelir. Bunu itiraf etmek ve kabullenmek, eğer zaman içinde olmamışsa ve bu düşünce kafasına dank etmişse çok zor. Çünkü büyük olasılıkla bu yaşananlar ilişkinin o en güzel ilk günlerinde yaşanmayacaktı ve şu an yaşanıyorsa bir şeyler ölmeye başlamış demektir. Bu da iki şeyi doğurur: Kendine ve eşine güvensizlik. Kendine güvensizliği doğurmasının nedeni kadının "Artık ona yetmiyor muyum acaba, bu yüzden mi ilgilenmiyor" sorusunun kafasına gelmeye başlamasındandır, eşine güvensizliği de "Artık o da benimle ilgilenmeyecek, meğer biz özel bir çift değilmişiz. Diğer kınadığımız çiftler kadar dandikmişiz. O da özel değilmiş o kadar" diye düşünmesindendir. Eğer siz o sorunu bulup çıkartıp "Bu yüzden mi" derseniz, onunla hala ilgilendiğinize ikna olacak; sorunu çözmeden kendi haline bırakırsanız da bir süre sonra siniri geçecek, çünkü tüm bunları kabul edecek ama içine de gömecek. Bu da size ileride daha katmerli trip ve daha fazla sorun olarak geri dönecek. Ne de olsa o ilk günkü çift değilsiniz artık, yapılan tüm çabalar da o günlere geri dönebilmek için.

Sonuç olarak ilk yok bir şeyler hareketi sindirme için "O mu bunu bana yaptı? İnanamıyorum" kısmı için, eğer uzarsa eskiden olan şeyler birikmiş demektir. Çünkü sevgilinin ışıklar içinde sana yaklaşan özel bir varlık değil de kanlı canlı bir insan olduğunun kabulü çok zor ve bunu sindirmek zaman alıyor. Bir sorun olduğunu kendine itiraf etmekten korkan bir kişi, size de itiraf edemez.

"Kadınlar bu düşündüğünde haklı" veya "Çok haksız, ne biçim iş" demeyeceğim; sadece bazı kadınların kafasından bunlar veya bunların bir kısmı geçebiliyor. Bunun tabii ki erkek tarafı ve onun da haklı olduğu yönler ve yanlar var. Sadece "Neden böyle yapıyor olaiblirler" sorusuna cevap vermeye çalıştım.

Edit: Yuh, 4 yıllık duyuru hortlamış meğer. Yaman çakalsın sadegazoz.

(bkz: stand)

sebe

denk muhasebe bürosu ya da eşit muhasebe...

özgüven.

gerçek özgüven beden diline yansıyor. fotoğrafçılıkta çok iyi modellik yapan kızların hepsi çok güzel olmasalar bile çok güzel olduklarına inanan kızlardır. bir şekilde o inanış ve güven modelin pozuna, bakışlarına yansıyor ve çok fark ediyor.

kendinden memnunsan bunu hissediyor dışarısı. insanların büyük bölümünde kendinden memnuniyetsizlik, kompleks gibi hissiyatlar mevcut. bunun karşısındakinde olmaması onlara cazip geliyor. bence.

kesinlikle ozguven ve rahatlik..ardindan gelen hafif bir tebessumle oldurur.

şeytan tüyü...başka bişe değil.

auro işte :P

(bkz: karma)

"iyi hissetmek" kavramıyla "gizli bir ego tatmini" kavramını birbirine karıştırmamak lazım.

zor durumda olan, tecrübesiz olan, bize ihtiyacı olan kişilere yardım etmek, asil bir davranıştır. insanın ne kadar insan olduğunun ölçütüdür. bu nedenle, âfetlerde ülkelerin birbirine yaptığı yardımlara İNSANÎ yardım (humanitarian aid) denir. toplumda böyle hisseden ve yardım eden kişilerin teşvik ve yaptıklarının teslim edilmesi gerekir. (burada teslim etmeyi, recognition mânâsında kullanıyorum).

Bunun aksini iddia edeceklerin, Van'da ölen Japon doktorun ne tür bir karşılık bekleyerek Van'a gitmiş olduğunu açıklaması gerekir.

vicdan, iyiyle kötüyü ayırt edebilme yeteneği

insan olduğumuz için. doğamızda var. (birisine yol tarif etmek de yardımdır ve o kişiden bi beklentimiz olmaz.)

Ben hiçbir karşılık beklemeden yardım eden kelimenin tam anlamıyla yardım-sever bir insanım."Ego tatmini" değil de "aşırı vicdan" diye tanımlayabiliyorum bunu.

icinden geldigi icin yardim edersin, icinden gelmeden yaptigin yardimlar icin: cikar.

İnsan yardımı genellikle kendisi için etmiyor. Ama bir yandan, olayı kendimize çevirirsek, kendimiz için olabiliyor. Yardıma ihtiyacı olan bir canlıya yardım edip, durumunu değiştirdiğimiz zaman içimiz rahatlıyor, o canlının haline üzülme durumumuz geçiyor. Bizi üzen bir durumu da değiştirmiş oluyoruz aslında. Ama bu saf iyi bir şey.

(bkz: erdem)

Afrikadaki atalarımızdan kalan bir içgüdü. Sayıları çokça az olan vahşi doğa şartlarındaki atalarımız türün devamlılığı için böyle bir içgüdüye muhtaç idiler.Şu an böyle bir tehlike olmamasına karşın bu içgüdü o devirlere nazaran azalmış da olsa devam etmekte.

sakız çiğne içki kokmasın hesabı mı acaba diye düşündüm :/

Bence bakkal mantığı esprisi yapmış.

hangi bar bu?

barınızı değiştirin bence.

ben de erkek arkadaşımın kız kardeşiyle bi kere bara gittiğimde adamın biri önce bira ısmarlamak istemiş, sonra da sakız ikram etmeye kalkmıştı, ne alaka demiştim içimden. vaynasını arkadaş.

bence bi bokluk var..

gittimiz bar yurt disinda bir yer.
bence de kesinlikle bir bokluk var ama mesaj nedir bilemiyoruz muhtemelen baska seyler de satiyorlar.

Garden State
Adaptation

Good bye lenin.

road to perdition - aksiyon da dram da var, izlenir.

adaptation - senaristi charlie kaufman, zekice yazılmış bir film. epey güldüğümü hatırlıyorum. nicholas cage'i de pek sevmem ama bu filmde sevmiştim.

the station agent - bu da bonus olarak izlenebilir. mütevazi, güzel bir film. oyuncular çok iyi.

hayatta yemem ama okurken bekar evinde çemen yerlerdi bizim elemanlar yada ne o kahvaltı sosu mu ne...

salata. (roka, havuç, domates ile yapılırsa daha da muhteşem oluyor)
taze pırasa (sadece tatil günlerinde, çiğ olarak)
kuru soğan (eheheh, tatil günlerinde olduğunu belirtmiştim di mi?)

turşu kavurup yiyenler gördüm.

akşamdan kalma soğuk pizza ya da lazanya.

@kayranin kedisi akşamdan kalma soğuk pizza müthiş olmuş.
@this is heavy turşu kavurma nedir?

iştahsız uyanmış isem sütle biskrem yerim. biskremi sütün için atıp bir 10-15 saniye bekletince sütü emiyor ve kaşıkla alıp yiyorum sonra, çok lezzetli oluyor.

nedense cips cok iyi gidiyor..ozellikle patos minare seklinde olanlar

ben sabahları balık yiyorum. kahvaltının yanında balık.

çiğ köfte peynir acılı sos domates

ben tavuk yiyorum bazen. garip kaçabilir ama protein niyetine.

akşamdan göğüs etlerini kıyma yapıp, tavada sevdiğim, hoş kokulu baharatlarla kızartıyorum, sonra yarım ekmeğin arasını sosa bulayıp, tavuk kıymayı(tantuni gibi) ekmeğin arasındaki sosun üzerine atıyorum, üzerine de turşu, yeşillik, soğan vs.

akşam yemeğim oluyor bu. ama sabaha da bırakıyorum bu tavuktan. mükemmel bir kahvaltı oluyor benim için.

domates, beyaz peynir, turşulu tost

böyle domatesleri kaşarları dilimliyorum arasına siyah zeytinleri sallıyorum sonra (tercihen) zeytinyağı nı gömüyorum içine, üstüne de kekikle tuz bastım mı ekmeğe bana bana orgazmik oluyor

eşimin ailesi karadenizli, turşu kavurup yiyolardı, tam olarak nasıl bişey ne turşusu bilmiyorum. ben bi kez tadına bakıp sonra hiç yemedim :)

bu sabah tavuk döner yedim. dün sabah ekmek peynir yemistim. hic belli olmuyor.

cicibebe. çok iyi oluyor.

this is heavy'nin bahsettiği, doğu karadenize özgü bir yemektir. fasulye turşusu yapılır, sonra o tencerede kavrulur, yenir :) ayrıca domates kavurması, bezelye kızartması (taneli değil, fasulye gibi kabuğunun içindeyken kızartılır) da karadeniz kahvaltılıklarıdır. özellikle sonuncusu müthiş lezzetli olur.

birisi yanlışlıkla degistirmiş

evde benden baska kimse yasamiyor ki..sizofrenim herhalde haberim yok :)
virus olmasinda sizofreni olsun daha iyi.

o zaman en mantıklı tahminim bu:

çift tık yapmaya çalışırken tek tıklamışsın ve rename moduna geçmiş.. direkt adres satırına yazdığını düşünüp adını değiştirmişsin.. düne kadar da farketmemişsin..

Bilkent üniversitesinde her derse devam zorunluluğu vardır..ancak hocasına göre yoklama alınmayan bazı dersler var onu da ilk derse gidip hocaya sorunca öğrenebilirsiniz zaten. alttan alınan derse devam mecburiyeti yok gibi bir şey mümkün değil hatta saçma yeni bilkent mezunu olan biri olarak hiç duymadım hatta tam aksine katılmak daha önemli bile olabilir.

Alttan alınan derken kast ettiğim, bir önceki sene alınmış, devamdan kalınmamış lakin not olarak başarısız olunmuş ders hocam.

Ben Ankara üniversitesi mezunuyum, en azından bizim okulda böyle bir şey duymamıştım. Benim bildiğim dersten kalırsan sadece sınavına girip geçersin bir sonraki sene.

derslere daha önce almış olsan da girmek zorundasın bilkent'te.

ne kadar asiyorsunuz eger birkac kilo ise kisisine bagli olarak goz yumabilirler. bagaja ek olarak 8-10 kiloaya kadar kabin bagaji yapabilirsiniz onu da goz onune alabilirsiniz.

5 euro iyimis, ptt ile gonderseniz daha pahaliya gider. ya cok erken yapin check in kontuar acilir acilmaz, hani ucak bagaji bos hesabi 3-4 kilo kaytarirlar. ya da son dakikada gidin cingenelik yapin vermiyorum diye, siz orda oldugunuz surece ucaga almak zorunda oldugundan bagajinizi da kabul edeceklerdir. ben birinciye gidiyorum, olmazsa oduyorum. keske 5 euro olsa dedim simdi kg basina 50-60 arasi oduyorum havayoluna gore.

yine paraları bayılcaz evlat acısı gibi o yüzden botumu ve en ağır montumu giyerek yarın havaalanındayım sanırım..teşekkürler :)

el bagajı hakkınıda sonuna kadar kullanacağım evet dediğiniz gibi 8 kilo hak var

THY birkaç kilo için kabul ediyor sorun olmaz, diğer yandan abartı bir biçimde kt kat giyinirsen onu da çıkarttırıp bagaja saydıklarını da görmüştüm :)

Büyük plajda (ılıca), Sheraton otel değil de diğer tarafa olan yolun sonunda ileride bir piknik yapılan yer vardı..en mantıklı orası.

aslında klasik, eski parçalar en güzelleri bence direk onları söyleyesim geldi başlığı görünce ama başka şeyler söyliyim o zaman.

noir desir, louise attaque, les tetes raides dinleyebilirsin. fransızca rock yapan gruplar bunlar.

teşekkürler. şimdi aklıma geldi. fransızcaya ilk başlama sebebim notre-dame de paris müzikaliydi. müzikal tarzı yapımlar da ilgimi çekebilir.

(bkz: grégoire) sanki teoman'in tarzina yakin gibi.

tinyurl.com
tinyurl.com

istanbuldaysan , fransız kültür merkezinin kütüphanesinde bir de müzik arşivi var. oradan cdleri alabiliyorsun bir üyelikle, tabi aynı zamanda kitapları da. oradan belki güzel bişiler bulursun pek bilinmeyen fransız müzisyenler, gruplar da bulabilirsin belki.

teşekkürler. kimse jacques brel dememiş arkadaşlar =) bu gece dinleyebildim ilk defa. şimdiden ısındığım bi kaç şarkısı bile var.

eh işte o da eskilerden. onu da diyecektim mesela :) dinle tabi jacques brel.

evet evet tahmin ettim zaten bileceğinizi çünkü hakkaten güzel. oraya da sizin önerinizle gittim zaten noir desir (ki le vent nous portera yı biliodum haliyle) ces gens la yı yorumlamış. ordan brel e geçtim ordan amsterdam a derken bir geceyi güzel ve işlevsel olarak geçirmiş oldum =) gerçi ne me quitte pas yı piç ettiklerine üzüldüm bu gece. bilinçaltım olmasa o da güzel şarkıymış aslında =)

(bkz: calogero)

(bkz: yann tiersen)

yann tiersen'in ne faydası olur allasen. soruyu okuyalım bir.
(bkz: carla bruni) sarkozy

yann tiersen in neden olmayacağına dair bir fikriniz varsa merak ediyorum.

fransızca öğrenmeye çalışıyorum filan demiş ve yann tiersen de genelde sözsüz şarkılara sahip ya ondan işte. sözlü şarkıları da var tabi o ayrı. yann tiersen de dinlesin tabi ama dinliyim de fransızcaya kulağım alışsın tarzı şeylerde pek bi yararı olmaz sonuçta sözsüz olunca.

bir de soruyu okuyalım diye akıl veriyor. ben soruyu okuyabiliyorum hatta anlayabiliyorum bile ama yann tiersen i amelie soundtrack inden ibaret zannettiği belli arkadaşın.
(bkz: bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz) (bkz: aq)
ayrıca carla bruni fransız değil. fransızcayı fransız birinden duymak daha akıllıcadır herhalde.

Senin gibi amelie soundtrack'ini beğenip discographysini indirmedim g..zekalı arkadaşım.
önce şurayı bir oku tr.wikipedia.org
Bir de akıl veriyor f....k kadar beyniyle. 100lerce şarkının içinden 3 tane sözlü şarkı buldum diye seviniyorsundur eminim. Dikkat et de onlar da noir desir ile beraber söyledikleri olmasın. Ama noir desir zaten verilmiş tavsiye olarak.
Bir de bok atacak benim verdiğim cevaba ya, onun için de tr.wikipedia.org buraya bak neden carla bruni dediğimi araştır. Hayatında her şeyi internetten öğrenen senin gibi biri için wikipedia linkleri yeterli olacaktır.

yeni: coeur de pirate, phillipe kathyrine, julien dore eski: edith piaf, aznavour, kesinlikle joe dassin, Charles trenet. biraz bayıktır ama arada les enfoires de takılabilirsin.

(bkz: Calogero), örnek
www.youtube.com

(bkz: Marc Lavoine), örnek
www.youtube.com

riff cohen www.youtube.com

1 haftadır ben de onu soruyorum ama okuduğum bir açıklamaya göre şöleymiş;

siz aslında satınca oyuncu açık arttırmaya gidiyor, siz sadece size ilk ödenen parayı alıyorsunuz, alan kişinin verdiği para da sisteme gidiyor yani boşa.

peki ben niye 1-2 milyon kazanamıyorum derseniz o satanlarda kazanamıyor sadece çok iyi oyuncularını yüksek fiyattan sisteme satıyorlar ama 2 milyon alamıyorlar.

football tycoon ının forumu var oraya bakabilirsiniz bazı cevalar için ama bazı mantık hataları ve bütük açıklama eksiklikleri var bence. o yüzden FM gibi mantık ararsanız çok canınız sıkılır bir arkadaş tavsiyesi :)

artem milevsky 15 falan. welliton ve welington silva

(bkz: keirrison)

Higuain (evet realdeki, tek kusuru zaman zaman kusursuz olamaması)
Dzeko (edin cekho gerçeği)

tomas necid, cok basarili.

valla ben denemedim ama bir arkadaşım bunu yaptığını belli bir derinlikte sağlam bi hınkırınca böyle sarı sarı iltihap burnundan çıkmış filan diye anlatmıştı...

sudan çıkınca beyniniz burnunuzdan akıyor zannedersiniz.

Pposeidon_1 ve Kibritsuyu bunu denemeyi düşünen biri, hata mı etmiş olur? Çok iyi yüzebilen ve dalabilen biri. Nefesini de normalin üzerinde tutabiliyor. Bir kaç kez belli bir derinliğe kadar indi. Denemeden çıktı suyun yüzeyine. Yine sardı bu düşünce. Denemek istiyor. Doktora da soracak. Tehlikeli mi? Akdenizin tuzlu sularında denesin mi?

genelde sinuzit hastalarinin dalmasi tavsiye edilmez. ciddi sekilde bas agrisina yol actigi soylenir. ancak dediginiz gibi tuzlu suyun acici etkisi var, derine gitmekten ziyade 2-3 metre civari dalislarla ciddi sekilde temizlik saglanabilir.

tuzluluk ile ilgili bir durum olduğunu sanmıyorum daha çok basınç ile ilgilidir.

doktora soracakmışsın, en doğrusunu o söyler biz sadece duyumlarımızı tecrübelerimizi aktarıyoruz sonuçta. şahsi fikrim denemekten pek zarar gelmez. yinede dalarken biri olsun yanında.

basınç farkından dolayı burnunuzun göz çukuruyla birleştiği yerde(kaşların hemen altı ) bir acı hissedersiniz. Katlanılmayacak bir acı değildir. sıkışma gibi daha çok. Yukarı çıktığınızda geçiçektir.

Ben kendim bizzat kronik sinüziti olan ve tüplü dalış yapan bir vatandaşım. Her sene sezon başında 8-10 metrede bu acıyı yaşarım. bir kaç metre derinde bu sıkışma geçer. yukarı ya çıktığımda maskemin içinde böyle cıvık bir mukus olduğunu görürüm ,tuzlu suyla burnumu temizlerim. o sene uzun bir süre sinüzit ağrısı çekmem.

Sinüsler bildiğiniz gibi yukarıda tarif ettiğim yerde ve bir kaç yerde daha olan hava boşlukları. Bunların girişleri mukus ile kaplanıp kuruyunca içeride kalan hava ani hava değişimlerinde (klima, aniden güneşe çıkma gibi) ısı farkından dolayı hareketlenerek sizi rahatsız eder. Dalış yaptığınız zaman dış basınç sinüsün içindeki havayı sıkıştırarak sizi rahatsız eder. (Kulak eşitleme yapmanızın sinüslere bir etkisi yoktur)
Bir kaç metrede daha derinde o tabakadan içeri hava girmeye başlar ve ağrınız geçer. yukarı çıkarken ise içerideki hava genleşerek tabakayı açar. Var olan mukus tabakası burnunuzdan maskenize gelir oda Kibritsuyunun dediği gibi beyniniz burnunuzdan akıyor gibi bişeydir. (azıcık kanlı böyle vıcık bir görüntü).kendi kendinize geçiçi olarak sinüs tedavisi yapmış olursunuz . Eğer aşağı inerken ki acı katlanılmayacak şekilde ise daha yavaş alçalma yapılır, biraz yukarı çıkılıp takılınır sonra tekrar denenir vs gibi methodlar mevcuttur. En son çare olarak dalış iptal edilir. Kimse size vaz ezik demez..

Dediğim gibi ister tüplü ister serbest dalışta önemli olan kontrollü bir şekilde alçalma ve yükselme yapmanız.
Düzenli bir şekilde (tavsiye edilen :verdiğiniz hava kabarcıklarının hızını geçmicek şekilde) yukarı çıktığınızda bir sıkıntı olmaz.

PS:
Arkadaşlarla sinüsün patlamasına(?)bakireliği kaybetmek diyoruz =)

ailecek sinüzitiz.
dayım da müzdaripti bu durumdan, doktor derine dalmasını söylemiş, derine daldığında alnından burnundan her yerinden çıkmış sarı sıvılar. rahatlamış.
o bunun bana anlattığı, onun yalancısıyım.

Ne olabileceğini geçtiğimiz günlerde gördük aslında;

Antrenman dalışı esnasında vücudunda oluşan probleme ilişkin bilgi veren Yasemin Dalkılıç;

“Dalış esnasında burun ve ağzımda oluşan kanamanın akciğerimde oluşan bir sorundan değil, daha önce yaşadığım fakat dalışa etki edebileceğini düşünmediğimiz ***sinüzit*** probleminden kaynaklandığı tespit edildi. Burnumda oluşan kanamanın akciğerime sızması nedeniyle böyle bir olay yaşandı ve bilincimi kaybettim. Fakat aldığımız geniş güvenlik önlemleri sayesinde yapılan iyi bir kurtarma operasyonu ile çok ciddi, çok trajik olabilecek bir kazayı hiçbir sorun çıkmadan atlattık.

Sinuzitten cok cekmis birisi olarak size yazilan cevaplari da toparlayarak anlatayim.

-Eger sinuslerde hava yerine iltihap varsa suya daldiginizda 2 metre bile asagiya inseniz basiniz agrir ve yuzunuzde inanilmaz bir basinc hissederseniz. Butun sinuslerin oldugu yerleri farkederseniz zaten. Sanki birisi yuzunuze bastiriyormus gibi.

-Sinusler acilmaz ancak yazilan ilk cevap gibi cok derine inerseniz sinusleri basincla patlatarak yani acarak tamamen boslamasini saglayabilirsiniz. Hic denemedim ama yapan cok duydum. Yine de daha kolay cozumleri olduguna eminim. Bu isi doktora sormadan yapmamanizi sahsen tavsiye ederim. Bir kac kez denemeye calismis birisi olarak bence cok zor zaten.

-Tuzlu su buruna cekildigi zaman acar dogru ama dalmak icin dibe inip burnunuza cekerseniz zaten bogulursunuz niye daldiktan sonra tuzlu su sayesinde burunlarin acilacagina dair fikir verilmis anlamadim. Zaten deniz gozlugunun burunlari kapayan yeri suyun girmesine engel olacaktir. Tabi dalma islemini balik avlamak veya keyif icin yaptiginizi dusunuyorum yoksa gozluksuz dalmaya gerek yok. Boyle kiyida suyu elinize alip burnunuza cekmek veya boy hizasinda denizi girip kafayi daldirdiktan sonra burna cekmek gerekir tuzlu sudan faydalanmak icin.

Sonuc olarak dalmak sinuslerde cok agri yapar basinctan dolayidir ancak patlatabilirseniz kurtulursunuz.
Tuzlu su burunu acmak icindir. Dalmakla bir alakasi yoktur.
Gecmis olsun.

Eheh eşekten düşmüş karpuza çevirecek birisiyle karşılaşmaman şans mı şanssızlık mı bilemedim şimdi.

Kızlarla tanış, bakarsın muhabbeti saracak birisi çıkar, denemeden ve girişimde bulunmadan nasıl anlayacaksın. sana git nikahına al hemen demiyorlar. Hem ailenin gönlü olur hem sen farklı bir gün geçirmiş olursun.

Hatun kişiye yazmak var yazmak var. Öküzce de yapılır, gururunu okşayarak edeplice de yapılır. Sana yazan birisi olduğunda kaçma sebebin ne ? Hatun beğeni limitlerin dahilinde değilse tamam eyvallah da eğer sebepsiz bir kaçma isteği duyuyorsan yardım al bence.

Bir kız arkadaş edin diyeceğim, bu sefer kız arkadaşını gelinleri belleyip kızı korkutur ailen, "ne zaman evleneceksiniz" diye baskı yaparlar bir süre sonra, geçici olarak kurtarır seni ama.

Bir insan evlenmeyi istemez çünkü alayına gider yapıyordur. Sen hem kadınlardan kaçıyorsun hem evlilikten kaçıyorsun. Bir terslik var bu işte.

adım samuel 25 yaşım diyorum sadece, bir izle...entrylerimi de kötüleme ahalkjasdf :))

burada cok guzel anlatmissiniz belki ailenize de bu sekilde anlatsaniz ve birisiyle evlenme gibi bir fikrin size gore olmadigini en azinsa simdilik hayatinizi bu sekilde degistirmenin dogru olmadigini soyleseniz belki biraz daha az israrci davranirlar.

1. yelloz bi arkadaşını "evlenmek istediğim kadın" diyerekten ananın babanın elini öptürtmeye getir. kızı da tembihle olabildiği kadar large olsun. (geri de tepebilir, sen bilmiyosun kız bulmayı biz bulalım da diyebilirler)

2. cinsel hayatının olması gerektiği düzende olduğunu babana anlat ki adam sende bir sorun olmadığını anlasın.
(her babanın korkusu ateist ya da eşcinsel evlattır, evlilik eşcinselliği engellemez bu da ayrı bi konu)

3. seni tanıştırmak istedikleri kıza öle bi davran ki bir daha hiç bir kızı karşına çıkaramasınlar.

4. son olarak, şu yazdıklarını ailenin anlayabileceği dilde anlat. eminim sana hak vereceklerdir.

5. 4. şık denersen ve sende çalışırsa, nasıl yaptığını bize de anlat biz de bu dertten kurtulalım.

Aynı dertten muzdarip olmuş bir kişi olarak en güzel seçenek bunu aileye anlatmak olmalı. benim gibi
"benim sikimin derdi sizi mi gerdi lan!" şeklinde hayvanca da yaklaşabilirsin kibarca da orası senin seçimin :/

Yazınızın tamamını okudum. Kendi görüşlerimi aktarayım...

Bazı tereddütleriniz olsa da sanırım siz evlenmeye sıcak bakıyorsunuz. Aileniz zaten istiyor.

Naçizane, kişisel tavsiyem: Y sana uygun, eskiden beri tanıdığın biri. Y ile bir bahaneyle tekrar görüşmeye çalış. Bu bahane bir eğlenceye davetiye olabilir mesela. Görüşün, konuşun... Hala ilk aklına gelen aday o olduğu için diyorum. Sonra, eğer olacağı varsa olur. Olmazsa da tereddütünü gidermiş olursun.

Y olmazsa "ailene destek" bahanesiyle yurt dışına kaç. Kafanı topla, gez, dolaş. Bir süre ortalıkta olmayacağın için ailenin gündeminden düşersin. Onlar seni ayrı bir birey olarak görmeye başlar ve evlilik ısrarları ciddi derecede azalır. Ailenin gösterdiği adaylara da şans ver. En doğru kişiyle nasıl tanışacağını bilemezsin.

'y' ile sakin bulusma. ailene karsi yapacagin ilk geri adim uzerine daha fazla gelmelerine neden olacak. sonunda 'y' ile evlenecegine emin olabilirsin. tehdit felan edilmiyorsa hicbir kiz istemedigi biri ile gorusmeye gitmez.
bence en iyi cozum annenin istemeyecegine emin oldugun bir kiz bulup ailenle tanistir. uzun bir sure evlilik bahsinin acilmayacagina emin olabilirsin. illa sevgilin olmasi gerekmiyor. bir arkadasin rol'de kesebilir. hatta bu 'uygunsuz' kizla evlenebilecegini de ima edebilrsin. bu sefer annenin seni evlenmekten vazgecirecegine emin olabilirisin..

bende de vardı bu sorun. bir yandan annem, öte yandan babam, beri taraftan ablam birileriyle evlendirmeye çalışıyorlardı beni.

ama ben kurtuldum. şöyle ki,

babam birini buluyor, fotoğrafı varsa fotoğrafına bakıyorum, yoksa uzaktan görüyorum veya gidip görüyorum "çirkin bu" diyorum. sonra aile meclisinde "baba sen bu işi beceremiyon, annem birilerini ayarlasın bana" diyorum, aynı işlemi annemle de tekrarlıyorum, sonra ablama devrediyorum, aynısını ona da yapıyorum. birkaç "çirkin ki bu?" sekansından sonra onlar da "eeh siktirgit madem" diyebiliyorlar evet. bana dediler :)

(bkz: losing all hope is freedom)

şehir olarak nerdesiniz?

bu arada sizin niyetinize kahve içip kapattım. şimdi gördüğüme göre, dilekleriniz gerçek olacak. hem de hepsi. biraz zaman alabilir ama sabırlı olmalısınız.
umut etmeye devam ;)

affınıza sığınarak :

www.youtube.com

istanbulda bilinen en iyi yerlerden birisi -etipufkakaolu- nun dedigi cafe cok dogru ustelik ucuz.
kesinlikle ben de tavsiye ediyorum emre yi.

ben bakabiliyorum, yani insanlar öyle söylüyo. gel bakarım ücretsiz ;)

aloe vera ozutunun yaranin iyilesmesini epey bi hizlandirdigini hatta yara izlerini azalttigini duymustum. hatta kendi ustumde de denedim, iyilestirme acisindan dogrulayabilirim. ama yara izini gecirir mi kesin bi sey soyleyemem.

dövme yaptırabilirsin.

daha 1 ay olmuş. geçer o çok derin değilse yaşın da çok geç değilse.

@sakura aloe verayı nereden bulabilirm peki,aktarlarda varmıdır?

aktarlarda bulabilirsin evet. 'sarısabır' diye de gecer.

evde yetistirmesi de gayet kolay olan bi bitkidir :)

Contractubex...

kantaron yağı da oldukça faydalıdır, ama merak etme hiçbir şey kullanmasan da bahsettiğinden daha kötü bir yanık izim vardı geçti gitti 1 yıl içinde falan.

contratubex h-i-ç-b-i-r sikime yaramıyor. bende de var yanık izleri.
işe yarayan bi yöntem olursa bana da söyle...

tabi ki madecassol krem. yanık tedavisinden uygulanan, yanık izini geçirmek üzere yapılmış bir krem. tek başına bunu kullanmanız yeterli olur. başka bir şeye ihtiyacınız kalmayacak.

@girl in a coma kullandım ben medicassol kremi, yaramı iyileştirdi ama kızarıklık geçmiyo.kantoran yağıda kullandım oda aynı şekilde.yara iyileşsede kızarıklığa bi çare bulamıyorum :(

kızarıklık için locoid lipokrem olur sanıyorum

bende de var 1 senelik bir yara izi onu da geçirirmi bu madecassol

Contractubex +1

iyi de yanık izi en zor iyileşen yaradır, jilet hariç tabi. zaman alır tabi ki iyileşmesi. siz madecassol u sabırla kullanmaya devam edin. forumlarda okursanız göreceksiniz insanlar 6 ay gibi süre boyunca sabırla kullanıyorlar. 1 ayda yanık izinin hemen geçmesini beklemeyin. sabırla kullanmaya devam edin kremi.

(bkz: the hurt locker)

nefes vatan sağolsun

novusordosevlerum; o filmi izledim hocam.

mulayim ters; o filme bakayım bi aa evet izlemişim o filmi hocam ya aynen bu tarz filmler arıyorum

eğer başka önerisi olan varsa belirtsin beyler.:o

(bkz: full metal jacket)
(bkz: glory)
(bkz: the dirty dozen)
(bkz: platoon)
(bkz: letters from iwo jima)
(bkz: rescue dawn)

sizede iyi pazarlar.

novusordosevlerum; resucue dawn filmine bakıcam da. eğer bildiğiniz bir de hırsızlık üzerine bi film var mı?
italyan işi, ocean's filmleri gibi?

(bkz: Dog Day Afternoon) (kesin izlenmeli)
(bkz: heat)
(bkz: Gone in Sixty Seconds)
(bkz: Swordfish)
(bkz: Out of Sight)
(bkz: inside man)
(bkz: two hands)

savas filmlerinden hirsizlik filmlerine donmussunuz :)
o zaman
(bkz: snatch)
(bkz: rocknrolla)

(bkz: peacemaker)

hırsızlık (soygun aslında):
(bkz: the bank job)

saving private ryan
Enemy at the Gates
the boy in the striped pyjamas -savaş falan yok ama toplama kampı var, süper filmdir, öküz gibi ağladıydım şahsen. -

fazla korku filmi falan mı izledin acaba?
demek istediğim eskiden (çocukluğunda falan daha mantığın tam oturmadığı zamanlarda) izlediğin,yaşadığın bir şey etki mi etti.arka fonda da radyo paraziti vardı buda bilinç altına mı işledi.
Ben olsam bir şey olmicağını düşünerek (rahat ol radyo paraziti lan bu bişey olmaz) yarım saat falan radyo paraziti dinlerdim.

ilk bir kaç dakika katlanırsan sonrasında düzelirsin diye düşünüyorum.

(bkz: lost)

voiceofthemysteron a katiliyorum. bence de cocuklugunuzda bir radyo sesinden korkmussunuz belki tv de veya gercek hayatta muhtemelen sesi cok acilmis ani sekilde. aslinda hatirlamanizda pek olasi degil.
o yuzden rahat korkmayacaginiz guzel bir ortama gecip biraz radyo ciziltisi dinleyin. baska turlu alisamazsiniz herhalde.

half life oynadıysan ordan kalmıştır aklında. ölünce fısp fısp dü düüüüüüt diye bi ses çıkıyodu, aklıma geldikçe ürperiyorum.

kayıp çocuklar şehri.
orjinal adı: La Cité des Enfants Perdus

bridge to terabithia
pan's labyrinth

eheh david lynch filmleri o zaman.

(bkz: lost highway)
(bkz: mulholland dr.)

(bkz: big fish)

ben de pan'in labirenti yazsam her dilde yazmis olsak? :)

saka bir yana;

tam uymasa da memonto, sunshine, the prestige, mulholland dr., run lola run, vanilla sky/abre los ojos, stardust, das experiment.

hong kong sinemasindan sun taam
tam uyan herhalde donnie darko, where the wild things are ve son of rambow (severim bu filmi).
sonradan aklima el espinazo del diablo geldi, yine del toro'nun.

uzaktan akraba cube serisi. ozellikle cube. biraz yakin akraba lady in the water.

usual suspects kontenjanindan lucky number slevin.

belki biraz da Nochnoy dozor/Dnevnoy dozor girebilir.

ayrica (bkz: criticker)

(bkz: jacob's ladder) www.imdb.com
(bkz: the jacket) www.imdb.com

hayal-gerçek karışıklığından çok, "hangisi gerçek?" şeklinde kafa karıştıran filmler aslında. özellikle jacob's ladder'i çok beğenmiştim ben.

le charme discret de la bourgoisie

eXistenZ

neverwas

oha nasil kimse yazmamis hayretler icerisindeyim en baba hayalle ilgili filmi;
(bkz: finding neverland)
ondan sonra (bkz: eternal sunshine of the spotless mind) uyabilir
belki (bkz: matrix) uyar. belki diyorum aslinda konusu tamamen gercek yasama donmekle alakali.
(bkz: waking life) bundan sonra zaten tipiniz kayar kesin 5. den sonra anlayabildim ben.
(bkz: 23) yine jim carrey filmi.
(bkz: alice in wonderland) (bkz: k-pax) tabiki (bkz: the sixth sense) ve en son deli filmlerinden (bkz: shutter island) aradiginiz kritere acaip uyuyor

stranger than fiction
Inkheart
I know who killed me
Identity
Twin Peaks

www.imdb.com

stay (tam aradığın film. derhal izle)
wristcutters
science of sleep
the fall
the cell
barton fink
the life before her eyes
in the mouth of madness
being john malkovich

ayrıca
lost highway
mulholland drive
eraserhead
inland empire
blue velvet
aslında tüm lynch filmleri.

shutter island.

the fall çok az bilinen mükemmel bir film. el labirento del fauno'ya benziyor. tam aradığın film bence. shutter island'ı da öneririm

synecdoche, new york

Ooo tam ilgi alanım ha:

brazil: [2 buçuk saatlik director's cut olacak ha]1984 ve Brave New World esinlenimli Terry Gilliam filmi bu. Saydığım filmler arasında en uzunu olduğu için sona bırakabilirsin istersen.

the imaginarium of doctor parnassus: Yine, yeniden bir Terry Gilliam filmi. Oyuncu kadrosunu bi incelersen çenen düşebilir.

naked lunch: David Cronenberg'e ait, Burroughs'un ünlü çıplak şölen kitabının film uyarlaması. Biraz ağır bir filmdir, izlemeye karar verirsen izlemeden önce William s. Burroughs ve beat kuşağı hakkında bir iki bilgi edin öyle izle derim.

Fear and Loathing in Las Vegas: Aynı adlı Hunter S. Thompson uyarlaması... tahmin et bakalım yönetmeni kim? Evveth doğru tahmin, TERRY GILLIAM. Johnny Depp ve Benicio Del Toro oynuyor. Daha çok uyuşturucu maddelerin gerçeklik algısı üstüne uyguladığı kırılmalarla alakalı bir şey denebilir..

In the Mouth of Madness: Bu bir John Carpenter filmi, gerilim/korku türünde. Bu da büyük ihtimal gerçek ve hayalin karmakarıştığı keyifli bir yapım olarak görülebilinrilirnlir.

Videodrome: Saydığım bütün filmler arasında en AĞIR olanı, medya ve televizyonun gerçeklik algısına olan etkileriyle ilgili bir film diye çevrilir genelde. Ama filmdeki metaforları açıklamak o kadar basit değil bence. Yönetmeni David Cronenberg oluyor..

ankaragucu macina gitmek bence yanlis bir tercih yani cok az maca gitmis ve yillar sonra gidip keyif almak istiyorsaniz. ankaragucu-galatasaray macina gitmis birisi olarak gerek kapida gerek trubunde gerek cikista yasanan olaylara bizzat sahit oldum. o yuzden baska bir super lig macina gidin, hatta 2. lig macina gidin uygun olursaniz cok daha egelenceli olabiliyor.

eh tabii olay sadece maç izlemek değil. dünya gözüyle alex'i malex'i izlemek, fenerbahçe'yi izlemek. o çocukken gittiğim maçlar da gençlerbirliği ıvır zıvır maçıydı. sadece bir tanesi gençlerbirliği fenerbahçe maçıydı. tony schumacher vardı. hey gidi.

fenerbahçe'de ankara'ya zaten bi ankaragücü ile bir de gençlerbirliği ile oynamaya geliyor anca.

1) fenerbahceye ayrilan biletlerden alicam diye kasmayin bence kendinizi. sayet bu gidisat devam eder yani sampiyonluk yolunda ilerleme surerse o vakit en azgin taraftarlar alabilecektir sadece fener'e ayrilanlari. diger biletleri bile bulmasi oldukca guc olacaktir tahminimce.
2) macin tansiyonuna bagli. ankaragucu'nun normalde bir iddiasi yok ama hic belli olmaz bu isler. mactan bagimsiz olarak mac oncesi yasananlarda etki edebilir yasanacaklara. yine de oyle cok arbede cikacagini falan sanmiyorum. zaten psiko tipleri gordugunuz yerde durmazsaniz, olaylardan uzak kalirsaniz koca stad her yerinde olay cikacak diye bir sey yok. ben yine de boyle sampiyonluga yakin maclara eslerle gidilmesi taraftari degilim. risk almaya gerek yok.

simdiden iyi seyirler.

fener tarafına gitmeyin bence. ne olur ne olmaz. ankara tarafına gidin. illa ki ailelerin olduğu bir yer vardır orada takılın. gollere sevinmezsiniz olur biter. ankaragücü taraftarı en hazzetmediğim gruplardan biridir. aha bize deplasmana böyle gelmişlerdi: i.milliyet.com.tr . ha bildiğim kadarıyla ahmet gökçek fenerli. güvenlik önlemlerini arttırabilir ya da kendi taraftarıyla konuşup sakin olmaları konusunda uyarabilir. ama yukarıdaki resimdekileri stada sokmaya çalışan hayvanların uyarıdan anlayacağını pek sanmıyorum.

o maça gitmeyin..kesin olaylar çıkar. fenerbahçe es es maçına gelin biletler 20tl tabi hala bitmediyse....ankara istanbul o kadar da uzak değil. olmazsa 2 hafta sonra fb trabzon maçına gelin..saraçoğlundaki atmosferi yaşayın... ben de 1 yıl sonra ilk kez fb es es maçına gidiyorum..

yanlislikla kardesinizin adiyla ayni adi tasiyan kisilerin profiline bakiyor olabilirsiniz, oncelikle bundan emin olun onlarda fotograf gostermiyor olabilir.
yeni actiysaniz belki fotograflarin yuklenmesi zaman aliyordur gibi bir sey sacmalayabilirim.
ama siz arkadas olarak eklediyseniz ve orada fotografi gorebiliyorsaniz,
ama arattiginizda gozukmuyorsa sorun disardaki insanlara profil fotografini gormesini kapatmasidir(siz degil demissiniz) veya yanlis kisinin profiline bakiyorsunuz baska bir aciklamasi yok. ama dedigim gibi 5 dk daha bekleyin.

@mulayim olaylar dün oldu zaten. hayır ben eklemedim kardeşimi özellikle dısarıdan görebilelim diye. başkası olamaz çünkü adı türkiye de tek zibidinin :)

belki profil picture yapmamistir ekledigi fotografi onu kontrol edin.

bazen yaptığınız değişikler hemen görülemeyebiliyor.
ben de birine yorum yazıyorum sonra bir bakıyorum yorumlar 2-3 saat boyunca gözükmüyor, sonra gözüküyor.
öyle olabilir yani...

ortada suçlanan kişi aleyhine bir kanıt yada delil yoksa hiç bir şey olmaz. iyi o zaman nasılsa bu sorumluymuş diyip herkesi tutuklayalım mı? :)

gozaltina alinir, ifadesi alinir.

intihara bir cok sebep olabilecek etken oldugu icin (tecavuz, santaj vs.) duruma gore kanit bulunursa cezasi artar. ama olay sadece psikolojikse kanitlanmasi zordur ozellikle vaka anti-depresan kullaniyorsa. sanirim yine de hicbir fazladan suc olmadan kanitlanirsa 6 ay dan 1.5 veya 2 yila kadar hapis cezasi olabiliyordu zaten o da paraya cevrilir genelde.

mesela intihar eden kisi eger kurtulursa polis veya jandarma kim varsa artik gelip ifadesini alir neden yaptin birisi mi sebep oldu gibi zaten kafasi ucmus kisiye sorular sorar. birinin adina verirseniz hemen alirlar ayni sekilde. kisi erkekse sanirim askerde eline silah da verilmiyor gibi bir durum var siciline isleniyor cunku hastaneye yatirildigi icin.

malesef yasanmis hikayelerden biliyorum bu durumu.

One Republic - All The Right Moves

malesef bu değil :(

Jason Derulo - Whatcha Say

malesef bu da değil :(

adam lambert - whataya want from me

malesef ..

www.youtube.com

Fischerspooner - Never Win

galatasaray universitesinde cillop 1 yillik tezsiz master programlari var.

madem kimse cevap yazmiyor ben devam edeyim :)
isletme uzerine mba yapmak bana futboldaki cok iyi saglam kuvvetli on liberolari hatirlatiyor hakkaten olmazsa olmaz isine gonulden bagli adamlar gibi. ama biraz daha son zamanlarda moda olup yapilan iyi bir isle cok daha hizli yukselme olanagi saglayan daha spesifik bir iste ugrasmak aynen dediginiz gibi marka yoneyimi mesela daha klas bir kanat oyuncusu gibi geliyor. en guzel hareketleri yapan, begenilen adam gibi. acikcasi bu iki tercih arasinda yanlis veya dogru yok kendinizi hangisine daha yakin hissettiginizle alakali bence.

işletme okuyan birinin mba yapması saçmadır, aynı şeyleri tekrar edip bayarsınız. dediğiniz gibi spesifik alanlarda y.l. yapın bence.

peki bahçeşehir mi futboldan cok anlamayan ve fanatik olmayan bir fenerbahceli olarak galatasaray mı? sanırım CV de galatarsay daha şık duracaktır. aslında şu anda da imkb top30 da olan bir sirkette yaşıma ve eğitimime göre iyi bir pozisyondayım ancak pepsinin de dediği gibi daha fazlasını isteyenlerden olabilmek için yapmam gerekiyor. bir de maslowun ihtiyaçlar hiyerarşisine göre de bu basamağa çıkmam gerekebilir sanirim.

işletme üzerine mba dünyanın en büyük zaman kayıplarından biridir. evet abartıyorum. ama hiç gerek yok. gerçekten. illaki işletmeyle alakalı master istiyorsanız dediğiniz gibi daha spesifik şeylere yönelin.

kardeşim grafik tasarımda okuyor. ilk sene ağırlıklı olarak elle çizim yapılıyor. ama photoshop vs de görüyorlar.

ilerleyen senelerde uzmanlaşmak istediğin alana göre derslerini seçiyorsun. misal 3b animasyon falan seçersen dersler ona göre oluyor. ilk seneden sonra bilgisayar ağırlıklı gidiyor.

elmaaltshift.blogspot.com

www.okulariyoruz.biz

dusundugunuz universitenin, grafik tasarim bolumununun sitesini bularak verdigi derslere bakiniz.
ornek olarak size bilkentin grafik tasariminin derslerini yolluyorum araminizi boyle yaparsaniz hangi dersler oldugnu ve neler yapildigini anlarsiniz.

catalog.bilkent.edu.tr

1.sözel puanıyla gidilen tüm bölümler
2.hukuk, sosyoloji, felsefe, psikoloji....

Mimarlık, ancak bazı üniversitelerde olabiliyor. Bahçeşehir'de yok ama.

güzel sanatlar kategorisinde de olmuyor genelde.

dil bolumleri

düzgün bir psikoloji bölümünde matematik var, mesela bilkent'te iki dönem calculus + iki dönem istatistik.

grafik tasarımda varmı?

mimarlık ve grafik tasarımda var.

radyo tv ve sinema
sinema tv

gerçi bu ikisinde de sayısal bilgilerin verildiği dersler olması gerekli ama matematik sayılmazlar.

biyometriyi saymazsak, tıp ve veterinerlik.

bence sorunuz cok yanlis, lisedeyken ben de boyle dusunuyordum ama degil matematikten nefret eden birisi olarak hep matematik olmayan bir bolum aradim ama sayisi cok az. sonra isletmeye girdim liseye gore cok daha kolaydi ve anlasilirdi. ustelik hocasina gorede cok degisir bu durum. bunun istatistigi, ekonomisi veya finansi var bunlarda da matematik vardir. simdi siz ekonomi matematik degildir diye bir bolum secerseniz yine yanilirsiniz yani sadece sevmedginiz dersin adini filtreleyrek bolumleri elemeyin sevdginiz meslek icin universiteye gidin.

boyle tek tek yazmak da cozum degil cunku felsefe de bile mantik oldugu icin matematik cikabilir karsiniza dikkat edin. bunun yerine istediginiz universitenin sitesini girin ordan istediginiz bolumu bulun ve ders programina bakin.en iyi cozum budur.

bolume girdikten sonra aa hani burda matematik yoktu diyerek basic math almaya baslarsaniz aglamayin.

Mulayim yazarimiza katiliyorum. Matematigi dusunerek hareket etmeyin. Karar verirken daha uzun vadeli ve genis dusunun. Matematik sizin icin sorunsa bile onu amaciniza ulasmaniz yolunda kisa bir mucadele gibi gorun. Ben lisede nefret ettigim matematik konularinin icinden uni de alnimin akiyla ciktim :) Kendinize olan guveninizi de yerine getirecektir bu. Ayica iyi ya da kotu matematik -uni bolumleri olarak baktiginizda- bir cok bolumde karsiniza cikacak. Bir cok fakultede matematik olmayan bolumler kantin, masa tenisi ve cimlerden ibaret olacak :) Ayrica inanin bana matematik yuzunden bu bolumu okumadim demek istemezsiniz gunun birinde.

sevgili adaşım, seni 10 sene önce bir evde yılbaşı partisinde tanıdım. bir kaç gün önce de ayak üstü uğradığım zirvede gördüm o kadar süre sonra, yazar olarak hem de :)

isim vermediğin iyi olmuş ortak arkadaş sayesinde kim olduğunu bulurdum kesin :)) arkadaşın hatuna aşık ise araya girmen afedersin ama itlik olur. ha "merhaba merhaba" dan öte bir arkadaş gördüğüm kadarıyla.

şimdi gidip arkadaşına durumu anlatsan kızdan soğuyacak ve adım gibi eminim ki gidip hatuna söyleyecek hem sen kızdan olacaksın hem o olacak.

iki seçeneğin var, "sokarım arkadaşına da" diyip hatunu kaşla göz arasında götüreceksin ki ben yapmam, yapanı da sevmem.

diğeri ise arkadaşına bu "takılma" muhabbetinden kesinlikle bahsetmeden yanına hatun çağıracaksın, diğer hatun kesin kıskançlık yapar. arkadaşında bu sırada atak yapmak için hazır beklesin. en kötü ihtimal hatunla birlikte olur, bir ihtimal de arkadaşınla yakınlaşmaları için attığın bu adım olumlu sonuçlanır ve kız gözünün önündeki aşkından kıvranan adamın farkına varır.

nerden estiyse yılmaz özdili hatırlattın bana. o senin yerinde olsa ne yapardı? büyük ihtimalle kızı en kibar şekilde ret eder, ortamdaki diğer hatunlara akardı. sanırım böyle yapardı..

hocam oyle bir yazmıssın ki, ipin ucunu bulamıyorum. ama anladıgım kadarıyla -ki anlamamış olmam muhtemel- icinden ne geliyorsa onu yap. ben ne efendi adamlar tanıdım, onlar da öldü. sonucta istedigini yaparak kendine efendi olacaksın bunu da unutma. ama dedigim gibi haykırısını heyecanından toparlayamadım galiba, okuzum evet.

yarın uygun bir ortam olunca arkadaşının hatun kişi hakkındaki fikirlerini anlat direk.arkadaşım seni çok seviyor falan filan diye.olay senden çıkar zaten o anda.hem arkadaşının istediğini yapmış olursun,hem kızdan uzaklaşmış olursun.

Bence sen oraya git hatunla hiç ilgilenme. Mümkünse çevrendekilerden yardım al. Ancak arkadaşının fazla şansı var mı onu bilemem.

yahu gitmezsem eleman silecek beni defterden
gidsdersem göt olacak ayrıca ne yakışıklıyım ne de yakışıklı değil ama sempatik
öyle hissedip hissedip içine atan bi adamcağızım
boşuna değil yani o kadar denizi okyanusu tek başına geçişim

kadın gösteriden sonra beraber takılalım dediği için sanırım gösteriye ayrı ayrı gidilecek. bu durumda gösteriye yalnız gidersiniz. beraber takılırsınız ve tam gösteriden çıkacağınız sırada size bir telefon gelir(hem de çok güzel başka bir kadından) ve onunla buluşmak üzere mekandan ayrılırsınız.

bu çok güzel başka bir kadın çok yakın bir arkadaşınız olabilir, rica edebilirsiniz sanırım.

@ biyoloh olacakmışım
abi bu hiç aklıma gelmemişti
bir taşla iki kuş
hatunda bozuluğp bana olan siniriyle
benim arkadaşa yazar belki

abaauuu

eyvallah canım kardeşim benim:)

galiba tek ihtiyacım beni o saatte çağıracak bir arkadaş bulmak:)

yahu bu adama söylediğim şeylerden bahanelerden dolayı
bahaneler prensi
albeni olmaktan korkuyorum
gitmessem çok ayıp olacak gidersem kursağında kalacak:)

valla ben hayattan şunu öğrendim hiç bir erkek ya da kız için arkadaşını sattığına değmez. kaldı ki adamın davetine gitmezsem benden uzaklaşır diye düşünecek kadar adamla irtibatını kesmek istemeyen biri olarak arkadaşının aşık olduğu hatunu kaldırırsan hiç olmaz.
yarın ya çok sağlam bi bahane bul ve gitme (mesela gıda zehirlenmesi) ya da git ama bi şekilde kıza soğuk davran gösteri sonrası da kızla takılma (arkadaşına da ayarlayabilirsin tabi kızı bu arada).
hani ben kıza fena aşık oldum, evimin kadını çocuklarımın anası yapacağım gibi ciddi bir hissiyat içinde olsan anlarım ama dünyanın herhangi bir yerinde çok daha iyi fırsatların olacağı için bence bu kızla takılmaya değmez, zaten vicdanen rahat değilsin en başta.

rica ederim ne demek :)

@badi
işte benim sıkıntımm da o
27 yıldır huzurlu uyuyup huzurla uyanmışım
barlardan hatun kaldırmamışım
keşke gitmiyorum ulan diyebileceğim bir gece olsa
tüm işlerden sıyrılsam

bu arada bahane bulup gitmemek sadece olayı erteler. kadın sizi bu sefer başka bi yere hem de erkek arkadaşınızın olmadığı bir mekana davet edebilir veyahut telefonla sizle irtibata geçebilir. bu durumda işler sarpasarabilir. gitmeyip bahane bulmak çözüm değil. geçici gibi olur galiba.

kızla oraya gittiğinde numaradan çalacak olan o telefonu beklerken ekranda arkadaşının ismini görürsen?

@numbernine
abaaauuu
bu da var
allaşkına yardım ediğn lam bana

şöyle ki, bi kız arkadaşından rica ediceksin yarın seninle gelicek. sonra malum hatunla bu da benim sevgilim diyerek tanıştırıcaksın. hala sana yazmaya devam ederse efendi kalmanın bi anlamı olmaz, ne istiosa vericeksin :)

yahu dostum anlamıyorsun ki karşındaki kaşarmı değilmi ısıtmadan

@usualsuspect
sanki sana bunu bu gün gün teklif etmemişim gibi söyledin ya
büyük apaçisin:)

@usualsuspect
ehuhe
seyirci bunu istiyor yalandan da olsa gel beraber gdek yarın:)
herşey benden:)

Olabilir dedim ama beraberi hep beraber (yani sizinle beraber, arkadaşım ve senle ve benim yanımda olabileceklerle beraber) anladıydım diyebilirsiniz gösteriden sonra. Yani yanınızda bir hanım arkadaşınız, siz, arkadaşınız ve teklifte bulunan kişi ile gösteriden sonra program yapıp sonra da ilk cümledeki açıklamayı yapabilirsiniz sanki.

uyuyan kedi kardeşim
valla hiçbişey anlamadım ben

edit alkol hatası:
uyuklayan kedi:)

Teklifine olabilir demişsiniz ya, teklif de beraber takılalım şeklindeymiş. Siz 'beraber'i (başbaşa değil de dediğim gibi anladığınızı iddia edebilirsiniz, anlamamışçasına demek istedim. Umarım anlatabilmişimdir.

hah evet buda zekiceymiş uygulanabilir ve de
teşekkürler uyuklayan kedi arkadaşım

kıza durumu anlat arkadasin hislerinden bahset olayin senden cikmasini sagla ondan sonrasi kiza kalmis bisi isine geleni yapar böylece olasi bi kizi kaçırma durumuda olmaz hatta böle sölemene ragmen kız sana yazabiliosa arkadasina ben denedim o kizdan hayir gelmez diyerek hem kendine bi cikar yol bulabilir hemde arkadasini kurtarabilirsin. kız bu kadar güzel olmasa böle bi teklif sunmazdım ama böleyken böle =))

efendi kaptan senin bu arkadaş, bir kızla görüşme sağlayıp hala sonuca gidememiş olduğuna göre badak bir insan sanırım.. ya da uzaktan kızın sana bakışlarını gördü, egosu ne kadar dost olsanız da kaldırmadı ve o kız benim dercesine aşkından sana bahsetti.. ikinci söylediğim çok adice, evet farkındayım.. şimdi giriş bitti gelişmeye geçelim.. ben daha şimdiden söyleyim.. o eleman bu kızla hiçbir şeye varamaz.. ancak, kız gerçekten yalnız olduğunu hissedecek ki olacak.. sen elemanın ne denli iyi biri olduğundan, ne süper aşık olduğundan, kız olsan vereceğinden bahsedip daha sonra da kızın içindeki herhangi bir duyguyu kıpraştırıp olay mahalini terk edersen elemanın şansı acayip artacak.. buz gibi ortada.. ben olsam? ( 27 yıldır bakir biri olarak )beni dinlemezdim.. üstte bir arkadaş bahsetmiş.. telefon gelmesi falan numarası bence çok sağlam duruyor.. ama kız da gidiyor yani.. ne bileyim ya, vahşi bir dünyada yaşıyoruz sanki.. sevgiler..

abicim dusuncelerine bu kadar bagliligina cok saygi duydum oncelikle bir helal olsun demek istiyorum.
boyle durumlarda kazan-kazan taktigi uygulayacagiz cunku kacacak bir firsat degildir. nasil oluyor dersen;

-arkadasin kizi istemeyecek, kiz seni isteyecek, sen arkadasini kirmayacaksin seklinde basit bir algoritma yapalim. burada zinciri bozan tek sey senin arkadas.

-simdi elimizdeki verilere bakarsak, kizin seninle olmasi kolay bir durum. ilk kez gordugu birine obur gece takilma onersini sunuyorsa bu yuksek bir oran cunku.

denklemdeki degiskenlere gelelim;
simdi dusun bu kiz neden senin arkadasa boyle bir teklifle gelmedi? sebebi cok acik demek ki bir sey dusunmuyor ama ilk gece sana boyle bir teklif sundu. 1-0
peki sen arkadasinin, ayni masada konustugu erkegin yakin erkek arkadasina yazan bir kizla cikmasini ister misin? bence cevap hayirdir. zaten ustteki degisken de cocuk yazsa bile kizin pek takilmayacagi yonunde. 2-0

simdi 3. golu atip maci garantilemek icin ilk yazdigim olaya donmek gerek.
arkadasinda kizdan vazgecicek. evet cok guzeldir etkilenmistir vs. ama ornek veriyorum ciksalar bile bu kiz gidip baska birisine yazar yine ayakustu olan senin arkadasa olur ileride.

ama eger kiz acikca senin arkadasla olmak istemedigini belirtirse cocuk kuyrugunu altina alir olay kapanir senin de ayarlamak gibi yukumlulugun uzerinden kalkar. bunun icin arkadasinin arkasindan is cevirmek gibi olmamasi acisindan da dikkatli olmak gerekir zira en kritik nokta bence bu.
gecenin sonunda, ortasinda veya basinda uygun zamani sen daha iyi kestirecek birisi olarak ayarlaman gerekir. kizin acikca cocuktan hoslanmadigini belli etmesi gerekir. yinede bence kiz bunu otomatik olarak kendisi yapacak gibi geliyor cunku bir kiz muhakkak bir erkek ondan hoslanmissa anlar ve ozellikle ortamda sen varken ve seni istedigi icin diger cocugu da bunu hissettirecek ve onu etrafinda uzaklastirmaya calisaacaktir sana kolay ulasabilmek icin.
kiz tarafindan dusunsene olayi; o sizce farkinda degil mi iki arkadastan birisine yazip digerini uzaklastirmak gerektigini. o yuzden o da hamlesini yapacaktir aksam.

gecenin sonunda muhtemeln kiz senin arkadasla gitmeyecegi icin cocuk hadi iyi aksamlar diyerek eve gidecektir. aslinda herkesin kiminle olmak istedigini en iyi bilen sen olarak, kizin senin gozunun icine baktigini bir tek sen farkedersin. arkadasi ugurladiktan sonra kizla bir yerde bulursursunuz artik.

---
tamamen hayal gucume ve yasadiklarima guvenerek yazdim. umarim dedigim gibi olur ve herkes karli cikar bu isten. sevgiler.
not: kesinlikle sonunda ne oldugunu cevap olarak beklyoruz sizden :)

Elemanın karşısında el ele tutuştuk,
dudak dudağayken kulağına yaklasip,
elemanla bı iliskim var dedim

Nasıl yani dedi


Öyle yani

Dedim

arkadasımı got olmaktan
kurtardım


Gitti

(:

sfhjsaghsdfdfh

sanırım var.
ama askerlik şubenizin faks numarasını öğrenip faks ile yoklama yaptırabiliyorsunuz. Ben öle yapıyorum her sene.

""""
........ askerlik şubesi başkanlığına
2010 yılı askerlik yoklaması için ikamaetgah bilgilerim aşaşğıdak gibidir.
adres
tel
"""

benzeri bir dilekçe fakslamak yeterli oluyor

cezasi var ve tikir tikir oduyorsun. miktarini simdi hatirlamiyorum, canimi acitacak kadar cok degildi ama asabimi bozacak kadar coktu. dolayisiyla, yoklamalari ihmal etme. yoklamanin ne oldugunu merak eden arkadasa: askerden terhis olan herkes 45 yasina kadar (hekimlerde 54 yasina kadar) bagli oldugu askerlik subesine posta yoluyla muracaat ederek ikametgah bilgilerini bildirmek zorundadir. 2-3 kere atlatirsan para cezasi gelir.

simdi ogrendim ben de duyuru icinde soru sordugum icin silmisler sorumu. artik internetten yapiliyormus sanirim eksisozluk te okudum. ayrica er-erbaslar icin 31 yasina kadarmis bilginize.

şubeyi aradım. borcum nedir ne yapmam gerekir diye. nüfus cüzdanınızla buraya gelmeniz gerekiyor dediler. telefonla öğrenemiyor muyuz dedim. hayır dediler. en kısa sürede gideceğim, buraya sonucu yazarım.

bence sizin kafaniz oldukca karismis bir sey yapmak istemiyorsunuz ama yapmaniz gerektigini biliyorsunuz; yapamiyorum deyip sonra nerde baslasam yazmissiniz. ozellikle bahar aylarindayiz depresyon tavan yapmis durumda olabilir sizin boyle hallenmeniz normaldir. bu yasa kadar ne yaptiysaniz bundan sonra da onu yapin.

ozellikle amacin ne demek oldugunu anlamamisiniz gibi birde ilk solediginiz cumleye gore soyluyorum bunu. cunku leyla gibi yasamak da bir amactir (bkz: bohem)

ille istiyorsaniz hicbir sey yapmamak amaciniz olabilir mesela size gore uygun gozukuyor.

bir gun karsina gercekten sevdigin bi kiz cikacak. evlenip cocuk sahibi olacaksin. o zaman anlayacaksin hayatinin amacinin o cocuga iyi bir gelecek saglamak icin calismak ve etrafindaki insanlara faydali olmak oldugunu.

hayatta en hakiki yol gosterici ilimdir, fendir. bir yerinden ilme bulasabilir, sivil toplum kuruluslarinda gonullu olabilirsin. mesela yasi senden kucuklere bildiklerini ogretebilirsin.

www.beyaznokta.org.tr

sende dikkat eksikligi sendromu var mi?
ya da depresyon var mi?

(bkz: yeni baslayanlar icin depresyon/@compadrito)
(bkz: yeni baslayanlar icin issizlik/@compadrito)

ne güzel sormuşşun, hayatımızın bir amacı olsun mu, diye. şimdi biyolojik olarak bakarsan biz de doğanın bir parçasıyız. at gibi, kedi gibi, marul gibi... özel bi amacımız var gibi gözükmüyor. yaşayıp gidiyoruz işte. yemek ye, iç, sıç, seviş. olan biten bundan ibaret. iç dünyamız ise hayatta varolmayı sürdürmeyi başarmak üzerine çeşitli taktikler geliştirmekle, bizi yönetmekle meşgul. bazen "ulan böyle yatmakla olmicak, bu gidişte kimseyi bulamayıp neslini devam ettiremicem" falan gibi temel dürtülerle kendimizi kötü hissettiriyor, böylece biz de birşeyler yapma ihtiyacı hissediyoruz. Hormonları tatmin etmek. Mutluluk için yapmamız gereken bu. Acıktın mı yiyecen, kakan mı geldi sıçacan. Azdın mı, sevişecen. Hiçbir şey yapmak gelmiyor mu içinden? Büyük ihtimalle geçicidir, hayatta aslında fazla derdin yoktur, canın tehlikede değildir, aç değilsindir, vs. Yani o kadar da kötü durumda olmadığını gösterebilir. Biraz şımarıklık da diyebilirsin yani. Eğer bu durum hiç geçmiyorsa o zaman kafan başka birşeylere takık durumda olabilir. Bu durumda bir psikiyatrla konuşmak faydalı oluyor. Benim düşüncem bu şekilde. Umarım daha iyi hissedersin tez zamanda.

zaten amaçsızlık insanı depresyona götürür. tabi ki her amaç da doğru amaç değildir. maddi ve geçici şeyler insanı tatmin etmez. daha yüksek duygulara yönelmek gerekir.

örneğin hayatının amacı kariyer yapmaksa, 50 yaşından sonra hatta o yaşa bile gelmeden ne yaptım ben dersin.

oysa insanın gerçek amacı zihinsel evrimi tamamlamaktır. Bunu yaparken de ara amaçlar kullanırsın. başkalarına karşılıksız olarak yardım etmek, bulduğundan daha iyi bir dünya bırakmak ve kendi kusurlarınla savaşmak gibi.

bu noktada size bir insan ömrünü neye vermeli isimli türküyü dinlemenizi salık veriyorum ve lütfen kant okuyun. çok faydası olacaktır.

Arkadaşım dövmeci, makyaj işine gireceğinde biraz araştırma yapmıştık. Dövme makinasından daha farklı özel bir makinayla yapılıyor. Tamamen farklı olduğunu görünce vazgeçmişti.

Kullanılan boyalar dövme boyası değil, gene özel boya alınması gerekiyor. Kalıcılığı en az bir kaç yıl oluyor. Dövme silinirken nasıl görünüyor bilmem ama tahminime göre rengi solar ve parça parça çıkar, dövmenin son demlerinde bölük pörçük bir görüntüsü olur.

Acı konusunda da fazla endişelenmeyin, ilk iğne darbesini yedikten sonra fazla bir acı hissetmiyorsunuz yalnız normalden daha fazla acı veren bölgeler de var (boyun, bacak, kasık)

Fiyat konusunda bir bilgim yok ne yazık ki.

sadece dovme yaptirmis birisi olarak bilgi verebilirim. kalici makyaj veya gecici dovmedeki boyalar kimlanbu nun soledigi gibi farkli. henuz yeni sayilabilecek zamanda ortaya cikan seyler ve bu yuzden ozellikle para icin degil gercekten sanat icin yapan dovmeciler bu ise girmekten biraz cekiniyor anladigim kadariyla.
yanlis anlasilmasin yani yapanlar para icin yapiyordur gibi bi anlam cikmasin.
oncelikle her dovmeci yapmiyor bu yuzden, iyi olarak arastiriginiz birinin mekanina gitseniz bile yapmiyoruz diyebilir. o yuzden gidip tek tek sizin arayarak sormaniz gerekir.
normal dovmeden kesinlikle daha pahalidir.
daha fazla bilgi icin yasadiginiz sehri solerseniz insanlar yapan kisilerin adreslerini ona gore soylerler.

İstanbulda yaşıyorum evet belirtmemişim.

dövme konusunda ist'da kadıköyde danny garcia tektir

hitlerin çok var yutupta zamanında aradım ondan biliyorum.

youtube? vdownloader la hemen indirebilirsiniz. çok basit ben de hiç bilmiyordum hemen şıp diye yaptım.

www.youtube.com
www.youtube.com

yanda diğer istediklerin de var.

dah önce arasaydınbende plak versiyonu vardı.

hitlerin muhtelif yerlerde (radyo meclis ws.ws.) yapılmı$ konu$malarının plak üzerine kayıtlı hali vardı.

ama ikinci dünya sava$ı toplayan bir koleksiyoner 3 plağıda aldı.

CNBC-E dergisi bu ay çok güzel bir cd veriyor. Dünya savaşına ait Şarkılar ve bazı konuşmalar var istersen bir göz at.

engelleyince iptal oluyor.

arkadaş isteğin ona mail olarak bildirilmiştir. engellemen sadece onun sayfasında senin arkadaşlık isteğinin kalkmasına yarar.

ben bi toplayım en iyisi :)

www.facebook.com var linke tıklarsanız engelleme isteğini geri alabiliyorsunuz çarpıya tıklayarak. eskiden bu vardı ama şimdi bu sayfayı bulamıyorum ben de sadece böyle linki kaldı elimde burdan ulaşıyorum.

engellerseniz veya bu verdiğim linke tıklarsanız facebook a girdiğinde arkadaşlık isteğini göremez. ama notification veya commentler gibi üye olduğu mail adresine sizin onu eklediğinize dair uyarı mesajı geliyor.

eğer engelli tutarsanız kimin eklediğini asla bulamaz adınızı bilse bile çünkü aramalarda gözükmez.

patent almak?

patentini alman lazım, alabilirsin.
(bkz: fikir patenti almak)

olur noter olur. daha geçen hafta çıktı rüyasının patentini alan bi gerzek vardı. beni rüyamı reklamlarda kullanmışlar diye falan.

merak etme zamanla geçicektir bu "boktan" durum. aslında olaya bir de kurtuldum durumundan bak istersen? ya evlendiğin zaman olsaydı böyle şeyler? daha bok olmaz mıydı ? bence pek fazla üzülmeye bile değmez. şahsen bana olsa böyle bir şey o kişi ölse bile dönüp yüzüne bakmam. dediğim gibi şimdiden göstermiş ne olduğunu. bazıları öter şimdi "bunda bir şey yok" diyerekten ama onların koy dötüne gitsin. en fazla 4-5 gün çekersin o da "lan yaptığına bak" olur. başka bir şey olacağını sanmıyorum ama kurtulduğun için dua etmeyi de unutma.

ayrıca evde durmamaya çalışabilirsin. arkadaşlarınla eğlen, git pes oyna ne biliyim arkadaşlarımla da sıkılırım dersen git işine yoğunlaş. çalış çalış çalış. sonra beşiktaş maçlarına git 80. dakikadan sonra sinir krizleri geçir söv sağa sola. fenerliysen sakın gitme maça falan sıkıntıdan patlarsın.

benim de basimdan buna yakin bir olay gecti.
insanlar cidden karaktersiz ve giderek daha asagilik olmaya basladir malesef. asik olmaniza ragmen ayrilma kararinizin kesinliginden dolayi tebrik ediyorum. birakin hakettigini bulsun.
hayatinizla ilgili hicbir sey gec degil oncelikle eminim daha cok insan taniyacaksiniz ve onunuzde guzel gunler olacak. eger ayriliktan sonra sizi bitki moduna sokup, aska olan inancinizi yokederse, o tip karaktersiz insanlar kazanmis olur savasi o yuzden emin olun ki ask diye bir sey hala var.
bol bol arkadaslarinizla olun, seyahate gidin, yeni bir kursa yazilin yada hobi edinin, yeni bir dil ogrenin, icki icin...

@sert yerden yavas
@mulayim ters
çalışıyorum. aktiviteye zamanım yok ve işim masa başı olduğundan çok zor. kafa dağıtacak bişey yapamıyorum. özellikle ilk gün.
kimseyle paylaşamam bu durumu. zaten yakın arkadaşlarımın hepsiyle bağlarım zayıfladı son 1 yılda (klasik aşk hikayesi işte)
önerileriniz için teşekkürler. iş çıkışı yorucu bişeyler yapıp uyurum akşamları.
evet güzel olacak umarım of.

tokat bile atmadın mı?

masa başı iş? bilgisayar değil mi ? daha çok yoğunlaş işte? ne biliyim ücretsiz izin alabiliyorsan 1 haftalığına ücretsiz/ücretli izin al git bi sağa sola. eğlenmene bak. normaldir arkadaşlarla bağların zayıflaması. bence fenerbahçe beşiktaş maçına kesinlikle git bilet bulabilirsen. futbolu sevmesen de git. iş çıkışı yorucu şeyler yapayım derken işten çıkıcan yürücen eve doğru bu mu ?:) daha farklı bişiler yap. yalnız kalmamaya bak bence. bul bi arkadaş cidden pes oynayın. ya da gidin counter yapın hehe. oturun rakı için. süfer olur.

@selimisik
iyi insanım ya sözde. atmadım:)
işin kötüsü cevabından sonra şunu düşündüm. tokat atmayacağımı bildiğinden yaptı.
allam ya. hayat işte. tamam pes oynucam bu akşam. x pas atıyodu di mi. kaç ay oldu ya. ps4 çıktı belki:(