et ya et. küfür etmeyi de erkeğe özgü görüp, 'olmayan şeyle mi yapıcan' muhabbeti yapıyo gerizekalılar. ben kadınım, anasına küfür ediyorum deme. öyle bi durumda az bile yapmışsın.

plaka alıyorum. sonra çapı çevresinden geniş arkadaşlarıma bildiriyorum. benim babama onu dicek cezasını elbet çekmeli.

@tüketici kız plakayı aldım ama çapı geniş arkadaşım ifilan yok, öyle bişey yapamam.

o zaman polise bildir. telefonla değil ama, git merkeze anlat durumu mağduriyetini, yardımcı olurlar emin ol.

helal olsun bacım aynen devam.

daha yaratıcı küfretmek istiyosan inciye falan takılabilirsin :(

ananın örekesine kadar yolun var orço! ( şööle ağız dolusu, sinire kesmiş kıpkırmızıyken )

hiç takmıyorum kimseyi kardeşim. yoksa o an bi masumun gırtlağına yabışıveririm o sinirle. ha bi de hareket çektiğim çok oluyor. bi gün dayak yemezsem iyi ama o adrenalinle beni o halde kim görse biraz tırsar belki. bilemedim...

ya ben de çok küfrediyorum özellikle aynen trafikteki hanzolara, bi gün dövecekler ama ne zaman.
bi de her şeye cinsiyetçi diye diye küfür etme zevkimizi de aldılar elimizden.

antik.eksisozluk.com

kadına küfür hiç yakışmıyor ne olursa olsun.

erkege harbiden agir gelecek bir kac kufur soylemen lazim.
mesela bas git ezik gavat
veya tipini sktimin bakiyo bide mal mal hayatini skrim lan senin.
bende kaptirdim valla, anladin ama sen. anasina kufur cok siradan kaliyor yaratici dusun.
bide mesela kadinlar keske uzak dogu sporlarina daha cok merakli olsalar. o zaman laf atanlar, goz suzenler, trafiktekiler falan hepsi duzelir. Hep bizmi kavgaya giricez, kafayi oturt bitsin is, biraz yardimci olun toplumu temizlemek icin...

İstanbul'daysan minibüsçüler derneğinin yeri Fındıkzade'de bir apartman'da, Fındıkzade otobüs durağına yürüme mesafesinde, arasan bulursun. oraya bildirmen yeterli. elinde delil de olsaydı süper olurdu aslında ama şikayet et, dilekçe yaz vs.

ağzını yaya yaya yavşşşak ve hadi ordan ibinee demek benim hoşuma gidiyor tatmin oluyorum sinirlenince.

ama illa koymalı falan olacaksa, yıl olmuş 2013 pipi olmadan da olabiliyor bazı faaliyetler bence :)

ha bir de ek olarak hayatını s.kerm var. e malum hayatı s.kmk için illa pipi olması gerekmez :)

çileden çıktıysam hiç sakınmam yardırırım. höylöylöy kadınlara hiç yakışıyor mu diyenlere de çok güzel cevaplar hazırladım.
yalnız şöyle küfür ediyorum; kadınlara yöneltilmiş lafları erkeklere yöneltiyorum; örneğin horospı çocugı yerine doğrudan horospusun sen diyebiliyorum, annen seni doğurmamış .... falan yardırıyorum, etkili oluyor, erkekliklerine de laf söyledin ya gözleri fal taşı gibi açılıyor, tavsiye ederim.

erkegim ama şunlar var:

bianet.org

bi daaki feministivale katılıp öğrenip bize de öğretebilirsen de iyi olur. hetero erkek olduğumdan ben giremiyorum o ortamlara.

anadoludaki köylerin bir kısmında da buzdolabı yok ama buz gibi ayran içebiliyorlar. soğuk taş odalar vardır, içi devamlı serin olan. oralarda sebze ve meyveler de bozulmadan kalır.

soğuk suyun içinde bira şişelerini bırakmak da bir çözüm. ayrıca ben westernlerden hatırlıyorum koca koca buz kalıpları taşırlar, barlara da gidiyordur onlardan.

kar da var, çocukluğumda köyde yaz aylarında satılırdı, katırın sırtına yükleyip getirirlerdi.

kişisel fikrim olarak; genelde dayak atan kişilerin dayak yemesi bazen kafalarda "etme bulma dünyası" cümlesinin dolaşmasını sağlıyor bence.

dayak yiyen polis memuru mu dövmüş dayak atanları? Aynı üniformayı giyenler aynı kişi mi oluyorlar?

genel olarak ayrımcılık yapmaları ve orantısız güç kullanmaları.

mesela yollarda hiç türbanlıları çevirmezlerken, başı açıkları çevirmeleri.

teröristlere dokunamazlarken, öğrencileri, futbol seyircilerini doğduklarına pişman etmeleri.

ayrıca, farzedelim ki öyle, bu adamlar amirlerinin dediklerini yapıyorlar, tipini beğenmedim deyip dövmüyorlar ya insanları.

@dzingis polislerin işini iyi yaptıklarını iddia etmedim ki zaten ne gereği var bu açıklamanın?

ayıp lan. sabah sabah sinire kestim, adama küfrediyorum :)

çünkü polislerin çoğu ellerindeki copla, biber gazıyla kendini adam zanneden şerefsizler ordusu. evet sopa yediklerinde içlerinde "insan" olan bazıları da maalesef zarar görüyor.

ama polis şiddeti yüzünden yüz binlerce insan acı çekerken ve çekmişken, 200 tane polisin içinde 20 tane iyiye üzülemeyeceğim, kusura bakmasınlar.

devlet işçileri insanları öldüresiye dövmüyor ayrıca. polisle devlet işçisi aynı şey değil. polis farklı bir sınıf. asker gibi.

her polis memuru küçük ya da büyük pis bir işe karışmıştır diye düşünüyorum. çünkü mevki gereği gerek çevreleri, gerek halk gerek de üstleri tarafından alıştırılıyorlar bu şekilde davranmaya. zaten pis işlere karışmayanları aralarında da barındırmıyorlar. zamanında şöyle bir haber de olmuştu:
"rüşvet alması için arkadaşları tarafından baskı yapılan polis memuru, 2 arkadaşını öldürdü, daha sonra da intihar etti." haberi arayıp bulamadım şimdi ama bütün bu haberler neticesinde türk polisinin kafalarda oluşan resmi maalesef bu.

bunu değiştirmek çok uzun zaman alır, çünkü şu anki düşüncelerin kafamıza kazınması da uzun süren tanıklıklar sonucunda oluştu en nihayetinde...

güzel kardeşlerim ben de bugüne kadar hizmet aldığım hiçbir hekimden memnun kalmadım ama bunu tüm hekimlere mal edip, hekim dövmüyorum.

dzingis sakin ol abi.

@loveinaflipbook bu söylediğine inanıyor musun?

Her meslek camiasında işini şerefiyle yapan da vardır yapmayan da vardır.

hekim seni üstlerinden emir alıp bilerek öldürmez. öldürmekle dövmek aynı şey değil tabi ama imkan olarak dedim. ayrıca sağlık kutsal bir olay doktorlarla polisi bir gören zaten yok.

ortaokul arkadasım değil de lise arkadaşım polis. adam eline gücü alınca çok değişti. bizim bakış açımız değişmedi zaten lisede polis olacağını söyler dururdu. artık daha artist.

das experiment filminde çok güzel anlatmışlar aslında bu psikolojiyi. oradaki insanlarında dövülmesini biraz ohh diyerek izleyebiliyorsun.

das experiment örneği güzel oldu, diğer ekibe gardiyan rolü verilseydi bir şey değişmeyecekti, bu durumda oh olsun demek aptalca değil mi

iyi veya akıllı olduğunu savunmuyorum, insan psikolojisinden bahsettim. sonuçta poliste copu sallarken kendini karşısındaki insanın yerine koyarak sallamıyor. böyle bir yönü de var işin.

ve ben polislerinde haber izlerken dayak yiyen halk için oh iyi olmuş şerefsizlere akıllanırlar dediğini düşünüyorum.

babam emniyet müdürü, kardeşim ise polis.

kardeşim yeni yetme, daha çok tecrübesiz, arkadaşlarıyla birlikte takıldım, gerçek anlamda cahiller (kardeşim dahil) istediğin yöne çekebilirsin.

zamanla rütbesi yükselenlerin egosu şişiyor (mesela babam) babama göre, dünyada hiçbirşeyi ondan daha iyi bilemezsin, her konuda uzmandır kendisi ve karar mercidir. polislik zamanlarında insanları nasıl karakolda dövdürdüğünü, adalete teslim etmek yerine hıncını nasıl çıkardığını ballandıra ballandıra anlatır, örneğin böyle bir olayda yanına en iri yarı polisi almış, böyle taşkınlık yapan birisini jobla hastanelik edene kadar dövmüş, iri kıyım polise de sen biraz uzakta dur bir şey olursa gel beni kurtar demiş. örneğin, hırsızı yakalamayıp peşinden koşmuş, tam yakalayacakken yavaşlamış, kendisinin saatlerce koşacak gücü var, amacı hırsızın pes ederek yere yığılması ki öyle de olmuş, adam kendini yere atmış gel tutukla naparsan yap demiş. bütün bunları övünerek anlatır.

kardeşimde bunların hiç biri yok, çok saf temiz bir çocuk, arkadaşları da öyle, psikolojik destek verilmediği sürece zamanla kurum kültürünü edinmeleri, birbirlerinden ve yaşadıklarından etkilenerek zorba baskıcı insanlar olmaları kaçınılmaz.

ne yazık ki durum böyle, polis baskıcı faşist yönetimi temsil ediyor, suçluyu adalete teslim etmek, güvenlik sağlamak görevleriyken, kendi adaletlerini uyguluyor ve hınçlarını anlık öfkelerini baskılamak yerine sınırsız bir şekilde vatandaş üzerinde boşalıyorlar.

polisin durumunu biraz acınasi kilan şu. polis kim emir verirse onu yapiyor, dün kürtlere ve solculara saldiriyordu, bugun celenk birakmak isteyen milliyetci gruplara aman süreç zarar görmesin kaldirin o celengi diyebiliyor. dün ögrenciye saldiriyordu, bugun başındaki adam istese, yüzlerine sıcsa ses cikarmazlar. polisler acınasi cünkü senin de söyledigin gibi ne emir verilirse onu yapiyorlar. cok polis tanidim, ne dogru düzgün egitimleri, ne de saglam bir ideolojik duruslari var silah kabzalarina yapistirdiklari üc kurusluk ay yildiz cikartmalari disinda. polis acinasi cünkü aksam eve gelip de üniformasini cikardiginda yan komsusuna cay icmeye gitmek istiyor, haftasonu piknik olsun istiyor mahalledekilerle. polis acinasi cünkü g.tü üc bucuk atiyor bazi mahallelerden gecmeye, servis aracina bindiginde ulan bugun bomba yer miyiz diyor. polis acinasi cünkü su son zamandaki maaş iyileştirmesi olmasa üc kurus paraya onun bunun bekciligini yapiyor, üstüne en fazla ve en gereksiz uzun mesailer onlar da, mesai ücreti falan da yapamiyor. polise acımak lazim, cünkü o copu gencecik insanlarin kafasina indirirken, kafede otururken laf atan adama tekme tokat girisirken yüzündeki maskeyi cikarmaya tirsiyor. polis hakikaten acınası, cünkü biliyor ki o halini kendi cocugu görse, kendi cocugu ondan korkacak, belki de bir daha hic sarilamayacak biber gazi kokan giysisi ile ona. polis kötü degil, acınası.

bir daha söyleyeyim, polisten nefret etmemekli, acımali ona.

@douchebag dayak atılan polis memurunun baban gibi zalim mi, kardeşin gibi masum mu olduğunu bilmiyoruz. Bahsettiğim, tüm polislerin baban gibi zannedilmesi, ki sen de kardeşin üzerinden öyle olmadığını söylemişsin. Zamanla öyle olur mu olmaz mı, o başka konu.

e kardeşim "polis"ten bahsediyorsun. iyi o zaman, herkes farklıdır diye hiçbir konu hakkında görüş belirtmeyelim. konfeksiyon işçisi, kamyon şoförü değil bu. polis. kurum. içinde iyilerin olması iyi oldukları anlamına gelmiyor.

güzel abim ama sen kurumu dövmüyorsun ki kurumun çalışanını dövüyorsun

pkklılar da çoğu emir kulu. nazi askerleri de emir kuluydu. katile, tecavüzcüye üniforma ver al sana polis.

pkk lı bizzat sivil bombalayacağını bilerek, bile isteye oluşuma katılıyor. Polislik ise bizatihi bir meslek. Polislik mesleği mi kaldırılsın yani?

www.skorer.tv
şu videodaki polisler dayak yese çok mutlu olurum.

ama yürüyüş yapacağız ayağına elinde taş ve molotof ile gezenleri de polis döverse üzülmem.

her polis aynı değil ama çoğunun zır cahil olduğu çok açık.

dayak yiyen kimsenin kendisini gerçek kişilerin mi, kurumların mı dövdüğünü düşündüğünü sanmıyorum. bir BEDAŞ memuru gelip bana, "elektrik faturanı niye ödemiyosun lan?!" diye şaplak atsa, bunu adamın ayıbı olarak görürüm. adamları dövmeyince işten mı çıkartıyorlar polisleri bir de? emir emir diye adam da mı öldürecekler istenirse? ya da şöyle değiştireyim soruyu; rüşvet alan, adamı ölesiye döven, öldüresiye pataklayan, yeri geldiğinde ölüsünü yerde bırakanlar emir üzerine mi yapıyorlar sence bunu?

ha eşek hoşaftan ne anlar mantığıyla düzgün şekilde karşı koymak kimsenin işine gelmiyorsa, o zaman dayak yemek de çok yaralamamalı aynı kişileri. o dayak yiyenlerin yeni mezun, bıyığına ter düşmemiş, hiç eylemde bulunmamış olduklarını da sanmıyorum. sadece takviye ekip yetişememiştir.

edit: benim de polis tanıdıklarım oldu, ama onlardan daha da çok polisten dayak yiyen, hakaret gören, aşağılanan, hor görülüp ona göre muamele gören arkadaşım oldu. demek ki bir ezici üstünlükleri var kurum olarak kendilerinin. bir kere pataklanınca bu kadar olay olmasına anlam da veremiyorum.

sana şaplak atan memuru döversin ama bedaşı basıp önüne gelen memura tekme tokat girişmezsin heralde

toplumdaki en vasıfsız, en gözü dönmüş piskopat insanları polis yapıyorlar. üniforma, cop, silah, bomba veriyorlar. çözüm için bir seçim, bir test yapılması lazım polis istihdam ederken.

ayrıca bütün hareketlerinin kayıt altında olması lazım. kızın kafasına o gaz bombası atan polis hangisi bilebilmeliyiz ve yargılayabilmeliyiz.

ama bu tip hükümetler iktidarda olduğu sürece bu gerçekleşmeyecek. zira hükümetlerin istediği de tam olarak hiçbir insiyatif almayan, ne deniyorsa onu yapan, yaptıklarından sorumlu tutulmayan bir köpek sürüsü. iq'sü 90'ın üstünde olan bir polis, memurlara gaz bombası atmaz. kendisinin de memur olduğunun farkındadır.

bir de polis kurumunun tarihine bakmak lazim, fransa'da ingiltere'de amerika'da polis teşkilatlari kurulurken en azili suclulara üniforma verip polis yapmislar ki digerleri ile başa cikabilsinler. polis, yasal zorbaligin, sucun rasyonalize edilmiş halinin, devlet ceberrutlugunun eli maşali bekcilinin simgesidir.

tüm bunlar kurumun kalitesiyle ilgili değerlendirmeler, kurumun varlığının gerekliliğini ortadan kaldırmıyor.

@pipepicture, polissin herhalde, en azından böyle düşünmeme neden oldun. Ben polis kurumunun gerekliğini savunuyorum, tabi ki asayişi sağlamak birinin görevi olmalı. Fakat sadece ülkemizde değil, birçok ülkede polis teşkilatı yasal bir suç hatta terör örgütü gibi davranıyor. Polis olan akrabalarım, arkadaşlarım, tanıdıklarım var, içlerinde gerçekten iyi insanlar var ama ne yazık ki yaşadığım, tanıdıklarımın yaşadığı kötü olaylar çok daha fazla.

Ben kendim yaşadım polisin açgözlülüğünü, şerefsizliğini. Tabi kendi suçlarını kendilerine şikayet etmek zorunda olduğun için de bir sonuç alamıyorsun çoğu zaman. Hatta ifşa edince bile o kadar kanıksanmış olduğunu görüyorsun ki durumun, kimse sesini çıkarmıyor.

Bunun dışında polislerin %80-90'ı benim nazarımda genel kültür ve bilgi seviyesi düşük, başka bir iş yapamayacağı için polislik yapan insanlar. Bu tip bir psikolojik durumda olan insanın kompleks sahibi olması garip değil. Kompleks sahibi insana da şiddet uygulama hakkı tanırsan bu yaşananlar, şiddet, rüşvet, vs. garip kaçmıyor.

Polis kurumunun asli görevi kanunlar dışında hareket eden kişileri durdurmak ve yakaladığında adalete teslim etmek. Şiddet uygulayabileceği durum da kendi veya başka vatandaşların can sağlığının tehlikede olma durumu. Ama bizim ülkemizde polis o kadar keyfi şiddet uyguluyor ki işin hayati tehlikeyle falan alakası olmuyor. Sadece şiddet de değil, örneğin bir trafik polisi bile megafondan anons yaparken insan gibi konuşmak yerine azarlar bir tonda emir veriyor.

Polisler amirlerinden, amirleri kendi amirlerinden, onlar emniyet müdürlerinden, emniyet müdürü validen, vali içişleri bakanından, içişleri bakanı da başbakanın emri altında, burası tamam. Polisin özellikle yürüyüş ve eylemlerinde kullandığı şiddetin asıl sorumlusu devlet, ona da tamam ama ben hangi hükumet olursa olsun bir yürüyüş ya da gösteri yapılacağı zaman her seferinde "bunların kafasına kafasına vurun, elinizi korkak alıştırmayın" dediğini sanmıyorum. Tamam, bu hükumetin örneğin genel bir politikası var. Kendine karşı gelen herkese gaddarca davranıyor ve polis de bir şekilde bu politikayı eylemcilere uyguluyor. Fakat en ufak olayda bile tutukladığı insana işkence eden, şiddet uygulayan, sokaktaki köpeğin yüzüne biber gazı sıkan, eylemcilerin geçtiği yönde kafede oturan insanı döven, laf edeni, itiraz edeni tartaklayan da aynı polis. Yani bence polis şiddetinin nedenini özele indirgeyip "kötü insanlar var diye bütün polisi kötülemeyin" demek -senin yaptığın gibi- mantıksız.

Yukarıda demişsin, ben de doktorlardan memnun değilim ama dayak yesinler istemiyorum diye. Doktor seni keyfi bir şekilde dövmüyor ya da elindeki yetkiyi kullanıp hakkını gasp etmiyor. Zaman zaman bu şekilde kadınları tedavi ayağına taciz eden art niyetli doktorlar çıkıyor ama onlar da kanun önünde cezalarını çekiyorlar. Ayrıca bu tip doktorlar afişe olduğu zaman toplum ve özellikle kendi mesleki çevrelerinde ayıplanıyorlar. Oysa bir polisin hakkında dava açılması için bir insanı öldürmesi veya hastanelik etmesi ve bu olayın da ülke gündemine taşınması gerekiyor. Hatta ve hatta böyle olduğunda bile birkaç ay-yıl, her ne kadarsa meslekten uzaklaştırılıyorlar veya sürülüyorlar. İhraç edilen, ayıplanan, toplumdan dışlanan pek olmuyor aralarında. Böyle bir polis oldu mu da bence "yakalanmış yaparken" gibisinden bir tepki veriyorlardır meslektaşları için. İnsanlar o kadar kanıksadı ki polis içindeki ahlaksızlığı ve yozlaşmışlığı, dediğim gibi her şey normal karşılanıyor.

Son olarak polislerin çoğu bizim ülkemizde sağcı ve herhangi bir eylemde solcu gördüler mi ekstra motive oluyorlar. Solcu gördükleri anda işin kontrolü kaçıyor ve şevkle şiddet uyguluyorlar insanlara. Bu yüzden bir polis dayak yediğinde memnun oluyorum hatta bazen öldüğünde bile rahatsız olmuyorum. Polis nasıl bir eylemde eylemciler iyi insan mı değil mi, haklı mı haksız mı diye düşünmeden dalıyor, ben de bir polis zarar gördüğünde umurumda olmadan mutlu oluyorum.

uckac +10000000. adam her şeyi çok net özetlemiş, bunun üstüne kimse laf edemez sanıyorum.

hayır, polis değilim, hatta ve hatta; polise ne zaman işim düşse, söylediklerini doğrular biçimde, işlerini iyi yapmadıklarına ve kaba davrandıklarına şahit oldum. Zaten söylediklerimde polisi savunan herhangi bir taraf da yok. Neyse konu anlaşılamıyor zaten, taraf olmak, insan psikolojisinin iğrenç yönlerinden biri. ne yapsak bu mengeneden kurtulamıyoruz. Neyse kalın sağlıcakla.

bu soru hala geçerli mi? :)

kavga savaş kötüdür haklısın ancak 3. tarafta olmanın mümkün olmadığı durumlarda insanlar polisin karşı tarafını seçiyor çünkü kimse polisi sevmez.

insan topluluklarının bilincinin olduğunun düşünülmesi sinirimi bozuyor

dediğin gibi çocukluk arkadaşlarım. ve öyle kansız haldeler ki, bizzat facebook hesaplarından da takip ettiğim üzere.

evet genellemek yanlış, bu demek değil hepsi aynı. ancak bir çocuğunun için kin ve öfke kaplamış.

Bence gayet kullanışlı olabiliyor, bilmediğiniz bi mekana gittiğinizde tavsiyelere bakmak, orada ne yenir, ne içilir, nesi güzeldir öğrenmek açısından faydalı.

hiç kullanmadım, ne olduğunu bilmiyorum, üstteki yorumdan az buçuk anladım gibi, eksikliğini hissetmiyorum.

tatillerde, seyahatlerde falan güzel olabiliyor. onun dışında normal günlük yaşamda bilmediğiniz yerlere gittiğinizde de yabancılık çekmeyebiliyorsunuz. deneme yanılma yapacağınıza, en azından çoğu insanın bependiği bir şeyi denemek daha mantıklı.

Gerekli olduğu kadar tehlikeli olduğunu düşünüyorum.

Gereksiz buluyorum.telefona indirdim ama kullanmiyorum

bonzo ya katılıyorum o mekanın tavsiyelerine bakıyorum, eğer ben beğenmediysem oraya yazıyorum ki insanlar yararlansın diye.

bazıları için nimet bu uygulama.

son derece gereksiz.

surada ise yarayabilir

ornegin sizin turkiye genelinde isyerleriniz var
buralari kontrol eden bir ekibiniz var
onlari kontrol etmek icin cekin yapis tarihlerini saatlerini kontrol edebilirsin

ama bunu yapana kadar baska yontemler de var.

en az instagram kadar gereksiz

yaygınlaştırmaya çalıştıkları bişey var işletmelerin, burada checkin yapın indirim kazanın, gazoz kazanın vs gibi. böyle işine yarayabilir insanın

Gerekli.çevrendeki veya bilmediğin bölgelerdeki gidilebilecek yerleri görebilirsin, o yerler hakkındaki yorumları tüyoları okuyabilirsin,gittiğin mekana check in yaptığında o sıralarda o mekanda olan diğer foursquare kullanıcılarına akabilirsin, vb. ayrıca İlla gittiğin yerlere check in yapmak zorunda değilsin. Sadece keşif amaçlı kullanılabilir.

gittigim gordugum yerleri arşivleme bi durumu da var. insanlar genelde alkollu mekanlarda check in yapıp birbirini eklemek icin kullanıyo olsa da.

kendin yapabilirsin. vegas ve premiere kolay. premiere'e bir bak, biraz kurcalayınca zaten ortaya bişeyler çıkmaya başlar.

www.nakdine.com dan bulabilirsin belki yapacak birini

Kurgu için Adobe Premiere Pro,
Efektler için Adobe After Effect kullanın, bende amatörüm bu konuda ama eğer az çok photoshop biliyorsanız çok çabuk alışırsınız. VE bu star wars efekti için herhangi bir arkadaşınızda Mac varsa iMovie uygulamsında vardı o efekt :)

sorunuz tam anlaşılmıyor yada ben anlamadım.

nasıl fotoğraflar? poz veren insanlar mı? doğa mı? şehir, binalar vs mi?

- fotoğrafların hepsinde bulunan ortak bir figür varsa bunun üzerinde çalışabilirsin.
- bakışlar üzerinde çalışabilirsin, yukarıya bakan birisi varsa bu fotoğrafın üstüne etekli bir kız fotoğrafı koyabilirsin, bu tarz şebeklikler :)

editten sonra gelen edit: kratos'un dediği gibi bir şey yapacaksan fotoğrafları çok küçük yapıp tonlamayla istediğine ulaşırsın gibi.

sundan yapmak istiyor;

prntscr.com

nasıl yapıldığını bilmiyorum ama anlatmak istediğini anladığım kadarıyla açıklamaya çalışayım,

100 tane küçük yalçın abi fotoğrafını kullanarak bir tane büyük yalçın abi yapmak istiyor. yani fotoğraflar bi' anlamda piksel gibi kullanılacak.

şunun gibi yani,

i9.tinypic.com

photo mosaic diye geçiyor gavurcası , şöyle bir program var(mış) ben denemedim www.andreaplanet.com

al elimi öp, dualarında da beni eksik etme, amin.
www.andreaplanet.com

edit: benden önce yazan olmuş, tüh. ben yaptım, kullanımı çok kolay. bayağı bir mozaik yaptım bunla. çok iyi oldu çok da güzel iyi oldu tamam mı?

ses, senin en önemli sorunun değil, umarım bunun farkındasındır. dişlerin aşınıyor, diş etlerin aşınıyor, çene kemiğin zorlanıyor, çene kasların yıpranıyor, ileride diş kaybın bile olabilir sırf bu yüzden.

öncelikle, belki işe yarar ama en iyisi bir dişçiye gidip ağız kalıbını aldırman ve tam ağzına göre bir diş plağı yaptırman. dişine oturan bir şeyin gece ağzından çıkıp düşmesi çok çok daha zor. bu dişlerinin aşınmasını önler ve düzenli kullanırsan belki vazgeçebilirsin.

ama sebebine inmen gerek. genelde psikolojik ve stres nedenli oluyor bu bruksizm dediğimiz olay. üzerinde çok fazla stres varsa kurtulmaya çalış bir şekilde.

videolar da var.

Brain Story (toplam 6 bölüm), 1. bölüm:
www.youtube.com

God is in The Neurons:
www.youtube.com

bunlardan başlayabilirsin...

nörolog ol sen kestirmeden:) bu merakla buluş yaparsın.

nöroanatomi diye bir kitap vardı, yazarını falan unuttum ama. o kitaptan beyin anatomisini sağlam öğrenirsin.

@the kene, merakımızı kaybettiğimiz an zaten monotonlaşıyoruz. teşekkürler kitap için arayalım soralım öğrenelim.

Aynen, ben de beyin konusuna cok merakliyim, pek aradigim gibi kitaplar bulamadim. Bulamiyorum.
ntv yayinlarinin 'beyninize hosgeldiniz' adli sari bir kitabi var. Onu alabilirsin ama cok anatomik bi kitap degil.

Tubitak yayınlarından "Beynine Bir Kez Hava Değmeye Görsün" adlı kitabını öneririm. Beyin cerrahı bir doktorun kendi ağzından yazılmış kısa kısa anılarından oluşuyor. Anılarını anlatırken fizyolojik ve anatomik bilgilere de yer veriyor.

@karanliklar efendisi, o kitabın tanıtımını şimdi okudum ve anatomisi ile ilgilenmiyor. Biraz daha bence psikolojik şartlanmalara yöneltir gibi geliyor. Fakat @the kene'in önerdiği kitap sözlüktende baktığımda tıp fakültesinde okutulan ve komiteleri oldukça sıkıntılı geçen ders-kitap. Anladığım kadarıyla latince olmadan tam anlamıyla anlamak mümkün değil gibi.

Evet ikisinin ortasini bulmak için arastirmak lazim sanirim, belki vardir öyle kitaplar.
Bulursam, rastlarsam söylerim size :p

şimdi ben yerinde olsam;

konularına göre antonio damasio'nun ve m.saffet turanın kitaplarıyla başlardım. ilgi çekicilikleri açısından.
histerik bilinç, ve descartesin yanılgısı.

öte yandan, gene visual cortex fizyolojisi yoğunlukta olan sevdiğim bir kitap daha bu:
www.metiskitap.com

kesinlikle ingilizcen iyi ise bu ders serisi : www.youtube.com

Öte yandan son 5 yılın yeni trendi connectivity analysis (henüz türkiye bu aşamaya gelemedi), normalde eskiden amygdala duygu bölgesi, Prontal Area thinking, decision making falan diye adlandırılıyordu. Ama şuan biliyoruz ki beyin bir bütün olarak connectivity ile çalışıyor. bu bağlamda, artık EEG analizleri ve Frekans analizlerinin yerini başka bir perspektif aldı, gercekten ilgiliysen çoook güzel araştırmalar var.

hangi besinler beyini etkiler diye bir soru cevaplanmıyor ne yazık ki, en fazla drug addiction üstünden gidebilirsin. o kadar. yani daha dogrusu hangi kimyasal beyni nasıl etkiler daha iyi bir soru. üstte yolladıgım 20 serilik ders çok güzel anlatıyor butun sorularını.

karısını şapka sanan adam (oliver sacks) okunabilir, ilgi çekicidir, bilimle sanat apayrı şeyler olmayabilir netekim.

daniel goleman'dan duygusal zekâ'yı okumazsanız, bilgileriniz eksik kalır!

evet benim önerdiğim kitap ders kitabı ama beyni tam olarak anlamak istiyorsan en temelden öğrenmelisin. yoksa öyle "iki dergi karıştırayım beyni çözeyim" diye bir şey olsaydı herkes alim olurdu:) anatomideki latince dediğin üç beş terimdir hemen öğrenirsin onları.

maili yazarken tepeden
Options > request a Read Receipt (okundu raporu iste)

img594.imageshack.us

maili okuyan okundu bilgisini göndermek istemezse gelmez.
eksiduyu.ru

karşı taraf okundu bilgisi istiyor şeklinde karşına çıkan mesaja hayır/iptal de o zaman.

"ayarlar >seçenekler >gönder al >okundu bilgisi >otomatik gönder" buradan iptal edersin.

@loveinaflipbook öyle bi uyarı yok baba.

default'ta sorması lazım. şirkette IT grup politikası (group policy) uygulanıyorsa ayarlar o şekilde uzaktan yapılmış olabilir, bu şekildeyse değiştiremeyebilirsin o ayarı.

exchange değil ki pop3

ofis sürümü nedir?

@yekpare tamam hacı hallettim 2007 idi
Çözüm...
Araçlar menüsünden Seçenekler'i tıklatın.
Tercihler sekmesinde E-posta Seçenekleri'ni tıklatın.
İzleme Seçenekleri'ni tıklatın.
Aşağıdakilerden birini tıklatın:
Her zaman bir yanıt gönder İstendiğinde okundu bilgisi gönderin.
Hiçbir zaman bir yanıt gönderme İstendiğinde okundu bilgisi göndermeyi reddedin.
Bir yanıt göndermeden önce bana sor Okundu bilgisi istendiğinde bilgilendirilin.

eğer cidd bir ilişkin yoksa Schlumberger veya benzeri bir petrol şirketine girebilirsin. parası süper, jeofizik de avantajın olur. yükseğin ne üzerine? tektonikte daha çok para var gibi sanki bu aralar. hocalarına da sor istersen, İÜ isen Ferhat Hoca ya da Hakan Hoca, Savaş Hocayı falan dene, hepimizden iyi bilirler onlar.

edit: ciddi ilişkiyi söylememin nedeni, sürekli gezecek olman.

model ne? benim slim' de sorun yok. her oyunda mı oluyor belli 1-2 oyunda mı? belli bazı oyunlarda ise yeni versiyon ile oyun arasında bi problem olabilir belki. geçmişte olmuştu bu tip şeyler. yamayla hallederler öyleyse.

bende de aynı problem var. aynı zamanda kollar da bağlantı koparıyor arada, bu son yamadan sonra oldu. format attım save'lerin yedeğini alıp, biraz farketti sanki ama yine de eskisi gibi değil. bir de üstüne tüm save'leri kaybettim! :( format atmayı deneme sen... umarım da bir sonraki güncellemede çözerler şu işi.

@ritu vs asas; benimki de slim. zaten çok oyunum yok. lakin mortal kombat'ta daha çok oluyor. umarım dediğin gibi hallederler.

@loveinaflipbook; uyarı için teşekkür ederim. ve sana da geçmiş olsun. bu durumda sabırla yeni yamayı bekleyeceğiz.. =/

rezalet tabii. kabul etmemeniz iyi. kabul etmeden ağızlarına sıçmamanız kötü.

istanbul'da ne kadar alıyordunuz? çalışma koşullarınız neydi?

bunlari o herifin suratina karsi da soyledin mi

@crucio, hayır söylemedim. pis pis güldüm sadece.

@sen git ben geliyorum, istanbul'da en son çalıştığım ajansta cumartesileri tatildi. elbette iş yoğunluğu varsa ne cumartesi ne gece ne gündüz farketmezdi çalışırdın. yemek ve yol karşılanırdı. maaşı da çok parlak olmasa da ortalamaydı. en azından biraz daha hakkını verirlerdi.

güzelim İstanbul'u bırakırsan öyle olur :P şaka bir yana bazı mesleklerde şehir çok önemli. ben küçük bir ilçede yaşıyorum mesela kendi mesleğimi yapabileceğim sadece bir yer var, orada çalışıyorum mecbur. benim durumum okumuş biri olarak gene iyi sayılır, işçiler falan ort. 500-700 tl ye çalışıyorlar ve kendilerini şanslı görüyorlar. okul seçerken nasıl düşünüp taşındıysak, yaşadığımız yeri seçerken de öyle planlı olmak gerekiyor aslında. tabii hayat buna izin verirse.

İzmirde 2 sene önce benzer bir durum yaşamıştım
anadilin gibi inglizce bileceksin, dünya kadar cihaz (biz laboratuvarcıyız) bileceksin, bi yandan araştırma geliştirme bi yandan rutin testler önerilen maaş asgariden bir tık üstte
yanarım yanarım da adama höykürmediğime yanarım.
Artık höykürüyorum :) çözüm deil elbette ama en azından içinize dert olmuyor
valla tavsiye ederim ben gayet işveren olduğunu iddia eden esasen köle arayan bu münasebetsizlere dalga mı geçiyorsunuzla başlayıp, bu koşullarda o maaşa adam bulabilirseniz parasını vereyim bi tanesi de bana çalışsına giden
işçinin yemeğini vermeye mecbursunuz (yasal olarak mecburlar bal gibi) ile devam eden adam cevap verirse daha da şirretleşen bi şekilde resmen kavga ediyorum..
Ediniz gülümsemeye filan çalışmayınız rahatlarsınız hiç olmazsa.
Umarım gönlünüze göre bi yer bulursunuz.

o adama 2 katını verelim aynı koşullarda kendisi çalışsın. kodumun evladı..

İzmir'de bu grafikerlik vs. konusunda çok büyük çakallıklar dönüyor. Size "para mühim değil" ayakları yapacaklardır muhtemelen. "Siz bir başlayın da..." diye devam eder bunlar. Ne yazık ki bu işten İzmir gibi bi yerde para kazanmak çok mümkün değil. Yemek konusu da adamların insiyatifine kalmış. Kurumsal bir yer değilse çok sıkıntı çekiyorsunuz. Ama tavsiyem özellikle ajanslardan uzak durun. İzmir'deki ajansların hemen hepsi çakaldır. Grafikeri köle olarak ve geçici eleman olarak görürler.

ogle yemegini evden getirme gibi bir rahatlik varmis aga niye oyle diyorsun. bak yasak degil evden yemek getirmek woow. allahim sabir ver. buzdolabi+ mikrodalga zaten yemek cikmayan heryer bulunduruyor. cay kahve makinesi keza, bunlar simdi arti mi olmus. sefil haldeler demekki. keske cemkirseydin yuzune, aciktan dalga gecseydin.

yarın 1 mayısa gelin lan madem. hepinize söylüyorum.

herkes çok kibar davranmış ama ben dayanamayacağım, bunlar tam orospu çocukları. neden ağızlarının payını vermedin ki

o paraya hic bir is yapmadan sadece ofise bile gidip gelmem got diyip laaak diye kapiyi carpip ciksaydin.

köylü kurnazı diye bir laf vardır. çok gördüm bunlardan, seninki de aynı soydan gelme demek ki. 3-5 kuruşun hesabını yapıp şirkete tasarruf ettirdiğini düşünerek bir de göğsünü gere gere anlatır arkadaşlarına, çevresine. bazen öyle şeyler görüyorum ki, herşeyi istiyor, hiçbir şey vermiyor. ya hadi şirket büyük olsa, CV'ne koyunca bişeye benzeyecek olsa neyse, bir nebze katlanır insan gelecek için. ama bunlarda o bile yok. neye güveniyorlar anlamıyorum.

piyasanın boktanlığını fırsat bilen bir sürü şirket kriz zamanları imkanları olsa bile ücretleri düşürüyorlar. bir arkadaş vardı 2,5 maaşı 800'e düşürdüler 3-4 sene önceki krizde. ister bu paraya çalışırsın, istersen de başka bir iş bulabiliyorsan s*ktirip gidersin diyorlar. e tabii kimse gitmeye cesaret edemediği için de işlerine geliyor bu durum.

sözüne sadık, çalışanın hakkını veren şirket bulmak istanbul'da bile zorken, izmir'de daha da zordur diye tahmin ediyorum. allah bolca sabır versin sana, ne diyim :\ umarım o bahsettiğim düzgün şirketlerden birine denk gelirsin tez zamanda.

" Bu paraya gunde bi kez sadece firmaniza gelip osurmam bile "

Deseydin keske hafif gulumseyerek ve sakin bi sekilde..

net tabirle orospu çocuğu diyebiliriz adam için. hak yiyen şerefsiz haysiyetsiz piç. neyse
benim de aklıma cv'mi incelemeden jr. diye çağırdıkları zaman geldi. ulan insan bakar nerelerde çalışmış etmiş şuan nerede çalışıyor diye. 1 saat ibnelere konferans vermiş sıçmıştım ağızlarına. istanbul da baya büyük bir dijital ajanstı bu.

bu tipteki insana benzeyen bakteriler tutturabildiğine girişiyorlar işte.
sen de hata yok şekerim. bozma moralini elbet doğru düzgün bi yer çıkıyor. perfect olmuyor ama en azından askari müştereklerde anlaşıyorsun.

keşke istanbul da kalsaymışsın. kısmet.
gerçi istanbul da izmirli ajanslar gördüm. aynı izmir kafasını burada yaşıyor pezevenkler. izmirlileri severim egeliyik ama yani pinti pezevenksin işte.

garageband
fl studio
procreate
artrage

edit: ios olarak algılayıp cevaplamışım. ama mac'de de varlar procreate hariç :\

iProcrastinate
iMessage
Quinn
Twitter

- Alfred (Power Pack)
- Cloudapp veyahut Droplr

siemens.

samsung'un fırçasız motor olan bir modelini öneririm.

fırçalı motorlar ses yapıyormuş, fırçasız motorlar sessiz çalışıyormuş. bütün çamaşır makinelerinde geçerliymiş,haberiniz olsun :)

Samsung.

eğer zaman sizin için önemliyse mutlaka kısa programı (max. 30 dak.) olsun, hatta bende 15 dakikalık kısa programı olan bir makine var, özellikle yazın 1 kere giydiğim tişörtleri o programda yıkıyorum sudan, deterjandan ve zamandan epey tasaaruf ediyor.

sıkma devri çok seçenekli olsun (0-200-400-800-1000 gibi) çamaşırın türüne göre devrini seçin çamaşırlarınız ziyan olmasın.

ikisi bir arada olmasın; hem kurutma hem yıkama... bir makina 1 işi yapsın...ikisi bir arada olunca verimli olamayabiliyor.

aile yapınıza göre kazan büyüklüğü olsun; yalnızsanız ve uzun süre iki kişi olmayı düşünmüyorsanız 5 kg kazan, büyük bir aile için 7 kg kazan iyidir. yalnızım ama büyük eşya yıkamaya çok ihtiyacım oluyor (battaniye, kilim v.b) diyorsanız yine büyük kazanlı bir şey alın...

aklıma ilk gelenler bunlar.

bende samsung aldım memnunum şimdilik

yedek parça ve garanti sonrası uygun fiyata destek alabileceğiniz bir marka tercih edin.. beko öneririm şuan tüm beyaz eşyaları onlardan aldık..

lg çok güzel.

samsung +1

arçelik gümledikten sonra hotpoint ariston aldım ve çoook memnunum. iki yıldır kullanıyorum gerek sessiz oluşu gerekse tasarrufu programları vs si her şeyi çok güzel.

edit: şunun 9 kg lık gümüş renkli modelini 1100 e almıştık. diğer bütün özellikleri aynı, sadece renk ve kilosu farklı.
www.hepsiburada.com

Siemens kullanıyorum memnunum. Öncesinde Samsung vardıi ondan da memnundum. Vestel alma da ne alırsan al diyor herkes.

9 yıllık arçelik makina var. daha servis gelmişliği yok eve. arçelik iyidir.

samsung dan çok memnunum.

edit: 3 sene oldu, alırken ben bunu 20 sene kullanırım diye almadım. günümüz koşullarında 20 sene dayanacak makine yapılacağını sanmıyorum ayrıca teknoloji gelişiyor 5 sene sonra daha çevre dostu bir teknoloji çıkarsa onu alırım. ben ihtiyacıma/bütçeme en uygun, enerji ve su tüketimi az olan makineyi seçtim. bütün elektrikli ev aletlerimi alırken de bu şekilde davranarak aldım bana bir markadan şaşmamak düşüncesi ve bir şey alırken aman o işe odaklanmış markanın ürününü alayım düşüncesi çok saçma geliyor, nasıl olsa biraz da şans işi, en iyi denilen elde patlayabilir, en kötü denen evladiyelik olabilir.

arçelik,vestel ve bilumum koreli den uzak durman iyi olur.bosch un almanya üretimi olan modellerinden alabilirsin.
daha uygun fiyatlı profilo ve gorenje olabilir.

Arçelik'te üretim safhasında makina mühendisi olarak çalışmış arkadaşımın deyişiyle: asla arçelik almayın! adam diyor ki, gözümün önünde üretim bandında makina düştü ve kozmetik olarak düzelene kadar dövdüler. normalde böyle meselelere önem veren kurumlarda üretim esnasında bu tip makinalar doğrudan egale edilirken bunlar satışa hazır hale getiriliyor. bu sebeple de hatalı olma olasılığı artıyor.

arçelik alma +1

eski kalitesi yok malesef. ne aldıysak hiç memnun değiliz, fırınıma 3. kez servis çağıracağım. ekmek yapma mak. sı aldım bir heves altında made in china yazıyor. 3. ayında o da servise gitti ve daha kötü şekilde geri döndü. ardından tekrar gitti falan. buzdolabını da en kısa sürede hotpoint le değiştirmeyi düşünüyorum gürültüsünden bıktık çünkü. bu arada bu makinaların en eskisi 3 senelik.

malum ortama atarken genelde düşük özelliklisini değil de en yüksek özelliklisini atıyollar. o yüzden bulamamış olabilirsin. özellikle pro istemenin belli bir sebebi yoksa ultimate kur, bir sıkıntı yartmaz ki.

sen nerelere baktın bilmiyorum ama her versiyonu mevcut malum ortamlarda.

hatta release ismi vereyim kendin ara:

Microsoft Visual Studio Professional 2012-KOPiE
Microsoft Visual Studio Premium 2012-KOPiE
Microsoft Visual Studio Ultimate 2012-REMEDY

TÜMDEN gereksiz orjinal almıyorsan demek ki o kapasitede çalışmıyorsun ve %99 ihtimal ile free olan express veriyonu sana fazlasıyla yetecek buna girmeye hiç gerek yok.

bu işin mekanı tünel. zuhal'e git, en fazla çeşit orda. ama şart da değil, tünel'deki herhangi bir müzik mağazasına girsen bulursun aradığın gibi bişey.

Bundan yaklaşık 4 ay önceydi seninle aynı sorunsali yaşiyordum bir arkadaşın kafamı karıştırması souncu Stagg EDB Electric Upright Bass aldım ve önceden de bas gitar çalıyor olmama rağmen ufkum çok genişledi şiddetle tavsiye ederim.

tünelde özellikle senkop'a gidebilirsin. sx, cort vb. markalar yeni bşlayanlar için oldukça uygun. şahsen washburn, ashton, aria vb.. markalardan uzak durmanı öneririm. teller üzerinde gelir, ama bir luthier a götürüp sap ayarı vb. yaptırsan daha iyi olur.

birde upright bass bambaşka bişeydir. bildiğin kontrabasın elektrikli olanıdır.

pachelbel's cannon in D'yi anımsattı direkt. sanırsam onun bir uyarlaması zaten.
www.youtube.com

android'de kullanmak için telefona şifre koyman gerekiyor, ondan olabilir mi?

android'de activesync olayını niye kullanıyorsun ki direkt hesabını telefone embed etmek varken? bada kısmını bilemeyeceğim ama gmail için activesync ile uğraşma bence androidde.

@premathe şifre koyma hakkında bir fikrim yok

@loveinaflipbook önemli kişiler ile diğer kişileri birbirinden ayırtetmek ve diğer telefonumla rehberimin senkron kalması için ve push mail önce mailin küçük bir kısmını indirmesi işime geliyor. telefonu daha almadım işimi görürse bada alabilirim. ama ikiside bir acayip.

kısık sesle "mini"

Mini olmayan iPad kullanıyorum, evet ağır oluyor bir yerden sonra yanımda taşımak istemiyorum götürmek isterken. Ufak çantadan kastınız nedir bilmem ama sürekli sırt çantası taşıyan biriyseniz sorun olmaz ama yandan askılı spor çantamın içinde taşımak bir süre sonra beni yoruyor.
Ama evde olduğum zaman büyük ekranda oyun oynamak internete girmek çok zevkli, bu açıdan da memnunum.

arkadaşlar, peki dolmamsı parmaklarımla mini bana yetebilir mi? hadi çizim programlarında stylus kurtarır bir nebze ama ya garageband'deki o klavyeye barnaklarım basmazsa? gerçi denedim birkaç yerde, garip duygular içine girdim, kısa süreli test drive'da oluyor mu olmuyor mu anlayamadım :'( ne iğrenç insanım lan, millet can derdinde ben napıyorum. ama diğer cevaplarınızı da bekliyorum.

Mini de ipad 2 islemcisi varb2 ay daha bekle zamanin varsa haziranda yenileri cikacak onlardan alirsin

@rentts ya o söylenti hep vardı, bekledim bekledim çıkacak gibi mi artık şüphe etmeye başladım. kimi diyor mini çıktıktan 1 sene sonra çıkarırlar (eylül gibi), kimi diyordu mart-nisanda yeni bir ipad piyasada olur, olmadı. kafam karışık.

var mı bir garanti haber?

psnden aynı hesapla giriş yaptın mı?

normalde evet kullanıcı silindiyse save'leri çalışmıyordu galiba ama bi taraftan da ps plus' da cloud sistemi varya onun olayı bu tip durumlar için veya save' leri başka bir ps3' de kullanmak için olmalı. yoksa çok anlamsız olur. yani o save' lerin bi şekilde çalışması gerekiyor mantıken. save' leri formattan önce kulandığın psn hesabında ve aynı ps3' kullanıcı adında kullandığına eminsin dimi?

psn'e bağlı hesap yoktu son haliyle PS3'te. login olunmamıştı yani.

bu durumda "bay bay save'ler" mi? :(

kafası çalışan adamlarla beraber iç, takıl, pizza ye.

ama kendime saklamak istediğim fikirlerim var, para kazanmalık fikirler yani genelde. şimdi başkalarıyla, hele de içki masasında insan bir gevşer, sonra bir bakmışsın eleman köşe olmuş :P

ehm, o kadar da parlak diildir muhtemelen fikirler ama, tek tabanca daha seviyorum ben. bir ara o tiplerle de geyiğine içeriz, sorun değil :)

ben içki masası mı dedim?

kabus kerim - anneme funk
soundcloud.com

(bkz: brooklyn funk essentials)
youtu.be
youtu.be

Rammstein - zerstören ^^
(git: www.youtube.com

yanlış hatılamıyorsam ikea'da 4 parçaya kadar 40TL idi kargo, sonraki her parça için de 3-5TL arası bişey alıyolardı. bir arayıp sorun, fiyatlar fix.

Bende sanıyorum bölgeye göre fiyat veriyorlar idi.

hocam onu yaptım, 1100 TL'lik mobilyaya 350 TL çıkardı. Tükana gidip alıcam ben, herhalde o fiyatı çekmezler dedim.. çekerler diyosun :/

yarın bi gün okuyan olur:

Ankara'daki mağazanın nakliyatçısı DHL Ikea (Tel: 3929030-31-32) Ankara için parça başı fiyat veriyor, bizim beğendiğimiz koltuk 4 parçaymış, nakliyat tutarı 35 TL. Diğer mobilyacılarla kıyaslarsan havadan para ama 350 TL gördükten sonra deli ucuz geldi ha.. neyse hat..

carlito's way

into the wild

scarface,
carlito's way,
chicko,
blow.

Bay evet

Umarim dogru anladim ve dogru hatirliyorum ve film onerisi verdigime inanamiyorum

Gitar

Leaving Las Vegas

komedi olarak: me, myself & irene
dram olarak: mr. nobody (tam bahsettiğin gibi değil ama aslında tam olarak da bahsettiğin gibi, evet. izleyince anlayacaksın:D )

interstate 60

midnight in paris.

eat pray love(kriterine en uygun film bu galiba)
the weather man
yes man
ps i love you(da bence öyle bi film)
mine vaganti(de hafif öyle gibi ama değil gibi)
arizona dream(de zorunlu bi değişiklik var)
shall we dance(da yine bi anda hayatında değişiklik yapan bi adam var)
aklıma gelenler bunlar

Belki Bucket List?

En basiti objenin sabit olacağını varsayarak düşünürsek diyaframı kısıp yavaş enstantane ile çekim yaparsın. Yani diyelim ki 1/4'e f9 ile pozlarsan azcık hareket eden herşey bulanık çıkacaktır. Özetle hızı düşük tut diyaframı da ışığa göre ayarla işte.

inugard +1

en zahmetsiz öyle yapabilirsin. ama tabii günün değişen zamanları için diyaframın ayarını güncel tutman gerekir, takibini iyi yapmalısın. yoksa resimler giderek kararabilir (ya da sabah erken çekime başladıysan patlayabilir)...

Hmm evet o aklıma gelmedi benim, iç mekan diye düşündüm. Love'ın dediği gibi ortam ışığı değişkense sürekli takip etmek yerine enstantane öncelikli TV modu varsa makinede onunla çek takibe gerek kalmaz. Yani 1/4de çek diyorsun diyaframı o ayarlıyor.

Yaratmaz ama biraz fuzuli.

yurtdışındak tatsız sular?
deli misin kuzum? zibilyon çeşit su var. afrika taraflarına gitmiyorsan tabii.

bir türk bakkalı buluyorsun.
şansına saka mı gelir, hamidiye mi pınar mı bilemem.
times square'da pınar, almanyada hemen her marka su bulmuş biri olarak tavsiyem budur.
ama gerçekten güzel sular var. ph'a bakar iş.

bence mantıklı ama bavulda fazla ağırlık yapacak kadar alma, sonra ekstra yük için vereceğin parayla orda yağmur suyunu damıtan mekanizma geliştirsen daha ucuza çıkabilirsin...

ya sanki 3 ton su götürecek ya. ya harbiden şu dertsizlik gibisi yok be. millet kendine ne dert bulacağını şaşırıyor.

ucak kiraladiginizi farzederek sorun cikaracagini hic düsünmüyorum. tanker ucaklar zaten bunun icin var, ucuza gelmesi icin devletin kullandigi eski ucaklari da kiralayabilirsiniz. hatta rica ile filan ucak bileti almaniza gerek kalmaz.

bizim bi arkadas kullanip bundan memnun kalmisti
upload.wikimedia.org

suyu istediginiz yerden cekiyolar ayrica, göl olur, deniz olur, hatta kendinizde doldurabiliyosunuz.

yaratmaz. atın bagaja.

Gittigin ulkede Volvic varsa Volvic al, ayni erikli gibi. Su an yurtdisindayim, Volvic disinda su icemiyorum neredeyse.

Fena deyil :)

ben de beğendim.

La minör tonundan çık. Bir sürü ton var. Fa diyez minör yap mesela. Si bemol minör yap... La minör seni kısırlaştırır. Burada hemen la minör'e bok atıyorum sanılmasın. la minör'e çakılıp kalmak bu hale getirir.

Şarkının ilgi çekici bir yanı yok. Müzik yapmak için yeterli isteğin olabilir. Ancak daha çok müzik dinlemelisin. Daha çok çalışmalısın. Mesela Debussy dinle, Schumann dinle...

melodi çok tanıdık. bir de hareket katman lazım, çok uzun süre tekdüze gidiyor. biraz daha progressive yapsan olur bence. ama buna da biraz daha hareket katarsan drum'n bass'a bağlarmış gibime geldi :)

şu haliyle güzel film sahnesi arkası müzik olur yalnız.

bu arada greensleeves'i de dinledim, genelde iyi/başarılı çalıyorsun, tebrix

greensleevs'i de beğendim

Trailer müziği gibi geldi bana. Böyle ormanlık alanda güneş batarken birbirine üzgün üzgün bakan sevgililer varmış falan :) (çok pis hayal kurarım)

Kısaca beğendim ben. Sadece başlangıçta vurucu bi şekilde girse çok daha hoş olurdu. ben öyle seviyorum ondan yani, yoksa bu hali de çoghoş.

ophelia ayrılan sevgililerin bimde karşılaşma sahnesinde çalıyormuş gibi canlandı benim gözümde de. güzel olmuş, eline sağlık.

girişi tanıdık geldi ama beğendim

indirebilirmiyiz bunu

deja vu
www.imdb.com

hatta böyle adam mutfağa lazer tutuyordu.

will smith diye boşuna arıyormuşum. denzel amcaymış.

Dejavu

vimeo.com wiley-wearing my rolex
www.youtube.com m.a.d hadouken ????

maalesef ikisi de değil. böyle gitarlı mitarlı mutlu bir alternatif pop şarkıydı sanki. fare kostümü giyen elemanın yüzü belirgindi, tombalak, kirli sakallı bişeydi, takma fare burnu vardı uzun, kafasında da kapuşon üzeri kulaklar falan.

güzelmiş. ben de kullanabilirim, dediğin özelliği eklersen çok daha güzel olur bence. kronolojik ilerlemeye göre grafik de çıkarır mı? :D

yaş büyüdükçe ideal kilo artıyor onu merak ettim neden?

bahsettiğin eklemeyi gögüs bel kalça ölçüleri için de yapabilirsin.

@loveinaflipbook grafik olayı için boş vaktimin çok olması lazım :) ama mantıklı dediğin yapabilirim.
@Yiğitabi, ideal kilo hesabı benim yaptığım bir hesap değil. Dünyaca kabul edilmiş ideal kilo hesaplaması. Ben formülize ettim sadece. Nedenini bilmiyorum açıkcası.

@nevrotik evet aslında kayıt tuttururken o ölçüleri de alabiliriz. Hem çok daha güzel bi kayıt olmuş olur.

10 kilo eksiğim varmış. moralimi bozdun akşam akşam :)

yorumda ise ''herkes fiziğine hayran bir tek sen memnun olamıyosun ama abartmıyor musun sana diyecek sözüm yok'' yazıyor.

işin doğrusu; ideal kilo, yağ-kas oranı bilinmedikçe hiçbir geçerliliği olmayan bir bulgu. yani ideal kilo diye bir şey yok, ideal yağ oranı ve kas kütlesi var. aynı boyda, aynı kemik yapısında aynı kiloda iki insanın görünüşünde dağlar kadar fark olabilir. diyeceğim o ki, yağ-kas hesaplamalarıyla ilgili şeyler ekleyebilirsin.

çok güzel bu ya

bir öneri de benden: profil olabilir. 2-3 kullanıcılık. tabi kaydet butonundan sonra

para harca, ya da aklındaki şeyleri yapmayı ertele. ikisi birden olmaz çünkü :/ hayatın kuralı bu, her istediğimiz olmuyo ki :/

illa öneri istiyosan ahşap boyama kursuna git halk eğitim merkezinde.

grupanya, yakala.co, tatilsepeti'ne falan bak belki ucuz tatil bulursun. 2 hafta süper zaman, boşa harcama.

2 hafta tatil yapıp hiç işe bulaşmayacak olsam yapacaklarım:
giymediğim bütün kıyafetleri toparlayıp bir derneğe vs nereye verebilirsem götürmek. Aynısı evdeki zibilyon tane kalem defter vs kırtasiye malzemesi için de geçerli.Atılacak makyaj malzemelerini vs atmak buzdolabındaki tarihi geçmiş ilaçları vs temizlemek annem hangi ilacın ne ilacı olduğunu anlamadığından onların notlarını yazmak.
Bir de aynı temizliği bilgisayarlarımda yapmak + mail kutusu temizlemek ve düzenlemek ki yarım günümü alır.
Başlanıp bitirilmemiş 3 kitabı bitirmek yeni bir tanesini okumak üzere almak.

bence yuruyusleri yap, uygun giyecek ve ekipmanla...ne kadar kotu olabilir ki norvec mi burasi...bahane

Google'dan baktım da milyon tane yazı yok. Elle yerleştirmek ve fotoğrafı maskelemek dışında başka bir yolu yok.

Hatta saydım 27 satır var.

Şöyle bir öneride bulunayım bu işlemini biraz pratikleştirmen için;

Bir satırı yaz, sonra bunu kopyala. Sonra iki layerı kopyala 4 layer elde et, sonra 4 layerı seç kopyala 8 layer olsun ... diye devam et.

Illustrator kullanıyorsan, bir satırı yaz aşağı kopyala. Sonra Repeat komutunu kullan, son yaptığın hareketi tekrar edecektir. İstediğin kadar satır oluştur "Repeat" ederek.

bir kere yazıp, o yazıdan bir pattern oluşturabilirsin. sonra da yüzeye o paterni uygularsın.

photoshopu bilemedim ama processingde 3 dkda yapılabilir.

pattern oluşturacaksın +1

çalışıyorsan ve mayışın bankaya yatıyorsa genelde en avantajlısı mayış hesabının olduğu banka ve o şube oluyor.

ing ve teb'den uzak durda ne yaparsan yap.

garantiden 13 bini 230 dosya masrafi 105 lira yillik sigorta ile 0,74den cektim. 2 yillik.

@kratos maaş müşterisi ya da kamu mu ? Baya iyi bir orandan vermişler krediyi.

maasim o bankaya yatiyor ama maas hesabi olarak gorunmuyor.

uzatılamıyor, yeniden başvuru yapman lazım.

vize uzatma mümkün değil son tarihten önce dönmen gerekli

sadece turkcell değil, bütün operatörler kazıklıyor. ufak bir hesap yaparsan açıkça görebilirsin.

fiyatları ve verdiği/alıkoyduğu imkanları karşılaştır bence.

kullandığınız paketin büyüklüğü arttıkça kazıklanma miktarınız azalıyor.

süper paketle bile ortalama 300 lira çakıyor turkcell.

ya da Duracell Powermat olmasa Google Charging Orb da olabilir. Powermat'i eşimle birlikte kullanmak için istiyorum ama yoksa da napalım artık...

baska powermat al, onlar gelmemis henuz. www.amazon.de

bi önceki firmware'e dön.

downgrade olmuyor diye biliyorum?

Adobe Acrobat Professional ile en rahatı.
yoksa başka programlar da var yapan ama aynı performansı alamıyorsun.

mümkündür. (bkz: nitro pdf)

Abby fine reader.

23 Nisan var salı günü, long weekende bağlıycak millet heralde.

aynwn oyle ondan galiba, sabah biraz daha uyaninca durumu ben de idrak ettim.

sadece pazartesi izin alarak 4 günlük mini tatil yapabileceğiz. daha ne olsun. oo beybi.

1-2 doğru.
online bilet konturarına da ne zaman gittiğine göre değişir. bir saat önce gidersen biraz daha fazla sıra olabilir normale göre.

evet. ilaveten. uçuştan 24 saat önce hem yerini seçip hem biletini evde/cafede yazıcıdan çıkartabilirsin. ekstra bavulun yoksa çatır çatır sıra beklemeden uçakta olursun.

1 ve 2 doğru ama 1 saat önce boarding başlar genelde, bagajı teslim ettikten sonra koşuşuturmamak için biraz daha erken gelmek mantıklı.

1- dogru. en gec ucusa 90dk kalaya kadar.
2- mobil binis karti alarak, bilet bastirma sirasina da girmenize gerek yok. sadece bagajinizi verebilirsiniz. eger yaniniza alabiliyorsaniz direk ucaga gidebilirsiniz.

2- bilet bastırma diye bir şeye gerek yok. satın alma işlemini gerçekleştirdiysen doğrudan check-in'e gideceksin.

eğer gerekli vitaminlerin vs'nin emilimini engelleyen bir sindirim sistemi hastalığınız yoksa balık yemek en doğru seçimdir. ilaç yerine doğal yöntemleri denemek gerekir.

doğru söylüyorsun kedili madam ama interentte yaptığım araştırmaların referansıyla yaptığım hesaplara göre en az 2 günde 1 balık yemek gerekiyormuş ve o kadarı zaten balığı çok sevmeyen bendeniz için biraz fazla. yani hadi 1 hafta yerim, 2 hafta yerim, 3. haftada çatlarım. o yüzden balık yağını tercih ettim. yoksa zaten yiyorum arada balık, sadece yeterli değil sanırsam :)

birincisi balık yağı ilaç değil. besin takviyesi.

balık yağı içerdiği omega-3 sayesinde miyelinlere bir şey yapıyor 8işin bilimsel kısmını hatırlamıyorum). ama öyle beklediğin gibi bir konsantrasyon artışı olmaz. bir de balık yağlarının omega3-6 , morina ciğeri yağı gibi versiyonları var. o bilmemne ciğeri yağını bulursan onu al derim, bulamazsan sadece omega 3 içerenini al. önemli olan omega3/omega 6 oranını artırmak.

kilo aldırma, kıllandırma fln yapmaz. fakat vücuduna yoğun yağ alıyorsun. yağ ne yaparsa onu yapar. aldığın yağı yakmazsan kilo alırsın elbet.

bitkisel jelatin sanırım dediğin şey. emin değilim ama. normal kapsüller jelatinden (çeşitli baş hayvanlar. domuz olup olmadığı güvencesi olmadığı için.) yapılıyor. ama çok bulunan bir şey değil.

bulabilirsen nordic naturals diyorum. kullanmadım gerçi ama sitesi beni ikna etti:)
onun dışında solgar ve oceans (galiba) var.

arsiv.ntvmsnbc.com

hafiza ve konsantrasyon icin b komplex ozellikle b6 b12 vitaminleri ise yarar. doktora danisin size b kuru verebilir. ozellikle unutkanlikta uygulatiyorlar bu kuru. omega 3-6 saglikli yasam icin cok onemli yag asitleri, gunluk alinmasi tavsiye edilen degerler var. kolesterol ve kalp damar sagligi icin gerekli. sahsen 2 haftada bir balik yiyen biri oldugum icin omega kapsulu kullaniyorum.

doğal yöntemler dururken neden yapay şeylerin tercih edildiğini asla anlayamadım. ama ilk yazdığıma ekleme yapmak istiyorum. gerekli vitaminlerin emilimini engelleyen bir sindirim sistemi rahatsızlığınız varsa, ağız yoluyla alacağınız doğal ya da yapay hiçbir şey zaten değerlerinizi yükseltmez. tek yolu damardan verilecek şeylerdir. ayrıca kendinizde herhangi bir vitamin, mineral vs eksikliği olup olmadığını öğrenmek için bir kan tahlili yaptırırsanız, sonrasında bunu doktorunuzla görüşerek uygun bir sonuca varırsınız.

neresi olduğu değil de, o fotonun başka hangi sayfalarda olduğunu bulan arama motorları var. o fotonun olduğu diğer sayfalarda belki bir açıklama falan bulursun oranın neresi olduğuna dair.

google görsel arama var, resim yüklüyorsun. bir de www.tineye.com var benim bildiğim.

cevab bu galiba:
(bkz: google görseller/@demcan)

pdf ve epub olarak yayınlanıyo abi kitaplar. pdf olanları epub ya da benzeri bi formata çevirip okuyabilirsin e-ink aletlerde rahatlıkla.

kindle paperwhite en iyi alet şu anda.

paperwhite benim de aklımda olandı, ama işte uyumsuzluk sorunu olur mu diye çekiniyorum. bir de annem format çevirme işlerini becerebilir mi acaba diye de çekiniyorum en fazla aslında :)

türkçe kitapları epub olarak bulmak pdf olarak bulmaktan daha zor. o yüzden pdf çevirmeyi önermiştim. işlem basit ama karşımızda bir anne var tabi, işler değişiyor o zaman. onun dışında türkçe karakter uyum sorunu falan artık düşünülecek şeyler değil, sanmıyorum türkçe karakter desteklemeyen bir ebook reader olduğunu piyasada kindle vb. bildik markalar arasında.

idefix'ten alacaksa kitapları nook daha mantıklı bir seçim olur. kindle için drm kaldıracak sonra calibre ile çevirecek vs. zor işler bilmeyen için. ha, yok internetten indirip okuyacak dersen kindle dx al, pdf okuması daha kolay olur.

ben anneme alsam nook alırdım, e-ink dediğin için öyle diyorum, yoksa tablet de işini görür ya da kindle fire.

eğer yeni bir eklenti kurduysan, imleci otomatik olarak üzerine alıyor olabilir. son kurduklarını kaldır, düzelecek mi bir bak bakalım. olmazsa da CTRL+L kısayolunu kullanabilirsin.

son eklentiyi kaldırınca düzeldi

Resim güzel olmuş (:


Bu aşamada Kindle Paperwhite e-book reader'lardan en iyisi. Bu doğru.

Şöyle bir yolu varmış, alıntılayım:

Pw'ta da istediğin her şeyi okursun çok basit,
mesela istediği çizgi roman mı, jpg şeklinde mi yayınlanmış kopyala worde farklı kaydet de pdf yap at paperwhite'a ekranı ister landscape et ister etme oku.

paperwhite'ı eleyecek olursak birebir aynı dilemmanın içinden gelen birisi olarak, çok düşündüm, taşındım, çok araştırdım, kafamı kırdım, interneti didik didik ettim. iki cihazı da inceledim, test ettim, kullandım, bızıkladım.

ve sonunda ipad mini 2'yi beklemeye karar verdim. yakın zamanda geleceği söyleniyor. benim de androidli telefonum var, o yüzden android ile ilgili kısmı onun üzerinden halledebilirim gibi düşündüm. ama benim ios üzerinde seçim yapmamın bir nedeni de belli başlı bazı ios app'leri (garageband, flstudio gibi müzik yapım appleri mesela, ya da reminders vb gibi ios'da standart gelen app'ler). bunun yanında ios app'lerindeki desteğin güzelliği (kastettiğim ekran desteği, androidde gerdirilmiş gibi gözüken app'ler ipadlerde native çözünürlükle geliyor) de cezbedici. misal kindle'ın android ve ios programı da var, kindle kitaplarını android ve ios cihazlarda okuyabiliyorsun. ama android versiyonundan herkes şikayetçi, eciş bücüş diye şikayetler okuyorum heryerde, ipadlerde falan böyle değil mesela.

evet fiyatı pahalı, ama ucuza getiretebilme ihtimalin varsa bence ipad'e bak derim, hatta imkanın varsa 2'yi bekle...

@mecazimursel01, ekranda görmek mesele değil tabii de, renksizlik sorun. siyah beyaz sonuçta e-ink benzeri bir teknoloji kullanıldığından. çizgiroman dediğin renkli renkli olur, bişeyler patlar kanlar akar. onları siyahbeyaz ne anlarım ne keyif alırım.

@loveinaflipbook, retinalı falan olucakmış sanırım ipad mini 2 evet duydum ama benim tabletten beklentilerim zaten birkaç uygulama gibi basit şeyler, sanmıyorum sorun yaşayacağımı o konuda. ucuza getirmek gibi bir şey de mümkün değil, zaten yurtdışı satış fiyatı 770 lira. 2 tane nexus 7 parası yani.

İpad mini'yi 700'e aldım ben. Çok da memnunum. Eğer amacınız sadece e-book ve çizgi roman okumaksa, önümüzdeki ay mini 2'nin çıkacağı söyleniyor. Bu durumda eski mini'nin fiyatı daha da düşecektir. 1 ay bekleyip alabilirsiniz.

Yoo siyah beyaz değil o kadar..

Piyasadan artık kırılabilecek sürümde olan PS3 bulamazsın. Ben ikinci el kırılabilir temiz cihaz (firmware 3.55 veya altı) çok bekledim ve bulamayınca gidip sıfır kırılamayan cihaz almak zorunda kaldım. Bu yüzden oyun masraflarını kesinlikle göz önünde bulundurun.

Bende 320 GB var, ama aradan bir sene geçmesine rağmen "160 GB da alsaymışım olurmuş" diyorum.

Slim ve ultraslim görüntü ile alakalı. Ben Slim kasa PS3 'ümden memnunum. Ultraslim olsaydı keşke demiyorum.

Kopya oyun için v3,55 veya altında olması lazım, bu şekilde ancak ikinci el bulabilirsiniz. Kopya oyun alırsanız oyun güncellemelerini internetten indirip kurmanız gerekir, her yeni çıkan oyunun kopyası hemen çalışmaz mesela PES2013 için oyunun çıkışından 4-5 ay geçtikten sonra kopyaları çalıştırabildiler, oyunları internet üzerinden oynarsanız konsolunuz brick olabilir, bir de kopya oyun olunca işin boku çıkıyor bir o oyuna saldırıyorsunuz bir buna, maymun iştahlı olup çıkıyorsunuz ama orijinal oyun alırsanız bitirene kadar oynarsınız, para verince daha bi zevkli oluyor, sonra oyun bitince de gidip takas edersiniz.

hiko seijuro'nun da dediği gibi artık piyasadaki ps3'ler kırılamayan firmware ile geliyorlar. ama bu sizi yıldırmasın, oyun değişimi yapabileceğiniz mağazalar var, oynayıp bitirip bir başka oyun ile 10-15TL gibi bir fiyata değişim yapabiliyorsunuz. bunun yanında shopto.net gibi sitelerden satın alacağınız oyunlar Türkiye fiyatlarından çok daha ucuza geliyor (shopto'yu kesinlikle tavsiye ederim).

model olarak da bende slim 320GB var, ama mantıken her yeni nesil modele yeni özellikler ekleniyordur. misal fat kasadan slime geçerken boardda birtakım iyileştirmeler yapıldı, ısınma sorunu azaltıldı, vb. ultra-slim kasalara da yeni özellikler eklenmiştir muhtemelen, bir araştırın derim. çok bir fark yoksa, fiyata göre yönlenebilirsiniz.

daha geçen gün kontrol ettim 320GB'ın %80 gibi bir kısmı boştu sanırsam. içinde de bayağı bir gereksiz dosya (eski oyunların install ve update dosyaları vs) biriktiğini göz önünde bulundurursak 160GB da yeterli olacaktır görüşündeyim.

Sen ps2 de pes 2013 oynayabilir misin ?

Yeni oyunlar Ps4 ün teknik özelliklerine göre hazırlanacağından, Ps3 desteklemeyebilir, bu oyuna göre değişir.

Bir süre PS3 için de oyun çıkmaya devam eder, sonra yavaş yavaş kaderine terkedilir.

2-3 sene daha çıkmaya devam eder PS3'e hemen hemen tüm oyunlar. Ancak kaçırdığın oyunlar da önemli oyunlar olur. PES ve COD ağırlıklı bir oyun anlayışın varsa sıkıntı olmaz.

Ne gibi sıkıntılar olur dersen, örneğin FİFA'da oynanış anlamında pek bir yenilik olmaz yeni çıkan oyunlarda, kadrolar güncellenir yeni oyun diye çıkarılır piyasaya falan.

faith no more +1

ayrıca lokomotif oyunları / sony oyunlarını ps3 için çıkarmazlar artık bence. bir sonraki god of war (ascension'dan sonraki) ya da olursa uncharted oyununu oynayabilmek için ps4 almak gerekebilir yani...

www.flypgs.com

belitmeyi unuttuğum bir nokta kalmış: en yakın zaman için düşünüyorum. bu pgs kampanyası bayağı iyiymiş ama geç kalıyor benim için biraz.

www.skyscanner.com.tr

genel kural şu ne kadar erken o kadar ucuz bilet.

easyjet istanbul çıkışlı basel ve londra ya gidiyor. baselden avrupanın istediğin yerine aktarma yapabilirsin.

ryanair.com ve airbaltic.com diğer ucuz uçuş yapan firmalar.

bunların ana sayfalarında bazen fırsat, sondakika fırsatları vs gibi ucuz uçuşlar için bilgilendirme oluyor.

ne yapacaksın kaydını mı sildireceksin ?

kaydı sildirip tamirden gelen yeni telefonu ekleteceğim. ama eski telefonun bilgilerine ulaşamıyorum.

O zaman işin zor. O bilgilere ancak telekominikasyon kurumundakiler erişebiliyor. Durumunu anlatan bir dilekçe yazarsan belki yardımcı olurlar.