bildiğim kadarıyla imha ediliyor. tekrar satıldığını sanmıyorum.

adamın biri uçağa alkol sokmaya çalışmıştı da çöpe atmışlardı...oraya nasıl getirdi bilemiyorum.

imha ediliyorlar.

gümrük memurları tarafından özel olarak kurulmuş çilingir sofralarında imha ediliyorlar.

aynen killerbee'nin dediği gibidir. insanları kandırmayın ulen. imha ediliyormuş. bırakır mı o polisler gümrükçüler bilmemneleer onları imhaya. lıkır lıkır içerler.

istanbul'dan gidecekseniz yenikapi'dan feribot, oradan da bursa. 1 saat 45 dakikada bursadasiniz.

araçla gideceğiz. feribot la gidince nerede iniyoruz? mudanya mı?

evet mudanya'da iniliyor.

sabahtan yenikapı - bursa feribotu en mantıklısı, yalnız dönüş için ne bursa ne de yalova'dan feribotlarda yer yoktu araçlar için. sanırım bayram yoğunluğu yüzünden.

bence inanılmaz bir köprü ve feribot trafiği ile karşı karşıysınız.

yenikapı'dan yalova veya mudanya'ya feribot bulamazsanız eskihisar'dan topçular'a arabalı vapur var, gene oldukça yoğun olacağı kesin ama denemeye değer.

ufo teknolojisi odayı ısıtmaz, ışınların çarptığı yeri ısıtır

ısıtıyor bence.
ben çatı katında yaşıyorum ve maalesef yazları cehennem sıcağı, kışları moskova soğuğunu yaşıyorum tüm izolasyon zımbırtılarına rağmen. ufo kışları epey fark ettiriyor.

sadece ışığını saçtığı yeri ısıtıyor, odayı değil ve kapattığınız anda buz gibi olur oda. oluyor yani.

odayı ısıtması için sürekli açık bırakmanız lazım, buda kol gibi elektrik faturası demek.
arkadaşlarında dediği gibi sadece baktığı yeri ısıtıyor.

Soğuğu kırmak diye bir tabir vardır, o işi çok güzel yapıyor. Kısa süreli kullanımlarda iyi olabilir. Mesela kalktınız, ev soğuk, işe gidene kadar o az sürede sobayı kökleyeceğinize bunun karşısında vakit geçirirsiniz, gayet iyi iş görür. Oturduğunuz yeri gören bir yerde tutarsanız diğer zamanlarda da iyi ısıtır ama elektrik parası sobayı geçer.

Sansa Clip i de bir araştır bence :) Ben çok memmunum bu arada.

(bkz: zen stone)

bende sansa clipplus kullanıyorum fakat fiyatları çok tuzlu. 120 den başlıyo 2 gb liği gittigidiyorda.
o yüzden tommy216 ya katılmıyorum.

@tommy216,killerbee;sansa clip'i araştırdım evet internette de çok methedilmiş,ama pahalı,en fazla 75 tl bütçem var mp3 çalar için.
@kayranin kedisi,teşekkürler ama zen stone'un ses kayıt özelliği yok,ses kayıt özelliği olan bir mp3 çalar aryordum.

bence kablonetten başka bi seçenek kalmıyor,şu ara fiyatları nasıl bilmiyorum ama, bizim işimizi çözüyor.

fazla download yapmayacaksan vodafone ve turkcell'in internet paketlerini de düşünebilirsin.

kablonet(uydunet) +1

kablo tv varsa uydunet alın geçin. 1mbit'i de çok ucuzdu zaten.

kablo tv varsa kablonet al direk.

askerlik meselesini ve koşullarını tam olarak anlayabildigini sanmiyorum.

neymis anlayamadigim bakalim?

tras olacak temiz su ve zaman bulamayacagin zamanlar olacak. tuvalette tras olacaksin ve muhtemelen 5 metrekare yerde ayni anda tras olmaya calisan 20 erkekle birlikte uyanmaya calisarak ve küfrederek her gün tras olacaksin. diyelim ki istedigin agda bantını buldun, noktalama işareti yerine ana avrat küfreden cavus ve erler arasinda makara konusu olacak, o bantlari cöpe atip kendi isteginle permatik e razi olacaksin. kışın askere gidecegin icin buz gibi su ve sabah ayazini yiyen suratin hergün daha da sertlesecek muhtemelen kulakların, burnun ve yanaginin o üst kısımlari kabuk tutacak.

arkadaşım, sen askerde ağda filan yaparsan, ertesi gün seni bölük komutanından istemeye gelirler.

bir tane mak3 alıcan, tıraş olucaksın herkes gibi. mak3 değil başka bir jilet kullanırsın en fazla. ne elektrikli tıraş makinası, ne epilasyon, ne de ağda yapamazsın.

hiç sakalın olmasa bile favorileri düzeltmek için tıraş olman gerekecek. "yüzümde az kıl var, burası seyrek, burası gür" bunlar olmaz. her gün sinek kaydı tıraş olman lazım.

atmacaged, cevabin icin tesekkur ederim. Zannedersem askerligini yapmissin, o yuzden iyi bilirsin ki o uygulamalar farklilik gosterebiliyor gittigin yere gore; kimi yerler daha rahatken kimi yerler ise anlattigindan bile daha kotu kosullar altinda. Ben daha o agda bandi yuzde kullanilir mi kullanilmaz mi onu bile bilmiyorum. Amacim bunun icin bir cozum denemis veya denendigini gormus ve duymus birilerinden bu yontemlerle ilgili tavsiye almak. Tipki iclik, vatka gibi ivir zivirin yaninda boyle durumlar icin birseyler var mi onu ogrenmek.

eğer berberle iyi bir dostluk kurarsan sanırım makineyle alabilme şansı yüksek. iyi geçinip geçinmediğine bakar yani.

mach 3 ile tersten alıp iyice bebek götü yaparsanız, çok da hızlı uzamıyorsa ve gür değilse bir traş 2 gün idare edebilir. etmeyebilir de.

Askere gitmeden önce lazer epilasyon tek çaresi. Başka bir çözümü yok. Hadi diyelim, üç beş gün traş olma imkanın olmadı? Ne olacak? Dediğin gibi kurt adam olacaksın. Bende de var aynı kıllık.

her gün traş olmayabilirsin.
mesela ben bu sabah traş olduysam bundan sonraki traşımı yarın akşam oluyodum. yani 1.5 günde bir oluyor, hatta durumuna ve yerine göre 3 4 5 günde bir traş olanlar bile vardı.

cumartesi pazarlarıda traş olmuyorduk.

sana tavsiyem gilette traş jeli al, birde mach 3, çok uzun süre idare eder seni.

ama normalde her sabah traş olunuyor.askeriye sonuçta disiplin falan filan.

Yani benim de zaten "her gun tras olmayayim" gibi bir mottom yoktu. Sadece sorunum yanak killari dedigimiz yanaklarin ustundeki tuyler icin ne yapiliyor onu ogrenmekti. Bugun de berberime sordum, gitmeden lazer epilasyon falan yaptirabilirsin dedi mesela. Askerligini yapan baska bir arkadasim da "carsi izinlerinde disarda berberlere de aldirirsin mumkun oldugunca" dedi, nasil olsa oralar diger sakallar kadar hizli uzamiyor.

her gün kullanıyorum, her çeşidinide kullandım, hiç biri tamamen sesi kesmiyor, sadece azaltıyor.ayrıca hakkaten sıkıntı yapıyor. dayanılmaz bir gürültü varken bile kulaklarımın ağrıdığını ve koruyucuları çıkarttığımı çok bilirim.


sesi tamamen kesmemesininde sebebide iletişimi sağlamak ve vinç ,fortif gibi ses çıkartan ve haraketli araçların geldiğini farketmek.

Havuzda su kaçmasın diye aldığım hamur gibi olanlar gerçekten hem çok rahattı hem de sesi baya kesiyordu.

Sağolun arkadaşlar cevaplar için.

ilkdefa: hamur gibi olanları nereden bulabilirim? yukarıdakilerden medikalal'daki iyi midir sizce?

eczanelerde var o hamurlar. ben tıkaç kullandığım zaman çok rahatsız oluyorum. Nefes alış verişim inanılmaz şekilde gürültü yapıyor

@brainstorming: Ben spor malzemeleri satan dükkandan almıştım. Büyüktü biraz.

olmaz... Altın uçlular hi-fi high end sistemler için falan. bence harici kaliteli bir ses kartı alın

bence elle tutulur hiç bir değişme olmayacaktır.ha eski kabloda problem cızırtı falan varsa(oynadığında) belki onu keser, fakat binde 2 yada 3 bile bir değişim olmayacaktır.

millet altın kaplama kablo alıyor fakat onuda 20 bin euroluk stüdyo monütörü ve bilmem kaç bin euroluk alet edevatla kullanıyor.

ses kalitesinde bir farki olmaz. diger metaller gibi korozyona ugramaz kolay temassizlik falan yapmaz, olayi odur.

tumlesik ses kartinin icindeki temas yerlerinin alasimi altin degil herhalde... :P

bence yeme. Üstelik mantarmış da yani. Boşver at gitsin.

yok ya istesen bile beceremezsin, kültür mantarı bu yıka ye gitsin. ha baktın çürümüş at gitsin.

en az 2 günü daha var. :) son kullanma tarihleri gerçek tarihindn 2-3 gün önceye göredir. Cindrella değil ki bu gece 12 de kül kedisi olsun :)

son kullanma tarihinden önce biri yiyip, zehirlenip, işletmeye dava açmasın diye. bir kaç ay tolerasnlı yazılıyor diye duymuştum. ya da ekşi sözlükten okumuşumdur. tam bilemedim.

evet ya. boğa burcuysan işin zor gerçekten. :(

bende ikizler burcuyum. - 10 derecede motora biner, hatta bide üstüne donla gezerim bi bok olmaz, fakat şu bademcikler beni öldürecek.en ufak bir olayda(mikrobik) anında şişiyor ve 1 hafta bana eziyet ediyor.

nezlede olsam boğazım şişiyor, gripte olsam şişiyor, ishalde olsam şişiyor, kafaya koydum bu kış kurtulucam bu bademciklerden.

Boğaların boynu hassastır ben de öyle okumuştum, bir ara bu anlattıkların bende de vardı, ben de atkısız gezmezdim, meğer reflüymüş. Atkıları boşuna takıyormuşum yani.

Burcunuz boğaysa hiçbir şekilde üşümemeniz lazım. Yükseleniniz işi bozuyor bence.

şüphesiz nano 6gen. alırdım zira hasta oldum kendisine.

creative zen x-fi 2, bir önceki modelinden o kadar da iyi olmasa da; apple fanboylarına bakmak yerine incelemelere, v.s.lara bak sen.
www.reviewgist.com

çubuklar ne kadar yüksekse o kadar iyi.


ama bana sorarsan, şu yukarıdaki modeller arasında en iyisi x-fi 2'dir o ayrı. Ha bana sormazsan; derim ki Cowon D2 yada IRiver Clix 2 al. Sana kalmış.

www.mydukkan.com

altiparmak'ta burc pasaji.

fsm bulvarının beşevler tarafındaki yolun sonunda, lambaların orada büyük bir enstrüman dükkanı var, ona da göz atabilirsin.

altıparmak es müzik

Pazar sipariş vermeyin sakın. Pazar sipariş verdim iki hafta önce, çarşamba geldi. Pazartesi verin, salı gelir.

7 ekimde sipariş verdim, 3 parça hepside stokta gözüküyordu, ancak 23 ekimde elime ulaştı, oda çemkirmem üzerine oldu. bayram öncesi elinizde olsun istiyorsanız bence hepsiburadadan almayın!

bende bir kaç parça bişey almayı düşünüyorum, fakat hepsiburadada olmasına rağmen gittigidiyordan alıyorum, fiyat aynı, 2 yıl garantili faturalı ürün, birde en geç 2 gün içinde elimde olur,

hepsiburada ile uğraşmaya gerek yok.

o halde hepsiburada.com un alternatifi nedir? gittigidiyor olmasın çünkü provizyon çekiyorlar. kart bende değil babamda.

ne alacan? ereyon var, webdenal var...

ne alacaksınız?

www.bimeks.com.tr var.

tamam demekki parçada sus var, bageti havaya kaldırıp arkadaşlarına işaret veriyodur sanırım. sonra half attack, attack yada normal hep beraber başlıyolardır.

arkadaşın kaçak değilse hemen polisi arayın. bir avukatın durumdan haberi olsun.

arkadaşın iş başvurusunda bulunmamış mı yani?
ayrıca adamlar hakkında herhangi bir bilgi yoksa elinizde polise ne sunulabilir ki?

bence öncelikle bir avukat vasıtası ve eşliği ile derhal emniyete başvurun.

mutlaka emniyete ve bir avukata başvurun da, umarım komşu ben tanıklık yapmam, korkarım falan demez.. sırf bu korkma ve çekinme yüzünden bir sürü kabadayı geziniyor etrafta elini kolunu sallaya sallaya..

Arkadaşım normal bir ev kızı.
Üniversite mezunu, öğretmen adayı.

Yapılacak şey sanırım polise gitmek; pek ilgileneceklerini sanmasam da bu yönde ilerleyeceğiz görünüşe göre.

bi tür dolandırıcılık olabilir o işin içinde. komşunuzu uyarın. arkadaşınızın da gözü açık olsun.

polis hiçbi şekilde gelip öyle komşuya aman haber vermeyin biz casusluk yapıyoruz şu an diye tembihlemez. olayın içinde terör, organize suç falan bişey yok ise de kimseyi kolay kolay takip etmezler.

herhangi bi durumda hakkında dava açılır. mahkemeye çağrılır. ama öyle eve sivil polis gelip komşuya sorular sormaz. bence en yakın karakola gidip olayı anlatsın. çevede benzer olaylar gerçekleşmiş mi ? onu bir sorup öğrensin.

eğer arkadaşın dışişleri bakanlığı, genelkurmay-jandarma-kara kuvvetleri vs. gibi askeri kurumlara, emniyete veya benzeri kurumlara başvurduysa tahkikat amaçlı bu tür komşuya, esnafa sorular sorabilir görevliler. eğer arkadaşın bu tür bir kuruma başvurduysa sorun yok. Diğer türlü arkadaşların dediği gibi, hemen polise ve avukata bildirin.

ne sormuşlar ki?

Ailesiyle arasında bir sorun var mı? Oruç tutuyorlar mı? Vesaire. Kendi aralarında onaylayarak, ağızdan laf almaya çalışarak sohbete devam ediyorlarmiş.

ilk başlarda ürkek olması çok doğal. gel gelelim bu hayvanın dişisi pek cana yakın olmuyor.

kuşu hava akımı olmayacak ve sizinle aynı yaşam yüksekliğinde bir yere koyun. yere yada tava asmayın kafesi. fazla yaklaşmadan onunla yumuşak bir ses tonuyla konuşun. size ve mekana alışsın yerini değiştirmeyin. kuşun yanında hareketleriniz yavaş olsun ki ürkmesin. gelen giden parmak sokmasın kafese. biraz aç bırakıp avucunuza yem koyup kafeste yedirmeye çalışın. parmağına geldiğinde evcilleştirmesi tamamlanmıştır.uğraşılırsa ve kuşun özelliğide varsa cana yakın olur.

dişi muhabbet kuşlarının hiç bir zaman bir insana yakınlık gösterdiğini görmedim.

geri verin erkeğini alın.

dişiler öyle mesafeli oluyor

ben 8 yıl dişi bir muhabbet kuşuyla oldukça samimi ve düzeyli bir beraberlik yaşamıştım. olay kuşun cinsiyetinde değil.

kuşu sevdiyseniz gidip konuşun bence. cici kuş, cimbom filan deyin.

ne olmak istiyosun diye sorarlar sana havacı olcam dersin, üniversitede paraşüt eğitimi aldım de kesin yaparlar.

bence pek umutlanma, askeriye sonuçta, askeriye için en önemli şey senin araç ehliyetinin olması.ilgilendikleri tek şey bu.bide sağlam olman tabi...

üniversitede paraşüt eğitimi adlım dersen gideceğin yer kayseri hava indirme komando taburu olur bu tabur her ne kadar kayseride gibi görünsede güneydoğunun muhtelif yerlerinde görev yapar. aman diyim.

sanırım mantıklı olan çenemi kapatmak olacak :)

ben helikopter teknisyeniyim dedim, beni mekanize piyade yaptılar :) Bölükte' de senden çok iyi kantinci olur dediler kantinci yaptılar. Hiç bakmıyorlar sivil hayatta ne olduğunuza.

Üniversitede dağcılık kulübüne üye bir tanıdığa askerlik şubesindeki kadın, " dağcılık kulübündeymişsin" demiş. Sonra çocuk komando oldu. Vallabilla.

çünkü gelişmiş havalandırma sistemlerine sahiplerdir.

gökdelenin dışında reklam kaplaması varsa adamın burnundan açık bir pencere fırlayabilemesin diye.

o kadar yüksekte rüzgar sert eser bi de ondandır belki. gerçi yazın açıcaksın öğlende, mis gibi, dışarısı 42 derece, püfür püfür esicek. güzel olurdu.

gökdelenler, derebeylik dönemindeki lordların, derebeylerinin saraylarının, şatolarının, içinde kölelerinin çalıştığı, askerlerinin barındığı düşmanlarına korku salan kalelerinin günümüzdeki karşılığıdır.

her gökdelen, büyük bir iş adamının, bir derebeyinin kalesi gibidir.

ve elbette bu kalelerde, köleler çalıştırılır. lakin o köleler bazen bunalıma girer çünkü borçlandırılarak, hadi aslanım sen yaparsın süpersin diye gazlanarak, daha çok çocuk yapması teşvik edilip daha ağır sorumlulukların altına sokulup sisteme nanik çekmesi engellenerek sanal zincirlerle o gökdelendeki şirketlere, patronlarının onlara verdiği ü öğün yemeğe, üç kuruş maaşa muhtaç hale getirilir.

bu kocaman, dev gökdelenlerde öyle insanlar çalışır ki, işyerinde verilen yemekten bir öğün fazla yiyerek yemek-yiyecek masrafından tasarruf edebilmek için fazla mesaiye kaldıkları görülür.

işte bu çaresiz insanlar bazen bunalıma girer, hayatı sorgular, içine düştükleri tuzağın farkına varır ve hiçbir çıkış yolu bulamayıp intihar etmek ister. ki en kolay yolu aşağı atlamaktır.

ABD'nin ilk gökdelenlerinde sık sık yaşanan bu intihar olayları yüzünden, sonraki gökdelenlerde camların açılmadığı mimari tasarımlar kullanılmıştır.

ve daha acıklı bir bilgi vereyim size. bu camları, içerideki insanların aşağıya atlayıp ölmemesi için değil atlayan insanların aşağıdan geçenlerin kafasına düşüp onları öldürmemeleri için tasarlamışlardır.

yani, bu yavşaklardan biri tam da patron binaya girip çıkarken atlamaya kalkabilir ve üstüne düşerek adamı öldürebilir.

gerenk yok. içerde kısılsın kalsın oronspu çocukları.

Git evinde adam gibi ilacını iç geber, amcık. sayın patronumuzu neden tehlikeye atıyorsun, neden onun değerli kalesinin adını çıkarıyorsun, imajını zedeliyorsun. puşt.

aşağı atlayıpta, aşağıdan geçen birine zarar vermesinler diye ehe

Gökdelenlerde belli bir hava sirkülasyonu oluyor ve içerdeki hava basıncını ve sıcaklığını koruyor. Eğer camlar açılırsa hava akımı ve hava sıcaklıklarında sorunlar çıkmaya başlar. BAzı gökdelenlerde dikey aralıklarla açma yapılabiliyor ama belli katlardan sonra yasak da getirebiliyorlar.

uçarsın uçar

aynen aktarıyorum hava istanbul'da 43 derece TürkTelekom gayrettepe binasındaım 16.kat enerji soğutma sistemleri bina havalandırmalı olduğu için kapı cam açan yok bina buz gibi yangın merdiveni kapısını açtım dışarda bi sigara tüttüreyim diye ağustos ayında yerde rüzgar yok iken 0racıkta sadece 6 nefes çekebildim sigara bitti :)

Bazi cephe kaplama sistemler cam acmaya musait olmaz.

Gereksiz devirler çevirtmiyorsan bir sorun yok, fren balatalarının ömrü uzar.

dizelse araç ise frenlemede ciddi işe yarar ama benzinli ise zaten pek de bir etki olmaz.
zararı yoktur.

bence normal fren ile motor frenini aynı anda ve ölçülü bi şekilde kullanırsan daha iyi bile olabilir.

ama kalkıp motor devri yüksekken 5 ten 3 e falan alırsan bir süre sonra alırsın motoru eline.

Esasında doğru kullanıldığında motora ya da başka bir aksama hiç zararı yoktur. normal bir duruşta motor devrini anormal düşürmeyecek şekilde mevcut viteste yavaşlanıp sonra daha küçük vitese atarak arabanın daha az fren kullanarak yavaşlamasına yardımcı olunur. örneğin çevre yolundasınız, 5. vitestesiniz, uzaktan kırmızıyı görüyorsunuz, önce ayağınızı gazdan çeker arabanın yavaşlamasını beklersiniz, arabanın hızına göre 4 hatta hatta duruma göre 3 e atarsınız, bir bakarsınız ki yeşil yanmış, basar gidersiniz.

Acil durumlarda da motor freni çok işe yarar, burada daha küçük vitese çeker, ayak frenini desteklemiş olursunuz. Lakin zart diye 5 ten 2 ye çekemezsiniz, zaten girmez. Motor kompresyonunun etkisi vites küçüldükçe artar. Mevzu şanzuman ve motoru bir yavaşlatma aracı olarak kullanmaktır.

Esasında motor freni bambaşka birşeydir. Orta büyüklükteki diesel araçlarda bildiğim kadarıyla egzost(ya da her nasıl yazılıyorsa) çıkışından motoru boğup kompresyon yaratarak yavaşlamayı sağlar. Bir de ağır vasıtalarda retarder denen bir sistem vardır ki şaftı basınçlı yağla sıkıştırıp aracı yavaşlatır. Örneğin iyi bir otobüs şoförü yolcusunu gereksiz frenlerle sarsmaz, retarder ile yumuşak bir sürüş sağlar...

tabiki kalkmam yerimden, farkettirmem.evine girmeye cesaret eden adam, her ihtimali düşünmüş gözünüde karartmıştır.

elimde ruhsatlı bir silahımda olsa, kalkıp vurmam o adamı.

lan evine hırsız giriyor, avukatsın, ruhsatlı silahın var, adamla burun buruna geliyosun, ve ateş edip adamı vuruyosun, adam ölmüyor, polisler geliyor seni hapse atıyor mahkemede sürüyor 1 2 sene en iyi ihtimal mahkeme sonuçlanana kadar içeride yatıyorsun, kaç tane böyle olay okudum gazetelerde yada televizyonlarda.

işin kötüsü kötü olay yani, diyelim bıçakladın adamı, zaten bıçakla kimse kolay kolay ölmez, haraketsiz kalır oda belki, yada vurdun, hayvan gibi yazar sabıkanda delici ve kesici aletle adam yaralama, ateşli silahla adam yaralama. hiç bi şekilde anlatamazsın derdini, ne iş bulaiblirsin ne başka bişey yapabilirsin. şlak diye yapışır alnına.

kalkardım ve önce ağzını burnunu kırardım ardından girdiği balkondan aşağıya atardım. tabi bunu yapan ben 183 boy 90 kilo bir insanım, sizlere tavsiye etmem.

böyle bir olay yaşandığında, annem sessizce uyuyor numarası yapmayı, muhabbet kuşumuz kafesin içinde deli gibi çırpınmayı, dayım ise "noluyo lan!!" diye bağırmayı tercih etmişti.. (bu üçlü olay gecesi aynı evdelerdi)

sonuç: mutfak çekmecesinden almış olduğu bıçağı balkona, kendini de balkondan aşağı (2. kat) bırakan hırsız, alt kattaki arabanın üstüne atlayıp kaçmış idi.. istese dayımı bıçaklayabilirdi de (kendisinin belden aşağısının felçli olduğunu farketmemiş neyse ki).. demek ki çok da her şeyi göze almamış eve girerken.

yer bıçağı karnına patates çuvalı gibi yere yapışır kalırdın o an. yada adam sıkar sana kaçar giderdi.

bak olacak şey kesinlikle budur.bundan adım gibi eminim.
o adam o eve giriyosa, evde insan olma ihtimalinide düşünmüştür, karşısına birisi çıkarsa ne yapacağınıda düşünmüştür.

hayır yanlışsın dostum.

sen çık bakayım bi o adamın önüne bak neler olucak gör ondan sonra. hele bi yakalamaya çalış bak.

paket edip polisi arardım :)

öldürür müsünüz ne baba. nasıl öldürecen... bıçaklara ulaşınca mı? olmamış orası.

ama bu bir kişisel tercih meselesi değildir orada başka mekanikler çalışır kuşkusuz geçme bunu.
oradaki psikoloji, uyanmanın bin türlü hali var'la öteleniyor.
insan kendini kurgulayabilir, teorikan.
öksürürüm.
yatağın altında beyzbol sopam vardır, elimi atar kapıları kırarım mutfağa geçerim.
uyur gibi yaparım ertesi gün muhasebecimle konuşurum neymiş zahiyat.
mutfaktaki bıçaklar seçer alırım birini keserim boğazını tarantino filmine döner ortam.

o değil.

daha ciddi baabta bi cevap olmalı o da şöyle zatımadına, hırsız sevmem koşullar müsaitse buna karşılık bi edavat bulundururum elimin erişeceği yerde.
ondan sonrası o uyanma hiposentezine bağlıdır, allah bilir ne olur.

bağırıp, gürültü yapıp kaçmasını sağlamak gerekir. kendinizi riske atmadan kurtulmanın tek yolu.

bir tanidigim esiyle gece yattigi odanin kapisini kilitliyor. makul bir davranis derim.

evinize girmis olan bir insanin beyin olarak bir insan olmayabilecegini hesaba katin. kim bilir kaninda ne maddeler dolasiyordur.

gece eve kaplan (veya baska bir vahsi hayvan) girse naparsiniz sorusuna vereceginiz cevabi dusunun. ayni olmali bence, cani tehlikeye attigina hic degmez. icerideki insanin korku, insanlik, vicdan, sorumluluk gibi hisleri olmadigini varsaymali derim.

yuzlesmekten kacis yoksa odamda her zaman erisebilecegim yerde bir bicak var. son care. sag cikilirsa da adalete teslim, napalim.

bu tür durumlara karşı yatağın altında metal beyzbol sopası bulunduruyordum eskiden. alarm var artık, girse de car car öter zaten.

yapmayın abi. hırsız olsam ilk önce buradaki yorumlarda ses çıkarmam karışmam diyenlerin evine giderdim. bu davranışlar hırsızları daha da teşvik eder ki zaten ülkemizde bu göt korkusu sayesinde hırsızlık meslek haline gelmiş.

birkaç sene önce evine hırsız giren bir akrabamız,(kendisi zamanında milli takımda da çalışmış karate hocası) eve giren arkadaşın üzerinde bıçaksız estetik ameliyat yapmıştı. eve girerken uyanmış, içerisi girmesini beklemiş manyak :)

11 yildir evine bayilan, cacaroz bir rottweiler'la yasadigim icin hic bir sey yapmazdim. bizim hatun bir yerlerini kopartir ama.
o kadar cilesini cekiyorum, boyle de bir sefasi var :)

diyelim kolay girilebilir bir evde yalniz yasayan, ustelik tavsan gibi en ufak kipirtida uyanan bir kadinsaniz napardiniz? adam niyeti bozup girmis eve zaten, kaninda da maddeler oh masallah, insan degil yirtici hayvan misali bir sey... ya evde yalniz da yakaladim bunu oh tecavuz edeyim derse adam?
mutfaktaki bicaklara ulasmadan tecavuz kacinilmazsa zevk almaya mi bakmak lazimdir bilemedim ben?
gercekten boyle bir durum olsa bir gun -allah korusun- nasil tepki veririm bilemiyorum ve verecegim tepki ve sonrasinda olabilecekler beni korkutuyor.
en mantiklisi nedir bir bilen varsa soylesin.
@quadropol: karateye mi baslasak ne :)

o saatte eve biri girmiş hedefi eşyalar mı aldığı maddelerin etkisi ile o hedef eşiniz çocugunuz hatta bi tehdit olarak gördüğü için doğrudan siz olurmusunuz bunlar bilinemeyeceği ve bu konular şansa bırakılamayacağı için silah bulundurma ruhsatı olur meşru müdafaa olur allah rahmet eyler sayılı gün çabuk geçer :)

evde yanlızsam yatak odamın kapısını kilitler deli gibi bağırırım.

-koşun lan yakaladım hırsızı mna kodumunun çocuğu kaçma laan. vs. ya korkup kaçacak ya da saklanıp kapıyı açmamı bekleyecek. o arada polisi ararım. saklanırsa polis gelir, kaçarsa zaten gitmiştir.

aslında kimi duyuruları nick gözükmeden acabilsek ikinci bir hesabe gerek kalmaz.

abuse etmediginiz surece (spam, ozel mesaj vs.) bir sey olmaz. abartip 8-10 hesap acanlara ise iyi gozle bakmali miyiz bilmiyorum.

2 hesabı olmayan var mı ki

öteki hesaptan yazacağın karizmayı zedeleyici şeyi asıl hesabından yazarsan sanırım baya bi sorun olur :D
en azından çok güleriz heralde *-*

aynı nickte hem i hem es kullanıcım var. çaylakken almıstık yazar olunca o hesapta kaldı garip bir durum mesela.

amerikalıların daha az kurallı, daha pratik ve çoğunlukla daha hızlı konuşması, ingilizlerin daha köşesiz, çok çok daha kulağa hoş gelen bir telaffuza sahip oluşu. en azından bende böyle bunlar.

İngilizler daha çok ağızlarında bir şey varmış gibi konuşurlar.

en basitinden ingilizler kalın ünlüleri vurgulayarak konuşur, amerikalılar her şeyi eieieie diye yavşatarak ince ünlülerle konuşur.

@ mentirosa: kizgin patates

mesela ingilizler, kelime sonlarındaki r'leri neredeyse tam bir "a" olarak telaffuz ederler..

en bariz fark ingilizlerin r harflerini birçok yerde okumamasıdır.

dictionary.cambridge.org adresinde kelimeyi ingiliz ve amerikan aksanlarıyla okutabilirsiniz. fair, share, spare gibi kelimeleri dinlerseniz anlarsınız ne demek istediğimi.

aslında ingiliz ve amerikan dizilerinden birkaç bölüm izleseniz bunun gibi çok bariz farklar olduğunu görürsünüz zaten

buraya sorarak aklınızda pek de bir şey canlanmaz bence çünkü sonuçta konuyu tam olarak anlayamadığınızdan buraya sormuşsunuz. bunu örnekler ışığında incelerseniz daha rahat algılarsınız. meselağğ bir amerikan dizisi izleyin, ne bileyim bir sürü insan olsun içinde, mesela seinfeld. bir de ingiliz dizisi izleyin, yine insanlar günlük hayatlar falan olsun, aklıma ilk gelen footballers' wives. youtube'da birkaç video bulur izler anlarsınız zaten farklı.

ingilizcem yok denicek kadar az, fakat sanıyorumki şu bi zamanlar gazetelerin verdiği ingilizce kaset kitaplarından dolayı, 100 metreden ingiliz aksanını tanıyorum :D

ingilizlerde kendi içinde birsürü aksağan var, yaya yaya konuşuolar ne dio la bu diosun, ama bi amerikalıyla konuştuğunda ne kadar iyi ingilizce konuşuosun diebilio.

bide şu var: www.youtube.com

hangi amerikan aksanı diye de bi mesele var mesela. latinolar başka afro'lar başka beyazlar başka redneckler başka, hintliler tamamen başka bi de çinlisi japonu var. ama en basitinden biri ay kent der diğeri a' kant diyebilir. bunun iskoçu miskoçu da var ki hiç sorma.

en temizi, her ırkan insanların olduğu bir dizi izle. mesela oz'u izle.

fuck gibi bir kelimeden dahi anlaşılabiliyor bazen.

amarikanlar bizim bildiğimiz şeklinde fak diye okurken ingilizler genelde fok'a benzer bir şekilde okur. ağızlarını genelde yuvarlak kullanırlar, o yüzden r gibi ağzın azıcık açıldığı sesleri yutarlar.

Miyavlıyorsa Amerikalıdır. Çok miyavlıyorsa güney eyaletlerindendir. Hiçbir şey anlaşılmıyorsa İskoç veya Gallidir.

tavada pişirirsen yer, içine biraz da peynir atman lazım... haşlanmış yemez

benim kedimin en sevdigi sey haslanmis yumurta.

yaz boyu yağda kızarmış yumurta ile besledim birini. bir de haşlanmış patatese bayılıyordu :)

seni bile yer...kedi bu.
benim kedi başta yiyordu haşlanmış yumurta, mamaya alışınca yememeye başladı.
ama dışarıdaki kedilerin mamaya alışma gibi bir derdi olmadığından yerler yumurtayı.

yıllardır kedi beslerim, sevmeyenini görmedim.

kepek ekmeği haricinde ne verirsen ver yiyor burdakiler.

hiç unutmam senelerden 2007 sokakta bi kedi yavrusu bulmuştum el kadar, bana sorsan derim en fazla 15 günlük neyse aldım içeri, süt verdim içiyo, ama susmuyo kedicik ee 1 gün süt 2 gün süt bi türlü susmadı hayvan.bi gün yumurta haşlamıştım kendime neyse, kediye uzattım abi.öyle vahşi bir sesle saldırdıki yumurtaya elimi ısırdı + tırmaladı resmen yumurtayı attım kaçtım. meğerse kedi nerdeyse 2 aylık falanmışta besinsizlikten güdük kalmış.

löp löp yiyolarmış.

haşlanmışı da yerler. benim kedilerim özellikle de küçükken bayılırlardı haşlanmış yumurtaya.

hiç korkma. bişey olduğunu görmedi ben.
tecrübeyle sabit.

kilo yapmaktan ziyade iştah açıyor. Buna bağlı olarak yeme düzeniniz bozulursa kilo alıyorsunuz.

bende kilo alımına sebep olmuştu vakti zamanında.. çünkü ciddi iştah açıyor.
bir de kışın kullanın, yazın değil. öyle tavsiye etmişti doktor.

3 ayda bir, 1 ay ara vermeni oneriyor amerikali doktorlar. en azindan benim doktorum oyle diyor, karacigeri zorlamanin anlami yok.

ben çocukken babam hergün 1 supradyn 1 balık yağı çeyrek kalsiyum sandoz içirirdi bana.
ilk okulda 60 kiloydum şu an 98 kiloyum boy 170.sanırımki bu balık yağından kaynaklanıyor(sülalemdeki tek şişko insan benim)

Sadece yoğurt ve bol zeytinyağı ile bir gece buzdolabında marine edin sonra ızgara yapın mesela...

bu genel bi yımışatma tarifidir,tadında bir kötülük yada lezzet farkı hissetmiyorsun
mesela geçen şöyle bişey yapmıştım. tavuk göğüslerini orta büyüklükte kesip. bir çorba kaşığı nişasta 1.5 çorba kaşığı soya sosu ve yarım bardak ayçiçek yağı ile harmanlayıp 1 gece dolapta bekletip ondan sonra tava olarak pişirmiştim. tadı aynıydı fakat göğüsler inanılmaz derece yumuşak olmuştu.aslında tadı normalden daha güzeldi fakat öyle farklı bir tarif olarak sunulacak kadar değil. yaklaşık 3 büyük tabuk göğüsü için bu ölçüyü kullanmıştım.

şimdi mesela tarife gelirsek eğer şunları basitçe deneyebilirsin

tavukları kızgın ateşte çevir daha sonra orta ateşte yanmayacak şekilde sürekli karıştırarak pişirmeye terket, daha sonra tavayı kızdırıp yarım yada 1 çay bardağı şarap dök, zaten şarap anında buharlaşaktır fakat süper bi tad ekleyecektir.köri seviyosan köride atabilirsin 1 çay kaşığı. soya sosuda ekle, haa ben mantar severim diyosan mantarları makul ölçülerde kes şarap işleminden önce at suyunu salsın çeksin. en sonunda belki az miktar kaşar ilave edip fırınada sürebilirsin.

yada sadece bildiğin tavuk, bildiğin biber ve bildiğin soğanla sote olarak pişirebilirsin buda gayet basit ve lezzetli olur.
şarap işlemine gelirsek eğer bunu kırmızı etlerdede kullanabilirsin. ben şahsen severek kullanıyorum.

1- çerkez tavuğu yapılabilir. tam buğday ekmeği arasına sandiviç güzel oluyor ama sarımsaklı tabi rahatsız oluyorsanız. gene de tarifini vereyim. tavuk göğüslerini sarımsak ve tuzotla haşlayın. didin ya da blendırdan geçirin(bence didince daha iyi oluyor sanki) sonra ezilmiş sarımsak, yarım yağlı yoğurt, ceviz kırığı, arzu ederseniz az biraz mayonez tuz muz koyup karıştırın. bekleyince daha güzel oluyor. tavuk yoğurdu içine çekiyor böyle.

2- fırın torbasında tavuk. içine küçük patatesler ve çeşitli baharatlarla birlikte.

3- tavuk sote. soğan ve biberi kavurun. ardından kuşbaşı doğranmış tavukları atın. gene baharat filan. en en son domatesleri koyun, domatesler erimeden(diri seviyorum ben) yemeği ocaktan alın.

4- bir de duyuruda körili tavuk tarifi vermiştim. ona da bakabilirsiniz.

şimdilik aklıma bunlar geldi. ben de bunları diyet yaparken yapıyorum. az yağlı yaparsanız tamamen sağlıklı şeyler.

mühim olan diyetse,bence pişirme tarzı olarak kızartmayı tercih etme.
bir adet göğüsü incelt,fileto haline getir. ardından bi kaşık kadar sirke ve zeytinyağı ile marine et.bir iki saat kalsın dolapta.sonra tercihen elektrikli ızgarada pişir.yoksa tost makinesinde bile pişirebilirsin.uzun sürer gerçi ama diyette malesef ya haşlama yada grill.

kemiksiz but alıp kırmızı biber, karabiber, tuz serpiyorum uzerine; keyfine göre sadece tuz da serpebilirsin. teflon tavaya koyup -yağ falan koymadan- üstüne de bir kapak kapatıyorum, kendi suyuyla pişiyor. tabii bir tarafı kızarınca diğer tarafını çevireceksiniz. arada sırada kontrol etmek gerek.

Tek tostla doyuyorsanız ufak bir şey alın. Büyükler çok yer kaplıyor ama tek tost kesmiyorsa büyük alın, sonra işkence oluyor. Kapak mandalı sağlam olsun, çabuk bozuluyor bazılarında.

yok küçük istemiyorum yani en azından yarım ekmek sığsın yeri geldiğinde.

marka bilmem ama
1- çift tutacaklı olması iyidir(altlı üstlü)
2- parçalanabilir olması yıkarken elektrik girişini çıkarırsınız problem olmaz.

www.vatanbilgisayar.com

bu nasıl acaba.

İyiye benziyor. Garantisi de var.

Marka önermiyorum. Fişi hariç, elde ve bulaşık makinesinde komple yıkanabilen tost makinesini tercih ederdim yerinde olsam.

Enn ama en onemlisi, oldukca kalin bi ekmek koyacaginiz zaman iki izgarayi da kendisinin kancalayabiliyor olmasi. Sizin iki saat ustten bastirmamaniz yani. Her sabah uyuz oluyorum misal ben bu duruma.

arkadaş çok tost makinası paraladım, aç bir insanım hiç doymam 365 gün tost yerim hemde seve seve, tabi genelde çok fazla dayanmıyolar, arzumundan arçeliğine tefaline kadar hepsi bozuldu gitti.
bende karar verdim bu sefer o büfecilerin kullandığı büyük metal tost makinalarının elektrikli ve en ufak modelini alıcam, bir kaç arkadaşım kullanıyor gayet memnunlar, hem tostu ezmek içinde yok üstüne bastırmak, yok su dolu tas koymak, yok ittirmek kaktırmak tüh ya gene kaydırdı ekmeği falan demekte gerekmiyor

arkadaş en son bozduğum tost makinasıda senin linkini verdiğin arzum oluyor.hiç tavsiye etmem, zaten geçen sene süpermarketlerde 29 liraya falan satılıyordu.
ha rahmetli ile çok iyidik bi gün fişe taktım bir patladı inanamazsın, patlama görsün gözün, bizim mutfak tesisatınıda bi güzel yaktı oh mis gibi oldu. en sabıkalı tost makinası arzum bu yüzden.

www.sahibinden.com
al bak bir örnek fiyatı uçuk değil, normallerinden pahalı tabi ama ömrü billah kullanırsın.

@killerbee

kişisel ağır sanayi hamleni başlatmışsın abi (:

fakir'in var güzel bir tane. hafif endüstriyelimsi. 240 civarı.

240 lira tost makinası için çok çok fazla bence, hani 120 bile çokta sağlam olduğunu göze alınca belki çok gelmez insana

Çok zaman geçtiğine ve işin içinde şiddet olmadığına göre bu bizim Çinliden farklı mı? Çinli nasıl? Çok selam söyleyin :)

@cosmicstring: :) bahsi geçen şahış çinli. duygusal konuda zaaflarım olduğunu biliyor ve beni suçlu çıkarmaya çalışıyor sanırım. işin ilginç yanı ben de kendimi suçlu hissediyorum ve bunu farkettikçe kendime kızıyorum.

bu arada gitti, bikaç eşyası kaldı. yarın gelip onları da alacak. mesaj atıp soranlara da burada söyliyeyim, olayları detaylı anlatacağım. :)

Nasıl bir şey için bunlara katlandınız, kendinize olan saygınızı ayaklar altına aldınız çok merak ediyorum. Yani (bkz: caps yok mu).

önceki yazdıklarına cevap yazmadım ama okudum. şöyle söyleyeyim, kusura bakma ama artık bu seninki pısırıklığa kaçıyor. Olayda tamamen haklısın, hem de kızın sana bunu üzerinden acı çektirmesine müsaade ediyorsun? Üzmeyi istememek filan hikaye, kendini düşün biraz da. Bu kız ne yapmış senin için de sen bu kadar umursuyorsun? Mesaj atarsa okumadan sil, yolda karşılaşırsan selm vermeden geç, karşına geçip dırdır ederse de "siktir git" de, bence başka türlü başa çıkamazsın.

çin malından uzak duracaksın arkadaş.bak sende görüyorsun ilk dakikadan arıza çıkartıyor.bas küfür ixtirsin gitsin.

ha ben olsam annesini bile... dim de o olaya hiç girmiyorum.

bide sana çok kızdım. ulan ben yazdıklarını okuyunca küplere biniyorumda sen orda gayet rahat üzülüyorum ben diyosun özel hayatına izinsiz müdahele ettim diyosun ya."olurmu böyle hasan?" seni azcık türk olmaya davet ediyorum lütfen yapmayalım böyle kötü örnek oluyoruz. nıcık nıcık nıcık

Az bile yapmışsın. Bütün iletişimini kes kızla.

hala şu mal çinli mi. ona dair hiçbir şeyi dert etme, umursama. olmamış say vs. daha ne diyeyim.

kardeşim ölsün gebersin şu karı ya gözünü seveyim kurtul artık şu mal değneği çinliden. bir de (bkz: caps yok mu beyler)

bu arkadaş caps vermez. "delüğanlılığa sığmaz" dimi, aynı evden atmak gibi :)

bir şekilde engelliyorlar demek ki.

microosoft işte adı üstünde neyi adam akıllı çalışıyorki wifileri sağlam olsun.
bi dahakine mac e git bak çatır çatır valla :D

o dişler yerinden çıkarken damağını yararak çıktığında kanayabilir.

muhtemelen kan tadi baska bir seyden gelmistir

değil kan tadı, et tadı bile alınabilir, bizzat ben kendim.

arkadaşlarına söylediklerine ek olarak, her hangi dolgulu bir dişininde altından kan gelme iltahap yapma ağız kokusu yapma ve senin farkedememe ihtimalin vardır.

Sitesinden telefonunu bulup açıp sorun, özel bir şey varsa erken kapanabilir.

müzik yapan her yer cumartesi günü en az 02:00 a kadar açıktır. net cevap değil ama genel eğilim bu yönde.

22:00-23:00 e kadar acık olur.

söz konusu zuhal müzikse hiç belli olmaz. o yüzden işiniz önemliyse önceden arayıp sorun

VW Wolfsburg'da olmasi lazimdi yanilmiyorsam. Orneklerinin Japonya'da da oldugunu o yuzden cogu Japon arabasinin belirli olculere gore tasarlandigini biliyorum.

www.youtube.com

www.youtube.com

bi kac yıl eveline kadar leventte de vardı, miltaş mı neydı adı da.

kartı otoparkcıya da vermıyorsun, giseye basıyorsun, sana kapı numarası veriyor ya da bastıgın gisenın onune getiriyor.

almanyada walkswagen(yazamadım vos vos işte) fabrikasındada aynı sistem var(discovery chanel sağolsun) arabaları üretip kule biçimindeki istif yerine bırakıp çat çat kuleye çıkartıp park ediyolardı.

hızlı ve öfkeli tokyo drift de de vardı öyle bi sahne.

leventteki plaza yapmak ıcın yıtı yea, arazi super para ediyordu orda.

ibb yapacak bi kac tane boyle.

hadi bakam bi yastıkta inşallah...

şaka maka sevindim lan:)

Valla ne diyelim tebrikler..kendinden 8 yaş büyük hatunu tavlamışsın.Bizim sana değilde senin bize bilgi vermen lazım hatunlar hakkında :)))

akışına bırak tabi, keyfini çıkar işte dahası ne.

bende okumuş olmuş o iş gibi bişey yazmıştım... hiç yanılmam :)
ben 23 rakip 34 dü gayet güzel günler yaşamıştık :)
kendimden biliyorum yaaaaaaa :)

hacı yol yordam öğretir sana. ( eğreti gelin muhabbeti yapma, kalbini kırarım )ayrıca 20 yaşında gibi davranma. valla bence süper bir olay. senin adına sevindim.

oha ben demiştim olum =D sadece arkadaş olmak istiyor yanlış anlıyorsunuz diyen arkadaşlara selam olsun =) size de hayırlı olsun eheh..

planlı programlı olmaz bu işler.. ama her zaman, her durumda, kesinlikle ve kesinlikle en önemli şey sa-mi-mi-yet!! bunu akıldan çıkartmamak lazım..

sevişmek kadar keyif verici başka bir şey var mıdır acaba?
evet, yoktur..

birbirinizin arkadaş çevresinde bulunduğunuzda yaş farkından dolayı sıkıldığınız anlar olabilir. kendinizi ortamdan soyutlamayın muhabette dahil olmaya çalışın.

kullandıktan sonra hafif yağlayarak kaldırırsanız uzun süreli kullanmama durumunuzda makinanızı korur. ama sürekli kullanıyorsanız haftada 1 ya da 2 haftada 1 kez yağlamanız cihazın metal parçalarının sürtünmeden ötürü aşırı ısınmasını, aşınmasını engeller, uzun ömürlü olmasını sağlarsınız.
ama şunu da unutmayın, her kullanım sonrası mutlaka temizleyerek kaldırın.

ben moser kullanıyorum o bildiğimiz bordo berber makinaları, neyse şimdi ilk başlarda makinayı çalıştırıyosun şak diye çalışıyo geçiyo 2 3 ay, bakıyosun makina çalışıyo fakat taraklar haraket etmiyo , yada etmekte zorlanıyo, hemen çıkartıyosun makinanın vidalarını yağlayıp kapatıyosun cillop gibi oluyo, hatta sprey yağ ile yağlıyorum daha iyi kesiyo.

sadece başlığı okuyup cevaplıyorum: ne olursa olsun evlenilmez.

kızım gez toz yaşa yaa allasen

şimdi canımcım , 21 yaşında evlenmemelisin diye bir kural yok öncelikle. ama sen daha aşkı tatmamışsın , o müthiş duyguyu yaşamamışsın . düşün bu adamla evlendin ( ki zaten ona aşık değilsin ) ileride karşına biri çıkacak , ilk görüşte vurulacaksın aşık olacaksın falan . olmaz deme neler neler oluyo hayatta. ki kişisel fikrim evet 21 çok erken . önce öğrenciliğinin tadını çıkar , gez toz ,aşkı tat. huzuru , dinginliği arama yaşın gelmedi daha.

OKU: Aşk / Elif Şafak

22 yaşındayım ve bir kaç aya kadar yaşamakla ilgili seninle aynı düşüncedeydim. şu anda ise mezun olup hayallerimi gerçekleştirmek için gün sayıyorum. ve bunun için hayatımı tehlikeye atıp savaş bölgelerinde bile çalışmaya hazırım. sana diyeceğim şu olur: aman diyeyim kafanı duvarlara vurursun. hayatla ilgili bir beklentisi olmamak hiç bir şey yapmamaktan geliyor. bir şey görmeyip yapmazsan hayat sana gayet boş gelir ama mutlaka ileride karşına "ölmeden önce bunu yapmalıyım!" dedirtecek şeyler çıkacak. o garip bağlar çok garip(!) bir şekilde çözülüyor ileride sonra da nikah bağını çözmek için uğraşırsın.

valla ilişkilerinde baltayı taşa vurmuş ve kendine bile hayrı olmayan biri olarak görüşümü ne kadar dikkate alırsın bilemem, ben olsam almazdım. :)

ben olsam evlenirdim. güvenebileceğim biri olsaydı yani. güven çok değerli ve çok zor bulunanmış bişeymiş, burada anladım.

"Aramızda öyle büyük bi aşk yok ama yıllardır garip bi bağ var." derken kaç yıldan bahsediyorsun?

valla bana kalsa 30 undan önce evlenilmez, hele hele iyice vurmamışsan dibine 35 ten aşağı evlenilmez.
benim şahsi düşüncem bu yani kınayan yadırgayanlar olabilir.
35 ten öcne bağlasan durmam.

@efx 3-4 sene

sana kalmış bir karar bu. ama mademki ilişkinizde bir sorun yok,o halde 2 yıl daha beklenilebilir.di mi? hayatını düzenleyebilirsin,okulun bitmiş olur,işin olmuş olur,para kazanıyor olursun,iyice büyümüş olursun,bakış açın değişir..aslında en önemlisi de , "öyle deli gibi aşık filan da değilim" dediğin adamı seversin zamanla..daha net görürsün önünü.

evlen de gör

bu arada dayanamıcam
@groove salad - bence de :))

evlende gör güzel bir sistem fakat

önce sen evlenenleri bir gör o yeter sana :)

bana fazlasıyla yetti etrafımda bir sürü arkadaşım evlendi b.k mu vardıda evlendim demiyen yok.

bazıları demiyo ama "ben sana demiştim olm" lafını duymak istemediklerinden oda :)

21 yaş offf deli misin?hayatının başlangıcı deli gibi aşığım desen anlayacağım bir yerde ama o da yok diyorsun.

ekşi duyuru'da gördüğüm en üzücü başlıktı

"Ben okula, o işe gider, evimiz olur ne biliyim para biriktirir bi şeyler alırız, ev aile kurarız, arkadaş oluruz, sevgili oluruz... Çocukluk yaptığımı falan da düşünmeyin yaşıma göre oldukça olgunum, kafam da iyi çalışıyor."
demişsin, kendin demissin ben okula o işe...
olmaz öyle emin ol. hamileliği var, rahatlıgı var. o yüzden cocuk yapmıcam diyebilirsin. ama emin ol öyle demez.

hayatta bazı seylere baglı kalarak devam ediyoruz, su an hiç bir tutkun yok. ama karsındaki idare edebilmesi için evlilige ihtiyacı var. bir süre sonra pişmanlıktan daha fazlasıda olabilir. o yüzden gercekten seviyorsa okulun bitmesini beklesin, sizde nişanlı olarak birbirinizi tanıyın.

baskasının bencilliginde sürüklenme.

birbirinize olan baglılıgınız sevgi olmayabilir o yüzden zamana bırakıp devam et.

hayatın tadını çıkarmak varken, kesinlikle hayır. hele bi de üniversite 2 de okuduğunu varsayarsak.

deneme aşaması olmuyor mu?

madem seviyorsunuz, beklenebilir de bence ne bilim.. ama sizin kararınız...

evlen-boşan

çok neşeli, muhabbeti keyifli bi insanım tanımıyla, paragrafın sonundaki içim geçmiş ifadesi biraz çelişkili değil mi?

soruya gelince, bu şartlar altında bir evlilik büyük olasılıkla hata olur ve ikinizin de elinde patlar. kendi adıma, aşk taraftarı biriyim ve aşık olmadan yaptığın bir evliliğin içinde (elmyra'nın da dediği gibi) gün gelip başkasına vurulup her şeyi berbat etme riski de var. bu olmasa bile, hayatın zorlukları ve evliliğin dertleri (bence en iyi evliliğin bile kendine göre derdi vardır) zamanla ilişkiyi yıpratır ve ortada aşk falan da olmadığı için birbirinizi yemeye başlarsınız. gerçeklik çoğu zaman evlilik öncesi hayallerle örtüşmüyor ne yazık ki.

ayrıca 21 yaş genç bir yaş ve kafanızdaki "evlenmek isteyeceğim ideal erkek" tanımı da zamanla değişebilir.

(bkz: rahat batması )

@saatgeceninonikisi: demek istediğim kendi yaşıtım olan birinin sahip olduğu heves, heyecan bende yok ama yine de neşeli, keyifli biriyim

@sivrisinek süper özetlemiş

iki tanede bebe verirler kucağına oh mis :D

okulunu bitirmeden senle evlenmek isteyen adamdan kork bence. madem garip bi bağ var aranızda madem illa evlenmek istiyor senle beklesin 2 sene daha. ne bu acele?
ayrıca maddi olarak rahatsan git bi yerleri gez, dünyayı tanı, evlenip napıcan ki?

Soruyu soran kisi, senden bi ricam var, Su Sana evlenme diyenlere sorarmisin, annesi, babasi kac yasinda evlenmis? Kaci bosanmis...
Bir hanimefendi icin ideal yastir 21. Eger hayatta amacin "aman her bara gideyim hayatin dibine Vurayim, hic bir seyden eksik kalmiyayim " degilse evlen ama evlenmeninde ne kadar buyuk sorumluluklari oldugunu bilmelisin..yazilacak cok sey var ama benden bu kadar aklini kalbini dinle

evlenirsen o hikayedeki mal sen olursun.

21 yaşında evlenmek olur da, sadece aranızda "garip bir bağ"dan başka bir şey yoksa evlenilmez. Öyle destansı aşklara da gerek yok ama güçlü bir sevgi hissetmedikten sonra evlilik curcunasına girmek ileride pişmanlığa yol açabilir.

En yakinindaki adam ve kizlar demek ki cop yigini. Muhtemelen uzun yillardir kopmadigin en yakinim dedigin insanlar vardir. Onlardan sana hayit gelmez en kisa zamanda yenilerini edin.

Kiz dostlarimdan biri gelip de yiyosa desin bakalim yuzume senin kelimelerini. 15 dakika surmez kendine getirmem, dinlemem valla "ben hep boyleydim" laflarini.

sonuca gelmek için girizgahım şu şekilde olacak;

27 yaşındayım, 1-2 üniversite bitirmişliğim var, normal birisi olduğumu düşünüyorum, bu güne kadar ilişki de yaşadım ama hayatımdaki en büyük hedefim ne evlilik, ne birisi ile birlikte olma, ne büyük bir evde oturma, ne de başka bir şey. sadece "bir büyük turbo alsam yeter bana" şeklinde bir düşüncem var. hatta yaşama amacım bile sanki bu.

dediğim gibi, normal sayılabilecek biriyim; komşu teyzelerin de "artık evlensene" tarzı sözlerine maruz kalıyorum.

bence yaş ile ve statü ile çok fazla ilgisi yok evlilik kararının. bunu, "bak bu devirde benim gibi hödükler çıkıyor" anlamında söylüyorum.

evlilik için normal sayılabilecek yaştasınız ama modern çağda artık kadınların da eve katkı yapması, en azından kendi ayaklarının üzerinde durabilmesi gerekiyor.

bunun için de eğitiminizi destekleyip, bence en azından okulunuzu bitirmenizi beklemesi gerek. seviyorsa bekler, kaçıyor musunuz ? hayır. o mu kaçıyor ? muhtemelen hayır. beklesin.

aileleriniz arasında sıkıntı yoksa (malum, bizim önemsemediğimiz bazı şeyleri önemseyebiliyor aileler) bence sizi istesinler, sonra da söz, nişan vs. yapın, okulunuz bitince evlenin. herhalde böyle oluyordu, pek o taraklarda bezim olmadığından..

neyse.. "bekleyemem, hemen evlenelim" falan diyorsa bence benim kadar hödüktür o, en azından sizin yaşam değerlerinize ve kendi ayaklarınız üzerinde durma kararına saygı duyması gerek.

1. O çocuk size saygı duysaydı siz okurken bu teklifi yapmazdı. Kendi hayatını kurtarmaya bakıyor.
2. Kafa yapısı olarak o da değişecek, siz de çok değişeceksiniz. Hatta büyük ihtimalle aşık olduğunuz (pardon, bağlı olduğunuz) adamın ne kadar değişik bir insan olduğunu göreceksiniz. Okudukça, üniversite ortamında bulundukça tutkularınız gelişecek, hedefleriniz oturacak. Bunları bilmeden, görmeden böyle bir maceraya atılmak çok ama çok büyük bir aptallık.
3. Ergenlikten değil diyorsunuz ama henüz çok gençsiniz. Ayrıca adam dediğiniz çocuk sadece 28 yaşında, o da içinde bir sürü volkan patlayan bir çocuk.
4. Türkiye'de evlilik kararının geri dönüşü ucuz değil. Boşanırsanız en kültürlü ortamda bile dul damgasıyla tanınacaksınız. Görünürde herkes saygı duyar belki ama biriyle ciddi ilişkiye girmek isterseniz karşınıza çıkar.
5. Keşke dememek için evlenmeyin. Birbirinizi seviyorsanız beklersiniz. Bu arada kimse kimseyi beklemek zorunda da değil.
6. Siz o adamın kendi kendine bir şeyler başarmış olmasına, kendine bir hayat yaratmış olmasına tav oldunuz sanırım. Okursanız daha iyisini (beklerseniz ikiniz için) yaratma şansınız olacak.
7. Evliyken üniversitede okumak çok zor olur. Tanıdıklarım ikisinden birini bıraktı mutlaka. Şimdi okumanı destekliyorum, mutlaka okulun bitecek, her işte yardımcı olacağım dese bile emin olun olamayacak.
8. Sonuç: Evlenmeyin, bekleyin. Böyle bir söz vermek için çok erken.

21 yaşında evlenilir mi sorusunu, bu şeklide altı doldurulmamış haliyle gayet de evlenilir diye yanıtlardım.
asil nadir - nur nadir evliliği ile ilgili bir röportaj okudum bugün hürriyet gazetesinde.
kız 21'inde iken asil nadir'in evlenme teklif ettiğinde asil nadir 64 yaşındaymış.
bu bir not sadece. onun altını da dolduran bi cümleler vardır, bil

21 yaşında evlenilir mi sorusunu, anlattığın biçimde altı doldurulmamış haliyle gayet de evlenilir diye yanıtlardım.

asil nadir - nur nadir evliliği ile ilgili bir röportaj okudum bugün hürriyet gazetesinde.
kız 21'inde iken asil nadir'in evlenme teklif ettiğinde asil nadir 64 yaşındaymış.
bu bir not sadece. onun altını da dolduran bi cümleler vardır, bilemem.

evlilik boşanma yeniden evlenme durumlarına gelme falanlar filanlar tecrübelerine sahip bir adam olarak diyorum, bu benim talebeliklerimden beri dikkatimi çekmiştir hep, kızlarda 30larına yaklaşıncaya kadar biz erkeklerin ilgi alakası neticesi itibariyle bir prenseslik vaziyetleri vardır. o alaka öyle yoğun olarak döner ki etraflarında, biri gider biri gelir vaziyeti ömür boyu sürecek gibidir. ama 30lar yaklaştığında tabiat devreye giriyor ve kadın tarlada ırgat yahut cihangirde bohem bir heykeltraş dahi olsa gen kanunları nedeniyle doğurmak istiyor. benim arkadaş çevremde ne marjinal hatunlar var ki doğurmam lazım diye ortalıkta dolanıyorlar yaşları 30-35 hatta 40 civarları. ve burası türkiye. doğurmak için ne yapmak lazım evlenmek tabii. şu şu örnekleri var kısmı boştur.
fakat seleksiyon biçimi orada artık alternatiflerin azaldığı, bir çok ilişkinin tüketildiği bir hal almış olunca, iyi kadınlar kapılmış iyi adamlar uzamış oluyor genelde.

ben burada görüyorum bi yığın ilan, insanlar aman aşığım ölüyorum diye kendi özel vaziyetlerini aleni anlatıp çare arıyorlar ama ben diyeyim, geçici. bitici daha doğrusu.

bu gen-gün durumları ve türkiye genellemelerinin dışında çok net ki şu, evlenme denilen müessese artık evlensem de olur ile olmaz.
evlenme müessesesi sırf boşanma riski taşıyorsan bile kenarından kıyısından geçmemecesine koşarak kaçılacak bir haldir çünkü boşanma olayı hiç bir boka benzemez yaşayan bilir, inanmayan gider boşanmışlara sorar hepsi trenlerin kamyonların altında kalmış uçaklardan düşmüş halde en az 2 sene dağılmışlardır. hele çocuk mocuk varsa allah korusun diyorum.
ve evlenme müessesesi ilk aşık olunanla ya da tamam uyduk olanla aman bu daha başkaya benziyorlarla da olmaz. bu bir doku tutmasıdır. beyin kalp ten birbirini tutacak. biri eksik olursa ne olmaz; olmaz.
lakin şunu asla unutma hayatta herşey mümkündür. büyük konuşanları yaşamım boyunca anlayamadım, adamın başına öyle bir hal gelebilir ki vay be bu nasıl yani der kalırsın. yani bunca gevezelik olayın parantezleriydi zamanım var paylaşıyorum bazı bildiklerimi ve laf kalabalığımdan öte şunu diyorum, bu adamla evlenme. ama sen 21 yaşındayken ya da 23 farketmez, bir adam çıkar karşına, bingo... onu zaten anlarsın. orada işte bence küt diye evlen.

bununla senin bu kafandakileri anlatma biçiminle yani, aman ha! olmaz.
ha bir de şu var hızla evlenme diyenler ya genç olanlardır, ya da genç evlilik yapıp ağzı yananlardır.
hepsi de öyle değil bu genç evlenenlerin. çok da güzel dolu evlilik tanıyorum ki genç yaşta yapılmış kütür kütür güzelce de sürüyor.

en nihayetinde, sana naçizane önerim, önce aşık ol bir.
maried muried sonra.

21 yaşında evlenilir mi sorusunu, anlattığın biçimde altı doldurulmamış haliyle gayet de evlenilir diye yanıtlardım.

asil nadir - nur nadir evliliği ile ilgili bir röportaj okudum bugün hürriyet gazetesinde.
kız 21'inde iken asil nadir'in evlenme teklif ettiğinde asil nadir 64 yaşındaymış.
bu bir not sadece. onun altını da dolduran bi cümleler vardır, bilemem.

evlilik boşanma yeniden evlenme durumlarına gelme falanlar filanlar tecrübelerine sahip bir adam olarak diyorum, bu benim talebeliklerimden beri dikkatimi çekmiştir hep, kızlarda 30larına yaklaşıncaya kadar biz erkeklerin ilgi alakası neticesi itibariyle bir prenseslik vaziyetleri vardır. o alaka öyle yoğun olarak döner ki etraflarında, biri gider biri gelir vaziyeti ömür boyu sürecek gibidir. ama 30lar yaklaştığında tabiat devreye giriyor ve kadın tarlada ırgat yahut cihangirde bohem bir heykeltraş dahi olsa gen kanunları nedeniyle doğurmak istiyor. benim arkadaş çevremde ne marjinal hatunlar var ki doğurmam lazım diye ortalıkta dolanıyorlar yaşları 30-35 hatta 40 civarları. ve burası türkiye. doğurmak için ne yapmak lazım evlenmek tabii. şu şu örnekleri var kısmı boştur.
fakat seleksiyon biçimi orada artık alternatiflerin azaldığı, bir çok ilişkinin tüketildiği bir hal almış olunca, iyi kadınlar kapılmış iyi adamlar uzamış oluyor genelde.

ben burada görüyorum bi yığın ilan, insanlar aman aşığım ölüyorum diye kendi özel vaziyetlerini aleni anlatıp çare arıyorlar ama ben diyeyim, geçici. bitici daha doğrusu.

bu gen-gün durumları ve türkiye genellemelerinin dışında çok net ki şu, evlenme denilen müessese artık evlensem de olur ile olmaz.
evlenme müessesesi sırf boşanma riski taşıyorsan bile kenarından kıyısından geçmemecesine koşarak kaçılacak bir haldir çünkü boşanma olayı hiç bir boka benzemez yaşayan bilir, inanmayan gider boşanmışlara sorar hepsi trenlerin kamyonların altında kalmış uçaklardan düşmüş halde en az 2 sene dağılmışlardır. hele çocuk mocuk varsa allah korusun diyorum.
ve evlenme müessesesi ilk aşık olunanla ya da tamam uyduk olanla aman bu daha başkaya benziyorlarla da olmaz. bu bir doku tutmasıdır. beyin kalp ten birbirini tutacak. biri eksik olursa ne olmaz; olmaz.
lakin şunu asla unutma hayatta herşey mümkündür. büyük konuşanları yaşamım boyunca anlayamadım, adamın başına öyle bir hal gelebilir ki vay be bu nasıl yani der kalırsın. yani bunca gevezelik olayın parantezleriydi zamanım var paylaşıyorum bazı bildiklerimi ve laf kalabalığımdan öte şunu diyorum, bu adamla evlenme. ama sen 21 yaşındayken ya da 23 farketmez, bir adam çıkar karşına, bingo... onu zaten anlarsın. orada işte bence küt diye evlen.

bununla senin bu kafandakileri anlatma biçiminle yani, aman ha! olmaz.
ha bir de şu var hızla evlenme diyenler ya genç olanlardır, ya da genç evlilik yapıp ağzı yananlardır.
hepsi de öyle değil bu genç evlenenlerin. çok da güzel dolu evlilik tanıyorum ki genç yaşta yapılmış kütür kütür güzelce de sürüyor.

en nihayetinde, sana naçizane önerim, önce aşık ol bir.
maried muried sonra.

bir tane ömrün var ve normal insan bi defa evlenir bu çok önemli bir karar. bunun için duyurudan aldığın tavsiyeleri dinleme, elbette sana fikir vermek amaçlı yazıyor herkes ve çoğunluğun kanaati evlenmemelisin yönünde, yani demem o ki böyle bişeye kendin karar ver kendin düşün çok büyük bir karar evlilik kararı. ama bencede evlenme be!

keşke yapsaydım yada keşke yapmasaydım dediğin şeyler olacaktır ya..heh işte süper bi dönemeç.

bence evlen, dene bakalım.....

benim askere gitmeyi engelleyecek kadar problemim yok diyosan kesinlikle söyleme, askerlik şubesinden seni gataya sevk ediyolar, bi göz muayenesi olup çıkıcam diyosun en az 15 gün yatırıyolar seni, üstelik bir yatakta 3 kişi yatıyosun, sabah 6 da kalkıyosun,hastane bahçesine çıkmak sigara içmek yasak, askeriyeden bin beter bir durum.bir iki arkadaşım bu şekilde gatada yattı(muayene ve sevk yüzünden) bu söylediklerimide onlardan duydum.

benim görme kaybım yok, iki gözüm miyop(8 ve 7.5 artı 1'er numara da astigmat var), askere almadılar.
Görme kaybının askerliğe engel olup olmamasını değerlendirmek biraz askeri hekimin insiyatifinde.

arkadaşım eğer sağlığınla ilgili en ufak problemin varsa söyleyeceksin, haybeye kahraman olmanın anlamı yok... neden dersen;

sen şimdi askere alındın, bu gözün yüzünden sorun yaşarsan napacaksın? veya dağa çıktın bişey oldu bu görme kaybın yüzünden kendi hayatını veya silah arkadaşlarının hayatlarını riske atmaya ne hakkın var?

gidersin ilk muayeneye söylersin durumunu, sonra seni askeri hastaneye gönderirler; yoğunluğa göre ve biraz da sana göre (sabah erken gidersen, erken sıra kaparsan işlerin çabuk hallolur) işini hızlıca görürsün. öyle şak diye gider gitmez sana "al bu yatak senin 15 gün yat" demezler... karaciğer biyopsisinde bile 1 gün müşade altında tutuyorlar kaldı ki sana göz ameliyatı yapmayacaklar...

bende izmirdeyim, 2 senedir kilo ve karaciğer yüzünden muayene ertelemesi alıyorum... 2011 nisan da üçüncü kez muayene olucam... hızlı davranırsan ve sadece göz ile ilgili ise olayın 2-3 gün içinde sonuçlanır... pazartesi, çarşamba ve cuma günleri heyet toplanır; sen işini bu günlerden birinde bitirebilirsen ve heyete çıkarsan tamamdır...

tecil icin gidiyorsan cok buyuk bir meseleymis gibi anlatma, sadece bahset. muhtemelen sevk etmezler. tabii o anda subende hazir doktor yoksa direk sevkediyorlar ve is uzuyor.

ornek vereyim, ben ilk tecile gittigimde subede doktorlar yoktu direk askeri hastaneye sevk ettiler. bazi rahatsizliklarim vardi, heyete cikarmaya karar verdiler. film falan cekielcek diye gun verdiler 2 ay sonraya falan kan man derken uzadikca uzadi, bosverdim bitirmedim muayeneyi. yatirma falan olmadi ama git gel oldu iste. goz daha kolay olur muhtemelen.

yoklamayi bitirmedigim icin yoklama kacagi oldum. 2 sene sonra tekrar gittim. subede doktorlar vardi. oyle cok onemli degilmis gibi bahsettim problemlerden. saglamdir diye basti yolladilar.

ben askere gitmek üzere başvurduğumda dalağımda büyüme var dedim, askeri hastaneye sevk ettiler, bir gün kan tahlili için, bir gün de ultrason için gittim, sonra kurula girdim ve 1 yıl tecil aldım. önümüzdeki yıl tekrar muayene olacağım. çok da zor olmadı yani anlayacağın. muaf tutulma ihtmalin olabilir. ben muaf tutulmak için değil, orda başıma bi iş gelirse dosyamda yazsın diye söylemiştim, muaf olacağımı da hiç düşünmemiştim. bu işler belli olmuyor.

parayı ödeyince para havuzda bekler, ürün gelince bakarsınız incelersiniz kırık çıkık yoksa onay verirsiniz para babuşa gider onay vermezseniz paranız size geri gelir, ama ürünü geri nasıl göndereceksiniz kafa gitti bak.

www.sahibinden.com

Kargo şirketinin elemanı yanında paketi açıp kontrol etmeniz lazım. Ürün istediğiniz gibi değilse kırık dökükse kargonun elemanına zabıt tutturmanız gerekiyor, aksi halde hak idda edemiyorsunuz.

satıcı olarak şöyle bir problemle karşılaşmıştım.
bir ürün sattım, eleman ürün bozuk dedi geri göndericem dedi fakat göndermedi, yaklaşık 2 hafta bekledim, tabi bu ara sahibindenle telefon trafiği cartı curtu, bakın dedim onay vermiyor işlem dondurulmuş ama 2 hafta oldu geride göndermiyor, ya ürünü geri göndersin, yada paramı verin dedim.

bunlar dediki biz karışmayız bizim görevimiz sizin anlaşmanızı sağlamak, neyse sokarım dedim salladım, sonra elemanı aramışlar göndermiş geriye, öyle olduydu acayip yani bu durumlar.

hocam şimdi derecesini yazış şeklinde belirli sabitler olmadığı için iyi derecede yazdım. 2. bir dili soruyosam demekki ingilizceyle işim bitmiştir. ister çatır çatır de ister çutur çutur.

kore?

bence 2. yabancı dilden önce türkçeni geliştir. mesleğinin nasıl yazıldığını falan iyice öğren mesela.

@kelimeyounu küçük şeylere takılcaksak "türkçenin" yazmanın yanlış olduğunun farkındasındır mesela ?

karışmak gibi olmasın ama, türkçenin yazması yanlış değil. "Türkçe" sözcüğünden sonra gelen ekler kesme işaretiyle ayrılmaz.

küçük harfden bahsediyorum neyse sapıttı konu

girmek istedigin yer bu konuda etkin rol oynayacaktir. ben de endustri son sinif ogrencisiyim. ankara icin konusmam gerekirse turk traktor icin italyanca gerekir mesela, aselsan icin ingilizce olmazsa olmazdir, mercedes icin almanca ise girmende 10 adim one alir seni genel olarak bu sekilde. yaptigim stajlardan edindigim tecrubelerle bunlari soyledim.
Ama bir de sole bi durum var, Cincenin is yapmayacagi yer yoktur bence

ikinci lisan sorularına hep aynı cevabı veriyorum. özellikle ülkemize en çok yatırım yapan ülkelerin lisanalrını bilmek daha mantıklı geliyor. almanya fransa italya vs. bir de en mantıklı gözüken şirketler falandan yola çıkarak bir seçim yapılmalı.

banada nedense çince güzel olur gibi geliyor.ben şahsen çince diyorum. artık herkez ing. almanca. rusça vs vs vs biliyor ama çince bilen insan sayısı oldukça az.en azından şu an için öyle birde bu adamların yaptığı atılımları görünce çince çok mantıklı geliyor.

Keeway çok hastasıydım ben de bir aralar olmadı durum alamadık. Hem parçası uygundur hem de geçiş için iyidir diyorlar. Öneririm.

geçiş için, -yamaha ybr125- tarzı* bir cihaz sana daha uygun gelebilir.
bu motorda boy ve kilo biraz önemli o sebebten söylüyorum.

şuna bayıldım ama henüz kullanamadım.
www.mondialmotor.com.tr

arkadaş ikinci el motor alıcaksan dikkat et, anlamıyosan çok fena gazlanırsın.
birde ben şahsen gider ybr alıyım yada cbf 150 yada titan
bunlardan çok çok daha iyidir emin ol yani.
fiyatı azcık pahalı olur ama yakıtta sağlamlıkta tasarruf ettirir yine seni kara geçirir.
benden söyhlemesi çinden uzak dur.

birisi laptopunu senden habersiz yere düşürmüş olabilirmi acaba?

fan sesi normal de (yeni ise o da normal değil ya neyse), harddiskten gelen tehlikeli. sese de bağlı tabi. dosyalarını yedeklemeni öneririm.

benm bilgisayarın adı laptop. masanın üzerinden başka bi yerde kullandığım sayılı. durduk yerde niye böle oluyo anlamadım. neyse yedekleme kısmına geçek baree:((

kesin bi bilgim yok ama verilebilir dite düşünüyorum. sonuçta burada koşul hangi dinden olduğu değil, ekonomik durumu.

sadaka veriliyor. konuyla alakasiz ama extra not olsun. kestirilen adak kurbani gayrimuslime dagitilamiyor.

islam hoşgörü dinidir. elbette verilir.

Sadaka herkese verilir. Zekat müslümanlara verilir.

"iyilik yap denize at, balık bilmezse, halik bilir"

verdiğin şeyi gönülden vermek önemli. verirken sevabi kac olur gayrimuslume sevap yazmaz mi acaba diye verirsen pek de hayirli olmaz zaten o

southpark tan öğrendiğim 2 şey, asla sadaka verme ve hybrid araba kullanma!

burada referans noktası niyet ve muhtaçlıktir.

mesela ihtiyacı vardır kadının sadakaya, evine çocuklarına yiyecek (domuzeti bile olsa) ve giyecek için harcayacaktır, sadaka olarak verebilirsin. allah kabul etsin. onun da o parayı haram birşey için çarçur edip harcamayacağını bilirsen ya da inanırsan problem yoktur.

hatta hayvani yardım vakıflarına vermek yerine böyle yapman daha güzel, daha efdaldir.

Cevap veren herkese cok tesekkurler...

bildigim kadariyla kotu kokularin sebebi bakterilerdir. onlarin olusmasini engelleyecek bir sey (anti bakteriyel krem falan? bilemedim) cozum olabilir. veya ne bileyim koltuk alti icin falan kullandigimiz sticklerden surebilirsin belki.

belki de sana kokuyor gibi geliyordur. sikayet duydun mu hic?

@theconqueror : Soruda da yazdığım gibi, saati alalı daha tam 3 ay bile olmadı.. Ayrıca yine belirttiğim gibi günde sadece 7-8 saat takıyorum koku olmasın diye..
@want2die : Aynen öyle. Güneşin altına yumurta bıraksam "Aaaa saatimin kokusu lan" diye yerini bulurum, o haldeyim..

@kurukafa : Heheh.. Validenin burnuna bileğimi yaklaştırıp "Annea bak bakayım nasıl kokuyor" diyerek test ettim.. "Öğğğk olm bu ne bee" diye geri kaçtı kadın..
Daha ötesi yok sanırım..

yok hocam o koku gitmiyo , bende aynı durumdayım seninlen ama ı ıh olmuyo düzelmiyo :(

Resmen utanç sebebi..
Kokulara karşı da dikkatliyimdir.. Rahatsız olurum ve rahatsız etmek de istemem kismeyi..
Ama ofiste elimi çenemin altına alıp birinin ekranına yaklaşıp "Abi şu şöyle mi bu böyle mi" derken bir bakıyosun "Leeeeeş!" tarzı bir efekt çıkıyo bilekten..
Yazık bana..

kokulu kordonlu saat çıkarmış armani sırf bu illeti biraz olsun azaltmak için. ekşi ekşi ter kokmak yerine vanilya kokuyor kordon.. tek çözümü evdeyken takmamak, sen de öyle kullanıyormuşsun zaten. geriye yapacak ekstra bir şey kalmıyor.

tabi bir de kişinin ter kokusunun kordonla uyumu/uyumsuzluğu söz konusu bence. herkesin ter kokusu farklı. benim saat de kokuyor ama senin anlattığın kadar değil, bundan bir önceki saatim çok daha kötü kokardı mesela aynı marka ve kalitede olmasına rağmen. bazı ter kokuları bazı kordonlarla uyuşmuyor ve kokunun şiddeti artıyor olabilir.

@sir gawain : Çok farklı saatlerde kullandım aslında.. İşportadan da kullandım, kaliteli mağazadanda.. (Şu an kullandığım az buz para eden bir saat de değil..)
Saatçideyken "Abi ben bunu 1-2 gün takayım bakalım kokuyor mu?" diye de test edemiyoruz hehe..
@want2die : Zaten zengin olacak yer arıyorum.. Hemen bi formül bulalım..

hergun kordonun üstünü altını temizleyeceksin işte, sabunla veya dis macunuyula diyen de var. sonra kurulayacaksın. kuruduktan sonra karbonat veya pudra koy diyen de var. ardından da kuru bi yerde bekleteceksin. saati de bol giymek gerekiyor biraz.

not: hergun degil de 2 gune 1 ya da 3 gune 1 de olabilir. kokunun kac gunde bır olduguna baglı.

not2: yukarda dediklerım deri olanların için daha çok

şimdi gelelim ozellikle paslanmaz çelik olanlar için:

-bir bezi beyaz sirkeyle ıslatıp kordonu temizleyin

- sonra kurumasını bekleyin

- bir bezi zeytinyağı ile ıslatıp kordonun üstünü çok az şekilde silin

- sonra kuru bir bezle yağı silin ve parlak görünüm kazansın

aklıma sorunun alerjik olma ihtimali geldi, bilmiyorum alerjik koku var mı ama bir önceki saatimin kordonu, 2 yıldan sonra deli gibi alerji yapmıştı bileğimde.
alerjik olabilir diyorsanız titanyum alacaksınız saati, hem hafif, hem alerji yapmıyor.

abi her sabah kolonya ile saatini temizleyip dezenfekte edeceksin,zaten havalar sıcak bakteriler heryerde şezlong atmış takılıyo:)

Saati hergün olmasada sıklıkla yıkıyorum sabunla.. Hemde oldukça özenli yıkıyorum..
Diş fırçasıyla girişme fikrimde vardı onu da deneyecem kesinlikle..
Bakalım artık..
Demekki herkes muzdarip bu dertten..

basur yani hemoroid denen illet olma ihtimali çok yüksek ama doktor değilim tabi ki doktora git +1

@lamneth: kesin kolonoskopi şartmı bu durumda? ve hangi servise başvurmak gerekli? bu arada sözlükten baktım acı falan olur diyor ama bende hiç acı falan yok.

anal fissürde de benzer belirtiler var.o ihtimal de mevcut malesef...doktora gidin +1

kıçınızı temiz bir yıkadıktan sonra elinizle arkayı bir yoklayın çok afedersiniz eğer bir şişkinlik varsa deliğin oralarda basur memesidir o ve basur olmuşsunzdur.. lakin anal fissür gibi bi rahatsızlığınız da olabilir o yüzden doktora gitmek en iyisi.. bu arada eğer oturduğunuzda bir ağrı hissediyorsanız veya kıç bölgesinde sürekli sizi bir şey rahatsız ediyorsa hele bir de şişkinliği bulduysanız kesin basur dur..

kolonoskopi falan yapılmıyor diyet, spor falan.. burada basur diye araştır ne yemen gerektğini öğren basur değilsen bile yemende fayda var kabızlığı önler mesela yulaflı,lifli gıdalar kayısı falan ye.. genel cerrahi ye başvuruyorsun..

galiba anal fissür. kolonoskopi olmadan anlaşılamıyormuş. bu kolonoskopiyi olan varmı?

anal fissür, çatlak, hemoroid gibi hastalıkların yaklaşık bir 15 16 çeşidi var o yüzden doktora gitmen senin için en iyisi.
kolonoskopi şartmı dersen eğer, belkide dışardan yada dışarı çok yakın biyerden kaynaklanıyordur o zaman gerekmez.ama adam bakar bulamaz göremezse o zaman tabi yapacaktır.

acı konusunda şunları söyliyebilirim dışarı tarafta olan hemoroidler genelde çok acır eğer içerdeyse o zaman acı hissetmezsin büyük bir ihtimalle

bende doktor değilim ama bi ara çok kurcaladım bu konuyu malum göt korkusu başka bişi...

doktora gidene kadar ve iyileşene kadar bunlara dikkat etmen gerekiyormuş

11 ALTIN KURAL



1. Kişisel tuvalet temizliğine dikkat edilmeli, mümkünse tuvalet kağıdı yerine daha yumuşak olan ıslak mendil veya havlu kullanılmalı.
2. Fazla kilo almaktan, sigara, alkol, acı biber ve baharatlı yiyeceklerden sakınılmalı.
3. Düzenli olarak egzersiz yapılmalı.
4. Lif yönünden zengin besinlerle (meyve, sebze, kepekli ekmek) dengeli beslenilmeli, öğün atlamamalı ve mutlaka kahvaltı yapılmalı.
5. Bol su içilmeli (gün içinde 8 bardak).
6. Oturarak çalışılıyorsa her saat başı en az 10 dakika ayağa kalkmalı, ayakta çalışılıyorsa 10 dakika oturulmalı.
7. Günde en az bir defa ve düzenli olarak tuvalete gitmeli (örneğin kahvaltıdan 10-15 dakika sonra).
8. Uzun süre dışkı yumuşatıcı (laksatif) kullanmaktan kaçınılmalı.
9. Tuvalette fazla ıkınmaktan ve zorlanmaktan kaçınılmalı, gazete, dergi okuyacak kadar kalınmamalı, gün içinde tuvalet ihtiyacı geçiştirilmemeli.
10. Sıcak yerlerden (sauna, hamam) kaçınılmalı.
11. Dar giysiler giymekten kaçınılmalı.

ha acı,mayalı içki,turşu,domates yeme.

anal fissür olduğunu nasıl anladın ki? sen bir genel cerrahi ye git mecbur o parmağı yiyeceksin valla, göte parmağı geçirdikten sonra doktor söylüyor zaten.. kolonoskopi falan ağır şeyler bunlar, öyle iki kan geldi diye hemen herkese yapmazlar, her midesi bozulan adama endoskopi olmadığı gibi bunda da öyle bir şey yok.. sen doktora git için rahat olsun..

hangi servise gideceğim?

Basur için genel cerrahi doktoruna gitmeniz gerekmektedir.
diye bi yazı buldum googledan yazınca çıkıyo :)

korkutmak gibi olmasın ama babam 8 yıl önce bağırsak kanserini benzer şekilde yaşadı. bu yüzden ihmale gelmez böyle şeyler, doktora git bence hemen.

erlere/erbaslara oyle seyler takilmiyor. belki astegmenleredir?

yok öyle bir şey. 329 kd.

koldaki pırpırlardan bahsedio sanki...ailesinden isteyen kişi takabilir illa baba olmasına gerek yok ki

ya pardon çok merak ettim neyi diyor arkadaş? ne takıyolarmış?

benim bildiğim er erbaş olarak giyersin tek tipi gider tören alanında dikilir dikilir durursun her yerde önünde bi masa üstündede silahlar vardır.silaha el koyarsın yemin memin edersin sonra tören yürüyüşü yaparsın, tabi bu arada bando marşlar çalar taşaklı bir komutan konuşma yapar şiir miir okur verir ayarı. sonrada ailenle buluşur çarşı iznine çıkarsın.çavuşlara rütbe takıyo olabilirler.başkada bişey gelmedi aklıma

evet kola takılıo.ne olaki o pırpır? bi halt deil mi?

Törenin uygulanışı yerine göre değişir. Genelde babaya gerek olmaz :)

pırpır onbaşı ve çavuş rütbesi oluyor

o pırpırları biz, 2 gun onceden dikmiştik.
331kd.

kısa dönemler genelde yemin töreninden bir hafta önce onbaşı, yemin töreninde de çavuş olurlar.

pırpır denilen, koldaki rütbe kumaşı. onbaşıda tek çizgi olur, çavuşta çift.

arıza hapçı çavuş 309kd.

parliament pazar gecesi sinemasına gitti aklım, fizy.com şunu buldum. ama bu değil galiba, di mi?

hayır all my life deil, hani böle geceyarısı 2-3-4-5 bu saatlerde kesintisiz saatlerce mavi bir arkaplanda yayın akışında çalan şarkı. sanki o şarkıyı bulunca 15 yıl gençleşeceğim ,yardım edin bulalım şunu:)

evet dün gibi hatırlıyorum çok hoş süper ötesi soft bi şarkıydı
mute gitar temalı bol reverbli sanki kenny g imsi bişeydi ama saksafon falan yoktu.
saatlerce ninja kaplumbağa resmi çizip onu dinlerdim.
birden mutlu oldum hatırlayınca teşekkür ederim saykodelipismanyak

arkadaşlar o şarkının tam olarak türünü söyleyin bana bulmaya çalışayım bend eçok dinlemeyi istiyorum , başını hatırlıyorumda gerisi gelmiyor.

katil arı tam üstüne bastın gibime geliyor o yüzden bir adım atar mısın çıksın şu şarkı ortaya:)

türü: enstrumental chill outumsu:)

sting in değilde Puff Daddy - I'll Be Missing You versiyonundaki gitar gibi mute guitar işte.
ya tarzını bilsem şarkının groovesharktan bulurum mute guitar çok fazla o tarzda şarkı yoktur.

joe satriani - rubina girişide çok yaklaşıo o şarkıya. o yıldaki çıkan şarkıları mı tarasak napsak:S

eğer mırıldanabiliyorsanız şarkıyı şurdan bi aratmayı deneyin: www.midomi.com

oaaaa bunu mu bulamadınız ahahhaa:)
aha bu şarkı
fizy.com

o şarkının bununla yakından bile alakası yok

mormormorius malesef

hatırladığım kadarıyla girişi where the streets have no name'e de benziyordu.

al kardes bunu aradıgını biliyorum.

www.youtube.com

doktora git cımbızla falan çıkartırlar.

doktorlar uğraşmıyorlarmış dediler

et içinde kalan o iğneler metabolize ediliyomuş zamanla.

eğer çok ağrdığını falan söylersen "uğraşmıyoruz böyle şeylerle" diyemezler. zaten çok uğraştıracak birşey değildir 5 dakikada alırlar yani.

zeytinyağı sür iğneyi dağla çıkar yavaş yavaş doğru demişler. iğneden önce bölgeye ve iğneye tendürdiyot sür

Doktora gidin.

bence kendin çıkarmayı deneme, zira ben kaç kere elime kıymış mıymık öyle kıl yün batsa kendim çıkarmaya çalışsam hem orayı yara yaptım hemde dibine kadar gömdüm.
ama şu olay oluyor iltahap toplayıp bünyeden atma olayı.

zeytinyagi sur mutlaka uzerine basma biraz bekle yumusar orasi ve cimbizla cikar sonra da strelize et...

benim de başıma gelmişti 5-6 sene önce. hem de tam ayağımın tabanına batmıştı. zeytinağı sürüp üzerine fazla basmamaya çalışmıştım. zeytinyağı çok işe yaramıyor ama yumuşatıyor en azından; cımbızla, iğneyle çıkarmaya çalışacaksın başka yapacak bişey yok.

bende kablonet kullanıyorum.
öküz gibi download var, gelgelelim msn açamadım 2 saat boyunca, transformice açamadım.
ama internet var. ve çokta hızlı ama kesiliyo galiba hiç bir uyarı vermeden.bendede bu sabah başladı bu aksaklıklar.

aman tanrım. uydunet bilgisayarımızı bozuyormuş..

aradım ama bulamamıştım. aramaya daha çok inanmak gerek :)

o fiyata stüdyo monitörü(kulaklık şeklinde) bulman imkansız...

philips veya sony'nin 30-50 tl arası home cinema veya giriş seviyesi dj kulaklıkları gayet iş görür. ben aynı iş için sony kullanıyorum gayet iyi. alırken kulağına gelen kısmının çok lastik olmamasına dikkat et yani biraz hava alsın çünkü yarım saat sonra kulakların yanmaya başlıyor.

skypal diye bi markanın kulaklığını almıştım kısa zaman önce aynı şey için baya memnunum 35-40 lira civarı bişeydi. hatta 3,5mm kablısunu amfiye uygun çevirmek için aparatı da vardı yanında. şimdi kalkıp kutusuna bakmaya üşendim ama skypal stereo headphones sk030mv yazıyo üstünde.

ayrıca elimde philips'in çok eski bir kulaklığı var. fakat jakı kopmuş. yeni jak baplatsak iş görür mü?

Yada ,

-Bak beyim... ile başlayan okkalı bir diyalog vardı onu da şeedebilirsiniz.

Buldum
bak beyim, sana iki çift lafım var. koskoca adamsın. paran var, pulun var, her şeyin var. binlerce kişi çalışıyor emrinde. yakışır mı sana ekmekle oynamak? yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak? ama nasıl yakışmaz. sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saadeti çok gören. anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor.
ama ben boşuna konuşuyorum. sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum. sen büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi saim bey. sen mi büyüksün? hayır ben büyüğüm, ben, yaşar usta! sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç! gözümde pul kadar bile değerin yok.

ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiç bir şey yapamayacaksın. yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi! çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız. bizler birbirimizi seviyoruz. biz bir aileyiz. biz güzel bir aileyiz. bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun?

dokunma artık aileme! dokunma çocuklarıma! dokunma oğluma! dokunma gelinime! eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemiş olan ben, yaşar usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni! anlıyor musun? vururum! vururum ve dönüp arkama bakmam bile

Bu ağır olur biraz :)
Buda fosforlusu mayetinde edit : img57.imageshack.us

uğraşacak kadar sağlam sinirleriniz varsa siz de aynı şeyi yapın. arabasıyla çıkacakken bakalım ne yapacak.

muhtemelen tartışma uzarsa kavga çıkacak ve bizim apartmanda genellikle aileler kabile halinde yaşıyor. ben ise tek başımayım ve öyle bir durumda çağıracak kimsem yok.

site içerisinde olduğu için trafik polisi karışmaz mı?

Yöneticiye bir sorsanız bu olayın tarihçesi ne imiş.

il emniyet müdürlüklerinin web sayfalarında bu tür soruların iletilebildiği yerler oluyor. İsterseniz bir sorun.
Haklarınızı öğrenene kadar germemeye çalışın bence. Soğukkanlı olmak zor ama yine de dikkatli olmakta fayda var.

arkadaş ara 155 i bak böyle böyle bir durum var bir daha olursa ne yapmam gerekir diye sor.

sana diyecekleri şeyde şu olacaktır. polemiğe girme hemen bizi ara.

evet trafik polisinin müdahale hakkı var. 10 yıl olayı da polisi bağlamaz, önce gelen parkeder. resimdeki gibi parkettiği zaman çağırın trafiği çeksinler.

resimdeki diğer araba ile konuş bakalım. Ona da aynı muhabbetleri yapıyor mu ? otoparkta başka boş yer yok mu? Boş yer varken de mi oraya park ediyor?

Eğer adamın penceresi oraya bakıyorsa yapacak bir şey yok. Gözünün önünde dursun ister.

Baktınız canınız iyice sıkıldı, yöneticiye gidip durum böyle böyle. 1 kilo boya alsak şuraya park yeri çizsek herkesin yeri belli olsa falan de.

Ya da kafanıza göre takılın. Baktınız adam yine aynı şeyi yaptı. Çağırdınız çekmesi için gelmedi. Gözünün içine baka baka daha önceden ismini Emniyet Hakan olarak kaydetmiş olduğun arkadaşını ara. Hayırdır derse.. Ekip arkadaşım var onu arıyorum çektirmeleri için. (trafik mi emniyet mi olduğunu söyleme)

akşam senden sonra gelse bile çık arabanı arkasına çek, sonra da ben akşam bi yere gitmiştim başka yer yoktu napiim de. iki üç kere tekrarlarsan ya çok sağlam kavga çıkar ya da deli deliyi görünce sopasını saklar. ama genelde sopanın ona gireceğini hissettiği an saklamakta beis görmez. yeter ki hissetsin.

öeeh! ona sus buna sus! susma dellen delir üste çık bence! eşşoğleşşek sinir yaptırdı gece gece!!!

sana en etkili cozumu buldum sen o manyak komsunun sekilde araci biraktigi yere park edeceksin tabi diger araba yerindeyse..boylece onun 10 senedir olan yeri yine bos olacak ve seni zor durumda birakacak bir sekilde de park edemeyecek o sekilde park ettigin icin. mesela arkana biraksa ki garaj girisine denk gelir herhalde, araci o bos yere dogru cekip manevra yaparak cikarirsin otoparktan o da got olur. gak guk ederse senin yerine park etmiyorum dediginiz gibi dersin, oyle insana boyle muamele!

ruh hastası okb li pust.

kimsenin 10 sene bir yere parkediyor diye oranın tapusunu almaya hakkı yok. eğer park yerleri her araç için ayrılmamışsa önce gelen parkeder.

haklısın kabile mantığıyla yaşayanlar yüzünden sesini de çıkaramıyorsun. senin haklı olduğunu bile bile linç girişiminde bulunabilirler bir kavga esnasında.

şimdi sen git bir karakola komiseri al karşına anlat durumu böyle böyle. kabilesi var bir şey de yapamıyorum de. türk polisi çoğu zaman görevi dahilinde olmasına rağmen umursamaz ama sen şansını dene. güvenceyi aldıktan sonra da istediğin şekilde istediğin yere parket arabanı. bir durumda direk karakolun hattını arayıp anlatırsın.

ben de 12 yıldır kızın birini düşünüp asılıyordum. kız başkasıyla evlendi. (tövbe tövbe)

arabasını yak, bi daha parkedemesin

hocam hiç sinir stres yapmaya değmez bu tip işlerde..
apartman yönetimi ile konuşun, 2 tane karardan birini uygulasınlar, çıkarılan kararı da apartman panosunda ilan etsinler:
1- otoparktaki yerlerin daire numarasına göre dağıtılması
2- otopark dolu ise kimsenin kimseyi engelleyecek şekilde otoparka araç koymaması

farklı görüşler;
1-küftür, penicilin işte. faydalı bile olur.
2-küftür, peynir küflü ise yiyor musunuz ki tütünü içesiniz?
3-bazı özel peynir türleri küflü de olsa yenir, o zaman küflü tütün de içilir.

tadı güzelse hiç bir sorun olmaz.

askerde falan defalarca kaçak sigara=küflenmiş sigara içtik, hala sağız

küflenmiş değil de, bir arkadaş dev poşette tütün getirmişti urfa taraflarından gelirken. biz onu 1-2 ay boyunca bir güzel içtik. sonra tütünün son demleri kaldı, hepimizde de teker teker ufaktan boğaz ağrısı falan başladı. nefes çektikçe boğazlar alev alev olmaya başladı, olayın keyfi de kalmadı. dedik yeter artık atalım ne kaldıysa, gidelim alalım yine insan gibi para verip.

tavsiye etmem yani, en iyi ihtimalle tadı bok gibi oluyor keyfi meyfi olmuyor. günde 1-2 tane tiryakiliği dizginlemek için anca belki.

Yazını okuyunca gençliğim geldi aklıma,aynı dert aynı sakal...bende traş makinası almıştım.2 defa hemde ama inan işe yaramıyo,zamanla sakallar alışır demişlerdi ama ııhhhh.Yanma,kızarıklık,kabarcık vs.yok kardeşim yok pişman olursun.Hadi sakalların normal çıksa neyse.Ama bizim gibilere yaramıyo o makine...

tıraş sonrası kremleri ve çeşitli bakım jelleri var. bunlar iyi bir bakım için kullanılabilir. makine konusunda da braun kullanıyorum bir sıkıntısını yaşamadım daha. philips önerenler de çıkacaktır illaki.

ultimate makinaları bilmiyorumda, kuru traş makinaları genelde hangisi olursa olsun kızarıklık,kaşıntı ve acının kralını veriyor.
bana sorarsan eğer kaliteli bir jel ile mach 3 ve sürekli keskin bıçak kullanırsan sorun yaşamazsın.

ben bildigin saç kesme makinasinin taraksiz haliyle (0 numara) yüz trasi oluyorum.
biraz kirli sakal birakiyo o yüzden tahris falan etmiyo. hem kolay.

benim istediğm en çabuk ve en acısız şekilde traş olmak