şu anda benim de aklıma net bir şey gelmedi lakin collected prose kitabına göz atın okuyun derim. romanlarında seçtiği karakterleri veya değindiği konuların alt yapısı yer yer bu kitapta yatıyor. otobiyografik yazılarını içeriyor kitap. bir göz atın konu bulmanıza yardımcı olabilir.

www.amazon.com

ulan insanların ne zevkli tez konuları var. konuya hiç vakıf değilim ama paul auster'ın neredeyse her kitabını okumuş biri olarak belki the red notebook'tan yürüyebilirsin diye düşünüyorum. neredeyse her kitabını bu kitaptaki en az bir öyküyle bağdaştırabilirsin diye düşünüyorum. özellikle roman yazmaya başlaması ve new york trilogy'nin nasıl yazıldığıyla ilgili öykü iyi bir başlangıç noktası olabilir.

spesifik başlığı bulmadan evvel paul auster ismini bulmuş olman enteresan.

brooklyn follies ve sunset park romanlari incelenebilir. bildigim kadariyla ardarda yazildi 2 kitapta. yazildigi tarih sonrasinda brooklyn de baslayan degisim(tabii ki bu kitaplar on ayak olmadi buna) ama bazi sokaklari tarif ederken bile paul auster romanlarindaki gibi diye bir deyim kullaniyor insanlar. hakikatten nasil tasvir etmeyi basariyor bu sekilde bilmyorum ama hakikatten kitaplardaki gibi. senaryosunu yazdigi film "smoke" ve meshur nytimes hikayesi... kisacasi brooklyn ve paul auster arasinda bir iliski kurulabilir.

veya hector mann...

turk restoranlarinda? Eger satin almaktan bahsediyorsaniz, 8th ve broadway kesisimindeki liquor storeda raki satiliyor oldukca ucuza. brooklynde veya jerseyde turk marketlerinde o tur mezeler var ama manhattanda gulluoglunun veya simit simitin meze sattigini sanmiyorum. brooklynde semsettin bey (sheepshead bay) bolgesine giderseniz oradaki turk marketinde olabilir.

www.astorwines.com
www.parkaveliquor.com

bu arada bi "tip" vereyim. foursquare'de de anahtar kelimelerle bulabilirsin. genelde restoran buluyor ama.

avenue a de key foods un karsisindaki liquor store da vardi. gecen sene almistim. google map den bir bakip ara sor her ihtimale karsi...

c1211.hizliresim.com

picturf.com

layer options'tan opacity'i dusurun.. daha sonra png olarak kaydedin...

cok saol. akil bir karis havada, dikkat etmemisim...

www.dafont.com

Script > Various başlığında aramaya başlarsan iyi olur

font olarak bilemem ama eğer tasarım içinse adobe indesign da yapabilirsin

bu font degil sanirsam...
adobe illustrator i acip herhangi bir font u convert outline edip ise basla... daha sonra ungroup yapip her karakteri vektorel olarak ayri ayri elde et..
sonra fontun icine koymak istedigin yaziyi uzerine getirip ikisini secip(yazi ve tek harf) sag tus>make clipping mask dersen bunu yaparsin....
ilk aklima gelen bu kontrol etmedim henuz...

bir tane özel menü oluştur. onun sıralamasını kendin belirle. Pagenavi eklentisiyle üst bölümde de özel menüyü getir. işlem tamamdır.

fonlarıda css dosyasından değiştirebilirsin.

menüyü hallettim. peki css'den nereyi kaldırmam gerek tam olarak. mesela o özel fontların Trebuchet MS olmasını istiyorum.

organizeoluyoruz.com

nereyi editlemem gerek?

css içerisinde bunu bul:

font-family: 'HelveticaNeueLTCom37ThinConde';

şöyle değiştir:

font-family: Trebuchet MS;

fontlar icin firefox ta firebug eklentisi kur. ordan bulup degistir.

hangi sarkidan bahsettiginizi anlamadim ama film genelinde otto dan saudade caldi.
birde bu adamin ilk albumune bakin diger sarkilar ordan olabilir...

boyle bir sey yapildigini hic duymadim. laptop kontrolu derken, bomba yapiminda kullanilan madde kalintisi aramasi yapiyorlar. o da bilgisayarin acilmasini gerektiren bir islem degil.

bazen laptop'u açtırabiliyorlar ancak bunu sadece cihazın gerçekten laptop olup olmadığını anlamak için yapıyorlar (iç hatlarda falan oluyor genelde bu). yazılım kimsenin sikinde olmaz.

usta ne alakası var laptop kontrolünün yazılımla? adamlar laptop kasasının içine bir şey gizlenip gizlenmediğini görmek için açtırıyorlar sadece. laptopındaki korsan yazılımlarınla rahatça uçağa binebilirsin.

yok aletin calisip calismadigina baktiklari da oluyor. ama windows'un acilmasini beklemiyorlar, isiklari yanip ta calistigini, yani gercek laptop oldugunu belli edince geciyorsun.

bu arada bazi forumlarda rastladimda konuyla ilgili postlara. belki boyle bir olaya sahit olaniniz vardir diye sordum.

Zeytinia hala açık mı kapalı mı bilemiyorum. atlantic city'deki açık.

Neighborhoods: Upper East Side, Yorkville
1824 2nd Avenue
(between 94th St & 95th St)
New York, NY 10128

2-3 hafta evel onunden gectim yada oyle hatirliyorum acik burasi..
cok saol

citibank

citibank var benim de bildiğim ama abd'de her yerde citibank olmayabilir.

new york'ta ziraat bankasi var. citibank daha cok dogu yakasinda yaygin

dogru citibank cogunlukla doguda var ama seven eleven la anlasmalari var komisyonsuz para cekmek mumkun ama bilemicem diger ayrintilari. hsbc ninde bu tarz bir hesabi var diye hatirliyodum bir arastirin istersiniz.

tesekkür ederim bilgiler için,
saygılar.

aninda guncellenmez ki istatistikler. yarin gorursun muhtemelen.

Google Analytics kodun doğru yüklendiğini onayladı mı? Eğer onayladıysa tarihe bakman gerekir. Tarihi bugünün tarihi olarak seçersen görebilirsin. Ama veriler biraz gecikmeli oluyor sanırım.

Başka bir sayaca gerek yok bence. Bu arada Google Analytics kullananlara AdWords kuponu hediye edebiliyor.

(bkz: statcounter)

ayrıca analytics 1-2 saat gecikmeli gösteriyor

sıradan bir bilgisayar kullanıcısının asıl vaktini fotoşop öğrenmek alır. gerisinde pek bir numara yok eğer yaratıcılık denen yetiye sahipseniz...

yaklaşık 3 yıldır web tasarım işiyle profesyonel olarak ilgileniyorum. fakat her yıl bir önceki yıldan çok daha farklı yerde olduğumu görüyorum. Tecrübe ciddi anlamda bu iş için çok önemli, aldığınız ve ya yapmaya çalıştığınız farklı projeler size çok şey katacaktır. İlk etapta html öğrenmeniz sizin için bir artı kazandıracaktır. Eğer grafik tasarıma yeteneğiniz yoksa muhakkak programlama dillerinden bir kaçını öğrenmeniz gerekmektedir. yoksa malesef halk diliyle "web tasarımcı" olamazsınız.

aslında bu karışık bi terim. web tasarım adı altında arayüz tasarımıda var koduda var. bence ilk baştan ona karar verin. misal arayüz tasarımcısı oluıcaksanız photoshop üzerinde yoğunlaşın(tabiki işin uygulanabilirliğini kavramak daha doğru iş yapabilmek için html ve css i öğrenin) çünkü sağlam interaktif ajanslarda işler bu şekilde yürür. her işin ayrı adamı vardır. bir projede arayüzü, motion'ı, kod'u, flash'ı ayrı kişilerden sorulur. bunu düşünüp hareket edin bence.

zeka kısmına gelince bence analitik zeka önemlidir. kurslarla vakit kaybetmektense ufakta olsa projelerle kendinizi geliştirmeniz daha mantıklı. alkolik imam ın dediği doğru. iş yapmak, projede yeralmak kursun sana aylarca vereceğini çok kısa sürede katacaktır.

kolay gelsin

kurslarına gidersen yarım sene yeter ama teknik olarak öğrenirsin, gerisi sana kalmış; her eğitimde olduğu gibi.

çok grafik içermeyen statik web sayfaları için word kullanabiliyor olmanız yeterli aslında. sadece word'le bile gerçekten profesyonel gözüken bir site yapmak mümkün. (iyi bir tasarımcının, doğru programlarla yaptığından daha uzun sürede olur ama yine de olur)

word bilen birinin frontpage ya da dreamweaver kullanmayı öğrenmesi, sadece merak işi ama hala statik sayfalardan bahsediyoruz.

statik olmayan sayfalar üretmek için bir yere kadar hazır scriptler'den falan faydalanmak mümkün olur, tabii bunların nasıl kullanılacağını bilmek de ayrı bir külfet.

ve yine hazır şablon siteler var, cms'ler var, bir dolu paket vs var. bunlarla bir şeyler yapmak da mümkün. etrafta gördüğümüz bir çok site böyle yapılıyor. bunları kullanmak iyice basit.

ancak asp, php falan derken kod yazmak girerse işin içine, o bambaşka bir "meslek". bir kaç ayda öğrenilecek bir şey değil sıradan bir kullanıcı için.

Web tasarım, markanızın dijital vitrinidir. Sadece güzel görünmekle kalmaz; kullanıcı dostu olmalı, hızlı açılmalı ve her cihazda sorunsuz çalışmalıdır. Etkili bir web tasarımı; ziyaretçiyi müşteriye dönüştürür, güven verir ve sizi rakiplerinizden ayırır.
Doğru yapılandırılmış bir site, sadece estetik değil; aynı zamanda stratejik bir iletişim aracıdır.

www.creodive.com.tr

önce html.
sonra css.
biraz da javascript.
sonra tekrar css.
çünkü ilk başta hiçbir şey anlamayacaksın. Web tasarımına merak saldım dedikten sonra 3 saat youtube videosu izleyip vscode’u indirirsin.
iki hafta sonra kendini portfolio sitesine "coming soon" yazarken bulursun.
ve evet, o coming soon hep orada kalır.
bitdyno.com

genelde yeni pasaport çıkartınca, eski pasaportta devam eden vize varsa pasaportları birbirine zımbalıyolar. o şekilde kullanabiliyosun. ama söz konusu ülke rusya olunca mantık yürütemiyo insan.

iptal edilmiş eski pasaporttaki vizenin geçerli olup olmayacağı ülkesine göre değişiyor. en iyisi konsolosluğu arayıp sorun siz. ya da birkaç damla japonla yapıştırın o pasaportu iç tarafından.

daha once girisiniz varsa eski pasaport ile (su an kullanilan vize degil, onceki vizelerle olsa da) bir sorun olmaz saniyorum. benim 2-3 arkadasim 2 pasaport tasiyorlar pasaport yipranmasindan dolayi. ama daha once hic giris yapmadiysaniz bilemem.

@kakoy: onceden dediginiz gibi bir durum vardi, cunku cok girisli yesil vizeler ayrica veriliyordu, pasaporta yapistirilmiyordu. bu yuzden de yeni pasaport cikartanlar eskisini de tasiyorlardi. ama artik vizelerin hepsi pasaporta yapisacak, o yuzden pasaport yenilemede de bir takim burokratik islemler geldi.. karisik isler...

onceden rusya'ya cok sayida giris cikisim var. o kadar cok kagit kurek isinde de hemen hemen sorunsuz gidiyoruz yillardir ama yine de emin degilim. 386 dx'in dedigi gibi yapistirmis benim pasaportu vize aracisi. :) yenilemeyi yapacak zaman da kalmadi zaten. artik koyacagim cebime fazladan bir 5oo usd, oyle gidecegim bakalim. hakkimizda hayirlisi olsun.

ben sanmiyorum bir sey olacagini. sonucta daha once gittiyseniz muhakkak registiratsya var. kayitlarinda gozukuyorsunuzdur onlarin. tahminim ruscaniz da var. birsey olmaz diye umuyorum. 500 ne amacla? eger almaz ve geri gonderirler diye korkuyorsaniz ki Allah gostermesin olursa boyle birsey donus masrafinizi kullandiginiz havayolu karsilar. ama sizde inad durumuna dusersiniz. soyle soyleyim eger turkiye de check-in de ve pasaport kontrolde birsey demezlerse orada da demezler. hee sunu da soyleyim en kotu oradan geri dondugunuzu dusunelim. muhakkak ama muhakkak protokol kagidi alin. onu almadan geri gelirseniz vize basvurularinda (rusya ya) buyuk sorunlar yasarsiniz. herseyin yolunda gitmesi dilegi ile...

arkadaslar, bu satirlari rusya federasyonu topraklarindan yaziyorum! yani oldu benim is! :) herkese yorumlari icin tesekkurler.

@kakoy: 500 usd'yi gaspadin militsiyoneri ikna etmek icin dusunmustum zaten, ya da ikna edemezsem de geri gonderilene kadar oralarda surunursek basit ihtiyaclarimizi giderebilmek icin. bir defasinda dediginiz gibi thy yetkilisi beni uyarmisti pasaportun durumuyla ilgili ama sonrasinda bir sorun yasamadan gecmistim. bu seferde de hic sikinti olmadan gectim sinirdan.

haydi gecmis olsun )))
vsem privet ;)))

photoshoptan ziyade bazi resimlerde lightroom veya makinenin kendi edit programiyla minik düzeltmeler yapilmasi iyidir. yani güzel bir kompozisyon bulup ufak ışık hataları yaparak kompozisyonu harcamak acı geliyor. şahsen her cektigim fotografi hem arw hem de jpeg olarak sakliyorum. uzerinde minik degisiklikler (Saturation, noise v.s.) yaptiklarimin orjinal halleri de kaliyor. ama photoshopla bokunu cikartmaya karsiyim evet. kanaatimce o zaman fotograf ceken degil fotograf editleyen oluyorsunuz.

elbetteki en iyi fotoğraf manipule edilmemiş olanıdır. ama günümüzde photoshop ve türevlerinin aşmış durumda kullanılması ile gerçek fotoğrafçılık teknikleri arka planda kaldı ne yazıkki. önüne geçilemeyeceği için bunu kabul etmek gerekiyor bir yerde(şayet ihtiyaç ise).
fotoğrafları da iki ayrı kategoride incelemek gerekiyor bu durumda; manipülasyon görmüş ve görmemiş olarak.

hiçbir fotoşap eseri usta bir fotoğrafçının müdahalesiz fotoğrafının yerini tutamaz illaki.

bence el değmemiş, işlenmemiş fotoğraf candır. ama işlenince çıkan süper sonuçlar da canandır. tepkili olmaya gerek yok. tarz meselesidir. dileyen analog çeker el bile değmez, dileyen fotoğraf daha karta bile düşmeden bin filtreden geçer ve enfessonuçlar verir... Ama sıkıyorsa fotoşopsuz gelinsin yani :]

bir, resim değil fotoğraf. (fotoğrafçılar çok kızıyor buna)
iki, dijital manipülasyon fotoğrafçılık içinde ayrı bir koldur zaten, kolaj falan yapıyorlar, kesip biçiyorlar. diğer taraftan sizin dediğiniz küçük düzenlemeler filmle çekilen fotoğraflarda da yapılıyor. karanlık odada bile ışık ayarlamaları gibi çeşitli düzenlemler teknik olarak mümkün ve profesyonel bütün fotoğrafçılar bunları yaparlar. dolayısıyla dijital müdahaleler de abartıya kaçmamak kaydıyla hoş karşılanmalıdır bence.
maksat seyir zevki veren ve mesajı olan bir fotoğraf yaratmaksa ve müdahaleler de buna yardımcı oluyorsa neden hor görelimki.

sanırım siz hdr tekniğinden bahsediyorsunuz, bana da çok yapay geliyor. fotoğraf değilde yağlı boya tabloya bakar gibi oluyorum

dijital fotoğrafçılıkta düzenleme yapmamak imkansız gibi artık. ama buna illa kötü yönden bakılmamalıi o da işin sanat kısmının bi parçası. ciddi güzel bir fotoğraf oluşturacak şekilde editlemek de zor bir iş sonuçta ve sanatçı sanatçılığını o aşamada da konuşturuyor.
"ayrıca resim değil o fotoğraftır" demek de yanlış. fotoğraf da bir resimdir. basitçe bakıldığı zaman fotoğraf çekmek, ışığı kullanarak, özel bir kağıt üzerine resim çizmektir.
(bkz: camera obscura)

1. djital geldi mertlik bozuldu düşüncesi saçmadır. dijital değil de film çekince fotoğrafa müdahale yapıl(a)mıyor mu sanki ? neredeyse 100 senedir yapılıyor nitekim. yani bu konu film/dijital ikiliğine falan dayandırılamaz.

2. fotoğraf çekmek eylemi kendi başına müdahaleci bir eylemdir. "olduğu gibi çekmek" diye birşey yoktur. fotoğrafladığınız konuyu çekerken kullandığınız açı, objektif, hatta fotoğrafı kullanma şekliniz ve daha bir sürü şey doğruca müdahale oluşturur. kısacası fotoğraf çekerken kullandığımız tüm değişkenler zaten bir müdahaledir.

şimdi kendi adıma konuşim. çektiğim fotoğraflardan fotoşoptan geçen olursa benim gözümde değeri kalmıyor. sevmiyorum. üvey evlat muammelesi gösteriyorum. ancak özel durumlarda kullanıyorum ve bununda belirtiryorum. fotoğraf üzerinde digital ortamda manipulasyon yapmak ayrı bir iştir. bir kere baştan yanlış yoldasınız. fotomanipulasyon diye birşey vardır ve hakkını vererek kullanana saygı duyarım. ama fotokritik şimdiye kadar rastladığım en saçma platform. fotoğraflarınızı oraya upload ediceğinize gidin market önündeki gençlere gösterin, inanın ki daha mantıklı tepkiler alırsınız. kullanmıyorum kullandırıtmıyorum. nedeni ise bir arkadaşımın fotoğraflarına (kendisi de sözlük yazarıdır)"keşke hiç çekmeseydiniz" gibi yorumların utanmadan yapılmasıdır. fotomanipulasyona ilgi duyuyorsanız çok meşekatli bir iştir, fotoğraf çekmenin ötesinde bambaşka bir kulvardır. birkere bunun iyi ayırt edin. kolay gelsin.

photoshop ile yapılan müdehaleler ikiye ayrılır:

1 - rengini, tonunu, kontrastını, kadrajını falan ayarlarsın ki bu işlemlerin hepsini karanlık odada kart baskısı ve banyosu yaparken de yapmak zorundasındır. ayrıca analog olarak çok zor olan temizlik işlemlerini de bu kategoriye sokabiliriz, lekeleri silme, tozları veya fazla noise temizleme gibi..

2 - manipülasyon dedikleri işlemler, kesme yapıştırma, hdr, ldr gibi aşırı ton değişiklikleri vb. işlemler ki bunların da hemen hemen hepsi aslında analog alarak yapılabilen ama üstün bilgi ve deneyim ile başarıya ulaşılan şeylerdir.

önemli olan, fotoğrafa dokunulsun ister misin, istemez misin, odur. photoshop sadece bu işleri kolaylaştırdığı ve yaygınlaştırdığı için günah keçisidir.

bir fotoğraf gerçekten iyiyse, bunu net bir şekilde ayırdedebiliyorsan,
neyle nasıl yapıldığının ne önemi var?

koordinatı bilemicem ama google sketchupla binayı 3d oalrak ekleyebiliyorsunuz ve bunu tutorial larla gayet güzel anlatmış.

lime kullanıyolar mı bilmiyorum ama kafe pi de guzel yapıyorlar. bi de kucuk beyoglunda.

asmalımescit-parantez başarılıdır ancak limon-lime ayrımı hakkında bir bilgin yok malesef
afiyet olsun..

cuba bar'da güzel yapıyorlar. pi'de içmemeni tavsiye ederim ayrıca.

taksimde en iyisini kafe pi de içtim.

(bkz: urban)

olur oyle baslangıcta. yapacak bi şey yok. belli bi zaman sonra nasır tutacak oralar. acımaz hale gelecek. ama biraz sabır.

sayın osuruklu bey peki sizce acıdığı halde derslere devam edeyim mi ?

aksamlari yatmadan parmaklarina bepanthen krem sur, hem deri iyilesmesine yardimci olur, hem de deriyi sertlestirir.

bir sure sonra zaten iyice nasir olacak parmaklarin

işkenceye çevirmeye gerek yok. bir gün ara verebilirsin. iki üç haftaya nasırlanacak zaten.

devam et mutlaka, nasır tutunca rahatlarsın; yoksa her başladığında yeniden acı çekersin.

acimasini onemseme devam et calmaya. hatta bana sorarsan celik telli bir gitar kullan (akustik, elektro falan) cok yakinda bir $ey kalmayacak.

(bkz: aci yok rocky)

acıyor diye çalmaya ne kadar çok ara verirsen parmaklarının ucunun nasır tutması o kadar uzun sürer. Bu sebeple de acın daha uzun sürer. Acısa da çalmaya devam et. Bir süre sonra hissetmeyeceksin.

ben acıyo diye bıraktım, hala akdeniz akşamalrından başka bişi çalamam. ders olsun diye dedim :(

hiç ara vermeden çalmaya devam et. bırak o parmaklar toynak gibi olsun sonra zaten uçar gider klavyede. bak gaza geldim eve gidince gitar çalıcam.

sakın bepanthen filan herhangi bi krem kullanma, parmakların nasır tutmaz, her çalmaya başladıktan sonra aynı acıyı yaşarsın.

gaza gelmeden çalış. o hiç zora gelmemiş parmakar ilk iki günde kıymaya dönecek tabi.
bırak bir gün kendini toplasın parmak uçların.
acının üstüne giden kahraman triplerine girmeye gerek yok.
krem sürmeme konusuna katılırım, krem tedavi edici olur. sen tedavi olmasını değil nasırlaşmasını istiyorsun.

sürtünme kuvveti ; akdeniz akşamlarıyla başlıyan ancak kayahan olurmuş.:)

bende isterdim tabi ki nothing olsun ne bileyim pull me under olsun ama hoca caddelerde rüzgarla başlamamı istedi kıramadım.

o acı sana mutluluk vermeli. daha çok, daha çok çal.

ilk kez gitara başlıyorsanız, büyük ihtimalle pürüzsüz ses almaya yetecek kuvvetten çok daha fazlasını uyguluyorsunuz perdelere. sol el parmaklarınızı perde bitimlerine yakın noktalardan, olabildiğince hafifçe basın. hızlandıkça sol eli daha da hafifletip sağ el vuruşlarını güçlendirmek gerekecek.

gitar anlamında çoğu marka ihtiyacını karşılayabilir.(ibanez, parker, musicman) ancak iyi bir ton yakalamak istiyorsan bunun için sadece gitar yeterli olmayacaktır. bunun yanında iyi bir amfiyede ihtiyacın olcaktır ve çeşitli pedallara.

o fiyata sifir bulamasan da ikinci el saglam bir gibson alabilirsin. les paul falan i$te.

Zaten Vox bir amfi alacağım 20 watt.Ev için iyi olur.Pedalları da zamanla kurarım.Önceliğim şuan gitar ama.

yurtdışından gelen birini bul usa fender al. çünkü kendin demişsin çok çeşitli müzik dinliyorum ve çalmak istiyorum. bu meret öyle bir şey ki bir çok tarzda müzik icra edebiliyosun.

çeşitli ton aralığı konusunda en iyi fender ve les paul'dur zannımca, çünkü fenderle jazzda yapan var cayır cayır metalde. les paul de aynı şekilde. ama illaki manyetik farkı vardır, her tarzı çalacak bir gitarı elinde bulundurman imkansız. vox amfi alacağına göre çok sert takılmayacaksın sanırım. aslında musicman lerde iyidir bu konuda dokunmatik ekran'ın dediği gibi ama pahalıya kaçabilir.

meksika fenderler öyle kötü gitarlar değildir, iyisini deneyip bulabilirsiniz. diğer onlarca markanın birçok serisinden daha kaliteli gitarlardır.

sorudaki son cümlene de dayanarak, sabit köprülü schecterlere de bak mutlaka diyorum.

tam aradığınız olmasa da şu belki yararlı olabilir:
www.ntvmsnbc.com

voice of the soul.

başın sağolsun...

wish you were here, pink floyd
forever young, ama rod steward'in olanı

amerika'lı bir tanıdığımın cenazesinde "my way/frank sinatra" çalmıştı da çok güzel uymuştu karakterine bence..

Jeff Buckley - Hallelujah

sezen aksu- kavaklar

www.youtube.com

www.youtube.com

Sözsüz, keman.

dredg - an elephant in the delta waves

öncelikle başın sağolsun.
ben olsam en sevdiği şarkıyı koyardım.

concierto de aranjuez, yani nam-ı diğer rodrigonun gitar konçertosu. zeki müren'den şimdi uzaklardasın da iyi seçimdir.

orphaned land - rainbow-the ressurection

herkese düşünceli dilekleri ve önerileri için teşekkür ederim.

Eric Clapton - Tears in heaven www.youtube.com

Başınız sağolsun.

başınız sağolsun

balmorhea - lament
Wim Mertens - Close Cover
Clint Mansell - Together We Will Live Forever

asya-yoksun sen

samuel barber - adagio for strings. adı üzerinde zaten, ağır yollu ve keman.

secret garden - nocturne

npn'de kollektör akımın girdiği, emiter akımın çıktığı bacaktır. 3. bacak ise verdiğimiz bambaşka bir akım ile olayları denetlediğimiz yerdir.

eğer elinde tutup da bakmaysa kastın hatırladığıma göre, çentik olan taraf yani base tarafını sol tarafa doğru tutarsak üstteki kısım kollektör kalan kısımsa emiter.

her ihtimale karşı elindeki transistörün referans bilgilerini google dan arat ordan bak. bazı transistörlerde(az olasılıkta olsa) farklı olabiliyor. yada bir elektronikçiye gidip adını unuttuğum bi transistör kitabı vardı(yaşlandım sanırsam) ordan bak.

sporcular direk şey der sanırım practice practice practice=)

boş olduğunuz anlarda gidin bir sahaya şut çekin bolca. şey de yapabilirsiniz ufak bir sünger ya da plastik top alıp evde de şut çekebilirsiniz hazırlayacağınız bir kaleye..

edit: ohş practise yazmışım. practice olarak düzelttim.. of pof..

çalışarak sürekli şut çekerek tabiiki geliştirilebilir ama tabiiki acı bir gerçekten bahsetmek gerekirse bu noktada tıkanabilirsiniz

(bkz: yetenek)

kimisi de sizin kadar iyi koşamıyabilir. bunlar normal şeylerdir. zorlamamak gerekir

hmm peki cüneyit arkın dibi bacaklarıma taş bağlayıp çalışmam yararlı olur mu? o bacak için olan açırlıklardan alsam nereye bağlamalıyım?

yetenek bakınızı biraz sert geldi soruya.ben sadece daha iyi vuruş yapmak için birkaç taktik, antrenman istiyorum.

gerekli malzemeleri yazıyorum:

bir adet futbol topu
bir adet duvar
bir adet boş zaman

hepsini birleştirince sonuç elde edilir. sürekli duvara şut atıp topun durmasına izin vermeden tekrar tekrar vurun böylelikle şut şiddetiniz gelişecektir.

edit: söylemeyi unutmuşum önce kısa mesafeden başlayıp giderek topa vurduğunuz mesafeyi uzatacaksınız.

şöyle söyleyelim, bu biraz reflex işi. hızlı karar verip, uygulama meselesi. şimdi çizdiğiniz şema'yı ele alırsak,
- oyuncunun sola doğru çarpraz koşu yaptığını varsayalım;
* vuruşu yapmadan önceki pozisyonu ve vücudu, topun normalde gittiği yönün tersine bakacak şekilde olmalı
* bu pozisyonda topa sağ ayağın içiyle vurulursa, top sağ direğe gidermiş gibi yapıp ağlara doğru falso alacaktır
* tabi vuruş hızı fazla olursa, ters tarafa falso alması ya da dümdüz dışarı gitmesi söz konusu olabilir.. bu konuda nihat kahveci'nin bir videosu vardı,
www.uefa.com
şuradan belki bir şeyler kapılabilir

tabi her pozisyonda bu gibi şeyler işe yaramayacaktır, futbolcunun yeteneği sadece topa doğru vurmak değil, sahanın neresinde, hangi koşulda ne yapacağını bilmektir de..

biraz sallıycam ama; öncelikle topu atmak istediğiniz yere değil sürekli topa bakın. golfçülerde aynısını yapıyor. ayrıca topa vuruş anında dizinizi bükmeyin. isabet ve gücün mükemmel bileşimi olan ayağınız iç tarafının hafif üstüyle vurun. vuruş anında vücudunuz hafif eğik olsun ama kaç derece olması gerektiğini hatırlamıyorum. tabi bunları hemen yapamayabilirsiniz. çalıştıkça topun karakteristiğini, ulaşılmak istenen hedefe nasıl gittiğini, o yuvarlak avuç kadar şeyin kramponunuzla tek vücut olunca fileleri nasıl havalandıracağını anlayacaksınız. yok eğer gol atamıyorsanız, o zaman asist yapın.

hangi ayağını kullandığınızı yazmamışsın ama ayak dışıyla yapılan vuruşlarda top falso alıyor. belki topa vuruş şiddetinden çok vuruş şekli üzerinde kafa patlatmalısın. top sektirmeklede başlanabilir yani topu ayağın üst kısmına oturtma yönünde kendini geliştirebilirsin. tabi top cambazı değilim sadece kendi fikrim bu.

kanımca topa en iyi vuruş stili ayak baş parmağının ayağa bağlandığı nokta ile vurmaktır. hem hızlı hem isabetli olur.

bu is o kadar kolay olsaydi sabri uzerinde uygulanirdi.

sabri de bir teknige sahip, deli hizlaniyor ancak vurdu mu topa ya da orta kesti mi nereye gidecegini bir allah biliyor. o yuzden yetenek cevabina katiliyorum.

ayrica herkes bir kewell bir topal olacak degil, sabri'lere de ihtiyacimiz var, iste siz de o ihtiyacimiz olan sabri'siniz. tabii bize bir de sabir gerekiyor sabri'lere katlanabilmek icin.

yapabileceklerinin en basiti kalenin sağına nişan almak.

Bir arkadaşımı dışarda beklemek yerine onunla birlikte FTR dersine girmiştim. Hoca şunu söylemişti. Hızlı şut sözkonusu olacaksa, baldırdaki kaslardan ziyade resimde quadriceps denen (dizin üstündeki) kasların gelişmiş olması daha önemli. İşte topu hızlandıran kas bu.

www.nedennasilnedir.com

eğer her vuruşta hep sola gidiyorsa vuracağınız topa direk arkadan değil hafif sol arkadan gelerek vurun.hani kaleye değil de kalenin hafif sağına atıyormuş gibi. bi süre sonra alışırsın.

800 liraya nereye çıkıyosun hocam iyi misin ?

kalk bi uçak bileti,otobüs bileti fiyatlarına bak istersen.

çok araştırdım çoook...

mesela bulgaristan'a 40 liraya otobüs var. ne biliyim yaa vardır ucuz tatil olanakları. olmalı. olsun...

arkadaş eğer pasaportun yoksa o paraya biraz kasar seni. malum pasaport - vize olayları biraz el yakar. bunun dışında turlarla gidince ucuza gelir bu meret. ama şöylede bir olay var:

(bkz: myair)

yahu turla gitsen bile cebinde para kalmaz.anca gidersin.kaldı ki sen deniz güneş kumsal çıplak kız gece hayatı falan istiyosun.

hangi parayla gece hayatına takılcaksın?bence sen hayallerini biraz ertele ya da bodruma falan git.

trene bin, romanya'ya git, köstenceye, deniz de kum da kızlar da var. artık bütçeni bilemem, dışarıda mı yatarsın, çadır mı kurarsın.

tcdd'den bilet fiyatlarına bak, amma velakin vize ve pasaport olayları senin 800 lirayı yamultur.

acı ama gerçek...

pasaport ve vize hariç diyelim o paraya.

yatılacak yer de önemli değil, yatağı duşu kahvaltısı olsun yeter.
gece hayatını da çıkarın, hakkaten yatar o iş.

diğerleri geçerli

ayrıca: hırvatistan, bosna ve birkaç gidilesi ülke de vize istemiyormuş.

kalacak yer için www.hostelworld.com

en ucuz yeri buradan bulabilirsin.

#12837178 bi yol gösterir sana bu, değil tatil o paraya eu vatandaşı bile olursun, tabi fedakarlık şart:)

@alchemistt :) o cesaret bende olcak...

@szqnn: www.hostelworld.com baya işe yaradı sağol. kalacak yer işini hallettik o zaman :)

soruma bir madde daha eklemek istiyorum. araştırdım pek uygun bişey bulamadım. şöyle ki:
- mikanos veya santorini vb. adalardan birine gitmek istiyorum asıl, o adalar pahalı biliyorum o yüzden diğer avrupa ülkelerine yönelmiştim ama o adalarda peynir ekmekle bile yaşam mücadelemi sürdürürüm 5 gün boyunca. kalacak yer de bulurum o siteye göre.
diyeceğim odur ki en ucuz hangi yolla gidilir o adalara?

izmirden deniz isletmelerinin gemisi vardi eskiden brindisi italyaya. disarda yatarsan-zaten 36 saat falan suryo galiba- 50 euroya gidebilirsin. yunanistana da ugruyo. galiba. bi de rahat olsun dersen su anda alitaliadan bi haftalik bi istanbul-milan biletini 160 euroya alabilirsin. my airle bile bu kadar ucuz olmaz.

tavsiyem borc al gitmeden yaninda para bulunsun-bi de kredi karti tabi- orda gunduz dilenirsin, ya da bi atraksyiyon yaparsin bi meydanda. para kazanir gelince odersin.

son olarak gsm-genctur un genclik kamplari var. 180 euro ya da dolar gibi biseydi zamaninda. o paraya iki-uc hafta kalma yeme icme atraksiyonlara ait. e manitalarla o kadar zaman gecirince elbet biseler olur merak etme:)

tatil süreni uzatıcaksın ve gittiğin yerde çalışıcaksın en mantıklısı. cafe bar gibi yerlerde iş bulucaksın yarım gün falan. olimposta rastlamıştım birkaçkere, parası bittiği için çalışan avustralyalılara. daha sonra para biriktirince memleketine değil harita üzerinde istediği yakın yerlere gidiyolardı. misal suriye, yunanistan gibi. ama vize sorunları yoktu.
dediğim gibi önce süreyi uzatabilirsin. şengen minimum kaç gün veriliyor bilemicem ama köstence tren ile açılış çok mantıklı gibi.

o paraya en fazla soyle bir sey yapabilirin gibime geliyor. kız kardesim gecen sene gitti arkadaslarıyla cok da memnun kaldı ama radıgın gibi bir tatil mi bilemem:
www.tatil.com

çılgınlık, nudizm, 800 TL. size söyle bir şey versek

www.tatilweb.com

yok saçmalamıyorsun diyerek moral vereyim, de ben yıllardır düşünüyorum bu hususta, çözümü yok gibi.

piyango çıkmadığı ya da mısırdan miras kalmadığı sürece olmaz. ya da google, facebook, million dollar homepage gibi bişey bul. bunlar da piyango sayılır zaten.

yabancı bir adam vardı böyle, ömür boyu hiç çalışmamış gayet de düzgün yaşıyordu. hatta kitap da çıkarmıştı bu hususta. ama adını hatırlamıyorum maalesef.

belirli bir refah seviyesinde yasamak istiyorsan, o seviyede yasayan insanlar kadar sikinti cekmen gerekir.

mesela 1 milyon liran olmasini istiyorsan bir postacinin tum hayati boyunca mektup tasiyarak ve hic harcamadan para biriktirerek 1 milyon dolara ulasmasi gereken zamani gozunde canlandir yaklasik 60-70 yilda belki ek isler yaparak biriktirebilir. senin 1 yil icersinde boylesine bir parayi elde etmen icin o postacinin 60-70 senede cektigi sikintiyi cekmen gerekir. (legal yollardan) ancak legal olmayan yollardan boyle bir para kazanman icinde farkli sikintilar hatta hayatini karartabilecek durumlar icersine girebilirsin (2. paragraf: Paul Graham - Hackers & Painters kitabindan ornektir.)

yani diyecegim odur ki calismak zaten ruh ve beden sagligi icin gereklidir.
emin ol suan varolan isinden baska bir is bulmadan cikarsan ve 3 ay issiz kalirsan (basima geldi) kendine oyle dertler yaratirsin ki kafayi yersin. imho

(bkz: cosmo kramer)

ucuz memleketlerde yaşayanlar var dediğin gibi, mesela hindistan gibi bir yerde. orda da istersen arada turistik bir yerde çalışıp kafana göre takılabilirsin.

çalışmanın ruh ve beden sağlığı için iyi olduğuna inanmıyorum.yani çalışmanın tanımı nedir ki..çalışmış olmak için illa yapılan şeyden para kaznmak mı lazım

hayatta zevk aldığın bir şeyi yaparak para kazanabiliyor musun ona bakabilirsin. Böylece hem bildiğimiz iş hayatının kabusluklarından uzak olursun, hem de nasıl geçireceğim zamanımı bir işe yaramıyorum ben diye düşünmezsin. Var böyle insanlar, güneye yerleşip küçük bi pansiyon açanlar, işi bırakıp evde kitap yazmaya başlayanlar filan

en basit bilg. oyunlarında bile kasmadan level atlayamıyor ve hatta karakterini yaşatamıyorsun.
hayat bundan daha beter. en basit tarifiyle, yaşamak için yemek yemek zorundasın. yemek yemek için çalışmak. sevdiğin bir iş muhakkak vardır, onu bul, çalış. kendine yet.

kendiyle yüzleşme cesareti bulan insanların nihai isteği budur diye tahmin ediyorum. zira kimisi için aylaklık da zordur, bu sefer hayatın kendisiyle karşılaşırsın, düşünürsün ben neyim ne yapıyorum falan, her adama göre değildir yani.

öte yandan bir erkek olarak düşünmen gereken şeyler var. evlenecek misin, veya bekar hayatı mı yaşayacaksın, bunu yapmak için sence ne kadar paraya ihtiyacın olacak? veya senin evde (veya tatil yerinde) aylak oturma kararını destekleyecek ama "babanız erkek olup çalışaydı şimdi adam gibi okullarda okurdunuz" demeyecek bir eş bulabilecek misin? dediğim gibi burada sorun bir miktar erkeğe özgüleşiyor, zira çalışsın çalışmasın erkeğin görevi evini kurup insanların karınlarını doyurmak. dişi olsaydın, ve bazı şeyleri kabullenmeye razı olsaydın, sadece kocanın ağız kokusunu çeker hem parasını yerdin hem de hayatın aylaklık üzerine olabilirdi.

bunun dışında, kendi kendinin sosyal güvenliği olacaksın, bu tür hesapları da gerçekçi yapmak gerek. mesela kendine ne kadar ömür biçiyorsun? diyelim bu hesap tuttu, o zaman bu hayatın boyunca ihtiyacın olacak paranın tabanını oluşturacaksın. sonra her hastalık vs. ekstra cebinden çıkacağı için buna bir buffer zone parası hazır etmen lazım ki bunun ne kadar olacağını kestirmek de zor.

buna ek olarak, diyelim en verimli çağlarını bir iş tecrübesi vs edinmeden geçirdin, gayet kifayetsiz ve yeteneksiz bir hal aldın, ama ardından bu hayat tarzından sıkıldın veya bir şekilde daha fazlasına ihtiyacın oldu; geriye dönüş gayet zor olacaktır.

bir de servet biriktirme modelini seçmen lazım; önce parayı biriktirip sonra onu yiyecek misin, yoksa sabit bir gelire mi bel bağlayacaksın (kira gibi), veya ikisinden biraz biraz mı.. neticede ne yaparsan yap, toplamda neredeyse risk-free olman lazım, yani evin yıkılması, kiraların düşmesi, piyasanın altüst olması vs olmaz diyeceğin türlü şey seni sokaklara düşürmemeli.

bunlar hesaplanması gereken şeyler, ama öte yandan bu isteğini çok doğal buluyorum, zira "çalışmak" denen şey ile modern dünyada çalışmak olarak bahsettiğimiz şeyler çok farklı. kendi bağını bahçeni ekersen bu çalışmaktır eyvallah, ama sabah akşam birinin orospusu olup, şerefsizlerin ağız kokusunu çekip, başkasının parasına para katmasına yardımcı olurken sen ucundan koklayacaksan bu pek çalışmak değildir. aksini düşünen kendini iyi kandırabilmiş, dünya haline adapte olmuş demektir, tebrikler.

tabi kazanış tarzını eleştirdiğimiz gibi tüketim tarafını da eleştirmemiz lazım sistemin. aman yeni çıkan playstation ne eylenceli, efendim yeni araba telefon vesair bunların içinden de doğal olan tüketimi ayrıştırman, geri kalanıyla refahını koruyabilmen de gerekli. zira başta zaten insanların çok çalışmaya güdülenmesi, çok ve gereksiz tüketmeye güdülenmiş olmalarından geliyor. ama ben zannetmiyorum ki kendini dinlemeye vakit bulmuş herhangi bir adam dünyadan tad almak için bu kadar boş tüketimlere ihtiyaç duysun.

biraz da metriklerinden bahsetmek isterim bu işin. benim annem emekli öğretmen, hayatında özel ders vs vermemiş, ek geliri olmamış bir insan. hayatı boyunca çalışarak kazandığı para (36 yıl çalıştı) yaklaşık yarım trilyon ediyor. çok iyi yönettiği için (borsa faiz vs falan değil kesinlikle, sadece harcamasını yönetti) o parayla şimdi bana imkansız görünen şeyler yapmış. ortalama insan ömrünü düşünecek olursan bir o kadar da kazanacak (sosyal güvenlikten). şimdi senin bu parayı iyi çalışıp bir 5 - 10 senede elde edip, sürdürülebilir bir yaşam yaratmaman için bir sebep yok. dikkat et bu parayı faize koymak değerlendirmek vs gibi işleri hesaba katmıyorum bile. eski piyasayla tr gibi bir yerde senelik ortalam %20 de dönüşü var o paranın.

bir de unutmadan, bilidğim kadarıyla ücra yerlerde hafif komünal takılan topluluklar var. ama bunları sadece duydum, nasıl yapılır edilir katılınır fikrim yok. (aslında çeşitli cemmat dernek vs de bu yolu bellemiş olabilir) hatta münzevileri vs de araştırmak lazım. bunların hepsi nispeten parasız sürdürülebilir yaşama örnek modeller.

veya ne bileyim, bir köye gidip çobanlık yapabilirsin eğer mutlu ediyorsa; sana bir oda, karnına aş verirler, al sana özgür (eğer öyle geliyorsa) bir yaşam.

"into the wild" filmini izlemediysen onu da izlemende fayda var. daha radikal bir yöntem ama kesinlikle pahalı, dünyanı sürekli gezen insanlar var, modere şekilde tasarruflar ederlerse son izlediğim belgeselde adam 8 ayda toplam 20bin dolarla 26 ülke mi ne geziyordu (amerikan pasaportu var o ayrı bir durum tabi). toplamda 13.5 trilyon etse de, amerika şartlarında bildiğim kadarıyla hamburgerciler daha fazla kazanıyor 20 bin dolardan. demem o ki 40 bin dolar kazanır, bir sene gezer, bir sene vasıfsız bir iş yaparsın. ama dediğim gibi tüm dışsal hastalık evlenme sıkılma vs hesap dışı tabii.

eğer bi karar verecek olursan bize de bildir :)

(bkz: pushkar shah)
pushkar shah,
1998 yılından beri hiç çalışmıyor.
11 yıl önce cebinde yaklaşık 1 euroya karşılık gelen bir parayla başladığı yolculuğunda; bisikletiyle dünyayı dolaşmakta...

tam olarak senin sorunla pek ilgili değil ama, yine de böyle düşüncelerin varsa pushkar shah dan da haberdar ol istedim.

bence Ilhun herşeyi açık açık olağanüstü bir şekilde anlatmış. bayılarak okudum yazısını. sen de iyice bir oku :)...

kanımca pattern bu.

otomatik olarak yaptiklarini sanmiyorum.

daha el emegi goz nuru gibi.
su uc genel pattern var
tasrm
ta
srm

şimdi arial bir T harfi yap(ama sanırsam ordaki semibold myriad pro) ve vektörele çevir. içine taşıcak şekildede olabilir, istediğin harfleri ve objeleri doldur. içine doldurduğun her şeyi vektörele çevir ve gruptan çıkart(çünkü fontlar grup olarak vektörele döner).
şimdi iki obje var elimizde.
1-Büyük bir T harfi.(stroke ve color ın none olacağını söylememe gerek yok sanırsam)
2-vektörel olarak çeşitli objeler.

önce T harfini en öne getir ve objelerin üzerine taşı.
daha sonra hepsini seçerek clipping mask yap.

diğer bir yol ruler ı aktif edip guide yardımıyla T harfi oluştur ve istediklerini içeri döşe.

gezindim biraz en ayrıntılı cevapların burada verildiğini gördüm.

www.turkforum.net

bazen virüs de bu hataya sebep olabiliyor ve temizleyince geçiyor. önce bir yedek alıp, combofix ve chkdsk ile (sırasıyla) deneyin derim.

ok google da baktım genelde disk in arızalı olmasından bahsediliyo. olmazsa servise yolluyacağım.

birinin işine yarar diye yazıyorum, servisine götürdüm yenisini verdiler.

Hasan cemal'i diyorsun. bu ilk değil hocam. pkk nın yönetici kadrosuyla yıllardır röportaj yapılıyor. belki basın özgürlüğüyle ilgili bi yasa vardır diyeceğim ama özgürlük yasa falan bizim ülkemizde biraz garip geliyo

propaganda yapılmasına izin vermedikçe hiç bir mahzuru yok. hatta gazeteciler kendi arasında bir nevi askerliği komando olarak yapmak gibi statüde sağlıyor.(bir nevi savaş muhabirliği)yani aponun resmini koyup altına haber yapmak ne kadar yasalsa ; o dağlara çıkıp röportaj yapmak da o kadar yasal. ancak asker bildiğim kadarı ile can güvenliği açısından olası bir çatışma veya bombalamada gazetecinin öldürülmesi durumunda sorumluluk almıyor.

1) Kandil dağına gitmenin Zaho'ya gitmekten farkı yok. İran üstünden daha da rahat geçersin hatta. Piranşehr'e giriş açıksa ordan gir zaten karşısı Kandil, yoksa daha aşağıdaki sınır kapısından "Necef'e gideceğim, Şiiyim" dersin, yol biraz uzar ama yakın bir yerlerde inip taksiyle bile gidersin kamplara.

2) İlk yapılan röpörtaj sanırım 1988'deki Birand'ın Apo ile yaptığı röpörtajdı. Başına çok iş gelmişti ama o dönemde bile ceza almadı yanılmıyorsam. Şimdi hiçbir şey olmaz. Yalnızca örgüt propagandasını yapmayacaksın haberi verirken. Tabi vereceğin haber bir şekilde ne yaparsan yap propagandaya hizmet edecektir ama yasalar çok sıkı değil, yırtarsın.

3) Askerle iletişime geçilse dahi olası bir kaza durumunda sorumluluk bireyseldir. Artık yurtiçinde kamp kalmadığı için büyük çaplı zaten askere bilgi verilse de birşey değişmez yurtdışındaki röpörtaja giderken.

fatih altaylı'da apo ile röportaj yaptı zamanında ama bildiğim kadarıyla hiç bir yerde yayınlanmadan mit el koydu görüntülere. roj tv de falan defalarca gösterildiğini biliyorum ama.

bu tip görüşmeler aracılar vasıtasıyla oluyor diye biliyorum ben. gazeteci belirsiz bir yerden alınıp hiç bilmediği başka bir yerde röportaj gerçekleşiyor olmalı. gazeteci, basın özgürlüğü çerçevesinde haber değeri taşıyan herkese ulaşabilir, görüşebilir. bu durum yasal olmasa birand ya da altaylı mutlaka ceza alırdı zaten - ki benim bildiğim herhangi bir ceza almadıklarıdır.


altaylı bir yazısında, askeriyenin değil ancak mit'in röportajdan sonra kendisiyle görüşerek bilgi aldığını söylemişti. öncesinde bilgi vermesi halinde görüşmenin gerçekleşme olasılığı olmaz gibi geliyor bana.

tahmin istememişsin ama kusura bakma. bilgilerle tahminleri hafif karıştırarak sundum. :)

1) aracılar önceden bağlantı kurmuş olur gazeteciyle. Basın Kanunu'nun 21'inci maddesine göre gazeteci kaynağını açıklamak zorunda değildir, hatta mahkemede bile tanıklıktan çekinebilir.

2) Yasal. Böyle suç yok, olmaz da. Terör örgütünün propagandası suç, ama röportaj propaganda aracı olarak kullanılmadığı sürece suç olmaz.

3) Tamamen askeri / sivil istihbaratın insiyatifinde. Onlar gazeteci ile iletişime geçerler. Gazetecinin haber verme / izin alma gibi bir yükümlülüğü hukuken yok.

hocam ben ankaradan finlandiya ya yollamistim 3 gun de gitti 2,5 ytl felan tuttu yani kargo felan hic kasma bence ver postaya gitsin.

hacım bana ingiltereden belge yollanacak o nasıl oluyor biliyormusun

abd den 3 günde geldi geçen gün normal postayla. dumur oldum.

iadeli taahhütlü yollamayı unutmayın.

css3'de olacak o;

www.w3.org

$imdilik sifr gibi teknikler var.

meta nın dediği gibi css3 te mümkün

freehand'de ai kaydetmek yerine illustrator'de import etmeyi deneyin. adobe macromedia'yı aldığı için eski mm ürünlerine destek sağlamış olmalı diye mantık kuruyorum (bir yıla yakındır freehand yüzü görmedim o yüzden tahmini bir cevap)

freehand dosyasını ai de açınca(cs3 için konuşuyorum)eğer document sayısı fazlaysa açılışta sorar zaten kaçıncı document ı import edim diye ve sonrasında bam diye dosyayı açar. Benim başıma gelmedi ama gradient ta bazı sorunlar olabiliyor diye duydum o kadar.

aklıma direkt opus- life is life geldi...

yok biraz daha hızlı ve parçanın genelinde bas gitar var yanlış hatırlamıyosam. Na'ları da tek tek söylüyodu söyleyen.

erkek söylüyo demişsin gerçi ama nah neh nah olabilir. belki yanlış hatırlıyorsundur.

kaiser chiefs - na na na na naa
Def Leppard - from the inside

(bkz: hush)

akon - right now

orijinalinin ismi land of 1000 dances olan erkin koray coveri sana bir şeyler olmuş diyorum.

Metallica-The Memory Remains

Ini Kamoze - Here comes the hotstepper

Söylenen tüm şarkıları dinledim ama hiçbiri diil malesef. =(

Sanırım bu konuda önemli bi ipucu da nakaratın başında tam 5 tane na olduğunu söylemem olucaktır. Ayrıca o kadar eski bi şarkı da diil.

Son bi not: hayır, kesinlikle beggin' diil =)

life is life olabilir mi???

ALLAH RAZI OLSUN seyra. en sonunda gözüme uyku girdi :D

sayende ruhum huzur buldu, ekşiduyuru'ya olan inancım tazelendi. Ben bile beggin'dir herhalde demeye başlamıştım artık bulamiycağımı düşünüp.. çok saol!

ayrıca şarkı hiç de hatırladığım gibi diilmiş na na na kısmı dışında.. =/
bulmak için uğraşanlar kusura bakmasın..

replace color ya da mask tool ile. ikisiyle de ilgili tutoriallara bakaiblirsin.

ya da lasso ile de seceiblirsin ama saclarda biraz kafası karısıyor onun.

tolerance degerini dusurup magic wand ile secebilirsiniz belki.

eğer saçla fon rengi arasında makinanın algılayabileceği şekilde belirgin bir contrast farkı varsa e Filter>Extract tan yapabilirsin. ayrıntılı kullanımı için youtube da tutoriallar var ordan incele derim. diğer dekupe işlemleri içinde pentool kullanılabilir. ama cs 3 ve sonrasında quick selection tool diye kullanışlı bir tool icat oldu belli değerlerle oynayıp ayrıntılarda işe yarayabilir. ama saç için en güzel çözümlerden biri extract tır.

dediğin şey profesoneller için bile gayet zor bir şey. o yüzden çeşitli plug inler var geliştirilen. Vertus Fluid Maskı tavsiye ederim.

www.letsgodigital.org

Saçı çevresinden seç sonra üst panelde oppacity ayarını bul, bahsi geçen oppacity seçeneğini uygun düzeye getir. Yaptığın işlemi farklı bir layere kopyaladıktan sonra, duplicate layer sağ panelde, sağ tıkla görürsün. Kenarlarının opaklığını ayarla. Yeterli olacaktır.

bora uslusoyun gitar metodu vardı. ismini unuttum ama yanında cd side olduğundan epey yararlıydı. benim tavsiyem edin derim. bu arada solo atmayı seviyorum akoru sevmiyorum demişsin. bundan kaçış yok ritm gitarist olmasan bile öğrenmende yarar var. uzun süre emek verip işin solo kısmı yürümüş ama ritm kısmında aksadığını farkedersen çok uğraştırır sonra.

evet bir arkadaşım daha, ki kendisi baya profesyonel, konserlere çıkıyor, o da bora uslusoy'un metodunu al demişti..fiyatı da 12 ytl civarı.. pdf olarak bulabilir miyim acaba nette şu anda.. kızılaya gittiğimde de alırım ama ne zaman giderim kızılaya artık, kim bilir..

Gercekten sıkı ritm bilmeden solo partisyonlarına vs. asılma derim. Sonucta iç içe gidiyo onlar. Sonracıgıma serce parmagı kullan eger kullanmamaya alısırsan ileride cok ugrasırsın. ben para biriktir derim, Taksim- Tünelde en cok 15-20 milyon civarı ders veren iyi adamlar bulabiliyosun. Çünkü yanlış başlarsan ileride toparlamak çok zor olur. (bkz: serçe parmak)

Sarkı mı, gam mı, falan mı, filan mı diyosun. Bence gamlara hic girme. Sarkı falan calıs sonucta ileride gircegin gamlardan vs.lerden olusuo cogu riff ve solo. Ama biryandan el alıstırmaları falan calıs. İnternette bulursun. www.ultimate-guitar.com mesela.

Kolay gelsin

Gitar çalmak veya herhangi bir enstrüman çalmak metod kitaplarına bakılarak öğrenilebilecek bişey değil.Görmek lazım bazı şeyleri.(kendi fikrim.)

Ayrıca solo çalmak istiyorsan teknikleri iyice öğrenmelisin.İnternetten video izleyerek,çalışarak bunları öğrenebilirsiniz.Benim sana önerilerim,
Selim Işık->www.youtube.com / www.gitardersivideo.com
Yaklaşık 10'ar dakikalık videolar var.Her derste ayrı bir teknik(tapping,legato,picking,harmonikler vs.) anlatılıyor.Ayrıca gitara yeni başlayanlara neler yapması gerektiğini anlatıyor.Forumda videoları bulabilirsin.

Justin Sandercoe->www.youtube.com / justinguitar.com
Bu yabancı arkadaşda London Music Institute'de öğretmen.Yine teknikleri anlatıyor,gitar ekipmanlarını tanıtıyor.İngilizcen varsa gerçekten iyi bir kaynak.

ingilizcem gayet iyi.. sorun olmaz..
verdiğiniz linkleri bookmark yaptım.. her birisine bakacağim..
ankarada yaşıyorum, ancak burda da var 15 ytl ye falan ders veren kaliteli hocalar..
ancak ders almak zor gibi, en azından şu dönemler..

bir metoda bakarak öğrenilmez, görmek lazım düşüncesine şiddetle katılıyorum ancak gene de bi metod kitabı almak istiyorum, bora uslusoy demiş arkadaş, bir başka arkadaşım da bora uslusoy demişti..

www.borauslusoy.com
linkteki hangi metodu alayim sizce ;)
teşekkürler..

ben Progressive
SOLO GİTAR METODU yla çalışmıştım ki hepsini bitiremedim tembellikten. ama isme kanma ritm açısındanda çok iyi egzersizler var. bu arada bu kitap serçe parmak olayına ilaç gibi gelir. hatırladığım kadarıyla steve vai, satriani gibi ustaların egzersizlerindende yararlanmıştı bora uslusoy bu kitabı hazırlarken. ingilizcem iyi demişsin, internetten onların egzersizlerinede ulaşabilirsin.

ben de ankaradayim. email adresim bu [email protected]

buraya bir mesaj atarsan malzeme konusunda ve teknik destek konusunda yardimci olabilirim

peki teşekkürler..
"progressive solo gitar metodu"nu ben kızılaya çıktığımda alırım..
ayrıca yukarıdaki "prometheus" arkadaşın verdiği www.gitardersivideo.com isimli site çok güzel.. 2 saattir oraya takılıyorum, forumlarında sormuşlar baya.. videolar da çok güzel..

justinguitar.com da süper.. hatta brian may falan tebrik etmiş adamı.. orayı da sömürücem :)) daha sonra ama o.. :))

tadilat yapılan yere bir bak derim. kolon kesmiş olabilirler...

yanına mimar veya bir mühendis al eğer mümkünse ve git tadilat yapılan daireye bak. Apartman yöneticisini de al hatta yanına. Eğer taşıyıcılara zarar veriyorlarsa direk durdurtun tadilatı. sakata gelmez.

Eğer bunlardan birisini bulamazsan direk belediyeyi ara. İzinleri olup olmadıları kontrol edilsin ve muhakkak teknik eleman da göndersinler. Eğer çok tedirgin olduysanız bina halkı olarak yaygarayı koparın hatta izinleri olmadığı takdirde.

Belediyeden teknik elemanı özellikle isteyin çünkü belli oranda titreşim üzeri yasaktır tadilatlarda.

acaba evin fayanslarını sildiriyor olabilirlermi, hemen felaket senaryosu yazmadan önce gidin bir bakın ne yaptıklarına. muhtemelen fayansları silen makina vardır evin içerisinde ve evet çok fazla gürültü ve titreşim yapabilir.

yönetici bizzat ben oluyorum zaten. o derece tadilatlarda haber veriliyor. yani adam kendi vermese kapıcı gelip söyler.

sistire yapıyorlarmış. an itibariyle titreşimin kesilip binayı mis gibi sentetik tiner kokusunun sarmasıyla olay açıklığa kavulmuştur. gidilip bakıldığında da iki adet sistire makinesiyle karşılaşılmıştır.

bina rezonansa giriyor olabilir, yıkılacağını sanmam.

normalde kolonlar arası açıklık belli bir mesafeden fazla ise, salonunuzun ortasında şiddetli şekilde zıpladığınızda dahi esnemeyi hissedersiniz. yani ufak tefek de olsa vardır yapıların esneme payı. hatta demiyolu yakınlarına yapılan binalarda bu titremeye dönük hesaplar ve katsayılar kullanılır.

parke cilalanırken yıkılan bina duymadım ben henüz. bu sebeple rahat olunuz. :)

asfalt düzleme makinası da etraftaki binaları feci titretiyo tecrübeyle sabittir ama siz sebebi bulmuşsunuz söyliyim dedim yinede.

yoo hayır tercüme yapmıyorum, bizzat kendim yazıyorum.
farklı yabancı dilde kaynaklardan en fazla yararlanıyorum diyebilirim yani, tercüme değil.

2 sene boyunca teknoloji sitelerinde ve dergilerde ürün inceledim, makale yazdım. dilediğin konuda yardımcı olabilirim?

internet sitelerinde olay tamamen yazı işleri müdürüne bağlı. dünyaca ünlü dediğine göre profesyonel bir staff dağılımı olduğunu düşünüyorum. o zaman yazı işleri müdürü karakter başına para vermemeli. dergilerde genelde serbest yazarlara sayfa başına 10 tl verirler. kadrodakilerin sabit maaşı olur. sen karakter odaklı para alacağına göre konumun serbest yazarlık olacak.

bir dergi sayfasında görsellerle birlikte ortalama 3000 karakter olsa (boşluksuz), ve sayfa başına 10 tl istesen, 1000 karakter başına ~3 tl ediyor. iyi bir ürün incelemede rahat, boşluklu 30.000 karakteri bulmalısın. nerede yazıyorsun bilmiyorum fakat para konusundaki tek kriter karakter sayısı olmamalı. bu son derece hatalı ve makale kalitesini düşüren bir ödeme biçimi. sonuçta birçok görsel kullanman lazım, benchmark yapman şart, daha bunun karşılaştırması var, box analizi var, var oğlu var. yani klavye başına geçip 33403 karakter sallayıp bir şey anlatmamak da var, daha az yazı, daha çok görsel/test sonucu vs. ile daha sağlıklı bir inceleme yapmak da var. olay karakterde bitmiyor yani. eğer YİM'iniz inatla karakter başına para ödeyeceğim diyorsa bana söyleyin, hazırda eleman arayan 3-4 yer biliyorum sizi onlara yönlendireyim.

yabancı sitelerde rastlıyorum bazen bu tarz işlere. sayfa başına veya kelimeye değilde yazarın beğenilmesiyle alakalı fiyatlandırma oluyor genelde.
bir göz atın belki yardımcı olur.
freelanceswitch.com

cevaplar için teşekkür ederim. bana da çok mantıksız geliyor karakter başına fiyatlama, sonuçta çeviri işi değil bu.

deckard nasıl ulaşabilirim sana?

eksi.deckard[et] gmail. com

rss özelliği olan herhangibir siteye girince ekle butonu çıkıyo zaten. misal sözlüğü cepten o şekilde takip ediyorum.

Benimde zamanim olsa ugrasip devreler yapmak istiyorum ama hic firsat olmadi. Sana takip ettigim www.teknomerkez.net sitesini öneririm. Göz atmanda fayda var.

yazıcıoğlunda hazır pic devreleri satılıyodu bu tarz işler için. ama programlama kısmınınasıl halledersiniz orasını bilemicem.

Baskı devre neyin hazırlıyorlar ben sadece bilgisayardaki kısmını yapacağım.

programlama bilgine güveniyorsan usb cool olacaktır mutlaka da usb seri bir arabirim biliyosun.
seri usb datasını binary outlara çevirebilecek bir ek karta ihtiyacın olacak ve bu kart da kendi üzerinde bir sw koşturan mikroişlemcili bir kart olmak zorunda.
hobi olarak yapmak için zor bir yol yani.
en basit yol paralel port.
input kullanman gerekmeyecekse 8 adet dijital çıkışın olacak hiç kendini üzmeden.
tek yapman gereken de portun registerina tek bir byte yazmak olacak o kadar.

yok çıkış sayıların daha fazla ise pcidan takılan io kartları var. ni dan falan bulabilirsin bunları. tabi bunlar 700-1000$ civarı kartlar.

illa pc olmasa da olur dersen pic en ucuz çözüm. bir de plc ler var ki bu uygulama için hiç gerek yok.

www.iobridge.com
şunu bi düşün istersen.

paralel porttan gitmeyeceksen.

www.arduino.cc diye bir sey var.

baslangıc seviyesi icin gayet basit bir cozum. bir inceleyin isterseniz.
aleti alıyorsun, usb portuna takıyorsun, 2 dakika sonra led yakıp sondurmeye baslarsınız.
sitesinde benzer konular cok sayıda ornek var. proje open source oldugu icin ornek konusunda sıkıntı cekmezsiniz.
belki sıkıntı olarak fiyatı olabilir, 35$ civarı bi maaliyete turkiye ye getirebilirsiniz. (ebay vs... )

edit : yurtdısı ile ugrasamam dersen, bende bi tane var. istanbul' da isen aynı fiyata verebilirim :)

www.lima.com.tr

48i 24o çok iyi görünüyor. yurt dışı ile uğraşamam dersen uygun olabilir.
lima'dan kullanım desteği bile almanız mümkün. kendi küçük uygulama örneklerinden verebilirler.

en son com portuyla pic programlayan devreler ve c kütüphanesini kullanan pic derleyicileri vardı. (PCW PIC C) yanına bir de usb/com dönüştürücü aldın mı, "döngüde donanım" ekipmanın hazır oluyordu.

sıfırdan pic mikroişlemci öğrenmek zahmetli bir iş, ama pic uygulamaları hakkında internette çok fazla kaynak var. en büyük artısı da çok ucuz olması.

oldukca ayrıntılı olarak ne ıstersenız onu gorebılırsınız. hatta gostermedıgı sey yok gıbı

Gözünü bile çıkartıyor hocam. Ayrıca webmaster tool'uda kullan.

eyw biraz daha kurcalim ama istediğim toplam tıklama sayısı.

@mrtksn istediğim sitenin toplam ne kadar tıklandığını öğrenmek.

@mrtksn:
:) yok hoca o da değil. bildiğin tıklama sayısı yaw. sitenin içinde gezenler toplam kaç kez mouse u tıklamış onu sordum.

@bruce mclaren
toplam sayfa gösterim sayısı farklı bişey. sonuçta site içinde ayrı sayfaya yönlendirme yapmayan buton, atraksiyon, comment...vb gibi öğeler var.

satılıyor

marka da verelim, o.k. satılıyor :)

evet satılıyor

piyasaya göre ucuza satılıyor hemde..

ama defolu satıyor ucuzluğu ordan, arkadaşım öyle dedi.

zamaninda benetton markali prezervatif satarlardi. sonradan tamamen ok'e donduler.

Dün gördüm, hem de kasanın yanı başında satılıyordu. Yanıbaşında da ateş ölçüm cihazı, webcam falan satılıyor, değişik bir konsept BİM işte.

bir ara t-box marka da satılıyordu tanesi 85 kuruşa. normal, süper ince, muzlu falan da çeşitleri vardı. epeydir göremiyorum.

şu an için sadece OK satılıyor. şimdilik başkaca bir şey yok. eskiden spermisid içeren OK ekstra satılırdı tek çeşit. şu anda üç çeşit satılıyor.

Eskiden t-box, bennetton vs vardı ama şu an sadece O.K. marka var. Bir ara OK love gördüm ama.

ok satılıyor.

evet satılıyor ama defolu m değil mi bilemem.çeşitleri falan olduğunu da gördüm...

satılmaz mı? hem de nasıl gidiyor bilemezsin. defolu falan değil, sapasağlam hiç açılmamış jelatinli kutusunda. yalnız içinde 10 tane oluyor. migrosta, eczanelerde falan kutuda 12 tane varken bim'dekinde 10 tane var. sanırım 3 farklı çeşit oluyor genelde. düşünmeden alın, aldırın derim.

1. sorunu ben anlamadim.

2. rectangular marquee (kisayol: M) istedigin boyunu ciz, sonrasinda üst menüden Edit::Stroke'a gir, çerçevenin alanini px olarak ver (örnek: 10 px) çerçeve rengini seç ve "OK".

1-ımage size a bir göz atmakta fayda var.

deviantart

Deviantart'taki tüm patternlara baktım. Bu kadar detaylı bir şey yok. Zaten resimdeki pattern değil aslında.

floral ornament ya da flower ornament diye aratabilirsin google'dan.

pattern değil sanırsam bu. bedava vektörel dosya veren sitelere bakın. bloglarda ve deviantta var bu tarz şeylere çok rastlıyorum..

fontagent pro

ffr deluxe dene bırakamazsın.

bitstream font navigator. corel in içinde mevcut olması gerek kurulum ile beraber.

extensis suitcase

onu yapmak o kadar kolay ki.. arat google'dan bir migrostan malzemelerini al 30 dk'da yaparsın.

teletabi sana en iyi önerim kendin yapman çok basittir ve zahmetsiz
kendin hamur tutup açamazsan 6ad hazır yufkayla bunu yapabilirsin
ıspanaklı böreği her yerde bulursun ama pırasalıyı ıhı çookk zor ya arnavut bir dost bulucan annesi yaşayan bayrampaşada oturan:))(anneyi yaşının genç olma ihtimaline karşı dedim gençler pek bulaşmıyo bu zahmetli işlere) yada vericeğim tarifle kendin yapıcan
500gr pırasa ince kıyılacak 2kaşık yağla kavurulacak kendini salana kadar çokta yanmasın
kavurduğun tencereyi soğuması için kenara alırken az karabiber serpilicek soğuduktan sonra avuç içini biraz taşıcak kadar süt ekşimiği bulamazsan peynir ama yumuşak olmasın onunlada bi güzel karıştır yufkaları tepsiye diz ortasına harcı koy üstünede kalan yufkaları diz üstüne 2yumutrta sarısıyla karıştırdığın 1bardak sütü döküyorsun fırına veriyorsun afiyet olsun.

hiç uğraşma bir arnavut bul yaptır :)

pek istanbul sayılmaz ama yalovadan topçular'a giden yol üzerinde sağda boşnak börekçisi var. güzel yapıyor.

www.balkangunlugu.com

yazının sonuna doğru börekçinin adresini göreceksin, sakın şaşırma :)
bu arada "pita" diye aratırsanız, birşeyler çıkar.

olsa da yesek valla!

1-beşiktaş vapur + beşiktaş levent minibus
2-taksime otobüsle + oradan levent metro

mekan levent metro istasyonuna çok yakın. metroyla gidicekseniz levent çarşı çıkışını kullanın.

125 kadıköy hisarüstü otobüsüne bin
zincirlikuyudan sonraki durakta in simdi hatırlayamadım adını
ara sokaktan karşı caddeye gec namlı kebap var orda kime sorsan gösterir.
yada

namlının ordan düz yukarı devam et ileride sağda iş bankası var ordan sağa dön 50 mt ilerde.

genelde maksimum ölçülerde çalıştığım için hiç şunu daha büyüt talebinde bulunan olmamıştı. diyebileceğim tek şey, çek köşesinden uzar o çözünürlüğü fazla kılçıklandırmadan. tabi bir yere kadar.

vektör tabanlı bir program kullanırsan çözünürlük derdin olmaz istediğin kadar büyütürsün.

logo halihazırda jpg formatında.

valla cizilebilicek gibiyse fontları falan biliyorsan elle yapacaksın, manuel olarak yani.
yok olacak gibi değilse geçmiş olsun o logo yeniden olmaz malesef...

2 yol var.
1- eğer logo çok karmaşık öğeler içermiyosa illustratorda trace yöntemiyle vektörele çevirmeyi deneyin. tabi kendi sample larından değil tracing options dan ayarlarla oynayarak sonuç almayı deneyin.
2- yine illustrator da pen tool la üzerinden geçin.
şimdilik aklıma bunlar geliyor. başka bişeyler gelirse eklerim.

la grande arkadaşın dediğine ek olarak,

corel draw'da da deneyebilirsin. onun weld, trim ve intersect şeyleri harikalar yarateyri.

eğer işiniz photoshopla ise ya da photoshopla da olabilir ise:
type mask tool kullanıp metni yazarsanız; sonra da boş bir layerda seçili alana sağ tıklayıp "stroke" derseniz istediğiniz kalınlıkta ve büyüklükte dış çizgi oluşturabilirsiniz.
burda yazarak anlatmak, yapmaktan daha zormuş heh

teşekkür ederim bilgi için ama font olarak lazım hatta truetype olarak mümkünse.

font sitesi veya arşivini gönüllü, parayla filan bağışlayan birinden ziyade bir isim bilen varsa onu sormuştum. yoksa 500 bin tane fontum var zaten teşekkür ederim.

word de biçim-yazıtipi seçeneği içindeki yazıtipi başlığında aşağıda efektler var. oradaki anahat efektini seçerseniz istediğiniz gibi bi şey elde edersiniz. hangi yazı tipiyle isterseniz onunla kullanın

Bilgisayar öğretmeni: teşekkür ederim, word için diil. farklı bir uygulama için lazımdı.

Flame of feanor: büyüksün, sana bira borcum var..

diğer bir yolda ai de yazıp vektörele çevirmek içini boşaltarak istediğinizi yapabilirsiniz.

sözlükten okuyarak bir çok şey öğrenebilirsin chavez hakkında :P
sözlükteki başlığından da öğrenebileceğiniz bir belgesel adı yazayım: "the revolution will not be televised"

NTV'de vardı geçenlerde, Hugo Chavez şov, güzel belgeselindi.

sözlük okuyoruz ikimiz de ama sizin de malumunuz sözlüktekilerin belirli olay ve durumlar ile ilgili yorumlarından çok, konumuzla ilgili doğrudan bilgi (artık bu da nasıl bişeyse) edinip kendi yorumumuzu yapmak ve tartışmak istiyoruz.. tabiki ya bak şu olayı sözlükte şöyle değerlendirmişler, şöyle bir yorum okudum bıd bdıı deriz (en azından ben diyeceğim eminim) ama ilk hedefim konu ile ilgili sözlük dışında: kutsal olmayan kaynaklara ulaşabilmek =)

latinbilgi.net

office infarklı versiyonlarından olabilir. office 2007 de böyle uyumsuzluklar oluyodu, office 2003 kaydedip tekrar deneyin.

Bir turist rehberi al. Ya da web'den frommers'in sayfasina bak. En iyisi bu.

İstanbula dönecekseniz Doina marka sigara isteyebilirim eğer buranın parasına göre 3-4 liraya denk geliyorsa. O yoksa yine kutu olacak şekilde (soft olmayacak) sigara isteyebilirim. Tabi Marlboro falan burda olan sigaralardan değil, oraya ait, burda olmayan. Koleksiyonum var da :). Taksimden falan elden satın alabilirim.
(çok mu yüzsüz oldum nedir.)

tverskaya caddesindeydi galiba yakın rus tarihi muzesine git eski bilumum sovyet zımbırıgını bi arada gorebilirsin sputnik yada stalinin kıyafetleri falan gibi. kırmızı bi bina onunde 2 tane aslan heykeli vardı. sonra fiyatlar şimdi nasıl bilmiyorum ama siyah renk hakiki deri kuyruklu uşanka getirebilirsin;) getirirmisin?:)

belorusskaya,bin metroya git.Tek geçerim ;p

şey derken:)

rus getir.

old arbat a git. takıl oralarda bizim istiklal caddesi ayarı bi yer.

Bu konuyla ilgili acilen pascha d kişisine danışmanı tavsiye ederim.

metro istasyonlarını gezsen ömürlük malzeme çıkar zaten. =)

redd's bira iç, teremok (Теремок) diye zincir restorantlar var her semtte vardır bitane tverskayada kızıl meydana yaklaşmışken sol kol üzerinde var bitane mesela orda "e-mail" denen mantarlı krep ye.. redd's bira iç, kızların fotoğraflarını çek polislerden uzak dur, ıslık çalma, küçük çocukların ve polislerin fotoğraflarını çekmemeye özen göster, gece klupleri-barlar-cafeler için www.exile.ru adresini kolaçan et (fiyatlar-facekontrol faktörü-hatun düşürme ihtimali gibi raytingelri bulabilirsin barlar için)redd's bira iç, barlar perşembe/cuma/cumartesi iyidir, cuma daha da iyidir, b2/solyanka/soly babushka/fabric/tema bar/ ve bir türk klasiği the real mac-roy, direk tavsiye b2 dir.. soracağın bişeyler de olursa mesaj atmaktan çekinme.. bana redd's bira getir.

wikitravel.org

bu arada tabiki club fabrique ve b2 derim. birde rai ye gidersen tam olur.

ayrı ayrı hoparlörler ve bilgisayrlarda oluyor abi.. çeşit çeşit ses sisteminden duydum ben bu sesi ama çok nadiren oluyor bu. haftada 1-2 kez gibi. ama temazssızlık gibi öyle düzensiz ya da huzursuz bir ses değil.

"cızır cızır" diye hoparlörden ses geldiğini duydum genellikle, "fışt fışt" diye seslenen bilgisayar ilk defa duyuyorum. bugünleri de gördük allahım sen ne büyüksün :)). sorun hopörlördedir diyicem ama farklı bilgisayarlarda da aynı sesi duyduğunuzu söylüyorsunuz. uykusuz kalmamaya çalışın, dinlenin. şahsen ben ilk defa fışt fıştlayan bilgisayar duyuyorum.

ek: bu arada @want2die espirine hazırlıksız yakalandım. iş yerinde gözlerimden yaşlar gelerek bedelini ödedim. iki kere fıştladığına göre kılıçın pc simiş sizinki :)

geliyorlar.. tanrım yine geliyorlar!..

bu farklı bilgisayarların hepsi aynı mekanda mı kullanıldı?

evet ise dairenin elektrik tesisatı diyeceğim.

@kibritsuyu farklı şehirler ülkeler ve galaksiler, ayrı windows kurulumları (tek cd değil) program yükleme yetkim olmayan şriket bilgisyarları da dahil.. tek ortak yanları bu makinaların hepsini bir haftadan uzun süre kullanmış olmam..
gizemli bişey değil yahu neyse siktiredin bunu da bilmeden öleyim nolcak.

evet! birisi fışt fışt deyip susuyor. bir süre sonra tekrar fışt fışt. hep iki kez. genellikle müzik dinledikten sonra hoparlör sesi çok açık kalıp unutulduğunda korkutur beni o ses.

tam olarak aynı fışt fışt tan mı bahsediyoruz bilmiyorum ama benim de birkaçkere şahit olup bağladığım sebepler var.
1-dandik hoparlör: aslında dandik amfili hoparlör. burdaki devre elemanlarının tırışkalığından kaynaklanan fış fış. misal çin malı malzemelerin töleranslarından kaynaklanan fış fış olabilir.
2-toprak hattından kaynaklanabilir.
3-iyi saatlerde olsunlara karışmış olabilirsiniz.
4-kedidir kedi

bir de sağ yanda diklemesine office 2007'den önceki office'ler ile gelen office araç çubuğu diye bir şey var bende. iki ayrı sekmesi var. birinde word excel vs simgeleri var, birinde desktop simgeleri var. iki sekme arasında geçiş yapmak için tıkladığımda fışşt diye (tek fışşt ama) bir ses çıkarıp çubuk aşağı veya yukarı kayıyor. o olabilir mi acaba?

yer ve eşgal vardır ellerinde. o yerdeki eşgale uyan tipleri kontrol ederler. bu kontrol alanında kayık tip ile denk geldiysen seni de bi yoklamak istemişlerdir. normal.

kısmet bu ki bugün ben de o otobüslerden birinin içindeydim. ama gel gör ki kimliğim her zamanki gibi yanımda yok idi -durumu analiz et skati -sktir lan... şaka lan şaka edeyim: öyle anarşik ki kimlik bile taşımıyor; (hayran kalan dış ses)uuuuuu!! ya da "arçibıld kimliğim hangi dieselimde bulamıyorum!" cevap veriyorlar: akbili var..

kollu kuvvet herkesi geçti.. saçları jöleli ve makinalı bir tüfekle otobüse binilmeyeceği öğretilmemiş kendinden büyük mantolu şef, "gayet hayvancıl suratım"a dönüp "kimlik" dedi oysa ben kimlik değildim "yok!" dedim, hayvanlığımı beğenmiş olacak ki "alın bunu!" dedi, tece kimlik noomu biliyorum" dedim, alındı, söyle dedi, hayvanlığıma bakmadan elindeki teknolojik ispiyoncunun üstündeki rakamlara ben ne dediysem onu bastı "5335..." istediği olmadı, yanlışlıkla makinalı tüfeğinin namlusunu bana çevirdi, telefonu kulağına götürüp "merkezi" aradı, merkes benim hayvanlığımın kayıtlarda henüz yer almadığını söyledi, alındı, "kimliksiz gezme dedi, cevap vermedim alındı, alışkanlıktan olsa gerek düğmeye bastıktan sonra kaptana kapıyı açması için bağırdı, kapı açıldı, indi, otobüsün motoru gürledi, belki yanından geçerken sinirli sinirli bakışırız diye kapıya yaklaşıp camdan onu kolladım, oysa o hiç oralı değildi, MP-5'ini kendisine bol gelen montuna çapraz asıp arkadaşından bi sigara aldı, alındım..

sana özel değil, polis olmak için kendi halkından nefret etmek gerekiyor sadece.

standart bir olay oldu bu yaw. sanki kotaları var onu doldurmaya çalışıyorlar gibi geliyo bana. haftada 2 kere denk geldiğim oluyo, alıştım sanırsam.
not: tipimde kayık değil sanırsam :)

500 es'e karşı alerjik bir durum mu var acep, bende iki kere denk geldim bu otobüste fekat kozyatağı durağından az evvelcene çevirdiler otobüsü...

havaalanından gelen otobüsteydim. bizi de kozyatağı'nda çevirdiler. kimlikleri alıp gbt yaptıktan sonra bıraktılar.

bi ihbar falan vardı herhalde.

geçen cuma akşamı kadıköy'den kalkan sarı dolmuşta ve dün gece bindiğim takside denk geldim bende kontrole. son zamanlarda neredeyse haftada iki kere denk geliyorum bu kontrollere. bayanlardan istemiyorlar genelde kimlik ama benim şansım sanırım. az önce de söğütlüçeşme'nin oradaki köprünün altında yine kontrol vardı.

5326 sayılı Kabahatler kanunu madde 40

Kimliği bildirmeme
MADDE 40.- [1] Görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişiye, bu görevli tarafından elli Türk Lirası idarî para cezası verilir.
[2] Açıklamada bulunmaktan kaçınması veya gerçeğe aykırı beyanda bulunması dolayısıyla kimliği belirlenemeyen kişi tutularak durumdan derhal Cumhuriyet savcısı haberdar edilir. Bu kişi, kimliği açık bir şekilde anlaşılıncaya kadar gözaltına alınır ve gerekirse tutuklanır. Gözaltına ve tutuklamaya karar verme yetkisi ve usulü bakımından Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uygulanır.
[3] Kişinin kimliğinin belirlenmesi durumunda, bu nedenle gözaltına alınma veya tutuklanma haline derhal son verilir.


Edit: www.turkhukuksitesi.com

dun gece (8 Mart) benim de icinde oldugum Taksim-Bostanci otobusunde, Sogutlucesme civarinda yapildi. Son 10 yildir ilk kez bir toplu tasima aracinda kimlik kontrolune maruz kaldim. Uc kapidan uc polis girdi, birinin elinde PDA gibi bir cihaz vardi ve kimlik numaralarini yazip kontrol ediyordu. Diger ikisi de aldiklari kimlikteki gerekli bilgileri bluetooth kulakliklariyla merkeze bildirip onay aliyorlardi. Ilk asamada bize neden kontrol yaptiklari soylenmemisti ama yolculardan biri kimlik numaralarini, isim, baba adi gibi bilgileri yuksek sesle soylemelerinden rahatsiz olup, diger memurdaki cihazdan kullanilmasini talep edince, polislerden biri "hanfendi zimmete para geciren bir sahsi ariyoruz, birakin gorevimizi yapalim." seklinde baslayan ve yaklasik 3-4 dakika devam eden bir cevap verdi. biz de en azindan neden durduruldugumuzu anladik. sanirim polisler de kontrollerden usanmislardi, gerginlerdi. neyse ki bir-iki dakika icinde kontrol bitti ve indiler. bu arada kadin-erkek, genc-yasli ayrimi yapilmadan herkesin kimligi kontrol edildi.