Talebin arzı yaratması gibi, bazen arz da talebi yaratıyor. Diyelim ki tamamen yalnızsındır, 'Çok yalnızım' dersin. Arkadaş veya sevgili, ne olduğu önemli değil. 'Hayatımda birine ihtiyaç var' dersin. Bazen de ihtiyacın yokken biri ile tanışırsın ve arkadaş olursun. O ana kadar bilmediğin bir yeri doldurur. O boşluk daha önce yoktu oysa, sen öyle birinin eksikliğini hissetmiyordun. Çünkü öyle bir eksiğin veya ihtiyacın olabileceğini bile bilmiyordun. Şöyle, diyelim ki zopik diye bir alet icat edilmedi, bu yüzden zopik diye bir alete ihtiyaç duymuyorsun ama ileride zopikle tanıştığında ve zopik senin daha önce hayal etmediğin bir işi yaparak hayatını kolaylaştırdığında, artık o noktadan itibaren ihtiyaç halini alıyor. Çünkü artık biliyorsun zopiği ve kullanınca seni mutlu etti. Olmayınca, yokluğunu arama olasılığın var artık. Şu anda Abuzer Böcübörtügil'i tanımıyorsun ve böyle bir insanın eksikliğini hissetmiyorsun. Böyle bir insanın eksikliğini hissetsen zaten dünyadaki herkesle tanışana kadar bu eksiklik hissi bitmez. Sevgili ya da arkadaş özlemi olarak değil, bir tane Abuzer Böcübörtügil var ve bu insana ihtiyacın yok. Çünkü ben adını söyleyene kadar varlığını bile bilmiyordun. Ancak, Abuzer Böcübörtügil ile bir arkadaşlıktan sonra 'Aa, ne iyi insandı. Bir daha görüşsek ya' dedin. Kafandaki haritada Abuzer Bbg'nin yeri açıldı ve artık biliyorsun. Daha önce böyle bir talebin yoktu ama bu kişinin arzı talebi yarattı.
İki nedenin birbirinden ayrılacağını, daha doğrusu, uçlara taşınmadığı sürece birbirine ters olduğunu düşünmüyorum. Yani, birini atıyorum ki, çok babacan biri olduğu için seviyorsundur. Aynı zamanda, babacan olduğu için ihtiyaç da duyuyorsundur. Ya da etrafında çok babacan kişi vardır, bir tek o değildir ama bazen onun olmasını istiyorsundur. İstek tek başına sevgiyi veya ihtiyacı doğurmak zorunda değil, ikisini birlikte de doğurabilir. Üstelik, o ihtiyacı zaten karşıladığın halde. Birinin yokluğunda onu özlemek, onun eksikliğinden dolayı, varlığına ihtiyaç duymaktır bana göre. Aynı şekilde, ihtiyacın olması ona beslediğinin sevgi olmadığı anlamına gelmez. Ne bileyim, sevgiliyi gülüşü için seviyorsundur, arkadaşı esprileri için. Bu saf bir ihtiyaç olsa, arkadaşının espri yapmadığı kötü günde, ağladığında yanında olmak istemezdin. Çünkü ihtiyacını karşılamadığı gibi, senin ihtiyacından çalıyor.
Yani, birine bakıp 'Ben seni olduğun insan olduğun için seviyorum' diyebilirsin, o kişinin de olduğu insan hayatında öyle birine ihtiyaç yaratabilir.
Buradaki ihtiyaç sınırı bu anlamda kullanma-bağımlılığa çevrilebilir gibi düşünüyorum. Yani, Ali Ağaoğlu'nun sevgililerinin sevgi-ihtiyaç yüzdeleri ile, Acun-Şeyma Subaşı sevgi-ihtiyaç yüzdeleri farklı; onunkiyle de Meral Zeren-Selami Şahin sevgi-ihtiyaç yüzdesi farklı.
Bir de sevgiden bahsediyoruz, kim olursa olsun, tanım gereği 'gönül işi'. :)
0