Laptopun altında sticker falan var mı kod yazan?

muhtemelen sizin ki single lang. lisanstır. bilgisayarcı farkli bir paket yüklemiştir. o sebeple lisans hatası olabilir. lenovo'nun sitesinde recovery dvd'si olmasi lazim (indiriebilir). oradan kurulum yapmayi deneyebilrisin. bir de ilacli diye bir tabir var. onu google'ya bilirsin.

windows 10 home sürümlerini içeren herhangi bir iso ile sıfırdan kurulum yaparsan orjinal lisansı ile aktif olur. bilgisayarcı muhtemelen pro kurmuştur.

Bu arada yeniden kurumla falan uğraşma bence. Mydigitallife forumundan kmspico indir onunla takıl

@walter white kilikli +1

Microsoft'un sitesinden iso dosyasını indir, anlatıldığı gibi kurulum başlat o kendisi lisansı görüp aktif hale gelecektir.
www.microsoft.com

Kmspico hala açılış trojanını atıyor mu bilgisayara yoksa temiz versiyonu var mı

www.youtube.com

6 ay sonra bitirince bize de göster.

hiç bilmeyen biri için çok zor.

motion tracking, gerekirse rotoscoping.

gerçekçi olması da çok zor. Şimdilerde yapay zekaya yaptırıyorlar "deep fake" diye, o nasıl oluyor emin değilim.

zorluğunu bi yana bırakıyorum ben

mocha yazıyor, mocha, davinci resolve falan yazınca kafadan bilmem kaç binlik ekran kartı + 128gb ramlar havada uçuşuyor.

yani o sistemi bırak, ekran kartını alabilecek parayla gider sıfır golf alırım, hem de full aksesuar.

kolay zor olmasını falan etmen olarak bile saymıyorum yani.

ben motion tracking + smile koyar geçerim veya blurlarım. öyle gerçekçi falan imkansız yani. yeşil perde önünde tasarlayarak belirli bir standartta çekseydin o zaman tamam derdim.

imkansızlık doğru ama sistem için o kadar büyük şey gerekmiyor. Yani arada görsel efekt işi yapıyorum, 10k'lık pc ile hallediyorum. i7 8700k, 32gb ram, gtx1080 ile rahatım genelde. Zamanında i7 işlemcili gtx850m mobil ekran kartlı 16gb ramli laptopta da -tabii bazı şeylerde zorlanarak da olsa- yapmıştım.

Yani isteyen bir şekilde yapar da, iyi sistemde vakit kazanıyorsun tabii.

mocha pro 4 de video editlemek için çok uğraştım 16 gb ram vardı yetmedi, sonra bi baktım adamlar 64 gb ram ile yapamamış benim uğraştığım gibi bir şeyi. o programlar fena yani.

bilmiyorum ikisini de kurup inceledin mi, after effects de sorun yok dediğin gibi, c4d de hiç bieşy yapamazsan standart cpu render alırsın da davinci ile mocha psikopat.

İlgilenenler için ayrıca :

m.youtube.com

mocha ile masklıyorum evet, eğer removal kısmını falan kullandıysan doğru olabilir onu hiç kullanmadım. Mocha ile kesip track edip afterda siliyorum sileceğim şeyi.

Davinci rahat yahu, çok kullanıyorum Premiere'i bıraktım hatta o yüzden. Fakat h264 dosyalarla çalışıyorsan cpu'ya yükleniyor, prores veya dnxhr (veya arriraw vs.) codeclerle çalışırsan ekran kartını iyi kullanıyor. Gtx1080 ile hiç sıkıntı yaşamadım 4k videolarda. Arkadaşım son çıkan Blackmagic pocket 6k ile film çekti, onda amd bir sistem var ekran kartı yine gtx1080, o da hiç sıkıntı çekmedi. Bence sizinki codec sıkıntısı. H264-265 ile çalışmak zor.

Deepfake?

büyük baş hayvan bakmanın zor olduğunu biliyorum arkadaşlarımdan.

şöyle ki arkadaşın babası bildim bileli inek bakar.

kendi tarlaları var bayağı büyük, hem satmak için buğday, sebze falan ekiyor.

hem de hayvanlara yem yapmak için mısır ekip, sonra onu slaş makinasında işleyip bişeyler yaparak yem yapıyor.

yani hayvan bakacaksan yem önemli, hazır yem verdikten sonra sattığın süt parasını bile karşılamıyormuş.

ikincisi 1 inek bakmakla 10 inek bakmak pek farklı değil, çünkü elini ayağını bağlıyor, her gün mutlaka yemini vermen, temizliğini yapman, sütünü sağman, hava güzelse dışarı çıkartıp otlatman falan gerekiyormuş.

veteriner ücretleri de yük oluyor. hayvandan çok iyi anlamak lazım, her şeye veteriner çağırırsan olmaz, anlamadığın için çağırmazsan hayvan ölebilir, mundar olabilir.

tabi kapalı ahır olmak zorunda. arkadaşların hem kapalı yeri hem de bayağı geniş belki 10 dönüm kadar çitle çevrilmiş inekler otlasın diye yaptıkları bir alan vardı.

mesela inekler olmasa orada tarım da yapabilirlerdi sonuçta ceviz ağacı ektiler aralıklı olarak.

küçük baş nasıldır bilmiyorum.

geçenlerde ineğin birisinin ayağı kayıp bacakları ayrılmış, çok ağır yaralanmış yani, kasap çağırıp al bunu demişler 1000 lira veririm demiş. arkadaşın babası da hayvan kesemiyor, acı çekmesin diye 1000 liraya vermiş koca ineği.

yani düşün bak, hayvan canlı, mundar değil, normal kesilecek hayvandan bir farkı yok buna rağmen 1000 lira ne demek.

çevre olayı da önemli, sattığın süt 3 kuruşa gidecek, eğer eti de pazarlayamazsan o da öyle olacak.

arazi varsa ceviz ağacı gibi değerli bieşyler ek. yeni tür bir sürü ağaç çıktı, bodur kiraz, bodur ceviz, bodur bilmemne. ekiyorsun 1 sene sonra ürün vermeye başlıyor, 2 3 sene sonra tam kapasiteli ürün veriyor. az buz da vermiyor bodur ağaç olmasına rağmen.

bu paraya kumes kur bari.

büyükbaş hayvancılık hakkında fikir edinmek için Eşref Şekerli'yi takip edebilirsin.
etçi ırk büyükbaş para kazandırır mı?
www.youtube.com
sür üreticisi kazanıyor mu?
www.youtube.com

hayvancılıkla vs alakam yok ama bu adama denk geldiğimden beri düzenli izliyorum, çok güzel hap bilgiler veriyor.
Ek olarak sencer solakoğlu'nun videolarına da bakabilirsin, "vay anam vay millet neler yapıyor" dedirtiyor.

Küçükbaş hayvancılık da zor diyorlar, görece kolay olanı keçi bakmak diye duymuştum.
tavuk hindi vs de çok kolay olmasa gerek...

Ben olsam ucuz işçi ve büyük arazi yoksa canlı hayvanla uğraşmazdım, istiridye mantarı veya topraksız tarım vb küçük yerde az sermayeyle yapılacak daha basit işler denerim.

25000 tl büyükbaş işi yapamaz. O paraya kümes belki.

büyükbaş o paraya zor. küçükbaş desen otlatmazsan anlamı olmuyor. otlatma imkanı varsa zor gelmeyecekse olur diyecem de anca 20 koyun alırsın manasız.

kümes yap basit ama para kazandırır mı tartışılır.

Çilek ek kardeşim.

Tarla arazi varsa kavak agaci dik. 10-15 sene sonra keredtrlik olarak kesiliyor kavsklar. Ama sulanak gerekiyor ilk 3-4 sene

aromatik bitki ekin. yağını çıkarıp ihraç edin.

İmage alabilirsin. Normal hdd ye kurar gibi sıfırdan win de kurabilirsin

en basiti windowsun sitesinden usb bellege indirmek, biostan usbyi ilk siraya alip temiz kurulum yapmak.

www.microsoft.com

sizi şu eserime alayım:
eksisozluk.com
(bkz: usb bellekten windows 10 kurulumu)

Mevcut diskte bir problem yoksa yeniden windows kurmaya gerek yok, mevcut diskin imajını alıp yeni diske kopyalayacaksın ve yeni diski eskisinin yerine monte edip bilgisayarına takıp aynen kullanmaya devam edeceksin, dosyalar vs olduğu gibi kalacak.

HDD'yi SSD'ye taşıma/klonlama
Veya
Windows'u SSD'ye taşıma
Şeklinde aratırsan bir sürü kılavuz video bulabilirsin, çok basit bir işlem, yapman gereken tek şey SSD'yi bilgisayarına bağlamanı sağlayacak 2.5 inç disk kutusu alıp bilgisayarına bağlamak ve SSD üreticisinin tavsiye ettiği klonlama programı ile mevcut diskinin yeni diske klonlanmasını beklemek ve ardından da eskiyi söküp yeniyi monte etmek.


Örnek disk kutusu;
m.n11.com

SSD'nin kutuya montajı;
youtu.be

Nasıl yapıldığı;
youtu.be

sokağa çıkma yasağı ilan edildiği anda başlar. telefona hatırlatma mı kuruyorsun öyle sokağa çıkma yasağı mı olur?

polisi jandarmayı gerekli noktalara konuşlandırırsın. talimatı verir televizyondan canlı yayınla tüm kanallardan "şu andan itibaren şu tarih şu saate kadar sokağa çıkmak yasaktır. fırınlar, eczaneler bilmemneler açık olmaya devam edecektir" dersin konu kapanır. polisler de o anda sokakta olanları evlerine gönderir konu kapanır.

1 hafta önceden bile desen yine bu görüntüler olacaktı. milletin cahilliğinin kurbanı oldu adam. gereksiz bir istifa.

bence gayet güzel bir saatte açıklanmıştı. sadece o ilk açıklamada milleti teskin edecek bir şekilde fırın, eczane falan da açık olacak açıklamasını yapmalıydı. orda insanlarda bir soru işareti oluşunca sokağa çıkıldı.

ilk olması gereken doğru bir planlama ve vatandaşa tüm ayrıntılarıyla yasağın kapsamını izah etme. kervan yolda düzülür mantığı halkta panik oluşturduğu için insanların stokçuluk yapması, sokağa dökülmesi çok normal. yasak açıklandığında her evden 1 kişi markete gidebilir, fırınlar açık, kamu görevlileri evlere dağıtım yapıcak vs açıklamaları yapılırsa insanlar panik olmaz.

yine yığılmanın önüne geçmek için yapılabilecek en önemli şey zaman çizelgesi bana kalırsa. hali hazırda uygulaması var mıdır, nasıl olur bilmiyorum ama sokağa çıkma yasağı önceden de duyurulsa, geçerli olduğu andan itibaren geçerli olsa vatandaşların alışverişe çıkması için bölge bölge, sokak sokak zaman aralığı belirlenirse yığılma olmaz diye düşünüyorum. bölgenin nüfusuna da bakmak gerekir tabii. misal a caddesinde 1-100 numaralı apartman sakinleri yarın 9-12 arası alışveriş yapabilecek, yine a caddesindeki 101-160 numaralı apartman sakinleri ise 12-15 arası...

bir de yine vatandaşın alışveriş sepetini markete gitmeden hazırlayabilip, market kapısından teslim alması mümkün olursa bu da cuma günkü kaosun önüne geçilebilirdi sanıyorum. yani ben eve yakın markete siparişimi iletiyorum, bana bir saat veriyorlar ve gidip ödememi yapıp alıp geri dönüyorum. böylece marketlerde kalabalığın da önüne geçilebilir.

1 aydir sokaga cikmayin denmesiyle sokaga cikmanin yasak olmasi cok ayri kavramlar. Sonucta sosyal izolasyona dikkat etsek de belli araliklarla ihtiyaclarimizi karsilamak icin cikiyoruz. Boyle bir yasagin olmamasi insanlara ihtiyaclarini istedikleri zaman karsilama luksu veriyordu, aniden karar alinmasi da panik etkisi yaratti haliyle. Herkesin az da olsa stok yaptigi bu donemde Cuma aksami disari cikan insanlarin 2 gun boyunca idare edemeyecek kadar az erzagi oldugunu dusunmuyorum ama boyle bir kararin halk uzerinde yaratacagi etkiyi tahmin etmek cok da zor olmamaliydi.

Nasil yapilmaliydi? Insanlarin ihtiyaclarini cesitli yerlerden (market, eczane, firin) yigilma olmadan karsilayacak kadar zaman olmaliydi. 2 gun onceden soylenmesi yine insan kalabaligini arttirirdi ama elbette 2 saat onceden soylenmesinden daha iyi olurdu.

Bence boyle kararlar en az 1 hafta oncesinden bildirilmeli. Hafta ici gec saatlere kadar calisan veya son 2 gunde erzagini yenileyecek maddi imkani olmayan insanlar olabilir. 1 hafta oncesinden belirtmek hem gerekli vakti yaratarak insan trafigini azaltir, hem de dar gelirlinin kendini ayarlamasina imkan verir diye dusunuyorum.

Dün Habertürk'te bir psikiyatr çok güzel anlattı. Öncelikle bilim kurulunda toplum psikolojisi alanında uzman birisi bulunmalı (ve tabii ki görüşü ciddiye alınmalı). Sonrasında toplum zaten belirsiz ve kaygı verici bir süreç içerisinde, böyle bir durumda böyle kararları son dakikada açıklamaz, insanları hazırlarsın. Cuma akşamı birçok insan rasyonel düşünme yetisini yitirdi, zaten zor bir durumun içindeyken özgürlüklerinden de olduklarını öğrendiler ve kendileri ve sevdikleri için bir şeyler yapmak üzere, bir çeşit hayatta kalma içgüdüsü gösterdiler. Bugün sorsan pişman olduklarını söyler birçoğu, zaten o gün markete giderken de o kadar kalabalık olduğunu düşünerek gitmediler. Mantıklı düşünmediler zaten. Toplumsal meselelerde bireyleri aptallıklar suçlamak çok yüzeysel. Hafta başından, hadi ortasından duyurulsa, detaylar belli olsa, insanlara acil ihtiyaçlarını karşılayacak hizmetlerin sürdüğü söylense tabii ki böyle olmazdı sonuç.

Bir, yasal olmaliydi. Iki, insanlarin cesit cesit ihtiyaclari dusunulup karsilanarak yapilmaliydi. Uc, en az bir hafta onceden haber verilmeliydi ki herkes planini yapsin. Safak baskini yapmiyorsun burada. Dort, daha uzun sure boyunca, es zamanli olarak test kapasitesini katlayarak yapilmaliydi ve ardindan normale donuse gecis baslanmaliydi.

Ha bana gore hic yapilmamali ama orasini karistirmiyorum.

Böyle 2 günlük yasağı apar topar açıklayınca çoğu insan sıra dışı bir durum oluştuğunu sandı ve bu işin 2 günle sınırlı kalmayacağını düşünerek hareket etti.

Hafta başında "Nisan ayı boyunca haftasonları dışarı çıkma yasağı uygulanacaktır" gibi bir açıklama yapsalardı insanlar panik yapacak bir şey olmadığını, bunun rutin ve sadece cumartesi pazar için planlanan bir uygulama olacağını düşünür marketlere yığılmaz ve yeni duruma göre hareket ederlerdi.

Cuma akşamı evimde ne su kalmıştı ne ekmek ne de kahvaltılık... ctesi gider alır hallederim diyordum mesela ama böyle olunca mecburen çıktım bakkala gittim fakat çoktan zombi istilasına uğramıştı, allahtan kardeşim yakında da ordan takviye ettik.

Çoluğu çocuğu hastası olup hazırlıksız yakalananların nasıl paniklediğini tahmin edemiyorum.

mesela bu hafta sonu yasak olacaksa bunu bugünden ilan etmeliler. insanlar hafta içi ona göre tedbirini alabilirler

1 aydir sokaga cikmayin denmesiyle sokaga cikmanin yasak olmasi cok ayri kavramlar +1

Üretim aksamasın diye hafta içi sokağa çıkma yasağı koymamalarını bir yere kadar anlayabiliyorum. O zaman daha ptesiden istisnalarıyla beraber haber verilmeliydi hafta sonu yasak olacağı. Tamam bazıları yine son dakikaya bırakır ama ctsi nasılsa kısaca markete gider alırım diyen bir sürü insan da var. Luppo alana değil ama bebek maması alana hak veriyorum ben. İnsan 48 saat sade su içer ama bebeğe mama gerek.

ben baya alışveriş yapıyorum amazon'dan iyi yani.

servislerini getirmemesi tr'nin durumu yüzünden. bir usa ile papaz olur, bir savaş olur bir corona vs derken adam yatırım yapmıyor.

prime getirse server falan filan maliyet hep.

amazon'un servis kalitesinin anlaşılması için insanların alışveriş yapması lazım. ben alacağım ürünlere cimri, akakçe gibi yerlerden bakıyorum, amazon'u hiç rekabetçi fiyatlarda göremedim. flash sale'leri yok mesela yurt dışı muadilleri gibi. insanlar alışveriş yapmazsa memnun da kalamaz mantıken. ki bilmiyorum diğerlerine göre memnun etme konusunda ne kadar farkı var.

Amazon seo konusunda diger siteler gibi agresif basarili degil sanki. Hepi topu 3-4 sitede tek saticida olan bir urun bile amazonda bazen googlein ikinci sayfasina dusuyor. Blog postlar bile onune geciyor bazen. Cok ugrasmiyorlar gibi sanki hala belirli bir seyleri mi deniyorlar merak ediyorum benim anlamadigim.

Beklediginiz etki nedir ve neden yaratamadigini dusunuyorsunuz anlamadim. Ben neredeyse her ay kullaniyorum, kendime ve aileme bir seyler almak icin. Hic sorun cikmadi.

2019 cirosu 51 veya 54 m dolar kadardı. yeterli değil mi?

Hmm rakamlarla aram iyi degil. Oyle diyorsaniz oyledir :)

nasıl yaratsın? ürün çeşitliliği desen yok... fiyatta rekabetçilik desen eh işte...

ben bir şey alacak olduğum zaman n11, gittigidiyor, hepsiburada, amazon'dan fiyatlarına bakarım, cimri'den ve akakçe'den fiyatlarına ve fiyat geçmişine bakarım öyle alırım. hangisi daha ucuzsa oradan alırım. amazon'dan çok bir şey alamıyorum bu yöntemle.

Kendi adıma konuşursam eğer, menüsü kullanışsız ve karmaşık geliyor. O yüzden hiç kullanmadım.

ben telefon aldim kitap aldim kulaklik aldim ve hepsinde satici amazondu ve piyasadaki en iyi fiyattı. bence fena is yapmiyorlar. isteseler malûm siteleri tek gecede ziplatirlar sanki.

Ben beğeniyorum amazonu. Site tasarimini beğeniyor ve kullanıcı dostu olduğunu düşünüyorum.

Bence gayet başarılı ilerliyorlar. Geçen sene bir etkinlikte amazon tr.nin yöneticisi konuşmuştu. Biz az ürün getirip tüm süreçlerimizde müşteriye iyi bir deneyim sunacağız dedi.Yeni oluşan bir yer olarak yelpazemizi geniş tutarsak rezillik olur dedi kısaca.

Görünüşe göre çok acele etmiyorlar diğer hizmetler için. Koşulların iyi olmasını bekliyorlar.

sitesi çok kötü, araması olsun ürün detayı olsun hbnin yanından geçmez.

çoğu zaman fiyat avantajı yok/bana denk gelmedi.
ürün filtreleme çok kötü.
alışveriş yaptığında şirkete fatura kestiremiyorsun.

Fiyatları cezbetmiyor. Ama satıcı amazon ise ben kesinlikle üçe beşe bakmadan alıyorum. Çalıştıkları kargo şahane şu kolaygelsin olan. Bunun tanıtımını yapmadılar hiç ordan yürümeliler.

Cevabi bilmiyorum ama en dogru olarak My Business'i telefonla arayarak ogrenebilirsiniz

Firma adı ile ayrı websitesinin adı ile ayrı kayıt yapmıştım ancak bir süre sonra kaldırdılar ve street view linkinde görünen tabelada ne yazıyorsa o isimle kaydetmem gerektiğini söylediler.

Pc başına geçince tekrar bir bakar yazarım

ankara
eskisehir
bolu
sinop
samsun
ordu
konya

Malatya
Eskişehir
Kastamonu

Daha çok ufak şehirlerden örnek verirseniz sevinirim, eskişehir ankaradan ziyade

belli bi süre ağrı, erzurum, van'a maruz kaldıktan sonra Iğdır bana Avrupa şehri gibi gelmişti. Anlatamıyorum. Sorsanız da anlatamazlar. Başka bişey var. İnsanları, dokusu, işleyiş. Kendimi sıfır baskı altında ve aşırı özgür hissetmiştim. Bilmiyorum.

Ankara
Eskişehir
Samsun

Malatya,
Adıyaman,
Van,
Kastamonu,

Bartin(Amasra)
Sinop
Zonguldak
Kastamonu

Bu arada büyük olmayan denmiş kimse dikkat etmemiş.

Soğuk rahatsız etmeyecekse erzurum.
Samsun da olur

Doğu kesinlikle Iğdır. Doğunun parisidir. Çok rahat edersiniz.

Akdeniz sınırında ama Hatay da mı olmuyor :)

Eğer o olmuyorsa, Samsun.

chp/hdpnin oy oraninin yuksek oldugu bir yer yazardım.

ilce olarak, arguvan, samandag.

sinop
ordu
samsun

Amasya güzeldir, bir bakınmakta fayda var

Eskisehir

Küçük şehirde yaşıyorum iç Anadolu da. Yalnız başta söyleyim küçük şehirde yaşamak istemiyorum artık imkanlar çok aşağıda. Iç Anadolu da konya kayseri Eskişehir Ankara harici hiçbir yeri yazmam. Küçük yerde işim az olmasına rağmen böyle diyorum. Büyükşehir de işim fazla olacak ama en basit oturup adam gibi yemek yenecek kahve içilecek yer var. Yerinde olsam büyükşehir yazarım. Birde çok soğuk yerleri yazmam soğuktan nefret ediyorum. Karadeniz de samsun ordu yazardım. Doğu illerinden Malatya olabilir.

düzce bolu veya zonguldak.

eskişehir
kayseri
bolu

Gaziantep
Mardin
Diyarbakır

SSD takmak ilk aşamada yeterli olur. akabinde RAM'i 8'e çıkarırsın.

notebook'ta zaten islemci değistirme ekran kartı değistirme gibi secenekler yok hocam. max yapabileceğin ssd ve ram arkadasın dediği gibi.

aslında hareket derken hardware değil de software olarak soruyorum. yani atıyorum win7'ye dönmek bilmediğim bir ayarları kaldırmak vs gibi

Win7den 10a geçince yavaşlıktan yüksek cpu kullanımından çıldırmıştım, ayar mayar yaptık ama yalan. Ssd aldım rahat ettim.
Ssd almayacaksan 7 kur kesinlikle fark ediyor.

Donanım değiştireceksen ssd al 4gb ram ekle.

Gpu değişmez, cpu değişebilir ama her zaman değil, bi bakmak lazım.

sadece ssd kurtarir. ram o kadar fark etmeyecek cunku 4 gb ram gayet yeterli. ssd ile zaten ram kadar hizli olmasa da idare eder bir swap oluyor.

bahsettiginiz aktivitelere gore soyledim. oyun oynayacagim deseydiniz ram derdim, photoshop ya da ozel bir program kullanacagim deseniz yine ram derdim.

once ram almayin bir deneyin. ssd %300 falan hizlandiracak. ram %10 bile degil.

Windows 7 kurmak bir miktar hızlandırır. Bu kesin. Windows 10 sanki sadece SSD'de çalışacak şekilde programlanmış gibi çalışıyor. Yepyeni bilgisayarlarda bile HDD ya da CPU kullanımı sürekli %100'de oluyor. Haliyle işkenceye dönüyor kullanım.

Bir yandan da artık windows 7'nin desteklenmediğini biliyıruz. Sıkıntı olabilir.

Win 7+ssd + ram = 1-2 yıl daha ilerletir ömrünü

Lenovo G315 hepsiburada

ekran standart 15.6" olsa?
www.hepsiburada.com

2011den beri dell kullanıyorum, arkadaşım da benden daha uzun süredir kullanıyor. çok memnunuz. kardeşim üniversiteye başlarken asus almıştı, ekran kartında ve harddiskte sorunlar yaşadı.
ben her zaman dell derim. mümkünse de i7 işlemcili olanlara bakın

en azından harici bir ekran kartı olsun.

touchpad bence çok önemli değil mouse kullanılıyor sonuçta çoklukla.
15.6" tavsiye ederim ben de.

@sarcophagus dell g315 kast etti muhtemelen.

4600 tl
www.hepsiburada.com

hp var 3999

www.hepsiburada.com

edit: bu senaryoda dell'i tavsiye ederim. hp'nin namı iyi değil.
kasa kalitelerini forumdan veya youtube inceleme videolarından öğrenebilirsiniz.

www.epey.com

HP tercih edersen iade kampanyası var, eski cihazın seri numarasını veriyorsun ve sana bir indirim tanımlıyorlar, yeni cihaz aldıktan sonra faturasıyla tekrar başvurduğunda indirim bedelini hesabına gönderiyorlar, HP'yi arayarak bilgi alabilirsin.

Hp probook g6 430

Samsung Evo 860

Boyut senin bütçene kalmış ama bence en az 250 GB olmalı.

Bilgisayarın garantisi devam ediyorsa kendin yapma. Servise götür onlar taksın. Etmiyorsa Youtube'da nasıl takacağına dair videolar vardır. Önerim DVD-ROM bölümüne takma, direkt harddisk bölümüne tak. Oradan çıkanı da kullanmak istersen onu DVD'nin oraya tak.

İdeapad 500üme Samsung evo 860 taktım efsane bi şey oldu, tavsiye ederim.

güzelce anlatmış burada.
www.youtube.com
kesene göre bir ssd al. istersen dvd-rom dursun, hddyi çıkartıp ssd tak. ya da dvd-romu çıkart. oraya hddyi veya ssdyi tak.

Ürün seçimi;
Çok paran varsa samsung pro serisi, az paran varsa evo serisi alıyorsun derler.
Benim bir cihazımda samsung evo var diğerinde sandisk var ikisi de gayet güzel çalışıyorlar.
Sandisk olanı 240gb 170-180 lira gibi fiyata bulunabiliyor.

Aldık ne yapıcaz;
İşini garantiye almak istersen klonlama işleminden önce bilgisayarındaki bilgilerini başka bir harici diske yedekleyebilirsin.

Elinde yoksa bir tane harici hdd taşıyıcı kap al, yeni aldığın diski ona takıp usb porttan bilgisayarına bağla ve klonlama yazılımını kullanarak bilgisayarındaki diski yeni diskine klonla.

Değişim kısmı;
laptopun altında ufak kapaklar vardır, onlardan birinin altında mevcut hdd duruyor, bilgisayarı fişten çek ve bataryasını çıkart. Sonra o vidalı bölümdeki mevcut diski çıkarıp aynı yere başka hiçbir alet ek vs kullanmadan aldığın yeni diski takacaksın, gayet basit bir işlem.

Bu kadar. Kapağı geri vidala bataryanı ve fişi tak cihazı çalıştır.

Crucial tam bir fp ürünüdür.

Ben olsam Faize yatırırdım

ben böyle büyük rakamlarda yaptığımı söyleyeyim.

üçte birini keyif harcaması yaparım - tatil parası, eşe dosta ikramlar hediyeler, kendime pahalı alışveriş vs.

üçte birini bankada tutarım her an lazım olabilir. gecenin köründe bi telefon geldi abi çok acil 1000 lira verebilir misin diye hemen hazır. telefon kırılır evde bi şey bozulur vs hızlıca halledilmesi gereken harcamalar olur.

üçte birini direk gömerim. dolar alırım unuturum. o paraya sıfırı tüketene kadar dokunmam

hocam kendime yatırırdım . ertelediğin birşeyin vardır illaki eğitim kısmında atladığın falan .. onu yap mesela . veya git hayvan gibi netten nasıl satış yapılır onun kursuna yazıl bişerler yap falan. ama dükkan kiralayıp hava parası vermeler kısmına hiç girme çiğköfteci 40 000 e açılıyor ülkede .

youtu.be

çar çur etme ülkenin durumu leş.
araba alayım deme piyasa berbat.
dükkan açma 40 bine düzgün bir iş kuramazsın.
tatile çıkma euro dolar kurları uçuk.

-fon hesabı alabilirsin. (şu sıralar faizlerden daha yüksek getirisi var)
-faize yatırabilirsin.

aya gidildiğine inanmayan kişi o yapılan hesaba da inanmaz. ay komplocularının gözümde düz dünyacılardan farkı yok.

İstanbula inilmiş öbür inişte vana inilmiş. Gidip alsınlar mı yürüyerek?

daha sonra aya insanlı hiç gidilmedi.

O bayrak eski bir bayraktan alınmış numune de olabilirdi

NASA niye bir grup meczubu ciddiye alsın?

bayrak orda kalmadı mı?

güçlü bir teleskopla iniş yapılan alanı göstermekten başka bir çare gelmedi aklıma.

Komplo teoricileri ile ilgili bir fact, cevaplarının da giderek büyüyen komplolar olmasıdır.

Madem gitmediler, sovyetler neden hayır gitmedi bunlar yapmadı hiç. Konuşmaları için her sebep vardı.

valla normalde ben de aya gidilmesine inanmayanlara düz dünyacılar veya aşı karşıtları gibi muamele ediyordum da hindistan'dan sonra en son israil'in gönderdiği araç da inemeyip çakılınca abd'nin insanlı ay misyonuna inancım sıfırlandı.

margaret hamilton bacımız 145bin satır kodu yekten oturmuş tasarlamış yazmış yönetmiş (ssg'nin yalancısıyım) ve aracın aya laks diye tek seferde inmesini sağlayabilmiş ama hindistan ve israil'in sahip olduğu onca parlak seçmece tecrübeli yazılımcı bu işi bugünün şartlarında başaramıyor öyle mi?

@kambek

aya araç indirmek sadece kod yazmakla olmuyor. abd defalarca kez denemiş hatta ölümlü denemeleri olmuştur, aynı şekilde soyuz görevlerinde de kozmonotlar kaybedilmiştir.

145 bin satır kodun yanı sıra büyük bir şans da gerekiyor. bu kadar uzun yolculukta her şeyi önceden planlamak günümüzde bile mümkün değil.

ayrıca konu dışı olarak hintlilerde yazılımcı popülasyonu yüksek olabilir ama kalifiye yazılımcı oranı türkiyede daha çoktur belki.

Zaten nasa 2024'de tekrar ay'a insanlı gidiş için yeni hazırlıklar yapıyor.

aya gidilmediğinin ve olayın fake olduğunun en büyük destekleyici o zamanlar ki bilgisayar teknolojisinin commodore'dan hallice olması. yani o dönemde nasıl bir yazılım, devre, elektronik dizayn tüm yörünge hesaplarını yapıp apollo 11'i aya indirip sonra geri getirebilirdi?

burada usa çakallığı devreye giriyor, ussr'ın başarısız olmasının sebebi bu yazılımı yapmak için çok zaman harcamaları ve yazılımı yapamamalarıydı. usa yazılımı yapamayacağını biliyordu bu sebeple sürekli yazılım çalışıyor imajı yarattı. bu imajı yıllar boyunca sürdürdü. ussr ise buna inanıp sadece yazılıma çalıştılar ve başarılı olamadılar.

usa ise yazılımın işe yaramadığını bildiği için neil armstrong'u gizlice manuel iniş kalkışlar için eğitti. evet bir nevi intihar görevi gibi duruyor ama apollo 11 yazılımla değil manuel, mekanik kumanda ile gitti geldi. bu sebeple apollo 11 ekibi pilotlardan seçildi.

@kambek

öncelikle aya inerken ölmüş demedim, çlümlü denemeler olmuştur. Aya gidiş görevi olan apollo'da da test sırasında ölen astronotlar vardır.

en.wikipedia.org

Rosetta karşılaştırması biraz talihsiz olmuş. Rosettanın kendisi 2,8*2,1*2,0 metre boyutlarında basit araştırmalar yapmak üzere tanımlanan bir uzay robotu. Aya giden ve geri dönmesi planlanan araç bundan çok daha kompleks. Zaten aya gitmekle ilgili bir sorun yok o yıllarda abd için. Asıl planlanması gereken ve insanlı gidişi zorlaştıran şey geri dönüş planı. Rosetta görevini yaptıktan sonra geri dönmesi beklenmiyor ve boyutları itibariyle çok az bir güç uygulanarak uzayda yön verilebiliyor. Tek problem gecikme onu da artık günümüz teknolojisi hesaplayabiliyor. dolayısıyla rosetta gibi görevlerin yapılması günümüzde daha kolay, ancak aya insanlı gidiş ile aralarında hiç bir alaka yok.

Ay'a inen apollo aracının ay modülü 7.04*4.22*9.4 metre boyutlarında. Ayrıca apollo ile birlikte giden hizmet modülünün (oksijen,yakıt vb şeyler taşıyan modül) boyu 11 çapı ise 4 metre.

Dolayısıyla daha bu noktada bile aracın boyutları, yönlendirmek için gereken enerji, geri dönüş için gereken itiş gücü tüm bunların gidişte beraber götürülmesi. Orada dönüş planının kusursuz işlemesi gibi durumlar zorlaştırıcı etkenler.

Bahsettiğim şans bu yüzden gerekli. Ancak bu görev tek seferlik olsaydı ve direk aya gidildi denseydi bunun bir şans olmadığını ve kompla olduğunu anlayabilirdim.

Ayrıca bilgisayar konusuyla ilgili; aya gitmek için yeterli deneme şansınız ve bu denemelerden elde ettiğiniz tecrübeler varsa büyük hesaplamalar yapan bir hesap makinesi (o dönemin bilgisayarı) ve tecrübeleriniz gidiş için yeterlidir. Tabi bugün simulasyon ile bazı şeyleri önceden fark etmek mümkün ancak o günkü teknoloji ile de insanoğlu tavizler vererek aya gidebilir.

Yazılımı tek bir kişinin yapması o dönem için bir zorunluluk. Bu tarz monolit yazılımlarda birden fazla kişinin işe girmesi hata oranını inanılmaz seviyede yükseltir, dolayısıyla bu işi bir kişi yapmak zorundadır. Günümüzde bu monolit yapı kırılmış ve aynı projede birden fazla kişi geliştirme yapabilir hale gelmiştir (ki bu da hata oranını yükseltir ancak yazılım test mühendisliği de bu ihtiyacı karşılar). Ancak o dönemde bir kişinin bu kodu yazması da şaşılacak bir şey değil.

Aya insanlı inişi ilk denemesinde başaran apollo 11 öncesi ölümlü kazalar dünyada gerçekleşiyor ve o görevlerin hiç biri aya insan indirmeyi denemek üzere hazırlanmamış. Tabi ki nihayetinde o programın bütünü aya insan indirmeyi hedefliyor ama işte hiçbir zaman atıyorum apollo 8.5 aracına da maymun koyup yüzeye indirmeyi deneyelim dememişler, yörüngeye oturmaca yüzeye yaklaşmaca bilmemne ama hiç yüzeye inmek yok ve bunu insanlı ilk denemede başarıyorlar.

Rosetta örneğini günümüzde aya gitme programının hesap kitabının gayet kusursuz yapılabileceğini anlatmak için vermiştim, aya gidecek aracın daha kompleks olup olmaması onunla alakalı değil.

İçinde insan olan bir araç tabi ki daha kompleks olacaktır ve kendine göre farklı zorlukları vardır, haklısın.
Zaten bu yüzden ben de diyorum ki bugün bile insansızını gönderirken sıkıntı yaşayanlar varken öyle kompleks bir aracın o yıllarda bu insanlı görevi tek seferde başarma hikayesi bana artık inandırıcı gelmiyor

Siz de inanmayın demiyorum arkadaşlar, bana inandırıcı gelmiyor ya. Daha önce inanıyordum, bir süredir inanmıyorum ve paylaşmak istedim bu kadar basit.

Yarın çinliler veya x millet çıkar der ki "abi biz geldik ayda çalışıyorken bir de amerikalıların bıraktığı bayrağa, bozulmayan ayak izine baktık ve aha burada duruyor valla gelmiş adamlar" o zaman yine inanırım sorun değil, kanıt varsa ben yok inanmıyorum demem.

Amerika 2024teki insanlı iniş sonrası çıkıp biz o tarihte bu işi yapamadık ama siyasi sebeplerle bu yolu seçtik dese siz ne yaparsınız onu merak ediyorum ama.

@kambek

napacağız hocam biz de büyük bir yalanın içindeymişiz deriz. Sen nasıl kendince okuduğun / öğrendiğinle bu işi aklına yatıramıyor ve inanmıyorsan benim için de paylaşılanlar yaşanılanlar yeterli geliyor gidildiğini düşünüyorum.

Yoksa gidilip gidilmediğini ikimizin de bilmediği belli, fikir yürütüyoruz :) Paylaşmak istemende hiç sıkıntı yok ben keyif aldım konuşurken. Umarım yakın gelecekte birden fazla insanlı gidiş olur konu hepimiz için aydınlanır.

iyi günler.

Benim bildiğim kadarıyla o bayrak elektronik, yani dik dursun, dalgalansın diye. ama tam hatırlamıyorum. belki bu yüzden alınmamışta olabilir.

müşterilerinle aranı iyi tut
internet satışını zorla

öncelikle devralma olayı çok sıkıntılı. para kazandıran bir işi öyle kolay kolay devretmezler. önce bu soruyu sor kendine, adam bu dükkanı neden devrediyor? sana söylediği tüm şöyle müşteri var böyle satış var olayını yalanmış gibi düşün.

Devralmak yerine sıfırdan işinizi tanıtabileceğiniz Bir lokasyonda istediğiniz konseptte açmak daha mantıklı olur bütçeniz müsaitse. Pet shop işinde ferah bir kullanım alanı,iyi bir havalandırma sistemi,ürün çeşitliliği çok önemli. Sosyal medyada da çok fazla hayvansever var. Sosyal medyayı etkili kullanmak, doğru kampanyalar yapıp tanıtmak önemli. Örneğin mamada indirim yapıp diğer aksesuarlarda ana kazancı sağlamak vs. İyi bir hayvansever olmanın petshop işletmeye yeteceğini düşünmemeniz de kendinize yapılacak en büyük iyilik olur. O işyerini açtığınız andan itibaren maalesef o hayvanlar bir ticari ürün ve nasıl satarım a odaklanmak zorundasınız.

bu aralar ben de pet kategorisini inceliyorum. bu işe giren çok kişi var ve çoğu pet shopun alacağı fiyata adamlar pazaryeri komisyonlarını koyup, üzerine kar edip satıyorlar. dikkat etmek lazım, malı nereden,kimden alıyor, tedarikçileri kim, fiyat avantajı var mı çok önemli

Teşekkür ediyorum tavsiyeleriniz için

akvaryum üzerine kaliteli ürün ve balık olursa ilk müşteriniz olabilirim, akvaryum için aquascape dizaynı insanları çekmekte faydalı olabilir.

Hayvansever denince akla en çok köpeğini gezdiren insanlar geliyor aklıma. O yüzden insanların yürüyüş yaptıkları yerlerde gözönünde, geniş vitrinli bir dükkan mantıklı olur. Misal Bursa'nın işlek yeri heykeldir ama özlüce nilüfer tarafında bisürü bahçeli site ve yürüyüş yolları parkları var. Oralarda hayvanseverlere ulaşmak daha kolay olur. Oralarda bir işyeri açılmıyorsa reklam çalışmasını bu tip lokasyonlarda yapmak daha iyi olur. Ne satarsaniz satın algı herşeydir. İstanbul'da Nişantaşı City AVM'de bir petshop bir köpek kazagını 2 bin TL'ye satabiliyorken ay boyu kuş yeminden 2 bin TL satış yapamayan pet shop var.

Ben bir yer devralacak olsaydım;

Önce sosyal medya'da hakkında kötü yazılmış bir şey var mı, Google'da olumsuz müşteri yorumu var mı, varsa neden şikayet etmişler falan böyle işletmeyi internette arar ne bilgi bulabiliyorsam önden göz atarım.

Sonra dükkanın oraya gider apartman yönetimi, komşu esnaf vs ulaşabildiğim herkesle konuşup işletmeci ve dükkan hakkında bilgi alırım.

Sonra sahibiyle konuşur işletmeyi şirketiyle birlikte alacaksam maliyeye belediyeye sgk'ya falan borcu cezası var mı bankalardaki durumunu ne açık açık sorar öğrenirdim.

Görüşme sırasında da yavşak mı dürüst mü kendimce anlamaya çalışırdım, yüzyüze görüşme benim için çok önemli, bir şekilde kişinin samimi olduğuna inanmam lazım yoksa o iş yatar.

O görüşme olumluysa 1 hafta dükkanı onunla açıp kapatmayı teklif ederim ve kabul etmezse dükkandan vazgeçerim.

Kabul etmesi halinde;

1 hafta boyunca dükkanı sahibiyle açar kapatır hem cirosuna hem giren çıkan toplam müşteri sayısına, alışveriş yapmayanların neden almadıklarına falan dikkat ederim.

Stok sorarm, kem küm ediyorsa kemdim sayar ve elindeki malların son kullanma tarihlerine bakarım.

Kira sözleşmesine bakar devir hakkı var mı yok mu kontrol ederim. Ayrıca söz konusu dükkanın kirası civardaki dükkanlara göre çok düşükse kiracılık ne zamandır devam ediyor dikkat ederim, sanırım 5 sene üzerinde olduysa mal sahibi kafasına göre kira tespit davası açabiliyor. uç örnek ama 3 ay sonra kira zam dönemi gelir, zam oranında anlaşamayız, mal sahibi tespit davası açar şlaaks diye yandaki dükkanla aynı kiraya geliriz ve devir alırken avantaj olarak gördüğümüz düşük kira olayı yalan olur.

Buna ek olarak aidatına elektrik su gaz internet faturalarına bakarım;

hayvan gibi aidat verip hiçbir hizmet alamayan veya hiç aidat vermeyip buz gibi dükkanda ayağının dibinde ufoyla oturan esnafar var.
suyu interneti ortak kullanan ve faturayı ödemeyen komşusu yüzünden susuz kalan esnaflar var.

ondan sonra da zurnanın zırt dediği yere gelir alış faturalarına bakar ve dükkandaki malların internet satış fiyatlarıyla karşılaştırırım, dükkan açıp bir sürü maliyete strese riske katlanırken birileri evinden 3 kuruş karla aynı ürünü n11 gg hb gibi sitelerde satabiliyorsa muhtemelen o işten vazgeçerim

Yok kardeşim ne olursa olsun yapacam bu işi diyorsam da 1 hafta orada takılırken tedarikçileri arayıp veya dükkana geldiklerinde iskontolar hakkında bilgi almaya çalışırım.
Atıyorum dükkanı devreden vatandaş 2 koli yem alıyor diye %30 indirimli alıyordur ama 10 koli ve üzerine %50 indirim vardır veya işte yıllık x lira ciro yaparsan ekstra %3-5 indirimler oluyordur. sermayem bu stoğu yapmaya o ciroları aşmaya yetecekse, oradan elde ettiğim indirimlerle dükkanımda ve e-ticaret sitemde avantajlı fiyat sunup para kazanabileceksem o zaman tekrar değerlendiririm.

Sıradan bir işyeri, dükkan olsaydı çokça tavsiyem olurdu. Ama pet shop diyince işin içine bir sürü bilmediğimiz etken giriyor.

Ne bileyim işte tarım bakanlığı izni mi dersin, belediyenin veteriner işleri mi dersin, bir sürü prosüdürü ve bürokrasisi vardır mutlaka.

Bu yüzden bu işi yapan birinden tavsiye ve ipuçları alman daha sağlıklı olacaktır, belki de devreden adam bu izinlerden birini o dükan için alamadığından devrediyordur?

Bir hayvan mağazası için hangi izinler ve ruhsatların gerekli olduğunu öğrenerek başlayın işe.

eski ise uğraşmaya değmez, plastik parçayı çıkarınca açılıp kapanmasında sorun olmuyorsa sıkıntı olmaz, menteşeyi kırdıysan yeni menteşe alıp takabilirsin.

marka modeli ne?

Modeli np530u3c, açıp kapatırken yanuk kalıyor kopacak diye korkuyorum. Üç ay tez yazacağım aslında ondan tamiri mümkünse öyle kullanayım dedim.

Samsung

Yapmaya uğraşmaya değmez. plastiği eklerle kaynatsan da eskisi gibi olmuyor. böyle kullanırsan hiç birşey olmaz korkmana gerek yok. Rahat edemiyorsan ya da ekran kendini tutamıyorsa sahibinden'e NP530 diye arat, hangi parça kırıldı ise kasanın sadece o parçasını 50-80 lira civarına alırsın. Gerisi yapboz gibi sök-tak.

Sen kaybedeceğini bildiğin savaşa girer misin? Zaten İran'ın ekonomisi ambargolar yüzünden alt üst olmuş durumda. ABD ile nasıl savaşacak bu haliyle?

Maalesef durum bu. Ortamın ağlası ABD ve kafasına estiğini yapabiliyor. İran da kuru sıkı. Anca konuşuyorlar. Bir iki yerde bomba patlar, yine masum siviller ölür. İran da intikam almış olur. Oldu bitti.

Genelkurmay başkanı değil Ordu komutanı diye biliyorum. Mesela Rusya'ya yapsalar savaş çıkardı ama Iran en fazla aynı şekilde Ortadoğu'daki Abd askerlerine zarar vermeye çalışarak karşılık verebilir.

Biz de Rusya'nın uçağını düşürdük ve büyükelcisini öldürdük ama savaş çıkmadı. Demek ki istemeyince çıkmıyor.

www.youtube.com

2. dk'dan sonra Kasım Süleymani'yi anlatıyor...

@prizmatik

uçağı nato adına ve kimliği belirlenemedi ihlal sürdü diyerek düşürdük ve rus büyükelçisi münferit bir olay gibi göründü. alenen üstlenmedik yani bunları. bu durum biraz daha farklı bence

? @bisey. Zamanın başbakanı ve Cumhurbaşkanı kameralar karşısında Rus uçağı düşürdük, emri ben verdim diye yarıştılar. (Tsk kimliği belirsiz demişti) Hatta RTE hava sahamiza yine girerse yine düşürürüz dedi.

Adam genelkurmay başkanı falan değil milis. Resmi ünvanı yoktu çakalın.
Çevre ülkelere ve ortadoğuya şiilik-şeriat ekseninde leş bir ideoloji ihraç etmeye çalışan İran derin devletinin barbar bir piyonuydu o kadar.

bu kasım süleymani midir ne haltsa zamanında ırak cumhurbaskanına " ben kasım suleymanı afganıstan ırak lubnan surıye yemen hepsının kaderını ben belırlerım" dıyen lale degıl mıydı? surıyee her yerde karsımıza cıkan pkk ya destek veren ?

o değil de düşünsene pompeo mompeo önemli birileri incirliğe geliyormuş bunlar da incirliği vurup bu önemli şahsı öldürüyormuş.

natosundan ülkedeki abd varlığına s400 meselesinden komşularla sıfırsoruna kürt meselesinden akdeniz gazına suriye petrolüne israil yamyamlığına kadar ne kadar dert varsa çözülür.

12 yaşındaki çocuğun bilgisayarda yapacağı tek şey oyun oynamaktır. Onun içinde 5000 liralık bütçe gerekir. Almanızı tavsiye etmiyorum açıkçası. 2 ay sonra youtube’da dona dona oyun videosu izlerken nerden çıktı bu ya diye küfreder muhtemelen bilgisayara. O fiyata olan pc incelemelerini izlerseniz doğru düzgün video bile açamadığını görürsünüz

Telefonu yoksa telefon alabilirsiniz. Ya da başka elektronik aletlere bakabilirsiniz.

samsung'un iyi bir telefonu var. anneannesi almıştı. yani ben de ucuz bir şey alıp kullanamayacaksa hiç almama taraftarıyım. kendime 1500 liralık alırım çünkü ubuntu kurup libre kullanırım sadece oyun falan da almam ama çocuğa ne istersin sorma gafletinde bulundum ve tabi ki laptop dedi, 5000 tl verme durumum yok malesef. onun için uygun bir şey mantıklı mı diye sormak istedim size. eğer mantıksız görürseniz almayıp başka bir şeye yönelmek istiyorum.

elektronik şey almasam ne alacağım? onu da bilemedim ondan elektroniğe bakıyorum. elektronik alsam ne alacağım bilgisayar dışında makey alsam, tek başına çözebilir mi bilemedim. mbot falan da çok pahalı.

yeni nesil çocuklara hediye almak çok zor yahu.

o yaşlardayken pentium 3 866 mhz 128 mb ramli bir bilgisayar alınmıştı akrabam tarafından. asla "bu ne böyle götüm gibi" diye hayıflandığımı hatırlamıyorum. bütçeniz 1500 lira ise o fiyata alacağınız bilgisayar için size küfür etmez mutlu olur.

www.ebrarbilgisayar.com

(bkz: lakırtı)

Oyun oynar.
Alacağın pcde yeni neslin sevdiği oyunları pek oynayamaz.
Ben olsam o paraya 2. El ps4 alır veririm.

kesinlikle laptop almanızı tavsiye etmiyorum, yeni nesil çocukları eskiler gibi kalender değil, bana da goodz'a alınan gibi bir bilgisayar alınmıştı, belki on seneden fazla kullanmışımdır, benden sonra kardeşim de kullanmıştır -ki o da az küfretmedi- ben ne küfür ettim ne birşey yaptım -tamam illa ki biraz etmişimdir çünkü mühendislik öğrencisisin autocad'de zorlanıyorsun ödev yaparken, hoş değil- ama çok da güzel idare etmişimdir. şimdi sizdeki çocuğun bir yaş büyüğü kuzenim var, elindeki bilgisayar niye sims 4 açmıyor diye ağlıyor -kız çocuğu bu- ha pubg, fortnite falan da oynamıyor değil ama telefondan falan sanırım oynuyor. bize geldiğinde benim bilgisayarda sims 3 oynuyor, ona bile kızıyor niye 4 yüklemiyorsun diye. e bilgisayarın donanımı yetmiyor eşşek sıpası! diye kızıyorum ama nafile, git kendine yeni bilgisayar al, alırken de bana da al, diyor (-_-) yani yeni nesille baş edilmez :D bence de olabiliyorsa oyun konsolu daha iyi olur, diye düşünüyorum.

Xbox One S All-Digital Edition alın.

Game Pass aboneliği ile birlikte tonla oyun demek.

kindle alin

Bence de 2. el PS4, tabi yoksa.

Ben de eğlence için xbox derim ama her evde bilgisayar olması taraftarıyım aynı zamanda, insanlar bilgisayarı önemsemiyor ve aileler de önemsemiyor ama bildiğiniz bilgisayar kullanmayı bilmeyen bir nesil yetişiyor aslında, en aptalın, kedinin köpeğin bile kullanabileceği tabletler-telefonlar ile beyin çürütüyorlar. Evet xbox alın :D

ya oyun oynar ya da oyun oynayan yutubir videosu izler. insan anlam veremiyor ama oyle, kufrede kifrede pc oyunu oynayan 16-26 yas araliginda tiplerin videolarini izliyorlar.

satranc veya muzik kurslari olabilir alternatif.
veya kaykay, paten gibi sportif bir hediye.

O bende de var. Evet onun görevi hangi şartta olursa olsun bana o ürünü getirmek için maaş alıyor ama ister istemez vicdan yapıyorum ben. O durumlarda da fazlasıyla bahşiş veririm.

Hava kotu bile olsa acil ihtiyaclar icin siparis verilebilir bunun icin maas aliyor sonucta ama bahsisi de mutlaka verilmeli diye dusunuyorum.

Ben kuryelerin kötü hava şartlarında çalıştıkları için çok üzüldüklerini düşünmüyorum, kötü hava şartlarında biraz gecikme olunca kendilerine ayı gibi davranan müşterilerle karşılaşınca üzülüyorlardır muhtemelen. Birkaç gün önce böyle bir durumda hava şartları nedeniyle trafik vardı ondan geçiktik özür dilerim deyince ne önemi var hocam canın sağ olsun dedim adam mutluluktan boynuma sarılacaktı nerdeyse, artık nasıl tiplerle karşılaşıyorlar da nasıl muameleye maruz kalıp bu hale geliyorlar sen düşün, yağmurdur soğuktur çok etkilemiyordur bence anlayışsızlık kırıcı oluyor.

Onların işi bu ve bunu bilerek o işi kabul ediyorlar. Ona göre giyiniyorlar, hazırlık yapıyorlar. Bence kendinize dert etmeyin, fazla duygusal bakıyorsunuz olaya :)
Ayrıca kurye piyasası var, bunlar nazlı ve iyi paralara çalışan adamlar. Öyle asgari ücrete çalışanını bulmak mümkün değildir. En azından İstanbul'da durum bu.
Bir de hayatta kolay iş yok.
Hepimiz gerçekten çok zor şartlarda para kazanıyoruz.
Ya insanların, yöneticilerin, patronun ağız kokusunu çekiyoruz akşama kadar ya da hava koşulları ile, trafikle mücadele ediyoruz.
Ne bileyim hepimizin hayatında çeşitli zorluklar var.
Onların yaptığı işin zor tarafı da bu.
Başka birşey yok.

İşte bu yüzden kötü havalarda ve tatil günlerinde sipariş getiren olursa bahşişi kapıyor. Hem kendi vicdanımızı hem de onların moralini bir nebze de olsun düzeltiyor.

şöyle düşün o app olmasa ve sen olmasan adam işsiz kalacak.

Hiç bahşiş vermeyen bir tek ben miyim? Gerçi öğrenci olduğum için söz konusu olamaz ama ben de teşekkür edip hızlıca alıyorum paketi mahçup hissettiğim için. Mesleğini icra etmesinden ziyade herkesin bahşiş verme kültürü olması ve bir tek benim bahşiş vermiyor olma suçluluk duygusu mahcubiyete neden oluyor

glovo'nun hava kötüyken aldığı ekstra bir ücret var, o işime geliyor.
o yüzden genelde yemeksepeti'nden ya da restoranın kendisinden değil de, glovo'dan sipariş veriyorum hava kötüyken.

diğer yandan, çok duygusal bakmamak lazım muhtemelen.
insan üzülmeden edemiyor tabii, ama bu durumda her kış 2-3 ay çalışmamaları falan lazım.
onların çalışmaması restoranlara ve glovo tarzı uygulamalara da yansır.

hatta diğer yönden düşününce, asıl bu havalarda işe yarıyor bu uygulamalar.
hava güzelken herkes çıkıp alışverişini yapar istese.
ama bu havada "ya isteyeyim gitsin" demek daha kolay oluyor.

140 journos bu konuda belgesel çekmişti
youtu.be

zor şartlarda çalışıyorlar ama bu da onların ekmek teknesi
ben mutlaka bahşiş veriyorum

asansörsüz eski bina dolu semtte damacana kuryesi değilse o kadar da yazık değil arkadaşlar.

birincisi, adamın bir yeteneği özelliği olsa yapabileceği daha iyi bir iş bulur onu yapar. Siz paket siparişten vazgeçtiğinizde bu arkadaşlar uzun vadede işsiz kalır. merak edenler için yazayım çöpü yere atmazsak çöpçüler işsiz kalır diyen dayı ile akrabalığım yok.

ikincisi, aslında o kadar da eziyetli bir iş yapmıyorlar. Sipariş için sıraları var, 100 siparişi yüklenip sabahtan akşama paket gezdirmiyorlar, verilen 2-3 paketi yarım saat içinde teslim edip dönüyorlar. Pazarcı esnafı, ispark biletçisi, türlü seyyar satıcı, polis/asker ve belediye temizlikçileri çok daha fazla bu soğuğa yağmura maruz kalıyorlar, onlara kıyasla oldukça iyi durumdalar.

son olarak şunu yazayım, kaşar paketçiler bu soğuk işini avantaja çevirip daha çok bahşiş toplayacakları taktikler geliştiriyorlar ve iyi semtte iyi iş yapan bir paketçi çok güzel paralar kazanabiliyor.

üzülecek bir şey yok yani, rahat olun.

Adamın işi bu ve bu iş karşılığında maaşını alıyor. Bu şartları kabul ederek giriyor işe. O yüzden bahşiş vermeye karşıyım.

aşağı yukarı her kurye çıktığı iş başına ekstra para alıyor; sadece kuru maaş değil yani.

dün yürüyerek getirdi bir kurye,15 dakikalık yol. Yağmur da vardı, bir de kurye kadındı. baya üzüldüm, bahşiş versen dert, vermesen dert...bilsem sipariş vermezdim.

Bende arada vicdan yapıyorum ama uygulamayı kullanmasan kurye çalışmayacak. Adam işsiz kalacak veya işletme çalışmayacak. Onun yerine bahşiş olmasa bile geç getirdi diye kızmamak lazım diye düşünüyorum. Teşekkür etseniz güzel bir davranış.

Mutlaka bahşiş veririm kuryeye, normal zamanda 3-5 bozukluk ne varsa, ama yağmurlu ve zor hava şartlarında 10 liraya kadar çıkarım.

1 lira bile olsa bahşiş verin, her gittiği sipariş 1 lira verse seve seve yapar işini.

yağış olduğu zamanlar çok acil bir ihtiyaç değilse eğer sipariş vermiyorum. çok lazımsa yağmurun dinmesini bekliyorum ondan sonra veriyorum.

böyle durumlarda ben de üzülüyorum ama bahşiş veriyorum. "bahşiş vermiyorum" diyene saygım var, kimsenin cebindeki parayı yönetecek değilim ama "işini yapana bahşiş vermek saçma" zihniyetini anlamıyorum. arkadaşlar, dünya o kadar adil ve güzel bir yer değil maalesef. maaş veriyorlar da az veriyorlar işte. adam belki günde 10 saat trafiğin içinde sürekli baskı altında motor kullanıyor, günde üç tane hata yapsa belki 10 saatini boşuna çalışmış olacak. gün içinde hem trafikte hem de gittikleri yerlerde bir sürü aptal saptal tiple karşılaşıyorlar, sürekli azar işitiyorlar. klasik tabirle "herkes 1 lira verse" bu insanlar maruz kaldıkları terbiyesizliğe karşı en azından daha fazla kazanç elde etmiş, hiç değilse "bunca boka püsüre katlanıyoruz ama hiç değilse elimize güzel para geçiyor" demiş olurlar.

"eee madenciler de zor şartlarda çalışıyor, onlara da bahşiş verelim!1!!" diyorlar böyle deyince... dünyadaki her şeyi, tüm kötü koşulları tek başınıza bir anda değiştiremeyebilirsiniz. bu yüzden yapabileceklerinizden geri durmak zorunda mısınız? evet siz devrim yapmayacaksınız, evet sizin bahşişleriniz dünya kuryelerinin hayatını güzelleştirmeyecek ama tek bir insan için dahi adım atmış olmak, atmamaya kıyasla daha güzel değil mi?

o yüzden ben kendi gtünde donu olmayan bir öğrenci olmama rağmen son 20 liramla 15 liralık sipariş veriyorsam dahi 1-2 lira bahşiş vermeye çalışıyorum, "siparişin üstüne 2 lira daha ekleyemeyeceksen sipariş verecek paran yoktur, dışarıdan söyleme o zaman" diye düşünüyorum. "ayranı yok içmeye, atla gider sçmaya" durumu biraz ama olsun, hiç gocunmuyorum şahsen, kendi adıma doğru olanı yaptığıma inanıyorum.

neyse, çok gaza geldim, bu konu üzerine manifesto yazmanın lüzumu yok, uzatmayayım. kısacası o kuryeler siz sipariş vermeseniz başka yere gidecekler, maalesef yapılacak fazla bir şey yok. angelus'un da değindiği üzere kendilerine iyi davranarak, saygı göstererek, küçük de bir bahşiş vererek sanırım imkân ölçüsünde en iyisini yapmış oluruz.

"bunlar vicdan rahatlatmaya yönelik ucuz hareketler" diyen varsa da kalksın devrimini yapsın o zaman, arkasından yürümeyen şerefsizdir.

yazık değil. sadece sen onlara insan gibi davran aşağılama. adamın işi o. bahşiş konusundada biraz cimriyimdir :)

kötü hissetmenize gerek yok çünkü bu onların işi. bazı şirketler sipariş başına prim de veriyor merak etmeyin. eğer içiniz rahat etmeyecekse bahşiş verebilirsiniz.

Dilenciye para vermem ama her gelen kuryeye 5 lira fix bahşiş verir ayağına sağlık derim. ben de kendimi kötü hissediyorum bazen. ne yapalım hayat böyle işte.

ödediğin ücret iade edilir. fazlası edilmez.

Jelly+1
Bu sıkıntıyla karşılaşmamak için değişim istemek gerekiyor, eğer eski bir modelse misli ile değişim dalgasına yeni modeli verirler.

gizleme işi özellik değil aslında ama o işe yarıyor :D iki lens (aksiyon kameraları 2 lensli, daha profesyonel şeyler 4-6-8 vb. lensli) 190-200 derece çekiyor ve bir kısmı üst üste geliyor. Bu şekilde birleşip komple görüntüyü oluşturuyor. O birleşme yeri yanlarda da küçük bir kısmı götürüyor fakat manzara vs. olursa hiç fark etmiyorsun (bir de kameradan kameraya kalitesi değişiyor). Altta olan birleşme noktası da ince monopodu gizliyor işte.

Normal videoda tripodu görmezsin ki :D niye öyle bir durum olsun? Selfie tarzı çekim diyorsan, yine istersen videoyu büzüştürüp oraya işlem yaparsın fakat elin kolun da çekilir. 360 derece kamerada alt kısmın pek bi işe yaramaması da işi kurtarıyor.

www.threesixtycameras.com

Bu arada 360 derece kamerayı da yanlış kullanıp monopodu gösteren var. Kamerayı nasıl tutarsan tut "her yeri" çektiğini unutmamak lazım.(linkteki 2 pozisyonda da çektiğin şey aynı, sadece birinde stick var diğerinde yok) Sadece birleşim noktalarına yüzün gelirse komik durumlar oluşur (tez göz vs.)

İnsta360

nasıl bulunur bilmiyorum ama zaten bulmayın, bulup ne yapacaksınız? dövelim desen uğraşılmaz, şikayet edelim desen durak sahibi telefonda "aman tabi efenim tabi efenim" der kapatınca taklidini yapıp alay ederler.

illa şikayet edilecekse taksici esnaf odası mı ne var, hem oraya hem zabıtaya şikayet edin, mümkünse varsa video görüntülerini de ekleyin.

ayrıca taksici 100 lirayı önce alıp sonra "bu ne" diye bağırmaya şov yapmaya başlayıp sonra parayı geri verdiyse muhtemelen o arada sahtesiyle değiştirmiştir, paranızı da bi kontrol edin.

kadın sorunlu.

3 erkeksiniz yahu. ne var bunda. elemanın eşiyle konuşması lazım.

abartı.

kadın ruh hastası ve tam bir kocişime sunumsuz yakanmadım çok şükür tayfasından gibi geldi.

Ali'nin gay olma şüphesiyle dolu sanırım Ayşe. Eşcinsellikle ilgili bastırdigı büyük bir korkusu ya da travması da olabilir. Eski erkek arkadaşı gay çıkmıştır vs. Bunun başka bir açıklamasını bulamıyorum. Ya da patolojik boyutta bir kıskançlık soz konusu. Bunlar anormal yazışmalar değil. Künefem belki biraz ahahaha yok olm, degil vallahi. Eğleniyorsunuz. Açık bu.

sizde anormal bir şey yok. kadın ruh hastası +1

ben olsam iyice üstüne giderim. elinden alacağım onu, ali benim olacak falan derim asdfghjkl aliye de bu minvalde mesajlar atarım.

kadın çok da sorunlu değil bence, erkek erkeğe sürekli öpücük atılması, balım falan denilmesi bana da tuhaf gelir, hani bi adam bi adama ayda yılda 1 kere esprisine kalp atsa komik olur belki de, fıstığım künefem nedir

kadın problemli erkek geyiğini anlamayıp saçma sapan davranıyor. arkadaşın da bir zahmet okutmasın yazışmalarınızı, eşin de olsa bir sınır olmalı insanın hayatında.

Kadının kocasının mesajlarını didiklemesi psikopatlık. Telefonu eline alıp size yazması bambaşka bir boyut.

Sizin yaptığınızda bence bir şey yok. Kadın bayağı ağır sorunlu hem de. Arkadaşınıza da çok geçmiş olsun şimdiden. Çok kötü günler onu bekliyor

kaçın aga. arkadaşın da mutlu değildir muhtemelen. mutlaka ruh hastası o kadın.

Size en fazla sizin yolunuz yol degil diye, homofobik bir espri yapilir, baska da garip bir yaniniz yok. Var diyende homofobik bir gizli gay'dir :)

Arkadasin esi sorunlunun önde gideni, adami aldi diye sahibi oldu saniyor heralde, ona nasil hitap edeceginize karismak ne cürretine!

Ama tabii erkeklerin ya da kadinlarin cogu da böyle man kafa, normalde garipseyecekleri seyleri iliski icerisinde, cok uzun süre, hatta belki ömür boyu tolere ediyorlar. Sonra da bunun adi ask oluyor. Neyse sinirlendim bak.

böyle konuşursanız eşinin gey olacağı gibi bir korkusu var

Kadın manyak tamam da aga erkek erkeğe kalpli emojiler öpücükler canımlar cicimler baklavamlar nedir yahu.

Ateist, milliyetçi duyguları sıfır bi arkadaşımla kavga ediyoruz hep selamlasma mevzusuna, ben ülkücü selami veriyorum kafa tokusturmali(ülkücü değilim) her seferinde bu ne amk diyor, ben de her seferinde yürü git lan adam adamı öpermiymis diyorum. Hic de sevmem oyle şap sup öpmeli yılışık şeyleri.
Neyse, kadın manyak, sizin grup islak :p

bi dahakine gruba şeyinizin fotosunu atın da kadın erkeklik görsün ne diyim hahaha. ben bi daha o arkadaşımın yüzüne bakmam, değil manyak karısıyla görüşmek.

Acaba kocasının gizli gay olduğunu falan mı kurdu kafasında o geyiği görünce. Bazıları şakadan anlamıyor zira. Misal espri yapınca bile dönüp yapılan espriyi açıkladığımız insanlar var. Onlardan sanırım bu kadın.
Ama sizinki de cidden komik balım, canım vs. gerçekten komik:)

Kadın ruh hastası +11

Yazık arkadaşına üzüldüm, zor günler onu bekliyor.

Haha ben evli arkadaşlarıma gecenin köründe özledim mesajı atıyorum. Demek ki kadin kafayı yiyecek benim gibi birisi olsa haha. Kadin ruh hastası. O değil bir ara da ama evlisin şarkısını arıyordum.

Arkadaşin tam bir fino :(

Ben arkadasi gruptan atardim. Kendi sorunu.

normal değil.
kadın normal değil.
adam da normal değil.
adam yakında gizli gizli gelip ağlar size.

@Hakan1980 +1 abi :(

Everybody Lies isimli kitapta bahsedilen bir detay vardı. Kadınların Google'da arattığı "is my husband..." diye başlayan soruların çok çok büyük bir kısmı "...gay?" diye bitiyormuş. Yani big data'ya bakarsak, kadınların çok fazlası eşlerinin gay olabileceğinden "endişe ediyor". Haliyle bu kadının da böyle bir kaygısı olabilir.

Ben olsam ben de "ay ne uzatıyorlar şu saçma espriyi" diye düşünürdüm ama gidip de arkadaşlarına bir şey söylemezdim.

benim de çok samimi birkaç arkadaşımla konuşma tarzım bu. kalpli öpücük falan zaten standart oldu artık hep gönderiyoruz. homofobiklik yoksa aslında normal. yıllarınız birlikte geçtikten sonra kardeş gibi oluyorsunuz ve kardeşinize bunları söylemiş gibi sayıyorsunuz içinizde. benim eşim de sürekli bunları görüyor, duyuyor, bizde bir problem yok.

kadin ruh hastasi, arkadasiniza gecmis olsun..

ben yukarıdaki cevaplardan farklı düşünüyorum.

evet kadın anormal, çünkü bunu size değil kocasına söylemeliydi. sizi muhatap alması çok aşırı yanlış ve kocasını küçük düşürücü bir durum.

erkekler olarak da artık koskoca adam olduysanız bu yazılar ve emojilerin bu kadar çok kullanılması saçma.

yani ortamda herkes anormal.

bonus olarak aklıma black mirror striking vipers bölümü geldi. erkekler arasında bu derece yakınlık bence normal değil.

kadın gerçekten ruh hastası imiş, arkadaşın da kılıbık anlaşılan. yalnız balım, böceğim nedir arkadaşım? yarrağım ne güne duruyor? en azından biz genelde öyle hitap ederiz arkadaş arasında, lise dö sen benuğa mezunu musunuz nesiniz?

neredeyse tam olarak batlegolas+1

biz kadinlar istedigimizi yapiyoruz da erkekler neden yapamiyor? istediginiz kadar kalp emoji fln gonderebilirsinz, ne kadar guzel ki kendinizi kisitlamadiginiz bir grubunuz var.
kadin manyak, arkadasi atip baska bir grup kurun :)

Kadin agir ruh hastasi ve uranyum kadar tehlikeli. Aman diyim uzak durun, bulasmayin.
Arkadasinla araniza biraz mesafe girmek zorunda, sen istsen de istemesen de boyle olacak.
O arkadasla mesafeyi acip kaderine terk etmek zorundasiniz.

O eleman cok sikinti cekecek. Karisi watsap yazismalarini tek tek okuyor falan, zor is. Daha neler vardir onda.

Kadın ruh hastası ama eşinin homo filan olduğunu düşünmüyor, sizin kadın olma ihtimalinizden çıldırmıştır o. Bir de ne bileyim espriden, kanka muhabbetinden anlamaz, şimdi akıllı başlı adamı yolda çıkarırsınız maazallah diye şeetmiştir.
Hey Allahım, benim kocamın da böyle değişik bir grubu var, başka bir konuşmayı gösterdiğinde üst metinde vardı bu künefemsi ifadeden ben kendisiyle epey dalga geçmiştim ama aklıma gelmez orada arkadaşlarına Rotenmayerlik yapmak. Biz olsak kadınla topluca dalga geçerdik, yazık lan.

abi bizim erkek grubunda atılan fotoğrafları dönen muhabbeti bir gören olsa lgbti derneklerine helal sertifikası verir, öpücük emojisi falan hiçbiji.

birinin eşi dostu yakını gruba böyle müdahale etse veya bana bu şekilde atar yapsa afedersin de açar sallar gif yapar gruba düzenli atarım, "kocan zaten pegging seviyor bir gün bi erkek için seni terk eder diye mi bu paniğin" derim, üstüne gider çıldırtırım ağlatırım yemin ediyorum.

Özet: kadın sorunlu, arkadaşın ibiş. vatsap grubunu eşe okutmak nedir ya...

Kadın sorunlu gibi duruyor evet. Whatsapp mesajlarını okumak, bununla yetinmeyip bunu size aktarması vs problematik hareketler, hemfikiriz.

Ama ben bu erkek milletinin, hem topluca bu kadar homofobik olup da, hem de kendi aralarında "bebeğim, erkeğim, balım, kaymaklı künefem" muhabbetleri yapmasını da anlamıyorum arkadaş. Aranızdaki homoerotizm üst düzeyde vallahi. Neyse, siz mutluysanız, allah daim etsin.

kadın kesin sorunlu, kocasının bu konuda bir açıklama yapmamış olmaması onun da sorunlu olduğunu gösteriyor.

ama contexten bağımsız olarak; sizin de üç erkek arkadaş grubunda kalpler, peteğim, balım falan yazmanız (bence bir kadın olarak) çok itici. bunu gay'likle falan ilgisi olmasa da çok itici.

bugüne kadar hiç bir erkek cinsiyetindeki arkadaşıma tatlım, balım, canım künefem demedim (künefem ne ya :D ) bana böyle yazan arkadaşım da yok, o samimiyetteki arkadaşım da yazarsa aramdaki samimiyet ne kadar fazla olursa olsun rahatsız olurum ve düzeltirim.. "başkan, müdür, kanka, dostum, kardeşim vb" kelimelerin suyu mu çıktı?

eşini sizi kıskandığından değil de cıvık konuşmadan rahatsız olmuşsa demek ki..

youtube'da cem gürdeniz yazıp çıkan videoların hepsini izlemeni tavsiye ederim.

olay şu, münhasır ekonomik bölge (meb) diye bir olay var. bunu ilan edebilmek için kıyıdaş ülkelerle o alanı paylaşıp sınırlarını belirlememiz gerekiyor.
biz akdenizdeki herkesle kavgalı olduğumuz için bu sınırların belirlenmesi işini yapmıyor yapamıyorduk ve bu sırada da rumlar yunanlar mısırla israille filistinle şunla bunla ne kadar ülke varsa hepsiyle sınırlarını "illegal" şekilde ilan edip o bölgelerin kendilerine ait oldğunu iddia ettikleri kalan kısmı için işletme lisansı veriyordu.rumların lisans verdiği italyan firmaya ait sondaj gemisinin türk donanması tarafından uyarılıp sürülmesi olayını hatırlayın.

uzun vadede planlanan türkiye'yi yok sayıp çıkan gazı güney kıbrısın batısından yunan mebinin içinden borularla yunana oradan da avrupa'ya götürüp rusya'ya alternatif oluşturmaktı.
şimdi biz libya ile o 16 millik sınırı çizince onların ilan ettiği bölgenin içinden geçmiş resmen parçalamış ve hakkımız olanı alma yolunda büyük bir adım atmış olduk.

şimdi libya ile çizilen sınır sayesinde o boruyu bizim alanımızdan nah geçirirler, önce güneye mısır taraflarına doğru inmeli oradan libya tarafına doğru geçmeliler ki orada da iki ayrı problem var;
1- hafter dedikleri amerikancı hıyar iktidarı ele geçirip onlara izin vermeli, bu olsa bile uzun süreceği ortada, iç savaş dediğin 2 güne bitmiyor.
2- akdenizde su altından boruyla götürme işi zaten hayvan gibi maliyetli bir proje olacakken o kadar güneyden geçirmeleri işi daha da zor ve imkansız yapacak.

o yüzden çıldırıyorlar.

ek: libya ile çizilen sınırın asıl önemli kısmı şu, yunanistan normalde adaların meb'i olmamasına rağmen adalar sebebiyle antalya körfezi hariç neredeyse tüm ege ve barı akdeniz kıyılarımıza kadar hak iddia ediyordu, şimdi biz karşı kıyımızdaki libya ile anlaşma yapınca onların alanı da yalan oldu, olması gerektiği gibi adaya ait kıta sahanlığı bırakılarak önünden sınır çiziliverdi.

libya ile sınırımız;
image.piri.net

onların iddia ettiği alanlar şöyleydi;
i.sozcu.com.tr

bizim ilan ettiğimiz ve bm'nin de seve seve kabul etmek zorunda olduğu yeni ve legal alan şöyle;
cdnuploads.aa.com.tr

Ev almak riskli bir iş, büyük miktarlar söz konusu, hayatınızla ilgili önemli bir karar, ömrünüzün büyük kısmını işgal edecek bir mevzu. Normal yani.

Aşma kısmı, borç ödediğin süreyi kısaltmakla mümkün. Öncesinde para biriktir, bankadan daha az kredi çek.

3 yıl üzeri borç ödeyenlerin içkerindeki çocuk ölüyomuş diye duydum.

28 aydır ödüyoruz. ailecek zorluyor. ama parayı havaya atmadığını bilmek ve birgün biteceğini bilmek rahatlatıyor. hep kiracıydık o yüzden zorluk şimdilerde tat veriyor. delirdik mi ne:)

ben bu kavrami anlayamiyorum.

"basini sokacak bir yer olsun" bu iste inanilmaz yanlis yeterli para yoksa.

hayatta cok ciddi bir sey olmazsa zaten kimse evsiz kalmiyor, zaten o cok ciddi olay olsa ev bile gidiyor zaten.

cebinize ev degerinin %50-60 ini koymadan ev almak hayati ipotek etmek gibi.

illa ev sahibi olunmasina gerek yok para yoksa. bu zorunluluk olarak görülmemeli.

bunun yaninda en büyük sacmalik ise ev alindiginda hayat boyu orada oturulacak büyük oranda, millet is degistiriyor sirf bu sacmalik yüzünden günde 1-2 saat yolda geciriyor.

imkan varsa ev alinir yoksa alinmaz, bu zorunluluk olarak görülmemeli.

her ay krediye çentik atıyorsun zevkli oluyor. korkma ödenir bir şekilde.

her ay 2.800 papel gömüyorum krediye
ama gel gör ki 1.000 lira kira versem psikolojik olarak daha çok etkilenirdim.

maaşım hep artacak ama kredi hep sabit kalacak kafası da çok tatlı.
Allah herkese ev sahibi olmayı nasip etsin diyor ve bitiriyorum.

Kredinin bir gün biteceğini bilmek, kiranın ömür boyu bitmeyeceğini bilmek.

Seni hangisi rahatsız etmeli sence?

Yapıştır gitsin, korkma. Kredi ile ev alıp da pişman olan, ya da ödeyemeyen insan sayısı yüzdelik olarak istetistik tutmaya bile değer tutarda değildir tahminim.

Ömür boyu da orada oturmak zorunda değilsin, borcu bitirince kiraya verir başka yerde kiraya çıkarsın.

Şehir bile değiştirirsin ne olacak ki? Ama eninde sonunda sana ait ve dönebileceğin bir evin olduğunu bilmek oldukça rahatlatıcı.

3 sene demiş biri, 3 sene nedir ki? 12 senelik mortgage'a girdim. Sonra ara düzenlemeyle 11 seneye düştü. İlk 2 sene çok rahatsız etti. Çocuk küçüktü, eşimin işi tepetaklak olmuştu. 750-1.000 TL kira veriyorken 2.800 mortgage'a ödüyordum. İyi ki yapmışım.
Sadece bir ara bir iş fırsatını sadece riske girmemek adına geri çevirmek zorunda kaldığım için kendimi çok yıprattım, ama şu anda o fırsattan daha iyi bir durumda olduğum için onu bile dert etmiyorum.
Oturacağınız ev için borca girmenin doğru bir karar olduğunu düşünüyorum.

ben: bunca yil krediye ipotek edemeyiz kendimizi, ya isler aksarsa odeyemezsek ne olacak?
hanim: isler tokezleyince krediyi odeyemeyen kirayi da odeyemez, ev sahibi de 1 ay sonra kapiya koyar.
ben: hmmm mantikli dedin ha. ya allah

sonuc: yarisi bitti yarisi kaldi, gelir giderinizi duzgun hesaplayip krediye girerseniz odeniyor bir sekilde. evet bazen zorluyor ama her ay verdigim kira daha cok koyuyordu. simdiki aklima olsa 2 yil kirada oturmaz direkt girerdim ama biraz garantici oldugum icin ikna olmam zaman aldi.

Geçen aya kadar ben de girilmez kredi işine diyordum.
taa ki
Geçen ay bir ev buldum 500 bin civarı
300 kusur bende vardı 180 de kredi çektim.
Aylık ödeme 4000 maaş zaten 5000 ödüm kopuyordu nasıl öderim diye.
2. hafta kiracı buldum 2200 tlye deposito falana aldım.
Acayip rahatım diğer türlü napsak bu kadar parayı g.tümüze mi soksak falan diyordum. ilk ödemeyi yaptım bu arada.
enseyi karartma çek krediyi

bende korkuyordum, hala korkuyorum işsiz kalırız ödeyemeyiz falan diye. ama bu korkudan dolayı da almamazlık edemedim, çünkü kirada kalsaydım 8 yıl sonunda elimde hiç bişey olmayacaktı. şimdi tümüyle bana ait bir ev olacak.

96 ay çektim bende. aylık 4 bin ödüyorum. şu an 93 taksit kaldı :) kendi evinde oturma hissi güzel bişeymiş. kiracıyken kiracıyız evde zaten diye bişey yapmıyoduk. şimdi kafamıza göre dekore ediyoruz, avizelerin yerini değiştirtiyoruz falan :)

1- birikmiş parayla peşin almıyorsan
2- başka evin yoksa

ev alınır, yardır.

Şu an baktım 7 kasım pazar kasım mezitli açıklarında 7-8 knot rüzgar var. Şişme bot ile açılamazsınız. Motorlu mu?

Ayrıca dalga boyu her zaman rüzgar ile alakalı değildir dip dalga da olabilir eğer bir kaç gün önce sağlam rüzgar esti ise.

Pazar günü poyraz var 7 knot. Mersin ve iskenderun körfezi poyraz da balığı kesiyor zaten. Dağlara kar düştükten sonra yabani çupraya gidersiniz.

Amatör denizci eğitimi genelde tırt oluyor ama almanda fayda var.

Şişme botun motoru yoksa kıyıdan çok ayrılmayın.
Rüzgar karadan denize doğru eserken kıyı tarafta pek dalga olmaz ama bu aynı zamanda sizin uzağa sürüklenmenize sebep olur.

Su geçirmez telefon kılıfı, palet ve düzgün birer can yeleği/yüzdürme yardımcısı alın ve ailelerinize denize neredem çıkacağınızı ne kadar kalacağınızı ve saat kaçta döneceğinizi söyleyip düzenli bilgi verin.

deneyim yoksa iki km. cok fazla. o kadar gitneyin kesinlikle. bir de mutlaka can yelekleriniz olsun.

aman abi sakın.illa deneyeceğiz edeceğiz yaza kadar bekleyemeyiz derseniz gidin kız kalesinde sahille kalenin arasındaki bölgede takılın,hevesinizi alın.can yeleğiniz mutlaka olsun.

Evet var istiyoruz. silikon vadisine gidip sunum yapacak bütçe ve tanıdık lazım

O isi yapamiyor ya da yaptiramiyorsaniz tutmaz zaten.

50 kere yazdim. Fikir mikir hikaye. O isi yapabilecek kisi her türlü yapiyor. Yazilim isleri yapiyoruz kardesimle. Millet fikrim var diye ulasiyor bize. Anlatiyor, beyefendi facebook istiyor 5-10 bin liraya. Boyle kisilerle calismiyoruz biz.

Zaten konusmanin yarisi " ya hocam aslinda is cok basit zaten, 5 bin cok yani, sinirsiz hosting aldim 200 liraya zaten o cepte dert etme" seklinde geciyor.

Kisaca oyle fikrim var mobil app olacak en kibar tabirle sacmalik. Ya saglam para gomebilecek durumda olup yazilim ekibi kuracaksiniz, ya bir yazilimci sizin gibi fikre gonil veren yazilimci bulacaksiniz ya da yazilimi kendiniz yapacaksiniz.

var. a'dan z'ye kendim yapıp, eksiksiz olarak piyasaya çıkmak istediğimden bir süre sonra tıkanıyorum. yüzde 80ini bitiriyorum bi gazla, yüzde 20de nefesim tükeniyor. kimseye de söylemiyorum niyeyse (çalınması değil derdim).

ele işte. ama bi gün yapıcam askdjasld. burdan da tanıtırım.

Var. Ama öyle orijinal bir şey falan değil. Güzel yazılar yayımladığımız sayfamızın appini yapmak istiyoruz. Bildirim falan yollasın yazı gelince.

Beceremedik :d

@iamx
Bu kadar guveniyor ve kazanacagina inaniyorsaniz kredi cekip gidin silicon vadisine.

Tanidik olayi olarak neyi kastediyorsunuz bilmiyorum ama tanidik olmadan catir catir is yapabiliyorsunuz bu yeni dunyada.

var. şu an prototipini hazırladım. yazılımcı ekip arkadaşı arıyorum

kesinlikle var. yüzde 100 de tutacağına inanıyorum. ama güvenip söyleyemiyorum

her türlü teknoloji işinde
satış en az ürünü geliştirmek kadar önemli.

1- Ürünü geliştiren, fikri bulan ürüne karşı duygusal bağ hissetmemeli, piyasanın / kullanıcının / test grubunun ihtiyacına, tepkisine göre anında fikrini silip atabilmeli, başka bir türe geliştirmeli, illa benim ilk fikrim gibi olacak diye ısrar etmemeli.
2- Satış satış satış, yazılımcı adam çok istisnalar harici satış yapamaz.

var, burada yazmayı tercih etmem ama günlük yaşamımda veya bu iş ile ilgili görüştüğüm kişilere en detaylı şekilde saklamadan anlatıyorum çünkü benden başka bu işi hayata geçirip hakkını verecek kişi olduğunu düşünmüyorum, zaten ürünün yapılmışı var fakat değerlendirmeyi beceremiyorlar.

becerebilecek ve işi dönüştürüp geliştirebilecek bilgi ve enerji bende var, yazılımcı ekip ve para da vardı ancak o sırada ölüm kalım ailevi ekonomik problemler kombo denedi ve ertelemek durumunda kaldım.

Hala yaptırmak istiyorum, işin bütçesi başlangıçta 50bin dolar civarı ancak 5 yıl içinde yapmam gereken 50bin dolar tutarında bir altyapı ve ekipman güncellemesi söz konusu olacak, o beni biraz düşündürüyor.
Ne yazık ki o güncellemeyi yapabilmem için işin bu şekilde başlaması da bir mecburiyet.

Toparlanıp başlayabilir miyim bilmiyorum ama bu işi yapmazsam gözüm açık gidecek o yüzden normal yollardan yapamayacağım kesinleşirse çok ciddi bir risk alıp yardıracağım.

oldu oldu, olmadı ilerde youtube'da şimdinin "eski piyango talihlisi şimdi açlıktan e-5'e çıkıyor" tv haberleri gibi "app hayalinin peşinden giderken evsiz kalan mallar" tadında programlar olacaktır, orada izlersiniz :D

Valla vardı, oturdum yaptım, tutmadı. Yapcak bişey yok.

Ama üstteki arkadaşların da dediği gibi, "yaptırmak" isteyen çok sıkıntılı insanlar var. @duygusuzromantik'in cevabının altına imzamı atarım.

var, vardı.

projemin peşinden koşup kendimi kapatmak yerine müşterilerimin bana yaptırdığı ve ne kadar para kazandırdığını bildiğim uygulamaları, müşterilerimin takibinde olan diğer şirketlerin uygulamaları gibi uygulamaları kendime geliştirip para kazanma yolundan gittim. şu an çok da güzel şekilde ekmeğini yiyorum.

projemin, fikrimin hala kaliteli olduğuna inanıyorum. şimdi ihtiyacım olan tek şey yeterli zaman. ama her şeyi arkaplana atıp, fikrimin peşinden gitseydim hem aç hem de başarısız olma imkanım olabilirdi.